Geely hibrit SUV modelini tanıttı

0

Çinli otomobil üreticisi 1.500 km menzile ve yeni enerji teknolojisine sahip amiral gemisi hibrit SUV’yi tanıttı. Geely’nin en son hibrit SUV’si Galaxy M9, Thor EM-P süper hibrit sistemiyle donatılmış ve düşük pil şarjıyla çalışırken 100 km’de yalnızca yaklaşık 4.5 litre tüketerek güçlü yakıt verimliliği sağlıyor.

Geely hibrit SUV Galaxy M9

Çinli otomobil üreticisi Geely, yeni hibrit SUV’si Galaxy M9’u tanıttı ve Geely Auto alt markasının bir milyon adetlik satış rakamını aşmasıyla önemli bir dönüm noktasının yanı sıra lansmanı da gerçekleştirdi. Geely’nin GEA Evo yerel mimarisi üzerine inşa edilen Galaxy M9, yeni enerji teknolojisini ve akıllı özellikleri düşünceli bir şekilde entegre ederek tam boy SUV deneyimini yükseltmek için tasarlandı.

Milano’daki bir etkinlikte küresel olarak lanse edilen aracın tasarımı, Çin ve çağdaş küresel estetiğin bir birleşimidir. M9’un müthiş boyutu 17,07 ft uzunluğa, 6,55 ft genişliğe ve 5,9 ft yüksekliğe sahiptir. Etkileyici özellikleri arasında 30 inç entegre ekran ve yapay zeka destekli akıllı kabin bulunmaktadır.

Thor EM-P süper hibrit sistemiyle donatılan Geely Galaxy M9, sadece 4,5 saniyede 0’dan 100 km hıza ulaşıyor ve toplamda 1500 km’den fazla sürüş menzili sunuyor.  Araç ayrıca Lotus tarafından ayarlanmış yapay zeka destekli dijital şasi ve gelişmiş sürücü desteği ve gelişmiş sürüş stabilitesini destekleyen Çince’de Qianli Haohan olarak bilinen G-Pilot H5 akıllı güvenlik sistemine sahip.

Galaxy M9 ayrıca, Geely’nin daha geniş G-Pilot paketi içinde orta seviye bir seçenek olarak konumlandırılan G-Pilot H5 destekli sürüş sistemiyle birlikte gelir. Sistem, BYD’nin ‘God’s Eye’ akıllı sürüş platformuna benzer bir dizi özellik sunan beş seviyeli akıllı sürüş kabiliyeti içerir: H1, H3, H5, H7 ve H9.

G-Pilot H5, 11 kamera, 3 milimetre dalga radarı ve 1 LiDAR ünitesi içeren sağlam bir sensör kurulumuyla donatılmıştır ve yüksek çözünürlüklü haritalara güvenmeden Otopilotta (NoA) tam senaryo, kapıdan kapıya Navigasyon sağlıyor.

Akıllı bina cephesi Flectuation ısı düzenlemesi yapıyor

0

FlectoLine sistemi, uluslararası Flectuation araştırma projesinin bir parçası olarak Almanya’nın Stuttgart ve Freiburg üniversiteleri arasındaki bir ortaklık aracılığıyla geliştiriliyor. FlectoLine cephesi bir binanın pencerelerinden ne kadar güneş enerjisinin geçeceğini otomatik olarak düzenlemek için sadece bir değil iki biyolojik olarak ilham alan mekanizma kullanıyor.

Akıllı bina cephesi Flectuation

Son iki yıldır, Baden-Württemberg eyaletindeki Freiburg Üniversitesi Botanik Bahçesi’ndeki bir serada bir prototip cephe kullanılıyor. Kurulumun arkasındaki bilim insanları, bu ayın başlarında ilk kez düzenlenen Baden-Württemberg Biyolojik Esinli Yenilikler Ödülü’nde özel bir ödüle layık görüldüler.

83,5 metrekare (899 ft kare) büyüklüğündeki prototip, seranın bir tarafındaki pencerelerin dışını kaplıyor. Bir dizi gölgelendirme elemanından oluşur ve her biri birbirinden ayrılabilen veya birlikte katlanabilen iki elyaf takviyeli termoplastik kanattan oluşur.

Elemanlar genel olarak kesinlikle bir Venüs sinekkapanındaki tuzakları anımsatır, ancak aslında başka bir etçil bitki olan su çarkının (Aldrovanda vesiculosa) av yakalama uzantılarından esinlenmişlerdir. Bununla birlikte, her bir kanatçığın tabanındaki pnömatik “menteşe bölgesi” çizgili böceğin (Graphosoma italicum) şekil değiştiren kanatlarındaki damarlardan esinlenmiştir. Bu esnek elastik menteşeye hava pompalandıkça yapı genişler ve daha sert ana kanatçığın bir tarafa doğru katlanmasına neden olur.

Her bir elemandaki iki kanatçık aynı anda her iki tarafa doğru katlandıkça, güneş ışığının pencereden geçmesini engeller ve binanın iç kısmının serin kalmasına yardımcı olur. Sıcak havalarda, bu eylem ne kadar klimaya ihtiyaç duyulduğunda büyük bir fark yaratabilir.

Daha soğuk havalarda kanatlar içeriye doğru katlanır, böylece ortada buluşurlar – bu eylem menteşe bölgelerine hava akışının kapatılmasıyla tetiklenir. Elemanlar daha sonra pencereden geçen odayı ısıtan güneş ışığının miktarını en üst düzeye çıkarır ve binanın ısıtma sistemine olan talepleri azaltıyor.

Xiaomi, giyilebilir teknolojide Apple’ı geride bıraktı!

Xiaomi, 2021 yılından bu yana ilk kez bu konuma ulaşırken, bu başarının ardında stratejik ürün geliştirmeleri ve agresif fiyat politikaları bulunuyor.

Canalys’in raporuna göre, giyilebilir cihaz pazarı toparlanma sinyalleri veriyor. 2025’in ilk çeyreğinde dünya genelindeki sevkiyatlar bir önceki yıla göre yüzde 13 artarak 46,6 milyon adede ulaştı. Bu büyümede en büyük pay, uygun fiyatlı temel bilekliklere olan talebin artmasıyla özellikle gelişmekte olan pazarlardan geldi.

Xiaomi bu pazarlarda gösterdiği başarıyla ön plana çıkıyor. Canalys analisti Jack Leathem’e göre, Xiaomi’nin Mi Band ve Redmi Watch serileri, daha şık tasarımlar ve gelişmiş veri özellikleriyle güncellendi. Ayrıca şirketin ürün kategorileri arasında kurduğu koordinasyon ve HyperOS ile cihazlar arası entegrasyon, Xiaomi’yi rakiplerinden ayıran en önemli faktörler arasında.

Xiaomi, cihaz sevkiyatlarında dev bir büyüme kaydetti

Xiaomi, ilk çeyrekte 8,7 milyon adet cihaz sevkiyatıyla geçen yıla göre yüzde 44’lük bir büyüme kaydetti. Bu başarıda özellikle Redmi Band 5 modeli büyük rol oynadı. Apple ise aynı dönemde 7,6 milyon adet Apple Watch sevkiyatıyla yüzde 5’lik sınırlı bir artış gösterdi. Apple’ın pazar payı yüzde 16’ya gerilerken, Xiaomi yüzde 19 ile zirveye yerleşti.

Apple’ın son iki yıldır küresel ölçekte düşüşte olduğu belirtiliyor. Ancak şirketin, Apple Watch’un onuncu yılına özel olarak 2025’in ikinci yarısında kapsamlı bir ürün güncellemesiyle yeniden ivme kazanması bekleniyor. Sağlık odaklı ve entegre ekosistem yaklaşımı, Apple’ın uzun vadeli stratejisinin temelini oluşturmaya devam ediyor.

Samsung, Huawei ve Garmin de bu yarışın içinde

Huawei, GT ve Fit serilerindeki başarı sayesinde 7,1 milyon adet sevkiyatla üçüncü sıradaki yerini korudu. Şirketin Huawei Health uygulaması da küresel kullanıcı tabanını genişletmeye devam ediyor. Dördüncü sıradaki Samsung ise yüzde 74 gibi etkileyici bir büyüme oranı yakalayarak 4,9 milyon sevkiyat gerçekleştirdi. Samsung, gelişmekte olan ülkelerde temel bilekliklere, gelişmiş pazarlarda ise yüksek segment akıllı saatlere odaklanarak dengeli bir strateji izliyor.

Listenin beşinci sırasında ise Garmin yer alıyor. Şirket, 1,8 milyon adet sevkiyatla geçen yıla göre yüzde 10 büyüme kaydetti. Sağlık ve spor odaklı ürünleriyle daha niş bir kullanıcı kitlesine hitap eden Garmin, istikrarlı büyümesini sürdürüyor.

2025 yılı, giyilebilir cihaz pazarında sadece cihaz özelliklerinin değil, aynı zamanda ekosistem stratejilerinin de belirleyici olduğu bir yıl olacak gibi görünüyor. Xiaomi’nin yükselişi, uygun fiyatlı ve entegre teknolojilere olan talebin artığını gösteriyor. Apple, sadık kullanıcı kitlesine güvense de, inovasyon ve fiyat/performans dengesi konularında rakiplerinden daha fazlasını yapmak zorunda kalabilir. Samsung ve Huawei gibi markalar ise bu rekabetten güçlenerek çıkmak için agresif adımlar atmaya devam ediyor.

X, veri merkezi yangınının ardından nihayet toparlanmaya başladı!

X bünyesindeki geliştirici platformunda yer alan bilgilere göre, Perşembe günü öğleden önce başlayan site genelindeki kesinti, Cuma günü sabah saatlerinde resmi olarak sona erdi. Ancak bazı kullanıcılar için oturum açma işlemlerinde hâlâ performans sorunları yaşandığı belirtildi.

Kesinti sırasında kullanıcılar doğrudan mesajlara erişim başta olmak üzere birçok temel özelliğe ulaşmakta zorlandı. Downdetector.com gibi kesinti izleme platformlarında, hizmet aksaklığına dair raporlar ciddi artış gösterdi. Şirketten yapılan son açıklama Perşembe öğleden sonra gelmiş ve sorunun bir veri merkezi arızasından kaynaklandığı duyurulmuştu. Ancak X, o saatten bu yana kamuoyuna yeni bir resmi açıklama yapmadı.

Söz konusu kesintinin nedeni hâlâ netleşmemişken, yaşananlar Oregon’daki bir veri merkezinde çıkan yangınla ilişkilendiriliyor. Wired dergisine göre, Perşembe sabahı 10:21 sularında Portland yakınlarındaki bir X veri merkezinde yangın çıktı ve itfaiye ekipleri olay yerine müdahale etti. Yangının çıkış nedeninin, veri merkezinde bulunan bataryalar olduğu düşünülüyor. Olayın ardından yangın söndürme çalışmaları saatlerce sürdü. X, yangınla ilgili henüz kamuoyuna bir açıklama yapmadı.

Bu olay, X’in veri merkeziyle ilgili yaşadığı ilk sorun değil. Elon Musk’un 2022 yılında şirketi devralmasından kısa bir süre sonra, mühendislerin uyarılarına rağmen California’daki sunucular hızla Oregon’daki tesise taşınmıştı. Bu hızlı taşınma süreci, aylar süren teknik sorunlara ve Federal Ticaret Komisyonu tarafından başlatılan bir soruşturmaya yol açmıştı. Musk’un biyografisinde yer alan bilgilere göre, mühendislerin “aylar sürecek bir iş” olarak nitelendirdiği bu operasyon, sadece haftalar içinde tamamlandı ve sistemde ciddi istikrarsızlıklara neden oldu.

Twitter web sitesi giriş

X platformundaki sıkıntılar, kullanıcıların güvenini zedeliyor

X, hâlâ bazı özelliklerde performans sorunları yaşamaya devam ediyor. Özellikle giriş sistemlerinde “degraded performance” yani sınırlı kapasiteyle çalışma durumu bildiriliyor. Şirketin, bu tür teknik sorunlarla sık sık karşılaşması, kullanıcı güvenini ve platformun kurumsal itibarını zedeliyor.

Veri merkezlerinin yeterli yedekleme ve yangına karşı koruma sistemlerine sahip olup olmadığı, bundan sonraki süreçte kamuoyunun dikkatle takip edeceği bir diğer konu olabilir. X’in, teknik altyapısını daha sürdürülebilir ve güvenli hâle getirmeye yönelik adımlar atıp atmayacağı ise merak konusu.

Şirketin yangın ve kesintiyle ilgili resmi açıklama yapmaması, sosyal medya devinin şeffaflık konusunda hâlâ sınıfta kaldığını gösteriyor. Gelişmeler, X’in teknik altyapısını yeniden gözden geçirmesini zorunlu kılabilir.

Amazon, AI zeka destekli yeni bir özelliği test etmeye başladı!

Şu anda ABD’de az sayıda Amazon kullanıcısına sunulan bu özellik, kullanıcıya ürün hakkında bilgi veren bir sesli rehber gibi çalışıyor. Ancak bu rehber bir insan değil, yapay zekâ tarafından oluşturuluyor.

Amazon, bu yeni alışveriş uzmanlarının; ürün sayfalarındaki açıklamalardan, kullanıcı yorumlarından ve internet üzerindeki genel bilgilerden derlenen verilerle özet sunduğunu belirtiyor. Tanıtımlar, Google’ın AI destekli sesli özetlerine benzer şekilde, bir podcast havasında ilerliyor. Şirket, bu sistemin alışverişi kolaylaştırmak için araştırma yapma sürecini kısalttığını savunsa da, kullanıcı deneyimleri bunun tartışmalı olduğunu gösteriyor.

Amazon’un en çok eleştirildiği konulardan biri sahte kullanıcı yorumları. Yapılan araştırmalar, Amazon’daki ürün yorumlarının %40’a varan oranının sahte olabileceğini öne sürüyor. Bu da akıllara şu soruyu getiriyor: AI sunucular bu sahte yorumları da mı temel alıyor?

Şirket, yaptığı açıklamada sıfır tolerans politikası uyguladığını ve sahte yorumlarla mücadele eden güçlü sistemleri bulunduğunu belirtti. Ayrıca mağazada görüntülenen ürünlerin %99’undan fazlasında yalnızca gerçek yorumların yer aldığı da iddia edildi. Ancak Amazon, AI sunucuların bu yorumları işlerken ekstra bir doğrulama katmanı içerip içermediği konusunda net bir bilgi paylaşmadı.

Her sesli özet, kullanıcıya AI tarafından oluşturulduğunu hatırlatarak başlıyor. Ardından, yardımcı bir arkadaş gibi konuşan yapay sunucu, ürün hakkında önemli bilgileri aktarıyor.

Bu özellik, özellikle görme engelli kullanıcılar için faydalı olabilir. Yazılı içeriklerin yerine sesli anlatımlar sayesinde ürün hakkında bilgi edinmek çok daha erişilebilir hale geliyor. Ancak Amazon’un bu özelliği tanıtırken erişilebilirlik odaklı bir mesaj vermemesi, bu potansiyelin göz ardı edildiğini gösteriyor.

Deneyen kullanıcıların bazıları, AI sunucuların verdiği bilgilerin zaman açısından verimsiz olduğunu ifade ediyor. Basit bir yorum okuma veya ürün açıklamasını inceleme işlemi, yapay zekânın sunduğu dakikalar süren sesli anlatımlardan çok daha kısa sürebiliyor. Ayrıca, alışveriş sırasında kullanıcıların çoğu çoklu görev yapmıyor ya da rastgele para harcamıyor. Bu da özelliğin kitleler için ne kadar işlevsel olacağı konusunda soru işaretleri yaratıyor.

Trump’ın teknoloji ile arası pek iyi değil

0

Başkan Donald Trump, nükleer enerji hakkında bir basın toplantısı sırasında telefonunun çalmasını durdurmakta büyük bir zorluk çekti. Bu, 78 yaşındaki başkanın teknolojiyle hiç iyi olmadığını hatırlatan son şey. Trump, ABD’ye gelen mallara uyguladığı felç edici tarifelerden bahsediyordu ve bu tarifeler birçok Amerikalı tüketici için ürün fiyatlarını artırdı. Beyaz Saray etkinliği sırasında telefonu çaldı.

Trump: “Bu bir telefon görüşmesi, sakıncası var mı?” dedi. Trump telefonuna baktı ve sağa doğru kaydırdı ve aramayı kapatamadı. Daha sonra bir gülümsemeyle ve telefonu masasının üzerine yüzü aşağı bakacak şekilde koydu.

Trump’ın teknoloji ile imtihanı sürüyor

Telefon tekrar çalmadan önce 10 saniye bile geçmedi ve ağzı açık bir şekilde telefonu açtı ve “başka bir Kongre Üyesi” dedi. Trump, ikinci denemede telefonunu sessize almada daha şanslı görünüyordu. Zil sesini düzgün bir şekilde kapatmak için yan tuşlara birkaç kez bastı.

Trump’ın bir iş yapmak için bir bilgisayarın önüne oturduğuna dair hiçbir kanıt yok. Trump’ın tweetlerini gündüz dikte ettiği ve geceleri kendisi göndermeyi tercih ettiği biliniyor. Trump 2022’de birçok suçundan yargılandığında, kişisel avukatı Alina Habba’nın New York mahkemesine e-posta veya mesaj kullanmadığını söylediği bildirildi.

Habba, CNN’e göre “Başkan Trump e-posta göndermiyor. Kısa mesaj atmıyor. Evinde veya başka bir yerde iş bilgisayarı yok” dedi. Habba şu anda New Jersey Bölgesi için ABD Savcılığı görevini yürütüyor. Aslında Trump onu şaşırtan teknoloji dolu bir dünyada yaşıyor. Mart ayında Beyaz Saray’da Elon Musk’ın arabaları için bir reklam gösterisi düzenlerken, Trump bir Tesla’da otururken “her şeyin bilgisayarı” diye bir şekilde ağzından kaçırmıştı

Trump ayrıca, özellikle bitcoin gibi şeylere karşı olduğu zamanlarda, kripto paralar hakkında son derece garip bir şekilde konuştu. CBS News’e göre, başkan, bunun kendisine kelimenin tam anlamıyla milyarlarca dolar kazandırabileceğini anladığı anda tavrını değiştirdi. Trump, kendi kripto para birimi $TRUMP’ın en büyük alıcılarından bazıları için bir akşam yemeği bile verdi ve görevdeki bir başkanın şimdiye kadar yaptığı en şok edici hareketlerden birini yaptı.

Dell siber güvenlik yeniliklerini tanıttı

0

Dell, işletmelerin yapay zekayı kolayca dağıtmasına, ölçeklendirmesine ve yönetmesine yardımcı olmayı amaçlayan bir hamleyle AI Factory ürün gamında bir dizi güncelleme duyurdu. Yıllık Technologies World konferansında tanıtılan güncellemeler arasında yeni yapay zekalı bilgisayarlar, enerji açısından verimli veri merkezi yenilikleri ve Nvidia, Meta, Google ve AMD gibi önde gelen yapay zeka şirketleriyle iş birliklerinin genişletilmesi yer alıyor.

Dell siber güvenlik ile güçleniyor

Yeni özellikler, yüksek operasyonel maliyetler ve veri güvenliği konusundaki endişeler gibi temel dağıtım engellerini ele alarak yapay zeka erişilebilirliğini iyileştirmek üzere tasarlandı. McKinsey’den alınan rakamlara atıfta bulunan Dell, ilerlemelerin kuruluşların %92’sinin önümüzdeki üç yıl içinde AI yatırımlarını artırmayı beklemesine yanıt verdiğini söyledi. Teknolojinin benimsenmesinin önündeki temel engelleri ele alarak Dell, kendisini bu dönüşümün temel bir kolaylaştırıcısı olarak konumlandırıyor.

Dell Technologies’in operasyon direktörü Jeff Clarke: “Çığır açan yapay zeka bilgisayarlarından son teknoloji veri merkezi çözümlerine kadar en son yapay zeka geliştirmelerimiz, her ölçekteki kuruluşun yapay zekayı sorunsuz bir şekilde benimsemesine, daha hızlı içgörüler elde etmesine, verimliliği artırmasına ve sonuçlarını hızlandırmasına yardımcı olmak için tasarlandı” dedi.

Clarke, söz konusu güncellemelerin, geçen yıldan bu yana Dell’in AI Factory’sine sunulan 200’den fazla ürün güncellemesinin en sonuncusu olduğunu sözlerine ekledi. Güncellemeler arasında Dell’in en son AI PC’si olan Pro Max Plus da yer alıyor. Qualcomm çıkarım kartıyla desteklenen cihaz, genellikle bulutta çalıştırılan büyük modeller için güçlü cihaz içi çıkarım sağlıyor.

Dell ayrıca veri merkezi soğutma enerjisi maliyetlerini %60’a kadar azaltacak yeni bir soğutma sistemi, veri hazırlamayı basitleştiren genişletilmiş veri gölü özellikleri ve Dell’in dünyanın en hızlı paralel dosya sistemi olduğunu söylediği Project Lightning’i tanıttı.

Şirket ayrıca, hassas iş akışlarını ve modelleri güvence altına almak isteyen kuruluşlara hizmet vermeyi amaçlayan, yapay zeka altyapısı, uygulamaları ve verileri için tam kapsamlı koruma sağlayan Yapay Zeka Güvenlik ve Dayanıklılık Hizmetleri’ni de kullanıma sunuyor.

İşe alım platformu e-posta adreslerini sızdırdı

Popüler bir Hint istihdam web sitesi olan Naukri.com, platformunu kullanarak çevrimiçi yetenek aramak ve İşe alım platformu e-posta detaylarını ifşa eden bir hatayı düzeltti. Güvenlik araştırmacısı Lohith Gowda tarafından keşfedilen sorun, Naukri’nin Android ve iOS uygulamalarında kullandığı API’yi etkiledi. API, Naukri’nin platformunda potansiyel adayların profillerini ziyaret eden İşe alım platformu e-posta adreslerini ifşa etti. Sorun şirketin web sitesini etkilemiyor gibi görünüyor.

İşe alım platformu e-posta sızıntısı yaşadı

Gowda: “İfşa edilen Naukri e-posta kimlikleri hedefli kimlik avı saldırıları için kullanılabilir ve işe alımcılar aşırı miktarda istenmeyen e-posta ve spam alabilir” dedi. İfşa edilen e-posta kimliklerinin genel ihlal veritabanlarına veya spam listelerine eklenebileceğini ve toplu e-posta adresi kazımanın otomatik bot kötüye kullanımına veya dolandırıcılığa yol açabileceğini de sözlerine ekledi.

Kaynaklar, araştırmacının hatayla ilgili ayrıntıları paylaşmasının ardından ifşayı doğruladı. Araştırmacı, sorunun bu hafta başında düzeltildiğini TechCrunch’a doğruladı ve Naukri de bunu Cuma günü doğruladı. Naukri’nin ana şirketi InfoEdge’de BT altyapı başkanı olan Alok Vij e-posta yoluyla: “Tespit edilen tüm geliştirmeler uygulandı ve sistemlerimizin güncel ve dayanıklı kalmasını sağladı. Ekiplerimiz kullanıcı verilerinin bütünlüğünü etkileyen herhangi bir olağan etkinlik tespit etmedi” frfi.

Mart 1997’de kurulan Naukri.com, işe alım uzmanlarını, işverenleri ve iş arayanları birbirine bağlamaya yardımcı olan Hindistan’ın en iyi sınıflandırılmış işe alım web sitesidir. Site, Hindistan dışında Orta Doğu’da Naukrigulf.com adıyla varlığını sürdürüyor. Vij: “İşe alım uzmanı profillerimizin belirli özellikleri, kullanıcıların profillerine kimlerin erişebildiğini bilmelerini sağlamak için herkese açık olacak şekilde tasarlanmıştır. Düzenli denetimler ve güvenlik değerlendirmeleri yapıyoruz” dedi.

Adidas veri ihlali iddialarını doğruladı

Küresel spor giyim markası Adidas, üçüncü taraf bir müşteri hizmetleri sağlayıcısı aracılığıyla erişilen tüketici bilgilerini içeren bir veri ihlalini doğruladı. Şirket, olayda hiçbir parola veya ödeme kartı bilgisinin tehlikeye atılmadığını açıkladı.

Adidas veri ihlali yaşadı

Yayınlanan bir açıklamada, Alman çokuluslu şirket yetkisiz bir dış tarafın, dış bir hizmet sağlayıcısında saklanan müşteri iletişim bilgilerine eriştiğini açıkladı. İhlal, daha önce Adidas’ın müşteri hizmetleri ekibine ulaşan tüketicileri etkiliyor. Şirket: “Olayı kontrol altına almak için hemen adımlar attık ve önde gelen bilgi güvenliği uzmanlarıyla iş birliği yaparak kapsamlı bir soruşturma başlattık” dedi.

Adidas şu anda verileri ifşa olmuş olabilecek kişileri bilgilendirme sürecinde. Şirket, tüketici gizliliğini koruma ve sağlam güvenlik önlemlerini sürdürme taahhüdünü yineledi. Tehlikeye atılan verilerin kişisel iletişim bilgilerini içerdiği anlaşılıyor, ancak Adidas etkilenen müşteri sayısını açıklamadı.

Bu arada, benzer bir haberde, Generative AI (GenAI) endüstrileri altüst etmeye devam ederken, dijital güvenlikte küresel bir lider olan Thales’in yakın zamanda yaptığı bir ankete göre, Hintli kuruluşların yaklaşık %70’i artık bunun hızlı evrimini en acil güvenlik sorunu olarak görüyor. Diğer önemli endişeler arasında GenAI sistemlerinin bütünlüğü (%66) ve güvenilirliği (%55) yer alıyor.

Görüşler, veri güvenliğindeki temel eğilimleri ve tehditleri inceleyen 2025 Thales Veri Tehdit Raporu’ndan geliyor. Rapor, GenAI’nin eğitim, çıkarım ve içerik oluşturma gibi görevlerde kullanılan büyük miktarda yüksek kaliteli ve genellikle hassas verilere olan bağımlılığının veri koruması için riskleri nasıl artırdığını vurguluyor.

D-Wave kuantum bilgisayar rekabetini kızıştırıyor

0

Kuantum hesaplama öncüsü D-Wave Quantum, altıncı nesil kuantum bilgisayarı Advantage2’nin genel kullanıma sunulduğunu duyurdu. Şirket, Advantage2’nin önceki sistemine kıyasla kat kat daha fazla performans sunduğunu ve şirketin optimizasyon problemlerinde başarabileceği görevleri genişlettiğini söyledi. Şirket, bu terimin oldukça tartışmalı geçmişine rağmen, makinenin uzun zamandır aranan kuantum “üstünlüğü” hedefine bile ulaştığını söylüyor.

D-Wave kuantum bilgisayar tarafında eni duyuru yaptı

D-Wave CEO’su Alan Baratz, Zoom üzerinden yaptığı bir röportajda “Bu hem D-Wave hem de kuantum hesaplama endüstrisi için gerçekten tarihi bir an. Temel olarak, teknolojimiz klasik olarak dokunulamayan bir şey yapıyor” dedi.

Baratz: “Üretimden çalışan müşterilerimiz var, bugün teknolojimizden değer elde ediyoruz. Ve yaptığımız her şey onu kullanımı kolay hale getirmek, böylece müşterilerimiz yüksek çalışma süresine sahip oluyor ve ihtiyaçlarına çok duyarlı olabiliyor. Bu bizi sektörün geri kalanından temelde farklılaştırıyor” dedi. Aynı röportajda D-Wave’in baş geliştirme sorumlusu Trevor Lanting: “Temelde performansta büyük bir sıçrama” dedi.

Advantage2, selefinden birden fazla vektörde gelişiyor. En önemlisi, 4.400 kübitin her birinden diğer kübitlere toplam 20 bağlantı yaparak, orijinal Advantage’daki 15 bağlantıdan, şirket “tutarlılık süresini”, kuantum durumu çökmeden önce bir çıktı elde etmek için kuantum hesaplamalarının ölçülebileceği dar pencereyi iki katına çıkarabiliyor.

Lanting: “Tutarlılığı iki katına çıkarmak, cevapları çok daha hızlı hale getiriyor” diye belirtti. Bu çelişkili gelebilir, ancak daha uzun tutarlılık daha fazla doğruluğa yol açar ve bu nedenle her şey kabul edilebilir kalitede bir cevaba ulaşmak için ne kadar zaman gerektiğiyle ilgilidir. D-Wave, rakipleri IonQ ve Rigetti Computing’in makineleri de dahil olmak üzere diğer kuantum hesaplama projelerinin çoğundan büyük ölçüde sıyrılıyor.

Çin uzayda bilgisayar ağı kuruyor

0

Çin uzaya gidecek bir yapay zeka süper bilgisayarı fırlatıyor. South China Morning Post’un bildirdiğine göre, sözde “Üç Cisimli Bilgisayar Takımyıldızı” projesi planlanan 2.800 uydunun ilk 12’sini kuzeybatı Çin’deki Jiuquan Uydu Fırlatma Merkezi’nden fırlattı.

Çin uzayda bilgisayar ağı ile hizmet verecek

Yörüngesel süper bilgisayar ağı tamamlandığında, bilgileri Dünya’ya iletmek ve ardından uzaya yedeklemek için karasal bilgi işlem tesislerine güvenmek yerine yörüngede hızlı veri işleme olanağı sağlayacak. Ayrıca, yer tabanlı bilgisayarların serin kalmak için ihtiyaç duyduğu bol miktarda suya da ihtiyaç duymuyor. SCMP’nin belirttiğine göre, her uydu yörüngede ham verileri işleyebilen sekiz milyar parametreli bir yapay zeka modeli taşıyor. Uyduların saniyede bir kentilyon işlemlik muazzam bilgi işlem gücüyle eşleştirildiğinde, takımyıldızın tamamlandığında dünyanın en güçlü karasal süper bilgisayarlarıyla rekabet etmesi bekleniyor.

Kuzeybatı Çin’deki Jiuquan Uydu Fırlatma Merkezi’nden fırlatılan her uydu, takımyıldızın fırlatılmasına yardımcı olan ADA Space girişiminin açıklamasına göre, gama ışını patlamalarını tespit etmekten acil servisler ve diğer endüstriler için Dünya arazisinin “dijital ikizlerini” oluşturmaya kadar her şeyi yapabilen benzersiz bilimsel yükler taşıyor.

Yörüngesel bilişim kavramı yeni bir şey olmasa da, Harvard gökbilimcisi Jonathan McDowell’ın SCMP’ye söylediğine göre, bu proje “gambitin ilk önemli uçuş testi” niteliğinde. McDowell’ın da belirttiği gibi, teorik uzay bulut bilişim projeleri şu anda “çok moda” ve Axiom Space ve Jeff Bezos’un Blue Origin gibi özel şirketler kendi yörüngesel bilişim uydularını planlıyor.

Uluslararası Enerji Ajansı’na göre 2026 yılına kadar Japonya kadar enerji kullanma yolunda olan karasal veri merkezlerinin aksine, yörüngesel veri merkezleri güneş enerjisini kullanabilir ve ısılarını uzaya yayarak enerji ihtiyaçlarını ve karbon ayak izlerini azaltabilir. Çin’in yörüngesel süper bilgisayarı, 2.800 uydudan ilkinin fırlatılmasıyla ülkeyi rakip ülkeler arasındaki uzay yarışında ABD’nin önüne taşıdı; ancak hangisinin önce bitiş çizgisini geçeceği henüz bilinmiyor.

Yapay zeka sohbet robotları kullanıcı verilerinizi alıyor!

0

Tüm yapay zekaların en açgözlü olanı, kullanıcı veri türlerinin %90’ını yutuyor. Birçok insan gibi, soruları yanıtlamak, içerik oluşturmak ve bilgi toplamak için yapay zekaya yönelebilirsiniz. Ancak dedikleri gibi, her zaman ödenmesi gereken bir bedel var. AI durumunda, bu kullanıcı verileri anlamına gelir. VPN ve güvenlik hizmeti Surfshark, yeni bir raporda çeşitli AI’ların sizden hangi tür verileri topladığını ve hangilerinin en fazla miktarda veri topladığını analiz etti. Burada özellikle yapay zeka sohbet robotları dikkat çekiyor.

Yapay zeka sohbet robotları kullanıcı verilerini yutuyor

Surfshark, raporu için 10 popüler AI sohbet robotuna baktı. ChatGPT, Claude AI, DeepSeek, Google Gemini, Grok, Jasper, Meta AI, Microsoft Copilot, Perplexity, Pi ve Poe. Analiz, Apple’ın App Store’undaki her uygulamanın gizlilik ayrıntılarını ve DeepSeek ve ChatGPT’nin gizlilik politikalarını kontrol etti. Amaç, her uygulamanın kaç tür veri topladığını, sizinle bağlantılı verileri toplayıp toplamadığını ve uygulamanın üçüncü taraf reklamları kullanıp kullanmadığını belirlemekti. AI sohbet robotları bu süreçte önemli bir yer tutuyor.

Surfshark, iletişim bilgileri, sağlık ve zindelik, finansal bilgiler, konum, hassas bilgiler, kişiler, kullanıcı içeriği, geçmiş, tanımlayıcılar, teşhisler, kullanım verileri ve satın alımlar dahil olmak üzere 35 farklı veri türüne odaklandı. Bir örnek olarak, hassas bilgiler ırksal veya etnik veriler, cinsel yönelim, hamilelik veya doğum bilgileri, engellilik, dini veya felsefi inançlar, sendika üyeliği, siyasi görüş, genetik bilgiler veya biyometrik verileri içerir. Yapay zeka sohbet robotları tarafından toplanan bu veriler, kullanıcı güvenliğini tehdit edebilir.

10 AI uygulamasının hepsi bir tür kullanıcı verisi toplar. Toplanan veri türlerinin ortalama sayısı 35’ten 13’tü. Uygulamaların yaklaşık %45’i konumunuzu toplar. Yaklaşık %30’u kullanıcı verilerini izler, bu da uygulamadan toplanan bilgilerin hedefli reklamlar sunmak veya bir veri aracısıyla paylaşmak için üçüncü taraf verileriyle bağlantılı olduğu anlamına gelir. Bu durum, yapay zeka sohbet robotlarının ne kadar veri topladığını göstermektedir.

Valve CEO’su beyin çipi için önemli bir aşamayı geçti

0

Valve CEO’su Gabe Newell’ın Neuralink rakibi ilk beyin çipi için artık az bir zaman kaldı. Gizli girişim, birden fazla eş zamanlı küçük beyin implantının bir taneden daha iyi olabileceğini düşünüyor. Half-Life ve DOTA 2 ile Counter-Strike’ın ve önde gelen PC oyun dağıtım platformu Steam’in arkasındaki şirket olan Valve’ın kurucu ortağı ve CEO’su Gabe Newell, beyninizin PC’nize daha fazla bağlı olması gerektiği fikriyle uzun zamandır uğraşıyor.

Bu fikir, on yıldan fazla bir süre önce şirket içi psikologların insanların video oyunlarına verdiği biyolojik tepkileri incelemesiyle başladı; Valve bir zamanlar ilk VR başlığı için kulak memesi monitörlerini düşünmüştü. Şirket, 2019’daki GDC’de oyun için beyin-bilgisayar arayüzleri fikrini kamuoyuna açıkladı. Ancak Newell fikri devretmeye karar verdi. Aynı yıl, sessiz sedasız yeni bir beyin-bilgisayar arayüzü girişimi olan Starfish Neuroscience’ı bünyesine kattı; bu girişim, bu yılın ilerleyen zamanlarında ilk beyin çipini üretme planlarını açıkladı.

Valve CEO’su beyin çipi için uzun süredir çalışıyor

Valve gözlemcisi Brad Lynch tarafından fark edilen Starfish’in ilk blog yazısı, henüz tam bir implanttan bahsetmediğimizi açıkça ortaya koyuyor. Bu parça, beyin aktivitesini kaydetmek ve beyni uyarmak için tasarlanmış özel “elektrofizyoloji” çipi. Ancak Starfish, onu çalıştıracak sistemleri veya onu bir kişinin kafasına yerleştirecek parçaları zaten inşa ettiğini iddia etmiyor.

Starfish nöromühendisi Nate Cermak (kendilerininkini kalınlaştırarak) “İlk çiplerimizin 2025 sonlarında gelmesini bekliyoruz ve böyle bir çipin yeni ve heyecan verici yollar açacağı işbirlikçiler bulmakla ilgileniyoruz” diye yazıyor ve Starfish’in kablosuz güç veya hatta son beyin implantı için diğer şirketlerle ortaklık kurabileceğini öne sürüyor. Ancak Starfish, hedefin rakiplerinden daha küçük ve daha az invaziv bir implant, tek bir bölge yerine “birden fazla beyin bölgesine eş zamanlı erişim sağlayan” ve pil gerektirmeyen bir implant olduğunu yazıyor. Starfish, “normal kayıt” sırasında sadece 1,1 miliwatt kullanarak bunun yerine kablosuz güç iletimiyle çalışabileceğini söylüyor.

İşte çipin güncel teknik özellikleri:

  • Düşük güç: Normal kayıt sırasında toplam 1,1 mW güç tüketimi
  • Fiziksel olarak küçük: 2 x 4 mm (0,3 mm aralıklı BGA)
  • Hem kayıt (sivri uçlar ve LFP) hem de stimülasyon (iki fazlı darbeler) yeteneğine sahip
  • 32 elektrot bölgesi, 18,75 kHz’de 16 eş zamanlı kayıt kanalı
  • Rasgele elektrot çiftlerinde stimülasyon için 1 akım kaynağı
  • Yerleşik empedans izleme ve stimülasyon voltajı geçiş ölçümü
  • Dijital yerleşik veri işleme ve sivri uç tespiti, cihazın düşük bant genişliğine sahip kablosuz arayüzler üzerinden çalışmasını sağlar. TSMC 55nm prosesinde üretilmiştir

Yapay zeka insan ticaretini önlemede kullanılabilecek

0

Manufacturing & Service Operations Management dergisindeki yeni bir araştırma, insan ticaretinin gerçekte başladığı yere, yani işe alıma odaklanıyor. Pennsylvania Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, milyonlarca çevrimiçi reklamı analiz etmek için makine öğrenimini kullanarak aldatıcı iş tekliflerini ticaret ağlarına bağlayan kalıpları ortaya çıkardı. İşe alım ve satış noktaları arasındaki bağlantıları haritalayarak, çalışma gizli bir tedarik zincirini ortaya çıkarıyor; bu artık insan ticareti sürecinin daha erken aşamalarında açığa çıkarılıp kesintiye uğratılabilir.

İnsan ticareti büyük bir sorun

Pennsylvania Üniversitesi’nden Hamsa Bastani: “Veri bilimini derin web analiziyle birleştirerek, insan ticareti ağlarını ortaya çıkarmaya ve kolluk kuvvetlerine sömürü gerçekleşmeden önce müdahale etmeleri için araçlar sağlamaya yardımcı oluyoruz. Araştırmamız, insan ticaretinin gizli tedarik zincirlerini ortaya çıkarıyor ve işe alımın genellikle savunmasız topluluklarda sahte vaatlerle başladığını gösteriyor” diyor.

“Makine Öğrenmesiyle İnsan Ticareti Tedarik Zincirlerinde İnsan Ticareti Riskini Açığa Çıkarmak” adlı çalışma, tacirlerin çoğu zaman insanların satışlarının gerçekleştiği büyük şehirler yerine, banliyö toplulukları gibi ekonomik olarak savunmasız bölgelerden kurbanları cezbettiğini buldu. Bu şaşırtıcı keşif, ticaret ağlarının nasıl işlediği ve müdahalelerin nereye odaklanması gerektiği konusundaki tartışmayı değiştiriyor. Araştırmacılar, yalnızca ticareti satışlarının en görünür olduğu kent merkezlerini hedeflemek yerine, daha küçük, ekonomik olarak zor durumda olan topluluklardaki işe alım noktalarına daha fazla dikkat edilmesi gerektiğini savunuyor.

Bastani’ye göre, araştırma ticareti önleme çabalarında kritik bir boşluğu dolduruyor. “Sadece ticaretin satış tarafına odaklanan çoğu çalışmanın aksine, araştırmamız genellikle göz ardı edilen işe alım aşamasını inceliyor ve ticareti tedarik zincirlerinin tam bir görünümünü sağlıyor,” diye açıklıyor. Birkaç yıl boyunca yürütülen ve dark web’den gerçek dünya verilerinden yararlanan proje, teknik yeniliği gerçek dünyayla alakalılık ile birleştiriyor. Yapay zeka destekli içgörüleri yalnızca kolluk kuvvetlerini desteklemekle kalmayıp aynı zamanda risk altındaki nüfusları korumak için çalışan toplum örgütleri, sosyal hizmet sağlayıcıları ve politika liderleri arasındaki koordinasyonu da geliştirebilir.

Apple, Hindistan’daki hamleleriyle Trump ile arasını bozdu!

Trump, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir sosyal medya paylaşımında, ABD’de satılacak iPhone’lerin ABD’de üretilmesi gerektiğini vurgulayarak aksi durumda Apple ürünlerine yüzde 25 oranında gümrük vergisi uygulanabileceğini duyurdu. Bu açıklama, Trump’un doğrudan Apple’ye yönelik en ekonomik tehditlerinden biri olarak yorumlandı.

Apple ise son dönemlerde Çin yerine Hindistan’ı üretim üssü olarak ön plana çıkarıyor. CEO Tim Cook, bu planı geçtiğimiz haftalarda finansal sonuçlar toplantısında doğrulamış ve ABD pazarına yönelik iPhone’lerin büyük bölümünün Hindistan’da üretileceğini açıklamıştı.

Trump’un bu çıkışı kamuoyunda ve sektör analizlerinde geniş yankı buldu. Teknoloji devinin tedarik zinciri konusunda uzman isimlerinden Ming-Chi Kuo, üretim hatlarının ABD’ye taşınmasının Apple için kârlılığı ciddi şekilde azaltacağını belirtiyor. Ona göre, Apple için en mantıklı seçenek, ithalata uygulanacak vergiyi göze alıp üretimi Hindistan’da sürdürmek. UBS analisti David Vogt ise söz konusu gümrük vergisinin Apple’nin hisse başına yıllık kârını yalnızca 51 sent düşüreceğini, bunun da ölçülü bir etki yaratacağını ifade ediyor.

Uygulamada, ABD’de iPhone üretmek sadece ekonomik değil, aynı zamanda lojistik anlamda da son derece zorlu. Üretim bantlarının kurulması, makinelerin yerleştirilmesi, eğitimli iş gücünün bulunması ve tüm tedarik zincirinin yeniden inşa edilmesi yıllar sürebilir. Ayrıca, teknoloji devinin üretim için ABD’ye ithal edeceği parçaların da ek gümrük vergilerine tabi tutulma riski bulunuyor. Bu da nihai maliyeti daha da artırabilir.

Apple Hindistan’da büyümeye devam ediyor

Apple, Hindistan’da üretim kapasitesini hızla artırıyor. Şirketin ana üretim ortağı Foxconn, Hindistan’da 1,5 milyar dolarlık yeni bir fabrika inşa ediyor. Bu tesisin de iPhone üretiminde kullanılacağı düşünülüyor. Trump’un tehdidinin Hindistan üretimini doğrudan nasıl etkileyeceği ise belirsizliğini koruyor. Uzmanlar, Trump yönetiminin Hindistan kaynaklı telefonlara özel bir gümrük vergisi uygulamaya yönelmesi halinde teknoloji devinin hukuki yollarla karşılık verebileceğine işaret ediyor.

Şu an için Apple, Trump döneminde Çin kaynaklı telefonlar için alınan gümrük muafiyetinden yararlanıyor. Ancak bu muafiyetin haziran sonrasında devam edip etmeyeceği belirsiz. Apple ise Trump’un açıklamalarıyla ilgili herhangi bir yorum yapmaktan kaçındı.

Trump’un tehdidi manşetlerde dikkat çekici olsa da, Apple gibi küresel üretim devleri açısından ABD’de üretime dönüş kısa vadede gerçekçi görünmüyor. Gelişmeler, ABD dış politikasının teknoloji üretiminde ne kadar belirleyici olabileceğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Zoox, robotaksilerini son bir ayda ikinci kez geri çağırıyor!

Zoox, 8 Mayıs’ta meydana gelen bir olayda robotaksisinin kavşakta dönüş yaptığı sırada bir elektrikli scooter sürücüsüyle çarpıştığını açıkladı. Kazada hafif şekilde yaralanan scooter sürücüsü, tıbbi yardım almayı reddetti.

Zoox’un blog yazısına göre, robotaksi düşük bir hızla seyir halindeyken kavşakta yol vermek için fren yaptı ve o sırada elektrikli scooter sürücüsü aracına hakim olamayarak robotaksiye çarptı. Şirket, kazayla ilgili olarak Ulusal Karayolu Trafik Güvenliği İdaresi’ne (NHTSA) gönüllü bir yazılım geri çağırma bildirimi sundu. Geri çağırma, 270 aracı kapsıyor.

NHTSA, geri çağırma bildirisini aldığını doğrularken, sürücüleri özellikle scooter veya bisiklet gibi savunmasız yol kullanıcılarına karşı dikkatli olmaları konusunda uyardı. Kurum, otonom araçların temas sonrası hareket etmeye devam etmesinin ciddi riskler barındırdığını belirtti. Daha önce General Motors’un desteklediği Cruise şirketi, benzer bir kazanın ardından robotaksi faaliyetlerini durdurmak zorunda kalmıştı.

Bu, Zoox’un sadece iki hafta içinde yaşadığı ikinci ciddi yazılım sorunu. Mayıs başında, Las Vegas’ta başka bir otonom araç kazası yaşanmış ve şirket, başka bir yazılım hatası nedeniyle 270 aracını geri çağırmıştı. O olayda, Zoox aracı başka bir otomobille çarpışmış ve her iki araçta da hafif hasar meydana gelmişti. Bu geri çağırmada da araçların, diğer araçların hareketlerini yanlış tahmin etme riski bulunduğu belirtilmişti.

Otonom ulaşım sektöründe rekabet kızışıyor

Amazon, 2020 yılında Zoox’u 1 milyar doların üzerinde bir bedelle satın almış ve otonom ulaşım sektöründeki vizyonunu bu şirket aracılığıyla gerçekleştirmek istediğini açıklamıştı. Şirket şu anda ABD’de halka açık yollarda testlerine devam ediyor.

Bu sırada Alphabet’in sahibi olduğu Waymo, Phoenix, San Francisco, Los Angeles ve Austin’de sürücüsüz yolcu taşıma hizmetlerini halihazırda başlatmış durumda. Tesla ise temmuz ayında Austin’de kendi robotaksi filosunu hizmete sokmayı ve ardından San Francisco, Los Angeles ve San Antonio’ya yayılmayı planlıyor.

Zoox’un art arda gelen geri çağırmaları, otonom araç teknolojisinin güvenlik sınavından tam olarak geçip geçmediğini yeniden tartışmaya açıyor. Kamu güvenliği ve yazılım doğruluğu konuları, bu yeni nesil ulaşım sistemlerinin geleceğini doğrudan şekillendirecek gibi görünüyor.

Apple, çocuk güvenliği yasasının geri çekilmesi için çağrıda bulundu!

The Wall Street Journal’ın haberine göre, söz konusu yasa Apple ve Google gibi teknoloji devlerinin tepkisini çekti. Özellikle Apple, bu tür bir düzenlemenin kullanıcı gizliliğini ciddi anlamda tehdit edebileceğini savunuyor.

Henüz Vali Abbott tarafından imzalanmayan yasa tasarısı, telefon ve tablet bilgisayar gibi teknolojik cihazları kullanan kişilerin yaşlarının doğrulanmasını zorunlu hale getiriyor. Ayrıca yasa, bir çocuğun bu cihazları kullanması durumunda, onun App Store hesabının ebeveyn hesabına bağlanmasını ve uygulama indirme işlemleri sırasında ebeveyn onayı alınmasını şart koşuyor. Apple adına yapılan açıklamada, “Eğer bu yasa yürürlüğe girerse, hava durumu veya spor skorları gibi basit uygulamaları indirmek isteyen her Teksaslıdan hassas kişisel bilgiler toplamak ve saklamak zorunda kalınacak.” ifadeleri yer aldı.

Apple, daha önce de bir yasa tasarısına karşı çıkmıştı

Apple ve Google, benzer düzenlemelere karşı daha önce de lobi faaliyetleri yürütmüştü. Nitekim Apple, geçtiğimiz yıl Louisiana’da gündeme gelen benzer bir yasa tasarısının geçmesini engellemişti. Ancak aynı eyalet şimdi tekrar bu düzenlemeyi gündemine aldı. Texas’taki yasa tasarısı ise, ebeveynlerin çocukları üzerindeki dijital denetimini artırma amacıyla savunuluyor.

Destekçilerine göre, bu tarz düzenlemeler sayesinde ebeveynler çocuklarının uygulama indirme alışkanlıklarını daha yakından takip edebilecek ve dijital dünyada daha güçlü bir kontrol sağlayabilecek. Ancak teknoloji firmaları, bu sürecin kullanıcıların özel bilgilerinin riske atılması pahasına yürütülmemesi gerektiği görüşünde.

Texas’taki gelişmeler, en az dokuz başka eyaletin de benzer yasalar üzerinde çalıştığını gösteriyor. Bu durum, önümüzdeki dönemde teknoloji devlerinin daha fazla eyaletle karşı karşıya gelebileceği anlamına geliyor. Apple’ın bu yasaya karşı duruşu, şirketin kullanıcı gizliliğini önceleyen politikalarının bir uzantısı olarak değerlendiriliyor. Gelişmeler, sadece Teksas değil, tüm ABD için dijital haklar ve güvenlik konusunda yeni bir dönemin kapısını aralayabilir.

Lumma kötü amaçlı yazılım için Microsoft devreye girdi

Microsoft ve Adalet Bakanlığı, Lumma kötü amaçlı yazılım imparatorluğuna ağır bir darbe indirmeyi planlıyor. Microsoft, ABD Adalet Bakanlığı (DOJ) ile ortaklık kurarak, şu anda dolaşımda olan en verimli siber suç araçlarından birini ortadan kaldırmak için önemli bir adım attı. Microsoft’un Dijital Suçlar Birimi (DCU), dünya çapında yüz binlerce dijital ihlale karışan bir kötü amaçlı yazılım hizmeti (MaaS) platformu olan Lumma Stealer kötü amaçlı yazılım ağını bozmak için DOJ, Europol ve çeşitli küresel siber güvenlik firmalarıyla iş birliği yaptı.

Microsoft’a göre, Lumma Stealer Mart ile Mayıs ortası 2025 arasında 394.000’den fazla Windows makinesini etkiledi. Kötü amaçlı yazılım, kripto para cüzdanları da dahil olmak üzere oturum açma kimlik bilgilerini ve hassas finansal bilgileri çalmak için siber suçlular arasında tercih edilen bir araç oldu. Okullara, hastanelere ve altyapı sağlayıcılarına karşı gasp kampanyalarında kullanıldı. DOJ web sitesinde: “FBI, LummaC2’nin bu tür bilgileri çalmak için kullanıldığı en az 1,7 milyon örnek tespit etti” ifadeleri yer aldı.

Lumma kötü amaçlı yazılım için seferberlik başladı

Georgia Kuzey Bölgeleri ABD Bölge Mahkemesi’nden alınan bir mahkeme emriyle Microsoft, Lumma’nın altyapısıyla ilişkili yaklaşık 2.300 kötü amaçlı etki alanını kapattı. Adalet Bakanlığı, kötü amaçlı yazılımı dağıtan siber suçlular için komuta ve kontrol merkezleri görevi gören beş kritik LummaC2 etki alanını aynı anda kapattı. Bu etki alanları artık bir hükümet el koyma bildirimine yönlendiriliyor.

Uluslararası yardım, bölgesel sunucuları engelleme çabalarını koordine eden Europol’ün Avrupa Siber Suç Merkezi’nden (EC3) ve Japonya’nın JC3’ünden geldi. Bitsight, Cloudflare, ESET, Lumen, CleanDNS ve GMO Registry gibi siber güvenlik firmaları web altyapısını belirleme ve sökme konusunda yardımcı oldu.

Lumma, LummaC2 olarak da bilinir, 2022’den beri faaliyet göstermektedir, muhtemelen daha önce, ve bilgi çalan kötü amaçlı yazılımını şifreli forumlar ve Telegram kanalları aracılığıyla satışa sunmaktadır. Kötü amaçlı yazılım, kullanım kolaylığı için tasarlanmıştır ve genellikle antivirüs yazılımını atlatmasına yardımcı olmak için karartma araçlarıyla birlikte gelir. Dağıtım teknikleri arasında hedefli kimlik avı e-postaları, sahte marka web siteleri ve “malvertising” olarak bilinen kötü amaçlı çevrimiçi reklamlar bulunur.

Siber güvenlik araştırmacıları, Lumma’nın özellikle tehlikeli olduğunu çünkü suçluların saldırıları hızla ölçeklendirmesine olanak tanıdığını söylüyor. Alıcılar yükleri özelleştirebilir, çalınan verileri izleyebilir ve hatta özel bir kullanıcı paneli aracılığıyla müşteri desteği alabilir. Microsoft Threat Intelligence, daha önce Lumma’yı “Scattered Spider” olarak da bilinen kötü şöhretli Octo Tempest çetesiyle ilişkilendirmişti.

Vercel, web geliştirmeye özel yeni bir yapay zeka modelini tanıttı!

Halihazırda beta aşamasında olan yapay zekâ modeli, metin veya görsel girdilerle çalışabiliyor ve ön yüz ile tam yığın web geliştirme görevlerinde yüksek performans vadediyor.

Modele yalnızca V0 Premium ve Team planına sahip kullanıcılar erişebiliyor. Kullanıma dayalı faturalandırma sistemine dayanan bu hizmet, Vercel’in web geliştiricilerine sunduğu yapay zekâ destekli çözümler arasında dikkat çeken en yeni adım.

Stack Overflow’un 2023 yılı verilerine göre geliştiricilerin %82’si hali hazırda yapay zekâ araçları kullanıyor. Y Combinator’ın W25 girişimlerinden dörtte biri ise kod tabanlarının %95’ini yapay zekâ ile üretiyor. Bu veriler, sektördeki dönüşümün boyutunu net şekilde ortaya koyarken, Vercel’in bu alanda attığı adımı da daha anlamlı kılıyor.

v0-1.0-md, özellikle Next.js gibi modern web framework’leri ile test edilerek optimize edildi. Model aynı anda 128.000 tokene kadar veri işleyebiliyor, bu da onu büyük ölçekli projeler için uygun hale getiriyor. OpenAI’nın API formatıyla uyumlu şekilde çalışan model, mevcut SDK’lar ve araçlarla da kolayca entegre edilebiliyor.

Modelin sunduğu özellikler arasında, geliştiricilerin sıkça karşılaştığı yaygın kodlama hatalarının otomatik olarak düzeltilmesi de bulunuyor. Bu sayede geliştiriciler, kod kalitesini manuel müdahaleye gerek kalmadan artırabiliyor.

Vercelin bu hamlesi sektörde yalnız değil. JetBrains geçtiğimiz ay kendi açık yapay zeka modelini duyururken, Windsurf SWE-1 adlı yeni bir model ailesini piyasaya sürdü. Mistral ise dün sadece geliştiricilere özel görevlerde uzmanlaşmış Devstral adlı modelini tanıttı.

Google Yapay Zeka 'Bilim İnsanı', 10 Yıllık Süper Mikrop Sorununu 2 Günde Çözdü

Ancak bu yeniliklerin yanında bir uyarı da var: Yapay zekâ destekli kod üretim araçları hâlâ güvenlik açıkları ve mantıksal hatalar üretmeye eğilimli. Bu nedenle geliştiricilerin insan denetimi olmadan bu araçlara tamamen güvenmesi riskli olabilir. Vercel’in yeni modeli de bu riskten muaf değil.

Yine de, v0-1.0-md, web geliştirmede üretken yapay zekânın gücünden faydalanmak isteyen geliştiriciler için yeni bir dönemin kapısını aralıyor. Özellikle hızlı prototipleme, kullanıcı arayüzü üretimi ve kod hatalarının giderilmesi gibi görevlerde bu modelin sunduğu pratik çözümler dikkat çekiyor.