OpenAI yeni bir meydan okumaya hazırlanıyor olabilir: insansı robotlar. The Information’ın yakın zamanda yayınladığı bir rapora göre, OpenAI kendi bünyesinde insansı robot serisini geliştirmeyi görüşüyor. TechCrunch’a göre bu rapor, tartışmalar hakkında “doğrudan bilgi sahibi” iki kişinin sağladığı bilgilere dayanıyor.
OpenAI insansı robot ile meydan okuyabilir
OpenAI’ın potansiyel insansı robot projesi hakkında sınırlı bilgi mevcuttur. Özellikle robotun tanıtımı ve amaçlanan uygulamaları için zaman çizelgesi belirsizliğini korumaktadır.İnsansı robotlar, depo operasyonlarını kolaylaştırmaktan ev içi destek sağlamaya ve endüstriyel süreçleri ilerletmeye kadar çeşitli sektörlerde muazzam bir potansiyele sahiptir.
2021’de OpenAI, bu alandaki hırslarını durduran robotik bölümünü kapattı. Ancak şirket yakın zamanda üç yıllık bir aradan sonra robotik araştırma grubunun yeniden kurulduğunu duyurdu. OpenAI robotik alanına yeniden girerse, mevcut oyuncuların sert rekabetiyle karşı karşıya kalacaktır. Bu iddialı hamle, OpenAI’yi bu gelişen alana halihazırda büyük yatırımlar yapan Nvidia ve Tesla gibi endüstri devlerinin yanına taşıyacak. Örneğin Nvidia, gelişmiş GPU teknolojisi ve yapay zeka yeteneklerinden yararlanarak robotik şirketi Figure AI’ya yatırım yapıyor. İnsansı robot pazarının 2032 yılına kadar önemli ölçüde büyüyerek 66 milyar dolarlık bir değere ulaşması bekleniyor.
Bu arada ChatGPT geliştiricisi, Figure AI ve 1X gibi önemli oyunculara stratejik yatırımlar yaparak alana olan ilgisini ortaya koydu. Ancak kaynaklar, OpenAI’nin şu anda insansı robotlar üretmeye, gelişmiş yapay zeka modelleri geliştirmeye yönelik devam eden çalışmalarına kıyasla daha az odaklandığını da ortaya koydu. Son zamanlarda OpenAI, o3 ve o3-mini olarak adlandırılan en son “sınır modelleri”ni tanıttı. Bunlar, karmaşık muhakeme görevlerinde mükemmellik sağlamak için tasarlanmış gelişmiş AI modelleridir.
Her iki model de şu anda sınırlı test için mevcut olup, araştırmacıların ve geliştiricilerin modellerin yeteneklerini keşfetmelerine ve OpenAI’ya değerli geri bildirimler sağlamalarına olanak tanıyor.
OpenAI, bu yılın Şubat ayında Figure AI Inc. için 625 milyon dolarlık bir finansman turuna katıldı.Figure AI’nın son yaratımı olan Figure 02 insansı robot, OpenAI’nin yardımıyla geliştirilen AI modellerinden yararlanır. Bu modeller robotun depo çalışanlarından gelen sesli komutları etkili bir şekilde işlemesini sağlar.
Sohar Max, 400.000 detveyt kapasitesiyle şu anda rüzgar tahrik teknolojisinden yararlanan en büyük gemi olarak adını tarihe yazdırıyor. Bu devasa cevher taşıyıcı, İngiltere merkezli Anemoi Marine Technologies’in geliştirdiği yenilikçi rotor yelkenleriyle donatılarak fosil yakıtlara bağımlılığı azaltmayı hedefliyor.
Dünyanın en büyük rüzgar tahrikli gemisi tanıtıldı
Her biri yaklaşık 35 metre uzunluğunda ve 5 metre çapında olan beş dev rotor yelken, COSCO Zhoushan tersanesinde Ekim 2024’te tamamlanan çalışmalar sonucunda gemiye entegre edildi. Bu yelkenler sayesinde Sohar Max, rüzgar enerjisinden güç alarak yakıt tüketiminde %6 oranında azalma sağlarken, karbon emisyonlarını da yılda yaklaşık 3.000 ton azaltmayı planlıyor.
Yelkenlerin, gemi limandayken yükleme ve boşaltma işlemlerini engellememesi için katlanabilir bir sistemle tasarlanmış olması, teknolojinin operasyonel esnekliğini artıran önemli bir yenilik olarak öne çıkıyor. İlk test seferini Brezilya’nın Tubarao limanına gerçekleştiren Sohar Max, bu süreçte Brezilyalı madencilik devi Vale S.A., Ummanlı armatör Asyad ve Anemoi Marine Technologies’in iş birliğiyle faaliyetlerini sürdürüyor.
Rotor yelken teknolojisi, net sıfır emisyon hedeflerine ulaşmayı amaçlayan denizcilik sektörü için giderek daha fazla benimseniyor. CII ve EEDI/EEXI gibi uluslararası karbon emisyon standartlarına uyum sağlamaya olanak tanıyan bu yenilik, çevre dostu ve yüksek verimlilik sağlayan bir çözüm olarak gemi sahiplerinin dikkatini çekiyor. Vale’nin 2025 sonunda benzer bir projeyi başka bir gemi üzerinde hayata geçireceğini duyurması, bu teknolojinin sektörde yaygınlaşacağının bir işareti olarak değerlendiriliyor. Sohar Max, bu öncü girişimiyle sürdürülebilir deniz taşımacılığına örnek teşkil ediyor.
Çin merkezli Lingkong Tianxing Technology (Space Transportation), yeni nesil süpersonik yolcu taşımacılığında devrim yaratabilecek JinDou400 (JinDouyun) adını verdikleri ramjet detonasyon motorunu başarıyla test etti. Bu yenilikçi motor, Concorde’un iki katı hıza çıkarak ses hızının dört katını aşabiliyor ve 65.000 ft (19.812 m) irtifada Mach 4 (yaklaşık 5.000 km/s) hızında çalışabiliyor. Bu teknolojinin merkezinde, daha az yakıt kullanarak daha fazla itme gücü sağlayan, kontrollü patlama mekanizmasına dayalı ramjet detonasyon sistemi bulunuyor. Bu özellik, uçağın enerji verimliliğini ciddi ölçüde artırırken yakıt maliyetlerini düşürüyor ve performansı geleneksel motorların çok ötesine taşıyor.
Çin, ses hızının 4 katına çıkan süpersonik uçak motoru tasarladı
Ramjet motorlar, turbojetlerdeki gibi hareketli kompresör ve türbin parçalarını içermezken, yüksek hızlarda hava sıkıştırma yöntemine dayanarak çalışıyor. JinDou400 ise bu sistemi bir adım ileri taşıyarak sabit yanma yerine patlamalı bir yanma süreci kullanıyor. Bu kontrollü patlamalar sayesinde motor, kompakt bir yapıda yüksek düzeyde verimlilik ve 400 kgf itme gücü sağlıyor. Bununla birlikte, ramjet motorların düşük hızlarda etkisiz kalması nedeniyle, alt hızlarda çalışabilmeleri için turbojet sistemleriyle birlikte kullanılması gerekiyor.
Yunxing süpersonik yolcu uçağı, bu motorların uygulandığı ilk model olarak planlanıyor. Uçağın 2027 yılına kadar tam boy prototipini hazırlaması hedefleniyor. 26 Ekim 2024’te Mach 4 hızında başarıyla test uçuşu yapılan prototip, SR-71 Blackbird gibi tarihsel uçaklarla kıyaslanabilir bir dönüm noktası sunuyor. SR-71, Mach 3.3 hıza ve yaklaşık 25.929 m irtifaya ulaşarak uzun yıllar süper hızlı uçuşların standardı olmuştu. Ancak Yunxing, JinDou400 motoru sayesinde bu hızları ve performans seviyelerini aşmayı hedefliyor.
Yunxing’in bu motor sistemi, yalnızca hız açısından değil, dikey kalkış ve iniş kabiliyeti gibi özellikleriyle de benzersiz yenilikler sunuyor. 2027’de tam boyutlu bir süpersonik yolcu jeti olarak hayata geçmesi planlanan bu proje, süpersonik ticari uçuşların yeniden gündeme gelmesi ve daha erişilebilir hale gelmesi konusunda önemli bir adım olarak görülüyor. Çin, bu alandaki testleriyle ses üstü ve hipersonik havacılıkta küresel ölçekte liderlik için büyük bir rekabet başlatmış durumda.
Apple’ın Google’a rakip bir arama motoru geliştirme konusundaki iddiaları, geçmişte dikkat çekse de bu yönde somut bir adım atılmadı. Şirketin Hizmetlerden Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Eddy Cue, Apple’ın bu alana neden girmediğini netleştiren açıklamalar yaptı. Cue, bu kararın arkasındaki en önemli sebeplerin, yüksek maliyetler ve odaklanmayı gerektiren diğer önceliklerle ilgisi olduğunu belirtti. Arama motoru geliştirmek için milyarlarca dolarlık bir yatırım gerektiğini ve bunun uzun yıllar alacağını ifade eden Cue, bu çabanın Apple’ın diğer stratejik hedeflerini sekteye uğratacağını söyledi.
Apple, neden kendi arama motorunu yapmadı?
Ayrıca, yapay zekânın hızlı değişim gösterdiği bir dönemde arama motoru işine girişin ciddi finansal riskler doğurabileceğine dikkat çekildi. Bir arama motorunun ekonomik olarak sürdürülebilir olabilmesi için hedefli reklam satışlarına dayanması gerektiğini belirten Apple, bu yöntemin gizlilik odaklı temel ilkeleriyle uyuşmadığını vurguladı. Cue, Apple’ın bu sektörde başarılı olabilmek için gereken teknik uzmanlığa ve altyapıya sahip olmadığını da kabul etti.
Bu yılın başlarında, ABD Adalet Bakanlığı’nın Google’a karşı açtığı antitröst davası sırasında, Google’ın Safari’de varsayılan arama motoru olmasını sağlayan anlaşmanın yasal durumu sorgulandı. Apple, bu anlaşmayı savunmak adına kendi tanıklarının mahkemede ifade vermesi için girişimlerde bulundu. Eddy Cue, Apple’ın kullanıcı deneyimini en iyi şekilde optimize etmek için iş birliklerini ve ortaklıkları değerlendirmeye devam ettiğini belirtti.
Diğer yandan, Microsoft’un Bing arama motorunu Apple’a satmaya çalıştığı fakat Bing’in arama kalitesinin tatmin edici bulunmadığı iddiaları, sektörde daha önce gündeme gelmişti. Bununla birlikte, Google’ın 2022 yılında Apple’a, varsayılan arama motoru statüsünü koruyabilmek için 20 milyar dolar ödeme yaptığı bilgisi de dikkat çekici bir detay olarak karşımıza çıkıyor.
Güney Kore’nin, yarı iletken sektöründe Tayvan’ın liderliğine meydan okumak amacıyla Korea Semiconductor Manufacturing Company (KSMC) adıyla geçici olarak anılan yeni bir çip üretim şirketi kurma planı gündemde. Bu girişim, endüstri uzmanları ve akademisyenlerin önerileriyle şekillenirken, sektörel kalkınmanın artırılması hedefleniyor. Korea Biz Wire’ın haberine göre, KSMC için önerilen 13,9 milyar dolarlık bir yatırım, 2045 yılına kadar ülke ekonomisine 200 milyar dolar üzerinde katkı sağlayabilir. Kore Yarıiletken Endüstrisi Derneği’nden Ahn Ki-hyun, bu hedef doğrultusunda uzun vadeli hükümet desteği gerektiğine dikkat çekiyor.
Güney Kore, TSMC’ye rakip şirket kuruyor
Ülkedeki uzmanlar, Tayvan’ın UMC ve PSMC gibi çeşitli üretim şirketleriyle TSMC’nin gelişmiş teknolojilerini desteklediği bir modelin, Güney Kore için de örnek teşkil etmesi gerektiğini vurguluyor. Samsung’un 10nm’nin altındaki gelişmiş işlem düğümlerine olan bağımlılığının azaltılması, ayrıca daha geniş bir üretim altyapısının oluşturulması önemli görülüyor. Ancak Güney Kore, bellek çiplerinde dünya lideri olmasına rağmen, mantık işlem teknolojileri ve çip tasarımı konusunda Tayvan’ın gerisinde kalıyor. Teknolojik açığın genişlemesi, yetersiz yatırım, yetenek eksikliği ve katı düzenlemeler gibi sorunların bu durumdaki rolü büyük.
Seminerdeki tartışmalar, yalnızca büyük şirketlere değil, aynı zamanda küçük ve orta ölçekli tedarikçilerin de desteklenmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Özellikle, Japonya ve Tayvan’dan tedarik edilen malzemelerin büyük ölçüde yerli üretime kaydırılması hedefleniyor. SK Hynix CEO’su Kwak No-jung, daha küçük tedarikçilerin güçlü bir ekosistemle desteklenmesi gerektiğini ifade ederken, eski fabrikaların modern üretim süreçlerine adapte edilmesini öneriyor. Ayrıca, Ar-Ge yatırımlarının artırılması ve vergi teşviklerinin genişletilmesi gibi ekonomik desteklerle sektöre hareket kazandırılması planlanıyor.
Kore Ulusal Mühendislik Akademisi’nin girişimi, Tayvan’ın 250’den fazla fabrikasız şirketin büyümesini mümkün kılan yarı iletken ekosisteminden ilham alıyor. KSMC’yi devlet destekli bir yapıyla oluşturmak, yalnızca Samsung ve SK Hynix gibi dev firmaların değil, aynı zamanda sektörün geneline yayılan bir kalkınma modelinin temelini atabilir. Bu doğrultuda çalışma saatlerine yönelik esneklikler de tartışılıyor, zira Tayvan’da bu yöntemin gelişmiş teknolojilerin hızla ilerlemesine olan katkısı sıkça vurgulanıyor. Güney Kore’nin bu stratejileri uygulamaya koyması, küresel yarı iletken liderliğinde daha güçlü bir pozisyona ulaşmasını sağlayabilir.
ABD‘li teknoloji devi Broadcom’un, piyasa değerinde ciddi kayıplar yaşayan Intel’i satın alma planı olmadığı açıklandı. Broadcom CEO’su Hock Tan, Financial Times’a yaptığı açıklamada, Intel’i satın almak gibi bir planlarının bulunmadığını belirtti. Intel’in 2024 yılı başında 198 milyar dolar olan piyasa değerinin günümüzde 87 milyar dolara kadar düşmesi şirketi dikkat çekici bir hedef haline getirse de Broadcom’un öncelikleri farklı bir yönde ilerliyor.
Broadcom, Intel’i satın almayı planlamıyor
Hock Tan, satın alma kararlarının ancak uygulanabilir olduğunda değerlendirildiğini ve 2018’de Qualcomm’u devralma girişiminden edindikleri tecrübeyle bu tür agresif adımlar atmaktan kaçındıklarını ifade etti. Broadcom, özellikle yapay zeka veri merkezlerine yönelik özelleştirilmiş çipler geliştirme ve sektörde artan talebi karşılamaya odaklanmış durumda. Google, Meta, ByteDance ve Apple gibi şirketlerle olan ortaklıkları ve bu alandaki başarıları, şirketin yönünü belirliyor.
Intel, PC ve sunucu işlemcilerinde güçlü bir marka olsa da, son yıllarda TSMC ve AMD karşısında pazar payını kaybediyor. Broadcom açısından Intel’in bu durumu, yatırım fırsatından ziyade bir yük olarak değerlendiriliyor. Şirketin VMware’i 2022 yılında 61 milyar dolara satın almasından sonraki entegrasyon sürecine odaklanması ve yapay zeka altyapısı projelerine yönelik büyük potansiyel taşıyan yatırımları bu kararı destekliyor.
Silikon Vadisi’ndeki yapay zeka girişimlerinin hız kazanması ve Nvidia GPU’larıyla inşa edilen devasa veri merkezlerinin yükselişi, Broadcom’un kendi stratejik hedefleri doğrultusunda hareket etmesine zemin hazırlıyor. Bu bağlamda Intel, şu anda Broadcom’un ilgisini çeken bir hedef olarak görülmüyor.
Hyundai, elektrikli araç müşterilerine ücretsiz Tesla NACs adaptörleri veriyor. Hyundai, 31 Ocak’tan önce elektrikli araç satın alan veya kiralayan müşterilerine Tesla’nın süper şarj ağına erişmelerini sağlayacak ücretsiz bir şarj adaptörü göndereceğini söyledi.
Hyundai NACs adaptörü ile Tesla istasyonlarının kullanımını destekliyor
Hyundai’ye göre, Hyundai tarafından yetkilendirilen adaptör, CCS portu donanımlı Hyundai elektrikli araç sürücülerine ABD’deki 20.000’den fazla Tesla Süper Şarj Cihazına erişim sağlayacak. 2024 ve daha önceki model yılı Kona Electric, Ioniq hatchback, Ioniq 5 ve Ioniq 6 araçlarının uygun sahiplerine ücretsiz adaptörler sunulacak. Hyundai, 2025 model yılı Ioniq 6, Ioniq 5 N ve Kona Electric araçlarının da uygun olduğunu söyledi.
Müşterilerin ücretsiz NACs adaptörünü MyHyundai sahibi portalı üzerinden talep etmeleri gerekiyor. Tesla’nın şarj konnektörü ve şarj portuna (Kuzey Amerika Şarj Standardı olarak adlandırılıyor) destek, Ford ve GM’in 2023’te teknolojiyi yeni nesil elektrikli araçlara entegre etme ve mevcut elektrikli araç sahiplerinin erişim elde etmesi için adaptörler satma planlarını duyurmasından bu yana hızlandı. O zamana kadar, Tesla hariç her EV, Kombine Şarj Sistemi (CCS) konnektörlerini kullanıyordu.
Neredeyse diğer tüm otomobil üreticileri de bunu takip etti ve müşterilere bir NACs adaptörü sunmak için Tesla ile kendi ortaklıklarını kurdu. Lucid de dahil olmak üzere bazıları, şarj portunu gelecekteki EV’lere entegre etme planları yaptı.
Dağıtım, bazılarının umduğu kadar sorunsuz olmadı, Tesla dışındaki birçok müşteri hala adaptörleri bekliyor. Ancak, bazı otomobil üreticileri son aylarda adaptörleri göndermeye başladı.
Federal Ticaret Komisyonu, Marriott International ve iştiraki Starwood Hotels’in dijital güvenliklerini iyileştirmelerini gerektiren bir emri kesinleştirdiğini duyurdu. FTC, şirketleri 2015, 2018 ve 2020’de tespit edilen ve “dünya çapında 344 milyondan fazla müşteriyi etkileyen”, pasaport bilgilerini, ödeme kartlarını ve diğer bilgileri sızdıran üç büyük ihlale yol açan gevşek güvenlik uygulamalarıyla suçladı.
Oteller veri güvenliği yatırımlarına odaklanmalı
En kısa ihlal tespit edilmeden önce 14 ay sürdü, en uzun ihlalde ise saldırganlar 2018’den başlayarak dört yıl boyunca erişimi sürdürdü. Kurmayı kabul ettikleri güçlendirilmiş güvenlik programları arasında, bilgileri yalnızca ihtiyaç duyulduğu sürece saklamak için politikalar oluşturmak ve ABD’li müşterilerin e-posta adreslerine veya sadakat hesaplarına bağlı bilgilerin silinmesini talep etmelerine olanak tanıyan bir bağlantı yayınlamak yer alıyor.
Oteller, bilgisayar korsanlarının en önemli hedeflerinden biri oldu. Geçtiğimiz yıl gerçekleşen bir saldırıda, MGM Resorts’un kalem ve kağıt kullanmaya zorlanması sonucu otele giriş yapmak için bekleyen çok sayıda kişi arasında FTC Başkanı Lina Khan da yer aldı.
FTC, Ekim ayında suçlamalarını duyurdu ve şirketleri “makul ve uygun veri güvenliği” iddialarıyla “tüketicileri kandırmakla” suçladı. İddia edilen başarısızlıkları arasında kötü parola ve güvenlik duvarı uygulamalarına sahip olmak ve güncel olmayan yazılım ve sistemleri düzeltmemek vardı. FTC’nin suçlamaları açıkladığı gün, Connecticut Başsavcılığı Marriott’un 52 milyon dolarlık bir anlaşmayı kabul ettiğini duyurdu.
Şirketlerin güvenliklerini iyileştirmenin ötesinde, artık “tüketicilerin kişisel bilgilerini nasıl topladıkları, muhafaza ettikleri, kullandıkları, sildikleri veya ifşa ettikleri ve şirketlerin kişisel bilgilerin gizliliğini, güvenliğini, kullanılabilirliğini, gizliliğini veya bütünlüğünü ne ölçüde korudukları” konusunda yanlış beyanda bulunmaları yasaklanmıştır. Diğer gereklilikler arasında uyumluluk kayıtları tutmaları ve FTC denetimlerine tabi tutulmaları yer almaktadır. Emir 20 yıl boyunca yürürlükte kalacaktır.
Kasım ayında yapay zeka kurucuları ve yatırımcıları “ölçekleme yasalarının ikinci çağında” olduğumuzu söylediler. Ayrıca yapay zeka modellerini iyileştirmenin yerleşik yöntemlerinin azalan getiriler gösterdiğini belirttiler. Kazançları koruyabileceğini öne sürdükleri umut verici yeni yöntemlerden biri “test zamanı ölçeklemesi” idi. Bu, OpenAI’nin o3 modelinin performansının arkasında yatan şey gibi görünüyor – ancak kendi dezavantajlarıyla birlikte geliyor.
OpenAI o3 modeli yapay zeka ölçeklemesi
Yapay zeka dünyasının büyük bir kısmı, OpenAI’nin o3 modelinin duyurusunu, yapay zeka ölçekleme ilerlemesinin “duvara çarpmadığının” kanıtı olarak aldı. o3 modeli, ARC-AGI adı verilen genel yetenek testinde diğer tüm modellerden önemli ölçüde daha fazla puan alarak ve başka hiçbir yapay zeka modelinin %2’den fazla puan alamadığı zor bir matematik testinde %25 puan alarak kıyaslamalarda iyi bir performans gösterdi.
OpenAI’nin o serisi modellerinin ortak yaratıcısı Noam Brown yaptığı açıklamada, girişimin o1’i duyurmasının üzerinden sadece üç ay geçtikten sonra o3’ün etkileyici kazanımlarını duyurduğunu belirtti. Bu, performansta böylesine bir sıçrama için nispeten kısa bir zaman dilimi.
Brown, bir tweet’inde “Bu gidişatın devam edeceğine inanmak için her türlü nedene sahibiz” dedi. Anthropic’in kurucu ortağı Jack Clark, pazartesi günü yazdığı bir blog yazısında, o3’ün yapay zekanın “ilerlemesinin 2025’te 2024’ten daha hızlı olacağının” kanıtı olduğunu söyledi. Clark bir rakibi tamamlıyor olsa bile, yapay zeka ölçeklendirme yasalarının devam ettiğini öne sürmek, Anthropic’e fayda sağlıyor.
Clark, gelecek yıl AI dünyasının AI modellerinden daha fazla getiri elde etmek için test zamanı ölçeklendirme ve geleneksel ön eğitim ölçeklendirme yöntemlerini bir araya getireceğini söylüyor. Belki de Anthropic ve diğer AI modeli sağlayıcılarının, tıpkı Google’ın geçen hafta yaptığı gibi, 2025’te kendi akıl yürütme modellerini yayınlayacağını öne sürüyor.
Xpeng, hayal gibi görünen bir yeniliği gerçeğe dönüştürüyor ve uçan araba konseptini somut hale getiriyor. Elektrikli otomobilleriyle özellikle Çin pazarında tanınan Xpeng, bu kez Xpeng AeroHT birimiyle geliştirdiği Land Aircraft Carrier (LAC) adını verdiği modüler uçan otomobili CES 2025’te dünyaya tanıtmaya hazırlanıyor. 7-10 Ocak tarihlerinde Las Vegas’ta düzenlenecek bu etkinlikte, şirketin ileri teknoloji ürünü büyük ilgi görmeyi hedefliyor.
Xpeng, uçan arabasını resmen tanıtacak
Land Aircraft Carrier, geleceği bugüne taşıyan özellikleriyle dikkat çekiyor. Sistem, iki temel yapıdan oluşuyor: geniş bir üç akslı taşıyıcı araç ve içine entegre edilmiş, iki kişilik bir uçan birim. 5,5 metre uzunluğa ve 2 metre genişliğe sahip taşıyıcı araç, uzatılmış menzilli elektrikli araç teknolojisini (EREV) kullanarak yenilikçi bir çözüm sunuyor. Uçan araba bataryası, içten yanmalı bir motor yardımıyla şarj edilerek toplam menzili yaklaşık bin kilometreye çıkarılıyor. Bu sayede taşıyıcı araç, elektrikli mobilitede menzil sorununu ortadan kaldıran etkileyici bir performans sergiliyor.
Taşıyıcı aracın benzersiz bir diğer yönü, tek bir tuşla uçan birimi serbest bırakabilmesi. Uçan birim, tam şarj ile 5-6 uçuş gerçekleştirebilme yeteneğine sahip. Ayrıca, 800V yüksek voltajlı hızlı şarj sistemi ile bataryası yalnızca 18 dakikada yüzde 30’dan yüzde 80’e kadar dolabiliyor. Manuel ve otomatik uçuş modları sayesinde kullanım kolaylığı sağlayan bu araç, Kasım 2024’te gerçekleştirilen Zhuhai Airshow’da ilk halka açık uçuşuyla büyük bir ilgi toplamıştı.
Xpeng, Land Aircraft Carrier’ın seri üretimine 2026 yılında başlamayı planlıyor. Yıllık on bin adet üretim kapasitesine ulaşmayı hedefleyen şirket, bu öncü teknolojiyi yaklaşık 280.000 dolar (yaklaşık 10 milyon TL) fiyat etiketiyle sunmayı amaçlıyor. Halihazırda iki binden fazla sipariş alan Xpeng, bu araçları öncelikli olarak kurumsal müşterilere sunmayı, sonrasında ise bireysel kullanıcılarla buluşturmayı planlıyor.
Xpeng’in uçan otomobili, yalnızca bir ulaşım aracı olmaktan öte, şehirleşme ve lojistik alanlarında köklü bir dönüşümü de beraberinde getirecek potansiyele sahip. CES 2025’te sergilenecek olan bu ürün, uluslararası arenada önemli bir çıkış noktası olacak ve teknolojinin geleceğine dair güçlü bir mesaj verecek. Sizce uçan arabalar yakın gelecekte günlük yaşamımıza entegre olabilir mi? Uçan taksileri görebileceğimiz günler uzak mı? Fikirlerinizi paylaşmayı unutmayın!
Microsoft ve OpenAI arasında bir tür simbiyotik ilişki vardı. İlki bir başlangıç yapay zeka laboratuvarına milyarlarca sermaye verdi ve karşılığında Microsoft’un üretkenlik yazılım paketine dahil edilen son teknoloji modellere erken erişim elde etti. Ancak iki şirket farklı yönlere doğru gidiyordu. Son olarak Reuters Microsoft’un 365 Copilot ürününe OpenAI tarafından oluşturulmayan daha fazla model eklemeyi düşündüğünü bildirdi.
Microsoft ve OpenAI birlikteliği güç sağlıyor
Rapora göre, gerekçe Microsoft’un OpenAI’nin son teknoloji ürünü GPT-4 modelini çok pahalı ve kurumsal müşterilerini tatmin etmek için yeterince hızlı görmemesi. Copilot 365, Word ve PowerPoint dahil olmak üzere Microsoft’un üretkenlik uygulamaları paketine yerleştirilmiş AI destekli bir asistandır. Aracın bir şirketin tüm verilerini alması ve kullanıcılara farklı uygulamalarda gezinmeye gerek kalmadan bilgileri hızla bulma yeteneği vermek; şirketin en karlı iş birimlerinin listesini hızla oluşturmak; veya toplantıları ve e-postaları anında özetlemek gibi bir sürü şey yapması gerekiyor.
Bunu yapması gerekiyor , ancak müşteriler ve şirket çalışanları, bir ekipteki kullanıcı başına ayda 30 dolar ekstra maliyet getiren Copilot 365’ten halen pek memnun değiller. Son zamanlarda yayınlanan bir Business Insider haberinde, anonim olarak konuşan Microsoft çalışanları araçları “korkunç” ve “hileli” olarak nitelendirdi ve %75 oranında iyi çalışmadığını söyledi. Müşteri cephesinde, Business Insider, yönetim danışmanlığı şirketi Gartner tarafından yayınlanan ve 123 BT liderinin katıldığı bir ankete atıfta bulundu ve ankete göre yalnızca dördünün Copilot’un şirketlerine önemli bir değer sağladığını söylediğini buldu. Müşteri desteğini basitleştirmek gibi büyük dil modelleri kullanmakta değer bulan şirketlerle ilgili başka haberlerin de yer aldığına dikkat edilmelidir.
OpenAI’nin ChatGPT’si öncü, genel bir modeldir; yani geniş veri yığınları üzerinde eğitilir ve çalıştırılması daha pahalı ve yavaş olabilir; bu nedenle çoğu model daha az yoğun çıkarım veya “düşünme” gerçekleştiren “lite” sürümlerde sunulur. Microsoft, Phi-4 adı verilen model gibi kendi bünyesindeki daha küçük modelleri eğitiyor ve Reuters, kuruluşa konuşan kaynakların şirketin “365 Copilot’u daha hızlı ve daha verimli hale getirmek için diğer açık ağırlıklı modelleri özelleştirmeyi” düşündüğünü bildiriyor.Bir anlamda, Microsoft’un OpenAI’ye olan bağımlılığını azaltmak istemesi mantıklı. Şirket haklıysa ve yapay zeka bilişimde bir sonraki nesil değişim olacaksa, çekirdek teknoloji için bağımsız bir şirkete güvenmek iyi bir fikir değil.
Avrupa’ya yönelik girişim sermayesi yatırımları bir yıldır durgun seyrediyor. Ancak bu durum Avrupa’daki yapay zeka girişimlerinin geliştiği gerçeğini gölgeliyor olabilir. Girişim sermayesi firması Balderton Capital ve Dealroom’a göre, bölgeye yapılan girişim sermayesi yatırımlarının %25’i (yaklaşık 13,7 milyar dolar) bu yıl yapay zeka girişimlerine gitti. Dört yıl önce bu oran %15’ti ve bunun sonucunda Poolside ve Wayve gibi birkaç yeni unicorn ortaya çıktı.
Yapay zeka girişim sermayesi yatırımları
Balderton Capital genel ortağı James Wise için en önemli çıkarımÜ Avrupa’da çığır açan bir teknolojiniz varsa, çok erken aşamadaki bir yapay zeka şirketi olarak, tıpkı ABD’de olduğu gibi, yüzlerce milyon avro, hatta milyarlarca avro toplayabilirsiniz.
Bu, Avrupa’da gördüğü “nispeten olumsuz anlatıya” karşı çıkıyor. Toplu olarak, Avrupa AI şirketleri sadece dört yılda değerini ikiye katlayarak 508 milyar dolara ulaştı. Bu yeni rakamlara göre, bu kategori artık tüm teknoloji sektörünün değerinin yaklaşık %15’ini temsil ediyor, üç yıl önce bu oran %12’ydi.
Bu, erken veya sonraki aşamalarda AI girişimleri için fonlamanın mevcut olduğu anlamına gelir, ancak bu her zaman Avrupa’nın kendisinden gelmeyebilir. Ayrıca, Amerikan AI şirketleri de Avrupa’yı yararlanılacak bir yetenek havuzu olarak görüyor.
Wise verdiği demeçte, “Muhtemelen hala ABD pazarının bir türeviyiz, hala ona bağımlıyız, ancak burada hiçbir şey olmuyormuş gibi değil. Aslında gerçekten canlı bir ekosistem,” dedi. Bununla birlikte daha az beklenen şey, Dealroom’un bu yıl Avrupa’daki AI şirketlerinde 349.000 kişinin istihdam edildiği ve 2020’den bu yana %168’lik bir artış olduğu bulgusu.
Bu kulağa şaşırtıcı gelebilir, çünkü birçok AI ekibi daha küçük boyutta; ancak Wise’a göre bu, yakın zamanda yayınlanan ” Start-up Century: Neden hepimiz girişimci oluyoruz ve bunu herkes için nasıl işe yarar hale getirebiliriz ?” adlı kitabının teziyle örtüşüyor. Wise: “Büyük, orta üretkenlikte bir şirket yerine, yüzlerce küçük, çok üretken şirketin sayısında bir artış göreceksiniz” diyor.
Apple’ın otomotiv dünyasına olan iddialı yolculuğu, şirket içinde Project Titan olarak bilinir ve yaklaşık on yıllık geliştirmenin ardından resmen sona erdi. Elektrikli araçların artan popülaritesine ve otomotiv endüstrisinde devrim yaratma potansiyellerine rağmen Apple, odak noktasını elektronik ve çevrimiçi hizmetlerdeki temel uzmanlığına geri döndürmeye karar verdi.
Apple elektrikli araç projesinden neden çekildi?
2014 yılında başlatılan Project Titan, geleceğin arabasını yeniden tanımlayacak çığır açıcı bir elektrikli araç yaratmayı amaçlıyordu. Apple, en iyi otomotiv mühendisleri ve yapay zeka uzmanları da dahil olmak üzere 2.000’den fazla çalışandan oluşan bir ekip kurdu. Proje başlangıçta, gelişmiş sensörler ve güvenlik sistemleriyle donatılmış, San Francisco Körfez Bölgesi sokaklarında görülen prototiplerle tamamen otonom bir elektrikli araç öngörüyordu.
Ancak Apple, nihayetinde projenin askıya alınmasına yol açan önemli zorluklarla karşı karşıyaydı. En büyük engellerden biri, tüketici elektroniği ve yazılım ekosistemlerine odaklanan Apple’ın birincil iş modeliyle uyumsuzluktu. Elektrikli bir araç üretmek, malzeme tedariki ve Apple’ın geleneksel uzmanlığının dışındaki üretim kapasiteleri alanlarının kurulması gibi lojistik zorluklar da ortaya çıkardı.
Şubat ayında Apple yöneticileri, Project Titan’dan yüzlerce çalışanın AI odaklı ekiplere atandığını duyurarak şirketin önceliklerindeki değişime işaret etti. CEO Tim Cook ve Apple, projenin ayrıntıları ve finansal yatırımları konusunda karakteristik bir şekilde gizli kaldılar ve bunu belirsiz bir şekilde “otonom sistemler” üzerinde çalışma olarak tanımladılar.
Apple elektrikli araç yarışından çekilirken, sektör gelişmeye devam ediyor. Tesla, Toyota ve Volkswagen gibi şirketler pil teknolojisi, performans ve sürdürülebilirliğin sınırlarını zorluyor. Tesla gelişmiş pil sistemleri ve süper şarj ağıyla liderlik ederken, Toyota hidrojen yakıt hücrelerini araştırıyor. Ford gibi geleneksel üreticiler de elektrikli F-150 Lightning gibi modellerle bu değişimi benimsiyor.
Apple’ın çıkışı, rekabetçi elektrikli araç pazarına girmenin zorluklarını vurguluyor, ancak aynı zamanda sektörün dayanıklılığını ve devam eden inovasyonunu da vurguluyor. Elektrikli araç devrimi, otomobil üreticileri, hükümetler ve teknoloji liderleri arasındaki iş birliğinin daha yeşil bir geleceğe geçişi yönlendirmesiyle iyi bir şekilde ilerliyor.
Ambient Scientific, çok çeşitli cihaz içi yapay zeka uygulamalarına uygun hale getiren, düğme pille çalışan yeni yapay zeka modülü Sparsh kartını tanıttı. Modül, insan aktivitesi tanıma, ses kontrolü ve akustik olay tespiti gibi görevlere yönelik çözümler sunmayı amaçlamaktadır. Bu yenilik, pilleri sık sık değiştirmeden aylarca kesintisiz çalışabilme özelliğiyle dikkat çekiyor.
Yapay zeka modülü Sparsh
Sparsh kartında hareket sensörleri, dijital mikrofon, Bluetooth Düşük Enerji (BLE) modülü ve daha fazlası gibi çeşitli bileşenler bulunuyor .Bu kombinasyon, pil ile çalışan yapay zeka uygulamalarını hızla prototiplemek isteyen geliştiriciler için güçlü bir araç haline getiriyor.
Ambient Scientific’in Kurucusu ve CEO’su GP Singh’e göre, geleneksel mikrodenetleyici üniteleri (MCU’lar) genellikle yapay zeka performansı ile güç verimliliği arasında bir uzlaşma gerektiriyor. Ancak, ultra düşük güç tüketimli GPX10 AI işlemcisini tanıtmaları, sektörde yeni bir yönelimi işaret ediyor ve gelişmiş analog bellek içi bilgi işlem teknolojisinden yararlanıyor.
Bu, geliştiricilerin pil ömründen veya performanstan ödün vermeden doğru yapay zeka uygulamaları oluşturmasına olanak tanır ve teknolojiyi çeşitli kullanımlar için çok yönlü ve esnek hale getirir. Ambient Scientific ayrıca yapay zeka uygulamaları için geliştirme sürecini kolaylaştıran kapsamlı bir yazılım paketi de sunuyor.
Yığın, neredeyse tüm temel sinir ağı türlerini barındıracak şekilde tasarlanmış tescilli bir derleyicinin yanı sıra TensorFlow ve Keras gibi iyi bilinen çerçeveleri destekliyor. Ayrıca geliştiriciler, AmbiSense SDK’yi indirdikten hemen sonra projeler oluşturmaya başlamalarına olanak tanıyan örnek yapay zeka uygulamalarına ve algoritmalarına erişebiliyorlar.
Sparsh kartıyla keşfedilen uygulama yelpazesi, öngörücü bakım, yapay zeka destekli tıbbi cihazlar, giyilebilir cihazlar ve sesle kontrol edilen oyuncaklar da dahil olmak üzere birçok sektörü kapsıyor.Ürün geliştiricileri, öğrenciler ve araştırmacıların ilgisi arttıkça Ambient Scientific, pil ile çalışan yapay zeka uygulamaları için çeşitli referans tasarımları yayınlamayı planlıyor; bu sayede yapay zeka teknolojisinin erişilebilirliğini ve uygun fiyatlılığını artırmayı hedefliyor.
Elon Musk’ın yapay zeka alanındaki girişimi xAI, önemli bir finansman başarısıyla değerini hızla artırmayı başardı. Kısa bir süre önce tamamlanan ve 6 milyar dolarlık C tipi yatırım turuyla adından söz ettiren şirketin toplam değerlemesi, 40 milyar doları aşarak büyük bir dönüm noktasına ulaştı. Bu yatırım, xAI’ın yalnızca teknoloji altyapısını geliştirmekle kalmayıp yapay zeka ekosisteminde güçlü bir oyuncu olarak pozisyon almasını sağlamayı hedefliyor.
Elon Musk’ın yapay zeka şirketi xAI’ın değeri 40 milyar doları geçti
Yeni finansmanla elde edilen fonların büyük bir kısmı, Tennessee’de bulunan ve “Colossus” adı verilen milyar dolarlık süper bilgisayar kümesinin geliştirilmesine aktarılacak. Colossus, tam 100.000 Nvidia grafik işlem birimiyle yapay zeka modellerini eğitmek için tasarlanmış devasa bir sistem. Şirketin planları arasında, bu süper bilgisayarın kapasitesini iki katına çıkararak daha güçlü bir altyapı kurmak yer alıyor. Ayrıca, elde edilen kaynaklar Grok AI modellerinin yeni nesilleri için kullanılacak. Halihazırda geliştirilme sürecinde olan Grok 3, önceki model Grok 2’ye kıyasla daha hızlı işlem ve üstün performans vaat ediyor. Grok 2, şu an yalnızca X platformu üzerinden erişilebilir durumda ancak xAI’ın bağımsız bir uygulama hedefiyle ilerlediği belirtiliyor.
Elon Musk’ın yapay zeka şirketi xAI’ın değeri 40 milyar doları geçti.
Finansman turuna, Blackrock, Fidelity, A16Z ve Sequoia Capital gibi sektörün dev oyuncularının yanı sıra Suudi Arabistan merkezli Kingdom Holding de katıldı. Ayrıca Nvidia ve AMD gibi stratejik yatırımcılar, xAI’ın teknolojik altyapısını destekleme konusunda aktif bir rol oynuyor. Yıl içerisinde toplam 12 milyar dolar fon toplayarak hızlı bir büyüme ivmesi yakalayan xAI, yapay zeka sektöründe sağlam bir yer edinmeyi hedefliyor.
Elon Musk’ın liderliğindeki bu şirket, OpenAI ile rekabetinde önemli adımlar atarken, Grok modelleri gibi yeniliklerle piyasada ciddi bir oyuncu olduğunu kanıtlıyor. OpenAI’ın CEO’su Sam Altman bile xAI’ın büyümesine övgüde bulunarak, onu sektörün en ciddi rakiplerinden biri olarak tanımladı. OpenAI, şu anda 157 milyar dolarlık değerle lider konumda olsa da xAI’ın hızlı yükselişi, gelecekte yapay zeka rekabetinde daha sert bir yarışın habercisi olarak görülüyor.
Meta, 2025 yılında piyasaya sürmeyi planladığı yeni nesil Ray-Ban akıllı gözlüklerle rakiplerinden geri kalmamak adına önemli bir adım atmayı hedefliyor. Şu anda piyasada bulunan Ray-Ban Meta akıllı gözlük modellerinde görsel bir ekran bulunmamakta. Kullanıcılar, gözlük üzerinden dijital asistanın verdiği yanıtları yalnızca işitsel olarak deneyimleyebilmekte ve görsel içerikler için bağlı cihazlarını kontrol etmeleri gerekmekte. Yeni nesilde ekran eklenmesi, dijital asistan bildirimlerini veya yanıtlarını doğrudan gözlük üzerinden görme imkânı sunarak kullanıcı deneyimini bir üst seviyeye taşımayı vaat ediyor.
Yeni nesil Ray-Ban Meta akıllı gözlük, ekranla geliyor
Meta, daha önce Eylül ayında “Orion” kod adlı gelişmiş ekran teknolojisine sahip bir akıllı gözlük modeli tanıtmıştı. Ancak bu teknolojinin maliyetlerinin oldukça yüksek olması nedeniyle piyasaya sürülmesi mümkün olmamıştı. Şirketin 2025 yılında duyuracağı yeni modelde, daha az gelişmiş fakat işlevsel bir ekran tasarımına yönelmesi bekleniyor. Böyle bir hamle, hem teknolojiyi erişilebilir kılabilir hem de artırılmış gerçeklik ve yapay zeka entegrasyonunun geniş kullanıcı kitlelerine ulaştırılmasını kolaylaştırabilir.
Bu dönemde Google da Android XR tabanlı artırılmış gerçeklik gözlüklerini tanıtmayı planlıyor. Google’ın 2025’te piyasaya çıkacak bu gözlüklerinde de ekrana yer verileceği biliniyor.
Meta’nın üçüncü nesil Ray-Ban gözlüklerine ekran eklememesi halinde, teknolojik rekabetin gerisinde kalma riskiyle karşılaşabileceği öngörülüyor. Bu durum, ekranlı gözlüklerin teknoloji dünyasında standart hale gelmeye başladığını gösterirken, Meta’nın atacağı adımlar gelecekteki pazar payını büyük ölçüde şekillendirebilir.
Çin’in önde gelen batarya üreticisi CATL, geçtiğimiz hafta duyurduğu Choco-SEB adlı batarya değişim teknolojisi ile otomotiv sektörüne yeni bir boyut kazandırmayı hedefliyor. CATL, Çin genelinde bu teknolojiyi standart hale getirmek amacıyla 30.000 batarya değişim istasyonu kurmayı planlıyor. Şirketin tanıttığı yeni sistemle birlikte bir bataryanın değişimi yalnızca 100 saniyede tamamlanırken, istasyon başına günlük 822 değiştirme kapasitesi sunulacak. CATL, değişim hizmetine ait abonelik maliyetini ise kilometre başına sadece 0,1 yuan (0,014 dolar) olarak belirledi ve bu sistemin, kullanıcılar için hem maliyet hem de zaman tasarrufu açısından büyük avantaj sağlayacağını belirtti.
CATL’nin Choco-SEB sistemi, %99,99’luk bir başarı oranıyla dikkat çekerken, bu teknoloji sayesinde bataryalarda depolanan enerjinin gerektiğinde şebekeye geri gönderilebileceği bir B2G (Battery-to-Grid) altyapısı da sunulacak. Şirket, başlangıçta 2025 yılı itibarıyla 1.000 istasyon kurmayı, orta vadede bu sayıyı 10.000’e ve uzun vadede 30.000’e çıkarmayı hedefliyor. İlk olarak Changan, GAC, Wuling gibi Çin merkezli otomotiv üreticilerinin bu ağa katılmasıyla sistem, 10 değiştirilebilir batarya modelini destekleyecek şekilde geliştiriliyor.
CATL’nin tanıttığı iki batarya tipi olan 20# ve 25#, 52 kWh ile 70 kWh arasında değişen enerji kapasiteleriyle dikkat çekiyor ve 600 km’ye kadar menzil sunabiliyor. Abonelik planları ise kilometre sınırı olmayan “Travel Plan” ve 3.000 km limitli “Family Plan” şeklinde çeşitlendirildi. Örneğin, 52 kWh NMC batarya için aylık abonelik ücreti 469 yuan (2250 TL) olarak belirlenmiş durumda.
Choco-SEB sistemine uygun araçların lansman tarihleri de duyuruldu. 2025’in ilk çeyreğinde Changan Oshan 520 modeli piyasaya sürülürken, 2025’in ilerleyen dönemlerinde GAC Aion S ve Hongqi E-QM5 gibi diğer modeller de tüketicilere sunulacak. Nio’nun üçüncü nesil batarya değişim istasyonları ise CATL ile karşılaştırıldığında 408 günlük değişim kapasitesi ve 3 dakikalık işlem süresiyle halen rekabetçi bir alternatif olarak öne çıkıyor. Ancak CATL’nin daha büyük çaplı hedefleri ve yeni teknolojisi, sektör genelindeki rekabeti bir üst seviyeye taşıyor.
Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi (BTM) girişimcilerin iş fikirlerini daha hızlı bir şekilde geliştirmelerine, teknolojik altyapılarına yatırım yapmalarına ve iş dünyasıyla daha etkin bağlantılar kurmalarına imkan sağlayacak bir Teknoloji Merkezi (TEKMER) kuruyor. TEKMER kurulacağının müjdesini BTM Sahne XL etkinliğinde açılış konuşmasını yapan İTO Başkanı Şekib Avdagiç verdi.
“Merkezimizde girişimcilerimize daha fazla destek sunmak ve yenilikçi projelere daha güçlü bir altyapı sağlamak amacıyla kısa adı TEKMER olan Teknoloji Geliştirme Merkezi kuruyoruz” diyen Avdagiç, “TEKMER ile girişimcilerimizin iş fikirlerini daha hızlı bir şekilde geliştirmelerine, teknolojik altyapılarına yatırım yapmalarına ve iş dünyasıyla daha etkin bağlantılar kurmalarına imkan sağlayacağız. Bu kapsamlı altyapıyla 30 girişimin, toplamda da yaklaşık 200 girişimcinin TEKMER imkanlarından yararlanmasını hedefliyoruz. TEKMER’le getirdiğimiz farklılık ise ‘yeşil girişimcilik, sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği’ gibi alanlarda çalışan girişimcilere özel imkanlar sunulacak olması” dedi.
İTO Başkanı Şekib Avdagiç: “TEKMER ile girişimcilerimizin iş fikirlerini daha hızlı bir şekilde geliştirmelerine, teknolojik altyapılarına yatırım yapmalarına ve iş dünyasıyla daha etkin bağlantılar kurmalarına imkan sağlayacağız.”
BTM küresel inovasyon üssüne dönecek
BTM olarak bu yıl toplam 1.158 girişime, 1.486 girişimciye ücretsiz hizmet verdiklerini belirten Avdagiç, şöyle devam etti: “Bu yıl 17 girişimimiz yatırım aldı ve şimdiye kadar yatırım alan BTM girişimlerinin sayısı 132’ye yükseldi. Ticarileşen 19 girişimimiz ise ülkemizin ekonomik büyümesine katkı sağlamanın yanı sıra, global arenada da ses getiren projelere imza attılar. İTO Meslek Komiteleri Eşleştirmeleri kapsamında bu yıl aralık ayına kadar 57 eşleştirme gerçekleşti. Yıl içindeki toplam yatırımcı- girişimci eşleştirme sayımız ise 67’ye ulaştı. Bu rakamlar bizim için önemli. Çünkü doğru yolda olduğumuzu, doğru işler yaptığımızı, girişimcilerimize doğru istikametler gösterdiğimizi ortaya koyuyor. Vurgulamak isterim ki, 2025 yılında da doğru işler yapmayı sürdüreceğiz. Buradan bir müjdeyi vermek istiyorum. Merkezimizde girişimcilerimize daha fazla destek sunmak ve yenilikçi projelere daha güçlü bir altyapı sağlamak amacıyla kısa adı TEKMER olan Teknoloji Geliştirme Merkezi kuruyoruz. BTM’nin öncülüğünün yansıması olan TEKMER, sadece bir mekan değil, aynı zamanda bir vizyon projedir. İnanıyorum ki, bugün atacağımız bu adım, gelecekteki büyük başarı hikayelerinin de başlangıcı olacaktır. Yine inanıyorum ki, bu tür projelerle hep birlikte, BTM’yi küresel bir inovasyon üssüne dönüştüreceğiz” ifadelerini kullandı.
Dünyanın en iyisi olma hedefi sürüyor
BTM Genel Müdürü İbrahim Elbaşı
BTM Genel Müdürü İbrahim Elbaşı da yaptığı açılış konuşmasında “Bugün BTM’nin 18’inci Sahne XL etkinliğini gerçekleştiriyoruz. Sahne XL, her yıl üzerine koyarak büyüttüğümüz, geliştirdiğimiz ve daha fazla girişimciye dokunduğumuz bir etkinlik haline geldi. Bu etkinliğimizi Domino konsepti ile düzenliyoruz. Çünkü girişimcilik bir domino etkisi yaratır. Domino, yalnızca bir oyun değildir. Aynı zamanda stratejiyi, sabrı ve birbiriyle bağlantılı küçük adımların büyük sonuçlar doğurabileceğini gösteren bir sanatın adıdır. Her fikir, bir domino taşını harekete geçiren ilk dokunuştur. Her iş birliği, bir sonraki taşı devirecek stratejik bir adımdır. Her başarı, zincirin devamını getiren bir ilham kaynağıdır. Yani kısaca domino taşları, yalnızca bir hareketin gücünü değil, bu gücün doğru bir planlamayla büyük bir değişime dönüşebileceğini de simgeler. BTM olarak bizler de bu taşların daha sağlam dizilmesi, daha uzağa ulaşması ve daha büyük etkiler yaratması için çalışıyoruz. Tabi bu zincirin tamamlanması, sizin gibi değerli destekçilerimizin katkılarıyla mümkün oluyor. Hep birlikte girişimcilerimizin gelişimine rehberlik ederek, domino taşlarının düzenli bir şekilde dizilmesine katkı sağlıyoruz” dedi.
UBI Global tarafından “Dünyanın En İyi 3’üncü Start Up Merkezi” ödülüne layık görüldüklerini hatırlatan Elbaşı, “Dünya Birinciliği hedefimizin bir kez daha altını çizerek yinelemek istiyorum. İnşallah önümüzdeki dönemde Dünyanın En iyi Startup Merkezi olarak çalışmalarımıza devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
İki panel 18 sunum
Bu arada yılın son Sahne XL etkinliğinde yine iki panel düzenlendi. StartupWatch Kurucusu Serkan Ünsal’ın moderatörlüğünü yaptığı panelin ilki, “VC LP’ye karşı” ismini taşıyordu. Panelin konuşmacıları Domino Ventures Yönetici Ortağı Mustafa Kopuk ve Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Dönüşüm-Teknoloji Lideri Yahya Ülker isimlerinden oluştu. Girişimlerin Turcorn Yolculuğu isimli ikinci panelin moderatörü TC Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Milli Teknoloji Genel Müdür Yardımcısı Dr. Damla Turan, konuşmacıları ise Navlungo Kurucu Ortağı İsa Korkmaz ile WASK Kurucusu Ercan Pilcioğlu oldu.
Sahne XL etkinliğinde 39 girişim stant açarken, 18 girişim de sunum için sahne aldı. Sunum yapan girişimler şöyle:
HirinGames: HirinGames aday yetkinliklerini oyunlaştırma ile değerlendiren çevrimiçi bir platform.
Vezüve: Vezüve KOBİ’lerin sınır ötesi e-ticaret pazarlarında satış yapmasını kolaylaştıran bir uygulama.
SporAra: SporAra spor merkezleri ve spor severleri bir araya getiren dijital pazaryeri.
TellPal: TellPal ebeveyn katılımlı çocuk gelişimini destekleyen bir uygulama. Çocuk ve ebeveyn için özel içerikler sunuyor.
Mindmoov: MindMoov hareket engelliler ve felçliler için pasif hareketle kas güçlendiren bir mobil uygulama.
Pinyto: Pinyto yapay zeka destekli seyahat planlama platformu. Gezginler ve seyahat işletmeleri için çözümler sağlıyor.
Yedir App: Yedir App ev aşçıları ile müşterileri buluşturan bir platform. Kullanıcılar ev yapımı yemekleri kolayca sipariş edebiliyor.
Deeplay Creative Studio: Deeplay Creative Studio kültürel mirası modern teknolojilerle harmanlayarak yenilikçi deneyimler tasarlayan bir stüdyo.
OyunMu: OyunMu sağlıklı iletişim becerilerini oyunlarla geliştirerek mental sağlığı destekleyen yenilikçi bir e-öğrenme platformu.
Luufs: Luufs yıkanabilir regl külotu ile çevresel ve ekonomik sorunlara çözüm yaratıyor.
Kubulab: Kubulab AR ve VR teknolojileriyle yenilikçi oyun ve deneyimler sunuyor ve çocuk çizimlerini tanıyabilen VR çözümleri geliştiriyor.
NexRacon: NexRacon bir siber güvenlik otomasyonu. Sistemlere yapay zeka destekli kapsamlı bir zafiyet yönetim sistemi sunuyor.
Vatut AI: Vatut AI kurumsal hafızayı güçlendirip bilgi kaybını önleyerek üretkenliği artıran bir yapay zeka platformu.
GoKargo: GoKargo kargo gönderilerinizi uygun ve pratik şekilde göndermenizi sağlayan bir mobil uygulama.
Kiraz.co: Kiraz.co e-ticaret süreçlerini kolaylaştıran yapay zeka destekli bir platform. Tüm operasyonları basitçe yönetmeyi sağlıyor.
eşyala.com: Eşyala.com sürdürülebilir ve minimalist ürünleri kiralama veya satın alma imkanı sunuyor.
Tarım Bakanlığı’ndan alınan 1.4 milyar dolarlık hibe, Teksas’ın Atascosa İlçesi’ndeki linyit yakıtlı bir elektrik santralini Kömür santrali güneş+pil elektrik üretim tesisine dönüştürecek. Federal hibe, yakın gelecekte Teksas’taki en kirli elektrik santrallerinin temiz bir enerji kaynağına dönüşmesini sağlarken aynı zamanda yerel işleri de kurtaracak.
Kömür santrali güneş santraline dönüşecek: 600 MW kapasite
İklim değişikliğinin etkisi dünyanın çeşitli yerlerinde aşırı hava olayları şeklinde görülürken, ülkeler fosil yakıtla çalışan enerji kaynaklarından yenilenebilir enerji kaynaklarına geçmek için yarışıyor. Rüzgar ve güneş enerjisi santralleri, ulusların ekonomik faaliyetlerini temiz enerjiyle desteklemelerine yardımcı olmak için daha önce hiç görülmemiş bir ölçekte kuruluyor. Kömür santrali güneş santraline dönüştürme projeleri de bu açından önem arz ediyor.
Rüzgar enerjisi santralleri öncelikli olarak açık denizde inşa edilirken, büyük ölçekli güneş enerjisi tesisleri kurmak, diğer faaliyetler için de gerekli olan sınırlı arazi kaynaklarıyla rekabet eder. Güç üretim kaynakları da değiştiğinden, eski altyapıların yeniden kullanılması gerekir. Kömür santrali güneş santraline dönüşen Atascosa İlçesindeki enerji santrali, bir enerji üretim tesisinin kirletici bir enerji kaynağından temiz bir enerji kaynağına tamamen geçerken orijinal amacını nasıl koruyabileceğinin iyi bir örneğidir.
San Miguel Electric Cooperative Inc (SMECI) tarafından işletilen tesis, San Antonio’nun güneyindeki Christine kasabasında yer almaktadır ve şu anda yaklaşık 47 Teksas ilçesinde 340.000 müşteriye hizmet vermektedir. 1982’den beri sahada çıkarılan linyit ile çalışan tesis, Teksas’ın en kirli 14 elektrik üretim tesisinden biridir.
Tesisteki iki kömür külü havuzu yerel yeraltı suyu tablasına sızıyor. 2022’de yayınlanan bir rapora göre, izleme verileri arsenik, berilyum, kadmiyum, lityum ve selenyum seviyelerinin Maksimum Kirlenme Seviyesi’nin (MCL) birkaç katı olduğunu gösterdi. Kömür santrali güneş santraline dönüştürüldüğünde bu kirlenme ciddi oranda azalacaktır.
Site ayrıca ABD’deki dördüncü büyük cıva kirleticisi olup, yeni Çevre Koruma Ajansı (EPA) kurallarınca izin verilenden 12 kat daha fazla üretiyor. Yeraltı suyundaki kobalt seviyeleri ABD’deki koruma standartlarının izin verdiğinin 360 katıydı. Bunlar bölge sakinleri için büyük endişeler ve enerji kaynağının değiştirilmesi bu endişelerin giderilmesinde bir dönüm noktası olabilir.