Hindistan Bilim Enstitüsü’ndeki (IISc) araştırmacılar, yenilikçi çinko-hava pili ile enerji, yeşil kimya ve çevre iyileştirme alanındaki sorunları tek seferde çözerek bir taşla üç kuş vurmayı başardı. Araştırmacıların geliştirdiği çinko-hava pilinin aynı zamanda düşük maliyetli ve çevre dostu bir şekilde hidrojen peroksit ürettiği ve bunun herkes için kazan-kazan durumu oluşturduğu basın bülteninde belirtildi.
Çinko hava pili atık su dönüşümü ile daha çevreci oluyor
Odak, enerji talebimizi karşılamak için daha yeşil çözümler geliştirmeye kaydıkça, bu enerjiyi depolayabilen enerji depolama seçeneklerine olan talepte de bir artış oldu. Lityum iyon piller (LIB’ler) öncelikle bu değişimin ön saflarında yer aldı. Ancak, yüksek ön maliyetleri ve büyük miktarda enerji depolamadaki sınırlamaları, bunları büyük ölçekli uygulamalar için uygunsuz hale getiriyor.
Araştırmacılar LIB’lere alternatifler üzerinde çalışıyorlar ve ana bileşenlere çok daha kolay erişilebildiği için çinko-hava teknolojisinde bir alternatif buldular. Bu yaklaşımda, kolayca bulunabilen çinko metali anot, ortam havası ise katottur. Pil boşaldığında, depolanan enerjisini serbest bıraktığında, ortam havasından gelen oksijen katotta indirgenir ve su (H2O) veya hidrojen peroksit (H2O2) oluşuyor.
IISc Katı Hal ve Yapısal Kimya Birimi’nde (SSCU) profesör olan Bhattacharyya liderliğindeki bir araştırma ekibi, bir çinko-hava pilini, katotta yalnızca hidrojen peroksit üretmesini ve su üretmemesini sağlamak için yeniden tasarladı. Bhattacharyya bir basın bülteninde: “Buradaki strateji oksijen indirgeme reaksiyonunun kapsamını kontrol etmektir. Eğer bir düzeyde kontrol etmezseniz, sadece gidip su oluşturacaktır” dedi.
Ekip bunu karbon bazlı metalsiz bir katalizör kullanarak başardı. Diğer katalizörlerin aksine, bu katalizör daha az maliyetlidir. Ancak, oksijen fonksiyonel grupları gibi bazı kimyasal modifikasyonlar, reaksiyonu H2O2 oluşumuna yönlendirmek için kullanılmalıdır. Geleneksel hidrojen peroksit sentezi, değerli metal katalizörleri ve yüksek enerji girişi gerektiren pahalı bir işlemdir. Normal bir pile geçmek, işlemi maliyet açısından da etkili hale getirir.
Virgin Atlantic, geleceğin yapay zeka iş gücünü yetiştirmek amacıyla Yapay Zeka Şampiyonu çıraklık programını başlatan ilk havayolu şirketi oldu. Eğitim teknolojisi şirketi Cambridge Spark iş birliğiyle oluşturulan programın, teknik olmayan çalışanlara yapay zeka araçlarının nasıl kullanılacağını öğreterek dijital dönüşümü hızlandırması bekleniyor.
Virgin Atlantic yapay zeka programı şirket için eğitim sağlayacak
Cambridge Spark, yaptığı açıklamada programın işletmeler genelindeki “yavaş” yapay zeka benimsenmesine yanıt verdiğini, çalışanların yapay zeka akıcılığını güçlendirmeye ve üretkenliği artırmaya yardımcı olduğunu belirtti. Cambridge Spark’ın kurucusu ve CEO’su Raoul-Gabriel Urma, AI Business’a: “Program, akıl hocası liderliğindeki bir model üzerinde çalışıyor. Bu, çalışanların AI öğrenimlerini işe aktarmalarına yardımcı olan bir akıl hocası edinmeleri anlamına geliyor, böylece bilgi iş yerinde uygulanabilir ve güçlendirilebilir” dedi.
Program, uçuş operasyonları, mühendislik, finans, iletişim ve insan kaynakları ekibi de dahil olmak üzere Virgin Atlantic’in birden fazla departmanında hayata geçirilecek. Virgin Atlantic’in insan kaynakları sorumlusu Beck Woodmansee: “Bu çıraklar, ekiplerimizin günlük işlerinde yapay zekanın faydalarını keşfetmelerine ve benimsemelerine yardımcı olmakta hayati bir rol oynayacaklar. Bu, çalışanlarımızı dijital dünyada başarılı olmak için ihtiyaç duydukları araçlar ve becerilerle güçlendirmeye yönelik daha geniş stratejimizin bir parçası” dedi.
Lansman, Virgin Atlantic’in Microsoft Copilot’u erken benimsemesinin üzerine kurulu ve artık veri, yazılım geliştirme, sürdürülebilirlik ve mühendislik alanlarındaki programları içeren çıraklık stratejisini genişletiyor. Urma: “AI’dan etkilenmeyen hiçbir sektör yok. İnsan kaynakları, finans ve satış dahil her sektörden ilgi görüyoruz ve diğer müşterilerimiz arasında Pearson, UCL ve Oxfordshire County Council yer alıyor” dedi.
İstanbul Ticaret Üniversitesi Ulaştırma Sistemleri Uygulama ve Araştırma Merkezi, ASELSAN iş birliğiyle hayata geçirdiği İleri Akıllı Ulaşım Teknolojileri ve Adaptif Trafik Yönetimi Uygulama ve Araştırma Projesi’ni tamamladı. İstanbul Kalkınma Ajansı’nın desteğiyle yürütülen proje kapsamında, Üsküdar-Acıbadem bölgesindeki 16 kavşakta yapay zekâ destekli sensör ve kamera sistemleri kurularak sinyal süreleri gerçek zamanlı verilerle yönetildi. Bu teknoloji sayesinde bölgede trafik yoğunluğunda yüzde 59’a varan iyileşme sağlandı.
İstanbul Ticaret Üniversitesi, yapay zeka kullanarak trafiği azaltıyor
Projenin kapanış toplantısı İstanbul Ticaret Üniversitesi Sütlüce Yerleşkesi’nde gerçekleştirildi. Toplantıya İstanbul Vali Yardımcısı Hasan Gözen, Rektör Prof. Dr. Necip Şimşek, Kalkınma Ajansları Genel Müdürü Ahmet Şimşek, İstanbul Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr. Ziya Taşkent ile ASELSAN, İBB ve üniversite temsilcileri katıldı.
Ulaştırma alanında 44 yıllık tecrübeye sahip olan Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı’nın liderliğinde yürütülen proje, akıllı şehircilik uygulamaları için model oluşturabilecek sonuçlar sundu. Projeyle sadece trafik akışı düzenlenmedi, aynı zamanda çevresel ve ekonomik kazanımlar da sağlandı. Kurulan adaptif sistemler sayesinde günlük 5 bin 273 litre yakıt tasarrufu elde edildi. Emisyon değerlerinde düşüş yaşandı, araç kuyrukları ve bekleme süreleri belirgin şekilde azaldı.
ASELSAN’ın yeni nesil kavşak kontrol cihazlarının ve İBB’ye ait İSBAK altyapısının kullanıldığı sistem, gerçek zamanlı trafik analizleriyle sinyal sürelerini o anki duruma göre optimize ediyor. Projede kullanılan teknolojiler, kamera ve sensörlerden gelen verileri eş zamanlı işleyerek trafik ışıklarının sürelerini anlık olarak düzenliyor. Böylece trafik akışı, sabit sinyal sürelerinin aksine, mevcut duruma göre dinamik biçimde yönetiliyor.
Proje sadece akademik çevrelerde değil, kamu ve yerel yönetim temsilcileri nezdinde de geniş yankı buldu. Rektör Prof. Dr. Necip Şimşek, projenin üniversitelerin topluma dokunan rolüne örnek teşkil ettiğini belirterek şehir yaşamının kalitesine doğrudan katkı sağladığını vurguladı.
ASELSAN adına konuşan Ali Erdem, projeyi savunma sanayisi dışındaki alanlara yönelik stratejik bir teknoloji yatırımı olarak değerlendirdi. Şirketin ulaştırma, enerji ve sağlık gibi alanlara da çözüm sunduğunu belirten Erdem, yapay zekâ destekli trafik yönetim sisteminin Türkiye genelinde örnek teşkil etmesini hedeflediklerini söyledi.
İBB Trafik Şube Müdürlüğü yetkilisi Alican Yoloğlu ise İstanbul genelinde 2 bin 570 sinyalize kavşak bulunduğunu ve 16 kavşakta elde edilen sonuçların umut verici olduğunu ifade etti. Sistemin yazılımsal iyileştirmelerle daha da gelişebileceğini söyledi.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürü Ahmet Şimşek, projeyi yerel kalkınmaya katkı sağlayan önemli bir örnek olarak tanımladı. Zaman ve yakıt tasarrufu sağlamasının yanında karbon salınımını da düşüren sistemin, Türkiye genelinde yaygınlaştırılmasını desteklediklerini açıkladı.
İstanbul Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr. Ziya Taşkent ise projenin sadece mali destekle değil, yönetişim ve strateji üretme açısından da örnek teşkil ettiğini belirtti. Proje, çevre dostu ve sürdürülebilir şehircilik anlayışının teknolojiyle birleştiği somut bir uygulama olarak değerlendirildi.
Siri mühendislik ekibinin başına kısa zaman önce getirilen Mike Rockwell, göreve gelişinden bu yana büyük yapısal değişikliklere imza atıyor. Bloomberg’den Mark Gurman’ın haberine göre, Rockwell mevcut yöneticilerin çoğunu görevden alarak kendi Vision Pro yazılım ekibinden deneyimli isimlerle Siri projesini yeniden inşa ediyor.
Yeniden yapılanma sadece isim değişikliklerinden ibaret değil; Apple, konuşma anlama, performans, kullanıcı deneyimi ve sistem altyapısı gibi temel alanlarda kapsamlı bir dönüşüm hedefliyor. Bu adımlar, şirketin Siri’yi sadece bir sesli asistan olmaktan çıkarıp, yeni nesil yapay zekâ özellikleriyle donatılmış daha akıllı bir platforma dönüştürme niyetinin göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Yeni Siri için kilit isimler ve yeni rol dağılımları
Rockwell’in yaptığı atamalarda dikkat çeken bazı isimler ve görev değişiklikleri şöyle:
Ranjit Desai, Vision Pro geliştirme sürecinde kilit rol oynamıştı. Şimdi Siri’nin tüm mühendislik altyapısını ve sistem gruplarını yönetecek.
Olivier Gutknecht, Siri’nin kullanıcı deneyimi (UX) tasarımını üstlenecek. Gutknecht daha önce Vision Pro yazılımında üst düzey görev almıştı.
Nate Begeman ve Tom Duffy, Apple’ın deneyimli yazılım mühendislik yöneticileri olarak Siri’nin altyapı mimarisine liderlik edecek.
Stuart Bowers, daha önce veri analizi ve eğitim ekiplerini yönetiyordu. Şimdi Siri’nin kullanıcı sorularına nasıl yanıt verdiğini geliştirme görevini üstlenecek.
David Winarsky, Siri’nin uzun süredir başında olan bir isim. Yeni dönemde tüm ses ve konuşma bileşenlerinden sorumlu olacak birimlerin başına getirildi.
Bu isimlerin çoğu, Apple’ın karma gerçeklik gözlüğü Vision Pro projesinden transfer edildi. Bu da Apple’ın, sesli asistanını gelecekte görsel-işitsel arayüzlerin ayrılmaz bir parçası haline getirmek istediğine işaret ediyor.
Bu kapsamlı revizyon, Apple’ın sesli asistanı konusundaki önceki stratejilerinden ciddi bir sapma anlamına geliyor. Sesli asistanın önceki yöneticilerinin ya görevden alındığı ya da etkisizleştirildiği belirtilirken, Rockwell’in ekibiyle beraber getirdiği yeni vizyonun, Apple’ın yapay zekâ yarışında geri kalmamak adına attığı ciddi bir adım olduğu düşünülüyor.
Yapay zekâ destekli sesli asistan teknolojisinin giderek daha fazla önem kazandığı bir dönemde, bu hamle Siri’nin yıllardır süren geride kalmışlık algısını kırmayı ve Apple’ı yeniden oyunun içine dahil etmeyi hedefliyor. Gözler şimdi Rockwell’in liderliğinde Siri’nin ne kadar değişeceğinde.
Valkov’un kurucusu olduğu Lace AI, ev hizmetleri sektörüne odaklanan ve çağrı merkezlerinden gelen müşteri aramalarını analiz ederek gelir artışı sağlamayı amaçlayan bir yapay zekâ yazılımı geliştiriyor.
Şirket, kısa sürede büyük ilgi görerek toplamda 19 milyon dolarlık yatırım aldı. Bu yatırımın 14 milyon dolarlık kısmı, son dönemde Bek Ventures liderliğinde gerçekleşen tohum yatırım turunda sağlandı. Daha önce açıklanmayan 5 milyon dolarlık ön tohum yatırımı ise Canvas Ventures tarafından yönetildi. Horizon VC, Launchub, Snowflake’in kurucu ortağı Marcin Zukowski ve Vivino’nun kurucusu Heini Zachariassen gibi isimler de yatırımcılar arasında yer aldı.
Valkov’un girişimcilik yolculuğu, çocuk yaşlarda ailesinin işlettiği bakkal dükkânında müşteri hizmetlerine duyduğu ilgiyle başladı. VMware ve Meta’daki yazılım mühendisliği deneyimlerini birleştirerek kurduğu yeni şirketle de, çağrı merkezi üzerinden yürüyen satış süreçlerini optimize etmeyi hedefliyor. Özellikle tesisat, çatı, ısıtma-soğutma sistemleri gibi ev hizmetleri sektöründe, satışların büyük kısmı ilk telefon görüşmesiyle başladığı için, bu görüşmelerin analiz edilmesi kritik önem taşıyor.
Lace AI’ın yazılımı, gelen aramaların %100’ünü analiz ederek kaçırılan potansiyel gelir fırsatlarını tespit ediyor. Şirketin sunduğu SaaS modeli kapsamında, müşterilerden her müşteri temsilcisi için aylık ücret alınıyor. Valkov, 2024’te yıllık tekrar eden gelirde %1000 oranında bir büyüme yaşadıklarını belirtti. Ancak, yazılımın satışına 2023’ün sonlarında başlandığını da ekledi.
Bugün itibarıyla Lace AI, A1 Garage Door Service, Sage Home, Eco Plumbers, Matrix ve Lee’s Air gibi 100’den fazla işletmeyle çalışıyor. Valkov’a göre yazılımlarını kullanan bazı firmalar çift haneli gelir artışları görüyor. Örneğin, yıllık 300 milyon dolar gelir elde eden bir firma, yalnızca %1’lik bir artışla 3 milyon dolarlık ek gelir elde edebiliyor.
Lace AI şu anda 20 kişilik bir ekiple faaliyet gösteriyor ve yeni yatırımla bu sayıyı üç katına çıkarmayı planlıyor. Bek Ventures’ın yöneticisi Mehmet Atici, özellikle teknolojiye uzak kalan sektörlerde yapay zekânın etkisini artırma potansiyeline vurgu yaparak, Lace AI’ın deneyimli ekibinin bu vizyonu hayata geçirmede önemli rol oynadığını belirtti.
Yapay zekâ teknolojilerinin, geleneksel sektörlerde müşteri etkileşimlerini yeniden tanımladığı bir dönemde, Lace AI gibi girişimler, teknolojiyi gerçek bir değer üretme aracına dönüştürme yolunda hızla ilerliyor.
Reuters’a konuşan kaynaklara göre Huawei, bazı sevkiyatlara şimdiden başlamış durumda. Bu gelişme, ABD yönetiminin Nvidia’nın H20 modelini Çin’e ihraç etmeden önce lisans alma zorunluluğu getirmesiyle birlikte, Çinli AI şirketleri açısından tam zamanında geldi.
Huawei’nin 910C çipi, şirketin önceki modeli olan 910B’nin mimari anlamda evrim geçirmiş hali olarak tanımlanıyor. Yani çip, büyük bir teknolojik sıçramadan ziyade mevcut yapının optimize edilmesiyle oluşturulmuş. İki adet 910B işlemcinin ileri düzey entegrasyon teknikleriyle tek bir pakette birleştirildiği belirtiliyor. Bu da 910C’ye, Nvidia’nın güçlü H100 modeliyle kıyaslanabilecek performans ve hafıza kapasitesi sağlıyor. Ayrıca, farklı yapay zekâ iş yüklerini daha iyi destekleyen geliştirmelere de sahip olduğu ifade ediliyor.
ABD’nin, Çin’in askeri ve teknolojik gelişimini sınırlandırmak adına Nvidia’nın en yeni çiplerinin ihracatını durdurması, Çinli üreticilere büyük fırsatlar sundu. Özellikle H100 çipi daha piyasaya sürülmeden 2022’de Çin’e satışı yasaklanmıştı. Şimdi ise H20 modeli de lisans şartına tabi tutulunca, pazarda doğan boşluğu Huawei ve yerli GPU üreticileri Moore Threads ile Iluvatar CoreX doldurmaya başladı.
Uzmanlara göre, Huawei’nin 910C modeli Çinli AI geliştiricileri için birincil donanım tercihi haline gelebilir. Huawei, geçtiğimiz yılın sonlarına doğru 910C’nin örneklerini bazı teknoloji şirketlerine dağıttı ve sipariş toplamaya başladı.
Çipin üretimi konusunda henüz net bilgiler olmamakla birlikte, Çin’in yarı iletken devi SMIC’in 7nm N+2 teknolojisiyle bazı temel bileşenleri ürettiği biliniyor. Ancak verim oranlarının düşük olduğu belirtiliyor. Diğer yandan bazı kaynaklar, çipin içinde Tayvan merkezli TSMC tarafından Sophgo için üretilmiş yarı iletkenler bulunduğunu da öne sürüyor. Bu durum ABD Ticaret Bakanlığı’nın ilgisini çekmiş durumda; zira Sophgo’ya yapılan üretimlerin Huawei’ye ulaşıp ulaşmadığı araştırılıyor.
TSMC ise 2020’den bu yana Huawei’ye doğrudan çip tedarik etmediğini belirtiyor. Huawei de TSMC üretimi Sophgo çiplerini kullanmadığını tekrar vurguladı.
Çin’in yapay zekâ alanında dışa bağımlılığı azaltma çabaları, Huawei’nin 910C hamlesiyle yeni bir ivme kazanmış durumda. ABD’nin sıkı ihracat kuralları, Çinli firmalar için risk olduğu kadar bir fırsat da sunuyor.
iOS ve Android platformlarında ücretsiz olarak indirilebilen Edits, içerik üreticilerine yaratıcı süreçlerini planlamaktan video düzenlemeye kadar birçok araç sunuyor. Meta’nın açıklamasına göre uygulama, yalnızca Instagram ve Facebook için değil, TikTok ve YouTube Shorts gibi diğer platformlar için de içerik üretmeyi kolaylaştırmayı hedefliyor.
Edits’in en dikkat çekici özelliklerinden biri, kullanıcıların videolarını filigransız dışa aktarabilmesi. CapCut’ta bu özelliğin yalnızca ücretli sürümde sunulduğu düşünüldüğünde, Meta’nın stratejik bir hamle yaptığı görülüyor. Instagram yöneticisi Adam Mosseri, ileride uygulamaya bazı ücretli özelliklerin eklenebileceğini belirtse de, lansman döneminde tüm araçlar ücretsiz olarak kullanılabiliyor.
Edits zengin özellik yelpazesi ve yapay zeka desteği ile dikkat çekiyor
Edits, içerik üreticilerine farklı aşamalarda kolaylık sağlayan birçok özellik sunuyor:
Ideas: Yeni video fikirlerini not almak için.
Projeler: Farklı projeleri organize etmek ve tek bir yerde yönetmek için.
Inspirations: Trend sesleri ve müzikleri keşfetmek ve içerik fikirleri oluşturmak için.
Green Screen: Video arka planlarını değiştirme imkânı sunuyor.
Timeline: Klipleri zaman çizelgesi üzerinde düzenleme ve kesme.
Animate: Statik görüntüleri yapay zekâ ile videoya dönüştürme özelliği.
Cutouts: Nesneleri izleme ve izole etme.
Automatic Captions: Otomatik altyazı ekleme.
Müzik Kitaplığı: Instagram’ın müzik kütüphanesinden doğrudan müzik seçebilme.
Tüm bu araçlarla düzenlenen videolar, doğrudan Instagram veya Facebook üzerinden paylaşılabiliyor ya da istenilen platforma aktarılabiliyor. Ayrıca uygulama, içerik stratejisi ve erişim potansiyeli hakkında veriler sunan içgörü özelliklerine de sahip.
Gelecek güncellemelerde neler var?
Meta, Edits için birçok yeni özelliğin yolda olduğunu duyurdu. Bu özellikler arasında:
Keyframes: Kliplerin konum, döndürme ve boyut gibi parametrelerini zamanla değiştirme.
Ortak Çalışma Araçları: Diğer içerik üreticileri veya markalarla proje taslaklarını paylaşarak geri bildirim alma imkânı.
Yeni yazı tipleri, animasyonlu metinler, geçiş efektleri, ses filtreleri ve genişletilmiş müzik kütüphanesi bulunuyor.
Meta, TikTok’un ABD’deki belirsiz konumunu da göz önünde bulundurarak, CapCut’un olası boşluğunu doldurmayı amaçlıyor. Uygulamanın yaygınlaşması halinde, Edits’in içerik üreticileri arasında ciddi bir alternatif haline gelmesi bekleniyor.
Edits, hem profesyonel hem de amatör içerik üreticileri için sade arayüzü, güçlü araçları ve platformlar arası esnekliğiyle dikkat çeken yeni bir video düzenleme deneyimi sunuyor.
Çinli bir güneş teknolojisi şirketi güneş hücresi Ar-Ge’sinde önemli bir atılım gerçekleştirdi. Longi tarafından geliştirilen iki uçlu kristal silisyum-perovskit tandem güneş hücresi %34,85’lik bir dönüşüm verimliliğine ulaştı. ABD Enerji Bakanlığı Ulusal Yenilenebilir Enerji Laboratuvarı (NREL) verimliliği doğruladı.
Kristal silisyum perovskit güneş hücresi
Yeni nesil ultra verimli güneş hücreleri için önde gelen bir teknoloji yolu olarak kristal silisyum-perovskit tandem güneş hücreleri, tek bağlantı noktalı güneş hücreleri için Shockley-Queisser (SQ) sınırını (%33,7) çok aşarak %43’lük bir teorik verimlilik sınırına sahiptir. Çinli firmanın tandem güneş hücresi Ar-Ge ekibi, güç dönüşüm verimliliği rekorlarıyla bu teknolojinin sınırlarını sürekli olarak zorladı. Son atılımla LONGi, hem tek bağlantı kristal silisyum güneş hücrelerinde hem de kristal silisyum-perovskit tandem güneş hücrelerinde kendi dünya rekorlarını tazeledi.
Şirket, ikili başarının LONGi’nin güneş inovasyonunda “Çift Şampiyon” konumunu güçlendirdiğini ve temel fotovoltaik teknolojilerindeki liderliğini sağlamlaştırdığını iddia ediyor. Kasım 2023’te Longi, SQ sınırına yaklaşan %33,9’luk bir tandem güneş hücresi verimliliği elde etti. Haziran 2024’te ise şirket %34,6 dönüşüm verimliliğiyle kendi rekorunu kırdı. LONGi, bir yıl içinde %34.85 verimlilikle yeni bir dünya rekoruna ulaştı.
Eylül ayında, Longi’nin araştırma ekibi hücrenin hem elektron taşınmasını hem de delik blokajını en üst düzeye çıkardığı bildirilen bir çift katmanlı arayüz pasifleştirme stratejisine dayandığını açıkladı. Bu, ince bir lityum florür (LiF) tabakasının dahil edilmesi ve kısa zincirli etilendiamonyum diiyodür (EDAI) moleküllerinin biriktirilmesiyle elde edilir. Longi ekibi daha önce daha kalın LiF tabakasının pasifleştirmeyi iyileştirmeye yardımcı olabileceğini, ancak önemli bir istenmeyen direnç kaybıyla birlikte geldiğini vurgulamıştı.
Ekip, EDAI molekülünün LiF tabakasıyla temas etmeyen pasifleştirilmemiş alanları kimyasal olarak pasifleştirebileceğini, perovskit/C60 arayüzünde nanometre ölçeğinde yerelleştirilmiş temaslar oluşturabileceğini ve bu sayede pasifleştirme ve yük çıkarma arasında optimum bir denge sağlayabileceğini vurguladı.
Federal Ticaret Komisyonu Uber One’ı desteklemek için “aldatıcı faturalandırma ve iptal uygulamaları” kullandığını iddia ederek Uber’e dava açtı. Bu dava, komisyonun Başkan Trump’ın göreve dönmesinden bu yana büyük bir teknoloji şirketine karşı açtığı ilk dava oldu.
Uber abonelik süreci için inceleme altında
FTC, şikayette Uber’in bazı müşterilerini rızaları olmadan aylık 9,99 dolarlık abonelik hizmetine kaydettiğini, tasarruf edecekleri para miktarı konusunda onları yanılttığını ve aboneliklerini iptal etmelerini “son derece zor” hale getirdiğini belirtti. Dava, FTC ve Adalet Bakanlığı’nın Google, Meta ve Amazon gibi teknoloji devlerini iş uygulamalarını değiştirmeye zorlamak için attığı bir dizi adımın sonuncusu niteliğinde. Adalet Bakanlığı, bir federal yargıçtan, şirketin internet aramasını iyileştirmek için kullandığı bir bilgi kaynağını kesebilecek Chrome tarayıcısını satmaya zorlayarak Google’ı parçalamasını istedi.
Nisan ayında, hem Google hem de Meta federal mahkemede suçlamalarla karşı karşıya kaldı. Google, çevrimiçi reklamcılıkta tekelini sürdürmek için yasadışı hareket ettiği iddiasıyla ve Meta ise sosyal medya sektörüne hakim olma yolunda on yıldan fazla bir süre önce Instagram gibi rakiplerini satın aldığı iddiasıyla zor durumda. Ajansın Başkanı Andrew Ferguson, Başkan Yardımcısı JD Vance’e atıfta bulunarak yaptığı açıklamada, “Trump-Vance FTC, Amerikan halkı adına karşılık veriyor” dedi. Uber, FTC’nin aldatıcı iş uygulamaları kullandığı ve müşterileri yanılttığı yönündeki iddialarını reddetti.
Uber sözcüsü Noah Edwardsen, “FTC’nin bu eylemle ilerlemeyi seçmesinden dolayı hayal kırıklığına uğradık. Uber One’ın kayıt ve iptal süreçleri açık, basit ve yasanın harfine ve ruhuna uygundur” dedi. Trump yönetimi, teknoloji sektörünün liderlerinin Başkan Trump’a açıkça kur yapmasına rağmen, sektöre yönelik agresif düzenleyici uygulamalarla yoluna devam ediyor gibi görünüyor.
Rivian, elektrikli araç üreticisinin yapay zekaya olan inancının son işareti olarak Cohere’nin CEO’sunu yönetim kuruluna seçti. Üretici AI girişimi Cohere’nin kurucu ortağı ve CEO’su Aidan Gomez, düzenleyici bir dosyaya göre elektrikli araç üreticisi Rivian’ın yönetim kuruluna katıldı. Bu atama, Rivian’ın kendi girişimine AI’yı uygularken otomotiv sektöründe bir yazılım lideri ve hatta sağlayıcı olarak kendini konumlandırırken umut vaat ettiğinin en son işareti.
Rivian yönetim kadrosu daha güçlü hale geliyor
Dosyaya göre Rivian, yönetim kurulunun sayısını artırdı ve görev süresi 2026’da sona erecek olan Gomez’i seçti. Gomez, veri bilimcisi ve yapay zeka uzmanı olarak uzun bir kariyere sahip. 2019’da ortak kurucular Nick Frosst ve Ivan Zhang ile birlikte işletmeler için yapay zeka temel modelleri eğitmeye odaklanarak Cohere’yi kurdu. Üretken yapay zeka girişimi, hizmetlerini Oracle ve Notion gibi şirketlere satıyor.
Gomez, Cohere’yi başlatmadan önce, Nobel Ödülü sahibi Geoffrey Hinton’ın yönettiği Google’ın derin öğrenme bölümü olan Google Brain’de araştırmacıydı. Gomez ayrıca, günümüzün en yetenekli üretken AI modellerinin çoğunun temelini oluşturan, ortak yazarlığını yaptığı 2017 tarihli “Attention Is All You Need” adlı teknik makalesiyle de tanınıyor. Gomez’in beceri seti, EV üreticisinin yazılım geliştirmek için Volkswagen Group ile 5,8 milyar dolarlık yeni bir ortak girişimde yol almasıyla Rivian için özellikle yararlı olabilir.
Ortak girişim kapsamında Rivian, elektrik mimarisi uzmanlığını Volkswagen Group ile paylaşacak ve mevcut fikri mülkiyet haklarını ortak girişime lisanslaması bekleniyor. Ortak girişimin gelecekte teknolojiyi başka şirketlere satması da mümkün.
İngiltere’nin köklü perakende zinciri Marks & Spencer (M&S), son günlerde yaşanan bir siber saldırıyla gündeme geldi. Şirket, yaşanan olayın ardından mağaza operasyonlarında geçici değişikliklere gittiğini duyurdu. M&S, siber güvenlik uzmanlarıyla birlikte çalışarak durumu kontrol altına almaya çalışıyor.
Saldırı, özellikle temassız ödeme sistemlerini ve çevrimiçi siparişlerin mağazalardan teslim alınmasını etkiledi. Müşteriler, sosyal medya üzerinden yaşadıkları sorunları dile getirerek tepkilerini gösterdi. Bir müşteri, “Bugün çevrimiçi siparişimi alamadım, önceki ziyaretimde de ürün iadesi yapamadım çünkü kasalar çalışmıyordu” şeklinde şikayette bulundu.
Kişisel veri sızıntısı yok
M&S, müşterilerine ve çalışanlarına herhangi bir kişisel veri sızıntısı olmadığını belirtti. Şirket, mağazaların açık olduğunu ve web sitesi ile mobil uygulamanın normal şekilde çalıştığını vurguladı. Ancak, bazı mağazalarda teknik sorunlar nedeniyle hizmetlerde aksamalar yaşandığı bildirildi.
Şirket, yaşanan siber saldırıyı Ulusal Siber Güvenlik Merkezi’ne bildirdi ve dış kaynaklı siber güvenlik uzmanlarıyla iş birliği yaparak ağı koruma altına almaya çalışıyor. M&S, müşteri güvenini önemsediğini ve gerekli tüm önlemleri alarak hizmet sürekliliğini sağlamayı hedeflediğini açıkladı.
Marks & Spencer, her yıl 32 milyon müşteriye hizmet verdiğini belirtti. Şirket, yaşanan olayın ardından müşterilerini bilgilendirmeye devam edeceğini ve gerekli durumlarda ek güncellemeler sağlayacağını ifade etti.
Bu olay, perakende sektöründe siber güvenliğin önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Şirketlerin, müşteri verilerini korumak ve hizmet sürekliliğini sağlamak için siber güvenlik önlemlerini sürekli güncel tutmaları gerekiyor.
Marks & Spencer, yaşanan siber saldırının etkilerini en aza indirmek ve müşteri memnuniyetini sağlamak için çalışmalarını sürdürüyor. Şirket, müşterilerine yaşanan aksaklıklar için özür dileyerek, en kısa sürede normal hizmet akışına dönmeyi hedefliyor.
Japon firmaları, dronlar kullanarak dünyanın ilk yıldırım tetikleme ve yönlendirme sistemini geliştirdiler. Yıldırımdan enerji elde edilmesi üzerine çalışan The Nippon Telegraph and Telephone Corporation (NTT) tarafından geliştirilen bu dronlar, elektrik alanı dalgalanmalarını kullanarak yıldırımı başarıyla tetikledi ve yönlendirdi. Mühendisler, dronları saldırılar sırasında korumak için yıldırıma dayanıklı bir kafes tasarladılar.
Bu yılın başlarında yapılan başarılı denemelerin ardından, yıldırımla ilgili hasarı önlemeye ve kamu güvenliğini iyileştirmeye yardımcı olmak için bu dron ağlarını şehirlere ve kritik altyapıların etrafına konuşlandırma planları var. Yıldırımdan enerji üretimi konusunda potansiyel daha fazla araştırılıyor. Şirket bir açıklamada: “Gelecekte, bu sonucun henüz tam olarak anlaşılmamış olan yıldırım oluşumuna ilişkin araştırmalara ve şehirlere ve insanlara verilen yıldırım hasarının azaltılmasına katkıda bulunması bekleniyor” dedi.
Yıldırımdan enerji üretimi ile önemli kazanım
Önemli bir doğal tehlike olan yıldırımın her yıl Japonya’da 702 milyon ila 1.4 milyar dolar (100 ila 200 milyar ¥) arasında hasara yol açtığı düşünülmektedir. NTT Group’un iletişim tesisleri gibi hayati altyapılar için yıldırım koruması gibi mevcut savunmalara rağmen risk hala mevcuttur. Yıldırımdan enerji kazanımı hedefleyen NTT, önemli altyapı ve metropol alanlarında yıldırım çarpmalarını tamamen önlemeyi hedefleyen yıldırım koruma teknolojisini geliştirerek bu soruna yanıt veriyor.
Geleneksel paratonerlerin kullanımı ve menzili, özellikle rüzgar türbinleri ve açık hava etkinlik alanları gibi donatılması zor yerlerde sınırlıdır. Yıldırımdan enerji elde etmek için NTT, bu sorunu gidermek için drone’ları gök gürültülü bulutları izlemek, kasıtlı olarak yıldırımı tetiklemek ve güvenli bir şekilde yeniden yönlendirmek için kullanan son teknoloji bir teknik olan drone tabanlı yıldırım indüksiyonunu araştırıyor.
Yakın zamanda doğal gök gürültülü bulut koşulları altında yapılan bir saha gösterisinde, NTT, Fujitsu ile işbirliği yaparak bu konsepti başarıyla test etti. Deneyde iki temel teknoloji kullanıldı: yıldırımı bir drone’a çekmek için elektrik alanı dalgalanmalarını kullanan yıldırım indüksiyonu ve doğrudan çarpmalar altında bile drone arızasını önleyen özel olarak tasarlanmış yıldırıma dayanıklı bir kafes.
Japonya’nın Shimane Eyaletindeki Hamada Şehri’nin engebeli bölgesinde, Aralık 2024 ile Ocak 2025 arasında ilk başarılı drone tabanlı yıldırım tetikleme deneyi gerçekleştirildi. Hayati altyapıyı korumak için test, yıldırımı güvenli bir şekilde kontrol edebilen ve aktif olarak tetikleyebilen teknolojiler yaratmayı amaçlıyordu. Araştırmacılar, deney sırasında elektrik alanının gücünü izlemek için yer tabanlı bir saha değirmeni kullandılar. Yıldırım geçirmez bir kafese sahip bir drone, 13 Aralık 2024’te yaklaşan bir gök gürültülü bulut elektrik alanını artırdığında 984 fit (300 metre) yüksekliğe uçuruldu. Drone bir yer anahtarına bağlandı ve anahtar açıldığında elektrik alanındaki ani bir değişim yıldırım çarpmasına neden oldu. Yıldırımdan enerji sağlamak için kullanılan bu teknik, gelecekte daha fazla araştırma gerektiriyor.
Dünyanın en büyük pil üreticisi CATL, elektrikli araç pil teknolojisinde, teknoloji ABD’ye hiç gelmese bile tüm dünyadaki EV üreticilerini hayrete düşürecek birkaç çığır açıcı gelişmenin ön izlemesini yaptı. Şirket, şehrin otomobil fuarından önce Şanghay’da düzenlenen bir etkinlikte yenilikleri tanıttı. Yerel haberlere göre CATL, pil dünyasını sarsmak için tasarlanmış üç yeni duyuru sundu.
CATL elektrikli araç pili konusunda iddialı
İlki, hızlı şarj sırasında daha fazla menzil eklemek üzere tasarlanmış Shenxing bataryasının yükseltilmiş bir versiyonuydu. CATL, bataryanın artık sadece beş dakikalık şarj süresinden itibaren 520 kilometre (323 mil) menzil sunabileceğini söyledi. Bu, BYD’nin aynı sürede 400 km (249 mil) menzil ekleme vaadine kıyasla belirgin bir gelişme.
CATL, sisteminin 1,3 MW’lık maksimum şarj hızı sağlayabileceğini söyledi. Şarj hızlarının sürünmeye meyilli olduğu -10 santigrat derecede bile, CATL’ın Shenxing pili sadece 15 dakikada yüzde 5’ten yüzde 80’e çıkabiliyor. Bir diğer önemli duyuru ise Naxtra adlı yeni bir sodyum iyon pilinin duyurulmasıydı. Bloomberg’e göre, yeni hücreler ticarileştirmeye hazır ve çok soğuk ve sıcak sıcaklıklar da dahil olmak üzere bir dizi aşırı ortamda test edildi. Yeni pillerin hibrit araçlar için yaklaşık 200 km ve bir elektrikli araç için 500 km menzil sağlaması bekleniyor.
Sodyum, bazıları tarafından hem bulunabilirlik hem de kararlılık açısından lityuma göre bir iyileştirme olarak görülüyor. Malzemenin elde edilmesi daha uygun maliyetlidir ve belirli koşullar altında alev alabilen lityum gibi aynı güvenlik tehlikelerine tabi değildir. CATL, sodyum iyon pillerinin şu anda alana hakim olan lityum demir fosfat pilleri pazarının yarısını potansiyel olarak değiştirebileceğine inanıyor.
CATL ayrıca tek bir şarjla 1.500 km’lik (932 mil) maksimum menzil sunabilen yeni bir çift güç bataryasını tanıttı. Şirket, süper güçlendirilmiş bataryayı, gelişmiş performans ve menzil için ayrı bir yardımcı paketle birleştirilmiş normal hızlı şarj hücresine sahip çift motorlu bir uçağa benzetti.
Bankalararası Kart Merkezi (BKM), 2025 yılı Mart ayına ait kartlı ödeme verilerini açıkladı. Türkiye’de kredi kartları, banka kartları ve ön ödemeli kartlar ile yapılan toplam kartlı ödeme tutarı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 48 artarak 1,75 trilyon TL’ye yükseldi. İşlem adedi ise 1,59 milyar olarak kaydedildi. Mart ayında mağaza içi kartlı ödemelerin dörtte üçü temassız olarak gerçekleşti.
BKM verilerine göre Türkiye’deki toplam kart sayısı 443,1 milyon adede ulaştı. Mart 2024 ile karşılaştırıldığında kredi kartı sayısı yüzde 9 artarak 132,3 milyona, banka kartı sayısı yüzde 3 artarak 198,1 milyona, ön ödemeli kart sayısı ise yüzde 21 artışla 112,7 milyona çıktı. Tüm kart türleri birlikte değerlendirildiğinde toplam kart sayısında yıllık bazda yüzde 9’luk bir artış yaşandı.
Kartlı ödemelerin dağılımında, 1.478,2 milyar TL kredi kartı ile, 238,2 milyar TL banka kartı ile ve 36,6 milyar TL ön ödemeli kartlarla yapıldı. Kredi kartıyla yapılan ödemelerde geçen yıla göre yüzde 49, banka kartıyla yüzde 42, ön ödemeli kartlarla ise yüzde 68 oranında büyüme gerçekleşti.
İşlem adetlerine bakıldığında, Mart ayında kredi kartlarıyla 911,4 milyon, banka kartlarıyla 553,8 milyon ve ön ödemeli kartlarla 128 milyon işlem yapıldı. Toplam işlem adedi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10 artış gösterdi. Kredi kartlarında yüzde 11, banka kartlarında yüzde 7 ve ön ödemeli kartlarda yüzde 10’luk bir işlem adedi artışı gözlendi.
İnternet üzerinden yapılan kartlı ödemelerde de büyüme devam etti. 2024 yılı Mart ayında 354,7 milyar TL olan internetten kartlı ödeme tutarı, bu yılın aynı döneminde yüzde 46 artarak 518,5 milyar TL’ye yükseldi. Ancak toplam kartlı ödemeler içindeki payı yüzde 30’dan yüzde 29’a geriledi. İnternetten yapılan işlem adedi ise yüzde 5 artarak 230,8 milyon adede çıktı.
Temassız ödeme verileri de dikkat çekici seviyelere ulaştı. Mart 2025’te temassız ödeme adedi 1.050,4 milyon olarak kayıtlara geçti. Bu sayı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15 artış anlamına geliyor. Temassız ödeme tutarı ise yüzde 73’lük artışla 566 milyar TL’ye ulaştı. Mağaza içi ödemelerde her 5 kartlı ödemenin 4’ü temassız yöntemle gerçekleştirildi.
Birçok Airbnb kullanıcısını hayal kırıklığına uğratan en önemli noktalardan biri, konaklama sitesinin temizlik ücreti ve hizmet bedeli gibi zorunlu ekstraları rezervasyon sürecinin en sonuna eklemesi ve bazen istenilen rezervasyonun bir anda karşılanamaz hale gelmesidir. Airbnb sonunda mesajı aldı ve dünyanın her yerindeki kullanıcıların artık rezervasyon sürecinin başından itibaren konaklamalarının toplam fiyatını, vergiler hariç tüm ücretler dahil görebileceklerini duyurdu.
Airbnb ücret gösterimini toplam maliyet olarak değiştiriyor
Airbnb, altı yıl önce Avrupa, Avustralya, Kanada ve Kore’nin bazı bölgelerinde “toplam fiyat gösterimi”ni başlattı. 2023’te, ABD’de ve 200’den fazla diğer ülke ve bölgede açmanıza olanak tanıyan bir düğme ekledi. Ancak şimdi, zamanı geldi ve şirket, toplam fiyat gösterimini dünya genelindeki kullanıcılar için standart fiyatlandırma formatı haline getiriyor.
Airbnb, web sitesinde değişikliği duyuran bir mesajda: “Her yerdeki misafirler artık arama sonuçlarındaki ilanlara göz attıklarında vergiler hariç tüm ücretler dahil rezervasyonlarının toplam maliyetini görecek. Bu sayede misafirlerin seçenekleri karşılaştırması ve bütçelerine en uygun konaklamayı ayırtması her zamankinden daha kolay olacak. Net, önceden belirlenmiş fiyatlandırmanın hem misafirler hem de ev sahipleri için Airbnb deneyimini iyileştirdiğini biliyoruz” dedi.
Airbnb’nin güncellemesi, önümüzdeki ay yürürlüğe girecek olan yeni ABD federal düzenlemelerinin ardından geldi. Bu düzenlemeler, işletmelerin müşteriler ödemeyi taahhüt etmeden önce tüm ücretleri içeren toplam fiyatları belirgin bir şekilde göstermesini gerektiriyor.
Federal Ticaret Komisyonu’nun kuralları, Airbnb gibi platformları fiyat şeffaflığını artırmaya zorlamak amacıyla sözde “gereksiz ücretler” ve gizli masrafları hedef alıyor. Dolayısıyla Airbnb’nin toplam fiyatı varsayılan olarak gösterme kararı, yaklaşan düzenleyici değişikliklerden kaynaklanmış olabilir.
Son günlerde kamuoyunda geniş yankı uyandıran “Çin 10G’ye geçti” yönündeki haberler, teknik bir yanlış anlaşılmaya dayanıyor. Aslında Çin’de devreye alınan sistem, mobil internet teknolojilerinden bağımsız olarak geliştirilen sabit geniş bant altyapısına dayanıyor ve saniyede 10 gigabit veri iletim kapasitesi sunuyor. Kısacası Çin’de 10G adında yeni bir mobil nesil başlamadı; geliştirilen sistem, fiber optik internet alanında sağlanan yüksek hızlara işaret ediyor.
Çin, aslında 10G mobil internete geçmedi
Huawei ve China Unicom iş birliğiyle kurulan bu yüksek hızlı ağ, başkent Pekin’in yaklaşık 110 kilometre güneybatısında konumlanan Xiong’an isimli yeni nesil şehirde devreye alındı. Altyapıda kullanılan teknoloji, 50G Passive Optical Network (PON) olarak adlandırılıyor. Bu sistem sayesinde kullanıcılar, veri indirme hızlarında 9.834 Mbps seviyesine kadar ulaşabiliyor. Bu değer, teorik 10 Gbps sınırına oldukça yakın. Ancak bu hız sabit geniş bant altyapısında sağlanıyor ve mobil ağlarla doğrudan bağlantılı değil.
“10G” ifadesi burada herhangi bir yeni mobil nesil anlamına gelmiyor. Sadece ağın sunduğu saniyelik veri iletim kapasitesine işaret ediyor. Dolayısıyla bazı kaynaklarda ifade edildiği gibi Çin’in 5G’den sonra doğrudan 10G mobil internete geçtiği yönündeki yorumlar teknik açıdan hatalı. Mevcut 5G teknolojisi teoride zaten 10 Gbps’ye kadar hızlara ulaşabiliyor. 6G ile birlikte bu sınırın 100 Gbps seviyelerine taşınması bekleniyor. Ancak bugün itibarıyla “10G mobil internet” şeklinde tanımlanabilecek bir nesil veya teknoloji bulunmuyor.
Xiong’an’da kurulan sistem, sabit fiber altyapı üzerinden hizmet veriyor. 50G PON teknolojisinin sunduğu yüksek veri kapasitesi ve düşük gecikme süreleri sayesinde, sanal gerçeklikten artırılmış gerçekliğe, otonom araçlardan uzaktan sağlık hizmetlerine kadar birçok alanda yüksek performanslı bağlantı sağlanabiliyor. Ayrıca bu yapı, uzaktan eğitim ve akıllı tarım gibi uygulamalarda da dijital dönüşüm açısından önemli bir altyapı oluşturuyor. Çin, bu proje kapsamında Xiong’an’daki dijital şehir altyapısını ileri seviyeye taşıma adımı atmış oldu.
Global ölçekte değerlendirildiğinde, daha önce en yüksek sabit internet hızlarına sahip ülkeler arasında Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar dikkat çekiyordu. Ancak bu ülkelerdeki 10 Gbps seviyesindeki hizmetler halen sınırlı kullanıcı gruplarına yönelik sunuluyor. Çin’in bu hızı geniş bant hizmeti olarak bir şehirde ticari ölçekte kullanıma açması ise dünya çapında bir ilk olma niteliği taşıyor.
Çinli yetkililer, Xiong’an’daki bu başarılı uygulamanın ardından sistemin ülkenin diğer büyük şehirlerinde de yaygınlaştırılacağını belirtti. Bu kapsamda Pekin, Şanghay, Guangzhou ve Shenzhen gibi metropollerde de benzer altyapıların kurulması planlanıyor. Böylece ülke genelinde şehirler arası dijital bağlantı kapasitesi güçlendirilecek.
İstanbul’un küresel ölçekte girişimcilik potansiyelini güçlendirmek ve yenilikçi iş fikirlerinin ticarileşerek ülkemize katma değer sağlaması amacıyla İstanbul Ticaret Odası (İTO) tarafından kurulan Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi (BTM) 8’inci yılına uluslararası arenada büyüme hedefi ile girdi.
Girişimlere yurtdışına açılma desteği geliyor! Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi Genel Müdürü Dr. Önder Kul ile BTM’nin Türkiye’nin girişimcilik ekosistemine katkılarını ve girişimlere verilmesi planlanan yeni destekleri konuştuk.
Girişimlere yurtdışına açılma desteği geliyor! Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi Genel Müdürü Dr. Önder Kul ile BTM’nin Türkiye’nin girişimcilik ekosistemine katkılarını ve girişimlere verilmesi planlanan yeni destekleri konuştuk. @itokurumsal@btmistanbulpic.twitter.com/M8JHJ51bDB
BTM Genel Müdürü Dr. Önder Kul, dünyada birçok kuluçka ve startup merkezi ile görüşmelere başladıklarını ve her türlü işbirliği konusunu masaya yatırdıklarını belirterek, “İTO’nun sahip olduğu bölgesel ticaret ve sanayi ağı sebebiyle, doğrudan İstanbul ekonomisini hedef alan BTM, zaman içinde sadece bölgesel değil, küreselde de bilginin ticarileşme aşamaları olan; araştırma, fikir, icat, buluş ve yeni ürün geliştirme, patent başvurusu yapma, tescilleme, gelir modeli tasarlama, ticarileşme, pazarlama ve yaygınlaştırma adımlarında yenilikçi fikir sahiplerine projelerini gerçekleştirmelerinde gerekli olan tüm bileşenleri sunan bir merkez haline geldi. Artık bir ileri aşama olarak yeni dönemde dünyadaki birçok benzer kurumla işbirliği yaparak büyümeyi planlıyoruz. Bu zamana kadar, BTM dünyanın en iyi üçüncü startup merkezi konumuna geldi. Yeni yaşımızla birlikte BTM’yi daha da yukarılara taşımak için çalışıyoruz. İlk amacımız dünyanın en iyi startup merkezi olmak. Amacımız başta İstanbul ve Türkiye’de olmak üzere, tüm dünyada girişimcilik ekosisteminin gelişmesine katkıda bulunmak. Biliyoruz ki; girişimcilik ekosistemi geliştikçe girişimcilerimiz daha da özgüvenli olacak ve çok daha inovatif fikirleri hayata geçirme fırsatı bulacak” dedi.
BTM’nin bu zamana kadar yaptıklarını ve bundan sonraki hedeflerini anlatmak üzere BTM’nin Fulya’daki yerleşkesinde basınla sohbet toplantısı düzenleyen Kul, Türkiye’deki hiçbir kuluçka merkeziyle de rakip olmadıklarını aksine ekosistemi büyütmek için her zaman işbirliklerine açık olduklarını kaydetti.
Küresel adımlar atıyor
Kurulduklarından beri global bir oyuncu olma hedefi ile ilerlediklerini belirten Kul, temel programlarının yanı sıra tematik programları da bünyesinde barındıran BTM’nin, daha önce Winglobal ile globaldeki ilk adımlarını attığını hatırlattı. Kul, “BTM olarak girişimlerimizi birçok uluslararası fuara götürüyor ve onlara ulaşımdan standa kadar her türlü desteği veriyoruz. Ayrıca ulusal ve uluslararası birçok kurumla işbirliği yapmak için görüşüyoruz. Son olarak Alman Uluslararası İş Birliği Kurumu (GIZ) ile ‘Grow Up: Türkiye’de Start-Up Ekosistemi Çeşitliliğinin Teşvik Edilmesi Projesi’ni yürütmeye başladık” dedi.
İTO üyeleri hem müşteri hem yatırımcı
Çalışmalarını gönüllülük esasına dayalı olarak yürüten BTM’nin, girişimcilerinden herhangi bir hisse veya ortaklık talep etmeden hizmetlerini ücretsiz olarak sunduğunu belirten Kul, “BTM programlarında aldıkları çeşitli destekler ile projelerini geliştiren girişimciler, dünyada ilk defa bir ticaret odası tarafından kurulan ve ölçek olarak emsalsiz bir girişimcilik merkezinin ayrıcalıklarından yararlanıyorlar. 820 binden fazla üyesi olan İstanbul Ticaret Odası’nın her bir üyesi BTM girişimleri için potansiyel yatırımcı konumunda. BTM girişimcileri, İTO’nun 81 meslek komitesinden projeleri ile ilgili olan komitelere giderek sunum yapabiliyor. Böylelikle girişimciler projeleri hakkında sektördeki bilirkişilerden geri dönüşler alarak projelerini geliştirebiliyor. İTO üyeleri, girişimlerimiz için hem müşteri hem de yatırımcı olabiliyor” dedi.
Eğitim ve seminerler, mentor desteği, yatırımcı eşleştirmeleri, girişimcilerin yatırımcı karşısında sunum yaptığı demo day etkinlikleri, 7/24 ofis imkanı, birebir danışmanlık gibi hizmetlerin, BTM girişimcilerine tamamen ücretsiz olarak sunulduğunu belirten Kul, “Amacımız nitelikli girişimci sayımızın artması. Bu zamana kadar BTM çatısı altında, 6 bin 500’e yakın girişim ve 10 binden fazla girişimciye destek verdik. Halen bu çatı altında 514 girişimcimiz her gün sunduğumuz hizmetlerden yararlanıyor. Kadın girişimci oranımız yüzde 24,71’e ulaşarak Türkiye ortalamasının oldukça üzerinde. Girişimlerimiz bu zamana kadar 257 milyon değerleme üzerinden 28 milyon dolardan fazla satış yaptı. Halen destek alan girişimlerimiz arasında en genç girişimcimiz 15 yaşında iken en tecrübelisi 66 yaşında” ifadelerini kullandı.
BTM TEKMER hayata geçiyor
BTM’nin birikimleri doğrultusunda 2024 yılı sonunda BTM bünyesinde bir Teknoloji Geliştirme Merkezi (TEKMER) kurulması yönünde çalışmalar başlattıklarını belirten Kul, “KOSGEB destek mekanizmalarıyla uyumlu şekilde tasarlanan bu yeni yapı, BTM’nin girişimcilik odağını daha da derinleştirecek ve teknoloji tabanlı girişimlerin desteklenmesini kurumsal bir çerçeveye kavuşturacak. BTM TEKMER, sadece bir fiziksel alan değil, aynı zamanda bir işbirliği ve inovasyon platformu olacak. Üniversiteler, teknoparklar, sanayi kuruluşları ve yatırımcılarla kurulacak stratejik ortaklıklar sayesinde hem yerel hem de ulusal düzeyde girişimcilik kapasitesi artırılacak” diye konuştu.
FTC’ye göre Uber, kullanıcılara sunduğu indirim sözlerini de yerine getirmedi ve iptal sürecini “istediğin zaman iptal et” vaadine rağmen gereksiz şekilde karmaşık hale getirdi.
Dava dosyasında yer alan iddialar arasında, ücretsiz deneme sürümüne kayıt olan müşterilerin ödeme dönemi başlamadan ücretlendirildiği ve iptal etmek isteyenlerin 23 ekranda toplamda 32 farklı işlem yapmak zorunda kaldığı gibi dikkat çeken detaylar bulunuyor. Bazı kullanıcıların, müşteri hizmetlerine ulaşmaları gerektiği söylendiği ancak bunu yapabilecekleri bir kanal sunulmadığı da belirtiliyor.
FTC Başkanı Andrew Ferguson konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Amerikalılar, istemedikleri aboneliklere otomatik olarak kaydolmaktan ve bunları iptal etmenin imkansız hale getirilmesinden bıktı. Biz halk adına mücadele ediyoruz.” dedi. Dava, FTC’nin abonelik hizmetlerinin iptalini kolaylaştırmak için geçtiğimiz yıl başlattığı Tek Tıkla İptal düzenlemesinin hemen öncesine denk geliyor. Bu yeni düzenlemenin 14 Mayıs 2025’te yürürlüğe girmesi bekleniyor.
Uber suçlamaları reddediyor
Uber ise tüm suçlamaları reddediyor ve FTC’yi araştırmayı aceleye getirmekle suçluyor. Şirket, söz konusu iddiaların kanıtlanmamış ve yanlış yorumlanmış bilgilere dayandığını savunuyor. Uber sözcüsü tarafından yapılan açıklamada, “Uber One’ın kayıt ve iptal süreçleri açık, basit ve yasalara tamamen uygun. Artık abonelik iptalleri uygulama üzerinden 20 saniyeden kısa sürede yapılabiliyor.” ifadeleri yer aldı.
Şirket ayrıca, geçmişte abonelikten 48 saat içinde çıkmak isteyenlerin müşteri hizmetlerine ulaşmak zorunda olduğunu, ancak bu politikanın değiştirildiğini ve şu anda uygulama içinden iptal işleminin mümkün olduğunu vurguladı.
Uber One abonelik hizmeti, 2024 yılı itibarıyla 34 ülkede 30 milyon kullanıcıya ulaşmış durumda. Şirket, bu hizmetin yıllık gelirinin 1 milyar doları aşmasını bekliyor.
FTC, davada Uber’in yanıltıcı uygulamalarına son verilmesini ve kullanıcıların uğradığı zararın maddi olarak tazmin edilmesini talep ediyor. Sürecin nasıl sonuçlanacağı ise önümüzdeki aylarda netlik kazanacak.
Güneş modülü tasarımının geleceği daha hafif değil, daha ağır olacak. Dolu ve aşırı hava olaylarının artmasıyla birlikte, modül üreticilerinin darbe direncini ve uzun vadeli dayanıklılığı artırmak için daha kalın camlara yönelmeleri bekleniyor. Bu, yüksek enerjili dolu darbesine ve rüzgarla taşınan döküntülere dayanma yeteneklerini önemli ölçüde iyileştirecek. Bu tasarım değişikliği sistemin dayanıklılığını artırırken, aynı zamanda kritik bir zorluk da sunuyor: daha ağır modüller kurulum için yeni bir yaklaşım gerektiriyor.
Günümüzün büyük formatlı modülleri zaten insan montajcıların güvenli bir şekilde kaldırabileceği sınırları zorluyor. OSHA yönergeleri ve NIOSH kaldırma modelleri riskleri vurgular: Ağır nesneleri günde birkaç kez, eklem yüksekliğinin üzerinde, vücuttan uzakta (özellikle baş üstünde) taşımak, kas-iskelet sistemi yaralanmaları olasılığını önemli ölçüde artırır. Bir işçi ekibinin kasalardan 45.3 kg ağırlığındaki modülleri kaldırdığını, bunları güneş panelleri sıraları boyunca yürüttüğünü ve bunları günde yüzlerce kez sabit eğimli veya izleme sistemlerine monte ettiğini hayal edin, bu yalnızca bir verimlilik sorunu değil, aynı zamanda bir iş yeri güvenliği krizidir.
Modül boyutunu küçültmek de ağırlık sorununa uygulanabilir bir çözüm değildir. MW başına daha az sayıda modüle ilişkin büyük format vaadi, raf ve yapısal maliyetleri azaltmış ve kurulum verimliliğini iyileştirmiştir. 210 mm’lik yapının gelişiyle birlikte bu aşağı akış tasarrufları, modül tasarımlarını ve hacimlerini bugün görülen ölçeğe taşımıştır. Rotayı tersine çevirip modülleri daha küçük yapmak, proje başına birim sayısını artıracak, daha fazla elektrik ve mekanik bağlantıya yol açacak ve bu da kurulum işçiliğini, malzeme maliyetlerini ve uzun vadeli güvenilirlik risklerini artıracaktır. Büyük formatlı modüller, aşağı akış maliyet avantajlarının bunları kullanmanın zorluklarından daha ağır basması nedeniyle varlığını sürdürecektir. İleriye doğru tek mantıklı yol, kaldırma denkleminden insan emeğini çıkarmaktır.
Luminous Robotics, AES Corporation, Sarcos Technology, ULC Technologies ve Vispect gibi şirketler, bireysel modül manipülasyonunu ve kurulumunu otomatikleştirerek bu zorluğun üstesinden geliyor. Bu robotik çözümler, insan kaldırma kısıtlamalarını ortadan kaldırıyor, daha kalın cam ve daha güçlü çerçevelerin kullanımını mümkün kılıyor, dağıtımı hızlandırıyor ve hassasiyeti artırarak modüllerin doğru şekilde monte edilmesini ve yanlış hizalama risklerinin azaltılmasını sağlıyor. Robotik modül işleme ana akım haline geldikçe, endüstrinin artık insan kaldırma sınırları için modüller tasarlamasına gerek kalmıyor. Bunun yerine, dayanıklılık ve güvenilirliğe öncelik verebilir, panelleri manuel işçilikten ziyade otomasyon için optimize edebiliriz.
Terabase Energy, büyük ölçekli kurulumlarda manuel işçiliği ortadan kaldırmak için robotik güneş enerjisi saha dağıtım çözümleri geliştiriyor. 5B’nin önceden üretilmiş güneş dizileri sahaya neredeyse tamamen monte edilmiş olarak geliyor ve saha işçiliğini %80’e kadar azaltıyor. Planted Solar, otomasyonu tüm güneş enerjisi santrali inşaat sürecine entegre ediyor.