Fransa, yapay zekaya 110 milyar euro yatırım yapıyor!

Fransa, yapay zeka alanında küresel rekabette geri kalmamak için büyük bir adım atarak önümüzdeki yıllarda 109 milyar euro değerinde yatırım yapacağını duyurdu. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Paris’te düzenlenen yapay zeka zirvesinde yaptığı açıklamaya göre, bu dev finansman paketi, hem kamu hem de özel sektör yatırımlarını kapsıyor. ABD ve Çin’in yapay zeka yarışında hızla ilerlediğini göz önünde bulunduran Fransa, Avrupa’nın bu alandaki varlığını güçlendirmek için stratejik yatırımlar yapmaya hazırlanıyor.

Fransa, yapay zekaya 110 milyar euro yatırım yapmaya hazırlanıyor

Yatırımların en büyük bileşenlerinden biri Birleşik Arap Emirlikleri’nden gelen 50 milyar euro’luk fon olurken, Kanadalı yatırım firması Brookfield de Fransa’daki yapay zeka projelerine 20 milyar euro yatırım yapmayı planlıyor. Amazon, Fransa’daki bulut altyapısını güçlendirmek için 6 milyar euro’luk yatırım yaparken, Apollo Global Management yapay zeka ile ilgili enerji projeleri için 5 milyar dolar ayırdı. Digital Realty, Paris ve Marsilya’daki veri merkezlerini genişletmek için 6 milyar euro’ya ulaşabilecek bir yatırım yapmayı hedeflerken, Equinix ise Paris ve Bordeaux’daki yeni veri merkezleri için 750 milyon euro yatırım yapacak.

Yapay zeka destekli siber güvenlik

Ayrıca, yapay zeka bulut platformu Fluidstack, Fransız hükümetiyle iş birliği yaparak nükleer enerjiyle çalışan dünyanın en büyük yapay zeka süper bilgisayarlarından birini inşa etmeyi planlıyor. Projenin ilk aşamasında 10 milyar euro yatırım yapılması ve 2026’ya kadar tamamlanması hedefleniyor. Fransız yapay zeka girişimi Mistral AI da bu yatırımlardan faydalanarak Avrupa’nın en büyük süper bilgisayarını inşa etmeyi planlıyor ve Dassault Systèmes ile Veolia gibi şirketlerle ortaklıklarını derinleştiriyor.

Bu büyük çaplı yatırımlar, Fransa’nın yapay zeka alanında Avrupa’nın lider ülkelerinden biri olma hedefini yansıtıyor. Fransa, süper bilgisayarlar, veri merkezleri, yapay zeka altyapısı ve enerji verimliliğine yönelik projelere yaptığı bu yatırımlarla, teknoloji ekosistemini güçlendirmeyi ve küresel ölçekte daha rekabetçi hale gelmeyi amaçlıyor.

Ramjet motorlu GÖKHAN füzesi görücüye çıktı!

2021 yılında TÜBİTAK SAGE tarafından geliştirilmesine başlanan GÖKHAN, Türkiye’nin yerli ramjet motorlu hava-hava füzesi olarak savunma sanayinde önemli bir kilometre taşı olma yolunda ilerliyor. Millî Ramjet Motorlu Hava-Hava Füzesi (GÖKHAN) Geliştirilmesi Projesi, Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ile yapılan sözleşme ile hayata geçirildi. Bu proje, Türkiye’nin savunma kapasitesini daha da güçlendirmek amacıyla, özellikle görüş ötesi menzil (BVR) angajman kabiliyeti sunacak modern bir hava-hava füzesi ihtiyacını karşılamak için tasarlanıyor. GÖKHAN, bu yönüyle, yüksek hızlarda ve uzun menzillerde etkili olabilecek bir füzeyi ifade ediyor.

Ramjet motorlu GÖKHAN füzesi ilk defa paylaşıldı

Füzenin ramjet motorlu itki sistemi, geleneksel roket motorları ile karşılaştırıldığında önemli avantajlar sunuyor. Ramjet motorları, havadaki oksijeni oksitleyici olarak kullanarak, füzenin yakıt taşıma ihtiyacını azaltıyor ve bu sayede füze daha fazla harp başlığı veya gelişmiş arayıcı başlık entegrasyonu sağlayabiliyor. Ramjet motorlu GÖKHAN, hız ve menzil konusunda yüksek potansiyel taşıyor, çünkü bu motorlar, atmosferdeki oksijeni kullanarak sürekli itki üretebiliyor ve bu da füzenin çok yüksek hızlara ulaşmasını sağlıyor.

Proje, şu an itibariyle kavramsal tasarım ve ön tasarım aşamalarını tamamlamış durumda. Artık yer testleri ve uçuş testleri aşamasına geçilmiş bulunuyor. Füzenin alt sistemleri, aerodinamik yapısı ve itki sisteminin performansını doğrulamak amacıyla çeşitli testlerden geçirileceği bildiriliyor. Testler başarıyla tamamlanırsa, GÖKHAN füzesinin Türk Hava Kuvvetleri envanterine dahil edilmesi bekleniyor. Bu aşama tamamlandığında, Türkiye, NATO’da ramjet motorlu hava-hava füzesi üretebilen sayılı ülkelerden biri olacak.

GÖKHAN, Avrupa menşeili MBDA Meteor ve ABD üretimi AIM-120D AMRAAM füzeleriyle rekabet edecek. Meteor, 200 km’lik bir menzil sunarken, AIM-120D AMRAAM 180 km menzile sahip ve her iki füze de Mach 4 ve üzeri hızlara çıkabiliyor. GÖKHAN’ın menzili şu an için kesin olarak bilinmiyor, ancak 100 km’yi aşması bekleniyor. Füzenin ne zaman envantere gireceği konusunda ise net bir bilgi yok, ancak 2030’lu yıllarda bu füzenin operasyonel olması tahmin ediliyor.

Ramjet motorları nasıl çalışıyor? GÖKHAN gibi ramjet motorlu füzeler, uçaktan ayrıldıktan sonra başlangıç hızı kazanmak için katı yakıtlı bir roket motoru devreye girer. Bu roket motoru, füzenin Mach 1+ hızına ulaşmasını sağlar ve bu hızla ramjet motorunun çalışabilmesi için gerekli olan koşullar oluşur. Bu noktada roket motoru devreden çıkar ve füze, havadaki oksijeni alarak itki üretmeye devam eder. Ramjet motoru, hava soluma işleminde oksijen kullanarak sürekli bir itki sağlar ve bu da füzenin uzun menzillere ve yüksek hızlara ulaşmasını mümkün kılar. Bu motorlar, yüksek hızları nedeniyle kaçmak oldukça zor olan füzeler yaratır, bu da GÖKHAN’ı oldukça güçlü bir tehdit haline getirir.

YouTube TV uygulaması, izleyici sayısında lider!

0

YouTube, 20. yılını kutlarken, platformun CEO’su Neal Mohan ABD’de YouTube’un artık mobil cihazlardan daha fazla televizyonlarda izlendiğini duyurdu. Her gün televizyonlardan 1 milyar saatten fazla YouTube içeriği tüketildiğini belirten Mohan, bu eğilimin son yıllarda hızla arttığını ve YouTube’un artık tam teşekküllü bir yayın platformuna dönüştüğünü vurguladı. Nielsen verilerine göre, YouTube son iki yıldır ABD’de en çok izlenen yayın hizmeti konumunda bulunuyor.

YouTube TV uygulaması, izleyici sayısında rekor kırıyor

YouTube’un televizyon ekranındaki popülaritesinin artmasının en büyük nedenlerinden biri, platformun TV uygulamasına yönelik yaptığı iyileştirmeler oldu. Geçtiğimiz yıl, YouTube’un TV arayüzü yenilenerek kullanıcıların videoyu izlerken sağ tarafta yorumları ve açıklamaları açabilmesi sağlandı. Ayrıca, uzaktan kumanda ile dizilerin bölümleri ve sezonları arasında kolayca geçiş yapmaya imkan veren yeni arayüz öğeleri eklendi. Şirket, kullanıcı deneyimini daha da ileri taşımak adına içerik üreticilerinin oyunlar ve canlı etkinlikler sırasında gerçek zamanlı yorum ekleyebileceği “Watch With” özelliği üzerinde çalıştığını açıkladı.

YouTube, izleme geçmişi kapalı kullanıcılar için video önerilerini devre dışı bıraktı

Neal Mohan, günümüzde televizyon izleme alışkanlıklarının değiştiğini ve artık birçok kişi için TV izlemenin YouTube izlemek anlamına geldiğini belirtti. Ancak bu yeni izleme deneyimi, geleneksel televizyon anlayışından farklı olarak daha etkileşimli ve çeşitli içerik türlerinden oluşuyor. Podcastler, canlı yayınlar, diziler ve kısa videolar artık televizyon ekranında izleyicilerle buluşuyor.

Şirket ayrıca YouTube TV’nin 8 milyon aboneyi geçtiğini ve YouTube Premium ile YouTube Müzik’in toplamda 100 milyon aboneye ulaştığını duyurdu. Mohan, önümüzdeki dönemde YouTube TV’ye yeni özellikler ekleneceğini ve YouTube Premium abonelerine özel avantajlar sunulacağını belirtti. Bu gelişmeler, YouTube’un yalnızca bireysel içerik tüketimine dayalı bir platform olmaktan çıkıp, Netflix ve Disney+ gibi devlerle rekabet eden bir yayın hizmetine dönüşme sürecinin hızlandığını gösteriyor.

İlk hibrit kuantum süper bilgisayar faaliyete geçti

0

Dünyanın ilk hibrit kuantum süper bilgisayarı Reimei Japonya’da faaliyete geçti. Reimei, daha fazla kübit bağlantısı ve daha uzun tutarlılık süreleri sağlayan, onu süperiletken kübitlerden ayıran temel bir özellik olan sıkışmış iyon kübitlerini kullanıyor. Japonya’daki mühendisler, dünyanın ilk hibrit kuantum süper bilgisayarı Reimei’yi etkinleştirdi. 20 kübitlik kuantum makinesi, dünyanın altıncı en hızlı süper bilgisayarı olan Fugaku’ya entegre edildi.

İlk hibrit kuantum süper bilgisayar

Hibrit sistem, klasik süper bilgisayarların işlemesinin çok daha uzun sürdüğü sorunları çözmek için tasarlanmıştır. Makine, Tokyo yakınlarındaki Saitama’daki Riken bilimsel enstitüsünde yer almaktadır ve öncelikli olarak fizik ve kimya alanındaki araştırmaları destekleyecektir.

Reimei’nin yapımcıları olan Quantinuum ve Riken’den temsilciler, kuantum hesaplamanın Fugaku ile entegre edilmesinin yüksek performanslı hesaplamada önemli bir adım olduğunu belirtti. Kuantum bilgisayarlar, klasik bilgisayarların milyonlarca yılını alacak hesaplamaları dakikalar veya saniyeler içinde tamamlama potansiyeline sahiptir. Ancak kuantum bilgisayarlar daha güvenilir ve ölçeklenebilir hale gelene kadar bilim insanları, Reimei-Fugaku gibi hibrit sistemlerin etkili bir çözüm olarak hizmet edebileceğine inanıyor.

Reimei, süperiletken kübitlere dayanan çoğu kuantum bilgisayarından farklıdır. Bunun yerine, kararlılık ve kontrolde çeşitli avantajlar sunan bir teknoloji olan sıkışmış iyon kübitlerini kullanır. Bu yöntem, yüklü atomları veya iyonları elektromanyetik bir alan içinde izole etmeyi ve iyon tuzağı olarak bilinen şeyi yaratmayı içerir. Tuzaklanan iyonlar daha sonra, hesaplamalar yapmak için kuantum durumlarını ayarlayan hassas bir şekilde kalibre edilmiş lazerler kullanılarak manipüle edilir.

Bu teknoloji bilim insanlarının iyonları manipüle ederek kuantum bilgilerini depolayıp işleyerek kübitler gibi davranmalarını sağlar. Tuzaklanmış iyon kübitleri daha uzun tutarlılık süreleri sağlar ve kübitler arasında daha fazla bağlantı teşvik eder. Buna karşılık, süperiletken kübitler daha hızlı kapı bağlantıları sunar ve çiplerde üretilmesi daha kolaydır. Riken temsilcileri, Quantinuum’un benzersiz mimarisinin kuantum sistemini seçmelerinin temel nedeni olduğunu açıkladı. Reimei, ihtiyaç duyulduğunda kübitleri bir devre etrafında fiziksel olarak hareket ettiren “iyon mekiği” adı verilen bir işlem kullanıyor. Bu, daha karmaşık algoritmalara ve iyileştirilmiş kuantum işlemeye olanak sağlıyor.

Japonya nükleer gücünü artırmak istiyor

0

On yıldan fazla bir süre önce korkunç bir nükleer felaketle karşı karşıya kalmasına rağmen, Japonya nükleer gücünü maksimize etmeyi hedefliyor. Hükümet, henüz kabine tarafından onaylanmamış stratejik bir enerji planı hazırladı. Belge, nükleer gücün maksimize edilmesini talep ediyor. Plan, 2040 yılına kadar 30 nükleer reaktörü tam olarak işletmek. O zamana kadar, nükleer gücün ülkenin toplam enerji üretiminin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturması bekleniyor.

Japonya nükleer için hedef belirledi

Sanayi Bakanlığı’nın hazırladığı planda, kömürle çalışan elektrik enerjisinin yüzde 70’ten yüzde 30-40’lara düşürülmesi de hedefleniyor. Japonya, 2011 yılında Fukuşima Daiichi santralindeki erime krizi sonrasında nükleer enerjiyi aşamalı olarak sonlandırmayı benimsemişti. Ancak son planda, önceki üç planda yer alan nükleer enerjiye olan “bağımlılığı azaltma” ifadesi kaldırıldı. Yeni planın ülkenin net sıfır emisyon hedeflerine ulaşmasına yardımcı olması bekleniyor. Kyoto merkezli Green Action grubunun yöneticisi Aileen Smith, nükleer santrallerin Japon hükümetinin parasını yatırması gereken yerler olmadığını belirtti.

Smith ayrıca birçok nükleer santralin eski olduğunu ve kullandıkları teknolojinin daha da eski olduğunu açıkladı. Yenileme maliyetleri yüksek olduğundan, mevcut santralleri işletmek bile artık ticari olarak uygulanabilir değil.

Yomiuri Shimbun’un yakın tarihli bir araştırmasına göre, yaşlanan reaktörler (en az 40 yaşında olanlar) dünya genelinde faaliyette olanların yüzde 40’ını oluştururken, Japonya’da bu oran yalnızca yüzde 20’dir. The Guardian’ın bildirdiğine göre, ABD’de ise ülkenin 94 reaktöründen 64’ü (toplamın yüzde 68’i) yıl sonuna kadar en az 40 yıldır faaliyette olacak.

Nükleer santrallerine güç sağlamak için Japonya’nın Avustralya’dan veya diğer ülkelerden uranyum ithal etmesi gerekecek. Ayrıca, bulut bilişim ve yapay zeka gibi büyüme endüstrilerinin işletilmesi için gerekli olan veri merkezleri ve güç açısından aç tesislerin yükselişte olmasıyla Japonya’nın daha fazla elektriğe olan ihtiyacında büyük bir artış görmesi bekleniyor.

Şifre yöneticileri bilgisayar korsanlarının hedefi oldu

Şifre yöneticileri, internet kullanıcılarının çevrimiçi hayatlarını düzene sokmalarının en etkili yollarından biridir. Birçok popüler hizmet arasında, şifreleri depolamak ve oluşturmak ve oturum açma kimlik bilgilerini geri çağırmak için kullanılabilen 1Password , LastPass ve NordPass bulunur. Ancak siz bu platformlarla parolalarınızın güvende olduğunu düşünürken, siber suçlular parola yöneticilerini hacklemek ve dijital bilgilerinize erişmek için giderek daha karmaşık yöntemler kullanıyorlar.

Şifre yöneticileri bilgisayar korsanları ana hedef

Siber güvenlik firması Picus Security’nin yakın zamanda yayınladığı bir rapora göre, 2024 yılında parola yöneticilerine yönelik siber saldırıların gerçekleşme olasılığı bir önceki yıla göre üç kat daha fazla. Şirketin Kırmızı Rapor 2025’te ayrıntıları verilen araştırmada ayrıca incelenen bir milyon kötü amaçlı yazılım çeşidinin yüzde 25’inin parola yöneticilerini veya oturum açma kimlik bilgilerini kaydetmeye olanak tanıyan web tarayıcıları gibi başka parola depolama yöntemlerini hedef aldığı belirtildi.

Picus Security bir basın bülteninde: “İlk kez, parola depolarından kimlik bilgilerini çalmak MITRE ATT&CK Çerçevesinde listelenen ilk 10 teknik arasında yer alıyor. Rapor, bu ilk 10 tekniğin 2024’teki tüm kötü amaçlı eylemlerin %93’ünü oluşturduğunu ortaya koyuyor” dedi.

Şirket, siber saldırıları sınıflandırmak için MITRE ATT&CK Framework’ünü kullanıyor. Picus, bilgisayar korsanlarının “SneakThief” adını verdiği çok aşamalı bir siber saldırı yöntemi geliştirdiğini tespit etti. Bu yöntem “artırılmış gizlilik, kalıcılık ve otomasyon” içeriyor. Bilgisayar korsanları, tespit edilmeden veri toplamak için “bir düzineden fazla kötü amaçlı eylem” gerçekleştiriyor. Picus bu yöntemi “mükemmel soygun” olarak adlandırıyor.

Picus Security’nin kurucu ortağı ve Picus Labs Başkan Yardımcısı Dr. Süleyman Özarslan yaptığı açıklamada, “Tehdit aktörleri, saldırganlara krallığın anahtarlarını verecek kimlik bilgilerini elde etmek için bellek kazıma, kayıt defteri toplama ve yerel ve bulut tabanlı parola depolarını tehlikeye atma gibi karmaşık çıkarma yöntemlerinden yararlanıyor.” ifadeleri yer aldı.

NASA’nın Artemis projesi, başarısız mı olacak?

NASA’nın Artemis projesi, özellikle son dönemde ciddi bir belirsizlik ve zorlukla karşı karşıya. Proje, NASA’nın Ay’a yeniden insanlı bir görev düzenlemesi için büyük bir öneme sahipti ve bu amaçla uzun yıllar süren çalışmalar yapıldı. Artemis’in önemli bileşenlerinden biri olan Space Launch Systems (SLS) roketi, astronotları Ay’a taşımak için tasarlandı ve bu roketin geliştirilmesi için Boeing’e büyük yatırımlar yapıldı. Ancak, son gelen haberler bu projeye yönelik kaygıları artırdı.

NASA’nın Artemis projesi, başarısızlıkla sonuçlanabilir!

Boeing, Artemis projesinde görev alan ve SLS roketi üzerinde çalışan yaklaşık 400 kişinin işten çıkarılacağını duyurdu. Bu durum, projeye olan güveni sarstığı gibi, SLS’nin geleceği hakkındaki endişeleri de beraberinde getiriyor. Boeing, bu işten çıkarmaların Nisan ayı itibarıyla gerçekleşeceğini belirtti ve projede yapılan revizyonlar nedeniyle bu adımın atılmak zorunda kaldığını açıkladı. Bu açıklama, yalnızca bir ihtimal olarak değil, neredeyse kesin bir işten çıkarma duyurusu olarak değerlendirilmekte.

Elon Musk’ın Artemis Projesi hakkındaki görüşleri de bu durumu etkileyen önemli bir faktör. Musk, Artemis’in büyük bir zaman kaybı olduğunu ve ABD’nin tüm odaklanmasını Mars’a yapması gerektiğini sıkça ifade etti. Musk’ın bu söylemleri, NASA’nın bütçesinin ve kaynaklarının, Mars projelerine yönlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Şimdi, Trump döneminde NASA’daki önemli pozisyonlarda etkin olan Musk, projede büyük bir rol oynamaya başladığı için Artemis’in geleceği belirsizleşmiş durumda.

Musk’ın etkisi, sadece görüşleriyle sınırlı kalmıyor; son dönemde kulislerde Artemis Projesi’nin tamamen durdurulması ve SLS roketinin rafa kaldırılması fikri güçlü bir şekilde konuşuluyor. Eğer Musk’ın düşünceleri doğrultusunda NASA’nın politikaları yeniden şekillendirilirse, Artemis için yapılan yüz milyonlarca dolarlık yatırımlar bir şekilde rafa kaldırılabilir. SLS roketi, bu kadar büyük bir yatırım ve emekle geliştirilmesine rağmen, Elon Musk’ın Mars’a olan tutkulu bakış açısı, Ay’a olan ilgiyi gölgede bırakabilir.

Sonuç olarak, Artemis Projesi’nin geleceği büyük bir belirsizlik içinde. Boeing’in işten çıkarmaları ve Elon Musk’ın Mars’a yönelme isteği, projeyi tehlikeye atıyor. Eğer NASA, SLS gibi büyük projelere kaynak ayırmaya devam ederse, bu kaynaklar başka yerlerde verimsiz kullanılabilir. Diğer yandan, Musk’ın Mars’a odaklanması ve Ay’a yönelik projeleri küçümsemesi, Artemis’in zamanla tamamen rafa kalkmasına yol açabilir. Bu durum, NASA’nın ve ABD’nin uzay araştırmalarındaki stratejik hedeflerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.

Hacettepe Kariyer Fuarı 27-28 Şubat’ta sizlerle!

0

Türkiye’nin en büyük üniversite kariyer fuarı ünvanına sahip Hacettepe Kariyer Fuarı, 27-28 Şubat 2025 tarihlerinde Hacettepe Üniversitesi Beytepe Yerleşkesi’nde yer alan Tunçalp Özgen Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. 

Hacettepe Üniversitesi Kariyer Merkezi ve okulun 7 öğrenci topluluğunun iş birliğiyle düzenlenen fuar, farklı sektörlerden firmalar ile üniversite öğrencilerini bir araya getirme amacı taşıyor. Staj ve iş imkanlarından yararlanabilmek için şirketlerle bire bir temas fırsatını yakalayabileceğiniz fuarda, birçok sektörden sayısı 200’e yakın firma konuk edilecek.

Katılımcı firma sayısı ve her geçen yıl artan ziyaretçi kitlesiyle dikkat çeken etkinliğin bu yılki konsepti ise “Teknoloji ve İnovasyon” olarak belirlendi. 150’den fazla firmanın standının yanı sıra fuarın temasına uygun konuşmacıların sahne alacağı ana salon oturumları ile iki gün boyunca birçok firmanın düzenleyeceği workshop, mülakat simülasyonu, vaka analizi vb. içerikteki interaktif oturumlar, tamamen ücretsiz bir şekilde öğrencilerle buluşturulacak. 

İlham veren oturumları, interaktif salon etkinlikleri ve onlarca sektörden yüzlerce başarılı firmaya ev sahipliği yapacak Hacettepe Kariyer Fuarı’nın tüm ayrıntılarına ulaşmak ve kayıt oluşturabilmek için Play Store / iOS aracılığıyla HU Kariyer Fuarı mobil uygulamasını indirebilir ya da @huksf sosyal medya hesaplarını takip edebilirsiniz. 

(Fuar, Hacettepe Üniversitesi dışından katılımcılara açık ve ücretsizdir.)

Yapay zekanın maliyeti, her yıl 10 kat düşecek!

OpenAI CEO’su Sam Altman, kişisel blogunda yapay zekanın geleceği hakkında paylaştığı yazıda, yapay zeka kullanım maliyetinin her yıl 10 kat azalacağını ve bunun teknolojiye olan ilgiyi daha da artıracağını belirtti. Altman, 2023’te GPT-4’ün token maliyeti ile 2024’te GPT-4o’nun token maliyetinin karşılaştırıldığında, bu süreçte maliyetlerin 150 kat düştüğünü vurgulayarak, her yıl benzer bir trendin devam edeceğini öngörüyor. Ona göre yapay zeka sistemlerinin geliştirilmesi için ayrılan kaynaklar arttıkça, performans da sürekli olarak iyileşmeye devam edecek.

Yapay zekanın maliyeti, her yıl 10 kat azalıyor

Altman, yapay zeka gelişiminin belirli bir noktada yavaşlayacağına dair iddialara karşı çıkarak, ölçeklendirme yasasının büyük ölçeklerde bile geçerli olduğunu savunuyor. Yani, ne kadar fazla yatırım yapılırsa o kadar yüksek performans elde edileceğini ve bu yatırım-getiri ilişkisinin belirli bir noktadan sonra durmayacağını belirtiyor. Ancak bu açıklamaların zamanlaması dikkat çekici.

Zira bir yanda Çin merkezli Deepseek gibi şirketlerin OpenAI’ın en güçlü yapay zekalarıyla rekabet edebilir hale gelmesi, diğer yanda eğitilebilecek veri miktarının sınırına yaklaşıldığına dair tartışmalar sürerken, yapay zekanın büyüme potansiyeli hakkında bazı soru işaretleri ortaya çıkmış durumda.

Bu gelişmelere rağmen, ABD, Avrupa ve Çin yapay zeka alanına dev yatırımlar yapmaya devam ediyor. Sadece bu hafta içinde 400 milyar doların üzerinde yeni yapay zeka yatırımı açıklandı. ABD hükümeti Donald Trump’ın desteklediği 500 milyar dolarlık Stargate Projesi’ne fon ayırırken, Fransa 110 milyar dolarlık bir yapay zeka yatırımını duyurdu. Devletlerin giderek daha fazla bu alana yatırım yapması, özel sektör yatırımlarının yanında kamusal fonların da yapay zekanın geleceğini şekillendirdiğini gösteriyor. Bu bağlamda, Sam Altman gibi sektör liderlerinin, yapay zekanın sürdürülebilir bir büyüme potansiyeline sahip olduğunu vurgulayarak yatırımcıları ikna etmesi büyük önem taşıyor.

Galli yazılımcı, Bitcoin serveti için çöplüğü satın alacak!

Bitcoin dünyasının en ilginç kayıp hikayelerinden biri olan James Howells’in çöplüğe atılan servetiyle ilgili yeni bir gelişme yaşandı. 2013 yılında yanlışlıkla çöpe attığı ve içinde şu anda 750 milyon dolardan fazla Bitcoin bulunan sabit diskinin peşini bırakmayan Galli yazılımcı, kazı izni alamayınca şimdi çöplüğü tamamen satın almayı düşünüyor.

Galli yazılımcı, Bitcoin serveti için çöplüğü satın almak istiyor

Daha önce Newport Belediyesi’ne karşı açtığı davada, ya kazı yapmasına izin verilmesini ya da 607 milyon dolarlık tazminat ödenmesini talep eden Howells’in davası, mahkeme tarafından reddedilmişti. Yargıç, davanın başarı şansı olmadığını belirterek, Howells’in iddialarını makul gerekçelere dayandıramadığını ifade etmişti.

Galli yazılımcı, Bitcoin serveti için çöplüğü satın almak istiyor.

Ancak bu karar Howells’in umudunu kırmadı. Newport Belediyesi’nin 2025-2026 mali yılında çöplüğü kapatmayı ve bir kısmını güneş enerjisi çiftliğine dönüştürmeyi planladığını öğrenen mühendis, yeni bir strateji geliştirdi. Kapanma sürecine giren alanı belediyeden satın almak için yatırım ortaklarıyla birlikte teklif sunmayı düşündüğünü açıkladı. Howells, çöp sahasının zaten kapatılması planlanırken kendisine kazı izni verilmemesine şaşırdığını belirtirken, yıllardır kayıp servetini geri almak için mücadele ettiğini söyledi.

Çöp sahası 1.4 milyon tondan fazla atık barındırsa da Howells, sürücünün bulunduğu alanı 100.000 tonluk bir bölgeye kadar daralttığını iddia ediyor. Ancak bu bile büyük bir lojistik operasyon gerektiriyor. Bitcoin’in değerinin 2026’ya kadar 1.2 milyar dolara ulaşabileceğini öngören Howells, çöplüğü satın alma planının gerçekleşmesi halinde eşi benzeri görülmemiş bir kurtarma operasyonuna imza atacağını düşünüyor. Kazı izni almaktan vazgeçip tüm alanı satın alma girişimi, yıllardır süren bu hikayeyi tamamen farklı bir noktaya taşıyabilir.

DeepSeek iOS uygulamasında güvenlik açığı bulundu!

DeepSeek, Çin merkezli bir yapay zeka uygulaması olup, son zamanlarda iOS sürümünde ciddi güvenlik sorunlarıyla gündeme geldi. DeepSeek’in güvenlik açığı, kullanıcı verilerinin uygun şifreleme olmadan, ByteDance tarafından kontrol edilen sunuculara gönderilmesiyle ilgilidir. Siber güvenlik uzmanları, uygulamanın kişisel verileri güvenli bir şekilde iletmeyerek, kullanıcıların bilgilerini riske attığını tespit etti. Uzmanlara göre, bu durum, verilerin potansiyel olarak üçüncü şahıslar tarafından ele geçirilmesine yol açabilecek bir güvenlik açığı oluşturuyor.

DeepSeek iOS uygulamasında güvenlik açığı tespit edildi

DeepSeek, eski ve güvenilmez bir şifreleme protokolü olan 3DES’yi kullanıyor. Bu şifreleme yöntemi 2016 yılında artık güvenli kabul edilmediği için kırılabilir olarak değerlendirilmektedir. Uygulama, şifreleme konusunda bu zayıf yöntemi kullanarak, kullanıcıların hassas verilerini, internet üzerinden şifrelenmeden ve güvensiz bir şekilde iletmektedir. Uzmanlar, bu güvenlik açığının, kişisel bilgilerin çevrimiçi saldırılara ve kötü niyetli üçüncü şahıslara karşı savunmasız hale gelmesine neden olduğunu belirtiyor.

Bunun yanı sıra, DeepSeek’in kullanıcı verilerini nasıl sakladığına dair endişeler de ortaya çıkmış durumda. Uygulamanın, cihazlardan ve kullanıcılardan topladığı bilgileri güvensiz bir şekilde sakladığı, bunları şifrelemeden depoladığı ve bu verileri, TikTok’un sahibi olan Çinli teknoloji devi ByteDance tarafından kontrol edilen sunuculara gönderdiği tespit edilmiştir. ByteDance, kullanıcı verilerine dair dünya çapında şüphelerle karşılaşan bir şirket olduğu için, bu durum, özellikle veri güvenliği ve gizlilik endişelerini artırmıştır.

Uygulama ayrıca, yalnızca verilerin şifrelenmeden gönderilmesiyle değil, aynı zamanda çok geniş bir kullanıcı verisi toplama yöntemiyle de eleştirilmektedir. DeepSeek, kullanıcıların konum bilgileri, cihaz bilgileri ve diğer kişisel verilerini topluyor ve bu verileri ByteDance’ın sunucularına iletmekte kullanıyor. Bu da, kullanıcıların mahremiyetinin ihlal edilmesine yol açabilecek bir durumdur.

Bu güvenlik açıkları, sadece siber güvenlik uzmanlarını değil, dünya çapında pek çok hükümet kurumunu da alarma geçirmiştir. Özellikle ABD Donanması ve NASA gibi önemli kurumlar, çalışanlarını DeepSeek uygulamasını kullanmamaları konusunda uyarırken, Avrupa ve Asya’dan bazı ülkeler, uygulamanın yasaklanması kararını almıştır. İtalya, Tayvan gibi ülkeler, DeepSeek’in veri güvenliği endişeleri nedeniyle uygulamanın kullanımını yasaklama yoluna gitmiştir. Bu durum, uygulamanın küresel çapta güvenlik açısından büyük bir tehdit oluşturduğunu ve kullanıcıların, kişisel verilerini korumak için çok dikkatli olmaları gerektiğini ortaya koyuyor.

Sonuç olarak, DeepSeek iOS uygulamasındaki güvenlik açıkları, kişisel verilerin korunmasında ciddi riskler oluşturuyor ve bu uygulamanın kullanıcıları, potansiyel veri ihlallerine karşı savunmasız durumda. Uzmanlar, bu tür uygulamaları kullanırken dikkatli olunması ve kişisel verilerin güvenliği için gerekli önlemlerin alınması gerektiği konusunda kullanıcıları uyarıyor.

Tesla’nın Avrupa pazarındaki satışları çakıldı! Peki neden?

Tesla’nın Avrupa’daki satışları 2025 yılının Ocak ayında büyük bir düşüş yaşayarak dikkat çekici bir gerileme kaydetti. Satışların geçen yılın aynı dönemine kıyasla yaklaşık %50 oranında azalması, otomobil sektöründe büyük yankı uyandırırken, bu durumun arkasındaki nedenler üzerine çeşitli spekülasyonlar ortaya atıldı. Özellikle Elon Musk’ın son dönemde Avrupa siyasetiyle olan yakın temasları ve aşırı sağ partilere verdiği destek, Tesla’nın imajına zarar verdiği düşünülen faktörlerden biri olarak öne çıkıyor. Ancak satışlardaki gerilemenin tek nedeni bu değil.

Tesla’nın Avrupa pazarındaki satışları dibe vurdu

Avrupa pazarına bakıldığında, Tesla’nın birçok ülkede ciddi kayıplar yaşadığı görülüyor. Özellikle İspanya’da satışlar %75 gibi rekor bir düşüş yaşarken, Fransa’da %63, Almanya’da ise %59 oranında bir gerileme gözlemlendi. Birleşik Krallık gibi daha küçük düşüşlerin yaşandığı ülkelerde bile Tesla’nın eski performansına ulaşamadığı dikkat çekiyor. Avrupa genelinde Ocak 2024’te 13.706 adet satış yapan Tesla, Ocak 2025’te ise yalnızca 6.794 araç satabildi. Bu da markanın kıtadaki varlığında ciddi bir zayıflama olduğuna işaret ediyor.

Elon Musk’ın Avrupa’daki siyasi açıklamalarının Tesla algısını olumsuz yönde etkilediğine dair birçok anket yapıldı. Örneğin İsveç’te gerçekleştirilen bir çalışmada, halkın yalnızca %11’inin Tesla hakkında olumlu görüşe sahip olduğu ortaya çıktı. Bu oran, önceki anketlerde %19 seviyesindeyken ciddi bir düşüş göstermiş durumda. Aynı zamanda, Tesla hakkında olumsuz görüş belirtenlerin oranı %47’den %63’e yükselmiş durumda. Bu da markanın kamuoyundaki imajının ciddi anlamda sarsıldığını gösteriyor.

Ancak düşüşün ardında yalnızca Musk’ın açıklamaları değil, şirketin ticari dinamikleri de rol oynuyor. Tesla için yılın ilk çeyreği genellikle daha zorlu geçerken, şirketin finansal performansını artırmak adına yıl sonunda stoklarını hızla eritmesi, Ocak ayındaki satışların düşmesine sebep olabiliyor. Ancak bu durum, önceki yılın aynı dönemine göre yaşanan dramatik düşüşü tek başına açıklamaya yetmiyor. Bunun yanı sıra, tüketicilerin Tesla’nın yenilenmiş Model Y versiyonunu beklemesi de mevcut Model Y stoklarının tükenmesine ve satışların azalmasına yol açan unsurlar arasında yer alıyor.

Tüm bu faktörler bir araya geldiğinde, Tesla’nın Avrupa pazarında büyük bir darbe aldığı açıkça görülüyor. Şirketin yılın geri kalanında nasıl bir strateji izleyeceği ve bu düşüşü nasıl tersine çevireceği ise merak konusu. Ancak şu an için Avrupa’daki satışların Tesla açısından pek de iç açıcı olmadığı kesin.

Apple, iPhone ve iPad’deki önemli güvenlik açığını kapattı!

0

Apple, iPhone ve iPad kullanıcılarını etkileyen kritik bir güvenlik açığını gidermek için iOS 18.3.1 ve iPadOS 18.3.1 güncellemelerini yayınladı. Şirket, söz konusu açığın son derece sofistike bir saldırı kapsamında belirli hedeflere yönelik olarak kullanılmış olabileceğini belirtti. Ancak Apple, “belirli hedef” ifadesiyle tam olarak kimleri kastettiği konusunda detay vermedi. Apple’ın güvenlik notlarına göre bu açık, cihazlar kilitliyken Kısıtlı USB Modu’nu devre dışı bırakmaya izin veriyordu.

Apple, iPhone ve iPad’deki büyük güvenlik açığını giderdi

Kısıtlı USB Modu, Apple tarafından 2018 yılında tanıtılmış ve iPhone veya iPad’in uzun süre kilidi açılmadığında USB bağlantısı üzerinden veri aktarımını engelleyen bir güvenlik önlemi olarak geliştirilmişti. Geçtiğimiz yıl eklenen başka bir güvenlik katmanı ile de cihazın 72 saat içinde açılmaması durumunda otomatik olarak yeniden başlatılması sağlanıyordu.

Siber güvenlik personelleri

Ancak, iOS 18.3.1 güncellemesiyle düzeltilen bu açık sayesinde saldırganların fiziksel olarak bir Apple cihazına erişmesi halinde USB bağlantısı üzerinden verilere ulaşabildiği belirtiliyor. Özellikle Cellebrite ve GrayKey gibi adli bilişim analiz araçlarının bu güvenlik açığını kötüye kullanmış olabileceği düşünülüyor. Bu tür araçlar, genellikle güvenlik güçleri veya kötü niyetli aktörler tarafından iPhone’ların kilidini açmak ve içindeki verilere erişmek için kullanılıyor.

Açığın tespit edilmesi, Toronto Üniversitesi bünyesindeki Citizen Lab tarafından gerçekleştirildi. Citizen Lab’den kıdemli araştırmacı Bill Marczak, konuyla ilgili daha fazla yorum yapmaktan kaçınırken, Apple henüz resmi bir açıklama yapmadı. Saldırının kimler tarafından gerçekleştirildiği veya kimleri hedef aldığı şu an için belirsizliğini koruyor. Ancak geçmişte benzer araçların gazetecilere, aktivistlere ve sivil toplum temsilcilerine yönelik olarak kullanıldığı belgelenmişti. Apple, bu tür güvenlik açıklarını kapatmak adına sürekli olarak iOS ve iPadOS için güncellemeler yayınlıyor. Ancak, sofistike saldırılarda kullanılan bu tür açıkların tespit edilmesi ve düzeltilmesi, kullanıcı gizliliğini koruma adına büyük önem taşıyor.

750 milyon dolarlık Bitcoin çöpe gitti! Çöplüğü satın alacak

0

Bir İngiliz yazılımcının 12 yıldır süren inanılmaz mücadelesi, adeta bir film senaryosunu andırıyor. James Howells, yanlışlıkla bir çöplüğe attığı 7.500 Bitcoin’in bulunduğu hard diski geri almak için büyük bir savaşa girmiş durumda. Günümüz değeriyle 750 milyon dolarlık Bitcoin’i kurtarmak için en son Galler’deki çöplüğün tamamını satın almayı teklif etti. Ayrıntılar haberimizde…

750 milyon dolarlık Bitcoin çöplüğe gömüldü: 12 yıldır mücadele ediyor

Aslında James Howells, 2009 yılında Bitcoin madenciliği yapmaya başladığında, Bitcoin’in değeri neredeyse sıfırdı. Ancak yıllar içinde kripto para piyasası patladı ve Howells’ın rastgele çöpe attığı hard disk, bir servete dönüştü. Ne yazık ki, disk şu anda 15.000 ton çöp yığınının altında, yaklaşık 25.000 metreküp atığın içinde gömülü durumda. Yetkililer, bu kadar uzun süredir gömülü olan bir diskin verilerinin geri kazanılmasının imkansız olabileceğini söylüyor.

Belediye engel oluyor: Çevresel risk ve güvenlik kaygıları var

Howells, 2017’de ilk kez çöplükte kazı yapmak için izin istedi ancak “güvenlik riski” ve “define avcılarını cezbetme ihtimali” nedeniyle reddedildi. 2021’de ise, geri alacağı Bitcoin’in %25’ini belediyeye bağışlama teklifi de kabul edilmedi.

Daha da ileri giderek, Boston Dynamics robotlarını kullanarak hassas kazı yapmayı önerdi ama bu plan da reddedildi. En son çare olarak, çöplüğü tamamen satın almak istediğini açıkladı. Ancak Newport Belediyesi, çevresel riskler ve maliyetin çok yüksek olması nedeniyle bu öneriyi de reddetti.

Acaba, bunca zaman çöp altında kalan bir hard disk hala çalışır mı belli değil. Depolama uzmanlarına göre, eğer disk aşırı neme ve fiziksel baskıya maruz kaldıysa, veri kurtarma ihtimali çok düşük. Ancak, disk plakasının zarar görmemesi halinde özel laboratuvarlarda kurtarılma ihtimali var.

James Howells’ın pes etmeye niyeti yok. Ancak yasal engeller ve teknik zorluklar, onu giderek daha karmaşık bir çıkmaza sokmuş durumda. Peki, siz böyle bir durumda ne yapardınız? 750 milyon dolar için 12 yıl mücadele etmek sizce mantıklı mı? Görüşlerinizi aşağıdaki yorumlar kısmına yazabilirsiniz…

Sam Altman, Stargate’in Avrupa’da hayata geçmesini istiyor!

OpenAI CEO’su Sam Altman, Berlin Teknik Üniversitesi’nde katıldığı bir panelde, şirketinin Amerika Birleşik Devletleri’nde başlatılan devasa yapay zeka veri merkezi projelerinden biri olan Stargate’i Avrupa’ya taşımayı düşündüğünü açıkladı. Altman, Avrupa’da böyle bir altyapının kurulmasına sıcak baktıklarını ve bu konuda adım atmayı çok istediklerini belirtti. Altman, Stargate Europe’un kurulmasının OpenAI için büyük bir fırsat olduğunu ifade ederken, Avrupa’daki yapay zeka gelişimini desteklemek adına bu tür projelere önem verdiklerini vurguladı. “Stargate Europe’u çok severiz,” diyerek Avrupa’da bu projeyi gerçekleştirmeyi arzu ettiklerini söyledi.

Sam Altman, Stargate’in Avrupa’da faaliyete geçmesini hedefliyor

Stargate projesi, ABD Başkanı Donald Trump’ın öncülüğünde başlatılan ve OpenAI, SoftBank, Oracle gibi büyük teknoloji devlerinin desteklediği bir girişim olarak dikkat çekiyor. Bu projenin ana hedefi, önümüzdeki beş yıl içinde yapay zeka altyapısına toplamda 500 milyar dolara kadar yatırım yapmaktır. Bu yatırım, devasa yapay zeka veri merkezlerinin inşa edilmesini öngörüyor. Verilen bilgilere göre, bu merkezler yapay zeka alanındaki büyük gelişmeleri hızlandırmak amacıyla oluşturulacak ve altyapı büyük bir veri işleme kapasitesine sahip olacak.

Altman, Avrupa’nın yapay zeka alanında geri kalmaması gerektiği konusunda uyarılarda bulundu. Avrupa’nın bu alanda hızlı bir şekilde yatırım yaparak teknolojiyi geliştirmesi gerektiğini belirten Altman, “Yardıma ihtiyacımız var” şeklinde bir çağrıda bulundu. Ayrıca, OpenAI olarak Avrupa’da faaliyet gösterme amacının sadece büyük yatırımlar yapmak değil, aynı zamanda yerel ekonomilere ve iş gücüne katkıda bulunmak olduğunu söyledi. Sam Altman, Avrupa Birliği’ndeki yapay zeka düzenlemelerine tamamen uyacaklarını ve AB’nin belirlediği kurallara sadık kalacaklarını belirterek, Avrupa ile uyumlu bir şekilde çalışacaklarını ifade etti.

Bu genişleme planları çerçevesinde, OpenAI’nin Almanya’nın Münih şehrinde yeni bir ofis açacağı da duyuruldu. OpenAI, daha önce Avrupa’da Dublin ve Londra’da ofisler açmıştı. 2024 yılı için Paris ve Brüksel’de de yeni ofislerin açılacağı açıklandı. Altman, Almanya’daki ofisin açılmasının OpenAI’nin misyonuna nasıl katkı sağlayacağını ve daha fazla insan, işletme ve kurumun yapay zeka teknolojilerinden nasıl faydalanabileceğini detaylandırarak vurguladı.

Bunların yanı sıra, Altman önümüzdeki hafta Paris’te düzenlenecek olan büyük bir yapay zeka zirvesine katılacak. Bu zirveye Avrupa’nın önde gelen devlet başkanları ve hükümet yetkililerinin katılması bekleniyor. Zirvede, Avrupa’nın yapay zeka politikaları, sektördeki gelişmeler ve gelecekte atılacak adımlar hakkında önemli tartışmalar yapılması bekleniyor. Altman’ın katılımı, OpenAI’nin Avrupa’daki stratejik hedeflerinin bir parçası olarak değerlendiriliyor ve şirketin küresel çapta yapay zeka altyapısını güçlendirme çabalarını destekleyecek bir adım olarak görülüyor.

Bu yapay zeka modeli, eski videoların kalitesini artırıyor!

0

Topaz Labs, eski ve düşük çözünürlüklü videoların kalitesini artırmak amacıyla geliştirdiği yeni yapay zeka modelini tanıttı. Şirket, “Project Starlight” adı verilen bu modelin video restorasyonu için tasarlanmış difüzyon temelli ilk yapay zeka modeli olduğunu belirtiyor. Model, 6 milyardan fazla parametreye sahip ve Nvidia donanımında çalışıyor. Bu, onu önemli ölçüde güçlü kılıyor çünkü kıyaslama yapmak gerekirse, OpenAI’nin GPT-4 büyük dil modeli 8 milyar parametre gerektiriyor.

Bu yapay zeka modeli, eski videoların kalitesini iyileştiriyor

Difüzyon temelli yapay zeka, önce yüksek kaliteli bir görüntüye gürültü ekleyerek nasıl bozulduğunu öğreniyor ve daha sonra ters bir işlemle bu bozulmuş görüntüden orijinal haline yakın bir çözünürlük elde etmeye çalışıyor. Project Starlight, gürültü giderme, bulanıklık azaltma, çözünürlük artırma ve kenar yumuşatma gibi işlemleri otomatik olarak gerçekleştiriyor. Aynı zamanda video karelerini geliştirebilir, böylece video üzerinde hareket bozulmaları ya da tutarsızlıklar olmadan yüksek kaliteli restorasyon yapılabiliyor.

Modelin örnek videolarda gösterdiği performans genel olarak etkileyici. Özellikle astronotlu ve kırmızı papağanlı kliplerde yüksek kaliteli sonuçlar elde edilirken, boks maçı sahnesindeki detaylar beklentilerin biraz gerisinde kalmış. Bu durum, eski yapay zeka video üretim modellerinde görülen bulanıklık sorunlarına benziyor.

Topaz Labs, Project Starlight’ın 10 saniyeye kadar olan videoları ücretsiz olarak restore edilebileceğini duyurdu. 5 dakikaya kadar olan videolar ise 1080p çözünürlükte işlenebilecek, ancak bu işlem için kredi kullanılacak. Kurumsal sürüm, daha uzun videolar ve yüksek çözünürlüklü çıktılar için uygun olacak. Bu model, profesyonel video restorasyon yazılımlarının yaptığı işleri otomatikleştirerek video içeriklerini önemli ölçüde iyileştirebilecek bir araç olarak öne çıkıyor.

Yapay zeka girişimi SSI, 20 milyar dolar değerlemeyle yatırım arıyor!

OpenAI‘ın kurucu ortağı ve eski baş bilim insanı Ilya Sutskever tarafından kurulan Safe Superintelligence (SSI), şu anda yatırımcıların ilgisini çeken ve hızla büyüyen bir yapay zeka girişimi olarak dikkatleri üzerine çekiyor. SSI, en az 20 milyar dolar değerleme ile yeni bir yatırım turuna hazırlanıyor. Bu, geçtiğimiz yıl Eylül ayında 5 milyar dolar üzerinden yatırım alan şirketin değerinin dört katına çıkması anlamına geliyor. O dönemde Sequoia Capital, Andreessen Horowitz ve DST Global gibi büyük yatırımcılar, şirketin büyümesine toplamda 1 milyar dolar fon sağlamıştı.

Yapay zeka girişimi SSI, 20 milyar dolar değerlemeyle yatırım almayı hedefliyor

SSI, henüz gelir elde etmese de, insanlardan daha akıllı ancak insan çıkarlarına uygun bir “güvenli süper zeka” geliştirmeyi hedefliyor. Şirketin stratejisi hakkında çok fazla bilgi olmasa da, Ilya Sutskever’in yapay zeka dünyasında kazandığı itibarı ve radikal yaklaşımı, yatırımcıların ilgisini çekmeye devam ediyor.

Yapay zeka girişimi SSI, 20 milyar dolar değerlemeyle yatırım almayı hedefliyor.

Sutskever, OpenAI’de ölçeklendirme stratejisinin öncülerinden biri olarak tanınıyor ve bu strateji, yapay zeka sistemlerinin büyük veri ve işlem gücü kullanılarak geliştirilmesini içeriyordu. Bu vizyon, ChatGPT gibi önemli üretken yapay zeka sistemlerinin doğuşuna yol açmıştı.

SSI, OpenAI’den farklı olarak, ticari baskılardan uzak bir şekilde gelişmeyi ve kısa vadeli kazançlara odaklanmamayı prensip edinmiş. Bu, SSI’ın daha uzun vadeli bir perspektifle hareket ettiğini gösteriyor. OpenAI ise ChatGPT’nin popülerliğinden sonra ticari ürünlere yönelmiş ve 2024 yılı itibarıyla yaklaşık 4 milyar dolar gelir elde etmişti. SSI’ın geliştirdiği teknolojiler ve araştırma yönü hakkında çok az bilgi bulunuyor, ancak Sutskever, ekibinin tamamen yeni bir araştırma rotası izlediğini belirtiyor ve “tırmanılması gereken yeni bir dağa” odaklandıklarını ifade ediyor. SSI’nın bu gizemli yükselişi, yapay zeka dünyasında büyük bir merak uyandırıyor.

Arm, Qualcomm’a karşı davasından vazgeçiyor!

0

Arm ile Qualcomm arasındaki uzun süredir devam eden hukuki mücadele, son olarak Arm’ın Qualcomm’a yönelik başlattığı davadan vazgeçmesiyle sona erdi. Bu gelişme, 2022’de başlayan ve çip tasarımı sektöründe büyük yankı uyandıran bir dava sürecinin önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Arm, Qualcomm’un kritik Mimari Lisans Anlaşması’nı (ALA) feshetme girişiminden resmen geri adım attı ve bu sayede Qualcomm, Arm tabanlı çip üretmeye devam etme hakkına sahip oldu.

Arm, Qualcomm’a karşı davasından resmen vazgeçti

Qualcomm, 2022 yılında Apple’ın eski mühendisleri tarafından kurulan Nuvia çip tasarım şirketini satın almıştı. Nuvia, Arm ile özel bir lisans anlaşması yapmış ve Arm uyumlu CPU çekirdekleri tasarlamıştı. Qualcomm ise, Nuvia’nın tasarımlarını gelecekteki Snapdragon yonga setlerine entegre etmeyi planladı.

Arm, Qualcomm’a karşı davasından resmen vazgeçti.

Ancak Arm, Nuvia’nın tasarımlarını kullanabilmesi için Qualcomm’un önceden onay alması gerektiğini savunarak, bu durumu lisans ihlali olarak değerlendirdi. Bunun üzerine Arm, Qualcomm’a karşı dava açtı ve lisans anlaşmasının iptal edilmesini talep etti. Aynı zamanda Nuvia’nın CPU tasarımlarının da imha edilmesini istedi.

2023 yılında görülen davada jüri, büyük ölçüde Qualcomm lehine karar verdi. Ancak bazı kritik konularda fikir birliğine varılmadığı için davanın bazı bölümleri hâlâ belirsizliğini koruyor. Sonuç olarak, Qualcomm’un Arm tabanlı çip üretimi, Snapdragon X CPU serisi ve Snapdragon 8 Elite işlemcileri gibi önemli ürünlerini üretmeye devam etmesi mümkün oldu. Arm’ın dava sürecinden geri adım atması, Qualcomm’un bu ürünlerdeki üretim sürecini sekteye uğratmadan sürdürebilmesine olanak tanıdı.

Teknoloji devleri, yapay zeka için milyarlarca dolar ayıracak!

Teknoloji devleri arasındaki yapay zeka yarışı, 2025 yılı için açıklanan dev yatırımlar ile hız kazanıyor. ABD merkezli büyük şirketler, bu alandaki harcamalarını 320 milyar doları aşacak şekilde artırmayı planlıyor. Amazon, Google, Microsoft ve Meta gibi teknoloji devleri, yapay zeka altyapılarına yönelik tarihi yatırım planlarını duyurdu. Amazon, 2025 için 100 milyar dolardan fazla bir bütçe ayırmayı hedefliyor ve bu harcamaların büyük kısmı, Amazon Web Services (AWS) bulut altyapısını genişletmek için kullanılacak.

Teknoloji devleri, yapay zeka için milyarlarca dolar yatırım planlıyor

Google, yapay zeka alanındaki liderliğini pekiştirmek amacıyla 75 milyar dolar yatırım yapmayı planlarken, Microsoft da Azure platformunu genişleterek 80 milyar dolar ayırmayı hedefliyor. Meta ise, AI için 2024’te 40 milyar dolarlık harcama yapmış ve 2025’te bu rakamı 65 milyar dolara çıkarmayı planlıyor.

Teknoloji devleri, yapay zeka için milyarlarca dolar yatırım planlıyor.

Bu büyük yatırımların yanı sıra, DeepSeek gibi daha düşük maliyetlerle benzer AI çözümleri geliştiren rakiplerin ortaya çıkması, teknoloji devlerinin stratejilerini etkilemiş durumda. DeepSeek, daha az maliyetle benzer AI yetenekleri sunduğunu iddia etse de, büyük şirketler kendi yatırımlarına devam ediyor ve AI çipleri, veri merkezleri ve gelişmiş AI modellerine yatırım yapmayı sürdürüyor. Ayrıca, OpenAI CEO’su Sam Altman’ın SoftBank ve Oracle ile birlikte Stargate adlı bir AI altyapısına 100 milyar dolar yatırım yapmayı planladığı, bu tutarın zamanla 500 milyar dolara çıkabileceği belirtiliyor.

Yapay zeka alanındaki bu gelişmeler, batıda ABD’nin öncülüğünde yoğunlaşırken, Çin de bu alanda ciddi yatırımlar yapmaya devam ediyor. Ancak Çinli firmaların devletle olan ilişkileri ve devletin sunduğu büyük teşvikler, harcamaların boyutlarını daha zor takip edilebilir kılıyor. ABD ve Çin arasındaki bu yatırımlar, adeta bir yapay zeka soğuk savaşına dönüşmüş durumda.