Spotify’dan tarihi rekor: 2024’te 10 milyar dolar ödeme yaptı!

0

Dünyanın en büyük müzik streaming platformlarından biri olan Spotify, yıllık streaming gelir raporunu yayımladı. Loud & Clear adıyla duyurulan rapor, sanatçılara yapılan telif ödemeleriyle ilgili çarpıcı veriler içeriyor. Şirket, 2024 yılı boyunca müzik endüstrisine 10 milyar dolardan fazla ödeme yaptığını açıkladı. Bu rakam, müzik sektöründe bugüne kadar tek bir yıl içinde ödenen en yüksek miktar oldu.

Spotify’ın sunduğu verilere göre, 2024 yılında platformdan 1 milyon doların üzerinde telif geliri elde eden sanatçı sayısı neredeyse 1.500’e ulaştı. Bu sanatçıların büyük bir kısmı, küresel çapta popüler hale gelmiş isimler olmasa da sadık dinleyici kitleleri sayesinde milyon dolarları buldu. Üstelik Spotify yalnızca büyük sanatçılara değil, bağımsız müzisyenlere de büyük bir gelir kapısı sundu. Bağımsız sanatçılar ve plak şirketleri 2024 yılında platformdan toplamda 5 milyar doları aşkın gelir elde etti.

Müzik Artık Daha Küresel

Loud & Clear raporu, müziğin küresel ölçekte nasıl büyüdüğünü de gözler önüne serdi. Spotify’da en az 1.000 dolar kazanan sanatçıların yarısından fazlası gelirlerini ağırlıklı olarak başka ülkelerden sağladı. 100.000 dolar üzerinde kazanan sanatçıların yüzde 80’i ise en az bir yabancı sanatçıyla iş birliği yaparak uluslararası arenada kendine yer buldu.

Spotify’ın verilerine göre, en az 1 milyon dolar kazanan sanatçılar 17 farklı dilde kayıt yaptı. Bu sayı, 2017’ye kıyasla iki katına çıktı. 100.000 dolar üzeri gelir elde eden sanatçılar ise 50’den fazla farklı dilde müzik üreterek müziğin küresel erişiminin arttığını gösterdi.

Bağımsız Sanatçıların Yükselişi

2024 yılında bağımsız sanatçılar ve plak şirketleri, yıllık telif hakkı ödemelerinin yaklaşık yarısını oluşturdu. Spotify, dünya çapındaki kayıtlı müzik streaming gelirlerinin üçte birini sağlarken, bağımsız sanatçılar için bu oran yüzde 50’yi aştı. Bu durum, bağımsız müzisyenlerin müzikte sürdürülebilir kariyerler inşa etme şansının arttığını ortaya koyuyor.

Streaming Çağı Müzik Endüstrisini Değiştiriyor

Spotify’ın 2014’te müzik sektörüne yaptığı ödeme sadece 1 milyar dolardı. 2024 itibarıyla bu rakam 10 milyar doları aştı ve platform, müzik endüstrisinin en büyük gelir kaynaklarından biri haline geldi. 2014 yılında en çok dinlenen sanatçı 5 milyon dolar kazanırken, 2024 yılında 200’den fazla sanatçı bu eşiği aştı. Ayrıca, 100.000’inci sıradaki sanatçının kazancı 600 dolardan 6.000 dolara yükseldi.

Spotify’dan Şarkı Yazarlarına Rekor Ödeme

Spotify, son iki yılda şarkı yazarlarına ve yayın hakları sahiplerine yaklaşık 4,5 milyar dolar ödedi. 2024 yılı, bu alandaki telif ödemeleri açısından rekor kırdı. Yayıncılar, meslek birlikleri ve telif hakları kuruluşları aracılığıyla yapılan bu ödemeler, streaming servislerinin müzik endüstrisine katkısını gözler önüne serdi.

Spotify’ın sunduğu veriler, müzik sektörünün streaming çağında nasıl büyüdüğünü ve sanatçılar için nasıl yeni fırsatlar yarattığını ortaya koyuyor. Platform, gelecekte de müziğe değer katmaya devam edeceğini vurguluyor.

Elektrikli araç filosu uzaktan kontrol edilecek

0

Detroit, uzaktan kumandalı araç filosundan faydalanacak bir sonraki şehir olabilir. Bu, Corktown semtinde uzaktan kumandalı araç paylaşım pilot uygulamasını başlatan Sway Mobility ve Mapless AI’nın hedefi haline geldi.

Elektrikli araç filosu uzaktan monitörler aracılığıyla kullanılacak

Program, araçların geleneksel kontrolleri kullanan ancak hücresel teknolojiyle bağlanan, kilometrelerce uzaktaki insan operatörler tarafından “sürüldüğü” Alman şirketi Vay’in Las Vegas’taki operasyonuyla aynı prensipleri izleyecek. Bu örnekte, Mapless AI sürücüleri Detroit’e yaklaşık 300 mil uzaklıktaki Pittsburgh, Pensilvanya’daki bir merkezde bulunuyor. Birkaç video monitörünün önünde bir masada oturuyorlar, direksiyon simidi ve hızlanma ve frenlemeyi kontrol eden pedallarla kullanım sağlıyorlar. Kontrol ettikleri araç, elektrikli Kia Niro, 360 derece görüş ve tavana monte edilmiş bir lidar sağlamak için dört kamera ile donatılmış.

Mapless AI’ya göre, tescilli teknolojisi araç ile insan kontrolcüsü arasında “optimize edilmiş, düşük gecikmeli bağlantı” sağlarken, “arıza durumunda çalışmayan, patent bekleyen bir güvenlik sistemi” aracı her zaman koruyor ve “ağ bağlantısından bağımsız olarak çalışıyor.” Özünde, bunun anlamı, herhangi bir ağ kesintisi olması durumunda aracın herhangi bir tehlike altında olmayacağı ve gerektiğinde güvenli bir şekilde durdurulabileceğidir.

Michigan Geleceğin Mobilitesi ve Elektrifikasyonu Ofisi, Detroit Ulaşım İnovasyon Bölgesi ve NextEnergy tarafından desteklenen projenin amacı açık: Elektrikli araçları araç paylaşımı için teleoperasyon kullanarak konuşlandırarak araç sahipliği azaltılabilir, bu da daha az sıkışıklık ve daha düşük emisyon anlamına gelir.

Program, bir arabaya erişimi olmayan kişilerin talebini, bir uygulama aracılığıyla uzaktan kumandalı sürücüsüz bir araba sipariş etmelerine olanak tanıyarak karşılayacak ve bu araba artık ihtiyaç duyulmadığında teleoperatör tarafından sürülebilecek.

Pilot ayrıca gelecekte benzer çabaları bilgilendirmek için kullanılacak verileri toplayacak ve içgörüler üretecek. Başlangıçta ölçeğin sınırlı olduğu kabul edilse de, başlangıçta Corktown’da birkaç mil karelik küçük bir test alanına bir Niro konuşlandırılacak ve yaklaşık 4.000 kişilik bir sakin havuzuna erişilebilir olacak, umut altı ay içinde kiralanabilecek büyük bir araç filosu ve Detroit’te çok daha geniş bir alanda birden fazla şarj istasyonu olacak.

Akbank, AkTech teknoloji şirketini kurdu!

0

Akbank, dijital dönüşümde çığır açacak yeni teknoloji şirketi AkTech Yazılım Teknolojileri A.Ş.’yi kurdu. Şirket, yenilikçi çözümleriyle hem Akbank iştiraklerine hem de teknoloji dünyasına katkı sunacak. Türkiye’nin teknoloji ihracatını artırmayı hedefleyen AkTech, aynı zamanda istihdama da destek sağlayacak.

AkTech, Akbank’ın iştiraklerine özel geliştirilecek bütünleşik dijital çözümlerle iş süreçlerini hızlandıracak. Bankanın teknolojik altyapısını güçlendiren bu yeni oluşum, inovatif yazılımlar ve Ar-Ge yatırımlarıyla sektörde fark yaratacak. AkTech, sadece Akbank için değil, Türkiye’nin teknoloji ekosistemine yön veren bir oyuncu olmayı amaçlıyor.

AkTech Dijital Dönüşüme Liderlik Edecek

Akbank Teknoloji Genel Müdür Yardımcısı ve AkTech Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Gökçay

Akbank Teknoloji Genel Müdür Yardımcısı ve AkTech Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Gökçay, yeni şirketin stratejik önemine dikkat çekti. Gökçay, “AkTech, yalnızca Akbank iştiraklerine hizmet vermekle kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin teknoloji ekosistemine değer katan bir inovasyon merkezi olacak. Dinamizmi ve Ar-Ge odaklı yaklaşımıyla sektörde fark yaratacağız. Akbank Teknoloji’nin sahip olduğu bilgi birikimi ve donanım, AkTech’in finansal teknoloji ve hizmetler pazarında güçlü bir marka haline gelmesini destekleyecek” dedi.

AkTech, öncelikli olarak iştiraklerinin teknoloji altyapılarına yatırım yaparak dijital dönüşümlerini hızlandıracak. Şirket, mühendislik ekibiyle birlikte ileri analitik çözümler, yapay zeka uygulamaları ve hizmet yönetimi standartlarını entegre ederek güçlü bir teknoloji ekosistemi oluşturacak.

Küresel Pazarda Türkiye’yi Temsil Edecek

AkTech Genel Müdürü Özgür Bilgin, şirketin küresel vizyonunu paylaştı. Bilgin, “Akbank’ın sağlam finans ve teknoloji temelleri üzerine kurulan AkTech, yüksek dinamizmle faaliyetlerine başladı. Dijitalleşme ve finansal teknolojiler hızla evrilirken, en yeni yazılım teknolojileri, Ar-Ge yatırımları ve inovatif iş modelleriyle sektöre yön vermeyi hedefliyoruz” ifadelerini kullandı. “Önce iştiraklerimizin altyapılarını güçlendirerek müşterilere sundukları değeri artıracağız. Ardından AkTech’i global pazarda rekabet eden, stratejik teknoloji dikeylerinde inovatif çözümler geliştiren bir oyuncu haline getireceğiz” diye konuştu.

Şirketin en büyük gücünün yetkin insan kaynağı ve inovasyon tutkusu olduğunu belirten Bilgin, genç ve dinamik bir mühendis ekibiyle geleceğin dijital çözümlerini üretmeye odaklandıklarını dile getirdi. AkTech, teknoloji üreten, ihraç eden ve küresel ölçekte değer yaratan bir inovasyon merkezi olma hedefiyle çalışmalarına başladı.

AkTech Teknoloji Ekosistemini Güçlendirecek

Akbank iştiraklerinin teknoloji ekipleri, AkTech çatısı altında birleşerek daha etkin çözümler geliştirecek. Şirket, modern mimari yaklaşımlar, yapay zeka ve ileri analitik çözümleriyle teknoloji süreçlerini hızlandıracak. Bu yapı sayesinde, Akbank Teknoloji’nin geliştirdiği yenilikçi mühendislik ve hizmet yönetimi standartları, iştiraklere büyük bir hız ve sinerjiyle entegre edilecek.

Meta kendi yapay zeka çipini geliştiriyor!

Facebook, Instagram ve WhatsApp’ın sahibi Meta, yapay zeka (YZ) alanında önemli bir adım attı. Şirket, kendi geliştirdiği ilk YZ eğitim çipini test etmeye başladı. Bu hamle, Meta’nın Nvidia gibi harici tedarikçilere olan bağımlılığını azaltma ve maliyetlerini düşürme stratejisinin bir parçası. ​

Yapay Zeka Eğitiminde Özel Hızlandırıcı Dönemi

Meta’nın yeni çipi, yalnızca YZ ile ilgili görevleri yerine getiren özel bir hızlandırıcı olarak tasarlandı. Bu tasarım, genel amaçlı grafik işlemcilere (GPU) kıyasla daha yüksek enerji verimliliği sağlıyor. Şirket, bu çipin üretimi için Tayvan merkezli çip üreticisi TSMC ile iş birliği yapıyor.  

Maliyetleri Düşürme ve Bağımsızlık Hedefi

Meta yapay zeka çipi sayesinde YZ altyapısına yaptığı büyük yatırımlardan kaynaklanan maliyetleri azaltmayı planlıyor. Şirket, 2025 yılı için toplam giderlerini 114 milyar ile 119 milyar dolar arasında öngörüyor. Bu miktarın 65 milyar doları, büyük ölçüde YZ altyapısına yapılan harcamalardan kaynaklanıyor.  

Gelecek Planları ve Uygulama Alanları

Meta'nın yeni çipi,

Meta, çipin testlerinin başarılı olması durumunda, geniş çaplı üretime geçmeyi planlıyor. Şirket, bu çipleri öncelikle Facebook ve Instagram’daki içerik önerilerini belirleyen sistemlerde kullanmayı hedefliyor. Gelecekte ise Meta AI gibi üretken YZ ürünlerinin eğitiminde bu çiplerden yararlanmayı planlıyor. Şirket yöneticileri, 2026 yılı itibarıyla kendi YZ eğitim çiplerini kullanmaya başlamayı planlıyor. ​

YZ Çip Pazarında Rekabet Kızışıyor

Meta’nın bu hamlesi, YZ çip pazarındaki rekabeti de artırıyor. Şirket, Nvidia gibi dev tedarikçilere olan bağımlılığını azaltarak, kendi özel silikonlarını üretmeyi hedefliyor. Bu strateji, Meta’nın YZ alanındaki rekabet gücünü artırırken, maliyetlerini de düşürmesine yardımcı olacak.

Meta’nın kendi YZ eğitim çipini geliştirmesi ve test etmeye başlaması, şirketin YZ alanındaki kararlılığını ve yenilikçi yaklaşımını gösteriyor. Bu adım, hem şirketin maliyetlerini düşürmesine hem de YZ teknolojilerinde daha bağımsız ve güçlü bir konuma gelmesine katkı sağlayacak. Gelecekte, Meta’nın bu çipleri geniş çapta kullanması, YZ uygulamalarının verimliliğini ve performansını artıracak.

LastPass Saldırısı: 150 Milyon Dolarlık Kripto Vurgunu Ortaya Çıktı​

2022 yılında gerçekleşen LastPass güvenlik ihlali, siber güvenlik dünyasında büyük yankı uyandırmıştı. Son gelişmelere göre, federal ajanlar bu ihlalin 150 milyon dolarlık kripto para hırsızlığıyla doğrudan bağlantılı olduğunu belirledi. Bu durum, dijital güvenliğin ne denli kritik olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.​

Mart 2025’te, Kuzey Kaliforniya’da federal savcılar, 30 Ocak 2024’te gerçekleşen 150 milyon dolarlık kripto para soygunuyla ilgili yaklaşık 24 milyon dolar değerinde kripto paranın ele geçirildiğini duyurdu. Blockchain güvenlik araştırmacısı ZachXBT’ye göre, bu soygun Ripple’ın kurucu ortağı Chris Larsen’i hedef aldı. ​

LastPass hesaplarında saklanan kripto para erişim bilgileri hedef alındı. ​

Araştırmalar, saldırganların LastPass’ten çaldıkları ana parolaları kırarak, kurbanların kripto para cüzdanlarına erişim sağladığını ortaya koydu. Bu yöntemle, yüksek meblağlı kripto para soygunları gerçekleştirdiler. Güvenlik araştırmacıları Nick Bax ve Taylor Monahan, bu tür soygunların genellikle e-posta veya mobil telefon hesaplarının ele geçirilmesi gibi geleneksel yöntemlerle yapılmadığını belirtti. Bunun yerine, kurbanların LastPass hesaplarında sakladıkları kripto para erişim bilgileri hedef alındı. ​

LastPass, 2022’deki ihlalin ardından güvenlik önlemlerini artırdığını ve etkilenen müşterilerine destek sağladığını belirtti. Şirket, kullanıcıların güçlü ve benzersiz ana parolalar kullanmalarını ve iki faktörlü kimlik doğrulama gibi ek güvenlik önlemlerini etkinleştirmelerini öneriyor. Ayrıca, kullanıcıların güvenlik ihlallerine karşı uyanık olmaları ve şüpheli faaliyetleri derhal bildirmeleri gerektiğini vurguluyor.​

Bu olay, dijital dünyada güvenliğin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor. Kullanıcıların, çevrimiçi hesaplarını korumak için güçlü parolalar kullanmaları, düzenli olarak parolalarını güncellemeleri ve mümkünse iki faktörlü kimlik doğrulama gibi ek güvenlik önlemlerini kullanmaları hayati önem taşıyor. Ayrıca, güvenilir ve güncel yazılımlar kullanmak, potansiyel güvenlik açıklarını minimize etmek için kritik bir adım.​

Sonuç olarak, 2022’deki LastPass ihlali ve ardından gelen 150 milyon dolarlık kripto para hırsızlığı, siber güvenliğin bireyler ve kurumlar için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Dijital dünyada güvenliği sağlamak için proaktif önlemler almak ve sürekli olarak güvenlik farkındalığını artırmak, gelecekte benzer olayların önlenmesine yardımcı olacaktır.

İspanya, yapay zeka ürünü içerikleri etiketlemeyen şirketleri cezalandıracak!

Bu adım, özellikle deepfake olarak bilinen, yapay zeka tarafından üretilmiş sahte görsellerin ve videoların kullanımını engellemeyi amaçlıyor.

İspanya Dijital Dönüşüm Bakanı Oscar Lopez, yeni tasarının Avrupa Birliği’nin Yapay Zeka Yasası’ndan ilham aldığını ve yüksek riskli yapay zeka sistemleri için katı şeffaflık kuralları getirdiğini belirtti. Lopez, AI’nın hayatımızı iyileştirmek için güçlü bir araç olabileceği gibi, yanlış bilgilendirme yaymak ve demokrasiyi tehdit etmek için de kullanılabileceğini vurguladı.

Tasarı, AI tarafından üretilen içeriklerin etiketlenmemesini “ciddi bir ihlal” olarak tanımlıyor ve şirketlere 35 milyon euroya veya küresel yıllık cirolarının %7’sine kadar para cezası verilmesini öngörüyor. Tasarının yürürlüğe girmesi için İspanya Parlamentosu’nun alt kanadında onaylanması gerekiyor.

Manipülatif yapay zeka kullanımına yasak geliyor

Yeni yasa tasarısı, yalnızca deepfake içeriklerini değil, aynı zamanda insanları bilinçaltı tekniklerle manipüle eden AI uygulamalarını da yasaklıyor. Buna, bağımlıları kumar oynamaya teşvik eden chatbotlar veya çocukları tehlikeli meydan okumalara yönlendiren oyuncaklar gibi örnekler verildi.

Yapay zeka girişimi Krutrim

Ayrıca, AI’nın biyometrik veriler kullanarak insanları derecelendirmesi ve kişisel özelliklerine göre sosyal haklar veya finansal fırsatlar sunması da yasaklanıyor. Ancak kamu güvenliği söz konusu olduğunda, yetkililere halka açık alanlarda gerçek zamanlı biyometrik gözetim yapma hakkı tanınıyor.

Yeni düzenlemelerin uygulanmasını yeni kurulan İspanya Yapay Zeka Denetim Ajansı (AESIA) yürütecek. Ancak kişisel veri gizliliği, suç soruşturmaları, seçimler, kredi derecelendirme, sigorta veya sermaye piyasaları gibi belirli alanlardaki denetimler ilgili düzenleyici kurumlar tarafından yapılacak.

Bu adımla İspanya, Avrupa Birliği içinde AI düzenlemelerini en hızlı uygulayan ülkelerden biri olmayı hedefliyor.

Microsoft, Remote Desktop uygulamasını desteklemeyi bırakıyor!

Windows 365, Azure Virtual Desktop veya Microsoft Dev Box gibi hizmetlere bağlanmak için bu uygulamayı kullananların, artık Windows uygulamasına geçiş yapmaları gerekecek.

Microsoft’un Eylül 2024’te kullanıma sunduğu yeni Windows uygulaması, çoklu monitör desteği, dinamik ekran çözünürlükleri ve bulut tabanlı PC’lere ve sanal masaüstlerine daha kolay erişim gibi yeni özellikler sunuyor. Microsoft, 27 Mayıs 2025’ten sonra Microsoft Store’daki Remote Desktop uygulamasının bu hizmetlere bağlanmasını engelleyeceğini duyurdu.

Ancak, bu değişiklik Windows’un içinde yüklü olarak gelen Remote Desktop Connection uygulamasını etkilemeyecek. Microsoft, bu uygulamanın Windows 11’de çalışmaya devam edeceğini ve Remote Desktop Protocol (RDP) desteği Windows uygulamasına eklenene kadar cihazlara bağlanmak için kullanılabileceğini belirtti.

Microsoft’un kişisel hesaplar için gelecek planları

Microsoft’un yeni uygulaması şu an yalnızca kurumsal ve eğitim hesaplarıyla çalışıyor. Ancak RDP desteği eklendiğinde, bireysel kullanıcıların da bu uygulamayı kullanabilmesi mümkün hale gelebilir.

Şirket, uzun vadede Windows’un tamamen buluta taşınmasını ve yapay zeka destekli hizmetlerle kullanıcı deneyimini geliştirmeyi hedefliyor.

Microsoft’un bu hamlesi, Windows’un bulut tabanlı bir ekosisteme dönüşme sürecinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Uzmanlar, yeni Windows uygulamasının daha güvenli ve verimli bir uzaktan erişim deneyimi sunacağını belirtiyor.

Ancak bireysel kullanıcıların hala Remote Desktop Connection uygulamasına bağımlı olması, Microsoft’un RDP desteğini ne zaman genişleteceği konusunda soru işaretleri yaratıyor. Şirketin bu konuda yeni duyurular yapması bekleniyor.

TikTok, ebeveynlere kontrol yetkisi veriyor!

Aile Eşlemesi kapsamında getirilen bu yenilikler sayesinde ebeveynler, çocuklarının takip ettiği ve onları takip eden hesapları görebilecek, engellenen kişileri inceleyebilecek ve belirli saatlerde TikTok’a erişimi kısıtlayabilecek.

Bu adımla birlikte, platformun genç kullanıcıların dijital güvenliğini artırmayı ve ailelerin sosyal medya kullanımı konusunda daha fazla söz sahibi olmasını amaçladığı belirtiliyor.

Özellikle Zaman Kısıtlama özelliği, ebeveynlere TikTok kullanımını belirli zaman dilimlerinde engelleme imkânı sunuyor. Bu sayede aileler, çocuklarının okul saatlerinde, gece veya özel günlerde uygulamaya erişimini kontrol edebilecek. Genç kullanıcılar ek süre talep edebilse de nihai karar ebeveynlerde olacak.

TikTok’un duyurduğu bir diğer yenilik ise Gece Modu. 16 yaş altı kullanıcılar saat 22.00’den sonra uygulamayı açtıklarında, ekranlarında sakinleştirici müzik eşliğinde bir bildirim görecek. Bu bildirim, gençleri telefonlarını bırakıp dinlenmeye teşvik edecek. Eğer kullanıcı mesajı kapatırsa, kısa bir süre sonra tekrar bir hatırlatma ekranı karşılarına çıkacak. TikTok, önümüzdeki haftalarda bu özelliğe meditasyon egzersizleri gibi yeni araçlar eklemeyi de planlıyor.

Bu güncellemeler, TikTok’un son yıllarda genç kullanıcılar üzerindeki etkisi nedeniyle karşılaştığı eleştirilere yanıt olarak geliştirildi. Sosyal medya platformları, özellikle gençlerin ruh sağlığına olumsuz etkileri nedeniyle düzenleyiciler ve yasa yapıcılar tarafından yakından inceleniyor.

TikTok’un ABD’deki geleceği de belirsizliğini koruyor. Eski Başkan Donald Trump, Ocak ayında TikTok yasağı için verilen süreyi 75 gün uzattı ve platformun ülkede faaliyet göstermeye devam edip etmeyeceği hâlâ netlik kazanmış değil.

Güvenlik önlemlerinin artırılması, hem ebeveynlerin endişelerini gidermeye hem de yasal düzenleyicilerin taleplerine yanıt vermeye yönelik bir strateji olarak görülüyor. TikTok, bu adımlarla genç kullanıcılarının daha bilinçli ve güvenli bir dijital deneyim yaşamasını hedefliyor.

BT departmanları İK departmanlarının görevlerini üstleniyor

0

Agentic AI’lar çoğaldıkça, bilgi teknolojisi departmanları, İK’nın insan sermayesi yönetimindeki rolüne paralel olarak yapay zeka destekli asistanları edinen, işe alan ve yönlendiren sanal “insan kaynakları” departmanları haline gelecek. Bu, BT departmanları İK rolleriyle daha fazla benzeşeceği anlamına geliyor.  Bunlar, Deloitte’un yakın zamanda Mobil Dünya Kongresi’nde ev sahipliği yaptığı ve işletmelerde AI ajanlarının ortaya çıkan rolünü inceleyen bir panelden elde edilen içgörüler. Panelistler, ajan mimarisinin mikro hizmet mimarilerinin ortaya çıkışına benzediğini ve monolitik uygulamaları esnek, bağımsız, küçük parçalara böldüğünü söyledi.

BT departmanları İK departmanları gibi hareket ediyor

HPE’de GreenLake ürün yönetimi başkan yardımcısı Bryan Thompson: “Agentic AI, sorunları parçalama ve çözme yolundaki bir sonraki adımdır” dedi. Agentic AI, kurumsal iş akışlarının bir araya getirilmesini sağlıyor. Nvidia’da telekomünikasyon çözüm mimarisi küresel başkanı Fred Devoir kabul etti. Devoir: “Bileşenleri alıp RESTful bir mimariye yerleştiriyoruz. Nvidia, bunları mikroservislerimizle optimize edebildi ve ardından bu mikroservisleri çok hızlı bir değere ulaşma süresi veya ilk sonuçlara ulaşma süresi sağlamak için planlara dönüştürdü” ifadelerini kullandı.

Elbette bu, geleneksel mikro hizmet mimarilerinin üretebileceğinden çok daha öte yetenekler getiriyor. Deloitte’un AI ürünleri, yenilikleri ve yeni işlerden sorumlu başkanı Abdi Goodarzi: “Şimdiye kadar, bağımsız olarak fikir üretebilen veya yürütebilen bir teknolojimiz hiç olmadı. Sadece bu ifadeyi ve daha önce uğraştığınız herhangi bir yazılım paketi çözümünü düşünün. Hiçbiri bunların hiçbirini bağımsız olarak yürütemezdi. AI’nın gücü gerçekten budur” diyor.

Temsilci AI hizmetleri, insanların birçok zorlu görevini üstleniyor. Devoir: “İnsan sermayesi yönetimi ve temsilci AI sermayesi yönetimi aynı şeydir, değil mi? Ancak fark, insanlar için bir İK yerine, artık tüm bu temsilciler için İK görevi gören bir BT departmanınız olması” dedi. BT departmanı ayrıca “AI temsilcilerini belirli görevleri yapmaları ve insan iş akışlarıyla etkileşime girmeleri için düzenleme, koruma, eğitme ve ince ayar yapma” rollerini üstleniyor. Bu küçük bir başarı değildir. Bunun için çok fazla çaba sarf edilir. Sonuç olarak, BT departmanları İK süreçlerini içeren roller üstlenmektedir.

LEGO sürdürülebilirlik için önemli bir adım atıyor

Çocukların en sevdiği LEGO araçları daha yeşil bir yükseltme ile karşımıza çıkıyor. LEGO Group, sürdürülebilirlik yolculuklarında önemli bir adım duyurdu: %30’dan fazla geri dönüştürülmüş malzemeyle üretilen yeni lastikler.

LEGO sürdürülebilirlik hedeflerine emin adımlarla ilerliyor

LEGO, olumsuz çevresel etkilere yol açacak atık ürünleri alıp, ikonik oyuncaklarında onlara yeni bir hayat veriyor. Bu malzemeler balık ağları, ipler ve geri dönüştürülmüş motor yağı artık sürdürülebilir bir şekilde kullanılıyor. LEGO bu atılmış malzemeleri alıyor, işliyor ve bunları rSEBS (geri dönüştürülmüş stiren-etilen-bütilen-stiren) adı verilen yeni ve dayanıklı bir malzemeye dönüştürüyor.

Şirketin duyurusuna göre LEGO, sürdürülebilir şekilde üretilen yeni lastiklerini mevcut setlere entegre etmeye başladı.  Geri dönüştürülmüş kauçuk malzemesi lastiğin görünümünü veya hissini değiştirmiyor. 2025’in sonuna kadar bu lastiklerin yaklaşık 120 farklı LEGO setine dahil edilmesi öngörülüyor.

Şirketin Sürdürülebilirlik Sorumlusu Annette Stube: “Bu, LEGO ürünlerini daha sürdürülebilir hale getirme ve bakir fosil yakıtlara olan bağımlılığımızı azaltma hedefimizde heyecan verici bir adım. Geçtiğimiz beş yıl boyunca, kalite, güvenlik ve dayanıklılık konusundaki yüksek standartlarımızı karşıladığından emin olmak için bu yeni geri dönüştürülmüş malzemeyi geliştirmeye ve test etmeye önemli miktarda zaman harcadık” dedi.

Stube, “Lastikler, ürünlerimizi daha sürdürülebilir hale getirmek için üzerinde çalıştığımız birçok seçenekten sadece biri ve bu kadar yenilikçi bir şeyin setlerimize dahil edildiğini görmek cesaret verici” diye ekledi. LEGO, 2032 yılına kadar tüm ürün gamını daha fazla yenilenebilir ve geri dönüştürülmüş malzeme kullanarak üretmeyi hedefliyor.

Lego’nun dünyanın en büyük lastik üreticisi olduğunu öğrenince şaşıracaksınız. Bir oyuncak şirketi olmasına rağmen, yılda 300 milyondan fazla birim ürettiği bildiriliyor. Küçük motosiklet lastiklerinden büyük arazi lastiklerine kadar 65’ten fazla lastik ebadı ve stilini kapsayan geniş bir yelpaze sunuyorlar. Sentetik kauçuk üretimi, çevre kirliliğine yol açabilen enerji yoğun bir işlemdir. Ve LEGO ürünleri sonunda çöplüklerde son bulur. LEGO’nun yeni lastik malzemesi iki önemli hedefe ulaşıyor: atıkları azaltıyor ve şirketin yeni fosil yakıt bazlı malzemelere olan bağımlılığını azaltıyor.

Yerçekimi pili Çin’de kullanıma geçti

0

Yenilenebilir enerjiye doğru küresel geçiş hızlanırken, güneş ve rüzgar gibi aralıklı kaynaklar tarafından üretilen elektriğin depolanması daha acil hale geliyor. Güneş battığında veya rüzgar dindiğinde elektrik üretimi genellikle düşer. Aynı zamanda, talep beklenmedik bir şekilde artabilir ve halihazırda elektrikli bir geleceğin stresleriyle boğuşan elektrik şebekelerine yük bindirebilir.

Doğadaki en basit kuvvetlerden biri olan yerçekimini kullanarak büyük miktarda enerji depolayan bir teknoloji olan yerçekimi pillerine girin. Şu anda dünya çapında çeşitli biçimlerde denenmekte olan bu yaklaşım, lityum iyon pillere daha temiz, daha dayanıklı ve jeopolitik olarak esnek bir alternatif sunmayı vaat ediyor.

Yerçekimi pili potansiyeli kinetik enerjiye dönüştürüyor

Güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynakları muazzam miktarda güç sağlayabilir, ancak çıktıları değişkendir. Güneş parlamadığında ve rüzgar estiğinde üretim neredeyse sıfıra düşebilir. Dahası, elektrikli araçların (EV) artışı, elektrik talebinin fırlayabileceği bir geleceğe işaret ediyor.

Muazzam bir bilgi işlem gücü gerektiren yapay zeka (AI) uygulamalarının hızla yaygınlaşması, istikrarlı ve güvenilir enerji için bahisleri yükseltiyor. Geleneksel şebekeler, bu artan taleplerle dalgalanan yenilenebilir girdileri karşılamakta zorluk çekebilir. Bu nedenle, genellikle megawatt-saat (MWh) veya gigawatt-saat (GWh) olarak ölçülen büyük ölçekli enerji depolama, ihtiyaç duyulduğunda elektrik kullanılabilirliğini sağlamak için olmazsa olmazdır.

Yerçekimi pili, özünde potansiyel enerjiyi kullanır. Büyük bir blok veya bir su hacmi olsun, bir kütleyi kaldırdığınızda, o kütleye enerji yatırırsınız. Yerçekimi nedeniyle, enerji nesne düşene kadar depolanır. Herhangi bir noktada, aşağı doğru kinetik enerjiyi tekrar elektriğe dönüştürmek için bir jeneratör veya türbin kullanarak kontrollü bir şekilde inmesine izin verebilirsiniz.

Yerçekimi depolamaya geçişin en çarpıcı örneği, Energy Vault (bir İsviçre şirketi) ile Çin hükümetinin ortaklığıyla EVx sisteminin yaratıldığı Çin’in Rudong kenti. 120 metreden yüksekte duran EVx binası, fazla enerji sırasında 24 ton ağırlığındaki dev blokları kaldırmak için kullanılan devasa bir mekanik kuledir. Şebeke daha fazla güç talep ettiğinde, bloklar alçaltılır ve potansiyel enerjileri tekrar elektriğe dönüştürülür. 25 MW’lık bir tepe güç çıkışı ve 100 MWh’lik bir genel kapasite ile EVx’in tahmini gidiş-dönüş verimliliği %80’in üzerindedir. Tahmini 35 yıllık çalışma ömrü, sağlam bir uzun vadeli çözüm olduğunu göstermektedir.

Her blok toprak, kum veya geri dönüştürülmüş atık gibi kolayca bulunabilen maddelerden yapılır. Kulenin inşası yerel işgücüne ve yerel kaynaklara dayanır. Bu, ithal lityum veya diğer nadir metallere dayanması durumunda maliyetleri daha düşük tutar.

Reshape Energy ticari gayrimenkullere enerji kılavuzu sağlayacak

0

Reshape Energy, ticari gayrimenkul için enerji iyileştirmelerini yönlendirmek amacıyla bir satın alma kılavuzu kullanıyor. Mayıs 2024’te Almanya’nın Münih kentinde kurulan girişim, Octopus enerji ve enerji fiyat karşılaştırma platformu Verivox’un Alman bölümü de dahil olmak üzere enerji işletmelerini ölçeklendirme konusunda uzman bir ekip tarafından yönetiliyor. Ticari gayrimenkullere enerji sistemi yükseltmeleri satmaya odaklanıyor ve portföylerinde bina bulunan mülk sahiplerini hedefliyor.

Ticari gayrimenkullere enerji kılavuzu

Binaları ısıtmaktan kaynaklanan karbon emisyonları iklim değişikliğine önemli ölçüde katkıda bulunur. Bu nedenle, ısı pompaları ve güneş panelleri gibi daha düşük karbonlu ısı yönetimi biçimlerine geçişi hızlandırmak, iklim hedeflerine ulaşmanın önemli bir parçasıdır. Bu nedenle, Avrupa’da bina sahiplerine enerji yükseltmeleri yapmaları için önemli bir düzenleyici baskı uygulanmaktadır.

Aynı zamanda, bu enerji yükseltme projelerini gerçekleştirmek için gereken uzman becerilere erişmek, düşük karbonlu çözümlerin kurulumuna yönelik ivmeyi yavaşlatabilir. Reshape Energy, tek elden hizmet modelinin sistemdeki bazı sürtüşmeleri azaltmaya yardımcı olmasını umuyor; bu yaklaşımın başlangıcını Almanya pazarından alıyor ancak yaklaşımı yaygınlaştırdıkça Avrupa’nın diğer yerlerine de yayılmayı hedefliyor.

CEO ve kurucu ortak Benjamin Stanzl, kurucuların enerji iyileştirmeleriyle ticari binalara yönelik bir işletmenin nasıl yapılandırılacağını düşünürken akıllarına gelen temel sorunun “Neden yeterince şey olmuyor?” olduğunu söyledi. Stanzl: “Tek ailelik evler için [enerji yükseltmeleri] konusunda çok fazla ivme gördük… Ancak gerçekten odaklandığımız ticari gayrimenkule baktığınızda, çok, çok yavaş. En büyük tehdit kesinlikle ‘hiçbir şey yapmama’ seçeneğidir” diyor.

Sektörün bu kadar yavaş benimsemesinin nedenleri karmaşıktır; örneğin yeni bir teknoloji parçasının çözebileceği tek bir eksik parça yoktur; aksine, bu tür projeleri başarılı bir şekilde sunmak için gereken çeşitli parçaların orkestrasyonunun sistemsel karmaşıklığı değişim hızını yavaşlatmaktadır.

Resmi Gazete’de yayınlandı: Elektrikli otomobiller için evde şarj düzenlemesi!

0

Türkiye’de elektrikli araç sahiplerini ilgilendiren önemli bir düzenleme yürürlüğe girdi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yapılan düzenleme ile elektrikli araç şarj altyapısı genişletiliyor. Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliği ile apartman ve site otoparklarına kurulacak elektrikli araç şarj istasyonları için yapı ruhsatı alma zorunluluğu kaldırıldı.

Otoparklarda otomobil şarj düzenlemesi için beklenen değişiklik!

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, geçtiğimiz yıl valiliklere gönderdiği yazı ile ortak alanlarda şarj cihazı kurulumunu kolaylaştıran hükümler içeren düzenlemeler yapmıştı. Şimdi ise Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle bu süreç resmileşti.

Yönetmeliğin 59. maddesine eklenen yeni hüküm, site ve apartmanların ortak otopark alanlarında elektrikli araç şarj ünitelerinin kurulumu için gerekli olan elektrik tesisatının yapı ruhsatına tabi olmayacağını belirtiyor.

Daha önce ortak alanlarda şarj istasyonu kurulumu için kat maliklerinin beşte dördünün onayı gerekiyordu. Yeni düzenlemeye göre apartman ve sitelerde ortak kullanım alanlarına şarj istasyonu kurulması için kat maliklerinin yalnızca yarısından fazlasının onayı yeterli olacak. Böylece elektrikli araç kullanıcıları için şarj altyapısına erişim kolaylaşacak.

Kişiye ait park alanlarında şarj cihazı kurulumları için herhangi bir sınırlama bulunmuyor. Kendi otopark alanı olan ev sahipleri diğer alanları etkilemediği sürece şarj istasyonlarını özgürce kurabilecek. Ayrıca elektrikli araçların sıradan prizlerle de şarj edilebileceği ve her araç sahibine 22 kW güç tahsis edilmesinin zorunlu olmadığı belirtiliyor.

Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliği ile birlikte yürürlüğe giren diğer düzenlemeler arasında yapı güvenliği, rüzgar enerjisi sistemleri, umumi binalardaki güvenlik önlemleri ve mescit alanlarına dair hükümler de yer alıyor. Özellikle bina yönetimleri için çeşitli güvenlik ve altyapı şartları getiren bu düzenlemeler, yapıların kullanımına yönelik yeni kuralları içeriyor.

İlgili Resmi Gazete kararı için buraya tıklayabilirsiniz.

OpenAI bulut servis sağlayıcısı ile anlaştı

Microsoft ile rekabet sırasında OpenAI, CoreWeave’e 12 milyar dolar yatırıyor. Reuters’ın anlaşmaya yakın kişilere dayandırdığı habere göre, OpenAI, GPU ağırlıklı bulut servis sağlayıcısı CoreWeave ile beş yıllık, 11.9 milyar dolarlık bir anlaşma imzaladı.

OpenAI bulut servis sağlayıcısı ile 5 yıllığına anlaştı

Anlaşma, OpenAI’nin CoreWeave’de 350 milyon dolar değerinde hisse senedi almasını içeriyor. Özel yerleştirmenin CoreWeave’in planlanan halka arzından ayrı olduğu söyleniyor. CoreWeave geçen hafta halka açık bir şirket olmak için başvuruda bulundu ancak henüz halka arzının fiyatını veya tarihini açıklamadı. Bu her iki şirket için de bir kazanç. Bu anlaşmanın bu kadar göz alıcı olmasının bir nedeni (milyarlarca doların yanı sıra), bu anlaşmadan önce CoreWeave’in en büyük müşterisinin Microsoft olmasıydı. Aslında, 2024’te Microsoft, CoreWeave’in gelirinin %62’sini oluşturuyordu ve bu da 2023’teki 228,9 milyon dolardan neredeyse sekiz kat artışla 1.9 milyar dolara çıktı.

Şirketin açıklamasına göre, %6 hisseye sahip Nvidia tarafından desteklenen CoreWeave, 2024 sonu itibarıyla 250.000’den fazla Nvidia GPU’sunu çalıştıran 32 veri merkezinden oluşan bir ağ ile AI’ya özgü bir bulut hizmeti işletiyor. O zamandan beri CoreWeave, AI muhakemesini destekleyen Nvidia’nın en son ürünü Blackwell dahil olmak üzere daha fazla GPU ekledi.

Tek bir müşteriye böyle bir bağımlılık genellikle IPO yatırımcıları için endişe vericidir ve CoreWeave’in IPO’sunda 4 milyar dolar veya daha fazla para toplama umutlarına “saç” katmış olabilir. OpenAI’yi milyarlarca dolarlık bir anlaşmada doğrudan müşteri olarak almak CoreWeave’in yatırımcıları yatıştırmasına yardımcı olabilir.

Bu hamleyi aynı derecede ilginç kılan şey ise Microsoft ile OpenAI arasındaki giderek kötüleşen düşmanca dostluğun bir başka adımı olması.

OpenAI sadece aynı buluta erişim sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda onu işleten şirkette de mülkiyet payına sahip olacak. Microsoft, elbette, Microsoft’un OpenAI’nin gelirinin bir kısmını toplamasına hak kazandıran bir anlaşmada OpenAI’nin büyük bir destekçisidir . Ancak OpenAI’nin serveti arttıkça iki şirket arasındaki gerginlikler yıllardır artmaktadır. OpenAI, kurumsal müşteriler için Microsoft ile rekabet etmektedir ve hatta pahalı yapay zeka aracılarını piyasaya sürmek için çalıştığı bildirilmektedir.

Eski Google CEO’su roket şirketine katıldı

Eski Google CEO’su Eric Schmidt, Big Tech’ten uzaya uzanan en yeni yönetici oldu. Schmidt şu anda yeniden kullanılabilir bir roket üzerinde çalışan Relativity Space’in başında.

Eski Google CEO’su roket şirketi Relativity Space’e katıldı

Şirket sözcüsünün doğruladığı üzere, 2001-2011 yılları arasında Google’ın CEO’su olan Eric Schmidt, roket girişimi Relativity Space’in CEO’su oldu. Schmidt, CEO rolünde Relativity Space’in kurucu ortağı Tim Ellis’in yerini alacak.

Schmidt bu segmentte yalnız değil; Elon Musk ve Jeff Bezos da sırasıyla SpaceX ve Blue Origin ile yaptıkları çalışmalarla tanınıyor ve eski Amazon yöneticisi Dave Limp, 2023’te Blue Origin’in CEO’luğunu devraldı.

Relativity Space, Terran 1 adlı “dünyanın ilk 3D baskılı roketini” fırlattı, ancak fırlatıldıktan kısa bir süre sonra başarısız oldu. Ayrıca, “yeniden kullanılabilir orta ila ağır kaldırma fırlatma aracımız” olduğunu söylediği Terran R üzerinde de çalışıyor. Şirket, Pazartesi günü , planlanan “2026 sonu” fırlatması öncesinde Terran R’nin gelişimine ilişkin güncellemeleri ayrıntılarıyla açıklayan bir basın bülteni yayınladı.

Schmidt ayrıca bugün Relativity Space çalışanlarına şirkete önemli bir yatırım yaptığını ve şirketin kontrol hissesini aldığını söyledi, The New York Times’a göre . Relativity Space yorum talebine hemen yanıt vermedi.

Ellis, X’teki bir gönderide: “Bugün, Eric Schmidt @ericschmidt’in Relativity’nin CEO’su olması ve aynı zamanda önemli miktarda finansal destek sağlamasıyla güçlü bir yeni bölümü işaret ediyor. Bu rüyayı ileriye taşımak için ondan daha azimli veya tutkulu kimsenin olmadığını biliyorum. Sorunsuz bir geçiş sağlamak için birlikte çalışıyoruz ve Kurucu Ortak ve Yönetim Kurulu üyesi olarak ekibi gururla desteklemeye devam edeceğim” swsi.

Dünyanın en büyük otomatik limanı hedef büyütüyor

0

Singapur, Tuas mega liman projesiyle dünyanın en büyük otomatik limanını işletmeye doğru istikrarlı bir şekilde ilerliyor. Eylül 2022’de başlatılan liman, halihazırda 10 milyon konteyner elleçledi ve 2040’larda kapasiteyi yılda 65 milyon konteynere çıkarmayı planlıyor. Bu devasa, tam otomasyonlu tesisin, Singapur’un mevcut limanlarını birleştirerek, terminaller arası nakliyeyi azaltarak ve sera gazı emisyonlarını önemli ölçüde düşürerek küresel nakliye lojistiğini dönüştürmesi bekleniyor.

Dünyanın en büyük otomatik limanı nasıl çalışıyor?

Tuas limanının otomasyonunun merkezinde, insan operatörlerin gelişmiş bir dijital ikiz aracılığıyla liman faaliyetlerini uzaktan denetledikleri, tesisin gerçek zamanlı sanal bir kopyası olan sofistike bir komuta merkezi yer almaktadır. Terminal, nakliye konteynerlerini 15,5 mil/saat (25 km/saat) hızlarda otonom olarak taşımak üzere tasarlanmış 200’den fazla elektrikli Otomatik Kılavuzlu Araç (AGV) filosunu çalıştırmaktadır.

Gaussin gibi şirketler tarafından üretilen bu AGV’ler, 65 tona kadar yük taşıyabilir ve hassas konumlandırma ve çarpışma önleme sağlamak için RFID tabanlı navigasyon kullanır. Nikkei Asia’dan Fumika Sato yakın zamanda limanı gezdi ve sürücüsüz sarı AGV’lerin operasyonları verimli bir şekilde yürütmesiyle insan işçilerin neredeyse hiç görünmediğini belirtti.

Limanın AGV’leri merkezi bir filo yönetim sistemiyle çalıştırılıyor ve 20 dakikalık şarjla 6 saatlik çalışma süresine sahip. Her zaman açık iletişim teknolojileri, ağ arızaları durumunda bile sürekli çalışmayı garantiliyor. Singapur Denizcilik ve Liman İdaresi, terminal trafiğini gerçek zamanlı olarak izlemek için yapay zeka ve uydu takibini entegre eden Yeni Nesil Gemi Trafik Yönetim Sistemi ile Tuas limanını daha da dijitalleştirmeye hazırlanıyor. Genişleme devam ederken, liman operatörü PSA Singapore, AGV filosunu ikiye katlayarak 200’den fazla otonom araç daha eklemeyi planlıyor.

Tuas limanının en önemli özelliklerinden biri sürdürülebilirliğe olan bağlılığıdır. Elektrikli filo ve ekipmanın, geleneksel dizel yakıtlı makinelere kıyasla karbon emisyonlarını %50 oranında azaltması bekleniyor. Ayrıca, tesis akıllı bir şebeke yönetim sistemi içeriyor ve binaları benzer büyüklükteki yapılardan %60 daha az elektrik tüketecek şekilde tasarlandı. Güneş enerjisi üretimi, limanın net sıfır enerji tüketimine ulaşma hedefine daha da katkıda bulunacak.

Süper hidrojen sensörü geliyor!

0

Hidrojen, temiz enerji devriminde önemli bir oyuncu olarak ortaya çıkıyor.  Ancak bu güçlü, görünmez gaz bir zorlukla birlikte geliyor: son derece yanıcı yapısı onu tespit etmeyi zorlaştırıyor ve büyük güvenlik riskleri oluşturuyor. Kokunun olmaması hidrojeni insanlar için tespit etmeyi özellikle zorlaştırıyor. Manchester Üniversitesi’ndeki bilim insanları, Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (KAUST) ile iş birliği yaparak, sızıntılar sırasında daha güvenli gaz tespiti için yeni bir süper hidrojen sensörü geliştirdiler.

Süper hidrojen sensörü güvenlik endişelerini azaltacak

Bu sensör saniyeler içinde dakikalarca hidrojen konsantrasyonlarını hızla algılar. Dahası, cihaz küçük boyutu, uygun fiyatı ve düşük güç tüketimiyle ticari alternatifleri geride bırakıyor. Thomas Anthopoulos: “Bu süper hidrojen sensörü hidrojen güvenliği teknolojisinde bir atılım sağlayabilir. Uygun fiyat, güvenilirlik ve yüksek performansı bir araya getirerek, endüstriler, evler ve ulaşımda hidrojeni nasıl kullandığımızı dönüştürme potansiyeline sahiptir. Organik sensörümüzün, ortaya çıkan hidrojen teknolojilerine olan güveni artırmaya yardımcı olacağını ve bunları herkes için daha erişilebilir ve daha güvenli hale getireceğini umuyorum” dedi.

Yenilikçi hidrojen sensörü, oksijen moleküllerinin sensörün aktif malzemesine sokulması ve böylece pozitif elektrik yüklerinin konsantrasyonunun yükseltilmesiyle oluşan “p-doping” adı verilen bir işlemle çalışıyor. Hidrojen gazı sensörle karşılaştığında, önceden var olan oksijen molekülleriyle kimyasal bir reaksiyon başlatır. Bu etkileşim, p-doping etkisini tersine çevirerek hidrojen sensöründen geçen elektrik akımında hızlı ve ölçülebilir bir azalmaya yol açar.

Özellikle, elektrik akımındaki bu değişim hızlıdır, saniyeler içinde gerçekleşir ve geri döndürülebilirdir, bu da sensörün ilk durumuna dönmesine olanak tanır. Bu işlevsellik, standart oda sıcaklığından 120 santigrat dereceye (248°F) kadar geniş bir sıcaklık aralığında korunur. Süper hidrojen sensörü bu yönüyle dikkat çeker.

Yeni süper hidrojen sensörü gerçekçi durumlarda sıkı testlerden geçirildi ve borulardaki sızıntıları hızla tespit ederek etkinliğini kanıtladı. Ayrıca, ani salınımlar sonrasında kapalı alanlarda hidrojen dağılımını takip etti ve bir drone’a bağlandığında havadan sızıntıları başarıyla tespit etti. Bu süper hidrojen sensörü, gelecekteki kullanımlar için güvenlik teknolojisinin ilerlemesini sağlayabilir

İnorganik elektrolitler elektrikli araç performansını artırıyor

0

Araştırmacılar, kimyada kullanılabilen inorganik ve polimer pil elektrolitlerini aynı anda geliştirdiler. UChicago Pritzker Moleküler Mühendislik Okulu’ndan araştırmacılar tarafından geliştirilen hibrit elektrolitler, parçacıkları son derece verimli bir şekilde hareket ettiren katı hal inorganik elektrolitler ve polimer elektrolitlerin bir karışımıdır.

İnorganik elektrolitler elektrikli araç menzilini artırabilir

Araştırmacılar, Amanchukwu Lab’ın yeni bir tekniğinin aynı anda aynı kapta inorganik ve polimer elektrolitler oluşturduğunu ortaya çıkardı. Bu “tek kap” yerinde yöntem, inorganik katıların iletkenliğini polimerlerin esnekliğiyle eşleştirerek kontrollü, homojen bir karışım oluşturur.

Chicago Üniversitesi Pritzker Moleküler Mühendislik Okulu’ndan (UChicago PME) yardımcı doçent Chibueze Amanchukwu: “Bir ikilem var. Hibrit, inorganik maddeden daha yüksek iyonik iletkenlik ve polimerden iyi mekanik özellikler açısından her iki dünyanın da en iyisini mi sunuyor, yoksa en kötü özelliklerinin bir kombinasyonu mu?” dedi.

Amanchukwu, “Lityum metal piller yaptığınızda, yerinde yöntem fiziksel karıştırma yönteminden önemli ölçüde daha iyi performans gösteriyor.” diye ekledi.

Chemistry of Materials dergisinde yayınlanan çalışmada, araştırmacılar yenilikçi bir tek kaplı, yerinde sentetik paradigma yoluyla bir tür hibrit sülfür-polimer malzeme geliştiriyorlar. Bir test vakası olarak dikloroetan (DCE) kullanan araştırmacılar, hem polimerin hem de inorganiğin inorganik madde ve polimerin kontrollü, homojen bir dağılımını oluşturduğunu ve sunduğunu gösterdiler.

Yeniliğin hibrit inorganik polimer elektrolitler için sentetik paradigmayı değiştirmesi ve bu malzemelerin diğer uygulamalarda kullanımı için bir yol açması bekleniyor. Araştırmacılar, çalışmanın pil elektrolitlerine odaklanmış olmasına rağmen, yeni tekniğin yarı iletken araştırmaları, elektronik, endüstriyel kaplamalar, sızdırmazlık maddeleri ve hibrit malzemelere dayanan diğer tüm alanlar üzerinde bir etki yaratmasının beklendiğini ortaya koydu. Birinci yazar Priyadarshini Mirmira: “İkisini tek kapta yapabilirseniz, hibrit malzemeyi yapmak için ihtiyaç duyduğunuz iş gücünü azaltmış olursunuz” dedi.

Çalışma elektrikli araçlarda, şebeke depolamasında ve diğer uygulamalarda en yaygın oldukları için lityum pillere odaklandı. Ancak teknik, lityuma göre daha ucuz ve daha bol bulunan bir alternatif olarak ilerleyen sodyum pillerle de çalışabilir.

Pekin, ilk ve ortaokul öğrencilerine yapay zeka eğitimi verecek!

Pekin Belediye Eğitim Komisyonu’nun yaptığı açıklamaya göre, 1 Eylül‘de başlayacak olan yeni akademik yıl itibarıyla, ilkokul ve ortaokul öğrencilerine yılda en az sekiz saat yapay zeka eğitimi verilecek.

Bu dersler, bağımsız bir ders olarak ya da mevcut bilgi teknolojileri ve fen gibi müfredatlarla entegre şekilde sunulabilecek.

Çin, uzun süredir AI inovasyonunda dünya lideri olmayı hedefliyor. Bu yılın başlarında, Çin merkezli startup DeepSeek tarafından geliştirilen ve daha az kaynakla ABD’li rakipleriyle benzer performans gösterdiği iddia edilen bir AI modeli, uluslararası arenada büyük ses getirmişti. Pekin’in AI eğitimini genç yaşlardan itibaren yaygınlaştırma planı, bu hedefin önemli bir parçası olarak görülüyor.

Çin’in bu hamlesi, Ulusal Halk Kongresi‘nde verilen ve büyük ölçekli AI modellerinin yaygın kullanımı ile yeni nesil akıllı terminaller ve üretim ekipmanlarının geliştirilmesini desteklemeye yönelik taahhüdün ardından geldi. Çin Eğitim Bakanı Huai Jinpeng, yapay zekanın liderlik ettiği teknoloji devriminin eğitimde büyük fırsatlar sunduğunu belirtti ve 2025 yılına kadar Yapay Zeka Eğitimi üzerine bir Beyaz Kitap yayımlanacağını açıkladı.

Eğitimde yapay zeka ile yeni bir dönem başlıyor

Pekin’deki yapay zeka derslerinin müfredatı henüz netleşmemiş olsa da, temel programlama becerileri, algoritmalar, makine öğrenimi ve etik konularının ele alınması bekleniyor. AI eğitiminin genç yaşta verilmesi, Çin’in gelecekte daha fazla yetenekli mühendis ve araştırmacı yetiştirme hedefinin bir parçası olarak değerlendiriliyor.

Bu dersler sayesinde öğrencilerin, AI tabanlı çözümleri anlayabilmesi ve geliştirebilmesi amaçlanıyor. Uzmanlar, Çin’in bu hamlesinin, ABD ve Avrupa’daki eğitim sistemlerine de ilham verebileceği görüşünde.