En İyi Fintech Girişimcileri ödüllerini aldı!

Vakıf Katılım ve Teknopark İstanbul iş birliğiyle gerçekleştirilen VK Boost Girişim Hızlandırma Programı 28 Mayıs 2025 Çarşamba günü gerçekleştirilen Demoday ile tamamlandı. Fintech alanında ön kuluçka aşamasındaki girişimcilere yönelik olarak düzenlenen ve girişimcilik ekosistemine değer katan projeleri desteklemeye yönelik önemli bir adım olan VK Boost’ta, seçilen 9 girişim, 9 ay süresince Teknopark İstanbul ve Vakıf Katılım’ın bilgi, deneyim ve altyapı imkanlarından yararlandı.

Program sonunda düzenlenen Demoday etkinliğinde girişimciler bu 9 aylık çalışmalarının ürünü olan projelerini jüriye sundular. Yapılan değerlendirme sonucunda ilk üçe giren girişimciler ödüllendirildi.

Paylisher çalışması birinci oldu

Vakıf Katılım Bilgi Teknolojileri Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Bütün ve Teknopark İstanbul Genel Müdürü Prof. Dr. Abdurrahman Akyol’un katılımıyla gerçekleşen Demoday’de  Paylisher çalışmasıyla birincilik elde eden Süleyman Aydın 80.000 TL, CodeThreat girişimiyle ikinciliği göğüsleyen Serhan Öztuna 60.000 TL ve OnFlow Finance çalışmasıyla üçüncü olan Karan Kayaturan de 50.000 TL’lik ödülün sahibi oldu.

Vakıf Katılım Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Bütün törende yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Girişimciliğin öneminin her geçen gün arttığı bir dönemde finansal teknoloji alanında faaliyet gösteren inisiyatifleri desteklemek bizler için çok önemliydi. Zira Fintech girişimleri yalnızca teknoloji ve finans dünyasını bir araya getirmekle kalmıyor aynı zamanda bireylerin ve kurumların finansal sistemlere erişimlerini kolaylaştırarak adil ve tabana yaygın bir şekilde entegre olmasına olanak sağlıyor.

Teknopark İstanbul’un değerli iş birliği ile gerçekleşen “VK Boost” programımız bu yolda atılan değerli bir adım. Bugün burada birbirinden parlak fikirleri olan girişimcilerimizin uzun ve özverili çalışmaları sonucunda oluşturdukları heyecan verici projeleri dinlemek bizleri gururlandı. Bir kez daha ne kadar doğru bir adım atmış olduğumuzu bizlere gösterdi. Tüm katılımcılara içtenlikle teşekkür ediyor ve başarılarının devamını diliyorum. Vakıf Katılım olarak finansal sistemleri daha verimli ve kapsayıcı hale getirmeye yardımcı olan girişimcilik ekosistemini desteklemeyi sürdüreceğiz.”

Teknopark İstanbul Genel Müdürü Prof. Dr. Abdurrahman Akyol ise konuşmasında, “Teknopark İstanbul olarak, ülkemizin teknoloji tabanlı kalkınmasında girişimciliğin itici gücüne yürekten inanıyoruz. VK Boost Girişim Hızlandırma Programı, sadece bir hızlandırma süreci değil; aynı zamanda teknolojiye dayalı bir geleceği inşa edecek girişimcilerin güçlü bir başlangıç yapmasını sağlayan stratejik bir platformdur. Bugün burada tanık olduğumuz başarı hikâyeleri, Teknopark İstanbul’un inovasyona ve girişimcilik ekosistemine duyduğu inancın somut birer göstergesidir. Yerli çözümlerin küresel pazarda daha fazla söz sahibi olabilmesi için sağladığımız her destek, aslında ülkemizin teknolojik bağımsızlığına yapılan bir yatırımdır. Vakıf Katılım ile gerçekleştirdiğimiz bu güçlü iş birliği, sektörler arası sinerjinin ne kadar değerli sonuçlar doğurduğunu bir kez daha ortaya koydu. Programa katılan tüm girişimcileri tebrik ediyor, bu yolculuğun onlar için yalnızca bir başlangıç olduğunu vurgulamak istiyorum.” dedi.

VK Boost Girişim Hızlandırma Programı yeni dönem başvurularıyla finansal teknoloji alanındaki girişimcileri desteklemeye devam ederek, finans sektöründeki teknoloji üretimine katkı sağlamayı sürdürecek.

GitHub hesabıyla veri ihlali yapıldı

Bilgisayar korsanları, GitHub üzerinden 360.000’den fazla kişiye ait LexisNexis verilerini ele geçirdi. LexisNexis Risk Solutions (LNRS) geçen hafta etkilenen kişilere veri ihlali bildirimleri göndermeye başladı, ancak sızıntıdan Nisan ayının başında haberdar olduklarını ve gerçek ihlalin geçen yılın Aralık ayında gerçekleştiğini kabul etti.

GitHub hesabıyla veri ihlali

Şirketten yapılan açıklamada, veri aracısının kendi sistemlerinin ihlal edilmediğini, verilerin GitHub’tan “bilinmeyen bir tehdit aktörü” tarafından, tehlikeye atılmış bir şirket hesabı kullanılarak alındığı belirtildi. Şirketin yaptığı incelemede, ihlalde ” yazılım eserlerine” ve kişisel bilgilere erişildiği ortaya çıktı.

LNRS’nin etkilenen kişilere gönderdiği mektupta, kişilerin isimleri, telefon numaraları, posta ve e – posta adresleri, sosyal güvenlik numaraları, ehliyet numaraları ve doğum tarihleri ​​yer aldı. Mektupta: “Hiçbir finansal veya kredi kartı bilgisi etkilenmedi. Verilerinizin daha fazla kötüye kullanıldığına dair bir kanıtımız yok” ifadeleri yer aldı. Hükümetin yaptığı açıklamaya göre, kesintiden 364 bin 333 kişi etkilendi.

LNRS, müşterilerine gönderdiği veri ihlali bildiriminde olayla ilgili kolluk kuvvetleriyle birlikte çalıştığını belirtti. Şirket verdiği demeçte: “1 Nisan 2025 Salı günü, LexisNexis Risk Solutions (LNRS), LNRS’ye ait belirli bilgilere eriştiğini iddia eden bilinmeyen bir üçüncü taraftan bir rapor aldı. Bilgi Güvenliği ekibimiz, bir adli bilişim firmasıyla istişare ederek derhal soruşturmaya başladı ve LNRS’nin yazılım geliştirme amacıyla kullandığı üçüncü taraf bir platform olan GitHub’da tutulan bazı verilerin bilinmeyen bir üçüncü tarafça edinildiğini doğruladı” ifadeleri yer aldı.

Açıklamada: “Kendi sistemlerimiz, altyapımız veya ürünlerimizde herhangi bir tehlikeye rastlanmadı. Yaklaşık 360.000 kişiyi ve ilgili düzenleyicileri bilgilendiriyoruz. Bu olayı kolluk kuvvetlerine de bildirdik” denildi.

Nikon tarifeler nedeniyle ücret artışı yaptı

0

Nikon, tarifeler nedeniyle fiyatları artıran diğer kamera üreticilerine katıldı. Zam şimdilik sadece lens ve aksesuarları etkileyebilir ancak fotoğraf makinelerini etkilemeyebilir. Nikon, tarifeler nedeniyle ABD’deki fotoğrafçılık ürünlerinin fiyatlarını artıracağını duyurdu ve bunu yapan Canon, Blackmagic Design ve Leica gibi diğer kamera üreticilerine katıldı.

Nikon tarifeler nedeniyle değişiklik yapıyor

Hangi ürünlerin etkileneceğini henüz paylaşmadı ancak birkaç satış noktası bayilerden değişikliklerin çoğunlukla Çin’de üretilen lensleri ve aksesuarları etkileyeceği haberini aldı. Şirket geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada: “Son tarifeler nedeniyle, ürünler için gerekli fiyat ayarlaması 23 Haziran 2025’te yürürlüğe girecek. Herhangi bir tarife gelişimini dikkatle izleyeceğiz ve değişen piyasa koşullarını yansıtmak için gerektiğinde fiyatlandırmayı ayarlayabiliriz. Müşterilerimize anlayışları için teşekkür etmek istiyoruz ve topluluğumuz üzerindeki etkiyi en aza indirmek için mümkün olan her adımı attığımızı biliyoruz” dedi.

Gelişme, Trump’ın elektronik malları etkileyen son tarifelerinden kaynaklanıyor ve Nikon, artışın işletme kârını yaklaşık 68 milyon dolar azaltabileceğini belirtti. Kamera satışlarında dünya lideri olan Canon, geçen ay yayınladığı kazanç raporunda fiyatları yakında artıracağını söyledi. Fujifilm yakın zamanda X-M5 ve X100 VI dahil olmak üzere birkaç model için ABD ön siparişlerini durdurdu.

Acer ve DJI gibi diğer elektronik şirketleri de yakın zamanda yalnızca ABD’de geçerli fiyat artışlarını duyurdu. Sony, son kazanç raporunda daha az PS5 satmayı beklediğini ve gümrük vergisiyle ilgili 700 milyon dolarlık bir gelir darbesi beklediğini söyledi.

Bu artışlar sadece başlangıç ​​olabilir. Nikon, Çin, Tayland ve kendi ülkesi Japonya dahil olmak üzere ABD tarifelerinden etkilenen birçok ülkede ürünlerini üretiyor. Bu ülkeler Trump’ın 90 günlük duraklamasının sonundan önce yeni tarife koşulları üzerinde müzakere edemezlerse, Temmuz ayına kadar önemli ölçüde daha yüksek oranlara tabi tutulabilirler.

Altınay Savunma Teknolojileri istikrarlı büyümesini sürdürüyor

Kara, deniz ve hava platformlarına yönelik yerli ve milli savunma sistemleri geliştiren Altınay Savunma Teknolojileri, 2025 yılı ilk çeyrek döneme ait finansal sonuçlarını KAP’ta duyurdu. Geçen yıl mayıs ayında halka arz olan Altınay Savunma Teknolojileri, bu yılın ilk üç ayında gelirlerini yaklaşık 17 milyon 579 bin dolara ulaştırırken faaliyet kârını ise 5 milyon 771 bin dolara çıkardı. Faiz, amortisman ve vergi öncesi kar (FAVÖK) ise 7,2 milyon dolara yükseldi.

Yerli ve milli teknoloji üretme kapasitesini artırdı

Altınay Savunma Teknolojileri Genel Müdürü Z. Burak Mercan
Altınay Savunma Teknolojileri Genel Müdürü Z. Burak Mercan

2025 yılı ilk çeyrek finansal tablosuna ilişkin değerlendirmede bulunan Altınay Savunma Teknolojileri Genel Müdürü Z. Burak Mercan, “Altınay Savunma Teknolojileri olarak, 2021 yılından bu yana güçlenmeye ve büyümeye devam ediyoruz. Hisselerimizin halka arzının ardından yatırımlarımıza hız kazandırarak yerli ve milli teknoloji üretme kapasitemizi artırdık. Toplamda 236 milyon dolar değerinde 246 projeyi tamamladık, 90 projede ise çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 190 milyon dolara ulaşan backlog projeksiyonumuzun ciroya dönüşme potansiyeli oldukça yüksek. İhracat odaklı büyüme stratejimizle sürdürülebilir ve verimli bir şekilde büyümeye devam ediyoruz. Yıllık bazda baktığımızda dört yıl içinde özkaynak ve aktif kârlılığımızla birlikte verimliliğimizi de artırdık. 2025 yılına da yatırımlarımıza hız kesmeden başladık. Bir taraftan operasyonel verimliliğimizi artırırken diğer taraftan mali disiplin yürüterek finansal yapımızı güçlendirdik. Ülkemizin ulusal ve küresel savunma sanayisindeki konumuna gerek yatırımlarımız gerekse geliştirdiğimiz teknolojilerimizle katkı sağlamayı sürdüreceğiz” dedi.

Altınay Savunma Teknolojileri yeni üretim tesisi için çalışmalar başladı

Üretim Teknolojileri Merkezi’nin devreye girmesiyle işlerin daha hızlı ve verimli bir şekilde sahaya yansıdığını belirten Mercan, “Üretim kapasitemizi artırmak için yatırımlarımız yoğun bir şekilde devam edecek. 16 bin metrekare kapalı alana, özellikle havacılık ve uzay alanında çeşitli üretim teknolojilerine ve altyapılarına sahip bir tesisi devreye almayı planlıyoruz. Tüm mühendislik ekiplerimizi toplayacak olan ‘Mühendislik Mükemmeliyet Merkezi’ üzerine çalışmalarımız da sürüyor. 2025 yılını hem üretimdeki gücümüzü geliştirerek hem yeni ve mevcut projelerdeki aşamalarımızı ilerleterek verimli bir şekilde geçirmek istiyoruz” şeklinde konuştu.

“Birçok önemli projede çalışmalarımıza devam ediyoruz”

Halihazırda devam eden projelerine de vurgu yapan Mercan, “İştiraklerimiz TAAC Havacılık Teknolojileri ve DASAL Havacılık Teknolojileri ile ülkemiz için birçok kıymetli projede yer alıyoruz. Milli Muharip Uçak KAAN, jet eğitim ve hafif taarruz uçağı HÜRJET, yeni nesil temel eğitim uçağı HÜRKUŞ, genel maksat helikopteri GÖKBEY projelerindeki faaliyetlerimiz sürüyor. Bunun yanı sıra MİLGEM 9-10-11-12 i sınıf firkateynlere yönelik Kuş Kapanı, uydu haberleşmeye yönelik SATCOM, test sistemlerine yönelik Demirkuş gibi birçok önemli projelerde de çalışmalarımıza devam ediyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak ülkemizin savunma teknolojilerine hem üretim hem de kabiliyet olarak sunduğumuz katkıyı artırmayı hedefliyoruz” ifadelerini sözlerine ekledi.

Azerbaycan’a Türkiye’den 90 milyon dolarlık batarya projesi!

YEO Teknoloji, Azerbaycan’ın enerji şebeke işleticisi Azernerji CJSC ile 500 MWh kapasiteli anahtar teslim enerji depolama sistemi kurulumu için 90,5 milyon dolarlık sözleşme imzaladı. YEO Teknoloji’nin enerji depolama sistemleri iştiraki ReapG ile gerçekleştireceği proje ile Azerbaycan’ın yeşil enerji dönüşümüne önemli katkıda bulunulacak 

Yenilenebilir enerji alanında küresel bir oyuncu haline gelen YEO Teknoloji, global projeleriyle büyümeye devam ediyor. YEO Teknoloji, Azerbaycan’ın enerji şebeke işleticisi Azernerji CJSC ile ile toplam 500 MWh kapasiteli enerji depolama sisteminin anahtar teslim kurulumu için 90.497.070 USD büyüklüğünde sözleşme imzaladı.

Sözleşme kapsamında; batarya, inverter (Güç Dönüştürücü Sistemi – PCS), batarya yönetim sistemi (BMS), enerji yönetim sistemleri (EMS) temini, mühendisliği ve devreye alma işleri gerçekleştirilecek. Ayrıca enerji depolama sistemlerinin yüksek gerilim trafo merkezi ve şebekeyle entegrasyonu dahil uçtan uca kurulumu yapılacak. 1 yıl içinde tamamlanması planlanan projeyi, YEO Teknoloji’nin iştiraki olan ReapG gerçekleştirecek.

Lityum-iyon batarya ile şebekeye destek

Söz konusu proje ile Azerbaycan’ın yeşil enerji dönüşümüne ve yenilenebilir enerji entegrasyonuna katkı sağlanması hedefleniyor. Lityum-iyon batarya teknolojileri ve gelişmiş enerji yönetim sistemleriyle elektrik şebekesinin güvenilirliği ve esnekliği artırılacak. Proje kapsamında kurulacak olan 500 MWh kapasiteli tesisler, Azerbaycan’daki 2 ayrı bölgedeki trafo merkezlerine entegre edilecek.

Enerji sektörünün her alanında uçtan uca çözüm sunabilen YEO Teknoloji, global ölçekte proje geliştirme, yürütme ve operasyon kabiliyetiyle bölgedeki en büyük enerji depolama sistemini hayata geçirecek.

Dünya devi ile ortaklık kurmuştu

YEO Teknoloji, bu yıl şubat ayında enerji depolama sistemleri alanındaki atağını güçlendirmek üzere önemli bir adım atmıştı. YEO Teknoloji’nin yüzde 100 iştiraki olan Reap Battery ve dünyanın önde batarya üreticilerinden Tier 1 listesindeki Great Power ile ortaklık kurmuştu. %51’i Reap Battery ve %49’u Great Power ortaklığı ile kurulan ReapG, yılın en önemli projelerinden birine Azerbaycan’da imza atacak.

İş birliğine göre İstanbul Tuzla’daki enerji depolama sistemleri fabrikasında üretim yapılarak başta Türkiye ve Avrupa pazarı olmak üzere Türki Cumhuriyetler ve Afrika ülkelerine ihracat gerçekleştirilecek. ReapG’nin tamamlanmak üzere olan İstanbul Tuzla’daki fabrikasında 5 GWh kapasiteyle üretim hedefleniyor.

YEO Teknoloji, 3 kıtada ve 30’dan fazla ülkede 400’den fazla proje tamamladı. Gelişmiş enerji depolama çözümlerinden, elektrik şebekelerine, yüksek voltaj trafo merkezleri, yenilenebilir enerji santralleri, endüstriyel, ticari tesisler ve hanelerin enerji dönüşümünden hidrojene kadar farklı alanlarda projeler yürüten YEO Teknoloji, global bir oyuncu olma yolunda adımlarını hızlandırıyor. YEO Teknoloji, dekarbonizasyon, desantralizasyon ve dijitalizasyon odaklı çalışmalarıyla daha yaşanabilir bir dünya için ‘Bizce mümkün’ sloganıyla dünyanın daha yaşanabilir bir yer olması için çalışmaya devam ediyor.

Müşteri Deneyimi & Teknolojileri Zirvesi’nde Yeni Dönem Başladı

0

Nice Medya tarafından 12 yıldır düzenlenen Müşteri Deneyimi & Teknolojileri Zirvesi, bu yıl katılımcılarına sunduğu yeni yapısıyla dikkat çekti. 27 Mayıs’ta İstanbul Point Hotel’de gerçekleşen zirvede, özel toplantı odalarında gerçekleştirilen bire bir görüşmeler, deneyim profesyonelleri arasında daha doğrudan ve etkili bir paylaşım ortamı sağladı.

Katılımcılar 1’e 1 Görüşmelerle Daha Derin Bağlantılar Kurdu

Müşteri deneyimi alanında Türkiye’nin en prestijli etkinliklerinden biri olan zirve, bu yıl klasik konferans modelinin ötesine geçerek özel görüşme alanlarıyla formatını yeniledi. Bankacılıktan perakendeye, otomotivden kamusal hizmetlere kadar çok sayıda sektörden kurumun yer aldığı etkinlikte, katılımcılar lider markaların deneyim stratejilerini bire bir görüşmelerle ilk elden dinleme ve iş birlikleri geliştirme fırsatı buldu.

Yapay Zekâ, Omnichannel ve Proaktif Hizmet Öne Çıktı

Zirve programında bu yılın öne çıkan başlıkları arasında yapay zekâ, büyük veri analitiği, proaktif müşteri hizmetleri ve çok kanallı deneyim stratejileri yer aldı. Yapay zekânın müşteri davranışlarını analiz ederek deneyimi kişiselleştirme gücü; chatbot ve sanal asistanların sağladığı verimlilik; farklı temas noktalarının entegrasyonuyla oluşturulan tutarlı müşteri yolculukları gibi güncel konular, örnek vakalar eşliğinde ele alındı.

Veri odaklı müşteri anlayışının iş süreçlerine entegrasyonu, müşteri geri bildirimlerinden elde edilen içgörülerle deneyim stratejilerinin nasıl geliştirilebileceği detaylandırıldı. Aynı zamanda müşteri verilerinin etik kullanımı ve sürdürülebilir ilişkilerin tesisi gibi kritik başlıklar da tartışıldı.

Çalışan Deneyimi ve İçsel Kültürün Önemi Vurgulandı

Zirvede, müşteri memnuniyetinin temelinde güçlü bir çalışan deneyimi olduğuna dikkat çekildi. Katılımcılar, çalışan mutluluğunun dış müşteri memnuniyetine etkisi üzerine içgörü paylaşımında bulundu. Kurum içi kültürün müşteri deneyimi stratejileriyle nasıl entegre edildiği, ilham verici örneklerle aktarıldı.

Bu yıl ilk kez hayata geçirilen bire bir görüşme alanları, sektör profesyonelleri arasında güçlü iş bağlantılarının kurulmasına imkân tanıdı. Katılımcılar, sadece bilgi paylaşımı değil, aynı zamanda potansiyel iş birlikleri ve geleceğe yönelik stratejik planlamalar için de verimli bir zemin buldu.

Yapay zeka çağında güvenlik anlayışını yeniden tanımlamak

Siber güvenlik sektörü, 30 yılı aşkın süredir saldırganların ağlara ve bilgisayarlara girmesini, şifreleri ve kişisel bilgileri çalmasını ve fidye için dosyaların kilitlemesini savunmaya ve önlemeye odaklandı.

Önlem çok önemlidir ancak hiçbir zaman mutlak bir güvenlikten söz edemeyiz. Çünkü kararlı bir saldırgan, teknik bir güvenlik açığı olmasa dahi çalıntı bir parola, sosyal mühendislik ya da basit bir insan hatası yoluyla sistemlere sızabilir. Üstelik açık kaynak bağımlılıklarının yarattığı karmaşa, yazılım tedarik zincirlerini saldırganlar için giderek daha cazip hale getiriyor.

Bununla birlikte, büyük dil modelli yapay zeka (LLM tabanlı AI) tarafından yazılan kodların kalitesi arttıkça, siber suçlular bunu daha yaygın bir şekilde kullanıyor. Tüm bu trendler, %100 siber güvenlik koruması gibi ulaşılamaz bir hedefi daha da uzaklara itiyor.

Siber Dayanıklılık, Siber Güvenlik Değildir

Şirketinizin kaç saldırıyı engellediği değil, karşılaştığı saldırılardan ne kadar hızlı toparlandığı belirleyici hale geliyor. Çünkü bu yeni tehdit ortamında, bazı saldırıların savunma hattınızı geçmesi kaçınılmaz. Şirketinizin sahip olduğu siber esneklik miktarı, bir BT saldırısından ne kadar çabuk kurtulacağınızı belirliyor.

Siber güvenlik, kesinlikle siber dayanıklılığın bir parçasıdır ancak başarılı olmak için insan kaynakları, hukuk departmanı ve halkla ilişkiler bölümleri de dahil olmak üzere tüm şirketin çaba göstereceği bir planlama üzerinde çalışılmalıdır. Bunun için tüm ekipleri ortak iş hedefleri doğrultusunda hizalamalı, güvenlik ihlaline yol açabilecek durumlar tespit edilmeli ve siber dayanıklılık için bilinen etkili çözümler uygulanmalıdır.

Herkesin Rolü Olduğu Bir Güvenlik Kültürü Oluşturulmalı

Siber esneklik kültürüne sahip bir kuruluş, her seviyeden çalışanın ve iş ortağının siber güvenlikteki rolünü anladığı, hassas veri ve sistemlerin korunması da dahil olmak üzere bu konuda sorumluluk aldığı bir yerdir. Bu kültür, yalnızca teknik önlemlerle değil, bilinçle, farkındalıkla ve ortak sorumlulukla inşa edilir. Bu nedenle, organizasyonların kendi güvenlik duruşlarını gerçekçi biçimde değerlendirmeleri büyük önem taşıyor.

Yakın tarihte, 14 ülkede 1.500 üst düzey yönetici ile gerçekleştirilen bir ankette, katılımcıların yalnızca %29’u yapay zeka destekli saldırılara karşı hazırlıklı olduklarını söylerken, %42’si önümüzdeki yıl bazı saldırılar görmeyi beklediklerini ifade etti. Bu veriler, tehdit algısının arttığını ancak hazırlık düzeyinin yeterince gelişmediğini ortaya koyuyor.

Benzer şekilde, yalnızca %32’si deepfake saldırılarıyla başa çıkabileceklerini düşünürken, %44’ü bu saldırılarla karşılaşmayı beklediklerini söylüyor. Yani tehditleri tanıyorlar, fakat bu tehditlere karşı nasıl hareket edeceklerine dair yeterli stratejiye sahip değiller.

Tehdit Algısıyla Güven Duygusu Arasındaki Uçurum

Katılımcıların %49’u kendi yazılım tedarik zincirlerine ilişkin düşük ya da orta düzeyde görünürlüğe sahip olduklarını kabul ediyor. Ancak buna rağmen yalnızca %30’u yapay zekanın bu riskleri artırdığına inanıyor ve sadece %25’i gelecek yıl üçüncü taraf tedarikçilere güvenlikleri hakkında sorular yöneltmeyi planlıyor.

Yapay zeka ile ilgili yöneticilerin korkuları olmasına rağmen, katılımcıların kendi yetkinliklerine duyduğu yüksek güvenle bastırılıyor. Örneğin, %54’ü siber güvenliği artırmak için yapay zekayı kullanma konusunda kendini son derece yetkin görürken, %52’si yapay zeka kullanan saldırganlara karşı savunma konusunda da aynı özgüvene sahip. Ancak gerçekler, bu güvenin her zaman sağlam temellere dayanmadığını gösteriyor.

Güvenlikte Yeni Dönem: Yapay Zekaya Karşı Yapay Zeka

Anket sonuçları, tehditlere dair farkındalığın arttığını ancak stratejik yanıtların aynı hızda gelişmediğini ortaya koyuyor. Yapay zekanın sunduğu olanakları savunma amacıyla kullanmaya istekli pek çok yönetici, aynı teknolojinin saldırı amaçlı kullanıldığında yaratacağı etkileri hafife alabiliyor. Bu da tehdit algısı ile alınan önlemler arasında bir boşluk oluşmasına neden oluyor.

Siber dirençli organizasyonlar, bu boşluğu kapatmak adına proaktif davranıyor. Araştırma sonuçları gösteriyor ki bu kuruluşlar, yalnızca BT çözümlerine yatırım yapmakla kalmıyor, aynı zamanda sosyal mühendislik saldırılarına karşı üretken yapay zekadan yararlanmak da dahil olmak üzere, işletme genelinde bir direnç stratejisi geliştiriyor.

Bitdefender olarak biz de güvenlik çözümlerimizin merkezine gelişmiş yapay zeka algoritmaları ve makine öğrenimi teknolojilerini konumlandırıyoruz. Bu sayede, tehditleri ortaya çıkmadan önce tahmin edebilen ve zararlı yazılımları davranışsal analizle tespit edebilen sistemlerimizle kurumlara proaktif bir savunma sunuyoruz.

Alev Akkoyunlu
Laykon Bilişim Operasyon Direktörü

23 yıla yakın bir süre siber güvenlik sektöründe satış ve pazarlama alanında ustalaşan Alev Akkoyunlu, şu an Bitdefender Antivirüs’ün de aralarında bulunduğu birçok güvenlik ürününün Türkiye distribütörü Laykon Bilişim’in Operasyon Direktörlüğü görevini yürütmektedir. 1979 doğumlu olan Akkoyunlu, Süleyman Demirel Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı ve Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü mezunudur. Akkoyunlu, 1 çocuk sahibidir.

Nvidia çip lisanslama nedeniyle gelir kaybı yaşayacak

0

Nvidia, H20 çip lisanslama gereksinimleri nedeniyle milyarlarca dolar gelir kaybı bekliyor. Nvidia, 28 Nisan’da kapanan 2025 mali yılının ilk çeyreğine ilişkin kazançlarını bildirirken, Trump yönetiminin son çip ihracatı kısıtlamalarının işletmeyi nasıl etkilediğine dair verileri yayınladı.

Nvidia çip lisanslama maliyetini yüklenecek

Nvidia, Çin’deki şirketlere H20 AI çipini satma yeteneğini etkileyen lisanslama gereklilikleri nedeniyle Q1’de 4,5 milyar dolarlık bir ücret ödediğini bildirdi. Çip üreticisi ayrıca kısıtlamalar nedeniyle çeyrekte ek 2,5 milyar dolarlık H20 geliri gönderemediğini bildirdi. Şirket, ABD lisanslama zorunluluğu ilk olarak Nisan ayında duyurulduğunda, 1. çeyrekte 5,5 milyar dolarlık ilgili masraf beklediğini belirtmişti.

Nvidia ayrıca yaptığı açıklamada, H20 lisanslama gereksinimlerinin şirketin 2. çeyrek gelirlerine 8 milyar dolarlık bir darbe vuracağını ve bunun yaklaşık 45 milyar dolar olması beklendiğini, bunun da önemli bir kayıp olduğunu söyledi.

Şirketin 1. çeyrek kazanç görüşmesinde konuşan CEO Jensen Huang, şirketin şu anda Çin’in yapay zeka pazarında rekabet etmenin yollarını araştırdığını ancak şimdilik H20 çipleri için bir zarar yazması gerektiğini söyledi.

Huang: “Çin, dünyanın en büyük yapay zeka pazarlarından biri ve dünyanın yapay zeka araştırmacılarının yarısının orada bulunmasıyla küresel başarıya giden bir sıçrama tahtası; Çin’i kazanan platform bugün küresel olarak liderlik edecek konumda. Ancak, 50 milyar dolarlık Çin pazarı bize etkili bir şekilde kapalı. H20 ihracat yasağı Çin’deki Hopper veri merkezi işimizi sonlandırdı. Uyum sağlamak için Hopper’ı daha fazla küçültemeyiz” dedi.

Şirket, Trump yönetiminin Çin de dahil olmak üzere ülkelere ABD yapımı AI çiplerinin ihracatını sınırlama çabalarına karşı çıktı. Huang, yönetimin yakın zamanda Joe Biden’ın çip ihracatına daha fazla kısıtlama getirecek olan Yapay Zeka Yayılım Kuralı’nı iptal etme kararını övdü. Biden’ın çip ihracatı kurallarının yürürlüğe girmemesine rağmen Nvidia’nın Trump yönetiminin Çin’in yapay zeka pazarını engelleme girişimlerine karşı bağışık olmadığı açık.

Data Center Eurasia Fuarı ve Konferansı lansmanı düzenlendi!

0

2025 yılında Türkiye’de ilk kez düzenlenecek olan Data Center Eurasia Fuarı ve Konferansı’nın tanıtım etkinliği İstanbul’da gerçekleştirildi. Sektörün önde gelen firmalarının temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen lansmanda, fuarın içeriği, kapsamı ve hedefleri hakkında kapsamlı bilgiler paylaşıldı. Türkiye’nin dijital dönüşüm yolculuğunda büyük önem taşıyan veri merkezleri alanında düzenlenecek bu önemli etkinliğin, ülkenin stratejik dijital hedeflerine katkı sağlaması bekleniyor.

Data Center Eurasia Fuarı ve Konferansı lansmanı gerçekleşti

Data Center Eurasia, Avrasya bölgesinde veri merkezleri üzerine odaklanan ilk ve tek fuar olma özelliğiyle dikkat çekiyor. Bu prestijli organizasyonun tanıtımı, İstanbul’da özel bir davetle gerçekleştirildi. Lansmana, Açık Holding, Alkazar Teknoloji, Akted, AWS, Altay Grup, Boreas, Chillcore, Daikin, EAE, Huawei, HyperDC, Lande, Legrand, Nokia, Otomatica, Siemens, Systemair, Turkcell ve TSE gibi önemli kurumların üst düzey yöneticileri katıldı. Etkinlik boyunca Türkiye’nin dijitalleşme vizyonu, veri merkezlerinin bu vizyon içindeki yeri ve ülkenin bu alanda bölgesel bir merkez olma hedefi vurgulandı.

Marmara Fuarcılık Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Ferhat Bayram, lansmanda yaptığı açıklamada, Data Center Eurasia’nın Türkiye’nin dijitalleşme sürecinde önemli bir dönüm noktası olduğunu belirtti. Bayram, fuarın hem yerel hem de küresel ölçekte veri trafiğinin güvenli, sürdürülebilir ve erişilebilir biçimde yönetilmesine katkı sağlayacak bir platform sunacağını ifade etti. Ayrıca, bu organizasyonun kamu ve özel sektör iş birliğini güçlendireceğini, sanayi, finans, e-ticaret ve kamu hizmetleri gibi birçok alanda dijitalleşmenin temel yapı taşlarından biri olan veri merkezlerine odaklanarak Türkiye’yi bu alanda cazip bir yatırım ve hizmet üssüne dönüştürmeyi amaçladıklarını vurguladı.

Data Center Eurasia, 8-11 Ekim 2025 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde kapılarını açacak. Etkinlik, Orta Doğu, Avrupa, Türki Cumhuriyetler, Uzak Doğu ve Afrika’dan gelecek çok sayıda katılımcıyı bir araya getirerek veri merkezleri alanında bölgenin en önemli uluslararası buluşma noktası olmayı hedefliyor. Fuar kapsamında; veri merkezi altyapıları, bulut teknolojileri, enerji yönetimi, siber güvenlik, yapay zekâ destekli veri işleme sistemleri gibi pek çok başlık ele alınacak. Ayrıca, etkinlik boyunca canlı teknoloji gösterimleri, yatırım fırsatları ve iş ağı kurma olanakları da katılımcılara sunulacak.

Fuarla birlikte düzenlenecek konferans programı ise dijital dönüşüm sürecine dair geniş bir perspektif sunmayı amaçlıyor. Türkiye’nin dijital geleceği, kamu ve özel sektör politikaları, enerji ve soğutma çözümleri, veri gizliliği ve regülasyonlara uyum, yapay zekâ destekli yönetim sistemleri gibi konular, dört gün boyunca düzenlenecek oturum ve panellerde ele alınacak. 8 Ekim Çarşamba günü başlayacak olan konferanslar, 11 Ekim Cumartesi gününe kadar devam edecek ve alanında uzman konuşmacılar eşliğinde katılımcılara bilgi dolu ve ilham verici bir deneyim yaşatacak.

Netflix kurucusu Reed Hastings, Anthropic yönetim kuruluna katılıyor

Şirketin yaptığı açıklamaya göre, Netflix yöneticisinin küresel ölçekte teknoloji şirketi kurma ve yönetme konusundaki kapsamlı deneyimi, Anthropic’in uzun vadeli hedeflerine değer katacak.

Anthropic tarafından yayımlanan duyuruda, Hastings’in yalnızca Netflix’i bir eğlence devine dönüştürmesiyle değil; aynı zamanda Facebook, Microsoft ve Bloomberg gibi büyük teknoloji firmalarının yönetim kurullarında üstlendiği rollerle de bu pozisyona güçlü bir birikimle geldiği vurgulandı.

Hastings yaptığı açıklamada, “Anthropic’in yapay zekâ geliştirme yaklaşımına inanıyorum. Hem insanlık için faydalı bir teknoloji üretme kararlılıklarını hem de karşı karşıya olduğumuz ekonomik, toplumsal ve güvenlik risklerine olan bilinçlerini önemsiyorum.” ifadelerini kullandı.

Toplumsal fayda vurgulandı

Anthropic, sadece ileri düzey yapay zekâ modelleri geliştirmekle kalmayıp, bu teknolojilerin toplumsal etkilerini de göz önünde bulunduran bir yaklaşımla hareket ediyor. Şirketin açıklamasında, Hastings’in eğitim reformları ve gelişmekte olan ülkelerde dijital altyapıya yaptığı yatırımlar sayesinde teknolojinin topluma hizmet eden bir araç haline gelmesi konusundaki tecrübesine dikkat çekildi.

Anthropicin yönetim kurulunda Hastings dışında CEO Dario Amodei, şirket başkanı Daniela Amodei, yatırımcı Yasmin Razavi ve teknoloji girişimcisi Jay Kreps yer alıyor. Şirket, kısa süre önce Claude 4 adlı yeni nesil yapay zekâ modelini piyasaya sürerek dikkatleri üzerine çekmişti.

Reed Hastings’in katılımı, yalnızca Anthropic için değil, yapay zekâ sektörünün genel geleceği açısından da önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Netflix’i sıfırdan alıp küresel bir teknoloji ve içerik devi haline getiren Hastings’in stratejik bakış açısı, yapay zekâ teknolojilerinin sorumlu ve faydalı biçimde şekillendirilmesine katkı sağlayabilir.

Bu gelişme, teknolojinin yalnızca teknik değil; etik, sosyal ve ekonomik boyutlarıyla da yönetilmesi gerektiğini hatırlatan güçlü bir adım niteliğinde. Anthropic, Hastings’in katılımıyla birlikte yalnızca bir yapay zekâ geliştiricisi değil, aynı zamanda teknolojinin toplumla barışık şekilde gelişimini savunan bir aktör olarak konumunu pekiştiriyor.

Nissan, yeni nesil hibrit atılımı yapıyor!

Nissan, üçüncü nesil e-Power hibrit sistemini tanıtarak dikkatleri üzerine çekti. Ancak Japon otomotiv devinin bu teknolojiden büyük beklentileri olmasına rağmen, sistemin beklenenden yüksek maliyeti, planların önünde ciddi bir engel oluşturuyor.

Nissan, yeni e-Power teknolojisini ABD pazarı odağında geliştirdi. Şirketin en çok satan modeli olan Rogue’un 2027 yılında piyasaya sürülecek dördüncü neslinde bu sistemin yer alması planlanıyor. Hibrit sistem, geleneksel benzinli araçlara göre daha sessiz, daha verimli ve daha düşük maliyetli olmasıyla öne çıkıyor. Şirket, şehir içi yakıt verimliliğinde %9, otoyol kullanımında ise %15’e kadar iyileşme vaat ediyor.

Yeni sistem, motor, invertör, jeneratör, redüktör ve artırıcıdan oluşan 5’i 1 arada bir yapıya sahip. Bu entegrasyonun üretim maliyetlerini azaltması bekleniyor. Ancak şirketin elektrikli aktarma organları sorumlusu Shunichi Inamijima, bu beklentilerin tam olarak karşılanamadığını açıkladı. Nissan, sistemin maliyetini içten yanmalı motorlu araçlarla eşitlemeyi hedefliyordu ancak bu hedefin gerçekleşmesi yakın vadede mümkün görünmüyor. Inamijima, yeni sistemin hâlâ benzinli modellere kıyasla fiyat dezavantajı taşıdığını belirterek, maliyet eşitliği için net bir tarih veremedi.

Nissan, büyük bir yeniden yapılanma sürecinde

Nissan, sadece teknolojik bir dönüşüm değil, aynı zamanda yapısal bir yeniden yapılanma sürecinde. Şirket, Re:Nissan adını verdiği toparlanma planı kapsamında 2027’ye kadar küresel iş gücünün %15’ine denk gelen 20.000 kişiyi işten çıkaracak. Japonya’da planlanan yeni batarya fabrikası da iptal edildi. Bu kararlar, maliyetleri düşürüp yatırımları daha verimli alanlara yönlendirme stratejisinin bir parçası.

Yeni e-Power sisteminin ilk olarak Avrupa’da Qashqai modeliyle, ardından 2026’da Japonya’da piyasaya çıkması bekleniyor. Nissan, aynı dönemde Avrupa pazarına yeni LEAF, Micra EV, elektrikli Qashqai ve 2026’da yeni Juke EV ile girmeyi planlıyor.

Tüm bu adımlar, Nissan’ın EV yarışında tekrar söz sahibi olma çabasının göstergesi. Ancak şirketin önünde çözülmesi gereken en büyük sorun, bu iddialı teknolojiyi rekabetçi bir fiyatla sunabilmek. Eğer Nissan bu engeli aşabilirse, e-Power sistemi markanın yeniden doğuşunun kilit unsuru olabilir. Aksi halde, teknoloji ne kadar güçlü olursa olsun, rekabet karşısında ayakta kalmak zor olacak.

Lityum sodyum hibrit istasyon yeşil enerji sağlıyor

0

Çin’in ilk lityum-sodyum hibrit istasyonu 270.000 eve yeşil enerji sağlıyor. Çin’in hibrit enerji santrali -20°C ile 45°C arasında çalışıyor ve lityum ve sodyum teknolojisiyle şebeke kararlılığını artırıyor. Çin, son enerji hamlesinde lityum ve sodyumu harmanlayan yeni nesil bir pil merkezini devreye soktu.

Lityum sodyum hibrit istasyon

İlk lityum-sodyum hibrit enerji depolama istasyonu faaliyete geçti ve bu, büyük ölçekte hibrit pil depolamaya doğru önemli bir adım oldu. Çin’in güneybatısındaki Yunnan eyaletinde bulunan Baochi Enerji Depolama İstasyonu (BESS), lityum ve sodyum iyon pillerin güçlü yönlerini birleştiriyor.

Science and Technology Daily’ye göre hibrit sistem, -20°C ile 45°C arasındaki sıcaklıklarda daha uzun çevrim ömrü, daha hızlı tepki ve istikrarlı performans sunuyor. Global Times’ın haberine göre, Çin’in bol miktarda sodyum kaynağına sahip olması sayesinde, kurulum aynı zamanda büyük ölçekli enerji depolama için daha uygun maliyetli bir çözüm sunuyor.

Yaklaşık 50 mu (3,3 hektar) alana yayılmış, kabaca beş futbol sahası büyüklüğündeki tesisin kurulu kapasitesi 400 megavat-saattir. Günlük iki tam şarj-deşarj döngüsünü tamamlayabilir ve yılda 580 milyon kilovat-saat elektrik sağlayabilir. Bu miktar her yıl yaklaşık 270.000 haneye güç sağlamak için yeterlidir. Enerjinin yaklaşık yüzde 98’i yenilenebilir kaynaklardan geliyor.

BESS’in merkezinde, geleneksel modellerden altı kat daha hızlı yanıt veren Çin’in ilk büyük kapasiteli sodyum iyon pil sistemi yer alıyor. Bu gelişmiş sodyum pilleri olgun lityum teknolojisiyle birleştirerek, istasyon şebeke düzenlemesini iyileştiriyor ve rüzgar ve güneş enerjisinin daha sorunsuz bir şekilde entegre edilmesini sağlıyor.

Hibrit sistem, temiz enerjinin güç kaynağının yaklaşık %70’ini oluşturduğu Yunnan eyaletinde 30’dan fazla yenilenebilir enerji santraline hizmet veriyor. Yenilenebilir enerjinin bu kadar yüksek bir payıyla, şebeke istikrarı büyük bir endişe haline geliyor ve bu da BESS gibi yenilikleri arz ve talebi dengelemek için olmazsa olmaz kılıyor.

Neuralink, 600 milyon dolar yatırım aldı

Son olarak Kasım 2023’te 43 milyon dolar yatırım toplayan Neuralink’in Haziran 2023’teki değerlemesi yaklaşık 5 milyar dolar olarak açıklanmıştı. Yeni yatırım turunda hangi yatırımcıların yer aldığı ise henüz paylaşılmadı.

Nisan ayında Bloomberg, şirketin 8,5 milyar dolarlık bir değerlemeyle 500 milyon dolar toplamayı hedeflediğini yazmıştı. Son gelişmeler, bu hedefin üzerine çıkıldığını gösteriyor. Neuralink’ten konuyla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmış değil.

İnsanlı testler büyük bir potansiyeli işaret ediyor

Neuralink, geçtiğimiz yıl ABD Gıda ve İlaç Dairesi’nden (FDA) Çığır Açan Cihaz (breakthrough device) onayı alarak klinik deneyler için önemli bir eşiği geçmişti. Şirket bugüne kadar üç kişiye beyin implantı yerleştirdi. Bu kişilerin arasında yer alan konuşamayan bir hasta, bu ayın başlarında yayımladığı bir videoda, sadece beyin sinyalleriyle YouTube videoları düzenleyip anlatım ekleyebildiğini gösterdi.

Bu gelişmeler, Neuralink’in teknolojisinin yalnızca teorik değil, pratik düzeyde de işe yaradığını kanıtlaması açısından büyük önem taşıyor. Şirket, beyin-bilgisayar arayüzü (BCI) teknolojisiyle felçli bireylerin dijital dünyaya erişimini kolaylaştırmayı, gelecekte ise beyin aktivitelerini doğrudan bilgisayarlara bağlamayı hedefliyor.

Elon Musk’ın liderliğindeki Neuralink, hem potansiyeli hem de etik tartışmalarıyla sık sık gündeme geliyor. Beyin dokusuna doğrudan yerleştirilen çipler aracılığıyla sinirsel faaliyetleri yorumlayan sistem, birçok bilim insanı tarafından geleceğin en büyük teknoloji sıçramalarından biri olarak görülüyor. Ancak hayvan deneyleri, veri güvenliği ve insan beynine yapılan müdahalelerin uzun vadeli etkileri konusunda ciddi eleştiriler de bulunuyor.

Yine de son yatırım turu, yatırımcıların bu teknolojiye olan ilgisinin ve güveninin arttığını ortaya koyuyor. Neuralink’in önümüzdeki dönemde daha fazla kullanıcıya ulaşması ve klinik deneylerini genişletmesi bekleniyor. Şirketin bu devasa fonla birlikte beyin teknolojileri alanında lider konumunu güçlendirmesi muhtemel.

Telegram ve xAI, 300 milyon dolarlık bir işbirliğine imza atıyor!

Telegram CEO’su Pavel Durov, bu ortaklığın yıl boyunca süreceğini ve şirketin finansal gücünü önemli ölçüde artıracağını açıkladı. Ortaklık kapsamında xAI’nın yapay zekâ sohbet robotu Grok, bu yaz itibarıyla Telegram kullanıcılarının erişimine açılacak.

Durov’un açıklamasına göre, anlaşmanın finansal boyutu sadece xAI’dan alınan 300 milyon dolarla sınırlı değil. Telegram, ayrıca platform üzerinden satılacak xAI aboneliklerinden elde edilecek gelirlerin %50’sini de alacak. Ancak Elon Musk, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda “Henüz hiçbir anlaşma imzalanmadı.” diyerek kafa karıştıran bir açıklamada bulundu. Taraflardan resmi ve net bir yanıt henüz gelmiş değil.

Bir milyar kullanıcıya yapay zekâ entegrasyonu sağlanacak

Telegram, 2025 yılı itibarıyla aylık bir milyar kullanıcı sınırını aşmış durumda. Platform, özellikle Rusya ve Ukrayna gibi bölgelerde devlet yetkilileri ve ordu tarafından da aktif şekilde kullanılıyor. Bu bağlamda Grok’un entegrasyonu, yapay zekâ tabanlı mesajlaşma ve bilgi erişiminde yeni bir dönemin habercisi olabilir.

Wall Street Journal’ın haberine göre Telegram aynı gün 1.5 milyar dolarlık tahvil satışıyla da sermaye artırımı gerçekleştirmeyi hedefliyor. Bu da şirketin büyüme ve teknolojik dönüşüm planlarına hız verdiğini gösteriyor.

Şirketin CEO’su Fransa’da adli bir soruşturmayla karşı karşıya

Bu stratejik gelişmelerin ortasında, Telegram CEO’su Pavel Durov’un Fransa’da adli bir soruşturmayla karşı karşıya olması da oldukça dikkat çekiyor. Fransız makamları, Durov’un kontrolündeki Telegram uygulamasının uyuşturucu ticareti, dolandırıcılık ve çocuk istismarı gibi yasa dışı faaliyetlere göz yumması ihtimali üzerine bir soruşturma başlattı.

Durov, geçtiğimiz Ağustos ayında Fransa’da gözaltına alındı ve yasal izin olmadan ülkeyi terk etmesi yasaklandı. Telegram ise Avrupa Birliği yasalarına uyduklarını ve Durov’un gizleyecek bir şeyi olmadığını belirten bir açıklama yaptı.

Telegram CEO'su Pavel

Öte yandan xAI tarafından geliştirilen Grok da yakın geçmişte eleştirilerin hedefi olmuştu. Güney Afrika’da “beyaz soykırımı” gibi tartışmalı bir konuya dair uygunsuz yanıtlar vermesi nedeniyle sistemin dış müdahalelere açık olduğu gündeme geldi. xAI, bu yanıtların yetkisiz bir müdahale sonucu oluştuğunu ve şirket politikalarını ihlal ettiğini açıklayarak sistemin güvenilirliğini artıracak önlemler alındığını duyurdu.

Telegram ve xAI arasındaki bu iş birliği, özellikle yapay zekânın sosyal platformlara entegrasyonunda yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Ancak Musk’ın anlaşmanın resmiyet kazanmadığına dair açıklaması, taraflar arasında henüz bazı detayların netleşmemiş olabileceğine işaret ediyor. Grok’un Telegram üzerindeki performansı ve kullanıcı tepkileri ise bu ortaklığın uzun vadeli sürdürülebilirliğini belirleyecek kritik faktörler arasında yer alacak.

Artık tüm polisler ASELSAN’ın yüz tanıyan kamerasını takacak!

0

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya CNN Türk canlı yayınında ASELSAN tarafından geliştirilen ve yüz tanıma özelliğine sahip yaka kamerasını kamuoyuna tanıttı. ABD’de görevli polislerde bulunan vücut kameralarına benzer şekilde kıyafete takılarak kullanılan bu sistem gelişmiş yapay zeka algoritmaları sayesinde kimlik tespiti ve kayıt imkanı sunuyor.

Polisler, ASELSAN üretimi yapay zeka destekli yüz tanıyabilen kamera sistemlerini takacak

ASELSAN’ın yüz tanıma sistemli giyilebilir kamerası polis ve jandarma personelinin yakasında ve devriye araçlarında kullanılacak şekilde tasarlandı. 2025 yılı sonuna kadar 40 ila 45 bin kameranın sahada aktif olarak görevdeki personelde yer alması planlanıyor.

Bakan Yerlikaya daha önce Edirne’de yaptığı açıklamada bu sistemin trafik denetimleri ve güvenlik uygulamaları sırasında kullanılacağını ve elde edilen görüntülerin 30 gün boyunca kaydedileceğini duyurmuştu.

Kameralar denetim sırasında yüz tanıma teknolojisi ile kimlik tespiti yapabiliyor. Aynı zamanda anlık konum bilgisini merkezi sisteme iletebilen bu cihazlar GAMER birimi (Güvenlik ve Acil Durumlar Koordinasyon Merkezi) tarafından 24 saat izlenebiliyor. Her kameranın kullanıcı bilgisi kayıt altına alınıyor ve kayıtlar İçişleri Bakanlığı arşivinde saklanıyor. Sistem acil durumlarda merkezden müdahaleye de olanak tanıyor.

Tek batarya ile 5.5 saate kadar kesintisiz kayıt yapabilen kameralar, IP67 koruma standardı sayesinde darbelere ve sıvı temasına karşı dayanıklılık sağlıyor. ASELSAN, bu kameraları ilk etapta 2025 yılı sonunda teslim etmeyi planlıyor.

Kameraların tasarımı, koşu ya da hareket halinde düşmeyecek şekilde hazırlanmış durumda. Harici batarya desteği ile uzun süreli kullanım mümkün hale gelirken, batarya değişimi sırasında da kayıt işlemi kesintiye uğramıyor.

Cihazlar sadece yüz tanıma ile sınırlı değil. ASELSAN tarafından üretilen daha basit modeller de bulunuyor. Bu modellerde yüz tanıma özelliği yer almıyor ancak kullanıcıya 1296p çözünürlükte 8 saate kadar HD video kaydı imkanı sunuluyor. Ancak son tanıtımı yapılan sistem, daha yüksek teknolojik özellikleri ile sahada görevli personele çok daha fazla yetenek kazandırıyor.

Yaka kamerası ayrıca suçluların veya suça karışmış araç plakalarının anlık olarak tespit edilmesini sağlıyor. Dokunmatik ekranı, gece görüş LED aydınlatmaları ve geniş açı çekim yeteneği ile sahada tüm operasyonlar anbean kaydediliyor.

Kamera aynı anda canlı yayın yapabiliyor ve görüntüyü hafızasında saklayabiliyor. Kayıt öncesi kısa bir süreye ait görüntünün de tutulabildiği sistemde tüm veriler merkezdeki kayıt birimlerine aktarılıyor. Konum paylaşımı özelliği sayesinde görevdeki personelin anlık yeri ilgili kurumlarla paylaşılabiliyor.

Bu da olaylara hızlı müdahale açısından önemli avantaj sağlıyor. ASELSAN, bu sistemde yerli ve milli yapay zeka algoritmaları kullanıyor ve sistem ihtiyaçlara göre güncellenebiliyor. Gelecek dönemde yüz ve plaka tespiti gibi ileri düzey özelliklerin daha yaygın şekilde kullanılması bekleniyor.

Türkiye’de veri merkezi dönemi başlıyor

0

2025 Data Center Eurasia Fuarı ve Konferansı’nın lansmanı İstanbul’da gerçekleştirildi. Türkiye’de bu kapsamda ilk kez düzenlenecek olan etkinliğin tanıtım toplantısına veri merkezleri sektörünün önde gelen şirketlerinden üst düzey yöneticiler katıldı.

Lansmanda fuarın kapsamı ve hedefleri hakkında detaylı bilgiler paylaşıldı. Avrasya bölgesinin ilk ve tek veri merkezi fuarı olma özelliğine sahip Data Center Eurasia, Türkiye’nin dijitalleşme hedefleri açısından önemli bir adımı temsil ediyor.

Lansman toplantısına Açık Holding, Alkazar Teknoloji, Akted, Amazon Web Services, Altay Grup, Boreas, Chillcore, Daikin, EAE, Huawei, HyperDC, Lande, Legrand, Nokia, Otomatica, Siemens, Systemair, Turkcell, TSE gibi sektörün öncü şirketlerinden temsilciler katıldı.

2025 Data Center Eurasia Fuarı ve Konferansı'nın lansmanı İstanbul'da gerçekleştirildi.

Yapılan açıklamalarda fuarın, Türkiye’nin dijital dönüşümünde veri merkezlerinin artan rolüne dikkat çektiği belirtildi. Etkinliğin, ülkeyi bu alanda bölgesel bir merkez haline getirme vizyonuna katkı sunması bekleniyor.

Marmara Fuarcılık Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Ferhat Bayram, lansmanda yaptığı açıklamada Data Center Eurasia’nın Türkiye için stratejik bir eşik olduğuna dikkat çekti. Bayram, fuarın global ve yerel ölçekte veri trafiğinin güvenli, sürdürülebilir ve erişilebilir biçimde yönetilmesine katkı sağlayacağını, aynı zamanda kamu ve özel sektör arasında iş birliğini güçlendireceğini ifade etti.

Veri merkezlerinin sanayi, finans, e-ticaret ve kamu hizmetleri gibi pek çok alanda kritik rol oynadığını belirten Bayram, bu organizasyonla Türkiye’nin veri altyapısında bölgesel bir çekim merkezi haline geleceğini söyledi.

Data Center Eurasia, 8-11 Ekim 2025 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Etkinlik, Orta Doğu, Avrupa, Türki Cumhuriyetler, Uzak Doğu ve Afrika’dan katılımcılarla, veri merkezleri alanında bölgenin önde gelen uluslararası buluşma noktası olmayı hedefliyor.

Fuar boyunca veri merkezi altyapıları, bulut teknolojileri, siber güvenlik çözümleri, enerji yönetimi ve yapay zeka destekli veri işleme gibi başlıklar ele alınacak. Canlı teknoloji gösterimleri ve yatırım fırsatlarıyla desteklenecek organizasyon, dijital dönüşüm stratejilerinde veri merkezlerinin önemini ön plana çıkaracak.

Etkinlik kapsamında düzenlenecek konferans programı ise Türkiye’nin dijital geleceği, kamu-özel sektör yaklaşımları, veri güvenliği ve regülasyonlar, enerji ve soğutma çözümleri ile yapay zeka destekli yönetim sistemleri gibi çeşitli başlıklarda oturumlara ev sahipliği yapacak.

Uygulama mağazalarına yaş doğrulama zorunluluğu geliyor!

Teksas eyaletinde çalışmaları sürdürülen Senato Tasarısı 2420, uygulama mağazalarının kullanıcıların yaşını doğrulamasını ve 18 yaş altı kişiler için ebeveyn onayı almasını zorunlu kılıyor. Bu yasa, özellikle Apple ve Google gibi teknoloji devlerini yakından ilgilendiriyor.

Tasarıya göre, bir kullanıcı 18 yaşın altındaysa, hem uygulama indirmeleri hem de uygulama içi satın alımlar için ebeveyn izni gerekecek. Teksas, bu düzenlemeyi hayata geçiren ilk eyalet değil; benzer bir yasa bu yılın başlarında Utah’ta da kabul edilmişti. Ancak Teksas yasası, hem uygulama mağazalarına hem de sosyal medya platformlarına yönelik ek kısıtlamalar içermesi bakımından dikkat çekici.

Tasarı, eyalet meclisinden büyük çoğunlukla geçti ve şimdi Vali Greg Abbott’ın imzasını bekliyor. Vali, çocukların dijital ortamda güvenliğini öncelik olarak gördüğünü belirtmiş olsa da, teknoloji şirketlerinden gelen baskılar karar sürecini etkileyebilir.

Tasarının yasalaşmasına en sert tepki Apple’dan geldi. Şirketin CEO’su, bizzat Vali Abbott’ı arayarak tasarının ya veto edilmesini ya da içeriğinin değiştirilmesini istedi. Apple yaptığı açıklamada, “Bu yasa yürürlüğe girerse, sıradan hava durumu veya spor uygulamaları dahi kullanıcıdan hassas kimlik bilgileri talep etmek zorunda kalacak. Bu hem mahremiyet açısından büyük bir risk yaratıyor hem de kullanıcı deneyimini baltalıyor.” dedi.

Google ise daha dengeli bir tutum sergileyerek, yaş doğrulamanın gerekli olduğunu ancak bunun kapsamının sınırlı ve hedefli olması gerektiğini vurguladı. Google Kamu Politikaları Direktörü Kareem Ghanem, “Yasa tasarısının temel kaygısı doğru. Ancak hedef sosyal medya platformları olmalı, tüm uygulama mağazaları değil.” diye konuştu.

Apple ve Google, kullanıcıların yalnızca yaş aralığına dair bilgilerin, gerçekten ihtiyaç duyan uygulamalarla paylaşılması gerektiğini savunuyor.

Teksas eyaletindeki reşit olmayan bireylerin sosyal medya kullanımı da yasaklanabilir

Teksas’ta görüşülen başka bir yasa tasarısı ise sosyal medya kullanımına doğrudan yasak getiriyor. Eğer kabul edilirse, 18 yaş altındaki bireylerin sosyal medya hesabı kullanması yasaklanacak. Ayrıca, ebeveynler çocuklarının hesaplarını silmeleri için doğrudan platformlara başvurabilecek ve şirketler 10 gün içinde bu talebi yerine getirmek zorunda olacak.

Yasa tasarısına göre, bu kurallara uymayan platformlar “hileli ticari uygulama” kapsamında değerlendirilecek ve hem para cezaları hem de sivil davalarla karşı karşıya kalabilecek.

Google Gemini AI kullanımı

Bu düzenlemeler, yalnızca Teksas’ta değil, ABD genelinde büyük destek görüyor. Pew Research tarafından yapılan 2023 anketine göre, Amerikalıların %81’i çocukların sosyal medya hesapları açabilmesi için ebeveyn onayının zorunlu olmasını destekliyor.

Dünyada da benzer adımlar atılıyor. Avustralya, sosyal medya kullanımını 16 yaş altına yasakladı. Norveç gibi ülkeler ise daha sıkı düzenlemeler getirmeyi tartışıyor.

Eğer Teksas valisi bu yasaları onaylarsa, eyalet, dijital çocuk güvenliği alanında ABD’deki en katı düzenlemelere sahip bölge haline gelecek. Ancak bu adımlar, teknoloji devlerinin direnişiyle karşı karşıya ve hem yasal hem de etik boyutlarıyla tartışılmaya devam edecek gibi görünüyor.

Sateliot, Avrupalı ordulara uydu üzerinden 5G hizmeti sunacak!

Uydu teknolojileri alanında faaliyet gösteren ve kısa süre önce 70 milyon euroluk yatırım alan Sateliot, cep telefonu kapsama alanının bulunmadığı bölgelerde küçük cihazlara dar bant 5G bağlantısı sunmayı hedefliyor.

Şirket CEO’su Jaume Sanpera, Sateliot’un Avrupa ülkeleri tarafından ilgi gördüğünü belirterek, bu ülkelerin Starlink gibi Avrupalı olmayan firmalara bağımlılığı azaltma amacında olduğunu vurguladı. CTO Marco Guadalupi ise teknolojilerinin özellikle savaş alanı lojistiği gibi uygulamalara uygun olduğunu ve bu kapsamda bazı devletlerle iletişime geçtiklerini söyledi. Ancak, hangi ülkelerle görüşüldüğü konusunda bilgi verilmedi.

Sateliot’un hizmetlerinden sadece savunma sektörü değil, lojistik firmaları, çiftçiler, petrol platformları ve çevresel uygulamalar gibi birçok farklı sektör de yararlanabilecek. Şirketin planları arasında önümüzdeki iki ay içerisinde ticari hizmete başlaması ve dünya genelindeki yerel mobil operatörlere uydu bağlantısı sağlaması yer alıyor. Nihai kullanıcılar, günde sadece birkaç dakika bağlantı kurmak için ayda yaklaşık 2,50 euro ödeyecek.

2028 yılına kadar yaklaşık 100 uydu fırlatmayı ve 2030 itibarıyla 1 milyar euroluk gelir elde etmeyi hedefleyen Sateliot, uydu sayısını artırdıkça bağlantı kalitesini de geliştirerek sesli mesaj iletimini mümkün kılmak istiyor. Şirketin şu anda alçak yörüngede çalışan beş nano uydusu bulunuyor. Bu uydular mikrodalga fırın boyutunda ve halihazırda 12 test müşterisine hizmet veriyor.

Son yatırım turunun ardından, İspanyol devletinin şirketteki payı yüzde 20’ye ulaşmış durumda. Bu da Sateliot’un Avrupa merkezli bir çözüm olarak konumunu güçlendirirken, stratejik öneme sahip savunma ve iletişim teknolojileri alanında kıtanın dışa bağımlılığını azaltma hedeflerine katkı sunuyor.

Kolektif House 10 yaşında!

10 yıl önce esnek ve ilham verici çalışma alanları yaratma hayaliyle yola çıkan Kolektif House, bugün ekosistemiyle büyümeyi sürdürüyor. Lokasyon sayısını 30’un üzerine taşıyan Kolektif House, şu anda yüzde 30 seviyesinde bulunan pazar payını önümüzdeki dönemde yüzde 50’ye taşımayı hedefliyor.

Ofisin ötesinde bir dünya

Kolektif House Kurucu Ortağı ve CEO’su Ahmet Onur, 2015’te Sanayi Mahallesi’nde çıktıkları yolculukla ofis kavramını yeniden tanımladıklarını vurgulayarak, şunları söyledi: “Ofisleri yalnızca bir mekân olmaktan çıkararak paylaşım merkezlerine dönüştürdük. 10 yıldır da birlikte üretmenin gücünü yaşatıyoruz. Geleceğe uzanan bu yolculukta; birlikte üretmeye, ilham olmaya ve daha da önemlisi birlikte hayal kurmaya devam edeceğiz.”

Kolektif House Kurucu Ortağı ve CEO’su Ahmet Onur
Kolektif House Kurucu Ortağı ve CEO’su Ahmet Onur

İşin geleceğine yön veriyor

Kolektif House olarak bugün yalnızca fiziksel mekânları değil, iş yapma biçimlerini de dönüştürdüklerine işaret eden Ahmet Onur “Hibrit çalışma modeliyle birlikte esnek ofisler artık yalnızca bir konfor unsuru değil, aynı zamanda stratejik bir ihtiyaç haline geldi. Bizler de bugün girişimcilerden global markalara kadar farklı ölçeklerden ekipleri; esnekliğin, ilhamın ve iş birliğinin merkezinde buluşturuyoruz. İnsanların daha özgür, üretken ve yaratıcı hissedeceği bu alanlarda kurumları da daha çevik, ölçeklenebilir ve sürdürülebilir yapılara kavuşturuyoruz” dedi.

Kolektif House yeni nesil çözümler getiriyor

Hazır ofis pazarındaki liderliklerinin yalnızca sayılara değil, yarattıkları etkiye dayandığına vurgu yapan Ahmet Onur, sözlerini şöyle tamamladı: “Bugün 30’u aşkın lokasyonda etkinliklerimiz, içeriklerimiz ve iş birliklerimizle yarattığımız değeri kalıcı ve sürdürülebilir hale getiriyoruz. Türkiye’de büyümeye devam ederken, global açılım için yakın pazarlara yöneliyor, teknolojiyle desteklenmiş yeni nesil çözümler geliştiriyoruz. Amacımız, yalnızca sektörde yer almak değil, ona yön veren küresel bir marka olmak.”