Turkcell ve ULAK, 5G altyapısı için işbirliğine gidiyor!

0

Turkcell ile ULAK arasında, Türkiye’nin mobil iletişim altyapısına yönelik önemli bir işbirliği anlaşması imzalandı. Anlaşma, Barselona’da düzenlenen Mobil Dünya Kongresi’nde, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun katılımıyla duyuruldu. Bu işbirliği çerçevesinde, Turkcell’in Türkiye genelindeki 3.250 baz istasyonunda yerli ve milli baz istasyonu üreticisi ULAK’ın 4.5G ve 5G destekli yeni nesil ürünlerinin kullanılacağı belirtiliyor. Bu projeyle, mevcut baz istasyonlarının modernize edilmesi ve yeni nesil ürünlerle donatılması hedefleniyor.

Turkcell ve ULAK, 5G altyapısı için işbirliği yapıyor

ULAK’ın geliştirdiği yeni nesil ürünler, Açık Radyo Erişim Şebekesi (Open RAN) mimarisini destekleyecek. Bu mimari, daha açık, esnek ve uyumlu bir yapı sunarak, gelecekte daha verimli bir 5G şebekesinin kurulmasına olanak tanıyacak. Turkcell, bu sayede 5G teknolojisinin sunduğu yüksek hız ve düşük gecikme avantajlarını daha geniş kitlelere ulaştırmayı planlıyor.

Turkcell ve ULAK, Türkiye'nin 5G altyapısı için işbirliği yapıyor.

Turkcell Genel Müdürü Ali Taha Koç, anlaşmanın Türkiye’nin 5G ve diğer yeni nesil iletişim teknolojileri konusunda dünya çapında söz sahibi olabilmesi için önemli bir adım olduğunu belirtti. Ayrıca, yüksek teknolojiyi yalnızca tüketmekle kalmayıp, yerli ve milli çözümlerle dünyada rekabetçi bir konuma gelmeyi amaçladıklarını ifade etti. ULAK ile 10 yıldan uzun süredir işbirliği içinde olduklarını ve Türk mühendislerinin geliştirdiği teknolojilerin global alanda rekabet edebilecek düzeye ulaşacağına inandıklarını vurguladı.

ULAQ Haberleşme AŞ Genel Müdürü Ruşen Kömürcü ise, Turkcell’e verdikleri desteği ve güveni takdir ettiklerini belirterek, 5G ve ötesi için Türkiye’nin markası olma yolunda kararlılıkla ilerlediklerini söyledi. Türkiye’nin iletişim altyapısında yerli ve milli çözümlerle önemli bir rol oynamayı hedeflediklerini ve bu hedef doğrultusunda çalışmalarını sürdürdüklerini dile getirdi.

BYD, ultra şarj hızı sağlayan şarj platformunu duyuracak!

Çinli otomobil ve batarya üreticisi BYD, elektrikli araçlarda yeni bir dönemi başlatacak olan 1000V şarj platformunu Mart ayının ortasında tanıtmayı planlıyor. Bu yeni platform, 5C şarj hızının üzerinde ultra hızlı şarj sağlamak için tasarlanmış olup, 2025’ten itibaren BYD’nin araçlarında kullanılmaya başlanacak. Yeni platform, özellikle şarj süresi konusunda devrim yaratma potansiyeline sahip. 1000V mimarisi sayesinde, sadece 5 dakikalık bir şarj ile araçlar 300 km menzil kazanabilecek. Bu, elektrikli araç kullanıcıları için büyük bir kolaylık sağlayacak, çünkü araçlar çok kısa bir sürede uzun yolculuklar için yeterli menzile ulaşacak.

BYD, ultra şarj hızı sağlayan şarj platformunu duyurmayı planlıyor

Bu yeni platformun avantajlarından biri, her 100V artışla birlikte şarj hızının 25 kW artma özelliği oldu. Yüksek voltajlı sistemler, bataryaların daha az ısı üretmesine yardımcı olurken, bu da bataryaların ömrünü uzatır ve daha hızlı şarj edilmesine olanak tanır. Yüksek voltaj, aynı zamanda elektrik motorunun boyutunu büyütmeden daha yüksek hızlarda çalışmasını sağlar. Bu durum, daha verimli enerji kullanımını ve gelişmiş performansı destekleyecektir.

BYD ayrıca, BOX kod adı verilen saf elektrik mimarisi üzerinde çalışarak enerji verimliliğini ve sistem entegrasyonunu daha da iyileştirmeyi hedefliyor. Yeni platformun ilk modelleri arasında, 1000V şarj özelliğine sahip olması beklenen BYD Han L ve Tang L yer alacak. Bu araçlar, çift DC şarj girişine sahip olabilir. Öne çıkan diğer bir gelişme ise, şirketin gelecekteki süper şarj istasyonları için 1500V ve 6C şarj hızına sahip bataryalar geliştirmesi. Bu bataryalar, elektrikli inşaat makineleri gibi farklı uygulamalarda da kullanılabilecek.

Bu yenilikler, BYD’nin elektrikli araçlar ve batarya teknolojisi konusundaki liderliğini pekiştirirken, sektördeki diğer oyuncuları da benzer hızda inovasyon yapmaya zorlayacak gibi görünüyor.

Google, uBlock Origin’i engellemeye başladı!

0

Google, 2025 yılı itibarıyla tarayıcı uzantıları için yeni standart olan Manifest V3’e geçiş sürecini hızlandırırken, birçok kullanıcının uBlock Origin gibi reklam engelleyici uzantıları devre dışı bırakılmaya başlandı. Manifest V3, tarayıcı güvenliğini ve kullanıcı gizliliğini artırmayı hedefleyen bir standart olarak öne çıkıyor. Ancak bu geçiş, özellikle reklam engelleyiciler gibi bazı uzantıların işlevselliğini sınırlıyor. Bu durum, uBlock Origin gibi reklam engelleyicilerin çalışma biçimini doğrudan etkiliyor.

Google, uBlock Origin’i resmen engellemeye başlıyor

Google’ın bu değişikliği, özellikle Chrome ve diğer Chromium tabanlı tarayıcılar için geçerli. Kullanıcılar, tarayıcılarının uzantılar sekmesinde, güncel olmayan uzantıların artık devre dışı bırakıldığını ve desteklenmediğine dair uyarılar alıyor. Bu değişiklik, yalnızca uBlock Origin’i değil, aynı zamanda Manifest V2’yi desteklemeyen tüm uzantıları da etkiliyor. Chrome, Chromium tabanlı diğer tarayıcılar ve Microsoft Edge gibi tarayıcılar, Manifest V2 desteklemediği için bu tür uzantıların çalışmasını engelleyecek.

Google’ın Ekim ayında başlattığı bu süreç, şu anda daha geniş bir çapta uygulanmaya başladı. uBlock Origin’in eski sürümü, Manifest V3’e uyum sağlamakta zorlandığı için, kullanıcılar bu uzantı yerine daha sınırlı özelliklere sahip olan uBlock Origin Lite’a geçiş yapabiliyor. uBlock Origin Lite, eski sürümünün aksine, bazı reklam engelleme filtrelemelerini devre dışı bırakıyor ve kullanıcılar daha az kişiselleştirilmiş engelleme deneyimiyle karşı karşıya kalıyorlar.

Manifest V3’ün etkisi yalnızca Google Chrome’la sınırlı kalmıyor. Microsoft Edge gibi diğer Chromium tabanlı tarayıcılar, V2 desteğini kaybedecek ve eski uzantılar çalışmayacak. Brave tarayıcısı, Chrome Web Mağazası’ndan Manifest V2 uzantılarının kaldırılmasının ardından yalnızca sınırlı destek sunabileceğini belirtti. Bu da Brave kullanıcılarının eski uzantıları kullanmaya devam edemeyecekleri anlamına geliyor. Ancak Mozilla’nın Firefox tarayıcısı, her iki uzantı standardını da desteklemeye devam edeceğini açıkladı, bu da Firefox kullanıcıları için eski uzantıların çalışmaya devam edeceği anlamına geliyor.

Google’ın bu adımı, daha fazla güvenlik ve gizlilik vaadiyle gelmiş olsa da, özellikle reklam engelleyicileri kullanan kullanıcılar için önemli bir değişiklik yaratıyor. Reklam engelleyicilerin devre dışı bırakılması, kullanıcıların daha fazla reklama maruz kalmasına ve dolayısıyla çevrimiçi deneyimlerinin olumsuz etkilenmesine yol açabilir. Bu gelişmeler, tarayıcılar arasında uzantı desteği açısından ciddi bir bölünmeye yol açarken, kullanıcıların yeni standartlara uyum sağlamaları için alternatif çözümler araması gerekecek.

Türk Telekom ve TP-Link’ten Wi-Fi 7 hamlesi

Türk Telekom, kablosuz internet teknolojisinde yeni bir dönemi başlatıyor. GSMA Dünya Mobil Kongresi’nde TP-Link ile yaptığı iş birliğiyle, Türkiye’de Wi-Fi 7 teknolojisini müşterilerine sunan ilk operatör olacak. Wi-Fi 7, yüksek hız, düşük gecikme ve çoklu cihaz desteği ile internet deneyimini üst seviyeye taşıyacak.

Türk Telekom, güçlü fiber altyapısını en yeni kablosuz internet teknolojileriyle desteklemeye devam ediyor. Yeni nesil Wi-Fi 7 cihazlarıyla, kullanıcılara daha yüksek nominal hızlar ve gelişmiş bağlantı deneyimi sunulacak. TP-Link ile yürütülen ortak çalışmalar sonucunda geliştirilen Wi-Fi 7 fiber modemler portföye dahil edilerek kullanıma hazır hale getirildi.

Türk Telekom Pazarlama ve Müşteri Deneyimi Genel Müdür Yardımcısı Zeynep Özden, Türkiye’nin 81 ilinde yüksek hızda erişilebilir internet sunma hedefiyle çalıştıklarını belirterek, Wi-Fi 7 teknolojisini müşterilere sunan ilk operatör olmanın dijital dönüşüme önemli katkılar sağlayacağını ifade etti. Türk Telekom Ar-Ge mühendisleri ve TP-Link mühendislerinin ortak çalışmasıyla Wi-Fi 7 fiber modemlerin geliştirildiğini ve Türkiye’nin en geniş Wi-Fi ürün portföyüne sahip operatörü olarak kullanıcı deneyimini sürekli iyileştirmeye devam edeceklerini vurguladı.

TP-Link SPBU Genel Müdürü Martin Zhu, Wi-Fi 7’nin önceki nesillere göre 4.8 kata kadar daha yüksek hız sunduğunu ve düşük gecikme ile çoklu cihaz desteği sağladığını belirtti. Yeni teknoloji, akıllı evler, endüstriyel IoT, otonom araçlar ve kurumsal ağlar gibi yüksek veri ihtiyacı olan alanlarda büyük avantaj sağlayacak. 6 GHz bandının sunduğu ekstra kapasite ve Multi-Link Operation (MLO) teknolojisi sayesinde, birden fazla bandın aynı anda kullanımıyla menzil kaybı en aza indirilecek.

Türk Telekom ve TP-Link’in iş birliğiyle hayata geçirilen Wi-Fi 7 teknolojisi, kablosuz bağlantı deneyiminde yeni bir standart belirleyerek internet kullanımını daha hızlı ve verimli hale getirecek.

Çin, ülke genelinde RISC-V çip kullanımını yaygınlaştıracak!

Çin, Batı dünyasına ait teknolojilere olan bağımlılığını azaltma amacıyla önemli bir adım atıyor. Ülke, açık kaynaklı RISC-V çiplerinin kullanımını yaygınlaştırmak için yeni bir politika kılavuzu yayımlamaya hazırlanıyor. Çin hükümetinin, bu kılavuzu en erken bu ay içinde duyurması bekleniyor. Bu çalışma, Çin Siber Uzay İdaresi, Sanayi ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı, Bilim ve Teknoloji Bakanlığı ve Çin Ulusal Fikri Mülkiyet İdaresi gibi sekiz devlet kurumu tarafından ortaklaşa hazırlanıyor.

Çin, ülke genelinde RISC-V çip kullanımını yaygınlaştırıyor

RISC-V, açık kaynaklı bir çip mimarisi olup, akıllı telefonlardan yapay zeka sunucularına kadar geniş bir kullanım alanına sahip. ABD merkezli Intel ve AMD’nin x86 mimarisi ile SoftBank’a ait Arm Holdings’in Arm mimarisiyle rekabet eden bu teknoloji, Çin için büyük önem taşıyor. Çünkü Çin, jeopolitik açıdan tarafsız olan RISC-V’yi benimsemeye başladı ve özellikle düşük maliyetler nedeniyle özel sektör de bu mimariyi tercih ediyor.

Çin, ülke genelinde RISC-V çip kullanımını yaygınlaştırıyor.

Ancak Çin hükümeti bugüne kadar RISC-V’ye dair resmi bir politika açıklamamıştı. Bu nedenle, hükümetin bu alandaki hamlesi, ülkenin yarı iletken sektöründe bağımsızlık arayışına önemli katkı sağlayacak. Çin’de RISC-V tabanlı işlemciler geliştiren önde gelen firmalar arasında Alibaba’nın XuanTie birimi ve Nuclei System Technology gibi girişimler yer alıyor. Bu şirketler, çip tasarımcılarına RISC-V tabanlı çözümler sunuyor. Ancak, RISC-V çipler şu anda Nvidia ve diğer büyük şirketlerle rekabet edebilecek düzeyde değil. Buradaki ana vurgu ise maliyet avantajları üzerinde.

Çin’in bu hamlesi, Washington’da dikkatle izleniyor. 2023 yılında bazı Amerikalı milletvekilleri, Çin’in RISC-V’yi kullanarak kendi yarı iletken endüstrisini güçlendirmesinden endişe duymuştu. Bu gelişme, Çin’in teknolojik bağımsızlık hedefine ne kadar yakın olduğunun bir göstergesi olabilir.

Gartner veri ve analitik alanında trendleri belirliyor

0

Gartner, 2025’te veri ve analitik alanındaki en önemli trendleri belirliyor. Veri ve analitik liderleri, önümüzdeki yıl stratejilerinde bu dokuz trendi dikkate almalı. Gartner’ın belirlediği dokuz trendden, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, listenin yarısından fazlasını AI ile ilgili teknolojiler oluşturdu. Buna zamanın en büyük AI trendi olan ajanlar da dahildi. Agentic AI, kuruluşların AI ajanlarının sunduğu otonom yardımı uygulamanın yollarını bulmasıyla her iş sektörüne nüfuz etmeye başladı. 

Gartner veri ve analitik trendleri

Gartner, D&A liderlerine kuruluşlarının verilerine uygulamalar arasında erişmek ve bunları paylaşmak için aracılar kullanmalarını tavsiye etti. Analist ayrıca, D&A liderlerinin, veri odaklı içgörülerin sürekli olarak kararları bilgilendirdiği ve optimize ettiği kapalı devre iş sonuçlarını otomatikleştirmek için AI aracıları kullanmalarını önerdi. Üretken yapay zeka ilk kez ana akım haline geldiğinde , birçok veri ve araştırma liderinin ve kuruluşlarının odak noktası büyük dil modelleri (LLM) geliştirmek ve uygulamaktı. Ancak, o zamandan beri küçük dil modellerinin (SLM’ler) değerine daha fazla vurgu yapıldı.

Bu küçük modeller hafif, özel olarak tasarlanmış, daha ucuz ve eğitilmesi daha hızlıdır, bu da belirli kullanım durumları için daha iyidir. Sonuç olarak, Gartner D&A liderlerine daha doğru ve bağlamsal olarak uygun AI çıktıları için SLM’leri dikkate almalarını tavsiye etti.

D&A liderlerinin kullanabileceği çok sayıda farklı araç olduğu için Gartner, teknolojik etkinliği artırmak için birden fazla AI tekniğinden yararlanma süreci olan bileşik AI’yı  da önerdi. Bu yaklaşım, makine öğrenimi ve veri bilimi gibi ilgili disiplinlere daha derinlemesine bakmak için üretken AI ve LLM’lerin ötesinde teknolojiyi keşfetmek anlamına geliyor.

Gartner’ın tanımladığı trendlerden bazıları dolaylı olarak AI ile ilişkilidir. Örneğin, analist, içgörünün eksik veya tamamlanmamış olduğu alanları tamamlamak için sentetik verilerin kullanılmasını teşvik etti. Bu yaklaşım, özellikle AI girişimleri için veri kullanırken değerlidir, çünkü bu projeler eğitim ve dağıtım için düzenli, eksiksiz veri temelleri gerektirir . Sentetik verilerin bir diğer avantajı, özellikle AI için önemli olan gizliliğe öncelik vererek hassas verilerin yerini alabilmesidir. Gartner tarafından vurgulanan diğer önemli eğilimler arasında, kuruluşların yalnızca veri kullanmaktan daha akıllı, karar odaklı stratejiler oluşturmaya geçişine yardımcı olan karar zekası platformları yer alıyor.

Apple veri erişim iznine itiraz ediyor

0

Apple, İngiltere’nin iCloud şifreleme arka kapı emrine itiraz ediyor. Apple, Financial Times’ın haberine göre, Birleşik Krallık Hükümeti’nin Araştırma Yetkileri Mahkemesi’nde (IPT) bir veri erişim emrine itiraz ediyor. Emir, uçtan uca şifrelemeyle korunan iCloud yedeklemelerini hedef alıyordu.

Apple veri erişim kararıyla ilgili itirazda bulunuyor

Geçtiğimiz ay basına sızan bilgiler, Apple’ın iCloud’un şifreli yedeklerine arka kapı yerleştirmesini isteyen Ocak ayındaki emrin varlığını ortaya çıkardı. İngiltere yetkilileri, iPhone üreticisini verileri kolluk kuvvetlerine açık bir şekilde vermeye zorlamak için ulusal güvenlik gözetim mevzuatı aracılığıyla sahip oldukları yetkileri kullanıyorlar.

Apple, Birleşik Krallık kullanıcılarının iCloud depolama özelliğinin güçlü bir şekilde şifrelenmiş sürümüne erişimini sonlandıracağını duyurarak yanıt verdi. FT’ye göre, IPT aracılığıyla yapılan itiraz aynı zamanda şirketin Gelişmiş Veri Koruması (ADP) özelliğine karşı verilen emri bozmak için saldırıya geçtiğini ve güvenlik teklifini Birleşik Krallık pazarından çektiğini gösteriyor.

Önemli bir unsur, Apple’ın güçlü bir şekilde şifrelenmiş iCloud yedeklerini diğer pazarlarda sunmaya devam etmesi. Financial Times’a göre, İngiliz Hükümeti Apple’ın bu nedenle özelliği yerel olarak kapatmasına rağmen uymadığını düşünüyor. Ayrıca, İngiltere’nin şifreleme kırma yetkilerinin güvenlik hizmetlerini denetleyen kurum önünde ilk kez test edilebileceği bildiriliyor, ancak duruşmanın gizli yapılmasının muhtemel olduğu belirtiliyor.

Apple gelişme hakkında yeni bir açıklama yapmayı reddetti, ancak bir sözcü geçen ay yaptığı açıklamalara işaret etti. O zamanlar şirket, İngiltere kullanıcılarının artık güvenlik özelliğine erişemeyecek olmasından “çok hayal kırıklığına uğradığını” söylemişti.

Turing ödülü yapay zeka alanında sahibini buldu

0

1977’de Massachusetts Üniversitesi, Amherst’te araştırmacı olan Andrew Barto, nöronların hedonistler gibi davrandığına dair yeni bir teoriyi keşfetmeye başladı. Temel fikir, insan beyninin her biri hazzı en üst düzeye çıkarmaya ve acıyı en aza indirmeye çalışan milyarlarca sinir hücresi tarafından yönlendirildiğiydi. Bir yıl sonra, bir başka genç araştırmacı Richard Sutton ona katıldı. Birlikte, bu basit kavramı kullanarak insan zekasını açıklamak için çalıştılar ve bunu yapay zekaya uyguladılar. Sonuç, AI sistemlerinin dijital haz ve acı eşdeğerinden öğrenmesinin bir yolu olan “pekiştirmeli öğrenme” oldu.

Dünyanın en büyük bilgisayar profesyonelleri topluluğu olan Bilgisayar Makineleri Derneği, Dr. Barto ve Dr. Sutton’ın takviyeli öğrenme konusundaki çalışmalarından dolayı bu yılki Turing Ödülü’nü kazandığını duyurdu. 1966’da tanıtılan Turing Ödülü, genellikle bilgisayar biliminin Nobel Ödülü olarak anılır. İki bilim insanı, ödülle birlikte gelen 1 milyon dolarlık ödülü paylaşacak.

Turing ödülü yapay zeka ile taçlandı

Son on yılda, takviyeli öğrenme , Google’ın AlphaGo ve OpenAI’nin ChatGPT gibi çığır açan teknolojiler de dahil olmak üzere yapay zekanın yükselişinde hayati bir rol oynamıştır . Bu sistemleri güçlendiren teknikler, Dr. Barto ve Dr. Sutton’ın çalışmalarına dayanmaktadır.

Washington Üniversitesi’nde bilgisayar bilimi alanında emekli profesör ve Allen Yapay Zeka Enstitüsü’nün kurucu başkanı olan Oren Etzioni: “Onlar takviyeli öğrenmenin tartışmasız öncüleridir. Temel fikirleri onlar üretti ve konu hakkında kitap yazdılar” dedi.

1998 yılında yayınlanan “Takviyeli Öğrenme: Giriş” adlı kitapları, birçok uzmanın potansiyelinin ancak yeni yeni ortaya çıkmaya başladığını söylediği bir fikrin kesin incelemesi olmaya devam ediyor. Psikologlar uzun zamandır insanların ve hayvanların deneyimlerinden öğrenme yollarını inceliyorlar. 1940’larda öncü İngiliz bilgisayar bilimcisi Alan Turing, makinelerin de benzer şekilde öğrenebileceğini öne sürdü. Ancak bunun nasıl çalışabileceğinin matematiğini keşfetmeye başlayanlar Dr. Barto ve Dr. Sutton’dı, hükümet için çalışan bir bilgisayar bilimcisi olan A. Harry Klopf’un önerdiği bir teori üzerine inşa ettiler. Dr. Barto, UMass Amherst’te bu fikre adanmış bir laboratuvar kurdu, Dr. Sutton ise Kanada’daki Alberta Üniversitesi’nde benzer bir tür laboratuvar kurdu.

Bu, 2016’da AlphaGo’nun ortaya çıkışına kadar akademik bir uğraş olarak kaldı. Çoğu uzman, Go oyununda dünyanın en iyi oyuncularını yenebilecek bir yapay zeka sisteminin inşa edilmesinin 10 yıl daha süreceğine inanıyordu. Ancak Güney Kore’nin Seul kentindeki bir maç sırasında AlphaGo, son on yılın en iyi Go oyuncusu Lee Sedol’u yendi. İşin püf noktası, sistemin deneme yanılma yoluyla öğrenerek kendisine karşı milyonlarca oyun oynamış olmasıydı. Hangi hareketlerin başarı (zevk) ve hangilerinin başarısızlık (acı) getirdiğini öğrendi.

Sistemi geliştiren Google ekibine, Alberta Üniversitesi’nde Dr. Sutton’ın danışmanlığında takviyeli öğrenmeyi inceleyen araştırmacı David Silver liderlik ediyordu. Pek çok uzman, takviyeli öğrenmenin oyunların dışında işe yarayıp yaramayacağını hâlâ sorgulamaktadır. Oyun kazançları puanlarla belirlenir, bu da makinelerin başarı ile başarısızlığı ayırt etmesini kolaylaştırır. Ancak takviyeli öğrenmenin çevrimiçi sohbet robotlarında da önemli bir rolü var.

ABD’nin Çin ambargosu, Nvidia hisselerini olumsuz etkiliyor!

ABD ile Çin arasındaki yapay zeka rekabeti, son dönemde daha da kızışırken, Çin’in GPU temini konusunda karşılaştığı engeller Nvidia’nın hisselerini olumsuz etkiliyor. ABD’nin GPU satışlarına getirdiği ambargo, Çin’in bu ambargoyu aşabilmek için kullandığı yolları da daraltmış durumda. Singapur’daki şirketlerin, Nvidia’dan gelişmiş GPU’ları alıp, paravan şirketler aracılığıyla Çin’e ulaştırması, ABD’nin radarına girdi ve bu durum, Nvidia’nın satışlarını ve dolayısıyla hisse değerini düşürdü.

ABD’nin Çin ambargosu, Nvidia hisselerini negatif etkiledi

Nvidia’nın hisse değeri, bu hafta yüzde 8.7 oranında bir düşüş yaşadı ve şirketin değeri eylül ayından bu yana en düşük seviyesine geriledi.

ABD'nin Çin ambargosu, Nvidia hisselerini negatif etkiledi.

ABD’nin özellikle DeepSeek yapay zeka projesi sonrasında Çin’in GPU temin etme yöntemlerini araştırması, Singapur’daki şirketlerin kritik rolünü ortaya koydu. Singapur’da faaliyet gösteren şirketler, Nvidia’dan alınan çipleri, genellikle Malezya üzerinden Çin’e aktarıyorlar. Bu tedarik zinciri, ambargonun sıkılaştırılmasıyla daha fazla dikkat çekiyor. Singapur hükümeti, Dell ve Super Micro Computer (SMCI) gibi Nvidia’nın büyük müşterilerine karşı soruşturma başlatarak, bu şirketlerin Çin’e GPU temin etmesini engellemeyi hedefliyor.

Bu gelişmeler, Nvidia’nın hisse değerini olumsuz etkilerken, Dell ve SMCI gibi diğer teknoloji şirketleri de kayıplar yaşadı. Dell hisseleri yüzde 7, SMCI hisseleri ise yüzde 13 oranında düştü. Nvidia’nın düşüşü, piyasalarda daha büyük endişelere yol açtı çünkü bu sıkı ambargo, şirketin gelecekteki gelirlerini ve pazar payını önemli ölçüde etkileyebilir.

Nükleer enerjiyi ışığa çevirerek elektrik üreten pil tasarlandı!

0

Ohio Eyalet Üniversitesi’nden araştırmacılar, nükleer enerjiyi ışık yoluyla elektriğe çeviren yeni bir pil geliştirdi. Optical Materials: X dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, bu yenilikçi teknoloji, çevredeki gama radyasyonunu kullanarak mikroelektronik cihazlara güç sağlıyor ve aynı zamanda nükleer atıkların yeniden kullanımına olanak tanıyor. Prototip pilin hacmi yalnızca dört santimetreküp olup, sintilatör kristalleri ile güneş panellerinin birleşimiyle çalışıyor. Sintilatör kristalleri gama radyasyonuna maruz kaldığında ışık yayıyor ve bu ışık, güneş panelleri tarafından elektriğe dönüştürülüyor.

Nükleer enerjiyi ışığa çevirerek elektrik üreten pil geliştirildi

Bu teknolojinin ilk testleri, Ohio Eyalet Üniversitesi’nin nükleer reaktör laboratuvarında gerçekleştirildi. Kullanılan başlıca radyoaktif izotoplar arasında sezyum-137 ve kobalt-60 bulunuyordu. Sezyum-137 ile yapılan testlerde pilin 288 nanowatt, daha güçlü bir radyoaktif kaynak olan kobalt-60 ile ise 1,5 mikrowatt enerji ürettiği belirlendi. Bu değerler, düşük güç tüketen sensörleri çalıştırmaya yetecek düzeyde. Çalışmayı yürüten ekipten Prof. Raymond Cao, teknolojinin ölçeklendirilmesi halinde watt seviyelerinde enerji üretmenin mümkün olacağını ve böylece daha büyük sistemlerin de bu pil ile çalıştırılabileceğini ifade etti.

Araştırmacılar, bu pillerin özellikle nükleer atık depolama alanlarında, su altı keşiflerinde ve uzay araştırmalarında kullanılabileceğini düşünüyor. Pilin en dikkat çekici özelliği, içinde doğrudan radyoaktif malzeme bulunmaması. Yalnızca çevredeki gama radyasyonunu enerjiye dönüştürdüğü için güvenli bir kullanım sunuyor. Çalışma ayrıca sintilatör kristallerinin şekli ve boyutunun elektrik üretimi üzerinde önemli bir etkisi olduğunu ortaya koydu. Daha büyük hacimli kristaller daha fazla radyasyon emilimi sağlarken, yüzey alanının artırılması da güneş panelinin güç üretim kapasitesini yükseltiyor.

Çalışmanın ortak yazarlarından ve Ohio Eyalet Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olan İbrahim Öksüz, sürecin henüz erken aşamada olduğunu ancak enerji üretim kapasitesini artırmak için ölçek büyütme çalışmalarına odaklandıklarını belirtti. Bununla birlikte, bu teknolojinin büyük ölçekli üretime geçişi önünde bazı engeller bulunuyor. Özellikle üretim maliyetleri ve uzun vadeli verimlilik, daha fazla araştırma gerektiren konular arasında yer alıyor. Ancak araştırmacılar, nükleer enerjiyi ışığa çeviren pillerin gelecekte enerji üretimi ve sensör teknolojisinde önemli bir rol oynayacağına inanıyor.

Google Gemini, daha etkileşimli hale geliyor! İşte yenilikler

Google, yapay zeka destekli asistanı Gemini’yi daha etkileşimli hale getirmek amacıyla ekran paylaşımı ve video yanıt özelliklerini duyurdu. Barselona’da gerçekleştirilen Mobile World Congress (MWC) 2025 etkinliğinde yapılan açıklamaya göre, kullanıcılar artık doğrudan ekranlarını paylaşarak veya video çekerek Gemini’ye sorular yöneltebilecek. Bu özellikler, Gemini’nin görsel analiz yeteneklerini daha da geliştirerek, kullanıcılara çok daha kapsamlı bir deneyim sunmayı hedefliyor.

Google Gemini, daha etkileşimli hale gelecek

Ekran paylaşımı özelliği sayesinde, kullanıcılar telefonlarındaki içerikleri doğrudan yapay zeka ile paylaşabilecek ve görseller üzerinden yanıt alabilecek. Örneğin, Google’ın etkinlik sırasında yaptığı bir tanıtımda, bir kullanıcı satın aldığı bol kesim bir kot pantolonun ekran görüntüsünü paylaşarak “Bu pantolonla hangi kıyafetler uyumlu olur?” sorusunu yöneltti. Gemini, ekrandaki görselleri analiz ederek farklı kombin önerileri sundu. Bu özellik, yalnızca moda alanında değil, yemek tariflerinden teknik problemlere kadar birçok farklı senaryoda kullanıcılara yardımcı olabilir.

Google Gemini, çok daha etkileşimli hale gelecek.

Bununla birlikte, geçen yıl Google I/O etkinliğinde duyurulan video arama özelliği de nihayet kullanıma sunulmaya hazırlanıyor. Kullanıcılar, doğrudan bir video kaydederek Gemini’ye danışabilecek ve anlık analizlerle yanıt alabilecek. Örneğin, bir cihazın nasıl çalıştığını gösteren bir video çekildiğinde, Gemini bu görüntüleri işleyerek adım adım açıklamalar sunabilecek. Google, bu gelişmiş video işleme sürecinin Gemini 2.0 ile entegre edilen “Stream Realtime” teknolojisi sayesinde daha hızlı ve detaylı hale getirildiğini belirtiyor. Bu sayede, kullanıcılar yapay zekadan anlık olarak daha doğru ve anlamlı geri bildirimler alabilecekler.

Google’ın açıklamalarına göre, ekran paylaşımı ve video çekimi özellikleri Mart ayından itibaren Android kullanıcıları için sunulacak. Ancak bu özelliklere erişebilmek için Google One AI Premium planına abone olmak ve Gemini Advanced sürümünü kullanmak gerekecek. Bu, Google’ın yapay zeka destekli premium hizmetlerine daha fazla kullanıcı çekmeyi hedeflediğini gösteriyor. Yeni özelliklerin, yapay zeka ile insan etkileşimini daha doğal ve sezgisel hale getireceği düşünülüyor. Özellikle, teknik destek, eğitim ve günlük yaşamda pratik çözümler sunma açısından büyük bir yenilik olarak değerlendiriliyor. Google’ın bu hamlesi, Gemini’yi yalnızca bir metin tabanlı sohbet asistanı olmaktan çıkararak, çok daha geniş bir kullanım alanına yayılmasını sağlayabilir.

Xiaomi, beyaz eşyada global pazara açılıyor!

0

Xiaomi, teknoloji dünyasında akıllı telefonları ve akıllı ev çözümleriyle kazandığı güçlü konumunu şimdi de büyük ev aletleri sektörüne taşıyor. Şirket, MWC 2025 kapsamında yaptığı duyuruyla, beyaz eşya kategorisinde klima, buzdolabı, çamaşır makinesi ve kurutucu gibi ürünleri küresel pazarda satışa sunacağını açıkladı. Bu hamle, Xiaomi’yi uzun yıllardır sektörde lider konumda bulunan Samsung, LG ve Bosch gibi dev markalarla doğrudan rekabete sokarken, tüketicilere de daha fazla seçenek sunmayı vaat ediyor.

Xiaomi, beyaz eşyada global pazara açılacak

Xiaomi, akıllı telefon ve giyilebilir cihazlardan ev aletlerine kadar geniş bir ürün yelpazesine sahip olmasıyla biliniyor. Şirket, yıllar içinde oluşturduğu ekosistem sayesinde kullanıcılarına entegre bir deneyim sunarak büyük bir müşteri kitlesi kazanmış durumda. Şimdi ise benzer stratejiyi büyük ev aletleri segmentine taşıyarak, uygun fiyat ve yenilikçi teknoloji kombinasyonuyla fark yaratmayı amaçlıyor. Xiaomi’nin akıllı ev sistemleriyle uyumlu çalışan beyaz eşyalar sunması beklenirken, enerji verimliliği, IoT (nesnelerin interneti) desteği ve yapay zeka tabanlı otomasyon gibi özelliklerin bu yeni ürünlerde öne çıkacağı düşünülüyor.

Şirketin yeni ürünlerini hangi ülkelerde piyasaya süreceği henüz tam olarak açıklanmış değil, ancak ilk aşamada Avrupa ve Güneydoğu Asya pazarlarının hedeflendiği tahmin ediliyor. Avrupa, güçlü bir tüketici elektroniği pazarı olmasının yanı sıra enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik konularında katı düzenlemelere sahip olduğu için, Xiaomi’nin bu bölgedeki stratejisi yakından takip edilecek. Güneydoğu Asya ise hızlı büyüyen orta sınıf ve uygun fiyatlı teknolojilere olan yüksek talebiyle, Xiaomi’nin büyümesi için önemli bir pazar konumunda.

Xiaomi’nin küresel beyaz eşya sektörüne adım atması, rekabeti önemli ölçüde kızıştırabilir. Özellikle fiyat-performans odaklı ürünleriyle tanınan marka, büyük ev aletleri segmentinde de agresif fiyatlandırma politikası izleyerek rakiplerini zorlamayı hedefleyebilir. Bu durum, Samsung ve LG gibi büyük oyuncuların fiyat politikalarını gözden geçirmelerine ve inovasyonu daha da hızlandırmalarına yol açabilir. Tüketiciler açısından bakıldığında, Xiaomi’nin pazara girişi daha geniş ürün seçenekleri, rekabetçi fiyatlar ve akıllı teknolojilere erişimin artması anlamına geliyor.

Öte yandan, Xiaomi’nin büyük ev aletleri sektöründe başarılı olup olamayacağı merak konusu. Şirketin akıllı telefon pazarında elde ettiği başarı büyük ölçüde agresif fiyatlandırma, geniş dağıtım ağı ve yüksek performanslı cihazlara dayanıyordu. Ancak beyaz eşya segmentinde, marka bilinirliği, servis ağı, uzun vadeli dayanıklılık ve müşteri güveni gibi faktörler büyük önem taşıyor. Xiaomi’nin bu alanda ne kadar başarılı olacağı, ürünlerinin kalitesi, satış sonrası hizmetleri ve tüketicilerden alacağı geri bildirimlerle şekillenecek.

Sonuç olarak, Xiaomi’nin büyük ev aletleri pazarına giriş yapması, teknoloji dünyasında büyük yankı uyandıran bir gelişme olarak öne çıkıyor. Şirket, akıllı ev ekosistemini daha da genişleterek kullanıcılarına daha kapsamlı bir deneyim sunmayı amaçlıyor. Ancak, beyaz eşya sektöründe Samsung, LG, Bosch ve Electrolux gibi yıllardır güçlü konumda olan markalarla rekabet etmek kolay olmayacak. Xiaomi’nin bu alandaki başarısını, ürünlerin piyasaya sürülmesiyle birlikte ortaya çıkacak satış rakamları, müşteri geri bildirimleri ve markanın uzun vadeli stratejisi belirleyecek.

SkyDrive uçan taksi satışı yaptı

Japonya’nın elektrikli dikey kalkış ve iniş yapabilen araç üreticisi SkyDrive, Dubai merkezli helikopter kiralama şirketi AeroGulf Services’a 50 adet uçan aracını satma konusunda anlaştı. Dubai’de helikopter kiralama, petrol sahası taşımacılığı, film çekimi ve acil tıbbi hizmetler sunan AeroGulf Services, Dubai’nin turistik merkezi Palm Jumeirah’ta SkyDrive uçan taksi kullanmayı değerlendirmeyi planlıyor.

SkyDrive uçan taksi satışı

Dubai’de de Çin’in çeşitli bölgelerinde olduğu gibi uçan araçlar turizm amaçlı da hedefleniyor. SkyDrive CEO’su Tomohiro Fukuzawa: “AeroGulf Services ile iş birliği yaparak, başlangıçta Palm Jumeirah’ın ikonik yapay adasının etrafında kompakt SkyDrive uçan taksi kullanarak gezi uçuşları başlatmayı hedefliyoruz. Birçok insana eVTOL’umuzla birinci elden deneyimler sunarak, bu çığır açan ulaşım biçimini küresel bir kitleye sunarak değerini ve faydasını sergilemeyi umuyoruz” dedi.

SkyDrive, yakın zamanda Japonya Sivil Havacılık Bürosu’ndan G-1 sertifikası alarak SkyDrive şirketini ticari operasyona bir adım daha yaklaştırdı. Bu, ABD’de Federal Havacılık İdaresi tarafından uygulanan sertifikasyona benzer bir süreç olan, nihai doğrulamalara giden altı sertifikasyon adımından ikincisidir. SkyDrive ve JCAB, gelecekteki sertifikasyon planı, gerekli test takvimi ve prosedürleri hakkında görüşmeler yürütüyor.

SkyDrive, bölgede hava taksi hizmetleri planlamak için yakın zamanda Japonya’nın Oita şehri ve Kyushu Demiryolu ile bir anlaşma imzaladı. SkyDrive uçan taksi Beppu Şehri içinde uçacak ve Beppu ve Yufuin tatil beldelerini birbirine bağlayacak. Beppu Körfezi üzerinde manzaralı uçuşlar da planlanıyor. SkyDrive, havada seyahat etmenin maliyetinin geleneksel taksilerle rekabet edebilecek kadar düşük olmasını amaçladıklarını söyledi.

SkyDrive ayrıca Hindistan’da genişlemek ve 50 adet EAV satışı yapmak amacıyla JetSetGo Havacılık Hizmetleri ile ortaklık kurdu. SkyDrive uçan taksi ve JetSetGo arasındaki anlaşma, SkyDrive ile işbirliği anlaşması bulunan Suzuki Motor Corporation tarafından kolaylaştırıldı.

Samsung, OLED ekranlı katlanabilir el konsolunu tanıttı!

0

Samsung, 2025 Mobil Dünya Kongresi (MWC) kapsamında oyun dünyası için oldukça heyecan verici bir yenilik sergiledi: Katlanabilir OLED ekranlı el konsolu Flex Gaming. Bu yeni konsept cihaz, özellikle taşınabilirlik ve ekran teknolojisi açısından büyük bir potansiyele sahip. Samsung, Flex Gaming’in Steam Deck gibi el konsollarına benzer şekilde işlev göreceğini belirtiyor, ancak en büyük farkı, Samsung’un katlanabilir ekran teknolojisini kullanarak ortadan ikiye katlanabilmesi. Bu özellik, tıpkı Galaxy Z Fold ve Z Flip modellerindeki ekran teknolojisinin bir benzeri olarak, oyun dünyasında devrim niteliğinde bir adım olabilir. Katlandığında daha kompakt bir form kazanan cihaz, taşınabilirliği artırarak kullanıcılara yeni bir deneyim sunabilir.

Samsung, OLED ekranlı katlanabilir el konsolunu duyurdu

Flex Gaming, çift joystick, bir D-pad ve OLED ekranın her iki tarafında, katlandığında joystick’lerin oturabileceği özel alanlara sahip. Ayrıca, cihazın alt kısmında USB-C portu ve üzerinde “N” harfi bulunan gizemli bir düğme yer alıyor. Samsung, henüz bu konsolun teknik detaylarına dair bilgi paylaşmamış olsa da, cihazın konsept olarak sergilenmesi, katlanabilir ekran teknolojisinin oyun konsollarında da kullanılabileceğine dair önemli bir gösterge. Samsung, cihaz için herhangi bir çıkış tarihi vermedi, ancak bu konsept ürünün piyasaya çıkma olasılığı belirsiz. Yine de, gelecekte bu tarz ürünlerin gerçeğe dönüşmesi beklenebilir.

Samsung’un MWC 2025’te tanıttığı diğer dikkat çekici ürün ise, 240Hz yenileme hızına sahip OLED ekranlı dizüstü bilgisayardı. OLED ekranların sunduğu yüksek renk doğruluğu ve canlı görüntüler, bu dizüstü bilgisayarları oyun ve içerik üretimi için daha uygun hale getiriyor. Ayrıca, Samsung, “dünyanın ilk 27 inç 500Hz QD-OLED monitörü”nü de sergiledi. Bu monitör, 1440p çözünürlüğe sahip olup, daha önce Kasım 2024’te duyurulmuştu. Ancak, bu monitörün çıkış tarihiyle ilgili henüz bir bilgi bulunmuyor.

Samsung, MWC 2025’te sadece donanım değil, yazılım alanında da önemli yenilikler sundu. Şirket, Seamless Color Studio konsepti ile OLED ekranların tüm cihazlar arasında renk tutarlılığı sağlamasını hedefliyor. Bu teknoloji sayesinde, bir cihazda izlenen içerikler, ekranlar arasında geçiş yaparken renk kaybı olmadan başka cihazlarda devam edebilecek. Örneğin, telefonda izlenen bir dizi, kesintisiz bir şekilde televizyona aktarılabilecek ya da bir dizüstü bilgisayarda başlatılan bir alışveriş, renk doğruluğu bozulmadan bir akıllı telefonda tamamlanabilecek. Samsung, bu yeni sistemin cihazlar arası geçişleri daha pürüzsüz hale getireceğini vurguluyor.

Ayrıca, Samsung’un OLED Tile adlı yeni çerçevesiz ekran konsepti, ekran çerçevelerindeki devrimsel değişimi gözler önüne seriyor. Bu yeni ekran, mevcut cihazlara kıyasla yüzde 40 daha ince çerçeveler sunuyor ve ekran tasarımında önemli bir adım atıldığını gösteriyor. Bu yenilikler, gelecekteki cihazlarda görsel deneyimin kalitesini artırabilir.

Samsung, MWC 2025’te sergilediği bu teknolojilerle, hem oyun dünyasında hem de genel teknoloji pazarında büyük ilgi topladı. Katlanabilir ekranlı oyun konsolundan, OLED ekranların cihazlar arası entegrasyonuna kadar sunduğu yenilikler, teknoloji tutkunları için heyecan verici bir dönemin başlangıcını işaret ediyor.

Sürücüsüz servis otobüsü Fransa’da çalışacak

Çinli otonom araç şirketi WeRide, sürücüsüz servis otobüsü Robobus’un Avrupa’da ilk ticari dağıtımını gerçekleştirdiğini doğruladı. Otonom aracın, 10 Mart’ta Fransa’nın güneydoğusundaki Drôme bölgesinde hizmete girmesi planlanan bir mekik servisinde çalışması planlanıyor.

Araç, Valence TGV tren istasyonuna ve bitişiğindeki Rovaltain iş parkına hizmet eden iki millik bir rotada seyahat edecek. Bu, istasyonu, uzun süreli park alanını ve 150 şirketin 3.000 kişiyi istihdam ettiği parkın yemek alanını içerecek.

Sürücüsüz servis otobüsü Robobus

Her biri sekiz yolcu taşıyabilen 20 fit uzunluğunda birkaç sürücüsüz servis otobüsü Robobuse planlanıyor. Hizmet, WeRide’ın proje ortaklarından biri olan Fransız firması Beti Automated Mobility tarafından işletilecek ve sigortacı Macif ve WeRide’ın geçen yıl Paris’teki Roland Garros’ta düzenlenen Fransa Açık tenis turnuvasında bir Robobus pilotu sahnelediği otomobil üreticisi Renault gibi diğer işbirlikçileri de olacak.

Robobus, WeRide’ın kendi geliştirdiği tam donanımlı otonom yazılım ve donanımla donatıldı ve otonom sürüş için ikinci bir güvenlik katmanı sağlayan ve sistemin sürekli iyileştirilmesini kolaylaştıran Beti’nin hipervizyon teknolojisiyle güçlendirildi. Sürücüsüz servis otobüsü için bu teknoloji büyük bir öneme sahiptir.

Teknoloji, Otomotiv Mühendisleri Derneği tarafından tanımlandığı gibi Seviye 4 otomasyonu sağlıyor. Bu da otobüsün belirli bir alandaki tüm sürüşten sorumlu olduğu anlamına geliyor. En yüksek 40 km/saat.

Hizmetin ilk “öğrenme aşaması”, WeRide’ın gerçek yolcu taşımacılığı koşulları olarak adlandırdığı koşullar altında, olası sorunları gidermek için 19 Nisan’a kadar sürecek. Tam operasyonların Temmuz ayında başlaması hedefleniyor.

WeRide için bu yıl, küresel genişleme planının Avrupa’ya odaklanmasıyla birlikte büyük bir yıl oldu. Ocak ortasında, sürücüsüz servis otobüsü Robobus’u İsviçre’deki Zürih Havalimanı’nda hizmete girdi ve aynı ayın ilerleyen saatlerinde şirket, otonom araçlarının banliyö bölgelerinde ilk mil ve son mil bağlantısı sağlamak için İsviçre ulusal demiryollarıyla  yenilikçi bir pilot programa katılacağını doğruladı.

Prada, Versace’yi resmen bünyesine katıyor!

0

İtalyan moda dünyasında büyük bir birleşim gerçekleşiyor. Prada, ABD’li Capri Holdings tarafından 2018 yılında satın alınan ünlü moda markası Versace’yi bünyesine katmak için son aşamaya geldi. Sektöre yakın kaynakların aktardığı bilgilere göre, Prada, Versace’yi satın almak için 1.5 milyar Euro’yu gözden çıkardı. Bu gelişme, geçen yıldan bu yana süren yoğun görüşmelerin bir sonucu olarak ortaya çıkmış durumda. Başlangıçta Capri Holdings, Versace için 3 milyar Euro’luk bir satış fiyatı belirlemişti, ancak sonrasında bu teklif büyük ölçüde düşerek yaklaşık yarı yarıya bir azalma ile 1.5 milyar Euro’ya kadar gerilemiş oldu. Bu düşüş, Capri Holdings’in son dönemde yaşadığı mali sıkıntıların ve özellikle Tapestry markasıyla gerçekleştirmeyi planladığı birleşmenin düzenleyici kurumlar tarafından engellenmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmış durumda.

Prada, Versace’yi resmen satın alacak

Capri Holdings, Versace’yi 2018 yılında 1.5 milyar Euro’ya satın almıştı ve bu süre zarfında Versace, Michael Kors, Jimmy Choo gibi lüks markalarla birlikte portföyüne dahil edilmişti. Ancak son yıllarda yaşanan mali baskılar ve sektördeki değişim rüzgarları, Capri Holdings’i Versace’yi elden çıkarma yönünde bir adım atmaya zorladı. Bu karar, şirketin yeniden yapılanma sürecinin bir parçası olarak değerlendiriliyor.

Bu satın alım, sadece Versace için değil, aynı zamanda Michael Kors ve Jimmy Choo gibi önemli markalar için de büyük bir değişimi işaret ediyor. Versace’nin Prada çatısı altına girmesiyle birlikte, Prada yalnızca kendi markasını değil, aynı zamanda bu alt markaları da bünyesine katacak. Prada’nın bu hamlesi, şirketin global pazardaki konumunu önemli ölçüde güçlendirecek ve lüks moda dünyasında büyük bir oyuncu haline gelmesine yardımcı olacak.

Prada’nın, Versace’yi bünyesine katması, İtalyan moda endüstrisi için de önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor. Prada, uzun yıllardır lüks moda dünyasında kendine sağlam bir yer edinmişken, Versace’nin katılmasıyla birlikte iki dev markanın birleşmesi, yalnızca İtalya’daki moda sektörünün değil, global ölçekte de büyük bir etki yaratması bekleniyor. Bu birleşme, moda dünyasında yaratacağı sinerjiyle birlikte, hem tasarım hem de pazarlama açısından önemli bir güç birliği yaratacak.

Versace’nin Prada’ya katılması, sadece finansal bir birleşim değil, aynı zamanda marka değerleri ve tasarım mirası açısından da önemli bir adım. Versace’nin ikonik tasarımları ve lüks moda anlayışı, Prada’nın mevcut tasarımlarını tamamlayacak bir etki yaratacak. Bu birleşim, özellikle genç lüks tüketici kitlesi için yeni fırsatlar sunabilir, çünkü Prada’nın daha modern ve yenilikçi çizgisiyle Versace’nin zamansız ve gösterişli tasarımları bir araya geliyor.

Sonuç olarak, Prada’nın Versace’yi satın alması, sadece iki İtalyan markasının birleşimi değil, aynı zamanda moda dünyasında önemli bir stratejik hamle olarak değerlendirilmesi gereken bir gelişme. Hem şirketin geleceği hem de global lüks moda pazarındaki rekabet için büyük bir adım olan bu birleşme, diğer markalar üzerinde de baskı yaratabilir.

Trump yapay zeka personel fonlarını azaltıyor

Trump yönetiminin devlet kurumlarında sürdürdüğü kesintiler yeni bir yan hasar yaratma riski taşıyor. Bloomberg, Ulusal Bilim Vakfı’nda (NSF) Şubat ayında 170 kişinin işten çıkarılmasının kaçınılmaz olarak AI araştırmaları için fonlamayı kısıtlayacağını bildirdi. NSF, 1950’den beri Google için algoritmik temel ve AI sohbet robotları için yapı taşları dahil olmak üzere büyük teknoloji atılımlarına yol açan hibeler verdi.

Trump yapay zeka desteğini azaltıyor

Vakıf, eğitim, iş gücü geliştirme ve etiğe odaklanarak AI araştırmalarını ve kaynaklarını demokratikleştirmek için yılda 700 milyon dolardan fazla yatırım yapıyor. İşten çıkarmaların ABD’deki mevcut araştırmaları ve yapay zeka alanında yeni yetenekleri etkilemesi bekleniyor.

Ulusal güvenliğe odaklanan Wadhwani AI Merkezi’nin direktörü Gregory Allen: “Her Amerikan AI firmasında ileri dereceli neredeyse her çalışan, kariyerinin bir noktasında NSF tarafından finanse edilen araştırmanın bir parçası olmuştur. Bu hibeleri kesmek, bugünü ödemek için geleceği soymaktır” diyor.

Kesintiler hibe verecek daha az personel bırakıyor. NIST ve AI Safety Institute’taki yaklaşan işten çıkarmalara benzer şekilde , işten çıkarmalar, yerel makine öğrenimi ve üretim çabalarına yatırım yapan Chips and Science Act kapsamında oluşturulan ekipleri etkiliyor.  Sektör uzmanları ve eski NSF çalışanları Trump yönetiminin ” Amerika’nın küresel yapay zeka hakimiyetini ” artırma konusunda ne kadar yüksek sesle konuştuğuna rağmen, bu kararın ABD’deki yapay zeka gelişimini nasıl zayıflattığını göz önünde bulundurarak bu hamleyi kafa karıştırıcı bulduklarını söyledi. NSF’ye yönelik büyük bütçe kesintilerine dair söylentiler de dolaşıyor.

Bununla birlikte, yapay zekaya özgü personele yapılan kesintilerin ne kadar kasıtlı veya stratejik olduğunu söylemek zor. Birçok başka devlet kurumunda olduğu gibi, Elon Musk’ın Hükümet Verimliliği Departmanı (DOGE), daha az yasal korumaya sahip olan deneme süresi çalışanlarını ve program açıklamalarında “çeşitlilik” gibi sözcükleri kullandıkları için DEI girişimleri olarak yanlış anladığı projeleri hedef alıyor. Bir NSF çalışanı “araştırmacı çeşitliliği” ile bu projelerin “farklı alanlardan, eyaletlerden ve disiplinlerden” insanları kastettiğini açıkladı.

TSMC, ABD’ye 100 milyar dolarlık dev çip yatırımı yapıyor!

TSMC, Tayvan merkezli dünyanın en büyük çip üreticisi, ABD’deki üretim kapasitesini önemli ölçüde artırmayı planlıyor. Şirket, Arizona’da en az 100 milyar dolarlık dev bir yatırım yapacağını duyurdu. Bu yatırım, daha önce taahhüt edilen 65 milyar dolarlık yatırımın ve Biden yönetiminin CHIPS Yasası kapsamında sağladığı 6.6 milyar dolarlık destekle birleşiyor. Bu sayede TSMC, ABD’deki üretim tesislerini daha da genişletmeyi hedefliyor.

TSMC, ABD’ye 100 milyar dolarlık dev çip yatırımı yapacak

TSMC’nin bu dev yatırım planları, ABD’deki teknoloji üretiminin yerelleştirilmesi ve gelişmiş çip üretiminin artırılması amacıyla önemli bir adım. Arizona’da üç yeni fabrika kurulacak ve bu fabrikalar, 2nm ya da daha ileri teknolojilerde çip üretimi yapacak. Bunun yanı sıra, TSMC iki paketleme tesisi ve bir araştırma-geliştirme merkezi de inşa edecek. Şirket, bu yatırımlar sayesinde dört yıl içinde 40.000 inşaat işini desteklemeyi ve gelişmiş çip üretimi ile Ar-Ge alanlarında on binlerce yüksek teknoloji iş imkanı yaratmayı planlıyor.

TSMC, ABD'ye 100 milyar dolarlık devasa bir çip yatırımı yapacak.

TSMC’nin Arizona’daki ilk fabrikasında, Ocak 2025 itibariyle 4nm teknolojisinde çip üretimi başlamıştı. Bu tesis, ABD’nin çip üretiminde önemli bir oyuncu haline gelmesini sağlamak için kritik bir başlangıç noktası oluşturuyor. Gelecekteki fabrikalar ise, 2030 yılına kadar 2nm ve daha ileri teknolojiye sahip çiplerin üretimi için kullanılacak. Bu, TSMC’nin daha küçük ve güçlü çipler üretebilecek kapasiteye ulaşmasını sağlayacak ve şirketin global çip pazarındaki rekabet avantajını pekiştirecek.

Ancak TSMC, daha önce planladığı ikinci Arizona tesisinin açılışını ertelemişti. İlk olarak 2026’da açılması beklenen tesisin açılış tarihi, şimdi 2027 veya 2028’e kaydırıldı. Bu erteleme, çeşitli lojistik ve üretim zorluklarıyla ilişkilendiriliyor.

Bu gelişme, yalnızca TSMC için değil, ABD teknoloji sektöründe de önemli bir dönüm noktası. Son yıllarda ABD, yüksek teknoloji üretim kapasitesini yeniden ülkeye çekmeye çalışıyor. 2024 yılında Apple da benzer bir strateji izleyerek, önümüzdeki dört yıl içinde ABD’ye 500 milyar dolardan fazla yatırım yapmayı planladığını açıkladı. Apple, bu yatırımlarının bir parçası olarak 20.000 yeni iş yaratmayı ve Teksas’ta bir sunucu tesisi inşa etmeyi hedefliyor.

Bu büyük yatırımların arkasında ABD hükümetinin teknoloji üretimini yerelleştirme çabaları yatıyor. Özellikle Donald Trump yönetiminin, Çin’e karşı uyguladığı ticaret savaşları ve yüksek teknoloji ürünlerine yönelik gümrük vergileri, teknoloji şirketlerini ABD’de üretim yapmaya yönlendirdi. Bu nedenle, ABD hükümeti, teknolojik altyapısını güçlendirmek ve yerli üretimi teşvik etmek amacıyla büyük teşvikler sunuyor. Trump, önümüzdeki aylarda yarı iletkenler ve diğer kritik ürünler için gümrük vergileri getireceğini açıklamıştı, bu da teknoloji şirketlerinin üretimlerini ABD’ye kaydırmalarına neden olan bir başka faktör.

TSMC’nin bu yatırım planı, sadece çip üretimi açısından değil, aynı zamanda global teknoloji ekosistemi için de büyük bir öneme sahip. Şirketin ABD’deki bu stratejik yatırımları, küresel tedarik zincirindeki dengesizlikleri giderme ve Çin’in dominasyonuna karşı durma adına önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Bu hamle, TSMC’nin yalnızca çip üretimi değil, aynı zamanda Ar-Ge konusunda da ABD’ye önemli katkılar sağlamasına olanak tanıyacak.

Türk Telekom’un SEBA çözümü yaygınlaşıyor

0

Türk Telekom’un teknoloji birikimi ve yenilikçi yaklaşımıyla geliştirdiği SEBA (Yazılım Tabanlı Genişbant Erişim Çözümü), genişbant altyapısında dönüşüm sağlayarak daha fazla haneye ulaşıyor.

Türk Telekom’un grup şirketi Argela ve ABD’deki iştiraki Netsia ile birlikte hayata geçirdiği bu çözüm, BBF standartlarını destekleyen yapısıyla farklı markalarla uyumlu çalışarak yatırım maliyetlerini azaltıyor. Aynı zamanda yazılım tabanlı bulut bilişim teknolojileriyle telekom operatörlerinin sanal sunucularında çalışarak donanım altyapı maliyetlerini düşürüyor ve kaynak tasarrufu sağlıyor.

Barselona’da gerçekleştirilen GSMA Mobil Dünya Kongresi’nde tanıtılan SEBA ve BBF tabanlı Netsia BB Suite, Avrupa’nın önde gelen operatörlerinden birine ihraç edilerek uluslararası pazarda yerini aldı. Telekom sektöründe yenilikçi çözümlerle fark yaratan Türk Telekom iştiraki Argela, SEBA’nın sağladığı avantajlarla dünya genelinde daha geniş bir kullanıcı kitlesine ulaşmaya devam ediyor.

Türk Telekom CEO’su Ümit Önal, SEBA’nın küresel başarısına dikkat çekerek, şirketin yerli ürün ve projeler geliştirme misyonunu vurguladı. Önal, Türk mühendislerinin titiz çalışmalarıyla geliştirilen genişbant altyapı çözümlerinin giderek daha fazla haneye ulaştığını belirtti. SEBA’nın uluslararası pazarda elde ettiği başarı, Türkiye’nin teknoloji üreten ve ihraç eden ülke olma hedefi açısından büyük bir adım olarak değerlendiriliyor.

Netsia BB Suite, yatırım maliyetlerini düşürmenin yanı sıra telekom operatörlerine daha esnek ve ölçeklenebilir bir altyapı sunarak operasyonel verimliliği artırıyor. Türk Telekom, bu tür yenilikçi çözümler geliştirerek yerli teknolojilerin küresel rekabet gücünü artırmayı ve telekomünikasyon alanında Türkiye’yi daha güçlü bir konuma taşımayı amaçlıyor.