Site icon TechInside

Instagram’dan çıkartılacak kurumsal dersler

IRC kanalında 10 kişiyi gördük mü “HERKES GELMİŞ!” dediğimiz zamanların üstünden 20 yıl geçmiş. İnsanlık tarihinde son derece önemsiz, mikron boyutunda bir sekans. Ama bir insan ömrü için hiç de kısa sayılmaz. Her duyduğumda tüylerimi diken diken eden Y kuşağı unvanına layık görünenler bile 34 yaşına gelmiş düşününce.

Bu zaman dilimine pek çok şey sığdırdık. Hatta bazılarının iddiasına göre 20 ve 21. yüzyıllar insanlık tarihinin toplamından daha fazla şeye sahne oldu. Fakat sosyal ağların hayatımıza girişiyle -ayak uydurma telaşı yüzünden- yaşadığımız dönüşümün hacmi ve hızını çok azımız gözlemleme fırsatı bulabildik.

Bu sürecin en önemli belirleyicileri arasında zihinlerin yeniden kodlaması, evrensel davranış kodları ve sembollerin yaygınlaşması, cihazları biyolojik uzantılarımız haline gelmesi ve her şeyin birbiriyle ilişkili hale getirmesi bulunuyor.

Fotoğraf odaklı sosyal ağ Instagram’ı düşünelim. Kendisini satın alan Facebook’tan 8 kat hızlı büyüyen bir cüce. 2013’teki son resmi açıklamaya göre 150 milyon aktif kullanıcıya sahip. Geçen sene kendi çapında önemli bir karar alarak video paylaşım özelliğini kullanıma sundu. Bu sayede üyeler 15 saniyelik hareketli görüntüleri paylaşabilir hale geldi.

-Aynen Twitter’ın 140 karakteri gibi- yeni bir algı kalıbına dönüşen bu 15 saniyeyi anlamlı hale getirmek yaratıcı zihinlerin yeni rekabet alanına dönüştü. Yemek tarifleri verenler, haber sunanlar, promosyon yapanlar ve dahası. Hisse değerinin anında %37 artması da cabası.

Fakat esas önemli konu bu ve benzeri gelişmelerin arka planda tetiklediği olaylar zinciri. Örneğin istatistiklere göre her Instagram kullanıcısı ayda ortalama 1 video yüklüyor. Her Instagram videosu da ortalama 10MB yer kaplıyor. Kabaca bir hesapla sadece Instagram videoları mobil veri yığınında aylık 1,5 milyar gigabaytlık paya sahip (Vine, Twitter, Facebook ve türevlerini düşünün bir de).

Ve bunun bulut depolama altyapısı sunanlara, yedekleme sektörüne, veri merkezi hizmetlerine, mobil şebeke altyapılarına bindirdiği yükü hayal edin. Bu sayede satılan ek veri paketleri, kota aşım bedelleri ve bunlara bağlı yükseltme satış gelirlerini (upsell) de unutmayın sakın.

Yani bir popüler uygulamanın basit görünen bir hizmeti kendisiyle doğrudan hiçbir ilişkisi olmayan birçok farklı yapıyı kapsayan milyarlarca dolarlık bir pazar yaratıyor. Yazının başında değindiğim ‘herkesin ve her şeyin diğer herkes ve her şeyle ilgili olması’ tespitinin kurumsal boyutu bu işte.

Operatörlerin yerinde olsam Instagram’ın video süresini 5 saniye daha uzatması talebiyle çantaya birkaç milyar doları koyup masasına otururdum.

Hayata geçen (ve tutan) her yeni hizmet onlarca farklı sektörü büyütüyor; ve elbette batan da küçültüyor. Her fırsatta yüzümüze vurulan büyük veri ve bulut bilişim rakamlarının içinde ördek suratlı videolarımızın, ‘ortaya karışık’ adlı facebook albümlerimizin azınlıkta olduğunu sanmayın sakın. Dijitalde (kem gözler hariç) herkes mazrufa değil; zarfa bakıyor neyse ki.

Gelelim işin kullanıcı tarafına. Bütün bu yapılar tüketici ve çalışanlarda yeni bir beklenti silsilesi yaratıyor. Müşteriler de çalışanlar da kurumların hizmetlerinden her an ayakta, her an çalışan, alabildiğine kolay kullanımlı ve güvenilir çözümler bekliyor.

Tam da bu sebepten saha ekibinin elindeki cihazlara bir uygulama geliştirecek ekibin Facebook uygulamasını temel alması gayet zekice bir başlangıç olabilir. Ya da kurum içi iletişim için Twitter modelini düşünmesi.

Fakat -nedense- genel eğilim hep tekerleği yeniden keşfetmekten yana.

Öğreneceğiz.

Exit mobile version