Techinside Google News
Ana Sayfa Blog Sayfa 68

Veri merkezleri alarm veriyor!

Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) yeni raporunu yayımladı. Rapora göre veri merkezleri dünya genelindeki enerji tüketiminin yüzde 8’ini tek başına üstleniyor. Uzmanlar, bu oranın 2030’a kadar iki katına çıkabileceğini söylüyor.

Dünya enerji tüketiminin yüzde 8’ini veri merkezleri harcıyor

Veri merkezleri, internetin çalışmasını sağlarken devasa enerji kullanıyor. Her video izleme, her yapay zeka sorgusu, her sosyal medya etkileşimi bu merkezlerde işlem görüyor. Ancak artık bu görünmez güç, dünyanın enerji krizine katkı sağlıyor.

Rapor, enerji tüketimi artışının en büyük sebebini yapay zeka ve büyük veri işleme olarak tanımlıyor. Özellikle ChatGPT benzeri sohbet botları ve büyük dil modelleri, geleneksel sistemlerden daha fazla işlem gücü gerektiriyor. Bu da enerji harcamasını katlıyor.

Bazı ülkeler, bu hızlı artıştan endişe duyuyor. Özellikle Avrupa’daki veri merkezleri, sürdürülebilirlik kriterlerini karşılayamayan operasyonları nedeniyle kapatılma riskiyle karşı karşıya. Hollanda, İrlanda ve Almanya gibi ülkeler, yeni veri merkezi izinlerini sınırlamaya başladı.

ITU, veri merkezleri için acil çözüm çağrısında bulundu:

  • Yenilenebilir enerji kullanımını artırın.
  • Verimlilik odaklı mimarilere geçin.
  • Sıcak hava salınımını kontrol altına alın.

Ayrıca rapor, veri merkezlerinin soğutma sistemleri yüzünden su tüketimini de artırdığını vurguladı. Özellikle sıcak bölgelerde kurulan veri merkezleri, milyonlarca litre temiz suyu işlemci soğutmak için harcıyor. Bu durum, iklim krizini derinleştiren etmenler arasında sayılıyor.

Teknoloji devleri, artan baskıya rağmen veri merkezlerini genişletmeye devam ediyor. Microsoft, Amazon ve Google gibi şirketler, 2025’e kadar yüzlerce yeni tesis açmayı planlıyor.

Bu büyüme trendi devam ederse, uzmanlar dijitalleşmenin çevreye verdiği zararın görmezden gelinemeyeceğini söylüyor. Kullanıcılar da artık dijital hizmetlerin arka planında neler olduğunu sorgulamaya başladı. “İnterneti kullanırken kaç watt harcıyorum?” sorusu giderek yaygınlaşıyor.

Veri merkezleri, dijital çağın altyapısı olmanın ötesine geçerek küresel enerji politikalarının baş aktörü haline geliyor.

BADBOX 2 Botnet Milyonlarca Cihazı Ele Geçiriyor!

FBI, IoT cihazlarını hedef alan yeni bir siber tehdidi kamuoyuyla paylaştı. BADBOX 2 isimli bu gelişmiş botnet, özellikle Çin merkezli üreticilerden gelen ucuz cihazlar üzerinden yayılıyor. Güvenlik uzmanları, dünyada milyonlarca akıllı cihazın kontrol altına alınmış olabileceğini belirtiyor.

FBI, önceden kötü amaçlı yazılımla yüklenmiş cihazların özellikle ABD’deki bireyleri ve kurumları tehdit ettiğini vurguladı. BADBOX 2, piyasaya “normal” olarak sürülen birçok medya oynatıcı, tablet ve akıllı cihazda gizli biçimde yer alıyor. Kullanıcılar cihazları kurduklarında, fark etmeden botnet ağına bağlanıyor.

BADBOX 2 ağ bilgilerini çalıyor ve sisteme dışarıdan erişim sağlıyor

Kötü amaçlı yazılım, kurulu cihazlardan ağ bilgilerini çalıyor, sisteme dışarıdan erişim sağlıyor ve kötü amaçlı trafik yaratıyor. Siber saldırganlar, bu cihazları kullanarak DDoS saldırıları, spam e-posta yayma, kimlik avı girişimleri ve hatta gizli kamera erişimi sağlıyor.

BADBOX 2’nin arkasındaki siber çete, cihaz üreticileriyle bağlantı kurmadan, tedarik zincirine sızarak bu yazılımları yerleştiriyor. FBI, bu yapının büyük ihtimalle Çin merkezli aktörler tarafından yönetildiğini düşünüyor. Uzmanlar, ucuz cihazların tercih edilmesinin hem ekonomik hem de güvenlik açısından ciddi bir risk oluşturduğunu söylüyor.

FBI yetkilileri, vatandaşlara ve kurumlara şu uyarılarda bulundu:

  • Tanınmamış üreticilerden gelen cihazları kullanmayın.
  • Cihazların firmware’lerini düzenli olarak güncelleyin.
  • Wi-Fi ağına bağlı tüm cihazların güvenliğini test edin.
  • Şüpheli davranışlar gösteren cihazları ağdan çıkarın.

Ayrıca FBI, üreticilerin tedarik zincirlerini denetlemelerini, yazılım güvenliği testlerini sıklaştırmalarını ve donanım içi güvenlik denetimlerini zorunlu hale getirmelerini istedi.

BADBOX 2 tehdidi, akıllı ev cihazlarının güvenliği konusunu yeniden gündeme taşıdı. Kullanıcıların sadece özelliklere değil, güvenlik sertifikalarına da dikkat etmesi gerekiyor. Güvenlik firmaları, bu botnet’in büyümeye devam ettiğini, hatta yeni varyantlar geliştirilmiş olabileceğini bildiriyor.

Bu gelişme, bir kez daha “ucuz cihaz” alırken ödenen gerçek bedelin veri güvenliği olabileceğini kanıtlıyor.

Meta Scale AI’ye milyarlarca dolar yatırım yapabilir!

Meta, yapay zekâ rekabetinde vites yükseltti. Şirket, yapay zekâ veri etiketleme devi Scale AI ile masaya oturdu. Görüşmelerin hedefi net: Milyarlarca dolarlık dev bir yatırım. Teknoloji dünyası bu hamleyi, Meta’nın OpenAI ve Google’a doğrudan cevabı olarak yorumladı.

Scale AI, yapay zekâ sistemlerinin ham maddesini sağlıyor

Scale AI, yapay zekâ model eğitimi için veri etiketleme hizmetleri sunuyor. Şirket, özellikle otonom araçlar, savunma ve büyük dil modelleri alanında kritik rol üstleniyor. OpenAI, Anthropic, Microsoft ve ABD Savunma Bakanlığı gibi dev müşterilerle çalışıyor. Bu durum, Scale AI’yi yapay zekâ ekosisteminin kalbine yerleştiriyor.

Meta’nın bu yatırımla hedeflediği şey çok net: Yapay zekâ modelleri için daha fazla ve daha kaliteli veri. Şirket, bu sayede yapay zekâ araçlarını hızla eğitip pazara sunmayı planlıyor.

Meta, veri sorununu çözmek istiyor

Meta’nın yapay zekâ projeleri, son dönemde veri eksikliği nedeniyle yavaşladı. Şirket, özellikle Instagram ve Facebook içeriklerini AI modellerinde kullanmak için hukuki engellerle karşılaştı. Bu yüzden dışarıdan güvenilir ve büyük hacimli veri sağlayabilecek firmalarla iş birliği şart hâline geldi.

Scale AI’nin CEO’su Alexandr Wang, geçen ay yaptığı açıklamada şu ifadeyi kullandı:
“Veri, modern yapay zekânın nükleer yakıtıdır. Kimin en çok verisi varsa, yarışı o kazanır.”

Google ve OpenAI ile rekabet kızışıyor

Meta, bu yatırımı yaparak yalnızca altyapı güçlendirmiyor. Aynı zamanda Google ve OpenAI gibi rakiplere karşı pozisyon alıyor. OpenAI, ChatGPT ile bireysel kullanıcıya hitap ediyor. Google, Gemini ile arama motorlarını dönüştürüyor. Meta ise Facebook, Instagram ve WhatsApp gibi ürünlerde yapay zekâyı entegre etmeye odaklanıyor.

Meta CEO’su Mark Zuckerberg, geçen ayki açıklamasında şunu söylemişti:
“Yapay zekâyı herkes için erişilebilir kılacağız. Bu bir sosyal misyon.”

Henüz anlaşma resmiyet kazanmadı. Ancak kaynaklara göre Meta, müzakerelerde ileri aşamaya geçti. Anlaşma gerçekleşirse bu, Meta’nın bugüne kadarki en büyük yapay zekâ yatırımlarından biri olacak.

ABD Başkanı Trump, siber güvenlik politikalarında radikal değişikliklere gidiyor!

Beyaz Saray tarafından yayımlanan bilgi notunda, eski ABD Başkanı Biden’ın görevinin son günlerinde imzaladığı 14144 sayılı kararname “siber güvenlik politikası içerisine sorunlu ve dikkat dağıtıcı konular yerleştirme girişimi” olarak nitelendirildi.

Trump’ın yeni kararnameyle doğrudan müdahale ettiği alanlardan biri, kamu yararına hizmetlerde kimlik doğrulamada dijital kimlik belgelerinin kabul edilmesine yönelik Biden düzenlemesi oldu. Beyaz Saray, bu uygulamanın “yasadışı göçmenlerin kamu yardımlarına usulsüz erişimini kolaylaştırabileceğini” öne sürdü ve ilgili hükmü yürürlükten kaldırdı.

Ancak bu karara yönelik eleştiriler de gecikmedi. Siyasi düşünce kuruluşu Foundation for Defense of Democracies’in Siber ve Teknoloji İnovasyonu Merkezi Kıdemli Direktörü Mark Montgomery, bu değişikliği “siber güvenlik açısından kanıtlanmış faydalar yerine, tartışmalı göçmenlik faydalarına öncelik vermek” olarak değerlendirdi.

Trump ayrıca, Biden’ın enerji altyapısının korunmasında yapay zekânın test edilmesi, AI güvenliği konusunda federal araştırmaların fonlanması ve Savunma Bakanlığı’nın yapay zekâ tabanlı güvenlik uygulamaları geliştirmesi yönündeki talimatlarını da iptal etti. Yeni kararnamede bu politikaların sansür odaklı olduğu iddia edilirken, Trump yönetimi AI stratejisinin “açık tehdit yönetimi ve güvenlik açıklarının belirlenmesine” odaklandığını belirtti.

Şifreleme ve yazılım güvenliği protokolleri de hedefte

Trump’ın kararnamesi, Biden döneminde başlatılan kuantuma dayanıklı şifreleme teknolojilerine geçiş zorunluluğunu da ortadan kaldırdı. Ayrıca federal tedarikçilerin yazılım güvenliğini belgelemesini öngören kurallar da kaldırıldı. Beyaz Saray bu uygulamaları “güvenliğe gerçek yatırım yerine sadece uyum kontrol listelerini ön plana çıkaran yüklü ve sonuçsuz süreçler” olarak tanımladı.

Daha da geriye gidilerek, Obama döneminde siber saldırılara karşı uygulamaya alınan yaptırım politikaları da yürürlükten kaldırıldı. Yeni düzenlemeye göre yaptırımlar yalnızca “yabancı kötü niyetli aktörlere” uygulanabilecek. Bu değişikliğin, “yaptırımların iç siyasi rakiplere karşı kötüye kullanılmasını önlemek” ve “seçim faaliyetlerinin bu kapsama girmediğini açıkça belirtmek” amacı taşıdığı ifade edildi.

ABD genelinde güvenlik altyapısının zayıflayabileceği endişesi hakim

Siber güvenlik uzmanları, bu geri adımların, özellikle AI ve dijital kimlik gibi yükselen teknoloji alanlarında ABD’nin güvenlik altyapısını zayıflatabileceği uyarısında bulunuyor. Federal kurumlar için güvenli yazılım ve şifreleme standartlarının kaldırılması, hassas verilerin korunmasındaki riskleri artırabilir.

Trump yönetimi bu adımları, “aşırı bürokratikleşmiş ve siyasi yönlendirmelere açık güvenlik politikalarını sadeleştirme” gerekçesiyle savunurken, eleştirmenler bu hamlelerin uzun vadede siber tehditlere karşı ülkenin daha savunmasız hale gelmesine yol açabileceğini belirtiyor.

Bu başkanlık kararnamesi yalnızca teknik bir düzenleme değil, aynı zamanda ABD’nin siber güvenlik vizyonunda köklü bir siyasi yön değişikliği anlamına geliyor.

Spektrometre organik güneş hücreleri için kullanılacak

Edinburgh Instruments, perovskit ve organik güneş hücreleri için spektroflorometreyi tanıttı. Yeni FS5 v2 Spektroflorometre, floresan spektroskopisi için bir tezgah üstü sistem olarak mevcut. İskoçya merkezli bir spektroskopi cihazı üreticisi olan Edinburgh Instruments, Spektrometre organik güneş hücreleri için yeni bir tezgah üstü sistem piyasaya sürdü. FS5 v2 Spektroflorometre, perovskit güneş hücreleri, organik PV ve kuantum nokta karakterizasyonu için uygun.

Spektrometre organik güneş hücrelerine destek verecek

Üreticiye göre Spektrometre organik güneş hücreleri için uygun konfigürasyon, görünür aralıktaki floresan spektrumları için bir foton sayma fotoçoğaltıcı tüp (PMT) dedektörü ve bir emilim dedektörünü tek bir cihazda içeriyor ve böylece birden fazla cihaza olan ihtiyacı ortadan kaldırıyor.

Işık kaynağı 150 W Xenon ark lambasıdır. Sistem kontrolü ve deneylerin otomasyonu, veri toplama ve analiz görevleri için Fluoracle yazılımı standart olarak dahil edilmiştir. FS5 v2, endüstriyel ve araştırma laboratuvarları için üretilmiştir ve spektrometre organik güneş hücrelerini, organik PV’yi ve kuantum noktalarını karakterize etmek için kullanılabilir. Edinburgh Instrument sözcüsü: “Edinburgh Instruments’ın bu alanda Türkiye, Çin, Avustralya ve Kore’yi içeren bölgelerde faaliyet gösteren bir dizi müşterisi var” dedi.

Ekipman, katı ve tozların yanı sıra diğer tipteki sıvı çözeltiler için de kullanılabilir. FS5 v2 sinyal-gürültü oranı 12.000:1 olup, “en zayıf sinyallerin bile” algılanmasını sağlar. Spektrometre organik güneş hücreleri için standart spektral kapsama uyarma aralığı < 230 nm ila 1000 nm iken, spektral kapsama emisyon aralığı 200 nm ila >870 nm’dir. Dalga boyu doğruluğu ± 0,5 nm’dir. Spektral kapsam görünürden yakın kızılötesine (NIR) kadar 2,05 μm’ye kadar uzanır.

Kompakt ünite 104 cm x 59 cm x 32 cm boyutlarında ve 65 kg ağırlığındadır. Üreticiye göre, sistemin destekleyecek şekilde yapılandırılabileceği ölçüm türlerinden bazıları sabit durum floresansı, zamana bağlı ölçümler, kuantum verimi ve fosforesanstır.

Ekipmanlar, Edinburgh Instruments’ın Kuzey ve Güney Amerika, Batı, Orta ve Doğu Avrupa, Afrika, Asya ve Avustralya’daki distribütörleri aracılığıyla temin edilebiliyor. 1971 yılında kurulan Edinburgh Instruments, fotolüminesans, Raman, UV-vis ve geçici absorpsiyon dahil olmak üzere çeşitli spektroskopi pazarları için spektroskopik sistemler tasarlar ve üretir. Spektrometre organik güneş hücreleri için geliştirilen sistemler, 1971 yılında kurulan Edinburgh Instruments tarafından fotolüminesans, Raman, UV-vis ve geçici absorpsiyon dahil olmak üzere çeşitli spektroskopi pazarları için tasarlanmakta ve üretilmektedir.

Google Ask Photos özelliğini durdurdu

0

Google, yapay zeka destekli Ask Photos arama özelliğinin kullanıma sunulmasını sessizce durdurdu. Google, geçen sonbahardan beri yavaş yavaş genişleyen Google Fotoğraflar’daki AI destekli “Ask Photos” özelliğinin kullanıma sunulmasını durduruyor. Google Fotoğraflar’ın ürün müdürü Jamie Aspinall, eleştirilere yanıt olarak X’te yazdığı bir gönderide , gecikme, kalite ve kullanıcı deneyimi olmak üzere üç faktöre atıfta bulunarak “Ask Photos” olması gereken yerde değil” diye yazdı.

Google Ask Photos neden durdu?

Deneysel özellik, Google’ın “en yetenekli” Gemini AI modelleri tarafından destekleniyor. Google’a göre, özellikle “sadece Ask Photos için kullanılan” Gemini modellerinin özel bir versiyonu. Aspinall, Google’ın bu sorunları çözerken özelliğin dağıtımını çok az sayıda duraklattığını ve yaklaşık iki hafta içinde ekibin “orijinal aramanın hızını ve hatırlanabilirliğini geri getiren” daha iyi bir sürümü yayınlayacağını söyledi.

Aynı zamanda Google, Fotoğraflar’da anahtar kelime aramasının iyileştirildiğini ve “dosya adları, kamera modelleri, açıklamalar veya fotoğraflardaki metinler” içinde tam metin eşleşmelerini bulmak için tırnak işaretleri kullanmanıza veya görsel eşleşmeleri de dahil etmek için tırnak işaretleri olmadan arama yapmanıza olanak tanıdığını duyurdu.

Google, bu özelliği geçen mayıs ayında düzenlenen I/O 2024’te duyurmuş ve bunu, Fotoğraflar uygulamanızda normalde başka bir insanın yardımcı olmak isteyeceği genel mantık sorularını sorgulamanın bir yolu olarak konumlandırmıştı. Örneğin, geçmişte çocuğunuzun doğum günü partisi için hangi temaları seçtiğinizi veya hangi milli parkları ziyaret ettiğinizi sormak gibi.

Şirket duyuruda: “Gemini’nin çok modlu yetenekleri, her fotoğrafta tam olarak ne olduğunu anlamanıza yardımcı olabilir ve gerekirse görüntüdeki metni bile okuyabilir. Daha sonra Ask Photos, yardımcı bir yanıt oluşturur ve hangi fotoğraf ve videoların iade edileceğini seçer” dedi. Google’ın, diğer teknoloji devleri ve girişimlerle hızla yoğunlaşan yapay zeka silahlanma yarışında rekabet ederken, yapay zeka destekli bir özelliğin kullanıma sunulmasını durdurması ilk kez olmuyor.

Lityum sülfür maliyeti düşecek

0

Katı hal piller için daha güvenli ve ucuz lityum sülfür artık ulaşılabilir durumda. Çığır açan düşük sıcaklıklı bir işlem, lityum kimyasallarını, katı hal pillerinin bir sonraki dalgası için kritik bir malzeme olan yüksek kaliteli lityum sülfüre dönüştürüyor. Bu adım, yıllardır pil inovasyonunu ve benimsenmesini yavaşlatan Lityum sülfür maliyeti gibi sektörün en büyük engellerinden bazılarını ele alıyor.

Lityum sülfür maliyeti için yeni gelişme

Lityum sülfür katı hal pillerinin üretimini mümkün kılıyor ancak büyük ölçekte üretimi zordu. Geleneksel yöntemler yüksek saflıkta girdiler ve aşırı ısı gerektirdiğinden, lityum sülfür maliyeti üretim süreçlerinde enerji yoğun, maliyetli ve ölçeklenmesi zor hale geliyor.

Kanadalı firmalar Standard Lithium ve Telescope Innovations tarafından geliştirilen DualPure işlemi adı verilen tescilli yöntem, 212°F (100°C) altındaki sıcaklıklarda çalışıyor. Teknik sınıf hidroksit ve karbonat da dahil olmak üzere çok çeşitli lityum hammaddelerini işleyebilir, enerji kullanımını düşürebilir, ekipman ihtiyaçlarını basitleştirebilir ve yüksek ısı yöntemlerine bağlı termal güvenlik risklerini ortadan kaldırabilir.

Telescope Innovations teknolojiyi daha da geliştirdi. Artık hem lityum karbonatı hem de lityum hidroksiti güvenilir bir şekilde pil sınıfı lityum sülfüre dönüştürebiliyor. Bu, sektöre talebin hızla arttığı bir dönemde lityum sülfür maliyeti açısından daha güvenli, daha ucuz ve daha ölçeklenebilir bir çözüm sunuyor.

İşlem, Standard Lithium’un Arkansas Demonstration Plant’inden çıkarılan lityumu kullanır. Lityum sülfürün ilk partileri test ve doğrulama için Asya ve Kuzey Amerika’daki pil üreticilerine gönderildi. Bu gönderiler, yeni işlem kullanılarak üretilen lityum sülfürün ilk müşteri değerlendirmesini işaret ediyor.

Standard Lithium Başkanı ve COO’su Dr. Andy Robinson bir basın bülteninde, “Telescope liderliğindeki bu son çalışma, Güney Arkansas’taki Smackover Oluşumu’ndan üretilen lityum kimyasallarını alıp, bunları yeni nesil pillerin ihtiyaç duyduğu hammaddelere dönüştürebildiğimizi gösteriyor,” diyerek lityum sülfür maliyeti açısından önemli bir gelişmeye işaret etti.

Katı hal pilleri, günümüzün lityum iyon hücrelerinin bir sonraki adımı olarak görülüyor. Sızıntı ve termal kaçak riskleri oluşturabilen sıvı elektrolitlere dayanan lityum iyon hücrelerinin aksine, katı hal pilleri kararlılığı artıran ve yangın tehlikelerini azaltan katı elektrolitler kullanır.

Intel destekli yapay zeka göz hastalıklarını saniyede tespit ediyor

Intel, sağlık teknolojilerinde yeni bir çığır açtı. Şirketin tanıttığı yeni nesil yapay zekâ destekli bilgisayarlar, yalnızca birkaç saniye içinde göz hastalıklarını tespit edebiliyor. Bu gelişme, özellikle erken tanının hayat kurtardığı diyabetik retinopati gibi rahatsızlıklarda devrim yaratacak.

Yeni Nesil Intel PC’ler, Gözdeki Lezyonları Işık Hızında Analiz Ediyor

Intel, bu sistemlerde yer alan yerleşik AI işlemcileriyle karmaşık analizleri anında gerçekleştirebiliyor. Geleneksel göz tarama cihazları uzun süreli işlemler gerektirirken, Intel tabanlı AI PC, saniyeler içinde retinada oluşan lezyonları tanımlayabiliyor.

Yeni sistem, Tayvan merkezli sağlık teknoloji şirketi AetherAI iş birliğiyle geliştirildi. Bu iş birliği sayesinde, Intel’in Core Ultra işlemcisiyle çalışan yapay zekâ modelleri, görüntüleri yerel olarak işliyor. Böylece veriler dışa çıkmadan analiz tamamlanıyor. Yani hem hız sağlanıyor hem de veri güvenliği maksimuma ulaşıyor.

AetherAI CEO’su açıklamasında şunları söyledi: “Intel ile geliştirdiğimiz sistem, hastaların erken teşhis oranını artıracak.” Bu yenilik sayesinde, dünyanın dört bir yanındaki hastaneler daha az ekipmanla daha çok teşhis koyabilecek.

Intel’in yapay zekâ destekli bilgisayarları sadece gözle sınırlı kalmayacak. Şirket, aynı mimariyi cilt hastalıkları, MR taramaları ve tümör analizlerinde de kullanmayı planlıyor. Yani sağlık alanında AI destekli PC’ler standarda dönüşebilir.

Uzmanlar bu gelişmeyi, hem gelişmiş ülkelerdeki sağlık sistemini dönüştürecek hem de az kaynağa sahip bölgelerde tanı olanaklarını demokratikleştirecek bir adım olarak görüyor.

Intel CEO’su yaptığı açıklamada, “Sağlıkta gecikmeye yer yok. Teknolojiyle bu süreci hızlandırıyoruz,” dedi.

Yeni sistemler önümüzdeki aylarda Avrupa ve Asya’daki pilot hastanelerde test edilecek. Başarılı sonuçlar alınırsa, 2026’da küresel çapta yaygınlaşması bekleniyor.

Uzayda keşfedilen yeni bakteri türleri, gezegenimizi tehdit ediyor olabilir!

Çinli araştırmacılar, 2023 yılında Tiangong Uzay İstasyonu’nda astronotlar tarafından alınan örnekler üzerinde yaptıkları incelemelerde, Niallia Tiangongensis adını verdikleri yeni bir bakteri türü keşfetti. Dünya’daki Niallia Circulans türüyle genetik benzerlikler taşıyan bakterinin, uzay ortamında geçirdiği adaptasyon süreci sayesinde belirgin genomik farklılıklar geliştirdiği gözlemlendi.

Bu yeni tür, zorlu ortamlarda yaşamı sürdürebilecek özelliklere sahip: Spor oluşturarak uykuda kalabiliyor, jelatini enerji kaynağı olarak kullanabiliyor ve yüzeylere tutunarak biofilm geliştirerek çevresel streslere direnç gösterebiliyor. Bu özellikleri, bakterinin uzayda yaşama potansiyeline dair güçlü ipuçları veriyor. Ancak bu bakterinin Dünya’dan mı taşındığı yoksa uzayda mı evrimleştiği sorusu halen netlik kazanmış değil.

NASA’nın temiz odalarında da 26 yeni bakteri türü tespit edildi

Benzer şekilde, NASA’nın 2007’de Phoenix Mars aracını hazırlamak için kullandığı aşırı steril Payload Hazardous Servicing Facility adlı temiz odasında yapılan kapsamlı bir mikrobiyal tarama sonucunda 26 yeni bakteri türü daha tespit edildi. Bu ortam, HEPA filtreler, kimyasal dezenfektanlar ve sıkı personel kontrolleriyle mikroorganizmalara karşı neredeyse kusursuz sayılacak derecede korunaklı olmasına rağmen, bazı bakterilerin bu zorluklara karşı direnç geliştirdiği ortaya çıktı.

Bu türlerin bir kısmının radyasyona, kuraklığa ve kimyasal sterilantlara dayanıklı olduğu belirlendi. Bu da, şu ana kadar kullanılan sterilizasyon yöntemlerinin mikrobiyal yaşamı tamamen ortadan kaldırmakta yetersiz kalabileceğini gösteriyor.

Gezegen güvenliği ve insan sağlığı tehlikede olabilir

Keşfedilen bu yeni mikroorganizmalar, uzay misyonlarında iki önemli riski beraberinde getiriyor. İlki, ileri kontaminasyon: Dünya’daki yaşam formlarının başka gezegenlere taşınması. Bu, örneğin Mars’ta yapılacak yaşam arayışlarının sonuçlarını yanıltabilir. İkinci risk ise, geri kontaminasyon: Başka gezegenlerden taşınan mikroorganizmaların Dünya’ya ulaşarak ekosistemleri tehdit etmesi.

bakteri

Ayrıca, uzun süreli uzay görevlerinde astronot sağlığı da tehlikeye girebilir. Kapalı yaşam alanlarında bağışıklık sistemi zayıflamış insanlarla birlikte bulunan bu mikroorganizmalar, fırsatçı enfeksiyonlara yol açabilir.

Tüm bu keşifler uzay ajanslarına açık bir mesaj veriyor, mikrobiyal kontrol sistemleri gözden geçirilmeli ve sürekli olarak geliştirilmeli. Genetik ve işlevsel düzeyde yapılacak ileri analizler, sadece bu mikroorganizmaların uzayda nasıl hayatta kaldığını değil, aynı zamanda gelecekteki Ay ve Mars görevlerinde ne gibi tehlikeler oluşturabileceklerini anlamamıza yardımcı olacak. Bu durum, gezegenler arası keşiflerin artık sadece teknolojik değil, biyolojik bir mücadeleye de dönüştüğünü gösteriyor.

Yapay zeka aldatmacasına ağır ceza geliyor!

İngiltere yargısı, yapay zeka kaynaklı sahte alıntılar kullanan avukatları hedef aldı. Yüksek Mahkeme, açık bir dille uyardı: “Gerçek dışı AI alıntıları sunanlar ciddi cezalarla karşılaşır!”

Son dönemde bazı avukatlar, ChatGPT gibi yapay zeka araçlarıyla oluşturulan hukuki referansları mahkemeye sunmaya başladı. Ancak bu referanslar, gerçek olmayan veya uydurulmuş davalarla doluydu. İngiliz hukuk sistemi bu tehlikeyi fark etti ve sert önlemler almaya karar verdi.

Yargıçlar, uydurma alıntılar sunan hukukçuların meslekten men edilme riskiyle karşılaşacağını söyledi. Ayrıca bu tür sahte belgelerle dava açanlar için ek yaptırımlar gündeme geldi. İngiliz Adalet Bakanlığı, olayların tekrar etmemesi için önleyici düzenlemeler üzerinde çalışıyor.

İlk uyarı, bir avukatın AI tarafından üretilmiş bir içtihadı gerçekmiş gibi kullanmasıyla patlak verdi. Yapay zekanın ürettiği alıntılar detaylı, ancak tamamen hayal ürünüydü. Mahkeme belgelerinde geçen kararların hiçbiri gerçekte verilmemişti. Bu olay, hukuk sisteminde güven krizini tetikledi.

Mahkeme temsilcileri açık konuştu: “Her avukat, sunduğu her argümanın doğruluğundan bizzat sorumludur.” Yapay zeka araçlarının, hukuki süreçlerde denetlenmeden kullanılmasının tehlikelerine dikkat çektiler.

Barolar Birliği de harekete geçti. Tüm hukukçulara, AI içeriklerinin doğruluğunu kontrol etmeleri için yazılı bildirim gönderdi. Aynı zamanda AI kullanımıyla ilgili etik kuralların güncellenmesi planlanıyor.

Yasal düzenlemeler yolda. Bakanlık kaynakları, avukatların mahkemelere sunduğu belgelerde AI destekli içeriklerin açıkça belirtilmesini zorunlu kılacak bir yasa tasarısı üzerinde çalışıyor. Bu adım, hem şeffaflığı artıracak hem de sahtecilik vakalarını azaltmayı hedefliyor.

Uzmanlar uyarıyor: Yapay zeka, hukuk alanında yardımcı olabilir; ancak körü körüne güvenmek hukuk güvenliğini tehdit eder. İngiltere’nin attığı bu sert adım, diğer ülkeler için de önemli bir örnek teşkil ediyor.

AirPods, iOS 26 ile bambaşka bir cihaza dönüşecek!

Şirketin Apple Intelligence olarak adlandırdığı teknolojiden güç alan canlı çeviri özelliği, özellikle çok dilli ortamlarda yaşayan ya da seyahat eden kullanıcılar için gerçek bir devrim niteliğinde olacak.

İlk piyasaya sürüldüğünde sadece kablosuz bir kulaklık gibi görünen AirPods, zaman içinde aktif gürültü engelleme, şeffaflık modu ve konuşma farkındalığı gibi özelliklerle bir çeşit ses artırma teknolojisine dönüştü. iOS 18.1 ile gelen işitme cihazı ve işitme koruma gibi sağlık odaklı özellikler, AirPods’un günlük yaşamdaki yerini iyice sağlamlaştırmıştı.

iOS 26 ile birlikte bu evrim, canlı çeviri özelliğiyle devam ediyor. Bloomberg’den Mark Gurman’a göre, kullanıcılar iPhone’larına bağlı AirPods aracılığıyla anlık çeviri yapabilecek. Örneğin, İspanyolca konuşan bir kişiyi dinleyen İngilizce konuşan biri, iPhone’un çevirisini anında AirPods’tan duyabilecek. Aynı şekilde, İngilizce konuşanın sözleri de iPhone aracılığıyla İspanyolcaya çevrilip karşı tarafa iletilecek.

En dikkat çekici detaylardan biri ise bu çeviri işlemlerinin AirPods üzerinde değil, iPhone’un kendisinde gerçekleştirilmesi. Bu da, mevcut AirPods modellerinin de bu özellikten yararlanabileceği anlamına geliyor. Ancak yeni nesil H3 çipine sahip AirPods Pro 3 modelinin bazı özel avantajlar sunabileceği öngörülüyor.

AirPods, artık sadece müzik dinlemek ve aramalar için kullanılmayacak

Bu özellik, sadece müzik dinlemek ya da telefon görüşmesi yapmak için değil, her an iletişimde kalabilmek için AirPods’u kulağınızda taşıma fikrini güçlendiriyor. Özellikle New York, Londra veya İstanbul gibi çok dilli metropollerde yaşayan kullanıcılar için bu özellik günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası olabilir.

Apple’ın bu yeni özelliği ne derece akıcı ve gecikmesiz sunacağı şimdilik belirsiz olsa da, şirketin geçmişte sunduğu yazılım-hardware entegrasyon başarıları kullanıcıların beklentilerini yüksek tutmasına neden oluyor. Eğer başarılı bir şekilde uygulanırsa, Apple bu hamlesiyle bir kez daha günlük teknolojiyi dönüştürmüş olacak.

iOS 26 ile birlikte hayata geçecek bu canlı çeviri özelliği, kullanıcıların AirPods’a olan bağlılığını daha da artıracak gibi görünüyor.

Kripto para borsası Gemini, halka arz başvurusunda bulundu!

Gemini’nin bu stratejik hamlesi, sektördeki toparlanma sinyallerini güçlendirirken, kripto şirketlerinin geleneksel finans piyasalarına entegre olma çabasının da bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.

Gemini yetkilileri, halka arzın büyüklüğü ve fiyat aralığı gibi detayların henüz netleşmediğini belirtirken, başvurunun ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu’na (SEC) yapıldığını doğruladı. Şirketin sunduğu hizmetler arasında 70’ten fazla kripto para biriminin alım-satımı ve saklanması yer alıyor.

Circle’nin başarısı, yeni halka arzların önünü açıyor

Gemini’nin halka arz kararı, Circle’nin geçtiğimiz günlerde New York Borsası’nda (NYSE) gerçekleştirdiği başarılı halka arzın hemen ardından geldi. Circle’nin etkileyici piyasa çıkışı, sektör genelinde büyük yankı uyandırırken, diğer kripto şirketlerine de cesaret verdi. Analistler, bu tür başarılı örneklerin, Gemini gibi firmaların halka arz için adım atmasını hızlandırdığını belirtiyor.

Sektör uzmanları, kripto şirketlerinin borsaya açılmasının, şeffaflık ve denetim açısından önemli katkılar sağlayacağı görüşünde. Aynı zamanda halka arz yoluyla elde edilecek yeni sermayenin, bu şirketlerin geleneksel finans sistemine daha güçlü biçimde entegre olmalarını sağlayacağı ifade ediliyor.

FTX sonrası toparlanma süreci hızlandı

Kripto dünyası, 2022 yılında yaşanan FTX çöküşüyle büyük bir sarsıntı yaşamıştı. Bu olayın ardından birçok kurumsal yatırımcı dijital varlık piyasasından çekilmiş, sektöre olan güven ciddi ölçüde zedelenmişti. Ancak 2024 ve 2025 yıllarında toparlanma ivmesi gözle görülür şekilde arttı. Özellikle ABD Başkanı Donald Trump’ın seçim kampanyasında “kripto dostu başkan” olacağını ilan etmesi ve sektöre açık destek vermesi, yatırımcı ilgisini yeniden canlandırdı.

Geçtiğimiz ay Coinbase’in S&P 500 endeksine dahil edilmesi ise sektör açısından başka bir dönüm noktası oldu. Coinbase, bu başarıya ulaşan ilk kripto şirketi olarak sektörde kalıcılığın ve ana akım finans dünyasına geçişin sembolü hâline geldi.

Kriptoda kötüye kullanım

Kripto para piyasasındaki riskler devam ediyor

Her ne kadar kripto şirketlerinin borsaya açılma yönündeki girişimleri piyasada olumlu yankı bulsa da, uzmanlar temkinli olunması gerektiği uyarısını yapıyor. Zira piyasa hâlâ volatiliteye açık ve düzenleyici kurumların tutumları büyük önem taşıyor. Özellikle ABD’de SEC ve diğer düzenleyici otoritelerin yaklaşımı, bu süreçte belirleyici olacak.

Gemini’nin halka arzı, yatırımcılar tarafından yakından takip edilecek ve kripto sektöründe yeni bir dönemin kapılarını aralayabilir. Önümüzdeki aylarda başka kripto firmalarının da benzer adımlar atması bekleniyor. Bu süreç, dijital varlıkların geleneksel finans sistemi içindeki yerini sağlamlaştırması açısından kritik önemde.

Tesla, insansı robot projesi Optimus için önemli bir atama gerçekleştirdi!

Kovac, ayrılık haberini X platformunda yaptığı açıklamayla kamuoyuna duyurdu. “Hayatımın en zor kararını vermek zorunda kaldım.” diyen Kovac, ailesinden uzun süredir uzakta olduğunu ve artık ailesiyle daha fazla vakit geçirmek istediğini belirtti. Kovac, ayrılığının tek nedeninin bu olduğunu vurgularken, Tesla ve Elon Musk’a olan desteğinin “sarsılmaz” olduğunu ifade etti.

Ayrılık haberi, Tesla’nın binlerce Optimus robotunu fabrikalarındaki üretim süreçlerinde devreye almayı planladığı kritik bir döneme denk geliyor. CEO Elon Musk, geçtiğimiz ay yaptığı açıklamada, 2025 sonuna kadar binlerce robotun üretim süreçlerinde aktif olarak kullanılacağını söylemişti. Musk ayrıca, Optimus’un tarihteki en hızlı ölçeklenen ürünlerinden biri olacağını ve yıllık üretimin milyonlar seviyesine çıkarılacağını dile getirmişti.

Milan Kovac, Tesla’daki görev süresinin büyük bir kısmını Autopilot (otonom sürüş) ekibinde üst düzey mühendis olarak geçirdi. 2022 yılında Optimus projesine liderlik etmesi için görevlendirilmiş, 2024 sonunda ise bu alanda başkan yardımcılığına getirilmişti. Kovac, LinkedIn profilinde Optimus’un tüm mühendislik ekiplerinden sorumlu olduğunu ve aynı zamanda Optimus ile Autopilot arasında ortak yazılım altyapılarını yönettiğini belirtmişti.

Kovac’ın ayrılığıyla birlikte Optimus projesinin yeni lideri de belli oldu. Tesla’nın yapay zekâ yazılım departmanının başkan yardımcısı Ashok Elluswamy, Optimus’un yönetimini devralacak. Elluswamy, daha önce de Autopilot yazılımlarının geliştirilmesinde önemli rol oynamış bir isim olarak biliniyor.

Optimus’un omuzlarındaki yük büyük

Tesla’nın insansı robot projesi Optimus, şirketin otomotiv dışındaki en iddialı girişimlerinden biri olarak öne çıkıyor. Robotun, fabrika işçiliğinden lojistik destek süreçlerine kadar pek çok alanda insan gücünün yerini alması hedefleniyor. Elon Musk’a göre, uzun vadede Optimus robotları Tesla’nın araç satışlarından daha büyük bir iş koluna dönüşebilir.

Kovac’ın ayrılığı her ne kadar kişisel nedenlere dayansa da, Optimus’un gelişim sürecinde yeni bir döneme işaret ediyor. Projenin hızlı ölçeklenmesi hedeflenirken, yeni liderlik altında bu hedeflerin ne kadar sürdürülebilir olacağı merak konusu.

Bu kritik geçiş sürecinde Tesla’nın robotik vizyonu aynı hızda ilerleyebilecek mi, yoksa Kovac sonrası dönemde yeni zorluklarla mı karşılaşılacak, bunu zaman gösterecek.

Anthropic, yönetim kadrosuna ulusal güvenlik uzmanı dahil ediyor

Anthropic, uzun vadeli çıkarları korumak amacıyla kurduğu Long-Term Benefit Trust adlı yönetişim yapısına ulusal güvenlik uzmanı Richard Fontaine’yi dâhil etti. Fontaine’nin geçmişte Senatör John McCain’e dış politika danışmanlığı yapmış olması ve Washington merkezli düşünce kuruluşu Center for a New American Security’de altı yıl boyunca başkanlık görevini yürütmüş olması, bu atamayı daha da dikkat çekici hâle getiriyor.

Anthropic CEO’su Dario Amodei, konuyla ilgili yaptığı açıklamada Fontaine’nin güvenlik odaklı tecrübesinin şirketin stratejik kararlarında yol gösterici olacağını belirtti. Açıklamada, “İleri düzey yapay zekâ kabiliyetleri, ulusal güvenlik meseleleriyle giderek daha fazla kesişiyor. Demokratik ülkelerin, sorumlu yapay zekâ geliştirme alanında liderliği sürdürmesi hem küresel güvenlik hem de ortak yarar açısından kritik.” ifadeleri de yer aldı.

Anhtropic yeni yapısında kâra değil, güvenliğe odaklanıyor

Anthropic’in Long-Term Benefit Trust yapısı, şirketin yalnızca kâra odaklanmayan, aynı zamanda etik ve güvenlik önceliklerini temel alan bir yönetişim modeline sahip olduğunu iddia ediyor. Bu yapı, şirketin yönetim kurulunun bazı üyelerini seçme yetkisine sahip olmasıyla dikkat çekiyor. Fontaine dışında bu yapıda şu isimler yer alıyor: Centre for Effective Altruism CEO’su Zachary Robinson, Clinton Health Access Initiative CEO’su Neil Buddy Shah ve Evidence Action Başkanı Kanika Bahl.

Fontaine, bu görevi herhangi bir mali çıkar elde etmeksizin sürdürecek. Kendisi aynı zamanda Georgetown Üniversitesi’nde güvenlik çalışmaları alanında dersler verdi.

Anthropic'ten Geliştiriciye Şok Hamle!

Savunma alanında rekabet kızışıyor

Anthropic’in bu adımı, şirketin ABD savunma sektörüne daha fazla entegre olma çabalarının bir parçası. Kasım ayında Amazon Web Services ve Palantir ile iş birliğine giden şirket, yapay zekâ ürünlerini savunma müşterilerine sunmaya başladı. Anthropic bu alanda yalnız değil; OpenAI, Meta, Google ve Cohere gibi önde gelen yapay zekâ şirketleri de savunma sektörüne yönelik çözümler geliştiriyor. Meta, Llama modellerini savunma ortaklarına sunarken; Google, Gemini AI’nın gizli ortamlarda çalışabilecek versiyonlarını test ediyor. Cohere ise Palantir ile birlikte savunma uygulamalarına yönelik çalışmalar yürütüyor.

Anthropic’in Fontaine hamlesi, savunma alanındaki stratejik yönelimini daha da netleştiriyor. Ayrıca şirketin üst düzey yönetimini güçlendirme sürecinin bir parçası olarak da değerlendiriliyor. Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz ay Netflix’in kurucu ortağı Reed Hastings de şirketin yönetim kuruluna katılmıştı.

Bu gelişmeler, yapay zekâ ile ulusal güvenlik arasındaki bağın giderek sıkılaştığını ve teknolojinin jeopolitik düzlemde nasıl stratejik bir araç hâline geldiğini gözler önüne seriyor.

Starlink, Hindistan’daki uydu interneti hizmeti için gereken lisansı aldı!

Starlink, ülkede uydu internet hizmeti sunmak üzere lisans alan üçüncü şirket oldu. Daha önce OneWeb (Eutelsat ortaklığıyla) ve Jio Satellite Communications benzer lisanslar almıştı. Amazon’un Project Kuiper’ı ise halen onay sürecinde.

Yetkililer, Starlink’in kısa süre içinde deneme spektrum başvurusunda bulunması hâlinde 15-20 gün içinde gerekli frekans tahsisinin yapılacağını belirtti. Ancak şirketin ticari faaliyete geçmeden önce güvenlik protokollerine tam uyum sağlaması gerekiyor. Bu da, yasal takip mekanizmalarının kurulması ve verilerin Hindistan sınırları içinde işlenmesi gibi şartları içeriyor.

Starlink, Hindistan’daki telekomünikasyon devleri Reliance Jio ve Bharti Airtel ile iş birliği yaparak ülkeye girişini güçlendirdi. Bu iki şirket, Hindistan telekom pazarının %70’inden fazlasını kontrol ediyor. Starlink’in düşük yörüngeli uydu (LEO) teknolojisi sayesinde sunduğu yüksek hızlı, düşük gecikmeli internet hizmeti, özellikle kırsal bölgelerde dijital uçurumu azaltma potansiyeli taşıyor.

Starlink’in kullandığı LEO uydu ağı, hâlihazırda 7.000 uyduyla hizmet verirken bu sayının 40.000’e çıkarılması hedefleniyor. Bu yapı sayesinde geleneksel uydu sistemlerine göre çok daha hızlı ve istikrarlı bir internet bağlantısı sağlanabiliyor.

Öte yandan Hindistan hükümeti, güvenlik konusunda oldukça katı kurallar uyguluyor. Yeni düzenlemelere göre, şirketlerin yer istasyonlarının en az %20’sini yerli olarak üretmeleri ve veri işlemlerini yurtdışında gerçekleştirmemeleri gerekiyor. Ayrıca her uydu ağı bileşeni için ayrı güvenlik onayı alınması şartı da getirildi.

Starlink’in lisans almasıyla birlikte gözler şimdi Ticaret Bakanlığı’nın frekans tahsisine çevrildi. TRAI (Telekom Düzenleme Kurumu), kısa süre önce uydu internet sağlayıcılarının yıllık gelirlerinin %4’ünü spektrum ücreti olarak ödemeleri gerektiğini önerdi. Ayrıca kentsel alanlarda hizmet veren sağlayıcılar için abone başına 500 rupi ek ücret öngörülüyor. Kırsal bölgeler içinse bu ücret uygulanmayacak.

Ancak bu öneriler sektörde tartışmalara yol açtı. Reliance Jio ve Airtel’in de üyesi olduğu COAI (Hindistan Hücresel Operatörler Birliği), spektrum ücretlerinin karasal ağlara göre haksız biçimde düşük olduğunu iddia etti. TRAI ise bu iddiaları reddederek, mevcut önerilerin gözden geçirilmeyeceğini açıkladı.

Lisansın verilme tarihi, Elon Musk ile ABD Başkanı Donald Trump arasında yaşanan sert söz düellosuyla aynı zamana denk geldi. Musk’ın, Trump’ın vergi indirim ve harcama tasarısını eleştirmesiyle başlayan gerilim, ABD’nin Musk’a bağlı sözleşmeleri iptal etmesine kadar ilerledi. Bu siyasi gelişmenin, Starlink’in uluslararası stratejileri üzerinde nasıl bir etkisi olacağı ise şimdilik belirsizliğini koruyor.

Ancak bir gerçek var ki, Starlink’in Hindistan pazarına girişiyle birlikte ülkede uydu internet alanında rekabet iyice kızışacak. Özellikle uzak bölgelerde internet erişimi sağlama konusunda büyük umutlar bağlanan bu teknoloji, Hindistan’ın dijitalleşme sürecine önemli katkılar sunabilir.

Google, test ettiği yeni özellikle gerçek zamanlı AI deneyimi sunacak!

Gemini Live ile aynı temel teknolojiyi kullanan bu özellik, Google’ın yapay zekâ destekli gerçek zamanlı arama sistemlerinin yeni halkası olarak öne çıkıyor. Project Astra adı verilen yapay zekâ altyapısı sayesinde kullanıcılar, Google ile tıpkı bir asistanla sohbet eder gibi doğal bir diyalog kurabiliyor.

Search Live, Google uygulamasının arama çubuğunun hemen altında beliren ve parıltı efektiyle süslenmiş dalga simgesiyle aktif hâle geliyor. Bu simge, daha önce Google Lens’e ayrılan yeri alarak, artık canlı yapay zekâ deneyimlerinin sembolü hâline gelmiş gibi görünüyor. Özelliğe ayrıca, yapay zekâ modundaki sohbet ekranının sağ tarafındaki yuvarlak buton aracılığıyla da ulaşılabiliyor.

Kullanıcı arayüzü, koyu veya açık tema seçenekleriyle geliyor. Sol üst köşede Google’ın yeni G logosu yer alırken, ortadaki renkli dalga animasyonu gerçek zamanlı konuşmayı temsil ediyor. Mute (Sessize Al) ve Transcript (Metinle Görüntüle) gibi düğmeler, kullanıcıya deneyimi kişiselleştirme imkânı sunuyor. Ancak şu an için Transcript seçeneği, yalnızca yazılı sohbet moduna geçiş sağlıyor; gerçek zamanlı altyazı özelliği henüz aktif değil.

Search Live ile yapılan konuşmalarda, yapay zekâ yalnızca sesli yanıtlar vermekle kalmıyor; aynı zamanda cevaplarını hangi sitelere dayandırdığını da kaydırmalı bir galeriyle kullanıcıya sunuyor. Kullanıcılar, ek sorular sorarak veya verilen cevapları detaylandırarak konuşmayı sürdürebiliyor. Google, gerekli gördüğü durumlarda kullanıcıya yönelttiği ek sorularla aramayı daha da netleştirebiliyor.

iOS kullanıcıları için uygulama arka planda çalışmaya devam ediyor ve Live Activities entegrasyonu sayesinde konuşmalar kesintisiz sürdürülebiliyor. Ancak kamera üzerinden canlı video paylaşımı özelliği henüz devreye alınmış değil. Bu, Gemini Live’ın lansmanında olduğu gibi, ilerleyen aşamalarda sunulacak bir özellik olarak planlanıyor.

Sesli etkileşim için kullanıcılar dört farklı ses profili arasından seçim yapabiliyor: Cosmo, Neso, Terra ve Cassini. Bu ayarlara ekranın sağ üst köşesindeki üç noktalı menüden ulaşmak mümkün.

Şu anda sadece Search Labs kapsamında belirli kullanıcı hesaplarına açılan bu deneyim, Android ve iOS platformlarında kademeli olarak yayılıyor. Google’ın yapay zekâ destekli yeni arama çağına geçişteki en somut adımlarından biri olan Search Live, arama alışkanlıklarını kökten değiştirmeye aday görünüyor.

Toshiba, veri merkezi sektörüne girmek için kolları sıvadı!

95.000 çalışanı olan şirketin enerji üretim tesisleri kurma, aydınlatma ve soğutma sistemleri sağlama, atık su arıtma, sabit disk, batarya, yarı iletken ve endüstriyel bilgisayar üretimi gibi alanlarda ciddi birikimi bulunuyor. Toshiba aynı zamanda asansör ve kaldırma sistemleri de geliştiriyor ve tüm bu alanlardaki tecrübesini veri merkezi inşasında birleştirmeye hazırlanıyor.

Toshiba, mühendislik yeteneklerinin kıtlaştığı bu dönemde, şirket içindeki insan kaynağını daha verimli kullanarak sektöre yeni bir soluk getirmek istiyor. Bu kapsamda modüler ve birim veri merkezlerine yönelik uçtan uca bir hizmet modeli geliştiriliyor.

Bu model, tasarım aşamasından üretim, kurulum ve bakıma kadar tüm süreçleri kapsayacak. Ayrıca, veri merkezleri arası bağlantı sağlayan ve her şeyin hizmet olarak sunulduğu bir sistem üzerinde de çalışmalar sürüyor. Bu vizyon doğrultusunda, 1 Temmuz’da faaliyete geçecek olan Data Center Infrastructure Promotion Office isimli yeni bir yapı da kuruldu.

Gartner analistlerinden Takuma Yamamoto, Toshiba’nın girişimini olumlu karşılayan isimlerden biri. Yamamoto, veri merkezi inşasının birçok sektörü bir araya getirdiğini vurgulayarak, Toshiba’nın tüm gerekli teknolojileri ve hizmetleri tek elden sunabilme potansiyelinin sektöre verimlilik kazandırabileceğini söylüyor. Ancak sektörün olgunlaştığını hatırlatan Yamamoto, Toshiba’nın aynı zamanda ürün ve hizmetlerini bağımsız şekilde de sunmaya devam etmesi gerektiğini ifade ediyor.

OpenAI, Abu Dabi’de Monako’dan Daha Büyük Bir Yapay Zeka Veri Merkezi Kuruyor

Avustralyalı veri merkezi operatörü NEXTDC’nin CEO’su Craig Scroggie ise gelişmeyi küresel ölçekteki veri merkezi patlamasıyla ilişkilendiriyor. Scroggie, veri merkezlerinin Dördüncü Sanayi Devrimi’nin merkezinde yer aldığını belirtiyor ve bu sürecin ulusal güvenlikten ekonomik rekabete kadar birçok alanda belirleyici olacağını söylüyor. Ona göre ülkeler artık yapay zekâ altyapılarını egemenliklerinin bir parçası olarak görmeye başladı.

Toshiba’nın bu alana girişi, hem şirketin mevcut yetkinliklerini değerlendirmesi hem de küresel rekabete ayak uydurması açısından önemli bir adım olarak görülüyor.

YouTube, reklam engelleyicilerle olan savaşını sürdürüyor!

Geçtiğimiz yıl kullanıcılarına net bir mesaj veren YouTube, reklamların izlenmesi ya da Premium’a geçilmesi gerektiğini belirterek reklam engelleyicilerin yasaklandığını duyurmuştu. Bu kararlılık, özellikle son 24 saatte Firefox kullanıcılarının kullandığı bir açığın da kapatılmasıyla yeniden gündeme geldi.

Kullanıcılar, reklam engelleyicileri etkisiz hale getiren bu yeni önlemlerin ardından ekranda “YouTube’da reklam engelleyicilere izin verilmez” ve “Reklam engelleyiciler YouTube hizmet şartlarını ihlal eder” gibi uyarılarla karşılaşmaya başladı. Bu mesajlar, reklamları atlamak isteyenler arasında tepkiye yol açtı.

YouTube ile reklam engelleyiciler arasındaki kovalamaca sürüyor

Reklam engelleyicilerle platform arasındaki bu mücadele, teknoloji dünyasında adeta bir kedi-fare oyununa dönüştü. Kullanıcılar farklı tarayıcı uzantıları, DNS yönlendirmeleri ya da betiklerle YouTube reklamlarını aşmanın yollarını ararken, YouTube da bu yöntemleri tek tek tespit ederek engellemeye devam ediyor. Şirketin uzun vadeli stratejisi, reklam gelirlerini korumak ve içerik üreticilere ödeme akışını sürdürmek üzerine kurulu.

Platform, aldığı bu kararların içerik üreticiler için gelir sağlamak amacı taşıdığını vurgularken, birçok kullanıcı bu yaklaşımın kullanıcı deneyimini zorladığını düşünüyor. Özellikle reklam yoğunluğunun artması, izleyicileri rahatsız eden en önemli konuların başında geliyor.

YouTube videolarda arama

Google’ın sahibi olduğu platform, Premium abonelik modelini teşvik etmeye devam ederken, bu durum aynı zamanda YouTube’un giderek daha fazla ücretli içerik modeline kaydığını da gösteriyor. Ancak kullanıcıların ücretsiz ve reklamsız içerik izleme isteği, bu stratejiye olan direncin kolay kolay sona ermeyeceğini ortaya koyuyor.

YouTube reklam engelleyicilerle olan mücadelesinde bir adım daha öne geçse de, kullanıcı tepkileri göz önünde bulundurulduğunda bu savaşın henüz sona ermediği açıkça görülüyor.

Apple, App Store’un gelir modelini değiştirmek zorunda kalabilir!

Mahkemenin bu kararı, Apple’ın uygulama içindeki dış bağlantılarla yönlendirilen ödemelerden komisyon alma uygulamasına son vermesi gerektiği anlamına geliyor. Karar, App Store gelir modeli üzerinde önemli bir etki yaratabilir.

Epic Games ile Apple arasında uzun süredir devam eden hukuki mücadeledeki bu gelişme, Epic lehine net bir zafer olarak görülüyor. Epic CEO’su Tim Sweeney, sosyal medya platformu X’te yaptığı paylaşımda, “Apple vergisinin ulusal kabusu sona erdi.” diyerek kararı memnuniyetle karşıladı.

Mahkeme, Appleın talebine yönelik açıklamasında, “Apple, takdir yetkimizin kullanımı için gerekli koşulların oluştuğunu kanıtlamakla yükümlüdür. İlgili faktörleri inceledikten sonra, durdurma kararının uygun olmadığına kanaat getirdik.” ifadelerine yer verdi.

Apple, kararı temyize götürme sürecini sürdürüyor olsa da, şimdilik App Store politikasında ciddi değişiklikler yapmak zorunda kalacak. Şirket, daha önce dış bağlantılara izin verse de bu tür ödemelerden %27 komisyon almaya devam etmiş ve kullanıcıları korkutucu uyarı ekranlarıyla karşılaştırmıştı. Yeni karar uyarınca bu uygulamalar da yasaklanıyor.

Apple, mahkeme kararına ilişkin yaptığı açıklamada “Bölge mahkemesinin kararını askıya alma talebimizin reddedilmesinden dolayı hayal kırıklığı yaşıyoruz. Temyiz sürecinde haklılığımızı savunmaya devam edeceğiz.” dedi. Şirket, App Store’un geliştiriciler için büyük bir fırsat ve kullanıcılar için güvenli bir alan olmaya devam etmesi gerektiğini vurguladı.

Spotify ve Amazon gibi büyük platformlar, App Store dışı ödeme yöntemlerine geçiş yapan ilk şirketler arasında yer aldı. Yeni güncellemelerle kullanıcılar artık doğrudan bu platformların web sitelerine yönlendirilerek ödeme yapabilecek.

Apple, önümüzdeki hafta düzenlenecek olan Dünya Geliştiriciler Konferansı (WWDC) öncesinde bu kararla büyük bir prestij darbesi aldı. Şirketin bu hafta yayınladığı rapora göre, 2024 yılında 1.3 trilyon dolarlık satış ve faturalandırma gerçekleştirildi; ancak bu miktarın %90’ı Apple için komisyon geliri oluşturmadı. Bu oran, App Store üzerindeki kontrolün şirketin kârlılığı için ne denli kritik olduğunu ortaya koyuyor.

AMD, yapay zeka hamlesi kapsamında yeni bir mühendislik ekibi işe aldı!

AMD, AI teknolojilerindeki büyüme stratejileri kapsamında Kanada merkezli Untether AI girişiminin mühendislik ekibini bünyesine kattı. İlk olarak CRN tarafından duyurulan bu anlaşma, AMD’nin son dönemdeki satın alma serisinin bir parçası olarak öne çıkıyor. Anlaşmanın mali detayları kamuoyuyla paylaşılmadı.

Toronto merkezli Untether AI, 2018 yılında kuruldu ve bugüne kadar Intel Capital, Radical Ventures ve Tracker Capital Management gibi büyük yatırımcılardan 150 milyon doları aşkın yatırım aldı. Şirket, özellikle yapay zeka çıkarım işlemleri için tasarlanmış enerji verimliliği yüksek ve hızlı çipleriyle dikkat çekti. Untether, geçtiğimiz Ekim ayında otomobiller ve tarım makineleri gibi fiziksel yapay zeka uygulamalarına güç verecek özel bir çip tanıtmıştı.

Yapay zeka hedefleri için donanım ve yazılımda güç birliği yapılacak

AMD, Untether AI ekibini bünyesine katarken aynı hafta içerisinde bir başka önemli adım daha attı. Şirket, yapay zeka yazılım optimizasyon platformu Brium’u da satın aldığını duyurdu. Bu hamleler, AMD’nin yalnızca donanımda değil, yazılım tarafında da rekabet gücünü artırmak istediğini gösteriyor.

AMD yapay zeka

Son yıllarda Nvidia’nın liderlik ettiği yapay zeka yonga pazarında varlığını güçlendirmek isteyen AMD, hem donanım hem yazılımda bütünsel çözümler geliştirmeyi hedefliyor. Untether AI’nın mühendislik kadrosunun AMD’ye geçişi, şirketin yapay zeka çip mimarileri konusundaki kapasitesini artırabilir.

Bu gelişmeler, AMD’nin sadece bugünü değil, yapay zeka odaklı teknolojilerin şekillendireceği geleceği de hedeflediğini ortaya koyuyor. Nvidia ve Intel gibi rakipleriyle daha güçlü rekabet edebilmek için AMD’nin önümüzdeki dönemde yeni satın almalara da imza atması bekleniyor.