Lityum sülfür maliyeti düşecek

0

Katı hal piller için daha güvenli ve ucuz lityum sülfür artık ulaşılabilir durumda. Çığır açan düşük sıcaklıklı bir işlem, lityum kimyasallarını, katı hal pillerinin bir sonraki dalgası için kritik bir malzeme olan yüksek kaliteli lityum sülfüre dönüştürüyor. Bu adım, yıllardır pil inovasyonunu ve benimsenmesini yavaşlatan Lityum sülfür maliyeti gibi sektörün en büyük engellerinden bazılarını ele alıyor.

Lityum sülfür maliyeti için yeni gelişme

Lityum sülfür katı hal pillerinin üretimini mümkün kılıyor ancak büyük ölçekte üretimi zordu. Geleneksel yöntemler yüksek saflıkta girdiler ve aşırı ısı gerektirdiğinden, lityum sülfür maliyeti üretim süreçlerinde enerji yoğun, maliyetli ve ölçeklenmesi zor hale geliyor.

Kanadalı firmalar Standard Lithium ve Telescope Innovations tarafından geliştirilen DualPure işlemi adı verilen tescilli yöntem, 212°F (100°C) altındaki sıcaklıklarda çalışıyor. Teknik sınıf hidroksit ve karbonat da dahil olmak üzere çok çeşitli lityum hammaddelerini işleyebilir, enerji kullanımını düşürebilir, ekipman ihtiyaçlarını basitleştirebilir ve yüksek ısı yöntemlerine bağlı termal güvenlik risklerini ortadan kaldırabilir.

Telescope Innovations teknolojiyi daha da geliştirdi. Artık hem lityum karbonatı hem de lityum hidroksiti güvenilir bir şekilde pil sınıfı lityum sülfüre dönüştürebiliyor. Bu, sektöre talebin hızla arttığı bir dönemde lityum sülfür maliyeti açısından daha güvenli, daha ucuz ve daha ölçeklenebilir bir çözüm sunuyor.

İşlem, Standard Lithium’un Arkansas Demonstration Plant’inden çıkarılan lityumu kullanır. Lityum sülfürün ilk partileri test ve doğrulama için Asya ve Kuzey Amerika’daki pil üreticilerine gönderildi. Bu gönderiler, yeni işlem kullanılarak üretilen lityum sülfürün ilk müşteri değerlendirmesini işaret ediyor.

Standard Lithium Başkanı ve COO’su Dr. Andy Robinson bir basın bülteninde, “Telescope liderliğindeki bu son çalışma, Güney Arkansas’taki Smackover Oluşumu’ndan üretilen lityum kimyasallarını alıp, bunları yeni nesil pillerin ihtiyaç duyduğu hammaddelere dönüştürebildiğimizi gösteriyor,” diyerek lityum sülfür maliyeti açısından önemli bir gelişmeye işaret etti.

Katı hal pilleri, günümüzün lityum iyon hücrelerinin bir sonraki adımı olarak görülüyor. Sızıntı ve termal kaçak riskleri oluşturabilen sıvı elektrolitlere dayanan lityum iyon hücrelerinin aksine, katı hal pilleri kararlılığı artıran ve yangın tehlikelerini azaltan katı elektrolitler kullanır.

Intel destekli yapay zeka göz hastalıklarını saniyede tespit ediyor

Intel, sağlık teknolojilerinde yeni bir çığır açtı. Şirketin tanıttığı yeni nesil yapay zekâ destekli bilgisayarlar, yalnızca birkaç saniye içinde göz hastalıklarını tespit edebiliyor. Bu gelişme, özellikle erken tanının hayat kurtardığı diyabetik retinopati gibi rahatsızlıklarda devrim yaratacak.

Yeni Nesil Intel PC’ler, Gözdeki Lezyonları Işık Hızında Analiz Ediyor

Intel, bu sistemlerde yer alan yerleşik AI işlemcileriyle karmaşık analizleri anında gerçekleştirebiliyor. Geleneksel göz tarama cihazları uzun süreli işlemler gerektirirken, Intel tabanlı AI PC, saniyeler içinde retinada oluşan lezyonları tanımlayabiliyor.

Yeni sistem, Tayvan merkezli sağlık teknoloji şirketi AetherAI iş birliğiyle geliştirildi. Bu iş birliği sayesinde, Intel’in Core Ultra işlemcisiyle çalışan yapay zekâ modelleri, görüntüleri yerel olarak işliyor. Böylece veriler dışa çıkmadan analiz tamamlanıyor. Yani hem hız sağlanıyor hem de veri güvenliği maksimuma ulaşıyor.

AetherAI CEO’su açıklamasında şunları söyledi: “Intel ile geliştirdiğimiz sistem, hastaların erken teşhis oranını artıracak.” Bu yenilik sayesinde, dünyanın dört bir yanındaki hastaneler daha az ekipmanla daha çok teşhis koyabilecek.

Intel’in yapay zekâ destekli bilgisayarları sadece gözle sınırlı kalmayacak. Şirket, aynı mimariyi cilt hastalıkları, MR taramaları ve tümör analizlerinde de kullanmayı planlıyor. Yani sağlık alanında AI destekli PC’ler standarda dönüşebilir.

Uzmanlar bu gelişmeyi, hem gelişmiş ülkelerdeki sağlık sistemini dönüştürecek hem de az kaynağa sahip bölgelerde tanı olanaklarını demokratikleştirecek bir adım olarak görüyor.

Intel CEO’su yaptığı açıklamada, “Sağlıkta gecikmeye yer yok. Teknolojiyle bu süreci hızlandırıyoruz,” dedi.

Yeni sistemler önümüzdeki aylarda Avrupa ve Asya’daki pilot hastanelerde test edilecek. Başarılı sonuçlar alınırsa, 2026’da küresel çapta yaygınlaşması bekleniyor.

Uzayda keşfedilen yeni bakteri türleri, gezegenimizi tehdit ediyor olabilir!

Çinli araştırmacılar, 2023 yılında Tiangong Uzay İstasyonu’nda astronotlar tarafından alınan örnekler üzerinde yaptıkları incelemelerde, Niallia Tiangongensis adını verdikleri yeni bir bakteri türü keşfetti. Dünya’daki Niallia Circulans türüyle genetik benzerlikler taşıyan bakterinin, uzay ortamında geçirdiği adaptasyon süreci sayesinde belirgin genomik farklılıklar geliştirdiği gözlemlendi.

Bu yeni tür, zorlu ortamlarda yaşamı sürdürebilecek özelliklere sahip: Spor oluşturarak uykuda kalabiliyor, jelatini enerji kaynağı olarak kullanabiliyor ve yüzeylere tutunarak biofilm geliştirerek çevresel streslere direnç gösterebiliyor. Bu özellikleri, bakterinin uzayda yaşama potansiyeline dair güçlü ipuçları veriyor. Ancak bu bakterinin Dünya’dan mı taşındığı yoksa uzayda mı evrimleştiği sorusu halen netlik kazanmış değil.

NASA’nın temiz odalarında da 26 yeni bakteri türü tespit edildi

Benzer şekilde, NASA’nın 2007’de Phoenix Mars aracını hazırlamak için kullandığı aşırı steril Payload Hazardous Servicing Facility adlı temiz odasında yapılan kapsamlı bir mikrobiyal tarama sonucunda 26 yeni bakteri türü daha tespit edildi. Bu ortam, HEPA filtreler, kimyasal dezenfektanlar ve sıkı personel kontrolleriyle mikroorganizmalara karşı neredeyse kusursuz sayılacak derecede korunaklı olmasına rağmen, bazı bakterilerin bu zorluklara karşı direnç geliştirdiği ortaya çıktı.

Bu türlerin bir kısmının radyasyona, kuraklığa ve kimyasal sterilantlara dayanıklı olduğu belirlendi. Bu da, şu ana kadar kullanılan sterilizasyon yöntemlerinin mikrobiyal yaşamı tamamen ortadan kaldırmakta yetersiz kalabileceğini gösteriyor.

Gezegen güvenliği ve insan sağlığı tehlikede olabilir

Keşfedilen bu yeni mikroorganizmalar, uzay misyonlarında iki önemli riski beraberinde getiriyor. İlki, ileri kontaminasyon: Dünya’daki yaşam formlarının başka gezegenlere taşınması. Bu, örneğin Mars’ta yapılacak yaşam arayışlarının sonuçlarını yanıltabilir. İkinci risk ise, geri kontaminasyon: Başka gezegenlerden taşınan mikroorganizmaların Dünya’ya ulaşarak ekosistemleri tehdit etmesi.

bakteri

Ayrıca, uzun süreli uzay görevlerinde astronot sağlığı da tehlikeye girebilir. Kapalı yaşam alanlarında bağışıklık sistemi zayıflamış insanlarla birlikte bulunan bu mikroorganizmalar, fırsatçı enfeksiyonlara yol açabilir.

Tüm bu keşifler uzay ajanslarına açık bir mesaj veriyor, mikrobiyal kontrol sistemleri gözden geçirilmeli ve sürekli olarak geliştirilmeli. Genetik ve işlevsel düzeyde yapılacak ileri analizler, sadece bu mikroorganizmaların uzayda nasıl hayatta kaldığını değil, aynı zamanda gelecekteki Ay ve Mars görevlerinde ne gibi tehlikeler oluşturabileceklerini anlamamıza yardımcı olacak. Bu durum, gezegenler arası keşiflerin artık sadece teknolojik değil, biyolojik bir mücadeleye de dönüştüğünü gösteriyor.

Yapay zeka aldatmacasına ağır ceza geliyor!

İngiltere yargısı, yapay zeka kaynaklı sahte alıntılar kullanan avukatları hedef aldı. Yüksek Mahkeme, açık bir dille uyardı: “Gerçek dışı AI alıntıları sunanlar ciddi cezalarla karşılaşır!”

Son dönemde bazı avukatlar, ChatGPT gibi yapay zeka araçlarıyla oluşturulan hukuki referansları mahkemeye sunmaya başladı. Ancak bu referanslar, gerçek olmayan veya uydurulmuş davalarla doluydu. İngiliz hukuk sistemi bu tehlikeyi fark etti ve sert önlemler almaya karar verdi.

Yargıçlar, uydurma alıntılar sunan hukukçuların meslekten men edilme riskiyle karşılaşacağını söyledi. Ayrıca bu tür sahte belgelerle dava açanlar için ek yaptırımlar gündeme geldi. İngiliz Adalet Bakanlığı, olayların tekrar etmemesi için önleyici düzenlemeler üzerinde çalışıyor.

İlk uyarı, bir avukatın AI tarafından üretilmiş bir içtihadı gerçekmiş gibi kullanmasıyla patlak verdi. Yapay zekanın ürettiği alıntılar detaylı, ancak tamamen hayal ürünüydü. Mahkeme belgelerinde geçen kararların hiçbiri gerçekte verilmemişti. Bu olay, hukuk sisteminde güven krizini tetikledi.

Mahkeme temsilcileri açık konuştu: “Her avukat, sunduğu her argümanın doğruluğundan bizzat sorumludur.” Yapay zeka araçlarının, hukuki süreçlerde denetlenmeden kullanılmasının tehlikelerine dikkat çektiler.

Barolar Birliği de harekete geçti. Tüm hukukçulara, AI içeriklerinin doğruluğunu kontrol etmeleri için yazılı bildirim gönderdi. Aynı zamanda AI kullanımıyla ilgili etik kuralların güncellenmesi planlanıyor.

Yasal düzenlemeler yolda. Bakanlık kaynakları, avukatların mahkemelere sunduğu belgelerde AI destekli içeriklerin açıkça belirtilmesini zorunlu kılacak bir yasa tasarısı üzerinde çalışıyor. Bu adım, hem şeffaflığı artıracak hem de sahtecilik vakalarını azaltmayı hedefliyor.

Uzmanlar uyarıyor: Yapay zeka, hukuk alanında yardımcı olabilir; ancak körü körüne güvenmek hukuk güvenliğini tehdit eder. İngiltere’nin attığı bu sert adım, diğer ülkeler için de önemli bir örnek teşkil ediyor.

AirPods, iOS 26 ile bambaşka bir cihaza dönüşecek!

Şirketin Apple Intelligence olarak adlandırdığı teknolojiden güç alan canlı çeviri özelliği, özellikle çok dilli ortamlarda yaşayan ya da seyahat eden kullanıcılar için gerçek bir devrim niteliğinde olacak.

İlk piyasaya sürüldüğünde sadece kablosuz bir kulaklık gibi görünen AirPods, zaman içinde aktif gürültü engelleme, şeffaflık modu ve konuşma farkındalığı gibi özelliklerle bir çeşit ses artırma teknolojisine dönüştü. iOS 18.1 ile gelen işitme cihazı ve işitme koruma gibi sağlık odaklı özellikler, AirPods’un günlük yaşamdaki yerini iyice sağlamlaştırmıştı.

iOS 26 ile birlikte bu evrim, canlı çeviri özelliğiyle devam ediyor. Bloomberg’den Mark Gurman’a göre, kullanıcılar iPhone’larına bağlı AirPods aracılığıyla anlık çeviri yapabilecek. Örneğin, İspanyolca konuşan bir kişiyi dinleyen İngilizce konuşan biri, iPhone’un çevirisini anında AirPods’tan duyabilecek. Aynı şekilde, İngilizce konuşanın sözleri de iPhone aracılığıyla İspanyolcaya çevrilip karşı tarafa iletilecek.

En dikkat çekici detaylardan biri ise bu çeviri işlemlerinin AirPods üzerinde değil, iPhone’un kendisinde gerçekleştirilmesi. Bu da, mevcut AirPods modellerinin de bu özellikten yararlanabileceği anlamına geliyor. Ancak yeni nesil H3 çipine sahip AirPods Pro 3 modelinin bazı özel avantajlar sunabileceği öngörülüyor.

AirPods, artık sadece müzik dinlemek ve aramalar için kullanılmayacak

Bu özellik, sadece müzik dinlemek ya da telefon görüşmesi yapmak için değil, her an iletişimde kalabilmek için AirPods’u kulağınızda taşıma fikrini güçlendiriyor. Özellikle New York, Londra veya İstanbul gibi çok dilli metropollerde yaşayan kullanıcılar için bu özellik günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası olabilir.

Apple’ın bu yeni özelliği ne derece akıcı ve gecikmesiz sunacağı şimdilik belirsiz olsa da, şirketin geçmişte sunduğu yazılım-hardware entegrasyon başarıları kullanıcıların beklentilerini yüksek tutmasına neden oluyor. Eğer başarılı bir şekilde uygulanırsa, Apple bu hamlesiyle bir kez daha günlük teknolojiyi dönüştürmüş olacak.

iOS 26 ile birlikte hayata geçecek bu canlı çeviri özelliği, kullanıcıların AirPods’a olan bağlılığını daha da artıracak gibi görünüyor.

Kripto para borsası Gemini, halka arz başvurusunda bulundu!

Gemini’nin bu stratejik hamlesi, sektördeki toparlanma sinyallerini güçlendirirken, kripto şirketlerinin geleneksel finans piyasalarına entegre olma çabasının da bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.

Gemini yetkilileri, halka arzın büyüklüğü ve fiyat aralığı gibi detayların henüz netleşmediğini belirtirken, başvurunun ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu’na (SEC) yapıldığını doğruladı. Şirketin sunduğu hizmetler arasında 70’ten fazla kripto para biriminin alım-satımı ve saklanması yer alıyor.

Circle’nin başarısı, yeni halka arzların önünü açıyor

Gemini’nin halka arz kararı, Circle’nin geçtiğimiz günlerde New York Borsası’nda (NYSE) gerçekleştirdiği başarılı halka arzın hemen ardından geldi. Circle’nin etkileyici piyasa çıkışı, sektör genelinde büyük yankı uyandırırken, diğer kripto şirketlerine de cesaret verdi. Analistler, bu tür başarılı örneklerin, Gemini gibi firmaların halka arz için adım atmasını hızlandırdığını belirtiyor.

Sektör uzmanları, kripto şirketlerinin borsaya açılmasının, şeffaflık ve denetim açısından önemli katkılar sağlayacağı görüşünde. Aynı zamanda halka arz yoluyla elde edilecek yeni sermayenin, bu şirketlerin geleneksel finans sistemine daha güçlü biçimde entegre olmalarını sağlayacağı ifade ediliyor.

FTX sonrası toparlanma süreci hızlandı

Kripto dünyası, 2022 yılında yaşanan FTX çöküşüyle büyük bir sarsıntı yaşamıştı. Bu olayın ardından birçok kurumsal yatırımcı dijital varlık piyasasından çekilmiş, sektöre olan güven ciddi ölçüde zedelenmişti. Ancak 2024 ve 2025 yıllarında toparlanma ivmesi gözle görülür şekilde arttı. Özellikle ABD Başkanı Donald Trump’ın seçim kampanyasında “kripto dostu başkan” olacağını ilan etmesi ve sektöre açık destek vermesi, yatırımcı ilgisini yeniden canlandırdı.

Geçtiğimiz ay Coinbase’in S&P 500 endeksine dahil edilmesi ise sektör açısından başka bir dönüm noktası oldu. Coinbase, bu başarıya ulaşan ilk kripto şirketi olarak sektörde kalıcılığın ve ana akım finans dünyasına geçişin sembolü hâline geldi.

Kriptoda kötüye kullanım

Kripto para piyasasındaki riskler devam ediyor

Her ne kadar kripto şirketlerinin borsaya açılma yönündeki girişimleri piyasada olumlu yankı bulsa da, uzmanlar temkinli olunması gerektiği uyarısını yapıyor. Zira piyasa hâlâ volatiliteye açık ve düzenleyici kurumların tutumları büyük önem taşıyor. Özellikle ABD’de SEC ve diğer düzenleyici otoritelerin yaklaşımı, bu süreçte belirleyici olacak.

Gemini’nin halka arzı, yatırımcılar tarafından yakından takip edilecek ve kripto sektöründe yeni bir dönemin kapılarını aralayabilir. Önümüzdeki aylarda başka kripto firmalarının da benzer adımlar atması bekleniyor. Bu süreç, dijital varlıkların geleneksel finans sistemi içindeki yerini sağlamlaştırması açısından kritik önemde.

Tesla, insansı robot projesi Optimus için önemli bir atama gerçekleştirdi!

Kovac, ayrılık haberini X platformunda yaptığı açıklamayla kamuoyuna duyurdu. “Hayatımın en zor kararını vermek zorunda kaldım.” diyen Kovac, ailesinden uzun süredir uzakta olduğunu ve artık ailesiyle daha fazla vakit geçirmek istediğini belirtti. Kovac, ayrılığının tek nedeninin bu olduğunu vurgularken, Tesla ve Elon Musk’a olan desteğinin “sarsılmaz” olduğunu ifade etti.

Ayrılık haberi, Tesla’nın binlerce Optimus robotunu fabrikalarındaki üretim süreçlerinde devreye almayı planladığı kritik bir döneme denk geliyor. CEO Elon Musk, geçtiğimiz ay yaptığı açıklamada, 2025 sonuna kadar binlerce robotun üretim süreçlerinde aktif olarak kullanılacağını söylemişti. Musk ayrıca, Optimus’un tarihteki en hızlı ölçeklenen ürünlerinden biri olacağını ve yıllık üretimin milyonlar seviyesine çıkarılacağını dile getirmişti.

Milan Kovac, Tesla’daki görev süresinin büyük bir kısmını Autopilot (otonom sürüş) ekibinde üst düzey mühendis olarak geçirdi. 2022 yılında Optimus projesine liderlik etmesi için görevlendirilmiş, 2024 sonunda ise bu alanda başkan yardımcılığına getirilmişti. Kovac, LinkedIn profilinde Optimus’un tüm mühendislik ekiplerinden sorumlu olduğunu ve aynı zamanda Optimus ile Autopilot arasında ortak yazılım altyapılarını yönettiğini belirtmişti.

Kovac’ın ayrılığıyla birlikte Optimus projesinin yeni lideri de belli oldu. Tesla’nın yapay zekâ yazılım departmanının başkan yardımcısı Ashok Elluswamy, Optimus’un yönetimini devralacak. Elluswamy, daha önce de Autopilot yazılımlarının geliştirilmesinde önemli rol oynamış bir isim olarak biliniyor.

Optimus’un omuzlarındaki yük büyük

Tesla’nın insansı robot projesi Optimus, şirketin otomotiv dışındaki en iddialı girişimlerinden biri olarak öne çıkıyor. Robotun, fabrika işçiliğinden lojistik destek süreçlerine kadar pek çok alanda insan gücünün yerini alması hedefleniyor. Elon Musk’a göre, uzun vadede Optimus robotları Tesla’nın araç satışlarından daha büyük bir iş koluna dönüşebilir.

Kovac’ın ayrılığı her ne kadar kişisel nedenlere dayansa da, Optimus’un gelişim sürecinde yeni bir döneme işaret ediyor. Projenin hızlı ölçeklenmesi hedeflenirken, yeni liderlik altında bu hedeflerin ne kadar sürdürülebilir olacağı merak konusu.

Bu kritik geçiş sürecinde Tesla’nın robotik vizyonu aynı hızda ilerleyebilecek mi, yoksa Kovac sonrası dönemde yeni zorluklarla mı karşılaşılacak, bunu zaman gösterecek.

Anthropic, yönetim kadrosuna ulusal güvenlik uzmanı dahil ediyor

Anthropic, uzun vadeli çıkarları korumak amacıyla kurduğu Long-Term Benefit Trust adlı yönetişim yapısına ulusal güvenlik uzmanı Richard Fontaine’yi dâhil etti. Fontaine’nin geçmişte Senatör John McCain’e dış politika danışmanlığı yapmış olması ve Washington merkezli düşünce kuruluşu Center for a New American Security’de altı yıl boyunca başkanlık görevini yürütmüş olması, bu atamayı daha da dikkat çekici hâle getiriyor.

Anthropic CEO’su Dario Amodei, konuyla ilgili yaptığı açıklamada Fontaine’nin güvenlik odaklı tecrübesinin şirketin stratejik kararlarında yol gösterici olacağını belirtti. Açıklamada, “İleri düzey yapay zekâ kabiliyetleri, ulusal güvenlik meseleleriyle giderek daha fazla kesişiyor. Demokratik ülkelerin, sorumlu yapay zekâ geliştirme alanında liderliği sürdürmesi hem küresel güvenlik hem de ortak yarar açısından kritik.” ifadeleri de yer aldı.

Anhtropic yeni yapısında kâra değil, güvenliğe odaklanıyor

Anthropic’in Long-Term Benefit Trust yapısı, şirketin yalnızca kâra odaklanmayan, aynı zamanda etik ve güvenlik önceliklerini temel alan bir yönetişim modeline sahip olduğunu iddia ediyor. Bu yapı, şirketin yönetim kurulunun bazı üyelerini seçme yetkisine sahip olmasıyla dikkat çekiyor. Fontaine dışında bu yapıda şu isimler yer alıyor: Centre for Effective Altruism CEO’su Zachary Robinson, Clinton Health Access Initiative CEO’su Neil Buddy Shah ve Evidence Action Başkanı Kanika Bahl.

Fontaine, bu görevi herhangi bir mali çıkar elde etmeksizin sürdürecek. Kendisi aynı zamanda Georgetown Üniversitesi’nde güvenlik çalışmaları alanında dersler verdi.

Anthropic'ten Geliştiriciye Şok Hamle!

Savunma alanında rekabet kızışıyor

Anthropic’in bu adımı, şirketin ABD savunma sektörüne daha fazla entegre olma çabalarının bir parçası. Kasım ayında Amazon Web Services ve Palantir ile iş birliğine giden şirket, yapay zekâ ürünlerini savunma müşterilerine sunmaya başladı. Anthropic bu alanda yalnız değil; OpenAI, Meta, Google ve Cohere gibi önde gelen yapay zekâ şirketleri de savunma sektörüne yönelik çözümler geliştiriyor. Meta, Llama modellerini savunma ortaklarına sunarken; Google, Gemini AI’nın gizli ortamlarda çalışabilecek versiyonlarını test ediyor. Cohere ise Palantir ile birlikte savunma uygulamalarına yönelik çalışmalar yürütüyor.

Anthropic’in Fontaine hamlesi, savunma alanındaki stratejik yönelimini daha da netleştiriyor. Ayrıca şirketin üst düzey yönetimini güçlendirme sürecinin bir parçası olarak da değerlendiriliyor. Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz ay Netflix’in kurucu ortağı Reed Hastings de şirketin yönetim kuruluna katılmıştı.

Bu gelişmeler, yapay zekâ ile ulusal güvenlik arasındaki bağın giderek sıkılaştığını ve teknolojinin jeopolitik düzlemde nasıl stratejik bir araç hâline geldiğini gözler önüne seriyor.

Starlink, Hindistan’daki uydu interneti hizmeti için gereken lisansı aldı!

Starlink, ülkede uydu internet hizmeti sunmak üzere lisans alan üçüncü şirket oldu. Daha önce OneWeb (Eutelsat ortaklığıyla) ve Jio Satellite Communications benzer lisanslar almıştı. Amazon’un Project Kuiper’ı ise halen onay sürecinde.

Yetkililer, Starlink’in kısa süre içinde deneme spektrum başvurusunda bulunması hâlinde 15-20 gün içinde gerekli frekans tahsisinin yapılacağını belirtti. Ancak şirketin ticari faaliyete geçmeden önce güvenlik protokollerine tam uyum sağlaması gerekiyor. Bu da, yasal takip mekanizmalarının kurulması ve verilerin Hindistan sınırları içinde işlenmesi gibi şartları içeriyor.

Starlink, Hindistan’daki telekomünikasyon devleri Reliance Jio ve Bharti Airtel ile iş birliği yaparak ülkeye girişini güçlendirdi. Bu iki şirket, Hindistan telekom pazarının %70’inden fazlasını kontrol ediyor. Starlink’in düşük yörüngeli uydu (LEO) teknolojisi sayesinde sunduğu yüksek hızlı, düşük gecikmeli internet hizmeti, özellikle kırsal bölgelerde dijital uçurumu azaltma potansiyeli taşıyor.

Starlink’in kullandığı LEO uydu ağı, hâlihazırda 7.000 uyduyla hizmet verirken bu sayının 40.000’e çıkarılması hedefleniyor. Bu yapı sayesinde geleneksel uydu sistemlerine göre çok daha hızlı ve istikrarlı bir internet bağlantısı sağlanabiliyor.

Öte yandan Hindistan hükümeti, güvenlik konusunda oldukça katı kurallar uyguluyor. Yeni düzenlemelere göre, şirketlerin yer istasyonlarının en az %20’sini yerli olarak üretmeleri ve veri işlemlerini yurtdışında gerçekleştirmemeleri gerekiyor. Ayrıca her uydu ağı bileşeni için ayrı güvenlik onayı alınması şartı da getirildi.

Starlink’in lisans almasıyla birlikte gözler şimdi Ticaret Bakanlığı’nın frekans tahsisine çevrildi. TRAI (Telekom Düzenleme Kurumu), kısa süre önce uydu internet sağlayıcılarının yıllık gelirlerinin %4’ünü spektrum ücreti olarak ödemeleri gerektiğini önerdi. Ayrıca kentsel alanlarda hizmet veren sağlayıcılar için abone başına 500 rupi ek ücret öngörülüyor. Kırsal bölgeler içinse bu ücret uygulanmayacak.

Ancak bu öneriler sektörde tartışmalara yol açtı. Reliance Jio ve Airtel’in de üyesi olduğu COAI (Hindistan Hücresel Operatörler Birliği), spektrum ücretlerinin karasal ağlara göre haksız biçimde düşük olduğunu iddia etti. TRAI ise bu iddiaları reddederek, mevcut önerilerin gözden geçirilmeyeceğini açıkladı.

Lisansın verilme tarihi, Elon Musk ile ABD Başkanı Donald Trump arasında yaşanan sert söz düellosuyla aynı zamana denk geldi. Musk’ın, Trump’ın vergi indirim ve harcama tasarısını eleştirmesiyle başlayan gerilim, ABD’nin Musk’a bağlı sözleşmeleri iptal etmesine kadar ilerledi. Bu siyasi gelişmenin, Starlink’in uluslararası stratejileri üzerinde nasıl bir etkisi olacağı ise şimdilik belirsizliğini koruyor.

Ancak bir gerçek var ki, Starlink’in Hindistan pazarına girişiyle birlikte ülkede uydu internet alanında rekabet iyice kızışacak. Özellikle uzak bölgelerde internet erişimi sağlama konusunda büyük umutlar bağlanan bu teknoloji, Hindistan’ın dijitalleşme sürecine önemli katkılar sunabilir.

Google, test ettiği yeni özellikle gerçek zamanlı AI deneyimi sunacak!

Gemini Live ile aynı temel teknolojiyi kullanan bu özellik, Google’ın yapay zekâ destekli gerçek zamanlı arama sistemlerinin yeni halkası olarak öne çıkıyor. Project Astra adı verilen yapay zekâ altyapısı sayesinde kullanıcılar, Google ile tıpkı bir asistanla sohbet eder gibi doğal bir diyalog kurabiliyor.

Search Live, Google uygulamasının arama çubuğunun hemen altında beliren ve parıltı efektiyle süslenmiş dalga simgesiyle aktif hâle geliyor. Bu simge, daha önce Google Lens’e ayrılan yeri alarak, artık canlı yapay zekâ deneyimlerinin sembolü hâline gelmiş gibi görünüyor. Özelliğe ayrıca, yapay zekâ modundaki sohbet ekranının sağ tarafındaki yuvarlak buton aracılığıyla da ulaşılabiliyor.

Kullanıcı arayüzü, koyu veya açık tema seçenekleriyle geliyor. Sol üst köşede Google’ın yeni G logosu yer alırken, ortadaki renkli dalga animasyonu gerçek zamanlı konuşmayı temsil ediyor. Mute (Sessize Al) ve Transcript (Metinle Görüntüle) gibi düğmeler, kullanıcıya deneyimi kişiselleştirme imkânı sunuyor. Ancak şu an için Transcript seçeneği, yalnızca yazılı sohbet moduna geçiş sağlıyor; gerçek zamanlı altyazı özelliği henüz aktif değil.

Search Live ile yapılan konuşmalarda, yapay zekâ yalnızca sesli yanıtlar vermekle kalmıyor; aynı zamanda cevaplarını hangi sitelere dayandırdığını da kaydırmalı bir galeriyle kullanıcıya sunuyor. Kullanıcılar, ek sorular sorarak veya verilen cevapları detaylandırarak konuşmayı sürdürebiliyor. Google, gerekli gördüğü durumlarda kullanıcıya yönelttiği ek sorularla aramayı daha da netleştirebiliyor.

iOS kullanıcıları için uygulama arka planda çalışmaya devam ediyor ve Live Activities entegrasyonu sayesinde konuşmalar kesintisiz sürdürülebiliyor. Ancak kamera üzerinden canlı video paylaşımı özelliği henüz devreye alınmış değil. Bu, Gemini Live’ın lansmanında olduğu gibi, ilerleyen aşamalarda sunulacak bir özellik olarak planlanıyor.

Sesli etkileşim için kullanıcılar dört farklı ses profili arasından seçim yapabiliyor: Cosmo, Neso, Terra ve Cassini. Bu ayarlara ekranın sağ üst köşesindeki üç noktalı menüden ulaşmak mümkün.

Şu anda sadece Search Labs kapsamında belirli kullanıcı hesaplarına açılan bu deneyim, Android ve iOS platformlarında kademeli olarak yayılıyor. Google’ın yapay zekâ destekli yeni arama çağına geçişteki en somut adımlarından biri olan Search Live, arama alışkanlıklarını kökten değiştirmeye aday görünüyor.

Toshiba, veri merkezi sektörüne girmek için kolları sıvadı!

95.000 çalışanı olan şirketin enerji üretim tesisleri kurma, aydınlatma ve soğutma sistemleri sağlama, atık su arıtma, sabit disk, batarya, yarı iletken ve endüstriyel bilgisayar üretimi gibi alanlarda ciddi birikimi bulunuyor. Toshiba aynı zamanda asansör ve kaldırma sistemleri de geliştiriyor ve tüm bu alanlardaki tecrübesini veri merkezi inşasında birleştirmeye hazırlanıyor.

Toshiba, mühendislik yeteneklerinin kıtlaştığı bu dönemde, şirket içindeki insan kaynağını daha verimli kullanarak sektöre yeni bir soluk getirmek istiyor. Bu kapsamda modüler ve birim veri merkezlerine yönelik uçtan uca bir hizmet modeli geliştiriliyor.

Bu model, tasarım aşamasından üretim, kurulum ve bakıma kadar tüm süreçleri kapsayacak. Ayrıca, veri merkezleri arası bağlantı sağlayan ve her şeyin hizmet olarak sunulduğu bir sistem üzerinde de çalışmalar sürüyor. Bu vizyon doğrultusunda, 1 Temmuz’da faaliyete geçecek olan Data Center Infrastructure Promotion Office isimli yeni bir yapı da kuruldu.

Gartner analistlerinden Takuma Yamamoto, Toshiba’nın girişimini olumlu karşılayan isimlerden biri. Yamamoto, veri merkezi inşasının birçok sektörü bir araya getirdiğini vurgulayarak, Toshiba’nın tüm gerekli teknolojileri ve hizmetleri tek elden sunabilme potansiyelinin sektöre verimlilik kazandırabileceğini söylüyor. Ancak sektörün olgunlaştığını hatırlatan Yamamoto, Toshiba’nın aynı zamanda ürün ve hizmetlerini bağımsız şekilde de sunmaya devam etmesi gerektiğini ifade ediyor.

OpenAI, Abu Dabi’de Monako’dan Daha Büyük Bir Yapay Zeka Veri Merkezi Kuruyor

Avustralyalı veri merkezi operatörü NEXTDC’nin CEO’su Craig Scroggie ise gelişmeyi küresel ölçekteki veri merkezi patlamasıyla ilişkilendiriyor. Scroggie, veri merkezlerinin Dördüncü Sanayi Devrimi’nin merkezinde yer aldığını belirtiyor ve bu sürecin ulusal güvenlikten ekonomik rekabete kadar birçok alanda belirleyici olacağını söylüyor. Ona göre ülkeler artık yapay zekâ altyapılarını egemenliklerinin bir parçası olarak görmeye başladı.

Toshiba’nın bu alana girişi, hem şirketin mevcut yetkinliklerini değerlendirmesi hem de küresel rekabete ayak uydurması açısından önemli bir adım olarak görülüyor.

YouTube, reklam engelleyicilerle olan savaşını sürdürüyor!

Geçtiğimiz yıl kullanıcılarına net bir mesaj veren YouTube, reklamların izlenmesi ya da Premium’a geçilmesi gerektiğini belirterek reklam engelleyicilerin yasaklandığını duyurmuştu. Bu kararlılık, özellikle son 24 saatte Firefox kullanıcılarının kullandığı bir açığın da kapatılmasıyla yeniden gündeme geldi.

Kullanıcılar, reklam engelleyicileri etkisiz hale getiren bu yeni önlemlerin ardından ekranda “YouTube’da reklam engelleyicilere izin verilmez” ve “Reklam engelleyiciler YouTube hizmet şartlarını ihlal eder” gibi uyarılarla karşılaşmaya başladı. Bu mesajlar, reklamları atlamak isteyenler arasında tepkiye yol açtı.

YouTube ile reklam engelleyiciler arasındaki kovalamaca sürüyor

Reklam engelleyicilerle platform arasındaki bu mücadele, teknoloji dünyasında adeta bir kedi-fare oyununa dönüştü. Kullanıcılar farklı tarayıcı uzantıları, DNS yönlendirmeleri ya da betiklerle YouTube reklamlarını aşmanın yollarını ararken, YouTube da bu yöntemleri tek tek tespit ederek engellemeye devam ediyor. Şirketin uzun vadeli stratejisi, reklam gelirlerini korumak ve içerik üreticilere ödeme akışını sürdürmek üzerine kurulu.

Platform, aldığı bu kararların içerik üreticiler için gelir sağlamak amacı taşıdığını vurgularken, birçok kullanıcı bu yaklaşımın kullanıcı deneyimini zorladığını düşünüyor. Özellikle reklam yoğunluğunun artması, izleyicileri rahatsız eden en önemli konuların başında geliyor.

YouTube videolarda arama

Google’ın sahibi olduğu platform, Premium abonelik modelini teşvik etmeye devam ederken, bu durum aynı zamanda YouTube’un giderek daha fazla ücretli içerik modeline kaydığını da gösteriyor. Ancak kullanıcıların ücretsiz ve reklamsız içerik izleme isteği, bu stratejiye olan direncin kolay kolay sona ermeyeceğini ortaya koyuyor.

YouTube reklam engelleyicilerle olan mücadelesinde bir adım daha öne geçse de, kullanıcı tepkileri göz önünde bulundurulduğunda bu savaşın henüz sona ermediği açıkça görülüyor.

Apple, App Store’un gelir modelini değiştirmek zorunda kalabilir!

Mahkemenin bu kararı, Apple’ın uygulama içindeki dış bağlantılarla yönlendirilen ödemelerden komisyon alma uygulamasına son vermesi gerektiği anlamına geliyor. Karar, App Store gelir modeli üzerinde önemli bir etki yaratabilir.

Epic Games ile Apple arasında uzun süredir devam eden hukuki mücadeledeki bu gelişme, Epic lehine net bir zafer olarak görülüyor. Epic CEO’su Tim Sweeney, sosyal medya platformu X’te yaptığı paylaşımda, “Apple vergisinin ulusal kabusu sona erdi.” diyerek kararı memnuniyetle karşıladı.

Mahkeme, Appleın talebine yönelik açıklamasında, “Apple, takdir yetkimizin kullanımı için gerekli koşulların oluştuğunu kanıtlamakla yükümlüdür. İlgili faktörleri inceledikten sonra, durdurma kararının uygun olmadığına kanaat getirdik.” ifadelerine yer verdi.

Apple, kararı temyize götürme sürecini sürdürüyor olsa da, şimdilik App Store politikasında ciddi değişiklikler yapmak zorunda kalacak. Şirket, daha önce dış bağlantılara izin verse de bu tür ödemelerden %27 komisyon almaya devam etmiş ve kullanıcıları korkutucu uyarı ekranlarıyla karşılaştırmıştı. Yeni karar uyarınca bu uygulamalar da yasaklanıyor.

Apple, mahkeme kararına ilişkin yaptığı açıklamada “Bölge mahkemesinin kararını askıya alma talebimizin reddedilmesinden dolayı hayal kırıklığı yaşıyoruz. Temyiz sürecinde haklılığımızı savunmaya devam edeceğiz.” dedi. Şirket, App Store’un geliştiriciler için büyük bir fırsat ve kullanıcılar için güvenli bir alan olmaya devam etmesi gerektiğini vurguladı.

Spotify ve Amazon gibi büyük platformlar, App Store dışı ödeme yöntemlerine geçiş yapan ilk şirketler arasında yer aldı. Yeni güncellemelerle kullanıcılar artık doğrudan bu platformların web sitelerine yönlendirilerek ödeme yapabilecek.

Apple, önümüzdeki hafta düzenlenecek olan Dünya Geliştiriciler Konferansı (WWDC) öncesinde bu kararla büyük bir prestij darbesi aldı. Şirketin bu hafta yayınladığı rapora göre, 2024 yılında 1.3 trilyon dolarlık satış ve faturalandırma gerçekleştirildi; ancak bu miktarın %90’ı Apple için komisyon geliri oluşturmadı. Bu oran, App Store üzerindeki kontrolün şirketin kârlılığı için ne denli kritik olduğunu ortaya koyuyor.

AMD, yapay zeka hamlesi kapsamında yeni bir mühendislik ekibi işe aldı!

AMD, AI teknolojilerindeki büyüme stratejileri kapsamında Kanada merkezli Untether AI girişiminin mühendislik ekibini bünyesine kattı. İlk olarak CRN tarafından duyurulan bu anlaşma, AMD’nin son dönemdeki satın alma serisinin bir parçası olarak öne çıkıyor. Anlaşmanın mali detayları kamuoyuyla paylaşılmadı.

Toronto merkezli Untether AI, 2018 yılında kuruldu ve bugüne kadar Intel Capital, Radical Ventures ve Tracker Capital Management gibi büyük yatırımcılardan 150 milyon doları aşkın yatırım aldı. Şirket, özellikle yapay zeka çıkarım işlemleri için tasarlanmış enerji verimliliği yüksek ve hızlı çipleriyle dikkat çekti. Untether, geçtiğimiz Ekim ayında otomobiller ve tarım makineleri gibi fiziksel yapay zeka uygulamalarına güç verecek özel bir çip tanıtmıştı.

Yapay zeka hedefleri için donanım ve yazılımda güç birliği yapılacak

AMD, Untether AI ekibini bünyesine katarken aynı hafta içerisinde bir başka önemli adım daha attı. Şirket, yapay zeka yazılım optimizasyon platformu Brium’u da satın aldığını duyurdu. Bu hamleler, AMD’nin yalnızca donanımda değil, yazılım tarafında da rekabet gücünü artırmak istediğini gösteriyor.

AMD yapay zeka

Son yıllarda Nvidia’nın liderlik ettiği yapay zeka yonga pazarında varlığını güçlendirmek isteyen AMD, hem donanım hem yazılımda bütünsel çözümler geliştirmeyi hedefliyor. Untether AI’nın mühendislik kadrosunun AMD’ye geçişi, şirketin yapay zeka çip mimarileri konusundaki kapasitesini artırabilir.

Bu gelişmeler, AMD’nin sadece bugünü değil, yapay zeka odaklı teknolojilerin şekillendireceği geleceği de hedeflediğini ortaya koyuyor. Nvidia ve Intel gibi rakipleriyle daha güçlü rekabet edebilmek için AMD’nin önümüzdeki dönemde yeni satın almalara da imza atması bekleniyor.

Yapay zeka çimento alternatifi malzemeler inceliyor

0

Olivetti Group ve MIT Beton Sürdürülebilirlik Merkezi’nden bir araştırma ekibi, çimentoya alternatifler bulmalarına yardımcı olacak bir makine öğrenimi yapay zeka algoritmasını tanıttı. Souroush Mahjoubi liderliğindeki ekip, Nature’s Communications Materials dergisinde açık erişimli bir makale yayınlayarak çözümlerini özetledi. Araştırma ekibi, maliyet ve emisyonu azaltmak için betondaki çimento miktarını azaltmanın alternatiflerini bulmaya çalışırken bu keşfe rastladılar.

Yapay zeka çimento alternatifi için çalışıyor

Dünya çapındaki şirketler sürdürülebilirliği benimserken, bu işletmeler de betondaki çimentoyu değiştirecek alternatifler arıyor. Genellikle, uçucu kül ve cüruf gibi malzemeler bu amaçlar için kullanılır. Ancak bu malzemelere olan hızlı talep, bu tür alternatiflere olan ihtiyacı hızla yaratmıştır. Zorluk yalnızca doğru malzemeyi bulmakta değil, aynı zamanda sayıları çok fazla olduğundan bunları ayıklamakta da yatmaktadır.

Mahjoubi: “AI’ın ilerlemenin anahtarı olduğunu fark ettik. Potansiyel malzemeler hakkında çok fazla veri var. Bunları ayıklamak birçok ömür boyu sürecek bir çalışma gerektirecekti ve bu zamana kadar daha fazla malzeme keşfedilmiş olacaktı” dedi.

Söz konusu yapay zeka çözümü, birden fazla malzeme alternatifini sıralayabiliyor, bunları malzeme ve kimyasal özelliklerine göre değerlendirebiliyor ve en iyi performansı gösterebilecek olanı seçebiliyor. Mahajoubi ve ekibi, belirli malzemelerin küresel olarak daha kolay bulunabildiğini ve sadece öğütülerek beton karışımlarına dahil edilebileceğini buldu. Bu, çok fazla ek işlem yapmadan maliyet ve emisyondan tasarruf edebilecekleri anlamına geliyor. Mahjoubi, “Çimentonun bir kısmını değiştirebilecek en ilginç malzemelerden biri seramiktir” dedi.

Araştırma ekibi, en iyi adayları aynı anda doğrularken çerçeveyi güncelleyerek daha fazla materyali değerlendirmeye uygun hale getirmeyi planlıyor. Scientific Reports’ta yayınlanan yeni bir çalışma, çevre dostu beton karışımları tasarlamak için Derin Sinir Ağları (DNN’ler) ve çok amaçlı parçacık sürüsü optimizasyonunu (MOPSO) birleştiren yapay zeka destekli bir çerçevenin ana hatlarını çizdi.

Amazon’dan 10 Milyar Dolarlık Yapay Zeka Hamlesi!

Amazon, yapay zeka ve bulut bilişim altyapısını güçlendirmek amacıyla Kuzey Karolina’nın Richmond County bölgesine 10 milyar dolarlık yatırım yapma kararı aldı. Bu yatırım, eyalet tarihindeki en büyük özel sektör yatırımlarından biri olarak kayıtlara geçecek.

Şirket, Richmond County’de birden fazla veri merkezi kurarak Amazon Web Services (AWS) altyapısını genişletmeyi planlıyor. Bu merkezler, yapay zeka uygulamaları ve bulut bilişim hizmetleri için kritik öneme sahip olacak.

Amazon’un bu hamlesi, bölgede en az 500 yüksek vasıflı yeni iş imkânı yaratacak. Veri merkezi mühendisleri, ağ uzmanları ve güvenlik analistleri gibi pozisyonlar için istihdam sağlanacak. Ayrıca, inşaat ve tedarik zinciri süreçlerinde binlerce kişiye dolaylı iş fırsatları sunulacak.

Yapay zeka, çalışma ve inovasyon şeklimizi değiştiriyor

Kuzey Karolina Valisi Josh Stein, yatırımın eyalet için tarihi bir dönüm noktası olduğunu belirtti. Stein, “Yapay zeka, çalışma ve inovasyon şeklimizi değiştiriyor. Amazon’un yatırımı, Kuzey Karolina’yı teknoloji öncüsü yapacak,” dedi.

Amazon, yerel eğitim kurumlarıyla iş birliği yaparak veri merkezi operasyonları ve fiber optik teknolojiler üzerine eğitim programları başlatacak. Bu sayede, bölgedeki iş gücü yapay zeka ve bulut bilişim alanlarında yetiştirilecek.

Şirket ayrıca, Richmond County’deki altyapıyı güçlendirmek için su, atık su ve fiber optik sistemlerde büyük ölçekli iyileştirmeler yapacak. Bu altyapı yatırımları, yerel vergi mükelleflerine ek bir yük getirmeyecek.

Amazon’un Küresel İlişkiler ve Hukuk Direktörü David Zapolsky, “Bu yatırım, Kuzey Karolina’yı ileri teknoloji merkezi haline getirecek. Yüzlerce yüksek vasıflı iş yaratacak ve ekonomik büyümeyi hızlandıracak,” açıklamasında bulundu.

Amazon, 2010 yılından bu yana Kuzey Karolina’ya 12 milyar dolar yatırım yaptı ve eyalette 24.000’den fazla kişiye istihdam sağladı. Yeni yatırım, şirketin eyaletteki varlığını daha da güçlendirecek.

Yatırım, aynı zamanda Amazon’un yapay zeka alanındaki küresel rekabette öne geçme stratejisinin bir parçası. Şirket, bu yıl içinde toplamda 100 milyar dolarlık sermaye harcaması yapmayı planlıyor.

Çevresel etkilere dikkat!

Enerji mühendisliği profesörü Fengqi You, bu tür veri merkezlerinin yüksek enerji ve su tüketimi nedeniyle çevresel etkilerine dikkat çekti. You, “Amazon, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği konularında öncü olmalı,” dedi.

Amazon, yerel toplulukları desteklemek amacıyla Richmond County Topluluk Fonu’nu kurdu. Bu fon, eğitim, sürdürülebilirlik ve ekonomik kalkınma projelerine 150.000 dolar kaynak sağlayacak.

Bu dev yatırım, Kuzey Karolina’yı yapay zeka ve bulut bilişim alanlarında ulusal bir merkez haline getirme potansiyeline sahip. Amazon’un hamlesi, bölgedeki ekonomik ve teknolojik dönüşümün habercisi olarak görülüyor.

Starbase tesisi kasabayı ele geçiriyor

0

Elon Musk’ın Boca Chica, Teksas’taki hayalindeki kasabaya kavuşmasının üzerinden bir aydan az bir zaman geçti ve Starbase tesisi şimdiden bir sıkıntı. SpaceX kasabası, sakinlerine mülklerini nasıl kullanacaklarını etkileyebilecek yeni bir imar yönetmeliği ve güncellenmiş şehir çapındaki harita hakkında bir bildiri yayınladı.

Starbase tesisi kasabada tehdit oluşturuyor

CNBC tarafından elde edilen bir not kopyasına göre, Teksas’taki Starbase tesisi, “konut, ofis, perakende ve küçük ölçekli hizmet kullanımlarına” izin verecek olan “karma kullanımlı bölge” içinde mülk sahibi olan sakinlere notu gönderdi. Şirket kasabası, 23 Haziran’da belediye binasında yeni imar planı hakkında kamuoyunun yorum yapmasına izin vermek için bir duruşma düzenleyecek. “Bu, mülkünüzü şu andaki kullanımı için kullanmaya devam etme hakkınızı kaybedip kaybedeceğinizi belirleyecek” notu büyük harflerle yazıyordu.

Bu kısa ve tuhaf ifadeli uyarının tam olarak ne anlama geldiği veya Starbase tesisinin belirli sakinlerinin evlerinden atılabileceği anlamına gelip gelmediği açık değil. Birisi şu anda olduğu gibi ikametgahını kullanma hakkını kaybederse, bu orada uyuyamayacağı anlamına mı geliyor? Bildiride, sözde karma kullanım bölgesinin konut kullanımı, ofis ve perakende için olacağından bahsediliyor. Bu nedenle belki de evlerden bazılarının başka bir şeye dönüştürülmesi gerekecek. Her iki durumda da sakinler kaderlerini öğrenmek için yaklaşan duruşmaya katılmaları konusunda uyarıldı.

Starbase tesisi, mayıs ayının başlarında, sakinler tarafından kendi şehrine dönüştürülme lehine oy kullandı. Şehir yaklaşık 1.6 mil kare (4.1 kilometrekare) alana yayılıyor. Çoğunluğu SpaceX çalışanları ve müteahhitleri olan yaklaşık 500 yakın sakine ev sahipliği yapıyor. SpaceX, roket işi için dükkan kurmak amacıyla 2012’de bölgede arazi satın almaya başladı. Şirket, konut ve diğer tesislerle varlığını genişletti ve hatta 15 milyon dolarlık bir alışveriş merkezi açma planlarını duyurdu.

Musk, Starbase tesisini kendi şehrine dönüştürme fikrini ilk olarak 2021’de ortaya attı; bu, SpaceX’e daha fazla tesis inşa etme ve çevredeki manzarayı değiştirme hakkı verebilecek uzun zamandır devam eden bir hayaldi. Şirket şu anda, hafta boyunca Boca Chica’daki halka açık plaj kapatmalarının ve yolların roket fırlatmaları, yer testleri veya diğer ilgili faaliyetler için kapatılmasının kontrolünü ele geçirmeye çalışıyor.

Windsurf yapay zeka modellerine erişime sınırlama getirdi

0

Windsurf, Anthropic’in Claude AI modellerine doğrudan erişimini sınırladığını söylüyor. OpenAI tarafından satın alındığı söylenen popüler vibe kodlama girişimi Windsurf, Anthropic’in Claude 3.7 Sonnet ve Claude 3.5 Sonnet AI modellerine olan birinci taraf erişimini önemli ölçüde azalttığını söylüyor.

Windsurf yapay zeka modelleri için sınırlama

Windsurf CEO’su Varun Mohan, X’te yayınladığı bir paylaşımda, Anthropic’in Windsurf’e bu değişiklik için çok az bildirimde bulunduğunu ve girişimin artık platformunda Anthropic’in en popüler yapay zeka modellerinden birkaçını çalıştırmak için başka üçüncü taraf hesaplama sağlayıcıları bulması gerektiğini söyledi.

Mohan X’te: “Anthropic’e bunun bizim isteğimiz olmadığını çok net bir şekilde söyledik – onlara tam kapasite için ödeme yapmak istedik. Bu karardan ve kısa bildirimden dolayı hayal kırıklığına uğradık” dedi.

Windsurf, bir blog yazısında üçüncü taraf çıkarım sağlayıcıları ile bir miktar kapasiteye sahip olduğunu ancak bunun yeterli olmadığını, dolayısıyla bu değişikliğin Claude’a erişmeye çalışan Windsurf kullanıcıları için kısa vadeli kullanılabilirlik sorunları yaratabileceğini belirtti. Karar, Anthropic’in yazılım mühendisliği görevlerinde sektör lideri performans sunan yeni model ailesi Claude 4’ün lansmanı sırasında Windsurf’ü es geçmiş gibi görünmesinin ardından birkaç hafta sonra geldi.

Windsurf, lansman gününde, Claude 4’ü platformunda çalıştırmak için Anthropic’ten doğrudan erişim almadığını ve hala almadığını söyledi. Bu, şirketin geliştiricilerin Claude 4’e erişmesi için daha pahalı ve karmaşık bir geçici çözüme güvenmesine neden oldu. Bu arada, Anysphere’in Cursor’ı, Cognition’ın Devin’i ve Microsoft’un GitHub Copilot’u gibi diğer popüler AI kodlama araçlarının lansmanda Claude 4 modellerine doğrudan erişimi varmış gibi görünüyordu. Yapay zeka destekli kodlama sektörü, vibe kodlama olarak da bilinir, son aylarda hareketlendi. OpenAI’nin Nisan ayında Windsurf’ü satın almak için bir anlaşma yaptığı bildirildi.

Aynı zamanda, yapay zeka modelleri geliştiriciler arasında favori olan Anthropic, kendi yapay zeka kodlama uygulamalarına daha fazla yatırım yaptı. Şubat ayında Anthropic, kendi yapay zeka kodlama uygulaması Claude Code’u başlattı ve Mayıs ayında girişim, ilk Code with Claude geliştirici konferansını düzenledi.

Afrika’da yapay zeka girişimleri hız kazandı

2023’te kurucu ortaklar Karim Jouini ve Jihed Othmani, gider yönetimi girişimleri Expensya’yı, yaygın olarak bir Afrika girişiminin en büyük satın alımlarından biri olarak kabul edilen bir şekilde İsveçli tedarik yazılım firması Medius’a sattı. Afrika’da yapay zeka kullanımının artmasıyla bazı kaynaklar, anlaşma şartları açıklanmasa da meblağın sadece 120 milyon doların biraz üzerinde olduğunu söylüyor.

Afrika’da yapay zeka rüzgarı

Her iki kurucu da girişimcilikten vazgeçtiler ve bir daha asla başka bir girişim kurmayı düşünmediler ve Jouini, birleşen yazılım şirketinde CTO rolüne geçti ve diğer satın almalar üç kıtaya yayıldı. Ancak Afrika’da yapay zeka ile yeni bir girişime öncülük etme fikri onları tekrar kendine çekti. İkilinin verdiği bilgiye göre, halihazırda 9 milyon dolarlık tohum yatırımı sağlayan, üretken yapay zeka destekli bir yazılım test platformu olan Thunder Code’u kurdular.

Jouini: “Bu oldukça çılgınca çünkü Expensya çok zor olduğu için başka bir şirketle çalışmayacağımıza söz vermiştik. Afrika’da yapay zeka alanında tekrar çalışmak çok heyecan verici. Ancak bence bu, insanların iki çocuğu olduğunda, ilkinin ne kadar zor olduğunu unutuyorlar. Bu yeni girişim altı aydan daha kısa bir süre önce başladı ve şimdiden çok yoğun, ama biz heyecanlıyız. Bunun tek boynuzlu at malzemesi olduğuna ikna olduk” dedi.

Jouini, Medius’ta teknoloji başkanı olarak göreve geçişinin, Expensya’nın öncüsü olarak geçirdiği yıllardan sonra özlediği bir kıvılcımı yeniden canlandırdığını söylüyor. Üç kıtada altı şirketin entegrasyonunu denetlerken, üretken yapay zekanın yazılım sektörünü nasıl yeniden şekillendirebileceğini ilk elden gördü. Ürün ne olursa olsun, test evrensel bir sorundu ve bu, Thunder Code fikrinin tohumlarını atan bir farkındalıktı ve Afrika’da yapay zekanın yeni imkanlar sunduğunu fark etti.

Thunder Code, insan testçileri taklit eden AI destekli “araçlar” ile yavaş, manuel testleri ele alır. Bu aracılar QA süreçlerini simüle eder, ince UI ve UX sorunlarını yakalar ve geri bildirimlerden ders çıkarır.

Expensya’nın erken hatalarından kaçınmaya kararlı olan Jouini, hıza öncelik verdi. Jouini: “İlk MVP’mizi altıncı haftada gönderdik ve şimdi ürün Expensya’nın dördüncü yılında olduğundan altı ay sonra çok daha sağlam” dedi. Afrika’da yapay zeka konusundaki deneyimleri ona yeni bir perspektif kazandırdı.