Fraunhofer Güneş Enerjisi Sistemleri Enstitüsü ISE’nin bir araştırma projesi, enstitünün 2017’den bu yana ortalama olarak bir güneş modülünde üreticinin vaat ettiğinden daha az güç ölçtüğünü ortaya koyuyor.
Ekip, 2012 yılından bu yana kalibrasyon laboratuvarında 70.000’den fazla güneş modülünü test etti ve standart koşullar altında monokristalin silikon modüllerden alınan toplanan performans ölçümlerinden 1.034’ünü analiz etti.
Güneş hücreleri katalog bilgileri ile gerçek değerler tutarlı değil
2012 ve 2016 yılları arasındaki analizler, vaat edilen güç ile performans arasındaki ölçüm sapmalarının her zaman ortalama %1’den az olduğunu ve bazı pozitif sapmaların da ölçüldüğünü buldu. 2016 sonuçları, üreticinin güç özellikleri ile enstitünün laboratuvarında ölçülen güç arasındaki farkın ortalama %0,6 olduğunu gösterdi.
2017’den bu yana enstitünün laboratuvarında teknik özellikler ile sonuçlar arasında negatif bir tutarsızlık ortaya çıktı. Negatif eğilimin özellikle 2020 ila 2023 yıllarında belirgin olduğu, 2023’te ortalama %1,3 civarında bir güç azalmasıyla sonuçlandığı ve pozitif bir sapmanın neredeyse hiç görülmediği görüldü.
Fraunhofer ISE’de Modül Karakterizasyonu ve Güvenilirlik Bölüm Başkanı Daniel Phillip, 2024’te hafif bir trend tersine dönüşün gözlemlendiğini, ancak ortalama sonucun hala üreticinin spesifikasyonlarına göre %1,2’lik bir güç azalması gösterdiğini söylüyor.
Phillip: “Verilerimizin Alman kurulum pazarını temsil ettiğini varsayarsak, 2024’te ek 16,2 GW ile ortalama %1,2’lik bir düşük performans, yaklaşık 195 MW’lık bir toplam çıktıya karşılık geliyor” diye ekledi. Bu, Almanya’nın en büyük güneş parklarından birinin nominal çıktısına eşit olacak.
Fraunhofer, 2023 ile 2024 arasındaki düşüşün, üretim şirketlerinin iyimser güç derecelendirmelerine doğru eğilimi bir sorun olarak fark etmiş olabileceğini gösterdiğini söylüyor. Fraunhofer ISE’deki Enstitü Direktörü Profesör Andreas Bett: “Bulgular ayrıca güvenilir, sürekli ve bağımsız bir altyapının PV modüllerinin kalite kontrolü için ne kadar önemli olduğunu da açıkça ortaya koyuyor” diye ekledi.
Türk mühendislerin ortaklığıyla geliştirilen “Uydu Bağımsız Zaman Senkronizasyonu İletimi Çözümü”nü, dünyada ilk kez şebekesinde en kapsamlı şekilde kullanan operatör olan Türk Telekom, dünyanın en büyük uydu bağımsız senkronizasyon şebekesini Net Insight iş birliği ile kuruyor. Dünya genelindeki mobil operatörleri temsil eden bir kuruluş olarak GSMA tarafından 5G Şebekeleri için kritik TDD Senkronizasyonunun sağlanabilmesi için ideal çözüm olarak gösterilen yenilik, uyduya bağlı olmadan şebeke üzerinden yüksek hassasiyetli zaman senkronizasyonu sağlarken, 5G ve sonrası teknolojilerin gereksinimlerini karşılıyor. 5G’de senkronizasyon yatırım maliyetlerini önemli oranda düşüren ve servis sürekliliğini artıran çözüm, dünya çapında yaygınlaşma potansiyeliyle küresel standardizasyona katkı sağlıyor.
Türk Telekom’dan uydu bağımsız zaman senkronizasyonu iletimi çözümü
Türk Telekom, milli mühendislerinin katkılarıyla başlattığı ve geliştirdiği, “Uydu Bağımsız Zaman Senkronizasyonu İletimi Çözümü” için dünyanın en büyük uydu bağımsız senkronizasyon şebekesini Net Insight iş birliği ile kuruyor. Yenilikçi çözüm, GPS/GNSS uydularına bağımlı olmadan şebeke tabanlı senkronizasyon sunarak operatörlerin altyapı yatırım maliyetlerini düşürürken, servis sürekliliği sağlıyor.
Türk Telekom Network Genel Müdür Yardımcısı Zafer Orhan, “Net Insight ile birlikte geliştirdiğimiz, 5G ve ötesi teknolojiler için kritik öneme sahip yeni nesil senkronizasyon çözümümüzle, uydu bağımsız en büyük şebekeyi kuran ilk operatör olduk. Mobil operatörler ve kritik zaman senkronizasyonu gereksinimi olan tüm sektörlerde maliyetleri düşürecek, servis sürekliliğini artıracak bu yenilikçi çözüm için küresel pazarda önemli bir potansiyel görüyoruz. 5G’nin senkronizasyonu için gerekli tüm ihtiyaçları karşılayabiliyoruz. Alanında öncü, uydu bağımsız zaman senkronizasyonu çözümümüz uluslararası patent ve ürünleştirme sürecini tamamlamasının ardından küresel standardizasyon yolunda emin adımlarla ilerliyor. GSMA’in bu çalışmamızı desteklemesini doğru bir yolda başarı ile ilerlediğimizin önemli göstergelerinden biri olarak görüyoruz. Dünyadaki operatörler ve standardizasyon kuruluşları için uydu bağımsız çözümler geliştirmekten gurur duyuyoruz. Bu çalışma, Türkiye’nin dijital geleceğine yön vermekle kalmayıp, mobil haberleşme ekosisteminin uluslararası arenadaki dönüşümüne de öncülük edecek” ifadelerini kullandı.
GSMA Spektrum Başkanı Luciana Camargos, “5G’nin nihai performansı, yeterli, uygun maliyetli ve zamanında sağlanan spektrum gibi birçok teknik ve düzenleyici faktöre bağlıdır. Çoğu 5G ağı TDD bant planı üzerine inşa edildiğinden, ağların en verimli şekilde çalışmasını sağlamak için birlikte var olma yöntemleri de aynı derecede önemli bir faktördür. Türk Telekom ve Net Insight iş birliğiyle geliştirilenler gibi gelişmiş TDD senkronizasyon çözümleri, mobil hizmetlerin bugünü ve geleceği açısından kritik bir rol oynamaktadır” diye konuştu.
GSMA MENA Başkanı Jawad Abbassi konuyla ilgili, “MENA bölgesi, 5G büyümesi ve performansı açısından öncü bir konumda yer almaktadır. Bölgede 5G’nin yaygınlaşmasının 2025 itibarıyla hız kazanması ve on yılın sonunda nüfusun yarısına ulaşması beklenmektedir. Bu girişim, küresel ölçekte mobil hizmetlerin geleceği için doğru zamanda hayata geçiriliyor” dedi.
Net Insight CEO’su Crister Fritzson “Devamlı olarak yeni ve yenilikçi çözümler geliştiren öncü bir operatör olan Türk Telekom ile yakın iş birliğimizden memnuniyet duyuyoruz. Türk Telekom yalnızca kendi kategorisindeki en kapsamlı senkronizasyon ağını tesis etmekle kalmayıp, aynı zamanda bu yenilikçi yaklaşımı benimseyen ilk operatör olma unvanını da taşımaktadır. Bu önemli dönüm noktası kurumun sektördeki güçlü pozisyonunu teyit etmektedir. Net Insight senkronizasyon çözümü için halihazırda global ölçekte önde gelen telekomünikasyon operatörlerinden güçlü ve giderek artan talep görmekte olup, halihazırda 10’un üzerinde satış gerçekleştirilmiş durumdadır. Birlikte, güvenli ve dayanıklı 5G TDD ve 5G bağımsız ağların ekonomik yapısını dönüştüren öncü bir çözümü güvence altına almaktayız” dedi.
Tüm Türkiye’yi kapsayacak bir şebeke
Türk Telekom, bu çözümle tüm Türkiye’yi kapsayacak şebeke altyapısını oluşturmayı hedefliyor. Şebekede bölgesel, coğrafi, uydu ve atomik saat gibi birçok yedeklilik opsiyonu bulunurken, bu merkezi sistem sayesinde, 5G baz istasyonları için gereken senkronizasyon hizmeti en hassas şekilde sunulabiliyor. Türk Telekom, Net Insight iş birliği ile geliştirilen bu yenilikçi çözümü küresel pazara sunmayı ve uluslararası telekomünikasyon ekosisteminde yaygınlaştırmayı hedefliyor.
5G ve sonrası teknolojiler için kritik adım
Türk Telekom’un “Uydu Bağımsız Zaman Senkronizasyonu İletimi Çözümü” ile özellikle telekomünikasyon, enerji, finans gibi sektörlerin ihtiyacını karşılayan, 5G için dünyadaki tüm mobil operatörlere GPS/GNSS’ten bağımsız kararlı senkronizasyon servisi sunulması hedefleniyor. 5G uygulamalarının hayata geçirilmesi için gerekli hassas zamanlamayı sunan çözüm, ayrıca 2025 yılında uluslararası standardizasyon sürecinin başlaması planlanan 6G teknolojilerinin de senkronizasyon ihtiyacını karşılayabilecek.
GSMA tarafından desteklenen çözüm
Bu öncü teknolojinin, dünya çapındaki mobil operatörlere 5G için GPS/GNSS’ten bağımsız, stabil senkronizasyon hizmetleri sunmak üzere tasarlanmış standardizasyonunu ilerletmek amacıyla, Uluslararası Telekomünikasyon Standardizasyon Sektörü (ITU-T) bünyesinde yeni bir çalışma oluşturulurken, böylelikle de standardizasyon süreci resmen başlatıldı. Dünya genelindeki mobil operatörleri temsil eden bir kuruluş olarak GSMA, kesin ve sürdürülebilir TDD senkronizasyonu sağlamanın kritik önemini vurgulamaktadır. GSMA, kesintisiz TDD senkronizasyonu elde etmek için ağlar genelinde yeni nesil çözümlerin benimsenmesinin önemini kabul ediyor. GSMA, Türk Telekom’un bu teknolojiyi uygulamasını önemli bir model olarak görmekte ve benzer yeniliklerin 5G ağlarında yaygın biçimde benimsenmesini tavsiye ediyor.
Dünyanın en büyük kripto para borsalarından biri olan Binance, Abu Dabi hükümeti destekli MGX fonundan 2 milyar dolarlık yatırım aldı. Bu dev yatırım, kripto para sektöründe şimdiye kadar yapılan en büyük finansman anlaşmalarından biri olarak tarihe geçti.
Binance, MGX’ten Rekor Düzeyde 2 Milyar Dolar Yatırım Aldı!
Binance yatırım hamlesiyle, MGX’in kripto para ve blockchain ekosistemine güçlü bir giriş yapacağı belirtilirken, MGX’in Binance’te azınlık hissedarı olacağı açıklandı. 2 milyar dolarlık bu yatırımın, stablecoin’ler (sabit coinler) üzerinden gerçekleştirileceği duyuruldu.
Binance ve MGX Ortaklığı Kripto Ekosistemini Güçlendirecek
Binance CEO’su Richard Teng, MGX’in yatırımıyla ilgili yaptığı açıklamada, “Bu yatırım, kripto sektörü ve Binance için tarihi bir dönüm noktasıdır. Dijital finansın geleceğini birlikte inşa ediyoruz” dedi.
Şirketin merkeziyetsiz finans (DeFi), yapay zeka destekli blockchain çözümleri ve tokenizasyon tabanlı dijital ekonomi alanlarında daha güçlü bir konum elde etmeyi hedeflediği vurgulandı.
260 milyondan fazla kullanıcısı ve 100 trilyon doların üzerinde işlem hacmiyle küresel kripto ekosistemine yön veren Binance, regülasyonlara uyum ve güvenliği artırarak daha şeffaf ve sürdürülebilir bir finansal ekosistem oluşturmayı amaçladığını açıkladı.
Çin Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nden (USTC) araştırmacılar, “Zuchongzhi 3.0” adını verdikleri yeni kuantum bilgisayar prototipini tanıttı. Bu cihaz, en güçlü süper bilgisayarlardan katrilyonlarca kez daha hızlı işlem yapabiliyor.
Zuchongzhi 3.0’ın Özellikleri
Zuchongzhi 3.0, 105 kuantum bit (kübit) ve 182 bağlaştırıcı ile çalışıyor. Araştırmacılar, bu prototipin rastlantısal kuantum döngüsü örnekleme görevlerini, mevcut en güçlü süper bilgisayarlardan 10^15 kat daha hızlı gerçekleştirdiğini belirtiyor.
Google’ın Sycamore Prototipiyle Karşılaştırma
2019 yılında, Google’ın 53 kübitlik Sycamore işlemcisi, rastgele bir devre örnekleme görevini 200 saniyede tamamlayarak kuantum üstünlüğüne ulaşmıştı. Bu işlem, o dönemde dünyanın en hızlı süper bilgisayarında 10.000 yıl sürerdi. Ancak 2023’te USTC araştırmacıları, daha gelişmiş klasik algoritmalar kullanarak aynı görevi 14 saniyede tamamladı. ABD’deki genişletilmiş bellekle donatılmış Frontier süper bilgisayarı ise bu görevi 1,6 saniyede gerçekleştirebiliyor.
Çin’in Kuantum Üstünlüğü Yolculuğu
Çinli araştırmacılar, 2020’de Jiuzhang fotonik kuantum hesaplama prototipiyle ilk kez kesin olarak kanıtlanmış kuantum üstünlüğünü elde etti. 2021’de Zuchongzhi-2 işlemcisiyle bu başarıyı süperiletken sistemlerde de gösterdiler. 2023’te ise 255 fotonlu Jiuzhang-3’ü geliştirerek klasik süper bilgisayarları büyük ölçüde geride bıraktılar.
ABD ve Çin, kuantum bilişim araştırmalarına öncülük eden iki ülke konumunda bulunuyor. ABD, 2019’da Sycamore ile, Çin ise 2020’de Jiuzhang prototipiyle kuantum üstünlüğüne ulaştı. Çinli araştırmacılar, 2021’de 66 kübitlik Zuchongzhi 2.1 kuantum bilgisayarı prototipini geliştirdi. Zuchongzhi 3.0, işlem kapasitesi bakımından önceki prototipe kıyasla kayda değer ilerleme sağladı.
Gelecekteki Uygulamalar ve Etkileri
Kuantum bilgisayarlar, karmaşık hesaplamaları hızlı bir şekilde yapabilme yetenekleriyle dikkat çekiyor. Bu teknolojinin, ilaç keşfi, yapay zeka, kriptografi ve malzeme bilimi gibi alanlarda devrim yaratması bekleniyor. Zuchongzhi 3.0’ın başarısı, kuantum bilgisayarların pratik uygulamalara daha yakın olduğunu gösteriyor.
Çin’in Zuchongzhi 3.0 kuantum bilgisayarı, süper bilgisayarları geride bırakan performansıyla kuantum bilişimde yeni bir dönemin habercisi. Bu gelişme, küresel teknoloji yarışında Çin’in konumunu güçlendirirken, kuantum teknolojilerinin gelecekteki potansiyelini de gözler önüne seriyor.
NASA, Başkan Donald Trump’ın emirlerine uymak için baş bilim insanını ve diğer çalışanları görevden aldığını duyurdu. Bu, yönetimin iklim değişikliği araştırmalarını baltalayan bir dizi eyleminin sonuncusu oldu. Karar sadece 23 kişiyi etkilerken, bir sözcü daha fazla kesintinin geleceğini belirtti.
NASA işten çıkarma konusunda hızlı davrandı
İlk turda, BM’nin önemli iklim raporlarına katkıda bulunan ünlü bir iklim bilimci olan Katherine Calvin’in liderliğindeki Baş Bilim İnsanı Ofisi’nin elenmesi dikkat çekici. Kendisi ve diğer ABD delegeleri, geçen ay Çin’de düzenlenen büyük bir iklim bilimi toplantısına katılmaktan da men edilmişti.
NASA sözcüsü Cheryl Warner: “NASA, iş gücümüzü optimize etmek ve bir Yürütme Emri’ne uymak amacıyla, RIF olarak bilinen, gücün aşamalı olarak azaltılmasına yönelik yaklaşımını başlatıyor. Az sayıda kişi 10 Mart’ta NASA’nın RIF’inin bir parçası olduklarına dair bildirim aldı. Uygunlarsa, bu çalışanlar Gönüllü Erken Emeklilik Otoritesi’ne (VERA) katılmayı veya RIF sürecini tamamlamayı seçebilirler” dedi.
Ayrıca Teknoloji, Politika ve Strateji Ofisi ile Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık Ofisi’nin Çeşitlilik, Eşitlik, Kapsayıcılık ve Erişilebilirlik Şubesi de ortadan kaldırıldı. NASA, Trump’ın NASA şefi adayı Jared Isaacman’ın son dakika müdahalesi nedeniyle diğer kurumları etkileyen derin kesintilerden şimdiye kadar kaçındı. E-ödeme milyarderi ve SpaceX müşterisi olan Isaacman, Trump’ın kilit danışmanı ve federal maliyet azaltma çabalarının mimarı Elon Musk’a yakın olarak görülüyor.
Şubat ayında NASA yaklaşık bin deneme çalışanını işten çıkarmaya hazırlanıyordu. Ancak Ars Technica’ya göre Isaacman kesintilerin askıya alınmasını istedi. NASA geri dönüşü açıklamadı.
İlk olarak NASA Watch’un bir iç yazışmaya dayanarak duyurduğu yeni işten çıkarmalar, araştırmadan uzaklaşıp keşfe doğru bir geçişin sinyali olabilir. Trump ve Musk, Mars’a insanlı bir görev gönderilmesini destekliyor. Trump, geçen hafta yaptığı Birlik Durumu konuşmasında, ABD’nin “Amerikan bayrağını Mars gezegenine ve hatta çok daha ötesine dikeceğini” ilan etti.
CMA tarafından Çarşamba günü yayımlanan 611 sayfalık nihai raporda, Apple ve Google’ın mobil tarayıcı pazarındaki politikalarının tüketicilerin yeni özelliklerden mahrum kalmasına ve işletmelerin müşterilere ulaşmasını zorlaştırmasına neden olduğu ifade edildi.
Raporun büyük bir bölümü, Apple’ın iOS ekosistemindeki kısıtlamalarına odaklanıyor. Apple’ın tüm iOS tarayıcılarını kendi WebKit motorunu kullanmaya zorlaması, rakip tarayıcıların Safari’ye karşı rekabetçi özellikler sunmasını engelliyor. Ayrıca, Safari’nin bazı platform özelliklerine erken veya özel erişim sağlaması rekabeti kısıtlayan faktörler arasında gösteriliyor. Apple’ın bu politikalarının, iOS’ta aşamalı web uygulamalarının (PWA) gelişimini yavaşlattığı da belirtiliyor.
Google açısından ise CMA, Apple ile Google arasındaki arama reklam geliri paylaşımı anlaşmalarına dikkat çekiyor. Rapora göre, Google, iOS’ta Safari ve Chrome üzerinden elde edilen arama reklam gelirlerinden Apple’a önemli bir pay ödüyor. Bu durumun, Apple ve Google’ın rekabetçi baskı oluşturmasını engellediği ve finansal olarak rekabet etmek için yeterli teşvikleri ortadan kaldırdığı belirtiliyor.
Henüz bir yaptırım gündemde değil
CMA’nın Apple ve Google’ın mobil pazardaki hakimiyetine yönelik uzun süredir devam eden endişelerine rağmen, şu aşamada herhangi bir doğrudan yaptırım kararı alınmadı.
Raporda, rekabet ihlallerini gidermek için kullanılabilecek geleneksel piyasa müdahale mekanizmalarının etkisiz kalabileceği belirtiliyor. Bunun yerine, ocak ayında yürürlüğe giren yeni Birleşik Krallık rekabet yasaları çerçevesinde Apple ve Google’ın “Stratejik Pazar Statüsü” (SMS) kapsamında değerlendirilmesi bekleniyor. Eğer bu statü onaylanırsa, iki teknoloji devine özel düzenleyici müdahaleler uygulanabilecek.
Raporda, Apple’ın Aralık ayında yaptığı güncellemeyle iOS kullanıcılarının varsayılan tarayıcılarını değiştirme sürecini kolaylaştırmasının olumlu bir gelişme olduğu ifade ediliyor. Aynı şekilde, Google’ın Android kullanıcılarına Chrome’u varsayılan tarayıcı olarak seçmeleri için sunduğu teşviklerin de rekabeti iyileştirdiği belirtiliyor. Ancak raporda, her iki şirketin de kullanıcıları kendi tarayıcılarından uzaklaştırmamak için bilinçli olarak engeller koyduğu vurgulanıyor.
Gelecekte kullanıcıları neler bekliyor?
CMA, Apple ve Google’ın mobil tarayıcı pazarındaki hakimiyetini kırmak için bazı önerilerde bulunuyor. Bunlar arasında:
Apple’ın iOS’ta alternatif tarayıcı motorlarına izin vermesi,
Rakip tarayıcıların iOS platformuna eşit erişim sağlamasının zorunlu hale getirilmesi,
Google’ın Safari ve Chrome üzerinden elde ettiği arama reklam geliri paylaşımının yasaklanması,
Google’ın varsayılan tarayıcı seçim ekranlarını nasıl sunduğunun daha sıkı düzenlenmesi yer alıyor.
CMA, şu an için bu önerileri doğrudan hayata geçirmese de, Apple ve Google’ın SMS statüsü kazanması halinde bu düzenlemelerin uygulanabileceği belirtiliyor. Söz konusu soruşturmanın bu yıl içinde tamamlanması bekleniyor.
CMA’nın bağımsız soruşturma grubu başkanı Margot Daly, “Bu raporda sunduğumuz analiz ve olası müdahale önerileri, CMA’nın yeni dijital piyasa düzenlemeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. Apple ve Google’ın mobil ekosistemlerine yönelik açılan Stratejik Pazar Statüsü soruşturmalarının hızla başlatılmasını memnuniyetle karşılıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Apple ise yaptığı açıklamada, “Apple, inovasyonun gelişebileceği dinamik ve rekabetçi pazarlara inanıyor. Tüm faaliyet gösterdiğimiz segmentlerde ve bölgelerde rekabetle karşı karşıyayız ve her zaman kullanıcılarımızın güvenini ön planda tutuyoruz. Ancak, bu raporla ilgili bazı endişelerimiz var. Önerilen çözümlerin gizlilik, güvenlik ve genel kullanıcı deneyimini zayıflatacağını düşünüyoruz. CMA ile yapıcı bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz.” dedi.
Google ise rapora ilişkin henüz resmi bir açıklama yapmadı. Ancak, şirketin Avrupa ve Birleşik Krallık’taki düzenleyici baskılar karşısında tarayıcı ve arama motoru rekabeti konusunda bazı değişiklikler yapabileceği düşünülüyor.
Mozilla destek belgesinde, Bleeping Computer tarafından bildirildiği üzere, süresi dolan bir kök sertifikası nedeniyle kullanıcıları Firefox güncellemesi yapmaya çağırıyor. Bu güncellemeyi 14 Mart 2025 Cuma gününden önce yapmalarını öneriyor. En son tarayıcı sürümüne Firefox güncellemesi yapılmaması kesintiye ve güvenlik risklerine yol açacak.
Firefox güncellemesi için açıklama geldi
Mozilla, kullanıcılar Firefox güncellemesi yapmazsa neler olabileceğini hakkında: “14 Mart 2025’te, Firefox dahil olmak üzere çeşitli Mozilla projeleri için imzalanmış içerik ve eklentileri doğrulamak için kullanılan bir kök sertifika sona erecek. Firefox sürüm 128 veya üstüne (veya Windows 7/8/8.1 ve macOS 10.12–10.14 kullanıcıları dahil olmak üzere ESR kullanıcıları için ESR 115.13+) Firefox güncellemesi yapılmazsa, bu sona erme eklentilerde, içerik imzalamada ve DRM korumalı medya oynatmada önemli sorunlara neden olabilir. Güncelleme yapmazsanız, uzaktan güncellemelere dayanan Firefox özellikleri çalışmayı durduracak ve yüklü eklentileriniz devre dışı kalacaktır. Akış hizmetleri gibi DRM korumalı içerikler de başarısız güncellemeler nedeniyle oynatılmayı durdurabilir. Ek olarak, içerik doğrulamasına bağlı sistemler düzgün çalışmayı durdurabilir” açıklamasında bulundu.
Belgede ayrıca kullanıcıların tehlikeye atılmış parolalar, tehlikeye atılmış kullanıcı verileri ve uyarı yapılmadan dolandırıcılık veya güvenli olmayan web sitelerini ziyaret etme olasılığı gibi güvenlik risklerine maruz kalabileceği belirtiliyor. Mozilla, kullanıcıların Menü > Yardım > Firefox Hakkında bölümüne giderek en son Firefox 128 sürümünü kullanıp kullanmadıklarını kontrol etmelerini öneriyor.
Son kullanma tarihi dolan kök sertifika sorunu Android, Windows, Linux ve macOS’taki Firefox kullanıcılarını etkiler. Ancak, iOS bağımsız bir kök sertifika yönetim sistemi kullanımı nedeniyle etkilenmez. Waterfox, Tor ve LibreWolf gibi Firefox tabanlı tarayıcıların kullanıcılarının tarayıcının en son sürümüne güncelleme yapması da iyi bir fikirdir. Firefox kullanıcıları ayrıca güçlü parolalar oluşturmalarına yardımcı olmak için en iyi parola yöneticilerinden birini kullanarak parolalarını güncelleyerek verilerini koruyabilirler. Firefox güncellemesi bu nedenle önemlidir.
Meta, eski çalışanının uygunsuz davranış ve taciz iddialarını içeren kitabını engellemeye çalışıyor. Bir hakem, kitabın yazarına ve yayıncılarına kitabın basımını durdurmaları talimatını verdi. Ancak hakemin bunu yapmaya ne kadar yetkisi olduğu belirsiz.
Meta eski çalışanı kitap nedeniyle mahkemelik olabilir
Dikkatsiz İnsanlar: Güç, Açgözlülük ve Kayıp İdealizm Hakkında İkaz Edici Bir Hikaye başlıklı anı kitabında, şu anki politika şefi ve aynı zamanda patronu olan Joel Kaplan da dahil olmak üzere, cinsel taciz iddiaları ayrıntılı olarak anlatılıyor. Kararda, hakem Wynn-Williams’ın Meta ve çalışanlarına karşı aşağılayıcı ifadeler kullanmayı bırakması ve kontrol edebildiği ölçüde kitabı daha fazla tanıtmayı, kitabı daha fazla yayınlamayı ve daha önceki aşağılayıcı ifadeleri tekrarlamayı bırakması gerektiğini söyledi. Kararda ayrıca aşağılayıcı ifadeleri göründükleri yerden geri çekmesi gerektiği belirtiliyor.
Ancak, bu hakemin kitabın yayınlanmasını durdurma yetkisine sahip olup olmadığı veya Wynn-Williams’ın gelecekteki sürümlerin oluşturulmasını durdurup durduramayacağı belirsizdir; bu yazının yazıldığı tarih itibarıyla, şu anda Amazon ve Barnes & Noble gibi mağazalarda satıştadır . Hakem, kararda Macmillian ve Flatiron’ı temsil eden avukatın yargı yetkisine itiraz ettiğini belirtti. Wynn-Williams, 2017’de Meta’dan ayrıldığında bir hakemlik anlaşması imzalamış gibi görünüyor.
Meta sözcüsü Andy Stone bir açıklamada: “Bu karar, Sarah Wynn-Williams’ın sahte ve iftira niteliğindeki kitabının asla yayınlanmaması gerektiğini teyit ediyor. Bu acil yasal işlem, şirket tarafından işten çıkarıldıktan sekiz yıldan fazla bir süre sonra, kitap projesinin varlığını kasıtlı olarak gizleyen ve sekiz yıl bekledikten sonra raflara aceleyle koymak için sektörün standart gerçek kontrol sürecinden kaçınan Williams tarafından gerekli kılındı” dedi.
Snapchat, sosyal platformuna üretken AI videoları getiriyor. Şirket bugün, Snap’lerinize temelde AI destekli bir video efekti ekleyen Video Gen AI Lenses adını verdiği şeyi tanıttı. Snapchat üretken yapay zeka ile yapılan yeni video AI lensleri şu anda sadece Platinum abonelik kademesiyle sınırlı.
Snapchat üretken yapay zeka Video Gen AI ile geliyor
Snap, bir basın bülteninde: “Kendi bünyemizde geliştirdiğimiz üretken video modeliyle desteklenen bu Lensler, Snapchat kullanıcılarına, bilindik Lens formatıyla, bugün mevcut olan en son teknoloji yapay zeka araçlarından bazılarını sunuyor” diyor. Erken aşamada, ödeme yapan kullanıcılar için yalnızca üç AI video lensi mevcuttur. Rakun lensi videonuza bir sürü tüylü rakun eklerken, Tilki ön ayarı omzunuzun üzerinden bakan meraklı bir kızıl tilki koyar.
Son olarak, Snap’lerinize çeşitli renklerde bir sürü fotogerçekçi çiçek ve uzaklaştırma efekti ekleyen bir Bahar Çiçekleri seçeneği var. Seçim şimdilik oldukça dar, ancak şirket haftalık olarak yeni video AI lenslerinin ekleneceğini garanti ediyor.
Snapchat’in kullanıcıların gelecekte kendi video AI lenslerini oluşturmalarına izin verip vermeyeceği belirsiz. Platform halihazırda, kullanıcıların kendi lenslerini ve özel yüz filtrelerini oluşturmalarına ve bunları dünyanın dört bir yanındaki diğer insanlarla paylaşmalarına olanak tanıyan Lens Studio adlı ücretsiz bir araç takımı sunuyor.
Snap, Lens Studio’da herhangi bir kişinin bir metin veya resim istemi kullanarak özel lensler oluşturmasına olanak tanıyan üretken AI yetenekleri sunuyor. Bunu, Gemini veya ChatGPT’ye metin açıklamaları aracılığıyla bir resim oluşturmasını söylemek olarak düşünebilirsiniz. Ayrıca, kullanıcıların projelerinde yardımcı olmak için yerleşik AI asistanıyla birlikte geliyor.
Intel’in Panther Lake çipi, teknoloji markası tarafından Almanya’nın Nürnberg kentinde düzenlenen Embedded World 2025 konferansında görücüye çıktı. Hollandalı yayın kuruluşu PC Games Hardware, Panther Lake SoC’nin Intel’in eski CEO’su Pat Gelsinger tarafından tutulmadan ilk kez kamuoyuna gösterildiğini belirterek çipin sergilendiği görüntüleri paylaştı.
Panther Lake çipi nihayet görüldü
Şirket konferansta 2025 ve sonrasında Panther Lake’in piyasaya sürülmesi için planlarını ve zaman çizelgelerini daha fazla tartışırken, bileşenin piyasaya sürülme stratejisinin daha fazlası çok daha netleşti.
“Core Ultra 300” mobil platformu olarak da adlandırılan Intel , Panther Lake’in şirketin özel 18A süreciyle üretileceği için güçlü bir çip olacağına güveniyor. Panther Lake, 2023’te piyasaya sürülen Core Ultra 100 “Meteor Lake” çipini ve Intel’in şu anki amiral gemisi olan Core Ultra 200 “Lunar Lake” çipini takip ediyor.
Wccftech, Intel’in Foundry işinin pazardaki geleceğini ileriye taşımak için Panther Lake’in başarılı bir şekilde piyasaya sürülmesine güvendiğini belirtti. Şirket, Panther Lake-H serisini ilk ürünü olarak tanıtma planlarını, ardından Panther Lake-HX ve diğerlerini ayrıntılı olarak açıkladı. Güncel raporlara göre, gelecek çip muhtemelen Cougar Cove P-Cores ve Skymont E-Cores mimarilerini içerecek.
Ek olarak, “Celestial” kod adlı üçüncü nesil Xe3, yerleşik iGPU’yu da içermesi planlanıyor. Bileşen, ikinci nesil Xe 2 GPU “Battlemage”i takip ediyor. Wccftech, Xe3’ün en az 16 çekirdeği desteklemesinin ve özellikleri arasında 180 TOPS’a kadar AI gücünü desteklemesinin beklendiğini belirtti.
Core Ultra 300’ün 18A süreciyle üretilmesi planlanırken, PC Games Hardware, Intel’in üretimini kendi Foundry’si ve TSMC arasında böldüğünü, ikinci üreticinin çipin Xe3 grafik kısmını üstlendiğini belirtti.
Genel olarak Intel, Panther Lake’i 2025 ortası zaman diliminde duyurmaya hazırlanıyor. Bu, donanım ortaklarının ürünleri Ocak ayına kadar, yani yaklaşan CES 2026’ya hazır hale getirmeleri için programa uymalarını sağlamalı. Sektör, SoC’nin rakiplerinin benzer yeni nesil yongalarıyla nasıl performans göstereceğini görmek için kesinlikle heyecanlanacaktır.
Türkiye’nin önde gelen internet servis sağlayıcılarından TurkNet, 11 Mart 2025 tarihinde gerçekleşen siber saldırıyı doğruladı. Şirket finansal bilgiler ve kullanıcı parolalarının güvende olduğunu, ancak bazı kişisel verilerin ele geçirildiğini açıkladı.
TurkNet, siber saldırı sonrası resmi açıklamada bulundu
TurkNet’in yaptığı resmi duyuruya göre, ad, soyad, telefon numarası, T.C. kimlik numarası, abonelik bilgileri, adres ve statik IP bilgileri yetkisiz erişime maruz kaldı. Ancak saldırının finansal veriler ve parolalar üzerinde bir etkisi olmadığı vurgulandı.
TurkNet yönetimi, siber saldırı sonrası açıklama yaptı.
Saldırı sonrası şirket, güvenlik önlemlerini artırdığını ve hizmetlerinde herhangi bir kesinti yaşanmadığını belirtti. Hukuki süreçlerin başlatıldığını duyuran TurkNet, Kişisel Verileri Koruma Kurumu (KVKK) ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ile gerekli bildirimleri paylaştığını ifade etti.
Şirket yetkilileri, müşterilerin Online İşlem Merkezi ve mobil uygulamayı mevcut parolalarıyla güvenle kullanabileceğini açıkladı. Ancak kullanıcıların dolandırıcılık girişimlerine karşı dikkatli olmaları ve bilinmeyen numaralardan gelen aramalar veya mesajlar konusunda tedbirli davranmaları öneriliyor.
Son yıllarda küresel çapta artan siber saldırılar, birçok büyük teknoloji firmasını hedef alıyor. TurkNet’in yaşadığı bu olay, veri güvenliğinin kritik önemini bir kez daha gözler önüne sererken, şirketin alacağı ek önlemler ve saldırının etkileri ilerleyen günlerde daha netleşecek.
Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce TurkNet yönetimi gelecek dönemde nasıl bir hamle yapmalı? Görüşlerinizi aşağıdaki yorumlar kısmından bizimle kolayca paylaşabilirsiniz.
Otomotiv sektöründe elektrikli araçlara (EA) olan talebin artması, batarya teknolojisinde malzemelerin önemine dikkat çekiyor. Bol miktarda bulunması ve kobalta göre avantajlı özellikleri nedeniyle yaygın bir ikame olan nikel daha fazla ilgi görüyor. Nikel otomotiv sektöründe önemli bir malzeme haline geldi. Nikelin artan enerji yoğunluğu sayesinde araçların tek bir şarjla daha uzun mesafeler kat edebilmesi hem üreticilerin hem de tüketicilerin ilgisini çekiyor. Ancak nikel bazlı pillerin zorluklarını göz ardı etmek mümkün değil.
Nikel otomotiv pazarında henüz tam potansiyeliyle kullanılamadı
Nikel, kararsızlığıyla ilgili ünü nedeniyle güvenlik, termal kararlılık ve çevrim ömrü konusunda soruları gündeme getiriyor. Bu sorunları çözmek için, Austin’deki Teksas Üniversitesi’nden araştırmacılar, pil çalışması için gerekli olan nikel bazlı katotlara odaklanan kapsamlı bir araştırma başlattılar. Bu çalışmanın sonuçları, Nikel otomotiv endüstrisindeki potansiyel kullanımını artırabilir.
Walker Makine Mühendisliği Bölümü ve Texas Malzeme Enstitüsü’nde profesör olan Arumugam Manthiram, yakın zamanda Nature Energy’de yayınlanan bu çalışmada yer alan önde gelen araştırmacılardan biridir. Manthiram: “Yüksek nikel katotlar, daha uzun sürüş menzilleri sağlayarak EV pazarında devrim yaratma potansiyeline sahiptir. Çalışmamız, daha güvenli piller geliştirmek için olmazsa olmaz olan termal kararlılıklarının titiz bir analizini sunuyor” dedi. Nikel otomotiv pazarında devrim yaratabilir.
Araştırma ekibi, 15 yüksek nikelli katot malzemesinde 500’den fazla ölçüm gerçekleştirerek kapsamlı bir değerlendirme gerçekleştirdi. Her katot malzemesi için güvenli bir çalışma sınırı oluşturan kritik bir şarj seviyesi bulmak, araştırmalarından elde ettikleri önemli bir keşifti. Bu eşik, yüzey reaktivitesi ve metal-oksijen bağlarının gücü gibi çeşitli değişkenlere bağlıdır. Pil malzemeleri bu kritik şarj seviyesine yaklaştıkça kararsızlık gösterirler. Nikel otomotiv pazarında büyük bir öneme sahiptir.
Bu dengesizlikler kontrol altına alınmazsa, artan sıcaklıkların enerjiyi serbest bırakmasıyla pilin daha da ısınmasına neden olan tehlikeli bir durum olan termal kaçak meydana gelebilir. Bu durum nedeniyle üreticiler ve tüketiciler güvenlik konusunda daha fazla endişe duymaya başlıyor, bu da pil arızası ve yangın riskini önemli ölçüde artırıyor.
Enerji güvenliğini güçlendirmeye yönelik önemli bir adım olarak Baker Hughes, ABD Hava Kuvvetleri ve Baş Dijital ve Yapay Zeka Ofisi (CDAO) tarafından askeri operasyonları desteklemek için jeotermal enerjinin potansiyelini araştırmak üzere seçildi.
Askeri amaçlı jeotermal santral projesi
Bu iş birliğinin amacı, Amerika’nın önemli jeotermal kaynaklarından yararlanarak dünya çapındaki askeri üslere güvenilir güç sağlamak. Gelişmiş enerji çözümlerine erişimi kolaylaştırmayı amaçlayan CDAO’nun Tradewinds Solutions Pazar Yeri, enerji teknolojisindeki uzmanlığıyla bilinen Baker Hughes’a “Ödüllendirilebilir” statüsü verdi.
Baker Hughes, bu statüyle birlikte, şebeke kesintileri sırasında bile askeri bölgelere sürekli elektrik sağlayabilecek kamu ölçeğinde jeotermal enerji santralleri geliştirmeyi araştıracak.
Baker Hughes Jeotermal Başkan Yardımcısı Ajit Menon, istikrarlı bir güç kaynağı sağlamada jeotermal enerjinin önemine değindi. ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu, Batı Amerika Birleşik Devletleri’nin yaklaşık 500.000 MW potansiyel olarak geri kazanılabilir Gelişmiş Jeotermal Sistemler (EGS) kaynağına sahip olduğunu tahmin ediyor.
Sıcak suyun yüzeye çıkarıldığında dolaşıp elektrik üretmesi için EGS’nin temel işlevi, kaya oluşumlarında yeni çatlaklar oluşturmak üzere derinlere sıvı enjekte etmektir. Bu teknoloji, geleneksel enerji kaynaklarına sürdürülebilir bir alternatif olarak konumlandırılması nedeniyle özellikle askeri uygulamalar için caziptir. Sage Geosystems ayrıca 2024 yılında, Teksas’ın Starr County bölgesinde yenilikçi jeotermal enerji sistemi Jeo-basınçlı Jeotermal Sistemler’in (GGS) pilot testini yapmak üzere ABD Hava Kuvvetleri ile bir sözleşme imzaladığını duyurdu. Bu hibrit yaklaşım ısı ve basıncı bir araya getirerek ikili enerji üretimi ve depolama olanağı sunuyor.
Sage’in daha önceki testleri, GGS’nin lityum-iyon piller ve doğal gaz tepe tesisleri gibi daha geleneksel enerji depolama teknolojileriyle rekabet edebileceğini gösteriyordu. Şirket, pilot aşamada bu iddiayı doğrulamayı umuyor.
Çin’in Farasis Energy şirketi, bir elektrikli araç pilini 10 dakikadan kısa sürede %10’dan %80’e şarj edebilen yeni bir ultra hızlı şarj teknolojisi geliştirdi. Bu atılım, elektrikli araç sahiplerinin şarj istasyonlarında daha az, yolda daha fazla zaman geçireceği anlamına geliyor.
Elektrikli araç benimsemesinde büyük bir etken pil performansıdır. Alıcılar bir arabanın ne kadar hızlı şarj olduğu, tam şarjla ne kadar yol gidebildiği, ne kadar maliyeti olduğu ve ne kadar güvenli olduğuyla ilgilenir. Bu nedenle şirketler elektrikli araç pillerini daha iyi ve daha verimli hale getirmek için çok çaba sarf ediyor.
LFP batarya neden ön plana çıkıyor?
Lityum-demir-fosfat (LFP), çok fazla ilgi görüyor. LFP pilleri, nikel bazlı olanlardan daha düşük enerji yoğunluğuna sahipken, yetişiyorlar. Ayrıca daha ucuzlar, daha uzun ömürlüler ve daha güvenliler, bu yüzden daha fazla otomobil üreticisi onları kullanıyor. Bu avantajlara rağmen, LFP pillerinin bir dezavantajı vardı: özellikle soğuk havalarda şarj olmaları daha uzun sürüyordu. Ancak CATL, BYD ve Zeekr gibi şirketlerin yeni gelişmeleri şarj hızlarını iyileştirdi. Artık LFP piller dondurucu koşullarda bile 4C-5C hızlarında şarj edilebiliyor, bu da aşırı ısınmadan daha fazla güçle başa çıkabilecekleri anlamına geliyor.
Farasis Energy, yeni 6C ultra hızlı şarj edilebilir bataryasıyla bunu bir adım öteye taşıdı. 6C derecesi, bataryanın kapasitesinin altı katı hızda şarj edilebileceği anlamına gelir. 100 kWh’lik bir batarya için bu, 600 kW’ın üzerinde şarj hızları anlamına gelebilir ve bu da bir elektrikli aracı yaklaşık 10 dakikada tamamen şarj etmeyi mümkün kılar. Ancak asıl zorluk, şarj sırasında bataryanın aşırı ısınmasını önlemektir.
Bunu çözmek için Farasis Energy, ısı dağılımını iyileştirmek için pili yeniden tasarladı. Yeni tasarım, 5C nikel bazlı piller için ısı dağılımı alanını dört kat, 6C LFP piller içinse 4,8 kat artırıyor.
Şirket ayrıca büyük kese tipi pil hücreleri geliştirdi ve bu teknolojiye Süper Kese Çözümü (SPS) adını verdi. Bu sistem, ultra hızlı şarj sırasında bile pil sıcaklıklarının düşük tutulmasına yardımcı olur.
Uber’in eski CEO’su Travis Kalanick, şirketin otonom sürüş programını terk etme kararının bir hata olduğuna inanıyor. Los Angeles’taki Abundance Zirvesi’nde Kalanick: “Yeni yönetim devam eden otonom araba projemizi öldürdü. O zamanlar, aslında sadece Waymo’nun gerisindeydik ama muhtemelen yetişiyorduk ve kısa sürede onları geçecektik… O olduğunda şirketi ben yönetmiyordum ama bilirsiniz, ‘Keşke şu anda otonom bir yolculuk paylaşım ürünümüz olsaydı. Bu harika olurdu’ diyebilirsiniz” açıklamasını yaptı.
Uber otonom yolculuk planını iptal etmişti
Uber, 2020’de otonom sürüş birimini, Kalanick’in istifa etmeye zorlanmasından üç yıl sonra otonom sürüş teknolojisi geliştiricisi Aurora’ya bildirilen bir acil satışla sattı. O zamanlar mantıklıydı; otonom sürüş para kaybediyordu ve Uber bu çabaya zaten yüz milyonlarca dolar harcamıştı. Şimdi, Waymo’nun otonom arabaları Körfez Bölgesi, Los Angeles, Phoenix’te dolaşıyor ve yeni pazarlarda ortaya çıkıyor.
Waymo yakın zamanda Austin’de Uber ile ortaklık kurdu ve Uber, platformunun hizmeti büyütmede kritik bir rol oynayacağına bahse girdi. Bu ortaklıkla bir yolculuk çağıran Uber kullanıcıları bir Waymo robotaksi ile eşleştirilebilir. Uber’e göre kullanıcılar robotaksi yerine insan tarafından sürülen aracı tercih edebilecek. Her iki seçenek de aynı fiyata sahip olacak. Bu ortaklık aslında Uber’in geri kaldığı bir alanda Waymo ile iş birliği yapması sayesinde önem taşıyor.
Waymo bir aracıya ihtiyaç duymadığına karar verirse, bir zamanlar ulaşımın geleceği olan Uber, kendini geriye sıkışmış halde bulabilir.
Google, Utah’ı ABD’de uygulama mağazalarının kullanıcılarının yaşını doğrulamasını gerektiren bir yasaya sahip ilk eyalet yapacak bir yasa tasarısına karşı çıkıyor. Şirket, eyalet yasama organı tarafından geçen hafta kabul edilen yasa tasarısını veto etmesi için eyalet valisinden resmi olarak talepte bulundu ve eyaletleri uygulama güvenliğine yönelik farklı bir yaklaşımı değerlendirmeye çağırdı. Google yaş doğrulama sürecinde farklı bir yaklaşım önermektedir.
Google yaş doğrulama yasası konusunda veto kararı bekliyor
Google kamu politikaları direktörü Kareem Ghanem’in blog yazısında şirket, Utah yasasının “gerçek gizlilik ve güvenlik riskleri” oluşturduğunu ve eyaletlerin “Meta” ve diğer sosyal medya şirketleri tarafından zorlanan yasaları geçirmek için acele etmemesi gerektiğini söyledi. Bunun yerine Ghanethe, Google’ın potansiyel olarak “riskli” uygulamaların geliştiricilerinin Google gibi uygulama mağazası sahiplerinden “yaş sinyalleri” talep etmesine izin verecek “alternatif bir yasal çerçeve” önerdiğini söylüyor. Google yaş doğrulama yasasının potansiyel risklerine dikkat çekiyor.
Açıklama, Google’ın Apple ve Google’ı 18 yaş altı çocuklar için yaş doğrulama ve ebeveyn izni özelliklerinden sorumlu tutacak yasa tasarısına ilk kez kamuoyuna karşı çıkmasıdır. Bir sözcü ayrıca şirketin Utah Valisi Spencer Cox’tan Google yaş doğrulama yasası tasarısını veto etmesini talep ettiğini doğruladı. Cox daha önce sosyal medya şirketlerine yaş doğrulama ve ebeveyn izni gereklilikleri getiren yasaları imzalamıştı. Ancak önlemler revize edildi ve daha sonra bir yargıç tarafından engellendi. Cox’un bir sözcüsü yorum talebine hemen yanıt vermedi.
Google’ın bu yasaya ve buna benzer diğer yasalara karşı çıkması şaşırtıcı değil. Ancak şirketin belirli bir uygulamada ne tür içeriklerin mevcut olduğunu dikkate alacak bir yasa için kendi parametrelerini önermesi dikkat çekici. Bu da sosyal medya şirketlerinin üzerinde daha fazla yük oluşturacak.
Google yaş doğrulama sürecinde kullanıcılarının yaş doğrulamasından sorumlu olmamak konusunda çıkarı olduğu açıktır, bu da şirket için önemli lojistik ve yasal riskler doğuracaktır. Ancak birçok başka gizlilik ve dijital haklar grubu da yaş doğrulama yasalarına karşı çıktı.
İngiltere Rekabet Kurumu’nun son raporuna göre, Birleşik Krallık’ın mobil tarayıcı pazarı “tüketiciler ve işletmeler için iyi çalışmıyor” ve bunun büyük oranda sorumlusu Apple ve Google olarak görülüyor.
Mobil tarayıcı pazarı için engelleme
Bağımsız bir soruşturma grubu, Rekabet ve Piyasalar Kurumu (CMA) için mobil tarayıcılar soruşturmasını tamamladı ve Apple’ın iOS, Safari ve WebKit ile ilgili politikalarının üçüncü taraf web tarayıcısı sağlayıcılarının rekabet etmesini zorlaştırdığını ve bunun sonucunda pazarı kısıtladığını tespit etti. CMA raporuna göre, Google’ın Android mobil ekosistemi de rekabeti engellemede suç ortağı.
Soruşturmada işaretlenen sorunlar arasında Apple’ın iOS’taki tüm tarayıcıların WebKit tarayıcı motorunda çalışmasını gerektirmesi, Safari’ye rakip WebKit tabanlı tarayıcılara kıyasla özelliklere öncelikli erişim sağlaması, uygulama içi taramaya getirilen sınırlamalar ve Safari’nin iPhone’larda varsayılan tarayıcı olarak önceden yüklenmiş ve belirgin bir şekilde görüntülenmesi yer alıyor. Kullanıcılar varsayılan iPhone web tarama uygulamasını değiştirebilse de , araştırmacılar Safari’nin iPhone’larda önceden yüklenmiş varsayılan olarak belirlenmesinin kullanıcıların alternatif uygulamalara ilişkin farkındalığını azalttığını söylüyor.
Araştırmacılar, Android cihazların büyük çoğunluğunda varsayılan web tarayıcısı olarak Chrome’un önceden yüklenmiş olmasıyla ilgili benzer endişeler buldular. Ancak rapor, hem Apple hem de Google’ın, soruşturmanın Kasım ayında geçici bulgularını duyurmasından bu yana kullanıcıların alternatif tarayıcılara geçişini kolaylaştırmak için adımlar attığını ve bu bulguların “seçim mimarisiyle ilgili endişelerin bir kısmını, ancak hepsini değil, ele aldığını” belirtiyor.
Soruşturmada ayrıca, Google’ın iPhone’larda varsayılan arama motoru olması karşılığında Apple’a arama gelirinin önemli bir kısmını ödemesini öngören gelir paylaşımı düzenlemelerinin “rekabet için finansal teşviklerini önemli ölçüde azalttığı” tespit edildi.
Alman otomotiv devi Volkswagen, Leitmotif’in ilk fonuna 300 milyon dolar yatırım yaptı ve şu ana kadar bu miktarın üçte biri kullanıldı. Şirketin portföyü arasında elektrikli araç (EV) üreticileri, batarya teknolojileri, uzay girişimleri ve dört nükleer füzyon şirketi bulunuyor.
Volkswagen CEO’su Oliver Blume, Leitmotif’in yatırımlarının şirketin karbon ayak izini azaltmaya ve döngüsel ekonomi oluşturmaya katkı sağlayacağını belirtti. Ancak Leitmotif’in kurucu ortakları Matt Trevithick ve Jens Wiese, fonun yalnızca Volkswagen ile sınırlı kalmayacağını ve daha fazla Avrupalı sanayi şirketini sürece dahil etmeyi hedeflediklerini açıkladı.
Wiese, Leitmotif’in Avrupa sanayi sektörü ile ABD’nin inovasyon ekosistemi arasında bir köprü kurmayı amaçladığını ifade etti. Bu bağlamda, firmanın yatırımlarının %70’i ABD’de, %30’u ise Avrupa’da gerçekleşecek.
Leitmotif’in yatırımları iki başlıkta şekilleniyor
Leitmotif’in yatırımları ikiye ayrılıyor:
Yatırımların %70’i, mevcut pazarlarda çözüm üreten ve milyar dolarlık bir potansiyele sahip girişimlere yönlendiriliyor.
%30’uise,2030 ve sonrasında milyar dolarlık sektörler yaratabilecek devrim niteliğinde inovasyonlara ayrılıyor.
Şu ana kadar Redwood Materials (batarya geri dönüşümü), Stoke Space (yeniden kullanılabilir roketler) ve Syre (döngüsel polyester) gibi şirketlere yatırım yaptılar.
Volkswagen, gelecekte açılacak diğer fonlara yatırım yapma hakkına sahip olacak, ancak Leitmotif bağımsız bir girişim sermayesi şirketi olarak faaliyet göstermeye devam edecek.
Şirket, krizi fırsata çevirdi
Leitmotif’in kuruluşu, girişim dünyasında fon bulmanın zorlaştığı 2023’ün son çeyreğine denk geldi. Ancak Trevithick, bu durumu “gerçekten güçlü şirketlerin öne çıkacağı bir fırsat” olarak gördüklerini belirtti.
Leitmotif’in bu zorlu dönemde başarılı olmasının sebeplerinden biri, kurucularının güçlü geçmişi. Wiese, Volkswagen’de 8 yıl boyunca birleşme ve satın almalar bölümünü yönetti, Trevithick ise Venrock’ta temiz enerji yatırımlarına odaklanan bir ortak olarak görev aldı.
Her iki isim de temiz teknoloji yatırımlarında büyük deneyime sahip. Lucid Motors’un ilk yatırımcılarından biri olan Trevithick, yeşil enerji sektörünün geçmiş krizlerden çok daha güçlü çıktığını ve bu dalgalanmalardan faydalanabileceklerini düşünüyor.
Leitmotif’in önümüzdeki dönemde robotik ve yapay zeka sektörlerine yönelmesi bekleniyor. Wiese, firmanın her zaman yatırım yapılan şirketlerin bağımsız bir iş modeline sahip olmasına dikkat ettiğini ve sadece trend olan konulara yatırım yapmadıklarını vurguladı.
Bu stratejiyle Leitmotif, temiz teknoloji ve sanayi inovasyonu alanında büyük bir oyuncu olmayı hedefliyor.
Snapchat, artırılmış gerçeklik (AR) alanındaki lider konumunu korurken, yapay zekâ (AI) teknolojilerine de büyük yatırımlar yapmaya devam ediyor. Şirket, bu kapsamda geliştirdiği ilk yapay zekâ destekli video Lens’lerini tanıttı.
Snap’in in-house, yani şirket içinde geliştirdiği üretken video modeliyle çalışan bu Lens’ler, kullanıcıların daha önce rakip platformlarda bulunmayan efektleri denemelerine olanak tanıyor.
Snapchat, ilk etapta üç yapay zekâ destekli video Lens’i piyasaya sürdü:
Raccoon ve Fox Lens’leri, ekranınıza sanal olarak eklenen sevimli rakun ve tilkilerle kullanıcı deneyimini artırıyor.
Spring Flowers Lens’i ise kullanıcıyı çevreleyen çiçeklerle dolu bir sahne oluşturarak etkileyici bir zoom-out efekti sunuyor.
Platform, her hafta yeni AI Video Lens’ler eklemeyi planladığını duyurdu. Kullanıcılar, bu Lens’lere Snapchat’in Lens karuselinden ulaşabiliyor. Ön veya arka kamerayla bir Snap çekildikten sonra, AI destekli video oluşturuluyor ve otomatik olarak Memories (Anılar) bölümüne kaydediliyor.
Şirketin yaptığı açıklamada, “Bu Lens’ler, en gelişmiş yapay zekâ araçlarını tanıdık bir Lens formatında Snapchat topluluğuna getiriyor.” ifadeleri kullanıldı. Snap, artırılmış gerçeklik, makine öğrenimi (ML) ve yapay zekâ alanındaki öncü rolünü sürdüreceğini vurguladı.
Snap’in kendi yapay zekâ modeline geçişi
Snapchat, daha önce OpenAI ve Google gibi şirketlerin AI araçlarından faydalanmıştı. Ancak son dönemde, maliyetleri düşürmek ve daha özgün bir deneyim sunmak amacıyla kendi yapay zekâ modellerini geliştirme yoluna gitti.
Geçtiğimiz ay Snap, mobil cihazlara özel bir metinden-görüntüye yapay zekâ modeli üzerinde çalıştığını açıklamıştı. Bu modelin, önümüzdeki aylarda Snapchat’in çeşitli özelliklerini destekleyeceği belirtiliyor.
Snapchat’in AI Video Lens hamlesi, platformun rekabet gücünü artırarak Instagram ve TikTok gibi rakiplerinden ayrışmasını sağlayabilir. Yapay zekâ destekli içerik üretimi, sosyal medya platformları arasında giderek daha fazla önem kazanırken, Snap’in bu teknolojiyi erken benimsemesi kullanıcı deneyimini daha da ileriye taşıyabilir.