Netflix HDR10+ desteği ile görsel deneyimi zirveye taşıyor

Dünyanın en popüler dijital yayın platformlarından Netflix, görüntü kalitesini artırmaya yönelik önemli bir adım attı. Şirket, halihazırda sunduğu HDR10 ve Dolby Vision formatlarına ek olarak, HDR10+ desteğini de kullanıma sunduğunu duyurdu. Bu yenilikle birlikte, uyumlu cihazlara sahip kullanıcılar için daha yüksek görsel kalite ve gelişmiş kontrastsunulacak.

HDR10+ ile daha gerçekçi görseller

HDR teknolojisi, daha geniş bir renk ve parlaklık aralığı sunarak daha gerçekçi bir izleme deneyimi sağlıyor. Standart HDR10 formatına kıyasla önemli iyileştirmeler sunan HDR10+, her sahneyi veya kareyi dinamik olarak optimize ederek daha etkileyici görüntüler oluşturuyor. Özellikle karanlık sahnelerde detayların daha net görünmesinisağlayan bu teknoloji, sinema kalitesinde bir izleme deneyimi vadediyor.

NetflixHDR10+ desteğini etkinleştirmek için AV1 kodek teknolojisini kullanıyor. 2018 yılında tanıtılan AV1 kodeği, yüksek çözünürlüklü içeriklerin daha verimli sıkıştırılmasını sağlayarak hem veri tasarrufu sunuyor hem de görüntü kalitesinden ödün vermeden akıcı bir izleme deneyimi sağlıyor. Netflix, başlangıçta AV1 kodeğini mobil cihazlarda veri tasarrufu amacıyla kullanıyordu. Ancak bu teknoloji, büyük HDR dosyalarının daha verimli şekilde aktarılmasına da olanak tanıyor.

HDR10+ için teknik gereksinimler

Netflix’in HDR10+ desteğinden faydalanabilmek için bazı teknik gereksinimler bulunuyor. Bu yeni formatı izleyebilmek için Netflix Premium aboneliğine sahip olmak ve HDR10+ ile AV1 destekleyen bir cihaz kullanmak gerekiyor. Çoğu modern akıllı telefon ve tablette bu destek bulunuyor.

NetflixHDR10+ formatını başlangıçta popüler içeriklerinde sunmaya başladı. Şirketin uzun vadeli hedefi ise tüm HDR içeriklerini bu yeni formatla izleyicilere sunarak, en üst düzey görsel deneyimi sağlamak.

Apple Haritalar, AI modelleri için sokaktan görsel toplayacak!

Apple, haritalama araçlarının topladığı verileri yalnızca harita geliştirmeleri için değil, aynı zamanda Apple Intelligence yapay zekâ modellerini eğitmek için de kullanacağını duyurdu. Bu değişiklik, Apple Haritalar Görüntü Toplama web sitesindeki açıklamanın güncellenmesiyle ortaya çıktı.

Yeni açıklamaya göre, Mart 2025 itibarıyla toplanan görüntüler şirketin farklı ürün ve hizmetlerini geliştirmek için kullanılacak. Bu veriler, özellikle görüntü tanıma, oluşturma ve iyileştirme alanlarındaki yapay zekâ modellerini eğitmek için değerlendirilecek.

Şirket, veri toplama sürecinde kullanıcı gizliliğini koruyacağını vurguluyor. Toplanan tüm görüntülerde yüzler ve plaka numaraları otomatik olarak bulanıklaştırılacak. Yapay zekâ eğitiminde de yalnızca bu bulanıklaştırılmış görüntüler kullanılacak.

Apple Haritalar araçlarının yanı sıra, yayaların sırt çantalarına takılan özel ekipmanlarla da veri toplanıyor. Bu veriler periyodik olarak güncellenerek, Apple’ın haritalarını daha doğru hale getirmesine yardımcı oluyor.

Apple, Yapay Zeka Özelliklerinin Gecikmesi Nedeniyle Dava Edildi

Apple Intelligence ve görüntü işleme özellikleri

Şirket, son dönemde yapay zekâ tabanlı görüntü işleme özelliklerine büyük yatırım yapıyor. Apple Intelligence ekosistemine dahil olan bazı önemli araçlar şunlar:

  • Clean Up: Fotoğraflardaki istenmeyen nesneleri arka plandan hızlıca temizlemeye olanak tanır.
  • Image Playground: Kullanıcıların birkaç anahtar kelime girerek animasyon, eskiz veya illüstrasyon tarzında yeni görseller oluşturmasını sağlar.
  • Image Wand: Apple Pencil ile yapılan basit çizimleri analiz ederek ilgili detaylı görseller oluşturur.
  • Photos Uygulaması: Gelişmiş yapay zekâ destekli görsel tanıma sistemi sayesinde daha iyi anahtar kelime aramaları yapılmasını ve kullanıcıların belirli anlara dayalı hatıra videoları (Memory Movies) oluşturmasını mümkün kılar.

Apple’ın, bu yeni veri kullanımıyla yapay zekâ destekli hizmetlerini daha da ileri taşımayı hedeflediği görülüyor.

OpenAI’ın sesli asistanı artık daha akıcı ve kişisel

OpenAI, ChatGPT’nin sesli asistanı olan Gelişmiş Ses Modu’nda önemli bir güncelleme gerçekleştirdi. Yapay zeka asistanı, yeni güncellemelerle daha akıcı, kişisel ve doğal bir sohbet deneyimi sunmaya başladı. Gelişmiş Ses Modu, kullanıcıların konuşmalarını daha az kesintiye uğratacak şekilde geliştirildi. Yapay zeka, düşünme ya da nefes alma molalarını yanlışlıkla konuşma sonu olarak algılama sorununu çözüyor, bu da özellikle sık kullananlar için büyük bir iyileşme anlamına geliyor.

OpenAI’ın eğitim sonrası araştırmacısı Manuka Stratta, bu güncellemeyi sosyal medya üzerinden paylaştığı bir videoyla duyurdu. Yapılan iyileştirmeler, kullanıcıların daha kesintisiz bir sesli sohbet deneyimi yaşamasını sağlıyor.

Ücretli kullanıcılar için ekstra iyileştirmeler

Yapılan güncelleme, hem ücretsiz hem de ücretli kullanıcılar için geçerli. Ancak ücretli aboneler, özellikle daha fazla kesintisiz deneyim ve kişisel asistan yanıtlarında dikkate değer iyileştirmeler görüyor. ChatGPT Plus, Teams, Edu, Business ve Pro aboneleri, artık daha doğrudan, ilgi çekici ve yaratıcı yanıtlar alabiliyor. Bu iyileştirmeler, yapay zeka asistanının daha özlü, spesifik ve etkili konuşmalar yapabilmesini sağlıyor.

Yeni ses seçenekleri ve tonlar

Gelişmiş Ses Modu’nu deneyimlemek isteyen kullanıcılar, ChatGPT uygulamasının sağ alt köşesindeki ses simgesinetıklayarak aktif hale getirebilirler. Yeni güncellemeyle birlikte dokuz farklı ses seçeneği sunuluyor, her biri farklı bir ton ve karaktere sahip. Kullanıcılar aşağıdaki seçeneklerden birini tercih edebilir:

  • Arbor: Rahat ve çok yönlü
  • Breeze: Canlı ve içten
  • Cove: Sakin ve doğrudan
  • Ember: Kendine güvenen ve iyimser
  • Juniper: Açık fikirli ve neşeli
  • Maple: Neşeli ve samimi
  • Sol: Bilgili ve rahat
  • Spruce: Sakin ve onaylayıcı
  • Vale: Zeki ve meraklı

Günlük sınırlama ve kullanım

Gelişmiş Ses Modu, kullanıcıların günlük kullanımda belirli bir limite ulaşmalarını engellemiyor. Ancak, bu sesli asistanın kullanımı bir günlük sınıra sahip. Sınıra ulaşıldığında, standart ses modeline geçiliyor. Bu limit her gün yenileniyor ve yoğunluğa bağlı olarak değişebiliyor.

BYD Tesla’yı geçti!

Dünyanın en büyük elektrikli araç üreticilerinden biri olan Çinli BYD2024 yılında satış gelirlerinde 100 milyar doları aşarak Amerikalı rakibi Tesla’yı geride bıraktı. Tesla, uzun yıllar süren büyüme serisinin ardından ilk kez geçtiğimiz yıl düşüş yaşarkenBYD hem satış rakamlarında hem de yenilikçi teknolojilerde dikkat çekici bir performans sergileyerek hızlı büyümesini sürdürdü.

BYD’nin satışları 107 milyar dolara ulaştı

BYD’nin yayımladığı finansal rapora göre, şirket 2024 yılında 107 milyar dolarlık satış geliri elde etti. Aynı dönemde Tesla’nın geliri 97,7 milyar dolar olarak kaydedildi. Bu rakamlarla BYD, Tesla’yı net bir şekilde geride bırakmış oldu. Ancak gelir ile kârlılık arasında önemli farklar bulunuyorTesla, halen net kâr noktasında rakibinden ilerideBYD’nin 5,5 milyar dolarlık kârıTesla’nın 7,1 milyar dolarlık kârının gerisinde kaldı, ancak Çinli üretici hızla farkı kapatıyor.

Araç teslimatlarında büyük fark

Araç teslimatlarında da BYD önemli bir fark yarattı. Şirket, 2024 yılı boyunca toplam 4,27 milyon hibrit ve elektrikli araç teslim ederkenTesla yalnızca 1,79 milyon elektrikli araç sattı. Bu fark, BYD’nin hem hibrit hem de tam elektrikli araç segmentinde geniş bir müşteri kitlesine hitap ettiğini gösteriyor.

Hisse değerlerinde büyük değişim

BYD’nin güçlü performansı, şirketin borsadaki değerine de yansıdıBYD’nin hisseleri yıl başından bu yana yüzde 55 oranında değer kazanırkenTesla’nın hisseleri aynı dönemde yüzde 32 oranında değer kaybettiTüm bu olumsuzluklara rağmen Tesla’nın piyasa değeri hala etkileyici seviyelerdeBloomberg verilerine göre Tesla, yaklaşık 800 milyar dolarlık piyasa değerine sahipkenBYD’nin değeri 157 milyar dolar seviyesinde bulunuyor.

Tesla, son dönemde çeşitli zorluklarla karşı karşıya. CEO Elon Musk’a yönelik artan tepkiler, şirketin imajını zedelerken, Tesla’nın rakiplerinden teknolojik olarak geri kalmaya başladığı ve model yelpazesinin eskiyen yapısıyla tüketicileri uzaklaştırdığı gözlemleniyor. Rekabetin giderek arttığı elektrikli araç pazarında BYD’nin başarısı, Tesla için önemli bir uyarı niteliği taşıyor.

Apple ceza ödemekten kurtuldu!

0

Şirketin, kurallara tam uyum sağlamak için yaptığı değişikliklerin yeterli bulunduğu bildirildi. Eğer Apple cezaya çarptırılsaydı, küresel gelirinin %10’una kadar bir para cezası alabilirdi.

iPhone’lar başlangıçta yalnızca Apple’ın kendi web tarayıcısı Safari’yi varsayılan olarak kullanıyordu. Kullanıcılar Chrome gibi alternatif tarayıcıları yükleyebilse de, e-postalardaki veya mesajlardaki bir bağlantıya tıkladıklarında bu bağlantılar yine Safari üzerinden açılıyordu.

Buna ek olarak, Apple tüm rakip tarayıcıların kendi WebKit motorunu kullanmasını zorunlu kılıyordu. Bu da alternatif tarayıcıların Safari’den farklı veya daha hızlı bir deneyim sunmasını engelliyordu.

AB’nin rekabet kurallarına göre Apple’ın bu kısıtlamaları kaldırması gerekiyordu. Şirket, ilk olarak iPhone kullanıcılarına farklı bir varsayılan tarayıcı seçme imkânı sundu. Ancak Safari, kullanıcılar herhangi bir değişiklik yapmazsa varsayılan olarak kalmaya devam etti. AB, bu durumun Apple’a hâlâ haksız bir avantaj sağladığına karar verdi.

Bunun üzerine Apple, Ocak 2024’te iki büyük değişiklik duyurdu:

  1. Yeni iPhone kurulumlarında, kullanıcılar rastgele sıralanmış bir listeden varsayılan tarayıcılarını seçebilecekler. Safari, bu listede sadece bir seçenek olarak yer alacak.
  2. Rakip tarayıcılar, artık Apple’ın WebKit motorunu kullanmak zorunda kalmayacak. Böylece kendi tarayıcı motorlarını kullanarak farklı özellikler sunabilecekler.

AB, Apple soruşturmasını sonlandırdı

Apple’ın bu değişiklikleri, AB’nin Dijital Piyasalar Yasası’na (DMA) tam uyum sağladığını gösterdi. Reuters’ın haberine göre, Avrupa Komisyonu soruşturmayı önümüzdeki hafta kapatacak ve Apple’a herhangi bir yaptırım uygulanmayacak.

Ancak Apple için rekabet soruşturmaları tamamen bitmiş değil. Şirket, geliştiricilerin kendi ödeme yöntemlerine yönlendirme yapmasını kısıtladığı için bir başka antitröst soruşturmasıyla karşı karşıya. AB’nin bu konuda da yakında bir karar açıklaması bekleniyor.

Yapay zeka satışları artırıyor!

Salesforce’un 8.350 alışverişçi ve 1.700 sektör karar vericisinin katıldığı bir ankete dayanan Bağlantılı Alışverişçiler raporunun altıncı baskısına göre, perakendecilerin yüzde 75’i, 2026 yılına kadar rekabette yapay zekalı temsilcilerin olmazsa olmaz olacağını söylüyor.

Yapay zeka temsilciler ile satış istatistikleri

Mağazaların alışverişçilerin yolculuğunu geliştiren gelişen rolleri: Dijital kanallar çoğalırken ve sosyal ticaret ivme kazanırken, fiziksel mağazalar dijital ve fiziksel alışveriş yolculuklarını birleştiren deneyim merkezleri ve dağıtım merkezleri olarak rollerini genişletiyor. Alışveriş yapanlar, 2024’teki %45’ten düşerek 2026’da satın alma hacimlerinin %41’inin fiziksel mağazalardan geleceğini tahmin ediyor.

Birleşik ticaret fırsatlar ve zorluklar getiriyor: Şirketler, alışveriş yapanları anlamak ve kanallar arasında sorunsuz bir şekilde hizmet vermek için çevrimiçi ve çevrimdışı deneyimleri birbirine bağlamak için çalışıyor. Perakendeciler sistemleri yükseltiyor ve mağaza çalışanlarının verimliliği artırmalarını ve alışveriş yapanlara daha fazla değer sağlamalarını sağlıyor. Perakendecilerin yüzde seksen sekizi, birleşik ticaretin önümüzdeki iki yıl içinde iş hedefleri açısından çok önemli veya kritik olacağını söylüyor.

AI acenteleri perakendeyi yeniden tanımlamaya hazırlanıyor:  AI acenteleri, müşteri sorularına bağımsız olarak yanıt vererek, envanteri yöneterek ve daha fazlasını yaparak AI’nın etkisini büyük ölçüde genişletiyor. Perakendecilerin yüzde yetmiş beşi, AI acentelerinin 2026’ya kadar rekabet avantajı için olmazsa olmaz olacağını söylüyor. Perakendeciler, AI’dan yararlanmayı bir numaralı fırsatları olarak görüyor.

Ödül programları azalan alışverişçi sadakatini kontrol altına alıyor: Marka sadakati, özellikle genç alışverişçiler arasında geçici olabilir. Şirketler müşteri hizmetlerini yeniden tasarlayarak ve ödül programlarını iyileştirerek yanıt veriyor. Sadakat programı üyelerinin yüzde seksen dördü, programların kendilerini tekrar satın almaya daha yatkın hale getirdiğini söylüyor.

Ankette perakende sektörünün karşılaştığı en önemli beş zorluk belirlendi: Sektör rekabeti, enflasyon ve yüksek maliyetler, artan müşteri edinme maliyetleri, değişen tüketici davranışları ve iade maliyetleri.

İnsansı robot şirketi Nvidia ile çalışıyor

0

Digit insansı robotunun yaratıcısı İnsansı robot şirketi Nvidia ile ilişkisini genişletti. Agility Robotics, Digit’in davranışlarını eğitmek ve test etmek için Nvidia’nın robot simülasyon ve öğrenme çerçevelerinin kullanımını genişlettiğini ve Digit modellerini ortakların kullanımına sunmak için iş birliği yaptığını söyledi.

İnsansı robot şirketi Nvidia ile ortaklık kuruyor

Digit insansı robotu, fabrikalarda ve endüstriyel alanlarda insan işgücünün yanında çalışmak ve tekrarlayan görevlerde yardımcı olmak üzere tasarlandı. Digit, geçen hafta İnsansı robot şirketi Nvidia’nın GTC konferansında yeteneklerini sergiledi.

Agility geliştiricileri, Digit’in karar alma stratejilerini gerçekçi, simüle edilmiş ortamlarda takviyeli öğrenme kullanarak eğitmek ve geliştirmek için Agility Robotics Nvidia’nın açık kaynaklı Isaac Lab ve Isaac Sim’ini kullanıyor. Şirket, insansı robotun adım kurtarma yeteneğinde ve çarpıldığı veya itildiği durumları yönetmedeki kararlılığında halihazırda iyileştirmeler gördüğünü söyledi.

Agility Robotics’in teknoloji sorumlusu Pras Velagapudi, yapay zeka modellerini çalıştırmak için donanım ve bunları oluşturmak için yazılım konusunda şirketin Agility Robotics Nvidia ile iş birliğinden faydalanmaya devam edeceğini söyledi. Velagapudi: “Nvidia’nın fiziksel yapay zekayı mümkün kılan teknolojilere odaklanması, Digit’in yeteneklerini her zamankinden daha hızlı geliştirmemize yardımcı oluyor” dedi.

Agility, Digit’in gerçek zamanlı algı ve pekiştirmeli öğrenme kontrolörleri için, insansı robotların sensör verilerini analiz eden ve gerçek zamanlı kararlar alan gelişmiş modeller çalıştırmasına olanak tanıyan İnsansı robot şirketi Nvidia’nın yapay zeka hızlandırma platformunu kullanıyor. Nvidia’nın omniverse ve simülasyon teknolojisi başkan yardımcısı Rev Lebaredian bir bildiride: “Agility’nin Digit ile çalışması, insansı robotikte önemli bir atılımı temsil ediyor. Simülasyon ve takviyeli öğrenmeyi kullanarak, gerçek dünyayı anlayıp onunla etkileşime girebilen Fiziksel Yapay Zeka geliştiriyorlar; bu, Digit’in zekasını ilerletmede önemli bir adım” dedi.

Dünyanın en uzun türbin kanadı!

Çin’in Yangzhou Limanı’nda 133 metre uzunluğunda, 73.8 ton ağırlığındaki rüzgar türbini kanadı bir gemiye başarıyla yüklendi ve Yangtze Nehri havzasında en uzun kanat elleçleme operasyonu rekoru kırıldı. Çin Küresel Televizyon Ağı ( CGTN ) tarafından paylaşılan bir videoya göre, liman işçileri ilk kez bir gantry vinç kooperatif işletim sistemini kullandılar. Dünyanın en uzun türbin kanadı ile ilgili bu işlem, teknolojideki ilerlemelerin bir sonucudur.

Sensörler ve görüntü tanıma teknolojilerinin entegrasyonu, kaldırma ekipmanlarının, dünyanın en uzun türbin kanadı olan kanatların ve kargo gemilerinin gerçek zamanlı izlenmesini sağlayarak, sorunsuz ve verimli operasyonlar sağlanmasına olanak sağladı.

Dünyanın en uzun türbin kanadı

Bu başarı, Çin’de rüzgar enerjisi ekipmanı lojistiğinin artan önemini vurgulamaktadır. Yangzhou Limanı, Yangtze Nehri’nin orta ve alt kesimlerinde rüzgar enerjisi bileşenlerinin yüklenmesi ve boşaltılması için merkezi bir merkez haline gelerek, devasa türbin parçalarının hareketini kolaylaştırmıştır. 436 fit uzunluğundaki kanat, endüstrinin daha büyük, daha güçlü rüzgar türbinlerine doğru yöneldiğini gösteriyor. Çin’in rüzgar sektöründeki bir diğer önemli gelişme ise China Eastern Electric Group liderliğindeki planlanan 25 MW’lık açık deniz rüzgar türbini. Dünyanın en uzun türbin kanadı projelerinin lojistiği büyük bir koordinasyon gerektiriyor.

607 fit (185 metre) göbek yüksekliğine sahip bu devasa türbin, derin deniz kurulumları için tasarlanmıştır ve rüzgar enerjisi verimliliğini artırmayı amaçlamaktadır. Ancak, bu tür iddialı girişimler aksaklıklarla karşı karşıyadır; geçen Aralık ayında MySE18.X-20MW prototipinin “tayfuna dayanıklı” kanatlarının kırıldığına dair raporlar ortaya çıktı. Prototip, Eylül ayında bir tayfundan sağ kurtulmuş olsa da mekanik ve hava koşullarıyla ilgili zorluklar endişe verici olmaya devam ediyor.

Çin artık dünyadaki açık deniz rüzgar türbinlerinin neredeyse yarısını işletiyor ve Offshore WIND’e göre Çin’in şebekesine bağlı toplam 41 GW var. Daha geniş yenilenebilir enerji portföyü de hızla genişliyor. Çin, sadece 2024 yılında yenilenebilir enerjiye 13.6 trilyon yuan (yaklaşık 1.9 trilyon ABD doları) yatırım yaparak toplam kurulu kapasiteyi 1.410 gigavatın üzerine çıkardı ve kömürle çalışan elektrik üretimini geride bıraktı. Fotovoltaik teknolojide Çin, polikristalin silikon ve silikon plakaların küresel üretim kapasitesinin %95’ini kontrol ediyor. Bu avantajlar, yerel şirketlerin birçok Batılı muadilinden daha yüksek kapasiteli türbinler ürettiği rüzgar türbini üretimine kadar uzanıyor. Sonuç olarak, dünyanın en uzun türbin kanadı gibi projelerde Çin’in rolü büyüktür.

Deniz suyu pilleri yüksek şarj döngüsü sağlıyor

0

Yenilenebilir enerjiye olan talep yoğunlaştıkça, etkili elektrik depolama çözümlerine olan talep giderek daha kritik hale geliyor. Elektrikli araçlarda ve taşınabilir elektronik cihazlarda yaygın olarak kullanılan mevcut lityum iyon piller artık sınırlarına dayanmış durumda. Alberta Üniversitesi Kimya Mühendisliği Profesörü Xiaolei Wang’a göre bu piller elektrik şebekesi için gerekli olan büyük ölçekli enerji depolaması için uygun değil.

Deniz suyu pilleri ile yeni potansiyel

Wang ve araştırma ekibi, pil teknolojisinde yenilikçi bir yaklaşıma odaklanıyor: elektrolit olarak deniz suyunu kullanan şebeke seviyesinde sulu piller. Saskatchewan Üniversitesi’ndeki Kanada Işık Kaynağı ile iş birliği yapılarak geliştirilen bu yaklaşım, geleneksel lityum iyon pillere göre daha güvenli, daha uygun fiyatlı ve çevre dostu alternatiflerin geliştirilmesine yol açabilir. Deniz suyu pilleri kullanmanın çevresel etkisi de oldukça düşüktür.

Sulu pillerin geliştirilmesi, esas olarak elektriğin dışarı aktığı pil bileşenleri olan anotlar için uygun malzemelerin bulunmaması nedeniyle sekteye uğramıştır. Ancak Wang’ın ekibi yeni bir anot malzemesi türü geliştirerek bu zorluğun üstesinden geldi.

Bu malzeme, polimer nano tabakaları karbon nanotüplerle birleştirerek deniz suyunda bulunanlar da dahil olmak üzere çeşitli iyonları depolayabilme yeteneğine sahip oluyor. Bu yeni anot tasarımının en önemli avantajlarından biri, önemli ölçüde daha yüksek bir enerji depolama kapasitesine olanak tanıyan kalınlığıdır. Deniz suyu pilleri genel olarak oldukça dayanıklıdır ve anotlar inanılmaz derecede dayanıklı ve bazen 380.000 şarj döngüsüne kadar dayanırlar. Wang, bunların hızlı şarj ve deşarj veya düşük sıcaklıklar gibi aşırı koşullarda da verimli bir şekilde çalışabildiğini belirtiyor.

Wang, Kanada’nın yenilenebilir enerji kaynakları açısından zengin olduğunu vurguluyor. Bu yeni pil teknolojisi bu enerjiyi etkili bir şekilde yakalayıp depolayabilirse, herkes için güvenilir, daha güvenli ve daha erişilebilir enerji depolama seçeneklerine yol açabilir. Deniz suyu pilleri sayesinde bu enerji güvenilir şekilde depolanabilir.

Meta Quest ekran paylaşımını iyileştirecek

0

Horizon OS kodunda bulunan “paylaş” ve “paylaşımı kaldır” için yayınlanmamış araç ipuçları, Apple SharePlay tarzı bir özelliğin yakın olduğu anlamına gelebilir. UploadVR’a göre yeni özellik, başlığınızdaki tek 2D pencerelerin görünümlerini diğer Quest kullanıcılarıyla paylaşmanıza olanak tanıyabilir.

Meta Quest ekran paylaşımı

X’te yayınlanan bir gönderide, başlıklar hakkında çok sayıda paylaşım yapan Luna adlı bir VR hayranı, Horizon OS kodunun derinliklerine indi ve 76. sürümde “dünyanızdaki diğer kullanıcıların görebileceği şekilde bir paneli paylaşan” bir “paylaş” yeteneği için araç ipucu metnine benzeyen bir dize ve bunun tam tersi bir “paylaşımı kaldır” dizesi buldu.

 UploadVR , bu özelliğin sanal evinizdeki web tarayıcınız veya diğer pencereler gibi şeyleri paylaşmanıza izin verebileceğini tahmin ediyor. Quest’in zaten bazı paylaşım yetenekleri var: Birinci şahıs VR veya karma gerçeklik görünümlerini başkalarıyla paylaşabilirsiniz. YouTube VR ayrıca Meta Quest kullanıcılarının birlikte video izlemesine izin veriyor. Ancak şu anda, belirli bir iki boyutlu pencereyi paylaşmaya izin veren başka uygulama yok.

Luna bu yeni özelliği, Hulu, Max, Apple TV Plus ve daha fazlası dahil olmak üzere birden fazla uygulamayı destekleyen VisionOS’taki Apple’ın SharePlay’iyle karşılaştırdı. Meta, yorum talebine hemen yanıt vermedi.

Açık olmak gerekirse, 2D pencere paylaşımı, Horizon OS’nin WhatsApp ve Messenger görünüm aramalarında zaten desteklediği birinci kişi görünüm paylaşımından ayrıdır. Bu özellik, VR ve karma gerçeklikte gördüğünüz her şeyin görünümünü gönderirken, bu yaklaşan özellik web tarayıcınız gibi belirli bir 2D pencerenin içeriklerini paylaşacaktır.

Online görüşme analizi yapan Spiky.ai yatırım aldı

0

Spiky.ai bu yatırımla eğitim ve online görüşmelerdeki etkileşimi artırmayı, takım ve çalışan seviyesinde iletişimi güçlendirmeyi ve yapay zeka tabanlı ileri analitik çözümler sunmayı hedefliyor.

Albaraka Portföy Yönetimi A.Ş. tarafından kurulan ve aktif olarak girişimcilere yatırım yapan Girişim Sermayesi Yatırım Fonları çatı markası APY Ventures, eğitim ve online görüşmelerde takım ve çalışan etkileşimini artırmayı hedefleyen yapay zeka tabanlı ileri analitik platformu Spiky.AI’a yatırım yaptı. İlk yatırım turunda Amrock, M]x[v, TechOne Venture Capital, DRF ve Techstars’tan 400 bin dolar  yatırım alan Spiky, ikinci yatırım turunda Amrock ve TechOne’ın yanı sıra yeni yatırımcılar APY Ventures, Roo Capital, Good News Ventures, Ignite Ventures, Innovent, Draper Startup House, Kültepe, Alchemist Ventures ve önde gelen melek yatırımcıların desteğiyle toplamda 2,8 milyon dolar topladı. Dr. Burak Aksar ve ekibi tarafından kurulan Spiky, bu yatırımla birlikte eğitim ve online görüşmelerdeki etkileşimi artırmayı, takım ve çalışan seviyesinde iletişimi güçlendirmeyi ve yapay zeka tabanlı ileri analitik çözümler sunmayı amaçlıyor. 

Yeni yatırım hakkında konuşan APY Ventures Girişim Sermayesi Yatırım Fonları Müdürü Mustafa Keçeli, “APY Ventures olarak yapay zeka destekli bir platform olarak online toplantıları optimize eden ve etkileşimleri daha verimli hale getiren bir çözüm olarak karşımıza çıkan Spiky’e yatırım yapmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Girişimin almış olduğu bu yatırım, müşteri ekipleri için sohbet odaklı içgörüler sunan alanının en iyisi ürünü pazara sunmasında etkili olacak. Spiky’nin kısa vadede sektörünün en güçlü oyuncularından biri olacağına inancımız tam. APY Ventures olarak, bu tür yenilikçi ve geleceğe dönük girişimlere destek vermeye devam edeceğiz” dedi.

Konuya ilişkin konuşan Spiky’nin Kurucu Ortağı Dr. Burak Aksar ise bu önemli dönüm noktasından duyduğu heyecanı şu sözlerle dile getirdi: “Bu finansman, satış görüşmelerini somut gelir getiren içgörülere dönüştürme vizyonumuzun bir kanıtı oldu. Yatırımcılarımızın desteğiyle, müşteri ekiplerinin potansiyel müşterilerle etkileşim kurma ve anlaşmaları kapatma biçimini yeniden tanımlamaya her zamankinden daha yakınız.”

Dikey tarım şirketinden kötü haber!

0

Dikey tarım şirketi Plenty, yaklaşık 1 milyar dolar topladıktan sonra iflas başvurusunda bulundu. Plenty, açıklamasında, önerilen yeniden yapılandırma planının bir parçası olarak borçlu-sahipli finansmanı için 20,7 milyon dolarlık bir taahhüt aldığını söyledi. Virginia’da bir çilek çiftliği ve Wyoming’de bir bitki bilimi araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) merkezi işletmeye devam etmeyi planlıyor.

Dikey tarım şirketi Plenty için kötü son

Güney San Francisco merkezli Plenty, 2014 yılında kurulduğundan bu yana SoftBank Investment Advisers, Walmart, Bezos Expeditions ve melek yatırımcı Jeff Bezos gibi çeşitli yatırımcılardan yaklaşık 1 milyar dolar fon topladı. PitchBook’a göre, Ocak 2022’de  400 milyon dolarlık Seri E yatırımı yapıldığında bilinen son değerlemesi 1.9 milyar dolardı.

Sektör son yıllarda iflaslardan ağır darbe aldı. Kasım 2024’te, agtech unicorn Bowery Farming’in 700 milyon dolardan fazla fon topladıktan sonra kapanacağı bildirildi ve son olarak 2021’de 2 milyar dolar değerindeydi. 2023’te AeroFarms ve AppHarvest iflas koruması için başvuruda bulundu. AeroFarms iflas başvurusunda bulunmadan önce destekçilerinden 300 milyon dolardan fazla para toplamıştı. Eylül 2023’te iflas korumasından tamamen finanse edilmiş olarak çıktı.

AppHarvest, 2021 yılında 1 milyar dolar değerlemeyle halka açılmadan önce 700 milyon dolardan fazla para topladı; 2023 yılında 11. Bölüm koruması için başvuruda bulundu. Son dönemde girişim dünyasında iflas haberleri peş peşe geliyorduç Plenty’nin iflası ise bunlar arasında en beklenmedik olanlar arasında yer aldı diyebiliriz.

Kalp yetmezliği tedavisinde yeni bir dönem!

Kalp yetmezliği, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen ciddi bir sağlık sorunu olmaya devam ediyor. İleri evre kronik kalp yetmezliği (KKY) vakalarında, hastaların yaşam süresini uzatmak ve yaşam kalitesini artırmak amacıyla kalp nakli en etkili çözüm olarak görülse de, organ bağışı yetersizliği nedeniyle bu tedavi seçeneği her hastaya ulaştırılamıyor. Bu noktada, kalp nakli bekleyen hastalar için kritik bir çözüm olan Sol Ventrikül Destek Pompaları (SVDP; literatürdeki kullanımıyla Left Ventriculer Assist Device, LVAD) giderek daha fazla önem kazanıyor.

Ancak Türkiye’de teknolojinin dışa bağımlılığından kaynaklanan yüksek maliyetler nedeniyle bu cihazların yeterince yaygın kullanılamaması, birçok hastanın tedaviye erişimini engelliyor. ABD’de 5.000-10.000 dolara mal edilen bu cihazlar, Türkiye’de 150.000 dolara varan fiyatlarla temin edilebiliyor. İşte tam da bu noktada, Yıldız Teknik Üniversitesi Fizyolojik Kontrol Laboratuvarı’nda (PCL) yürütülen yerli LVAD geliştirme projesi büyük bir umut ışığı yakıyor.

Yerli LVAD ile Yenilikçi Çözümler

Yerli olarak geliştirilen LVAD cihazı, ileri mühendislik teknikleri ve biyo-uyumlu malzemeler kullanılarak daha düşük maliyetli, yüksek verimli ve hasta özelinde uyarlanabilir bir çözüm sunmayı hedefliyor. Mevcut LVAD sistemlerinin teknik ve klinik zorluklarını aşmayı amaçlayan proje, yenilikçi özellikleriyle dikkat çekiyor:

  • Çift Motor Sistemi: Cihaz, herhangi bir arıza durumunda diğer motorun devreye girerek kesintisiz destek sağlamasını mümkün kılıyor. Bu, hasta güvenliği açısından kritik bir öneme sahip. Ayrıca aynı enerji seviyesi çift motorla (tek motora kıyasla) daha düşük devirde elde edilebildiğinden, kan hücrelerinde oluşabilecek hasar riski de minimuma indiriliyor.
  • Sürekli İzlenebilirlik: Geliştirilen çift yönlü ve güvenli haberleşme protokolü sayesinde doktorlar, hasta verilerini anlık olarak takip edebiliyor ve gerektiğinde cihazı uzaktan kontrol edebiliyor.
  • Aktif Akış Kontrolü: Pompanın sağladığı kan akışı, hastanın fizyolojik durumuna ve aktivite seviyesine göre otomatik olarak ayarlanarak optimum dolaşım sağlanıyor.
  • Düşük Enerji Tüketimi: Motor soğutması ve rulman yağlama teknolojileri sayesinde cihaz, daha az enerji tüketerek yüksek verimlilikle çalışıyor.
  • Klinik Testlere Hazırlık: Kardiyovasküler implantların test edilmesi için geliştirilen hibrit benzetim devresi, klinik öncesi testlerin gerçekçi koşullarda yapılmasına imkan tanıyor.

Küresel Pazarda Türkiye’nin Gücü

Küresel LVAD pazarının önümüzdeki dört yıl içinde %72 oranında büyümesi beklenirken, bu alanda rekabet eden firmalar büyük ölçüde Amerika, Almanya ve Japonya kökenli. Türkiye’de geliştirilen yerli LVAD cihazı, uluslararası standartlara uygun olarak test edilerek küresel pazarda rekabet gücüne sahip bir alternatif sunmayı hedefliyor. Özellikle Balkanlar, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya cumhuriyetleri gibi gelişen pazarlarda, LVAD cihazlarına olan talebin hızla arttığı göz önüne alındığında, yerli üretimin bilimsel olduğu kadar ekonomik açıdan da ülkemize önemli kazanımlar sağlayacağı öngörülüyor.

Türkiye Sağlık Teknolojilerinde Bir Merkez Olabilir Mi?

Türkiye, sağlık teknolojilerinde dışa bağımlılığı azaltma hedefi doğrultusunda, yerli LVAD cihazının geliştirilmesiyle önemli bir adım atıyor. Otuz yılı aşkın süredir yurtdışında LVAD’ler üzerine çalışan ve bu alandaki araştırmalarını Türkiye’de sürdürmek üzere geri dönüş yapan Yıldız Teknik Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği akademisyeni ve Fizyolojik Kontrol Laboratuvarı kurucusu Kamuran Kadıpaşaoğlu’na göre, yerli üretim LVAD’in başarılı bir şekilde klinik kullanıma sunulması halinde, Türkiye bu alanda bölgesel bir üretim ve Ar-Ge merkezi haline gelebilir ve dünya çapında rekabet eden bir sağlık teknolojisi sağlayıcısı konumuna gelebilir.

Ayrıca, devlet destekleri ve sağlık politikalarıyla yerli üretimin teşvik edilmesi, hem hastaların tedaviye daha uygun maliyetle erişmesini hem de uluslararası pazarda rekabet avantajı yakalanmasını sağlayabilir. Küresel sağlık harcamalarının artış gösterdiği bir dönemde, uygun fiyatlı ve yüksek teknolojili çözümler, Türkiye’nin bu alandaki konumunu güçlendirebilir.

Sosyal ve Ekonomik Etkiler: Yerli LVAD ile Gelecek Kazanımları

Yerli LVAD projesinin yalnızca sağlık sektörüne değil, ekonomik ve sosyal kalkınmaya da büyük katkı sağlaması bekleniyor. Bu projenin sosyal ve ekonomik etkileri şu şekilde özetlenebilir:

  • Sağlıkta Erişilebilirlik Artışı: Yerli üretim sayesinde cihaz maliyetlerinin düşmesi, daha fazla hastanın tedaviye ulaşabilmesi;
  • İthalat Bağımlılığının Azaltılması: Yüksek maliyetli ithal LVAD cihazlarına olan bağımlılığın azaltılması, ülkemizin döviz tasarrufu yapmasına sunlan katkı;
  • İhracat Potansiyeli: Geliştirilen yerli cihazın, küresel pazarda rekabet gücüne ulaşarak, Türkiye’nin sağlık teknolojileri ihracatçısı olmasını sağlaması;
  • Yeni İstihdam Alanları: Sağlık teknolojileri alanındaki büyüme, mühendislik, biyoteknoloji ve medikal cihaz üretimi gibi sektörlerde yeni iş fırsatlarının yaratılması.

Gelecek Adımlar: Klinik Denemeler ve Seri Üretim

Geliştirilen cihazın, kan testleri ve kronik hayvan deneyleri tamamlandıktan sonra insanlı klinik denemelerine başlanması planlanıyor. Klinik denemelerde başarı sağlanması halinde, seri üretime geçilerek sağlık kurumlarında kullanılmaya başlanması hedefleniyor. Böylece, Türkiye’nin sadece kendi ihtiyacını karşılamakla kalmayıp, dünya çapında önemli bir sağlık teknolojisi ihracatçısı haline gelmesi mümkün olabilir.

Hayat Kurtaran Yerli Teknoloji

Kalp yetmezliği hastalarının yaşam süresini uzatmak ve yaşam kalitesini artırmak amacıyla geliştirilen bu yerli LVAD, sağlık alanında bir devrim niteliği taşıyor. Yüksek teknoloji, düşük maliyet ve hasta konforunu önceleyen yenilikçi tasarımıyla, yerli üretim LVAD sisteminin ulusal ve uluslararası arenada büyük bir etki yaratması bekleniyor. Türkiye’nin sağlık teknolojilerinde dışa bağımlılığını azaltacak ve hastaların hayatına umut olacak…

Vivo karma gerçeklik gözlüğünü tanıttı

Teknoloji devi VivoAsya İçin Boao Forumu (BFA) konferansında yeni karma gerçeklik (MR) gözlüğü Vivo Vision‘u tanıttı. Tasarım olarak Apple Vision Proya oldukça benzeyen bu başlık, daha şık bir görünüme sahip olsa da ağırlığı ve yapımında kullanılan malzemeler hakkında herhangi bir bilgi paylaşılmadı.

Vivo, geçtiğimiz yılın sonunda karma gerçeklik gözlüğünü piyasaya süreceğini duyurmuştu. Şirket, Vivo Vision‘un prototipinin 2025’in ortalarında piyasaya sürüleceğini açıkladı. Ancak başlığa dair teknik özellikler hakkında fazla detay verilmedi. Yayınlanan görsellerde, Apple Vision Pro‘daki gibi kullanım sırasında taşınması gereken ayrı bir batarya bulunduğu görülüyor. Pili gözlüğe bağlayan manyetik konektörün de Apple’ın düğme benzeri tasarımınaoldukça benzediği dikkat çekiyor.

Geleceğin tüketici robotik uygulamalarında rol oynayacak

VivoVision gözlüğünü gerçek zamanlı uzamsal bilgi işleme alanında büyük bir adım olarak konumlandırıyor. Şirket, bu teknolojinin gelecekteki tüketici robotik uygulamalarında önemli bir rol oynayacağını belirtiyor.

Ayrıca Vivokarma gerçeklik başlığının yanı sıra Çin’de yeni bir robotik laboratuvarı kurduğunu duyurdu. Bu laboratuvar, yapay zeka odaklı görüntüleme ve büyük dil modellerinin öğrenimini geliştirmeye yönelik çalışmalar yapacak. Şirket, bu laboratuvar sayesinde gelecekteki robotların “beynini ve gözlerini” oluşturma sürecine katkıda bulunmayı hedefliyor.

Vivo’nun MR gözlük ve robotik teknolojilerine yaptığı yatırımlar, şirketin yapay zeka ve artırılmış gerçeklikalanındaki yenilikçi çalışmalarını gözler önüne seriyor. 2025 yılına kadar bu alandaki gelişmelerin hız kazanması bekleniyor.

Güneşten jet yakıtı üretimi gerçeğe dönüşüyor

0

ABD’li bilim insanları güneş ışığından jet yakıtı üreterek karbonsuz havacılığı gerçeğe dönüştürüyor. Bu reaktör sadece güneş ısısını yakalamakla kalmıyor, aynı zamanda bunu jet yakıtı üretmek için gerekli kimyasal reaksiyonları yürütmek için de kullanıyor.

Güneşten jet yakıtı üretimi

Onlarca yıldır, karbon emisyonu izi bırakmadan gökyüzünde uçmak, bilim insanlarının, çevrecilerin ve endüstri liderlerinin ortak hayaliydi. Artık bu rüya, sürdürülebilir uçuşun geleceğini değiştirebilecek güneş enerjisiyle çalışan bir sistem geliştiren Caltech araştırmacılarının öncü çalışmaları sayesinde gerçeğe dönüşmeye daha da yakın. Tamamen güneş enerjisiyle çalışan, elektrik veya fosil yakıtlara bağımlı olmayan küçük ölçekli bir fototermokatalitik reaktörü başarıyla inşa ettiler. Bu reaktör güneş ısısını yakalayıp yakıt üretmek için gerekli kimyasal reaksiyonları yürütmekte kullanıyor ve dünyayı karbon nötr havacılığa bir adım daha yaklaştırıyor.

Bu reaktör, mümkün olduğunca fazla ısıyı muhafaza ederken kayıpları azaltmak için özenle tasarlanmış gelişmiş güneş soğurucusu sayesinde öne çıkıyor. Cihaz, gümüş bir taban üzerine yerleştirilmiş silikon, germanyum ve altından oluşan katmanlı bir yapıya sahip. Bu düzeneğin üzerinde güneş ışığının içeri girmesine izin veren bir kuvars pencere ve sistemin yalıtımını sağlayan bir vakum tabakası yer alıyor.

Çalışmanın ortak yazarı ve Caltech’teki Kavli Nanobilim Enstitüsü’nde Doktora Sonrası Araştırma Görevlisi olan Aisulu Aitbekova, “2.700 güneşe kadar ulaşabildiğiniz yoğunlaştırılmış güneş teknolojisiyle rekabet etmiyoruz” diye açıklıyor.

Sonuç olarak, doğrudan güneş ışığı altında 249°C’ye kadar sıcaklıklara ulaşabilen ve normal çalışma sırasında 130°C civarında sıcaklıkları koruyabilen bir reaktör ortaya çıktı. Bu koşullar, basit hidrokarbon moleküllerini jet yakıtının temel bileşenleri olan daha uzun zincirlere dönüştüren bir süreç olan etilen oligomerizasyonunu başlatmak için yeterlidir.

AirPods Max güncellemesi ses getirecek!

0

Apple, AirPods Max kullanıcılarını sevindirecek büyük bir yazılım güncellemesi duyurdu. Nisan ayında yayınlanacak iOS 18.4, iPadOS 18.4 ve macOS Sequoia 15.4 güncellemeleriyle birlikte, USB-C bağlantılı AirPods Max modellerine kayıpsız ses ve ultra düşük gecikmeli ses desteği eklenecek. Bu yenilik, AirPods Max kullanıcılarına daha yüksek kaliteli ve gecikmesiz bir ses deneyimi sunmayı amaçlıyor.

Kayıpsız ses ile stüdyo kalitesinde dinleme deneyimi

Apple, yeni güncellemeyle birlikte AirPods Max’in 24 bit 48 kHz kayıpsız ses desteği kazanacağını duyurdu. Bu, orijinal kayıtların kalitesini bozmadan dinleyicilere sunulmasını sağlayacak. Kayıpsız ses, müziğin sanatçının stüdyoda kaydettiği gibi duyulmasını mümkün kılacak ve özellikle profesyonel ses tutkunları için büyük bir gelişme olacak.

Ayrıca, Kişiselleştirilmiş Uzamsal Ses desteği ile kayıpsız ses daha da etkileyici hale gelecek. Uzamsal Ses, müziği çok boyutlu bir hale getirerek dinleyiciyi sesin merkezine yerleştirmeyi hedefliyor. Bu sayede, müzik daha doğal, geniş ve etkileyici bir şekilde duyulacak.

Apple Music ve diğer desteklenen uygulamalar üzerinden yüksek kaliteli ses formatlarına erişim sağlayan kullanıcılar, bu güncellemeyle birlikte daha geniş bir frekans aralığında, bozulma olmadan müzik dinleyebilecek.

Ultra düşük gecikme ile anında tepki

Ses kalitesindeki iyileştirmenin yanı sıra, Apple AirPods Max için ultra düşük gecikmeli ses desteği sunacak. Bu özellik, kulaklığın gecikme süresini önemli ölçüde azaltarak, sesin görüntüyle tam senkronize çalışmasını sağlayacak.

Özellikle oyun oynayanlar, film ve dizi izleyenler ile profesyonel içerik üreticileri için gecikme süresinin azalması büyük bir avantaj olacak. Apple, bu geliştirmeyle AirPods Max’in tepki süresinin Mac, iPad ve iPhone’un dahili hoparlörleriyle aynı seviyeye geleceğini belirtiyor.

Bu yenilik sayesinde kullanıcılar, Bluetooth kulaklıklarda yaşanan gecikme sorunlarını hissetmeyecek ve daha akıcı bir ses deneyimi yaşayacaklar.

Apple, bu güncellemenin yalnızca USB-C bağlantılı AirPods Max modelleri için geçerli olacağını duyurdu. Lightning bağlantılı AirPods Max modellerinin bu güncellemeyi alıp almayacağı konusunda ise henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

USB-C bağlantılı modelin daha gelişmiş donanıma sahip olması, Apple’ın bu özellikleri yalnızca yeni modellere sunmasının ana sebebi olarak görülüyor. Ancak bu durum, Lightning bağlantılı AirPods Max kullanıcıları için hayal kırıklığı yaratabilir.

Apple’ın iOS 18.4, iPadOS 18.4 ve macOS Sequoia 15.4 güncellemeleriyle birlikte sunacağı bu yeni ses özellikleri, AirPods Max kullanıcılarına daha yüksek kaliteli bir müzik ve içerik tüketim deneyimi vadediyor.

Apple’ın resmi açıklamalarına göre, güncelleme Nisan ayında yayınlanacak ve kullanıcılar bu yeni özellikleri deneyimleme fırsatı bulacak. Özellikle kayıpsız ses desteği ve ultra düşük gecikme, AirPods Max’in premium segmentteki yerini daha da güçlendirecek.

Tesla saldırıları araştırması için ekip kuruldu

FBI’ın vandallık ve kundaklama olaylarını araştırdığı ve planlanan Tesla Takedown protestolarını ‘takip ettiği’ bildiriliyor. New York Post gazetesinin haberine göre, Elon Musk’ın eylemlerine yanıt olarak Tesla’ya yönelik vandalizm ve diğer faaliyetlere odaklanacak 10 kişilik yeni bir FBI görev gücü kuruldu.

Tesla saldırıları araştırması genişletiliyor

Başsavcı Pam Bondi’nin geçen hafta Tesla lokasyonlarını vandalizm ve kundakçılık nedeniyle hedef almakla suçlanan kişilere yönelik eski suçlamaları yeniden duyurması gibi bu duyuru da belirli yeni ayrıntılarla gelmedi. Eylemleri “iç terörizm” olarak adlandıran daha fazla açıklamayla geldi, bu söylem Musk, Trump ve diğerleri tarafından son haftalarda öne sürüldü. FBI Direktörü Kash Patel, X’te hikayeyi paylaşırken bu ifadeyi tekrarladı ve ayrıca “FBI, Tesla’ya yönelik şiddet eylemlerindeki artışı araştırıyor ve son birkaç gündür, tepkimizi sertleştirmek ve koordine etmek için ek adımlar attık.” dedi.

ABD hükümetinin desteğini engelleyebileceği terörizm olarak damgalanan uluslararası grupların aksine, ABD’nin yerel terörist gruplar için benzer bir resmi tanımı yoktur. Wired’ın yakın tarihli bir raporu , tanımlamanın olası etkilerinin kolluk kuvvetlerine Musk protestocuları üzerinde daha fazla gözetim yetkisi ve muhtemelen Musk ve Tesla ile soruşturmalardan bilgi paylaşma yeteneği verebileceğini söyleyen sivil özgürlükler uzmanlarına atıfta bulunuyor.

CNBC, erken saatlerde polisin Austin, Teksas’taki bir Tesla sergi salonunda birden fazla “yangın çıkarıcı cihaz” bulduğunu bildirdiğini bildirdi. Post makalesinde ayrıca görev gücünün 29 Mart’ta yapılması planlanan “Tesla Takedown” kitlesel protestolarını “izlediği” ve bazı Tesla sahiplerini ve konumlarını ifşa ettiğini iddia eden ve Afrika’nın ikinci en küçük ülkesi olan Sao Tome’den yönetildiği söylenen “Dogeque.st” adlı bir siteyi araştırdığı belirtildi. 404 Media, aynı gün çevrimdışı olduktan sonra sitenin bir versiyonunun karanlık web’de yeniden ortaya çıktığını bildirdi.

watchOS 11.4 ile Apple Watch’a yeni alarm özelliği geliyor

pple, uyumlu Apple Watch modelleri için watchOS 11.4 RC sürümünü yayınladı. Bu yeni güncelleme, Apple Watch’u uyku sırasında takan kullanıcılar için önemli bir yenilik sunuyor.

Apple Watch’ta Sessiz Mod etkinleştirildiğinde saat yalnızca dokunuş uyarıları ile bildirim verirken, bu durum uyarı ve alarmların da sessize alınmasına neden oluyordu. watchOS 11.4 ile birlikte bu soruna çözüm getiriliyor.Güncelleme sayesinde, Sessiz Mod etkinleştirildiğinde bile Uyku modu için ayarlanan uyanma alarmının çalmasına izin verilecek. Böylece, özellikle ağır uykusu olan kullanıcılar, sadece bileğe gelen dokunuşlarla değil, aynı zamanda sesli alarm ile de uyanabilecek.

Yeni alarm özelliği “Sessiz Modu Geç” olarak adlandırılıyor ve kullanıcılar bu özelliği Apple Watch’un Uyku uygulamasında, Ses ve Dokunuşlar ayarları üzerinden etkinleştirebilecekler. Böylece, Apple Watch hem titreşim hem de sesli uyarı ile kullanıcıyı uyandırabilecek.

Bu özellik, özellikle sabah erken kalkmak zorunda olan ancak hafif titreşim uyarılarını yeterli bulmayan kullanıcılar için büyük bir kolaylık sağlayacak. İş veya okul nedeniyle düzenli olarak erken uyanan kişiler, artık alarmın sessiz mod nedeniyle çalışmamasından endişe etmeyecek. Bu yeni güncelleme sayesinde, kullanıcılar hem sessiz modun avantajlarından yararlanabilecek hem de zamanında uyanabilecekler.

Bunun yanı sıra, watchOS 11.4 ile gelen diğer iyileştirmeler de dikkat çekiyor. watchOS 11.4 ayrıca Matter uyumlu robot süpürgelere destek sunarak akıllı ev ekosistemini genişletiyor. Apple ekosistemine entegre çalışan akıllı cihazları kullanan kişiler için bu yenilik, ev otomasyonunu daha verimli hale getirecek. Matter desteği, robot süpürgelerin Apple Home uygulamasıyla daha iyi entegrasyon sağlamasına yardımcı olacak.

Bunlara ek olarak, güncelleme kadranlar arasında geçiş yaparken yaşanan tepkisizlik sorununu da çözüyor.Kullanıcılar, artık Apple Watch kadranlarını değiştirirken daha akıcı ve hızlı bir deneyim yaşayacak.

Apple’ın bu güncellemeyi Nisan ayında tüm kullanıcılara sunması bekleniyor. Apple Watch kullanıcıları için oldukça önemli olan bu yenilik, özellikle gece saatlerini daha verimli kullanmak isteyenler için büyük kolaylık sağlayacak. Yeni alarm sistemi, dikkat dağıtıcı unsurları en aza indirirken, kullanıcıların güne tam zamanında başlamasını garanti edecek. Aynı zamanda, Apple Watch’un işlevselliğini artırarak, kullanıcı deneyimini daha konforlu ve pratik hale getirecek.

Samsung CEO’su kalp krizi sonucu hayatını kaybetti!

Han, Samsung Electronics’de dijital cihazlar ve mobil deneyim birimlerinin başında bulunuyordu ve özellikle TV ve ev aletleri alanında şirketin küresel başarısına önemli katkılar sağlamıştı.

Han Jong-hee, 1988 yılında Samsung’a katıldı ve yıllar içinde şirketin önemli bölümlerinde görev aldı. 2011 yılında, görsel ekran biriminde ürün araştırma ve geliştirme ekibinin başına geçti. 2022 yılında ise Samsung Electronics’in CEO’su olarak atandı.

Şirket yaptığı açıklamada, Han’ın liderliği sayesinde şirketin TV pazarında küresel bir lider haline geldiğini ve zorlayıcı piyasa koşullarına rağmen büyümeye katkı sağladığını vurguladı.

Samsung, tek CEO ile devam etme kararı aldı

Han Jong-hee, yalnızca bir hafta önce Güney Kore’nin Suwon kentinde düzenlenen Samsung’un yıllık genel hissedar toplantısına başkanlık etmişti. Toplantıda, şirketin hisse performansı ve piyasa rekabeti hakkında sorular yanıtlamıştı.

Samsung, Han’ın ani ölümünün ardından eş CEO olarak görev yapan Jun Young-hyun’un şirketin tek CEO’su olacağını duyurdu. Jun, 2023 yılı Kasım ayında şirketin bellek çipleri ve dökümhane bölümlerinin başına getirilmişti ve şimdi şirketin liderliğini tek başına üstlenecek.

Han Jong-hee’nin ani ölümü, Samsung’un yönetiminde önemli bir değişiklik anlamına geliyor. Şirket, özellikle yarı iletken sektöründeki yoğun rekabet ve mobil pazardaki dalgalanmalarla mücadele ederken, Jun Young-hyun’un liderliğinde stratejik adımlar atması bekleniyor. Han’ın mirası, Samsung’un TV ve ev aletleri sektöründeki küresel başarısıyla hatırlanacak. Şirketin gelecekteki yönelimi, yeni CEO’nun alacağı kararlarla şekillenecek.