Site icon TechInside

Dijital Pazarlamaya Giriş, Gelişme & Sonuç

Dijital Pazarlamaya Giriş, Gelişme, Sonuç…

Soğuk bir kış günüydü diye başlamak istediğim bir yazıydı aslında ama Antalya’da havalar fena gitmiyor. Hafiften insanlar bir tatil havasına büründü. Zaten Antalya’da yaşayanlar için bir inanış vardır, biz Mayıs ayından Ekim ayına kadar sürekli tatil yaparız. Deniz, kum, güneş, işi gücü bırakır bunlara yoğunlaşırız. Kimse laf etmesin lütfen zira Antalya’nın yeri ayrıdır; trafik yok, uzun sahiller, tarih… Saymakla bitmez. Şu an bir pazarlama yapıyorum sanki, hem de dijital bir ortamda…Oldu mu sana dijital pazarlama.

Bu kadar kolay mı ki bu iş? Daha önce bir dijital pazarlama aktivitesi içerisinde bulunmadıysanız veya yüzeysel bir dijital pazarlama işi yapıyorsanız belki size kolay geliyor olabilir. Zaten dijital pazarlamada genelde ortaya elle tutulabilecek bir ürün çıkarmadığımız için iş hem ucuzdur hem de kolaydır. Kimse darılmasın ama Türkiye’de somut bir ürün çıkarmıyorsan, müşteriye sunduğunuz ürünün geliş fiyatı yok ise işiniz çok zor. Maalesef ülkemizde verdiğiniz emeğin parasını her müşteriye yansıtamıyorsunuz. Neyse bu konulara daha sonra gireriz…

Hacı bana bir banner yap, şöyle hareketli bir şey olsun!

Dijital pazarlama denilince aklımıza eskiden web sayfalarındaki bannerlar gelirdi. Şimdi sosyal medya, mobil reklamcılık derken dijital pazarlama da kendi arasında belirli kategorilere ayrıldı. Reklamcılık hayatıma başladığım zamanlarda, banner tasarımı yapıp, internet üzerinde belli bir noktaya ulaşmış web siteleri ile reklam pazarlıklarına girişirdik. Halen bu pazarlıklar devam ediyor ancak artık sosyal medya, arama motoru reklamcılığı ve mobil reklamcılık konusu banner reklamcılığının biraz canını sıkar durumda.

Youtube 20 milyon ile üçüncü sırada. Peki, kapalı değil miydi bu Youtube?

Şöyle bir örnek vereyim; IAB araştırmalarına göre Nisan ayında Google’a Türkiye’den 26 milyon, Facebook’a ise 24 milyon kullanıcı giriş yapmış. Youtube 20 milyon ile üçüncü sırada. Peki, kapalı değil miydi bu Youtube? Siyasete girmeyeceğim…

Bir otelde bilgi işlem müdürü olsam,  doğrudan hedefleme yapabildiğim kullanıcılara uygun fiyata reklam yapmak istemez miyim? Yüzbinlerce lira harcayıp çektirdiğim video filmini, Youtube gibi bir sitede yayınlayıp, muhteşem yüzyıl izleyen birisinin karşısına “hop ben geldim” diye çıkartmak istemez miyim? Tam da Hürrem ölürken… üstelik çok da ucuza…

Markana sahip çık usta!

Dijital pazarlama aktiviteleri sırasında, markanız elinizden bir kuş gibi uçup gidebilir. İki tane kötü yorum ile yerle bir olabilirsiniz. Bu riskler her ortamda var ancak dijital mecra çöküşünüzü biraz hızlandırıyor. Tabi bunun yanında güzel bir dijital pazarlama çalışması ile markanız hakkında olumlu düşünceler sergileyen müşterileriniz sizin ücretsiz reklamınızı yapan gönüllüler haline geliyor. Aradaki bu dengeyi çok iyi korumalısınız.

Markanıza dijital ortamda sahip çıkmalı ve müşterilerinizin gözünde pozitif algı yaratmalısınız.

Facebook sayfamın 10.000 Takipçisi var, ne pazarlama yaptım be! Aslanım ben!

Evet ama bu takipçiler kim? Demografik değerleri ne durumda? Unutulmaması gereken ve sürekli yapılan bir hata var. Sosyal medyada kaç tane takipçiniz olduğu değil, mevcut takipçilerinizin değeri önemlidir. Şöyle düşünüğn; tıraş makinası üreten bir şirkette bilgi işlem müdürü veya bu işle görevlendirilmiş bir çalışansınız. Facebook veya Twitter sayfanızda 10.000 takipçi var ama bakıyoruz ki yüzde 60’ı bayan. Şimdi siz tıraş makinasını bayanlara mı satıyorsunuz? Olmadı ki şimdi…

Osman sen bilgisayardan anlıyorsun, bu işleri sana kilitledim!

Hedef kitlenizi çok iyi ayarlamalı, gerektiği zamanlarda bu hedeflemeler ile ilgili istatistiklere başvurmalısınız. Beta çalışmaları, analizler yaparak hedef kitleniz yaptığınız yayınlara ne tepki verecek bunları çok iyi süzmelisiniz. Tabi burada bir ajans ile çalışmadığınızı düşünüyorum, aksi durumda bu işlerin hepsini ajansınız sizin için yapacaktır. Fakat siz de para harcamak istemeyen bir yöneticinin kurbanı iseniz, yüzünüze karşı;  “Osman sen bilgisayardan anlıyorsun, bu işleri sana kilitledim” denildiyse, yukarıda söylediklerim sizin için geçerli.

Yöneticiler kızmayın, bir şey söyliyeceğim!

Hani 90’lı yıllardan kalan bir alışkanlığınız var. Her sen veya her yeni ürününüz çıktığında acayip paralara tekrar tekrar bastırdığınız kataloglar var ya, hocam kimse okumuyor artık onları ya! Adı üstünde dijital pazarlama diyoruz, matbaalar da kızacak şimdi bana ama, artık sektörü dijitale çevirmekte fayda var. E-dergi yapın, e-gazete yapın, kataloglarınızı dijital ortamda sergileyin, hem tasarruf edecek hem de onca kağıdı çöpe atmadığınız için çevreye faydalı bir iş yapmış olacaksınız.

SMS ile gönderilen mesajlar bir dijital pazarlama değildir.

Unutmadan söylemek gerekiyor; SMS ile gönderilen mesajlar bir dijital pazarlama değildir. Bu sektör artık insanların çok ciddi sıkıntı duyduğu ve markanıza fayda yerine zarar getirmeye başlayan bir sektör haline gelmiştir. Dijital yayınlarınızı mümkün olduğunca hedef kitlenizi sıkmayacak, baskı altında bırakmayacak şekilde dağıtmanız gerekiyor. Her gün iki, üç e-posta veya sosyal medyada dakika başı yapacağınız paylaşımlar sizin için bir dijital pazarlama olmayacaktır. Bunu kendi tecrübelerim ile birlikte bir çok reklamcı arkadaşımın tecrübelerine dayanarak ifade ediyorum.

Sade olun ve dijital pazarlamanız için sade bir takvim belirleyin.

Sade olun ve dijital pazarlamanız için sade bir takvim belirleyin. Hedef kitlenizin yoğun olarak dijital mecraları kullandığı saatleri tespit edip, tek vuruşta geri dönüş almaya çalışın. Bunu yaparken sabırlı olun. Aynı anda yapacağını 5-6 adet yayın size müşteri kaybettirecektir unutmayın. Çünkü, müşterinin markanızdan vazgeçmesi, sizin onu kazanmanızdan çok daha kolaydır. Bir tıklar ve sizi siler…

Exit mobile version