Apple, yeni iCloud hizmetini yakında tanıtıyor!

0

Apple’ın, iCloud ekosistemini genişletmek amacıyla yeni bir etkinlik ve davet yönetim hizmeti üzerinde çalıştığı ortaya çıktı. “Confetti” kod adıyla anılan bu özellik, kullanıcılara arkadaşlarını, aile üyelerini ve iş ortaklarını çeşitli etkinliklere davet etmenin yeni bir yolunu sunacak. Bu yeni sistemin, mevcut Takvim uygulamasına entegre mi edileceği yoksa tamamen bağımsız bir uygulama olarak mı sunulacağı henüz netlik kazanmış değil. Ancak Apple’ın iCloud tabanlı bir altyapı ile etkinlik planlamayı daha işlevsel hale getirmeyi amaçladığı belirtiliyor.

Apple, yeni iCloud hizmetini yakında görücüye çıkaracak

Bu yeni hizmetin, iOS 18.3 güncellemesini almış iPhone ve iPad modellerinde kullanılabileceği ifade ediliyor. Geçtiğimiz ay iOS 18.3’ün kodlarında, Apple’ın “Davetler” (Invites) adı altında yeni bir uygulama geliştirdiğine dair işaretlere rastlanmıştı. Bu uygulamanın, iCloud ile entegre çalışarak kullanıcılara etkinlikler oluşturma, katılım durumlarını takip etme ve davet edilen kişilerle daha etkileşimli bir iletişim kurma imkanı sunacağı öne sürülmüştü. Bloomberg’den Mark Gurman’ın son paylaştığı bilgiler, bu söylentileri büyük ölçüde doğruluyor. Ancak Apple’ın yeni sistemle hangi ek özellikleri sunacağı ve platformun tüm detayları henüz açıklığa kavuşmuş değil.

Apple, yeni iCloud hizmetini yakında görücüye çıkaracak.

Şu anda iPhone ve iPad kullanıcıları Takvim uygulaması üzerinden etkinlik oluşturup davet gönderebiliyor. Ancak bu sistem oldukça sınırlı özelliklere sahip. Confetti kod adlı yeni iCloud hizmetinin, kullanıcılara daha gelişmiş bir davet yönetimi sunarak, etkinliklerin planlanmasını ve yönetilmesini kolaylaştıracağı belirtiliyor. Bu yeni sistemle, katılımcılar davetleri yanıtlayabilecek, etkinlik detaylarını görüntüleyebilecek ve muhtemelen davet sahipleri de konuk listesi yönetimi yapabilecek. Bunun yanı sıra, etkinlik sırasında konum paylaşımı, hatırlatıcılar ve anlık güncellemeler gibi yeniliklerin de dahil edilebileceği konuşuluyor. Apple’ın özellikle grup etkinliklerini ve sosyal etkileşimi artırmaya yönelik bu hamlesinin, iCloud kullanıcı deneyimini önemli ölçüde iyileştireceği düşünülüyor.

Yeni sistemin duyurulma tarihi konusunda kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, iOS 18.3 güncellemesiyle birlikte kullanıma sunulma ihtimali oldukça yüksek. Apple’ın bu özelliği Mart ayında yapılması beklenen bir etkinlikte tanıtma ihtimali de göz ardı edilmiyor. Eğer bu yeni hizmet bağımsız bir uygulama olarak gelirse, Apple’ın Takvim uygulamasından bağımsız olarak daha modern ve etkileşimli bir etkinlik yönetim platformu sunmayı hedeflediği düşünülebilir. Ancak mevcut Takvim uygulaması üzerinden sunulursa, Apple’ın halihazırda var olan sistemini daha güçlü hale getirmek istediği söylenebilir.

Sonuç olarak, Apple’ın iCloud ekosistemine ekleyeceği yeni davet hizmeti, etkinlik yönetimini daha kullanıcı dostu ve işlevsel hale getirmeyi amaçlıyor. Kullanıcıların etkinlik planlama süreçlerini daha kolay hale getirecek bu yeniliğin, Apple’ın iCloud hizmetlerine sosyal bir boyut kazandırma hamlesinin bir parçası olması muhtemel görünüyor. Ancak tüm detaylar, Apple’ın resmi duyurusuyla netlik kazanacak.

Elektrikli şarj istasyonlarına yeni teşvik geliyor

0

Türkiye’de elektrikli araç sahiplerini ilgilendiren önemli bir gelişme yaşandı. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, elektrik faturalarında yapılan değişikliklerin ardından ülke genelinde elektrikli araç şarj istasyonlarının yaygınlaştırılmasını hedefleyen yeni bir teşvik programının devreye alınacağını duyurdu. Bu teşvikle birlikte sadece büyük şehirlerde değil, 81 ilde de şarj altyapısının gelişimi sağlanacak.

Elektrikli şarj istasyonlarına ikinci teşvik geliyor

Daha önce uygulanan ilk teşvik programının da desteğiyle 20 bin adet elektrikli araç şarj istasyonu kuruldu. Bu istasyonlar AC ve DC ünitelerinin karışımından oluşuyordu ve büyük şehirlerde yoğunlaşmıştı. Elektrikli araçların kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte kırsal bölgelerde ve küçük şehirlerde de şarj istasyonu ihtiyacının arttığı görüldü. Yeni teşvik programı da bu ihtiyacı karşılayacak.

Yeni teşvik programı ile Türkiye genelinde şarj istasyonu yatırımları desteklenecek. Şarj altyapısının eksik olduğu bölgelerde daha fazla ünite kurulması sağlanacak. Öncelikli olarak mevcut şarj istasyonlarının daha az olduğu bölgeler tespit edilecek ve bu alanlara yönelik teşvik sağlanacak.

Yeni teşvik programının getirdiği önemli bir değişiklik de şarj istasyonlarının teknik kapasitesinin artırılması olacak. İlk teşvik programında 90 kW ve üzeri hızlı şarj istasyonlarının kurulumu teşvik edilmişti. Yeni teşvik kapsamında daha yüksek güçlü şarj istasyonlarının kurulumu desteklenecek. Bu sayede elektrikli araç kullanıcıları daha kısa sürede bataryalarını doldurabilecek.

Teşvik programı kapsamında belirttiğimiz gibi yalnızca büyükşehirlerde değil, Anadolu’nun farklı bölgelerinde de hızlı şarj istasyonları desteklenecek. Elektrikli araçların kullanım alanını genişletmek ve kullanıcıların şarj altyapısı konusundaki endişelerini gidermek için çalışmalar devam edecek.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır da yaptığı açıklamada Türkiye’nin dünya ile rekabet edebilecek bir şarj altyapısına sahip olması gerektiğine dikkat çekti. Elektrikli araçların yaygınlaşması için gerekli adımların atılmaya devam edileceğini belirtti. Yeni teşvik programının detayları önümüzdeki günlerde açıklanacak.

Pompajlı hidroelektrik, enerji depolama sektörünü değiştirecek!

0

Avustralya Ulusal Üniversitesi tarafından yapılan yeni bir araştırma, pompajlı hidroelektrik santrallerinin (PHES) uzun süreli enerji depolama konusunda önemli bir çözüm sunduğunu ortaya koyuyor. Araştırma, PHES sistemlerinin nehir dışı alanlarda ve bataryalarla birleştirildiğinde küresel enerji depolama ihtiyaçlarının büyük kısmını karşılayabilecek kapasiteye sahip olduğunu belirtiyor. Bu sistemlerin, elektrikli araçlar için gereken bataryaların depolama kapasitesine eşdeğer bir potansiyele sahip olduğunu vurguluyor.

Pompajlı hidroelektrik, enerji depolama sektörünü değiştirebilir

PHES, bataryalara göre daha düşük sermaye maliyetine sahip olup, uzun ömürlü bir yapıya sahiptir. Yeni baraj inşasına gerek duymadan, az miktarda arazi ve su kaynağı kullanarak enerji depolama yapılabilir. Bu, PHES’in çevresel ve ekonomik avantajlarını ön plana çıkarıyor. Ayrıca, bu sistemler madencilik ihtiyacını neredeyse sıfıra indirir.

Pompajlı hidroelektrik, enerji depolama sektörünü değiştirebilir.

Yapılan araştırma, dünya çapında 0.8 milyon PHES alanı tespit etti ve bu alanların toplam depolama kapasitesinin 86 milyon GWh’ye kadar çıkabileceğini belirtiyor. Bu kapasite, küresel elektrik üretiminin yaklaşık üç yılını karşılayabilecek düzeyde.

PHES ve bataryaların birleşimi, özellikle güneş enerjisi gibi değişken kaynakları daha verimli bir şekilde depolayarak enerji sistemlerini desteklemede önemli bir rol oynayabilir. Bu araştırma, uzun süreli enerji depolama ihtiyacını karşılamak ve gelecekteki enerji sistemlerini şekillendirmek adına umut verici bir çözüm olarak belirgin şekilde öne çıkıyor. Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Yanıtlarınızı aşağıdaki yorumlar kısmından bizimle kolayca paylaşabilirsiniz.

Galaxy S26 Ultra, yenilikçi kamerasıyla çığır açabilir!

0

Samsung’un 2026 yılında tanıtmayı planladığı Galaxy S26 Ultra modeli, uzun zamandır beklenen ekran altı kamera teknolojisiyle gelebilir. Bugüne kadar genellikle katlanabilir telefonlarda kullanılan bu teknoloji, Galaxy S26 Ultra ile ilk kez bir amiral gemisi serisine taşınabilir. Samsung, daha önce Galaxy Z Fold 3, Fold 4, Fold 5 ve son olarak Fold 6 modellerinde ekran altı kamera sistemini kullanmıştı. Ancak bu modellerde kamera performansı konusunda bazı eleştiriler almıştı. Galaxy S26 Ultra’nın ise bu eksiklikleri giderecek şekilde geliştirilmesi bekleniyor.

Samsung Galaxy S26 Ultra, yenilikçi kamerasıyla devrim yapacak

Sızdırılan bilgilere göre Samsung, Galaxy S26 Ultra’nın prototiplerinde ekran altı kamera teknolojisini test ediyor. Eğer bu özellik nihai üründe yer alırsa, kullanıcılar tam anlamıyla kesintisiz bir ekran deneyimi yaşayacak. Ayrıca, Samsung’un bu modeli “Galaxy S26 Note” ismiyle piyasaya sürebileceğine dair iddialar da gündemde. Şirketin, amiral gemisi serisinde büyük bir tasarım değişikliği yaparak, eski Note serisinin mirasını devam ettirmesi olası görünüyor.

Samsung Galaxy S26 Ultra, yenilikçi kamerasıyla devrim yapacak.
Samsung Galaxy S26 Ultra, yenilikçi kamerasıyla devrim yapacak.

Cihazın donanım tarafında da önemli yenilikler sunması bekleniyor. Daha parlak bir ekran, daha büyük bir batarya, 65W hızlı şarj desteği, Snapdragon ve Exynos işlemci seçenekleri ve 200 MP çözünürlüğünde periskop telefoto kamera gibi özelliklerin Galaxy S26 Ultra’da yer alabileceği belirtiliyor.

Ancak şu an için tüm bu bilgilerin erken aşamadaki prototiplere dayandığını ve nihai özelliklerin henüz kesinleşmediğini unutmamak gerekiyor. Önümüzdeki aylarda yapılacak yeni sızıntılar ve resmi duyurular, cihazın gerçekten ekran altı kamera ile gelip gelmeyeceğini netleştirecektir.

Apple, MacBook’lardaki sorunun çözümünü buldu!

0

Apple, MacBook kullanıcılarının uzun süredir rahatsız olduğu otomatik açılma sorununa sonunda resmi bir çözüm getirdi. MacBook’lar, kapağı açıldığında veya güç adaptörü bağlandığında otomatik olarak açılacak şekilde tasarlanmıştı. Ancak bu özellik, bazı kullanıcılar için oldukça can sıkıcı bir hale gelmişti. Özellikle, cihazın ekranını veya klavyesini temizlemek isteyen kişiler, bilgisayarı açmadan bu işlemi gerçekleştiremiyordu. Ayrıca, bazı kullanıcılar bu özelliğin gereksiz olduğunu ve cihazı başlatmak için güç düğmesine basmanın zaten yeterince pratik bir yöntem olduğunu savunuyordu. MacBook’un kontrolsüz bir şekilde açılması, özellikle hareket halindeyken veya belirli kullanım senaryolarında istenmeyen bir durum yaratıyordu.

Apple, MacBook’lardaki sorunu çözmeyi başardı

Intel işlemcili MacBook modellerinde bu özelliği devre dışı bırakmak için belirli yöntemler mevcut olsa da, Apple Silicon işlemcili modellerde böyle bir seçenek sunulmuyordu. M1, M2, M3 ve M4 çiplerine sahip MacBook kullanıcıları, cihazlarının açılma davranışını değiştirebilmek için herhangi bir resmi çözümden yoksundu. Ancak Apple, kısa süre önce yaptığı açıklamayla bu konudaki eksikliği gidermeye yönelik yeni bir yöntem sundu. macOS Sequoia işletim sistemi yüklü MacBook’larda, Terminal üzerinden belirli komutlar kullanılarak otomatik açılma özelliği kapatılabiliyor. Kullanıcılar, tek bir komut girerek hem kapağı açınca hem de güç bağlantısı sağlandığında cihazın otomatik açılmasını engelleyebiliyor. Bunun yanı sıra, yalnızca kapağın kaldırılması durumunda veya yalnızca güç kablosu bağlandığında açılmayı önlemek isteyenler için ayrı ayrı komut seçenekleri de sunuluyor.

Apple M4

Bu işlemi gerçekleştirmek isteyen kullanıcılar, öncelikle Terminal uygulamasını açarak belirlenen komutları girmeli. Eğer hem kapağı kaldırınca hem de güç kablosu bağlandığında cihazın otomatik olarak açılmasını önlemek istenirse, “sudo nvram BootPreference=%00” komutu kullanılabiliyor. Sadece kapağı kaldırma durumunda açılmayı kapatmak için “sudo nvram BootPreference=%01”, yalnızca güç kablosu bağlandığında açılmasını engellemek içinse “sudo nvram BootPreference=%02” komutu girilebiliyor. Komut verildikten sonra sistem, kullanıcının yönetici parolasını isteyebilir ve bu parola girildiğinde değişiklikler anında uygulanıyor. Eğer kullanıcılar yaptıkları değişiklikleri geri almak isterse, Terminal’e “sudo nvram -d BootPreference” komutunu yazarak tüm ayarları varsayılana döndürebiliyor.

Apple’ın bu yeni çözümü, özellikle MacBook’un kontrolsüz açılmasından rahatsız olan kullanıcılar için büyük bir kolaylık sağlayacak. Daha önce böyle bir seçeneğe sahip olmayan M işlemcili MacBook sahipleri, artık cihazlarını daha kişiselleştirilmiş bir şekilde yönetebilecek. Ancak, bu özelliğin yalnızca macOS Sequoia sürümüyle birlikte sunulduğunu ve daha eski macOS sürümlerinde mevcut olmadığını belirtmek gerekiyor. Apple, ilerleyen günlerde bu çözümle ilgili daha fazla açıklama yapabilir veya yeni sistem güncellemeleriyle daha kullanıcı dostu bir yöntem sunabilir.

Elektrikli kamyonlar, dizellere oranla daha ekonomik!

Çin’in Guangdong eyaletine bağlı Shenzhen şehrinde yürütülen kapsamlı bir pilot program, elektrikli kamyonların dizel araçlara kıyasla toplam sahip olma maliyeti açısından daha avantajlı olduğunu ortaya koydu. Teknoloji merkezi olarak bilinen Shenzhen, uzun mesafeli taşımacılıkta batarya destekli kamyonların dizel araçlardan daha ekonomik olup olmadığını test eden bir araştırma gerçekleştirdi. SCMP’nin haberine göre, yıllık 60.000 kilometrenin üzerinde yol kat eden elektrikli kamyonlar, işletme giderleri ve uzun vadeli maliyetler dikkate alındığında dizel muadillerine göre daha düşük maliyetli hale geliyor.

Elektrikli kamyonların, dizellere göre daha ekonomik olduğu belirlendi

Toplam sahip olma maliyeti, bir aracın yalnızca satın alma fiyatını değil, aynı zamanda kullanım ömrü boyunca ortaya çıkan bakım, enerji tüketimi ve işletme giderlerini de kapsıyor. Uzmanlara göre, batarya maliyetlerinde son dönemde yaşanan keskin düşüşler, 2023 yılına kıyasla elektrikli kamyonların satın alma fiyatlarını yaklaşık yüzde 30 oranında geriletti. Bu da, daha önce yüksek başlangıç maliyetleri nedeniyle rekabet etmekte zorlanan elektrikli kamyonların artık dizel araçlarla doğrudan fiyat rekabetine girebilmesini sağladı. Önceki yıllarda, yakıt tasarrufu gibi uzun vadeli avantajlar sunmasına rağmen, yüksek satın alma maliyeti nedeniyle alıcılar genellikle dizel araçları tercih ediyordu. Ancak batarya fiyatlarının düşmesiyle birlikte bu denge değişmiş durumda.

Hidrojen yakıt hücreli kamyonlar

Shenzhen’de gerçekleştirilen pilot program, 40’tan fazla işletme ve kurumu kapsadı ve hükümetin desteğiyle şehirlerarası taşımacılıkta elektrikli kamyonların etkinliği test edildi. Shenzhen ile sanayi şehirleri Dongguan ve Huizhou arasındaki güzergahlarda kullanılan 38 ağır sınıf elektrikli kamyon, farklı kullanım senaryolarında değerlendirilerek performansları ölçüldü. Program kapsamında en büyük zorluklardan birinin yetersiz şarj altyapısı olduğu belirtildi. Yüksek kapasiteli bataryalara sahip elektrikli kamyonlar için hızlı ve yaygın bir şarj ağına duyulan ihtiyaç, sektörün karşı karşıya olduğu en büyük teknik engellerden biri olarak gösteriliyor.

Shenzhen yönetimine elektrikli kamyonların yaygınlaştırılması konusunda danışmanlık yapan Shenzhen Xieli New Energy and Intelligent Connected Vehicle Innovation Centre direktörü Xie Haiming, şehir içi ve şehirlerarası taşımacılıkta elektrikli araç kullanımını artırmaya yönelik projelerde görev alıyor. Shenzhen, dünya çapında toplu taşıma ve taksi filolarını tamamen elektrikli hale getiren ilk şehir olarak biliniyor ve şimdi bu başarısını yük taşımacılığı alanına taşımayı hedefliyor.

Shenzhen’den başta Dongguan ve Huizhou olmak üzere bölgedeki diğer büyük sanayi merkezlerine yapılan lojistik faaliyetler, elektrifikasyon sürecinin en önemli itici güçlerinden biri olarak görülüyor. Guangdong eyalet yönetimi, karbon salınımını azaltma ve temiz enerji kullanımını teşvik etme hedefleri doğrultusunda Büyük Körfez Bölgesi’nde sıfır emisyonlu lojistik koridorları oluşturmayı planlıyor. Bu girişimin, bölgedeki taşımacılık sektörünün dönüşümüne büyük katkı sağlaması bekleniyor. Shenzhen’in bu süreci başarıyla yönetmesi, küresel çapta diğer büyük sanayi şehirlerine de örnek teşkil edebilir.

Mercedes, Tesla şarj sisteminin parçası oldu!

Mercedes, elektrikli araç (EV) pazarındaki rekabette önemli bir adım atarak, elektrikli araç sahiplerine Tesla’nın geniş Supercharger ağına erişim sağlamaya başladı. Bu gelişme, Mercedes’in Tesla’nın şarj altyapısına dahil olan ilk Alman otomobil üreticisi olmasını sağladı ve şarj seçenekleri konusunda EV kullanıcılarına daha fazla esneklik sundu. Şu an için bu özellik yalnızca ABD’deki Mercedes EV sahiplerine sunuluyor. Ancak, bu erişimin Kanada’daki Supercharger istasyonlarıyla da genişlemesi bekleniyor. Şu anda bu erişim için NACS (North American Charging Standard) adaptörü gerekiyor, çünkü mevcut Mercedes EV modellerinde NACS şarj portu bulunmuyor.

Mercedes de Tesla şarj sistemine girdi

NACS adaptörü sayesinde Mercedes kullanıcıları, Tesla’nın hızlı şarj istasyonlarında araçlarını şarj edebilecekler. Adaptör, Mercedes bayilerinde 185 dolar gibi bir fiyatla satılacak. Mercedes sahipleri, bu adaptörle Tesla’nın Supercharger istasyonlarında şarj edebilecekler. Şarj işlemi için ise Tesla uygulaması yerine, Mercedes kullanıcıları doğrudan kendi araç içi sistemlerinden ya da “Mercedes me” uygulaması üzerinden şarj başlatabilecekler. Bu uygulama, şarj işlemi başlatma, durdurma gibi kontrolleri kolaylıkla yapabilme imkanı tanıyacak. Ayrıca, Mercedes araçlarının navigasyon sistemine Tesla’nın Supercharger istasyonları entegre edilecek, böylece sürücüler en yakın şarj istasyonlarını kolaylıkla bulabilecekler.

T

Yıl sonuna kadar ise Mercedes’in yeni EV modellerinin NACS bağlantı noktasına sahip olması bekleniyor. Bu yeni modellerde, adaptör kullanmaya gerek kalmadan doğrudan NACS şarj portu ile Tesla’nın şarj istasyonlarına bağlanılabilecek. Bu da, Mercedes EV sahiplerine daha hızlı ve sorunsuz bir şarj deneyimi sunacak.

Tesla’nın Supercharger ağı, dünya çapında en yaygın ve güvenilir şarj altyapılarından biri olarak biliniyor. Şarj noktalarının sık olduğu ve hızlı şarj imkanı sunduğu bu ağ, elektrikli araç kullanıcıları için büyük bir avantaj sağlıyor. Mercedes’in bu ağa katılması, NACS şarj standardının daha geniş bir şekilde yayılmasına da katkıda bulunacak. Ayrıca, bu ortaklık, elektrikli araç sahiplerine daha fazla şarj seçeneği sunarak, elektrikli araç kullanımını teşvik edecek ve daha yaygın hale gelmesine yardımcı olacaktır.

Google, Pixel Watch’un şarj performansını artıracak!

0

Google, akıllı saat pazarındaki rekabeti artırmak için Pixel Watch modellerine yeni bir özellik eklemeye hazırlanıyor. Şirket, Pixel telefonlarında başarılı bir şekilde uyguladığı “Adaptive Charging” (Uyarlanabilir Şarj) özelliğini, Pixel Watch’a da entegre etmeyi planlıyor. Bu özellik, saatin batarya ömrünü uzatmaya yönelik olarak şarj döngüsünü daha akıllıca yönetmeye olanak tanıyacak. Uygulama kodlarında ortaya çıkan yeni ifadeler, bu özelliğin saatin şarj seviyesini, kullanıcıların alışkanlıklarına göre yöneterek bataryanın aşırı şarj olmasını engellemeyi amaçladığını gösteriyor.

Google, Pixel Watch’un şarj performansını iyileştiriyor

Özellikle gece boyunca saatlerini şarj eden kullanıcılar için oldukça faydalı olacağı düşünülen bu yeni özellik, saatin yüzde 100’e ulaşmasını geciktirerek bataryanın aşınmasını ve kapasitesinin zamanla düşmesini engelleyecek. Mevcut “Battery Defender” (Batarya Koruyucu) modu, saatin uzun süre şarjda kalması durumunda dolum seviyesini genellikle yüzde 80’de tutuyor. Ancak Adaptive Charging, daha kişiselleştirilmiş bir yaklaşım sunarak, her kullanıcının günlük şarj alışkanlıklarını analiz edip buna göre bir şarj döngüsü belirleyecek. Bu sayede, bataryanın ömrü daha verimli şekilde uzatılacak.

Google, Pixel Watch'un şarj performansını iyileştiriyor.

Ancak, bu özellik Pixel Watch’a ne zaman sunulacağına dair kesin bir tarih henüz açıklanmış değil. Yine de, Google’ın akıllı saatlerinin batarya performansını iyileştirecek bu yenilik, kullanıcılar için büyük bir avantaj sağlayacak gibi görünüyor. Google, aynı zamanda Pixel 9a modelini de planlanandan daha erken piyasaya sürmeyi hedefliyor. Sızan bilgilere göre, cihazın ön siparişleri 19 Mart’ta başlayacak ve satışlar 26 Mart’ta yapılacak. Pixel 9a, 6.3 inç OLED ekran, Tensor G4 işlemci, 256 GB depolama ve 5.100 mAh batarya gibi güçlü özelliklerle gelecek. 23W hızlı şarj desteği ve kamera tarafında ise 48 MP ana kamera, 13 MP ultra geniş açı lensi ve 13 MP ön kamera bulunacak. Bu modelin fiyatı ise 499 dolar olacak.

Google’ın Pixel Watch için sunduğu bu yeni özellik ve Pixel 9a modelinin beklenen özellikleri, şirketin hem akıllı saat hem de akıllı telefon pazarındaki konumunu güçlendirecek gibi görünüyor.

Trump’ın dönüşü, UFO araştırmalarına sekte vurabilir!

UFO fenomeni, uzun yıllar boyunca komplo teorilerinin odak noktası oldu ve ana akım medya ile bilim dünyasında genellikle göz ardı edildi. Ancak son yıllarda, özellikle ABD hükümeti ve askeri yetkililerinin konuya daha ciddi yaklaşmasıyla bu mesele, daha geniş bir ilgi görmeye başlamıştır. ABD hükümeti, ellerindeki UFO verilerini artık daha şeffaf bir şekilde paylaşmaya başladı ve bazı devlet görevlileri, Kongre’ye çıkıp bu konuda şahitlik yaparak ellerindeki bilgileri açıkladı. Bunun yanı sıra, bazı önemli askeri personellerin, UFO’lar hakkında edindikleri bilgileri halka duyurması da bu konuyu gündeme taşıdı.

Trump’ın dönüşü, UFO araştırmalarına zarar verebilir

Bu süreç, UFO ile ilgili yeni bilgilerin daha fazla gün yüzüne çıkacağına dair umutları arttırmıştı. Ancak, Donald Trump’ın tekrar Beyaz Saray’a dönmesiyle birlikte bu araştırmaların sekteye uğrama tehlikesi ortaya çıkmış olabilir. Trump’ın başkanlık seçiminde kazanmasının ardından, kendisine karşı pozisyon alan pek çok kurum ve kişiyle ilgili bir temizlik operasyonu başlatma girişimi, FBI’yi de etkilemiş durumda. Özellikle UFO dosyalarıyla ilgili araştırmalar yürüten FBI ajanları, geçmişte Trump’a karşı tavır almış olmaları nedeniyle görevden alınma endişesi taşımaya başladı. Trump’ın daha önce birçok kişiyi görevden almış olması, bu korkuların ne kadar gerçekçi olduğunu da gözler önüne seriyor.

FBI’nin UFO araştırmalarına yönelik yürüttüğü soruşturmanın, Donald Trump’ın politik tutumu ve FBI ile yaşadığı gerilimler nedeniyle ciddi bir tehdit altında olduğu ifade ediliyor. Özellikle, UFO verilerinin halka açıklanmasında öncü olan Ryan Graves, FBI ajanlarının bu süreçte karşılaştıkları endişeleri dile getiren isimlerden biri oldu. Graves, araştırmacıların ve ajansın, Trump’ın yeniden başkan olmasının ardından işlerini kaybetme korkusu yaşadıklarını belirtiyor. Bu durum, yalnızca araştırmalara devam eden kişilerin işlerini kaybetmesiyle sınırlı kalmayacak, aynı zamanda onlarla işbirliği yapan ordu içindeki gizli kaynakların da iletişimden kesilmesiyle sonuçlanabilir. Bu da UFO araştırmalarına dair elde edilen bilgilerin kaybolmasına veya daha az şeffaf hale gelmesine yol açabilir.

Başlangıçta Donald Trump, yeniden başkanlık koltuğuna oturduğunda, UFO ve benzeri gizli devlet bilgilerini daha şeffaf bir şekilde paylaşma vaadinde bulunmuştu. Ancak, FBI ile olan mevcut gerilim ve Trump’ın kurumlar üzerindeki baskısı, bu vaatlerin gerçekleşme olasılığını ciddi şekilde azaltabilir. Trump’ın daha önce hükümet içindeki belirli isimleri görevden alması ve onlara karşı yaptığı açıklamalar, UFO araştırmalarının geleceğini belirsizleştiriyor. Bu durum, hem kamuoyunun hem de UFO araştırmacılarının daha fazla bilgiye ulaşmalarını engelleyebilir.

Bu gelişmeler, özellikle UFO ve uzay araştırmaları konusunda daha fazla şeffaflık bekleyen kesimler için büyük bir hayal kırıklığı yaratabilir. ABD hükümeti, konuyla ilgili daha fazla veri paylaşırken, Trump’ın yönetimi altındaki bu tür operasyonların sekteye uğraması, UFO fenomeniyle ilgili mevcut ilgi ve araştırmaların geleceği için kritik bir dönemeç olabilir.

ChatGPT’nin WhatsApp eklentisi yeni özellikler kazandı!

OpenAI, WhatsApp’taki ChatGPT’ye önemli yeni özellikler eklediğini duyurdu. Bu güncellemeyle birlikte, kullanıcılar yalnızca metinle değil, sesli mesajlar ve görseller ile de ChatGPT ile etkileşimde bulunabilecekler. Bu özellik, kullanıcıların daha doğal ve çeşitli yollarla yapay zeka asistanıyla iletişim kurmalarını sağlıyor. Sesli mesaj göndererek ChatGPT’ye sorular sorabilir ya da bilgi alabilirsiniz, ayrıca görselleri yükleyerek yapay zekanın bu görselleri analiz etmesini isteyebilirsiniz.

ChatGPT’nin WhatsApp eklentisi yeni özellikleriyle geliyor

Görsel analizi, kullanıcıların paylaştığı resimleri anlamak, açıklamalar yapmak ya da görsel hakkında sorulara yanıtlar vermek gibi pek çok işlevi kapsıyor. Bu özellik, ChatGPT’nin çok yönlülüğünü artırırken, kullanıcı deneyimini de daha etkileşimli hale getiriyor. Ancak, ChatGPT’nin yanıtlarını yalnızca metin olarak vermeye devam ettiğini belirtmek gerekiyor.

ChatGPT'nin WhatsApp eklentisi yeni özellikleriyle geliyor.

WhatsApp üzerinden ChatGPT’ye erişebilmek için kullanıcıların, 1-800-CHAT-GPT (1-800-242-8478) numarasını kişiler listelerine eklemeleri gerekiyor. Bu numara, kullanıcıların WhatsApp üzerinden ChatGPT’ye ulaşmalarını sağlıyor. Sistemin işleyişi, web tabanlı ChatGPT ile benzerlik gösteriyor. Yani, WhatsApp üzerinden de aynı şekilde sorular sorulabilir ve yapay zeka ile diyalog kurulabilir.

Bu özelliklerin WhatsApp’a 2024 yılının sonunda eklendiğini, ancak başlangıçta yalnızca metin tabanlı etkileşimlerle sınırlı olduğunu hatırlatmakta fayda var. Yani, kullanıcılar ilk etapta yalnızca yazarak ChatGPT ile sohbet edebiliyordu. Ancak şu anda sesli mesajlar ve görseller de sistemin bir parçası haline geldi. Gelecek güncellemelerle, kullanıcıların ChatGPT hesaplarını (ücretsiz, Plus veya Pro sürümü) WhatsApp ile bağlamaları sağlanacak. Bu gelişme, kullanıcılara daha geniş özellikler sunarak kişiselleştirilmiş deneyimler yaratılmasına olanak tanıyacak.

Bu yenilik, WhatsApp’taki ChatGPT deneyimini çok daha zengin ve etkileşimli bir hale getiriyor ve kullanıcıların daha rahat bir şekilde yapay zeka ile iletişim kurmalarını sağlıyor.

Dünyanın ilk nükleer enerjili hidrojen üretim tesisi kuruluyor!

0

Japonya, karbonsuz enerji üretimi konusunda önemli bir adım atmaya hazırlanıyor. Japonya Atom Enerjisi Ajansı (JAEA), dünyanın ilk nükleer güçle çalışan hidrojen üretim tesisini kurmayı planlıyor. Bu tesis, geleneksel enerji üretim yöntemlerine kıyasla çevresel etkileri en aza indirgemeyi ve hidrojen üretiminde yenilikçi bir yaklaşım sergilemeyi hedefliyor. JAEA, ileri düzey Yüksek Sıcaklıkta Gaz Soğutmalı Reaktör (HTGR) teknolojisini kullanarak hidrojen üretmeyi amaçlıyor. HTGR, su yerine helyum gazı ile soğutulduğu için çok daha yüksek sıcaklıklara ulaşabiliyor. Geleneksel nükleer reaktörler yaklaşık 300 derece sıcaklıkta çalışırken, HTGR’ler 800 dereceye kadar ısınabiliyor.

Dünyanın ilk nükleer enerjili hidrojen üretim tesisi inşa edilecek

Bu yüksek sıcaklık, hidrojen üretmek için su ve metanın kimyasal reaksiyona girmesini sağlamak amacıyla kullanılacak. JAEA, hidrojen üretiminde karbon salınımını sıfıra indirgemeyi hedefliyor. 2030 yılına kadar bu teknolojiyle hidrojen üretiminde başarılı olmayı ve bunu dünyanın en iyi teknolojisi olarak geliştirmeyi planlıyor. Proje, HTGR reaktörünün yüksek sıcaklıktaki helyum gazını borularla bir hidrojen üretim tesisiyle birleştirerek, büyük miktarda hidrojen üretmeyi amaçlıyor.

Dünyanın ilk nükleer enerjili hidrojen üretim tesisi inşa edilecek

JAEA, projeyle ilgili resmi başvuruyu 2025 yılında Japonya Nükleer Düzenleme Kurumu’na (NRA) sunmayı ve 2026 yılında tesisin inşasına başlanmayı hedefliyor. İlk hidrojen üretiminin ise 2030 yılına kadar gerçekleşmesi planlanıyor. Uzun vadeli hedefler arasında bu teknolojinin ticarileştirilmesi ve 2030’ların sonlarına doğru yaygın olarak kullanılması yer alıyor. Hidrojen, yakıt hücreli araçlardan çelik üretimine ve kimya endüstrisine kadar birçok farklı alanda kullanılıyor ve Japonya, hidrojen bazlı enerji sistemlerine yaptığı yatırımlarla bu alanda küresel bir lider olmayı hedefliyor.

Bugüne kadar hidrojen üretimi, genellikle fosil yakıtlar kullanılarak yapılmakta ve bu da yüksek miktarda karbon salınımına yol açmaktadır. Ancak JAEA’nın bu projeyle, hidrojen üretiminde sıfır karbon salınımı hedefleyen bir yöntem geliştirmesi, küresel enerji dönüşümüne katkı sağlayabilir. Bu adım, Japonya’nın enerji üretiminde sürdürülebilirliği artırma ve karbonsuz bir geleceğe yönelik önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Çin’den yapay zeka alanında ChatGPT’ye bir darbe daha!

0

Çin, yapay zeka alanındaki atılımlarına bir yenisini daha ekledi. Daha önce DeepSeek modeliyle dil işleme konusunda büyük bir rekabet başlatan Çin, şimdi de video üretim alanında önemli bir hamle yapıyor. TikTok’un çatı şirketi ByteDance, OmniHuman-1 adlı yeni bir yapay zeka modelini duyurdu. Bu model, yalnızca bir görsel veya metin girdisiyle insanları konuşurken, dans ederken, şarkı söylerken ya da müzik aleti çalarken gösterebilen videolar üretebiliyor​.

OmniHuman-1, OpenAI’nin Sora modeline rakip olacak

OmniHuman-1, video üretiminde insan hareketlerini, konuşmalarını ve jestlerini gerçeğe oldukça yakın bir şekilde taklit edebilen çok modlu bir yapay zeka modeli olarak tanıtıldı. Şirketin açıklamalarına göre, bu model ister bir portre fotoğrafı, ister tam vücut görseli olsun, doğal hareketler ve gerçekçi ifadeler üretebiliyor. Bu teknoloji, OpenAI’nin geçtiğimiz Aralık ayında tanıttığı Sora modeline doğrudan rakip olarak görülüyor​.

OmniHuman-1’in temel özellikleri şunlar:

  • Gerçekçi insan hareketleri ve yüz ifadeleri
  • Çoklu giriş desteği (görseller, ses ve video parçaları)
  • Yüksek kaliteli ve gerçekçi video üretimi
  • İnsan dışındaki animasyonlar için de kullanılabilme potansiyeli…

Şunu da ekleyelim: Bu tür gelişmiş yapay zeka teknolojileri, etik ve güvenlik kaygılarını da beraberinde getiriyor. Bazı uzmanlar, bu tür modellerin kötüye kullanılma potansiyeline dikkat çekerek, “Bu tür yapay zeka modelleri, derin sahte (deepfake) içeriklerin üretimini kolaylaştırabilir ve bu da bilgi kirliliğine yol açabilir. Bu nedenle, bu teknolojilerin geliştirilmesi ve kullanımı sıkı bir şekilde denetlenmeli.” şeklinde görüş belirtiyor.

Bu bağlamda, bazı akademisyenler ve etik uzmanları, OmniHuman-1 gibi modellerin potansiyel riskleri nedeniyle yasaklanması veya sıkı düzenlemelere tabi tutulması gerektiğini savunuyor.

ByteDance‘in bu alandaki atılımı, gelecekte video içerik üretiminde yapay zekanın rolünü daha da artırabilir. Sizce Çin’in bu agresif yapay zeka hamleleri, sektörde nasıl bir değişime yol açacak? Görüşlerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz!

Uygun fiyatlı elektrikli Volkswagen 2027’de piyasada olacak

0

Volkswagen 20.000 Euro’luk elektrikli otomobilini dört yıldan uzun süredir pazarda dolaştırıyor. Başlangıçta 2025’te piyasaya sürülmesi planlanan ucuz elektrikli araç biraz gecikti. Ancak hala planlar arasında. Aslında, VW elektrikli araç serisini şu anda sunduğu her şeyden daha düşük fiyatlı küçük otomobillerden oluşan bir aileyle tamamlayacağını açıkladı. Güncellenmiş bir yol haritasıyla birlikte, çalışanlarına önümüzdeki ay daha geniş bir lansmana hazırlık olarak 20.000 Euro’luk giriş seviyesi elektrikli araca ilk bakışlarını sundu.

Uygun fiyatlı elektrikli Volkswagen için geri sayım

Tanıtım fotoğrafındaki gölgeli ön görünüme dayanarak, ID.1 konsept otomobili eski utanç verici ekonomik kutulardan çok uzakta, yakışıklı bir küçük araç olmalı. Bu neşeli küçük dört tekerlekli araç, dünyayı alaycı bir gülümsemeyle ve kısık yarım daire LED lambalarla tanımlanan yoğun bir şekilde dijitalleştirilmiş bir yüzle karşılıyor. Başka bir şey söylemek zor, ancak boyutlar bize “sedan”dan çok “hatchback” gibi geliyor. Ancak bu, yorulmak bilmeyen görsel analizden çok tarihe ve beklentilere dayanıyor olabilir.

 VW yöneticileri Wolfsburg’daki bir şirket toplantısında çalışanlara yaklaşan ID.1 konsept otomobiline ilk bakışı sundular, binek otomobil CEO’su Thomas Schäfer temel taşı olarak uygun fiyatlı giriş seviyesi mobiliteyi içeren çok yıllık bir stratejik planın temellerini attı. VW, ID.1 gösteri otomobilini planlanan 2027 üretim lansmanından çok önce, Mart ayında kamuoyuna tanıtacak. Schafer, prestijli Avrupa futbol turnuvasına atıfta bulunarak, “Avrupa’dan Avrupa’ya uygun fiyatlı, yüksek kaliteli ve karlı bir elektrikli Volkswagen – işte otomotiv mühendisliğinin Şampiyonlar Ligi!” dedi. Volkswagen, uygun fiyatlı elektrikli araçları gelecekteki stratejisinin kritik bir parçası olarak görüyor. Rakamlarına göre, 2019’da aileyi piyasaya sürdüğünden beri sattığı 1.35 milyon ID.EV’den, şu anda Almanya’da 33.330 Euro’dan başlayan giriş seviyesi ID.3, yaklaşık 500.000 üniteye veya toplam satışların yüzde 37’sine denk geliyor.

ID oyun planındaki bir sonraki adım, Volkswagen’in modüler elektrikli tahrik (MEB) platformunun evrimi üzerine inşa edilmiş yeni bir elektrikli küçük otomobil ailesiyle dizilimi aşağıya doğru genişletmek olacak. İlk olarak Volkswagen, 2023’te gösterdiği ID.2all konsept hatchback’in üretim versiyonu olan ID.2 ile ID sahipliğinin giriş noktasını yaklaşık 25.000 Euro’ya düşürecek. Çarşamba günü, bu modeli 2026’da bayilere çıkarmayı planladığını ve “25.000 Euro’dan az” hedeflenen taban fiyatını yinelediğini söyledi.

Robot köpekler bomba imha ediyor!

0

Robot köpeklerin her türlü tuhaf şeyi yaptığını görmeye alışkınız, peki ya dünyayı daha güvenli hale getirecek bir şey? İngiliz Savunma Bakanlığı’nın cevabı, bombaları tespit edip etkisiz hale getirmeyi daha güvenli ve daha verimli hale getirmek için mekanik köpekler kullanmak. Bomba imha robotları tam olarak yeni değil ancak ilki 1972’de İngiliz Ordusu tarafından IRA bomba tehditleriyle başa çıkmak için tanıtıldığından beri çok yol kat ettiler. İlk olanlar, şüpheli paketleri almak için uzaktan kumandalı bir kola sahip, raylar üzerinde çalışan pille çalışan motorlu arabalardan biraz daha fazlasıydı.

Robot köpekler bomba imhasında görev alıyor

Wheelbarrow Mark 7 gibi ilk olanlar için iş sadece bombayı zırhlı bir konteynere taşımak ve bulunduğu yerde patlatmaktı. Patlama kısmı özellikle kolaydı çünkü Semtex dolu bir bisküvi kutusuna sert bir darbe indirmek için çok gelişmiş robotik gerekmiyordu. O zamandan beri, yüksek çözünürlüklü video kameralar, sensör dizileri, eklemli manipülatörler ve dokunsal geri bildirim dahil olmak üzere her türlü iyileştirme eklendi.

Bununla birlikte, bunlar temelde hala paletli platformlardır, ancak daha gelişmiş olanlar merdivenleri tırmanabilir. MOD’un istediği şey, çok daha çevik, zeki ve insan operatörlerin birçok görevini üstlenebilen yeni nesil bomba imha robotlarıdır.

Savunma Bilimi ve Teknolojisi Laboratuvarı (Dstl) tarafından yürütülen son denemelerde, yıkım köpekleri bomba tehditlerini arama, tespit etme ve sınıflandırma yeteneklerini ve ayrıca daha küçük IED’lerle başa çıkmak için robotik kolunu veya cıvata ateşlemeli bir silahtan gelen bir atışı kullanarak bunları etkisiz hale getirme yeteneklerini gösterdi. Bu tatbikatlar sırasında, bir insan operatör devredeydi, ancak robotun yapay zeka yetenekleri, operatör işin daha önemli yönlerine odaklanırken daha hassas ve hassas hareketlere izin vererek birçok görevi devralmasına olanak tanıdı.

Robot köpek imha operasyonlarını iyileştirmenin yanı sıra, tehdit bölgesinde kendi başına gezinebiliyor, merdivenleri ve engelleri aşabiliyor ve kapıları açabiliyordu. Bu da operatörün güvenli bir mesafede kalmasını sağlıyordu. Bu arada, dronlar yalnızca bombaları bulmakla kalmayıp, aynı zamanda halkın uzak tutulduğundan emin olmak için bölgeyi izlemede de yardımcı olabiliyordu.

Çin ek maliyetler ile gümrük vergisini aşmaya çalışıyor

ABD’li tüketiciler, Başkan Donald Trump’ın Çin mallarına uyguladığı gümrük vergisinin yürürlüğe girmesinin ardından Çin’den yapılan sevkiyatlarda ek ücretlerle karşılaşıyor olabilir. Sınır ötesi ticarete yardımcı olmak için yazılım sunan bir şirketin kurucusu ve CEO’su olan Clint Reid, DHL’in bir sevkiyata eklediği ek ücretleri X’te yayınladı. Ayrıca Retro oyun taşınabilir emülatörü topluluğundaki bir Reddit kullanıcısı, Keepretro’dan gelen bir e-postanın ekran görüntüsünü paylaştı; bir alıcının tarifeler nedeniyle paketine 8 dolar fazladan ödeme yapıp yapmayacağını sordu. Başka bir kullanıcı aynı mesajı 6 dolarlık bir ücretle gönderdi . Başka bir X kullanıcısı ise DHL’in ithalat vergileri beş gün içinde ödenmezse siparişi göndericiye geri göndereceğini iddia ediyor. DHL ve Keepretro yorum taleplerine hemen yanıt vermedi.

Çin ek maliyetler ile mücadele etmeye çalışıyor

Trump yönetiminin hafta sonu aldığı bir emir, Çin’den gelen mallara yüzde 10 gümrük vergisi ekledi ve 800 doların altında değere sahip paketlerin ABD’ye gümrüksüz girmesine izin veren bir boşluk olan de minimis istisnasını kapattı . Yeni kurallar, insanların Çin’den gelen çok daha fazla gönderi için ek ücret ödemeleri istenmesine neden olmuş gibi görünüyor.

Emir ayrıca ABD Posta Servisi’nin (USPS) Çin ve Hong Kong’dan gelen paket gönderilerini geri adım atmadan önce kısa bir süreliğine askıya almasına neden oldu. USPS: “USPS ve Gümrük ve Sınır Koruma, paket teslimatında en az kesintiyi sağlamak için yeni Çin tarifeleri için verimli bir toplama mekanizması uygulamak üzere yakın bir şekilde birlikte çalışıyor” dedi.

Büyük Teknoloji şirketleri tarifelerle başa çıkma planları konusunda büyük ölçüde sessiz kaldı . Ancak birçoğunun Çin’de üretilen ve ithal edilen malları sattığı göz önüne alındığında, ithalat maliyetlerini tüketicilere yansıtabilir veya onlardan gümrük vergisi ödemelerini isteyebilirler. Çin ayrıca Google’a karşı bir antitröst soruşturması başlattı, Nvidia’ya karşı halihazırda açık bir soruşturması var ve Intel’e karşı bir soruşturmayı düşündüğü bildiriliyor.

İngiltere nükleer reaktör inşasını kolaylaştıracak

0

Hükümet, Birleşik Krallık’ın ekonomik büyümesini artırma çabalarının bir parçası olarak, İngiltere ve Galler’de mini nükleer santrallerin inşasını kolaylaştırma planlarını duyurdu. Bakanların, İngiltere’nin temiz, güvenli ve uygun fiyatlı enerji için küresel yarışta geri kalmasına neden olduğuna inandıkları “arkaik” planlama kurallarının değiştirileceğini söyledi.

İngiltere nükleer reaktör için kolaylık sağlayacak

Başbakan Sir Keir Starmer, ülkenin “on yıllardır” nükleer santral inşa etmemesi nedeniyle “hayal kırıklığına uğradığını ve geride kaldığını” söyledi ve planların binlerce yüksek vasıflı iş yaratacağını söyledi. Sendikalar ve iş çevreleri bu kararı memnuniyetle karşıladı ancak çevreciler hükümeti eleştirerek, hükümetin “nükleer endüstrinin yalanlarını yuttuğunu” söyledi.

Nükleer enerji, İngiltere’nin elektriğinin yaklaşık yüzde 15’ini sağlıyor ancak ülkedeki eski reaktörlerin birçoğunun önümüzdeki on yıl içinde devre dışı bırakılması bekleniyor. Mini nükleer santraller veya küçük modüler reaktörler (SMR’ler), geleneksel nükleer santrallere göre daha küçük ve daha ucuzdur ve çok daha az güç üretirler. Duyurulan planlar, SMR’lerin planlama kurallarına ilk kez dahil edileceği anlamına geliyor. Nükleer reaktör inşa edilebilecek tek yerlerin listesi de iptal edilecek. Liste yalnızca sekiz siteden oluşuyordu.

Sir Keir, İngiltere’nin enerji güvenliğinin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından “çok uzun süre rehin tutulduğunu” ve bunun sonucunda fiyatların “onun keyfine göre fırladığını” söyledi. Sir Keir: “Buna son veriyorum; bu ülkenin inşaatçılarını desteklemek için kuralları değiştiriyorum ve uzun süredir daha ucuz enerji, büyüme ve istihdam şansımızı boğan engelleyicilere hayır diyorum” dedi.

Nükleer reaktörlerin nerede inşa edileceğine ilişkin kuralların gevşetilmesine yönelik süreç, Rishi Sunak’ın Muhafazakar hükümeti döneminde Ocak 2024’te yapılan bir istişare ile başladı. Bakanlar, İngiltere’nin nükleer enerji inşa etmenin dünyanın en pahalı ülkelerinden biri olarak görüldüğünü belirterek, yeni reaktör tasarımlarının onayını hızlandırmak ve geliştiricilerin düzenleyicilerle etkileşimini kolaylaştırmak için yeni bir Nükleer Düzenleme Görev Gücü’nün kurulacağını söyledi.

ChatGPT Search için oturum açmak gerekmeyecek

0

ChatGPT Arama’yı kullanmak için artık oturum açmanıza gerek yok. OpenAI, X’te yaptığı bir paylaşımda değişikliği duyurarak, “ChatGPT araması artık chatgpt.com’daki herkes tarafından kullanılabilir. Kayıt gerekmiyor.” dedi. Bu hamle, ChatGPT Arama’yı kullanmayı her zamankinden daha kolay hale getiriyor ve on yıllardır çevrimiçi aramaya hakim olan Google üzerindeki baskıyı artırıyor. Perplexity gibi diğer arama odaklı AI sohbet robotları da ChatGPT Arama’nın daha erişilebilir hale gelmesinin etkisini hissedebilir.

ChatGPT Search için oturum açmadan kullanım imkanı

OpenAI, normal yapay zeka destekli sohbet robotunu piyasaya sürdükten yaklaşık iki yıl sonra, Ekim 2024’te ChatGPT Arama’yı kullanıma sundu. Bu robot, çevrimiçi sorgulara sohbet tarzında yanıt verme şekliyle hızla dünya çapında ilgi topladı ve kullanıcıları aradıklarını bulmak için sonsuz arama sonuçları arasında gezinmekten kurtardı. Standart ChatGPT sohbet robotu belirli bir son tarihe kadar büyük bir veri kümesi üzerinde eğitilir ve gerçek zamanlı bilgilere erişmez, oysa ChatGPT Arama dinamik, gerçek zamanlı bilgilere erişir.

Yapay zeka sohbet robotu, yaratıcı yazma, beyin fırtınası ve güncel verilere erişim gerektirmeyen genel bilgi sorgulamaları gibi görevler için ideal kabul edilirken, ChatGPT Arama ise son haberleri, hava durumu güncellemelerini, hisse senedi fiyatlarını ve zamana duyarlı diğer bilgileri elde etmek için kullanışlıdır. Bir diğer önemli fark ise ChatGPT Search’ün, bağlantılar da dahil olmak üzere kaynaklarını listelemesi, böylece isterseniz daha fazla bilgi edinmek için belirli sayfalara tıklayabilirsiniz. Bu, onu popüler rakiplerinden biri olan Perplexity’ye çok benzetiyor.

Web arayüzünde, ChatGPT.com’a gidip istem kutusunun içindeki “Ara” düğmesine tıklamanız yeterlidir. Seçtiğinizde, isteminizi girmek için hazırsınız. Yanıtın bir parçası olarak, kaynakların kökenlerini gösteren küçük kutular göreceksiniz. ChatGPT’nin bilgilerini çektiği sayfayı ziyaret etmek için birine tıklayın. Ayrıca, yanıtın sonunda kaynakları liste biçiminde gösteren bir sütun açan “Kaynaklar” düğmesine basabilirsiniz.

OpenAI, yıla yoğun bir başlangıç ​​yaparak yakın zamanda web tabanlı görevleri otonom olarak gerçekleştiren Operator adlı bir yapay zeka aracısını ve ayrıca kullanıcı üretkenliğini artırmak için tasarlanmış, çok adımlı araştırma görevlerini otonom olarak yürüten bir yapay zeka sistemi olan Deep Research’ü piyasaya sürdü.

Boston Dynamics Atlas robot için iş birliği yapıyor

0

Boston Dynamics, Atlas insansı robotunun öğrenmesini hızlandırmak için eski CEO’suyla güçlerini birleştiriyor. Boston Dynamics, elektrikli Atlas insansı robotuna gelişmiş takviyeli öğrenme getirmek için tasarlanmış bir ortaklık duyurdu. İş birliği, daha önce Boston Dynamics AI Institute olarak bilinen Robotics & AI Institute (RAI Institute) ile yapıldı.

Boston Dynamics Atlas robot için takviyeli öğrenme hedefliyor

Her iki kuruluş da 30 yıl boyunca Boston Dynamics’in CEO’su olarak görev yapan eski bir MIT profesörü olan Marc Raibert tarafından kuruldu. 2022’de kurulan Enstitü, Raibert’in Boston Dynamics’in temelini oluşturan araştırmayı sürdürmesine olanak sağlıyor.

Her ikisinin de Hyundai ile bağlantıları var. Koreli otomobil üreticisi Boston Dynamics’i 2021’de satın aldı. Hyundai ayrıca Enstitü’ye fon sağlıyor ve Raibert’e ticari bir şirkette mümkün olandan daha deneysel ve son teknolojiyi keşfetmesi için serbestlik tanıyor. Enstitü, Ekim ayında Boston Dynamics ile büyük davranış modellerinin kullanımına odaklanan kendi ortaklığını duyuran Toyota’nın TRI veya Toyota Araştırma Enstitüsü’nü oluşturmasını yansıtıyor.

İkiz ortaklıklar, Boston Dynamics’in elektrikli Atlas insansı robotunun yeni görevleri öğrenme biçimini iyileştirmek için tasarlandı. Robotics & AI Institute anlaşması, özellikle hem insanların hem de hayvanların öğrenme biçimine benzer şekilde deneme yanılma yoluyla çalışan bir yöntem olan takviyeli öğrenmeye odaklanıyor. Takviyeli öğrenme geleneksel olarak aşırı zaman alıcıydı, ancak etkili simülasyonun oluşturulması birçok sürecin sanal bir ortamda aynı anda gerçekleştirilmesine olanak sağladı.

Boston Dynamics/RAI Enstitüsü birliği bu ayın başlarında Massachusetts’te başladı. Bu, ikili arasındaki bir dizi iş birliğinin sonuncusu ve Boston Dynamics’in dört ayaklı Spot için bir takviyeli öğrenme araştırma kiti geliştirmek üzere ortak bir çaba da dahil. Yeni çalışma, hem simülasyon tabanlı öğrenmeyi gerçek dünya ortamlarına aktarmaya hem de şirketin insansı Atlas’ının fiziksel ortamlarda hareket etme ve etkileşim kurma biçimini iyileştirmeye odaklanıyor.

Akıllı gözlük işitme için kullanılacak

0

ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), hafif ila orta düzeyde işitme kaybı için işitme cihazı içeren ilk akıllı gözlüğü onayladı. Nuance Audio Gözlükleri, gözlükleri işitme teknolojisiyle birleştirerek medikal teknoloji sektörüne yenilikçi bir giriş sunuyor.

Akıllı gözlük işitme cihazıyla entegre çalışacak

İşitme ve görme çözümlerinde önemli bir gelişmeye imza atan EssilorLuxottica, Nuance Audio Gözlüklerinin ABD’de reçetesiz satış için Gıda ve İlaç Dairesi’nden (FDA) onay aldığını duyurdu. Bu gelişmeye, Avrupa Birliği Tıbbi Cihazlar Yönetmeliği kapsamında CE işaretinin alınması da eşlik ediyor ve bu da önümüzdeki yıl belirli Avrupa pazarlarında daha geniş bir lansmanın kapısını açıyor. Nuance Audio Gözlükleri, gözlükleri işitme teknolojisiyle birleştirerek medikal teknoloji sektörüne yenilikçi bir giriş sunuyor.

FDA onayı alan ilk tıbbi cihaz yazılımı (SaMD) olarak öne çıkıyorlar ve kullanıcılara şık akıllı gözlüklerle entegre edilmiş açık kulak ses çözümü sağlıyorlar. Bu ikili işlevsellik, konfor, estetik ve sosyal damgalanma gibi sorunlar da dahil olmak üzere birçok kişinin geleneksel işitme cihazlarını kullanmasını engelleyen uzun süredir devam eden engelleri ortadan kaldırıyor.

EssilorLuxottica, bu gözlükleri 2024’ün ilk çeyreğinden itibaren ABD’de satışa sunmayı planlıyor. Şirket, bunu takiben 2025’in başlarında İtalya’da başlayıp Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık gibi ülkelere kadar uzanan kademeli bir lansman planlıyor. EssilorLuxottica Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Francesco Milleri, şirketin bu gözlükleri geliştirme vizyonunu vurguladı.

Milleri: “İki yıl önce, insanların hem görmeyi hem de duymayı nasıl algıladıklarını değiştirecek bir ürün yaratmaya koyulduk. Amacımız yalnızca mevcut tıbbi cihazları birleştirmek değil, akıllı gözlük kategorisinde yenilik yapmak, tek bir şık ürünle iki kritik duyuyu güçlendirmekti. Bu, işitme engelliler için erişilebilirlikte önemli bir sıçrama anlamına geliyor” dedi.

İşitme çözümlerine yönelik küresel pazar, önceki on yıllardaki görme bakımı endüstrisini yansıtacak şekilde az gelişmiş olarak tanımlanıyor. Birçok kişi, toplumsal damgalanma, maliyet engelleri ve konfor eksikliği algısı gibi çeşitli faktörler nedeniyle düzeltici işitme cihazlarını benimsemeye isteksizdir. Geleneksel işitme cihazları çoğu zaman dirençle karşı karşıya kalırken, Nuance Audio daha gizli ve çekici tasarımıyla bu direnci ortadan kaldırmayı amaçlıyor.