Google Play Books komisyonu tartışmaya neden oldu!

0

Google, iOS uygulaması Google Play Books aracılığıyla e-kitaplarını ve sesli kitaplarını doğrudan müşterilere satma izni aldı. Günümüzde iOS uygulamaları, bir web sitesi aracılığıyla satın alınan e-kitaplar gibi daha önce başka bir yerden satın alınan içeriklere erişim sunabilse de geliştiriciler, iOS uygulamalarının kullanıcılarını satın alma işlemleri yapmak için şirketin kendi web sitesine bağlamak için belirli bir istisna talep etmek zorunda. Google Play Books komisyonu bu süreçte etkili olmuştur.

Google Play Books komisyonu değişkenlik gösterdi

Google’ın blogunda yer alan kısa bir paylaşıma göre, kullanıcılar artık Google Play Kitaplar iOS uygulamasındaki yeni “Kitabı al” düğmesine tıklayarak e-kitap veya sesli kitap satın alımlarını tamamlamak için Google Play web sitesine gidebilecek.

Kullanıcılar buradan son açtıkları kitap listelerini görebilecek ve Google Hesapları ile kayıtlı ödeme bilgilerini kullanarak satın alma işlemini tamamlayabilecekler. Google, işlemi kendi web sitesi üzerinden gerçekleştirerek, dijital içeriklerin uygulama içi satın alımlarında Apple’a komisyon (genellikle %30) ödemekten kurtulabiliyor. Google Play Books komisyonu bu bağlamda kullanıcılara maliyet avantajı sağlıyor. Ayrıca iOS uygulamasının kullanıcıları, aile üyelerinin okuma veya dinleme cihazı olarak iOS, Android veya web’i kullanmasına bakılmaksızın, kitaplarını Google Play’in Aile Kütüphanesi’ndeki bir aile grubuyla paylaşabilecek.

Google’ın bu değişikliğe olanak sağlamak için başlangıçta Apple’ın  2022’de Japonya Adil Ticaret Komisyonu (JFTC) ile vardığı anlaşmanın bir sonucu olarak tanıtılan Harici Bağlantı Hesabı Hakkı adlı istisnaya başvurduğu anlaşılıyor. Google Play Books komisyonu konusunda bu anlaşma etkili olmuştur. Kural, “okuyucu uygulamalarına” odaklanıyor. Yani dergiler, kitaplar, ses, müzik veya video gibi bir tür dijital içeriğe erişim sağlamak için tasarlanmış olanlar. Bu hakkı kullanmak için geliştiricilerin Apple’dan ek onay talep etmesi ve ardından harici bağlantılarına tıklandığında web sitesinin nasıl görüntülendiği, bağlantının nasıl biçimlendirildiği, uygulamanın kodunda nasıl referans verildiği ve daha fazlası hakkında diğer kuralları takip etmesi gerekiyor.

Trump hidroelektrik santrallerdeki işten çıkarmaları durdurdu

0

Trump yönetimi, şebeke istikrarı endişelerini tetikleyen hidroelektrik santrallerindeki işten çıkarmaları geri aldı. Şubat ayında Trump yönetimi hidroelektrik barajlarından gelen güçten sorumlu federal kurumlarda kapsamlı kesintiler başlattı. Bu da önemli veri merkezi pazarlarında şebeke istikrarsızlıkları korkusunu artırdı. Son işten çıkarmalar, dört Power Marketing Administration’ın iş gücünün yüzde 13 – 20’sini azalttı ve hat işçilerinden dakikadan dakikaya gücü yönlendiren ekiplere kadar herkesi etkiledi. Ancak E&E News’in   haberine göre, yasa koyucular ve müşterilerden gelen eleştiriler sonrasında Trump yönetimi bu çalışanların en azından bir kısmını yeniden işe aldı.

Trump hidroelektrik santrallerdeki kararından vazgeçti

Örneğin, Pasifik Kuzeybatısı’ndaki elektrik şebekesinin çoğunu işleten ve 31 federal barajdan güç satan Bonneville Güç İdaresi’nin, 3.000’den fazla kişiden oluşan personelinin en az yüzde 13’ünü kaybetmesi bekleniyordu. Personel değişikliklerine aşina dış kaynaklara göre, buna BPA’nın gerçek zamanlı güç dağıtımcılarının yaklaşık dörtte biri de dahildi.

Dört güç pazarlama idaresi, Pasifik Kuzeybatısı’ndaki Bonneville Barajı ve Güneybatı’daki Hoover Barajı da dahil olmak üzere çeşitli federal barajlardan hidroelektrik enerji satıyor ve iletiyor. Bu barajlar ve ürettikleri enerjinin satışını ve dağıtımını denetleyen kurumlar, 34 eyalette on milyonlarca eve elektrik sağlıyor.

Ajanslar, bu elektriğin satışından elde edilen gelirle finanse ediliyor ve ABD Hazine Bakanlığı’ndan gelen paraya bağımlı değiller. Bonneville Elektrik İdaresi ve diğer kamu elektrik kurumlarındaki işten çıkarmalar, ABD’nin batısındaki elektrik kesintilerinin artmasının ardından sonlandırıldı. Böylelikle önemli bir kazanç elde edilmiş oldu.

Yapay zeka düşünme yeteneğimizi mi alıyor?

0

Teknoloji günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline geldikçe beynimizi fiziksel olarak değiştirebilir. Ancak bir işlevi her dış kaynak kullandığımızda, yeteneğimizin körelmesine izin verme riskimiz vardır. Peki bu yetenek eleştirel düşüncenin kendisi olduğunda ne olur?

Yapay zeka düşünme konusunda bizi etkiliyor mu?

Yapay zekanın benimsenme oranları inanılmaz boyutlarda; bazı tahminlere göre insanlık, internetin kendisine katılmasından çok daha hızlı bir şekilde yapay zeka akımına katılıyor. Peki küresel nüfus bilişsel işlevlerinin giderek daha fazlasını dış kaynaklı hale getirmeye devam ettikçe beyinde ne gibi etkiler bekleyebiliriz? Yapay Zeka, insanlığı Mike Judge’ın hayal edebileceğinden daha hızlı bir şekilde İdiokrasiye doğru mu hızlandırıyor?

Microsoft araştırmacılarından oluşan bir ekip , masaya bazı erken bilgiler koymaya ve bu tür soruları yanıtlamaya çalıştı. Çalışma özellikle, üretken yapay zekaların eleştirel düşünme üzerindeki etkisini değerlendirmeye çalıştı.

Uzun vadeli veriler veya nesnel ölçütler olmadan, ekip 319 “bilgi çalışanı”ndan oluşan bir grubu araştırdı ve bu kişilerden toplam 936 görev boyunca zihinsel süreçlerini kendi kendilerine değerlendirmeleri istendi. Katılımcılara bu görevler sırasında ne zaman eleştirel düşünme yaptıkları, bunu nasıl gerçekleştirdikleri, üretken yapay zekanın eleştirel düşünme çabasını etkileyip etkilemediği ve ne ölçüde etkilediği soruldu. Ayrıca bu görevleri yapma konusundaki kendi yeteneklerine olan güvenlerini ve yapay zekanın yeteneğine olan güvenlerini derecelendirmeleri istendi.

Sonuçlar şaşırtıcı değildi; katılımcılar yapay zekanın yeteneklerine ne kadar çok inanıyorlarsa, o kadar az eleştirel düşündüklerini bildirdiler. İlginç şekilde, katılımcılar kendi uzmanlıklarına ne kadar çok güvenirse, o kadar çok eleştirel düşünce bildirdiler. Ancak eleştirel düşüncenin doğası değişti. İnsanlar sorunları kendileri çözmek yerine, yapay zekanın çalışmasının doğruluğunu kontrol ediyor ve “çıktıları belirli ihtiyaçlar ve kalite standartlarıyla uyumlu hale getiriyorlardı.” Sizce bu bizi önümüzdeki on yıllarda bir tür denetçi olarak geleceğe mi yönlendiriyor?

Almanya kurulu güneş enerjisinde dönüm noktasında!

Hindistan’dan iki hafta sonra Almanya da kümülatif kurulu PV kapasitesinde 100 GW sınırını geçti.

Almanya Federal Ağ Ajansı (Bundesnetzagentur), ülkenin Ocak ayında 1,12 GW yeni PV sistemi eklediğini, bunun Ocak 2024’te yaklaşık 1,6 GW ve Aralık 2024’te 1,82 GW ile karşılaştırıldığında daha yüksek olduğunu bildirdi.

Almanya kurulu güneş enerjisiyle 100 GW’ı geçti

Ocak ayında devreye alınan yeni kapasitenin 19,3 MW’ı balkon PV sistemlerinden gelirken, 756 MW’ı da çatı kurulumlarından geliyor. 237,5 MW’ı da zemin üstü projelerden ve 13 MW’ı da diğer proje tipolojilerinden geliyor.

Aralık ayı sonu itibarıyla kümülatif kapasite 100,8 GW’a ulaştı. Güncellenen verilere göre Almanya 2024 yılında yaklaşık 16,73 GW enerji ekledi.

Son olarak Hindistan, 2030 yılına kadar fosil olmayan enerjiden elde edeceği 500 GW’lık hedefine doğru ilerlerken kritik bir eşiği aşarak toplam kurulu güneş enerjisi kapasitesini 100,33 GW’a çıkarmıştı. Hindistan’ın toplam güneş enerjisi kapasitesi 31 Ocak 2025 itibarıyla 100,33 GW’a ulaşmış olup, 84,10 GW’ı uygulama aşamasında ve ek 47,49 GW’ı ise ihale aşamasındadır. Hibrit ve 7/24 (RTC) yenilenebilir enerji projeleri de hızla ilerlemekte olup, 64,67 GW’ı uygulama ve ihale aşamasında olup, güneş ve hibrit projelerin toplamını 296,59 GW’a çıkarmıştır.

Güneş, Hindistan’ın toplam yenilenebilir enerji kapasitesinin yüzde 47’sini oluşturuyor. Ülke 2024’te rekor seviyede 24,5 GW güneş kapasitesi ekledi, bu 2023 toplamının iki katından fazla. Kamu hizmeti ölçeğindeki güneş enerjisi, 2024’te 18.5 GW kurulu güçle önemli bir artış gördü, bu da bir önceki yılın rakamının yaklaşık 2.8 katı. Rajasthan, Gujarat, Tamil Nadu, Maharashtra ve Madhya Pradesh, ülkenin toplam kamu hizmeti ölçeğindeki güneş enerjisi kapasitesine önemli ölçüde katkıda bulunarak öncülük etti.

Apple’ın kendi modemi, Qualcomm’un gerisinde kalabilir!

0

Apple, 19 Şubat’ta tanıtacağı iPhone SE 4 ile büyük bir adım atmayı planlıyor. iPhone SE 4, şirketin kendi geliştirdiği ilk 5G modemiyle donatılacak. Bu modem, Apple’ın Qualcomm’a olan bağımlılığını azaltmayı ve maliyetleri düşürmeyi hedefleyen bir adım olarak görülse de, gelen raporlara göre bu modem, Qualcomm’un modemlerine kıyasla daha düşük performans sunacak.

Apple’ın kendi modemi, Qualcomm’un gerisinde kalacak

Apple, yıllardır Qualcomm’un özelleştirdiği 5G modemleri kullanıyordu. Ancak iPhone SE 4 ile birlikte, kendi modemini geliştirmeye yönelik ilk ciddi adımını atmış olacak. Ancak, bu modem Qualcomm’un Snapdragon X75 5G modemiyle aynı seviyede performans göstermiyor. Apple’ın modeminin mmWave 5G desteğinden yoksun olduğu ve taşıyıcı birleştirme özelliklerinin daha sınırlı olacağı tahmin ediliyor. Bu, daha yavaş yükleme ve indirme hızlarına yol açabilir ve Qualcomm’un modemine kıyasla kullanıcı deneyimini olumsuz etkileyebilir.

Apple'ın kendi modemi, Qualcomm'un gerisinde kalacak

iPhone SE 4, düşük fiyatlı bir model olarak, 499 dolar civarında bir başlangıç fiyatına sahip olabilir. 6.1 inçlik OLED ekran, A18 yonga seti ve yapay zeka özellikleri gibi güçlü özelliklere sahip olması beklenen telefon, ayrıca 8 GB RAM ve FaceID gibi iyileştirmelerle donatılacak. Bu da, iPhone SE 4’ün önceki nesle göre önemli bir yükselme anlamına geliyor.

Ming-Chi Kuo gibi endüstri analistleri, iPhone SE 4’ün bu iyileştirmeler sayesinde büyük satış rakamlarına ulaşacağını öngörüyor. Özellikle, SE serisinin genellikle uygun fiyatlı segmentte geniş bir kullanıcı kitlesine hitap etmesi, iPhone SE 4’ün de büyük bir pazar payı yakalamasına yardımcı olabilir.

Veri depolamada kristal devrim başlıyor!

0

Veri depolama teknolojileri, son yıllarda önemli bir dönüm noktasına gelmiş durumda. Chicago Üniversitesi’nden bilim insanları, bir milimetre boyutundaki kristal yapılar içine terabaytlarca veriyi depolamayı başardılar. Bu yeni yöntem, veri depolamada devrim niteliğinde bir adım olarak kabul ediliyor. Araştırmacılar, kristallerdeki atomik düzeydeki kusurları kullanarak, geleneksel dijital veri depolama sistemlerini yeni bir seviyeye taşımayı başardılar. Bu sayede, veri saklama birimlerinde daha yüksek yoğunluklu ve daha kompakt çözümler ortaya çıkmış oldu.

Veri depolamada kristal çağına giriliyor

Mevcut depolama sistemlerinde, fiziksel sınırlamalar nedeniyle daha küçük ve yoğun bellek çözümleri üretmek zorluk arz ediyordu. Ancak, bilim insanları kristallerin iç yapısındaki eksik atomları, veri saklama birimi olarak kullanarak bu engeli aşmayı başardılar. Bu yenilikçi yöntem, katı hal fiziği ile radyasyon dozimetresi uygulamalarını birleştirerek geliştirilmiş. İtri yum oksit kristallerine praseodim iyonları ekleyen araştırmacılar, kristalin ultraviyole lazerle uyarılmasıyla bu iyonların elektron salmasını sağladı. Sonuç olarak, kristaldeki doğal kusurlar içinde sıkışan elektronlar, şarj durumları değiştirilerek 1’ler ve 0’lar oluşturulabiliyor.

Bu yöntem, geleneksel dijital bellek sistemlerine kıyasla çok daha küçük boyutlarda, yüksek veri yoğunluğu sağlayabiliyor. Araştırmanın başındaki yardımcı doçent Tian Zhong, bu teknolojinin optik ve kuantum tabanlı veri saklama sistemleri arasında köprü görevi görebileceğini belirtiyor. Kristallerdeki kusurlar, daha önce kuantum bilgisayarlarında kullanılabilecek kübitler olarak araştırılmıştı. Ancak bu çalışma, aynı yapıları klasik veri saklama alanına entegre ederek, veri depolama teknolojisinde devrim yaratmayı hedefliyor. Bu buluş, veri depolama alanındaki sınırları yeniden tanımlayabilir ve ultra kompakt, yüksek kapasiteli depolama çözümlerine kapı açabilir.

Superman’in hikayelerinde yer alan Kripton teknolojisine aşina olanlar, bu araştırmaların hayal gücündeki süper kahraman evrenine ne kadar yakın olduğunu fark etmişlerdir. Superman’in Yalnızlık Kalesi, Kripton teknolojisiyle üretilen beyaz kristallerle inşa edilmişti ve bu kristaller aracılığıyla bilgiler depolanıyordu. Günümüzde bilim insanlarının, bu tür kristallerin atomik kusurlarını veri saklama birimi olarak kullanması, bir bakıma Kripton teknolojisinin gerçeğe dönüşmesi gibi gözüküyor.

Olimpiyatlarda dev anlaşma! 2032’ye kadar sürecek ortaklık duyuruldu

0

Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), dünyaca ünlü teknoloji şirketi TCL ile 2032 yılına kadar sürecek bir global ortaklık anlaşmasına imza attı. Bu anlaşma kapsamında şirket Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’ın Ev Görüntüleme Sistemleri ve Ev Aletleri kategorisinde Resmi Global Ortağı olacak.

IOC ve teknoloji devi güçlerini birleştirdi

Ortaklık kapsamında Olimpiyat Oyunları süresince dijital ekranlardan Olimpiyat Köyü’ndeki ev aletlerine kadar geniş bir yelpazede teknolojik çözümler sunulacak. Uluslararası Olimpiyat Komitesi ile birlikte yürütülecek pazarlama kampanyalarıyla, oyunların heyecanı milyarlarca izleyiciye ulaştırılacak. Ayrıca, IOC tarafından geliştirilen yapay zeka projelerine destek vererek sporcu ve izleyicilerin deneyimlerinin iyileştirilecek.

Olimpiyat Oyunları’ndaki “Athlete Moments” girişimi, sporcuların yarışmaların hemen ardından dünyanın dört bir yanındaki yakınlarıyla bağlantı kurmasını sağlayacak. Bu kapsamda, Olimpiyatlar’ın sürdürülebilir kalkınma hedeflerine de katkı sağlayacak.

IOC bu ortaklık sayesinde elde edilen gelirlerle dünya genelindeki spor organizasyonlarına, ulusal Olimpiyat komitelerine ve Olimpiyat Oyunları’ı düzenleyen komitelere finansal destek sağlayacak. Sporun küresel yaygınlığını arttırmak ve sporcuların gelişimini sürdürmek için bu gelir kritik bir rol oynayacak.

2008 ve 2022 Pekin Olimpiyatları’nın ikonik mekânları olan Water Cube ve Ice Cube’de gerçekleştirilen duyuru töreninde, IOC Başkanı Thomas Bach ortaklığın spora ve teknolojiye yeni bir boyut kazandıracağını belirtti. Olimpiyat Oyunları’ın evrensel birleştirici gücüyle, bu iş birliğini dünya genelindeki sporcular için bir fırsat olarak değerlendirdi.

Oyunlar boyunca akıllı görüntüleme sistemleri, klimalar, buzdolapları, çamaşır makineleri, akıllı kapı kilitleri, ses sistemleri ve akıllı gözlükler dahil olmak üzere geniş bir ürün yelpazesi sporcular ve izleyiciler için sunulacak. Tüm bu teknolojilerle birlikte hem oyunların dijital altyapısı güçlendirilecek hem de katılımcıların konforu artırılacak.

1981 yılında kurulan teknoloji şirketi, “Gelişmiş Teknolojiyle Sürdürülebilir ve Bağlantılı Bir Gelecek İnşa Etme” misyonuyla hareket ediyor. Akıllı ve sağlıklı bir yaşam tarzını desteklemek ve yeni nesil teknolojileri yaygınlaştırmak için AR-GE ve üretim faaliyetlerine yatırım yapılıyor.

IOC Gelirler ve Ticari Ortaklıklar Komisyonu Başkanı Jiří Kejval, bu ortaklığın, Olimpiyat Oyunları’ın küresel erişimi ve değerleri üzerine kurulu bir pazarlama platformu sunduğunu belirtti. Organizasyonun büyük markalarla yaptığı bu tür iş birliklerinin, Olimpiyat hareketine daha fazla kaynak sağlamak ve sporu geniş kitlelere yaymak için büyük bir adım olduğunu vurguladı.

Uluslararası Olimpiyat Komitesi, spor aracılığıyla daha iyi bir dünya inşa etmeyi amaçlayan, kar amacı gütmeyen, bağımsız bir organizasyon olarak faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyor. IOC, elde ettiği gelirlerin %90’ını sporculara ve spor organizasyonlarına aktararak dünyanın her bölgesindeki spor faaliyetlerini destekliyor. Bu sayede her gün dünya genelinde sporculara 4,2 milyon ABD dolarlık eşdeğer bir fon sağlanıyor.

BYD, Brezilya’da batarya yatırımı yapıyor!

BYD‘nin Brezilya’daki lityum madenciliğine girişmesi, şirketin küresel batarya tedarik zincirini güçlendirme stratejisinin önemli bir parçası olarak öne çıkıyor. Özellikle “Lityum Vadisi” olarak bilinen Minas Gerais bölgesinde 852 hektarlık bir alanda madencilik hakları edinmesi, batarya üretim maliyetlerini düşürme ve hammadde tedarikini güvence altına alma açısından kritik bir hamle.

BYD, Brezilya’da kapsamlı bir batarya yatırımı yapacak

BYD’nin Brezilya’da daha önce duyurduğu sanayi kompleksiyle birlikte değerlendirildiğinde, bu yatırımın şirketin Latin Amerika’daki üretim ve tedarik kapasitesini artırma hedefinin bir uzantısı olduğu görülüyor.

BYD, Brezilya'da kapsamlı bir batarya yatırımı yapacak.
BYD, Brezilya’da kapsamlı bir batarya yatırımı yapacak.

Ancak, madencilik süreçlerinin uzun yıllar alabileceği göz önüne alındığında, bu girişimin kısa vadede BYD’ye doğrudan bir üretim avantajı sağlamayacağı belirtiliyor. Tipik olarak bir lityum madeninin tam anlamıyla üretime geçmesi 8 ila 15 yıl sürebilir. Dolayısıyla bu hamle, şirketin uzun vadeli batarya üretim stratejisinin bir parçası olarak değerlendirilmeli. Brezilya’nın, Çinli üreticiler için giderek daha önemli bir pazar haline geldiği düşünüldüğünde, BYD’nin burada yaptığı yatırımların şirketin Tesla, CATL ve LG Energy Solution gibi büyük rakipleriyle rekabetinde önemli bir avantaj sağlayabileceği söylenebilir.

Öte yandan, BYD’nin Brezilya’daki faaliyetleri zaman zaman tartışmalı hale de geliyor. Özellikle 2023’te eski bir Ford fabrikasını devralarak üretim kapasitesini artırma kararı alan şirket, geçtiğimiz Aralık ayında iş sahasındaki çalışma koşulları nedeniyle eleştirilmişti. Bu tür meseleler, BYD’nin Brezilya’daki operasyonlarının gelecekte düzenleyici engellerle karşılaşabileceğine işaret ediyor. Yine de şirketin batarya ve enerji depolama alanındaki liderlik hedefi doğrultusunda, Brezilya’daki bu yatırımı küresel batarya yarışında önemli bir stratejik hamle olarak değerlendiriliyor.

AB yapay zeka yatırımı yapacak

0

AB yapay zeka gelişimine 200 milyar Euro yatırım yapacak. Paris’te AI Action Summit, Avrupa Birliği bunu büyüyen sektöre derinlemesine dalmak için bir fırsat olarak kullanıyor. Blok, yapay zeka gelişimine 200 milyar Euro ayırdığını duyurdu. Bu rakam, büyük modelleri işleyen ve eğiten yapay zeka gigafabrikaları için 20 milyar Euro içeriyor.

AB yapay zeka yatırımı ile stratejik karar alacak

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen AI Action Summit’te InvestAI adlı planı duyurdu. Avrupa’nın Çin ve ABD’ye karşı rekabette geç kalmadığı pozisyonunu öne sürdü. Von der Leyen: “Sınır sürekli hareket ediyor, liderlik hala kapışılmaya açık ve sınırın arkasında AI benimsemesinin tüm dünyası var. AI’yı sektöre özgü uygulamalara getirmek ve üretkenlik ve insanlar için gücünden yararlanmak, işte Avrupa’nın yarışı gerçekten yönlendirebileceği yer burası” dedi ve AB yapay zeka alanındaki gücünü vurguladı.

Haber, Fransa’nın özel yatırımların yapay zeka ekosistemine 109 milyar Euro aktarıldığını duyurmasının ardından geldi. Ülke ayrıca FluidStack liderliğindeki bir yapay zeka hesaplama projesi için bir gigawatt nükleer güç taahhüt ediyor. Nvidia yapımı çipler kullanacak. Böylece AB yapay zeka projelerinde daha rekabetçi hale gelecek.

Ocak ayı ABD ve Çin’de AI büyümesi için büyük bir ay oldu. ABD’de OpenAI ve SoftBank, AI altyapısı oluşturmak için Stargate adlı 500 milyar dolarlık bir ortaklık duyurdu. Ardından Çinli AI asistanı DeepSeek küresel sahneye çıktı ve şirket, rakipleriyle aynı kaliteyi sunduğunu ancak inşa edilmesinin çok daha az maliyetli olduğunu iddia etti.

5G destekli MediaTek Dimensity 6400 tanıtıldı!

0

MediaTek, uygun fiyatlı akıllı telefon segmentine hitap etmek amacıyla yeni işlemcisi Dimensity 6400’ü duyurdu. Dimensity 6400, MediaTek’in Dimensity 6000 serisinin bir üyesi olup, geçtiğimiz yıl piyasaya sürülen Dimensity 6300 modeline kıyasla bazı küçük çaplı iyileştirmeler içeriyor. Bu yeni işlemci, özellikle 5G desteği ile dikkat çekiyor ve giriş seviyesi telefonlar için büyük bir adım teşkil ediyor.

5G destekli MediaTek Dimensity 6400 görücüye çıktı

Dimensity 6400, TSMC’nin 6nm üretim sürecinden geçiyor ve sekiz çekirdekli bir yapıya sahip. Bu çekirdekler, altı adet Cortex-A55 çekirdeği ve iki adet Cortex-A76 çekirdeğinden oluşuyor. Cortex-A55 çekirdekleri, düşük güç tüketimi ile daha verimli bir performans sağlarken, Cortex-A76 çekirdekleri ise daha güçlü işlemler için yüksek performans sunuyor. Cortex-A55 çekirdekleri 2.0GHz hızında çalışırken, Cortex-A76 çekirdekleri 2.5GHz hızına çıkabiliyor. Bu küçük ama önemli hız artışı, işlemcinin genel performansını bir miktar iyileştiriyor, ancak büyük bir devrim yaratmıyor.

MediaTek Dimensity 9400

Grafik işlemci olarak ARM Mali-G57 MC2 GPU’su tercih edilmiş. Bu GPU, 3D grafik işleme ve multimedya performansını iyileştirecek şekilde tasarlanmış. Ayrıca, işlemcinin desteklediği bellek türü LPDDR4X RAM, 2.133MHz hızında çalışabiliyor. Depolama tarafında ise UFS 2.2 desteği bulunuyor, bu da veri okuma ve yazma hızlarında iyileşmeler sağlıyor. Bu kombinasyon, bütçe dostu akıllı telefonlar için iyi bir performans sunuyor.

Ekran tarafında Dimensity 6400, 1080p+ çözünürlük desteği sunuyor ve 120Hz yenileme hızına kadar ekran performansı sağlayabiliyor. Ayrıca, 10-bit renk desteği de sağlanarak görsel deneyim zenginleştiriliyor. Bu özellik, telefonların daha canlı ve net ekranlar sunmasına olanak tanıyor. Diğer bir dikkat çeken özellik ise kamera tarafında 108 megapiksele kadar sensörleri desteklemesi. Bu, özellikle giriş seviyesindeki cihazlar için oldukça etkileyici bir özellik çünkü genellikle bu segmentte kamera özellikleri sınırlıdır.

Dimensity 6400’ün en önemli özelliklerinden biri ise 5G desteği. Bu işlemci, 3.3Gbps’ye kadar indirme hızlarına ulaşabiliyor. Bu, 5G hızlarını giriş seviyesindeki telefonlarda da deneyimleme şansı tanıyor ve daha hızlı internet bağlantıları sağlıyor. Ayrıca, Wi-Fi 5 (802.11ac) ve Bluetooth 5.2 gibi bağlantı özellikleri de mevcut. Bu bağlantı seçenekleri, kullanıcıların cihazlarını kablosuz ağlara bağlamalarını ve verilerini hızlı bir şekilde paylaşmalarını kolaylaştırıyor.

Dimensity 6400, geçmişteki modellerden pek çok özelliği miras alırken, yeni nesil cihazlarda da kullanılacak. Şu an için işlemciyi kullanacak cihazlar hakkında net bir açıklama yapılmamış olsa da, Dimensity 6400’ü ilk kullanacak telefonların başında Realme P3x 5G’nin gelmesi bekleniyor. Bu telefon, Dimensity 6400’ün gücünü kullanarak uygun fiyatlı 5G destekli cihaz arayan kullanıcılar için iyi bir seçenek olabilir. Dimensity 6400, MediaTek’in giriş seviyesi telefonlar için sunduğu 5G destekli çözüm olarak pazarda kendine sağlam bir yer edinmeyi hedefliyor.

Xiaomi telefonların gizli pil özelliği keşfedildi!

0

Xiaomi’nin HyperOS arayüzünde bulunan ve pek bilinmeyen bir özellik, telefonların pil performansını artırmaya yönelik yazılım güncellemeleri sunuyor. Kullanıcı raporlarına göre, “HyperOS Update Battery Firmware” adlı bu gizli özellik, cihazın pil yönetim mekanizmasını daha verimli hale getirmek için yeni güncellemeler almasını sağlıyor. Xiaomi, Redmi ve Poco marka telefonlarda yer alan bu özellik, HyperOS 2 ile birlikte kullanılabilir hale gelmiş olabilir ve pil ömrünü optimize etme konusunda önemli bir rol oynuyor.

Xiaomi telefonların gizli pil özelliği bulundu

Bu özellik sayesinde, Xiaomi telefonlar pilin nasıl güç yönettiğini ve enerji tüketimini nasıl optimize ettiğini yazılım güncellemeleriyle geliştirebiliyor. Böylece zaman içinde yaşanan pil performansı düşüşleri yazılım düzeyinde giderilebilir. Kullanıcılar, bu özelliğin pil şarj süresini iyileştirdiğini, daha verimli enerji kullanımı sağladığını ve cihazın genel performansını artırdığını belirtiyor. Ancak, bu seçeneğin her modelde yer almadığı ve HyperOS 2 ile birlikte gelen belirli cihazlarda aktif olduğu belirtiliyor.

Bu özelliğin cihazınızda olup olmadığını kontrol etmek için Xiaomi telefonlarda Ayarlar uygulamasına girerek Batarya sekmesine ulaşmanız gerekiyor. Buradan “Ek Özellikler” bölümüne geçtiğinizde, “Pil Yazılımını Güncelle” seçeneği yer alıyorsa, bu güncellemeyi yaparak pil performansını iyileştirebilirsiniz. Güncelleme işlemi sırasında telefonun en az %50 şarja sahip olması gerektiği de vurgulanıyor. Bu tür bir pil yazılım güncellemesi, sadece donanımsal pil sağlığını korumakla kalmayıp, şarj yönetimi, pil sıcaklığı optimizasyonu ve uzun vadeli kullanım süresinin artırılması gibi konularda da önemli avantajlar sunabilir.

Xiaomi’nin bu özelliği hakkında resmi bir açıklama yapıp yapmadığı henüz netleşmiş değil, ancak kullanıcıların geri bildirimlerine bakıldığında, HyperOS 2 ve üzeri sürümlerde bu seçeneğin bazı modellerde yer aldığı görülüyor. Xiaomi’nin, pil optimizasyonu konusundaki yazılım desteklerini artırarak batarya ömrünü uzatma stratejisi izlediği düşünüldüğünde, bu özelliğin gelecekte daha fazla cihaza sunulması mümkün olabilir. Pil yönetimi konusunda sürekli geliştirmeler yapan şirketin, özellikle HyperOS 2.1 sürümü ile bu tür güncellemeleri daha yaygın hale getirmesi bekleniyor.

ABD, 17 kömür madenini yenilenebilir enerji merkezi yapıyor!

ABD’nin Appalachia bölgesinde, fosil yakıtlara dayalı enerji üretiminin yerini yenilenebilir kaynaklara bırakması amacıyla önemli bir dönüşüm projesi hayata geçiriliyor. Uzun yıllar boyunca kömür madenciliğinin yapıldığı ve çevresel tahribatın yoğun olduğu 17 eski kömür madeni sahası, güneş enerjisi ve bataryalı enerji depolama merkezlerine dönüştürülerek bölgenin enerji altyapısında köklü bir değişim gerçekleştirilmesi hedefleniyor. The Nature Conservancy (TNC), Cumberland Forest Limited Partnership, Sun Tribe Development ve ENGIE ortaklığında yürütülen bu proje kapsamında, 14 güneş enerjisi santrali kurulacak ve toplamda 49 megavat elektrik üretilecek.

ABD, 17 kömür madenini yenilenebilir enerji merkezine dönüştürüyor

Buna ek olarak, 320 megavat kapasiteli üç batarya depolama tesisi inşa edilerek güneş enerjisinden elde edilen elektriğin verimli bir şekilde depolanması sağlanacak. Tesislerin, Virginia, Tennessee ve Kentucky eyaletlerinde kurulması planlanırken, projenin tamamlanmasıyla yaklaşık 6.638 haneye temiz enerji sağlanması öngörülüyor.

ABD, 17 kömür madenini yenilenebilir enerji merkezine dönüştürüyor.

Projeye öncülük eden The Nature Conservancy, bu dönüşümü “3C” prensibi çerçevesinde yönetiyor: İklim (Climate), Koruma (Conservation) ve Toplum (Communities). Bu yaklaşım, projelerin yalnızca çevresel sürdürülebilirliği desteklemekle kalmayıp, aynı zamanda yerel topluluklar için ekonomik fırsatlar yaratmasını da amaçlıyor. Kullanılmayan kömür madeni sahalarının yenilenebilir enerji üretimi için değerlendirilmesi, hem istihdamı artırarak bölge halkına yeni iş imkanları sunacak hem de fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltarak karbon salınımının düşürülmesine katkıda bulunacak. The Nature Conservancy ve ortakları, halihazırda sekiz farklı yenilenebilir enerji projesi yürütüyor. İlk büyük tesisin, 2026 yılında Virginia’da inşaatına başlanması planlanan bir güneş enerjisi santrali olması beklenirken, tüm güneş enerjisi ve batarya depolama tesislerinin 2029 yılına kadar tamamlanarak faaliyete geçmesi hedefleniyor.

Bu tür yenilenebilir enerji projelerinin hayata geçirilmesinde ABD hükümetinin sağladığı teşvikler büyük bir rol oynuyor. 2022’de Joe Biden yönetimi tarafından yürürlüğe konan Enflasyon Düşürme Yasası (IRA), temiz enerji projelerine yönelik finansal destek sağlıyor. Ancak bu düzenleme, mevcut siyasi atmosferde belirsizliklerle karşı karşıya. Eski ABD Başkanı Donald Trump, başkanlık döneminde IRA fonlarını dondurma girişiminde bulunmuş, ancak bu adım mahkemeler tarafından engellenmişti. Yine de birçok eyalet, fonlara erişimde sıkıntılar yaşadıklarını ve temiz enerji projelerinin finansmanında gecikmeler olduğunu belirtiyor. Bu durum, yalnızca Appalachia’daki projeleri değil, ülke genelinde yürütülen pek çok yenilenebilir enerji ve çevresel iyileştirme girişimini de etkiliyor. Örneğin, dizel yakıtlı okul otobüslerini elektrikli modellere çevirmek, eski kurşun boyalı evleri yenilemek ve iklim değişikliğine karşı altyapı yatırımları yapmak gibi projeler de finansal belirsizlikler nedeniyle risk altında bulunuyor. Appalachia bölgesindeki kömür madeni sahalarının yenilenebilir enerji merkezlerine dönüştürülmesi, yalnızca çevresel bir kazanım değil, aynı zamanda bölgenin ekonomik geleceği açısından da kritik bir adım olarak değerlendiriliyor. Ancak bu projelerin hayata geçirilmesi, uzun vadede teşviklerin devamlılığına ve temiz enerjiye yönelik politikalara bağlı olacak.

Kripto Çekme kuralları değişiyor!

0

Binance TR, Resmî Gazete’de yayımlanan yeni yönetmelik ve tebliğler doğrultusunda kullanıcılarına önemli bir güncelleme duyurdu. 25 Şubat 2025 tarihinden itibaren, platform üzerinden gerçekleştirilen tüm kripto varlık çekme ve yatırma işlemlerinde kullanıcıların ek bilgi sağlaması gerekecek.

Binance TR tarafından yapılan açıklamaya göre, yeni düzenleme kapsamında, kullanıcılar herhangi bir miktarda kripto varlık çekme veya yatırma işlemi gerçekleştirirken alıcı veya gönderici bilgilerini paylaşmak zorunda olacak. Bu bilgiler, işlem tamamlanmadan önce platform tarafından talep edilecek. Ancak, bu değişiklik yalnızca kripto varlık işlemlerini kapsayacak; itibari para çekim işlemleri ile alım-satım faaliyetleri düzenlemeden etkilenmeyecek.

Mevzuata Uyum Amaçlanıyor

Güncellemenin, 25 Aralık 2024 tarihli ve 32763 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 9305 sayılı düzenlemeye dayandığı belirtildi. Binance TR, bu adımla operasyonlarını Türkiye’deki mevcut mevzuata tam uyumlu hale getirmeyi hedeflediğini vurguladı. Şirket, kullanıcıların bu süreçten en az şekilde etkilenmesi için gerekli çalışmaları sürdürdüğünü ifade etti.

Bilgi Sağlanmazsa İşlemler Gerçekleşmeyecek

Binance TR, 25 Şubat 2025 tarihinden itibaren ek bilgi sağlanmaması durumunda kripto varlık çekme ve yatırma işlemlerinin tamamlanamayacağını duyurdu. Ayrıca, bu durumdan kaynaklanabilecek doğrudan veya dolaylı zararlardan şirketin sorumlu tutulamayacağı konusunda kullanıcıları uyardı.

Kullanıcılar, konuyla ilgili detaylı bilgi almak veya destek için 7/24 hizmet veren müşteri hizmetleriyle iletişime geçebilecek. Ayrıca, kişisel verilerin yeni düzenleme kapsamında nasıl işlendiğine dair bilgiler, platformun Gizlilik Bildirimi’nde yer alıyor.

Vision Pro, Apple Intelligence desteği alıyor!

Apple, Vision Pro için yapay zeka destekli Apple Intelligence özelliklerini sunmaya hazırlanıyor. Şirketin, geçtiğimiz yıl Vision Pro’yu piyasaya sürmesiyle birlikte karma gerçeklik alanındaki iddiasını artırdığı biliniyor. Ancak bugüne kadar yapılan yazılım güncellemelerinde Apple Intelligence desteği sunulmamış, bu da Vision Pro’nun diğer Apple cihazlarına kıyasla geride kaldığı yönünde yorumlara yol açmıştı. Mark Gurman’ın paylaştığı yeni bilgilere göre Apple, bu durumu değiştirmek üzere ve Apple Intelligence’ın Vision Pro için uyarlanmış versiyonunu yakında duyurabilir.

Vision Pro, Apple Intelligence desteğine kavuşacak

Apple Intelligence, hali hazırda iPhone 15 Pro, iPhone 16, M-serisi iPad ve Mac modellerinde kullanılabilir durumda. Ancak Vision Pro, bu yapay zeka destekli servislerden yoksun olduğu için Apple’ın cihazı ikinci plana attığına dair iddialar ortaya atılmıştı. Görünüşe göre Apple, VisionOS işletim sistemine yapay zeka entegrasyonunu getirerek Vision Pro’nun yeteneklerini artırmayı planlıyor. Bu güncellemeyle birlikte kullanıcılar, Apple Intelligence’a dahil olan metin düzenleme ve içerik üretme odaklı Yazma Araçları, kullanıcıların yüz ifadelerinden ve metin girdilerinden özel emojiler oluşturmasına olanak tanıyan Genmoji ve görsel oluşturma özelliği sunan Image Playground gibi servisleri Vision Pro’da deneyimleyebilecek.

Vision Pro, Apple Intelligence desteğine kavuşacak.
Vision Pro, Apple Intelligence desteğine kavuşacak.

Gurman, Apple Intelligence’ın VisionOS’a ne zaman entegre edileceği konusunda kesin bir tarih paylaşmasa da, bu özelliklerin yakın zamanda duyurulmasının beklendiğini belirtiyor. Vision Pro için yalnızca yapay zeka desteğiyle sınırlı kalmayan Apple, aynı zamanda yeni bir uygulama üzerinde de çalışıyor. Sızıntılara göre bu uygulama, mekânsal içeriklerin daha erişilebilir hale getirilmesini sağlayacak ve kullanıcıların Apple ile üçüncü taraf geliştiriciler tarafından oluşturulan mekânsal içeriklere daha rahat ulaşmasına imkan tanıyacak. Şu anda Vision Pro, mekânsal video ve AR/VR içeriklerine farklı kaynaklardan erişim sağlasa da, Apple’ın geliştirdiği bu yeni uygulama sayesinde tüm bu deneyimin tek bir merkezde toplanarak kullanıcıya daha düzenli ve yetkilendirilmiş bir içerik havuzu sunulacağı ifade ediliyor.

Apple’ın Vision Pro’yu daha cazip hale getirmek için yazılım desteğini artırması, cihazın piyasadaki konumunu güçlendirmeye yönelik bir hamle olarak değerlendiriliyor. Vision Pro, halihazırda karma gerçeklik dünyasında en ileri teknolojilere sahip cihazlardan biri olsa da, içerik ekosisteminin sınırlı olması nedeniyle geniş çapta benimsenmesi konusunda bazı soru işaretleri bulunuyordu. Apple Intelligence ve mekânsal içeriklerin merkezi bir uygulamada toplanması gibi adımlar, Vision Pro’yu daha işlevsel hale getirebilir ve kullanıcı deneyimini ciddi şekilde iyileştirebilir. Önümüzdeki haftalarda Apple’ın bu konuda daha fazla detay paylaşması bekleniyor.

Türksat, yeni nesil uydu çalışmalarına başlıyor!

Türksat, Türkiye’nin uzay ve uydu çalışmalarındaki önemli adımlarını hızlandırıyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Türksat 3A uydusunun yerine geçecek yeni nesil haberleşme uydusunun hazırlıklarına başlandığını duyurdu. Bu yeni uydu, gelişmiş yeteneklere sahip olacak ve tamamen yerli üretim olarak tasarlanacak. Türksat’ın uzaydaki uydu filosunda halihazırda 3A, 4A, 4B, 5A, 5B ve 6A olmak üzere toplamda altı uydu bulunuyor. Ancak, Türksat 3A, yörüngedeki en eski uydu olma konumunda ve teorik ömrünü tamamlamak üzere.

Türksat, yeni nesil uydu çalışmalarına start verdi

Bakan Uraloğlu, yeni uydunun Türkiye’nin uydu kullanımından üreticiliğine geçiş sürecinin önemli bir parçası olacağını belirtti. Bu uydu projesi, daha önceki Göktürk gözlem uydusu ve ilk yerli haberleşme uydusu olan Türksat 6A ile atılan adımların bir devamı olacak. Türkiye, yeni uydu projeleriyle uzay alanındaki iddiasını daha da güçlendirecek.

Türksat, yeni nesil uydu çalışmalarına start verdi.

Türksat’ın aynı anda 6 uyduyu işletmesi ve aynı boylamda 4 uyduyu bir arada kullanması, kapasitesinin ne kadar arttığını gösteriyor. Bakan Uraloğlu, yeni uydu sayesinde Türksat’ın küresel çapta daha fazla ürün ve hizmet sunabileceğini belirtti. Ayrıca, Türksat 6A uydusunun testlerinin son aşamalarına gelindiği ve çok kısa bir süre içinde hizmet vermeye başlayacağı müjdesini verdi.

Türkiye, uzay alanında önemli bir oyuncu olma yolunda ilerliyor ve yakın yörünge uyduları ile yeni projeler geliştirmeye devam ediyor. Uraloğlu, Türkiye’nin bu alanda gelecekte çok daha güçlü bir konumda olabileceğini vurguladı.

Google Gemini Ultra tüm testlerde GPT4’ü geride bıraktı

0

Google, sonunda Bard’ın yeni adı Gemini ile en büyük ve yetenekli Ultra 1.0 modelini yayınladı. Google, bunun Gemini döneminin bir sonraki bölümü olduğunu söylüyor. Ancak yaklaşık bir yıl önce yayınlanan OpenAI’nin en çok kullanılan GPT-4 modelini geride bırakabilir mi? Bugün, Gemini Ultra’yı GPT-4 ile karşılaştırıyoruz ve sağduyulu akıl yürütmelerini, kodlama performansını, çok modlu yeteneklerini ve daha fazlasını değerlendiriyoruz. Bu bağlamda, Gemini Ultra ile GPT-4 arasındaki karşılaştırmayı inceleyelim.

Google Gemini Ultra testleri

Google, en yetenekli yapay zeka modeli Gemini Ultra ile güçlendirilen Gemini Advanced’i piyasaya sürdü. Evet, bu birkaç ay önce GPT-4’ü kıyaslamalarda geçen aynı model. Şimdi GPT-4’ten gerçekten daha iyi olup olmadığını kendimiz görme fırsatımız var.

Hız söz konusu olduğunda çoğu testte Gemini, GPT-4’ten daha hızlıdır. Sorun şu ki Gemini her zaman iyi yanıtlar vermiyor. Gemini’nin yanıtlarının kalitesini yazının geri kalanında göreceğiz, ama evet, Gemini GPT-4’ten daha hızlı.

Gemini, gerçek zamanlı bilgi sağlamak için Uçuşlar ve Oteller gibi Google uygulamalarına otomatik olarak bağlanıyor. GPT-4 bu özellikten yoksun durumda. Eklentiler veya özel eylemlere sahip bir GPT, Google’ın yerel uygulamalarına benzer bir şey elde etmenizi sağlayabilir. Varsayılan olarak, GPT-4 buna benzer bir şeye yanıt verecek.

LLM’lerden bahsettiğimizde, sağduyulu akıl yürütmede mükemmellik, bir AI modelini zeki veya aptal yapan bir şeydir. Google, Gemini’nin karmaşık akıl yürütmede iyi olduğunu söylüyor. Ancak testlerde, Gemini Ultra 1.0’ın en azından mantıksal akıl yürütmeyle uğraşırken GPT-4’e yakın bile olmadığını görüyoruz.  GPT-4’ün o “dahiyane fikir” özelliği var.

Dünyanın en büyük PV penceresi kullanıma hazır

0

Kaliforniya merkezli organik fotovoltaik (OPV) girişimi Next Energy Technologies, dünyanın en büyük tamamen şeffaf organik PV penceresini tanıttığını iddia ediyor. 101,6 cm x 152,4 cm ebatlarındaki lamine şeffaf enerji üretim penceresi, firmanın pilot üretim hattında üretildi.

Dünyanın en büyük PV penceresi

Pencere bir alt tabaka, şeffaf bir OPV tabakası, bir kenar contası, bir bara, bir bağlantı kutusu ve bir kapak camından oluşuyor. Next Energy, tescilli OPV’sini doğrudan cama uygulamak için otomatik slot-die kaplama üretim tekniklerini kullanır. Şirketin kaplamaları cam üzerine serilir ve lamine etmeden önce OPV katmanını çizmek için bir lazer kullanılır. Şirket: “Son derece rafine edilmiş sürecimiz, bir çözeltinin yüzeye yakın konumlandırılmış dar bir slot aracılığıyla bir alt tabakaya iletildiği çok yönlü bir biriktirme tekniğidir” diye açıkladı. Cam üreticileri, slot-die sürecini mevcut üretim kapasitelerine ekleyebilir.

NEXT’in Kurucu Ortağı, İcra Kurulu Başkanı ve CEO’su Daniel Emmett: “Bu kilometre taşı, OPV kaplamalar ve gelişmiş üretim işleme kombinasyonumuzun işe yaradığını, ölçeklendiğini ve hızla devreye alınabileceğini gösteren bir çözüme aç bir sektör için daha fazla kanıttır. Bu, 152 cm x 304 cm’yi [ticari üretim için] etkinleştirme yolumuza yüksek güven oluşturan bir kanıt noktasıdır” dedi.

Şirket geçen yıl, tipik bir ticari binanın enerji yükünün yüzde 20-25’ini telafi ettiği iddia edilen 68 cm x 89 cm OPV pencerelerini tanıttı. Şirket o zamanlar, “Pencereler ayrıca kızılötesi ışığı emer ve dönüştürür, binanın ısıtma, havalandırma ve klima (HVAC) taleplerini azaltır” demişti.

Yapay zeka destekli kod yazma araçları

0

Yapay zeka kodlama araçları, geliştiricilerin kod yazma ve optimize etmelerine yardımcı oluyor. Bunun için makine öğrenimi, derin öğrenme ve doğal dil işlemeyi kullanıyor. Bu araçlar, geniş kod depoları ve veri kümeleri üzerinde eğitiliyor. Ayrıca programlama kalıplarını analiz etmelerine ve akıllı öneriler sunmalarına olanak tanıyor.

Yapay zeka destekli kod araçları

Qodo, geliştiricilerin kodu kolayca oluşturmasına, optimize etmesine ve hata ayıklamasına yardımcı oluyor. Bunun için yapay zeka destekli bir kodlama asistanı diyebiliriz. Gerçek zamanlı kod önerileri sunar, sözdizimi hatalarını algılar ve kod tabanının genel kalitesini iyileştirir.

Kite, geliştiricilere gerçek zamanlı kod önerileri ve dokümantasyon yardımı Sağlıyor. Bu özelliğiyle popüler bir AI destekli otomatik tamamlama aracıydı. Üretimi durdurulmuş olsa da, modern AI kodlama yardımcılarını önemli ölçüde etkiledi.

Amazon CodeWhisperer, doğal dil girdisine dayalı akıllı kod tamamlamaları ve öneriler sağlıyor. Ücretsiz bir AI destekli kodlama asistanı. AWS hizmetleriyle sorunsuz bir şekilde entegre oluyor. Bu da onu bulut tabanlı geliştirme için mükemmel bir araç haline getiriyor.

Ponicode, test kapsamı ve optimize kod sağlayan yapay zeka destekli bir kod kalitesi analiz aracı. Ponicode, test ve kalite kontrollerini otomatikleştirerek geliştiricilerin güvenilir, kod yazmalarına yardımcı oluyor. Bu sayede test odaklı geliştirmeye (TDD) öncelik veren ekipler için mükemmel bir araçtır.

Microsoft IntelliCode, binlerce açık kaynaklı projeye dayalı olarak yapay zeka destekli otomatik tamamlama, yeniden düzenleme önerileri ve en iyi kodlama uygulamaları sunarak kodlama üretkenliğini artırır.

YOGI Bot, geliştiricilere hata ayıklama, kod açıklamaları ve en iyi uygulama önerileri konusunda yardımcı olan yapay zeka destekli bir sohbet robotudur. YOGI Bot, anında kodlama yardımı ve açıklamalarına ihtiyaç duyan hem yeni hem de deneyimli geliştiriciler için faydalıdır.

Salesforce Research tarafından geliştirilen CodeT5, geliştiricilerin yüksek kaliteli kodları verimli bir şekilde yazmalarına yardımcı olan yapay zeka destekli bir kod oluşturma ve çeviri modelidir.

Intel, 18A üretim sürecinde ilerleme kaydediyor!

0

Intel, 18A üretim sürecinde kaydettiği ilerlemelerle önemli bir adım attı ve bu gelişme şirket için büyük bir anlam taşıyor. Şirket, son yıllarda bir dizi zorlukla karşı karşıya kalmıştı. Özellikle dökümhane bölümünün beklenen performansı göstermemesi ve eski CEO Pat Gelsinger’ın görevden ayrılmasının ardından yaşanan belirsizlikler, Intel’i sıkıntıya sokmuştu. Bunun yanında, üretimdeki verim düşüşleri nedeniyle bazı müşteriler siparişlerini iptal etmişti, bu da şirketi zor bir duruma sokmuştu. Ancak şimdi, Intel’in 18A sürecine dair umut verici haberler gelmeye başladı. Bu süreç, Intel’in 1.8nm sınıfı üretim süreci olarak tanımlanıyor ve firmanın yeni nesil işlemci ailesi Panther Lake SoC’lerinin çalışır durumda olduğunu gösteriyor.

Intel, 18A üretim sürecinde önemli bir adım attı

Panther Lake işlemcilerinin gelişimi önemli bir kilometre taşı olarak görülüyor çünkü bu işlemciler Intel’in 18A sürecinde üretilen ilk SoC’ler olacak. Test edilen örneklerin muhtemelen A0 adımında olduğu belirtiliyor, yani bu örnekler, işlemcilerin ilk test aşamasında ve tam olarak seri üretime geçmeden önceki safhadalar. Ancak bu testlerin bile, 18A sürecinin başarılı olma yolunda büyük bir işaret olduğu ifade ediliyor. Bu gelişme, Intel’in hedeflerine ulaşacağı konusunda olumlu bir izlenim bırakıyor. Şirket, bu yıl içinde 18A sürecine dayalı seri üretime geçmeyi planlıyor ve 2025 yılı sonunda Panther Lake SoC’lerinin piyasaya sürülmesi bekleniyor. Şu an için bazı iş ortaklarının bu yeni nesil işlemcileri test etmeye başladığı, genel olarak ise bu testlerden olumlu geri bildirimler alındığı aktarılıyor.

Panther Lake işlemcilerinin, özellikle mobil cihazlarda kullanılmak üzere “H” serisi işlemciler olarak piyasaya sürülmesi bekleniyor. Bu, Intel’in daha önce zorlu bir dönemden geçtiği düşünüldüğünde, potansiyel olarak büyük bir geri dönüş anlamına gelebilir. Yeni 18A süreciyle Intel, işlemci pazarındaki rekabet gücünü yeniden kazanmayı hedefliyor. ABD hükümetinin yerli çip üretimi konusunda attığı adımlar ve bu süreçteki teşvik politikaları da Intel’in lehine çalışarak, şirketin sektördeki eski gücünü geri kazanma şansını artırıyor. Bu durum, özellikle Intel’in üretim süreçlerinde yaşadığı zorlukların ardından, firmanın sektördeki lider konumunu tekrar elde etmesi açısından kritik bir fırsat olarak değerlendiriliyor.

Ancak asıl soru, işlemcilerin performansının ne olacağıyla ilgili. Sızıntılara göre, Panther Lake SoC’lerinde kullanılan Cougar Cove P-Core’ların “ortalama” performansa sahip olduğu ifade ediliyor. Bu, işlemcilerin önceki beklentilere göre biraz daha düşük performans gösterebileceği anlamına geliyor, ancak bu aşamada nihai sonuçlar hakkında bir kesinlik bulunmuyor. Testlerin ve geliştirme süreçlerinin devam etmesiyle birlikte, performans seviyeleri hakkında daha net bilgiler elde edilecektir. Intel, Panther Lake SoC’lerinin genel özelliklerinin yanı sıra, bu işlemcilerin performansını optimize etmek için de çalışmalara devam ediyor.

Sonuç olarak, Intel’in 18A üretim süreci, şirketin geleceği için kritik bir dönemeç olarak öne çıkıyor. Eğer bu süreç beklenen verimi sunarsa, Intel için büyük bir geri dönüş olabilir. Bu da yalnızca firmanın değil, genel olarak çip üretimi ve mobil teknoloji sektörünün de geleceğini etkileyebilir.