Site icon TechInside

Kendi kendine giden otomobiller ve Türkiye

Volvo_otonomBoston Consulting Group (BCG) tarafından yapılan bir araştırma, otonom sürüş olarak tanımlanan ve teknolojinin yardımıyla, şoför müdahalesine gerek bırakmaksızın kendi kendine gidebilen araçların geleceğini yansıtıyor.

Araştırmaya göre 2035 önemli bir tarih. Çünkü bu tarihte satılan her 10 otomobilden 1’i bu yeteneğe sahip olacak. BCG’nin araştırmasında dikkat çeken bir başka nokta ise tüketicilerin ödeyeceği fark. ABD’deki her 5 kullanıcıdan biri, otomobilinin bu özelliğe sahip olması için 5 bin dolar daha fazla ödeyebileceğini açıklamış.

Her ne kadar Audi, BMW, GM, Mercedes, Volvo ve Google’ın otonom sürüşe sahip otomobilleri, ABD’nin izin verilen eyaletlerinde kullanılabiliyor olsa da, üreticilerin seri üretime geçmesi için 2025’i beklemek gerekecek.

Araştırmaya katılanların yüzde 55’i, BCG’nin “Önümüzdeki 5 yıl içinde yarı otonom sürüş özelliğine sahip araçları satın almayı düşünüyor musunuz?” sorusuna olumlu yanıt vermiş. Hiçbir şekilde almam diyenler ise yüzde 21’de kalmış.

Soru, “Önümüzdeki 10 yıl içinde tam otonom sürüş özelliğine sahip araçları satın alır mısınız?” şeklinde değiştirildiğindeyse yüzde 44’lük bir kesim olumlu bakmış. Ancak almam ya da hiç almam diyenlerin oranıysa yaklaşık yüzde 35’e yükselmiş. Burada, “sürüş keyfi” faktörünün rol oynadığını düşünmek yanlış olmayacak.

Otomobil fiyatları ne kadar değişecek?

Bir aracın kendi başına gidebilmesi için çok sayıda sensör, kamera ve GPS sistemiyle donatılması gerekiyor. BCG, bununla ilgili 2014 fiyatlarını baz alan bir değerlendirme de gerçekleştirmiş. Henüz seri üretime geçmemiş teknolojiler içinse tahmini bir aralık belirlemiş. Buna göre, aracın takometre sistemiyle entegre çalışacak bir GPS sisteminin maliyeti araç başına 80 ila 6000 dolar arasında değişecek. “Light Detection and Ranging – Lidar” adı verilen ve aracın tavanına monte edilen şapkaya benzer kamera ise 90 dolarla 8000 dolar arasında değişen maliyetler demek.

Mercedes’in konsept aracı F015, CES Fuarı’nda büyük ilgi toplamıştı.

Şu an fiyatı belli olan teknolojilerde ise ultrasonik sensörler 15-20 dolarla en ucuz ek maliyet. Radar sensörleri ise ölçtüğü mesafeye göre 50 – 150 dolar arası fiyatlar demek. Video kamera ise 125 – 200 dolar arasında aracın etiketini etkileyecek. Bu fiyatlar, tüketicilerin “5 bin dolar daha fazla öderim.” bakış açısına uygun görünüyor.

Her yeni teknolojide olduğu gibi burada da zaman içinde maliyetlerin daha da düşeceğini söylemek mümkün.

BCG’nin öngörüsü, 2035’te 12 milyon kendi başına gidebilen aracın yollarda olacağı yönünde. Bu sayının sadece ABD için değil, tüm dünya için öngörüldüğünü belirtelim.

Türkiye ne yapmalı?

Otomotiv Sanayicileri Derneği’nin (OSD) raporlarına göre Türkiye’de otomotiv sektöründe 14 üretici bulunuyor. Bunlardan, otonom sürüş yeteneğine nispeten daha az ihtiyaç duyan traktörleri çıkardığımızda 2014’ün tamamında yaklaşık 1 milyon 200 bin kadar araç ürettikleri görülüyor.

Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD) verilerine göreyse derneğin 342 üyesi bulunuyor. İhracat rakamları göz kamaştırıcı. 2014’te otomotiv ana sanayii 12,8 milyar, otomotiv yan sanayii ise 9,4 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmiş.

Bu verilerin ışığında sektörün otonom sürüş dünyasında da gücünü koruması için teknoloji sektörüyle işbirliği önemli. 2015 Ocak ayında Las Vegas’ta düzenlenen Consumer Electronic Show (CES) etkinliğinde bu geleceğin neye benzeyeceğine dair somut örnekler karşımızdaydı. Otonom sürüş yeteneklerine sahip otomobiller, gelişmiş multimedya sistemleri, artırılmış güvenlik teknolojileri derken CES bir elektronik fuarından çok otomotiv fuarına dönüşmüştü. Hatta Audi, 900 kilometrelik bir mesafeyi şoför müdahalesi olmadan almayı başarmıştı. ABD’de bazı eyaletlerde, şoför koltuğunda biri oturması şartıyla – acil durumda müdahale edebilmesi için – otonom sürüşe izin veriliyor.

Ancak Türkiye’de bugünkü tabloya baktığımızda teknoloji ve otomotiv arasında yeterince etkileşim olduğunu söylemek güç. Ar-Ge elbette yapılıyor ancak bunlar ya sınırlı ölçüde gelişim sağlıyor ya da makine kalıp dışına pek çıkamıyor.

Malum, Türkiye’de dönem dönem telaffuz edilen yerli otomobil markamızı üretelim çağrıları mevcut. Günümüz koşullarında yeni bir marka ve model üretme konusunda Türk şirketleri yeterli bilgi birikimine sahip. Ancak iş sadece üretmek değil, diğer ülkelerde de pazarlayabilmek olduğu için, BCG’nin raporu ışığında, otonom sürüşü destekleyen teknolojik girişimlerde bulunmak çok daha mantıklı olacak.

Exit mobile version