Perovskit güneş hücreleri enerjinin geleceğini belirleyecek

Perovskit güneş pilleri, güneş ışığının hibrit organik-inorganik kurşun veya kalay halide bazlı perovskit malzemenin ince bir tabakasıyla etkileşime girmesi prensibine göre çalışır.Tsutomu Miyasaka tarafından 2009 yılında geliştirilen bu malzeme, fotovoltaikte bir atılım ve geleneksel güneş teknolojilerine umut vadeden bir alternatif olarak ortaya çıktı.

Perovskit güneş hücreleri için çalışmalar devam ediyor

Dünyanın en gelişmiş laboratuvarları, daha geniş bir güneş ışığı spektrumunu emebilen bu yeni nesil güneş hücreleri üzerinde deneyler yapıyor. Neden?

Çünkü kristalin silikon (c-Si) güneş panelleriyle ilişkili enerji yoğun ve pahalı üretimin aksine, hücreler metal halojenür perovskitleri kullanır. Bu malzemeler daha basit, daha uygun maliyetli üretim süreçlerini mümkün kılar ve verimliliklerini, dayanıklılıklarını ve ticari uygulanabilirliklerini artırmak için önemli küresel araştırma çabalarını teşvik etmiştir. Potansiyel verimlilikleri %4’ten %30’un üzerine hızla çıkan perovskit güneş hücreleri, yenilenebilir enerjinin geleceğini önemli ölçüde etkileyebilir.

Bu hücreler, olağanüstü bileşimsel esneklikleriyle bilinen çok yönlü malzemelerdir ve bu da onları güneş hücrelerinin ötesinde bellek yongaları ve ultrason makineleri gibi çeşitli yüksek teknoloji uygulamaları için uygun hale getirir. Metilamonyum kurşun halojenür ve tamamen inorganik sezyum kurşun halojenür gibi perovskit malzemeler, maliyet etkinliği nedeniyle özellikle çekicidir. Bu malzemelerin düşük sıcaklıklarda basılma olasılığı, daha hafif, daha ince güneş modüllerinin üretilmesini sağlar.

Perovskit-silikon tandem güneş hücreleri gibi yenilikler, perovskit ve kristalin silikonun güçlü yönlerini birleştirerek, daha geniş bir güneş ışığı spektrumunu yakalayarak ve genel verimliliği önemli ölçüde artırarak bu teknolojiyi daha da ileri götürüyor.

Potansiyel kullanım alanları, pencereler ve duvarlar gibi binalara entegre fotovoltaiklerden tekstil ürünlerine ve kendi kendini şarj eden güç paketlerine kadar uzanıyor. Perovskit güneş hücreleri, güneş ışığının hibrit organik-inorganik kurşun veya kalay halojenür bazlı perovskit malzemenin ince bir tabakasıyla etkileşime girdiği bir prensiple çalışır. Bu etkileşim elektron-delik çiftleri üretir.

Girişimcilerin Büyük Hataları etkinliği İstanbul Kültür Üniversitesi’nde

Branding Türkiye ve Tasarım Fabrikası organizasyonuyla hazırlanan Girişimcilerin Büyük Hataları etkinliği 5 Aralık’ta “Zengin Kalkışı” ana temasıyla İstanbul Kültür Üniversitesi’nde gerçekleştirilecek.

İKÜ Tasarım Fabrikası ile Branding Türkiye’nin partnerliğiyle düzenlenecek olan Girişimcilerin Büyük Hataları etkinliği 5 Aralık’ta “Zengin Kalkışı” ana temasıyla girişimcilik ekosistemini buluşturmaya hazırlanıyor. Serinin üçüncü etkinliğinde Branding Türkiye Kurucusu Mürsel Ferhat Sağlam ve YouthSide Business Development Manager’ı Enes Yiğit bilgi ve deneyim paylaşımında bulunacak.

Girişimcilerin Büyük Hataları etkinliği 5 Aralık’ta

Girişimcilik odaklı podcast serisi ve kitap olarak Mürsel Ferhat Sağlam tarafından hazırlanıp 2023’te yayınlanan Girişimcilerin Büyük Hataları, 2024 yılında Branding Türkiye ve İstanbul Kültür Üniversitesi Tasarım Fabrikası partnerliğiyle etkinlik serisi olarak ekosistemle buluşuyor. Toplamda 12 bölümden oluşan serinin her bölümünde bir ana tema odağında konferans, panel ve/veya girişim sunumu oluyor. Etkinliğin son kısmındaki serbest networking aşamasında ise katılımcılar etkinliğe katılan ekosistem paydaşlarıyla tanışma ve iş birliği yapma fırsatı bulacaklar.

HEMEN KAYDOL

Etkinlik programı

Konferans, Girişim Sunumu ve Networking olmak üzere 3 kısımdan oluşan etkinliğin programı şöyle;

Bölüm #1: Konferans – Mürsel Ferhat Sağlam (Branding Türkiye – Founder)

Bölüm #2: Girişim Sunumu – Enes Yiğit (YouthSide – Business Development Manager)

Bölüm #3: Networking

Etkinlik detayları

Gerek içerik gerekse konsept açısından Türkiye’de ilk olma özelliği taşıyan Girişimcilerin Büyük Hataları etkinlik serisinin İstanbul Kültür Üniversitesi bünyesinde gerçekleşecek olan part‘ının, 5 Aralık 2024 tarihinde üçüncüsü gerçekleşiyor. İKÜ Tasarım Fabrikası‘nın organizasyon partnerliğindeki etkinliğin üçüncü bölümüne dair detaylarsa şöyle;

Organizasyon   : Branding Türkiye & İKÜ Tasarım Fabrikası

Tarih / Saat        : 5 Aralık 2024 / 15.30 – 17.30

Mekan                : İstanbul Kültür Üniversitesi – Bakırköy Yerleşkesi / Ataköy Binası – Tasarım Fabrikası

Ulaşım/Adres    : Ataköy 7-8-9-10, E5 Karayolu Üzeri Ataköy Yerleşkesi, 34158 Bakırköy – Yenibosna

Ücret                   : Etkinlik ücretsizdir.

  • Kayıt zorunludur.
  • Kontenjan sınırlıdır.

Etkinliğe nasıl kaydolabilirim?

İstanbul Kültür Üniversitesi’nde başlayan Girişimcilerin Büyük Hataları etkinliğinin 3. bölümü olan “ZENGİN KALKIŞI”na katılarak hem girişimciliğe dair merak ettiklerinizi öğrenebilir hem de startup ekosisteminde yer alan girişimcilerle network yapma fırsatı bulabilirsiniz. Etkinliğe katılarak ayrıca İKÜ Tasarım Fabrikası tarafından verilecek olan “Dijital Katılım Belgesi”ne sahip olabilirsiniz. Tüm bunlar ve daha fazlası için etkinliğe kaydolabilirsiniz.

Ekosistem paydaşları destekliyor

Branding Türkiye ile İKÜ Tasarım Fabrikası tarafından gerçekleştirilen ve İstanbul Kültür Üniversitesi’nin stratejik partner olduğu Girişimcilerin Büyük Hataları – Pollyannacılık etkinliği ekosistem paydaşları tarafından da destekleniyor. İşte serinin medya ve destek partnerleri; Haberler.com, SonDakika.com, Techinside, Medya Takip Merkezi, Medya Bilgi Rehberi, Kurumsal İletişim 2.0, Technologic, TeknoTalk, StartupTeknoloji, Fikirleri Dönüştürme Atölyesi, 1Fikir1Marka, Goog Digital, Haber Galerisi, Startup Gazetesi, WP Okulu, Franchise Market Türkiye, PR Atölye Dergisi, 9 Eylül Gazetesi, Dijital Markalaşma Sohbetleri, BiHaber.tr, KIPS Türkiye, Ajans Paradise, Hani Kurumsaldık, Imesta Coffee, 6N Magazin

Zorlu Grubu’nda üst düzey atama!

0

Zorlu Holding, dijitalleşme ve yenilikçi iş modelleri geliştirme hedefleri doğrultusunda üst düzey bir atama gerçekleştirdi. Teknoloji ve Dijital İş Geliştirme Grubu Başkanlığı görevine 2 Aralık 2024 itibarıyla Burak Aydın getirildi.

Bu yeni yapılanma, şirketin “Akıllı Hayat 2030” sürdürülebilirlik vizyonuna uygun olarak teknoloji, inovasyon, dijitalleşme ve yapay zeka alanlarındaki ilerlemelerini hızlandırmayı hedefliyor. Bu süreçte, 2013 yılından beri Zorlu Grubu’nda Bilgi Teknolojileri Grubu Başkanlığı görevini sürdüren Murat Zeren, 30 Kasım 2024 itibarıyla görevinden ayrılma kararı aldı.

Bu değişimle birlikte Zorlu Grubu, bilgi teknolojileri odaklı birimlerini yeniden yapılandırarak dijital iş modelleri geliştirme ve teknoloji stratejilerini güçlendirmek için adımlar attı. Yeni yapılanmanın, grubun sürdürülebilir büyümesine katkı sağlaması bekleniyor.

Burak Aydın, ODTÜ Makine Mühendisliği bölümünden 1997 yılında mezun olduktan sonra 1999 yılında aynı üniversitede İşletme Yüksek Lisansı’nı tamamladı. Kariyerine Accenture’ın Almanya ve Avusturya ofislerinde danışmanlık yaparak başlayan Aydın, Siemens Business Services’de stratejik planlama ve yönetim rollerinde bulundu.

Daha sonra Intel Türkiye’de İş Geliştirme Müdürü, Genel Müdür Yardımcısı ve Genel Müdür pozisyonlarında çalıştı. Silver Spring Networks ve SabancıDx şirketlerinde de üst düzey yöneticilik yapan Aydın, son olarak Amazon Web Services (AWS) Türkiye Genel Müdürü olarak görev yapıyordu.

Zorlu Grubu, bu atamayla teknoloji ve dijitalleşme stratejilerinde güçlü bir liderlikle ilerlemeyi planlıyor. Burak Aydın’ın geniş tecrübesi ve vizyonuyla şirketin dijital dönüşüm yolculuğuna önemli katkılar sağlaması hedefleniyor.

DoktorTakvimi ve Medrics, sağlık sektöründe işbirliğine gidiyor!

DoktorTakvimi ve Medrics, sağlık sektöründe dijitalleşmeyi hızlandırmak ve hasta deneyimini iyileştirmek amacıyla stratejik bir iş birliğine imza attı. Türkiye’nin önde gelen dijital sağlık hizmeti platformlarından biri olan DoktorTakvimi, 200 binden fazla hekim ve uzman profili ile hastalar ve sağlık profesyonelleri arasında köprü kurarken, yenilikçi hasta iletişim platformu Medrics’in mobil uygulama altyapısını hizmet ağına entegre etti.

DoktorTakvimi ve Medrics, sağlık sektöründe işbirliğine gidecek

Bu işbirliği sayesinde, DoktorTakvimi’nin çalıştığı kurumsal hastaneler ve hekimler, Medrics’in geliştirdiği teknolojik çözümlerle hasta iletişimini optimize ederek hizmet kalitesini artırabilecek.

Medrics’in sunduğu QR kod tabanlı erişim sistemi, kullanıcıların herhangi bir uygulama indirmeden, cep telefonları üzerinden hastanelerin hizmetlerine hızlıca ulaşmasını sağlıyor. Ayrıca platform, sekiz farklı dilde hizmet sunarak global erişim imkanı tanıyor. DoktorTakvimi’nin kurumsal müşterileri, bu altyapıyı kullanarak kendi mobil uygulamalarını oluşturabilecek ve sağlık hizmetlerini dijital ortamda hastalarına daha etkili bir şekilde ulaştırabilecek.

DoktorTakvimi Satış Direktörü Sertaç İlik

DoktorTakvimi Satış Direktörü Sertaç İlik, iş birliğinin sağlık sektörünün dijitalleşmesi açısından önemli bir adım olduğunu vurgularken, Medrics Kurucu Ortağı Altuğ Özdamar, geliştirdikleri platformun hastanelerin hasta iletişim süreçlerini daha verimli ve otomatize hale getirdiğini ifade etti. Bu entegrasyon, doktor ve hastane operasyonlarının verimliliğini artırırken, hasta memnuniyeti ve tedavi kalitesinde gözle görülür bir iyileşme sağlıyor. Sağlık hizmetlerinin daha erişilebilir ve kullanıcı dostu bir şekilde sunulmasını hedefleyen bu ortaklık, sağlık sektöründeki dijital dönüşümün önemli bir örneği olarak dikkat çekiyor.

Hamdi Ulukaya Girişimi’nin 5. dönem startupları, yatırımcılarla buluştu!

Hamdi Ulukaya Girişimi (HUG), Türkiye‘nin girişimcilik ekosistemini uluslararası arenada temsil etmek ve yeni dünya markaları yaratmak için gerçekleştirdiği 2024 Startup Destek Programı ile dikkat çekici bir başarıya imza attı. 16-24 Kasım tarihleri arasında düzenlenen program kapsamında, Türkiye’den seçilen beş girişim, Silikon Vadisi’nde yatırımcılarla buluşarak projelerini tanıtma ve global iş bağlantıları kurma fırsatı yakaladı. Ayrıca, Stanford Üniversitesi’nde düzenlenen bilimsel oturumlara katılarak hem akademik birikimlerini geliştirdiler hem de küresel girişimcilik ekosistemini daha yakından tanıdılar.

Hamdi Ulukaya Girişimi’nin 5. dönem startupları yatırımcılarla bir araya geldi

Bu yıl programa seçilen girişimler arasında doğadan ilham alarak biyolojik koruyucular geliştiren Nanomik Biyoteknoloji, teknoloji tabanlı atık yönetimi çözümleri sunan Fazla, gıda artıkları ve yan ürünlerini sağlıklı atıştırmalıklara dönüştüren Malty, lojistik operasyonlarını optimize eden Navlungo ve akıllı teslimat süreçleri sunan QDelivery yer aldı. Her biri kendi alanında yenilikçi çözümler geliştiren bu girişimler, program süresince uluslararası yatırımcılarla birebir görüşmeler yaparak finansal destek alma ve iş modellerini küresel ölçekte geliştirme imkanı buldular.

Hamdi Ulukaya Girişimi'nin 5. dönem startupları yatırımcılarla bir araya geldi.

San Francisco’da düzenlenen etkinliklerde, katılımcılar Global Girişimcilik Zirvesi’nde projelerini 3.000 kişilik bir yatırımcı kitlesine sunma fırsatı elde etti. Ayrıca, HUG tarafından organize edilen özel bir buluşmada, Silikon Vadisi’nde başarı elde etmiş Türk girişimciler ve akademisyenlerle bir araya gelerek deneyim paylaşımında bulundular. Bu süreç, yalnızca uluslararası yatırım ve iş bağlantıları sağlamakla kalmadı; aynı zamanda Anadolu’nun girişimcilik potansiyelinin dünya sahnesine taşınması açısından da önemli bir dönüm noktası oldu.

QDelivery CEO’su Jankat Mesut Sarı, bu programın, Anadolu’dan çıkan girişimlerin global sahnede yer bulmasını sağladığını ve bu tür desteklerin Türkiye’nin girişimcilik ekosisteminde çığır açacağını belirtti. Fazla’nın kurucu ortağı Olcay Silahlı ise, bu deneyimin Türkiye’ye geri dönüp daha büyük yatırımlar yapma ve daha fazla değer yaratma açısından büyük fayda sağlayacağını vurguladı.

Hamdi Ulukaya, programın kapanışında yaptığı değerlendirmede, girişimcilerin dünyaya açılmasını kolaylaştıracak yollar sunmaya devam edeceklerini ve Anadolu’nun girişimci ruhunun global ölçekte liderlik yapabileceğine olan inancını dile getirdi. Türkiye’ye dönüş yapan girişimciler, aldıkları bilgi ve deneyimle projelerini büyüterek dünya markası olma yolunda sağlam adımlar attılar. Bu başarı, Hamdi Ulukaya Girişimi’nin Türkiye’nin girişimcilik potansiyelini uluslararası boyuta taşımadaki kararlılığını bir kez daha ortaya koydu.

Bulutistan, yapay zeka alanındaki hedeflerini açıkladı!

Bulutistan, Türkiye’nin önde gelen yerli bulut hizmet sağlayıcılarından biri olarak, 3 Aralık tarihinde gerçekleştirdiği “Bulutistan Yapay Zekâ Vizyonu” başlıklı basın toplantısında, yapay zekâ alanında kaydettiği ilerlemeleri ve geleceğe yönelik hedeflerini paylaştı. TURCON listesinde yer alarak önemli yatırımlar alan ve Unicorn olma yolunda hızla ilerleyen Bulutistan, yapay zekâ teknolojilerinde küresel dijital ekosistemi yeniden tanımlamayı amaçladıklarını belirtti. Türkiye’de GPU makine parkını kuran ilk bulut sağlayıcısı olan Bulutistan, yapay zekâ alanında attığı büyük adımların yanı sıra, kendi küçük dil modeli (SLM) üzerinde çalışmalar yürüttüklerini ve 2025 yılına kadar yatırım bütçelerinin yüzde 40’ını yapay zekâ donanımına ayırmayı planladıklarını açıkladı. Bölgenin en büyük Decacorn Yapay Zekâ Bulut Servis Sağlayıcısı olma hedefi doğrultusunda, Bulutistan’ın 2025 itibarıyla sadece bir Bulut Hizmet Sağlayıcısı değil, aynı zamanda uçtan uca Yapay Zekâ Bulutu Sağlayıcısı olarak konumlanacağını ve bu kapsamda danışmanlık hizmetleri de sunacaklarını ifade ettiler.

Bulutistan, yapay zeka alanındaki hedeflerini paylaştı

Bulutistan Genel Müdürü Gökhan Gençtürk, şirketin yapay zekâ konusunda Türkiye ve bölge genelinde öncü olma hedefini vurgulayarak, GPU makine parkını kurmanın yanı sıra, müşterilerin veri güvenliğine önem vererek hem sanallaştırılmış ortamlarda hem de özel bulut hizmetleri sunabildiklerini belirtti. Ayrıca, yapay zekâ çözümlerinin yaratıcı kullanımlarını desteklemek için KVKK uyumluluğu sağladıklarını ve iş ortaklarıyla birlikte çeşitli platformlar sunarak büyük bir talep gördüklerini ifade etti.

Bulutistan’ın yapay zekâ alanında gerçekleştirdiği iş birlikleri de dikkat çekti. Zack.Aİ ile yapılan iş birliği sayesinde, sektörde ilk adımlarını atan Bulutistan, müşterilerine danışmanlık hizmetleri sunarak onların ihtiyaçlarına uygun yol haritaları oluşturmayı hedefliyor. Gençtürk, uzun vadeli büyük projeler yerine, hızlı kazanımlar ve orta vadeli planlarla müşterilere katma değer sağlamak amacıyla hareket ettiklerini belirtti.

Gökhan Gençtürk, yapay zekânın global ekonomiye önemli katkılar sağladığını ve şirketlerin yapay zekâ sayesinde cirolarında yüzde 30’a varan artışlar yaşadığını ifade etti. Dünya genelinde şirketlerin yüzde 60’ının yapay zekâya adapte olduğunu belirten Gençtürk, Bulutistan’ın bu alandaki çalışmalarının henüz başlangıç aşamasında olduğunu sözlerine ekledi.

Bulutistan Uluslararası Büyümeden Sorumlu Genel Müdür Altuğ Eker, yapay zekânın iş dünyasında devrim yaratacağını ve önümüzdeki iki yıl içinde önemli değişimlerin yaşanacağını vurguladı. Eker, e-ticaret, finans, üretim, sağlık, eğitim ve telekom gibi sektörlerin yapay zekâdan en çok faydalanacak alanlar arasında olduğunu belirtti. Ayrıca, konuşma bazlı arama, iletişim merkezi analitiği, kişiselleştirme ve sanal asistanlar gibi alanlarda da yapay zekânın önemli rol oynayacağını kaydetti.

Bulutistan’ın yapay zekâ yatırımlarının 2025 yılı itibarıyla yatırım bütçesinin yüzde 40’ını yapay zekâ donanımına ayırması planlandığını ve bu oranın yıllar içinde artarak devam edeceğini belirten Eker, Intel ve Nvidia gibi global firmalarla yakın iş birlikleri içinde çalışarak, yapay zekâ altyapılarını güçlendirdiklerini ve bu alanda önemli gelişmelerin yakında paylaşılacağını ifade etti. Ayrıca, Amerika’daki şirketleriyle teknoloji transferi yaparak yapay zekâ pazarında liderlik etmeyi hedeflediklerini sözlerine ekledi.

Bulutistan Yapay Zekâ Sektör Danışmanı Mete Gönç, yapay zekânın önümüzdeki on yıl içinde trilyonlarca dolarlık bir pazar oluşturacağını öngördü. Gönç, Türkiye’nin bir yapay zekâ master planına acilen ihtiyaç duyduğunu ve bu alanda faaliyet gösteren şirketlere ciddi destek sağlanması gerektiğini belirtti. Beyin göçünü durdurmak ve bölgeye hakim yapay zekâ şirketlerini Türkiye’ye çekmek için gerekli yatırımların yapılması gerektiğini vurguladı.

Son olarak, Bulutistan’ın 2025 yılına kadar hizmet verdiği pazarlarda yapay zekâ çözümlerinin sayısını artırarak bölgenin en büyük Decacorn Yapay Zekâ Bulut Servis Sağlayıcısı olma hedefinde olduklarını belirten Gönç, verimlilik artışına yönelik hızlı kazanımlar yaratmayı ve yapay zekâ alanında güçlü beyinleri kullanarak sektörde lider konuma gelmeyi amaçladıklarını ifade etti. Bulutistan, yapay zekânın tüm sektörlerde önemli etkiler yaratacağını ve bu alanda sundukları hizmetlerle firmaların verimliliklerini artırmalarına katkıda bulunmayı hedefliyor.

Yapay zeka sokakları resmediyor

0

Şehir sokaklarının sessiz görüntüleriyle eşleşen ses efektleri üreten yapay zeka sistemleri halihazırda mevcutken, deneysel yeni bir teknoloji tam tersini yapıyor. Sokakların ses kayıtlarıyla eşleşen görüntüleri, inanılmaz bir doğrulukla üretiyor.

Yapay zeka sokakları gösteriyor

Teksas Üniversitesi Austin Kampüsü’nden Yrd. Doç. Dr. Yuhao Kang ve meslektaşları tarafından geliştirilen “Ses Manzarası-Görüntü Yayılım Modeli”, 10 saniyelik ses-görüntü kliplerinden oluşan bir veri kümesi üzerinde eğitildi.

Bu klipler, Kuzey Amerika, Asya ve Avrupa’daki kentsel ve kırsal sokakların YouTube videolarından alınan hareketsiz görüntüler ve ortam seslerinden oluşuyordu. Derin öğrenme algoritmalarını kullanan sistem, yalnızca hangi seslerin görüntülerdeki hangi öğelere karşılık geldiğini değil, aynı zamanda hangi ses niteliklerinin hangi görsel ortamlara karşılık geldiğini de öğrendi.

Eğitimi tamamlandıktan sonra sisteme, yalnızca 100 başka sokak görünümü videosunun kaydedilmiş ortam sesine dayalı görüntüler üretme görevi verildi; video başına bir görüntü üretecekti.Daha sonra, insan jürilerden oluşan bir panele, bu görüntülerin her biri, görüntünün dayandığı video müziğini dinlerken, diğer sokakların iki oluşturulmuş görüntüsüyle birlikte gösterildi. Üç görüntüden hangisinin müziğe karşılık geldiğini belirlemeleri istendiğinde, bunu yapmada ortalama %80 oranında doğruydular. Dahası, üretilen görüntüler bilgisayar ortamında analiz edildiğinde, açık gökyüzü, yeşillik ve binaların göreceli oranlarının orijinal videolardakilerle “güçlü bir korelasyon” gösterdiği görüldü.

Aslında, birçok durumda oluşturulan görüntüler kaynak videoların ışık koşullarını da yansıtıyordu, örneğin güneşli, bulutlu veya gece gökyüzü. Bu, geceleri azalan trafik gürültüsü veya gece böceklerinin sesi gibi faktörlerle mümkün olmuş olabilir.

Teknolojinin, ses kaydının nerede yapıldığına dair kabataslak bir fikir edinmek gibi adli uygulamalara yol açabilmesine rağmen, çalışma daha çok sesin mekan duygumuza nasıl katkıda bulunduğunu araştırmayı amaçlıyor.

Sokakların sesinden görüntüsünü oluşturan yapay zeka tasarlandı!

Teksas Üniversitesi’nden araştırmacılar, sokakların seslerinden gerçek görüntüleri oluşturabilen yeni bir yapay zeka sistemi geliştirdi. “Ses Manzarasından Görüntüye Yayılma Modeli” adlı bu sistem, sokaklardaki ses kayıtlarından, o sokakların gerçek görüntülerini son derece yüksek bir doğrulukla üretmeyi başarıyor.

Sokakların sesinden görüntüsünü oluşturan yapay zeka geliştirildi

Sistem, Kuzey Amerika, Asya ve Avrupa’daki çeşitli kentsel ve kırsal bölgelerden alınan 10 saniyelik sesli-görsel kliplerle eğitildi. Bu klipler, YouTube videolarındaki durağan görüntüler ve çevresel seslerden oluşuyor. Derin öğrenme algoritmaları, seslerin hangi görsel öğelere karşılık geldiğini öğrenerek, eğitim sürecini tamamladı.

Eğitimden sonra sistem, sadece ortam seslerine dayanarak 100 farklı sokak görüntüsü oluşturdu. Bu görüntüler, bir grup jüri üyesi tarafından orijinal ses kaydına dayalı olarak %80 doğrulukla tanımlandı. Ayrıca yapılan bilgisayar analizinde, oluşturulan görüntülerin, orijinal videolardaki gökyüzü, yeşil alanlar ve binalar gibi unsurlarla güçlü bir ilişki gösterdiği belirlendi. Hatta bazı durumlarda, oluşturulan görüntüler güneşli, bulutlu veya gece gibi ışık koşullarını da doğru bir şekilde yansıttı.

Bu yapay zekanın, adli uygulamalarda ses kaydının nerede yapıldığını anlamak gibi potansiyelleri olsa da, bilim insanları bu çalışmanın amacını daha çok sesin yer algısı üzerindeki etkilerini keşfetmek olarak tanımlıyorlar. Ayrıca, sesin görsel algı ile birleşerek insan ruh sağlığı ve kentsel tasarım üzerinde nasıl bir etkisi olabileceği konusunda önemli bilgiler sağladığı düşünülüyor. Bu teknoloji, toplumların yaşam kalitesini artırmaya yönelik yeni tasarımlar için rehber olabilir.

Yapay zeka veri merkezleri daha verimli hale geliyor

0

Amazon’un AWS bulut bilişim hizmeti, Las Vegas’ta düzenlenen yıllık re:Invent konferansında, bilişim altyapısında yaptığı çok sayıda değişikliği açıkladı. Bu değişiklikler arasında sıvı soğutma ve yenilenebilir enerjiye büyük vurgu yapılması yer alıyor. Böylece, hizmetinin şirket içi bilişimden dört kat daha verimli olduğu savunuldu.

Yapay zeka veri merkezleri ile gelen yenilikler

Şirket, çevrimiçi olarak yayınladığı bir rapora atıfta bulunarak yayınladığı basın bülteninde, “AWS’nin altyapısı şu anda şirket içi altyapıdan 4,1 kata kadar daha verimli ve iş yükleri AWS üzerinde optimize edildiğinde, ilişkili karbon ayak izi %99’a kadar azaltılabilir” dedi.

 Açıklanan yenilikler arasında şunlar yer alıyor:

  • Potansiyel arıza noktalarını %20 oranında azaltan basitleştirilmiş bir elektrik dağıtım sistemi.
  • Şirketin kendi Trainium2 yongaları ve Nvidia’nın entegre rafları NVL72 gibi işlemcileri barındırmak için hava ve sıvı soğutmayı birleştiren bir soğutma sistemiyle birlikte, yüksek yoğunluklu bilgi işlem yongalarını “daha verimli” bir şekilde soğutan sıvı soğutmalı sunucular.
  • “Önümüzdeki iki yıl içinde raf güç yoğunluğunda 6 kat artış ve gelecekte 3 kat daha artış” sağlamak ve “site başına %12 daha fazla işlem gücü” sağlayarak ihtiyaç duyulan toplam veri merkezi sayısını azaltmak için raf genelinde güç sağlayan yeni bir güç rafı.
  • Veri merkezlerinin inşasında daha düşük karbonlu çelik ve beton, genel olarak ise daha az çelik.
  • Veri merkezlerindeki rafların yerleşimi, genellikle yeterince kullanılmayan “güç kaybını” azaltmak için yapay zeka modelleri kullanılarak optimize ediliyor.

Yedek jeneratörler, “yakıtın yaşam döngüsü boyunca fosil dizel ile karşılaştırıldığında sera gazı emisyonlarını %90’a kadar azaltabilen, biyolojik olarak parçalanabilir ve toksik olmayan bir yakıt” olan yenilenebilir dizel ile çalışıyor.

AWS Altyapı Hizmetleri başkanı Prasad Kalyanaraman, değişikliklerin “artırılmış enerji verimliliği ve ortaya çıkan iş yükleri için esnek destekle önemli bir adım ileri” olduğunu söyledi. Kalyanaraman: “Modüler olacak şekilde tasarlandılar, böylece mevcut altyapımızı sıvı soğutma ve enerji verimliliği için yeniden düzenleyerek üretken yapay zeka uygulamalarına güç sağlayabilir ve karbon ayak izimizi azaltabiliriz” dedi.

Google Haritalar olay raporlarını iyileştiriyor

0

Google Haritalar kullanıcısıysanız, navigasyon uygulamanızın son zamanlarda biraz daha iş birliğine dayalı hale geldiğini fark etmiş olabilirsiniz. Google , birkaç ay önce Waze kullanıcı raporlarını (çarpışmalar ve polis varlığı gibi) Haritalar arayüzüne entegre edeceğini  duyurdu.Bu bildirimler, Haritalar kullanıcıları “Waze sürücülerinden” etiketli bildirimler görmeye başladıkça yayınlanıyor gibi görünüyor. Diğer bildirimlerde olduğu gibi, raporun hala geçerli olup olmadığını onaylamanızı sağlayan büyük “Evet” ve “Hayır” düğmeleri görünür. Hiçbir şey yapmazsanız, bildirimi geçtiğinizde bildirim kendiliğinden kaybolur.

Google Haritalar olay raporları

Özelliği test etmek için, araba yolumda otururken Waze’de “polis tarafından bildirilen” bir olay oluşturdum ve Google Haritalar’ı açtım. Olay yaklaşık 20 saniye sonra Haritalar’da belirdi. Bunu tam tersi şekilde denediğimde, Google Haritalar raporum Waze’de hiç görünmedi.

Olayları bildirme yeteneği, Waze’i ilk başta popüler yapan şeydi ve Haritalar bu özelliğe birkaç yıldır sahip olsa da, Haritalar sürümü hiçbir şekilde o kadar sağlam değil. Sonuç olarak, Waze olayları bildirmek için zaman ayıran çok sayıda özel kullanıcı geliştirdi.

Haritalar raporlarının Waze’e aktarılmaması bazı kullanıcıları harekete geçmeye teşvik etmek için yeterli olabilir, çünkü Haritalar kullanıcıları artık her iki uygulamadan da rapor alırken, Waze kullanıcıları yalnızca bu uygulamadan gelen raporları görüyor.Dağıtımın kademeli olarak gerçekleştiği görülüyor, bu yüzden şu anda görmüyorsanız, muhtemelen önümüzdeki günlerde göreceksiniz. Google, Haritalar raporlarının Waze’de mevcut olup olmadığı hakkında hiçbir şey söylemediğinden, raporların karşılıklı olacağı görünmüyor. 

Arc Browser yapay zeka tarayıcısı tanıttı

0

Arc üreticisinin yaklaşan yapay zeka tarayıcısını tanıtmasıyla yeni ‘Dia’ ortaya çıktı Browser Company, ‘tamamen yeni bilgisayar ortamını’ tanıtırken, Arc hayranları şu soruyu soruyor: Peki ya kullanıcı arayüzü?

Arc Browser yapay zeka tarayıcısı

Arc Browser’ın yapımcısı olan The Browser Company, birkaç hafta önce yeni bir tarayıcı yaratmak için çizim tahtasına geri döneceğini açıkladı. Anlaşılan o ki, Dia adlı tarayıcı çok yapay zeka merkezli olacak. Bu erken tanıtım videosuna göre, şirket “yapay zekanın geleceğinin bir düğme olmadığını” düşünüyor. Tarayıcı katmanında inşa edilen tamamen yeni bir bilgi işlem ortamı olacağına” inanıyor.

Şirket, Dia’yı kullanıcı adına eylemler gerçekleştirme gibi şeyler yapabilen bir “akıllı web tarayıcısı” olarak adlandırıyor. Videoda tarayıcının yeteneklerinin çeşitli demoları gösteriliyor; örneğin, bir kullanıcı bir belgeyi tanımlıyor ve ardından tarayıcıdan bu belgeyi bulup birine göndermesini istiyor.

Browser Company’nin fikirlerinden biri de tarayıcının ekleme imlecine çok kişiselleştirilmiş bir zeka kazandırmak; bir cümleye başlayabilirsiniz, imlecin üzerine tıklayabilirsiniz ve yapay zeka cümleyi nasıl bitirebileceğinize dair öneriler sunacaktır.

Şirkete göre, Arc Browser üreticisinin bu kadar hızlı bir şekilde dönüşebilmesinin nedenlerinden biri ADK (Arc Geliştirme Kiti) ile başlayan bir altyapıdır. ADK, mühendislerin aylar yerine günler içinde bir şeyin prototipini oluşturmasını sağlayan bir web tarayıcısı oluşturmanın bir yoludur. Daha sonra şirket, bellek, eylem, LLM teknolojisi ve kendi kendine sürüş (Dia’nın işleri sizin elinizden almasını sağlayacak) gibi bileşenleri ADK’nin üstüne yerleştirdi. Bu kavramlar erken önizleme videosunda açıklanmaktadır.

Dünyanın dijital ikizi doğru tahminler sağlayabilir

0

Dünyanın Dijital İkizi terimi, gezegenimizin son derece doğru bir sanal kopyasının mevcut olduğu fikrini yaratıyor. Araştırmacıların gelecekteki en karmaşık iklim gelişmelerini ve aşırı doğal olayları tahmin etmelerini sağlıyor. Aslında, böyle bir kopya — veya Dünya sistemlerinin model temsili — Avrupa Birliği tarafından finanse edilen Destination Earth projesinin hedefidir.

Dünyanın dijital ikizi

Bu amiral gemisi girişim, 2022’de Avrupa Komisyonu’nun Yeşil Mutabakat’a yönelik çabalarının temel bir ayağı olarak başlatıldı — eleştiri çekmeden değil. Johannes Gutenberg Üniversitesi Mainz’den (JGU) Profesör Robert Reinecke: “Son zamanlarda bu konu hakkında çok sayıda son derece eleştirel makale ve rapor gördük ve bu tartışmaya katılıyoruz” dedi.

Socio-Environmental Systems Modelling’de yayınlanan bir makalede, Reinecke ve ortak yazarları, yanıltıcı olabilecek “Dünyanın Dijital İkizi” teriminin net bir tanımının olmamasına dikkat çekiyorlar. Reinecke: “Gezegenimizin tüm dijital temsilleri model temsilleridir. Bu nedenle, her zaman gerçeklikten kopuk olacaklardır. Çünkü bir harita, tasvir ettiği araziyi asla tam olarak kopyalayamaz,” diyor. Dünya sistemi modellemesi alanında uzman olan Mainz merkezli jeolog, yeni ayrıntılı simülasyon modellerini, dünyayla ilgili teorileri başka türlü mümkün olmayacak şekillerde sorgulamak ve değerlendirmek için araçlar olarak değerlendiriyor. Ancak aynı zamanda, bu modellerin uygun şekilde kullanılmasını ve yorumlanmasını sağlamak için yeni yöntemler ve metodolojiler gerekiyor.

Profesör Robert Reinecke ve iki ortak yazarı, İngiltere’deki Bristol Üniversitesi’nden Profesör Francesca Pianosi ve Potsdam Üniversitesi’nden Alexander von Humboldt Profesör Thorsten Wagener, Socio-Environmental Systems Modelling adlı makalelerinde belirttikleri gibi, “Dünya sisteminin yapısal özelliklerini herhangi bir istenen doğruluk ve hassasiyetle stres testine tabi tutmamızı sağlayan dijital bir temsil yaratabileceğimizi öne sürdüğü” için Dünya’nın Dijital İkizi terimini sorunlu ve uygunsuz buluyorlar. Ancak durum böyle değil, “çünkü her model gerçekliğin bir basitleştirilmesidir ve yaratılması kaçınılmaz olarak belirsizliklere yol açacak varsayımların basitleştirilmesini gerektirir,” diye devam etti araştırmacılar. Reinecke: “Bu nedenle Dünya’nın Dijital İkizi terimini kullanmaktan kaçınmanızı öneriyoruz,” dedi.

Reinecke ve JGU Coğrafya Enstitüsü’ndeki ekibi tüm gezegeni kapsayan modellerle çalışıyor ve AB girişiminin motivasyonunu anlıyor. Simülasyon modelleri, araştırmacıların dünya hakkındaki varsayımlarını gerçek dünya deneylerinde mümkün olmayan şekillerde sorgulamalarına ve kontrol etmelerine olanak tanıyan mükemmel dijital laboratuvarlardır. Ancak Reinecke’ye göre, daha yüksek çözünürlüklere sahip yeni modellerin oluşturulması, bilgi ve sonuçlarda mutlaka bir iyileşmeye yol açmayacaktır. Dahası, yeni karmaşık modeller, araştırmacıların bunları uygulayabilmelerini sağlayacak yeni metodolojilere ihtiyaç duyar. Simülasyon modelleri, bir modelin nasıl çalıştığını ve hangi faktörlerin rol oynadığını anlamak için genellikle binlerce ila milyonlarca kez tekrar tekrar çalıştırılmalı” diyor.

Dünyanın ilk magnezyum alaşımlı elektrik motoru tanıtıldı!

Çin merkezli otomotiv devi SAIC Motor, elektrikli araçlar için geliştirdiği dünyanın ilk magnezyum alaşımlı elektrik motorunu resmi olarak tanıttı. Türkiye’de MG markasıyla faaliyet gösteren SAIC Motor, bu yenilikle birlikte otomotiv sektörüne ileri düzey bir teknoloji sunuyor.

Dünyanın ilk magnezyum alaşımlı elektrik motoru görücüye çıktı

Tanıtılan ikinci nesil elektrik motoru, yarı-katı işleme tekniğiyle üretilmiş magnezyum alaşımlı gövdesiyle dikkat çekiyor. Magnezyumun tercih edilmesinin temel nedeni, alüminyuma kıyasla ciddi bir ağırlık avantajı sağlaması. Sadece 13,7 kilogram ağırlığındaki bu motor, AZ91D magnezyum alaşımından üretildi ve hafifliğiyle çevre dostu bir çözüm olarak öne çıkıyor.

SAIC Motor’un İnovasyon Merkezi’nde görevli Wang Jian, bu teknolojinin şirketin hafif ve çevreye duyarlı üretim anlayışının bir göstergesi olduğunu belirtti. Yarı-katı işleme tekniği sayesinde magnezyum alaşımlarının işlenmesinde yaşanan zorluklar aşılmış durumda. Bu teknik, malzemenin dayanıklılığını, esnekliğini ve korozyona karşı direncini artırarak yeni nesil enerji araçları sektöründe geniş çaplı kullanımını mümkün kılıyor. Ayrıca, bu yenilik Çin’in magnezyum malzeme araştırmalarındaki liderliğini güçlendirirken, magnezyum alaşımı endüstri zincirine de önemli katkılar sağlayacak.

Geleneksel yüksek basınçlı döküm yöntemlerinden farklı olarak yarı-katı işleme, malzemenin akışkanlığını daha iyi kontrol ederek homojen bir yapı ve ince yapılı küresel fazlar oluşturuyor. Bu, döküm kalitesini artırırken mekanik özellikleri ve malzemenin yoğunluğunu da geliştiriyor. SAIC, bu teknoloji için Yizumi firmasının “thixomolding” adı verilen özel ekipmanlarını kullandı. Şirketin bu yenilikçi motoru, önümüzdeki yıldan itibaren kendi markalarına entegre etmesi bekleniyor.

Fotonik çip yapay zeka çalışmalarında kullanılacak

0

MIT, yüzde 92 doğruluk oranıyla enerji açısından verimli yapay zeka hesaplamaları için fotonik çipi tanıttı. Henüz erken aşamalarda olmasına rağmen Fotonik Çip, eğitimde yüzde 96, çıkarımda ise yüzde 92 oranında doğruluk göstererek geleneksel donanımlarla eşdeğer sonuçlar ortaya koydu.

Fotonik çip yapay zeka çalışmalarında görev alacak

Üniversitenin basın bülteninde, temel hesaplamaları yarım nanosaniyeden daha kısa sürede tamamlayabilen bu çipin yakın gelecekte ultra hızlı yapay zeka (YZ) uygulamalarına güç verebileceği belirtildi. Günümüzde son teknoloji yapay zeka uygulamaları geliştirmek için kullanılan derin sinir ağları, hesaplama donanımlarının sınırlarını da zorluyor.

Yapay zekanın geleceği, halihazırda enerji tüketen altyapılar kullanmasıyla biliniyor ve elektronik donanımların sınırlarına ulaşmasıyla birlikte araştırmacılar, hem bilgi işlem taleplerini karşılayabilen hem de enerji açısından verimli olan gelişmeleri ortaya çıkarmak istiyor.

Fotonik donanım, elektronlar yerine ışık kullanarak bilgiyi işlediği için her iki cephede de başarılı olabilir. Ancak teknoloji hala gelişmektedir ve bazı alanlarda elektronik donanıma güvenir, bu da işlem hızlarını ve teknolojik gelişmeyi yavaşlatıyor. İşte tam bu noktada, MIT Kuantum Fotonik ve Yapay Zeka Grubu’nun baş araştırmacısı Dirk Englund liderliğindeki bir araştırma ekibi büyük bir atılım gerçekleştirdi.

Beyindeki nöronlara benzer şekilde, derin sinir ağları (DNN’ler) bilgiyi işlemek ve çıktı üretmek için birbirine bağlı düğüm katmanlarını kullanır. DNN’ler iki tür işlemle çalışır: matris çarpımının düğümlerden geçerken veriyi dönüştürmek için gerçekleştirildiği doğrusal işlemler. Ancak karmaşık problemleri çözmelerine yardımcı olan karmaşık örüntüleri öğrenmek için DNN’ler aktivasyon fonksiyonları gibi doğrusal olmayan işlemler gerçekleştirirler.

2017’de Englund’un araştırma ekibi doğrusal işlevleri yerine getirebilen bir fotonik işlemci geliştirdi. Ancak doğrusal olmayan işlevler için süreçler yine elektronik donanıma dayanıyordu.Bu engeli aşmak için Englund’un ekibi doğrusal olmayan optik fonksiyon birimleri (NOFU) adı verilen cihazlar tasarladı. Bu cihazlar tek bir çip üzerinde elektronik ve fotonik bileşenlere sahiptir ve böylece doğrusal olmayan fonksiyonlara olanak tanıyor.

Ekip, çalışmasını test etmek için üç NOFU katmanına sahip bir çip inşa etti. Doğrusal hesaplamalardan sonra, cihaz, doğrusal olmayan işlemler için elektrik akımına dönüştürmek üzere fotodiyotlara az miktarda ışık aktarıyor. Bu, bir amplifikatöre olan ihtiyacı ortadan kaldırarak süreci daha enerji verimli hale getiriyor.

BMW otonom sürüş teknolojisini fabrikalara yayıyor

BMW, üretim sürecinin bir parçası olarak fabrikalarında otonom olarak dolaşacak otomobil sayısının artacağını doğruladı.

Şirket, ilk olarak 2022 yılında Bavyera’daki devasa Dingolfing tesisinde, üretimin belirli noktalarında sürücü ihtiyacını ortadan kaldırarak verimliliği artırmayı amaçlayan bir pilot uygulama başlattı. Artık Otonom Sürüş Tesis İçi pilotu, başarıyla tamamlanıp güvenlik standartlarına uyum sağladığı için CE (Conformité Européenne) sertifikasını aldıktan sonra BMW, bu fikri seri üretime sokmaya hazırlanıyor.

BMW otonom sürüş teknolojisini tesislerine getiriyor

Üretimden sorumlu BMW yönetim kurulu üyesi Milan Nedeljkovic bu hamleyi açıklarken: “Fabrika İçi Otomatik Sürüş üretim sürecimizi optimize ediyor ve lojistiğimiz için önemli verimlilik kazanımları sağlıyor. Bu nedenle bu teknolojiyi üretim ağımız genelinde hızla yaygınlaştıracağız” dedi.

Dingolfing’de BMW 5 Serisi ve 7 Serisi modeller, tesisin montaj salonlarından, “kısa bir test parkuru” olarak tanımlanan yerden geçerek, yaklaşık yarım milden biraz daha uzun bir mesafeyi kapsayan bitiş alanına kadar çok düşük hızlarda kendi kendilerine sürdüler. Otonom işlevsellik, rotada lidar sensörlerinin kapsamlı kullanımıyla kolaylaştırılıyor. Avrupa’nın en büyük lidar altyapısı olduğu iddia edilen şeyi oluşturuyor – ayrıca ortamın dijital ikizi ve harici bir hareket planlayıcısı. Araçların otomasyonu, bulut üzerinden çalışan bu kapsamlı sistem içinde kontrol ediliyor.

Dingolfing projesinin başarısından cesaret alan bu teknoloji, şu anda Doğu Almanya’daki Leipzig’de bulunan ikinci bir tesiste de kullanılıyor. Diğer BMW modelleri ve MINI Countryman da bu fabrikada otonom sürüş özelliğine sahip.

Zamanı gelince, Leipzig orada üretilen BMW ve MINI modellerinin yaklaşık yüzde 90’ı için AFW kullanacak, Regenbsurg (aynı zamanda Bavyera’da) ve İngiltere’deki Oxford’daki MINI tesisi gibi diğer tesisler de bu yolu izleyecek. Macaristan, Debrecen’deki yeni bir tesis de teknolojiyi üretimin başlangıcından itibaren uygulayacak.

AFW sürecinin daha da geliştirilmesi planlanıyor. BMW, kullanımının örneğin dış dağıtım alanlarına genişletilebileceğini vadediyor. Ayrıca, yerleşik teknolojinin artan kullanımının uzun vadede harici sensörleri daha fazla destekleyeceğini iddia ediyor.

Uçan araçlar için yeni nesil batarya üretilecek!

Yeni nesil uçan araçlar (eVTOL) için batarya teknolojisinde önemli bir dönüm noktası olan lityum sülfür bataryalar, Monash Üniversitesi’ndeki araştırmacılar tarafından geliştirildi ve yakında üretime geçebilir. Bu bataryalar, mevcut lityum iyon bataryalara kıyasla çok daha yüksek enerji yoğunluğuna sahip, hızlı şarj olabiliyor ve enerji boşalım hızını artırabiliyor. Geleneksel lityum sülfür bataryaların şarj süreleri ve enerji boşalım performansları sorun yaratırken, bu yeni teknoloji, polivinilpirolidon bileşiği kullanımıyla bu dezavantajları ortadan kaldırıyor.

Uçan araçlar için yeni nesil batarya üretiliyor

Ekibin başındaki Profesör Mainak Majumder, bu bataryaların dinamik performans gerektiren havacılık uygulamaları için ideal olduğunu belirtti. Geliştirilen prototip hücrelerin, 400 Wh/kg’a kadar enerji yoğunluklarına ulaşabileceğini ifade eden Majumder, bu bataryaların kalkış sırasında yüksek enerji taleplerine, seyir sırasında ise düşük enerji taleplerine verimli bir şekilde yanıt verebileceğini vurguladı.

Uçan araçlar için yeni nesil batarya üretiliyor.
Uçan araçlar için yeni nesil batarya üretiliyor.

Bu durum, eVTOL araçları için enerji verimliliği ve performansı artırırken, bataryaların hafif ve maliyet açısından uygun olması ticari kullanıma uygunluklarını da gösteriyor.

Araştırmacılar, bu yeni bataryaların, özellikle hafifliği ve uygun maliyet yapısıyla hem ticari dronelarda hem de eVTOL hava araçlarında bir yıl içinde kullanılmaya başlanacağını belirtti. Bu teknolojinin, hava taşımacılığında karbon ayak izini düşürme ve enerji verimliliğini artırma potansiyeli ile sektörde devrim yaratabileceği öngörülüyor.

Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Yanıtlarınızı aşağıdaki yorumlar kısmından bizimle kolayca paylaşabilirsiniz. Görüşleriniz bizim için gerçekten çok değerli. Paylaşmaktan çekinmeyin! Yorumlarınızı büyük bir merakla bekliyoruz.

Rüzgar gücüyle kargo taşımacılığı başlayacak!

Rüzgar gücü ile tamamen karbon emisyonsuz kargo taşımacılığı dönemi, eski bir şampiyon yat yarış kaptanının kurduğu ve 43 milyon Euro yatırım alan Vela firması sayesinde başlıyor. Vela, mevcut kargo gemilerine rüzgar enerjisi entegre etmeye çalışan diğer şirketlerden farklı olarak, yarış yatlarını kargo taşımacılığına uygun şekilde yeniden tasarlıyor. Trimaran adı verilen üçlü gövde yapısına sahip bu gemiler, düşük su direnci ve yüksek yelken alanı sayesinde verimliliği artırırken, taşıma kapasitesini de optimize ediyor. Gemi, sadece yelkenler aracılığıyla hareket ederken, enerji ihtiyacını gövde üstüne yerleştirilen güneş panelleri ve su altındaki iki türbinle karşılıyor. Ayrıca, acil durumlar ve enerji ihtiyacını garanti altına almak için elektrik jeneratörü de bulunuyor.

Rüzgar gücüyle kargo taşımacılığı başlıyor

Vela’nın geliştirdiği gemi, 185 metre uzunluğa ve 51 konteyner hacmine eşdeğer bir kapasiteye sahip olmasına rağmen konteyner taşımak yerine butik kargo taşımacılığına odaklanacak. Konteyner taşımamayı tercih eden şirket, bu sayede hem ağırlık hem de hacim sınırlamalarından kurtulmayı hedefliyor. Rüzgar gücüyle Atlantik geçişlerinin uzun süreceği düşünülse de, modern hava durumu tahmin sistemleri sayesinde en uygun rotalar belirlenerek yolculuğun süresi, geleneksel gemilerle benzer şekilde 10-15 gün arasında olacak.

Firmanın, bu yenilikçi taşımacılık yöntemi için en büyük zorluklarından biri ise eğitimli personel eksikliği. Vela, mürettebat eğitimine yoğunlaşarak bu sorunu çözmeyi hedefliyor. Gemiler, Filipinler’de alüminyum gövde ve karbon fiber direklerle inşa edilirken, hidrotürbinler, yelkenler ve arma gibi kritik bileşenler Fransa’da üretilecek. 2026’da ilk gemiyi hizmete almayı planlayan firma, 2028’de bu sayıyı beşe çıkararak taşımacılık sıklığını artırmayı ve 2035 yılına kadar 30 farklı gemi ile Atlantik taşımacılığında önemli bir yer edinmeyi amaçlıyor.

Bu girişim, hem çevresel sürdürülebilirlik açısından büyük bir adım olarak değerlendirilmekte hem de kargo taşımacılığında yeni bir dönemin kapılarını aralamaktadır.

MEMS Nöristör ile telefonlarda şarj süresi 1 yıla çıkabilir!

0

ODTÜ ULTRAMEMS Araştırma Laboratuvarı’nda geliştirilen “MEMS Nöristör” teknolojisi, elektronik cihazlarda enerji verimliliğini devrimsel bir seviyeye taşıyarak cep telefonlarının şarj süresini bir yıla kadar uzatmayı hedefliyor. Projenin başındaki Prof. Dr. Barış Bayram ve Araştırma Görevlisi Berre Vize, bu yeniliğin yalnızca teknoloji dünyasında değil, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik açısından da büyük bir etki yaratacağını vurguluyor. İnsan beyninin düşük enerji tüketimiyle karmaşık işlemleri gerçekleştirme yeteneğinden esinlenilerek tasarlanan bu teknoloji, hafıza ve işlem birimlerini tek bir yapıda birleştirerek enerji tüketimini radikal biçimde azaltıyor.

MEMS Nöristör ile telefonlarda şarj süresi 1 yıla çıkıyor

Prof. Dr. Bayram, insan beyninin yaklaşık 25 watt enerjiyle karmaşık işlemler gerçekleştirebildiğini, ancak günümüzün en gelişmiş işlemcilerinin bu işlemleri yaparken 25 megawatt enerjiye ihtiyaç duyduğunu belirtiyor. Bu farkın temel nedeninin, beynin hafıza ve işlemci birimlerini entegre bir şekilde kullanması olduğunu ifade eden Bayram, mevcut bilgisayarların ise sürekli hafıza ve işlemci arasında veri transferi yapması nedeniyle yüksek enerji tükettiğini ve işlem gecikmelerine yol açtığını açıklıyor. MEMS nöristörlerin bu sorunu çözdüğünü ve cep telefonları gibi cihazların enerji tüketimini ciddi ölçüde azaltacağını belirtiyor. Böylece telefonların günlük şarj ihtiyacının tamamen ortadan kalkıp, bir yıllık şarj süresine ulaşılabileceği öngörülüyor.

MEMS Nöristör ile telefonlarda şarj süresi 1 yıla çıkıyor.
MEMS Nöristör ile telefonlarda şarj süresi 1 yıla çıkıyor.

Bu teknoloji, yalnızca enerji tasarrufu sağlamıyor; aynı zamanda akıllı telefonlarda yapay zeka işlemleri gibi yoğun hesaplamaların artık bulut sistemlerine ihtiyaç duyulmadan cihaz üzerinde gerçekleştirilebilmesine olanak tanıyor. Bu durum, hem enerji tüketimini düşürürken hem de kişisel veri güvenliğini artıracak bir etki yaratıyor. Ayrıca, sunucu merkezlerinin yüksek enerji ihtiyacını da büyük ölçüde azaltarak çevresel fayda sağlıyor. Araştırma Görevlisi Berre Vize, bu teknolojinin sağlık ve finans gibi sektörlerde yapay zeka uygulamalarını daha verimli hale getireceğini ve süreçleri hızlandıracağını belirtiyor.

MEMS nöristör teknolojisinin dünya çapında bir devrim olacağını ifade eden Prof. Dr. Bayram, bu buluşun küresel ölçekte yankı uyandırması için Analog Devices, HP, IBM, NVIDIA, Amazon ve Google gibi teknoloji devleriyle görüşmelere başlayacaklarını söylüyor. Bayram, bu teknolojinin mevcut nöristörlerden farklı olarak daha basit ve endüstriyel kullanıma uygun bir yapıya sahip olduğunu ve uzun vadeli kullanımda daha etkili olduğunu vurguluyor. Bu yenilik, nöromorfik işlemci teknolojisi alanında önemli bir başlangıç olarak değerlendiriliyor ve gelecek yıllarda teknoloji dünyasında büyük değişimlere öncülük etmesi bekleniyor.

Yerli kamera girişimi Büyütech, unicorn olma yolunda!

0

Türkiye’nin ilk ve tek yerli ileri teknoloji kamera tasarımcısı ve üreticisi olan Büyütech, otomotiv sektöründe geliştirdiği yenilikçi çözümlerle dikkat çekiyor. Şirket, özellikle yerli otomobil Togg ile başlayan iş birliğiyle, 2028 yılında “unicorn” statüsüne ulaşmayı hedefliyor. 2020 yılından itibaren otomotiv sektörüne odaklanan Büyütech, otonom sürüş sistemleri için ölçeklenebilir ve maliyet etkin çözümler sunarak sektörde önemli bir yer edindi. Bugüne kadar 120 farklı ülkede kullanılan 300 binden fazla kameranın üretimini gerçekleştiren şirket, global başarıya ulaşma yolunda emin adımlarla ilerliyor.

Yerli kamera girişimi Büyütech, yakında unicorn olabilir

Geçtiğimiz yıl Türkiye’nin ilk otomotiv sınıfı kamera üretim tesisini kuran Büyütech, Togg, Ford Trucks, Hidromek ve Stellantis gibi sektör devleriyle güçlü iş birlikleri geliştirdi. Özellikle sürücü yorgunluk algılama ve çevresel görüş kamera sistemleri, Togg ve Ford Trucks gibi markalarda aktif olarak kullanılmaya başlandı. Şirketin “Podar” adını verdiği yeni nesil pasif algılama teknolojisi, her türlü hava koşulunda nesne tespit edebilme yeteneğiyle öne çıkıyor ve bu özellik otonom araç teknolojilerine entegre edilerek sektörde önemli bir yenilik sunuyor.

Büyütech, 2023 yılında aldığı 7 milyon dolarlık yatırımla büyümesini hızlandırdı ve bugüne kadar toplamda 70 milyon dolarlık sözleşmelere imza attı. Şirketin gelirleri son dönemde 40 kat artarken, ekip sayısı da 10 kat büyüdü. Yıllık 800 bin kamera üretim kapasitesine ulaşan Büyütech, küçük yatırımlarla bu kapasiteyi 3 milyon adede çıkarma potansiyeline sahip. Ayrıca, 160 milyon dolarlık yeni sözleşme potansiyeliyle şirketin global pazardaki etkinliği giderek artıyor.

Avrupa’da 2026 yılı itibarıyla araç başına 3 ila 5 kamera kullanımı zorunlu hale gelirken, otonom sürüş sistemlerinin gelişmesiyle bu sayının 20’ye kadar çıkması bekleniyor. Bu durum, akıllı kamera pazarını hızla büyütürken Büyütech için de yeni fırsatlar yaratıyor. Şirket, halka arz öncesi büyümesini desteklemek amacıyla başlattığı yeni yatırım turuyla üç yıl içinde 15 milyon dolarlık bir fon toplamayı planlıyor. Bu yatırımların, Büyütech’in global pazardaki etkisini artırması ve 2028 yılına kadar 1 milyar dolarlık piyasa değerine ulaşarak “unicorn” hedefini gerçekleştirmesi bekleniyor.