Spotify Premium abonelere reklam gösterdi

Spotify kullanıcıları, Premium abonelik için ödeme yapmalarına rağmen reklamların gösterilmesine neden olan garip bir durumla karşı karşıya kalıyor. Spotify topluluk forumuna, Reddit’e ve X’e giden birçok kullanıcı, atlanamayan reklamlar gördükleri ve dinledikleri konusunda şikayette bulundu.

Spotify Premium abonelere reklam gösterimi sonrasında düzeltme yaptı

Akış şirketinin destek kanalı, mühendislik ekibinin sorunu araştırdığını doğruladı. Spotify, bir forum gönderisinde, sorun çözülmezse kullanıcıların senkronizasyon işleminin her zamanki gibi çalışması için hesaplarında 2-3 kez oturum açıp kapatmayı denemeleri gerektiğini belirtti.

Spotify ayrıca kullanıcıların telefonlarındaki uygulama önbelleğini temizlemelerini ve yeniden başlatmalarını öneriyor. Dahası, X’teki destek kanalı kullanıcılara uygulamayı silmelerini ve yeniden yüklemelerini tavsiye etti, ancak bu numaranın işe yarayıp yaramayacağından emin değil. Ancak, birçok kullanıcı geçici çözümün sorunu ortadan kaldırmadığını iddia ediyor. Reklamların, bağımsız, Duo ve Family premium planları için ödeme yapan müşterileri etkilediği anlaşılıyor.

Kullanıcılardan biri: “Ben de bugün aynı sorunu yaşıyorum, tüm ayarları taradım ve birden fazla kez oturum açıp kapattım. Beni tamamen çileden çıkarıyor. Bunu yakında düzeltseler iyi olur” dedi.

Reklam sorunu mobil uygulamayla sınırlı değil gibi görünüyor. Birçok raporda web oynatıcısında veya akıllı ev cihazları üzerinden akışta da benzer bir hatadan bahsediliyor. Birkaç sosyal paylaşımda da bozuk şarkı atlama ve karıştırma özellikleri vurgulanıyor.

Spotify, dahili sistemlerde tam olarak neyin yanlış gittiğini henüz ayrıntılı olarak açıklamadı ve şu ana kadar etkilenen kullanıcılar için genel anlamda işe yarayan bir çözüm yolu bulunamadı. İlgili haberlerde, şirketin bu yılın ilerleyen zamanlarında nihayet hi-fi yayın katmanını piyasaya sürmesi ve platformunu AI tarafından üretilen sesli kitaplara açması bekleniyor. Rakiplerine bakıldığında, YouTube bu hafta ABD’de YouTube Music Premium ve arka planda oynatma gibi özelliklere erişim olmadan bir Premium Lite aboneliği tanıttı.

TUSAŞ ve DeltaV, uzay çalışmalarında işbirliğine gidiyor!

Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) ile DeltaV Uzay Teknolojileri arasında imzalanan anlaşma, Türkiye’nin uzay çalışmalarında yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. TUSAŞ tarafından geliştirilen yüksek çözünürlüklü elektro-optik görev yüküne sahip mikro uydu, DeltaV tarafından üretilen yerli fırlatma sistemiyle yörüngeye gönderilecek. Bu proje, Türkiye’nin ilk kez kendi uydusunu tamamen yerli bir roketle uzaya göndermesi açısından tarihi bir öneme sahip.

TUSAŞ ve DeltaV, uzay çalışmalarında işbirliği yapıyor

Anlaşma, TUSAŞ Uzay Sistemleri’nden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Lokman Kuzu ve DeltaV Genel Müdürü Dr. Mehmet Kahraman’ın katılımıyla imzalanırken, üretilecek mikro uydunun birçok kritik bileşeni tamamen yerli imkanlarla geliştirilecek. Uydu için güç ve ara yüz birimleri, uçuş yazılımları ve bilgisayar sistemleri Türkiye’de üretilerek entegre edilecek. DeltaV’nin geliştirdiği yerli itki sistemi de bu projeye entegre edilerek uzaya gönderilecek.

İlk uydunun başarılı bir şekilde yörüngeye yerleştirilmesinin ardından, 0,9 metre ve 0,5 metre çözünürlüğe sahip daha gelişmiş versiyonların üretilmesi ve uzaya fırlatılması planlanıyor. Bu kapsamda, projenin ön tasarım aşamasının tamamlandığı, kritik tasarım sürecine odaklanıldığı belirtiliyor. Uydu komuta ve kontrol faaliyetleri ise TUSAŞ bünyesindeki Akıncı Yer İstasyonu üzerinden gerçekleştirilecek. Ancak fırlatma için net bir tarih henüz açıklanmış değil.

TUSAŞ’ın 2021 yılında başlattığı mikro uydu projesi kapsamında, Türkiye’nin yerli uzay teknolojilerindeki yetkinliğini artırması hedeflenirken, DeltaV tarafından geliştirilen SORS Sonda Roket Sistemi de projede kritik bir rol oynuyor. 12 metre uzunluğundaki ve 630 mm çapındaki bu roket, sıvı oksijen (LOX) ve parafin bazlı hibrit itki sistemiyle çalışıyor. 50 kg’ın üzerinde faydalı yük taşıyabilen sistem, hipersonik hızlara ulaşabilirken, 100 ila 300 km irtifaya çıkabiliyor. Hassas yörünge kontrolü sağlayan itki kontrol bilgisayarı ve telemetri sistemleriyle donatılan bu yerli roket, Türkiye’nin uzay teknolojilerindeki bağımsızlığını güçlendirmeye yönelik önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Yapay zeka destekli Maserati rekor kırdı

Yapay zeka sistemiyle kontrol edilen boş bir Maserati MC20, Florida’daki Kennedy Uzay Merkezi’nde bulunan Space Florida Fırlatma ve İniş Tesisi’nde 318 km/s hıza ulaşarak otonom araçlar arasında yeni bir hız rekoru kırdı. Başarının görüntüleri otonom Maserati MC20’nin, bir zamanlar Uzay Mekiği inişleri için kullanılan pistte hızla ilerlediğini ve hız göstergesinin yavaş yavaş rekor kıran hıza ulaştığını gösteriyor.

Yapay zeka destekli Maserati

Indy Autonomous Challenge, bilim-teknoloji üniversitesi Politecnico di Milano, Maserati ve 1000 Miglia Experience Florida arasındaki ortaklığın sonucu olan bu başarı, 2022’de Indy Autonomous Challenge’da belirlenen 192,8 mil/saat (310,3 km/saat) önceki rekoru geride bıraktı.

Sürüş için kullanılan Maserati, 621 beygir güç üreten çift turbolu 3.0 litrelik V6 motorla donatılmış ve AIDA’nın performans bölümünün bir parçası olan PoliMOVE-MSU ekibi tarafından geliştirilen yapay zeka sürücü yazılımı kullanılarak otonom olarak çalışacak şekilde modifiye edilmiş.

Indy Autonomous Challenge ve Aidoptation BV CEO’su Paul Mitchell: “Bu dünya hız rekorları, geleceğin teknolojisinin bir vitrininden çok daha fazlasıdır. Yapay zeka sürücü yazılımını ve robotik donanımını mutlak sınıra taşıyoruz. Bunu bir sokak arabasıyla yapmak, otonom yarış öğrenimlerinin otoyollarda güvenli, emniyetli, sürdürülebilir, yüksek hızlı otonom hareketliliği mümkün kılmak için aktarılmasına yardımcı oluyor” diyor.

Maserati’nin yüksek hızlı sürüşü sırasında herhangi bir dönüş yapması, ışıklarda durması veya yaşlı yayalara çarpmaması gerekirken, bu hızda en ufak bir sapmanın felaketle sonuçlanmaması için derhal düzeltilmesi gerekiyordu. Bu da yapay zekanın işini açıkça yaptığını kanıtlıyor.

Böyle bir arabada yüksek hızlı işe gidiş gelişin geleceğini hayal etmek eğlenceli olsa da şu anda bu hıza güvenli bir şekilde uyum sağlayacak kadar uzun ve düz çok az yol var, tüm işi gelişmiş bir AI sistemi yapsa bile. Pakistan’ın korkutucu Fairy Meadows Yolu boyunca bu tür hızlara ulaşmayı kesinlikle unutabilirsiniz.

Rüzgar türbini sesleri stresi artırıyor mu?

Polonya’da yapılan yeni bir araştırmada, akustik ve sinirbilimi alanında uzmanlaşmış araştırmacılar, Trump ve fosil yakıt bağlantılı gruplar tarafından desteklenen, rüzgar çiftliklerinden gelen sesin zihinsel hastalıklara, kansere hatta ölüme yol açtığını öne süren, asılsız bir korku hikayesi olan sözde “rüzgar türbini sendromu”nun, yollardaki trafik gürültüsünden daha “stresli veya rahatsız edici” olduğuna dair hiçbir kanıt bulamadılar. Rüzgar türbini sesleri bu sendromun iddialarını desteklemiyor.

Rüzgar türbini sesleri araç trafiğinden daha zararsız

Bunun yerine, Adam Mickiewicz Üniversitesi araştırmacılarının Humanities and Social Sciences Communication dergisi  için hazırladıkları makale için ilgili çalışmaları incelerken buldukları gibi bu sözde bilimsel “durum” yanlış bilgilendirme kampanyaları yoluyla yayılan toplumsal bir bulaşmanın sonucu gibi görünüyor. Rüzgar türbini sesleri hakkında bu yanlış bilgilendirme kampanyaları, toplumsal bir korku yaratmaktan başka bir şey değil.

Çok disiplinli bilim insanlarından oluşan ekibin belirttiği gibi, “geviş getirmeye meyilli veya düşünme ve belirsizlik toleransı düşük” olan kişiler (aslında huysuz kişiler) bile laboratuvarda yel değirmeni seslerine maruz kaldıklarında gerçek bir bilişsel tepki vermiyor gibi görünüyor. Bu sonuçlara ulaşmak için araştırmacılar, 18 ila 25 yaş aralığında 30 kadın ve 15 erkekten oluşan 45 sağlıklı üniversite öğrencisini işe aldılar. Bu katılımcılar, yakın zamanda yapılan bir meta-analiz çalışmasının da gösterdiği gibi, gürültüye yaşlı akranlarına göre daha duyarlı olma eğiliminde olan bir yaş grubundaki “olgun bireylerden” oluşan bir örneklem grubuydu.

Katılımcılara çalışmanın amacını veya ne tür seslere maruz kalacaklarını söylemeden, araştırmacılar gruba yel değirmeni sesleri, trafik gürültüsü veya sessizlik dinlettiler. Daha sonra yel değirmeni seslerine maruz kalan gruba ne tür bir ses duydukları soruldu ve hiçbiri bunu beyaz gürültüden başka bir şey olarak tanımlayamadı. Rüzgar türbini sesleri onlar için belirgin bir farklılık yaratmadı.

Bu çalışma, “rüzgar türbini sendromu” olgusunun bilişsel veya akustik bilimde köklü olmadığı sonucuna varan ilk çalışma olmaktan uzaktır ve Polonya’da yürütülmüş olması nedeniyle, arkasındaki bilim insanları akademik fonlarını kaybetme endişesi duymadan bunu söyleyebilmiştir. Rüzgar türbini sesleri hakkındaki bu yanlış bilgilendirme, Polonya’daki araştırmacılar tarafından net bir şekilde çürütülmüştür. Ancak ABD’de bu tür bir araştırmanın kamu kuruluşlarında finanse edilmesi neredeyse kesinlikle mümkün olmayacaktır.

Çin, 2050’ye kadar nükleer füzyonu ticarileştirmeyi planlıyor!

0

Çin, nükleer füzyon teknolojisini 2050 yılına kadar ticarileştirme hedefini belirleyerek enerji sektöründe devrim yaratmayı amaçlıyor. Nükleer füzyon, güneş ve diğer yıldızların enerji üretme sürecini Dünya koşullarında taklit ederek neredeyse sınırsız ve temiz enerji sağlamayı vaat eden bir teknolojidir. Ancak bu sürecin verimli ve sürdürülebilir bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için oldukça karmaşık mühendislik çözümleri gerekmektedir. Şu ana kadar sadece birkaç ülke, Çin de dahil, füzyon enerjisinin temel aşamalarını geçmeyi başarmıştır. Bu ülkeler arasında ABD, Fransa, Rusya ve Güney Kore gibi güçlü nükleer araştırma altyapısına sahip devletler yer alıyor.

Çin, 2050 yılına kadar nükleer füzyonu ticarileştirmeyi hedefliyor

Çin, bu alandaki çalışmalarını hızlandırmak amacıyla China Fusion Corp. adlı yeni bir ulusal füzyon şirketi kurdu ve bu şirket aracılığıyla önemli yatırımlar almayı başardı. Çin’in devlete ait nükleer kuruluşu China National Nuclear Corp. (CNNC) ve Zhejiang Zheneng Electric Power Co. tarafından toplamda 1,75 milyar yuan (yaklaşık 240 milyon dolar) yatırım yapılacak. Bu yatırımlar, füzyon enerjisi üretiminde kullanılan tokamak cihazlarının geliştirilmesine ve uygulanmasına odaklanacak. Tokamaklar, manyetik alanlar kullanarak aşırı ısınmış plazmayı kontrol altında tutmayı ve bu enerjiyi elektrik üretmek için kullanmayı hedefleyen sistemler olarak oldukça umut verici bir potansiyele sahiptir. Çin ayrıca, tokamaklar dışında farklı tasarım alternatiflerini de incelemek amacıyla dünyanın en büyük nükleer füzyon lazerini inşa etmeyi planlıyor.

Bu hedefin yalnızca füzyon enerjisiyle sınırlı kalmayıp, geleneksel nükleer fisyon reaktörleri ve küçük modüler reaktörlerin üretimini de kapsadığı belirtiliyor. CNNC’nin Genel Müdür Yardımcısı Xin Feng, önümüzdeki beş yıl içinde bu alandaki üretim kapasitesinin önemli ölçüde artacağını ifade etti. Ayrıca, Çin 2030 yılına kadar dünyanın en büyük nükleer reaktör filosuna sahip olmayı hedefliyor. 2022’den bu yana enerji kıtlığı nedeniyle yılda ortalama 10 yeni reaktörün onaylandığı Çin, bu hızla büyümesini sürdürecek. 2030 yılı itibariyle toplamda 29 inşa halindeki, 36 plan aşamasındaki ve 158 öneri aşamasındaki reaktör ile bu hedefe ulaşılması bekleniyor. Çin’in nükleer enerji üretim kapasitesindeki bu artış, karbon nötr hedeflerine ulaşma sürecinde büyük bir rol oynayacak.

Nükleer füzyonun ticarileşmesi, Çin için enerji bağımsızlığını sağlama ve küresel enerji pazarında daha güçlü bir konum elde etme fırsatı sunuyor. Eğer başarılı olursa, bu teknoloji, dünyadaki enerji üretiminde devrim yaratacak ve fosil yakıtlara olan bağımlılığı ortadan kaldıracak şekilde sınırsız, temiz ve güvenli bir enerji kaynağı sağlayabilir. Çin’in bu hedefe ulaşabilmesi, global enerji piyasalarındaki dinamikleri köklü bir şekilde değiştirebilir.

Google, yapay zekalı arama seçeneği sunacak!

Google, yapay zeka destekli arama deneyimini daha da ileriye taşıyor ve yeni “AI Mode” özelliğini tanıtarak bu alanda rekabeti kızıştırıyor. Bu özellik, kullanıcıların geleneksel mavi bağlantılar yerine, doğrudan yapay zeka tarafından üretilen cevaplar almasını sağlıyor. AI Mode, OpenAI’ın ChatGPT veya Perplexity gibi yapay zeka tabanlı arama motorlarıyla rekabet edebilmek amacıyla geliştirildi. Kullanıcılar, Google’ın geniş veri tabanından ve gerçek zamanlı kaynaklardan beslenen yanıtları alacaklar, bu yanıtlar ilgili bağlantılarla desteklenecek.

Google, yapay zekalı arama seçeneği getiriyor

Google, AI Mode’un tamamen geleneksel aramanın yerine geçmeyeceğini belirterek, bu yeni modun kullanıcılara daha karmaşık ve derinlemesine sorular sorma olanağı sunduğunu vurguluyor. AI Mode, Gemini 2.0’ın özel bir versiyonunu kullanarak gelişmiş düşünme, muhakeme ve çok modlu yetenekler sunuyor. Google, kullanıcıların birden fazla arama sorgusunu tek bir deneyimle alabileceğini, böylece daha detaylı ve kapsamlı bilgiye kolayca erişebileceğini ifade ediyor.

Google, yapay zekalı arama seçeneği getiriyor.

AI Mode’un temelinde, “query fan-out” adı verilen bir teknik bulunuyor. Bu teknik, birden fazla arama işlemini aynı anda gerçekleştirerek farklı kaynaklardan gelen bilgileri birleştirip daha anlaşılır bir yanıt sunuyor. Kullanıcılar, geleneksel arama sorgularına kıyasla daha uzun ve detaylı sorular sormaya başladı; bu da kullanıcıların daha derinlemesine araştırmalar yapmaya başladığını gösteriyor. Google, özellikle sağlık gibi hassas alanlarda doğruluk ve güvenilirlik konusunda ekstra özen gösterdiğini, güvenilir yanıtlar üretemeyen modellerin ise kullanıcıları doğru bilgilere yönlendireceğini belirtiyor.

AI Mode, şu an için yalnızca Google One AI Premium abonelerine açık ve Search Labs üzerinden etkinleştirilebiliyor. Kullanıcılar ayrıca mobil cihazlarda Google uygulamasını açarak ana ekranın altındaki “AI Mode” simgesine dokunarak bu özelliği kullanabilirler. Ancak bu özellik şu an yalnızca ABD’de ve İngilizce dilinde deneme aşamasında. Türkiye ve diğer ülkelerde henüz erişilebilir değil.

Amazon Prime Video, yapay zekalı dublaj yapacak!

Amazon Prime Video, içeriklerin daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşabilmesi için, yapay zeka destekli dublaj programını test etmeye başladı. Bu yeni özellik, kullanıcıların kendilerine uygun dillerde izleyemedikleri içerikleri daha erişilebilir hale getirmeyi amaçlıyor. Şu anda, bu program test aşamasında olup, 12 lisanslı film ve dizi için uygulanıyor. Bu yapımlar arasında El Cid: La Leyenda, Mi Mamá Lora ve Long Lost gibi popüler içerikler bulunuyor. Bu filmler ve diziler, artık sadece orijinal dilinde değil, aynı zamanda İngilizce ve Latin Amerika İspanyolcası dillerinde de izlenebilecek. Bu sayede, daha önce bu dillerde dublaj bulunmayan içerikler, yeni izleyicilere ulaşma imkanı bulacak.

Amazon, yapay zeka destekli dublaj yapmayı planlıyor

Amazon, yapay zeka ile yapılan dublaj sürecinin tamamen otomatik olmadığını belirtiyor. Dublajların kalitesini sağlamak için, yapay zekanın ürettiği sesler ve metinler, alanında uzman dil uzmanları tarafından gözden geçirilip iyileştiriliyor. Bu uzmanlar, seslerin doğal duyulması için dublaj üzerinde düzenlemeler yaparak, yapay zekanın oluşturduğu yanıtları geliştiriyorlar. Yani, dublaj sürecinin her aşamasında insan kontrolü bulunuyor, bu da seslerin doğal ve doğru olmasını sağlıyor.

Amazon Prime Video, erişilebilirlik anlamında zaten altyazılar, açıklamalar ve sesli açıklamalar gibi pek çok farklı özellik sunuyor. Ancak, yapay zeka destekli dublaj, içeriklerle etkileşimi daha doğal hale getiriyor ve farklı dillerdeki izleyiciler için de büyük bir kolaylık sağlıyor. Amazon’un bu yeni özelliği, kullanıcıların içeriklere kendi dillerinde rahatça erişebilmesini sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda içeriklerin global erişimini de artırıyor.

Amazon’un dünya çapında 200 milyondan fazla abonesi bulunuyor. Şirket, yapay zeka destekli dublaj aracılığıyla, farklı dil seçeneklerini sunarak daha fazla izleyiciye ulaşmayı hedefliyor. Bu sayede, sadece yerel pazarlarda değil, küresel çapta da içeriklerini daha geniş bir izleyici kitlesine sunarak pazar payını artırmayı amaçlıyor. Yapay zekanın gücünden yararlanarak dublaj seçeneklerini hızla genişleten Amazon, dijital içerik platformları arasında erişilebilirlik ve kullanıcı deneyimi konusunda öncülük etmeyi hedefliyor.

Yerli GÖZDE Güdüm Kiti, hedefi tam isabetle vurdu!

GÖZDE Güdüm Kiti, ASELSAN ve TÜBİTAK SAGE tarafından geliştirilen ve Türkiye’nin güdümlü mühimmat alanındaki yeteneklerini artıran kritik bir sistem olarak dikkat çekiyor. F-16 savaş uçağından gerçekleştirilen test atışında, yüksek hızda hareket eden bir hedefi tam isabetle vurarak, dinamik hedeflere karşı etkili bir çözüm sunduğunu kanıtladı. Bu başarı, özellikle hareketli hedeflerin vurulmasında yaşanan zorlukların üstesinden gelmek adına önemli bir adım olarak görülüyor. GÖZDE’nin, lazer arayıcı başlığı ve INS/GPS güdüm sistemleri sayesinde, hem sabit hem de hareketli hedefleri yüksek hassasiyetle vurabilmesi onu rakiplerinden ayırıyor.

Yerli GÖZDE Güdüm Kiti, hedefi tam isabetle vurmayı başardı

GÖZDE’nin en büyük avantajlarından biri, mevcut MK-82 bombalarını güdümlü mühimmatlara dönüştürebilmesi ve böylece operasyonel maliyetleri düşürmesidir. Lazer, ANS ve KKS güdüm modlarıyla her türlü hava koşulunda çalışabilen sistem, farklı platformlara entegre edilebilmesiyle de esneklik sağlıyor.

Yerli GÖZDE Güdüm Kiti, hedefi tam isabetle vurmayı başardı.

F-16 ve F-4 savaş uçaklarının yanı sıra Bayraktar AKINCI platformuna da uyumlu olması, hava gücüne ciddi bir vurucu kapasite kazandırıyor. Özellikle, hareketli hedefler için 10 metrenin altına düşen hata payı ile dikkat çeken GÖZDE, savaş uçaklarından 15 deniz mili, SİHA’lardan ise 8 deniz mili menzile kadar etkili olabiliyor.

Bu güdüm kitinin sahadaki etkisi, düşük lojistik ihtiyacı, çoklu atım kabiliyeti ve bağlı uçuş sırasında yeniden hedef belirleme yeteneği ile birleşince daha da önem kazanıyor. Savunma sanayisinde yerli çözümlerin artması, Türkiye’nin kendi silah sistemlerini üretme kapasitesini pekiştirirken, GÖZDE gibi teknolojiler hava kuvvetlerinin harekât kabiliyetini artırarak asimetrik savaş ortamlarında önemli bir avantaj sağlıyor.

James Webb, yıldızlar arasında gizemli bir cisim buldu!

James Webb Uzay Teleskobu (JWST), yıldızlar arasındaki boşlukta, gezegen kütlesine sahip esrarengiz bir nesne keşfetti. NASA tarafından SIMP 0136 olarak adlandırılan bu nesne, Jüpiter’in yaklaşık 13 katı kadar kütleye sahip ve Dünya’dan yalnızca 20 ışık yılı uzaklıkta bulunuyor. Saatte binlerce kilometre hızla dönen SIMP 0136, 2,4 saatte bir tam dönüş yapıyor. James Webb’in kızılötesi gözlem gücü, bu gök cisminin atmosferinde karmaşık bulut katmanları ve sıcaklık değişimlerinin olduğunu ortaya koydu.

James Webb, yıldızlar arasında gizemli bir cisim tespit etti

Bilim insanları, SIMP 0136’nın Jüpiter ve Satürn gibi gaz devleriyle benzerlikler taşıdığına inanıyor, ancak bu nesne bir yıldıza bağlı olmadan uzayda serbestçe hareket ediyor. Bu nedenle, SIMP 0136’nın bir kahverengi cüce olabileceği düşünülüyor. Kahverengi cüceler, ne tam anlamıyla bir yıldız ne de bir gezegen olarak tanımlanan, arada bir yerde bulunan gök cisimleridir. Ancak SIMP 0136, bilinen kahverengi cücelerden daha düşük kütleye ve farklı atmosfer özelliklerine sahip.

NASA’nın Hubble ve Spitzer teleskopları daha önce SIMP 0136’nın parlaklık değişimlerini gözlemlemişti, ancak JWST’nin gelişmiş spektrografi cihazları, bu nesnenin atmosferinde karbon monoksit, karbon dioksit ve metan gibi moleküllerin farklı yoğunluklarda bulunduğunu keşfetti. Baş araştırmacı Johanna Vos, “Hubble’dan sadece yakın kızılötesi spektrumun küçük bir dilimine ve Spitzer’den birkaç parlaklık ölçümüne sahipken, JWST ile bu kadar fazla veriye ulaşabildik,” dedi. Bilim insanları, bu cismi daha derinlemesine incelemek amacıyla yüzlerce ışık eğrisi modeli geliştirerek, atmosferdeki düzensiz bulut yapıları ve sıcak noktalar gibi ilginç özellikleri gözlemlediler. Bu sıcak noktaların, radyo dalgalarında tespit edilen auroralarla veya atmosferin derinliklerinden yükselen sıcak gazlarla ilişkili olabileceği düşünülüyor.

SIMP 0136’nın atmosferindeki kimyasal bileşiklerin zamanla ve mekanla değişen yoğunlukları, gezegen atmosferlerinin evrimini daha iyi anlamamıza olanak sağlayacak önemli bir buluş. Vos, bu nesne hakkında daha fazla veri toplandıkça, gezegen atmosferlerinin nasıl değiştiğini anlamada önemli adımlar atılacağını belirtti. Bu keşif, uzay bilimcileri için heyecan verici bir gelişme olup, yeni gezegenlerin atmosferleri ve kimyasına dair anlayışımızı genişletecek gibi görünüyor.

Intuitive Machines Ay’a iniş için hazır

Intuitive Machines geçen yıl yaptığı tek taraflı inişin ardından ikinci kez temiz bir iniş yapma girişiminde bulunarak, mürettebatsız Athena uzay aracına perşembe günü son komutları gönderdi. 26 Şubat’ta Florida’dan bir SpaceX roketiyle fırlatılan altı bacaklı Athena iniş aracı, Dünya’dan yaklaşık 238.000 mil (383.000 km) uzaklıktaki Ay’a doğru dolambaçlı bir yol kat etti ve burada Ay’ın güney kutbuna diğer tüm uzay araçlarından daha yakın bir yere inmeye çalışacak.

Intuitive Machines Ay’a iniş ile başarısını katlıyor

İniş Ay’ın güney kutbundan yaklaşık 100 mil (160 km) uzaklıktaki düz tepeli bir dağ olan Mons Mouton’u hedef alacak. Geçmişte beş ülke başarılı yumuşak inişler gerçekleştirdi. O zamanki Sovyetler Birliği, ABD, Çin, Hindistan ve geçen yıl Japonya bu ülkeler arasında yer alıyor. ABD ve Çin, her ikisi de bu on yılın sonlarında astronotlarını aya göndermek için acele ediyor, her biri müttefiklere kur yapıyor ve özel sektörlerine uzay aracı geliştirmede önemli bir rol veriyor.

Hindistan’ın ilk mürettebatsız ay inişi olan Chandrayaan-3, 2023’te ayın güney kutbuna yakın bir yere indi. Bölge, insanlar yüzeye döndüğünde kaynak çıkarma potansiyeli nedeniyle büyük uzay güçleri tarafından gözleniyor. Yeraltı su buzu teorik olarak roket yakıtına dönüştürülebilir.

Houston merkezli şirketin tam bir yıl önce Odysseus iniş aracını kullanarak gerçekleştirdiği ilk Ay’a iniş denemesi, o tarihe kadar özel bir şirket tarafından gerçekleştirilen en başarılı iniş denemesi olmuştu. Ancak, yerden uzaklığını ölçmek için kullanılan lazer altimetrenin arızalanması nedeniyle sert bir iniş yapması , iniş aracının bir ayağının kırılmasına ve aracın devrilmesine neden oldu; bu da araç üzerindeki birçok deneyin başarısız olmasına yol açtı.

Austin merkezli Firefly Aerospace, bu ay Blue Ghost iniş aracının temiz bir inişini kutlayarak bugüne kadar özel bir şirket tarafından gerçekleştirilen en başarılı yumuşak inişi gerçekleştirdi. Intuitive Machines, Firefly, Astrobotic Technology ve bir avuç başka şirket, NASA’nın Ticari Ay Yük Hizmetleri programı kapsamında ay uzay araçları inşa ediyor. Bu program, ABD’nin 2027 civarında astronotları Ay’a göndermesinden önce Ay’ın yüzeyini tarayabilecek düşük bütçeli uzay araçlarının geliştirilmesinin tohumlarını atmayı amaçlıyor.

Avrupa’nın en büyük bataryası çalışmaya başladı!

0

Depolama alanında İngiltere merkezli lider bir şirket olan Zenobe, İskoçya’daki Blackhillock pil tesisinde ticari faaliyetlerine resmen başladı.  Avrupa’nın en büyük pil depolama tesisi olarak lanse edilen tesis, yenilenebilir enerji entegrasyonu ve şebeke istikrarı hizmetlerinde önemli bir sıçramayı temsil ediyor. Proje iki aşamada geliştiriliyor, ilk 200 MW şu anda aktif ve ek 100 MW’ın 2026’da tamamlanması planlanıyor. Tesis tamamen faaliyete geçtiğinde, toplam 300 MW/600 MWh kapasiteye sahip olacak.

Avrupa’nın en büyük bataryası

3.1 milyondan fazla eve iki saat boyunca elektrik sağlama kapasitesiyle Blackhillock, İskoçya’daki toplam hane sayısını geride bırakıyor. Inverness ve Aberdeen arasında stratejik bir konumda bulunan tesis, Viking (443 MW), Moray East (950 MW) ve Beatrice (588 MW) gibi açık deniz rüzgar çiftliklerinin neden olduğu şebeke sıkışıklığını hafifletmek üzere tasarlandı. Tesis, enerji kullanımını optimize ederek ve kısıtlamaları azaltarak temiz enerji çıktısını en üst düzeye çıkarmada önemli bir rol oynayacak.

Geleneksel fosil yakıtlı enerji santralleri, normal operasyonlarının bir parçası olarak kısa devre seviyeleri, reaktif güç ve atalet gibi temel dengeleyici faktörleri doğal olarak sağlar. Ancak yenilenebilir enerji kaynakları, bu denge özelliklerini doğası gereği sunmaz.

Zenobe’nin gelişmiş pil depolama sistemi bu boşluğu doldurarak istikrarlı ve dayanıklı bir güç kaynağı sağlıyor. Zenobe kurucu ortağı James Basden, projenin dönüştürücü etkisinin altını çizerek, İskoçya’nın mevcut pil depolama kapasitesine %30’dan fazla eklediğini belirtti. Birleşik Krallık’ın yenilenebilir enerjiye geçişinde pil depolamanın önemini vurguladı ve Blackhillock projesinin Avrupa’nın teknik olarak en gelişmiş pil sahası olarak yeni bir ölçüt oluşturduğunu belirtti.

Blackhillock pil depolama sistemi, yüksek güç kalitesi ve istikrarını sağlamak için Quantum enerji depolama sistemini, GEMS Dijital Enerji Platformunu ve SMA şebeke oluşturma invertörlerini tedarik eden Wärtsilä’nın son teknoloji ürünü tarafından desteklenmektedir. İskoç ve Güney Elektrik Şebekeleri (SSEN), pilin ulusal iletim şebekesine entegre edilmesinde önemli bir rol oynadı.

Elektrikli mini kamyon ortaya çıktı

0

Telo’nun elektrikli mini kamyonu üretim öncesi prototip olarak ortaya çıktı. Kaliforniyalı elektrikli araç girişimi Telo, Los Angeles’ta yüz yüze bir etkinlikte MT1 mini kamyonunun işlevsel bir prototipini tanıttı. Bu, şirketin üretime ve rasyonel boyutlardaki araçlarını yola çıkarmaya yaklaştığının işareti.

Elektrikli mini kamyon

Telo, geçen Haziran ayında Kaliforniya merkezli üretici Aria Group ile yola hazır ilk prototiplerini üretmek için bir anlaşma imzaladığını duyurdu. Üretim öncesi model şimdi etkinlikte yayınlanan bir videoda göründü ve ardından katılımcıların yakından bakması için mekana getirildi. Bu kişiler, MT-1’in beş kişilik oturma alanına sahip dolgun iç mekanını ve kamyon kasasına 2,4 metrelik bir sörf tahtası veya 4×8 kontrplak tahtanın sığmasını sağlayan katlanabilir orta kapısını görme fırsatı yakaladılar.

Telo, tam boy bir kasa ve bir Mini Cooper SE’nin ayak izine sahip kompakt, performanslı bir elektrikli kamyon inşa etme vizyonuyla son birkaç yılda yaklaşık 6,8 milyon ABD doları topladı. Şirket, şu ana kadar 250 milyon ABD dolarının üzerinde müşteri taahhüdüne denk gelen 5.000’den fazla ön sipariş aldığını söylüyor.

Bu, şu anda ABD’yi etkileyen dev araba trendine karşı çıkan bir Amerikan aracı için etkileyici. MT-1, 260 mil (418 km) menzil vaat eden 2 tekerden çekişli, tek motorlu 300 beygir gücündeki bir varyant için 41.520 dolardan başlıyor; ayrıca, 350 mil (563 km) menzil yapabilen uzun menzilli bir bataryaya sahip çift motorlu 500 beygir gücündeki 4 tekerden çekişli bir versiyonu da 50.000 doların biraz altında bir fiyata tercih edebilirsiniz.

Telo ayrıca yakın zamanda kamyonet kasasının kabin tavanına, tonneau’ya veya kampçı gövdesine ekleyebileceğiniz isteğe bağlı güneş panellerini de tanıttı ; bunların her biri bir günde 12-15 mil (19-24 km) menzil ekleyebiliyor. Şirket, homologasyon denetimlerinin “gelecek [kış döneminde” yapılması öncesinde MT-1’in güvenlik ve dayanıklılık testlerine devam edeceğini söylüyor. Bu, ürünün müşterilere sunulmasına en az birkaç yıl kaldığı anlamına geliyor.

1Password konum özelliği sağlıyor

0

1Password kullanıcıları için belirli bir lokasyona bağlı şifreleri bulmak artık çok daha kolay olacak. Blog yazısında , en iyi şifre yöneticileri listemizin en üstünde yer alan şirket,  şifre saklama hizmeti için yeni bir özellik duyurdu: Kaydedilmiş bir şifreye konum ekleme yeteneği. O konumda olduğunuzda, o belirli şifre uygulamanın ana sekmesinde özel bir “Yakınlarda” kartında görünecektir.

1Password konum özelliği

Bir konumu kaydetmek için kaydedilen öğeyi düzenleyin ve “Konum ekle”yi seçin. Ardından haritayı eylemin tetiklenmesini istediğiniz yere taşıyacaksınız. Bunu konumdayken ayarlarsanız biraz daha kolay olur, ancak bunu istediğiniz yerden yapabilirsiniz. Yakın sekmesi düzenlenebilir ve aralığı 15m ila 15 km içindeki parolalara kadar değiştirebilirsiniz.

Ayrıca uygulamanın ana sekmesinde görüntülenen öğelerin sayısını menzile göre sınırlayabilirsiniz. Yalnızca 15m ila 15 km uzaklıktaki konumlarla ilişkili parolalar sunulabilir. Ancak bir kez daha aşırı uzun bir öğe listesiyle karşılaşırsanız bu, özelliğin kullanışlılığını ortadan kaldırabilir.

Parolaya nereden eriştiğiniz neden önemlidir? İşyeri kapı erişim kodlarınızı kaydettiyseniz, uzun bir listede gezinmek yerine ihtiyaç duyduğunuzda bunları kolayca görebilirsiniz. Tıbbi hesap parolanızı doktorunuzun ofisinde görünecek şekilde ayarlayabilir, odanıza yaklaştığınızda otel kasa kodunuzu görebilir, yanaştığınızda bir mahalle kapısı koduna erişebilir veya havaalanına vardığınızda seyahat belgelerinizi elinizin altında bulundurabilirsiniz. Çok sayıda parola kaydediyorsanız, ihtiyacınız olduğunda belirli bir parolayı bulmanın zor olabileceğini bilirsiniz. Konum tabanlı parolalar, en alakalı olanların kolayca görülebilmesini sağlar.

1Password, konum verilerinizin asla saklanmadığını, paylaşılmadığını veya izlenmediğini söylüyor. Uygulama, ilgili parolaları yerel olarak kontrol eder, böylece konumunuz cihazınızdan asla çıkmaz. Konum tabanlı parolaları istediğiniz zaman açabilir veya kapatabilirsiniz.

Kodlama aracı Claude Code’da büyük sorunlar tespit edildi

Anthropic’in Claude Code aracında bazı sistemleri engelleyen bir hata vardı. Anthropic’in kodlama aracı Claude Code’un lansmanı inişli çıkışlı bir başlangıç ​​yaptı. Anthropic, Claude 3.7 Sonnet’i sektörün ilk “hibrit AI akıl yürütme modeli” olarak adlandırıldı.

Kodlama aracı Claude Code için büyük sorun

Model, Anthropic’in AI ürünleri etrafındaki kullanıcı deneyimini basitleştirme yönündeki daha geniş çabasını temsil ediyor. Günümüzdeki çoğu AI sohbet robotu, kullanıcıları maliyet ve yetenek açısından farklılık gösteren birkaç farklı seçenek arasından seçim yapmaya zorlayan göz korkutucu bir model seçiciye sahip.

GitHub’daki raporlara göre, Claude Code’un otomatik güncelleme işlevi, bazı iş istasyonlarını dengesiz ve bozuk hale getiren hatalı komutlar içeriyordu . Claude Code “kök” veya “süper kullanıcı” düzeylerine kurulduğunda (programlara işletim sistemi düzeyinde değişiklikler yapma yeteneği veren izinler), hatalı komutlar uygulamaların genellikle kısıtlanmış dosya dizinlerini ve en kötü senaryoda “tuğla” sistemlerini değiştirmesine izin veriyordu.

Sorunlu Claude Code otomatik güncelleme komutları belirli kritik sistem dosyalarının erişim izinlerini değiştirdi. İzinler hangi programların ve kullanıcıların dosyaları okuyabileceğini veya değiştirebileceğini veya belirli uygulamaları çalıştırabileceğini tanımlar. Bir GitHub kullanıcısı, Claude Code komutlarının yanlışlıkla bozduğu dosyaların izinlerini düzeltmek için bir “kurtarma örneği” kullanmak zorunda kaldıklarını söyledi.

Anthropic, Claude Code’daki sorunlu komutları kaldırdığını ve programa kullanıcıları bir sorun giderme kılavuzuna yönlendiren bir bağlantı eklediğini söyledi. Bağlantıda başlangıçta bir yazım hatası vardı. Ancak Anthropic bunun da düzeltildiğini söylüyor.

HONOR, yapay zekayla çeviri yapan kulaklığını tanıttı!

0

HONOR, MWC 2025 etkinliğinde dizüstü bilgisayar, akıllı saat ve kulaklık gibi çeşitli yeni ürünlerini tanıttı. Bunlar arasında dikkat çeken en önemli yeniliklerden biri, yapay zeka destekli çeviri özelliğiyle gelen HONOR Earbuds Open kulaklığı oldu. Açık tasarıma sahip olan bu kulaklık, ergonomik yapısıyla kullanıcının kulaklarına baskı yapmadan rahat bir deneyim sunmayı hedefliyor. Ayrıca, gıda sınıfı silikon ve nikel-titanyum alaşımı sayesinde dayanıklı ve esnek bir yapı sergiliyor.

HONOR, yapay zekayla çeviri yapan kulaklığını duyurdu

HONOR Earbuds Open, ses deneyimini daha da geliştiren özelliklerle donatılmış. Kulaklık, 16 mm manyetik sürücü ve titanyum kaplama tweeter ile sürükleyici bir ses deneyimi sunuyor. Üç mikrofonlu hibrit aktif gürültü engelleme sistemi, sesin netliğini artırırken, uzamsal ses desteği de geniş bir ses alanı sağlıyor.

HONOR, yapay zekayla çeviri yapan kulaklığını duyurdu.

Yapay zeka tabanlı çeviri özelliği ise, üç farklı mod sunuyor. Paylaşımlı Mod, iki kullanıcının gerçek zamanlı çeviri yapabilmesini sağlarken, Özel Mod, telefon hoparlörü ve kulaklık kullanarak çeviri yapılmasına olanak tanıyor. Tercüman Modu ise dersler ve seminerler için gerçek zamanlı çeviri hizmeti sunuyor.

Kulaklık, aynı zamanda çift cihaz bağlantısı ve hızlı şarj desteği de sunuyor. Bluetooth 5.2 teknolojisi, IP54 sertifikası ve hareket tabanlı kontrollerle kullanım kolaylığı sağlıyor. Her bir kulaklık 58mAh pil kapasitesine sahipken, şarj kutusu 480mAh pil kapasitesi ile toplamda 22 saate kadar müzik çalma süresi sağlıyor. Altın ve siyah renk seçenekleriyle satışa sunulan HONOR Earbuds Open, Avrupa’da 155 dolar fiyatla piyasaya çıktı.

Samsung Galaxy Ring 2, vücut sıcaklığını ölçebilecek!

0

Samsung, geçtiğimiz yıl piyasaya sürdüğü ilk akıllı yüzüğü Galaxy Ring’in ardından, yeni nesil modeli olan Galaxy Ring 2 üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. Yeni modelin en dikkat çekici özelliği, vücut sıcaklığını ölçme yeteneğine sahip olması olabilir. Firma, bu yeni teknolojiyi bir patent başvurusu ile ortaya koydu. Galaxy Ring 2, sadece kullanıcısının vücut sıcaklığını değil, aynı zamanda temas ettiği diğer yüzeylerin sıcaklığını da ölçebilecek şekilde tasarlanıyor.

Samsung Galaxy Ring 2, resmen vücut sıcaklığını ölçecek

Patent başvurusu, cihazın sensörleri sayesinde, bir içeceğin sıcaklığını ölçmekle bir insanın vücut sıcaklığını ayırt edebileceğini gösteriyor. Ayrıca, yüzüğün üzerindeki hareket sensörleri, kullanıcının yüzüğü nasıl kullandığını analiz edebilecek. Örneğin, bir kişi parmağını belirli bir şekilde hareket ettirirse, yüzük bunun bir sıcaklık ölçümü hareketi olup olmadığını anlayacak ve sıcaklık sensörlerini aktif hale getirecek.

Samsung Galaxy Ring 2, resmen vücut sıcaklığını ölçecek.

Yüzüğün bu şekilde, bir kişinin elini bir kahve kupasına yaklaştırmasıyla alnına yaklaştırması arasındaki farkı ayırt etmesi bekleniyor. Patent görsellerine göre, akıllı yüzük, hem temaslı hem de temassız sıcaklık sensörleriyle donatılacak.

Bu yeni özellik, ölçülen sıcaklık değerlerinin sadece telefona aktarılmasını değil, aynı zamanda doğrudan yüzük üzerinden kullanıcılara görsel, işitsel veya dokunsal bildirimlerle sunulmasını da içeriyor. Samsung’un yaptığı bir diğer patent başvurusu ise, Galaxy Ring’in diğer cihazları kontrol etme yeteneğine sahip olabileceğini gösteriyor. Ancak bu özelliklerin yeni modelde yer alıp almayacağı henüz netlik kazanmış değil.

Çin, ABD’nin GPU engellerini aşmayı başarıyor! Peki nasıl?

0

ABD‘nin, Çin’e yönelik yapay zeka çipleri ihracatını kısıtlamasına rağmen, Çinli şirketlerin Nvidia’nın gelişmiş Blackwell çiplerine ulaşmaya devam ettiği ortaya çıktı. Wall Street Journal’ın haberine göre, Çinli tüccarlar, Malezya, Vietnam ve Tayvan gibi ülkeler aracılığıyla bu yasaklı çiplere erişim sağlıyor. Üstelik, Nvidia’nın bu çiplerin tedarikini Ekim 2025’e kadar durdurduğunu açıklamasına rağmen, alıcılar siparişlerini ortalama altı hafta içinde alabiliyorlar. Bu durum, yasa dışı yollarla yapılan satışlarla ilgili ciddi karların elde edilmesine yol açıyor. Normalde bir Blackwell çipi 30.000 ila 40.000 dolar arasında satılırken, yasa dışı yollardan temin edilen sekiz çipli bir sunucu 600.000 dolardan başlayan fiyatlarla satılabiliyor.

Çin, ABD’nin GPU engellerini aşmayı sürdürüyor

Çinli satıcılar, yasa dışı yollarla temin ettikleri sunucuları oldukça yüksek fiyatlarla satarken, talep o kadar yüksek ki, bazı müşteriler, birden fazla sunucu sipariş etmek için 3 milyon dolarlık teminat yatırabiliyor. Daha eski ancak hala yasaklı olan H200 çipleri ise daha uygun fiyatlarla temin edilebiliyor. H200 çipine sahip sekiz çipli bir sunucu rafı 250.000 dolara satılırken, daha büyük siparişlerde bir aya kadar teslimat süresi olabiliyor.

Çin, ABD’nin GPU engellerini aşmayı sürdürüyor.
Çin, ABD’nin GPU engellerini aşmayı sürdürüyor.

Çinli şirketlerin ABD’nin çip yasaklarını aşma başarısı yeni bir durum değil. Geçtiğimiz Aralık ayında, bir Çinli iş insanı, 200 adet H200 çipine sahip olduğunu sosyal medyada paylaşmıştı. Hatta bu kişinin, iki yıldır bu çipleri kaçak yollarla temin ettiğini ve ABD tarafından kara listeye alındığını iddia ettiği bildirilmişti. Bu durum, ABD’nin çip yasaklarının ne kadar etkili olduğu sorusunu gündeme getiriyor. Eski ABD Ticaret Bakanı Gina Raimondo, bu tür yasakların uzun vadede etkili olmayacağını belirtmişti. Nvidia’nın geniş müşteri ağı, ürünlerin nihai varış noktasını izlemeyi neredeyse imkansız hale getiriyor.

Buna rağmen, ABD hükümeti, Çin’e yönelik yaptırımları daha da sıkılaştırmayı planlıyor. Nvidia’nın Çin pazarı için özel olarak ürettiği H20 çipinin de yasak kapsamına alınabileceği konuşuluyor. Ayrıca, Çin’in, Singapur’u da kaçak GPU sevkiyatları için kullandığı ortaya çıkmış durumda. Bu sebeple, Singapur’da üç kişinin kaçakçılık suçlamasıyla tutuklandığı bildirildi.

DeepSeek, yapay zeka modelleri için yeni dosya sistemini yayınladı!

Çinli yapay zeka şirketi DeepSeek, yapay zeka dünyasında bir başka dikkat çekici atılımını duyurdu. Geçtiğimiz hafta, beş farklı yazılım reposunu açık kaynak topluluğuna sunduğunu açıklayan şirket, bu hamlesiyle, daha önce batılı organizasyonlar tarafından “şaibeli” ve “güvenilmez” gibi eleştirilerle karşılaşmıştı. Ancak, DeepSeek bu kez şeffaflık vurgusu yaparak toplulukla işbirliği yapmak istediğini gösterdi. Bu yazılımlar arasında en çok ilgi çeken ise, AI eğitimi ve çıkarım işlemleri için tasarlanan Fire-Flyer Dosya Sistemi (3FS) oldu.

DeepSeek, yapay zeka modelleri için yeni dosya sistemini duyurdu

3FS, DeepSeek’in AI iş yükleri için özel olarak geliştirdiği Linux tabanlı bir dosya sistemi. Bu sistem, modern katı hal sürücülerinin (SSD) ve RDMA ağlarının (Remote Direct Memory Access) özelliklerinden yararlanarak, dağıtık uygulamaların dağıtımını çok daha basit hale getiriyor. Yüksek performans sunan bu dosya sistemi, özellikle GPU’larda çalışan AI modellerinin sürekli veri erişim taleplerini karşılayacak şekilde optimize edilmiş. 3FS, rastgele okuma taleplerine öncelik vererek verimli bir okuma işlemi sunarken, okuma önbellekleme kullanmıyor.

DeepSeek eğitim

DeepSeek’in tasarımı, yüksek performans standartları ile dikkat çekiyor. 180 düğümden oluşan bir küme ile kullanıldığında 6,6 TiB/s okuma bant genişliği sağlanabiliyor. Ayrıca, 25 düğümle gerçekleştirilen GraySort benchmark testinde 3,66 TiB/dakika okuma hızına ulaşarak büyük bir başarıya imza attı. Startup şirketi Perspective AI, DeepSeek’in bu performansını “bir sonraki seviye” olarak nitelendirerek, 3FS’in AI ve veri yoğun iş yükleri için devrim niteliğinde bir çözüm sunduğunu belirtti.

Geçtiğimiz yaz, DeepSeek Fire-Flyer 2 adlı yüksek performanslı AI mimarisinin özelliklerini de açıklamıştı. Bu mimari sayesinde, Nvidia’nın DGX-A100 sunucularının performansının yüzde 80’ini yüzde 50 daha düşük bir fiyatla ve yüzde 40 daha az enerji kullanarak elde edebilmişti. Fire-Flyer 2, her biri 16 TB SSD’ye sahip 180 depolama düğümü ve 10.000 Nvidia A100 GPU kullanarak büyük bir performans sağlıyor.

DeepSeek’in yaptığı bu atılım, yapay zeka alanındaki yüksek performanslı sistemlerin geliştirilmesinde yeni bir dönemi işaret ediyor. 3FS’in sunduğu hızlı ve verimli dosya sistemi, özellikle AI ve veri yoğun iş yüklerinde önemli bir fark yaratacak gibi görünüyor.

Infinix, güneş panelli akıllı telefonunu tanıttı!

Infinix, Barcelona’da düzenlenen MWC 2025 fuarında, güneş enerjisini telefonlara entegre etmeyi amaçlayan yenilikçi ürünlerini sergiledi. Firma, arkasında entegre bir güneş paneli bulunan bir telefon ve bir güneş panelli telefon kılıfı prototipini tanıttı. Bu konsept aşamasındaki modeller, güneş enerjisinden faydalanarak telefonlara ek pil ömrü sağlama imkânı sunuyor. Infinix’in SolarEnergy-Reserving olarak adlandırdığı teknoloji, geleneksel silikon tabanlı güneş hücrelerinden daha ince ve ucuz üretilebilen perovskit güneş panellerini kullanıyor.

Infinix, güneş panelli akıllı telefonunu duyurdu

Bu paneller, Maximum Power Point Tracking (MPPT) adı verilen bir sistemle güç yönetimi sağlıyor. MPPT, voltajı düzenlemeye yardımcı olarak telefonun aşırı ısınmasını engelliyor ve en verimli şekilde güç üretimini sağlıyor. Güneş paneli, maksimum 2 W güç üretebiliyor, bu da telefonun güneş altında ek enerji almasını sağlıyor.

Infinix, güneş panelli akıllı telefonunu duyurdu.

Infinix’in tanıttığı bir diğer ürün ise güneş panelli telefon kılıfıydı. Bu kılıf, telefonun yan tarafında birkaç küçük temas noktası bulunan bir prototipe bağlanarak, güneş enerjisini telefona aktarıyor. Güneş altında, kılıf, telefonun bataryasını şarj etmeye yardımcı oluyor.

Ayrıca, Infinix ikinci nesil renk değiştirebilen E Ink ekranlı arka panele sahip bir telefonunu da fuarda sergiledi. Önceki modelde, arka panel yalnızca telefona bağlıyken renk değiştiriyordu, ancak bu yeni versiyon, telefonun dahili pilinden güç alarak çalışıyor. Artık daha fazla özelleştirme seçeneği sunuluyor ve örneğin hava durumu gibi etmenlere göre ekranın rengi ve desenleri otomatik olarak değişebiliyor. Bu yeni teknoloji, telefonu kişiselleştirmek için daha fazla seçenek sunuyor.