Elektrik Operatörü Red Electrica, Dassault Systemes ile işbirliğine gidiyor!

0

İspanya’nın elektrik iletim operatörü Red Electrica, akıllı enerji şebekelerinin tasarımını yönetmek amacıyla Dassault Systemes’in bulut tabanlı 3DEXPERIENCE platformunu kullanacak. Bu platform sayesinde, 1.500’den fazla kullanıcı, elektrik altyapısını daha iyi anlamak ve görselleştirmek için sanal ikiz teknolojisini kullanarak birbirine bağlanacak. Bulut tabanlı iş birliği ve ortak veri paylaşım ortamı, yenilenebilir enerji kaynaklarının entegrasyonunu ve dayanıklı bir şebeke oluşturulmasını sağlayarak verimlilik ve yenilikçi çözümleri destekleyecek.

Elektrik Operatörü Red Electrica, Dassault Systemes ile işbirliği yapacak

Red Electrica, karbonsuz enerji dönüşümüne katkıda bulunarak şeffaflık, tarafsızlık ve ekonomik verimlilik ilkelerine odaklanıyor. Şirket, Dassault Systèemes’in 3DEXPERIENCE platformu üzerine inşa edilen “Integrated Built Environment” çözümü sayesinde, sanal ikiz teknolojisi ile enerji altyapısını farklı ölçeklerde görselleştirecek. Bu çözüm, enerji altyapısını detaylı şekilde görüntüleyerek, iç ve dış paydaşlarla iş birliğini artırmayı ve varlık yönetimini coğrafi bağlamda güncel verilerle güçlendirmeyi hedefliyor. Böylece, Red Eléctrica tasarım kalitesini ve yönetim süreçlerini geliştirerek, standartlaşma süreçlerini de hayata geçirecek.

Elektrik Operatörü Red Electrica, Dassault Systemes ile işbirliği yapıyor.

Red Electrica, enerji dönüşümünü hızlandırarak, yenilikçi çözümler ve iletim şebekelerinde daha verimli iş birlikleri sağlamak istiyor. Red Eléctrica İletim Teknolojisi Yöneticisi Maria Soler, bu iş birliği ile ilgili olarak, enerji ağ gelişim planında belirlenen hedeflere ulaşmak ve ekolojik geçişi sağlamak amacıyla büyük bir yatırım ve inovasyon süreci gerçekleştirdiklerini belirtti. Bu bağlamda Dassault Systèemes’i iş ortağı olarak seçtiklerini vurguladı.

Dassault Systemes Mimarlık, Mühendislik ve İnşaat Endüstrisi Başkan Yardımcısı Remi Dornier ise, küresel elektrik talebinin 2050 yılına kadar %160 oranında artmasının beklendiğini ifade etti. Bu artan talebi karşılayabilmek ve düşük karbonlu enerji kaynaklarını entegre edebilmek için elektrik şebekelerinin hızla geliştirilmesi gerektiğini belirtti. Sanal ikiz teknolojisinin, elektrik şebekelerinin simülasyonu, testi ve optimizasyonunda büyük rol oynayacağını ve iletim operatörlerinin iş birliği verimliliğini artırarak, sürdürülebilir enerji sistemlerine geçişi hızlandıracağını söyledi.

Onlayer, Seri A turu öncesinde 1 milyon dolar yatırım aldı!

Onlayer, Seri A öncesi yatırım turunda 1 milyon dolar yatırım aldı ve küresel büyüme hedeflerine doğru önemli bir adım daha attı. Gelecek Etki Fonu’nun liderliğinde yapılan bu yatırım turuna mevcut yatırımcıların yanı sıra Sytze Koolen, Mehmet Ali Tombalak, Mehmet Sait Halıcı ve Global Trust Venture Capital gibi yeni yatırımcılar da katıldı. Bu yatırımla Onlayer, Orta Doğu, Afrika ve Asya-Pasifik bölgelerinde hızlı bir büyüme hedefliyor.

Onlayer, Seri A öncesinde 1 milyon dolar yatırım almayı başardı

Onlayer, EMEA bölgesinde 10 ülkede faaliyet gösteren, banka ve ödeme kuruluşlarının üye iş yerlerine uyum, sahtecilik, dolandırıcılık ve finansal risklere karşı uçtan uca risk yönetimi hizmeti sunan bir platform olarak dikkat çekiyor. Bu yatırım, Onlayer’ın pazar erişimini genişletmek ve satış stratejilerini geliştirmek amacıyla gerçekleştirilmiş oldu.

Onlayer, Seri A öncesinde 1 milyon dolar yatırım almayı başardı.

Onlayer Kurucu Ortağı ve CEO’su Kıvanç Harputlu, yatırımın yalnızca finansal anlamda değil, aynı zamanda yurtdışı büyüme hedefleri açısından da önemli olduğunu belirtti. Yeni yatırımcıların katılımı, Onlayer’ın yenilikçi vizyonuna duyulan güveni gösteriyor. Şirket, Orta Doğu, Afrika ve Asya-Pasifik pazarlarına odaklanarak yurtdışında daha güçlü bir konum elde etmeyi planlıyor. Avrupa ve ABD gibi geleneksel pazarlar dışında bu bölgelerde büyük fırsatlar bulunduğunu vurguladı.

2025 yılı için Onlayer, Orta Doğu, Afrika ve Asya-Pasifik pazarlarında güçlü bir konum elde etmeyi amaçlıyor. Bu doğrultuda, Türkiye, Katar, Kenya ve Fas’ın yanı sıra Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Singapur ve Hong Kong gibi pazarlarda da yaygın bir servis sağlayıcı olmayı hedefliyor. Ayrıca, veri analizi ve yapay zekâ geliştirme alanlarında istihdam sağlamayı planlayarak geçtiğimiz yıla göre üç kat daha fazla istihdam yaratmayı hedefliyor.

Meta, bu kez sızıntı kriziyle gündemde!

0

Meta, yeni bir sızıntı krizinin eşiğinden dönüyor. Şirket içindeki toplantılarda yaptığı açıklamalar sürekli sızan Meta CEO’su Mark Zuckerberg, bu duruma isyan etti. “Söylediğim her şey sızdırılıyor” diyerek şikayet eden Zuckerberg’in bu açıklamaları da, ironik bir şekilde, hemen internete düştü. Meta’nın güvenlik şefi Guy Rosen, bu sızıntılara karşı sert bir uyarı yayımlayarak, şirket içi bilgileri dışarıya aktaranların işten atılacağını duyurdu. Ancak bu açıklama da hızla sızdı ve durumu daha da ironik hale getirdi.

Meta, bu sefer sızıntı kriziyle gündeme geldi

Geçtiğimiz perşembe günü düzenlenen Meta’nın genel toplantısında Zuckerberg, artık daha az şeffaf olacağına dair açıklamalarda bulundu. Şirket içindeki bazı düzenlemelerle birlikte, toplantılarda potansiyel olarak riskli soruların atlanması, yorum bölümünün kapatılması ve oylamaya dayalı soru sıralamasının kaldırılması gibi değişiklikler yapıldı. Zuckerberg, “Gerçekten açık olmaya çalışıyoruz ve sonra söylediğim her şey sızıyor. Bu berbat bir şey” diyerek durumu özetledi.

Meta’daki artan sızıntıların ardında, Zuckerberg’in son dönemde ABD eski Başkanı Donald Trump ile yakınlaşmasının etkili olduğu düşünülüyor. Aralık ayında Meta, Trump’ın yemin töreni fonuna 1 milyon dolar bağış yapmıştı.

Bu, şirketin yıllardır sürdürdüğü tarafsız duruşundan keskin bir sapma anlamına geliyordu. 2021’de Trump, Kongre baskınını teşvik ettiği gerekçesiyle Meta platformundan yasaklanmıştı. Ancak, Ekim 2024’te Trump, Zuckerberg ile ilişkilerinin çok daha iyi olduğunu açıklamıştı. Bu yakınlaşma, Meta’nın kapalı kapı ardında gerçekleştirdiği işlemleri gizli tutma çabalarını zorlaştırmış gibi görünüyor.

Google, bu yeniliğiyle hesap güvenliği artırıyor!

0

Google, hesap güvenliğini daha da güçlendirmek amacıyla Google İstemi özelliğine ek bir doğrulama katmanı ekledi. İki adımlı doğrulama kullanan kullanıcılar, Google hesaplarına giriş yaparken veya önemli bir işlem gerçekleştirirken telefonlarına gelen Google İstemi bildirimleriyle kimliklerini doğruluyordu.

Google, bu yeniliği sayesinde hesap güvenliği artıracak

Önceki sistemde, ekrana gelen bildirime “Evet” seçeneğiyle onay vermek yeterliyken, yeni güncellemeyle birlikte kimlik doğrulama sürecine ek bir güvenlik önlemi getirildi. Artık “Evet, benim” seçeneğini onayladıktan sonra, kullanıcının telefonunda kayıtlı güvenlik yöntemi (parmak izi, yüz tanıma veya PIN) ile ek bir doğrulama yapması gerekecek.

Google, bu yeniliği sayesinde hesap güvenliği artıracak.

Bu değişiklik, özellikle telefonlarına yetkisiz erişim sağlanan kullanıcıları hedef alıyor. Önceden, kötü niyetli bir kişi fiziksel olarak kullanıcının telefonuna ulaşıp gelen bildirimi kabul edebiliyordu. Ancak yeni sistemde, cihazın güvenlik kilidi açılmadan bu doğrulama tamamlanamayacak. Bu sayede, cihazın kilidini açamayan biri Google hesabına yetkisiz giriş yapamayacak. Özellikle çalınan veya kaybolan telefonlar üzerinden hesap güvenliğini riske atmak isteyen saldırganlara karşı önemli bir güvenlik katmanı oluşturulmuş oldu.

Google İstemi’nin bu yeni ek doğrulama adımı, Android cihazlarda Google Play Hizmetleri aracılığıyla, iOS cihazlarda ise Google ve Gmail uygulamalarının aldığı bir güncellemeyle etkinleştirilecek. Ancak bu güncelleme kademeli olarak sunulacağı için tüm kullanıcılara aynı anda ulaşmayabilir. Kullanıcılar, hesaplarına giriş yaparken bu yeni güvenlik önleminin etkin olup olmadığını kontrol edebilecek. Google’ın sunduğu bu ekstra güvenlik önlemi, hesaplara yetkisiz erişimi daha da zorlaştırarak kullanıcıların kişisel verilerini daha güvenli hale getirmeyi amaçlıyor.

One UI 7, düşük güç modu sorununu çözüyor!

0

Samsung’un One UI 7 güncellemesi, kullanıcı deneyimi üzerinde önemli bir iyileştirme sağlayan yeni özelliklerle birlikte geliyor. Galaxy telefonlarda özellikle düşük pil seviyesinde yaşanan can sıkıcı bir sorun, pil %5’e düştüğünde ekran parlaklığının otomatik olarak en düşük seviyeye çekilmesiydi. Bu durum, gündüz vakti dışarıda telefonun ekranını okumayı neredeyse imkansız hale getiriyordu.

One UI 7, düşük güç modu sorununu resmen çözecek

Kullanıcılar, ekran parlaklığını hızlı ayarlar panelinden tekrar artırmak için sürekli uğraşmak zorunda kalıyor, bu da hem zaman kaybına hem de kullanım zorluğuna neden oluyordu. One UI 7, bu sorunu çözmek için önemli bir adım atmış ve artık düşük pil seviyelerinde ekran parlaklığının otomatik olarak düşmesini engelleyen bir seçenek sunuyor.

One UI 7, düşük güç modu sorununu resmen çözecek.

Android 15 tabanlı One UI 7 güncellemesiyle Samsung, pil seviyesi %5’in altına düştüğünde ekranın otomatik kararmasını engelleyen bir özellik eklemiş. Bu özellik, Ayarlar menüsünde bulunan Pil sekmesinden devre dışı bırakılabiliyor. Yani, kullanıcılar pil seviyeleri düşük olsa bile ekran parlaklığını kontrol edebilme ve artırma şansına sahip oluyor. Bu yeni ayar, kullanıcıların özellikle dışarıda, güneş ışığı altında telefonlarını kullanırken yaşadıkları zorlukları ortadan kaldırmak için oldukça pratik bir çözüm sunuyor.

One UI 7 güncellemesi, sadece bu ekran parlaklığı sorununu çözmekle kalmıyor, aynı zamanda Samsung’un genel olarak kullanıcı deneyimini geliştirmeyi amaçlayan birçok küçük ama önemli yeniliği de beraberinde getiriyor. Bu özellik, ilk olarak Galaxy S25 ve Galaxy S24 serisi kullanıcılarına sunuldu ve telefonları düşük pil seviyesindeyken bile ekranlarını rahatlıkla kullanmalarını sağlıyor. Samsung’un bu adımı, telefonların pil seviyeleri kritik seviyeye indiğinde bile kullanıcıların telefonlarını etkin bir şekilde kullanabilmesini sağlıyor ve bu durum, cihazların uzun süreli kullanımda daha verimli hale gelmesine katkı sağlıyor. One UI 7, sadece görsel değil, fonksiyonel anlamda da büyük bir iyileştirme sunarak, Galaxy kullanıcılarının deneyimini zenginleştiriyor.

Türkiye, 5G için gerekli altyapıyı yakında tamamlıyor!

0

Türkiye’nin 5G teknolojisine geçiş sürecinde önemli bir aşamaya gelindiği ve teknik altyapının 2025 yılı sonuna kadar tamamlanacağı açıklandı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) bu yıl içinde 5G ihalesini gerçekleştireceğini ve bu sürecin hızlandırılması adına teknik altyapı çalışmalarının tamamlanacağını belirtti. Günümüzde artan veri tüketimi ve mobil iletişimdeki yoğunluk nedeniyle daha yüksek hız ve kapasite sunan 5G teknolojisi, küresel ölçekte birçok ülkede kullanılmaya başlandı. Bakan Uraloğlu, Türkiye’nin de bu alandaki çalışmalarını hızlandırdığını ve İstanbul Havalimanı dahil olmak üzere 34 noktada yapılan testlerin, 5G’nin 4,5G’ye kıyasla yaklaşık 10 kat daha hızlı veri transferi sunduğunu gösterdiğini vurguladı.

Türkiye, 5G için gerekli altyapıyı yakında tamamlayacak

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “yerli ve milli 5G” vizyonu çerçevesinde, sadece 5G hizmetinin sunulması değil, aynı zamanda altyapı ve ekipmanların da yerli üretimle geliştirilmesi hedefleniyor. Bu doğrultuda, Türkiye’nin teknoloji bağımsızlığını artırmak ve yerel üretimi teşvik etmek için mühendisler tarafından geliştirilen 5G ekipman ve yazılımlarına yatırım yapıldığı ifade edildi. Uraloğlu, BTK’nin 5G yetkilendirme ihalesine yönelik strateji ve politikaların belirlenmesi konusunda çalışmalarını hızlandıracağını ve yıl sonuna kadar gerekli düzenlemelerin tamamlanacağını söyledi. Mevcut plana göre, 5G teknolojisinin ilk aşamada belirli bölgelerde hayata geçirilmesi ve 2026 yılı itibarıyla geniş çapta kullanıma sunulması öngörülüyor.

5G

5G ile birlikte küçük hücre teknolojisi (Small Cell) kullanımının da yaygınlaşması bekleniyor. Küçük hücre teknolojisi, yoğun şehir bölgelerinde kapsama alanını genişleterek mobil internetin daha hızlı ve kesintisiz çalışmasını sağlıyor. Ancak mevcut düzenlemeler bu tür teknolojilerin geniş çaplı kullanımını zorlaştırdığı için, bu engelleri ortadan kaldırmaya yönelik mevzuat değişiklikleri yapılacağı duyuruldu. Bakan Uraloğlu, bu kapsamda “Elektronik Haberleşme Cihazları Güvenlik Sertifikası Yönetmeliği” yerine yeni bir sertifikasyon yönetmeliğinin getirileceğini ve böylece güvenlik sertifikası süreçlerinin hızlandırılarak elektronik haberleşme hizmetlerinde daha hızlı ve verimli çözümler sunulacağını belirtti.

Uraloğlu, Türkiye’nin 5G’ye geçiş sürecinde dünyadaki gelişmeleri yakından takip ettiğini ve uluslararası standartlara uygun bir altyapı oluşturmayı hedeflediğini dile getirdi. 5G’nin devreye girmesiyle özellikle nesnelerin interneti (IoT), akıllı şehirler, otonom araçlar ve yapay zeka tabanlı hizmetler gibi birçok alanda büyük dönüşümler yaşanması bekleniyor. 4,5G’nin sunduğu hız ve kapasitenin yetersiz kalmaya başlamasıyla birlikte, 5G’nin devreye girmesi hem bireysel kullanıcılar hem de kurumsal işletmeler için kritik bir gelişme olacak.

Sonuç olarak, Türkiye’nin 5G süreci 2025 yılı boyunca teknik altyapının tamamlanması ve gerekli mevzuat düzenlemelerinin yapılmasıyla hız kazanacak. BTK tarafından gerçekleştirilecek yetkilendirme sürecinin ardından, 2026 yılı itibarıyla 5G’nin belirli bölgelerde hizmete sunulması planlanıyor. Bu süreçte yerli üretim teşvik edilerek hem teknoloji bağımsızlığının artırılması hem de ekonomik katma değer sağlanması hedefleniyor.

SoftBank ile OpenAI işbirliği büyüyor!

Teknoloji dünyasında büyük yankı uyandıran yeni bir işbirliğiyle SoftBank ve OpenAI, Japonya’da “SB OpenAI Japan” adlı ortak bir girişim kurduklarını duyurdu. Bu ortaklık kapsamında SoftBank, OpenAI teknolojilerine her yıl 3 milyar dolar yatırım yaparak yapay zeka çözümlerini Japonya’daki büyük kurumsal müşterilere sunmayı hedefliyor. Bu adım, OpenAI’ın gelişmiş yapay zeka araçlarının Japonya pazarında daha yaygın şekilde benimsenmesini sağlayacak.

SoftBank ve OpenAI işbirliği daha da genişliyor

SoftBank, OpenAI ile yaptığı anlaşma doğrultusunda ChatGPT Enterprise, OpenAI API’leri, özelleştirilmiş yapay zeka modelleri ve gelişmiş asistan çözümlerini kullanma hakkı elde edecek. Ayrıca, OpenAI’ın en yeni yapay zeka teknolojilerinden biri olan “Deep Research” aracı da SoftBank’e sunulacak. Deep Research, internet üzerinden çok adımlı analizler yaparak derinlemesine araştırmalar gerçekleştirme kapasitesine sahip. SoftBank, bu teknolojileri “Cristal Intelligence” markası altında bir çözüm paketi olarak Japon şirketlerine sunmayı planlıyor. Bunun yanı sıra, OpenAI’ın “Operator” adlı asistanı da SoftBank’in kullanımına açılacak. Operator, çeşitli görevleri otomatikleştirerek dijital süreçleri daha verimli hale getirmeyi amaçlıyor.

SoftBank Son

Bu iş birliğinden yalnızca SoftBank değil, aynı zamanda 2016 yılında SoftBank tarafından satın alınan İngiliz yarı iletken devi Arm da faydalanacak. Arm, OpenAI’ın yapay zeka araçlarını kullanarak şirket genelinde üretkenliği artırmayı ve yapay zeka destekli sistemlerini daha verimli hale getirmeyi hedefliyor.

SoftBank ve OpenAI, ortaklıklarını duyurdukları etkinlikte Japonya’nın en büyük şirketlerinin yöneticileriyle bir araya geldi. SoftBank, etkinliğe katılan şirketlerin Japonya’nın toplam piyasa değerinin yarısından fazlasını temsil ettiğini belirtti. SoftBank CEO’su Masayoshi Son, yapay genel zeka (AGI) konusuna da değinerek, AGI’nin yani insan zekasını aşan geniş kapsamlı yapay zekanın 10 yıl içinde gerçeğe dönüşebileceğine inandığını ifade etti.

Bu iş birliği, SoftBank’in OpenAI’ye yönelik daha büyük bir yatırım planının yalnızca bir parçası olarak görülüyor. Önceki raporlara göre SoftBank, OpenAI’a 15 ila 25 milyar dolar arasında yatırım yapmayı değerlendiriyor. Eğer bu yatırım gerçekleşirse, SoftBank, Microsoft’u geride bırakarak OpenAI’ın en büyük finansal destekçisi haline gelebilir. Ayrıca, bu fonun bir bölümünün OpenAI, SoftBank ve Oracle tarafından yürütülen “Stargate” projesine aktarılabileceği de konuşuluyor.

SoftBank ve OpenAI arasındaki bu ortaklık, Japonya’da yapay zekanın kurumsal alanda daha yaygın bir şekilde benimsenmesini sağlayacak önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Özellikle OpenAI teknolojilerinin SoftBank aracılığıyla Japonya’daki büyük işletmelere sunulması, ülkede yapay zeka destekli iş süreçlerinin hızla gelişmesini sağlayabilir.

Elon Musk, ABD hükümetinin işleyişine mi karışıyor?

0

Elon Musk’in, ABD hükümetinin çeşitli ajanslarının iç işleyişine müdahale ettiği iddia ediliyor. Bu ajanslar arasında Personel Yönetimi Ofisi, Hazine Bakanlığı ve Genel Hizmetler İdaresi yer alıyor. Washington Post’un haberine göre, Hazine Bakanlığı’ndaki en yüksek rütbeli kariyerli yetkili, Musk’ın “Hükümet Verimliliği Departmanı” (DOGE) çalışanlarıyla yaşadığı bir “çatışma” nedeniyle departmandan ayrıldı. Bu çatışma, hükümetin en hassas ödeme sistemlerine erişim talebiyle ilgiliydi.

Elon Musk, ABD hükümetinin işleyişine karışıyor olabilir!

DOGE yetkilileri, Kasım’daki seçimlerden sonra, Sosyal Güvenlik ve Medicare gibi programlara yılda 6 trilyon dolardan fazla akışı yöneten bu sisteme erişim talep ediyorlar. Trump yönetimi, Kongre tarafından tahsis edilen federal paraların akışını durdurma yolları aramış, bu süreçte karmaşık bir harcama dondurma kararı almıştı; uzmanlar bunun Anayasayı ihlal ettiğini belirtiyor.

Elon Musk, ABD hükümetinin işleyişine karışıyor olabilir.

Reuters’a göre, Musk’ın yardımcıları, “milyonlarca federal çalışanın kişisel verilerini içeren bilgisayar sistemlerinden kariyerli devlet çalışanlarını dışladı”. Wired tarafından sızdırılan belgelere göre ise, Musk’ın ekibi Genel Hizmetler İdaresi’ni ele geçirmiş durumda; bu ajans, federal ofisleri ve teknolojiyi yönetiyor. Wired’ın perşembe günü aktardığına göre, hükümet genelinde, teknoloji çalışanları Musk’ın yardımcıları tarafından sorgulanıyor ve kod incelemelerine tabi tutuluyor. Musk ve ekibinin ayrıca, çalışanlara istifa etme fırsatı sunan hükümet çapında bir e-posta gönderdiği de görülmüş.

Musk’ın federal hükümette yarattığı bu kaos, Twitter’ı devraldığı günleri andırıyor. “Character Limit” gibi kitaplarda ve o dönemde yapılan diğer haberciliklerde de detaylandırıldığı gibi, Musk’ın hükümet içindeki etkisi, özellikle DOGE’un ilk ilan edilen amacına ters düşüyor. Donald Trump, Kasım ayında seçim galibiyetinin ardından DOGE’u, federal hükümet dışında harcama kesintileri yapılmasına yönelik tavsiyelerde bulunan bir yapı olarak kurmayı planlamıştı, ancak bu durumun çok dışında bir gelişme yaşandı. Trump’ın göreve başlamasının ardından imzaladığı bir başkanlık kararnamesiyle ABD Dijital Servisi, “ABD DOGE Servisi” olarak yeniden adlandırıldı ve bu durum, Musk’ın artık hükümetin içinde çalıştığı anlamına geliyor. Wired’a göre, Musk’ın Beyaz Saray’ın Batı Kanadı’nda bir ofisi bulunuyor ancak aynı zamanda DOGE ofisinde de kaldığı belirtiliyor.

Tim Cook, DeepSeek’in yükselişini olumlu karşıladı!

Apple CEO’su Tim Cook, Perşembe günü yaptığı kazanç görüşmesinde, DeepSeek’in yapay zeka modellerinin “verimliliği artıran yenilik”i temsil ettiğini belirtti. Cook, analistlerin Apple’ın yapay zeka hedeflerine yönelik soruları üzerine, bu tür yeniliklerin verimliliği artırmanın iyi bir şey olduğunu ve DeepSeek modelinde de bunun görüldüğünü söyledi. Apple’ın yapay zeka kullanımında, basit görevlerin cihazın özel silikon çipleri üzerindeki kendi yapay zeka modelleriyle yerel olarak çalıştırıldığını, daha karmaşık görevlerin ise bulutta yapay zeka model sağlayıcılarıyla yapılan iş birlikleri aracılığıyla gerçekleştirildiğini belirtti. Ayrıca Apple’ın bu tür harcamalar konusunda her zaman temkinli ve dikkatli bir yaklaşım izlediğini ifade etti.

Tim Cook, DeepSeek’in yükselişini oldukça pozitif karşıladı

Apple şu an için yalnızca OpenAI ile bir yapay zeka ortaklığına sahip ve bu ortaklık, ChatGPT’nin iPhone kullanıcılarına karmaşık soruları özel bir bulut üzerinden yanıtlamasına olanak tanıyor. OpenAI, bu hafta yaptığı bir açıklamada, DeepSeek’in yapay zeka modellerinin distilasyon adı verilen bir süreçle OpenAI’nin yapay zeka modelleriyle eğitildiğini iddia etti. Eğer bu doğruysa, OpenAI’nin kullanım politikalarını ihlal etmekte ve DeepSeek’in başarılarını sorgulatmaktadır. Ancak, bu iddialara rağmen Cook, DeepSeek’e yönelik övgülerde bulundu.

Tim Cook, DeepSeek'in yükselişini oldukça pozitif karşıladı.

Apple, OpenAI ortaklığının özel olmadığını ve gelecekte iPhone’a başka şirketlerin yapay zeka modellerini, örneğin Google’ın Gemini veya Anthropic’in Claude modelini entegre edebileceğini belirtti. Ancak Cook, DeepSeek’in modellerinin iPhone’a entegre edileceği yönünde bir açıklamada bulunmadı. Bunun ötesinde, bazı teknoloji analistleri DeepSeek’in yapay zeka modellerinin, şirketin iddia ettiğinden çok daha fazla GPU ve hesaplama maliyetiyle eğitildiğini öne sürdü. Bu da, DeepSeek’in yapay zeka modellerinin beklenildiği kadar verimli bir şekilde eğitilmediği anlamına gelebilir. Yine de, Çinli yapay zeka laboratuvarı, modellerine erişimi, Amerikan yapay zeka laboratuvarlarının sunduğu fiyatların oldukça altında bir ücretle satıyor.

Yatırımcılar ayrıca Cook’a Apple Intelligence’ın başarısı hakkında da sorular sordular. Apple’ın yapay zeka özelliklerinin kademeli olarak piyasaya sürülmesi, bazılarınca iPhone satışlarında hemen bir artış yaratması beklenmişti, ancak son çeyrekte geçen yıl ile kıyaslandığında satışlarda bir düşüş gözlendi. Bu düşüşü daha olumlu bir şekilde sunmaya çalışan Cook, Apple Intelligence’ın sunulduğu bölgelerde, sunulmadığı bölgelere kıyasla daha güçlü satışlar gördüklerini belirtti. Apple, yapay zeka özelliklerinde sadece erişilebilirlik sorunlarıyla değil, başka sıkıntılarla da karşılaştı. Bu ay, haber makalelerinin yapay zeka özetlerini durdurdu çünkü bu özellik yanlış başlıklar üretmişti. Bir örnekte, Apple Intelligence, BBC haber başlığını yanlış şekilde değiştirerek, UnitedHealthcare CEO’su Brian Thompson’ı öldürmekle suçlanan Luigi Mangione’nin intihar ettiğini yazdı ki bu, gerçek dışıydı.

Fiat Grande Panda, şaşırtan tasarruf kararıyla dikkat çekti!

Fiat, yeni Grande Panda modelinin temel donanım seviyesinde şaşırtıcı bir tasarruf stratejisi uyguluyor. Günümüzde otomobillerde büyük dokunmatik ekranlar neredeyse standart hale gelirken, Fiat bu trendin dışına çıkarak, araçlarının en düşük donanım seviyesinde ekransız bir çözüm tercih etti. Özellikle araç içi multimedya ekranı, baz modelde yerine plastik bir kapakla değiştirildi.

Fiat Grande Panda, şaşırtan tasarruf kararıyla gündem oldu

Fiat, maliyetleri düşürmek amacıyla, ekransız versiyon için özel bir ön konsol tasarımı yapmadı ve mevcut tasarımı kullanarak, ekranda olması gereken boşluğu plastik bir kapakla doldurdu. Bu tasarruf odaklı yaklaşım, otomobilin daha ekonomik bir seçenek olmasına katkı sağlıyor, ancak bir dokunmatik ekranın sunulmadığı bu versiyon, günümüzde birçok kullanıcı için alışılmadık bir tercih olarak öne çıkıyor.

Fiat, plastik kapağın üzerine bir telefon tutucu yerleştirerek, aynı zamanda bir USB girişi de entegre etmiş. Bu sayede, ekrandan vazgeçen otomobil kullanıcıları, telefonlarını rahatça bağlayıp kullanabilme imkanına sahip. Bu düzenleme, özellikle 10 inçlik dijital gösterge paneli gibi diğer modern özelliklere sahip bir araç için şaşırtıcı bir seçim olarak değerlendiriliyor. Fiat’ın bu sadeleştirmeleri sadece multimedya ekranıyla sınırlı değil. Baz donanımda, manuel ayarlanabilir aynalar, manuel klima ve manuel arka camlar gibi unsurlar da bulunuyor. Ayrıca, bu temel model 16 inçlik çelik jantlarla geliyor, ki bu da aracın temel fiyatının daha düşük olmasına olanak sağlıyor.

Fiat, bu sadeleştirme stratejisiyle Grande Panda’nın başlangıç fiyatını İtalya’da 18.900 euroya çekmiş. Ancak, bu fiyatın içerisinde %22’lik KDV de dahil olduğunu unutmamak gerekiyor. Eğer kullanıcılar, multimedya ekranı gibi ekstra özellikler istiyorsa, üst donanım seviyesine geçmeleri gerekecek. Bu üst paket, 1.500 euro daha fazla bir maliyetle sunuluyor ve LED farlar, hız sabitleyici, elektrikli arka camlar gibi özelliklerle geliyor. Fiat, bu yenilikçi tasarruf yaklaşımıyla, temel modelde sadeleştirmeler yaparak daha uygun fiyatlı bir seçenek sunuyor, ancak kullanıcılar ek özellikler için biraz daha fazla ödeme yapmayı kabul etmeleri gerekiyor.

GeForce RTX 5060 ve 5060 Ti, bu tarihte piyasaya çıkıyor!

0

Nvidia’nın yeni nesil ekran kartları olan GeForce RTX 5060 serisiyle ilgili bilgiler, geçtiğimiz günlerde sızdırılmaya başlandı. RTX 50 serisi, Nvidia’nın Blackwell mimarisiyle üretilen yeni nesil grafik kartlarını içeriyor ve bu serinin tanıtımı geçtiğimiz haftalarda yapılmıştı. Ancak, RTX 5060 ve RTX 5060 Ti modelleri lansman sırasında açıklanmamıştı. Bu durum, özellikle orta segment kullanıcıları arasında merak uyandırmıştı çünkü Nvidia, genellikle orta seviye modellerle büyük satış başarıları elde ediyor. Öte yandan, RTX 5090 ve RTX 5080 gibi üst seviye modellerin piyasaya sürülmesinin ardından, daha düşük fiyatlı ve orta seviyedeki modellerin de yakın bir zamanda piyasada yer alması bekleniyordu. Bugün gelen sızıntılar, RTX 5060 serisinin çıkış tarihini ve bazı özelliklerini daha net bir şekilde ortaya koyuyor.

GeForce RTX 5060 ve 5060 Ti, bu tarihte satışa çıkacak

Chaintech, Colorful’ın ana tedarikçisi olarak, RTX 5060 serisinin çıkış tarihiyle ilgili önemli bir rapor paylaştı. Şirketin 2025 yol haritasına göre, Nvidia’nın RTX 50 serisindeki dört model — RTX 5090D, RTX 5080, RTX 5070 Ti ve RTX 5070 — Ocak ve Şubat 2025’te piyasaya sürülecek. Mart 2025’te ise RTX 5060 ve RTX 5060 Ti modellerinin satışa çıkması bekleniyor. Bu, 5060 serisinin, üst segment modelleri takip eden bir sonraki adım olacağı anlamına geliyor. RTX 5080 ve RTX 5090’ın Türkiye’de satışa sunulmasının ardından, bu iki modelin hemen ardından RTX 5060 serisinin de gelmesi, özellikle orta seviye oyuncular ve içerik üreticileri için büyük bir heyecan yaratacak.

RTX 5060 Ti’nin bellek kapasitesiyle ilgili de bazı bilgiler ortaya çıkmış durumda. Bu modelin 16 GB ve 8 GB olmak üzere iki farklı bellek seçeneğiyle satışa sunulacağı tahmin ediliyor. 8 GB’lık versiyonun standart model olarak çıkması bekleniyor, ancak 16 GB’lık versiyon, özellikle yüksek çözünürlükte oyun oynayanlar ve profesyonel içerik üreticileri için cazip bir seçenek olabilir. Eğer 16 GB’lık versiyon doğrulanırsa, bu modelin bellek kapasitesi, şu anda piyasada bulunan RTX 4060 Ti’nin 8 GB bellek kapasitesinin tam iki katı olacak. Bu da, daha büyük veri setlerini işleyen ve daha fazla bellek gereksinimi duyan uygulamalar için oldukça önemli bir gelişme.

GeForce RTX 5060 serisiyle ilgili şimdilik bilinen özellikler sınırlı olmakla birlikte, Nvidia’nın önceki nesil ekran kartlarında olduğu gibi, DLSS 4 teknolojisinin bu seriye de dahil edilmesi bekleniyor. Bu teknoloji, oyun performansını artırırken aynı zamanda görsel kaliteyi de koruyarak kullanıcı deneyimini iyileştiriyor. Ayrıca, RTX 5060 serisinin, DLSS 3 ve ışın izleme teknolojilerini de desteklemesi muhtemel. Bu özellikler, özellikle oyun severler ve yüksek kaliteli grafiklere ihtiyaç duyan profesyonel kullanıcılar için oldukça önemli.

RTX 5060 serisinin piyasaya sürülmesiyle birlikte, 16 GB bellek seçeneği, özellikle 4K çözünürlükte oyun oynayan veya video düzenleme gibi işlemci ve bellek yoğun uygulamalarda çalışan kullanıcılar için büyük bir avantaj sağlayabilir. Ancak, Nvidia’nın bu kartlarla ilgili daha fazla bilgi paylaşması bekleniyor ve detaylar önümüzdeki aylarda netleşebilir. RTX 5060 ve RTX 5060 Ti modelleri, orta seviyedeki oyuncular için güçlü bir seçenek olabilir, ancak yüksek performans isteyenler için RTX 5070 Ti ve RTX 5080 gibi modeller de hala güçlü seçenekler arasında yer alacak.

Avrupa, Ay görevi için mini nükleer güç sistemi tasarladı!

Avrupa, Ay’daki keşif görevlerinde enerji sorununa kalıcı bir çözüm sunmak amacıyla mini nükleer güç sistemi geliştirdi. Güneş enerjisi bazı bölgelerde bol miktarda bulunmasına rağmen, Ay’da uzun süren geceler ve sürekli gölgede kalan kraterler nedeniyle güvenilir bir enerji kaynağı olamıyor. Bu nedenle, Avrupa’daki mühendisler Ay’ın zorlu koşullarına dayanıklı, sürdürülebilir bir güç kaynağı oluşturmak için radyoizotop güç sistemi (RPS) üzerine çalışmalar yürüttü. Bu sistem, Plütonyum-238’in doğal bozunmasından elde edilen ısıyı elektriğe çevirerek, kesintisiz enerji sağlayan bir teknoloji sunuyor.

Avrupa, Ay görevi için mini nükleer güç sistemi geliştirecek

Tractebel tarafından yönetilen ve Euratom tarafından finanse edilen PULSAR Konsorsiyumu’nun geliştirdiği bu sistem, özellikle Ay yüzeyinde keşif yapacak araçlar ve yük taşıyıcılar için tasarlandı. 100 ila 500 watt arasında elektrik üretebilen bu nükleer güç kaynağı, mevcut batarya ve jeneratör sistemlerine kıyasla daha hafif ve daha verimli bir yapıya sahip. RPS, Plütonyum-238’in bozunmasıyla ortaya çıkan ısıyı elektriğe çevirmek için iki adet Stirling motoru kullanıyor. Yapılan mühendislik çalışmaları sonucunda, sistemin Ay’ın aşırı sıcaklık değişimlerine, yüksek radyasyon ortamına ve mekanik zorlanmalara karşı dayanıklı olduğu belirlendi. Ayrıca, testler termal-elektrik dönüşüm verimliliğinin yüzde 20 seviyelerine ulaşabileceğini gösterdi.

Uzay teknolojisi

Güvenlik açısından da önemli önlemler alınarak, sistemin Fransız Guyanası’ndan güvenli bir şekilde fırlatılabilecek şekilde tasarlandığı bildirildi. Ancak Avrupa, Plütonyum-238 üretimi konusunda hâlâ dışa bağımlı olduğu için, PULSAR Konsorsiyumu uzun vadede kıtanın kendi üretim altyapısını oluşturmasını ve uzay keşiflerinde bağımsız hale gelmesini hedefliyor.

Gelecekteki Ay keşif çalışmaları, özellikle kalıcı gölgeli kraterlerde su buzu ve diğer değerli kaynakları incelemeye odaklanacak. Ancak bu bölgelerde güneş enerjisinden yararlanılamadığı için, güvenilir bir güç kaynağı olarak nükleer enerjiye olan ihtiyaç giderek artıyor. Avrupa’nın geliştirdiği bu yeni nükleer enerji sistemi, yaklaşmakta olan Argonaut Ay iniş misyonuna da önemli katkılar sunmayı amaçlıyor.

Samsung Galaxy G Fold, üçlü katlanabilir tasarımıyla geliyor!

0

Samsung, katlanabilir telefon pazarındaki iddiasını güçlendirmek için yepyeni bir cihazla karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Şirketin ilk üç katlı telefonunu tanıttığı bilgisi, yakın zamanda düzenlenen Galaxy S25 Unpacked etkinliğinde yapılan silüet tanıtımıyla gündeme gelmişti. Bu cihazın adı ise Galaxy G Fold olarak sızdırıldı. Galaxy G Fold, Samsung’un katlanabilir ekran teknolojisini bir adım daha ileriye taşıyan yenilikçi bir tasarıma sahip. Galaxy G Fold, özellikle “G” şeklinde katlanan mekanizmasıyla dikkat çekiyor. Bu katlama sistemi, ekranın her iki tarafının içe doğru katlanmasına olanak tanıyor ve böylece dış yüzeyin daha iyi korunmasını sağlıyor. Bu özellik, Huawei Mate XT’nin S şeklinde katlanan tasarımına kıyasla önemli bir avantaj sunuyor, çünkü Mate XT’de ekranın bir kısmı dış etkilere açık kalıyordu.

Samsung Galaxy G Fold, üçlü katlanabilir tasarımıyla karşımıza çıkacak

Galaxy G Fold’un ekranı da büyük bir yenilik olarak öne çıkıyor. Cihaz açıldığında 9,96 inçlik dev bir ekran sunuyor, bu da Galaxy Z Fold 6’nın 7,6 inçlik ekranından yaklaşık yüzde 30 daha büyük bir görüntüleme alanı sağlıyor. Katlandığında ise telefon, 6,54 inçlik boyutuyla daha kompakt bir hale geliyor. Samsung’un bu cihaz için geliştirdiği yeni ekran teknolojisi ve koruyucu film, dayanıklılığı artırmayı hedefliyor ve cihazın uzun ömürlü olmasına katkı sağlıyor.

Samsung’un Galaxy G Fold’u sınırlı sayıda üreteceği belirtiliyor, ancak cihazın piyasaya çıkış tarihi ile ilgili tahminler de mevcut. Başlangıçta 2026 için planlanan çıkış tarihi, bazı kaynaklara göre 2025 yılının sonlarına doğru öne çekilebilir ve Galaxy Z Fold 7 ile Z Flip 7 ile birlikte aynı dönemde piyasaya sürülebilir. Fiyatlandırma konusunda henüz resmi bir açıklama yapılmamış olsa da, önceki benzer cihazlardan yola çıkarak, Galaxy G Fold’un 2.000 doların üzerinde bir fiyatla satışa sunulması bekleniyor.

Huawei Mate XT’nin 2.800 dolarlık fiyat etiketi göz önüne alındığında, Samsung’un Galaxy G Fold’unu da yüksek bir fiyat aralığıyla piyasaya sürmesi bekleniyor. Bu yenilikçi cihaz, katlanabilir telefon dünyasında yeni bir dönemin başlangıcını işaret ediyor gibi görünüyor.

DeepSeek’in R1 yapay zeka modeli, güvenlik testinde sınıfta kaldı!

DeepSeek‘in yeni R1 yapay zeka modeli, güvenlik açısından ciddi açıklar barındırıyor. Cisco ve Pennsylvania Üniversitesi’nden araştırmacılar, Çin merkezli yapay zeka şirketinin bu modelinde, zararlı içerik üretmeye karşı tasarlanan tüm güvenlik önlemlerinin başarısız olduğunu tespit etti. Araştırma kapsamında, HarmBench adlı standart değerlendirme kütüphanesinden seçilen 50 farklı kötü amaçlı komut test edilerek, modelin bu tehditleri engelleme konusunda tamamen başarısız olduğu ortaya çıktı. Bu durum, modelin zararlı içeriklere karşı yüzde 100 savunmasız olduğu anlamına geliyor.

DeepSeek’in R1 yapay zeka modeli, güvenlik testinde başarısız oldu

Cisco’nun yapay zeka yazılımı ve platform başkan yardımcısı DJ Sampath, bu güvenlik açığının ciddi olduğunu belirterek, daha uygun maliyetli bir model geliştirme çabalarının, güvenlik önlemlerinin göz ardı edilmesine yol açmış olabileceğini vurguladı. AI güvenlik şirketi Adversa AI tarafından yapılan bağımsız bir analiz de benzer sonuçlara ulaştı ve DeepSeek’in modelinin, basit dil hilelerinden karmaşık yapay zeka komutlarına kadar birçok jailbreak tekniğine karşı savunmasız olduğunu doğruladı.

DeepSeek'in R1 yapay zeka modeli, güvenlik testinde başarısız oldu.

Bu güvenlik açıklarının bir diğer önemli boyutu, modelin “dolaylı hızlı enjeksiyon saldırıları” adı verilen tehditlere karşı zayıf olması. Bu tür saldırılar, yapay zeka sistemlerinin dış kaynaklardan aldığı verileri işleme biçimini hedef alıyor ve güvenlik kontrollerinin aşılmasına yol açabiliyor.

DeepSeek’in bu ciddi güvenlik zaafiyeti, yapay zeka endüstrisindeki güvenlik standartlarında tutarsızlıkların ortaya çıkmasına neden oluyor. OpenAI ve Meta gibi büyük teknoloji firmaları, sürekli olarak güvenliklerini güçlendirirken, yeni oyuncuların piyasaya girmesiyle birlikte bu tür güvenlik zafiyetlerinin artması endişe verici bir durum oluşturuyor. DeepSeek ise bu bulgulara ilişkin herhangi bir açıklama yapmadı.

AB, e-ticaret devlerine karşı gümrük reformu yapıyor!

Avrupa Birliği, Temu, Shein ve Amazon gibi büyük e-ticaret platformları için önemli bir düzenleme hazırlığında. Yeni gümrük reformuyla, AB, çevrimiçi satış yapan bu platformları daha sıkı denetim altına alacak ve satılan ürünlerin güvensiz, kalitesiz ya da yasadışı olmasından doğrudan sorumlu tutacak. Bu reform, özellikle Çin’den gelen ürünlerin daha etkin bir şekilde incelenmesini ve kontrol edilmesini amaçlamaktadır. Mevcut sistemde, Avrupa’da alışveriş yapan kullanıcılar, satın aldıkları ürünlerin ithalatçısı olarak kabul edilmekteydi. Ancak yeni taslakla, bu sorumluluk doğrudan e-ticaret platformlarına aktarılacak ve platformlar, sattıkları ürünlerin AB standartlarına uygun olmasını sağlamak zorunda kalacak.

AB, e-ticaret devlerine karşı gümrük reformu yapmaya hazırlanıyor

AB, Çin’den gelen düşük maliyetli ürünlerin yarattığı güvenlik riskleri, çevresel etkiler ve haksız rekabetle ilgili ciddi endişeler taşımaktadır. 2024 yılında AB’ye ithal edilen 4,6 milyar düşük değerli paketlerin büyük çoğunluğunun Çin kaynaklı olması, ulusal gümrük otoriteleri üzerinde büyük bir baskı oluşturmuştu. Bu nedenle, yeni düzenleme ile birlikte, 150 euro altındaki ürünler için uygulanan vergi muafiyeti kaldırılacak ve bu tür ürünler de gümrük kontrolüne tabi tutulacaktır. Ayrıca, e-ticaret platformları, ithal edilen ürünler için gerekli gümrük vergilerini ve KDV’yi tahsil etmek zorunda kalacak.

Yeni düzenleme, AB’nin gümrük verilerini birleştirerek merkezi bir Gümrük Otoritesi (EUCA) oluşturmayı planlamaktadır. Bu yapı sayesinde, ürünler AB sınırlarına ulaşmadan önce risk analizine tabi tutulacak ve yasadışı ürünlerin Avrupa pazarına girişi engellenebilecektir. Ayrıca, sahtecilik nedeniyle AB’de yıllık büyük kayıpların yaşandığı sektörler arasında tekstil, kozmetik ve oyuncak sektörü öne çıkıyor. AB, çevrimiçi satıcıları, iade edilen ya da istenmeyen ürünlerin bertaraf maliyetlerine katkı sağlamaya zorlayacak ve her bir paket için işlem ücreti uygulamayı gündeme alacaktır.

Büyük e-ticaret platformları, AB’nin düzenlemelerine uyum sağlamak için hali hazırda çeşitli önlemler almış olsa da, yeni düzenlemeler yürürlüğe girdiğinde sorumlulukları önemli ölçüde artacaktır. Amazon, Shein ve Temu gibi platformlar, bugüne kadar yalnızca yasadışı veya tehlikeli ürünleri bilerek satmaları ya da tespit edilen ürünleri hızla kaldırmamaları durumunda sorumlu tutuluyordu. Ancak, yeni düzenlemelerle birlikte bu platformlar daha fazla denetim ve sorumlulukla karşı karşıya kalacak.

Casio, 10 yıl pil ömrü sunan kol saatini duyurdu!

0

Casio, uzun yıllardır güvenilirlik ve dayanıklılık konularında tanınan bir marka olarak, geleneksel kol saatleri pazarındaki yerini güçlendirmeye devam ediyor. Son olarak tanıttığı AE-1600H serisi, günümüz akıllı saatlerinin sunduğu tüm teknolojiye karşı, basitlikten ve uzun ömürlü kullanım süresinden ödün vermek istemeyen tüketicilere hitap ediyor. Bu saat, özellikle kullanıcıların pil ömrü ve dayanıklılık konularına duyduğu ihtiyacı göz önünde bulundurularak tasarlandı.

Casio, 10 yıl pil ömrü sunan kol saatini görücüye çıkardı

Casio AE-1600H, tek bir CR2032 pil ile tam 10 yıl süreyle kullanılabilen bir özellik sunuyor. Bu, kullanıcıların saatlerini uzun süre değiştirmeye gerek kalmadan kullanabilmelerini sağlıyor ve geleneksel saatlerin avantajlarını öne çıkarıyor. Akıllı saatlerin pil ömrü genellikle birkaç gün ile sınırlıyken, AE-1600H’in uzun pil ömrü, sürekli şarj etmeyi unutan veya uğraşmak istemeyen kullanıcılar için büyük bir avantaj sunuyor.

Suya dayanıklılık açısından da oldukça güçlü olan bu model, 10 metreye kadar suya dayanıklı. Bu özellik, günlük su aktiviteleri, elleri yıkama veya yağmurda dışarıda olma gibi durumlar için yeterli koruma sağlıyor. Ancak bu, modelin dalış gibi profesyonel su aktivitelerine uygun olduğu anlamına gelmiyor, ancak günlük kullanım için fazlasıyla yeterli.

Tasarım açısından, Casio AE-1600H’in altıgen bir kasa şekli var, bu da ona farklı ve modern bir görünüm kazandırıyor. Saatin büyük LCD ekranı, kullanıcıya daha rahat bir görsel deneyim sunuyor. Ek olarak, Afterglow LED ışık fonksiyonu, düşük ışık koşullarında saatin okunabilirliğini artırmak için oldukça kullanışlı. Bu özellik, özellikle gece ya da karanlık ortamlarda saatin net bir şekilde görülebilmesini sağlıyor.

AE-1600H serisinin sahip olduğu özellikler arasında 1/100 saniye kronometre, sayaç ve çok fonksiyonlu alarm gibi pratik araçlar da bulunuyor. Bu özellikler, saatin yalnızca zamanı gösteren bir araç olmanın ötesine geçmesini ve kullanıcılara çeşitli aktivitelerini takip etme imkanı sunmasını sağlıyor. Ayrıca, saatin takvim fonksiyonu 2099 yılına kadar ayarlanabiliyor, bu da kullanıcılara uzun süreli tarihsel bilgileri takip etme fırsatı tanıyor.

Ağırlık açısından, Casio AE-1600H 52 gram gibi oldukça hafif bir yapıya sahip. Hafifliği, uzun süreli kullanımda bile rahatsızlık vermeden saat takmayı mümkün kılıyor. Saat, şık ve ergonomik tasarımıyla hem erkek hem de kadın kullanıcılar için uygun bir seçenek oluşturuyor.

Son olarak, Casio AE-1600H, 39.90 Euro fiyat etiketiyle piyasaya sunulacak ve farklı renk seçenekleriyle kullanıcıların beğenisine sunulacak. Bu fiyat, sunduğu dayanıklılık, uzun pil ömrü ve fonksiyonellik göz önünde bulundurulduğunda oldukça rekabetçi bir seçenek oluşturuyor. Casio, bu modelle, geleneksel saatlere olan talebin devam ettiğini ve kullanıcıların, pratik ve uzun ömürlü çözümler aradığını bir kez daha kanıtlamış oluyor.

Bazı Galaxy AI özellikleri ücretli olabilir!

Samsung, Galaxy S24 serisiyle tanıttığı Galaxy AI hizmetini kullanıma sunduktan sonra, bu hizmetin geleceği hakkında birçok belirsizlik ortaya çıkmıştı. Başlangıçta, Galaxy AI hizmetlerinin 2025 yılına kadar ücretsiz olacağı belirtilmişti, ancak yeni sızıntılar, çoğu Galaxy AI özelliğinin kalıcı olarak ücretsiz olacağını gösteriyor. Bu durum, Samsung kullanıcıları için olumlu bir gelişme olarak değerlendirilirken, belirli ileri düzey özelliklerin ücretli hale gelip gelmeyeceği hâlâ netleşmiş değil.

Bazı Galaxy AI özellikleri resmen ücretli olacak

Galaxy AI, özellikle Galaxy S23 serisi, Galaxy Z Fold 5, Z Flip 5 ve Galaxy Tab S9 serisi gibi daha eski model cihazlarda da mevcut. Bu yapay zeka özellikleri, bazen cihaz üzerinde, bazen de bulut üzerinde çalışabiliyor. Şu an için bu özellikler ücretsiz olarak sunuluyor ve Samsung’un Galaxy S24 serisiyle birlikte yeni özellikler de eklenmişti. Fotoğraf Asistanı, AI Anında Ağır Çekim ve Yazma Araçları gibi popüler Galaxy AI özelliklerinin büyük ihtimalle kalıcı olarak ücretsiz sunulacağı belirtiliyor. Samsung’un başlangıçtaki açıklamalarında “2025 yılına kadar ücretsiz” ifadesi yer almıştı, ancak yeni gelen bilgilere göre bu sürenin daha uzun olabileceği ve belirli özelliklerin her zaman ücretsiz olacağı öne sürülüyor.

Galaxy AI
Bazı Galaxy AI özellikleri resmen ücretli olacak.

Ancak, Samsung’un Galaxy AI hizmetiyle ilgili bazı özelliklerin ücretli olacağı da netleşmiş durumda. Örneğin, Google’ın Gemini Advanced hizmeti, Galaxy S25 serisi kullanıcılarına ilk 6 ay boyunca ücretsiz olarak sunulacak. Ancak bu sürenin sonunda, Gemini Advanced hizmetinin aylık 20 dolarlık bir ücretle sunulması bekleniyor. Gemini Advanced’in Galaxy AI hizmetinde hangi özellikleri etkileyeceği ise belirsizliğini koruyor.

Sonuç olarak, temel Galaxy AI özelliklerinin ücretsiz olarak kalması bekleniyor, ancak daha ileri düzey yapay zeka işlevlerine erişim için kullanıcıların yeni bir abonelik hizmetine yönlendirilmesi olası. Samsung, bu durumu açıklığa kavuşturmak için ilerleyen günlerde daha detaylı bir duyuru yapabilir.

Avrupa Komisyonu, Almanya seçimleri öncesi sosyal medyayı denetleyecek!

Avrupa Komisyonu, 23 Şubat 2025’te gerçekleşecek Almanya seçimleri öncesinde, sosyal medya platformlarını dezenformasyon riski ve güvenlik önlemleri açısından denetleyecek. Facebook, TikTok ve X gibi büyük sosyal medya devleri, AB’nin Dijital Hizmetler Yasası (DSA) çerçevesinde 31 Ocak’ta yapılacak “stres testi”ne tabi tutulacak. Bu testin amacı, platformların dezenformasyonla mücadele için ne kadar hazırlıklı olduklarını değerlendirmek ve seçimlere yönelik olası risklere karşı nasıl bir güvenlik stratejisi izlediklerini incelemek.

Avrupa Komisyonu, Almanya seçimleri öncesi sosyal medyayı denetliyor

AB, platformlardan Microsoft, LinkedIn, TikTok, Google, Snap, Meta ve X’in katılmasını talep etti. Bu stres testi, platformların, yalan haberler ve dezenformasyon içeren içeriklere karşı nasıl tepki verdiklerini ve AB’nin dijital hizmet yasasının gerekliliklerine ne kadar uygun hareket ettiklerini görmek için düzenleniyor. Avrupa Komisyonu’nun sözcüsü Thomas Regnier, bu testin, platformların farklı dezenformasyon senaryolarına karşı nasıl yanıt vereceklerini kontrol etmeyi amaçladığını belirtti.

Avrupa Komisyonu, Almanya seçimleri öncesi sosyal medyayı denetliyor.

Geçen yıl, Avrupa Parlamentosu seçimleri için benzer bir test yapılmıştı; bu seferki test ise ilk kez ulusal seçimler için gerçekleştirilecek. Regnier, Avrupa Parlamentosu seçimlerine yönelik yapılan testin başarılı olduğunu ve bu yüzden Alman seçimleri öncesinde de aynı denetimin yapılmasına güçlü bir istek oluştuğunu ifade etti.

Bu test tamamen kapalı bir şekilde yapılacak, yani basına veya dışarıya herhangi bir bilgi verilmeyecek. TikTok, testte yer alacaklarını açıkladı, ancak diğer platformlardan henüz bir katılım doğrulaması yapılmadı. Bu stres testi, sosyal medya devlerinin seçim öncesi dezenformasyonla mücadeleye yönelik hazırlıklarını görmek için kritik bir fırsat olacak.

Apple, katlanabilir iPhone için ekran tedarikçisini belirliyor!

0

Apple‘ın katlanabilir iPhone modeli için ekran tedarikçisini seçme aşamasında olduğu iddia ediliyor. Şirketin, bu ekranlar için son derece yüksek standartlar belirlediği ve özellikle dayanıklılık ile düşük katlanma izi konularına büyük önem verdiği belirtiliyor. Katlanabilir telefon pazarındaki gelişmeler hız kesmeden devam ederken, Apple’ın da yıllardır bu alanda çalışmalar yürüttüğü biliniyor. Gelen son raporlara göre, şirket şu anda katlanabilir iPhone’un ekranlarını tedarik edecek firmayı belirlemek üzere detaylı bir değerlendirme sürecinden geçiyor.

Apple, katlanabilir iPhone için ekran tedarikçisini yakında seçecek

Tedarik zincirine yakın kaynaklardan elde edilen bilgilere göre Apple, seçilecek ekranın kalınlık, sertlik ve eğrilme yarıçapı açısından mevcut standartları korurken, aynı zamanda darbelere karşı yüksek dayanıklılık sunmasını ve katlama noktasında belirgin kırışıklıklar oluşmamasını talep ediyor. Kore merkezli bazı ekran üreticilerinin, Apple’ın sıkı gereksinimlerini karşılamak için önemli ilerlemeler kaydettiği belirtilse de, şirketin henüz nihai kararını vermediği ve ekran tedarikçisini belirleme sürecini Şubat sonu veya Nisan başına kadar tamamlamayı planladığı öne sürülüyor.

Apple, katlanabilir iPhone için ekran tedarikçisini yakında seçecek.
Apple, katlanabilir iPhone için ekran tedarikçisini seçiyor.

Öte yandan, daha önceki raporlar Apple’ın öncelikle katlanabilir bir iPad veya MacBook piyasaya sürmeyi hedeflediğini iddia ediyordu. Bu nedenle katlanabilir iPhone ile ilgili yeni bilgiler bazı kafa karışıklıklarına neden oldu.

Sektörün önde gelen analistlerinden Ming-Chi Kuo, Apple’ın katlanabilir iPhone’unun henüz planlama aşamasında olduğunu belirtirken, The Information ise şirketin Galaxy Z Flip serisine benzeyen kapaklı bir model üzerinde çalıştığını ve bu cihazı gelecek yıl tanıtmayı planladığını bildirdi. Tüm bu bilgiler bir araya getirildiğinde, Apple’ın katlanabilir iPhone’unu 2025 ile 2027 yılları arasında piyasaya sürebileceği tahmin ediliyor.