2024’ün en fazla ihracat yapan yerli savunma firmaları belli oldu!

Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün, 2024 yılı itibarıyla Türkiye’nin en fazla ihracat gerçekleştiren savunma ve havacılık şirketlerini duyurdu. Türkiye’nin savunma sanayii ihracatı, 2024 yılında 7 milyar 154 milyon dolara ulaşarak tüm zamanların en yüksek seviyesine çıktı. Bu süreçte Türk savunma sanayi ürünleri toplam 180 farklı ülkeye ihraç edilirken, özellikle insansız hava araçları (İHA), zırhlı kara araçları, roket ve füze sistemleri ile mühimmat teknolojilerine büyük ilgi gösterildi.

2024’ün en fazla ihracat yapan yerli savunma firmaları ortaya çıktı

2024 yılının ihracat lideri, son yıllarda geliştirdiği yüksek teknolojiye sahip insansız hava araçlarıyla dikkat çeken Baykar oldu. 2023 yılında 1 milyar 766 milyon dolar ihracat gerçekleştiren Baykar, 2024’te bu rakamı 1 milyar 831 milyon dolara yükseltti. Bayraktar TB2 ve Bayraktar Akıncı gibi sistemlerle dünya çapında geniş bir müşteri kitlesine ulaşan firma, özellikle Orta Doğu, Afrika, Asya ve Avrupa’da yoğun talep görmeye devam ediyor.

Baykar’ın ardından en yüksek ihracatı yapan ikinci şirket, 750 milyon dolar ile Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ) oldu. TUSAŞ, yerli üretim savaş uçağı KAAN, insansız hava araçları ANKA ve AKSUNGUR ile HÜRJET gibi projeleriyle önemli ihracat anlaşmaları gerçekleştirdi. Ayrıca, GÖKBEY genel maksat helikopteri ve çeşitli havacılık yapısalları da TUSAŞ’ın ihracat kalemleri arasında yer aldı.

Üçüncü sırada yer alan ASFAT, 644 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. ASFAT, askeri tersane ve fabrika modernizasyonları, zırhlı araç üretimi ve mühimmat teknolojileri alanlarında öne çıkıyor. Özellikle Türk Deniz Kuvvetleri için geliştirilen MİLGEM savaş gemilerinin yurt dışına satışı, ASFAT’ın ihracat rakamlarını artırdı.

Makine ve Kimya Endüstrisi (MKE), 2024 yılında 610 milyon dolarlık ihracatla dördüncü sırada yer aldı. Şirketin ürettiği ağır makineli tüfekler, obüs sistemleri ve mühimmat çeşitleri küresel pazarda ilgi görmeye devam etti. Beşinci sıraya ise 600 milyon dolarlık ihracat geliriyle ARCA Savunma yerleşti. Şirket, gelişmiş kara savunma sistemleri, radar ve optik teknolojileri ile adından söz ettiriyor.

Havacılık motorları alanında faaliyet gösteren TUSAŞ Motor Sanayii (TEI), 390 milyon dolarlık ihracatla altıncı sırada yer aldı. TEI’nin ürettiği yerli ve milli havacılık motorları, insansız hava araçları ve jet motorları projeleri ile dikkat çekti. Elektronik ve savunma sistemleri alanında Türkiye’nin en büyük üreticilerinden biri olan ASELSAN ise 217 milyon dolarlık ihracat yaparak yedinci sırada kendine yer buldu. Şirket, radar sistemleri, haberleşme teknolojileri, elektro-optik sistemler ve elektronik harp çözümleriyle birçok ülkeye satış gerçekleştirdi.

Zırhlı kara aracı üreticisi Otokar, 193 milyon dolar ihracat gerçekleştirerek sekizinci sırada yer aldı. Şirketin geliştirdiği Cobra, Arma ve Tulpar gibi zırhlı araçlar farklı ülkeler tarafından tercih edildi. Roket ve füze sistemleri geliştiren Roketsan, 179 milyon dolarlık ihracatla dokuzuncu sıraya yerleşti. Şirketin ürettiği uzun menzilli füze sistemleri, güdümlü roketler ve hava savunma çözümleri küresel pazarda giderek daha fazla talep görüyor.

Samsun Yurt Savunma, 166 milyon dolarlık ihracat yaparak ilk 10’da kendine yer buldu. Hafif silah üretimi konusunda uzmanlaşan şirket, özellikle CANiK marka tabancaları ve makineli tüfekleriyle uluslararası pazarda büyük bir müşteri kitlesine ulaşmış durumda.

2025 yılı ise ihracatta hızlı bir başlangıç yaptı. Ocak ayı verilerine göre, 2024’ün aynı dönemine kıyasla yüzde 16’lık bir artışla 383 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirildi. Savunma ve havacılık sanayiindeki büyümenin, 2025 boyunca devam ederek Türkiye’nin küresel pazardaki etkinliğini daha da artırması bekleniyor.

İstanbul’un merkezinde bir girişimcilik merkezi!

İstanbul’un kalbinde konumlanan Lonca Girişimcilik Merkezi, yenilikçi fikirleri destekleyerek girişimciliği teşvik eden önemli bir merkez. Lonca Girişimcilik Merkezi’ni ziyaret ettik ve Dijital Bankacılık ve Ödeme Sistemlerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Dr. Okan Acar ile bu merkezin girişimcilere sağladığı imkanları ve girişim ekosistemine sunduğu katkıları konuştuk.

Lonca Girişimcilik Merkezi’nin Faaliyetleri ve Desteği

2017 yılında faaliyete geçen Lonca Girişimcilik Merkezi, bugüne kadar 90 girişime destek sağlayarak ekosistemde önemli bir rol oynadı. Merkez, girişimciler için mentorluk, eğitim ve iş planlaması desteği sunarak yenilikçi fikirlerin gerçeğe dönüşmesini sağlıyor. Merkez sadece teorik bilgi sunmuyor, aynı zamanda pratik uygulamalarla girişimcilerin pazar şartlarına adapte olmalarına yardımcı oluyor. 2024 sonunda 100 girişim desteğini tamamlayan Lonca, girişimcilerin pazara hazırlanması konusunda kararlı bir strateji izliyor.

Lonca’da Sunulan Olanaklar

Lonca Girişimcilik Merkezi

Girişimciler, Lonca’da sunulan ofis alanları, etkinlikler ve müşteri görüşmeleri için uygun ortamlar gibi birçok imkanlardan faydalanabiliyor. Girişimciler, pazar girişi öncesinde “can suyu” olarak nitelendirilen ilk desteklere ihtiyaç duyuyor. Bu kapsamda, Lonca Girişimcilik Merkezi belirli kriterleri sağlayan girişimlere geri ödemesiz hibeler sunuyor.

Finansal Destek ve İş Birliği Fırsatları

Lonca Girişimcilik Merkezi, girişimcilerine finansal destek sağlamanın yanı sıra, fuarlar ve tanıtım etkinliklerine katılımları için de yardımcı oluyor. Kuveyt Türk, kendi müşterileri ile girişimcileri buluşturarak çeşitli iş birliklerine kapı aralıyor. Ayrıca, merkez tarafından desteklenen girişimlere öncelik vererek bu ekosistemin sürekliliğini sağlıyor.

Girişim Seçim Kriterleri

Lonca, yenilikçi teknolojileri ve pazarda kendine yer bulabilecek iş fikirlerini desteklemeyi önceliklendiriyor. Ayrıca, sosyal sorumluluk projelerine katkı sağlayabilecek ve operasyonel kapasitesi kısıtlı olan girişimlere de destek veriliyor. Merkez, kurulduğu günden bugüne kadar 5.000’e yakın başvuru aldı ve toplamda 10 program düzenledi. Her dönem yaklaşık 500 başvuru arasından sadece 10 girişim programa kabul ediliyor.

Yenilikçi Teknolojilere Odaklanma

Yapay zeka gibi günümüzde giderek daha fazla sektörde kullanılan teknolojilere odaklanan Lonca, girişimcilerin bu teknolojileri iş modellerine entegre etmelerini teşvik ediyor. Sadece finansal alanla sınırlı kalmıyor. Yapay zeka, toplumsal fayda sağlayabilecek her alanda değer yaratma potansiyeline sahip.

Empatika: Nöropazarlama Laboratuvarı

Lonca’nın yenilikçi adımlarından biri de Empatika isimli nöropazarlama laboratuvarı oldu. Bu laboratuvar, müşteri deneyimini bilimsel metotlarla analiz ederek geliştirme amacı taşıyor. Müşterilerin bir ürün veya hizmet ile etkileşimi sırasında verdikleri tepkileri ölçerek, daha olumlu deneyimler sunulması hedefleniyor.

2024 ve 2025 yıllarında, Lonca’nın hibeler konusunda daha fazla kaynak ayırarak girişimcileri destekleme planı bulunuyor. 2025’te 10. dönem mezunlarını verecek olan merkez, mezun girişimlere pazar sürecinde de destek sunmaya devam edecek. Ayrıca, uluslararası açılım stratejisi doğrultusunda yurtdışında programlar düzenleyerek girişimcilerin küresel arenada da yer edinmesini sağlamaya yönelik planlar yapılıyor.

Lonca Girişimcilik Merkezi, girişimcilik ekosistemine sunduğu fırsatlarla, yeni nesil girişimcileri desteklemeye devam ediyor. Dr. Okan Acar, girişimcilik alanında fark yaratmak isteyenleri Lonca’nın 11. dönemine başvurmaya davet ediyor. Bu desteklerden yararlanmak isteyenlerin Lonca’nın resmi web sitesini ziyaret edebilirler. Girişimciler için büyük bir fırsat sunan bu program, iş fikirlerini gerçeğe dönüştürmek isteyen herkese açık.

Yapay zeka girişimi Krutrim için büyük yatırım!

0

SoftBank destekli milyarder, Hintli yapay zeka girişimi Krutrim’e 230 milyon dolar yatırım yapacak. Ola’nın kurucusu Bhavish Aggarwal , ülkesinin ABD ve Çin firmalarının hakim olduğu bir alanda kendini kanıtlama çabaları kapsamında kurduğu bir yapay zeka girişimine 230 milyon dolar yatırım yapıyor.

Yapay zeka girişimi Krutrim yatırımcıların dikkatini çekiyor

Aggarwal, konuya yakın bir kaynağın TechCrunch’a verdiği bilgiye göre, Hint dilleri için LLM’ler inşa eden Krutrim’e yapılan yatırımı büyük ölçüde aile ofisi aracılığıyla finanse ediyor. Aggarwal, Salı günü X’te yaptığı bir paylaşımda , Krutrim’in gelecek yıla kadar 1,15 milyar dolarlık bir yatırım çekmeyi hedeflediğini söyledi. Kaynak, kalan sermayeyi dış yatırımcılardan toplamaya çalışacağını söyledi.

Finansman duyurusu, unicorn girişimi Krutrim’in yapay zeka modellerini açık kaynaklı hale getirmesi ve Nvidia ortaklığıyla Hindistan’ın en büyük süper bilgisayarını inşa etmeyi planladığını açıklamasıyla aynı zamana denk geldi. Laboratuvar, Hint dillerini işlemede güçlü performans gösteren 12 milyar parametreli bir dil modeli olan Krutrim-2’yi yayınladı. Krutrim’in Salı günü paylaştığı duygu analizi testlerinde , kod oluşturma görevlerinde %80 başarı oranı elde ederken, rakip modellere kıyasla 0,70’e kıyasla 0,95 puan aldı. Laboratuvar, görüntü işleme, konuşma çevirisi ve metin arama sistemleri de dahil olmak üzere, hepsi Hint dilleri için optimize edilmiş çeşitli özel modelleri açık kaynaklı hale getirdi. Diğer girişimleri SoftBank tarafından desteklenen Aggarwal, X’te “Henüz küresel ölçütlere yakın değiliz ancak bir yılda iyi bir ilerleme kaydettik” diye yazdı. “Modellerimizi açık kaynaklı hale getirerek, tüm Hint AI topluluğunun dünya standartlarında bir Hint AI ekosistemi yaratmak için işbirliği yapmasını umuyoruz” ifadelerimi kullandı.

Girişim, Hindistan’ın ABD ve Çin şirketlerinin hakim olduğu yapay zeka ortamında kendini kurma çabasıyla geldi. İddiaya göre mütevazı bir bütçe üzerine inşa edilen DeepSeek’in R1 “akıl yürütme” modelinin yakın zamanda piyasaya sürülmesi , teknoloji sektöründe şok dalgaları yarattı.

Hindistan geçen hafta DeepSeek’in ilerlemesini övdü ve ülkenin Çin AI laboratuvarının büyük dil modellerini yerel sunucularda barındıracağını söyledi. Krutrim’in bulut kolu geçen hafta DeepSeek’i Hindistan sunucularında sunmaya başladı. Krutrim ayrıca, öncelikli olarak İngilizce ve Çince’ye odaklanan mevcut ölçütlerdeki boşluğu gidermek amacıyla, yapay zeka modellerinin Hint dillerindeki yeterliliğini değerlendirmek için BharatBench adlı kendi değerlendirme çerçevesini geliştirdi .

KARSAN’ın otonom otobüsü Madrid yollarına çıktı!

Türk otomotiv sektörü için önemli bir kilometre taşı olan Karsan Otonom e-ATAK, İspanya’nın başkenti Madrid’de yollara çıkarak Avrupa’daki varlığını güçlendirdi. Karsan ve teknoloji partneri ADASTEC iş birliğiyle geliştirilen bu Seviye 4 otonom elektrikli otobüs, Madrid’de trafiğe açık alanlarda yolcu taşımaya başladı. Bu gelişme, Türkiye’nin otonom ulaşım teknolojilerinde küresel çapta iddialı bir oyuncu haline geldiğini gösterirken, Karsan e-ATAK aynı zamanda Madrid’in ilk Seviye 4 otonom otobüsü unvanını kazandı.

KARSAN’ın otonom otobüsü Madrid’de hizmete başlıyor

52 yolcu kapasiteli bu yenilikçi araç, Madrid’de belirlenen 2,3 kilometrelik bir güzergahta dört durak arasında sefer yapacak ve güvenlik önlemi olarak bir sürücü her an kontrolü ele alabilecek şekilde araçta bulunacak. Tek şarjla 300 km menzil sunabilen Karsan e-ATAK, ADASTEC’in gelişmiş sensör, kamera ve yapay zeka sistemleriyle donatılmış olup, yolculuk sırasında maksimum güvenlik sağlamayı hedefliyor.

KARSAN'ın otonom otobüsü e-ATAK, Madrid'de hizmete başlıyor.

Karsan İspanya Genel Müdürü Ángel Luis Estrella, projenin tanıtımı sırasında yaptığı açıklamada, otonom sürüş teknolojilerinin şehir içi ulaşımda devrim yaratacağını ve karbon emisyonlarının azaltılmasına önemli katkılar sağlayacağını vurguladı.

Karsan’ın otonom otobüsleri, İspanya’nın yanı sıra ABD, Finlandiya ve İsveç gibi ülkelerde de faaliyet gösteriyor. Şirketin elektrikli otobüsleri ise birçok farklı ülkede toplu taşıma sistemlerinde yer alıyor. Ancak bu teknolojik ilerlemelere rağmen, Türkiye’de henüz hiçbir şehirde otonom şehiriçi ulaşım hizmeti başlamış değil. Madrid’de hayata geçirilen bu proje, Avrupa’nın otonom toplu taşıma çözümlerine daha hızlı adapte olduğunu gösterirken, Türkiye’nin de bu alandaki potansiyelini değerlendirmesi gerektiğini ortaya koyuyor.

Roketsan’ın Tayfun füzesinin üçüncü test atışı yapıldı!

Roketsan tarafından geliştirilen ve Türkiye’nin ilk kısa menzilli balistik füzesi olarak kayıtlara geçen Tayfun balistik füzesinin üçüncü test atışı, Rize-Artvin Havalimanı’ndan başarıyla gerçekleştirildi. Savunma Sanayii Başkanlığı’nın yürüttüğü ‘Tayfun Füze Sistemi Geliştirme Projesi’ kapsamında yapılan test atışı, yoğun güvenlik önlemleri altında tamamlandı. Milli Savunma Bakanlığı’na ait aprondan saat 12.37’de karadan denize yapılan uzun menzilli atışla fırlatılan füze, belirlenen deniz hedefini tam isabetle vurdu. ROKETSAN tarafından yapılan açıklamada, testin başarıyla sonuçlandığı ve sistemin operasyonel yeteneklerinin bir kez daha doğrulandığı belirtildi.

Roketsan’ın Tayfun füzesinin üçüncü test atışı gerçekleştirildi

Tayfun füzesi, daha önce yine Rize-Artvin Havalimanı’ndan 18 Ekim 2022 ve 23 Mayıs 2023 tarihlerinde test edilmişti. ROKETSAN’ın yayınladığı bilgilere göre, füzenin menzilinin 280 km’den fazla olduğu belirtilse de kesin menzil değeri kamuoyuyla paylaşılmadı. Ancak kısa menzilli balistik füzelerin genellikle 300 ila 1000 km arasında menzile sahip olduğu biliniyor.

Tayfun balistik füzesi, hipersonik seviyelere ulaşan yüksek seyir hızı sayesinde hava savunma sistemlerinden etkilenmeden hedefine ulaşabiliyor. Yüksek vuruş hassasiyeti sayesinde istenmeyen hasarların önüne geçen sistem, aynı zamanda atışa hazırlık süresinin kısa olması ve hızlı ateş gücü kaydırma yeteneği sayesinde operasyonel esneklik sunuyor. Elektronik harp dayanımının yüksek olması, küresel konumlama sistemlerinin karıştırılmasına karşı direnç sağlaması ve her türlü hava koşulunda gece-gündüz görev yapabilmesi de sistemin en önemli avantajları arasında yer alıyor.

Teknik özelliklerine bakıldığında Tayfun’un 6.5 metre uzunluğa, 610 mm çapa ve 2300 kg ağırlığa sahip olduğu görülüyor. Koordinata güdümlü sistemle çalışan füze, ön şekillendirilmiş parçacık etkili harp başlığı kullanıyor. Hedefleri arasında hava savunma füze sistemleri, zırhlı ve zırhsız silah sistemleri, komuta kontrol merkezleri, askeri uçak hangarları ve stratejik tesisler bulunuyor. Türkiye’nin yerli ve milli savunma sanayisinde kritik bir aşama olan Tayfun füzesinin test sürecinin tamamlanmasının ardından envantere alınarak operasyonel kullanıma sunulması bekleniyor.

Çin, Trump’a misilleme olarak Google soruşturması başlattı!

0

ABD Başkanı Donald Trump’ın Çin’den ithal edilen ürünlere yüzde 10 oranında gümrük vergisi koyma kararına karşılık olarak, Çin hızlı bir misillemede bulunarak Google’a yönelik bir rekabet soruşturması başlatacağını duyurdu. Çin Devlet Piyasa Düzenleme İdaresi, Google’ın ülkenin anti-tekel yasalarını ihlal edip etmediğini araştıracağını belirtti. Bu adım, ABD’nin Çinli ürünlere yönelik ekonomik baskısına karşı bir yanıt niteliği taşıyor.

Çin hükümeti, Google’a yönelik rekabet soruşturması açtı

Google, 2010 yılında Çin’deki arama motoru ve internet hizmetlerini durdurmuş olmasına rağmen, Çinli şirketlerin Google platformları üzerinden yurt dışına reklam vermelerine olanak sağlamaya devam ediyor. Bu nedenle, Çin’in başlattığı soruşturmanın hangi spesifik hizmet veya faaliyet üzerine yoğunlaşacağı netlik kazanmış değil. Ancak, ABD’de ve Avrupa’da çeşitli rekabet soruşturmaları ile karşı karşıya olan Google için Çin’in bu hamlesi, küresel çapta baskıyı artıran yeni bir gelişme olarak dikkat çekiyor.

Çin hükümeti, Google'a yönelik rekabet soruşturması açtı.

Öte yandan, Çin’in Google’a yönelik bu adımı, aynı günlerde ABD ürünlerine ek tarifeler getirdiği bir döneme denk geldi. Çin Maliye Bakanlığı, 10 Şubat itibarıyla ABD’den ithal edilen kömür ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) için yüzde 15 ek vergi uygulanacağını, ham petrol, tarım ekipmanları ve belirli otomobil modelleri içinse vergilerin yüzde 10 oranında artırılacağını duyurdu. Ayrıca, ABD merkezli şirketler arasında Calvin Klein’ın sahibi PVH Corp. ve gen dizileme firması Illumina’nın kısıtlı kuruluşlar listesine alındığı bildirildi. Bununla birlikte, Çin hükümeti, kritik madde olan tungsten ile ilgili ihracat kontrollerini de sıkılaştırarak stratejik hamlelerine bir yenisini ekledi.

Bu gelişmeler, ABD-Çin ticaret savaşının yeni bir aşamaya evrildiğini gösteriyor. Çin, ABD’nin ticari kısıtlamalarına karşılık olarak teknoloji devlerine yönelik düzenleyici incelemeleri artırırken, aynı zamanda Amerikan ürünlerine yönelik vergi yükünü artırarak ekonomik misillemelerde bulunmaya devam ediyor. Google’a yönelik soruşturmanın ne şekilde ilerleyeceği belirsizliğini korurken, bu sürecin ABD-Çin ilişkilerinde daha fazla gerilime yol açabileceği değerlendiriliyor.

Yerli FPV kamikaze dron “MERKÜT” göreve başlıyor!

Türk savunma sanayisinde giderek daha fazla önem kazanan FPV kamikaze dronlara yönelik yeni bir yerli çözüm olan MERKÜT, tüm test süreçlerini tamamlayarak göreve hazır hale getirildi. SAVX Teknoloji tarafından geliştirilen ve SAHA EXPO 2024’te tanıtılan MERKÜT, savaş alanındaki ihtiyaçları karşılamak üzere özel olarak tasarlandı. Geliştirme süreci yaklaşık 8 ay süren dron, mühimmat entegrasyonundan güvenlik önlemlerine kadar birçok testten geçirilerek sahada kullanıma uygun hale getirildi. SAVX Teknoloji Kurucusu Abdullah Aktaş, FPV dronların savaş sahasında kritik bir rol oynadığını ve MERKÜT’ün bu gereksinimleri karşılamak için geliştirildiğini belirtti.

Yerli FPV kamikaze dron “MERKÜT” faaliyete geçiyor

MERKÜT, 20 dakikalık uçuş süresi ve 8 kilometre menziliyle dikkat çekerken, yönlendirilmiş ve parçacık tesirli mühimmat sistemiyle donatıldı. En önemli özelliklerinden biri, güvenlik odaklı emniyet sistemleriyle operatörlerin güvenliğini sağlaması. Mühimmat, mekanik tapa sistemiyle korunarak her durumda güvenli muhafaza edilebiliyor. Yaklaşık 950 parçacık içeren antipersonel mühimmatı, hedefe homojen bir dağılım sağlayarak etkin bir etki alanı oluşturuyor. Ayrıca, operatörün patlama anını ayarlamak zorunda kalmasını engellemek için entegre edilen yaklaşma sensörü, hedefin 20 santimetre ile 5 metre arasında bir mesafeye girmesiyle otomatik olarak patlamayı sağlıyor. Bu özellik, operatörün işini kolaylaştırırken mühimmatın etkinliğini artırıyor.

Yerli FPV kamikaze dron “MERKÜT” faaliyete geçiyor.

Dronun hem mekanik hem de elektronik emniyetli tapa sistemi, görev iptali durumunda güvenli iniş yapmasını ve tekrar depolanmasını mümkün kılıyor. MERKÜT, belirli bir irtifaya ulaştığında ve gerekli komutlar verildiğinde tapa sisteminin otomatik olarak aktif hale gelmesini sağlıyor. SAVX Teknoloji, bu sistemin güvenilirliğini artırmak için birçok patlamalı test gerçekleştirdi ve testlerin başarıyla tamamlandığını duyurdu. MERKÜT ayrıca harici haberleşme sistemi bağlantısıyla operatör güvenliğini en üst düzeye çıkarıyor. Gece ve gündüz operasyonlarında görev yapabilmesi için termal kamera opsiyonu bulunan dron, çeşitli hava koşullarına ve sağanak yağışa dayanıklı yapısıyla kesintisiz operasyon imkanı sunuyor.

Şirket, MERKÜT’ün yeni versiyonları üzerinde de çalışmalara devam ediyor. Özellikle zırh delici mühimmat entegrasyonu için geliştirme süreci devam ederken, elektronik harp şartlarından etkilenmemesi için fiber optik kullanım seçeneği de değerlendiriliyor. SAVX Teknoloji, bu tür sistemlerde en kritik unsurun yazılım olduğunu vurgulayarak otonom modeller geliştirmek için çalışmalarını sürdürüyor. Elektronik kartların ve yazılımların tamamen yerli olarak üretilmesi, şirketin bu alandaki esnekliğini artırıyor. SAVX Teknoloji Genel Müdürü Adnan İman, otonom sistemlere yönelik çalışmaların sürdüğünü belirterek, gelecekte daha gelişmiş FPV dron modellerinin sahada olacağını açıkladı.

Tesla, ABD ile Kanada’nın ticaret savaşından zararlı çıkabilir!

ABD ve Kanada arasındaki ticaret gerilimleri, özellikle Tesla için önemli bir ekonomik tehdit oluşturuyor. ABD’nin Kanada’ya gümrük vergisi getirme kararının ardından, Kanada da karşılık olarak ABD ürünlerine gümrük tarifelerini artırma yoluna gitmişti. Kanada’nın tepkisi, ABD’nin uyguladığı gümrük vergilerinin ardından daha da sertleşerek, Kanada’daki bazı siyasetçiler tarafından Tesla’ya yönelik özel yaptırımların gündeme gelmesine neden oldu.

Tesla, ABD ile Kanada’nın ticaret savaşından olumsuz etkilenebilir

Kanada’nın eski Ticaret Bakanı Chrystia Freeland, ABD’nin Kanada’ya uyguladığı gümrük vergilerini ağırlaştırmakla kalmayıp, bu savaşın hedefinde özel olarak Tesla’nın da bulunması gerektiğini belirtti. Freeland, ABD’nin uyguladığı ticaret politikalarının sonucunda Kanada’nın daha etkili bir karşı hamle yapması gerektiğini savundu. Bununla birlikte, Freeland’in hedefi, yalnızca ticaret savaşının ABD’ye nasıl zarar verebileceğini değil, aynı zamanda Trump’a en güçlü desteği veren şirketlerden biri olan Tesla’yı hedef almak olduğunu belirtti.

Tesla, elektrikli otomobil pazarında Kanada’da büyük bir pazar payına sahip. 2023 yılında, Tesla Model Y ve Model 3, Kanada’da 60 binin üzerinde sattı. Bu satışlar, Tesla’nın ABD’deki yıllık satışlarının yaklaşık yüzde 10’una denk geliyor. Kanada’daki Tesla satışlarının önemli bir kısmı, şirketin genel finansal başarısı için de kritik bir öneme sahip. Dolayısıyla, Tesla’nın araçlarına uygulanacak yüzde 100’lük gümrük vergisi, şirketin bu pazardaki fiyatlarının büyük ölçüde artmasına sebep olabilir. Bu durum, yeni elektrikli araç almayı planlayan Kanada’daki potansiyel müşterileri, daha uygun fiyatlarla sunulan rakip markalara yönlendirebilir.

Öte yandan, Chrystia Freeland, Liberal Parti’nin başkanlığına aday ve bu durumda, önerdiği strateji çok daha geniş bir siyasi bağlama taşınmış olabilir. Eğer parti içindeki ön seçimleri kazanırsa, Freeland Kanada Başbakanı olmak için bir adım daha atmış olacak. Bu da, söz konusu ticaret stratejisinin sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi bir araç olarak kullanılabileceğini gösteriyor. Kanada’nın Tesla’ya yönelik özel gümrük vergisi uygulaması, ülkede elektrikli otomobil pazarının lider oyuncusuna ciddi bir darbe indirebilir ve Tesla’nın Kanada’daki pazar payının düşmesine yol açabilir.

Sonuç olarak, Tesla’nın Kanada’daki pozisyonu, sadece finansal açıdan değil, siyasi boyutlarıyla da büyük önem taşıyan bir mesele haline gelmiş durumda. Freeland’in bu stratejiyi uygulamaya koyması, Tesla’nın küresel stratejisini ve Kanada’daki pazar dinamiklerini yeniden şekillendirebilir.

Volkswagen, uygun fiyatlı elektrikli otomobil geliştiriyor!

Volkswagen, elektrikli araç satışlarında yaşadığı zorlukları aşmak ve karbon emisyonu düzenlemelerine uyum sağlamak için yeni ve daha uygun fiyatlı bir model üzerinde çalışıyor. Şirketin Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi’ne yaptığı başvuruyla “ID. EVERY1” ismini tescil ettirdiği ortaya çıktı. İngilizce “Everyone” yani “herkes” anlamına gelen bu isim, modelin geniş kitlelere hitap eden ekonomik bir elektrikli otomobil olabileceğine işaret ediyor. ID. EVERY1’ın ID.2All hatchback ve ID.4 crossover arasında konumlandırılması bekleniyor. Konsept olarak 2023 baharında tanıtılan ID.2All’un 2025 yılı sonunda piyasaya sürülmesi ve fiyatının 25.000 dolar civarında olması planlanıyor. ID. EVERY1 modelinin ise bu fiyatın biraz üzerinde olması muhtemel.

Volkswagen, uygun fiyatlı elektrikli otomobiliyle geliyor

Bazı kaynaklara göre ID. EVERY1, Volkswagen Up!’ın elektrikli halefi olabilir. Bu senaryoda model, Hyundai Inster ve Renault 4 gibi küçük ve uygun fiyatlı elektrikli otomobillerle rekabet edecek. Öte yandan, ID. EVERY1 isminin yeni bir model yerine Volkswagen’in elektrikli dönüşümünü temsil eden bir slogan olabileceği de gündemde. Ancak satış stratejilerine bakıldığında, Volkswagen’in yeni bir ekonomik model geliştirme ihtimali daha yüksek görünüyor.

Volkswagen, uygun fiyatlı elektrikli otomobiliyle geliyor.

Volkswagen, elektrikli araç pazarında daha rekabetçi hale gelmek için modellerinde tasarım değişikliklerine gidiyor. Özellikle ID.3 ve ID.4 modellerinde daha geleneksel bir tasarım dili benimsenerek fiziksel düğmelerin geri getirileceği ve kullanıcı dostu bir arayüz sunulacağı belirtiliyor. Ayrıca, daha yüksek performans sunan ve daha ucuz bataryalarla donatılmış versiyonların da yolda olduğu bildiriliyor.

Şirketin ana gelir kaynağı hâlâ içten yanmalı motorlu araçlar olsa da Avrupa’daki karbon emisyonu düzenlemeleri nedeniyle elektrikli araç satışlarında belirli bir oranı yakalaması gerekiyor. Volkswagen’in sattığı araçların yaklaşık %22’sinin elektrikli olması şart, aksi takdirde ciddi cezalarla karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle marka, elektrikli araç satışlarını artırmak için agresif fiyatlandırma, maliyet düşürme ve üretim verimliliğini artırma stratejileri geliştiriyor. ID. EVERY1’ın da bu stratejinin bir parçası olarak önümüzdeki dönemde piyasaya sürülmesi bekleniyor.

Süper iletken alanında kayıp halka” keşfedildi!

0

Bilim insanları, süper iletkenlik alanında uzun süredir eksik olduğu düşünülen ve “kayıp halka” olarak tanımlanan bir keşfe imza attılar. Nottingham Üniversitesi’nden bir araştırma ekibi, manyetizmanın üçüncü bir formunu keşfederek, yeni nesil manyetik bellek cihazlarının ve süperiletken malzemelerin geliştirilmesine ışık tutacak önemli bir buluş yaptı.

Süper iletkenlikte “kayıp halka” ortaya çıktı

Geleneksel olarak manyetizma, ferromanyetizma ve antiferromanyetizma olmak üzere iki ana kategoriye ayrılır. Ferromanyetik malzemelerde atomik ölçekli manyetik momentler aynı yönde hizalanırken, antiferromanyetik malzemelerde bu momentler birbirine zıt yöndedir. Ancak 2022’de teorize edilen ve şimdi kanıtlanan altermanyetizma, bu iki türün özelliklerini birleştirerek benzersiz bir yapı oluşturuyor. Altermanyetik malzemelerde manyetik momentler zıt yönde olmasına rağmen, bu yapılar hafifçe bükülmüş durumda, bu da ferromanyetiklerin okuma/yazma kolaylığını, antiferromanyetiklerin hız ve güvenliğiyle birleştiren bir sistem sunuyor.

Süper iletken tokamak

Bu keşif, zaman simetrisini kırma özelliği de taşıyor. Elektronlar hem kuantum spinine hem de manyetik momente sahip olduğu için, zamanın geri sarması, spinlerin değişmesine yol açar ve simetriyi bozar. Araştırmacıların yaptığı çalışmalar, mangan tellürid (MnTe) adlı malzemenin daha önce antiferromanyetik olduğu düşünülen yapısının aslında altermanyetik özellikler sergilediğini ortaya koydu. Bilim insanları, manyetizma ile süperiletkenlik arasındaki simetri farklarını açıklayacak bir model arayışındaydılar. Bu yeni keşif, süperiletkenliğin temel mekanizmalarını daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.

Bu buluş, özellikle spintronik alanında devrim yaratma potansiyeline sahip. Spintronik, elektronik cihazlarda geleneksel elektrik yükü yerine elektronların “spin” özelliklerini kullanarak bilgi işlemeyi amaçlayan bir teknoloji dalıdır. Araştırmacılar, altermanyetik malzemeleri belirli sıcaklık koşullarında işleyerek özel manyetik yapılar oluşturmayı başardılar. Bu yapılar, özellikle vorteks (girdap) yapıları, gelecekte ultra hızlı ve güvenli veri depolama sistemlerinin geliştirilmesine olanak tanıyabilir. Bilim insanları, altermanyetik malzemelerin, önümüzdeki yıllarda daha fazla araştırılarak günlük hayatta kullanılan elektronik cihazlara entegre edilebileceğini düşünüyor. Bu çalışmalar başarılı olursa, altermanyetik malzemeler yüksek hızlı ve dayanıklı bellek çözümleri sunarak, veri güvenliği ve enerji verimliliği konularında çığır açabilir.

Bazı Apple Watch kullanıcıları tazminata hak kazanacak! Peki nasıl?

0

Apple, Apple Watch’taki batarya şişmesi sorunuyla ilgili açılan toplu dava kapsamında 20 milyon dolar ödemeyi kabul etti. 2019 yılında Kaliforniya Kuzey Bölgesi Federal Mahkemesi’ne açılan dava, söz konusu sorunun ilk dört Apple Watch modelini etkilediğini iddia ediyordu. Batarya şişmesi, genellikle lityum iyon bataryanın içinde ısının ve gazın birikmesi sonucu bataryanın duvarlarının genişlemesiyle gerçekleşiyor. Bu fenomen, bataryanın dar alan içinde büyüdükçe cihazdaki diğer bileşenlere zarar verebilir veya onları kırabilir.

Bazı Apple Watch kullanıcıları tazminat almaya hak kazanıyor

Apple, söz konusu sorunu reddederek, sadece dava sürecinin beş yıldan fazla bir süredir devam ettiğini ve gelecekteki hukuki masraflardan kaçınmak amacıyla ödeme yapmayı kabul ettiklerini belirtiyor. Şirket, mahkemeye sunduğu belgelerde “Apple, davada yapılan tüm suçlamaları reddeder, kapsamlı saatlerde batarya şişmesi ile ilgili herhangi bir sorun yaşandığını reddeder ve Apple’ın herhangi bir yanlışlık ya da yasa dışı bir şey yapmadığını savunur” ifadelerini kullanıyor. Ayrıca Apple, davanın çözümü için yapılacak anlaşmanın suçluluğu ya da herhangi bir yanlışlık kabulü anlamına gelmediğini vurguluyor.

Apple Watch'

Apple, yaptığı açıklamada daha güçlü ifadelerle, “Apple Watch güvenli ve güvenilir olacak şekilde tasarlanmıştır. Bu anlaşma, artık satılmayan orijinal Apple Watch, Series 1, Series 2 ve Series 3 alıcılarına uygulanacaktır. Bu eski nesil Apple Watch modellerine karşı yapılan iddialarla kesinlikle katılmasak da, daha fazla davadan kaçınmak için anlaşmayı kabul ettik” dedi.

Tazminat almak için kullanıcıların, 24 Nisan 2015 ile 6 Şubat 2024 tarihleri arasında Apple müşteri hizmetlerine durumu bildirmiş olmaları gerekiyor. Başvurular yalnızca ABD’de ikamet eden kullanıcılar için geçerli. Bu kişilere, postayla ya da e-posta ile bildirim yapılacak. Tazminat, başvuran kişinin yaptığı şikayet sayısına göre belirlenecek ve sınıf ödemeleri 20 ila 50 dolar arasında değişecek. Apple Watch sahiplerinin, ödeme alabilmek için 10 Nisan 2025’e kadar davanın resmi sitesine ödeme bilgilerini göndermeleri gerekecek.

Bu anlaşma, Google’a ait Fitbit’in Ionic akıllı saatindeki batarya aşırı ısınma sorunu nedeniyle 12,25 milyon dolar ceza ödemesinin üzerinden bir hafta sonra yapıldı.

Ay madenciliği robotu yüksek performans sağlıyor

NASA, ay madenciliği robotu veya Yerinde Kaynak Kullanım Pilot Kazıcısı’nın (IPEx) ay yüzeyinde nasıl çalışacağını açıkladı. Bu robotik sistem, insanların hayati kaynakları çıkarmasını mümkün kılarak ay kazısını destekleyecek.

Ay madenciliği robotu özellikleri

IPEx, hem buldozer hem de damperli kamyon görevi gören çift amaçlı bir makinedir. Temel görevi, verimli bir şekilde madencilik yapmak ve ay regolitini (Ay’ın yüzeyini kaplayan gevşek kayalık malzeme) taşımaktır. Bu regolit, hidrojen, oksijen ve hatta su gibi temel kaynakları çıkarma potansiyeline sahiptir.

Kennedy Uzay Merkezi’nde IPEx Proje Yöneticisi ve Baş Araştırmacısı Jason Schuler: “IPEx projesi, NASA’nın ay keşfi hedeflerine ulaşmak için son teknolojiyi kullanma taahhüdünün bir kanıtıdır. Dünya’dan sağlanan kaynaklara olan bağımlılığı azaltarak IPEx, NASA’nın Ay’da ve ötesinde sürdürülebilir bir insan varlığı kurma stratejisinin kritik bir bileşenidir” dedi.

IPEx, kepçeli, dönen, içi boş silindirlerin yeni bir tasarımını kullanır, bunlara kova tamburları denir. Kova tamburları, regolit kazmak ve toplamak için kullanılacaktır. Ters yönde dönen tamburlar kuvvet geri bildirimini azaltarak bu hafif sistemin Ay’ın zayıf yerçekiminde verimli bir şekilde çalışmasını sağlar. İlginçtir ki, bu robotik sistem tek bir ay gününde 10.000 kg’a kadar kazma potansiyeline sahiptir. Bu, 20 yetişkin filin ağırlığına eşdeğerdir. Bu, yalnızca onlarca kilogram toplayan önceki görevlerden çok büyük bir artıştır.

Bu madencilik robotu performansını artırmak için modern teknolojiyle donatılacak.NASA, görev açıklamasında bazı temel alt sistemlerini açıkladı. Bunlar arasında navigasyon ve net görüş için bir Kamera ve Toz Azaltma Sistemi, tekerlekler kullanılarak ay yüzeyinde hareket için bir Hareketlilik Sistemi, güvenli çalışma sıcaklıklarını korumak için bir Termal Kontrol Sistemi ve ay toprağını toplamak ve taşımak için dönen kova tamburları ve kolları olan bir Regolith Teslimat Sistemi yer alıyor.

Samsung Galaxy S25 serisi, ilk yazılım güncellemesini aldı!

0

Samsung, Galaxy S25 serisini kullanıcılara sunmadan önce büyük bir sürpriz yaptı ve bu yeni model için ilk yazılım güncellemesini yayınladı. Ancak bu güncelleme, genellikle beklenenden çok daha büyük bir dosya boyutuyla dikkat çekiyor. Samsung’un Galaxy S25 serisi için sunduğu ilk güncelleme, 24GB boyutunda ve bu boyut, geçen yılki Galaxy S24 serisinin ilk güncellemesine kıyasla neredeyse iki katı büyüklüğünde. Bu durum, özellikle kullanıcılar için büyük bir merak konusu haline gelmiş durumda, çünkü bu tür büyük güncellemeler, genellikle daha fazla veri ve sistemi etkileyebilecek önemli değişiklikler içeriyor olabilir.

Samsung Galaxy S25 serisi, ilk yazılım güncellemesine kavuştu

Güncelleme, Galaxy S25 serisinin farklı bölgelere dağıtımıyla eş zamanlı olarak indirilebilir durumda. ABD ve Avrupa’daki kullanıcılar, sırasıyla S93xUSQU1AYA1 ve S93xBXXU1AYA1 sürüm numaralı güncellemeyi alabiliyorlar. Ancak dikkat çeken bir diğer özellik, bu güncellemenin Aralık 2024 güvenlik yamasını içermesi, ancak Ocak 2025 yamasının dahil edilmemiş olması. Samsung’un bu tercihinin ne sebepten yapıldığına dair herhangi bir açıklama yok, fakat bu durum bazı kullanıcılar tarafından şüpheli bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir.

Ayrıca, Galaxy S25 serisi, Android 15 tabanlı One UI 7 sürümünü barındıran bir güncellemeye sahip. Bu sürüm, kullanıcılar için yeni özellikler ve iyileştirmeler sunmayı vaat ediyor. One UI 7, özellikle kullanıcı arayüzü ve sistem performansını artıran birkaç önemli geliştirme içeriyor. Bununla birlikte, bu devasa güncelleme, kullanıcıların cihazlarının kapasitesini zorlayabilir, çünkü 24GB’lık bir güncelleme, depolama alanı ve internet bağlantısı açısından ciddi bir yük oluşturabilir.

Türkiye’de Galaxy S25 serisinin ön siparişleri şu anda aktif durumda ve dağıtımların 11 Şubat’ta başlayacağı duyuruldu. Bu da demek oluyor ki, Türkiye’deki kullanıcılar, Samsung’un yeni amiral gemisini en kısa sürede deneyimlemeye başlayacaklar. Ancak, büyük bir güncelleme boyutu ve bazı bölgelerde güvenlik yamalarının eksikliği gibi sorunlar, kullanıcılar arasında kafa karışıklığına yol açabilir. Ayrıca, bu güncellemenin ne tür yenilikler ve düzeltmeler getirdiği de şimdilik tam olarak bilinmiyor. Samsung’un bu konuda daha fazla açıklama yapması bekleniyor.

Sonuç olarak, Samsung’un Galaxy S25 serisinin ilk güncellemesi, kullanıcılar için önemli bir aşama olsa da, büyük boyutu ve bazı eksiklikleri ile tartışmalara yol açabilir. Bu tür güncellemelerin getireceği yenilikler, cihazların gelecekteki performansı üzerinde önemli bir etki yaratabilir.

YouTube, Topluluklar bölümünün kapsamını genişletiyor!

0

YouTube, içerik üreticilerinin takipçileriyle doğrudan platform üzerinden daha güçlü bir bağ kurmasını sağlayacak yeni Topluluklar özelliğini geniş çapta kullanıma sunmaya başladı. Google tarafından ilk olarak geçen yıl duyurulan bu özellik, şimdi daha fazla içerik oluşturucusuna açılarak, onları Discord gibi üçüncü taraf platformlara olan bağımlılıktan kurtarmayı hedefliyor. Topluluklar, belirli YouTube kanallarında oluşturulan özel alanlar olarak tanımlanıyor ve burada kullanıcılar birbirleriyle etkileşime geçebilir, sohbet başlatabilir, güncellemeleri paylaşabilir ve sosyal bağlarını güçlendirebilir.

YouTube, Topluluklar bölümünün kapsamını genişletecek

YouTube’un Topluluklar özelliği şu an yalnızca mobil cihazlarda kullanılabiliyor. Özellik kapsamında hem kanal sahiplerine hem de izleyicilere gönderi oluşturma ve paylaşma seçeneği sunuluyor. Ancak, içerik üreticileri, kendi toplulukları içinde kimin paylaşım yapabileceğini belirleme yetkisine sahip olacak. Böylece kanal sahipleri, takipçileriyle daha kontrollü ve düzenli bir iletişim kurabilecek. YouTube, özelliğin aktif edildiği kanallara e-posta yoluyla bildirim gönderecek ve kanal sayfasında kullanıcıların bunu fark etmesini sağlayacak bir başlık gösterecek.

Bu yeni özellik, içerik üreticilerine YouTube içinde kendi kitleleriyle daha derin bir bağ kurma imkanı tanırken, izleyicilerin de favori içerik üreticileriyle daha yakın bir etkileşimde bulunmasını sağlayacak. İçerik üreticileri artık farklı platformlara yönelmek yerine, doğrudan YouTube üzerinden takipçileriyle konuşmalar yapabilecek, özel güncellemeler paylaşabilecek ve etkileşimi artırabilecek. Google’ın bu hamlesi, YouTube’u yalnızca bir video platformu olmanın ötesine taşıyarak, içerik üreticileri ve izleyicileri için daha sosyal bir deneyim sunmayı amaçlıyor.

Şu an belirli kanallarda aktif edilen YouTube Topluluklar özelliğinin, ilerleyen süreçte daha geniş bir kitleye sunulması bekleniyor. Özelliğin tüm içerik üreticilerine ne zaman açılacağı konusunda kesin bir tarih verilmezken, YouTube’un bu yeniliği kullanıcı geri bildirimlerine göre şekillendirerek kademeli bir şekilde genişleteceği belirtiliyor.

Netflix, Influencer içeriklerinin sayısını artırıyor! Peki neden?

0

Netflix ve Amazon Prime Video gibi dijital platformlar, içerik üretimlerinde büyük bir dönüşüm geçiriyor. İlk başlarda Hollywood stüdyolarını örnek alarak sinema ve televizyon dünyasına alternatif olmaya çalışan bu platformlar, artık YouTube gibi platformlarla da rekabet etmeye başlıyor. Özellikle YouTube’da izlemeye alışık olduğumuz influencer içeriklerinin, Netflix ve Prime Video gibi büyük platformlarda yer alması bu değişimin en belirgin işaretlerinden biri.

Netflix, Influencer içeriklerinin sayısını artıracak

Örneğin, ünlü YouTuber MrBeast’in Amazon Prime Video için hazırladığı “Beast Games” adlı yarışma programı büyük bir başarı elde etti ve bu, influencer içeriklerine olan ilgiyi artırdı. Prime Video, bu programla önemli bir başarıya imza atarken, Netflix de benzer içeriklere yönelmeye başladı. Netflix, sadece YouTube içerik üreticileriyle anlaşmalar yaparak influencer içeriklerine yer vermekle kalmıyor, aynı zamanda daha fazla canlı yayın ve etkileşimli içerikler de üretmeye odaklanıyor.

Örnek olarak, Netflix’te yayınlanan Jake Paul ve Mike Tyson maçının canlı yayını, platformun içerik üretimindeki bu değişimin bir örneğiydi. Netflix CEO’su Ted Sarandos’un açıklamalarına göre, kısa süreli içerikler üreten platformlar, yeni hikâye anlatıcılarının yetişmesi için ideal ortamlar yaratıyor ve bu yaklaşımın önümüzdeki dönemde daha da artacağı öngörülüyor.

Bu değişim sadece yarışma programları ve canlı yayınlarla sınırlı kalmıyor. Netflix ve Prime Video, influencer’larla işbirliklerine ağırlık vererek içerik üretiminde yeni bir dönemi başlatıyorlar. Bununla birlikte, Netflix’in podcast alanına da el atmayı planladığı konuşuluyor. Zira, platform son yıllarda bazı dizilerine eşlik eden podcast serileri üretmişti ve bu alanda da güçlü bir varlık gösterme amacında. Netflix, influencer içeriklerinin yanı sıra, popüler podcast isimleriyle de anlaşmalar yaparak bu alanda da büyümeyi hedefliyor. Bu gelişmeler, Netflix ve Prime Video’nun YouTube’laşma sürecinin hızla devam ettiğini ve dijital içerik dünyasında geleneksel medya formatlarından daha farklı bir yol izlediklerini gösteriyor.

Huawei, yeni artırılmış gerçeklik teknolojisini tanıttı!

0

Huawei, artırılmış gerçeklik (AR) destekli head-up display (XHUD-AR) teknolojisinin yeni sürümünü tanıttı. Bu sistem, sürücülere yol bilgilerini daha doğru ve güvenli bir şekilde sunmayı amaçlıyor. İlk kez 2021 yılında Almanya’nın Münih kentinde tanıtılan bu teknoloji, o dönemde 70 inç büyüklüğünde sanal bir ekran oluşturarak sürücünün yol bilgisini 7,5 metre ilerideymiş gibi göstermişti. Bu sayede sürücüler, sanal ekran üzerinde gördükleri bilgileri gerçek dünyadaki ortamla uyumlu bir şekilde görebiliyordu. Ancak bu ilk sürümde sınırlamalar bulunuyordu, bu yüzden Huawei, sistemin verimliliğini ve kullanıcı deneyimini artırmak için önemli geliştirmeler yaptı.

Huawei, yeni nesil artırılmış gerçeklik teknolojisini görücüye çıkardı

XHUD-AR sistemindeki en büyük iyileştirme, gerçek zamanlı render oluşturma, hedef takibi ve titreşim önleme algoritmalarında yapıldı. Bu yenilikler sayesinde, artırılmış gerçeklik destekli navigasyon işaretleri, fiziksel dünyadaki hedeflerin doğru yönünü her zaman göstermekte. Yani, örneğin bir yön tabelası veya yol işareti gerçek dünya ile uyumlu şekilde, sürücünün görebileceği bir konumda yer alacak şekilde hizalanıyor. Bu, sürücünün yön bulma işlevini çok daha güvenli ve rahat hale getiriyor.

Huawei, yeni nesil artırılmış gerçeklik teknolojisini görücüye çıkardı.
Huawei, yeni nesil artırılmış gerçeklik teknolojisini görücüye çıkardı.

Ayrıca, sistemdeki AR simgeleri, özellikle yoldaki tümseklerden kaynaklanan sapmaları %95 oranında filtreleyebiliyor. Bu sayede, tümsekler veya diğer yol engelleri nedeniyle oluşan ekran kaymaları en aza indirilerek, görüntü her zaman stabil ve pürüzsüz kalıyor. AR simgelerinin konumu, kullanılan yörünge tahmin algoritması sayesinde anlık olarak ayarlanıyor. Bu da görüntüde herhangi bir kesinti veya kayma olmadan sürücünün yol bilgisini net bir şekilde görmesini sağlıyor.

XHUD-AR sisteminin sunduğu diğer yenilikler arasında gece görüş senaryolarına uyum, kör noktalardaki araç uyarıları, yaya işaretleme, engel aşma yönlendirmeleri, şerit birleştirme, yavaşlama ve frenleme uyarıları gibi güvenlik özellikleri bulunuyor. Gece görüşü desteği, sürücünün karanlık ortamlarda daha iyi bir görüş açısına sahip olmasını sağlarken, kör nokta uyarıları ve yaya işaretlemeleri gibi özellikler de sürücüyü olası tehlikelere karşı daha dikkatli hale getiriyor.

Huawei, bu artırılmış gerçeklik destekli head-up display sistemini, SAIC, BAIC, Seres, Changan, Chery, BYD ve JAC gibi büyük otomobil üreticilerine tedarik ediyor. Bu işbirlikleri, Huawei’nin baş üstü ekran pazarındaki konumunu pekiştiriyor. XHUD-AR teknolojisinin yaygınlaşması, araçların sürüş konforunu artırırken, aynı zamanda güvenliği de önemli ölçüde iyileştiriyor. Huawei’nin bu yeni teknolojisi, gelecekte otomobil üreticileri tarafından daha fazla benimsenerek, sürücülere daha güvenli ve interaktif bir sürüş deneyimi sunacak gibi görünüyor.

Stellantis’te stratejik değişimler!

0

Dünyanın en büyük mobilite şirketlerinden Stellantis, organizasyonel yapısını sadeleştirme sürecinde önemli adımlar atıyor. Yeni yapılanma ile şirket, bölgesel ve küresel sorumluluklar arasındaki dengeyi güçlendirerek karar alma ve uygulama süreçlerini hızlandırmayı hedefliyor.

Stellantis’ten Stratejik Değişimler

Şirketin yeni organizasyon yapısıyla ilgili açıklama yapan Stellantis Yönetim Kurulu Başkanı John Elkann, “Aralık ayında yapılan değişiklikler üzerine inşa edilen yeni yapılanma, organizasyonumuzu sadeleştirirken yerel çevikliğimizi artıracak ve uygulama titizliğimizi güçlendirecek” dedi.

Stellantis’in organizasyonel değişiklikleri arasında şunlar yer alıyor:

Bölgesel Yönetimde Güçlendirme: Yeni organizasyon, ürün planlama, geliştirme, sanayi ve ticaret faaliyetlerini daha verimli bir şekilde yönetmek için bölgesel yetkileri artırıyor.

Yazılım Departmanı Entegre Ediliyor: Stellantis’in yazılım faaliyetleri, Ned Curic liderliğindeki Ürün Geliştirme ve Teknoloji ekibine entegre edilecek. Böylece tüm markalar için inovatif ürün ve hizmetlerin pazara sunulma süreci hızlanacak.

Kalite Yönetiminde Yeni Liderlik: Antonio Filosa, mevcut Amerika Bölgesi COO görevine ek olarak, şirketin küresel kalite yönetimi liderliğini üstlenecek.

Kurumsal İlişkiler ve İletişim Yeniden Yapılandırılıyor: Clara Ingen-Housz liderliğinde kurumsal ilişkiler ve iletişim birimleri birleştirildi.

Yeni Pazarlama Ofisi Kuruldu: Stellantis’in marka pazarlama ekipleri Olivier François liderliğinde yeniden organize edilerek, markaların reklam, küresel etkinlikler ve sponsorluklarla daha iyi desteklenmesi sağlanacak.

Stellantis’te Üst Düzey Atamalar

Şirketin üst yönetiminde önemli değişiklikler de yapıldı:

  • Bob Broderdorf, Jeep® markasının yeni lideri oldu.
  • Alain Favey, Peugeot markasının başına geçti.
  • Xavier Peugeot, DS Automobiles markasının liderliğini üstlendi.
  • Anne Abboud, Stellantis Pro One ticari araçlar biriminin lideri olarak atandı.

Yeni Yapılanmayla Daha Fazla Seçenek Sunacak

Yeni organizasyonun müşteri odaklı bir yaklaşımı benimsediğini vurgulayan Elkann, “Müşterilerimize daha fazla içten yanmalı, hibrit ve elektrikli araç seçeneği sunarak büyümeyi hızlandırmayı umuyoruz” dedi.

Öte yandan, Stellantis’in yeni daimi İcra Kurulu Başkanı’nın atanma süreci devam ediyor. Yönetim Kurulu Özel Komitesi tarafından yürütülen süreç, 2025’in ilk yarısında tamamlanacak.

🚗 Stellantis’in sadeleşen organizasyon yapısı, daha hızlı karar alma mekanizması ve bölgesel yetkilendirmeyle sektörde fark yaratacak gibi görünüyor!

Hidrojenli araç kullanmanın maliyeti dudak uçuklatıyor!

Kaliforniya’da hidrojenli araç kullanmanın maliyeti, özellikle elektrikli araçlarla kıyaslandığında önemli bir fark yaratıyor. Hidrojenli araçlar, şu an elektrikli araçlara göre 14 kat daha pahalı hale gelmiş durumda. Kaliforniya’da, hidrojenli araç sahipleri, araçlarını yakıt istasyonlarına götürmekte de ciddi zorluklarla karşılaşıyorlar.

Hidrojenli araç kullanmanın maliyeti şok ediyor

Özellikle Toyota’nın Mirai modeliyle tanınan bu araçların sahipleri, yakıt istasyonlarının sayısının beklenenden çok daha az olduğunu ve bu istasyonların bazılarının Shell gibi şirketler tarafından kapanmak zorunda kaldığını belirtiyorlar. Bu durum, hidrojenli araç kullanıcılarının, özellikle de şehir içindeki yakıt ikmali noktasına ulaşma konusunda büyük sıkıntılar yaşamasına yol açtı.

Hidrojen yakıtı fiyatlarının da artması, bu araçların kullanım maliyetini daha da yükseltiyor. Örneğin, Kaliforniya’daki en popüler hidrojenli araç olan Toyota Mirai’nin 5.6 kilogramlık yakıt deposunu doldurmak yaklaşık 201 dolara mal oluyor. Bu, aracın 2 milde (yaklaşık 3.2 km) 1 dolar yakması anlamına geliyor, bu da Tesla gibi elektrikli araçlarla kıyaslandığında çok daha pahalı bir kullanım demek. 2021’de kilogram başına 12 dolar olan fiyat, 4 yıl içinde 36 dolara kadar çıkmış durumda, bu da hidrojenli araçların maliyet etkinliğini ciddi şekilde sorgulatıyor.

Hidrojenli araç satın almayı düşünenler için bu yüksek maliyet, büyük bir engel oluşturuyor. Toyota, Mirai sahiplerine 15 bin dolarlık yakıt hediyesi sunmuştu, ancak bu miktar, yakıt fiyatlarındaki artışla birlikte hızla tükeniyor. Şu anda Kaliforniya’da yaklaşık 17 bin hidrojenli araç bulunuyor, ancak birçok kullanıcı, bu araçların yüksek maliyetlerinden dolayı, özellikle yakıt çeki süresi bittikten sonra, hidrojenli araçlarını değiştirmeyi düşünüyor. Bu durum, hidrojenli araçların geleceği hakkında soru işaretleri oluşturuyor.

Yapay zeka destekli bilgi grafiği için büyük yatırım!

0

Çalışma dünyasındaki insanların ve ekiplerin yapılacaklar listelerini basitleştirmelerine yardımcı olan bir uygulama iş teknolojisindeki çözülememiş hedeflerden biri olmaya devam ediyor. Bir zamanlar Google Wave’i inşa etmekten kaynaklanan savaş yaralarının üstüne, yapay zekaya yaslanan Tana adlı bir girişim, ona nasıl ulaşılacağının kodunu çözdüğüne inanıyor.

Yapay zeka destekli bilgi grafiği

Tana artık gizlilikten çıkıyor ve işe başlamak için ilginç bir destekçi listesinden ilk kez 25 milyon dolarlık fon aldığını duyuruyor. Tana temelde kısmen otomatik liste oluşturucu ve not alıcı, kısmen uygulama etkinleştirici ve kısmen düzenleyicidir. Yapay zeka destekli bilgi grafiği ile konuşmaları (örneğin Zoom üzerinden) veya Tana’nın kendisine yönlendirilen sesli notları dinleyebilir, bunları yazıya dökebilir ve bunları eylem öğelerine dönüştürebilir. Daha sonra, kullanıcının onu neyle entegre etmiş olabileceğine bağlı olarak, listeler, elektronik tablolar, web sayfası güncellemeleri ve daha fazlasını oluşturmak için bunlar üzerinde çalışır. Ayrıca şirketin nesne yönelimli programlamaya göre modellenmiş olarak tanımladığı ve “yapılandırılmamış bilgileri saniyeler içinde yapılandırılmış bilgilere dönüştüren” “Supertag” adını verdiği bir özelliği de var.

Tana’nın fikri, daha fazla veri aldıkça ve ekibi gelecekteki yinelemeleri oluşturdukça zamanla gelişeceği yönünde. CEO Tarjei Vassbotn bir röportajda “Bir yapay zeka destekli bilgi grafiği oluşturuyoruz” dedi. Tana, Norveç’te hızla akan büyük bir nehir ve Vassbotn, girişimin kendisine bu nehirden adını verdiğini söyledi. “Tana bir bilgi nehri” dedi. Hem bireylere hem de ekiplere yönelik olan Tana, kullanıcılarının ürettiği verileri ve sonraki eylem öğelerini oluşturmaya ve ardından bunlarla çalışmaya yardımcı olmayı amaçlıyor.

Girişimin arkasında zaten bir ivme var. Popüler bir kapalı beta ve kulaktan kulağa yayılan söylentiler sayesinde Tana, büyük işletmelerin yoğun olduğu bir bekleme listesinde 160.000 kullanıcı toplamayı başardığını iddia ediyor. (Bekleme listesi bugün açılmaya başlayacak.) Yapay zeka destekli bilgi grafiği sunan Tana, dokuz ay boyunca yaklaşık 30.000 kişinin kapalı betasını kullandığını ve test ettiğini ve Tana Slack topluluğunda 24.000 kullanıcı topladığını söylüyor.