FAA, yeni Starship uçuşu için gereken onayı verdi!

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), yılın başlarında yaşanan başarısız testlerin ardından Starship için yaptığı detaylı güvenlik analizine dayanarak dokuzuncu test uçuşuna yeşil ışık yaktı. Ancak bu onay, önceki denemelerde oluşan riskleri minimize etmek amacıyla ciddi önlemlerle birlikte geldi.

FAA, Starship’in 7. ve 8. test uçuşlarında yaşanan patlamaların ardından tehlike alanlarını genişletti. Yeni belirlenen tehlike alanı, ABD’nin Texas eyaletinden başlayarak yaklaşık 1.600 deniz milini kapsıyor. Bu mesafe, mart ayında yapılan sekizinci uçuştaki tehlike alanının neredeyse iki katı büyüklüğünde. Tehlike alanları, potansiyel enkaz düşme riskine karşı oluşturulan geçici uçuş yasaklı bölgeler anlamına geliyor.

FAA ayrıca, SpaceXin bu test uçuşunu yolcu hava trafiğinin yoğun olmadığı zaman dilimlerinde gerçekleştirmesi gerektiğini belirtti. Önceki iki Starship uçuşu sırasında meydana gelen sorunlar, onlarca iç ve dış hat uçuşunu rota değiştirmeye zorlamıştı.

Mars hayali sürüyor, ancak Starship için öncelikli hedef dünya yörüngesi

SpaceX CEO’su Elon Musk, uzay aracı projesinin nihai amacının insanları Mars’a götürmek olduğunu sıklıkla dile getiriyor. Ancak şirketin kısa vadeli hedefi, yörüngeye daha fazla Starlink uydusu taşımak. Hâlihazırda Falcon 9 roketleriyle gerçekleştirilen Starlink fırlatmaları, yakında yerini Starship’e bırakabilir. Starship’in taşıma kapasitesinin yüksek olması, bu hedefin gerçekleştirilmesinde kilit rol oynayacak.

Ayrıca SpaceX, Starship’i NASA ve ABD Savunma Bakanlığı gibi kurumsal müşterilerine daha fazla görev kabiliyeti sunmak için de kullanmayı planlıyor. Bu sayede hem kamu hem özel sektör için stratejik görevlerin yükü Starship’in omuzlarında olacak.

Öte yandan, ABD’deki bazı siyasi çevrelerin, Starlink’in diğer ülkelere yayılması yönündeki baskılarının arttığı ve bu hizmetin ticaret savaşlarında bir koz olarak kullanılmak istendiği iddia ediliyor. Musk’ın Government Efficiency biriminin ise FAA’nın mevcut hava trafik kontrol sistemine alternatif olarak Starlink terminallerini test ettiği belirtiliyor.

Starship’in yeni testi, hem teknolojik yeterlilik hem de güvenlik açısından önemli bir sınav olacak. Eğer başarılı olursa, bu uçuş SpaceX’in uzay taşımacılığında yeni bir döneme geçişini simgeleyebilir.

Tesla coğrafi sınırlamalarla ile otonom sürüş yapacak

Musk, Tesla’nın otonom sürüş testlerinin Austin’in ‘en güvenli’ bölgelerinde coğrafi sınırlamalarla gerçekleştirileceğini söyledi. Tesla CEO’su Elon Musk verdiği röportajda, şirketin uzun zamandır vadettiği robotaksi hizmetinin ilk testinin önümüzdeki ay Austin, Teksas’ta gerçekleştirileceğini ve başlangıçta şirketin “en güvenli” olarak gördüğü belirli alanlarla sınırlı olacağını söyledi.

Tesla coğrafi sınırlamalarla devreye alacak

Musk, Tesla’nın arabalarının “o kavşakta iyi iş çıkaracaklarından çok emin olmadığımız sürece kavşaklara girmeyeceklerini, aksi takdirde kavşağın etrafından dolaşacaklarını” söyledi. Musk: “Dağıtım konusunda aşırı paranoyak olacağız, öyle de olmalıyız. Öyle olmamak aptallık olur” dedi.

Coğrafi sınır kullanmak, şirketinin herhangi bir yere bırakılabilen ve insan denetimi olmadan çalışabilen genel amaçlı bir otonom sürüş çözümü yaratabileceğini iddia ederek yıllar geçiren Musk için büyük bir strateji değişikliğini temsil ediyor. Musk, Tesla’nın bu yılın ilerleyen zamanlarında Kaliforniya’da ve muhtemelen diğer eyaletlerde robotaksi hizmeti için benzer denemeler başlatmaya çalışacağını iddia etti.

Musk, Tesla’nın Nisan ayındaki ilk çeyrek kazanç görüşmesinde coğrafi sınır kullanma fikrini telgrafladı, ancak şirketin kullanacağı yaklaşımın bu olduğunu açıkça söylemedi. CEO o zamanlar, erken robotaksi operasyonları için “yerelleştirilmiş bir parametre seti olma olasılığının giderek arttığını” söyledi.

Musk, Tesla’nın “paranoyak” yaklaşımının bir parçası olarak şirketin, Tam Otonom Sürüş yazılımının “gözetimsiz” versiyonuyla donatılmış yaklaşık 10 Model Y SUV’den oluşan ilk filoyu uzaktan izlemesi için çalışanlara sahip olacağını söyledi. Musk ayrıca bu araçların içinde herhangi bir güvenlik görevlisi olmadan süreceğini iddia etti.

Waymo gibi otonom araç şirketlerinin, robotaksilerini izleyen ve gerektiğinde uzaktan rehberlik sağlayan kişilerle donatılmış bir operasyon merkezine sahip olması yaygın bir uygulamadır. 2024’te bu konu hakkında bir blog yazısı yayınlayan Waymo, araçların kontrolünü ele geçirmiyor. Bunun yerine, insan çalışanlar öncelikle otonom sürüş sistemiyle soru ve cevaplar aracılığıyla iletişim kurarak ona uygun bağlamı sağlıyor ve sorun çözmesine yardımcı oluyor.

Dijital ikiz nükleer reaktörü doğruluk rekoru kırdı

0

ABD’nin ilk tamamen dijital ikiz nükleer reaktörü enerji atılımında %99 doğruluk oranına ulaştı. Bu daha küçük ve basit reaktörler, kırsal ve ücra bölgelerdekiler de dahil olmak üzere daha fazla topluluğa enerji sağlayabilir. Purdue Üniversitesi Reaktörü Bir Numaralı (PUR-1), benzersiz dijital yetenekleriyle bir nükleer enerji devriminin ön saflarında yer alıyor. Bu, daha güvenli, daha verimli ve daha uygun maliyetli yeni nesil nükleer reaktörlerin geliştirilmesine yol açabilir ve nihayetinde karbon içermeyen elektriğe geçişi hızlandırabilir.

Dijital ikiz nükleer reaktörü

PUR-1, ABD’nin ilk tamamen dijital olarak kontrol edilen ve işletilen reaktörü olarak tek başına durmaktadır. Bu, tüm “sinir sistemi”, yani enstrümantasyon ve kontrol sisteminin bilgisayar ekranlarına, klavyelere ve ethernet kablolarına dayandığı anlamına gelir. Purdue mühendisleri ve öğrencileri, PUR-1’i kullanarak çığır açıcı deneyler yürütüyor ve bulguları doğrudan küçük modüler reaktörler (SMR’ler) ve mikroreaktörler gibi gelişmiş reaktörlerin gelişimini etkiliyor.

Daha küçük ve inşası daha kolay olan bu reaktörler, kırsal ve uzak bölgeler de dahil olmak üzere daha geniş bir topluluk yelpazesine güç sağlamak üzere tasarlandı ve merkezi kontrol merkezlerinden uzaktan operasyon için büyük ölçüde dijital iletişime güvenecek.

Dijital sıçrama aynı zamanda gerçek zamanlı veri toplamayı ve sürekli reaktör performansı izleme için yapay zeka (AI) araçlarının entegrasyonunu da mümkün kılıyor. Bu proaktif yaklaşım, planlanan bakımlar arasındaki sorunları daha iyi tahmin edip tespit ederek güvenliği artırabilir ve reaktör kullanım ömrünü uzatabilir.

Purdue’nin bu alandaki liderliğini daha da güçlendiren nükleer mühendislik yardımcı doçenti ve yardımcı PUR-1 direktörü Stylianos Chatzidakis’in laboratuvarı, PUR-1’in “dijital ikizini” tamamladı. Enerji Bakanlığı tarafından finanse edilen, tamamen entegre fizik ve veri odaklı bu simülasyon, PUR-1’in sensörlerinden gerçek zamanlı veriler alıyor, tahminler için yapay zeka odaklı algoritmalar kullanıyor ve reaktör operasyonlarını bilgilendiren içgörüler sunuyor.

Chatzidakis ve Purdue ve Argonne Ulusal Laboratuvarı’ndan işbirlikçilerinin Nature’s Scientific Reports’ta yayımlanan araştırmasında, dijital ikizin SMR performansını iyileştirmek için tasarlanmış bir makine öğrenimi algoritmasını test etme yeteneği sergilendi.

Amanda Scales xAI yönetimine geri döndü

0

DOGE’yi yönetmeye yardımcı olan Musk’ın işe aldığı Amanda Scales, xAI’ye geri döndü. New York Times’ın haberine göre, ABD Personel Yönetimi Ofisi’nde çalışırken milyarder Elon Musk’ın Hükümet Verimliliği girişimine liderlik eden eski xAI İK yöneticisi Amanda Scales, yakın zamanda xAI’ya geri döndü.

Amanda Scales xAI yönetimine yeniden katıldı

Scales, xAI’da yetenek edinimi üzerinde çalışıyordu. Nisan ayından bu yana, LinkedIn profiline göre şirketin yetenek tarafında tekrar çalıştı. Scales, daha önce San Francisco merkezli VC firması Human Capital’da ve Uber’de insan kaynakları ve yetenek alanında çalışıyordu.

Scales’ın xAI’ya dönüşü, Musk’ın DOGE’den çekilmeyi planladığını belirtmesiyle gerçekleşti. Times’a göre teknoloji milyarderi Washington’da giderek daha nadir görülüyor. Musk geçen ay Wall Street analistlerine siyasete daha az zaman ayırıp Tesla gibi şirketlerine daha fazla zaman ayırmayı planladığını söyledi.

Musk’ın DOGE’ye daha fazla zaman ve kaynak ayırmasından bu yana Tesla’daki satışlar zarar gördü. Geçtiğimiz ay, bir grup çalışan, CEO’luktan alınması çağrısında bulunan açık bir mektup yayınladı. Nisan ayındaki EV satışlarındaki artışa rağmen Tesla satışları Avrupa genelinde düşmeye devam etti. Tesla’nın Avrupa’daki zayıf satış sonuçları, bazı alıcıların CEO Elon Musk’ın sağcı siyasete yönelmesini ve gümrük vergilerinin küresel ekonomik istikrarsızlığa yol açmasıyla Başkan Donald Trump ile yakınlaşmasını protesto etmesiyle geldi. Avrupalılar ayrıca Tesla rakibi BYD’den olanlar da dahil olmak üzere giderek daha fazla Çin elektirkli aracı satın alıyor.

Telegram CEO’su Pavel Durov ülke dışına çıkamayacak!

0

Telegram CEO’su Pavel Durov’un tutuklanmasının ardından Fransa’dan izinsiz ayrılması yasaklandı. CEO’nun mesajlaşma platformunda gerçekleşen yasadışı faaliyetlere ortak olduğu iddiasıyla yargılandığı bildirildi.

Telegram CEO’su Pavel Durov suç ortaklığıyla yargılanıyor

Politico’nun bir raporuna göre, Fransız hükümeti Telegram CEO’su Pavel Durov’un resmi izin olmadan ülkeyi terk etmesini yasakladı. Durov, Ağustos 2024’te Fransa’da tutuklandı ve daha sonra kara para aklama ve CSAM (çocuk cinsel istismarı materyali) dağıtımı gibi Telegram’da gerçekleşen yasadışı faaliyetlere ortak olduğu gerekçesiyle suçlandı.

Politico , Durov’un “yatırım fonlarıyla müzakereler” için ABD’ye seyahat etmeye çalıştığını ancak Fransız yetkililerin “zorunlu veya haklı görünmediğine” karar verdiğini yazıyor. Mart ayında Durov, vatandaşlığını sürdürdüğü Birleşik Arap Emirlikleri’ne seyahat izni aldı.

Durov’un tutuklanmasının ardından Telegram, Dijital Hizmetler Yasası da dahil olmak üzere AB yasalarına uyduğunu ve “ılımlılığının sektör standartları dahilinde olduğunu ve sürekli olarak geliştiğini” paylaştı. Bu sürekli gelişmenin kanıtı olarak Telegram, Eylül 2024’te yasal taleplere yanıt olarak kullanıcı IP adresleri ve telefon numaraları sağlamaya karar verdi. Bu, başlangıçta kaçındığı bir şeydi.

Mesajlaşma platformu daha sonra Aralık 2024’te Telegram’da CSAM’a giden bağlantıları engellemek için kuruluşun araçlarını kullanmak üzere International Watch Foundation ile ortaklık kurdu. Her iki hamle de mesajlaşma platformunun görünüşte etkinleştirdiği suç faaliyetinden sorumlu tutulmasını isteyebilecek yetkilileri yatıştırma girişimleri olarak görülebilir. Telegram her ne kadar iyi niyetli kullanıcılar için güvenli bir mesajlaşma aracı olsa da birçok kötü niyetli kullanıcı bunu suç aracı olarak kullanabiliyor.

Citroën’in yeni CEO’su Xavier Chardon oldu!

0

Konforu ön planda tutan yenilikçi ve yüksek teknolojili modelleriyle otomotiv tarihinin en köklü üreticilerinden olan Citroën’in yeni CEO’su Xavier Chardon oldu. Thierry Koskas’tan koltuğu devralan Xavier Chardon, 2 Haziran 2025’ten itibaren Citroën markasının CEO’luk rolünü üstlenecek ve yeni pozisyonunda Stellantis Genişletilmiş Avrupa Operasyon Direktörü Jean-Philippe Imparato’ya bağlı olarak görev yapacak. Otomotiv sektöründe 30 yılı aşkın süredir uluslararası tecrübeye ve bilgi birikimine sahip olan Xavier Chardon, kariyerinin yaklaşık 20 yılını adadığı Citroën’de markanın son dönemdeki başarılarını sürdürmeyi ve hızla değişen otomotiv endüstrisindeki dönüşümünü hızlandırmayı hedefliyor.

Institut Commercial de Nancy mezunu olan Xavier Chardon, kariyeri boyunca Fransa, Avrupa ve Çin otomotiv sektöründe çeşitli rollerde görev aldı. 1994 yılında PSA Group’a katılan ve kariyerine Citroën İtalya’da başlayan Chardon, markanın genel merkezinde farklı pozisyonlarda görev yaptıktan sonra 2001’de Citroën Danimarka’nın ve 2004’te Citroën Almanya’nın yönetimini üstlendi. PSA Group’ta 2007 yılından 2009 yılına kadar Pazarlama, Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü olarak görev yapan Chardon, 2009-2011 yılları arasında da Citroën Fransa’nın Genel Müdürlüğü görevini üstlendi.

2012’de Volkswagen AG’ye Avrupa Satış Başkan Yardımcısı olarak katılan Xavier Chardon, 2014 yılında Küresel Pazarlama ve İletişimden Sorumlu olarak Volkswagen AG’deki kariyerine devam etti. 2016 yılında Volkswagen Pazarlama ve Müşterilerden Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak görev yapmaya başlayan Chardon, 2017 yılından 2018 yılına kadar Volkswagen Çin’de “Dijitalleşme Proje Evi” birimine liderlik yaptıktan sonra SAIC-Volkswagen ortak girişiminin Satış ve Pazarlama Başkan Yardımcılığı görevini devraldı. 2021’de Fransa’ya geri döndü ve Volkswagen Group Fransa’nın Yönetim Kurulu Başkanı oldu.

Dell, Yeni Siber Güvenlik ve Yapay Zeka Çözümlerini Duyurdu

Dell Technologies, yıllık Technologies World konferansında işletmelerin yapay zekayı daha kolay konuşlandırması, ölçeklendirmesi ve yönetmesi için tasarlanmış yeni AI Factory güncellemelerini duyurdu. Şirket, yapay zeka adaptasyonunun önündeki en büyük engelleri aşmayı hedefleyen bu yeniliklerle tüm ölçekteki işletmelere destek olmayı amaçlıyor.

Yeni Özellikler Yapay Zekayı Daha Erişilebilir ve Güvenli Hale Getiriyor

McKinsey verilerine göre, kuruluşların %92’si önümüzdeki üç yıl içinde yapay zeka yatırımlarını artırmayı planlıyor. Dell’in yeni çözümleri, yüksek operasyonel maliyetler ve veri güvenliği endişeleri gibi temel engelleri ele alarak bu dönüşümü kolaylaştırmayı hedefliyor.

Dell Technologies’in Operasyon Direktörü Jeff Clarke, “Çığır açan yapay zeka bilgisayarlarından en son veri merkezi çözümlerine kadar en son yapay zeka gelişmelerimiz, her büyüklükteki kuruluşun yapay zekayı sorunsuz bir şekilde benimsemesine, daha hızlı içgörüler elde etmesine ve verimliliği artırmasına yardımcı olmak için tasarlandı” açıklamasında bulundu.

Yeni özellikler arasında, Qualcomm çıkarım kartı ile güçlendirilmiş ve genellikle bulutta çalıştırılan büyük modeller için güçlü cihaz üzerinde çıkarım sağlayan en yeni yapay zeka bilgisayarı Pro Max Plus yer alıyor.

Veri merkezi soğutma enerji maliyetlerini %60’a kadar azaltıyor

Dell ayrıca veri merkezi soğutma enerji maliyetlerini %60’a kadar azaltan yeni bir soğutma sistemi, veri hazırlığını basitleştiren genişletilmiş veri lakehouse özellikleri ve dünyanın en hızlı paralel dosya sistemi olduğunu iddia ettiği Project Lightning’i tanıttı.

Şirket, yapay zeka altyapısı, uygulamaları ve verileri için tam yığın koruma sunan AI Security and Resilience Services’i de piyasaya sürüyor. Bu hizmet, hassas iş akışlarını ve modelleri güvence altına almak isteyen kuruluşlara yönelik.

Cambridge Üniversitesi ve Oregon Eyalet Üniversitesi, yeni güncellemelerin ilk kullanıcıları arasında yer alıyor. Cambridge Üniversitesi’nden Dr. Paul Calleja, “Project Lightning’in yapay zeka yeniliklerimiz için kritik bir depolama teknolojisi olmasını bekliyoruz” dedi.

Oregon Eyalet Üniversitesi’nden Christopher M. Sullivan ise, “Dell AI Factory’yi okyanus araştırmalarımızda kullanarak gezegenin en kritik zorluklarını devrimleştiriyor ve ele alıyoruz” açıklamasında bulundu.

Dell, Cohere North, Google Gemini, Meta’nın Llama modelleri ve Glean AI ile işbirliklerini içeren genişletilmiş ortaklıklar da duyurdu. Bu işbirlikleri, kuruluşların mevcut BT ortamlarına hızlı ve basit bir şekilde entegre olan özelleştirilmiş çözümler sunmayı amaçlıyor.

Siber dayanıklılık alanında Dell, yeni PowerProtect Data Domain All-Flash cihazlarıyla veri kurtarma yeteneklerini dört kata kadar hızlandırırken, raf alanı kullanımını %40 ve güç tüketimini %80’e kadar azaltıyor.

Dell’in PowerScale yazılımı artık genişletilmiş nesne depolamayı destekliyor ve veri korumasını, erişimini ve kurtarmasını geliştiren bir siber güvenlik paketi sunuyor.

Dell, Özel Bulut teklifini genişleterek işletmelerin Broadcom, Nutanix ve Red Hat gibi ortaklardan teknolojiler kullanarak Dell’in ayrıştırılmış altyapısında özel bulutlar oluşturmasına ve ölçeklendirmesine olanak tanıyor.

Dell’in Altyapı Çözümleri Grubu Başkanı Arthur Lewis, “Ayrıştırılmış altyapı yaklaşımımız, müşterilerin veriyi zekaya ve karmaşıklığı netliğe dönüştüren güvenli, verimli modern veri merkezleri oluşturmasına yardımcı oluyor” dedi.

Tüm bu yenilikler, Dell’in geçen yıldan bu yana AI Factory’ye tanıttığı 200’den fazla ürün güncellemesinin en sonuncusu olarak konumlandırılıyor ve şirketin yapay zeka dönüşümünde kilit bir kolaylaştırıcı olma stratejisini güçlendiriyor.

MIT karbon emme teknolojisi maliyet tasarrufu sağlıyor

0

MIT araştırmacıları, iklim değişikliğiyle mücadele için atmosferdeki karbondioksiti azaltmak amacıyla yeni bir çözüm geliştirdi. Bu yeni yaklaşım, karbon emme sürecini altı kat iyileştiriyor ve maliyetleri en az yüzde 20 oranında azaltıyor. Yeni bulgular, MIT doktora öğrencileri Simon Rufer, Tal Joseph ve Zara Aamer ile Makine Mühendisliği Profesörü Kripa Varanasi tarafından duyuruldu.

MIT karbon emme teknolojisi

CO₂’yi uzaklaştırmaya çalışmanın iki ana engeli vardır. Birincisi, CO₂’yi havadan uzaklaştıran kimyasal bileşikler, onu yakaladıktan sonra kolayca serbest bırakmazlar. Tam tersi, CO₂’yi serbest bırakmada iyi olan bileşikler, MIT karbon emme ile yakalamada eşit derecede etkili değildir. MIT’deki araştırmacılar, nanometre ölçeğindeki filtreleme membranlarını kullandılar ve döngünün her iki kısmını da eşit verimlilikle kolaylaştıran bir ara adım eklediler.

Varanasi: “Karbon yakalama söz konusu olduğunda ölçeği en baştan düşünmemiz gerekiyor, çünkü MIT karbon emme ile anlamlı bir etki yaratmak gigatonlarca CO₂ işlemeyi gerektiriyor. Bu zihniyete sahip olmak, kritik darboğazları belirlememize ve gerçek etki potansiyeli olan yenilikçi çözümler tasarlamamıza yardımcı oluyor. Çalışmalarımızın arkasındaki itici güç bu” diyor.

Varanasi, yakalama ve serbest bırakma sistemleri arasındaki farklara dikkat çekerek, bu sistemlerin karşı karşıya olduğu sorunlara vurgu yaptı. Varanasi: “Bu iki adımın nasıl çeliştiğini görebilirsiniz. MIT karbon emme teknolojisi bu iki sistem aynı sorbenti ileri geri dolaştırıyor. Aynı sıvı üzerinde çalışıyorlar. Ancak optimum şekilde çalışmak için iki farklı sıvı türüne ihtiyaç duydukları için her iki sistemi de en verimli noktalarında çalıştırmak imkansız” diyor.

Araştırmacıların oluşturduğu sistem, verimliliği optimize etmek için hidroksit iyonlarını ve karbonatları ayırır: hidroksit iyonları daha fazla CO₂ emmek için geri dönerken, karbonatlar CO₂ salmak için ileri hareket eder. Bu, protonların aksi takdirde hidroksit iyonlarıyla sadece su oluşturacağı boşa giden reaksiyonları önler.

Baktek Çevre Teknolojileri Üçüncü Tur Yatırım Aldı!

Patentli teknolojileri ile özellikle atık suların merkezi sistemlere salınımında çevreye zarar vermesini önleyen ve suyun tekrar kullanımını sağlayan Baktek, PCP Teknoloji Fırsatları Fonu’ndan yeniden yatırım aldı. Yatırım turuna PCP Danışma Kurulu Üyesi ve VANSAN eski CEO’su Murat Can Ertöz ile milli havacılık ve savunma sanayi teknolojisinin öncü kuruluşu Baykar’ın Genel Müdürü Haluk Bayraktar da katıldı.

Dünya genelinde sürdürülebilir çevre teknolojileri üretiyor

Avrupa Komisyonu’ndan üç kez “Mükemmeliyet Mührü” kazanmış patentli BioGuy II cihazıyla dünya genelinde sürdürülebilir çevre teknolojileri üreten Baktek, Pragma Capital Partners’ın (PCP) Teknoloji Fırsatları Fonu’ndan ikinci kez yatırım aldı. Yeni tura PCP Danışma Kurulu Üyesi ve VANSAN eski CEO’su Murat Can Ertöz ile milli havacılık ve savunma sanayi teknolojisinin öncü kuruluşu Baykar’ın Genel Müdürü Haluk Bayraktar da katıldı.

Bak-Tek CEO’su Alp Taşan
Bak-Tek CEO’su Alp Taşan

Yatırıma ilişkin değerlendirmede bulunan Bak-Tek CEO’su Alp Taşan, şu ifadeleri kullandı: “Çevre teknolojileri alanında sürdürülebilir çözümler sunan lider ürünümüz BioGuy II’den sonra, yeni yatırımla birlikte big datayı kullanarak izlenebilir veriler sunan yeni çözümlere odaklanacağız. Öte yandan yeni pazarlardaki büyümemizi hızlandıracak yüksek etkili ürünlerimizin daha geniş coğrafyalarda operasyonel büyümesine katkıda da bulunacak.”

PCP Yönetici Ortağı Özlü Yalaza, yeni yatırım hakkında şunları söyledi: “Bak-Tek’in geliştirdiği teknoloji çözümleri, yalnızca Türkiye’de değil küresel pazarda da büyük ilgi görüyor. Yeni ürünlerin Ar-Ge süreçlerini hızlandırmak ve uluslararası büyümeyi desteklemek adına Alp Taşan liderliğindeki bu güçlü ekiple işbirliğimizi derinleştirmekten memnuniyet duyuyoruz.”

BioGuy II ile yıllık “142 ton” karbon ayak izi sıfırlandı

Bak-Tek, atık suyun yeniden kullanımı, karbon ayak izinin azaltılması ve minimum enerji ile maksimum verim hedefleri doğrultusunda yürüttüğü inovatif çalışmalarıyla yatırımcıların ilgisini çekmeye devam ediyor. 2023’te PCP’den yatırım alan şirket, bu başarının ardından PCP Teknoloji Fırsatları Fonu ile Murat Can Ertöz ve Haluk Bayraktar’ın katılımıyla yeni bir yatırım turunu daha tamamladı.

Bak-Tek, ticarileştirdiği BioGuy II teknolojisi geleneksel atık su arıtma sistemlerindeki yüksek enerji tüketiminin önüne geçiyor, fabrikalarda yıllık yaklaşık 142 tondan fazla karbon salımının önüne geçerek sürdürülebilirlik anlamında önemli bir çevresel etki yarattı. Otelcilik sektöründe ise atık bertaraf maliyetlerini optimize ediyor, atık suyun dönüştürülerek bahçe sulamada yeniden kullanımına olanak sağlıyor. Bu teknoloji, yakın gelecekte yaşanması öngörülen su kıtlığına karşı da alternatif bir çözüm olarak öne çıkıyor.

Şirketin ana ürünlerinden BioGuy II otellerden fabrikalara, AVM’lerden evsel atık arıtma sistemlerine kadar farklı sektördeki alanlarda atık suyu arıtmak için kullanılıyor. Zoi Environmental Technologies iştirakiyle birlikte Bak-Tek çözümlerini, şu anda Türkiye, Slovenya, Mısır, Avrupa Birliği ülkeleri ve Körfez bölgesindeki pazarlarda başarıyla müşterileriyle buluşturuyor. Suyun ortak değer olarak önem kazandığı ve kaynakların hızla azaldığı günümüzde, pazardan aldığı talepler de her geçen gün artıyor.

Microsoft’tan Dev Siber Temizlik: Lumma Stealer’a Ağır Darbe!

Microsoft, dünya çapında 394.000’den fazla Windows cihazına bulaşan Lumma Stealer adlı zararlı yazılıma karşı büyük bir siber operasyon başlattı. Bu kapsamda, ABD Adalet Bakanlığı, Europol ve Japonya Siber Suç Merkezi gibi kurumlarla birlikte çalışan Microsoft, siber suçluların altyapısını hedef aldı.

Yalnızca iki ay içinde, Lumma Stealer kullanıcıların şifrelerini, kredi kartı bilgilerini ve kripto cüzdan verilerini çaldı. Bu kötü amaçlı yazılımın sunduğu Malware-as-a-Service (MaaS) modeli sayesinde saldırganlar, özel versiyonlar oluşturup hedeflerine kolayca ulaşabildi.

Zararlı yazılımın komuta merkezleri ile bulaşan cihazlar arasındaki bağlantı kesildi

Microsoft’un Dijital Suçlar Birimi (DCU), Lumma’nın kullandığı 2.300 kötü amaçlı alan adını tespit etti. Bu alan adlarından 1.300’den fazlası, Microsoft’un kontrolündeki sunuculara yönlendirildi. Böylece zararlı yazılımın komuta merkezleri ile bulaşan cihazlar arasındaki bağlantı kesildi.

Lumma Stealer, özellikle Telegram üzerinden pazarlanan ve Rusya merkezli bir geliştirici olan “Shamel” takma adlı kişi tarafından yönetiliyordu. Siber suç çeteleri bu yazılımı özellikle kimlik avı e-postaları, sahte reklamlar ve bilindik markaları taklit eden linkler aracılığıyla yaydı. İronik biçimde, zaman zaman Microsoft’un adını bile sahte olarak kullandılar.

Bu zararlı yazılım, Scattered Spider gibi bilinen hacker gruplarının da birincil tercihiydi. Kolay dağıtımı ve veri çalma kapasitesi nedeniyle, birçok kötü niyetli kişi tarafından aktif şekilde kullanıldı.

Lumma Stealer’ın altyapısı çökertildi

Microsoft, operasyonun ardından yaptığı açıklamada, Lumma Stealer’ın altyapısının çökertildiğini belirtti ancak bu tarz bilgi hırsızlığı yapan yazılımların hala ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.

Kullanıcılara, cihazlarını güncel tutmaları, güvenlik yazılımlarını aktif kullanmaları ve şüpheli bağlantılardan uzak durmaları tavsiye edildi. Bu saldırı, şirketlerin siber güvenlik önlemlerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğini bir kez daha ortaya koydu.

ABD’li üniversite öğrencisi, 70 milyondan fazla kişinin verilerini çaldığını kabul etti!

Federal savcılığa göre Lane, Kuzey Amerika genelinde okullara hizmet veren büyük bir eğitim yazılımı şirketinin sistemlerine sızarak yaklaşık 60 milyon öğrencinin ve 10 milyon öğretmenin kişisel verilerini çaldı.

Mahkeme belgelerine göre sızılan veriler arasında ad-soyad, adres, telefon numarası, Sosyal Güvenlik numaraları, sağlık bilgileri ve okul notları yer alıyor. Bazı durumlarda, on yıllara yayılan öğrenci verilerinin çalındığı belirtiliyor. Şirket ismen açıklanmasa da, savcıların verdiği bilgiler, PowerSchool adlı eğitim yazılımı üreticisinin 2024 yılının Ağustos ve Eylül aylarında yaşadığı siber saldırıyı işaret ediyor.

PowerSchool, öğrenci yoklamaları, notlar, sağlık bilgileri gibi pek çok veriyi yöneten yazılımlarıyla ABD ve Kanada’daki binlerce okulda kullanılıyor. Şirket, 2024 yılı sonunda gerçekleşen veri ihlalinin ardından yaptığı açıklamada, saldırganlara verilerin silinmesi karşılığında ödeme yaptığını doğruladı ancak miktar hakkında bilgi vermedi. Savcılar ise Lane’in ortağıyla birlikte 2,85 milyon dolar değerinde kripto para talep ettiğini ifade etti.

Şirket her ne kadar çalınan verilerin imha edildiğini öne sürse de, Ocak 2025’ten bu yana bazı okul bölgeleri yeni şantaj girişimlerine maruz kaldı. Bu girişimlerde, verilerin hâlâ ellerinde olduğunu söyleyen saldırganlar, daha fazla ödeme talep etti. PowerSchool, bu şantajların yeni bir saldırıya dayanmadığını, paylaşılan veri örneklerinin Aralık 2024’teki sızıntıya ait olduğunu belirtti.

Siber Saldırı Marks & Spencer'ı Vurdu: Ödemeler ve Siparişler Aksadı!

Lane hakkında hazırlanan suçlamalarda sadece eğitim sektörü değil, ABD merkezli bir telekomünikasyon şirketine yönelik benzer bir saldırı girişiminden de bahsediliyor. Ancak bu ikinci kurbanın ismi savcılık tarafından açıklanmadı.

Matthew D. Lane’in suçunu kabul ettiği davaya ilişkin ilk haber NBC News tarafından yayımlandı. PowerSchool yetkilileri ise dava süreciyle ilgili yorum yapmaktan kaçındı.

Bu olay, eğitim teknolojileri alanında dijital güvenliğin ne kadar kritik bir öneme sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Özellikle milyonlarca öğrenci ve öğretmenin kişisel bilgilerinin dijital ortamda saklandığı günümüzde, siber güvenlik açıkları yalnızca bireyleri değil, tüm eğitim sistemlerini tehdit edebiliyor.

Girişimciler için fırsat, yapay zeka!

Yemeksepeti Kurucusu ve yatırımcı Nevzat Aydın, “Yapay zekanın hayatı birçok alanda ne kadar değiştirdiğini birkaç yıl içinde göreceğiz. Bizi çok değişik bir dünya bekliyor. Bu bir fırsat. Benim dönemimde bu fırsat internetti. Ben de doğru zamanda doğru projeyi yaptım. Şimdi gelişecek şey yapay zeka!” dedi.

Nevzat Aydın, İstanbul Yenikapı Etkinlik Alanında düzenlenen küresel e-ticaret fuarı WORLDEF ISTANBUL 2025’e katıldı. Aydın, fuar kapsamında “E-Ticarette Sıradaki Ne? Öncü Bir Girişimciyle Açık Bir Sohbet” konulu panelde konuştu. Türkiye’de İş Dünyası Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Celal Toprak’ın moderatörlüğünde düzenlenen panelde, e-ticaret, girişimcilik ve yapay zeka ele alındı.

“E-ticaret ciddi anlamda büyüyecek”

Nevzat Aydın, e-ticaret ekosistemindeki gelişmelere değinerek, “En karamsar senaryoya göre e-ticaretin önümüzdeki 10 yıl içinde 3 kat büyüyeceği tahmin ediliyor. Sektöre ve o sektördeki oyunculara göre değişse de e-ticaret ciddi anlamda büyüyecek. Yapay zekanın işin içine girmesi ile beraber çok daha farklı uygulamalar hayatımıza girecek. Kişiselleştirme tarafında, size özel hizmet alabilme anlamında bizi ilginç şeyler bekliyor.” diye konuştu.

“İçinde yapay zeka olmayan bir startup çok zor gelişir”

Yemeksepeti Kurucusu ve yatırımcı Nevzat Aydın
Yemeksepeti Kurucusu ve yatırımcı Nevzat Aydın

Bilgiye dayalı iş yapmanın önemine dikkat çeken Aydın, yatırım yaptığı 80’den fazla startup olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Yatırım yapacağım girişimlerle ilgili öncelikle girişimcinin profiline ve karakteristik özelliğine bakarım. Yatırım yaptığım girişim, birlikte mesai yaparken keyif alacağım ve bir şeyler öğreneceğim bir girişim olmalı.”

Aydın, “İçinde yapay zeka olmayan bir startup çok zor gelişir. Girişiminin bir yerinde teknoloji ve ölçeklenebilirlik olması lazım. Yapay zeka bunu fazlasıyla yapıyor. Benim zamanımda aklıma gelen bir projeyle ilgili dünyada nasıl olmuş, neler yapılmış gibi bir bilgi yoktu. Şimdi acayip bir bilgi var, her yerde bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Ama bu bilgiler arasından işinize yarayan bilgiyi ayıklamak çok daha önemli. Mutlaka çok iyi araştırmak ve doğru bilgiyi bulmak gerekiyor.” sözlerini kaydetti.

“Benim dönemimde fırsat internetti, şimdi yapay zeka”

Aydın, “Yapay zekanın hayatı birçok alanda ne kadar değiştirdiğini birkaç yıl içinde göreceğiz. Bizi çok değişik bir dünya bekliyor. Bu bir fırsat. Benim dönemimde bu fırsat internetti. Ben de doğru zamanda doğru projeyi yaptım. Şimdi gelişecek şey yapay zeka! Bence gençlerin en büyük şansı, yapay zekanın onları geliştirerek gelmesi. Yapılabilecek çok şey var.” ifadelerini kullandı.

ABD Başkanı Donald Trump, 175 milyar dolarlık savunma kalkanı projesini duyurdu!

Trump, Golden Dome (Altın Kubbe) adı verilen bu projeyle hipersonik, seyir ve balistik füzelere karşı tam kapsamlı bir koruma ağı kurulacağını açıkladı. Sistemin; kara ve hava konuşlu füzeler, radar sistemleri, gözetleme uyduları ve uzay tabanlı saldırı uydularından oluşacağı belirtildi.

Başkan Trump, projeye dair ilk adımı Ocak 2025’te bir başkanlık kararnamesiyle atmıştı. Başlangıçta Amerika’nın Demir Kubbesi olarak anılan bu plan, artık Trump’ın deyimiyle “favori rengiyle” anılıyor: Golden Dome. Projeye ilk etapta 25 milyar dolarlık bir fon sağlanacak. Toplam maliyetin ise 175 milyar dolara ulaşması öngörülüyor.

Projenin başına, ABD Uzay Kuvvetleri Başkan Yardımcısı General Michael Guetlein getirildi. Trump, sistemin kendi görev süresi sona ermeden faaliyete geçmesini planladıklarını söyledi. Ayrıca komşu ülke Kanada’nın da sisteme katılmak istediğini, ancak bunun bedelini ödemeleri gerektiğini belirtti.

Golden Dome’un öncülü sayılan sistemler arasında Reagan dönemindeki “Yıldız Savaşları” (Star Wars) girişimi ve mevcut Ground-Based Midcourse Defense (GMD) sistemi bulunuyor. GMD; Alaska ve Kaliforniya’da konuşlandırılmış 44 önleyici roketle, sınırlı sayıda balistik füzeyi uzayda vurma kapasitesine sahip. Ancak testlerde yalnızca %57 başarı oranı gösterdiği ve yılda yaklaşık 4 milyar dolar maliyetle çalıştığı biliniyor.

Trump’ın önerdiği sistem ise sadece balistik tehditleri değil, hipersonik ve akıllı füze sistemleri ile denizaltı kaynaklı saldırıları da önlemeyi hedefliyor. Bu, küresel çapta erken uyarı sistemleri ve yüzlerce uydudan oluşan bir gözetleme ağı gerektiriyor.

Ancak ABD Kongre Bütçe Ofisi’nin bu ay yayımladığı bir rapora göre, böyle bir uzay tabanlı sistemin yalnızca bir veya iki kıtalararası balistik füzeyi vurabilme kapasitesi için gereken yatırım, önümüzdeki 20 yıl içinde 161 ila 831 milyar dolar arasında değişebilir. Yani sistemin, örneğin Çin’in sahip olduğu 400 ICBM ya da Rusya’nın 1.700 nükleer savaş başlıklı füzeleri karşısında yetersiz kalması muhtemel.

Bazı uzmanlara göre sistem, ciddi bir saldırı karşısında gerçek bir savunma çözümünden çok, ekonomik bir yatırım ve savunma sanayii için büyük bir kaynak oluşturuyor. SpaceX gibi özel şirketlerin bu projede rol alması da büyük ihtimal. Trump ise bu konudaki iyimserliğini “Bu projeyi fonlamak ne kadar kolay, inanamazsınız. Hayat kurtaracağız, bu yüzden herkes destekliyor.” sözleriyle ifade etti.

Golden Dome’un askeri etkinliği ne olursa olsun, siyasi, ekonomik ve stratejik etkileriyle önümüzdeki yıllarda ABD gündemini meşgul edeceği kesin.

KDV’den Matrah Bulma: Adım Adım Hesaplama Rehberi

0

KDV’den matrah bulma, işletmeler ve bireyler için önemli bir finansal hesaplama sürecidir. Bu rehberde, KDV dahil fiyattan matrah hesaplama yöntemlerini, formüllerini ve pratik uygulamalarını detaylı olarak inceleyeceğiz.

KDV’den Matrah Bulma Nedir?

KDV’den matrah bulma, KDV dahil bir fiyattan vergi hariç net tutarı hesaplama işlemidir. Matrah, mal veya hizmetin KDV hariç gerçek değerini ifade eder ve işletmelerin doğru vergi hesaplaması yapabilmeleri için kritik öneme sahiptir.

KDV’den Matrah Bulma Formülü

KDV dahil fiyattan matrah hesaplamak için aşağıdaki formülü kullanırız:

Matrah = KDV Dahil Tutar ÷ (1 + KDV Oranı)

Farklı KDV Oranları İçin Formüller:

  • %1 KDV için: KDV Dahil Tutar ÷ 1,01
  • %10 KDV için: KDV Dahil Tutar ÷ 1,10
  • %20 KDV için: KDV Dahil Tutar ÷ 1,20

KDV’den Matrah Bulma Örnekleri

Örnek 1: %20 KDV Oranında Matrah Hesaplama

KDV dahil fiyatı 1.200 TL olan bir ürünün matrahını bulalım:

  • KDV Dahil Tutar: 1.200 TL
  • KDV Oranı: %20
  • Hesaplama: 1.200 ÷ 1,20 = 1.000 TL
  • Matrah: 1.000 TL

Örnek 2: %10 KDV Oranında Matrah Hesaplama

KDV dahil fiyatı 4.950 TL olan bir hizmetin matrahını bulalım:

  • KDV Dahil Tutar: 4.950 TL
  • KDV Oranı: %10
  • Hesaplama: 4.950 ÷ 1,10 = 4.500 TL
  • Matrah: 4.500 TL

Hesap Makinesiyle Matrah Bulma

Hesap makinesi kullanarak KDV’den matrah bulma işlemi oldukça basittir:

  1. KDV dahil tutarı girin
  2. Bölme (÷) işaretine basın
  3. 1 rakamını girin
  4. Nokta (.) tuşuna basın
  5. KDV oranını girin (örneğin %20 için 20)
  6. Eşittir (=) tuşuna basın

Örnek Hesaplama:

  • 1000 TL KDV dahil fiyat, %20 KDV oranı için
  • Hesap makinesinde: 1000 ÷ 1.20 = 833,33 TL (matrah)

Güncel KDV Oranları ve Matrah Hesaplama

%1 KDV Oranı Uygulanan Ürünler:

  • Bulgur, nohut, pirinç gibi bakliyat ürünleri
  • Çay, şeker, su, yağ, et, süt
  • Matrah Formülü: KDV Dahil Tutar ÷ 1,01

%10 KDV Oranı Uygulanan Ürünler:

  • Tekstil ürünleri ve giyim eşyaları
  • Çanta, bavul gibi aksesuarlar
  • Tiyatro, sinema, müze, otel hizmetleri
  • Matrah Formülü: KDV Dahil Tutar ÷ 1,10

%20 KDV Oranı (Genel Oran):

  • Diğer tüm mal ve hizmetler
  • Matrah Formülü: KDV Dahil Tutar ÷ 1,20

KDV’den Matrah Bulmanın Önemi

KDV’den matrah bulma işlemi, işletmeler için birçok açıdan kritik öneme sahiptir:

İşletmeler İçin Faydaları:

  • Doğru maliyet hesaplaması yapabilme
  • Satış fiyatı belirleme sürecinde doğru analiz
  • Vergi planlaması ve bütçe hazırlama
  • Muhasebe kayıtlarının doğru tutulması

Bireyler İçin Faydaları:

  • Gerçek ürün maliyetini anlama
  • Bilinçli tüketim kararları alma
  • Fiyat karşılaştırmaları yapabilme

Matrah Artırımı ve İlişkisi

Matrah artırımı, vergi mükelleflerinin faturaların KDV hariç tutarı üzerinden belirli bir oranda artırım yaparak ilave vergi ödemesi yapmasıdır. Bu uygulama, geçmiş yıllara ilişkin vergi denetimlerinden muaf tutulma amacı taşır.

KDV’den Matrah Bulma İpuçları

Doğru Hesaplama İçin Önemli Noktalar:

  • KDV oranını doğru belirleme
  • Ondalık hesaplamalarda dikkatli olma
  • Yuvarlama kurallarını dikkate alma
  • Farklı ürün grupları için farklı oranları hatırlama

Yaygın Hatalar:

  • KDV oranını yanlış uygulama
  • Formülü ters kullanma
  • Ondalık sayıları yanlış hesaplama

Sonuç

KDV’den matrah bulma, hem işletmeler hem de bireyler için temel bir finansal beceridir. Doğru formülleri kullanarak ve güncel KDV oranlarını takip ederek, herhangi bir KDV dahil fiyattan matrah hesaplaması yapabilirsiniz. Bu bilgi, daha bilinçli finansal kararlar almanıza ve doğru vergi hesaplamaları yapmanıza yardımcı olacaktır.

Unutmayın ki KDV oranları zaman zaman değişebilir, bu nedenle hesaplama yaparken güncel oranları kullanmaya özen gösterin.

Çalınan iPhone cihazların son durağı belli oldu: Avrupa ve ABD’den cihaz yağıyor!

0

New York, Los Angeles ve Londra gibi birbirinden uzak şehirlerde çalınan iPhone cihazlar, 6.000 kilometreyi aşan yolculuklarının ardından Feiyang Times adlı bu binaya ulaşıyor.

Yerel halk arasında Çalıntı iPhone Binası olarak anılan bina, görünüşte telefon tamiri ve yükseltme hizmetleri sunuyor. Ancak Financial Times’ın hazırladığı rapor, bu binanın aynı zamanda çalıntı cihazların satış noktası olduğunu ortaya koyuyor.

Binanın dördüncü katı, ABD ve Avrupa’dan getirilen ikinci el iPhone’ların satıldığı özel bir alan. Bazı cihazlar gerçekten de batılı kullanıcıların operatörlere veya mağazalara yaptıkları takaslardan geliyor. Ancak çok sayıda iPhone’un kaynağı hırsızlık. Özellikle kilitli cihazlar için dünya genelinde alıcı bulmak zor olsa da, Shenzhen’de bu konuda canlı bir pazar oluşmuş durumda.

Bir örnek olayda, Londra’da telefonunu kullanırken gasp edilen Sam Amrani isimli bir kişi, Find My özelliğiyle cihazının yolculuğunu adım adım izleyebildi. Telefonu çalındıktan sonra Londra’daki bir tamirciye götürüldü, oradan birkaç farklı adrese taşındı, bir hafta içinde Hong Kong’a ulaştı ve kısa sürede Shenzhen’deki Feiyang Times binasında sonlandı.

Rapora göre, çalınan ve kilitli olan bazı iPhone cihazların sahipleri, iMessage üzerinden tehdit içerikli mesajlar alıyor. Bu mesajlarda, telefonun kilidinin kaldırılmaması durumunda cihazın anakartının başkalarına satılacağı, kişisel verilerin çalınabileceği ya da aile bireyleriyle iletişime geçileceği iddia ediliyor. Mesajlar, çalıntı telefonları geri dönüştüren kişiler tarafından gönderildiği izlenimi veriyor. Ancak teknik olarak, kilitli bir iPhone’dan kişisel veriye ulaşmak mümkün değil. Bu mesajlar sadece kullanıcıları korkutarak iCloud hesabını kaldırmalarını sağlamaya yönelik bir aldatmaca.

Apple’ın Find My uygulaması ve Activation Lock gibi güvenlik önlemleri, çalıntı iPhone cihazların değerini düşürse de tamamen etkisiz hale getiremiyor. Hâlâ cihazların parçaları, özellikle ekran ve anakartlar, ikinci el piyasasında talep görüyor. Apple uzmanları, kullanıcıların güçlü bir şifre kullanmalarını ve Stolen Device Protection özelliğini aktif hale getirmelerini öneriyor. Çünkü çalınan bir iPhone’dan daha değerli olan şey, içindeki kişisel bilgiler.

Meta, Llama Yapay Zeka Modellerini Kullanacak Girişimlere Kapılarını Açtı

Meta, yapay zekâ dünyasında öncü rolünü güçlendirecek büyük bir hamleyi duyurdu. Şirket, Llama AI modellerinin kullanımını artırmak için özel bir program başlattı. Bu program, yapay zekâyı iş süreçlerine entegre etmek isteyen girişimlere destek verecek. Meta’nın amacı, genç şirketlerin yapay zekâ kullanımını kolaylaştırarak yenilikçi çözümleri teşvik etmek.

Meta Llama ile yapay zekânın gücünden daha fazla girişimin faydalanmasını istiyor

Meta’nın başlattığı bu girişimcilik hamlesi, şirketin yapay zekâ konusundaki stratejik vizyonunu ortaya koyuyor. Yapay zekânın gücünden daha fazla girişimin faydalanması hedefleniyor. Program sayesinde girişimciler, Llama AI modellerini doğrudan iş süreçlerinde kullanabilecek. Bu modeller, dil işleme, içerik üretimi ve kullanıcı deneyimini geliştirme gibi birçok alanda faaliyet gösteriyor.

Program, girişimlere teknik destek sunmanın yanı sıra, iş birlikleri ve ağ oluşturma fırsatları da sağlıyor. Bu sayede genç şirketler, Meta’nın küresel ağından ve sektör uzmanlarından yararlanabilecek. Yapay zekâ odaklı çözümler geliştirmek isteyen girişimler için bu destek büyük önem taşıyor.

Meta CEO’su Mark Zuckerberg, yaptığı açıklamada, Llama modellerinin girişimler için devrim niteliğinde olduğunu vurguladı. Zuckerberg, “Girişimcilerin yapay zekâ teknolojilerimize kolay erişimini sağlıyoruz. Bu hamlemiz yenilikçi çözümleri hızlandıracak,” dedi. Bu sözler, Meta’nın girişimcilik ekosistemini desteklemeye olan kararlılığını gösteriyor.

Programa katılmak isteyen girişimler, başvurularını doğrudan Meta’nın web sitesi üzerinden gerçekleştirebilecek. Başvuruların değerlendirilmesinde yenilikçi yaklaşım ve teknolojik altyapının yeterliliği temel kriterler arasında yer alıyor.

Meta’nın yapay zekâ programı, yapay zekânın ekonomik etkisini artırma hedefini de taşıyor. Şirket, küçük girişimlerin teknolojiyi kullanarak ekonomik büyümeye katkı sağlamasını amaçlıyor. Meta, bu program sayesinde yapay zekâ kullanımının tabana yayılmasını hızlandıracak.

Meta’nın yapay zekâ alanındaki bu önemli adımı, girişimcilik dünyasında heyecanla karşılandı. Programın sektördeki dengeleri değiştirmesi ve girişimcileri harekete geçirmesi bekleniyor. Yapay zekâ teknolojilerinin daha geniş kitlelere ulaşması açısından bu hamle büyük önem taşıyor.

Girişimlerin Meta’nın yapay zekâ modellerinden nasıl faydalanacağı ise önümüzdeki dönemde daha net ortaya çıkacak.

Luminar işten çıkarma süreci başlattı

0

Luminar, CEO’nun ani istifasının ardından bir dizi işten çıkarmayı daha başlattı. Yakın zamanda CEO’su değiştirilen Austin Russell tarafından kurulan lidar şirketi Luminar, yakın zamanda yapılan bir düzenleyici başvuruya göre başka bir yeniden yapılanmadan geçiyor.

Luminar işten çıkarma yapıyor

Şirketin rakam vermediği bu yeni işten çıkarma dalgası, 2024’te iş gücünde yapılan kapsamlı kesintileri takip ediyor. Luminar, 2024’te iş gücünün yaklaşık %30’unu kesti. Bu azalmanın 4 ila 6 milyon dolar ek nakit masrafına mal olması bekleniyordu. Bu işten çıkarmaların bir kısmı 2025’in ilk çeyreğine yayıldı. Toplam 212 çalışan işten çıkarıldı.

Şirket, son düzenleyici dosyasında 15 Mayıs’ta ek işten çıkarmalara başladığını söyledi. Bu yeni işten çıkarmaların 4 ila 5 milyon dolar nakit masrafa mal olması bekleniyor. Bu maliyetlerin bu yılın ikinci ve üçüncü çeyreğinde ortaya çıkması bekleniyor.

İşten çıkarmalar Luminar için son karışıklık oldu. Bu ayın başlarında, şirketin yönetim kurulu Russell’ı CEO ve yönetim kurulu başkanı olarak değiştirdi. Yönetim kurulu, herhangi bir ek bilgi sağlamadan bir etik soruşturması sonucu istifa ettiğini belirten bir basın bülteni yayınladı. Luminar’ın yönetim kurulu Russell’ı değiştirdi ve bu role Paul Ricci’yi atadı. Ricci, Nuance’ın eski başkanı ve CEO’su.

Düzenleyici bir dosyaya göre, liderlik değişikliğinin duyurulmasından bir gün sonra, yönetim kurulu üyesi Jun Hong Heng de istifa etti. Kararında, şirketin operasyonları, politikaları veya uygulamaları ile ilgili herhangi bir konuda şirketle herhangi bir anlaşmazlık yaşamadığı belirtildi. Russell, lidar girişimi Luminar’ın 2021’de özel amaçlı satın alma şirketi Gores Metropoulos Inc. ile birleşmesinin ardından halka açılmasının ardından milyarder oldu ve anlaşma sonrası piyasa değeri 3.4 milyar dolardı. Luminar, SPAC duyurusundan önce 250 milyon dolar topladı.

Shopify yapay zekalı temsilcileri başlatıyor

0

Teknoloji perakende şirketi Bluecore, Shopify’da yapay zekalı alışveriş acentesini kullanıma sundu. Alby adlı uygulama artık siteyi kullanan tüm perakendecilerin kullanımına açık ve alışveriş yapanların sorularını yanıtlamak ve e-ticaret platformu genelindeki ürünleri önermek için tasarlandı.

Shopify yapay zekalı temsilcileri ile dönüşüyor

Bluecore CPO’su Max Bennett yaptığı açıklamada, alby’nin pazardaki diğer yapay zeka alışveriş asistanlarından “proaktif” bir model olmasıyla ayrıldığını söyledi.  Bennett: “Alby sadece alışveriş yapanların soru sormasını beklemiyor, onları önceden tahmin ediyor. Kullanıcıları doğru ürünleri keşfetmelerine ve satın alma konusunda güven oluşturmalarına yardımcı olan öngörülü istemlerle yönlendiriyor” dedi. Ayrıca, alby’yi kullanmanın herhangi bir personel eğitimi veya oryantasyonu gerektirmediğini söyledi. Asistan, bir perakendecinin ürün kataloğuyla otomatik olarak entegre olur.

Diğer AI ürünlerinde olduğu gibi, alby çalışırken öğrenir ve daha fazla soruya yanıt verdikçe tüketici davranışları hakkında veri toplar.  Daha sonra sohbet robotu, mümkün olan en verimli iletişimi sağlamak için konuşma tarzını ve verdiği bilgileri ayarlar.

Bennett, lansmanın  yapay zekalı asistanların  işletmeler genelinde standart uygulama haline geldiği ve tüketicilerin hızlı, kişiselleştirilmiş hizmete yönelik beklentilerinin artmaya devam ettiği bir dönemde gerçekleştiğini söyledi.

Bennett: “Tüketiciler artık fiziksel mağazalardaki görevlilerden aldıkları birebir hizmetin aynısını çevrimiçi olarak da bekliyor. Ürünleri keşfetmek için perakendecilerin sitelerini incelemek yerine, tüketiciler perakendecilerin tıpkı mağazalarda yaptıkları gibi çevrimiçi olarak tam olarak ihtiyaç duydukları şeyi hızlı bir şekilde bulmasını istiyor. Perakendeciler için bu, tüketicilerin ürünler hakkında soru sorabilecekleri ve gerçek zamanlı yanıtlar ve öneriler alabilecekleri dijital deneyimler sunmak anlamına geliyor” dedi.

Amazon gibi büyük e-ticaret oyuncularının yapay zekalı alışveriş asistanlarını devreye sokmasıyla Bennett, daha küçük ölçekli şirketlerin rekabet etmek için gerekli araçları geliştirmesinin zorluklarından da bahsetti. Alby’yi her ölçekteki işletmeye sunarak, Bluecore’un oyun alanını eşitlemeyi hedeflediğini söyledi.

MNG Kargo, DHL eCommerce oldu!

Ekim 2023’te global lojistik devi DHL’in bir parçası olan MNG Kargo, Türkiye’de faaliyetlerine DHL eCommerce ismiyle devam edecek. MNG Kargo’dan DHL eCommerce’e uzanan yolculuğu anlatan DHL eCommerce Türkiye CEO’su Kağan Gündüz, “Başarılı bir entegrasyon sürecinin ardından gelen bu stratejik adım, DHL’in hem bize hem de Türkiye’ye duyduğu güveni gösteriyor. DHL eCommerce’un “Strateji 2030” kapsamında Türkiye’yi kritik bir pazar olarak görmesi, ülkemizde uzun vadeli büyüme planları olduğunun en somut ifadesi. Bu dönüşümü Türkiye’nin lojistik altyapısını güçlendiren büyük bir yatırım hamlesi olarak değerlendirmek gerek. Global bir markanın Türkiye pazarında kendi adıyla yer alması, ülkemizin lojistik altyapısının ne kadar güçlü ve geleceğe hazır olduğunun işareti. MNG Kargo’nun yıllara dayanan yerel uzmanlığını, DHL’in global ağı ve lojistik yetkinliğiyle bir araya getirerek; Türkiye’nin uluslararası ticaretteki rolünü büyütmeyi, ülkemizi bölgesel bir lojistik üs haline getirmeyi hedefliyoruz” diye konuştu.

250 Milyon Euro’luk Yatırımla Yeni Bir Dönem Başlıyor

Kargo sektöründe hizmet kalitesini daha da yukarı taşımak ve en iyi müşteri deneyimini sunmak hedefi ile çalıştıklarını söyleyen Gündüz sözlerine şöyle devam etti: “Daha önce de açıkladığımız gibi, 250 milyon Euro’luk yatırım planımız devam ediyor. Bu yatırımlar; yeni transfer merkezlerinin kurulması, otomasyon sistemlerinin geliştirilmesi, operasyon ağımızın genişletilmesi, araç filomuzun modernizasyonu ve sürdürülebilir lojistik çözümlerine odaklanmamızı sağlayacak. Hedefimiz önümüzdeki üç yıl içinde mevcut kapasitemizi iki katına çıkarmak. Türkiye’nin bir ucundan diğer ucuna ve dünyada 220’den fazla ülkede, günde 600 bin adrese dünya standartlarında hizmet ulaştırırken, bu yatırımlarla kapasitemiz günlük 1.2 milyon adede ulaşacak. Amacımız, operasyonel yapımızı daha da güçlendirerek Türkiye’yi bölgesel bir merkez haline getirmek.”

“Global ağımızla daha fazla müşteriye ulaşıyoruz”

2023’teki satın almanın ardından entegrasyon süreçlerinin başarıyla tamamlandığını ve DHL eCommerce’e geçiş sürecini anlatan Kağan Gündüz, “Müşterilerimizin, DHL’in global birikiminden ve operasyonel tecrübesinden faydalanmasını sağlayacak yeni projeleri hayata geçirdik. Bir yandan Türkiye içinde sunduğumuz hizmetleri müşteri memnuniyetini merkeze alarak yeniden şekillendirirken aynı zamanda yurt dışına e-ihracat yapmak isteyen müşterilerimizin yeni pazarlara açılmalarına destek olmak üzere, diğer DHL şirketleriyle iş birliğine giderek sunduğumuz servisleri de çeşitlendirdik. Bu kapsamda, sunduğumuz yurt içi gönderi çözümlerine ek olarak, sınır ötesi e-ticaret yapmak isteyen müşterilerimize daha avantajlı fiyatlar ve hızlı teslimat seçenekleriyle ürünlerini son alıcılarına ulaştırma kolaylığı sağladık. Önümüzdeki dönemde de, DHL’in global gücünü arkamıza alarak müşterilerimize dünya standartlarında hizmet sunmaya devam edeceğiz.” ifadesini kullandı.

50 binden fazla çalışana istihdam sağlıyor

Sınır ötesi e-ticaret çözümleri de sunan DHL eCommerce bu güçlü operasyon ağı sayesinde müşterilerine güvenilir, esnek ve yüksek kaliteli lojistik çözümleri sunuyor

Türkiye’de kendi markası ile yola devam edecek olan DHL eCommerce, Türkiye’nin de dahil olduğu çeşitli Avrupa ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri ve Hindistan başta olmak üzere bazı Asya ülkelerinde yurt içi gönderi taşımacılığı alanında faaliyet gösteriyor. Aynı zamanda sınır ötesi e-ticaret çözümleri de sunan DHL eCommerce bu güçlü operasyon ağı sayesinde müşterilerine güvenilir, esnek ve yüksek kaliteli lojistik çözümleri sunmaya devam ediyor.

Dünya genelinde 50 binden fazla çalışanı, 26 binden fazla aracı ve 8 kargo uçağıyla hizmet veren DHL eCommerce, 2024 yılında 1.8 milyardan fazla gönderi taşıdı. Şirket, bireysel ve kurumsal müşterilerine teslimat süreçlerini basitleştiren, ihtiyaçlarına özel e-ticaret çözümleri sunan küresel bir lojistik lideridir.

İsim değişikliği nedeniyle gönderi süreçlerinde herhangi bir farklılık olmayacak

MNG Kargo’nun Türkiye’de DHL eCommerce adı ile yola devam etme kararının ardından Türkiye genelinde marka değişimi ile ilgili büyük bir operasyon da yürütülüyor. Bu süreçte gönderim sürecinde hiçbir aksama yaşanmaması için gerekli tedbirler alınmış durumda. Buna göre;

  • Marka dönüşümü ile birlikte tüm şubeler ve araçlarda kademeli olarak MNG Kargo markası ve logosu yerine DHL eCommerce markası ile logosu yer alacak.  MNG Kargo’nun 850’den fazla şubesi, 7’si teknolojik transfer merkezi olmak üzere toplam 28 transfer merkezi, 14 bölge müdürlüğü, 4.100’den fazla aracı ve 11.000’in üzerinde çalışanı ve iş ortakları ile DHL eCommerce markası altında hizmet sunacak.
  • Gönderi süreci MNG Kargo’da olduğu gibi DHL eCommerce’de de aynı şekilde devam edecek. Kargo göndermek isteyenler Bireysel Online Gönderi seçeneği ile online olarak ya da en yakın DHL eCommerce şubesini ziyaret ederek gönderim işlemini gerçekleştirebilecek.
  • Daha önce MNG Kargo markası ile yapılan gönderi takibi, artık DHL eCommerce web sitesi üzerinden gerçekleştirilecek, gönderilerin durumuyla ilgili anlık güncellemeler müşteriler tarafından kolayca takip edilebilecek.

DHL eCommerce’ün Türkiye’de attığı bu adım, Türkiye ekonomisine yönelik güçlü bir katkıyı da gösteriyor. Sektörün altyapısına yapılan yatırımların, doğrudan istihdam artışını desteklerken, üretici ve ihracatçılara sunulan rekabet avantajlarıyla birlikte Türkiye’nin ticaret hacminde de katkı sağlaması hedefleniyor. Türkiye’nin dört bir yanına ve dünyanın 220’den fazla ülkesine ulaşan bu yeni yapı, yerelden globale uzanan örnek bir başarı hikâyesinin temellerini oluşturuyor.