Amazon, alışveriş deneyimini yapay zeka ile kişiselleştirecek!

Amazon, 2025 yılı itibarıyla alışveriş araçlarını daha akıllı hale getiren yeni bir özellik duyurdu: Interests. Bu özellik, kullanıcıların ilgi alanlarına, tercihlerine ve bütçelerine göre özelleştirilmiş ve konuşma tarzında aramalar yapabilmelerine olanak tanıyor. Amazon, bu sayede müşterilerine daha anlamlı ve hedeflenmiş alışveriş deneyimleri sunmayı amaçlıyor.

Yeni Interests özelliği, kullanıcıların arama çubuğuna ilgi alanlarına dayalı özel ifadeler girerek ürün araması yapmalarını sağlıyor. Örneğin, bir kullanıcı “model yapım kitleri ve mühendisler için aksesuarlar” veya “kahve severler için demleme araçları” gibi taleplerde bulunabiliyor. Amazon’un bu yenilikçi yaklaşımı, kullanıcıların alışveriş sırasında daha doğal ve kişisel bir dil kullanmalarını sağlıyor. Sistemin temelinde, büyük dil modelleri (LLM’ler) bulunuyor. Bu modeller, kullanıcıların yazdığı günlük dili anlamlı ve doğru sorgulara dönüştürerek, daha alakalı ve kişiye özel ürün önerileri sunuyor.

Interests, yalnızca arama sonuçlarını kişiselleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda sürekli olarak arka planda çalışarak kullanıcılara yeni ürünler, stok yenilemeleri, fırsatlar ve indirimler hakkında bildirimler gönderiyor. Böylece kullanıcılar, ilgilerini çeken ürünler hakkında her zaman güncel bilgilere erişebiliyorlar. Bu özellik şu an için yalnızca ABD’deki seçili kullanıcılar için iOS ve Android Amazon Shopping uygulamaları üzerinden kullanılabilir durumda. Ancak Amazon, özelliği önümüzdeki aylarda daha geniş bir kullanıcı kitlesine sunmayı planlıyor.

Bu yeni özellik, Amazon’un daha önceki yapay zeka destekli araçlarıyla birlikte devreye giriyor. Şirket, AI alışveriş asistanı Rufus, AI alışveriş rehberleri, inceleme özetleri ve AI destekli ürün bilgisi gibi bir dizi yeniliği daha müşterilerine sunmuştu. Amazon, bu gelişmeleri kullanıcı deneyimini iyileştirmek ve alışveriş sürecini daha hızlı ve verimli hale getirmek için yapıyor.

Diğer büyük teknoloji şirketleri de benzer şekilde yapay zeka teknolojilerini alışveriş platformlarına entegre etmeye başladı. Örneğin, Google yakın zamanda Shopping sekmesini güncelleyerek, kullanıcıların giydikleri bir kıyafeti tarif etmeleriyle benzer ürünleri öneren “Vision Match” aracını tanıttı. Ayrıca, Google, ürün bilgilerini daha verimli bir şekilde sunabilmek için AI destekli özetleme araçları geliştirdi. Amazon, bu alandaki liderliğini sürdürerek, rakiplerinin önünde kalmayı hedefliyor.

Interests özelliği, Amazon’un alışveriş deneyimini kişiselleştirerek, müşterilerine daha akıllı ve faydalı bir alışveriş deneyimi sunmayı amaçlıyor. Bu, şirketin AI tabanlı stratejisinin önemli bir adımı ve gelecekte alışveriş platformlarının nasıl evrileceğine dair bir ipucu.

Nvidia CEO’su: GAA Transistörler ile %20 hız artışı bekleniyor

Nvidia CEO’su Jensen Huang, şirketin GPU yol haritası hakkında önemli açıklamalarda bulundu ve gelecekteki GPU mimarilerinde kullanılacak yeni Gate-All-Around (GAA) transistör teknolojisinin, yüzde 20’lik bir performans artışı sağlayacağını duyurdu. Huang, Nvidia’nın GTC etkinliğinde yaptığı sunumda, GAA teknolojisinin, FinFET’ten sonra transistör teknolojisindeki bir sonraki evrim olacağını belirtti.

GAA teknolojisinin avantajları

Bugünün en ileri üretim teknolojisi olan 3nm süreci, hala FinFET yapısını kullanıyor. Ancak, transistörler küçüldükçe ve yoğunluk arttıkça, elektriksel sızıntılar gibi zorluklar da ön plana çıkıyor. GAA teknolojisi, bu sorunları aşmak için akım kanallarını dikey olarak istifleyerek her dört taraftan da kapı ile çevrilmelerini sağlıyor. Bu yöntem, hem performansı artırıyor hem de enerji verimliliğini optimize ediyor. Nvidia GAA teknolojisi büyük avantajlar sunar.

Ancak GAA teknolojisi, FinFET yapısına göre daha karmaşık ve maliyetli üretim gereksinimlerine sahip. Intel, 18A süreciyle bu yıl Panther Lake dizüstü işlemcilerini ve Clearwater Forest sunucu yongalarını tanıtacak. Ayrıca, TSMC, 2026 yılında 2nm N2 süreciyle iPhone 18 Pro’nun A20 çipinde GAA geçişini uygulayacak.

Nvidia’nın geleceği: Vera Rubin ve Feynman mimarileri

Jensen Huang, Nvidia’nın bir sonraki nesil GPU’su olan Vera Rubin’i duyurdu. TSMC’nin N3 işlem düğümüyle üretilecek olan Vera Rubin mimarisinin 2026’da kurumsal müşterilere sunulması bekleniyor. Ayrıca, Rubin’in halefi olan Feynman mimarisinin 2028’de piyasaya sürülmesi planlanıyor. Bu mimaride de GAA transistörlerin kritik bir rol oynaması öngörülüyor. Huang, GAA transistörlerle elde edilecek yüzde 20’lik performans artışının, devrimsel olmasa da önemli bir gelişme olduğunu ifade etti.

Yapay zeka altyapısı olarak Nvidia

Huang, konuşmasında dikkat çekici bir şekilde Nvidia’yı bir “AI altyapı şirketi” olarak tanımladı. Oyun GPU’larıyla tanınan Nvidia, yapay zeka alanındaki hızlı büyümesiyle kurumsal bölümünü trilyonlarca dolarlık bir değere taşımayı başardı. Bu stratejik değişim, Nvidia’nın gelecekteki gelişimine büyük bir yön verecek gibi görünüyor.

Nvidia’nın yeni GAA transistör teknolojisi, önümüzdeki yıllarda şirketin GPU’larını daha güçlü ve verimli hale getirecek. Bu teknolojinin piyasaya sürülmesiyle birlikte, Nvidia’nın yapay zeka ve veri işleme alanındaki liderliğini pekiştirmesi bekleniyor. Nvidia GAA teknolojisi, yapay zeka projeleri için de kritik olacak.

Google Gemini 2.5 Pro’yu Tüm kullanıcılara ücretsiz olarak sunmaya başladı

Google, yeni nesil yapay zeka modeli Gemini 2.5 Pro’yu sürpriz bir şekilde tüm kullanıcıların kullanımına sundu. Daha önce yalnızca Gemini Advanced abonelerine özel olarak sunulan bu yüksek kapasiteli model, artık ücretsiz erişim ile kullanılabilir hale geldi. Bu hamle, Google’ın yapay zeka alanındaki en iddialı adımlarından biri olarak dikkat çekiyor. Google Gemini 2.5, bu modeli daha erişilebilir kılıyor.

Geçtiğimiz hafta duyurulan Gemini 2.5 Pro, Google’ın bugüne kadar geliştirdiği en gelişmiş yapay zeka modeli olarak çığır açıcı özellikler sunuyor. Bu model, düşünme yeteneklerini bağımsız bir şekilde sunmak yerine, entegre bir sistem olarak çalışıyor. Bu, yapay zekanın daha derinlemesine ve karmaşık görevleri daha etkili bir şekilde yerine getirmesini sağlıyor. Ayrıca, uygulamalar, uzantılar, dosya yükleme desteği ve yeni eklenen Canvas özelliği gibi kullanışlı ve genişletilebilir fonksiyonlar içeriyor. Google Gemini 2.5 tüm bu teknolojileri içeriyor.

Google, bu hamlesiyle en gelişmiş yapay zeka modelini daha fazla insanın deneyimlemesini ve tecrübe etmesini sağlamak istiyor. Şirket, Gemini 2.5 Pro’nun sunduğu benzersiz özellikleri, kullanıcılara ücretsiz olarak açarak daha geniş bir kitleye ulaşmayı amaçlıyor. Bu strateji, hem yapay zekanın daha yaygın hale gelmesine olanak tanıyacak hem de Google’ın teknolojik liderliğini pekiştirecek.

Gemini 2.5 Pro, LMArena liderlik tablosunda zirveye oturmuş durumda ve özellikle matematik ve fen bilimleri testlerinde gösterdiği yüksek performans ile dikkat çekiyor. Model, kodlama becerilerinde de önemli bir gelişim kaydederek, Google’ın kodlama performansını daha da geliştirme çalışmalarına hız verdiğini gösteriyor. Bu, özellikle yazılım geliştirme ve teknolojik inovasyon alanlarında büyük bir avantaj sağlayabilir. Google Gemini 2.5 bu alanda önemli bir yere sahiptir.

Google’ın bu yenilikçi adımı, sadece yapay zeka alanındaki liderliğini pekiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda teknolojinin geleceğini şekillendiren bir hamle olarak da büyük bir önem taşıyor. Gemini 2.5 Pro, teknolojinin geldiği noktayı ve gelecekteki potansiyelini gözler önüne sererken, yapay zekanın erişilebilirliğini artırma adına önemli bir adım olarak öne çıkıyor. Google Gemini 2.5, bu erişilebilirliği daha da artırıyor.

Audi Walker S1 robotu kullanacak

0

Audi, Çin tesisinde daha akıllı ve daha güvenli kalite denetimleri için Walker S1 robotunu entegre ediyor. Walker S1, soğutucu sızıntılarını tespit ederek insan gazı maruziyetini azaltıyor ve tehlikeli görevlerde güvenliği artırıyor.

Çinli robotik firması UBTech Robotics, Çin’deki Audi-FAW Yeni Enerji Aracı tesisinde insansı robotunu konuşlandırdı.

Audi Walker S1 robotu kullanacak

Klima sistemi sızıntılarını tespit etmek de dahil olmak üzere temel kalite denetim görevlerini gerçekleştiren Walker S1, Audi’nin küresel üretim sistemine entegre edilen ilk insansı robotu işaret ediyor.

Ağustos 2023’te Audi-FAW ve UBTech, insansı robotları Audi’nin akıllı üretimine entegre etmek için bir anlaşma imzaladı. Bu, Walker S1’in birinci sınıf bir otomobil üretim hattında konuşlandırılan ilk insansı robot olmasına yol açtı.

Ocak 2025’te UBTech, yıl sonuna kadar insansı robotlarının seri üretimine başlamayı planladığını duyurdu ve 500 ila 1.000 Walker S Serisi endüstriyel ünite teslimatını hedefledi. Walker S1, daha önce insanlar tarafından işlenen ve solunum riskleri oluşturan klima sistemlerindeki soğutucu sızıntılarını tespit etmek gibi temel görevleri yerine getirir. MSN’in bildirdiğine göre, düşük riskli olarak kabul edilmesine rağmen, uçucu gazlara maruz kalma endişe verici olmaya devam ediyor ve bu da onu robotik otomasyon için ideal bir görev haline getiriyor.

70 milisaniyeden daha kısa görsel tanıma hızı, özel bir uç efektörü ve hassas hareket kontrolü ile Walker S1 milimetre düzeyinde doğruluk sağlar. 168 lbs (76 kg) ağırlığında ve 172 cm (5 fit 8 inç) boyundadır. Dengesini kaybetmeden 33 lbs’ye (15 kg) kadar destekleyebilir.

UBTech, uyarlanabilir hareket kontrolünün zorlu ortamlarda çalışmasını ve zorlu arazilerde ilerlemesini sağladığını iddia ediyor. Çok modlu algılama, 7/24 çalışma ve askeri düzeyde yapısal denge, robotun parladığı üç alandır. BYD, Zeekr, Geely ve Foxconn gibi büyük üreticiler Audi’ye ek olarak UBtech’in Walker S serisini kullanıyor ve 500’den fazla ünite ön sipariş edildi. MSN’in haberine göre, BYD’nin Shenzhen tesisinde sıralama verimliliğini %120 oranında artırırken, Lynk & Co’nun Chengdu tesisinde otonom forkliftlerle birlikte çalışarak depo işleme süresini %40 ve işçilik maliyetlerini %65 oranında azalttı.

Microsoft Windows 11’de mavi ekranı kaldırıyor

Microsoft, Windows 11’in en son güncellemesiyle yıllardır bilgisayar kullanıcılarının karşısına çıkan ünlü “Mavi Ekran” (Blue Screen of Death – BSOD) hatasını tarihe gömüyor. Windows 11 24H2 Preview sürümünde mavi ekran yerini siyah arka plana sahip, daha minimalist ve modern bir tasarıma bırakıyor. Microsoft Windows 11’de mavi ekranı değiştirme kararı aldı.

Windows 11’de siyah ekran dönemi başlıyor

Windows işletim sistemlerinde bir hata oluştuğunda kullanıcıların karşısına çıkan BSOD ekranı, yeni tasarımıyla artık daha sade ve anlaşılır hale geliyor. Microsoft, güncellenen hata ekranında 2012 yılında eklenen üzgün yüz ifadesini ve 2016’da eklenen QR kodunu kaldırarak kullanıcı deneyimini daha basit bir hale getirdi. Microsoft Windows 11’de mavi ekranı daha kullanıcı dostu hale getirdi.

Yeni hata ekranında neler değişti?

Yeni siyah hata ekranında kullanıcıya sadece şu mesaj gösteriliyor:

“Your device ran into a problem and needs to restart” (Cihazınız bir sorunla karşılaştı ve yeniden başlatılması gerekiyor).

Bunun yanı sıra, hata kodu ve soruna neden olan dosyanın adı ekranda yer alıyor. Önceki versiyonlarda yer alan ek görseller ve fazladan bilgiler artık kullanılmıyor.

Microsoft, kullanıcı deneyimini iyileştirmeyi hedefliyor

Microsoft’un bu değişikliği yapmasının temel sebeplerinden biri, hata ekranını daha modern, sade ve kullanıcı dostu bir hale getirmek. Özellikle teknik bilgisi sınırlı olan kullanıcıların bu ekranı gördüğünde paniğe kapılmasını önlemek amaçlanıyor. Daha az görsel unsur içeren yeni tasarım, hata mesajının daha net anlaşılmasını sağlıyor. Microsoft Windows 11’de mavi ekranı daha modern bir ekranla değiştirdi.

Windows 11 kullanıcılarını neler bekliyor?

Windows 11 24H2 güncellemesiyle birlikte siyah hata ekranı resmi olarak kullanıma sunulacak. Kullanıcılar, bu güncelleme sayesinde daha şık ve sade bir hata ekranı deneyimi yaşayacaklar. Microsoft Windows 11’de mavi ekranı daha şık ve sade bir ekranla değiştirdi.

Microsoft’un bu güncellemeyle birlikte işletim sistemini daha çağdaş ve kullanıcı odaklı bir hale getirme çabası devam ediyor. Windows 11’in yeni sürümleriyle birlikte daha fazla görsel ve işlevsel yenilik bekleniyor.

NASA ve Boeing, Starliner testlerine 2026’da yeniden başlıyor

NASA ve Boeing, 2026 yılının başlarında CST-100 Starliner uzay aracını yeniden test etmeye hazırlanıyor. Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) yapılan son insanlı Starliner test uçuşunda yaşanan teknik sorunlar nedeniyle iki astronot planlanandan çok daha uzun bir süre uzayda kalmıştı. NASA ve Boeing, Starliner’ın mürettebat sertifikasyonu için çalışmalarını hızlandırarak itki sistemi testlerini tamamlamayı hedefliyor.

Sorunlu uçuşun ardından çalışmalar hızlandırıldı

Hatırlanacağı üzere, ISS’e yapılan ilk insanlı Starliner uçuşunda motor ve sistem arızaları yaşanmış, NASA astronotları Butch Wilmore ve Suni Williams‘ın sekiz gün sürmesi planlanan görevi bu sorunlar nedeniyle dokuz aya uzamıştı. Astronotlar, bu ayın başlarında SpaceX‘in Dragon kapsülüyle Dünya’ya geri dönerken, sorunlu Starliner kapsülü mürettebatsız olarak geri getirilmişti.

NASA’nın yaptığı açıklamaya göre, uçuş sırasında tespit edilen anormalliklerin %70’i çözüldü. Ancak Starliner’ın yörüngede yaşadığı ana itki sistemi problemlerinin tamamen giderilmesi için çalışmaların 2025 yılı boyunca devam etmesi bekleniyor. Bu süreçte çeşitli yer testleri ve sistem yükseltmeleri gerçekleştirilecek.

Yeni önlemler ve testler yolda

NASA ve Boeing, 2025 yılının ilkbahar ve yaz aylarında gerçekleştirilmesi planlanan itki sistemi testlerinin kapsamını belirlemeye çalışıyor. Bu testler, termal modellerin doğrulanmasına ve uçuş güvenliğini artıracak iyileştirmelerin yapılmasına yardımcı olacak.

Alınması planlanan önlemler arasında şunlar yer alıyor:

  • Starliner’ın hizmet modülündeki “doghouse” adı verilen bölmeye termal bariyerler eklenmesi,
  • Uçuş sırasında itici darbe profillerinin değiştirilerek aşırı ısınmanın önlenmesi,
  • Yeni helyum sistemi contalarının test edilerek olası sızıntı risklerinin azaltılması.

Bir sonraki uçuş için alternatifler masada

NASA ve Boeing, bir sonraki Starliner uçuşunu mürettebat taşıma kapasitesine sahip bir görev olarak planlıyor. Ancak ajansın ihtiyaçlarına bağlı olarak yalnızca kargo taşıyan bir uçuş seçeneği de değerlendiriliyor.

Tesla 2025’in ilk çeyreğine zorlu bir giriş yapıyor

Elektrikli araç devi Tesla2025 yılının ilk çeyreğine hem düşen satış beklentileri hem de kamuoyundaki azalan ilgisiyle giriyor. Şirketin bu dönemdeki araç teslimatlarının, son iki yılın en düşük seviyesine gerileyebileceği öngörülüyor.

Halkın Tesla’ya olan mesafesi artıyor

Son dönemde yapılan bir anket, Amerikalı tüketicilerin Tesla’ya olan ilgisinin azaldığını gözler önüne seriyor. Ankete katılanların %67’si Tesla sahibi olmayı düşünmediklerini belirtiyor. Bu olumsuz yaklaşımın en büyük nedenlerinden biri ise şirketin CEO’su Elon Musk. Katılımcıların %37’si, Musk’ın kararlarını doğrudan etkilediğini ifade ederken, Musk hakkındaki genel algı da pek parlak değil. Musk’a olumsuz bakanların oranı %55 seviyesine ulaşmış durumda.

Teslimat beklentileri geriye çekildi

Tesla’nın yatırımcı ilişkileri birimi tarafından derlenen analist beklentilerine göre, şirket bu çeyrekte 377.592 araç teslim edecek. Eğer bu rakam gerçekleşirse, Tesla son iki yıldan uzun bir süre sonra en düşük çeyreklik teslimat seviyesinigörecek. En son bu seviyeye 2022’nin üçüncü çeyreğinde inildiği biliniyor.

Model Y ve Model 3 satışları geriliyor

Bu düşüşün en büyük nedenlerinden biri, Tesla’nın Model Y üretiminde yaptığı değişiklikler. Şirket, dört farklı fabrikasında eski modeli üretimden kaldırarak yeni versiyona geçiş yaptığı için teslimatlar ciddi oranda yavaşladı. Ancak sorun sadece bu değil. Avrupa’daki teslimat rakamlarının da etkisiyle, çeyrek başında 450.000 civarında olan teslimat beklentileri yaklaşık 75.000 araçlık bir revizyonla aşağı çekildi.

Model 3 tarafında da tablo benzer bir seyir izliyor. Avrupa’daki satışlar yaklaşık %30 oranında gerilerken, Tesla ABD’de bu modeli satabilmek için faizsiz kredi kampanyasını yeniden başlatmak zorunda kaldı. Ayrıca, ABD’de yeni Model Y’nin sadece daha pahalı ve sınırlı sayıda üretilen LR AWD Launch Edition sürümünün teslim edilmeye başlanması da şirketin genel teslimat kapasitesini daraltmış durumda.

Tesla’nın geleceği soru işaretleri taşıyor

Tüm bu gelişmeler, Tesla’nın yalnızca üretim ve satış stratejilerinde değil, marka algısında da ciddi bir sınavdan geçtiğini gösteriyor. Hem tüketici ilgisinin hem de somut teslimat verilerinin aynı anda gerilemesi, şirketin önümüzdeki çeyreklerde nasıl bir yol izleyeceğine dair soru işaretlerini artırıyorTesla’nın bu zorlu dönemde atacağı adımlarelektrikli araç pazarındaki geleceğini belirlemede kritik bir rol oynayacak.

Yapay güneş yeşil hidrojen üretimi sağlayacak

Yapay güneş, bilim insanlarının yeşil hidrojen üretimini iki katına çıkaracak yeni malzeme yaratmasına yardımcı oluyor. Bu çaba, fosil yakıtlara sürdürülebilir alternatiflere olan ihtiyacın giderek daha acil hale geldiği kritik bir zamanda gerçekleşiyor.

Yapay güneş yeşil hidrojen üretiminde rol alıyor

ABD Enerji Bilgi İdaresi’nin verilerine göre, 2023 yılında petrol, doğal gaz ve kömür gibi fosil yakıtlar, ABD’nin birincil enerji üretiminin yaklaşık %84’ünü oluşturacaktı. Bu yenilenemeyen kaynakların yanması, atmosfere karbondioksit salınımına yol açarak, ısıyı hapsederek iklim değişikliğini daha da kötüleştiriyor; bu olguya sera gazı etkisi adı veriliyor. Bu çevresel zorluğun ortasında, Kuzey Carolina Tarım ve Teknik Eyalet Üniversitesi araştırmacıları yenilenebilir enerji kaynaklarını değerlendirmek için yenilikçi çözümler araştırıyor.

Dr. Bishnu Bastakoti’nin ekibi, güneş enerjisi gibi yenilenebilir kaynaklar kullanılarak üretilen temiz bir enerji taşıyıcısı olan yeşil hidrojeni geliştirmeye odaklandı. Bu çaba, fosil yakıtlara sürdürülebilir alternatiflere olan ihtiyacın giderek daha acil hale geldiği kritik bir zamanda gerçekleşiyor. Hidrojen, kahverengi, gri ve mavi hidrojen de dahil olmak üzere çeşitli yollarla sentezlenir ve bunların hepsi sera gazlarının salınmasına neden olan süreçleri içeriyor.

Yeşil hidrojen üretimi ise güneş ışığından yararlanarak enerji dönüşümünde daha temiz bir alternatif sunması nedeniyle önemli bir ilerlemeye işaret ediyor. Ancak bu yöntem, özellikle bulutlu günlerde ışık yoğunluğundaki değişkenlik nedeniyle hidrojen üretiminin miktarını etkileyebilecek bağımsız zorluklar ortaya koymaktadır. Bastakoti’nin ekibi, hidrojen üretimindeki tekrarlanabilirlik sorununu ele almak için laboratuvarlarında bir güneş simülatörü kullanıyor.

Bu kontrollü ortam, ışığa maruz kaldıklarında su moleküllerine aktarılan enerjiyi doğru bir şekilde ölçmelerine olanak sağlıyor. Araştırmacılar bu molekülleri parçalayarak hidrojen çıkışını doğru bir şekilde belirleyebilir, bu da daha tutarlı ve güvenilir bir üretim sürecine katkıda bulunabilir.

SMIC Tayvanlı mühendisleri yasa dışı yollarla işe almakla suçlanıyor

Tayvanlı yetkililer, Çin’in en büyük yarı iletken üreticisi Semiconductor Manufacturing International Corporation (SMIC) hakkında yasa dışı işe alım faaliyetleri yürüttüğü iddiasıyla soruşturma başlattı. SMIC Tayvanlı mühendisleri cezbetmeye çalışmakla suçlanıyor. SMIC’in, paravan bir şirketaracılığıyla Tayvanlı mühendisleri yasadışı yollarla cezbetmeye çalıştığı öne sürülüyor.

Paravan şirket üzerinden yetenek avı

Tayvan Adalet Bakanlığı’na bağlı Soruşturma Bürosu tarafından yapılan açıklamada, SMIC Tayvanlı mühendisleri çeşitli yöntemlerle cezbetmeye çalıştığı belirtildi. SMIC’in  Pasifik’teki Samoa eyaletine ait bir firma gibi görünerek Tayvan’da bir yan kuruluş kurduğu belirtildi. Bu kuruluşun, ülkenin en önemli yarı iletken üretim merkezlerinden biri olan Hsinchu bölgesinde faaliyet gösterdiği ifade edildi. Ancak yetkililer, soruşturmanın hassasiyeti nedeniyle operasyonun ayrıntıları hakkında daha fazla bilgi paylaşmadı.

TSMC’nin olduğu yerde Çin’in hamlesi

Dünyanın en büyük çip üreticilerinden biri olan Tayvan merkezli TSMC, küresel yarı iletken üretiminde kritik bir roloynuyor. SMIC Tayvanlı mühendisleri bünyesine katmayı hedefliyor. Çin ise ABD’nin uyguladığı ihracat kısıtlamalarına karşı yerli üretim kapasitesini artırmaya çalışırkenTayvan’ın yüksek teknoloji birikimine ve yetenek havuzuna erişmek için çeşitli dolaylı yöntemler kullanmakla suçlanıyor.

Tayvanyasa dışı işe alım faaliyetlerini engellemek amacıyla bu ay geniş çaplı bir operasyon gerçekleştirdi. 180 kişinin katıldığı baskınlarda 34 farklı adreste arama yapıldı ve 90 kişi sorguya alındı. Yetkililer, soruşturma altındaki 11 şirket arasında SMIC Tayvanlı yetenekleri hedef almaya devam ediyor açıkladı.

Çin’in yöntemleri: Gizli ofisler ve iş birlikleri

Yetkililere göre ÇinTayvanlı mühendisleri cezbetmek için sık sık paravan şirketler kuruyor ve bu şirketleri genellikle Tayvan merkezli veya yabancı bir kuruluş gibi gösteriyor. Ayrıca, insan kaynakları firmalarıyla iş birliği yaparak mühendis avına çıktığı veya gizli ofisler kurduğu da iddia ediliyor.

Tayvan hükümetikritik yarı iletken sektörünü korumak amacıyla bu tür faaliyetlere karşı önlemlerini artırmaya devam edeceklerini belirtti. Soruşturmanın ilerleyen aşamalarında daha fazla detayın paylaşılması bekleniyor. SMIC Tayvanlı mühendisleri yasa dışı yollarla cezbetme faaliyetlerinde bulunuyor.

Hyundai yeni nesil bilgi, eğlence sistemi Pleos’u tanıttı

Hyundai, Pleos adını verdiği yeni yazılım markasını ve Android Automotive tabanlı yeni nesil bilgi-eğlence sistemini tanıttı. Pleos Connect adı verilen bu sistem, 2026 yılının ikinci çeyreğinde piyasaya sürülecek ve 2030 yılına kadar 20 milyondan fazla araçta kullanılacak. Hyundai, bu sistemle birlikte sürücülere daha akıllı, daha bağlantılı ve daha kişiselleştirilebilir bir sürüş deneyimi sunmayı hedefliyor.

Android Automotive işletim sistemine dayanıyor

Yeni sistem, mevcut ccNC bilgi-eğlence sisteminin yerini alacak ve Android Automotive işletim sistemi üzerine inşa edilecek. Hyundai, Pleos Connect’in kullanıcı arayüzünün akıllı telefon deneyimine benzer olacağını ancak bölünmüş ekran ve çoklu pencere gibi ek özellikler sunacağını belirtiyor. Kullanıcılar, aynı anda birden fazla uygulamayı görüntüleyebilecek ve ekranlarını diledikleri gibi kişiselleştirebilecekler.

Sistem, yapay zeka destekli Gleo AI asistanı ile sesli komutları destekleyecek ve diğer Android Automotive tabanlı sistemlerde olduğu gibi belirli Android uygulamalarının kullanımına da olanak tanıyacak. Bu sayede sürücüler, ellerini direksiyondan çekmeden yalnızca sesli komutlarla navigasyon, müzik, çağrılar ve araç içi kontrolleri kolaylıkla yönetebilecekler.

Pleos, sadece bir Bilgi, eğlence sistemi değil

Hyundai, Pleos’u yalnızca bir bilgi-eğlence sistemi olarak değil, aynı zamanda yüksek performanslı çipler ve kontrol üniteleri, araç işletim sistemleri, bulut altyapısı, filo yönetimi ve mobilite ile lojistik optimizasyon çözümlerini entegre eden kapsamlı bir yazılım platformu olarak konumlandırıyor. Şirket, bu sistemle birlikte araçların daha verimli çalışmasını, bağlantılı hizmetlerin iyileştirilmesini ve filo yönetimi süreçlerinin daha akıllı hale getirilmesini sağlamayı planlıyor.

Bunun yanı sıra, Pleos Connect sürekli olarak güncellenebilecek ve uzaktan yazılım güncellemeleri ile yeni özellikler eklenebilecek. Hyundai, bu sistemin uzun vadede otonom sürüş teknolojileri ile entegre edilmesini ve sürücüsüz araçların gelişimine katkı sağlamasını hedefliyor.

Bu yeni sistem, Hyundai’nin dijital dönüşüm ve akıllı mobilite vizyonunun önemli bir parçası olarak görülüyor. 2026 yılında yollara çıkacak olan Pleos, sürücülere ve yolculara daha gelişmiş ve entegre bir kullanıcı deneyimi sunmayı hedefliyor. Hyundai, Pleos ile araç içi teknolojileri bir üst seviyeye taşıyarak, otomotiv sektöründe rekabet gücünü artırmayı amaçlıyor.

RTX 5090 mobil ilk testlerde: 4090’ı geçebildi mi?

vidia, GeForce RTX 5090 mobil ekran kartını tanıtarak, Blackwell mimarisiyle yeni bir adım attı. Geçtiğimiz yıl RTX 4090 mobil ekran kartıyla sektördeki zirveye oynayan Nvidia, bu kez mobil platformlar için geliştirilen en güçlü GPU’su ile karşımıza çıkıyor. RTX 5090, oyun ve içerik üretimi gibi zorlu görevlerde çok güçlü performans vaat ediyor.

RTX 5090 mobil teknik özellikler ve performans

GeForce 5090 mobil ekran kartı, 24 GB GDDR7 bellek ve 1824 AI TOPS AI performansı sunuyor. Kart, 10.496 CUDA çekirdeği ve 256-bit bellek veri yolu ile yüksek işlem gücü sağlarken, maksimum 150W TGP ile enerji verimliliği de dikkat çekiyor. Kıyaslamak gerekirse, geçtiğimiz yıl piyasaya sürülen RTX 4090 mobil ekran kartı ise 16 GB bellek ve 9.727 CUDA çekirdeği ile gelmişti.

RTX 5090

İlk performans testlerinde, RTX 5090 içeren Razer Blade 16 (2025)75.1 puan alarak, RTX 4090 içeren sistemlerin gerisinde kalıyor. Örneğin, SCHENKER XMG Neo 16 modeli 99.8 puanLenovo Legion 9 16IRX9 modeli ise 88 puan ile RTX 4090’lı sistemler arasında öne çıkıyor. Ancak, bu farkın çok büyük olmadığını belirtmek önemli.

Cyberpunk 2077 performansı ve FPS testleri

Cyberpunk 2077 gibi zorlu oyunlarda yapılan testler, Razer Blade 16 (2025) modelinin 4K çözünürlük ve yüksek ayarlarda 59.21 FPS ortalama ve 51.78 FPS 1% Low sonuçları ile dikkat çekici bir performans sergilediğini gösteriyor. Yine de, RTX 4090 içeren diğer sistemlerle karşılaştırıldığında, bu farkın büyük olmadığı gözlemleniyor.

RTX 5090 ve AMD işlemci desteği

RTX 50 serisinin dikkat çeken özelliklerinden biri, AMD işlemcilerle eşleşmesi oldu. Bu, Nvidia’nın önceki nesil GPU’larından farklı olarak AMD kullanıcıları için de güçlü bir seçenek sunduğu anlamına geliyor. Şu anda RTX 509050805070 Ti ve 5070 modelleri piyasaya sürülmüşken, daha düşük seviyedeki RTX 5060 ve 5050 modellerinin de yakında duyurulması bekleniyor.

Sonuç olarak RTX 5090 mobil, RTX 4090’a göre farklı bir yön sunuyor

GeForce yeni mobil ekran kartı, RTX 4090’a göre birkaç adım geride kalıyor ancak performans farkı oldukça küçük. Yenilikçi özellikler ve güçlü yapısıyla, özellikle AMD işlemcilerle uyumlu hale gelmesi, mobil kullanıcılar için büyük bir avantaj oluşturuyor. RTX 5090, yeni nesil mobil oyun deneyimi ve içerik üretimi isteyen kullanıcılar için güçlü bir seçenek olmaya devam edecek.

YouTube Premium’dan yeni özellik: reklamsız video paylaşımı dönemi başlıyor

ouTubeYouTubePremium abonelerini sevindirecek yeni bir özelliği test ediyor. Belirli ülkelerde denenen bu özellik sayesinde Premium kullanıcıları, her ay 10 adet reklamsız video bağlantısı paylaşabiliyor. Bu bağlantıları alan Premium olmayan kullanıcılar, sınırlı da olsa reklamsız izleme deneyimi yaşayabilecek.

YouTube Premium kullanıcıları için yeni avantaj

YouTube, kullanıcılarını Premium aboneliğe yönlendirmek için farklı stratejiler geliştirmeye devam ediyor. Son olarak test edilen yeni özellik, Premium abonelerinin reklamsız video bağlantıları paylaşmasına olanak tanıyor. Ancak, bu özelliğin bazı kısıtlamaları bulunuyor:

  • Her Premium abonesi, ayda yalnızca 10 reklamsız bağlantı oluşturabiliyor.
  • Bu bağlantılar en fazla 10 kez görüntülenebiliyor.
  • Yalnızca belirli içerik türlerinde geçerli olupmüzik videoları, YouTube Originals, Shorts, canlı yayınlar ve Filmler & Diziler için kullanılamıyor.

Yeni özellik nasıl çalışıyor?

Yeni özellik, paylaşım ekranındaki “Reklamsız Paylaş” seçeneği ile kullanıma sunuluyor. Ancak, paylaşılan bağlantıyı reklamsız izleyebilmek için kullanıcıların YouTube hesaplarına giriş yapmaları ve mobil uygulama üzerinden izlemeleri gerekiyor. Bu da aslında, YouTube Premium’dan ödün vermeyen bir erişim sağlıyor.

Paylaşılan reklamsız bağlantılar30 gün boyunca aktif kalıyor ve 10 izlenme sınırına ulaşıldığında tekrar reklamlı moda geçiyor. İlginç bir detay olarak, Premium kullanıcılarının birbirlerine reklamsız bağlantı paylaşmalarıdurumunda, bu bağlantılar aylık 10 bağlantı kotasından düşülmüyor.

YouTube, bu özelliğin tüm kullanıcılara sunulup sunulmayacağı hakkında kesin bir açıklama yapmasa da, testlerin başarılı olması halinde daha geniş bir kitleye açılabileceği belirtiliyor. Türkiye’de de test edilen bu yenilik, YouTube Premium aboneliğini cazip hale getirmeyi amaçlıyor.

BYD yeni elektrikli sedan modeli e7’yi tanıttı

Dünyanın önde gelen elektrikli araç üreticilerinden BYD, tamamen elektrikli yeni sedan modeli e7’yi duyurdu. Orta sınıf bir sedan olarak konumlandırılan e7, 450 ile 520 kilometre arasında değişen menzil sunarak dikkat çekiyor. BYD yeni elektrikli sedan aramak isteyenler için e7 önemli bir seçenek haline geliyor.

BYD, genellikle araç modellerine Çin hanedanları veya deniz canlılarının isimlerini veriyor, ancak e serisi bu kuralın dışında tutuluyor. Markanın en yeni üyesi olan e7, tamamen elektrikli bir platform üzerine inşa edildi. BYD yeni elektrikli sedan serisi içinde e7, bu yönüyle ayrılmaktadır.

Teknik özellikler ve menzil seçenekleri

BYD yeni elektrikli sedan modeli BYD e7, 4.78 metre uzunluğa, 1.9 metre genişliğe ve 1.515 metre yüksekliğe sahip. 2.82 metrelik dingil mesafesi ile geniş bir iç hacim sunması beklenen araç, 100 kW gücünde tek bir elektrik motoru ile donatıldı. Aracın maksimum hızı ise saatte 150 kilometre ile sınırlandırıldı.

Batarya tarafında ise iki farklı seçenek sunuluyor. 48 kWh kapasiteli bataryaya sahip versiyon yaklaşık 450 km menzil sunarken, 57.6 kWh kapasiteli model yaklaşık 520 km menzil sağlıyor. Bu değerler, Çin’in CLTC ölçüm standardına göre belirlendi.

Fiyat beklentileri ve pazar stratejisi

BYD’nin e7 modeli ile birlikte e serisini yeniden öne çıkardığı gözlemlenirken, şirketin resmi internet sitesinde daha önce yer alan e2 Glory Edition modelinin artık gösterilmemesi dikkat çekiyor. Geçtiğimiz yıl 12.360 dolardan başlayan fiyatlarla satışa sunulan e2 Glory Edition’ın yerine e7’nin benzer fiyat seviyelerinde olması bekleniyor. BYD yeni elektrikli sedan arayanlar için e7’nin fiyatı oldukça rekabetçi olabilir.

Bununla birlikte BYD, sadece yeni modelleriyle değil, mevcut araçlarında sunduğu kampanyalarla da gündemde. Şirket, bazı hibrit modellerde indirim uygulayarak, örneğin akıllı sürüş özelliği bulunmayan Sealion 06 DM-i modelini 12.360 dolardan satışa sundu. Bu stratejinin, stoktaki eski versiyonları eritmek amacıyla gerçekleştirildiği düşünülüyor.

Elektrikli araç pazarındaki rekabetin giderek arttığı bu dönemde, BYD’nin e7 modeliyle nasıl bir başarı yakalayacağı merak konusu. Yeni modelin fiyatlandırması ve pazar stratejileri, şirketin küresel elektrikli araç piyasasındaki konumunu daha da güçlendirebilir.

Gelgit enerjisinden elektrik üretecek santral: Türbinler 3D yazıcıdan basılıyor

0

İngiltere’den bir girişim, gelgit ve nehir akıntılarını kullanarak gelgit enerjisinden elektrik üretmeyi hedefleyen devrim niteliğinde bir teknoloji geliştirdi. Spiralis adlı girişim, 3D yazıcılarla yalnızca bir hafta içinde basılabilen Arşimet vidası bazlı türbinlerle enerji üretmeyi planlıyor.

Gelgit enerjisi, dünya genelinde yaygın olarak yaşanmasına rağmen, elektrik üretimi konusunda hala verimliliği düşük bir alan olarak kalıyor. Bunun başlıca nedeni, su altı türbinlerinin üretim ve bakım maliyetlerinin oldukça yüksek olması. Spiralis, bu soruna yenilikçi bir çözüm sunarak, Arşimet vidasının tasarımını değiştirdi. Kabuklu deniz canlılarının şekli ilham alınarak yapılan türbin, kenarındaki kanatçıklar sayesinde çok daha fazla tork üretebiliyor. Bu tasarım, türbinin yüzey alanını artırırken, malzeme üzerindeki yükü azaltıyor ve daha verimli bir enerji üretimi sağlıyor.

Özellikle ilginç olan nokta, bu türbinlerin geri dönüştürülebilir plastikten üretilmesi. Bu sayede türbinlerin üretim maliyeti düşürülüyor. Dahası, gerekli 3D yazıcı ekipmanları kurulum sahasına taşınarak, türbinler yerinde üretilip montajlanabiliyor. Spiralis, bu türbinlerden birinin yalnızca bir hafta içinde üretilebileceğini iddia ediyor. Hızlı üretim kapasitesi sayesinde, İstanbul veya Çanakkale Boğazı gibi akıntılı bölgelerde, bir yıl içinde 52 türbin kurulabilmesi mümkün olabiliyor.

Sistemin kurulumu, su yüzeyine benzer bir duba yerleştirildikten sonra, suya 5 metre daldırılarak yapılacak. Türbinler, deniz canlılarına zarar vermeyecek şekilde tasarlanmış ve hızlı dönmeyen, keskin kenarlara sahip değil. İlk testlerde 2,5 kW güç üretilebilen türbinlerin, en küçük versiyonları ise 10 kW üretim kapasitesine sahip olacak. Spiralis, ilerleyen süreçte 500 kW kapasiteli türbinler üretmeyi planlıyor. Ayrıca, gelgit enerjisinden elektrik gelecekte daha verimli bir şekilde üretilebilir.

Firma, bu türbinlerden 16 metre boyunda, 5 metre çapında olanlarını test etmek amacıyla İngiltere’deki Alderney adasında zorlu kış şartlarında denemek istiyor. Üç adet tam boyutlu 500 kW türbin ile, adanın yıllık 1,2 milyon litre dizel ile üretilen elektriği karşılamak mümkün olacak. Gelgit enerjisinden elektrik üretmek için bu test kritik önem taşıyor.

Spiralis, İngiltere’nin etrafındaki gelgit akıntılarının, ülkenin toplam enerji ihtiyacının yüzde 11‘ini karşılayabileceğini belirtiyor ve 2028 yılında ilk türbinin şebekeye bağlanmasını hedefliyor. Bu gelişmeler, Türkiye’deki boğazlar ve nehir yatakları gibi potansiyel enerji kaynakları için büyük bir fırsat sunuyor. Özellikle büyük şehirlerin iç bölgelerinde elektrik üretimi sağlanarak, şehir dışından yüksek gerilim hatları döşenmesi ihtiyacı ortadan kaldırılabilir. Ayrıca, baraj yapılmamış nehir yataklarına benzer sistemlerin entegrasyonu, çevreye zarar vermeden hidroelektrik kapasitesini artırmak için pratik bir çözüm sunuyor. Gelgit enerjisinden elektrik üretecek bu tür sistemler, çevre dostu enerji üretimi açısından gelecekte büyük rol oynayabilir.

Bu yenilikçi teknoloji, çevre dostu enerji üretimi konusunda önemli bir adım olarak öne çıkıyor ve gelecekteki enerji projelerinde önemli bir rol oynayabilir. Gelgit enerjisinden elektrik üreterek, doğa dostu bir gelecek inşa etmek mümkün.

Porsche geri dönüşümlü pilleri kullanacak

0

Porsche, elektrikli araç atılımında Porsche geri dönüşümlü pillerden yüksek voltajlı hücreler üretecek. Geliştirme araçlarından gelen yüksek voltajlı piller, kullanım aşamalarının sonunda mekanik olarak parçalanacak ve sözde “kara kütle” haline getirilecek.

Porsche geri dönüşümlü pilleri hücrelere dönüştürecek

Lüks Alman otomobil üreticisi, araçlarda kullanıldıktan sonra değerli ham maddeleri geri kazanmak için yüksek voltajlı pilleri geri dönüştürüyor. Porsche, potansiyel bir kapalı devre ham madde döngüsünü test etmeyi ve geri dönüştürülmüş pil ham maddelerinin artan önemini ele almayı amaçlıyor. Daha sonra, otomobil üreticisi, dış ortaklarla işbirliği içinde Porsche geri dönüşümlü piller için bir geri dönüşüm ağı geliştirmeyi planlıyor.

Porsche’de Tedarikten Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Barbara Frenkel: “Yenilikçi geri dönüşüm süreçlerinin yardımıyla, değişken ve jeopolitik olarak istikrarsız ham madde pazarlarından bağımsızlığımızı artırmaya çalışıyoruz. Döngüsel Ekonomi, sürdürülebilirlik stratejimizin temel bir ayağıdır ve bu pilot proje ile hedeflerimizi vurgulamak istiyoruz” dedi. Porsche geri dönüşüm ile girişimin pilot projesini, seri uygulamaya uygun bir süreci test etmek için üç aşamaya böldü.

Şirket, ilk proje aşamasında, geliştirme araçlarından gelen yüksek voltajlı pillerin kullanım aşamalarının sonunda mekanik olarak parçalanacağını ve sözde “siyah kütle”ye dönüştürüleceğini açıkladı.

Elde edilen granül karışımı, nikel, kobalt, manganez ve lityum gibi değerli hammaddeler içeriyor. Şimdiye kadar yaklaşık 65 ton sözde “siyah kütle” üretildi. Daha sonra, “siyah kütle” daha da rafine edilecek ve Porsche geri dönüşüm ile yüksek voltajlı pil üretimi için gerekli hammaddelere ayrılacak.

Pudu servis robot ağını genişletiyor

0

Hizmet robotu üreticisi Pudu Robotics, konaklama, perakende, e-ticaret, sağlık hizmetleri ve eğitim gibi sektörlerde artan otomasyon taleplerini karşılamayı hedeflediği için ABD’deki genişlemesini duyurdu.

Pudu servis robot ağı ile hizmet ağını büyütecek

Pudu, Doğu Yakası müşterilerine hizmet vermek üzere Kaliforniya, Santa Clara’da yeni bir merkez ve New Jersey, Hamilton’da bir dağıtım merkezi duyurdu. Şirket, yeni merkezin ayrıca bir müşteri tanıtımı ve personel eğitim merkezi olarak hizmet vereceğini ve işletmelerin gerçek dünya senaryolarında robotik çözümlere ilişkin içgörü kazanmalarını sağlayacağını söyledi.

İşletmelere özel otomasyon çözümleri sunan Pudu’nun Los Angeles dağıtım merkeziyle birlikte faaliyet gösterecek. Pudu Robotics’in Amerika ve Avustralya genel müdürü Raymond Pan: “Bu genişleme, müşteriye daha yakın olmamızı ve Amerika genelinde daha hızlı, daha güvenilir hizmet sunmamızı sağlıyor. Doğu Yakası’nda bir dağıtım merkezi kurarak daha hızlı teslimat süreleri ve yerelleştirilmiş destek sağlıyoruz. Aynı zamanda Santa Clara genel merkezimiz yeniliği teşvik edecek ve bölgedeki ortaklıklarımızı güçlendirecek” dedi.

Pudu, genişlemesinin, robotik pazarının ABD genelinde önemli bir büyümeye hazır olmasıyla birlikte gerçekleştiğini ve Kuzey Amerika’nın otomasyon pazarının 2030 yılına kadar 40,62 milyar doları aşmasının tahmin edildiğini söyledi.

60 ülke ve bölgede robotik varlığı bulunan Pudu, gelişen sektörde gelişmeye öncülük etmek için iyi bir konumda olduğunu söyledi.

Pudu’nun CEO’su Felix Zhang: “Robotik pazarı Kuzey ve Güney Amerika’da hızla ilerlerken, Pudu Robotics varlığımızı genişletmekten ve işletmelerin maliyetleri düşürmesine, üretkenliği artırmasına ve müşteri deneyimlerini yükseltmesine yardımcı olan özel çözümler sunmaktan heyecan duyuyor” dedi.

Çin’den uzayda büyük hamle

Çin, uzay araştırmalarında dev bir adım atarak 2028-2039 yıllarını kapsayan uzun vadeli derin uzay keşif yol haritasınıaçıkladı. Çin Ulusal Uzay İdaresi’ne (CNSA) bağlı Derin Uzay Keşif Laboratuvarı (DSEL) tarafından duyurulan bu strateji, gezegensel yaşanabilirlik ve dünya dışı yaşam arayışına odaklanıyor. Mars’tan Neptün’e kadar uzanan iddialı keşif görevleri, Çin’in uzayda bilimsel araştırmalardaki yerini güçlendirecek.

Çin, 2028 yılında Mars’tan örnek getirmek için Tianwen-3 görevini başlatıyor

Çin’in en yakın hedefi, 2028 yılında Mars’tan kaya ve toprak örnekleri toplamak ve bunları Dünya’ya getirmek olacak. Tianwen-3 görevi, Kızıl Gezegen’de geçmiş veya mevcut yaşam izlerini araştıracak. Bu görev, NASA ve Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) yürüttüğü benzer projelere doğrudan bir rakip olarak değerlendiriliyor.

Çin, 2029 yılında Jüpiter ve Callisto’yu keşfetmeyi hedefliyor

2029 yılında fırlatılması planlanan Tianwen-4 misyonuJüpiter sistemine gönderilecek. Uzay aracı, gaz devinin dördüncü büyük uydusu Callisto’nun yörüngesine girecek. Callisto, düşük radyasyon seviyeleri ve yüzey altı okyanus barındırma potansiyeliyle bilim insanlarının ilgisini çeken önemli unsurlar arasında yer alıyor.

Çin, 2030 yılında uzayda yaşam simülasyonu geliştirmeyi planlıyor

Çin, 2030 yılı civarında uzun süreli insanlı uzay görevlerini desteklemek amacıyla bir gezegensel yaşam alanı simülasyon cihazı geliştirmeyi planlıyor. Bu proje, astronotların Dünya dışındaki görevlerini daha verimli şekilde sürdürmesine katkı sağlayacak.

Çin, 2033 yılında Venüs atmosferinden örnek getirmeyi amaçlıyor

2033 yılında Çin, Venüs’ün aşırı sıcak ve yoğun atmosferinden örnekler toplayacak bir misyon başlatacak. Bu proje, Venüs atmosferinde olası biyolojik izleri araştırmak ve gezegenin kimyasal yapısını detaylı bir şekilde analiz etmekiçin kritik bir adım olacak.

Çin, 2038’de Mars’ta otonom bir araştırma üssü kurmayı planlıyor

2038’de Çin, Mars’ta yerinde kaynak kullanımını incelemek amacıyla otonom bir araştırma istasyonu kurmayı planlıyor. Bu üssün insanlı olup olmayacağı konusunda henüz net bir açıklama yapılmadı ancak uzun vadede Mars keşiflerine önemli katkılar sağlaması bekleniyor.

Çin, 2039 yılında Neptün ve Triton’u keşfetmeyi hedefliyor

2039 yılı civarında Çin, Güneş Sistemi’nin en uzak gezegenlerinden biri olan Neptün ve onun en büyük uydusu Triton’a bir keşif aracı göndermeyi hedefliyor. Bu görev kapsamında, Neptün’ün atmosferi, halkaları ve Triton’un yüzey altı okyanusu detaylı olarak incelenecek. Bu iddialı görev, nükleer enerjiyle çalışan bir keşif aracı gerektiriyor.

Çin, 2028 yılında Dünya benzeri gezegenler keşfetmek için Earth 2.0 gözlemevini fırlatacak

Çin, Güneş Sistemi’nin ötesine geçerek 2028 yılında fırlatılması planlanan Earth 2.0 gözlemevi ile Dünya benzeri yaşanabilir gezegenleri keşfetmeyi amaçlıyor. Bu proje, evrenin derinliklerindeki yaşanabilir bölgeleri araştırarak gezegen bilimine yeni bir boyut kazandıracak.

Çin, uzayda liderliği hedefliyor

Çin’in açıkladığı bu kapsamlı uzay keşif planıderin uzay araştırmalarında çıtayı yükseltirken, bilim dünyasına büyük katkılar sunmayı hedefliyor. Gezegensel yaşanabilirlik ve dünya dışı yaşam arayışına yönelik atılan bu adımlar, Çin’in uzay keşiflerinde lider olma yolundaki kararlılığını gözler önüne seriyor.

Microsoft’tan Office uygulamalarına hız takviyesi geliyor

Microsoft, Office uygulamalarının açılış sürelerini iyileştirmek amacıyla yeni bir “Başlangıç Hızlandırma” özelliğini devreye alıyor. Mayıs ayından itibaren Word ile başlayarak uygulanacak bu yenilik, bilgisayarın başlatılması sırasında arka planda sessizce çalışan bir zamanlanmış görev sayesinde Office uygulamalarının daha hızlı açılmasını sağlayacak.

Başlangıç Hızlandırma özelliği, Office uygulamalarını bellekte önceden yükleyerek ihtiyaç duyulduğunda daha hızlı başlatılmasını mümkün kılacak. Microsoft, bu özelliğin en az 8 GB RAM ve 5 GB kullanılabilir disk alanına sahip bilgisayarlarda kullanılabileceğini belirtiyor. Ayrıca, enerji tasarrufu modu etkinleştirildiğinde bu özelliğin devre dışı kalacağını da vurguluyor.

Kullanıcılar, Office uygulamalarının önyükleme sırasında arka planda çalışmasını istemediklerinde, Word içinden bu özelliği kapatma seçeneğine sahip olacaklar. Ayrıca, zamanlanmış görevi manuel olarak iptal etmek de mümkün. Ancak Microsoft, Office yükleyicisi bir güncelleme gerçekleştirdiğinde bu görevin yeniden oluşturulacağını ifade ediyor.

Windows, sistem optimizasyonu için zamanlanmış görevleri yaygın olarak kullanıyor. Google, Chrome güncellemeleri için benzer bir yöntemi tercih ederken, birçok OEM üreticisi de sürücü ve sistem bileşenlerini güncellemek için bu yöntemi kullanıyor. Ancak Adobe Creative Suite gibi bazı uygulamalar, başlangıç süreçlerini Windows’un normal başlangıç bölümü üzerinden yönetiyor ve burada kolayca devre dışı bırakılabiliyor.

Microsoft’un yeni güncellemesi, Office kullanıcılarının uygulamaları daha hızlı başlatmasını sağlarken, sistem kaynaklarını etkin bir şekilde kullanarak performans iyileştirmesi sunmayı hedefliyor. Bu sayede özellikle yoğun iş temposuna sahip kullanıcılar, zamandan tasarruf ederek verimliliklerini artırabilecek.

Microsoft’un zamanlanmış görevler aracılığıyla gerçekleştirdiği bu optimizasyonun, gelecekte diğer Office uygulamalarına da yayılması bekleniyor. Kullanıcılar, bu özelliğin sistem performansı üzerindeki etkilerini deneyimledikçe geri bildirim sağlayabilecek ve Microsoft, gerekli düzenlemeleri yaparak bu yeniliği daha verimli hale getirebilecekÖzellikle düşük donanımlı cihazlarda nasıl bir performans sergileyeceği ise merak konusu. Teknoloji uzmanları, bu tür otomatik başlatma özelliklerinin avantajlarının yanı sıra sistem kaynaklarını tüketme potansiyeli nedeniyle kullanıcılar tarafından dikkatlice değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor.

WhatsApp’a Meta AI destekli profil fotoğrafı özelliği geliyor

WhatsApp, yapay zeka teknolojisini kullanıcı deneyimine entegre etmeye devam ediyor. Android için yayınlanan en son WhatsApp beta 2.25.9.8 güncellemesiyle birlikte Meta AI destekli profil fotoğrafı oluşturma özelliği test kullanıcılarına sunulmaya başlandı. Bu yenilik, daha önce yalnızca grup simgeleri için kullanılabilen yapay zeka görsel oluşturma teknolojisinin artık kişisel profiller için de erişilebilir hale geldiğini gösteriyor.

Profil fotoğraflarınızı metin talimatlarıyla oluşturabileceksiniz

Meta AI destekli profil fotoğrafı özelliği, kullanıcılara tamamen yeni bir kişiselleştirme deneyimi sunuyor. Daha önce kullanıcılar, profil fotoğraflarını ya kendi galerilerinden seçiyor ya da doğrudan kamerayla çekiyordu. Ancak yeni özellikle birlikte Meta AI’ya erişimi olan beta kullanıcıları, yalnızca metin talimatları vererek istedikleri görünüme sahip profil fotoğrafları oluşturabilecek.

WhatsApp'a Meta AI

Özelliğin çalışma prensibi oldukça basit ve kullanıcı dostu bir yapıya sahip. Kullanıcılar, istedikleri profil görselini metinle tarif ettiğindeMeta AI bu açıklamaya uygun benzersiz bir görsel oluşturuyor. Bu sistem, kullanıcının mevcut fotoğraflarını kullanmadan tamamen metin talimatlarına dayalı yeni bir görsel yaratıyor. Böylece kullanıcılar, kişisel fotoğraflarını paylaşmadan kendilerini yaratıcı, sanatsal veya tematik görsellerle ifade edebiliyorlar.

Gizlilik odaklı ve kişiselleştirilebilir bir deneyim

Henüz test aşamasında olan yapay zeka destekli profil fotoğrafı özelliği, WhatsApp deneyimini kişiselleştirmekisteyen ancak fiziksel görünümlerini paylaşmak istemeyen kullanıcılar için ideal bir çözüm sunuyor. Kullanıcılar, avatarlar, soyut sanat eserleri, belirli temalara sahip görseller veya ilgi alanlarını yansıtan kompozisyonlarlakendilerini ifade edebilecekler.

Bu yenilik, WhatsApp’ın yapay zeka entegrasyonuna verdiği önemi bir kez daha gösterirken, kullanıcıların gizliliğini koruyarak kendilerini özgün bir şekilde ifade etmelerine olanak tanıyor. Özelliğin beta sürecinin ardından genel kullanıma ne zaman sunulacağı ise henüz bilinmiyor.