Microsoft, DeepSeek tarafından geliştirilen AI modelini bulut platformuna entegre ediyor!

Ancak bu hamle, Microsoft’un en büyük yapay zekâ ortağı olan OpenAI’in DeepSeek’i fikri mülkiyet hırsızlığıyla suçladığı bir dönemde geldi.

Tartışmalı bir ortaklık: DeepSeek ve Microsoft

DeepSeek’in R1 modeli, Azure AI Foundry platformu altında sunulmaya başlandı. Microsoft, blog yazısında modelin güvenlik taramalarından geçirildiğini, riskleri en aza indirmek için kapsamlı değerlendirmelere tabi tutulduğunu belirtti. Ayrıca, gelecekte Copilot+ PC’lerde yerel olarak çalıştırılabilen daha hafif R1 versiyonlarının da sunulacağını açıkladı.

Microsoft’un bu adımı, DeepSeek’in OpenAI’in API’lerini kötüye kullandığı iddialarının gölgesinde atıldı. 2024 sonbaharında, Microsoft’un güvenlik araştırmacıları DeepSeek’in OpenAI’in API’lerinden büyük miktarda veri sızdırdığına dair bulgulara ulaştı. Microsoft, aynı zamanda OpenAI’in en büyük yatırımcısı olarak, bu şüpheli faaliyetler hakkında OpenAI’i bilgilendirdi.

Buna rağmen Microsoft, R1’in sunduğu potansiyel nedeniyle modeli kendi ekosistemine dahil etme kararı aldı. Şirket, Azure AI Foundry kataloğunu genişletirken geliştiricilerin ve işletmelerin R1’i kullanarak yenilikçi çözümler geliştirmesini beklediğini duyurdu.

Deepseek güvenlik

R1 modelinin sınırlamaları ve sansür tartışmaları

DeepSeek’in R1 modeli her ne kadar güçlü bir yapay zekâ modeli olarak tanıtılsa da, çeşitli güvenilirlik sorunları ve sansür iddiaları nedeniyle eleştiriliyor.

NewsGuard tarafından yapılan bir teste göre, R1 haberle ilgili konulara verilen yanıtların %83’ünde hatalı veya eksik bilgiler sunuyor. Ayrı bir analiz, R1’in Çin ile ilgili soruların %85’ine yanıt vermeyi reddettiğini ortaya koydu. Bu durum, Çin hükümetinin yerel yapay zekâ modelleri üzerindeki sansür politikalarının bir sonucu olabilir.

Microsoft’un, modeli doğruluğunu artıracak şekilde değiştirip değiştirmediği veya sansürleme eğilimlerini azaltıp azaltmadığı henüz netlik kazanmadı. Ancak şirketin, modelin cazibesini kaybetmeden Azure ekosistemine entegre etmeye çalıştığı görülüyor.

Sonuç olarak, Microsoft’un DeepSeek ile olan ilişkisi, OpenAI ile yaşanan gerilimler ve veri sızıntısı iddiaları nedeniyle oldukça hassas bir konu haline gelmiş durumda. Buna rağmen, şirket R1’in sunduğu avantajlardan yararlanarak bulut hizmetlerini güçlendirme yolunda ilerliyor.

DataBank, veri merkezi yatırımları için 250 milyon dolar sermaye artırımı yaptı!

Geçtiğimiz hafta OpenAI, SoftBank gibi yatırımcılarla birlikte ABD’deki veri merkezi altyapısına 100 milyar dolar harcamayı planladığını duyurmuştu.

Microsoft da yalnızca 2024 yılı içinde 80 milyar dolarlık AI altyapı yatırımı yapmayı hedefliyor. Bu yarışta en büyük kazananlar ise yüksek performanslı veri merkezleri sağlayan şirketler oluyor.

Veri merkezi işletmecisi DataBank, özel sermaye şirketi TJC’den 250 milyon dolar yatırım aldığını duyurdu. Ayrıca, 600 milyon dolarlık bir ikincil hisse teklifi ile toplam finansmanını daha da genişletti. Şirketin CEO’su Raul K. Martynek, bu yeni yatırımın DataBank’ın büyüme stratejisine ve ölçeklenme yeteneğine duyulan güveni yansıttığını belirtti.

2005 yılında kurulan DataBank, 2016 yılında varlık yönetim şirketi DigitalBridge liderliğinde bir yatırım grubu tarafından satın alındı ve yıllar içinde birçok veri merkezi sağlayıcısıyla birleşerek büyüdü. Şirket, 2018’de Indianapolis merkezli Lightbound’u, 2020’de ise zColo’nun ABD ve Birleşik Krallık’taki veri merkezlerini bünyesine kattı. Şu anda 65’ten fazla veri merkezini, 27’den fazla pazarda yönetiyor.

Dijital dönüşüm ve yapay zekâ talebi veri merkezlerini güçlendiriyor

Yatırımcılar, veri merkezlerini dijital dönüşüm ve yapay zekâ gelişiminin temel taşları olarak görüyor. TJC ortağı Eion Hu, DataBank’ın “güvenilir, ölçeklenebilir ve enerji verimli altyapı” konusundaki güçlü konumuna dikkat çekerek, şirketin bu büyüyen pazarda avantaj sağlayacağını ifade etti.

Meta veri merkezi

Bu sektörde sadece DataBank değil, yeni nesil bulut (neocloud) girişimleri de büyük ilgi görüyor. Örneğin:

  • CoreWeave, büyük teknoloji firmalarıyla yaptığı iş birlikleriyle 19 milyar dolar değerlemeye ulaştı.
  • Lambda Labs, Nisan 2024’te 500 milyon dolara kadar özel finansman sağladı.
  • Voltage Park, Ekim 2023’te 500 milyon dolarlık GPU destekli veri merkezleri yatırımı yapacağını duyurdu.
  • Together AI, Mart 2024’te Salesforce liderliğinde 106 milyon dolar yatırım aldı.

McKinsey’nin raporuna göre, önümüzdeki beş yıl içinde veri merkezleri için mekanik ve elektrik sistemlerine yapılan yatırım 250 milyar doları aşabilir. Ancak bu büyüme, veri merkezlerinin yüksek su ve enerji tüketimi gibi çevresel etkilerinin de daha fazla tartışılmasına neden oluyor.

Sonuç olarak, yapay zekâ devriminin hızla ilerlemesiyle birlikte veri merkezi sektörü devasa yatırımlarla büyümeye devam ediyor ve DataBank, bu büyümeden en çok yararlanan firmalardan biri olmayı sürdürüyor.

Google, İran ve Çin’e resmen savaş açtı: Peki, neden?

0

Dijital dünyada siber güvenlik tehditleri giderek artarken, Google cephesinden ortalığı karıştıran çarpıcı bir açıklama geldi. Şirket, İran, Çin, Rusya ve Kuzey Kore’nin Gemini yapay zekasını kötü amaçlı faaliyetlerde kullandığını tespit ettiğini iddia etti. Peki, Google bu ülkelere karşı nasıl bir önlem almış durumda?

Google’ın hedefinde hangi ülkeler var?

Google’ın yayımladığı rapora göre, özellikle İran ve Çin merkezli ajanlar, Gemini yapay zekasını oltalama saldırıları ve kötü amaçlı yazılım geliştirmek için kullanıyor. Şirket, bu faaliyetlerin tespit edilmesiyle birlikte, yapay zekanın bu tür amaçlar doğrultusunda kullanımını engellemek için çeşitli önlemler aldığını açıkladı.

İran özelinde, devlet destekli siber grupların Gemini’yi hedef odaklı oltalama saldırıları için kullandığı belirlendi. Özellikle APT42 adlı bir grubun, kurbanlarını kandırarak hassas bilgilerini ele geçirmek amacıyla Gemini’den destek aldığı ifade ediliyor. Google, bu grubun İran’ın siber casusluk faaliyetlerinin yüzde 30’unu oluşturduğunu belirtiyor.

Çin merkezli siber saldırı grupları ise ağırlıklı olarak devlet kurumları ve uluslararası şirketleri hedef alıyor. Google’a göre, Çin destekli aktörler Gemini’yi ABD hükümet kuruluşları hakkında bilgi toplamak, siber güvenlik açıklarını belirlemek ve Microsoft’a bağlı sistemlerin çeviri işlemleri için kullanıyor.

Son olarak bu ülkeler arasından Rusya’nın Gemini kullanımının diğer ülkelere göre daha sınırlı olduğu belirtiliyor. Ancak Google, ülkedeki devlet destekli bazı grupların yapay zekayı propaganda içerikleri üretmek ve siyasi manipülasyon için kullandığını aktarıyor. Özellikle Kremlin yanlısı grupların, Gemini aracılığıyla Batı karşıtı haberler oluşturduğu ve sosyal medya kampanyalarını yönlendirdiği iddia ediliyor.

Google’ın, Gemini yapay zekasının kötüye kullanımını engelleme çabaları başarılı olur mu, yoksa siber saldırganlar yeni yöntemler mi geliştirir? Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz!

Microsoft’un tüm Copilot kullanıcıları OpenAI’in o1 modeline ücretsiz olarak erişebilecek!

Daha önce yalnızca Copilot Pro abonelerinin erişebildiği bu özellik artık herkes tarafından kullanılabilecek.

Daha karmaşık sorulara derinlemesine yanıtlar

Microsoft, o1 modelini Copilot’a Think Deeper adı altında entegre etti. Bu özellik, karmaşık sorulara daha kapsamlı ve mantıklı yanıtlar sunarak kullanıcıların sorularını çok yönlü bir şekilde ele almasını sağlıyor. Kullanıcılar Think Deeper düğmesine tıklayarak yaklaşık 30 saniye içinde sorularının farklı açılardan değerlendirilmiş bir yanıtını alabiliyor.

Think Deeper ilk olarak Ekim 2024’te Copilot Pro aboneleri için bir önizleme olarak tanıtılmıştı. Microsoft’un deneysel özelliklerini test etmeye olanak tanıyan Copilot Labs kapsamında sunulan bu özellik, adım adım çözümler üreterek seçenekleri karşılaştırmak, uygulamalar için kod yazmak veya uzun bir yolculuk planlamak gibi konularda kullanıcıya yardımcı oluyor.

Tüm kullanıcılara ücretsiz erişim

Microsoft AI CEO’su Mustafa Suleyman, LinkedIn’de yaptığı açıklamada Think Deeper özelliğinin artık hiçbir ek ücret ödemeden tüm Copilot kullanıcıları tarafından kullanılabileceğini duyurdu. Suleyman, “On milyonlarca kullanıcımızın bu fırsata sahip olmasından gerçekten çok heyecan duyuyorum. Şu anda üzerinde çalıştığımız birçok yeni özellik var ve bunları paylaşmak için sabırsızlanıyorum.” ifadelerini kullandı.

Bu hamle, Microsoft’un yapay zekâ tabanlı araçlarını daha geniş bir kitleye ulaştırma stratejisinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Özellikle ChatGPT Plus gibi ücretli modellerin sunduğu gelişmiş özelliklere alternatif olarak, Microsoft’un Copilot kullanıcılarına sunduğu ücretsiz Think Deeper özelliği, AI destekli üretkenliği herkes için daha erişilebilir hale getirebilir.

Multinet Up genç teknoloji yetenekleri aranıyor!

Multinet Up’ın teknoloji iştiraki inventiv, Coderspace iş birliğiyle Ideathon’u hayata geçiriyor. 30 yaş altı üniversite öğrencilerinin ve mezun genç profesyonellerin katılımına açık olan yarışma, üretken yapay zekâ teknolojilerinin MultiPay’e entegre edilerek geliştirilmesine odaklanıyor. 

Multinet Up’ın mobil cüzdan uygulaması MultiPay, günlük 3 milyon işlemle kullanıcılarına hızlı ve pratik bir ödeme deneyimi sunuyor. Ideathon kapsamında katılımcılar, MultiPay’in işlevselliğini artıracak ve kullanıcı deneyimini iyileştirecek yapay zekâ destekli yenilikçi çözümler geliştirecek.

En Başarılı 5 Ekip Finalde Yarışacak

inventiv Ideathon’a en az iki, en fazla dört kişiden oluşan ekipler katılabilecek. 30 yaşın altında olmak şartıyla üniversite öğrencileri, mezunlar ve Coderspace üyelerinin başvuru yapabileceği yarışmada, katılımcılara farklı projeler verilecek. Takımların, bu projeleri analiz ederek MultiPay’in işlevselliğini artıracak ve kullanıcı deneyimini iyileştirecek yenilikçi yapay zekâ çözümleri geliştirmeleri beklenecek.

Başvurular arasından seçilen 20 ekip, 8-11 Şubat tarihleri arasında online çalışma sürecine dahil olacak. Bu süreçte geliştirilen projeler jüri tarafından değerlendirilecek ve en başarılı beş ekip finale yükselecek. 15 Şubat’ta inventiv’in Büdotek ofisinde gerçekleştirilecek final sunumlarında, katılımcılar projelerini Multinet Up ve inventiv yöneticilerinden oluşan jüriye sunacak. Değerlendirmeler sonucunda birinci olan ekibe 30.000 TL, ikinci olan ekibe 20.000 TL ve üçüncü olan ekibe 15.000 TL değerinde ödüller sunulacak.

Son Başvuru Tarihi 6 Şubat

inventiv Ideathon için başvurular 6 Şubat 2025 tarihine kadar alınacak. Başvuruların değerlendirilmesi sonucunda yarışmaya katılmaya hak kazanan 20 ekip 7 Şubat’ta belirlenecek ve projelerini geliştirmeleri için gerekli bilgiler iletilecek. Seçilen ekipler, 8-11 Şubat tarihleri arasında online çalışma sürecine dahil olacak ve geliştirdikleri projeleri tamamlayarak jüriye sunuma hazır hale getirecekler. Ekiplerin sunumlarını teslim etmeleri için son tarih ise 11 Şubat, saat 23.59 olacak. Değerlendirme sürecinin ardından finalde yarışacak 5 ekip 12 Şubat’ta duyurulacak. Finale kalan ekipler, 15 Şubat’ta inventiv’in Büdotek ofisinde düzenlenecek fiziksel final sunumlarında projelerini jüri üyelerine sunacak ve aynı gün kazanan ekipler açıklanacak.

Jüri Üyeleri

İnovasyon ve finansal teknolojiler alanında uzman jüri üyeleri, yarışmacıların projelerini değerlendirecek. Jüri üyeleri arasında Multinet Up CEO’su Ali Emre Sever, Multinet Up CIO’su ve inventiv Genel Müdürü Çağlayan Yıldırım, Multinet Up CMO’su Bora Işık, Multinet Up CEO Ofis Direktörü Bora Can, inventiv Yazılım Mühendisliği Direktörü Özkan Biçer, inventiv Sistem & Güvenlik Direktörü Yaşar Ateş ve inventiv Ürün Direktörü Aşkım Gürer yer alıyor.

Başvuru için: https://coderspace.io/etkinlikler/intentiv-ai-ideathon/

Yapay zeka tarafından üretilen eserler telif hakkı ile korunamayacak!

Yapay zeka desteği alan eserlerin insan katkısı içerenleri bile belirli koşullar altında telif hakkı alabilecek.

Telif Hakkı Ofisi’nin yayımladığı kapsamlı raporda, AI teknolojisinin içerik üretiminde ne kadar kontrol sahibi olunduğu konusu ele alındı. Ofis, bir kullanıcının detaylı talimatlar vermesinin bile, nihai eserin onun tarafından yaratıldığı anlamına gelmediğini belirtti. Yapay zeka sistemleri hukuken “eser sahibi” olarak kabul edilmediği için, sadece metin girdileriyle yönlendirilen eserler telif hakkı korumasına giremeyecek.

Raporda, kullanıcının yapay zekanın sunduğu çıktıyı kabul ettiğini ancak eserin ifade biçiminin doğrudan onun yaratıcılığıyla şekillenmediğini vurgulayan ifadeler yer aldı. Buna örnek olarak, Midjourney ile oluşturulan ve sanat yarışmasında ödül kazanan Théâtre D’opéra Spatial adlı eserin telif hakkı mücadelesi gösterildi.

AI sistemlerinin öngörülemezliği de raporda ele alındı. Örneğin, Google’ın Gemini modeliyle oluşturulan bir görüntüde, kullanıcının talimatlarını tam olarak yerine getirmediği ve istenmeyen unsurlar eklediği (örneğin bir kedinin elinde gazeteyle pipo içmesi gibi) belirtildi. Telif Hakkı Ofisi, bunu Jackson Pollock’un soyut sanatına benzeterek, sanatçının doğrudan kontrol edemediği detaylar olsa da, genel sürecin ve sanatsal tercihlerin tamamen insan tarafından yönetildiğini vurguladı.

Yapay zeka destekli çalışmaların telif hakkı durumu

Tamamen yapay zeka tarafından üretilen eserler koruma altına alınamazken, insan katkısıyla şekillendirilen eserler telif hakkı alabilir. Örneğin:

  • Yapay zeka ile düzenlenen sanat: Bir sanatçının kendi çizimini YZ’ye yükleyip 3D efektler ekletmesi durumunda, orijinal sanat eseri hâlâ korunabilir.
  • Yapay zeka görselleri kullanılan çizgi romanlar: Eğer bir kişi YZ tarafından oluşturulan görselleri düzenler, yerleştirir ve kendi yazdığı metinlerle birleştirirse, bütünsel eser telif hakkı alabilir.
  • Yapay zeka efektli filmler: Bir filmde YZ ile üretilmiş özel efektler veya arka plan görselleri kullanılsa da, bütün film telif hakkı korumasına girebilir.

Bununla birlikte, bir kullanıcının verdiği metin komutlarının telif hakkıyla korunup korunamayacağı belirsizliğini koruyor. Ofis, metin komutlarını “talimatlar” olarak değerlendirerek bunların doğrudan telif hakkına tabi olmadığını belirtti. Ancak, yeterince yaratıcı ve özgün ifadeler içeren komutların bazı telif haklarına sahip olabileceği ifade edildi.

ABD Telif Hakkı Ofisi, AI’ın hukuki boyutlarıyla ilgili kapsamlı bir inceleme süreci yürütüyor. Temmuz 2024’te deepfake içeriklere yönelik yeni yasaların teşvik edilmesi gerektiğini belirten bir rapor yayımlamıştı. Önümüzdeki dönemde ise, AI modellerinin telifli eserler üzerinde eğitilmesinin hukuki sonuçlarını ele alan bir rapor yayımlamayı planlıyor.

Karmasis ve Bulutistan’tan stratejik iş birliği

Yüzde yüz yerli ve milli siber güvenlik firması Karmasis ve bulut teknolojilerinde lider Bulutistan, dijital dönüşüm süreçlerine yön verecek stratejik iş birliğini duyurdu. Bu ortaklık, yenilikçi çözümlerle işletmelerin ulusal ve uluslararası pazarlarda ön plana çıkmasına katkı sağlamaya odaklanıyor.

Günümüzde dijital dönüşüm süreçlerinin temelinde yer alan veri güvenliği, bulut  teknolojilerinin kullanımında da kritik önem taşıyan bir alan olarak öne çıkıyor. Gartner’ın 2024 raporuna göre, işletmelere yönelik siber saldırıların %80’inde bulut tabanlı sistemler hedef alınıyor. IDC verilerine göre ise, bulut güvenliğine yatırım yapan şirketler, veri ihlallerine karşı %70 oranında daha güçlü bir koruma sağlıyor. Bu bağlamda, güvenilir ve yenilikçi çözümler sunan Karmasis ve Bulutistan işletmelere dijital dönüşüm süreçlerinde güvenli bir yol haritası çizmeyi amaçlıyor.

Müşteri odaklı, fark yaratan hizmetler sunulacak

Karmasis ve Bulutistan arasındaki güç birliğinin ana odak alanları; bulut tabanlı veri yönetimi, gelişmiş siber güvenlik uygulamaları ve büyük veri analitiği ile güvenlik çözümleri olarak belirlendi. Bunun yanında, farklı sektörler için optimize edilmiş hizmetler geliştirilerek, işletmelerin özel ihtiyaçlarına yönelik çözümlerin sunulması da hedefleniyor. Veri güvenliği, tehdit algılama ve raporlama gibi alanlarda öne çıkan teknolojiler ile müşteri odaklı, fark yaratan hizmetler sunulacak.

İşletmelere Esnek ve Güç Katan Çözümler

Bu ortaklık, işletmelere yüksek performanslı bulut altyapıları, gelişmiş veri güvenliği ve hızlı ölçeklenebilir hizmetlerle operasyonel verimlilik kazandırıyor. Aynı zamanda, maliyet tasarrufu sağlayarak, müşterilerin kaynak kullanımını optimize etmeleri ve rekabet avantajı elde etmeleri için yenilikçi ve esnek çözümler sunuyor.

Karmasis ve Bulutistan, sektördeki lider pozisyonlarını sağlamlaştırmayı ve uluslararası pazarlarda büyümeyi hızlandırmayı hedefliyor. Orta Asya ve Avrupa gibi stratejik pazarlara yönelik yenilikçi çözümler geliştirilerek, teknoloji ve inovasyon alanında fark yaratılması planlanıyor.

Veritabanının Kara Kutusu: Dataskope

Bu iş birliğinin lokomotif ürünlerinden olan ve Türk mühendisler tarafından geliştirilen Dataskope, veri tabanında gerçekleşen olayları, güvenli ve değiştirilemez bir biçimde kayıt altına alarak ve gerçek zamanlı izleme imkânı sunarak olası saldırılar öncesinde uyarı sağlıyor, önlem alma fırsatı yaratıyor. Yeni nesil teknolojisi sayesinde kısa sürede birçok kritik kurum tarafından tercih edilen bu ürün, Karmasis Bulutistan arasındaki iş ortaklığı kapsamında global arenada hedeflenen yükselişte önemli rol üstleniyor.

Karmasis Genel Müdürü Murat Eraydın “İş ortaklığımız Karmasis’in siber güvenlik alanındaki uzmanlığını Bulutistan’ın yenilikçi bulut teknolojileriyle birleştirerek sektöre öncülük etmemizi sağlayacak. Ortak vizyonumuz, sadece müşterilerimize değil, aynı zamanda sektöre de yeni standartlar kazandırmayı amaçlıyor. Bu projeyle, sınırları aşan bir dijital dönüşüm sürecinin kapılarını aralıyoruz.”

Bulutistan Genel Müdürü Gökhan Gençtürk ise bu işbirliği ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: “Karmasis ile gerçekleştirilen bu işbirliği, yenilikçi ve sürekli gelişen teknolojilerle şirketlerin dijital dönüşüm ihtiyaçlarına cevap verecek. Amacımız, sadece mevcut çözümlerimizi iyileştirmek değil, aynı zamanda işletmelerin uluslararası arenada öne çıkmasını destekleyecek inovatif yaklaşımlar sunmaktır. Bu ortaklık, vizyonumuzu daha da ileri taşımamıza olanak sağlayacak.”

Ağır yük taşımacılığında hidrojenli araçlar yaygınlaşabilir!

Verne adlı ABD merkezli bir girişim, hidrojenli ağır yük taşıma araçlarının kullanımını yaygınlaştırmaya yönelik önemli bir adım atıyor. Şirket, hidrojen depolama teknolojilerinin en verimli şekilde kullanılması amacıyla kriyojenik sıkıştırma yöntemini geliştirerek, hidrojen yakıt hücreli araçların daha verimli ve uygulanabilir hale gelmesini sağlıyor. Bu teknoloji, özellikle ağır yük taşımacılığında büyük öneme sahip, çünkü ağır taşıma araçları, taşımacılıkla ilgili karbon emisyonlarının önemli bir kısmını oluşturuyor. Mevcut durumda, bu araçlarda yeşil enerji çözümlerinin yaygınlaşması büyük bir gereklilik olarak karşımıza çıkıyor.

Ağır yük taşımacılığında hidrojenli araçların önü açılacak

Verne’nin geliştirdiği kriyojenik sıkıştırma teknolojisi, hidrojenin enerji yoğunluğunu artırarak, hidrojenli araçların performansını büyük ölçüde iyileştiriyor. Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı tarafından desteklenen bu teknoloji, hidrojenin depolanmasını daha verimli hale getiriyor ve hidrojen tanklarını daha kompakt ve enerji yoğun hale getiriyor. Bu sistem, özellikle ağır yük taşıyan araçların ihtiyaç duyduğu yüksek yoğunluktaki enerjiyi sağlamak için oldukça uygun bir çözüm sunuyor. Araştırmalar, kriyojenik sıkıştırma ile elde edilen hidrojen tanklarının, sıvı hidrojenden yüzde 33, 700 bar basınçlı gaz hidrojenden ise yüzde 87 daha iyi enerji yoğunluğuna sahip olduğunu ortaya koyuyor.

Ağır yük taşımacılığında hidrojenli araçların önü açılacak.

ABD ordusunun hidrojenli araçlara olan ilgisi de bu teknolojinin gelecekteki önemini gösteriyor. Ordu, karbon emisyonlarını azaltmayı hedefleyerek, mevcut araç filosunu hidrojenle çalışacak şekilde dönüştürmeye yönelik adımlar atıyor. Verne’nin kriyojenik sıkıştırma teknolojisi, hem hidrojen yakıt hücreli araçlarda hem de modifiye edilmiş içten yanmalı motorlarda kullanılabilmesi sayesinde, ordunun hedeflediği karbon salınımını düşürmeye önemli katkı sağlayacak. Ayrıca, hidrojenli araçlar, dizel motorlarla uyumlu çalışabilecek şekilde tasarlanabilir ve bu da mevcut altyapıyı kullanarak geçişi hızlandırabilir.

Sonuç olarak, Verne tarafından geliştirilen kriyojenik sıkıştırma teknolojisi, hidrojenin enerji yoğunluğunu artırarak, hidrojenli araçların daha geniş bir alanda kullanımını mümkün kılabilir. Bu teknoloji, özellikle ağır yük taşımacılığında, daha temiz ve verimli enerji çözümleri arayan endüstriler için büyük bir fırsat sunuyor.

Güneşle entegre şarj talebi artıyor

Elektrikli araçları güneş enerjisiyle şarj etme stratejileri, güneş enerjisine olan talebi artırıyor. ABD’de yapılan yeni bir araştırmaya göre, işyerlerinde düşük maliyetli seviye 1 şarj cihazlarının kullanılması ve gündüz şarjlarının tasarıma uygun hale getirilmesi halinde elektrikli araçların güneşle entegre şarj edilmesinde daha fazla güneş enerjisi kullanılacak.

Güneşle entegre şarj ne anlama geliyor?

Önemli miktarda güneş enerjisinin olduğu bölgelerde, en güneşli saatlerde toptan elektrik fiyatları düşebilir ve güneş enerjisi üretiminden elde edilen gelir azalabilir. Bu, PV dağıtımının depolama dağıtımını geride bıraktığı yerlerde gerçekleşme olasılığı en yüksektir. Bu arada, tüketiciler elektrikli araç satın almaya devam ederek genel elektrik talebini artırır. Bu eğilimleri bir arada ele alan ve Kaliforniya Enerji Komisyonu tarafından finanse edilen bir çalışma, gündüz elektrikli araç şarjının artan elektrikli araç yükünü karşılarken “şebekedeki güneş enerjisi değerini nasıl koruyabileceğini” inceliyor. Yani, güneşle entegre şarj stratejilerinin önemi artıyor.

The Electricity Journal’da yayınlanan araştırmada , gündüz vakti EV şarjını teşvik etmeye yönelik stratejiler ele alınıyor . Stratejilerden biri, işyerlerine ucuz seviye 1 şarj cihazları yerleştirmek ve böylece daha hızlı seviye 2 veya seviye 3 şarj cihazlarına kıyasla daha düşük maliyetle elektrikli araç şarj altyapısının kurulmasını sağlamaktır. Car & Driver  dergisine göre Seviye-1 şarj cihazları “yaklaşık 1 kW” güç sağlıyor .

Çalışmada, daha düşük maliyetli şarj cihazlarının “daha kısa mesafeler kat eden ve işyerlerinde saatlerce park halinde kalanlar için iyi bir seçenek” olduğu belirtiliyor. Ancak şu ana kadar bunlar, ABD’de kurulu kamusal şarj cihazlarının %1’inden daha azını temsil ediyor. Başka bir strateji, kullanım saati elektrik tarifelerini, gündüz elektrik kullanımını teşvik eden “daha ileriye dönük tarifelere” “güncellemek”tir. Çalışma, gündüz elektrik fiyatlarını destekleyerek, bunun daha fazla güneş enerjisinin benimsenmesini de teşvik edeceğini söylüyor. Tarifeler “ayrıca dinamik olmalı”, faydaları en üst düzeye çıkarmak ve “yerel  dağıtım şebekesinin aşırı yüklenmesi gibi olumsuz etkileri önlemek ” için gerçek zamanlı maliyet sinyallerini yansıtmalıdır. Güneşle entegre şarj bu tür tarifeler ile daha da yaygınlaşabilir.

Kaliforniya’da, kamu hizmetleri şirketleri halihazırda OpenADR 3.0 standardını kullanarak müşterilere dinamik fiyatlar iletiyor. Eyalet,  EV şarj cihazları için esnek talep cihazı standardı geliştirmek üzere paydaşlarla birlikte çalışmayı umuyor . Güneşle entegre şarj, elektrikli araçların geleceğinde önemli bir yer tutacak.

Dünyanın ilk füzyon santrali fon aldı

0

Sam Altman’ın desteklediği dünyanın ilk füzyon santrali Microsoft’a güç sağlamak için fon aldı. Helion reaktörü içindeki plazma, özel olarak tasarlanmış bir bölmedeki bir dizi manyetik alan tarafından kontrol ediliyor ve sıkıştırılıyor. Füzyon enerjisi teknolojisinde öncü yenilikçilerden Helion, 425 milyon dolarlık yeni bir fon aldığını duyurdu.

Dünyanın ilk füzyon santrali

Bu önemli yatırım, Helion’un ticari ölçekli füzyon santralinin gelişimini hızlandırmasını sağlayacak. Helion CEO’su David Kirtley: “ABD’deki üretimimizi kökten artıracağız. Bu sayede kapasitörler, mıknatıslar ve yarı iletkenleri daha önce hiç olmadığı kadar hızlı üretebileceğiz” dedi. OpenAI patronu Sam Altman, Peter Thiel ve Reid Hoffman’ın desteklediği girişim, 2028 yılına kadar Microsoft’a elektrik ulaştırmayı hedefliyor.

irçok füzyon girişimi olmasına rağmen, Helion füzyon enerjisine yönelik benzersiz yaklaşımıyla öne çıkıyor. “Ters alan konfigürasyonu” reaktörü kullanıyor. Bu teknoloji, daha geleneksel manyetik hapsetme ve eylemsiz hapsetme yöntemlerinden farklıdır. Bunun yerine, Helion’un reaktörü, plazmayı özel olarak tasarlanmış bir bölme içinde kontrol etmek ve sıkıştırmak için bir dizi manyetik alan kullanır.

İşlem, reaktörün her iki ucuna döteryum ve helyum-3 gazının enjekte edilmesiyle başlar. Bu gaz daha sonra ısıtılarak bir plazma oluşturulur ve bu plazma daha sonra manyetik alanlar tarafından şekillendirilir ve saatte 1 milyon mili aşan hızlara kadar hızlandırılır. Füzyon firması: “Döteryum ve helyum-3 yakıtı plazma koşullarına ısıtılır. Mıknatıslar plazmayı Ters Alan Yapılandırması’nda (FRC) sınırlandırır” diye açıkladı.

Şirket, “FRC’ler sistemin merkezinde çarpıştığında, 100 milyon santigrat dereceden (9keV) daha yüksek füzyon sıcaklıklarına ulaşana kadar güçlü bir manyetik alan tarafından daha fazla sıkıştırılıyorlar” diye ekledi. Helion teknolojisinin temel avantajlarından biri doğrudan enerji dönüşümüdür. Füzyon reaksiyonlarından salınan enerji, manyetik kuvvette bir dalgalanma yaratır ve bu dalga yakalanarak doğrudan elektriğe dönüştürülür.

Helion’un son prototipi Polaris, şu anda Washington, Everett’te faaliyette. Füzyon firması, Polaris’in elektrik üreten ilk füzyon reaktörü olacağını öngörüyor. Helion, 2028 yılına kadar Microsoft’a güç sağlama gibi iddialı bir hedefe ulaşmak için üretim kapasitesini genişletmeye ve ticari ölçekte bir enerji santrali için gerekli altyapıyı kurmaya odaklanıyor.

Netcad Yazılım halka arz öncesi yatırım turunu başarıyla tamamladı

0

Coğrafi Bilgi Sistemleri, akıllı şehirler ve mühendislik çözümleriyle yarını şekillendiren Netcad Yazılım A.Ş., halka arz öncesi yaptığı yatırım turunda üç farklı finansal kurumun ortaklığını kazandı.

Yenilikçi ve yaratıcı çözümleriyle Coğrafi Bilgi Sistemleri alanında faaliyet gösteren Netcad Yazılım A.Ş., halka arz öncesinde finansal yapısını güçlendirmek amacıyla gerçekleştirdiği yatırım turunu başarıyla tamamladı.

Yatırım turuna Hedef Portföy Yönetimi A.Ş. Findoor Girişim Sermayesi Yatırım Fonu, Neo Portföy Yönetimi A.Ş. Co-Investment 2 Girişim Sermayesi Yatırım Fonu, Ral Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı A.Ş. ve Neo Portföy Yönetimi A.Ş. Perge Girişim Sermayesi Yatırım Fonu katılırken, toplamda üç farklı finansal kurum olmak üzere dört yatırımcı Netcad’e yatırım gerçekleştirdi.

Söz konusu yatırım turu ile Netcad, sermaye yapısını ve kurumsal altyapısını güçlendirerek halka arz sürecine daha sağlam bir finansal temel ile ilerlemek üzere önemli bir adım attı. 

Konuyla ilgili açıklama yapan Netcad Yazılım Genel Müdürü Deniz Şanan, “Bu stratejik yatırım, şirketimizin uzun vadeli hedeflerine ulaşmasında kritik bir dönüm noktası olacak. Pazar payımızı artırmaya ve yenilikçi çözümlerle sektördeki liderliğimizi pekiştirmeye odaklandık. Ortaklarımızla birlikte Netcad’i daha da güçlü bir konuma taşımayı amaçlıyoruz” diyerek halka arz öncesinde hedeflerine bir adım daha yaklaştıklarını belirtti. 

Tesla, 2024 yılında beklentilerin gerisinde kaldı!

Tesla, 2024 yılının dördüncü çeyreği ve genel yıl finansal sonuçlarını açıkladı ve şirketin performansı, beklentilerin altında kaldı. Şirket, dördüncü çeyrekte 25,7 milyar dolar gelir elde etti ve bir önceki yılın aynı dönemine göre gelirlerini %1,9 oranında artırdı. Ancak, bu artışın yanı sıra net kârı %70 azalarak sadece 2,3 milyar dolar oldu. Tesla’nın 2023’ün dördüncü çeyreğindeki net kârı, büyük ölçüde 5,9 milyar dolarlık tek seferlik nakit olmayan vergi avantajıyla artmıştı, bu da bu yılki sonuçları etkileyen bir faktördü.

Tesla, 2024 yılında beklentileri karşılayamadı

2024 yılı genelinde Tesla, gelirlerini bir önceki yıla göre %1 oranında artırarak 97,7 milyar dolara yükseltmeyi başardı. Ancak, net kârı %53 oranında bir düşüşle 7,09 milyar dolara geriledi. Şirketin gelir artışı, net kârındaki büyük düşüşle dengelendi. Tesla, geçtiğimiz haftalarda üretim ve teslimat rakamlarını açıklayarak 10 yıldan uzun bir sürenin ardından ilk kez satışlarında bir düşüş yaşadığını bildirmişti.

Tesla, 2024 yılında beklentileri karşılayamadı.

Tesla’nın düşen kârı, şirketin karşı karşıya olduğu zorlukları yansıtıyor. Özellikle Çinli elektrikli araç üreticilerinin artan rekabeti ve dünya çapında yaşanan ekonomik belirsizlikler, Tesla’nın gelirleri üzerinde baskı oluşturdu. Bununla birlikte, şirket, 2025 yılı için daha küçük ve uygun fiyatlı yeni bir model (Model Q) piyasaya sürmeyi planladığını duyurdu ve bu modelin satışları yeniden artırmayı hedefliyor.

Ayrıca, yenilenmiş Model Y ile de satışlarını artırma amacında. Tesla, bu yeni stratejilerle 2024’teki zayıf performansını toparlamayı hedefliyor.

Açık deniz rüzgar enerjisi araştırma ve test üssü rekor kıracak!

Çin’in rekor kıran devasa rüzgar türbinleri konuşlandıracağı bildirildi. Test merkezi, Çin’de hem tip sertifikasyonu hem de şebeke bağlantı sertifikasyonu yapabilen tek tesis olma özelliğini taşıyor. Çin’de geliştirilmekte olan ilk ulusal düzeydeki açık deniz rüzgar enerjisi araştırma ve test üssünde rekor kıran 25 MW rüzgar türbinlerinin konuşlandırılması planlanıyor. Ülkenin önde gelen yerli araştırma enstitülerinden bazılarının ortaklaşa geliştirdiği test üssü, güneydoğu Çin’deki Fujian eyaletinde bulunuyor.

Açık deniz rüzgar enerjisi için rekor

Ülkeler net sıfır hedeflerine ulaşmak için yarışırken, açık denizde konuşlandırılabilen daha büyük ve daha güçlü rüzgar türbinlerine talep var. Büyük güneş enerjisi santrallerinin aksine, açık deniz rüzgar türbinleri mevcut kara kaynaklarıyla rekabet etmez. Daha güçlü rüzgarlardan daha fazla enerji elde etmek için denizin daha derinlerine konuşlandırılabilirler.

Çin merkezli ekipman üreticileri, Avrupa’daki benzerlerinden daha yüksek güç değerlerine sahip türbinler üreterek bu alanda öncü oluyor. Sektör 20 MW’tan büyük türbinlerin yer aldığı yeni bir alana girerken, rekor kıran türbinlerin test edilebileceği ulusal düzeyde bir açık deniz test üssü geliştiriliyor.

Test üssü, Çin Devlet Şebeke Şirketi ve China Huadian Corporation Ltd tarafından finanse edilen ve 14. Beş Yıllık Plan’a dahil edilen önemli bir projedir. Tesisin inşaatı Aralık 2023’te başladı ve iletim zinciri platformu Aralık 2024’te faaliyete geçecek. Bu tesisin geliştirilmesinde Çin Elektrik Enerjisi Araştırma Enstitüsü (CEPRI), Devlet Şebekesi Fujian Elektrik Enerjisi Şirketi, Shandong Üniversitesi gibi önde gelen araştırma enstitüleri önemli rol oynamıştır.

Platformun, bağımsız fikri mülkiyet haklarına, uluslararası düzeyde teknik standartlara ve kapsamlı test kabiliyetlerine sahip ilk test tesisi olduğu bir basın bülteninde belirtildi. Ayrıca 25 MW türbinler için tam koşullu bir simülasyon testi de gerçekleştirebilir.  Recharge News’e göre, tesis hazır olduğunda çeşitli kapasitelerde toplam 20 türbin konuşlandırılacak. Bunlara muhtemelen beş adet 25 MW türbin ve on adet 20 MW türbin dahil olacak. Ayrıca, hem tip sertifikasyonu hem de şebeke bağlantı sertifikasyonu yapabilen Çin’deki tek test merkezidir. Tesis tamamen faaliyete geçtiğinde, Çin’de açık deniz rüzgar enerjisi için önemli bir merkez olan Fujian eyaletinde  inovasyon ve teknolojik gelişimin ilerlemesine yardımcı olacaktır.

Apple, 2025 gelirlerini açıkladı!

0

Apple, 2025 mali yılına dair ilk çeyrek finansal raporunu açıkladı ve rekor seviyede gelir elde ettiğini duyurdu. Teknoloji devi, yalnızca üç ay içinde 124,3 milyar dolar gelir elde ettiğini duyurdu. Bu rakam, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4’lük bir artışı temsil ediyor. Apple CEO’su Tim Cook, bu çeyreğin şirket tarihindeki en iyi çeyreklerden biri olduğunu belirtti.

Apple, iPhone 16 ve Apple Intelligence ile sıçrama yaptı!

Apple’ın açıkladığı verilere göre, şirketin en büyük gelir kaynağı yine iPhone oldu. iPhone satışları, toplam 69,14 milyar dolar gelir getirdi. Apple’ın en yeni serisi iPhone 16 ve Apple Watch Series 10’un yılbaşı sezonunda büyük ilgi gördüğü, bu satış başarısında önemli rol oynadığı ifade edildi.

apple-2025-gelirlerini-acikladi

Mac satışları 8,99 milyar dolarlık gelir sağlarken, iPad satışları 8,08 milyar dolara ulaştı. Ayrıca Apple Watch, HomePod ve diğer aksesuarlar toplamda 11,75 milyar dolar kazandırdı. Apple’ın hizmet sektörü geliri de dikkat çekici seviyede yükseldi. Apple Music, iCloud ve App Store gibi servislerden elde edilen gelir 26,34 milyar dolara çıktı.

apple-2025-gelirlerini-acikladi

Bunun yanı sıra şirket, hisse başına 2,40 dolar kazanç bildirdi. Bu da Wall Street analistlerinin beklentilerinin dahi aşılmış olması anlamına geliyor. Şirketin mali işler direktörü Kevan Parekh, hissedarlarla yaptığı açıklamada 30 milyar dolarlık bir geri alım planının devreye sokulduğunu duyurdu. Bu haberin ardından firma hisselerinde yükseliş trendi görülmeye başlandı.

Tim Cook ise yaptığı açıklamasında yapay zekaya vurgu yaptı. Şirketin yeni yapay zeka özellikleriyle cihaz deneyimini daha da ileri taşıyacağını belirtti ve Nisan ayında çok daha fazla dil desteğiyle Apple Intelligence’ın genişletileceğini duyurdu.

Şirketin gelecek çeyrekte performansını koruyup koruyamayacağı merak konusu. Ancak mevcut veriler, teknoloji devinin pazarın zirvesinde kalmaya devam ettiğini gösteriyor. Peki, siz bu başarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Şirketin 2025’in ilk ayında bu kadar satmasını bekliyor muydunuz?

Comcast, yeni teknolojisiyle internette gecikmeyi azaltacak!

0

Comcast, internet hizmetlerinde sunduğu en yeni teknoloji olan L4S (Low Latency, Low Loss, Scalable Throughput) ile ABD’deki bazı şehirlerdeki Xfinity internet müşterilerine önemli bir iyileştirme sağlamayı amaçlıyor. Bu teknoloji, internet trafiğinin daha verimli bir şekilde yönlendirilmesini sağlayarak gecikmeyi %78 oranında azaltıyor. Comcast, bu özellik sayesinde internet bağlantılarında düşük gecikme, düşük kayıp ve daha yüksek verimlilik sağlanacağını belirtiyor.

Comcast, internette gecikmeyi büyük ölçüde azaltıyor

L4S teknolojisi, internet paketlerine özel işaretler ekleyerek trafik tıkanıklığını belirliyor. Bu işaretler, veri paketlerinin bir uçtan diğer uca hareket ederken tıkandığı veya geciktiği noktaları işaret eder. Bu işaretler sayesinde, her iki uçtaki cihazlar (istemci ve sunucu) trafiğin tıkandığı noktalara göre daha akıllıca tepki verebilir, böylece verinin akışı daha stabil hale gelir. L4S, özellikle internet üzerinden oyun oynama, video akışı ve çevrimiçi arama gibi gecikme duyarlı uygulamalarda önemli iyileştirmeler sağlıyor.

Bu teknoloji, doğrudan indirme veya yükleme hızlarını artırmıyor; bunun yerine, mevcut internet trafiği üzerinde daha akıllı yönlendirme ve yönetim sağlayarak, gecikme sürelerini önemli ölçüde kısaltıyor. Comcast, L4S’nin başlangıçta özellikle FaceTime, GeForce Now, Steam oyun platformları ve Meta’nın karma gerçeklik (VR/AR) uygulamaları gibi düşük gecikmeye ihtiyaç duyan platformlarda en fazla farkı yaratacağını vurguluyor.

Apple, Nvidia ve Valve gibi büyük teknoloji şirketleri, bu teknolojiyi test etmek için Comcast ile iş birliği yapıyor. Apple, 2023’ten bu yana iOS 17 ve macOS Sonoma sürümleriyle cihazlarında L4S desteği sunuyor. Bu, kullanıcıların daha hızlı ve kesintisiz internet deneyimi yaşamasına olanak tanıyacak.

L4S teknolojisi, daha önce genellikle yönlendiricilerde gerçekleştirilen “Hizmet Kalitesi” (QoS) uygulamalarının bir adım ötesine geçiyor. Geleneksel QoS, verilerin türüne ve gecikme hassasiyetine göre sıralama yaparak, özellikle video akışı veya oyun gibi uygulamalar için veri trafiğinin daha verimli yönetilmesini sağlıyor. Ancak L4S, bu süreci çok daha dinamik bir şekilde gerçekleştiriyor. L4S, trafik türlerine göre otomatik ve anlık ayarlamalar yaparak, ağ trafiğinde oluşan gecikmeleri daha hızlı tespit edip minimize ediyor.

Bu teknoloji, özellikle çevrimiçi oyunlar ve oyun akışı uygulamaları için büyük önem taşıyor. Gecikme, oyun deneyiminde kritik bir faktör olduğu için, L4S, oyunculara daha stabil, düşük gecikmeli ve kesintisiz bir deneyim sunmayı vaat ediyor. Özellikle oyun akışı yapan platformlar için de bu gelişmiş teknoloji, daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlıyor. L4S, özellikle veri paketlerinin en yoğun olduğu zamanlarda internetin verimli bir şekilde kullanılmasına yardımcı olarak, daha güvenilir ve istikrarlı bir bağlantı sunuyor.

Doğalgaz santralleri yapay zeka için devreye alınacak

Chevron, AI’nın artan güç talebini karşılamak için 4GW’lık doğal gaz santralleri planlıyor. Girişimin 2027 yılı sonuna kadar dört gigawatt’a kadar güç sağlaması hedefleniyor. Engine No. 1 ve Chevron USA Inc., ABD genelindeki veri merkezleri için ölçeklenebilir ve güvenilir güç çözümleri geliştirmek amacıyla, özellikle yerel doğal gazla çalışan stratejik bir ortaklık kurduklarını duyurdu.

Doğalgaz santralleri yapay zeka çalışmalarına güç sağlayabilir

Girişimin, özellikle yapay zeka (YZ) teknolojisinin çeşitli sektörlerde giderek daha önemli hale gelmesiyle birlikte dijital ekonominin artan enerji taleplerine bir yanıt olarak görüldüğü belirtiliyor. Trump Yönetimi’nin enerji yatırımlarına verdiği desteğin arka planında, bu işbirliğinin veri merkezleriyle aynı yerde bulunan ilk çok gigavatlık enerji santralini inşa etmesi amaçlanıyor. Bu projenin Trump’ın beklenen ikinci döneminde hayata geçmesi umuluyor.

Ortakların “güç dökümhaneleri” olarak adlandırdığı projede, proje takvimini hızlandırmak amacıyla rezervasyon anlaşması kapsamında güvence altına alınan yedi adet yerli üretim GE Vernova 7HA doğal gaz türbini kullanılacak. Bu enerji dökümhaneleri için planlanan yerler, ülkenin gelişen veri merkezi sektörünü desteklemek için uygun fiyatlı ve istikrarlı enerji kaynaklarına olan acil ihtiyacı karşılamak amacıyla ABD’nin Güneydoğu, Ortabatı ve Batı bölgelerine odaklanacak.

Önemli bir değişiklikle, ilk enerji üretimi mevcut elektrik iletim şebekesine bağlı olmayacak. Bu yaklaşım, tüketiciler için artan elektrik maliyetleri riskini azaltmak amacıyla tasarlandı. Ortak girişimin, 2027 yılı sonuna kadar yaklaşık 3 ila 3,5 milyon Amerikan evine elektrik sağlamaya yetecek dört gigawatt’a kadar güç sağlaması hedefleniyor.

Bu kapasitenin gelecekte genişletilmesi için de potansiyel bulunmaktadır. Projeler, yenilenebilir enerji seçenekleriyle birlikte türbinlerden kaynaklanan CO2 emisyonlarının yüzde 90’ından fazlasını yakalayabilen karbon yakalama ve depolama (CCS) gibi düşük karbonlu teknolojilerin entegrasyonuna odaklanacak şekilde kasıtlı olarak tasarlanacaktır.

Türk Telekom PİLOT’un 13. dönem başvuruları açılıyor!

Türk Telekom Ventures’ın girişim hızlandırma programı PİLOT, yeni döneminde girişimcilere eşsiz fırsatlar sunmaya hazırlanıyor. 13. dönem başvurularını 10 Şubat 2025 itibarıyla açacak olan program, girişimcilere yurt dışında özel eğitim programları, alanında uzman isimlerden mentorluk ve geniş çaplı iş birlikleri gibi önemli avantajlar sağlayacak. Programa dahil olacak girişimler, ofis alanı, teknolojik altyapı ve iletişim desteği gibi geniş kapsamlı imkânlardan yararlanırken, aynı zamanda Türk Telekom ile iş birlikleri kurma ve şirketin geniş yatırımcı ağına erişim fırsatı elde edecek. PİLOT’u başarıyla tamamlayan girişimler ise Türk Telekom Ventures tarafından yatırım ve nakit desteği alarak işlerini büyütme şansı yakalayacak.

Türk Telekom PİLOT’un 13. dönem başvuruları yakında açılacak

Türk Telekom Ventures Genel Müdürü Muhammed Özhan, geçmiş 12 dönemde 121 girişime toplamda 70 milyon TL nakit desteği sağlandığını ve bu girişimlerden 66’sının 51 milyon doları aşan yatırım aldığını belirterek, programın girişimleri sadece finansal olarak desteklemekle kalmayıp, iş birlikleri ve mentorluklarla da gelişimlerine katkıda bulunduğunu ifade etti. Türkiye’de girişimcilik ekosistemini güçlendirmek amacıyla kurulan San Francisco’daki Türk Telekom Ventures ofisinin, girişimlerin global pazarlara açılmasında önemli bir köprü işlevi gördüğünü vurgulayan Özhan, PİLOT’un yeni döneminde de Türkiye’nin girişimcilik ekosistemine katkı sunmaya devam edeceklerini söyledi.

Türk Telekom PİLOT'un 13. dönem başvuruları yakında açılacak.

Türk Telekom’un girişim sermayesi şirketi Türk Telekom Ventures tarafından yürütülen PİLOT programı, Türkiye’nin dijital geleceğini şekillendirmeye yönelik adımlar atmaya devam ediyor. 13. dönem başvuruları ttventures.com.tr adresi üzerinden alınacak olan program, girişimcilere geniş kapsamlı destekler sunarak, onlara global pazarlarda daha güçlü bir yer edinme fırsatı sağlayacak. Programa kabul edilen girişimler, ofis alanı, teknik altyapı, mentorluk ve eğitim desteği gibi avantajlardan faydalanacakları gibi, Türk Telekom’un küresel bağlantıları sayesinde yurt dışındaki özel programlara katılım hakkı da elde edecekler.

PİLOT’un yeni dönemi hakkında konuşan Türk Telekom Ventures Genel Müdürü Muhammed Özhan, 10 yılı aşkın süredir ülkemizin girişim ekosistemine yatırım yaptıklarını ve başarılı girişimleri global sahneye taşımak için aktif rol üstlendiklerini belirtti. Geçmiş 12 dönemde önemli başarılar elde ettiklerini vurgulayan Özhan, girişimcilere yalnızca maddi destek sağlamakla kalmayıp, iş birlikleri ve mentorluk hizmetleri ile onların projelerini daha ileriye taşımalarına da yardımcı olduklarını ifade etti. İstanbul’daki SANTRAL ve Atatürk Kültür Merkezi’nde yer alan Türk Telekom Ventures Girişimcilik Merkezi gibi fiziksel alanlar ile girişimcilere çalışma ortamları sunduklarını aktaran Özhan, Silikon Vadisi’ndeki ofisleriyle de girişimlerin uluslararası açılımını desteklediklerini söyledi. Geçtiğimiz yıl Stanford Üniversitesi ile gerçekleştirdikleri özel program sayesinde girişimcilere küresel pazara açılmaları için eğitim ve mentorluk desteği sunduklarını belirten Özhan, PİLOT’un yeni döneminde de Türkiye’nin girişimcilik alanındaki potansiyelini en üst seviyeye taşımayı amaçladıklarını sözlerine ekledi.

Programa kabul edilen girişimler, Türk Telekom Ventures’ın geniş yatırımcı ağıyla tanışarak önemli iş bağlantıları kurma fırsatı elde edecek. Mentorluk ve birebir danışmanlık hizmetleri sayesinde girişimciler projelerini daha sağlam temellere oturtacak, teknoloji altyapısı ve iletişim desteği gibi kritik kaynaklardan yararlanarak işlerini büyütme şansı yakalayacak. Ayrıca PİLOT mezunu olan girişimler, yurt dışındaki özel programlara katılarak uluslararası alanda deneyim kazanacak ve Türk Telekom’un güçlü bağlantıları sayesinde küresel pazarlara açılma imkânına sahip olacaklar.

Helion, yeni nesil füzyon reaktörü inşa edecek!

0

Helion, nükleer füzyon enerjisi alanında devrim niteliğinde bir adım atmaya hazırlanıyor. ABD merkezli bu özel girişim, 2028 yılına kadar çalışır durumda bir füzyon reaktörü inşa etmeyi hedefliyor. Helion’un, füzyon enerjisi üretimi konusundaki iddialı hedefi, sektördeki diğer projelerden farklı bir yaklaşım benimsemesiyle dikkat çekiyor. Yatırımcıları arasında Sam Altman ve Peter Thiel gibi ünlü isimlerin yer aldığı Helion, son finansman turunda 425 milyon dolar toplayarak değerini 5,4 milyar dolara yükseltti.

Helion, yeni nesil füzyon reaktörü inşa etmeyi planlıyor

Füzyon enerjisi, teorik olarak temiz ve sınırsız enerji kaynağı sunma potansiyeline sahip. Ancak bugüne kadar, dünyadaki büyük projeler, örneğin Uluslararası Termonükleer Deneysel Reaktör (ITER) gibi, bu hedefe ulaşmakta başarısız oldu. Füzyon reaksiyonlarını başlatmak ve sürdürülebilir enerji üretmek, devasa mühendislik zorluklarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Helion ise geleneksel yöntemlerin ötesine geçerek farklı bir strateji izliyor. Diğer füzyon reaktörleri manyetik ya da atalet hapsi kullanarak plazmayı sıkıştırarak füzyon reaksiyonlarını başlatmaya çalışırken, Helion buhar türbini kullanma gerekliliğini ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Şirket, döteryum ve helyum-3 gibi yakıtları kum saati şeklindeki reaktörünün her iki ucuna enjekte ederek, plazmaların birbirine doğru hızla hareket etmesini sağlıyor. Bu plazmalar, yaklaşık 100 milyon santigrat dereceye kadar ısındığında füzyon gerçekleşiyor ve çıkan enerji, manyetik alanlar aracılığıyla doğrudan elektrik enerjisine dönüştürülüyor.

Bu yöntem, geleneksel buhar döngüsünü ortadan kaldırarak daha verimli bir enerji üretimi sunmayı vaat ediyor. Ancak Helion, yüksek güçlü füzyon reaksiyonlarını sürekli olarak kontrol etmenin mühendislik açısından büyük bir zorluk olduğunu kabul ediyor. Şirket, küçük ölçekli füzyon reaksiyonlarını başlatabilse de ticari düzeye ulaşmak için daha fazla mühendislik geliştirmesine ihtiyaç duyuyor. Ayrıca, Microsoft ile 2023 yılında bir füzyon enerjisi tedariki anlaşması da yaparak, bu alandaki gelişimini hızlandırmaya çalışıyor.

Helion’un bu yeni yaklaşımı, ticari füzyon enerjisi için önemli bir adım olabilir ve 2028 hedefi, sektördeki devrim niteliğindeki gelişmeleri hızlandırabilir. Füzyon enerjisinin gelecekteki potansiyeli, fosil yakıtlara olan bağımlılığı sona erdirebilir ve dünyadaki enerji üretiminde büyük bir değişim yaratabilir.

Alüminyum iyon pil uzun çevrim sağlayacak

0

Çin’deki araştırmacılar alüminyum iyon pillerinin geliştirilmesinde bir atılım bildirdiler. Alüminyum iyonlarının düzgün hareketini kolaylaştıran, pil performansını ve ömrünü önemli ölçüde iyileştiren katı hal elektrolitleri yarattılar.

Alüminyum iyon pil

Çevre dostu ve yüksek güvenlikli alüminyum iyon piller büyük ilgi görmüştür, ancak pahalı elektrolitin yaygın kullanımı, yüksek nem hassasiyeti ve Al anodunun ciddi şekilde korozyona uğraması, ticari uygulamalarını sınırlamıştır. Pekin Teknoloji Enstitüsü, Pekin Bilim ve Teknoloji Üniversitesi ve Lanzhou Teknoloji Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, yeni geliştirilen bir elektrolit sayesinde olağanüstü uzun bir kullanım ömrü gösteren yeni bir alüminyum iyon pili tanıttılar.

Ekip, Al iyon içeren bir elektrolite inert bir alüminyum florür tuzu ekleyerek onu katı hal elektrolite dönüştürdü. Alüminyum florür tuzu, alüminyum iyonlarının elektrolitin üzerinden kolayca geçmesine ve iletkenliği artırmasına olanak tanıyan 3 boyutlu gözenekli bir yapıya sahiptir.

Pilin neme dayanıklılığı ve fiziksel ve termal kararlılığı artırılarak, keskin bir nesneden gelen tekrarlanan darbelere ve 392 Fahrenheit dereceye kadar yüksek sıcaklıklara dayanabilmesi sağlandı. Katı hal Al-ion pil hücreleri, yüzde 99’un üzerinde ortalama Coulomb verimliliğiyle 10.000 şarj-deşarj döngüsüne kadar olağanüstü uzun bir kullanım ömrü gösterdi.

Araştırmacılar ayrıca, alüminyum florürün yüzde 80’inin basit bir yıkamayla geri kazanılabileceğini ve daha sonra performansı biraz azalmış başka bir pile geri dönüştürülebileceğini bildirdi. Baş araştırmacılardan biri olan Wei Wang: “Bu yeni Al-ion pil tasarımı, uzun ömürlü, uygun maliyetli ve yüksek güvenlikli bir enerji depolama sistemi için potansiyel gösteriyor. Önemli malzemeleri geri kazanma ve geri dönüştürme yeteneği, teknolojiyi daha sürdürülebilir hale getiriyor” diyor. Araştırmacılar, ticarileştirmeden önce enerji yoğunluğu ve yaşam döngüsünde daha fazla iyileştirmeye ihtiyaç duyulduğunu ekliyor.