Çin, dünyanın en büyük nükleer füzyon lazerini geliştiriyor!

0

Çin’in güneybatısındaki Mianyang kentinde, dünyanın en büyük nükleer füzyon lazeri olacağı düşünülen bir tesisin inşa edildiği ortaya çıktı. ABD merkezli Planet Labs şirketinin uydu görüntülerine dayanarak yaptığı analizler, bu gizli projenin, ABD’nin en büyük atalet hapsi füzyon tesisi olan National Ignition Facility’den (NIF) yaklaşık yüzde 50 daha büyük olduğunu gösteriyor. Bu gelişme, hem temiz enerji üretimi hem de nükleer silah araştırmaları açısından büyük yankı uyandırırken, tesisin dört dış kolu ve merkezinde güçlü lazerlerle hidrojen izotoplarının birleşerek enerji üreteceği bir hedef odasının bulunduğu belirtiliyor.

Çin, dünyanın en büyük nükleer füzyon lazerini tasarlıyor

Lazer füzyonu olarak bilinen atalet hapsi füzyonu yöntemi, yüksek güçlü lazerler kullanılarak hidrojen izotoplarının aşırı ısıtılıp sıkıştırılmasıyla enerji üretmeyi amaçlıyor. Bu süreç, Güneş ve diğer yıldızların enerji üretim mekanizmasını Dünya’da taklit ederek büyük miktarda temiz enerji üretme potansiyeline sahip. Lazer bazlı sistemler dışında, tokamak ve stellarator gibi farklı füzyon reaktörü teknolojileri de araştırılmaya devam ediyor.

Çin, dünyanın en büyük nükleer füzyon lazerini tasarlıyor.
Çin, dünyanın en büyük nükleer füzyon lazerini geliştirmeye başladı.

Ancak füzyon araştırmaları sadece enerji üretimiyle sınırlı değil. Bu tür tesisler, teorik olarak mevcut nükleer silahların tasarımını geliştirmek ve yeni nesil nükleer silah konseptlerini test etmek için de kullanılabilir. Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması (CTBT) kapsamında fiili nükleer testler yasaklanmış olsa da, bu tür tesisler aracılığıyla Çin’in nükleer kapasitesini artırması mümkün olabilir.

Çin’in bu yeni füzyon lazer tesisinin, 2020 yılında ABD hükümetinin, Mianyang’daki nükleer silah araştırma tesislerinin genişlediğini gösteren uydu görüntülerini yayınladığı bölgeyle aynı konumda bulunduğu tespit edildi. Çin’in bu alandaki en önemli başarılarından biri, “yapay güneş” olarak bilinen Experimental Advanced Superconducting Tokamak (EAST) deneyiydi. 100 milyon santigrat derecenin üzerinde bir sıcaklıkta 1.006 saniye boyunca kararlı plazma üreten EAST, füzyon enerjisi alanında önemli bir kilometre taşı olmuştu. Aynı dönemde ABD, Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı’nda (LLNL) dünyanın en parlak X-ışını kaynağını geliştirerek füzyon araştırmalarına yeni bir boyut kazandırmıştı. Çin’in yeni tesisinin temiz enerji üretimi mi yoksa askeri amaçlı mı olduğu konusunda resmi bir açıklama yapılmamış olsa da, bu gelişme küresel füzyon yarışının giderek kızıştığını gözler önüne seriyor.

Dream Games, 5 milyar dolar değerlemeye ulaşabilir!

Türk oyun şirketi Dream Games, 5 milyar dolarlık bir değerlemeye ulaşma yolunda önemli bir adım atıyor. Peak Games’in eski çalışanları tarafından 2019 yılında kurulan Dream Games, kısa sürede küresel oyun sektörünün en büyük oyuncularından biri haline geldi. Özellikle 2023 yılında Royal Match’in Candy Crush’ı geride bırakarak en çok kazanç sağlayan mobil oyun olması, şirketin hızla yükselmesini sağladı. 2024 yılında piyasaya sürülen Royal Kingdom adlı devam oyunu da büyük ilgi gördü. Sensor Tower verilerine göre Royal Match, geçen yıl dünya çapında en çok uygulama içi satın alma yapılan üçüncü oyun oldu ve yaklaşık 1,4 milyar dolar gelir elde etti.

Dream Games, tam 5 milyar dolar değerlemeye ulaşacak

Şirket, şimdi ise yatırımcılarla görüşerek yeni bir finansman turuna çıkıyor. Goldman Sachs Group Inc. danışmanlığında yürütülen bu süreçte, Dream Games’in özel kredi kuruluşlarından 1.25 milyar dolarlık kredi ve aynı miktarda öz sermaye toplamayı planladığı belirtiliyor.

Bu finansman ile birlikte şirketin mevcut hissedarlarının elindeki payları satın alarak hisselerin yüzde 70’ini elinde tutmayı amaçladığı ifade ediliyor. Kalan hisselerin ise farklı bir öz sermaye grubunun elinde kalacağı söyleniyor. Eğer yatırım turu başarılı olursa, Dream Games’in toplam değerlemesinin 5 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Bu rakam, Dream Games’i Türkiye’nin en değerli oyun şirketi yapmanın ötesinde, global çapta da en büyük oyun firmalarından biri haline getirecek.

Şirket daha önce 2022’nin başlarında aldığı 486 milyon dolarlık yatırımla toplam değerini 2.75 milyar dolara çıkarmıştı. Şimdi ise mevcut yatırım turu tamamlandığında şirketin değerinin neredeyse iki katına çıkması bekleniyor. Dream Games’in bu hamlesi, sadece Türkiye’de değil dünya genelinde mobil oyun sektöründeki en büyük şirketlerden biri olma yolunda kritik bir adım olarak görülüyor.

Mark Zuckerberg, DeepSeek konusunda endişeli görünmüyor!

Meta CEO’su Mark Zuckerberg, yapay zeka dünyasında büyük yankı uyandıran DeepSeek’in yükselişi hakkında endişeli olmadıklarını vurguladı. 2024’ün dördüncü çeyrek kazanç görüşmesinde konuşan Zuckerberg, DeepSeek’in sınırlı bütçeyle elde ettiği başarıların Meta’nın izlediği stratejiyi doğruladığını belirtti. Meta’nın bu yenilikleri anlamaya çalıştığını ve Llama platformuna entegre etmeyi planladığını ifade eden CEO, şirketin yapay zeka yatırımlarının uzun vadede büyük bir stratejik avantaj sağlayacağını dile getirdi. DeepSeek’in etkisiyle yatırımcılar, büyük dil modellerinin daha az işlem gücüne ihtiyaç duyabileceği endişesiyle yapay zeka hisselerinde satış dalgası başlatmıştı. Ancak Zuckerberg, GPU’lara yapılan milyar dolarlık yatırımların gerekliliğini savunarak, bilgi işlem gücünün yapay zekanın gelişiminde temel bir rol oynadığını belirtti.

Mark Zuckerberg, DeepSeek konusunda endişeli değil

Meta, önümüzdeki aylarda çok modlu ve yapay zeka ajanı yeteneklerine sahip Llama 4’ü piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Zuckerberg, yüksek işlem gücüne sahip olmanın modelin çıkarım sürecinde daha iyi akıl yürütmesini sağladığını belirterek, gelecekteki yapay zeka modellerinin bilgi işlem kaynaklarına daha fazla ihtiyaç duyacağını söyledi. Meta’nın finansal durumu ise oldukça güçlü seyrediyor. Şirketin 2024’ün dördüncü çeyreğindeki geliri 48.39 milyar dolara ulaşarak yıllık %22 artış gösterirken, net kârı 20.8 milyar dolara yükselerek %43’lük bir büyüme kaydetti.

Deepseek güvenlik

DeepSeek’in ortaya koyduğu performans, bazı uzmanlar tarafından yapay zeka şirketlerinin yüksek miktarda GPU satın almasının gereksiz bir yatırım çılgınlığı olduğu şeklinde yorumlanmıştı. Ancak Zuckerberg, bu yorumların eksik ve yüzeysel bir bakış açısına dayandığını savundu. Yapay zeka eğitiminde mevcut verilerin tüketildiği ve yeni modellerin geliştirilmesinin daha az kaynak gerektirdiği iddialarına karşılık, çıkarım sürecinin daha fazla işlem gücü gerektirdiğini ve yapay zekanın ilerlemesiyle bilgi işlem ihtiyacının azalmayacağını aksine artacağını belirtti.

OpenAI’ın o1, o3 modelleri ve DeepSeek R1 gibi sistemler, kullanıcının istemini yerine getirmek için daha karmaşık “düşünme” süreçlerinden geçiyor. Ayrıca 2025’te giderek daha fazla öne çıkması beklenen yapay zeka ajanları, bağımsız ve otonom işlem gerçekleştirdiğinden dolayı bilgi işlem ihtiyacını daha da artıracak. Bu bağlamda Meta, GPU ve altyapı yatırımlarını sürdüreceğini ve bu alanda lider konumunu korumayı hedeflediğini açıkladı.

SoftBank, OpenAI’a 25 milyar dolar yatırım yapacak!

Japon teknoloji devi SoftBank’ın, OpenAI’a 25 milyar dolara kadar yatırım yapmayı planladığı iddiası yapay zeka dünyasında büyük yankı uyandırdı. Financial Times’ın haberine göre, bu dev yatırım hamlesi, SoftBank’ın Microsoft destekli OpenAI ile daha geniş kapsamlı bir iş birliğine girişmesinin bir parçası olacak. Şirketin toplamda 40 milyar doları aşan harcamalar yapabileceği belirtilirken, bu yatırımın SoftBank’ı OpenAI’ın en büyük destekçisi konumuna getirebileceği konuşuluyor. Eğer anlaşma sağlanırsa, SoftBank Microsoft’u geride bırakarak OpenAI’ın en büyük yatırımcısı olacak. Microsoft, 2019 yılından bu yana OpenAI’ın en büyük destekçilerinden biri olarak bilinirken, bu gelişmenin şirketin OpenAI üzerindeki etkisini zayıflatabileceği düşünülüyor.

SoftBank, OpenAI’a tam 25 milyar dolar yatırım yapabilir

Bu hamle, SoftBank ve OpenAI’ın geçtiğimiz hafta duyurduğu 100 milyar dolarlık Stargate veri merkezi projesiyle de doğrudan bağlantılı görünüyor. Stargate projesinin dört yıl içinde 500 milyar dolara kadar büyüyebileceği öngörülürken, SoftBank’ın bu proje için 15 milyar dolar yatırım taahhüdünde bulunduğu ve buna ek olarak OpenAI’a doğrudan 15 ila 25 milyar dolar yatırım yapmayı planladığı belirtiliyor. OpenAI’ın da Stargate için yaklaşık 15 milyar dolar yatırım yapacağı ifade ediliyor. Dolayısıyla SoftBank’ın öz sermaye yatırımı, yapay zeka şirketinin büyük ölçekli altyapı projelerini hayata geçirmesine yardımcı olabilir.

SoftBank’ın OpenAI’a yapacağı dev yatırım, şirketin Microsoft’a olan bağımlılığını azaltabilecek önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Halihazırda OpenAI, Microsoft’un Azure bulut hizmetlerini kullanıyor ancak SoftBank’ın yatırımıyla alternatif altyapılar geliştirme şansı doğabilir. Ayrıca OpenAI’ın ek fon toplamak için kâr amaçlı bir şirkete dönüşme sürecinde olduğu da bildiriliyor.

Öte yandan, OpenAI CEO’su Sam Altman’ın kısa süre önce Microsoft CEO’su Satya Nadella ile birlikte bir fotoğraf paylaşarak “Microsoft ve OpenAI ortaklığının bir sonraki aşaması herkesin beklediğinden çok daha iyi olacak” ifadelerini kullanması, iki şirket arasındaki ilişkinin halen güçlü olduğu yönünde yorumlandı. Geçtiğimiz hafta yapılan yeni bir anlaşma ile OpenAI’ın yalnızca Azure altyapısına bağlı kalma zorunluluğunun kaldırıldığı da göz önünde bulundurulduğunda, OpenAI’ın bağımsız hareket etme yönünde stratejik adımlar attığı görülüyor.

Vodafone, uydu destekli telefon hizmetinde sona yaklaştı!

Vodafone, bu teknolojiyi ticari bir hizmet olarak 2025’in sonlarından itibaren Avrupa’da kullanıma sunmayı hedefliyor.

Görüşmeyi Vodafone mühendislerinden Rowan Chesmer gerçekleştirdi. Chesmer, Galler’in uzak bir bölgesinden CEO Margherita Della Valle’yi arayarak bir uydu görüntülü görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşme sırasında, İngiliz astronot Tim Peake de Vodafone’un Avrupa’daki uydu iletişim ağ geçidinin açılışına katıldı.

Vodafone, bu hizmet için AST SpaceMobile tarafından işletilen BlueBird uydularını kullanıyor. Halihazırda düşük Dünya yörüngesinde beş uydu bulunuyor ve 2025-2026 döneminde 60 yeni Block 2 uydusunun fırlatılması planlanıyor.

Uydu destekli akıllı telefon hizmeti çok yakında

Yeni hizmet sayesinde, kullanıcılar mobil şebeke kapsama alanı olmayan yerlerde bile görüntülü arama yapabilecek, internete bağlanabilecek ve mesajlaşma uygulamalarını kullanabilecek. Üstelik, özel bir donanıma ihtiyaç duymadan, mevcut 4G ve 5G uyumlu telefonlarla bu hizmetten yararlanmak mümkün olacak.

Şirketin yaptığı açıklamaya göre, hizmetin ilk olarak hangi ülkede sunulacağı konusunda kesin bir karar verilmiş değil. Ancak, şirketin 2023 sonunda AST SpaceMobile ile 2034’e kadar sürecek bir iş birliği anlaşması imzaladığı ve bu hizmeti hem kendi pazarlarında hem de iş ortakları aracılığıyla sunmayı planladığı biliniyor.

CEO Margherita Della Valle, Vodafone’un uydu tabanlı mobil hizmetinin dijital uçurumu kapatmaya yardımcı olacağını belirterek, “Avrupa’nın en ücra köşelerindeki insanları sevdikleriyle ve iş arkadaşlarıyla bağlantıda tutmayı, ayrıca acil durumlarda güvenilir kırsal iletişim sağlamayı amaçlıyoruz.” dedi.

Vodafone’un adımı ile uydu mobil hizmetleri yaygınlaşacak mı?

Analistler, Vodafone’un bu hamlesinin uydu iletişim sektöründe önemli bir gelişme olduğunu vurguluyor. CCS Insight yöneticisi Kester Mann, standart akıllı telefonlarla uyumlu olması nedeniyle hizmetin potansiyel kullanıcı kitlesinin çok geniş olduğunu ifade etti. Avrupa’da 1 milyardan fazla cihazın bu teknolojiyle uyumlu olduğu tahmin ediliyor.

Ancak uydu bağlantılı mobil hizmetlerin fiyatlandırması henüz belirsiz. Araştırmalara göre, İngiltere’deki tüketicilerin %50’si uydu bağlantısıyla sesli arama veya internet erişimi için ödeme yapmaya istekli olsa da, küresel mobil operatörler birliği GSMA, abonelerin %40’ının ekstra ücret ödemek istemediğini bildiriyor.

Öte yandan, Avrupa’da mobil ağların ve fiber internetin yaygın olması, uydu hizmetlerinin daha çok tamamlayıcı bir rol üstlenmesine neden olabilir. Yani, bu teknoloji en çok kırsal bölgelerde ve acil durumlarda hayati önem taşıyacak.

Sonuç olarak, Vodafone’un uydu tabanlı doğrudan cep telefonu bağlantısı hizmeti, mobil iletişimin geleceği için önemli bir adım. Ancak, bu hizmetin yaygınlaşması fiyatlandırma, altyapı yatırımları ve tüketici ilgisi gibi faktörlere bağlı olacak.

Düşük gecikmeli internet Comcast’le uygulamaya geçiyor

0

Comcast’ın yeni düşük gecikmeli interneti kelimenin tam anlamıyla oyunun kurallarını değiştiriyor. En azından Comcast müşterileri için gecikmeli internet sorunu artık geçmişte kalmış olabilir. Şirket yaptığı basın açıklamasında oyun, görüntülü konferans ve sanal gerçeklik için tasarlanmış ultra düşük gecikmeli internet olarak adlandırdığı, ülkede bir ilki duyurdu. Teknoloji 2023’ten beri test ediliyor.

Düşük gecikmeli internet ne anlama geliyor?

Comcast, bu lansmanla birlikte iPhone, iPad, Mac, Apple TV ve Apple Vision Pro’daki FaceTime gecikmesinin, Quest 3 gibi Meta’nın karma gerçeklik başlıklarına yönelik uygulamaların, birçok Steam oyununun ve NVIDIA’nın GeForce NOW’unun önemli ölçüde azalacağını açıklıyor. Gelecekte, “bu açık standart teknolojiyi kullanmayı seçen diğer uygulamalar” da desteklenecek. Şirket  yaklaşık bir yıl önce müşterilerine sürpriz bir hız artışı teklif etti  , ancak bu değişiklik mevcut internetinizin bant genişliğini gerçekten artırmadan daha hızlı hissetmesini sağlayacak. Ancak müşterilere sunulması herkesin faydasını göreceği anlamına gelmiyor. Kullandığınız cihaz veya uygulama düşük gecikmeli bağlantıyı desteklemelidir.

Xfinity, ülkenin geniş bir bölümünde 2.000 Mbps’ye kadar bağlantı sunuyor, ancak hız her şey değildir. Veriler bir noktadan diğerine aktarılırken gecikme veya gecikme yaşıyorsa (özellikle yukarıda listelenenler gibi gecikmeye duyarlı uygulamalar için), yavaş bir deneyim yaşayacaksınız. Comcast’ın yeni girişimi, her bir bilgi parçasının daha hızlı iletilmesini sağlamaya odaklanıyor. Bir yavaşlama varsa, cihazlar tıkanıklığı azaltmak veya tamamen ortadan kaldırmak için ayarlanabilir.

Yeni teknoloji tam olarak devreye alındığında tüm Xfinity Internet müşterilerinin kullanımına sunulacak. Comcast, teknolojinin daha yüksek bir fiyatla mı geleceğini yoksa tüm planlara dahil edilip edilmeyeceğini söylemedi. İlk lansman Atlanta, Chicago, Colorado Springs, Philadelphia, Rockville, Maryland ve San Francisco’da başlıyor ve “önümüzdeki birkaç ay içinde hızla” daha fazla lokasyon geliyor.

Intel, daha ”sade” bir iş modeline geçiyor!

0

Intel, 2024 yılının dördüncü çeyreğine ait mali raporunu açıkladı ve 126 milyon dolarlık bir zarar duyurdu. Şirketin geliri 14,3 milyar dolar olarak belirlenirken, geçen çeyrekte yaşanan 16,6 milyar dolarlık zararın ardından daha hafif bir bilanço ortaya çıktı. Ancak Intel’in mali toparlanma süreci hala oldukça uzak.

Intel yönetimi, daha ”sade” bir iş modelini benimseyecek

Şirketin çip üretiminde kayıplar devam ediyor; özellikle Foundry birimi, 2024’te 13,4 milyar dolar zarar etti. Intel, 2026’nın ikinci yarısında 18A üretim sürecini devreye sokmayı hedefliyor, ancak dış üreticilerden (TSMC gibi) çip tedarik etme yolunu da terk etmeyi planlamıyor.

Intel yönetimi, daha ''sade'' bir iş modelini benimseyecek.
Intel yönetimi, daha ”sade” bir iş modelini benimseme kararı aldı.

Şirketin yeni eş CEO’su Michelle Johnston Holthaus, Intel’in daha sade bir iş modeli oluşturma hedefiyle hareket ettiğini vurguladı. Bu çerçevede, Intel’in uzun süredir geliştirdiği Falcon Shores adlı yapay zeka çipinin iptal edildiği duyuruldu. Bunun yerine, daha geniş ölçekli sistem çözümleri sunan Jaguar Shores projesine odaklanılacağı belirtildi. Intel’in yapay zeka pazarındaki durumu, Nvidia ve AMD’nin gerisinde kaldı ve özellikle bulut tabanlı veri merkezlerinde yeterince güçlü olmadığı ifade ediliyor. Holthaus, Intel’in maliyet avantajları ile bu pazarda rekabet etmeyi hedeflediğini belirtti.

Intel, 2024 yılı toplamda 18,76 milyar dolar zarar ederken, 53,1 milyar dolar gelir elde etti. Ayrıca, şirketin çalışan sayısı yılın son çeyreğinde 15.000 kişi azaldı. Şirket, yeni CEO arayışını sürdürürken, Holthaus’un stratejik odak noktası “her soket için mücadele etmek” olarak belirlendi. Bu, Intel’in agresif bir rekabet stratejisi benimseyerek pazar payını artırmayı planladığını gösteriyor.

Altın kaplamalı iPhone 16 Pro, fiyatıyla dudak uçuklatıyor!

0

Caviar, lüks teknoloji ürünleriyle tanınan Dubai merkezli bir marka olarak, Bitcoin tutkunları için özel olarak tasarladığı yeni iPhone 16 Pro ve iPhone 16 Pro Max modellerini tanıttı. Bu özel telefonlar, sınırlı sayıda üretildiği için oldukça prestijli ve dikkat çekici bir hale geliyor. Her iki model de 24 ayar altın kaplama gövdelere sahip olup, cihazların yüzeylerinde üç boyutlu Bitcoin işlemeleri bulunuyor. Bu tasarım, blok zinciri teknolojisinin gücünü ve kripto para dünyasının önemini simgeliyor. Aynı zamanda, modern finans dünyasına ve dijital devrime saygı duruşu niteliği taşıyor.

Altın kaplamalı iPhone 16 Pro, fiyatıyla gündem oldu

Caviar, bu özel koleksiyonu sadece 47 adetle sınırlı tutarak, hem koleksiyon meraklılarına hem de kripto para yatırımcılarına hitap ediyor. Üretim sayısının 47 ile sınırlı olması, aynı zamanda ABD’nin 47. Başkanı Donald Trump’a yapılan bir gönderme olarak dikkat çekiyor. Marka, bu tasarımın sadece kripto para dünyası için değil, aynı zamanda siyasi figürler ve önemli tarihî figürlere yapılan bir referans da içerdiğini belirtiyor. Cihazların yan kısımlarında ise kişiye özel kazıma işlemleri, isim veya logo ekleme gibi özelleştirme seçenekleri bulunuyor. Bu, alıcıya telefonunu tamamen kişisel bir şekilde tasarlama olanağı sağlıyor.

Altın kaplamalı iPhone 16 Pro, fiyatıyla gündem oldu.

Bu özel koleksiyonun fiyatları 11.130 dolardan başlıyor ve sınırlı üretim nedeniyle oldukça pahalı. Ancak, Caviar’ın sunduğu başka bir ultra lüks model de mevcut. “The Great, The Terrible, The Magnificent” adı verilen bu model, 18 ayar altından yapılmış ve 1 kilogram ağırlığında bir taç tasarımına sahip. Bu model, tarih boyunca büyük hükümdarlarla ilişkilendirilen görkemli bir tasarıma sahip olup, 301.070 dolarlık bir fiyat etiketine sahip. Bu fiyat, telefonun tasarımındaki özel işçilik, kullanılan değerli metaller ve sınırlı üretim gibi faktörlerden kaynaklanıyor.

Caviar’ın bu tarz özel tasarımları, lüks teknoloji ürünlerine olan talebi hedefleyerek, yalnızca teknolojiyi sevenler değil, aynı zamanda zengin koleksiyoncular ve prestij arayan insanlar için cazip hale geliyor. Bu tür prestijli modeller, yüksek fiyat etiketlerinin yanı sıra sahip oldukları özgün tasarımlar ve sınırlı üretim sayılarına sahip olmalarıyla da dikkatleri üzerine çekiyor. Bu, sadece bir telefon değil, aynı zamanda bir sanat eseri veya prestij simgesi olarak görülüyor.

Baykar’ın Fas yatırımı kesinlik kazandı!

Baykar, Fas’ta gerçekleştirdiği yatırım ile dikkatleri üzerine çekiyor. Şirket, Fas’ta “Atlas Defense” isimli bir şirket kurarak, burada Bayraktar TB2 ve Akıncı TİHA (Taarruzi İnsansız Hava Aracı) üretimi yapacak. Bu yatırımla birlikte Baykar, Kuzey Afrika’da savunma sanayiinde daha fazla etki alanı yaratmayı hedefliyor. Şirketin kurduğu Atlas Defense, İHA tasarımı, üretimi, geliştirilmesi, bakımı gibi çeşitli faaliyetlerle savunma sanayiine hizmet verecek. Ayrıca, İHA yedek parça üretimi, teknolojik ürünlerin tasarımı ve savunma sanayisine yönelik elektronik cihazların üretimi de bu fabrikanın kapsamına dahil edilecek.

Baykar’ın Fas yatırımı resmen kesinleşti

Fas’ta kurulacak fabrikanın sermayesi 250 milyon dolar olarak belirlenmiş ve bu yatırım, Baykar’ın üretim kapasitesini artıracak. Bu fabrika, Baykar’ın Afrika kıtasındaki etkisini güçlendirecek ve Kuzey Afrika ülkelerine hızlı teslimat ve bakım imkanı sunacak. Fas, Bayraktar TB2 alarak bu teknolojiyi kullanan ülkeler arasında yer alırken, medyada yer alan iddialara göre, Fas yakın gelecekte Bayraktar AKINCI’yı da satın alacak. Bu teslimatlar için planlamalar yapıldı ve önümüzdeki aylarda AKINCI teslimatlarının başlaması bekleniyor.

Baykar’ın Fas’a yaptığı bu yatırım, şirketin global savunma sanayiindeki gücünü artıracak ve Afrika’daki hakimiyetini genişletecek. Bu stratejik adım, Baykar’ın üretim kapasitesini sadece artırmakla kalmayıp, aynı zamanda bölgedeki operasyonel hızını ve etkinliğini de pekiştirecek.

Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Yanıtlarınızı aşağıdaki yorumlar kısmından bizimle kolayca paylaşabilirsiniz. Görüşleriniz bizim için gerçekten çok değerli.

DeepSeek’in başarısının ardında çip kaçakçılığı mı var?

DeepSeek‘in son dönemdeki başarısı, Çinli girişimin yasa dışı yollarla Nvidia çipleri temin etme iddialarıyla gündeme geldi. ABD hükümeti, DeepSeek’in Singapur’daki aracılar üzerinden, kısıtlamalar dahilindeki gelişmiş Nvidia GPU’larını (A100, H100 ve H200 gibi) yasadışı bir şekilde temin edip etmediğini araştırıyor. Nvidia’nın güçlü GPU’larının, ABD’nin Çin’e uyguladığı sıkı ihracat kısıtlamaları nedeniyle Çin’e satışının yasak olduğu biliniyor. Ancak DeepSeek’in, bu çipleri yasal yollarla alması imkansız olduğundan, yasa dışı yollarla temin etmiş olabileceği öne sürülüyor.

DeepSeek’in başarısının arkasında çip kaçakçılığı olabilir

Çin için çip kaçakçılığı, yeni bir olgu değil. İhracat kısıtlamaları ve ticaret engelleri nedeniyle, Çin’in, yapay zeka modellerini eğitmek için gerekli olan gelişmiş yarı iletkenler ve GPU’ları temin etme konusunda sıkça gizli yollar bulduğu biliniyor. Bu kaçakçılığın, Malezya, Singapur ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler aracılığıyla yapıldığı belirtiliyor. DeepSeek’in, bu yöntemlerle Nvidia çiplerine erişmiş olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor.

DeepSeek'in başarısının arkasında çip kaçakçılığı olabilir.

DeepSeek’in başarısının, düşük bütçe ve sınırlı kaynaklarla elde edilmesi ise dikkat çekiyor. Şirket, sadece 2000 Nvidia H800 GPU ve 6 milyon dolarlık bir bütçeyle büyük bir başarıya imza attığını iddia ediyor. Bu, OpenAI gibi devlerin çok daha büyük kaynaklarla gerçekleştirdiği projelere kıyasla oldukça düşük bir miktar. DeepSeek’in, az kaynakla daha verimli bir yapay zeka modeli eğitip edemeyeceği de şüpheleri beraberinde getiriyor.

Geçtiğimiz günlerde, DeepSeek’in R1 isimli akıl yürütme modelinin, OpenAI’nin o1 modeline çok benzediği ve açık kaynaklı olması nedeniyle büyük bir ilgi gördüğü belirtilmişti. R1 modelinin başarıya ulaşması, şirketin ABD App Store’unda zirveye çıkmasına yol açtı ve büyük bir etki yarattı. Bununla birlikte, DeepSeek’in başarı öyküsünün arkasındaki gerçek sebepler, hala soru işaretleriyle dolu.

Son olarak, DeepSeek’in, OpenAI’ın verilerinden izinsiz faydalandığı ve bu bilgileri kullanarak kendi modelini eğittiği iddiaları da gündemde. Microsoft ve OpenAI, DeepSeek’in veri erişimlerini araştırmak için kendi soruşturmalarını başlatmış durumda.

Alman otomotiv şirketi Türkiye pazarından çekiliyor!

0

Alman otomotiv yan sanayi şirketi Farhym, Türkiye pazarından tamamen çekilme kararı aldı. Şirket, 2003 yılında Türkiye’ye yatırım yaparak Ankara ve Adana’da üretim tesisleri kurmuştu. Türkiye’deki üretim faaliyetleri, özellikle seyahat ve toplu taşıma otobüsleri endüstrisine yönelik olarak şekillenmişti. Farhym, bu tesislerde hava kanalları, bagaj sistemleri, iç aydınlatmalar, iç kaplama ve giydirmeler gibi iç trim uygulamaları üretiyor ve MAN, Temsa, Isuzu, Karsan, BMC, Hyundai gibi büyük otomotiv markalarına ürün tedarik ediyordu.

Alman otomotiv şirketi resmen Türkiye pazarından çıkıyor

Ancak, son yıllarda değişken piyasa koşulları, küresel ekonomik dalgalanmalar ve otomotiv sektöründeki daralma, Farhym’in Türkiye pazarından çıkma kararını almasına neden oldu. Bu zorlu dönemde, firmanın Türkiye’deki üretim tesislerinin finansal sürdürülebilirliği zorlaşmış ve Farhym, üretim faaliyetlerini sona erdirme kararı almış. Farhym Türkiye CEO’su Bülent Akgöl, özellikle otomotiv sektöründeki daralma ve global düzeydeki ekonomik zorlukların bu kararı almalarında önemli bir etken olduğunu ifade etti.

Farhym, Türkiye’deki üretim tesislerinde yıllardır faaliyet gösteren bir firma olarak, Ankara ve Adana’daki üretim tesislerinde önemli bir üretim kapasitesine sahipti. Ancak bu üretim tesislerinin faaliyetlerini devretme kararı alındı. Farhym, hisselerinin tamamını Ankara’daki Turna Ahşap şirketine devretmeyi planlıyor. Bu satış süreci, 2024 yılı sonunda tamamlanması beklenen bir süreç olarak ifade ediliyor. Şirket, bu kararla birlikte Türkiye’deki üretim faaliyetlerini tamamen sonlandırmayı ve Türkiye pazarından çekilmeyi hedefliyor.

Farhym’in Türkiye’deki faaliyetleri, özellikle toplu taşıma ve otobüs üretimi yapan markalarla güçlü bir işbirliği ilişkisine dayanıyordu. Şirket, bu dönemdeki ürün tedarikleriyle önemli bir pazar payı elde etmişti. Ancak son dönemde yaşanan ekonomik zorluklar ve global piyasalardaki dalgalanmalara karşılık, Farhym’in Türkiye’deki operasyonlarını sonlandırma kararı alması, şirketin geleceği açısından önemli bir dönüm noktası.

Google, Gemini 2.0 Flash’ı herkesin kullanımına açtı!

Google, Gemini uygulamasına yeni bir yapay zeka modeli olan Gemini 2.0 Flash’ı entegre ettiğini açıkladı. Bu yeni model, önceki versiyonlardan çok daha hızlı ve verimli çalışıyor, düşük gecikme süreleri ve yüksek performans sunuyor. Gemini 2.0 Flash, hem web hem de mobil platformlarda kullanılabilir hale geldi ve artık tüm kullanıcılar tarafından erişilebiliyor. Google, Gemini 2.0’ın yanı sıra, eski sürümler olan Gemini 1.5 Flash ve 1.5 Pro’nun da birkaç hafta boyunca aktif olacağını belirtti. Bu, kullanıcılara mevcut sürümdeki geliştirmelere alışana kadar eski sürümleri kullanma imkânı tanıyor.

Google, Gemini 2.0 Flash’ı herkes için kullanıma sunuyor

Gemini 2.0 Flash, aslında daha önce tanıtılan Gemini 2.0’ın hafifletilmiş bir sürümü olarak karşımıza çıkıyor. Ancak, bu yeni sürüm, doğal ses ve görüntü üretme gibi multimodal yapay zeka görevlerinde daha iyi performans sergiliyor. Performans açısından bakıldığında, Flash sürümü, hızlı tepki süreleriyle dikkat çekiyor. Bu, özellikle gerçek zamanlı uygulamalarda daha verimli bir kullanıcı deneyimi sağlıyor. Örneğin, sesli yanıtlar ve görsel içeriklerin daha hızlı bir şekilde üretilmesi, kullanıcıların işlerini hızlandırarak genel deneyimlerini iyileştiriyor.

Google, Gemini 2.0 Flash'ı herkes için kullanıma sunuyor.

Google ayrıca, Gemini 2.0 Flash’ın, şirketin metinden görsele içerik oluşturma aracı olan Imagen 3 AI’ın en son sürümüyle entegre edildiğini duyurdu. Bu, görüntü üretiminde çok önemli bir gelişme. Çünkü yeni sürüm, daha yüksek doğrulukla ve daha zengin detaylarla görseller oluşturabiliyor. Bu durum, görsel içerik üreten kullanıcılar için büyük bir avantaj sağlıyor, çünkü karmaşık ve detaylı görselleri daha hızlı ve doğru şekilde üretmelerine olanak tanıyor. Örneğin, daha doğal dokular, daha ince ayrıntılar ve daha gerçekçi görseller bu yeni entegrasyon sayesinde mümkün hale geliyor.

Gemini 2.0 Flash, özellikle görsel ve sesli içerik üretiminde işlerin daha hızlı ve verimli ilerlemesini sağlıyor. Bu, özellikle medya, eğlence, eğitim ve yaratıcı endüstrilerdeki profesyoneller için önemli bir avantaj olabilir. Kullanıcılar artık, önceki versiyonlarla karşılaştırıldığında, çok daha kısa sürelerde daha kaliteli içerikler üretebilecekler. Bu gelişme, Gemini’nin potansiyelini daha da artırarak, yapay zekâ tabanlı içerik üretiminin geleceğine dair beklentileri yükseltiyor.

Yapay zeka, 500 milyon yıllık evrimi saatler içinde tamamladı!

0

Bilim insanları, doğada evrimleşmesi 500 milyon yıl sürecek olan yeni bir proteini, yapay zeka kullanarak sadece birkaç saatte tasarlamayı başardı. Yapay zeka, bu proteini esmGFP olarak adlandırdı. Bu gelişme, biyoteknolojide devrim niteliği taşıyor. Yapay zeka modelinden yararlanarak yapılan araştırmada, protein evrimini hızlandırmak için ESM3 adı verilen gelişmiş bir dil modeli kullanıldı. Normalde doğal evrimde, proteinlerin şekillenmesi rastgele mutasyonlar ve doğal seçilimle gerçekleşirken, ESM3 modeli 2,78 milyar bilinen proteinin verileriyle eğitildi ve sıfırdan tamamen yeni amino asit dizilimleri üretti.

Yapay zeka, 500 milyon yıllık evrimi yalnızca saatler içinde tamamladı

Bu yeni yaratılan esmGFP proteini, doğada var olan en yakın yeşil floresan proteine (GFP) yalnızca %58 benziyor. ESM3, bu proteini tasarlarken 96 farklı mutasyonu belirledi. Bu mutasyonlar, doğal evrimde rastlantısal olarak birikseydi, yaklaşık yarım milyar yıl sürecek bir süreç gerekecekti. Ancak yapay zeka sayesinde bu süreç, saatler içinde tamamlandı. Parlayan proteinler, doğada denizanası ve mercan gibi bazı deniz canlılarında bulunuyor ve bilim insanları, bu tür proteinleri mikroskobik biyobelirteçler olarak kullanıyor. esmGFP’nin geliştirilmesi ise biyolojik bilimlerin yanı sıra tıp ve çevre bilimlerinde de önemli potansiyeller barındırıyor.

Araştırmanın başındaki isimlerden Alex Rives, geliştirdikleri yapay zeka modelinin doğal evrimin kısıtlamalarına bağlı kalmadan işlevsel proteinler yaratma kapasitesine sahip olduğunu belirtiyor. Rives ve ekibi, önce Meta şirketinde çalışırken ESM3’ün öncüllerini geliştirmiş ve ardından EvolutionaryScale adlı şirketi kurarak bu araştırmaları ilerletmişlerdi. Bu gelişme, biyoloji ve tıp alanında devrim yaratma potansiyeline sahipken, aynı zamanda karbon yakalama gibi çevresel teknolojilerde de kullanılabilir.

Ancak bazı bilim insanları, yapay zeka tarafından tasarlanan proteinlerin biyolojik ortamlarda nasıl çalışacağı konusunda belirsizliklerin olduğunu belirtiyor. Çünkü tasarlanan esmGFP, şu an için sadece bir bilgisayar kodu olarak var, ve bu proteinin gerçek biyolojik ortamda nasıl etkileşimde bulunacağı konusunda daha fazla araştırma yapılması gerektiği ifade ediliyor. Bath Üniversitesi’nden evrimsel biyolog Tiffany Taylor, yapay zekanın protein sentezleme yeteneğini heyecan verici bulsa da, bu proteinlerin canlı organizmalar içindeki etkileşimlerinin karmaşıklığını hesaba katmanın zor olduğunu söylüyor. Yine de, bu çalışma, yapay zekanın biyoteknolojiyi dönüştürebilme gücünü bir kez daha gözler önüne seriyor ve gelecekte yapay zeka destekli protein mühendisliği ile yeni ilaçlar, çevreci biyoteknolojiler ve sentetik biyolojik sistemlerin geliştirilmesinin mümkün olabileceği düşünülüyor.

NASA, Bennu asteroidinde yaşamın temel bileşenlerini buldu!

NASA ve diğer bilim kuruluşları tarafından yapılan analizler, Bennu asteroidinden alınan örneklerde yaşamın temel bileşenleri olarak kabul edilen amino asitler ve suyun izlerini ortaya çıkardı. Bu bulgular, Dünya’daki yaşamın kökenine dair önemli ipuçları sunarken, yaşamın yalnızca Dünya’ya özgü olmayabileceği ihtimalini de güçlendiriyor. Uzaydaki organik moleküllerin gezegenler arası taşınımı teorisini destekleyen bu keşif, yaşamın evrende yaygın olabileceğine dair yeni soruları gündeme getiriyor.

NASA, Bennu asteroidinde yaşamın yapı taşlarını keşfetti

Nature ve Nature Astronomy dergilerinde yayımlanan araştırmalara göre, Bennu’dan elde edilen numunelerde yaşam için gerekli olan 20 amino asitten 14’ü tespit edildi. Buna ek olarak, DNA ve RNA’nın temel yapı taşlarından olan beş farklı nükleobaz da örneklerde yer aldı. Araştırmacılar, aynı zamanda amonyak ve formaldehit gibi moleküllerin varlığını da doğrulayarak, bunların uygun koşullar altında birleşerek daha karmaşık organik bileşikler oluşturabileceğini belirtti. Bu bulgular, organik kimyanın yalnızca Dünya’ya özgü bir süreç olmadığını ve uzayda da benzer kimyasal etkileşimlerin gerçekleşebileceğini gösteriyor.

Bilim insanları, Bennu’nun yaklaşık 4,5 milyar yıl önce oluştuğunu ve geçmişinde tuzlu su içeren bir çevreye sahip olduğunu düşündüren 11 farklı mineral keşfetti. Kalsit, halit ve silvit gibi minerallerin varlığı, asteroitin tarihinde suyla temas ettiğini ve bu ortamın organik bileşiklerin etkileşime girerek daha karmaşık yapılar oluşturması için uygun bir zemin sunduğunu gösteriyor. Tuzlu suyun varlığı, yaşamın ortaya çıkışı için gerekli kimyasal süreçlerin bu tür kozmik cisimlerde gerçekleşmiş olabileceğini düşündürüyor.

Araştırmacılar, elde edilen bulguların Dünya’daki yaşamın kökenine dair yeni bilgiler sunduğunu ve yaşamın gezegenimize asteroidler veya kuyruklu yıldızlar aracılığıyla taşınmış olabileceği teorisini güçlendirdiğini belirtiyor. NASA’nın OSIRIS-REx misyonu kapsamında gerçekleştirilen bu keşif, 8 Eylül 2016’da başlatılan uzay aracının 3 Aralık 2018’de Bennu asteroidine ulaşmasıyla başladı. İki yıl boyunca detaylı incelemelerde bulunan OSIRIS-REx, 20 Ekim 2020’de asteroit yüzeyinden örnek topladı ve bu değerli materyalleri 24 Eylül 2023’te Dünya’ya getirdi. Bu keşif, evrendeki diğer gök cisimlerinde de benzer süreçlerin gerçekleşmiş olabileceğini ve yaşamın kökenine dair daha fazla ipucu bulunabileceğini gösteriyor.

Renault, yeni elektrikli aracıyla menzil rekoru kırabilir!

Renault, elektrikli araç teknolojilerinde sınırları zorlamaya devam ederek, “yürüyen laboratuvar” olarak tanımladığı yeni prototipi Filante Record 2025’i tanıttı. Ligier Automotive iş birliğiyle geliştirilen bu özel araç, hız rekorlarından ziyade menzil rekoru kırmaya odaklanıyor. Tasarım açısından Batman’in efsanevi Batmobil’ine benzeyen prototip, son derece aerodinamik bir gövdeye sahip. 5.12 metre uzunluğa, 1.71 metre genişliğe ve 1.19 metre yüksekliğe sahip olan tek kişilik bu araç, Renault’nun geçmişte geliştirdiği hız rekoru kırmaya yönelik prototiplerden esintiler taşıyor. Henüz tamamen dijital simülasyonlarla tasarlanan araç, ilerleyen süreçte rüzgar tünelinde test edilerek son aerodinamik iyileştirmelere tabi tutulacak.

Renault, yeni nesil elektrikli aracıyla menzil rekoru kıracak

Prototipin tasarımında dikkat çeken unsurlar arasında yuvarlak LED farlar, yüzgeç formunda tasarlanmış kuyruk bölümü ve gövdeden bağımsız olarak şekillendirilmiş çamurluklar bulunuyor. Özellikle çamurluklar ve tekerleklerin çevresinde uygulanan tasarım, hava sürtünmesini en aza indirmek amacıyla geliştirilmiş.

Michelin’in düşük yuvarlanma direncine sahip özel lastiklerinin menzili %20 oranında artırdığı belirtiliyor. Aracın en önemli özelliklerinden biri de ultra hafif malzeme kullanımı. Şasisinde alüminyum, karbon fiber ve çelik gibi hafif bileşenlere yer verilmiş olup, ayrıca 3D baskı için geliştirilen Scalmalloy adlı ileri teknoloji ürünü bir alaşımdan da faydalanılmış. Bu sayede aracın toplam ağırlığı sadece 1000 kilogram seviyesinde tutulmuş ve bunun 600 kilogramı batarya paketine ayrılmış.

Batarya tarafında 87 kWh kapasiteli bir paket kullanılmış ve bu paket, sürücünün ayaklarının altına konumlandırılarak aracın ağırlık merkezinin düşük tutulması sağlanmış. Batarya hücreleri arasındaki bağlantıyı optimize eden cell-to-pack teknolojisi ile enerji yoğunluğu artırılmış ve karbon bazlı bir koruma ile güvenlik önlemleri güçlendirilmiş. Renault, prototipin tam performans ve menzil verilerini henüz paylaşmadı, ancak aracın menzil rekoru kırmayı hedeflediği düşünüldüğünde, oldukça verimli bir enerji tüketimi ve aerodinamik optimizasyon sağlanacağı öngörülüyor. Bu yeni nesil elektrikli araç, Renault’nun gelecekte seri üretim modellerine entegre edebileceği yenilikçi teknolojiler için bir test platformu olarak büyük önem taşıyor.

Netflix, tüm sezonu indirme özelliğini iOS için getirdi!

0

Netflix, iPhone ve iPad kullanıcıları için çok beklenen yeni bir özelliği devreye soktu. Artık, kullanıcılar sevdikleri dizilerin tüm sezonlarını tek bir dokunuşla indirebilecek. Bu, özellikle seyahat edenler ya da sürekli internet bağlantısı bulunmayan kullanıcılar için müthiş bir kolaylık sağlıyor. Önceden, kullanıcılar yalnızca bir bölüm indirebiliyorlardı ve bu, özellikle uzun diziler söz konusu olduğunda, her bir bölümü ayrı ayrı indirmek anlamına geliyordu ki bu da zaman alıcı ve kullanıcı dostu değildi. Şimdi ise, tüm sezonu bir arada indirerek zaman kazanılabiliyor.

Netflix, tüm sezonu indirme özelliğini iOS platformu için sundu

Yeni “Sezon İndir” butonu, dizinin sayfasında Paylaş düğmesinin hemen yanında yer alıyor. Kullanıcılar, bu butona tıkladıklarında dizinin seçtikleri sezonundaki tüm bölümler tek seferde indirilmeye başlıyor. İndirilen bölümler, Netflix’in uygulama içindeki “Benim Netflix’im” sekmesi altında bulunan “İndirilenler” bölümünde bir araya toplanıyor ve internet bağlantısı olmadan bu bölümleri izlemek mümkün oluyor. Bu özellik, özellikle uzun dizilerde büyük bir avantaj sağlıyor. Örneğin, Blacklist gibi bir dizi düşünülürse, önceden tek tek bölümleri indirmek zaman alıcıydı. Artık, tüm sezonu tek seferde indirmek çok daha hızlı ve pratik bir işlem.

Bu yeni özellik, daha önce Android kullanıcılarına sunulmuştu, ancak şimdi iOS kullanıcıları için de aktif hale geldi. Netflix, bu tür gelişmelerle kullanıcı deneyimini daha verimli hale getirmeyi amaçlıyor. Bu özellik, kullanıcıların internet erişiminin sınırlı olduğu yerlerde veya seyahat ederken en sevdikleri dizilerini rahatça izlemelerini mümkün kılıyor. Ayrıca, Netflix’in indirilmesi en çok tercih edilen yapımlarından bazıları arasında Squid Game ve Monster: The Jeffrey Dahmer Story gibi diziler bulunuyor.

Sezon indirme özelliği, şu an için Netflix uygulamasının en son sürümlerinde mevcut ve kullanıcılar için oldukça kullanışlı bir ek. Yalnızca bir dizi değil, tüm bir sezonun bölümleri tek bir işlemle indirilebiliyor, bu da Netflix’in içerik izleme deneyimini önemli ölçüde kolaylaştırıyor. Özellikle sık seyahat eden, mobil internetin yetersiz olduğu bölgelerde yaşayan ya da sınırlı veri kullanan kullanıcılar için bu özellik, uygulamanın kullanımını çok daha çekici hale getiriyor.

Microsoft, DeepSeek tarafından geliştirilen AI modelini bulut platformuna entegre ediyor!

Ancak bu hamle, Microsoft’un en büyük yapay zekâ ortağı olan OpenAI’in DeepSeek’i fikri mülkiyet hırsızlığıyla suçladığı bir dönemde geldi.

Tartışmalı bir ortaklık: DeepSeek ve Microsoft

DeepSeek’in R1 modeli, Azure AI Foundry platformu altında sunulmaya başlandı. Microsoft, blog yazısında modelin güvenlik taramalarından geçirildiğini, riskleri en aza indirmek için kapsamlı değerlendirmelere tabi tutulduğunu belirtti. Ayrıca, gelecekte Copilot+ PC’lerde yerel olarak çalıştırılabilen daha hafif R1 versiyonlarının da sunulacağını açıkladı.

Microsoft’un bu adımı, DeepSeek’in OpenAI’in API’lerini kötüye kullandığı iddialarının gölgesinde atıldı. 2024 sonbaharında, Microsoft’un güvenlik araştırmacıları DeepSeek’in OpenAI’in API’lerinden büyük miktarda veri sızdırdığına dair bulgulara ulaştı. Microsoft, aynı zamanda OpenAI’in en büyük yatırımcısı olarak, bu şüpheli faaliyetler hakkında OpenAI’i bilgilendirdi.

Buna rağmen Microsoft, R1’in sunduğu potansiyel nedeniyle modeli kendi ekosistemine dahil etme kararı aldı. Şirket, Azure AI Foundry kataloğunu genişletirken geliştiricilerin ve işletmelerin R1’i kullanarak yenilikçi çözümler geliştirmesini beklediğini duyurdu.

Deepseek güvenlik

R1 modelinin sınırlamaları ve sansür tartışmaları

DeepSeek’in R1 modeli her ne kadar güçlü bir yapay zekâ modeli olarak tanıtılsa da, çeşitli güvenilirlik sorunları ve sansür iddiaları nedeniyle eleştiriliyor.

NewsGuard tarafından yapılan bir teste göre, R1 haberle ilgili konulara verilen yanıtların %83’ünde hatalı veya eksik bilgiler sunuyor. Ayrı bir analiz, R1’in Çin ile ilgili soruların %85’ine yanıt vermeyi reddettiğini ortaya koydu. Bu durum, Çin hükümetinin yerel yapay zekâ modelleri üzerindeki sansür politikalarının bir sonucu olabilir.

Microsoft’un, modeli doğruluğunu artıracak şekilde değiştirip değiştirmediği veya sansürleme eğilimlerini azaltıp azaltmadığı henüz netlik kazanmadı. Ancak şirketin, modelin cazibesini kaybetmeden Azure ekosistemine entegre etmeye çalıştığı görülüyor.

Sonuç olarak, Microsoft’un DeepSeek ile olan ilişkisi, OpenAI ile yaşanan gerilimler ve veri sızıntısı iddiaları nedeniyle oldukça hassas bir konu haline gelmiş durumda. Buna rağmen, şirket R1’in sunduğu avantajlardan yararlanarak bulut hizmetlerini güçlendirme yolunda ilerliyor.

DataBank, veri merkezi yatırımları için 250 milyon dolar sermaye artırımı yaptı!

Geçtiğimiz hafta OpenAI, SoftBank gibi yatırımcılarla birlikte ABD’deki veri merkezi altyapısına 100 milyar dolar harcamayı planladığını duyurmuştu.

Microsoft da yalnızca 2024 yılı içinde 80 milyar dolarlık AI altyapı yatırımı yapmayı hedefliyor. Bu yarışta en büyük kazananlar ise yüksek performanslı veri merkezleri sağlayan şirketler oluyor.

Veri merkezi işletmecisi DataBank, özel sermaye şirketi TJC’den 250 milyon dolar yatırım aldığını duyurdu. Ayrıca, 600 milyon dolarlık bir ikincil hisse teklifi ile toplam finansmanını daha da genişletti. Şirketin CEO’su Raul K. Martynek, bu yeni yatırımın DataBank’ın büyüme stratejisine ve ölçeklenme yeteneğine duyulan güveni yansıttığını belirtti.

2005 yılında kurulan DataBank, 2016 yılında varlık yönetim şirketi DigitalBridge liderliğinde bir yatırım grubu tarafından satın alındı ve yıllar içinde birçok veri merkezi sağlayıcısıyla birleşerek büyüdü. Şirket, 2018’de Indianapolis merkezli Lightbound’u, 2020’de ise zColo’nun ABD ve Birleşik Krallık’taki veri merkezlerini bünyesine kattı. Şu anda 65’ten fazla veri merkezini, 27’den fazla pazarda yönetiyor.

Dijital dönüşüm ve yapay zekâ talebi veri merkezlerini güçlendiriyor

Yatırımcılar, veri merkezlerini dijital dönüşüm ve yapay zekâ gelişiminin temel taşları olarak görüyor. TJC ortağı Eion Hu, DataBank’ın “güvenilir, ölçeklenebilir ve enerji verimli altyapı” konusundaki güçlü konumuna dikkat çekerek, şirketin bu büyüyen pazarda avantaj sağlayacağını ifade etti.

Meta veri merkezi

Bu sektörde sadece DataBank değil, yeni nesil bulut (neocloud) girişimleri de büyük ilgi görüyor. Örneğin:

  • CoreWeave, büyük teknoloji firmalarıyla yaptığı iş birlikleriyle 19 milyar dolar değerlemeye ulaştı.
  • Lambda Labs, Nisan 2024’te 500 milyon dolara kadar özel finansman sağladı.
  • Voltage Park, Ekim 2023’te 500 milyon dolarlık GPU destekli veri merkezleri yatırımı yapacağını duyurdu.
  • Together AI, Mart 2024’te Salesforce liderliğinde 106 milyon dolar yatırım aldı.

McKinsey’nin raporuna göre, önümüzdeki beş yıl içinde veri merkezleri için mekanik ve elektrik sistemlerine yapılan yatırım 250 milyar doları aşabilir. Ancak bu büyüme, veri merkezlerinin yüksek su ve enerji tüketimi gibi çevresel etkilerinin de daha fazla tartışılmasına neden oluyor.

Sonuç olarak, yapay zekâ devriminin hızla ilerlemesiyle birlikte veri merkezi sektörü devasa yatırımlarla büyümeye devam ediyor ve DataBank, bu büyümeden en çok yararlanan firmalardan biri olmayı sürdürüyor.