Apple Intelligence, artık otomatik olarak geliyor!

Apple, iOS 18.3 ve macOS Sequoia 15.3’ün final öncesi sürümünü yayınladı ve kullanıcı deneyimini etkileyebilecek önemli bir değişikliği duyurdu. Bu yeni güncellemelerle birlikte Apple Intelligence, tüm uyumlu cihazlarda otomatik olarak etkinleştirilecek. Daha önce iOS 18.1 ve iOS 18.2 gibi sürümlerde Apple Intelligence kullanıcılara isteğe bağlı bir seçenek olarak sunuluyordu. Bu sistemin devreye alınması için kullanıcıların Ayarlar menüsüne girip manuel olarak bu özelliği etkinleştirmesi gerekiyordu. Ancak, iOS 18.3, iPadOS 18.3 ve macOS Sequoia 15.3 ile artık bu durum değişiyor. Güncellemeler yüklendiğinde, Apple Intelligence varsayılan olarak etkinleştirilecek ve bu özelliği devre dışı bırakmak isteyen kullanıcılar manuel olarak ayar yapmak zorunda kalacak.

Apple Intelligence, artık otomatik olarak gelecek

Apple Intelligence, şirketin yapay zeka odaklı özelliklerini barındıran bir platform olarak hem kullanıcılar hem de teknoloji dünyasında dikkat çekiyor. Bu sistem, ilk olarak iPhone 15 Pro ve iPhone 15 Pro Max modellerinde tanıtılmıştı ve bu cihazlarla birlikte kullanıcıya kişiselleştirilmiş öneriler, gelişmiş arama seçenekleri ve daha akıllı bildirim yönetimi gibi özellikler sunuyordu. Daha sonrasında iPhone 16 serisi ile bu özellik daha geniş bir kitleye ulaşmıştı. Ancak Apple Intelligence hâlâ beta aşamasında ve kullanıcı geri bildirimlerine göre çeşitli hatalar ve sınırlamalar içeriyor.

Beta aşamasında olmanın getirdiği zorluklar nedeniyle bazı kullanıcılar, özellikle bildirim özetleri gibi özelliklerin yanlış çalıştığını dile getirdi. Örneğin, Apple Intelligence’ın BBC ve diğer büyük haber kaynaklarındaki haber özetlerini doğru şekilde oluşturamaması sebebiyle birçok şikayet alındı. Bu geri bildirimler üzerine Apple, bu özelliği özellikle haber ve eğlence uygulamaları için geçici olarak devre dışı bırakma kararı aldı. Benzer şekilde, yapay zeka tabanlı öğrenme sistemlerinin optimize edilmesi ve daha az hata ile çalışabilmesi için düzenli güncellemeler yapılması bekleniyor.

Apple’ın yapay zeka stratejisindeki bu yeni yaklaşımı, teknoloji şirketinin kullanıcılarına daha entegre ve sezgisel bir deneyim sunma çabasını bir kez daha kanıtlıyor. Öte yandan, bu tür büyük ölçekli özelliklerin kullanıcı deneyimine etkisini tam olarak anlayabilmek için uzun vadeli testler ve güncellemeler büyük bir önem taşıyor. iOS 18.3 güncellemesinin, özellikle otomatik etkinleştirme kararıyla Apple kullanıcıları arasında nasıl bir geri dönüş alacağı, ilerleyen süreçte yapay zekanın cihazlarla entegrasyonu konusundaki gidişatı belirleyecek gibi görünüyor.

Canon’dan dünyanın en yüksek çözünürlüklü 35 mm tam kare sensörü: 410 MP

Herkesin aklına kazınan fotoğraf makineleriyle tanınan Canon, dikkat çeken yeni bir teknolojik gelişmeyle gündeme geldiJapon teknoloji devi410 megapiksellik dünyanın en yüksek çözünürlüklü 35 mm tam kare CMOS sensörünü geliştirdiğini duyurdu. Bu sensör, bu boyuttaki bir sensörde bugüne kadar ulaşılan en yüksek piksel sayısını sunuyor ve Canon’dan dünyanın fotoğrafçılık gelişiminde ne kadar ileri olduğunu gösteriyor.

Tıp ve gözetim gibi alanlara özel üretildi

Canon’un 410 MP çözünürlüğe sahip bu sensörünü, standart kameralar yerine daha ileri düzey görüntüleme sistemlerinde göreceğiz. Özellikle tıp, gözetim ve araştırma gibi yüksek çözünürlüğe ve detaylara ihtiyaç duyulan alanlarda kullanılmak üzere geliştirilen bu sensör, Canon’dan dünyanın en gelişmiş sensörlerine sahip olmanın yolunu açıyor ve görüntüleme teknolojileri açısından çığır açıcı bir adım olarak değerlendiriliyor.

24K Çözünürlükte detaylar sunuyor

410 megapiksel çözünürlük, günümüzde yaygın olarak kullanılan HD çözünürlüğün tam 198 katı. Ayrıca, 8K çözünürlükten 12 kat daha yüksek bir seviyeyi ifade ediyor. Bu sensör, yakaladığı görüntülerin ayrıntılarını kaybetmeden kesilebilmesi ve yakınlaştırılabilmesi için ideal bir çözüm sunuyor ve Canon’dan dünyanın en keskin görüntüleme deneyimini vadediyor.

bu çığır açan teknolojisi, yalnızca görüntüleme sektörüne değil, bilimsel araştırmalardan güvenlik çözümlerine kadar geniş bir yelpazede fark yaratabilir. Ancak, bu sensörün henüz tüketiciye yönelik fotoğraf makinelerinde kullanılmayacağı, profesyonel sistemlere yönelik olduğu vurgulanıyor. Gelecekte, Canon’dan dünyanın en geniş kesimine hitap edebilmesi bekleniyor.

Yeni nesil görüntüleme teknolojilerinin sınırlarını zorlayan bu adım, Canon’un sektördeki liderlik pozisyonunu bir kez daha pekiştiriyor.

Vücut tarama ve tanı analizi girişimi Neko Health 1,8 milyar dolar değere ulaştı!

Spotify’ın kurucularından Daniel Ek’in ortaklığıyla kurulan Neko Health, Seri B turunda 260 milyon dolar yatırım alarak değerini 1,8 milyar dolara çıkardı.

Neko Health, bu fonu yeni pazarlara, özellikle ABD’ye açılmak, daha fazla klinik açmak ve tıbbi donanım ile yazılımlarını geliştirmek için kullanmayı planlıyor. CEO Hjalmar Nilsonne, ABD’nin şu anda Avrupa dışındaki en büyük bekleme listesine sahip olduğunu belirtti. 100.000’den fazla kişinin sırada beklediği şirket, Londra ve Stockholm’deki kliniklerinde bugüne kadar 10.000 hastayı değerlendirdi.

Nilsonne, yaptığı bir açıklamada “Sağlık hizmetlerine farklı bir yaklaşım arayan inanılmaz bir talep var.” dedi. ABD’deki sağlık ekosistemine katkıda bulunabileceklerini ifade eden CEO, bu yatırım turunun şirketin büyüme hedeflerini hızlandıracağını vurguladı.

Sağlık hizmetlerinde yeni deneyim

Neko Health, minimal ve modern tasarımlı kliniklerinde, müşterilere 300 sterlin karşılığında kapsamlı bir sağlık taraması sunuyor.

Bu taramalar, cilt üzerindeki benlerden kalp atış hızına, kan şekeri ve kolesterol seviyelerinden metabolik sendrom, felç ve diyabet riskine kadar birçok parametreyi içeriyor. Taramalar, ileri donanım ve yazılımlarla desteklenirken, veriler doktorlar tarafından değerlendirilerek hastalara takip ve öneriler sunuluyor.

Nilsonne, müşterilerinin %80’inin bir yıl sonraki randevularını şimdiden yeniden rezerve ettiğini belirtti. Şirket, önleyici sağlık hizmetleriyle fark yaratmayı hedefliyor.

Şirketin gelecek planları

Neko Health’in tıbbi cihazlarını ve yazılımlarını kendi bünyesinde geliştirdiğini vurgulayan Nilsonne, eski teknolojilerle çalışan sistemlere kıyasla yenilikçi bir model benimsediklerini söyledi.

Şirket, her yıl yeni parametreler ve hizmet seviyeleri ekleyerek ürünlerini geliştirmeyi hedefliyor. Nilsonne, mevcut vücut tarama deneyimini bir “iPod anı” olarak nitelendirerek, bunun ileride daha geniş kapsamlı ve erişilebilir teşhis hizmetlerine kapı açacağını ifade etti.

Lightspeed Venture Partners liderliğinde gerçekleşen yatırım turuna General Catalyst, Lakestar ve Atomico gibi önde gelen isimler katıldı. Bu fon, Neko’nun rakiplerinden ayrılmasına; Zoi (Fransa) ve Aware (Almanya) gibi girişimlerin yanı sıra, İngiltere’nin ulusal sağlık hizmetleri (NHS) gibi kamu hizmetlerinden farklılaşmasına olanak tanıyacak.

Yatırımcıların da şirketin hizmetlerini denemek için bekleme listesine girdiği söylenirken, Lightspeed’den Bejul Somaia, bu tur sonrası Neko’nun yönetim kuruluna katıldı.

Neko Health, modern sağlık hizmetlerini daha erişilebilir hale getirme yolunda önemli bir adım atarak sektördeki konumunu güçlendirmeye devam ediyor.

Güneş enerjisi, Avrupa’da ilk defa kömürü geride bıraktı!

Avrupa Birliği, 2024 yılında elektrik üretiminde güneş enerjisinin kömürü geride bırakarak tarihi bir dönüm noktasına ulaştı. Ember tarafından yayımlanan Avrupa Elektrik Değerlendirmesi’ne göre, güneş enerjisinin AB elektrik üretimindeki payı %11’e çıkarak ilk kez kömürü geçti. Kömürün payı ise %10’un altına düşerek, fosil yakıtlara bağımlılığın hızla azaldığını ortaya koydu. Bu gelişme, Avrupa’nın temiz enerji dönüşümünde önemli bir ivme kazandığını gösteriyor. Fosil yakıtla elektrik üretiminin tarihi bir seviyeye gerilediği bu dönemde, doğalgaz üretimi beş yıldır üst üste düşüş kaydederken, kömür, AB’nin üçüncü büyük elektrik üretim kaynağı iken altıncı sıraya geriledi.

Güneş enerjisi, Avrupa’da kömürü geride bırakmayı başardı

Rüzgar enerjisinin elektrik üretimindeki payı %17’ye ulaşarak iki yıl üst üste doğalgazı geride bıraktı ve hidroelektrik santrallerindeki toparlanma ile birlikte yenilenebilir enerji, AB toplam elektrik üretiminin %47’sini oluşturdu. Fosil yakıtların payı ise %29’a gerileyerek, yeşil enerji dönüşümünün hız kazandığını net bir şekilde ortaya koydu. 2019 yılında AB’nin elektrik üretiminde fosil yakıtların payı %39, yenilenebilir enerjinin payı ise %34 düzeyindeydi. Bu oranlar, AB’nin Yeşil Anlaşma kapsamında daha hızlı ilerlediğinin bir kanıtı olarak değerlendiriliyor.

AB’nin son 5 yılda kazandığı yeni rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesi, bölgede 59 milyar euro değerinde fosil yakıt ithalatının önüne geçti. Ancak rapor, ilerleme hızının sürdürülebilmesi için özellikle rüzgar enerjisi sektörüne daha fazla odaklanılması gerektiğini vurguluyor. Bu alanda yıllık kurulum kapasitesinin 2030 yılına kadar mevcut seviyelerin iki katından fazlasına çıkarılması gerektiği belirtiliyor.

Ember’in kıdemli analisti Chris Rosslowe, bu dönüşümün önemli olduğunu ancak uzun vadede başarıyı garantilemek için daha güçlü ve hızlı adımlar atılması gerektiğini ifade etti. Avrupa, bu dönüşümle enerji sektöründe tarihi bir eşiği geçerken, önümüzdeki yıllarda yenilenebilir enerji kullanımındaki artışın daha büyük bir ivme kazanacağı öngörülüyor.

Asus, dünyanın ilk 27 inç 4K OLED oyuncu monitörünü tanıttı!

0

Oyun dünyası, ASUS’un tanıttığı yeni bir teknolojiyle yeni bir döneme adım atmanın heyecanını yaşıyor. Şirketin ROG Swift OLED PG27UCDM modeli, dünyanın ilk 27 inç boyutunda 4K OLED oyuncu monitörü olarak dikkatleri üzerine çekiyor. Gelişmiş özelliklere sahip bu monitör, 1.099 dolar fiyat etiketiyle ön siparişe sunulmuş durumda. ASUS’un dördüncü nesil QD-OLED teknolojisini kullanan cihaz, 166 ppi piksel yoğunluğuyla kristal netliğinde görüntüler ve etkileyici bir kontrast oranı sağlıyor.

Asus, dünyanın ilk 27 inç 4K OLED oyuncu monitörünü görücüye çıkardı

240Hz yenileme hızı ve 0,03ms tepki süresiyle oyunlarda benzersiz bir hız ve akıcılık sunan monitör, geniş bağlantı seçenekleriyle de öne çıkıyor. DisplayPort 2.1a UHBR20, HDMI 2.1 ve 90 watt güç çıkışı sağlayan USB-C girişleri, kullanıcıların tüm ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde tasarlanmış. Ayrıca VESA DisplayHDR 400 True Black, Dolby Vision ve HDR10 gibi standartlarla uyumlu olan cihaz, OSD menüsü üzerinden kolaylıkla kişiselleştirilebiliyor.

Asus, dünyanın ilk 27 inç 4K OLED oyuncu monitörünü duyurdu

Kullanıcı sağlığını da ön planda tutan ASUS, monitörü ROG OLED Anti-Flicker 2.0 teknolojisiyle donatarak ekran titreşimini %20 oranında azaltmayı başarmış. Aynı zamanda “Refresh Rate Cap” özelliğiyle yenileme hızını sınırlama imkanı sunarak üç farklı ön ayarla kullanıcı deneyimini iyileştiriyor. Yanma sorunlarına karşı ise ROG OLED Care Pro paketi devreye giriyor. Neo Yakınlık Sensörü gibi inovatif özellikler sayesinde ekran, kullanıcı uzaklaştığında otomatik olarak kararıyor ve geri dönüldüğünde eski parlaklığına kavuşuyor. Piksel temizleme, ekran koruyucu ve görev çubuğu algılama gibi ilave koruma araçları ise ROG DisplayWidget Center yazılımı üzerinden kontrol edilebiliyor.

Tüm bu yeniliklerin yanı sıra cihazın üç yıl garanti ile gelmesi, oyunculara uzun vadeli bir güvence sunuyor. ASUS, hem performans hem de dayanıklılık açısından beklentileri aşmayı hedeflerken, ROG Swift OLED PG27UCDM modeliyle OLED oyun monitörleri için yepyeni bir standart belirliyor.

Çin, güneş ve rüzgar enerjisinde rekor büyüme kaydetti!

Çin, 2024 yılında güneş ve rüzgar enerjisinde dikkat çekici bir büyüme kaydederek yenilenebilir enerji alanında yeni bir rekora imza attı. Ulusal Enerji İdaresi’nin (NEA) açıkladığı verilere göre, ülkenin toplam kurulu enerji kapasitesi %14,6 oranında artarak 3.348 gigavatın üzerine çıktı. Güneş enerjisi bu büyümenin başrolünü oynarken %45,2 oranında artışla 887 gigavat seviyesine ulaştı ve tek başına 277 gigavatlık ek kapasite sağladı. Rüzgar enerjisindeki büyüme ise %18’lik bir artışla 521 gigavat kapasiteye ulaşarak yıllık 80 gigavatlık bir artışı temsil etti.

Çin, güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesinde rekor kırdı

Çin, Başkan Xi Jinping’in 2030 yılına kadar belirlediği 1.200 gigavatlık güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesine planlanandan altı yıl önce ulaşmayı başardı. Bu başarı, Çin’in tek başına diğer tüm ülkelerin toplamının neredeyse iki katı kapasite inşa etmesiyle daha da dikkat çekiyor. Hidroelektrik kapasite %3,2 artarak 436 gigavata, nükleer enerji kapasitesi ise %6,9’luk bir artışla yaklaşık 61 gigavata ulaştı. Buna karşın, termik enerji kapasitesinin %3,8 artarak 1.444 gigavatı geçmesi, fosil yakıtların hâlâ ülkenin enerji dengesinde önemli bir yer tuttuğunu ortaya koyuyor. Ancak kömürle çalışan enerji üretim izinlerinde %83’lük bir azalma ve kömür projelerine yönelik kısıtlamalar, bu alanda düşüş yaşanabileceğine işaret ediyor.

Üretim rakamlarına baktığımızda Çin, 2024 yılında toplam 9.418 teravatsaat elektrik üreterek dünya genelindeki liderliğini pekiştirdi. Termik üretimde %1,5’lik sınırlı bir artış gözlemlenirken, hidroelektrik ve rüzgar enerjisi %11 büyüdü. Güneş enerjisi ise %28 gibi dikkat çekici bir oranla yükselerek en büyük artışı kaydetti. Elektrik tüketimi de %6,8 büyüme göstererek toplamda 9.852 teravatsaat seviyesine ulaştı.

Yenilenebilir enerji alanındaki bu güçlü büyümeye rağmen, kömür hâlâ Çin’in enerji üretiminde önemli bir paya sahip. Ancak yeni kömür projelerinin onaylanmaması ve mevcut üretimdeki düşüşler, bu enerji kaynağının zamanla daha az öncelikli hale gelebileceğini gösteriyor. Çin’in bu alandaki liderliği, yalnızca yenilenebilir enerji kurulumlarında değil, aynı zamanda küresel enerji dönüşümüne olan katkısında da belirleyici olmaya devam ediyor.

Galaxy S25 serisi, bu özelliğiyle hayat kurtarabilir!

0

Samsung‘un Galaxy S25 serisi, yeni teknolojiler ve özellikler sunarken dikkat çekici bir yenilikle kullanıcıların karşısına çıkıyor: Snapdragon Satellite uydu destekli mesajlaşma. Qualcomm’un açıkladığı üzere Galaxy S25, S25+, ve S25 Ultra modelleri bu özelliği kullanan ilk cihazlar olacak. Android 15 ile uyumlu çalışan bu teknoloji, doğal afetler veya hücresel kapsama alanının bulunmadığı durumlarda kullanıcıların doğrudan uydu aracılığıyla mesaj gönderip almasını sağlayarak hayati bir işlev görüyor. Bu özellik, özellikle acil durumlar için kritik bir çözüm sunarken, hükümet onayı gerekliliği nedeniyle bazı bölgelerde kullanıma sunulmamış olabilir.

Samsung Galaxy S25 serisi, bu özelliğiyle hayat kurtaracak

Galaxy S25 serisi, tüm ülkelerde Qualcomm’un Snapdragon 8 Elite işlemcisiyle donatılmış olarak satışa sunulacak. Bu işlemci, önceki nesle kıyasla %37 daha yüksek CPU, %30 daha hızlı GPU ve %40 daha güçlü bir NPU performansı sunarak hem hız hem de güç verimliliğinde önemli bir sıçrama sağlıyor. TSMC’nin 3nm üretim süreciyle geliştirilen işlemci, aynı zamanda ekran performansını artırmak için Samsung’un mobil Dijital Doğal Görüntü motoru (mDNIe) ile entegre çalışıyor. ProScaler teknolojisi ise ekran görüntü ölçekleme kalitesinde %40 iyileşme sunuyor.

Samsung Galaxy S25 serisi, uydu destekli mesajlaşma özelliğiyle hayat kurtaracak.

Snapdragon Satellite, önceki Snapdragon 8 Gen 2 yongasında bulunmasına rağmen, Android’in bu özelliği o dönemde desteklememesi nedeniyle herhangi bir cihazda kullanılmamıştı. Ancak Android 15’in yerel desteğiyle birlikte bu teknolojiyi sunan ilk cihazlar Galaxy S25 serisi oluyor. Samsung’un bu yeniliği lansmanda ön plana çıkarmamış olması, özelliğin yasal düzenlemeler ve teknik çalışmalar nedeniyle tam anlamıyla hazır olmamasından kaynaklanmış olabilir.

Snapdragon 8 Elite’in NPU yetenekleri, cihazda yerel olarak çalışan gelişmiş Galaxy AI özelliklerini mümkün kılıyor. Bu sayede, görüntü işleme ve video kayıt işlemleri daha yüksek bir kaliteye ulaşıyor. Özellikle yüksek performans ve enerji verimliliğini bir arada sunması, hem günlük kullanımda hem de yoğun işlemlerde kullanıcı deneyimini bir üst seviyeye taşıyor. Bu yenilikler, Galaxy S25 serisini sadece bir akıllı telefon değil, aynı zamanda kritik durumlarda güvenilir bir araç haline getiriyor.

Snapdragon 8 Elite 2, TSMC’nin 3 nm teknolojisiyle üretiliyor!

0

Snapdragon işlemci serisinin yeni nesli olan Snapdragon 8 Elite 2’nin üretimiyle ilgili belirsizlikler nihayet son buldu. Qualcomm, bu amiral gemisi işlemcisini TSMC’nin en gelişmiş 3nm üretim süreci olan N3P ile geliştireceğini resmen açıkladı. Bu karar, Qualcomm’un Samsung Foundry yerine TSMC’ye olan güvenini sürdürdüğünü gösteriyor ve üretimdeki risklerden kaçınma stratejisinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. İşlemcinin model numarasının SM8850, kod adının ise “Kaanapali” olduğu ifade edilirken, Samsung tarafından üretilmesi planlanan “KaanapaliS” kod adlı versiyonun rafa kaldırıldığı ve TSMC üretimli “KaanapaliT” versiyonunun devreye alındığı belirtiliyor. “T” harfi, doğrudan TSMC’yi işaret ediyor.

Snapdragon 8 Elite 2, TSMC’nin 3 nm teknolojisiyle geliştirilecek

Snapdragon 8 Elite 2, özellikle performans ve enerji verimliliği alanlarında ciddi iyileştirmeler vaat ediyor. ARM’ın SME adı verilen, karmaşık iş yüklerini daha etkili bir şekilde işleyebilen gelişmiş bir komut setini desteklemesi beklenen bu çip, tek çekirdek performansı konusunda önemli bir sıçrama yapabilir. Bu gelişme, Qualcomm’un Apple’ın M4 çipine güçlü bir rakip olabileceğine işaret ediyor. Üretimde kullanılan TSMC’nin 3nm N3P süreci sayesinde işlemcinin enerji tüketiminin düşerken performansının önemli ölçüde artacağı öngörülüyor.

Snapdragon 8 Elite 2, TSMC’nin 3 nm teknolojisiyle geliştirilecek.

Snapdragon 8 Elite 2’nin çekirdek hızlarının 5.00GHz seviyesine ulaşabileceği ve Geekbench testlerinde tek çekirdek performansında 4000 puana kadar çıkabileceği belirtiliyor. Ancak bu tür sentetik testlerin, gerçek kullanım performansını her zaman doğru bir şekilde yansıtmadığı unutulmamalı.

Çipin resmi olarak piyasaya sürülmesinin ardından gerçekleştirilecek detaylı testlerle, işlemcinin gerçek potansiyeli tam anlamıyla ortaya çıkacak. Qualcomm’un bu yeni işlemcisi, özellikle yüksek performans gerektiren mobil cihazlar için bir dönüm noktası olabilir ve sektördeki standartları yeniden belirleyebilir.

Apple ve Google, İngiltere’de kapsamlı bir soruşturmanın hedefinde!

Apple ve Google’ı hedef alan bu adım, teknoloji devlerinin İngiltere’nin yeni dijital rekabet kurallarını ihlal edip etmediğini belirlemek amacıyla atıldı.

CMA, her iki şirketin de işletim sistemleri, uygulama mağazaları ve mobil tarayıcılar gibi alanlarda stratejik piyasa statüsüne sahip olup olmadığını değerlendirecek. Bu kapsamda, Apple’ın iOS ve Google’ın Android sistemlerinin rekabet üzerindeki etkileri ve tüketicilere maliyeti incelenecek.

CMA, soruşturmanın, mobil cihaz kullanıcıları ile yenilikçi hizmetler veya içerikler geliştiren işletmelere olan etkisini araştıracağını belirtti. CMA CEO’su Sarah Cardell, “Daha rekabetçi mobil ekosistemler, yeniliklere ve milyonlarca kişinin kullandığı uygulama mağazaları, tarayıcılar ve işletim sistemleri gibi hizmetlerde yeni fırsatlara kapı açabilir.” dedi.

Apple ve Google’dan savunmalar ardı ardına geldi

Apple, açıklamasında “Dinamik piyasalarda yeniliğin gelişmesini destekliyoruz. Her segmentte ve bölgede rekabetle karşı karşıyayız ve önceliğimiz kullanıcılarımızın güvenidir.” dedi. Google ise Android’in, akıllı telefonlara ve uygulamalara erişimi demokratikleştirdiğini ve fiyatları düşürdüğünü vurgulayarak, “Daha fazla seçenek sunan bir yol bulunmalı.” çağrısında bulundu.

Soruşturmalar, 2024 başında yürürlüğe giren Dijital Piyasalar, Rekabet ve Tüketici Yasası (DMCC) ile CMA’nın genişleyen yetkileri çerçevesinde yürütülüyor. DMCC, dijital pazarlarda rekabeti engelleyen davranışları önlemeyi hedefliyor. Bu yasa, piyasa gücü yüksek firmaları “stratejik piyasa statüsü” ile sınıflandırarak rekabeti zayıflatan uygulamalara müdahale yetkisi veriyor.

CMA, İngiltere’de satılan mobil cihazların büyük çoğunluğunun iOS veya Android işletim sistemleriyle yüklü olduğunu ve bu platformların diğer alternatiflere kıyasla üstün bir konumda bulunduğunu belirtti. 16 yaş üzerindeki İngiliz nüfusunun %94’ü, yani yaklaşık 56 milyon kişi, akıllı telefon kullanıyor ve günlük ortalama 3 saatini bu cihazlarda geçiriyor.

Bu kapsamda, CMA’nın inceleyeceği üç ana başlık şunlar:

  1. Apple ve Google’ın mobil ekosistemleri arasındaki rekabet seviyesi,
  2. Şirketlerin piyasa güçlerini diğer alanlara genişletme olasılığı,
  3. Potansiyel sömürücü davranışlar.

Soruşturmalar, Apple ve Google gibi devlerin İngiltere’deki dijital rekabet ortamına etkilerini derinlemesine ele almayı amaçlıyor. Bu süreç, hem yeniliklerin desteklenmesi hem de tüketiciler ve işletmeler için daha adil bir dijital ekonomi yaratılması açısından kritik bir adım olarak görülüyor.

Electronic Arts hisseleri son 26 yılın en büyük düşüşü ile karşı karşıya!

EA, mali yılın tamamı için gelir tahminlerini aşağı çekti ve bu düşüşün büyük ölçüde futbol oyunlarının beklenen performansı sergileyememesinden kaynaklandığını belirtti.

EA hisseleri Perşembe günü 115.86 dolara geriledi. Bu, şirketin 1990’daki halka arzından bu yana yaşadığı en büyük üçüncü düşüş oldu. Şirket, 31 Aralık’ta sona eren üçüncü mali çeyrek için net rezervasyonların 2.4-2.55 milyar dolar arasında olacağını öngörürken, bu rakamın 2.215 milyar dolarda kalacağını açıkladı. Aynı çeyrek için gelir ise 1.88 milyar dolar oldu.

EA Sports FC ve Dragon Age beklentileri karşılayamadı

Şirketin en çok kazandıran futbol oyun serisi, 2022’de FIFA ile yapılan lisans anlaşmasının sona ermesinin ardından EA Sports FC adıyla satışa sunulmuştu. Ancak analistler, bu serinin beklenen satış rakamlarını yakalayamadığını vurguladı. Ayrıca, Dragon Age adlı rol yapma oyununun oyuncu sayısı hedeflenenin %50 altında kaldı ve yalnızca 1.5 milyon oyuncuya ulaştı.

Şirket, mali yıl sonunda toplam net rezervasyonların 7-7.15 milyar dolar arasında olmasını beklediğini duyurdu. Bu rakam, önceki tahmin olan 7.5-7.8 milyar doların oldukça altında kaldı. Şirket ayrıca, çevrim içi satışlardan elde edilen gelirlerde 2025 mali yılında bir düşüş beklediğini de açıkladı.

Roth Capital Partners’tan analistler, EA’nın uyarısını büyük bir tökezleme olarak nitelendirdi. Futbol oyunlarından elde edilen zayıf performans, EA’nın çevrim içi hizmet gelirlerindeki düşüşün en büyük nedeni olarak gösterildi.

EA’nın üçüncü çeyrek finansal sonuçları, 4 Şubat’ta resmi olarak açıklanacak.

Nvidia, RTX 50 serisinde güç kablolarındaki sorunu çözüyor!

0

Nvidia, RTX 50 serisi ekran kartlarında güç kablolarıyla ilgili sorunların tamamen önüne geçileceğini taahhüt ederek geçmişte RTX 4090 kullanıcılarını rahatsız eden kablo erime problemlerinin yeni seride yaşanmayacağını belirtiyor. Özellikle RTX 4090’da yaşanan 16 pinli 12VHPWR konektörünün aşırı ısınmasına bağlı erime şikayetleri, şirketin itibarına gölge düşürmüş ve kullanıcıların güvenini zedelemişti. Nvidia, bu yaşananlardan ders alarak 12V-2×6 standardına geçtiğini ve bu kablo tipinin güvenilirliğini çeşitli testlerle doğruladığını ifade ediyor.

Nvidia, RTX 50 serisinde güç kablolarındaki sorunu çözdü

RTX 4090’da ortaya çıkan sorunlar, kullanıcı hatalarına bağlansa da adaptörlerin eski ATX 2.0 güç kaynaklarıyla uyumsuzluğuna dair PCI-SIG tarafından yapılan uyarılarla daha fazla tartışılmıştı. Bu olayların ardından Nvidia, yeni standart güç kablolarını tüm RTX 50 serisi ekran kartlarında kullanma kararı aldı.

Nvidia, RTX 50 serisinde güç kablolarındaki sorunu çözdü.

Bu kablolar, yanlış takıldığında bile güvenli sıcaklık sınırlarında çalışarak güvenilirlik sunuyor. Şirket, 2025’te düzenlediği RTX AI etkinliğinde son iki yıldır kablo erimesine dair hiçbir şikayet almadığını açıklayarak bu konuda önemli bir ilerleme sağlandığını vurguladı.

Ek olarak MSI, RTX 5090, 5080 ve 5070 Ti modelleriyle birlikte, kullanıcıların kabloyu doğru takıp takmadıklarını kolayca anlayabilmeleri için sarı uçlu özel güç kablolarını tanıttı. Bu tasarımda kablo düzgün şekilde takıldığında sarı renk görünmüyor ve bu da kullanıcı hatalarını minimize etmeye yardımcı oluyor. Rakip üreticiler Intel ve AMD ise orta ve giriş seviyesindeki ekran kartlarında, güç tüketimi 300W’ın altında olduğu için hala eski tip 8 pin güç bağlantılarını kullanmayı sürdürüyor. Nvidia’nın güç bağlantıları konusunda sunduğu bu yenilikler, özellikle yüksek performanslı ekran kartlarında daha güvenli ve sorunsuz bir kullanıcı deneyimi hedeflediğini gösteriyor.

CERN’in parçacık hızlandırıcısı, kanser tedavisinde kullanılıyor!

0

CERN, kanser tedavisinde devrim yaratabilecek parçacık hızlandırıcı teknolojisini geliştirerek tıbbi alana yönelik ilk olumlu sonuçları elde etti. Genellikle doğanın temel yasalarını çözme çalışmalarıyla tanıdığımız CERN, Lozan Üniversitesi Hastanesi (CHUV) ile ortaklaşa yürüttüğü çalışmalar sonucunda “FLASH radyoterapi yöntemi”ni geliştirdi. Bu yöntem, geleneksel radyoterapiden farklı olarak, yüksek enerjili radyasyonu milisaniyeler içinde uygulanabilir hale getiriyor ve tedavi süresini sadece birkaç saniyeye indiriyor. En dikkat çekici avantajı ise tümörü hedeflerken sağlıklı dokular üzerindeki hasarı minimuma indirerek yan etkileri büyük ölçüde azaltması.

CERN’in parçacık hızlandırıcısı, kanser tedavisinde kullanılmaya başlıyor

Bu tedavi, CERN’in CLIC (Kompakt Lineer Çarpıştırıcı) teknolojisi sayesinde mümkün oluyor. Ancak büyük ölçekli parçacık hızlandırıcıların hastane ortamında kullanılabilir boyuta indirgenmesi gerekiyor.

Bu teknolojiyle şu ana kadar yüzeysel tümörlerde başarılı sonuçlar alındı ve sağlıklı dokulara verilen zarar konusunda büyük bir ilerleme kaydedildi. CHUV ile yürütülen çalışmalar, bu yeniliğin pratikte daha geniş bir hasta kitlesine uygulanabilir hale getirilmesi için kritik öneme sahip.

FLASH radyoterapinin önündeki en büyük engellerden biri, cihazların mevcut boyutları ve yüksek maliyeti. CERN ve CHUV, bu teknolojiyi daha kompakt ve ekonomik hale getirebilmek adına çalışmalara devam ediyor. Tam anlamıyla klinik uygulamalara geçişin ise daha fazla araştırma ve altyapı yatırımı gerektirdiği belirtiliyor. Bu teknoloji, tamamen hayata geçtiğinde dünya çapında milyonlarca kanser hastası için umut vaat eden bir tedavi yöntemi olarak tıp tarihine geçebilir.

Google, OpenAI rakibi Anthropic’e yeni yatırım yapıyor!

Google‘ın San Francisco merkezli yapay zeka girişimi Anthropic’e 1 milyar dolarlık yeni yatırım yapacağı bilgisi, yapay zeka yarışında önemli bir dönüm noktasını işaret ediyor. Anthropic, OpenAI’ın GPT modellerine rakip olarak geliştirdiği Claude büyük dil modelleriyle tanınıyor ve bilgi işlem kapasitelerini artırarak pazardaki konumunu güçlendirmeyi hedefliyor.

Google, OpenAI rakibi Anthropic’e yeni yatırım yapacak

Financial Times’ın haberine göre bu yatırım, Lightspeed Venture Partners liderliğinde gerçekleşen 2 milyar dolarlık Ocak fonlama turundan bağımsız bir girişim ve Google’ın Anthropic’e toplam yatırımını 3 milyar doları aşan bir seviyeye çıkaracak. Daha önce Amazon da yapay zeka şirketine olan hissesini iki katına çıkararak katkısını 8 milyar dolara ulaştırmıştı.

Google, OpenAI rakibi Anthropic'e yeni yatırım yapacak.
Google, OpenAI rakibi Anthropic’e yeni bir yatırım yapmaya hazırlanıyor.

Anthropic, yıllık geliri yaklaşık 875 milyon dolara ulaşmasına rağmen, büyük dil modelleri geliştirme sürecinin yüksek maliyetlerini karşılamak ve lider yapay zeka modelleri yaratmaya devam edebilmek için sürekli yatırım ihtiyacı duyuyor. OpenAI ile kıyaslandığında, bu alandaki rekabetin yoğunluğu açıkça görülüyor. Örneğin, OpenAI geçtiğimiz yıl 157 milyar dolarlık değerlemeye ulaşan büyük bir finansman turunu tamamlamasına karşın, halen kara geçemedi.

Bu durum, büyük dil modellerinin geliştirilmesinin hem en iyi yeteneklerin hem de büyük ölçekli bilgi işlem kaynaklarının kullanımını gerektiren pahalı bir süreç olduğunu ortaya koyuyor. Google’ın bu hamlesi, yapay zeka geliştirme yarışında üstünlük sağlama çabasının bir parçası olarak değerlendiriliyor ve sektörün geleceğini önemli ölçüde şekillendirebilir.

Samsung’dan üçe katlanan telefon müjdesi!

Güney Koreli teknoloji devi Samsung, dün akşam düzenlediği Galaxy Unpacked etkinliğinde, teknoloji tutkunlarını heyecanlandıran birçok duyuruya imza attı. Şirket, merakla beklenen Galaxy S25 serisini ve yeni amiral gemisi modeli Galaxy S25 Edge’i tanıtırken, karma gerçeklik alanındaki yeniliklerini de sergiledi. Ancak etkinliğin asıl dikkat çeken anlarından biri, uzun süredir gündemde olan üçe katlanabilen telefonun ilk kez resmi olarak gündeme gelmesi oldu.

Samsung’un geleceğe yönelik yol haritası

Samsung, etkinlik sırasında yalnızca mevcut ürünlerini tanıtmakla kalmadı, aynı zamanda gelecekte piyasaya sürmeyi planladığı cihazları içeren bir yol haritasını da teknoloji dünyasıyla paylaştı. Bu yol haritasında, üçe katlanabilen telefonun yanı sıra şirketin karma gerçeklik başlığı ve akıllı gözlük modellerine de yer verildi. Yol haritasına göre, Samsung öncelikle Galaxy Z Fold7 modelini kullanıcılarla buluşturacak. Ardından ise tüketiciler, merakla beklenen üçe katlanabilen telefonla tanışacak.

Üçe katlanabilen telefon hakkında ilk detaylar

Samsung, üçe katlanabilen telefon hakkında teknik özellikler veya çıkış tarihiyle ilgili herhangi bir bilgi paylaşmasa da, etkinlikte gösterilen görseller cihaz hakkında bazı ipuçları verdi. Yeni modelin, yaklaşık 10 inç ekran boyutuna sahip olacağı ve üst düzey performans sunacağı tahmin ediliyor. Cihazın, özellikle ekran tasarımı ve katlanma mekanizmasıyla rakiplerinden ayrışması bekleniyor. Bu yenilikçi modelin, Huawei’nin Mate XT cihazına doğrudan rakip olacağı ifade ediliyor.

Katlanabilir telefonların geleceği

Son yıllarda katlanabilir telefon piyasası hızla büyürken, Samsung bu segmentte liderliğini sürdürmeyi hedefliyor. Galaxy Z serisiyle kullanıcıların beğenisini kazanan marka, şimdi daha ileri bir teknolojiyle rekabeti bir üst seviyeye taşımayı planlıyor. Üçe katlanabilen telefonun piyasaya sürülmesiyle, Samsung’un kullanıcı deneyimini tamamen değiştirmesi bekleniyor. Bu cihazın, özellikle profesyoneller ve çoklu görev ihtiyaçlarına önem veren kullanıcılar için ideal bir seçenek olacağı konuşuluyor.

Karma gerçeklik ve akıllı gözlük de yolda

Samsung’un yol haritasında sadece üçe katlanabilen telefon değil, aynı zamanda karma gerçeklik başlığı ve akıllı gözlük projeleri de yer alıyor. Şirket, bu teknolojilerle hem iş dünyasına hem de bireysel kullanıcılara yönelik yeni çözümler sunmayı amaçlıyor. Özellikle karma gerçeklik başlığı, eğlence ve iş uygulamalarıyla geniş bir kullanım alanı sunacak gibi görünüyor.

Samsung’un bu yenilikçi cihazlarına dair detayların önümüzdeki aylarda netleşmesi bekleniyor. Teknoloji dünyası, şirketin geleceğe yönelik bu cesur adımlarını heyecanla takip ediyor. Samsung’un üçe katlanabilen telefonu ve diğer yeniliklerinin, mobil teknoloji pazarında önemli bir dönüm noktası yaratacağı şimdiden kesinleşmiş durumda.

Türkiye’de elektrikli otomobil kullanımında rekor artış!

0

Türkiye’de elektrikli otomobil pazarı son yıllarda dikkate değer bir büyüme kaydetti. Özellikle 2024 yılında yaşanan artış Türkiye’nin elektrikli otomobil ekosisteminde büyük bir dönüşüm yaşadığını gösteriyor.

Elektrikli otomobil satışında yeni rekor

Türkiye’nin yerli otomobili Togg’un da yollara çıkmasıyla hız kazanan bu değişim TÜİK verilerine göre elektrikli araç sayısının bir yılda yüzde 129,6 artarak 183 bin 776’ya ulaşmasını sağladı. Bu artış elektrikli araçların Türkiye’deki gelişimini ve gelecekteki etkilerini de gözler önüne seriyor.

Elektrikli araçların Türkiye’deki macerası 2011 yılında yalnızca 24 aracın kayıtlara geçmesiyle başladı. Bu rakam 2018 yılında 952’ye, 2019 yılında ise 1000 barajını aşarak dikkat çekici bir ivme kazandı. 2021 yılı itibarıyla elektrikli otomobil sayısı 6 bin 267’ye, 2022’de 14 bin 552’ye ve 2023’te 80 bin 43’e ulaştı.

2024 yılında bu sayı yüzde 129,6’lık bir artışla 183 bin 776’ya yükseldi. Son beş yıllık dönemde elektrikli binek sayısında yüzde 6470 gibi olağanüstü bir büyüme kaydedildi. Özellikle Togg’un satışa sunulması ve Tesla’nın Türkiye’de satışa çıkmasıyla elektrikli araçlara olan ilgiyi artıran arttı.

2024 yılı itibarıyla Türkiye’de trafiğe kayıtlı toplam otomobil sayısı 16 milyon 232 bin 458 olarak belirlendi. Elektrikli otomobillerin bu toplam içerisindeki payı yüzde 1,1 seviyesine ulaştı. Bu oran her 88 otomobilden birinin elektrikli olduğu anlamına geliyor. Türkiye’deki elektrikli araç pazarının henüz başlangıç aşamasında olduğu söylenebilse de artış oranları bu segmentin hızla büyüyeceğine işaret ediyor.

Ayrıca hibrit araçlar da Türkiye’de önemli bir büyüme kaydetti. 2020 yılında yalnızca 33 bin 690 olan hibrit otomobil sayısı 2024 yılı sonunda 391 bin 296’ya ulaştı. Bu da yüzde 1061’lik bir artış anlamına geliyor.

Hibrit araçların elektrikli araçlara göre daha yaygın olması Türkiye’deki kullanıcıların geçiş sürecinde hibrit çözümleri tercih ettiğini gösteriyor. Elektrikli ve hibrit araçlarda yaşanan dramatik artışın aksine benzinli, dizel ve LPG’li otomobillerdeki artışlar daha sınırlı kaldı.

2020-2024 döneminde benzinli araçlar yüzde 53,3 artışla 4 milyon 908 bin 203’e ulaştı. Dizel otomobillerdeki artış oranı yüzde 10’la sınırlı kalırken, toplam sayı 5 milyon 541 bin 441 oldu. LPG’li araçlar ise yüzde 7,5 artış göstererek 5 milyon 172 bin 471’e yükseldi.

Türkiye’nin yerli otomobili Togg da belirttiğimiz gibi bu büyümede önemli bir rol oynadı. Hem yerli üretim avantajı hem de kullanıcılar arasında yarattığı farkındalık elektrikli kullanımını teşvik etti.

Elektrikli otomobil pazarı Türkiye’nin karbon emisyonlarını azaltma hedeflerine ulaşmasında kritik bir rol oynuyor. Enerji maliyetlerindeki artış ve çevre bilincinin yükselmesi kullanıcıları daha sürdürülebilir alternatiflere yönlendiriyor. Ayrıca hükümetin teşvik politikaları, elektrikli araç şarj istasyonlarının yaygınlaştırılması ve otomotiv sektöründe yapılan AR-GE yatırımları, bu dönüşümün hızlanmasında etkili.

Subaru araçlarda büyük güvenlik açığı! Araçlar uzaktan kontrol edilebildi!

Ortaya çıkan açık, Subaru markalı araçların bir yıllık konum geçmişi beş metreye kadar hassasiyetle sunabiliyordu.

Güvenlik araştırmacısı Sam Curry, annesine bir Subaru almayı teklif ederek, aracı hackleme izni istedi. Araştırma, MySubaru Mobil Uygulaması üzerinden başladı ancak ilk denemeler başarısız oldu. Bunun üzerine Curry, çalışanlara yönelik uygulamaları ve Subaru’nun diğer internet sitelerini incelemeye karar verdi.

Aranan güvenlik zaafı çalışan sistemlerinde bulundu

Curry ve bir arkadaşı, Subaru’ya ait bir alt alan adı keşfetti. Çalışan giriş bilgileri gerektiren bu sistemde, JavaScript dizininde zayıf bir parola sıfırlama kodu bulundu. Geçerli bir çalışan e-posta adresine ihtiyaç duyan araştırmacılar, bunu basit bir web aramasıyla buldu ve parolayı sıfırlayarak giriş yaptılar.

Sistemde iki faktörlü kimlik doğrulama (2FA) bulunmasına rağmen, bu koruma yalnızca istemci tarafında çalışıyordu ve kolayca devre dışı bırakıldı. Sisteme giriş yapan Curry, araç konumlarını listeleyen bir paneli inceledi. Annesinin soyadı ve posta kodunu girerek aracın bir yıl boyunca kaydedilen tüm hareketlerini izleyebildi.

Daha da endişe verici olan, Starlink özellikli Subaru araçlarının uzaktan kontrol edilebilmesiydi. Bir arkadaşlarının aracı üzerinde izin alarak test gerçekleştirdiler. Arkadaşlarının plaka numarasını kullanarak araç bilgilerine erişip kendilerini yetkili kullanıcı olarak eklediler. Ardından aracın kapılarını uzaktan açmayı başardılar. Araç sahibine bu yetkilendirme hakkında herhangi bir bildirim yapılmadı.

Subaru, gereken önlemleri hızlıca aldı

Curry, bulgularını Subaru’ya iletti ve şirket, güvenlik açığını bir gün içinde kapattı. Subaru, başka bir kişinin bu açığı kullandığına dair kanıt bulunmadığını açıkladı.

Ancak Curry’nin asıl dikkat çekmek istediği, otomobil sektöründeki güvenlik açıklarının temel nedeniydi. “Bu yazıyı yazarken zorlandım çünkü güvenlik sektöründeki insanlar için şaşırtıcı bir şey anlatmıyorum” diyen Curry, sistemlerin aşırı geniş yetkilerle tasarlandığını ve güvenlik ihlallerinin önlenmesinin zorlaştığını belirtti.

Otomotiv sektöründe çalışanların, başka bir eyaletteki araçların faturalandırma bilgilerine erişebildiğini vurgulayan Curry, bu durumun sistemlerin doğası gereği riskli olduğunu ifade etti. Güvenliğin sağlanması için bu erişim modelinin yeniden değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

ByteDance yeni yapay zeka modeli “Doubao-1.5-pro”yu tanıttı

TikTok’un çatı şirketi ByteDance, yapay zeka sektöründeki yeniliklerine bir yenisini daha ekledi. Şirket, düzenlediği bir etkinlikte mantık yürütebilme yeteneğine sahip en yeni yapay zekâ modeli olan **”Doubao-1.5-pro”**yu duyurdu. Çin merkezli yapay zekâ girişimi DeepSeek ile iş birliği içerisinde geliştirilen bu model, sektördeki rekabeti kızıştıracak gibi görünüyor.

OpenAI’ın rakibi olarak tasarlandı

ByteDance tarafından yapılan açıklamalara göre Doubao-1.5-pro, OpenAI’ın mantık yürütme becerisine sahip “o1” modeli ile rekabet etmek amacıyla tasarlandı. Model, yapay zekâ performansını ölçmek için kullanılan AIME testinde, rakibine kıyasla daha başarılı sonuçlar verdi. Bu performansıyla dikkat çeken Doubao-1.5-pro, Çin’de erişime açıldı ve abonelik paketi modeliyle kullanıcıların hizmetine sunuldu. Bu bağlamda ByteDance yeni yapay modeliyle sektörde ses getirdi.

ByteDance yeni yapay

Uygun fiyat politikasıyla dikkat çekiyor

Doubao-1.5-pro’yu kullanmak isteyen tüketiciler, abonelik paketlerinden birini tercih etmek durumunda olacak. İki farklı paket seçeneği sunuluyor:

  • Doubao-1.5-pro-32k Paketi: 1 milyon token için 0,2 dolar.
  • Doubao-1.5-pro-256k Paketi: 1 milyon token için 1,24 dolar.

Bu fiyatlar, OpenAI gibi firmaların sunduğu fiyatlara kıyasla oldukça uygun bir seviyede. Çinli şirketlerin bu rekabetçi fiyat politikası, küresel çapta yapay zekâ sektöründeki dengeleri değiştirebilecek bir hamle olarak değerlendiriliyor. Bu strateji, ByteDance’ın yeni yapay zekâ modelini kullanıcılar için cazip hale getiriyor.

Çinli şirketler küresel pazarda yükseliyor

Son dönemde Çinli teknoloji şirketlerinin yapay zekâ alanındaki agresif hamleleri dikkat çekiyor. Bu yeniliklerin, sektördeki lider oyuncuların pazar hakimiyetini zorlayabileceği düşünülüyor. Doubao-1.5-pro’nun sunduğu uygun fiyat ve yüksek performans, kullanıcılar için önemli bir alternatif oluşturabilir.

ByteDance’ın bu yeni hamlesi, yapay zekâ sektöründe rekabeti bir üst seviyeye taşırken, küresel oyuncuların stratejilerini yeniden gözden geçirmesine neden olabilir. ByteDance yeni yapay modeliyle bu sektördeki dengeleri değiştirebilir.

Elon Musk’tan OpenAI’ın veri merkezi projesine sert eleştiri: “500 milyar dolarlık anlaşma gerçekçi değil”

ABD’de geçtiğimiz günlerde, Donald Trump liderliğinde bir grup şirket tarafından duyurulan 500 milyar dolarlık veri merkezi projesi büyük yankı uyandırmıştı. Bu devasa bütçeyle, OpenAI’ın yapay zekâ çalışmalarını desteklemek amacıyla Teksas’ta yeni bir veri merkezi inşa edilmesi planlanıyordu. Ancak bu proje, teknoloji dünyasının iki önemli figürünü karşı karşıya getirdi: Elon Musk ve OpenAI CEO’su Sam Altman.

Musk: bu anlaşma gerçekçi değil

Elon Musk, sosyal medya platformu X’te (eski adıyla Twitter) yaptığı açıklamada, bu anlaşmanın gerçekçi olmadığını ima etti. Musk, projenin “Stargate” olarak adlandırıldığını belirterek, şirketlerin böyle bir bütçeyi oluşturabilecek ekonomik güce sahip olmadığını söyledi. Açıklamasında, “Bu bütçe yok. SoftBank’ın teminatı, 10 milyar doların bile altında. Bunu güvenilir bir kaynaktan öğrendim,” ifadelerini kullandı.

https://twitter.com/elonmusk/status/1881923570458304780?s=61

Sam Altman’dan yanıt: “ülke için harika bir şey”

Musk’ın bu açıklamaları sonrası OpenAI CEO’su Sam Altman, sessiz kalmayarak yanıt verdi. Altman, Musk’a hitaben şu ifadeleri kullandı:
“Başarılarınıza gerçekten saygı duyuyorum ve sizi dönemin en ilham verici girişimcisi olarak görüyorum. Ama SoftBank ile ilgili açıklamanız yanlış ve bunu siz de biliyorsunuz. İnşaatına başlanan ilk bölgeyi ziyaret etmek ister misiniz? Bu, ülke için harika bir şey. Ülke için harika olanın her zaman şirketiniz için en iyi şey olmadığının farkındayım. Ancak yeni rolünüzde öncelikle ABD’nin çıkarlarını ele alacağınızı umuyorum.”

Tartışmanın arka planı

Musk ve Altman’ın geçmişteki iş ortaklıkları ve yaşanan ayrılıklar, iki isim arasında zaman zaman gerilim yaşanmasına neden oluyor. Ancak bu açıklamalar, teknoloji dünyasında yeni bir tartışma dalgasını başlatmış gibi görünüyor. Elon Musk ve Sam Altman arasındaki gerilim, projenin geleceği konusunda daha fazla detayın ortaya çıkmasını bekleyenleri meraklandırıyor.

500 milyar dolarlık bu devasa projenin geleceği hakkında nasıl bir yol izleneceği ve bu tartışmaların projeyi nasıl etkileyeceği, şimdiden teknoloji dünyasında en çok konuşulan konular arasında yer alıyor.

Google Gemini’nin yeni yeteneği: tek komutla birden fazla uygulama!

Samsung’un Galaxy Unpacked 2025 etkinliği, yalnızca şirketin yeni cihazlarını değil, aynı zamanda Google’ın yenilikçi teknolojilerini de öne çıkardı. Etkinlikte, Google’ın yapay zekâ destekli asistanı Gemini’nin kazandığı yeni yetenekler büyük ilgi topladı.

Google, Gemini’nin artık tek bir komutla birden fazla uygulamada görev gerçekleştirebildiğini duyurdu. Bu yenilik, ilk olarak Samsung’un Galaxy S25 serisinde sunulacak. Samsung, bu modellerde Gemini’yi varsayılan cihaz içi asistan olarak tanıtacak.

Gemini’nin yeni özelliği kullanıcılara neler sunuyor?

Bu yeni özellik sayesinde kullanıcılar, günlük işlerini daha kolay ve hızlı bir şekilde organize edebilecek. Örneğin, Gemini’den evcil hayvan dostu bir İtalyan restoranı bulmasını ve adresini bir arkadaşınıza göndermesini ya da tuttuğunuz takımın maç tarihlerini takviminize eklemesini isteyebileceksiniz.

Gemini’nin bu güncellemesi, yalnızca Google uygulamalarıyla sınırlı değil. WhatsApp ve Spotify gibi üçüncü taraf uygulamaları da destekliyor. Ayrıca, Samsung’un Takvim, Notlar, Hatırlatıcı ve Saat gibi yerel uygulamalarıyla da uyumlu çalışacak.

Circle to Search ve görsel aramalarda yeni dönem

Google, etkinlikte ayrıca Circle to Search özelliğini geliştirdiğini duyurdu. Bu özellik artık telefon numaraları, e-posta adresleri ve URL’leri otomatik algılayabiliyor.

Bununla birlikte, görsel aramalardaki yapay zekâ özetleri de genişletildi. Sanat eserleri, mekânlar veya nesneler gibi görseller üzerinden yapılan aramalarda daha detaylı ve kapsamlı sonuçlar sunulacak.

Samsung ve Google ortaklığında yeni bir adım

Samsung’un Galaxy S25 serisi, yalnızca üstün donanımıyla değil, Google’ın Gemini asistanıyla sunulan yapay zekâ destekli kullanıcı deneyimiyle de dikkat çekiyor. Google ve Samsung’un bu güçlü iş birliğiyapay zekâ teknolojisinin günlük hayata entegrasyonunda önemli bir kilometre taşı olacak.

Samsung’un yeni cihazları ve Google’ın gelişmiş asistanı Gemini’nin sunduğu bu yenilikler, kullanıcıların hayatını kolaylaştırmayı ve daha etkili bir teknoloji deneyimi sunmayı hedefliyor.