Hindistan uçan taksi ortaklıklarıyla dikkat çekiyor

Hindistan’daki kentsel hava mobilitesi (UAM) girişimi ePlane, Hindistan’daki eVTOL (elektrikli dikey kalkış ve iniş) araçları ve drone’lar için güç aktarma organları geliştirmek üzere mobilite teknolojisi şirketi Sona Comstar ile ortaklık kuruyor. Şirkete göre, ePlane birkaç eVTOL aracı piyasaya sürmeyi hedeflediğinden, geliştirme motorları, dişli kutularını ve invertörleri içerecek.

Hindistan uçan taksi hizmeti için çalışıyor

ePlane şirketi Hindistan’daki Madras Teknoloji Enstitüsü’nde kuruldu ve Hindistan’da elektrikli hava araçları (EAV) için çeşitli patentlere sahip. Şirkete göre hava taksisi pilotlu bir araç olarak başlayacak ve nihayetinde tamamen otonom hale gelecek.

Sona Comstar, imalat şirketleri ve hızla büyüyen elektrikli araçlar pazarı için otomotiv sistemleri sağlıyor. Hindistan’daki uçan araç faaliyetleri son zamanlarda artıyor. Örneğin Japon eVTOL araç üreticisi SkyDrive, JetSetGo Aviation Services ile Hindistan’da genişlemek için 50 EAV satışı da dahil olmak üzere bir anlaşma imzaladı.

SkyDrive 2022’den beri Hindistan’a açılmak için çalışıyor ve 2024’ün başlarında Gujarat hükümeti ile bir ortaklık kurdu. JetSetGo ve SkyDrive, Ahmedabad bölgesinde ve Gujarat’taki diğer yerlerde ticari eVTOL operasyonları için potansiyeli değerlendirmeyi planlıyor.

JetSetGo ayrıca Eve’in Hindistan’daki kentsel hava trafik yönetim sisteminin kullanımını geliştirmek için hava taksi şirketi Eve Air Mobility ile bir anlaşma imzaladı. Hava taksi geliştiricisi Sarla Aviation, A serisi finansman turunda 10 milyon dolar toplayarak eVTOL araç şirketinin Hindistan’daki uçan araç operasyonlarını ilerletmesini sağladı.

Sarla Aviation kısa süre önce Hindistan’ın en büyük havalimanlarından biri olan Bengaluru Uluslararası Havalimanı’nda hava taksi hizmetleri için tesisler kurmak üzere Bangalore Uluslararası Havalimanı ile işbirliği yaptı.

Windows 10, en popüler işletim sistemi olmayı sürdürüyor!

0

Statcounter verilerine göre, Windows 10, Ocak 2025 itibarıyla PC kullanıcıları arasında hâlâ en popüler işletim sistemi olmaya devam ediyor. Tüm Windows cihazlarının %60,33’ünü elinde bulunduran Windows 10, pazar payında küçük bir düşüş yaşamış olsa da, yine de piyasadaki en büyük paya sahip işletim sistemi. Windows 10’un pazar payı Ocak ayında %2,37 oranında bir azalma gösterdi ve yıllık bazda bu düşüş %6,14’e ulaştı.

Windows 10, en popüler işletim sistemi olmaya devam ediyor

Ancak, Windows 10’un pazar payındaki bu düşüşe karşın, Windows 11 pazarındaki artış dikkat çekici. Son iki aydır küçük bir gerileme yaşayan Windows 11, %36,65 pazar payına ulaşarak önceki kayıplarını telafi etti ve tüm zamanların en yüksek seviyesine yükseldi. Windows 11’in yıl bazında büyüme oranı ise %8,82 olarak kaydedildi.

Windows 10 güvenlik

Microsoft, Windows 10’u terk etmek ve kullanıcılara Windows 11’e geçmelerini tavsiye etmek için adımlar atmaya devam ediyor. Bununla birlikte, Windows 10’a yeni özellikler eklemeye de devam ediyor. Eski Windows sürümlerinin durumu ise oldukça farklı; Windows 7, hala en çok kullanılan eski sürüm olarak öne çıkarken, Windows XP kullanıcıları ise neredeyse yok denecek kadar azalmış olsa da bazı kullanıcılar hâlâ bu sürümü kullanmaya devam ediyor.

Ocak 2025 verilerine göre, Windows 7’nin pazar payı %2,24 seviyesinde ve geçtiğimiz yıl %0,17 oranında bir düşüş yaşadı. Windows 8.1’in payı ise %0,3, Windows XP’nin payı ise %0,27 olarak kaydedilmiş. Microsoft, Windows 11’in 24H2 sürümünü hem Windows 10 hem de diğer tüm kullanıcılar için genel olarak kullanılabilir hale getirdi. Bu sürüm, Windows 10 kullanıcıları için de tavsiye edilse de, şimdilik yalnızca sistem gereksinimlerini karşılayan PC’lerde isteğe bağlı olarak yüklenebiliyor. Microsoft, Windows 10 kullanıcılarına desteğini sona erdirerek, Windows 11’e geçişi teşvik etmeye çalışıyor.

Teknoloji ekipleri personel artırımına ihtiyaç duyuyor

0

İngiltere Başbakanı Sir Keir Starmer geçtiğimiz günlerde İngiltere’yi yapay zeka alanında küresel bir lider olarak konumlandıracak iddialı bir plan açıkladı. Starmer: “Yapay Zeka ülkemizde inanılmaz bir değişim yaratacak. Çalışan insanların hayatlarını dönüştürme potansiyeline sahip” dedi.

Teknoloji ekipleri personel ihtiyacı yaşıyor

BT personelinin güçlendirilmesi, ölçeklenebilir, esnek ve yüksek performanslı teknoloji ekipleri oluşturmaya yönelik stratejik bir yaklaşım olarak ortaya çıkmaktadır. Şirketler, dış uzmanlığı entegre ederek teknolojik gelişmelere hızla adapte olabilir ve yenilikçi çözümlere yönelik artan talebi karşılayabilir. Ölçeklenebilirlik, başarılı BT operasyonlarının temel taşıdır. Kuruluşlar yenilik yapma, yeni teknolojileri benimseme ve sonuçları daha hızlı sunma konusunda sürekli baskı altındadır.

Modern BT ortamları, dalgalanan proje gereksinimleri ve öngörülemeyen pazar değişimleri gibi zorlukların üstesinden gelmek için esneklik gerektirir. Birçok işletme için, farklı alanlarda uzmanlığa sahip tam zamanlı bir şirket içi ekip bulundurmak pratik ve maliyetli değildir. Bunun yerine, iş yükündeki ani artışların neden olduğu ekstra talepten uzmanlık becerilerindeki boşluklara kadar değişen personel ikilemleriyle mücadele ederler. Çeviklik ihtiyacını bütçe kısıtlamalarıyla dengelemek, ölçeklenebilir çözümlerin önemini vurgulayan süregelen bir sorundur.

Düzenli olarak yeni araçlar, çerçeveler ve metodolojiler ortaya çıkmakta ve bunları uygulayabilecek ve yönetebilecek uzmanlara ihtiyaç duyulmaktadır. Projeler genellikle sadece geçici olarak ihtiyaç duyulabilecek niş uzmanlık gerektirdiğinden, tam zamanlı istihdamı verimsiz hale getirmektedir.

İşte bu noktada BT personel takviyesi bir çözüm sunar. Personel artırımı, işletmelerin mevcut ekiplerine geçici olarak veya projeye özel olarak hızlı bir şekilde yetenekli profesyoneller eklemesini sağlayarak talep ve kapasite arasındaki boşluğu doldurur. Kuruluşların, geleneksel işe alım yöntemleriyle ilişkili uzun vadeli taahhütler veya ek yükler olmadan uzmanlaşmış yeteneklere erişmesine olanak tanır. Personel takviyesi hizmetleri, küresel bir yetenek havuzuna anında erişim sağlayarak işletmelerin proje taleplerini karşılamak için doğru uzmanlığı bulabilmelerini sağlayabilir.

Doğru personel artırma sağlayıcısı ile şirketler, BT ekiplerini dinamik olarak ölçeklendirerek acil zorlukların üstesinden gelebilir ve öncelikler değiştikçe dönme esnekliğini koruyabilir. Bu yaklaşım, proje zaman çizelgelerini kısaltır ve mevcut bir ekibin güçlü yönlerini tamamlamak için dışarıdan uzmanlık getirir.

Yerli hava trafik görüntüleme yazılımı İRADE, İstanbul Havalimanı’nda faaliyete geçti!

Türkiye, havacılık alanında önemli bir adım daha atarak yerli ve milli bir hava trafik görüntüleme yazılımı olan İRADE’yi (İnteraktif Radar Analizi ve Data Ekranı) devreye soktu. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, bu yazılımın İstanbul Havalimanı ve Muğla Dalaman Havalimanı’nda kullanılmaya başlandığını duyurdu. İRADE, Türkiye’nin hava trafik yönetiminde dışa bağımlılığı azaltan ve yerli teknoloji kullanımını artıran bir sistem olarak öne çıkıyor. Daha önce İstanbul Atatürk Havalimanı ve Çukurova Havalimanı’nda başarıyla kullanılan bu sistemin, ilerleyen dönemde Trabzon, Antalya, Muğla Milas Bodrum ve İzmir Adnan Menderes Havalimanları’nda da uygulanması planlanıyor. Bakan Uraloğlu, bu havalimanlarında 2025 yılının ilk yarısında kurulumu tamamlamayı hedeflediklerini belirtti.

Yerli hava trafik görüntüleme yazılımı İRADE, İstanbul Havalimanı’nda hizmete girdi

İRADE, Türkiye’nin hava trafik kontrolü alanındaki yerli teknolojilerini geliştirme çabalarının bir sonucu olarak dikkat çekiyor. Hava trafik emniyeti çalışanları ve hava trafik kontrolörlerinin birlikte geliştirdiği bu sistem, uluslararası hava trafik yönetimi standartlarına uygun, güvenli ve ileri teknolojilere sahip bir yazılım olarak tasarlandı. Sistemin sağladığı en büyük avantajlardan biri, hava trafik kontrolörlerine yüksek verimlilik sunması. İRADE, gerçek zamanlı radar görüntülemesi yapabilmesinin yanı sıra, uçuş öncesi ve sonrası hava durumu bilgilerini, otomatik hava gözlem sistemi (AWOS), hava trafik bilgileri (ATIS, METAR) ve uçuş planı verileri gibi birçok kritik bilgiyi tek bir ara yüz üzerinden sunabiliyor. Bu veriler, hava trafik kontrolörlerinin hızlı ve etkili bir şekilde hava trafiğini yönetmelerine yardımcı oluyor. Ayrıca, sistemin sağladığı radar, uydu verileri, NOTAM (Notice to Airmen) takibi, AIP (Aeronautical Information Publication) erişimi gibi fonksiyonlar, hava trafiğinin güvenli bir şekilde idare edilmesini kolaylaştırıyor.

Bakan Uraloğlu, İRADE sisteminin, hava trafik yönetimi sırasında gerekli olan otomatik hava gözlem sistemi verileri, AFTN (Aeronautical Fixed Telecommunication Network) ile gelen NOTAM verileri ve güncel AIP erişimini tek bir ekranda gösterdiğini ifade etti. Bu özellikler, hava trafik kontrolörlerinin ihtiyaç duyduğu tüm bilgilerin hızlı bir şekilde sunulmasını sağlıyor. İRADE’nin sunduğu bu veriler, hava trafik kontrolünü optimize etmek ve güvenliği artırmak için hayati önem taşıyor. İRADE, ayrıca esnek kullanım özellikleri sayesinde, havacılık endüstrisinin büyüyen ve gelişen dinamiklerine tam entegrasyon sağlıyor. Bu, sistemin her geçen gün daha da verimli hale gelmesini sağlarken, dışa bağımlılığın azalmasına ve yerli çözümlerle sektöre katkı sağlanmasına olanak tanıyor.

İRADE’nin sunduğu yüksek teknoloji ve kullanım kolaylığı, Türkiye’nin havacılık sektöründeki teknolojik gelişmelerine büyük bir katkı sağlıyor. Bu tür yerli yazılımlar, ulusal hava trafik yönetiminin daha güvenli, hızlı ve bağımsız bir şekilde işlemesini mümkün kılıyor. Türkiye, havacılık alanındaki bu yenilikçi yaklaşımıyla, uluslararası alanda da güçlü bir yer edinmeyi hedefliyor.

Intel Arc B770 doğrulanmış olabilir! İşte özellikleri

0

Intel, ekran kartı pazarındaki rekabetini güçlendirmek amacıyla Arc Battlemage serisine yeni bir model eklemeyi planlıyor. Bu yeni GPU, Intel’in mevcut Arc B580 ve B570 modellerine ek olarak daha yüksek performans sunacak ve NVIDIA’nın RTX 5070 veya RTX 4060 Ti Super gibi üst düzey ekran kartlarına rakip olacak. Intel’in Arc Battlemage serisi, daha önce Arc Alchemist serisinin halefleri olarak duyurulmuştu ve Arc B580, B570 gibi modeller piyasada yer almıştı. Ancak şimdiye kadar, üst seviye bir model hakkında resmi bir açıklama yapılmamıştı.

Intel Arc B770 resmen doğrulanmış olabilir

Son sızıntılara göre, Linux kernel güncellemesinde görülen PCI ID’leri, Arc B770’in geliştirilmekte olduğunu gösteriyor. Bu model, en azından RTX 4070 ile rekabet edebilecek seviyede olacağı tahmin ediliyor.

Intel Arc B770 resmen doğrulanmış olabilir.
Intel Arc B770 resmen doğrulanmış olabilir.

Intel, Arc Alchemist serisinde A770 modelini amiral gemisi olarak konumlandırmıştı ve benzer bir hamleyle Arc Battlemage serisinde de üst düzey bir seçenek sunabilir. Bu yeni GPU’nun fiyatlandırma stratejisi ve teknik detayları ise henüz açıklanmış değil, ancak özellikle yüksek performans gereksinimlerini karşılayacak bir seçenek olarak piyasaya çıkması bekleniyor.

Intel’in Arc B770 modelinin, RTX 5070 ve RTX 4060 Ti Super ile rekabet edebilmesi, şirketin ekran kartı pazarında daha fazla yer edinmesini sağlayabilir. Intel, ayrıca Battlemage serisinden sonra gelecek olan Celestial serisinin de şimdiden hazırlık aşamasında olduğunu duyurdu. Ancak, Battlemage B770’in teknik özellikleri ve çıkış tarihi hakkında henüz resmi bir bilgi bulunmuyor. Intel, 2025 yılı içinde daha fazla duyuru yapmayı planlıyor ve bu yeni GPU’nun çıkışı, ekran kartı pazarındaki rekabeti daha da kızıştırabilir.

iPhone kullanıcıları, Apple Intelligence’ı devre dışı bırakabilecek!

0

Apple’ın iOS 18.3, iPadOS 18.3 ve macOS 15.3 sürümleriyle birlikte varsayılan olarak etkin hale gelen Apple Intelligence, cihazlara yapay zeka tabanlı gelişmiş özellikler kazandırırken, önemli miktarda depolama alanı da işgal ediyor. Apple tarafından sağlanan bilgilere göre, bu yapay zeka paketi cihazlarda 7 GB’a kadar yer kaplıyor. Özellikle 128 GB veya daha düşük depolama kapasitesine sahip cihazlarda bu miktar, kullanıcılar için ciddi bir alan sorunu oluşturabiliyor. Apple Intelligence, yazma araçları, mesaj özetleme, görüntü oluşturma, gelişmiş Siri etkileşimleri ve akıllı içerik yönetimi gibi özellikler sunarak kullanıcı deneyimini daha akıllı ve verimli hale getirmeyi amaçlıyor. Ancak, bu yapay zeka destekli araçlar yalnızca yerel cihaz üzerinde çalıştığı için, Apple Intelligence’ın işleyişi sırasında cihazın depolama alanında belirli miktarda kaynak ayrılması gerekiyor.

iPhone sahipleri, Apple Intelligence’ı resmen devre dışı bırakabiliyor

Apple, sınırlı depolama alanına sahip kullanıcılar veya bu özellikleri kullanmak istemeyenler için Apple Intelligence’ı tamamen devre dışı bırakma seçeneği sunuyor. Kullanıcılar, Apple Intelligence’ı kapattıklarında, yapay zeka modelleri cihazdan kaldırılıyor ve böylece 7 GB’a kadar depolama alanı geri kazanılabiliyor. Bunun için iPhone veya iPad’de Ayarlar menüsüne, Mac’te ise Sistem Ayarlarına girerek Apple Intelligence ve Siri bölümüne ulaşmak gerekiyor. Burada sunulan seçeneklerden Apple Intelligence’ı Kapat seçeneği seçildiğinde, sistem yapay zeka ile ilgili kaynakları cihazdan kaldırarak, depolanan AI modelini temizliyor. Ancak bu işlem, Apple Intelligence ile entegre çalışan bazı özelliklerin kullanılamaz hale gelmesine neden oluyor. Örneğin, Yazma Araçları, Genmoji, Image Playground ve Gelişmiş Siri İşlevleri devre dışı kalıyor. Bununla birlikte, Apple’ın yapay zekayı kullanarak geliştirdiği bazı özellikler, Apple Intelligence tamamen kapatılmış olsa bile çalışmaya devam ediyor. Özellikle Fotoğraflar uygulamasındaki Temizleme aracı, AI entegrasyonunun kapatılmasına rağmen kullanıcıların erişimine açık kalıyor.

iPhone sahipleri, Apple Intelligence'ı resmen devre dışı bırakabiliyor.
iPhone sahipleri, Apple Intelligence’ı devre dışı bırakabiliyor.

Apple Intelligence’ı tamamen devre dışı bırakmak istemeyen kullanıcılar için Apple, yapay zeka özelliklerini tek tek kapatma seçeneği de sunuyor. Kullanıcılar, Apple Intelligence ve Siri ayarları altında belirli AI özelliklerini devre dışı bırakarak, yalnızca ihtiyacı olan yapay zeka araçlarını kullanmaya devam edebilir. Örneğin, yalnızca Görüntü Oluşturma veya Gelişmiş Siri İşlevleri gibi belirli yapay zeka tabanlı hizmetleri kapatarak, Apple Intelligence’ın kapladığı alanı kısmen azaltmak mümkün. Ancak tamamen kapatma işlemi, en fazla depolama alanı kazanılmasını sağlıyor.

Apple’ın bu özelliği kullanıcı tercihine bırakması, özellikle depolama alanı sıkıntısı çeken iPhone ve iPad sahipleri için önemli bir esneklik sunuyor. Yeni yapay zeka özelliklerini kullanmayı tercih edenler için Apple Intelligence, gelişmiş bir kullanıcı deneyimi sağlarken, depolama alanı konusunda hassas olanlar için kapatma seçeneği sunularak cihaz üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmaları mümkün hale geliyor.

Nvidia RTX Video Super Resolution yenilenecek!

0

Nvidia, yapay zeka destekli görüntü yükseltme teknolojilerinde önemli bir güncelleme ile RTX Video Super Resolution’ı (VSR) daha verimli hale getiriyor. Geçmişte videoların çözünürlüğünü artırmak ve görüntü kalitesini iyileştirmek için Tensor çekirdeklerinden faydalanan bu özellik, özellikle yüksek kalite ayarlarında ciddi güç tüketimine yol açabiliyordu. İlk piyasaya çıktığında, seçilen video profiline bağlı olarak 70W ila 240W arasında güç tükettiği belirtilmişti. Ancak Nvidia, yeni güncellemeyle birlikte bu sorunu büyük ölçüde çözecek.

Nvidia RTX Video Super Resolution yeni özellikler kazanıyor

Güncellenen RTX Video Super Resolution, güç verimliliğini %30 artıran yeni bir AI modeline kavuşacak. Böylece en yüksek kalite ayarında bile daha az GPU kaynağı kullanılacak ve daha fazla GeForce RTX ekran kartı bu özelliği destekleyebilecek. Ayrıca, kullanıcı deneyimini kolaylaştırmak için yeni bir “Otomatik” kalite ayarı eklendi. Bu ayar, GPU kullanımını dinamik olarak ayarlayarak mevcut donanıma göre en iyi görüntü kalitesini sunacak.

Nvidia RTX Video Super Resolution yeni özellikler kazanıyor.

Kullanıcılar, GPU kullanımını “Yüksek” olarak belirlediğinde maksimum kalite elde edebilirken, daha düşük seviyelerde ayarlayarak oyunlar veya yaratıcı uygulamalar için GPU kaynaklarını serbest bırakabilecekler. Manuel modda ise her zaman belirli bir kalite seviyesini tercih etmek mümkün olacak.

Bunun yanı sıra, VSR artık HDR videoları da destekliyor. Yani tarayıcıda izlenen HDR videolar, eğer monitör çözünürlüğünün altında bir kaliteye sahipse, otomatik olarak panelin yerel çözünürlüğüne yükseltilecek. Bu özellik, özellikle yüksek çözünürlüklü monitör kullanan ve sık sık HDR içerik tüketen kullanıcılar için önemli bir yenilik sunuyor. Nvidia’nın DLSS 4.0 ve Transformer modelini tanıttığı CES 2025 etkinliğinden sonra gelen bu yeni VSR güncellemesi, AI destekli video yükseltme teknolojisinin gelecekte daha da gelişeceğine işaret ediyor.

Samsung Galaxy Z Fold7’nin işlemcisi belli oldu!

0

Samsung’un yeni katlanabilir telefonu Galaxy Z Fold7’nin Snapdragon 8 Elite işlemcisi ile geleceği kesinleşti. Daha önce bazı raporlar, Samsung’un bu modelde Exynos 2500 çipini kullanacağını öne sürse de, üretim sürecinde yaşanan verimlilik sorunları nedeniyle şirketin tercihini Qualcomm’dan yana kullandığı belirtiliyor. Samsung, Galaxy S25 serisini de tamamen Snapdragon 8 Elite çipi ile piyasaya sürmüştü ve görünen o ki, katlanabilir modellerde de benzer bir yol izleniyor.

Galaxy Z Fold7’nin işlemcisi sonunda ortaya çıktı

Exynos 2500’ün üretim kapasitesindeki sıkıntılar nedeniyle büyük ekranlı katlanabilir cihazlar için yeterli performansı sunamaması, bu kararın arkasındaki en önemli nedenlerden biri olarak gösteriliyor. Ancak, Galaxy Z Flip7’nin hangi işlemciyi kullanacağı henüz netlik kazanmış değil.

Galaxy Z Fold 6 ultra

Galaxy Z Fold7’nin, Galaxy S25 serisinde yer alan ProScaler teknolojisini destekleyeceği de söyleniyor. Bu özellik, izlenen içeriklerin çözünürlüğünü cihaz üzerinde dinamik olarak artırmayı sağlıyor. Ancak ekran parlaklığı açısından büyük bir değişiklik beklenmiyor; cihazın maksimum parlaklık değeri 2600 nit olarak korunacak. Depolama ve bellek seçeneklerinde de herhangi bir değişiklik olmayacak; 256GB, 512GB ve 1TB depolama alanına sahip, 12GB RAM’li modeller sunulacak.

Öte yandan, Galaxy Z Flip7’nin kamera detayları sızdırılmış olsa da önemli bir yenilik barındırmadığı görülüyor. Samsung’un yeni katlanabilir modellerinde donanımsal değişikliklerden çok, yazılım iyileştirmelerine odaklandığı belirtiliyor. Galaxy S25 serisinde de benzer bir strateji izleyen şirket, kullanıcı deneyimini artırmaya yönelik yazılımsal geliştirmelere ağırlık veriyor. Bu doğrultuda, Samsung’un katlanabilir telefon pazarında donanımdan çok, yazılım tarafında fark yaratmayı hedeflediği söylenebilir.

Türkçe Galaxy AI, Samsung’un satışlarını artırdı!

Samsung Electronics Türkiye Mobil İş Birimi Sorumlu Başkan Yardımcısı Murat Azdemir, Türkiye’nin Samsung için önemli bir pazar haline gelmesinin ardındaki dinamikleri ayrıntılı bir şekilde açıkladı. Azdemir, son üç yıldır Türkiye’deki satışların beklentilerin çok üzerinde olduğunu belirterek, yıllık ortalama 11 milyon akıllı telefon satışına ulaşıldığını vurguladı. Bu veriler, Türkiye’nin Samsung için küresel çapta öncelikli pazarlar arasında yer almaya başladığını gösteriyor. Samsung, bu dönemde Türkiye pazarındaki varlığını daha da güçlendirerek, burada satışlarını artırmayı hedefliyor.

Türkçe Galaxy AI, Samsung’un satış oranlarını yükseltti

Türkiye’nin Samsung için öncelikli bir pazar olarak kabul edilmesinde, son dönemdeki satış artışlarının etkisi büyük. Murat Azdemir, özellikle 2024 yılında Türkçe desteği sunan Galaxy AI paketinin lansmanının ardından Galaxy S24 serisinin satışlarında yüzde 20’lik bir artış yaşandığını belirtti. Galaxy AI, Samsung’un yapay zeka destekli özelliklerinin yerel kullanıcı ihtiyaçlarına daha uygun hale gelmesini sağladı. Bu yenilik, kullanıcı deneyimini iyileştirerek daha fazla tüketiciyi cezbetti.

Türkçe Galaxy AI, Samsung'un satış oranlarını yükseltti.

Azdemir ayrıca, Türkiye’nin Samsung için sadece akıllı telefon satışlarında değil, aynı zamanda şirketin genel operasyonları için de stratejik bir pazar olarak daha fazla önem kazandığını söyledi. Türkiye’nin bu kadar büyük bir satış hacmine ulaşmasının ardından Samsung, Türkiye’yi “öncelikli operasyon grubu” olarak kabul etti ve bu da yeni ürünlerin ve hizmetlerin ilk olarak Türkiye’de sunulmasına olanak sağlıyor. Samsung’un yeni ürünleri, özellikle Premium segmentteki akıllı telefonlar ve Galaxy AI gibi gelişmiş yapay zeka destekli hizmetlerin, bu yıl Türkiye pazarında daha fazla yer alması bekleniyor.

Sonuç olarak, Samsung’un Türkiye’deki operasyonları artık şirketin küresel stratejisinde daha fazla ön plana çıkıyor. Türk tüketicilerinin Samsung’un yeni teknolojilerini hızla benimsemesi ve yerel ihtiyaçlara yönelik çözümler sunulması, Türkiye’nin bu önemli pazar içinde daha da güçlenmesini sağlayacak gibi görünüyor.

Volkswagen kullanılmayan fabrikalarını rakiplerine devredecek!

0

Volkswagen, son yıllarda özellikle elektrikli otomobil pazarında beklediği satış rakamlarına ulaşamayınca, üretim tesisleri konusunda radikal kararlar almaya hazırlanıyor. Almanya başta olmak üzere Avrupa genelinde ekonomik zorlukların etkisiyle otomobil üreticileri büyük bir baskı altında kalırken, Çinli markaların hızla yükselmesi, geleneksel üreticileri zor durumda bırakıyor. Volkswagen de bu değişen dengeler karşısında üretim kapasitesini optimize etmek için yeni bir strateji geliştirmeye çalışıyor. Daha önce Almanya’daki üç fabrikasını kapatmayı planlayan şirket, sendikaların tepkisi üzerine bu karardan geri adım atmıştı. Ancak satışlardaki düşüş nedeniyle bazı üretim bantları atıl duruma geçti. Şimdi ise şirket, boşta kalan bu tesisleri tamamen kapatmak yerine Çinli elektrikli otomobil üreticilerine kiralamayı veya devretmeyi değerlendiriyor.

Volkswagen kullanılmayan fabrikalarını resmen rakiplerine devredebilir

Volkswagen’in Audi markasının CEO’su Gernot Döllner, bu seçeneğin kesinlikle düşünülebilecek bir alternatif olduğunu belirtirken, şirketin finans direktörü (CFO) David Powels da bu fikre tamamen açık olduklarını ifade etti. Powels, “Dinamik bir dünyada tüm seçeneklere açık olmanız lazım.” diyerek, Çinli rakiplerle iş birliği yapılmasının Volkswagen için stratejik bir hamle olabileceğini vurguladı. Volkswagen, yılda 16 milyon araç üretme kapasitesine sahip olmasına rağmen, küresel pazardaki talep şu an sadece 14 milyon seviyelerinde.

Bu nedenle, üretim tesislerinin bir kısmını kapatsa bile mevcut talebi rahatlıkla karşılayabiliyor. Ancak sendikalarla yapılan anlaşmalar nedeniyle doğrudan kapatma kararı almak yerine farklı çözümler üretmek zorunda kaldı. Boş kalan üretim tesislerinin Çinli markalara devri de bu çözümlerden biri olarak öne çıkıyor.

Volkswagen gibi Avrupa’nın sembol şirketlerinden birinin, üretim tesislerini Çinli üreticilere devretmeyi değerlendirmesi, küresel otomotiv endüstrisindeki dengelerin ne kadar hızlı değiştiğini gösteriyor. Çinli elektrikli otomobil üreticileri, gelişmiş batarya teknolojileri, daha düşük maliyetli üretim süreçleri ve agresif fiyatlandırma stratejileriyle Avrupalı rakiplerine karşı büyük bir üstünlük kurmuş durumda. Avrupa Birliği, Çin’den ithal edilen elektrikli otomobillere ek gümrük vergileri getirerek Avrupalı üreticileri korumaya çalışıyor. Ancak şu ana kadar atılan bu adımların rekabeti dengelemek için yeterli olmadığı görülüyor. Çinli markaların yükselişi karşısında Volkswagen gibi devlerin nasıl bir yol izleyeceği, önümüzdeki dönemde otomotiv sektörünün geleceğini belirleyen en önemli faktörlerden biri olacak.

Samsung, kulaklıklarda kayıpsız ses dönemine giriyor!

0

Samsung, kablosuz ses teknolojisinde büyük bir yeniliğe hazırlanıyor ve Bluetooth’un sınırlarını aşarak ultra geniş bant (UWB) teknolojisini kullanmayı planlıyor. Geçmişte ses iletimi, uzun yıllar boyunca 3.5 mm jak girişi ve kablolu kulaklıklar üzerinden sağlanıyordu. Ancak Apple’ın iPhone 7 modeliyle 3.5 mm kulaklık girişini kaldırmasıyla birlikte sektör kablosuz ses teknolojisine yöneldi ve Bluetooth kulaklıklar yaygınlaştı. Samsung ise şimdi bu standardı bir adım öteye taşıyacak bir teknoloji üzerinde çalışıyor.

Samsung, kulaklık teknolojisinde kayıpsız ses dönemine girecek

ABD Patent ve Ticari Marka Ofisi’ne yapılan bir başvuruya göre, Samsung gelecekteki Galaxy Buds modellerinde Bluetooth yerine UWB tabanlı bir ses iletim yöntemi kullanmayı planlıyor. Patent açıklamalarına göre, ilk bağlantının yine Bluetooth üzerinden kurulacağı ancak ses aktarımının UWB üzerinden gerçekleştirileceği belirtiliyor. Bu yaklaşım, Bluetooth’un uzun süredir eleştirilen gecikme ve bant genişliği kısıtlamalarına çözüm getirebilir. UWB teknolojisi, düşük gecikme süresi, minimum parazit, daha yüksek veri aktarım hızı (20 Mbps’ye kadar) ve daha düşük güç tüketimi gibi avantajlar sunuyor.

Bluetooth teknolojisinin mevcut bant genişliği sınırlamaları nedeniyle kayıpsız ses aktarımı sağlanamıyordu. Ancak UWB sayesinde kayıpsız ses deneyimi mümkün hale gelecek. Bu da Samsung’un Galaxy Buds serisini daha cazip hale getirerek kulaklık satışlarını önemli ölçüde artırabilir. Ancak bu teknolojinin avantajlarından tam olarak yararlanabilmek için kaynağın, yani telefon, tablet veya bilgisayarın UWB donanımına sahip olması gerekiyor. Neyse ki Samsung, Apple ve Google’ın premium modelleri zaten UWB donanımıyla geliyor.

Samsung, UWB ile ses aktarımında yeni bir dönemin kapısını aralarken, Qualcomm ise XPAN destekli kulaklıklarla Wi-Fi üzerinden ses iletimi yapmayı planlıyor. Bu da gelecekte kablosuz ses deneyiminin ciddi oranda gelişeceğini ve kullanıcıların çok daha yüksek kaliteli, düşük gecikmeli bir ses deneyimi yaşayacağını gösteriyor.

OpenAI o1, Copilot sayesinde ücretsiz oluyor!

OpenAI, geçtiğimiz eylül ayında yanıt üretmeden önce daha fazla düşünme süresi ayıran o1 modelini piyasaya sürmüştü. Özellikle matematik, bilim ve kodlama gibi karmaşık alanlarda daha derinlemesine analiz yapabilen bu model, başlangıçta yalnızca ücretli ChatGPT Plus, Pro ve ChatGPT Team kullanıcılarına sunuluyordu. Ancak Microsoft, Copilot kullanıcıları için o1 modelini ücretsiz hale getirerek bu gelişmiş yapay zeka modeline daha geniş bir erişim imkanı sağladı.

OpenAI o1, Copilot sayesinde resmen ücretsiz oldu

Microsoft’un “Think Deeper” (Derin Düşün) olarak adlandırdığı o1 entegrasyonu, Copilot’un daha karmaşık sorunları analiz edebilmesine olanak tanıyor. Kullanıcılar, Copilot arayüzünde bulunan Think Deeper düğmesine tıklayarak yapay zekanın belirli bir soruyu tüm yönleriyle ele almasını sağlayabiliyor. Yaklaşık 30 saniye süren bu işlem, kapsamlı ve detaylı analizler sunarak özellikle karar verme süreçlerinde, karşılaştırmalı analizlerde, kod yazımında ve uzun vadeli planlamalarda rehberlik sağlıyor.

OpenAI o1, Copilot sayesinde resmen ücretsiz oldu.

İlk olarak Ekim ayında Copilot Labs kapsamında duyurulan bu özellik, şimdi tüm Copilot kullanıcılarına ücretsiz olarak sunuluyor. Microsoft AI CEO’su Mustafa Suleyman, LinkedIn üzerinden yaptığı açıklamada, milyonlarca kullanıcının bu fırsattan yararlanabilecek olmasından büyük heyecan duyduğunu belirtti ve gelecekte duyurulacak yeni özellikler hakkında ipuçları verdi.

Copilot’un Think Deeper özelliği, Windows uygulaması, web arayüzü ve mobil platformlarda kullanılabiliyor. Yapılan testlerde, “Bir haritayı birbirine komşu bölgeler aynı renk olmayacak şekilde sadece dört renk ile renklendirmek mümkün mü?” sorusuna dayalı olarak dört renk teoremini temel alan doğru bir yanıt verdiği görüldü. Ancak masaüstü uygulamasında yanıt üretiminde sorun yaşanırken, mobil uygulama soruya 30 saniye içinde doğru bir şekilde yanıt verebildi.

ESA Ay’a kargo göndermeyi planlıyor!

0

Avrupa’nın ilk Ay aracı Ay’a kargo ve bilimsel araçlar götürecek. Avrupa Uzay Ajansı (ESA) Ay’ın yüzeyine ilk iniş aracını fırlatmayı hedefliyor. Avrupa Uzay Ajansı (ESA) Ay’ın yüzeyine ilk iniş aracını fırlatmayı hedefliyor.  Kısa bir süre önce ESA, Argonaut adı verilen bu aracı inşa etmek üzere İtalyan Thales Alenia Space ile önemli bir sözleşme imzaladı.

ESA Ay aracı için sözleşme imzaladı

Thales, Argonaut kargo iniş aracı için Ay İniş Elemanı (LDE) geliştirmek üzere ESA’dan yaklaşık 900 milyon dolarlık bir sözleşme aldı. Bu iniş aracı ESA’nın 2030’larda Ay’a yapacağı görevler için hayati önem taşıyor ve Ay yüzeyine kargo ve bilimsel araçlar taşıyacak. SA’nın Argonaut’u Avrupa’nın Ay’a bağımsız erişimini sağlayacak bir Ay kargo aracıdır.

Argonaut iniş aracı, uzun Ay geceleri ve gündüzleri de dahil olmak üzere Ay ortamının aşırı koşullarına dayanabilecektir. Ayrıca, beş yıl boyunca çalışması beklenmektedir ve bu da onu sürekli Ay keşfi için kilit bir bileşen haline getirmektedir. Argonaut uzay aracının üç ana bölümden oluşması bekleniyor: Ay iniş modülü (seyahat ve iniş için), faydalı yük ve kargo platformu (iniş aracı ile faydalı yükü birbirine bağlayan).

Thales Alenia Space, Argonaut görevi için Ay iniş modülünü inşa etmek üzere havacılık ve uzay mühendisliği şirketi OHB ile birlikte bir Avrupa konsorsiyumuna liderlik edecek. Ekip 2030 yılında Argonaut Ay’a İniş Elemanı’nı teslim ederek 2031 yılında ilk operasyonel görev olan ArgoNET’in önünü açacak.

Ekip 2030 yılında Argonaut Ay İniş Elemanı’nı teslim ederek 2031 yılında ilk operasyonel görev olan ArgoNET’in önünü açacak. Argonaut’un ilk görevinin Ay’ın güney kutbuna navigasyon, iletişim ve güç sistemleri ulaştırarak Avrupa’nın ticari Ay keşiflerinin önünü açacağı bildiriliyor.

Argonaut izole bir proje değildir. ESA tarafından Ay’da sürekli bir varlık oluşturmak için yürütülen daha büyük ve koordineli bir çabanın ayrılmaz bir parçası olarak geliştiriliyor. İniş aracı, Gateway gibi diğer ESA sistemleriyle sorunsuz çalışacak şekilde tasarlanacak. Gateway, Ay’ın yörüngesinde dönmesi planlanan bir uzay istasyonudur. Lunar Link, Ağ Geçidi ile Ay yüzeyi arasında iletişim sağlayacaktır.

Ayrıca iniş aracı, Ay’da iletişim ve navigasyon hizmetleri sağlamak üzere planlanan bir ESA projesi olan Moonlight ile entegre olacak. Bu iddialı proje, başta NASA’nın Artemis programı olmak üzere uluslararası Ay programlarına önemli bir katkıdır.

Gemiler kendi karbon salımını yakalayacak

Dünyanın tam ölçekli karbon emme sistemine sahip ilk gemisi emisyonu yüzde 70 azaltıyor. Gemideki sistem, gemiden çıkan CO2 emisyonlarının yüzde 70’ini yakalayacak ve karada kullanılmak üzere depolayacak.

Norveçli bir denizcilik şirketi olan Solvang ASA, tam ölçekli bir gemide karbon yakalama ve depolama (OCCS) sistemine sahip dünyanın ilk gemisi Clipper Eris’i hizmete sundu. Yapılan basın açıklamasında, sistemin emisyonların yüzde 70 oranında azaltılmasına yardımcı olacağı ve depolanan karbonun gıda işleme endüstrisinde yeniden kullanılmasına olanak sağlayacağı belirtildi.

Gemiler kendi karbon salmını yakalayarak çevreci hale gelecek

Gemicilik sektörü küresel ticaret için çok önemlidir, ancak fosil yakıtlarla çalışan bu sektör büyük bir karbon salınımına neden olmaktadır. Tahminlere göre gemicilik, toplam insan kaynaklı karbon emisyonlarının yüzde üçüne katkıda bulunmakta ve bu etkiyi daha temiz yakıtlar yoluyla azaltma çabalarını teşvik etmektedir.

Hidrojen potansiyel bir yakıt alternatifidir, ancak teknolojinin gerçek dünya senaryolarında kullanılabilmesi için hala olgunlaşması gerekmektedir. Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) 2050 yılına kadar operasyonlardan kaynaklanan net sıfır emisyona ulaşma kararını ancak yakın zamanda kabul etmiş olsa da, on yılı aşkın bir süredir emisyonları azaltmaya yönelik düzenlemeler uygulamaktadır.  Norveçli Solvang ASA şirketi bu çabaların ön saflarında yer almıştır. Şirket 2011 yılında, daha enerji verimli gemiler yapmak ve gaz devridaimini kullanarak zararlı emisyonları ortadan kaldırmak için bir program başlattı.

2021 yılında, bir karbon yakalama ve depolama sistemi geliştirmek için CO2 yıkayıcı üreticisi Wärtsilä ile işbirliği yaptı ve bunu 1,2 MW’lık bir sistem üzerinde test etti.  2023 yılında şirket, Norveçli teknoloji inkübatörü Enova’dan fon aldı ve MAN Energy Solutions ve araştırma enstitüsü SINTEF ile işbirliği yaparak dünyanın ilk tam ölçekli OCCS sistemini etilen taşıyıcı Clipper Eris üzerinde piyasaya sürdü. Gemi, komple bir yenileme için Singapur’daki bir kuru havuza gönderildi. Gemideki yeni OCCS teknolojisi, gelecekte uygulanacak daha katı emisyon düzenlemelerini karşılayacak şekilde donatıldı.

Clipper Eris yedi megavatlık bir ana motora sahip. OCCS sistemi, gemide depolanmak üzere sıvılaştırılacak olan karbondioksiti izole etmek için yıkayıcı ve egzoz temizleme sistemleriyle birlikte çalışacaktır. Solvang ASA CEO’su Edvin Endresen bir basın açıklamasında: “Mevcut temizleme teknolojisiyle birlikte gemide karbon yakalama, dünyanın derin deniz filosunun karbonsuzlaştırılması için önemli bir kestirme yoldur. Bu, gelecekteki gemiler için en umut verici çözümlerden biri olarak öne çıkıyor” dedi.

Drone’lar artık kaza yapmayacak!

MIT’nin çarpışmaya dayanıklı yeni teknolojisi binlerce insansız hava aracı olan MIT drone ve otomobili aynı anda kontrol edebiliyor. Yöntem, uyarlanabilir güvenlik bölgelerini hesaplayarak katı yollar olmadan gerçek zamanlı navigasyon sağlar. MIT drone kazaları, robotları, drone’ları ve sürücüsüz arabaları içeren bir kategori olan “çok etmenli sistemlerde” güvenliği yönetmenin zorluklarının altını çiziyor.

MIT drone yönetim teknolojisini iyileştirdi.

Buna karşılık MIT mühendisleri, bu sistemlerin kalabalık ortamlarda güvenli bir şekilde çalışmasını garanti eden yeni bir eğitim yöntemi geliştirdi. Ekip, küçük MIT drone’ları uçuş ortasında pozisyon değiştirme ve hareket halindeki araçlara iniş yapma gibi görevleri yerine getirmeleri için eğiterek gerçek dünyada başarılı olduklarını gösterdi. Simülasyonlarda, aynı eğitimin binlerce drone ölçeklenebileceğini ve büyük sistemlerde güvenli çalışmayı sağlayabileceğini gösterdiler.

Çok etmenli sistemlerde güvenlik için tasarım yapmak, genellikle mühendislerin her etkenin diğer tüm etmenlere göre potansiyel yollarını hesaba kattığı karmaşık, çift yönlü yol planlaması gerektirir. Bu süreç zaman alıcıdır, hesaplama açısından pahalıdır ve her zaman güvenliği garanti etmez. Örneğin MIT drone gösterilerinde, her bir drone önceden belirlenmiş bir yolu takip eder, beklenmedik potansiyel engellerden habersizdir ve adaptasyon için çok az alan bırakır. Araştırmacılar, her bir ajan için özel yol planlamasına güvenmek yerine, az sayıda ajanın güvenli bir şekilde gezinmek için eğitildiği ve herhangi bir sayıda ajana ölçeklendirilebilen bir yöntem geliştirdiler.

Bu yaklaşım katı yollara odaklanmak yerine, aracıların güvenlik sınırlarını (içinde kalmaları gereken sınırlar) sürekli olarak haritalandırmalarını sağlar. Bu sınırlar içinde kaldıkları sürece, görevlerini tamamlamak için herhangi bir yolu seçebilirler. MIT drone yöntemi, insanların sezgisel olarak çevrelerinde nasıl gezindiklerini taklit ediyor ve güvenliği korurken değişikliklere uyum sağlıyor.

MIT’de yüksek lisans öğrencisi ve çalışmanın ortak yazarı Oswin So: “Diyelim ki çok kalabalık bir alışveriş merkezindesiniz. Etrafınızda güvenli bir şekilde dolaşmak ve kimseye çarpmamak açısından yakın çevrenizdeki, örneğin sizi çevreleyen 5 metrelik alandaki insanlar dışında kimseyi önemsemezsiniz. Bizim çalışmamız da benzer bir yerel yaklaşımı benimsiyor.” diyor

Elon Musk ulusal güvenlik tehdidi mi?

0

Elon Musk liderliğindeki Hükümet Verimliliği Departmanı (DOGE), ABD Hazine Bakanlığı’nın hassas ödeme sistemlerine erişim hakkı kazandı. Bu sistemler, yıllık trilyonlarca dolarlık federal ödemeleri, Sosyal Güvenlik, Medicare ve gazilere yapılan yardımları içeriyor. Hazine Bakanı Scott Bessent, DOGE ekibine “sadece okuma” izni verdi. Bu erişim, faaliyetlerin belgelenmesi ve izlenmesi şartıyla sağlandı. Ancak, siyasi atamaların bu tür kritik sistemlerde yetki sahibi olması alışılmadık bir durum. Bu durum, güvenlik ve gizlilik endişelerini artırıyor.

Elon Musk ulusal risk oluşturabilir

Demokrat Senatör Ron Wyden, bu erişimin ulusal güvenlik riskleri oluşturabileceğini belirtti. Wyden, “Siyasi operatörlerin bu hassas sistemlere tam erişim sağlaması için iyi bir neden düşünemiyorum.” dedi. Ayrıca, bu tür bir yönetimin ABD’nin itibarını ve ekonomisini tehdit edebileceğini vurguladı.

Elon Musk ise DOGE’nin amacının hükümet verimliliğini artırmak ve maliyetleri düşürmek olduğunu savunuyor. Musk, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı bir paylaşımda, Hazine’nin ödeme onay memurlarının, bilinen dolandırıcı veya terörist gruplara bile ödemeleri onaylamaları talimatını aldıklarını iddia etti. Ancak, bu iddiayı destekleyecek ek bilgi sunmadı.

Hazine’nin ödeme sistemi, ABD ekonomisinin ana finansal damarlarından biri olarak kabul ediliyor. Bu sistemdeki herhangi bir kesinti, geniş çaplı ekonomik aksamalara yol açabilir. Eski Hazine yetkilileri, siyasi atamaların bu sistemin yönetiminde yer almasının alışılmadık olduğunu ve güvenlik ile gizlilik protokollerinin önemini vurguluyor.

DOGE’nin bu erişimi, federal hükümetin arka ofis işlevlerini kontrol etme çabalarının bir parçası olarak görülüyor. Musk, Twitter’ı satın aldığında uyguladığı maliyet azaltma stratejisini burada da uygulamayı planlıyor. Bu strateji, Personel Yönetimi Ofisi ve Genel Hizmetler İdaresi gibi ajansları da kapsıyor.

Bu gelişmeler, hükümet verimliliği ile kritik ulusal finansal sistemlerin güvenliği arasındaki denge konusunda tartışmalara yol açtı. DOGE’nin bu sistemlere erişimi, hükümetin mali işleyişini nasıl etkileyecek? Bu soruların yanıtları, önümüzdeki günlerde daha da netleşecek.

Lityum çıkarma için yeni yöntem geliştirildi!

0

ABD’li bilim insanları yüzde 75 daha az emisyonla yüzde 92 verimli elektrikli lityum çıkarma yöntemi geliştirdi. Spodümen mineraline uygulanan bir elektrik alanı, araştırmacıların lityum iyonlarını verimli bir şekilde çıkarmasını sağlayarak geleneksel yöntemlerin olumsuz etkilerini önledi. Penn State’teki araştırmacılar cevherden lityum elde etmek için elektrokimyasal bir yöntem geliştirdi. Elektrik akımı ve hidrojen peroksit kullanan bu yöntem, lityum üretiminde devrim yaratarak elektrikli araçların ve taşınabilir elektronik cihazların yaygınlaşmasına katkıda bulunabilir.

Lityum çıkarma için keşfedilen yeni yöntem ne anlama geliyor?

Penn State’de enerji mühendisliği yardımcı doçenti ve projenin baş araştırmacısı Feifei Shi: “Bunun gerçekten bir devrim olduğunu düşünüyoruz” dedi. Araştırmacılar bir basın açıklamasında “Lityum elde etmenin iki yaygın yolu var: büyük tuzlu su göllerinden ya da kaya oluşumları içine gömülü lityum cevherinden. Şu anda lityumun yüzde 70’i düşük maliyeti nedeniyle tuzlu sulardan elde ediliyor, ancak her ikisinin de önemli yan etkileri var” dedi.

Tuzlu su ekstraksiyonu, lityum tuzlarını ayırmak için büyük tuz göllerinin buharlaştırılmasını içerir. Uygun maliyetli olsa da, bu işlem zaman alıcıdır ve çevredeki ortama ciddi zarar verebilir, bitki yaşamını destekleyemeyen çorak topraklar bırakabilir. Bu arada, cevher liçi kaya oluşumlarından lityumu çıkarmak için güçlü asitler ve yüksek sıcaklıklar kullanır. Ancak, aşırı ısı önemli miktarda enerji tüketimini gerektiriyor.

Shi, “Öncelikle, her gün bu ısıya dayanmak için gereken ağır hizmet altyapısını düşünün; bu maliyetli ve işçiler için potansiyel bir tehlike. İkinci olarak, sadece lityum üretmek için çevremizden ödün veremeyiz.Elektrikli araçlar üretmenin daha sürdürülebilir bir yolunun olması, bir çarpan görevi görebilir ve net sıfır emisyona ulaşmamıza yardımcı olabilir” dedi.

Araştırmacılar, spodümen mineraline elektriksel bir alan uygulayarak, geleneksel yöntemlerle ilişkili olumsuz etkiler olmaksızın lityum iyonlarını verimli bir şekilde çıkarabildiler. Araştırmacılar, geleneksel yöntemlerle karşılaştırılabilir yüzde 92,2’lik bir ekstraksiyon verimliliği elde ederken, işlem süresini önemli ölçüde azalttı ve ek saflaştırma adımlarına olan ihtiyacı ortadan kaldırdı.

İyonik rüzgar teknolojisi soğutma verimliliği sağlayacak

0

İyonik rüzgar teknolojisi ile veri merkezinin soğutma enerjisi tüketiminde yüzde 60 azalma meydana gelecek. Start-up, soğutma enerjisi tüketimini yüzde 60’a kadar azaltabilecek bir teknoloji olan İyonik Rüzgar Amplifikatörünü geliştirdi.

İyonik rüzgar teknolojisi nasıl çalışıyor?

Veri merkezleri çok fazla enerjiye ihtiyaç duyuyor ve bu enerjinin büyük bir kısmı mikroişlemcileri soğutmak için kullanılıyor. Ionic Wind Technologies adlı İsviçreli bir girişim, çok fazla güç kullanan makineleri soğutmak için yeni bir teknoloji yarattı ve bunun şu anda sahip olduğumuzdan daha verimli olduğunu söylüyorlar. Girişim, soğutma enerjisi tüketimini yüzde 60’a kadar azaltabilecek bir teknoloji olan Ionic Wind Amplifier’ı geliştirdi.

Start-up kurucusu Donato Rubinetti: “Havayı doğrudan elektrikle şarj ederek hızlandırıyoruz. Elektrik akımı doğrudan hava akımına dönüştürüldüğünden, motor, rotor veya fan kanadı aracılığıyla enerji tüketen ve gürültülü ara adımlar ortadan kalkıyor” diyor.

İyonik rüzgar teknolojisi hava akımı yaratmak için elektrostatik alanlar kullanır. Ancak şimdiye kadar, hava akışının düşük hızı yaygın kullanımını sınırlıyordu. Ionic Wind Technologies patentli bir amplifikatör ile bu zorluğun üstesinden geldi. Amplifikatörün temel bileşeni, iyonik rüzgarı önceki tel tabanlı sistemlerden çok daha verimli bir şekilde üretmek için özel olarak tasarlanmış iğne elektrotları.

Hava akımı amplifikatörünün iyonik rüzgarı, yeni elektrotlar ve akış için optimize edilmiş muhafaza sayesinde hızlandırılmıştır. Coandă etkisinden yararlanan benzersiz gövde tasarımı, hava akışını daha da güçlendirir.

Rubinetti: “Bu iki yenilik bir araya geldiğinde ileriye doğru büyük bir adım oluşturuyor ve önemli ölçüde daha iyi performansla tamamen yeni uygulama alanları açan İyonik Rüzgar Amplifikatörünü oluşturmak için birleşiyor” dedi. Şirket tarafından geliştirilen özel tasarım iğne uçları, daha az enerjiyle iki kat daha fazla hava akış hızı elde ediyor.  Hava akımı amplifikatörü için ilk tasarımlarda simülasyonlarda teller kullanılıyordu. Ancak tellerin gerçek dünya testlerinde simülasyonlarda öngörülenden farklı performans göstermesi, ekibin iğne uçlarına geçmesine yol açtı.

Ekip, performansı en üst düzeye çıkarmak için iğne uçlarının her yönü, hatta ucundaki mikroskobik eğri üzerinde çalıştı. Bu elektrotlar, hava akışını yönlendiren ve güçlendiren güçlü, asimetrik bir elektrik alanı yaratıyor. Sivri uçları aynı zamanda geleneksel tel elektrotlara göre daha kompakt bir muhafaza sağlıyor.

Xiaomi 15 Ultra’nın fotoğrafçılık kiti ortaya çıktı!

0

Xiaomi’nin merakla beklenen yeni amiral gemisi modeli 15 Ultra, fotoğrafçılık yetenekleriyle dikkat çekmeye devam ediyor. Son sızıntılar, cihazın fotoğrafçılık kitinin de önemli bir rol oynayacağını ortaya koyuyor. Xiaomi 15 Ultra, FCC sertifikasyon sürecinden geçti ve Çin’deki 3C sertifikasında fotoğrafçılık kitinin de yer aldığı bildirildi. Bu kit, önceki modeldeki özellikleri barındırırken, yeni eklemeler ve yenilikler olup olmayacağı henüz netleşmiş değil.

Xiaomi 15 Ultra’nın fotoğrafçılık kiti gündem oldu

Geçtiğimiz yıl piyasaya sürülen modelde bir kamera tutacağı, lens adaptör halkaları, lens kapağı ve askı kayışı gibi unsurlar bulunuyordu. Bu yılki modelde ek özelliklerin olup olmayacağı ise merak konusu.

Xiaomi 14 k

Xiaomi 15 Ultra’nın teknik özellikleri de oldukça iddialı. Cihaz, Qualcomm Snapdragon 8 Elite işlemcisinden güç alacak ve 16 GB RAM ile 512 GB depolama alanı sunacak. 6.7 inç LTPO OLED ekranı, 120 Hz yenileme hızıyla kullanıcıya yüksek performans sunacak. Kamera tarafında ise, 50 MP çözünürlüğünde bir ana sensör, 50 MP ultra geniş açılı lens, 50 MP 3x telefoto lens ve 200 MP periskop telefoto lens ile donatılacak. Bu periskop lens, makro çekim özellikleri ve 4.3x optik zoom sunacak. Xiaomi’nin, bu kamera sistemiyle profesyonel düzeyde fotoğrafçılık deneyimi vaat ettiği görülüyor.

Pil kapasitesi olarak ise 6.000 mAh batarya, 90W kablolu ve 80W kablosuz şarj desteği sunacak. Ayrıca ekran altı ultrasonik parmak izi sensörü ve çift uydu bağlantısı gibi premium özelliklere sahip olacak. Xiaomi 15 Ultra’nın küresel pazarda Mart 2025’te satışa sunulması bekleniyor. Xiaomi, bu güçlü özellikleriyle amiral gemisi modelini piyasaya sürdüğünde, akıllı telefon dünyasında büyük bir yankı uyandırması muhtemel görünüyor.