Turkcell, 2025’i yatırım yılı ilan etti: En az 28 milyar dolar!

0

Turkcell, 2024 yılı operasyonel ve finansal sonuçlarını değerlendirdiği ve 2025 yılı stratejik hedeflerini açıkladığı toplantıyı Barselona’daki Mobil Dünya Kongresi’nde gerçekleştirdi. Genel Müdür Dr. Ali Taha Koç, Turkcell’in bugüne kadar Türkiye’ye toplam 28 milyar dolar yatırım yaptığını ve 2025’in şirket için bir yatırım yılı olacağını duyurdu.

5G, fiber, veri merkezi ve enerji alanlarında büyük yatırımlara odaklanacaklarını belirten Koç, 2025 yılı için operasyonel yatırım harcamalarının gelirler içindeki payının yüzde 24 seviyesine ulaşmasını beklediklerini açıkladı.

2024 yılında Turkcell, gelirlerini yüzde 7,8 artırarak 166,7 milyar TL seviyesine yükseltti. Vergi öncesi kâr yüzde 88 büyüme ile rekor seviyeye ulaştı. Şirketin telekom hizmetleri dışında veri merkezi ve yenilenebilir enerji yatırımları da büyümeye devam etti.

2024’te 1,9 milyon yeni faturalı abone kazanan Turkcell, son 15 yılın en yüksek faturalı abone artışına ulaştı. Bireysel fiber abonelerinin yüzde 85’inin 12 ay taahhütlü olduğu ve 233 bin yeni haneye fiber erişim sağlandığı açıklandı.

Turkcell, 2025 yılı için yüzde 7 ila 9 arasında gelir büyümesi, yüzde 41 ila 42 arasında FAVÖK marjı hedefliyor. Şirketin veri merkezi ve bulut bilişim yatırımlarıyla bu alanlardaki gelirlerini yüzde 32 ila 34 arasında artırması bekleniyor. 5G ve fiber yatırımları yılın en önemli gündem maddeleri arasında yer alırken, veri merkezi ve yenilenebilir enerji projeleri de hız kazanacak.

Türkiye’de 5G ihalesinin 2025’te gerçekleşeceğini belirten Ali Taha Koç, Turkcell’in 5G altyapısı için en fazla yatırım yapan operatör olduğunu vurguladı. Frekans tahsisleri tamamlandıktan sonra Turkcell’in en kaliteli 5G deneyimini sunan operatör olmayı hedeflediğini belirtti. Bu kapsamda, ULAK ile yapılan iş birliğiyle Turkcell’in 3 bin 250 sahasında yerli ve milli baz istasyonlarının kullanılacağını açıkladı.

Turkcell, 5G’nin erişilebilirliğini artırmak amacıyla Samsung ile yaptığı anlaşma kapsamında 2025 yılı içinde 100 bin adet Turkcell’e özel üretilen Samsung 5G destekli akıllı cihazı avantajlı teklifler ile satışa sunacak.

Şirket, fiber altyapı alanında da önemli bir rol üstlenmeye hazır olduğunu duyurdu. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın fiber altyapı ihalesi planına tam destek verdiklerini belirten Koç, Turkcell’in fiber ağın genişletilmesi konusunda sorumluluk almaya hazır olduğunu vurguladı.

2024 yılında ulusal verilerin Türkiye’de kalmasını sağlamak amacıyla kurulan TDC Veri Hizmetleri şirketi ile Turkcell, Türkiye’nin en büyük veri merkezi işletmecisi haline geldi. Bu alanda 467 milyon euro yatırım yaparak 4 yeni nesil veri merkezi kuran şirket, Türkiye’yi küresel bir veri üssü haline getirmeyi hedefliyor.

Turkcell’in enerji alanındaki yatırımları da hız kesmeden devam ediyor. Şirket, tükettiği elektriğin tamamını yenilenebilir enerji sertifikalı kaynaklardan sağlıyor. 18 MW kapasiteli rüzgar santrali ile Uşak ve Van’daki güneş enerjisi santralleri 2024’te üretime başladı. 2026’ya kadar güneş enerjisine toplam 240 milyon dolar yatırım yapılması planlanıyor. Turkcell’in “yeşil baz istasyonları” konseptiyle güneş panelleriyle desteklenen baz istasyonlarının sayısı 2024 yılı sonu itibarıyla 2 bin 410’a ulaştı.

Son 10 yılda 12 milyar TL’yi aşan toplumsal katkı çalışmalarıyla Turkcell, eğitim, sanat, spor ve sosyal projelere desteğini sürdürüyor. Özellikle Milli Takım sponsorlukları ve spor federasyonlarıyla iş birlikleriyle Türkiye’de sporun gelişimine katkı sağlamaya devam ediyor.

Turkcell ve ULAK’tan yerli 5G altyapısı!

0

Turkcell ve ULAK Haberleşme, İspanya’nın Barselona kentinde düzenlenen Mobil Dünya Kongresi’nde (MWC), Türkiye’nin 5G ve yeni nesil iletişim teknolojilerinde söz sahibi olması için stratejik bir protokole imza attı.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun katılımıyla gerçekleştirilen törende, Turkcell’in Türkiye genelinde 3 bin 250 sahasında, ULAK’ın 4.5G ve 5G destekli baz istasyonlarını kullanması hedeflendiği açıklandı.

Turkcell Genel Müdürü Dr. Ali Taha Koç, yapılan anlaşmanın Türkiye’nin yeni nesil iletişim teknolojileri alanında üretici bir ülke olma yolunda önemli bir adım olduğunu vurguladı. Türkiye’nin sadece teknoloji kullanıcısı değil, aynı zamanda yerli ve milli çözümlerle dünyada söz sahibi bir konuma gelmesini amaçladıklarını belirten Koç, Turkcell’in 10 yıldan uzun süredir ULAK ile iş birliği yaptığını ifade etti.

Anlaşma kapsamında, Türkiye’nin farklı bölgelerinde mevcut ULAK 4.5G sahaları yeni nesil ürünlerle modernize edilecek ve 3 bin 250 yeni ULAK baz istasyonu devreye alınacak. ULAK’ın geliştirdiği yeni nesil baz istasyonları, Açık Radyo Erişim Şebekesi (Open RAN) mimarisini destekleyerek, Turkcell’in 5G şebekesini daha esnek ve verimli bir şekilde kurmasını sağlayacak.

ULAK Haberleşme Genel Müdürü Dr. R. Ruşen Kömürcü, yapılan yatırımların ve Ar-Ge çalışmalarının ürüne dönüşmesinin Türkiye için büyük bir kazanım olduğunu belirterek, ULAK’ın 5G ve ötesi teknolojilerde Türkiye’nin markası olmayı hedeflediğini söyledi.

Ekosistemiyle birlikte yeni nesil milli haberleşme ürünleri geliştirmeye devam edeceklerini ifade eden Kömürcü, Turkcell’in desteğinin bu süreçte kritik öneme sahip olduğunu vurguladı.

Metan tespiti şehirlerde neden önemli?

Washington DC ve çevresinde gönüllüler ve aktivistler havanın ne kadar sağlıklı olduğunu görmek için sokaklarda ve evlerde yürüyüş yapıyor.

Birkaç gazın varlığını tespit eden endüstri sınıfı monitörlerle donatılmışlar. Cihazlar biraz telsizlere benziyor. Ancak metan gazının miktarını ortaya çıkaran sensörlerle donatılmışlar ve bu görünmez gazı ekranda somut sayılara dönüştürüyorlar. Bu sayılar endişe verici olabilir. 25 saatlik bir süre zarfında, mahalle araştırmacıları alt patlama sınırını aşan konsantrasyonlarda 13 açık hava metan sızıntısı buldular. Ayrıca evlerin içinde metan sızıntıları da buldular.

Metan tespiti için neler yapılıyor?

Temel endişelerden biri sağlık. Metan ve diğer gazlar, özellikle gaz sobalarından çıkan azot oksit, astım riskinin artmasıyla bağlantılı. Montgomery’deki Action adlı toplum örgütünde sağlık çalışanı ve kiracı lideri olan Djamila Bah, örgüt tarafından test edilen evlerdeki her üç çocuktan birinin astım hastası olduğunu bildirdi. Bayan Bah: “Testleri yaparken bazı insanların şu an için değiştiremeyecekleri koşullarda yaşadıklarını öğrendiğinizde çok yürek parçalayıcı ve endişe verici oluyor.” diyor. Metan insan sağlığına zararlı olabilir, ancak aynı zamanda güçlü bir sera gazıdır.

Atmosferdeki ömrü karbondioksitten (CO2) çok daha kısa olmasına rağmen metan, ısıyı hapsetmede çok daha iyi ve sanayileşmeden bu yana küresel sıcaklıktaki artışın yaklaşık dörtte birinden sorumlu. Metan emisyonları çeşitli sektörlerden kaynaklanır. Bunların başında fosil yakıtlar, atık ve tarım gelir. Ancak metanı fark etmek her zaman kolay olmayabilir.

Topluluk araştırmacıları tarafından kullanılanlar gibi elde taşınan gaz sensörleri kullanılarak tespit edilebilir. Metan kızılötesi ışığı emdiği için kızılötesi kameralar kullanılarak da görselleştirilebilir. İzleme, araç üstü cihazlar dahil olmak üzere kara tabanlı veya drone tabanlı ölçüm dahil olmak üzere havadan yapılabilir. Teknolojileri birleştirmek özellikle faydalıdır.

BM’nin girişimi olan Uluslararası Metan Emisyonları Gözlemevi’nde program yönetim görevlisi olan Andreea Calcan, “Mükemmel bir çözüm yok” diyor. Teknolojilerin maliyeti ile binlerce tesise yayılabilecek analiz ölçeği arasında bazı dengeler bulunmaktadır.

Neyse ki, son on yılda uygun fiyatlı metan sensörlerinin yaygınlaştığını gördü. Bu nedenle, herhangi bir ölçekte metanın izlenmesi için beklemenin bir nedeni yok. Ve dünyanın hem küçük sızıntılarla hem de yüksek emisyonlu olaylarla mücadele etmesi gerektiğini söylüyor.

Türk Telekom, 5G’de yerli ekosistemi güçlendiriyor

0

Türk Telekom, 5G teknolojilerinde yerli ve milli çözümleri artırmak için GSMA Mobil Dünya Kongresi’nde stratejik iş birlikleri duyurdu. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun katılımıyla gerçekleştirilen imza töreninde, Türk Telekom iştiraki Argela yerli teknoloji şirketleri Etiya ve i2i Systems ile 5G ve yeni nesil teknolojilere yönelik ortak çalışmalar yapacağını açıkladı.

GSMA 2025’te 5G için stratejik iş birlikleri duyuruldu

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, törende yaptığı konuşmada Türk Telekom’un öncülüğünde yerli firmaların 5G’ye geçiş sürecinde kritik rol üstlendiğini vurguladı. Türkiye’de geliştirilen ve üretilen ürünlerin kullanımını artırmayı hedeflediklerini belirten Uraloğlu, 5G test süreçlerinin başladığını ve önümüzdeki yıl bu teknolojinin sinyallerinin alınacağını söyledi.

Türk Telekom CEO’su Ümit Önal, şirketin uzun yıllardır 5G’ye uyumlu yatırımlar yaptığını belirterek Türkiye’yi bir teknoloji üssüne dönüştürme hedefi doğrultusunda çalıştıklarını ifade etti. 5G’nin yerlilik oranını artırmak ve milli teknolojileri geliştirmek için durmaksızın çalıştıklarını dile getiren Önal, bu alandaki iş birliklerinin Türkiye’nin dijital dönüşümüne önemli katkılar sunduğunu belirtti.

İmza törenine Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan, Türk Telekom CEO’su Ümit Önal, Argela Genel Müdürü İsmail Emanet, Etiya CEO’su Aslan Doğan ve i2i Systems CEO’su Ayhan Kapusuz katıldı.

Türk Telekom, endüstrilerin 5G’ye olan talebini karşılamak ve özel bağlantı hizmetleri sunmak amacıyla Argela ve Etiya ile birlikte yerli 5G Şebeke Dilimleme (Network Slicing) teknolojileri geliştireceğini duyurdu.

Huawei, MWC 2025’te yapay zeka destekli telekom çözümlerini tanıttı!

0

Huawei, Mobil Dünya Kongresi (MWC) Barselona 2025’te, telekomünikasyon sektöründe yapay zeka ile dönüşüm sağlayan yeni çözümlerini tanıttı. 5G ve yapay zekânın entegrasyonuna odaklanan etkinlikte, şirketin AI-to-X, AI-Centric Network ve yapay zeka destekli operasyon çözümleri öne çıktı.

Huawei, küresel operatörler ve sektör temsilcileriyle bir araya gelerek, 5G ve yapay zekânın nasıl yeni iş fırsatları sunduğunu ele aldı. “Akıllı Dünyayı Hızlandırmak” temasıyla gerçekleştirilen sunumlarda, bireyler, evler ve işletmeler için geliştirilen dijital altyapılar ve hizmetler sergilendi.

Huawei’in AI-to-X çözümü, operatörlerin yapay zeka tabanlı hizmetlerle iş modellerini dönüştürmesine olanak tanıyor. AI-Centric Network çözümü ise kesintisiz bağlantı sağlayan bir ağ altyapısı oluşturmayı hedefliyor. Yapay zeka destekli operasyon ve bakım (O&M) çözümleri sayesinde operatörler, tamamen otonom ağlara (L4 AN) geçiş yaparak daha verimli operasyonlar gerçekleştirebiliyor.

2024 itibarıyla dünya genelinde 2,1 milyardan fazla 5G kullanıcısı bulunuyor. Huawei, mobil internetten mobil yapay zeka dönemine geçiş sürecinde operatörlerle iş birliği yaparak, 5G-Advanced (5G-A) teknolojisinin yaygınlaşmasına katkıda bulunuyor. 200’den fazla şehirde ticari olarak kullanılan 5G-A ağı, özellikle canlı yayın, oyun ve iş seyahati gibi alanlarda kullanıcı deneyimini geliştiriyor. Huawei, Çin, Avrupa, Orta Doğu ve Asya Pasifik’teki operatörlerle yeni gelir modelleri oluşturmak ve kullanım senaryolarını genişletmek için ortak projeler yürütüyor.

Huawei, 5G-A, bulut ve yapay zeka entegrasyonuna yönelik AI-Centric Network çözümünü duyurdu. Bu teknoloji, operatörlerin altyapılarını modernize ederek, geleneksel bağlantı sağlayıcılarından dijital hizmet sağlayıcılarına dönüşmesini hızlandırmayı amaçlıyor. Şirket, bu süreçte üç katmanlı bir teknoloji mimarisi sunarak operatörlere destek sağlıyor.

Huawei Enterprise İş Grubu, etkinlikte endüstriyel yapay zeka referans mimarisini tanıttı. Farklı sektörlerde yapay zeka kullanımını artırmaya yönelik çözümler geliştiren şirket, 83 sektör için 10 yeni çözüm sundu. Bu projeler, iş ortaklarıyla birlikte akıllı dönüşümü hızlandırmayı amaçlıyor.

Huawei Tüketici Elektroniği Birimi, etkinlikte katlanabilir telefonlar, fitness ve sağlık çözümleri, fotoğrafçılık ve yaratıcı teknoloji alanlarındaki yeniliklerini sergiledi. Şirket, 2025 yılı için tüm kullanım senaryolarına uygun akıllı çözümler geliştirmeyi hedeflediğini duyurdu.

Sodyum iyon depolama yatırım alıyor

0

Moonwatt, sodyum iyon depolama ile güneş enerjisinin kalıcılığını artırmak için 8,3 milyon dolar sağladı. Elektrifikasyon ve temiz enerji yoluyla ekonomilerimizi karbondan arındırma çabası, depolama yeşil dönüşümü sağlamada önemli bir rol oynadığı için pil teknolojileri etrafında ivme yaratmaya devam ediyor. Yenilenebilir enerji kaynakları, fosil yakıtların yakılmasına kıyasla temiz enerji kaynakları olsa da, güç çıkışları her zaman tutarlı değil. Son yıllarda dağıtımlarında büyük bir artış görülen güneş enerjisi durumunda, güneş fotovoltaik hücrelere parlamayı bıraktığında, elektrik üretimi durdurulur.

Sodyum iyon depolama

Güneş santrallerinin değişkenliğini düzenlemenin bir çözümü, bolluk olduğunda (gün ışığı saatlerinde) enerji depolamaktır. Bu şekilde, depolanan güç, daha yüksek talep dönemleri de dahil olmak üzere diğer zamanlarda kullanılabilir hale getirilebilir. Bunlar da genellikle, etrafta daha az güneş ışığının olduğu günün ilerleyen saatleridir.

Geçtiğimiz yılın eylül ayında Hollanda’da kurulan temiz teknoloji girişimi Moonwatt, bu değişkenliği yönetmelerine yardımcı olmak için güneş enerjisi santralleriyle birlikte konumlandırılmış ve onlar için optimize edilmiş pil tabanlı bir enerji depolama sistemi üzerinde çalışıyor. Ekip, özel pil muhafaza donanımı, şebekeye bağlanmak için invertör güç elektroniği ve depolama sistemini entegre etmek ve yönetmek için gereken yazılımı tasarladı.

Girişim, yaklaşımının güneş enerjisi santrallerinin daha fazla güneş enerjisi satabilmeleri ve santral düzeyinde maliyetleri düşürebilmeleri sayesinde gelirlerini artırmalarını sağlayacağını söylüyor çünkü tasarım elektrik altyapısının bir kısmını karşılıklı hale getiriyor. Hedef güneş enerjisi santralleri en azından birkaç yüz kilowatt enerji üretenler. Yani temelde konut fotovoltaik dağıtımları dışındaki her şey.

Özellikle, Moonwatt’ın sistemi güneş enerjisini depolayacak piller için sodyum iyon hücreleri etrafında inşa ediliyor. Teknoloji, lityum iyona cazip bir alternatif sunuyor çünkü üretim daha ucuz ham maddelere dayanıyor ve maliyetleri düşük tutmaya yardımcı oluyor.

Sodyum iyon piller, lityum iyon hücrelere göre daha düşük yoğunlukta olmaları nedeniyle boyut ve ağırlık sorunlarına yol açabilir ve bu da belirli uygulamaları zorlaştırıyor. Ancak bu teknoloji, kurulum kiti için bolca alan bulunan sabit tesislerde koşulların daha uygun olduğu yenilenebilir enerji kaynakları için daha düşük maliyetli bir depolama seçeneği olarak ilgi görmektedir.

Samsung, Turkcell için 5G’li telefon üretecek!

0

Turkcell ve Samsung, Türkiye’de 5G teknolojisinin yaygınlaştırılmasına yönelik önemli bir iş birliği anlaşmasına imza attı. Bu anlaşmaya göre, 2025 yılı içinde Samsung, Türkiye’de 100 bin adet 5G destekli akıllı telefon üretecek. Üretilen bu cihazlar, yalnızca Turkcell müşterilerine özel olacak ve Turkcell bayilerinde avantajlı fiyatlarla satışa sunulacak. Hangi 5G’li telefon modellerinin üretileceği henüz netleşmiş olmasa da, bu üretimle ilgili bazı detaylar ve beklentiler bulunuyor.

Samsung, Turkcell için 5G’li telefon üretmeye hazırlanıyor

Anlaşma, sadece telefon üretimiyle sınırlı kalmayacak; aynı zamanda Turkcell ve Samsung, 5G ekosisteminin geliştirilmesine yönelik ortak pazarlama çalışmaları yürütecek ve test aşamalarında da iş birliği yapacaklar. 5G ağ altyapısının gelişmesi ve bu teknolojinin Türkiye’de yaygınlaşması adına yapılan bu iş birliği, iki şirketin bu alandaki deneyimlerini ve kaynaklarını birleştirerek önemli bir adım atmalarını sağlayacak.

Turkcell Genel Müdürü Dr. Ali Taha Koç, bu anlaşma hakkında yaptığı açıklamada, 2025 yılı içerisinde 100 bin adet Samsung 5G’li akıllı telefonun, Turkcell müşterilerine özel avantajlı teklifler ile sunulacağını duyurdu. Koç, Turkcell olarak 5G ekosisteminin gelişimine katkı sağlamak için çalışmalarına devam edeceklerini ve müşterilerine en iyi dijital deneyimi sunmayı hedeflediklerini belirtti. Ayrıca, bu iş birliği ile 5G teknolojisinin Türkiye’de daha geniş kitlelere ulaşmasının sağlanacağı vurgulandı.

Bu anlaşma, Samsung’un Türkiye’deki üretim kapasitesini artırırken, yerel ekonomiye de katkı sağlamayı hedefliyor. Ayrıca, bu tür üretim faaliyetleri Türkiye’nin teknoloji sektöründe daha fazla yerli üretim yapabilmesine olanak tanıyacak. Samsung’un, yerel üretimle Türkiye’deki pazar ihtiyaçlarına daha hızlı ve uygun fiyatlarla cevap verebilmesi, 5G’nin yaygınlaşmasını destekleyecek.

Türkiye’deki 5G ağının 2026’da devreye girmesi bekleniyor ve bu iş birliği, o tarihe kadar 5G’nin altyapısının geliştirilmesinde önemli bir rol oynayacak. Turkcell, 5G teknolojisinin yaygınlaştırılması konusunda ciddi bir adım atarken, bu telefonların üretimi ve satışına dair detaylar önümüzdeki dönemde netleşecek. Bu iş birliği, Türkiye’nin dijital dönüşümüne büyük katkı sağlayacak ve Türk kullanıcılarına uygun fiyatlı 5G cihazları sunarak 5G’nin erişilebilirliğini artıracak.

Canoo iflas sonrası ne olacak?

0

Modüler EV girişimi Canoo, son birkaç yıldır zorlu bir süreçten geçiyor ve yolculuğu acı bir sona yaklaşıyor olabilir. CEO Anthony Aquila, iflas etmiş firmanın varlıklarını uygun bir fiyata satın almaya hazırlanıyor. Şirket, ABD hükümet programı ve ismi açıklanmayan yatırımcılar aracılığıyla finansman sağlayamayınca Ocak ayında iflas başvurusunda bulundu ve faaliyetlerini sonlandırdı.

Canoo iflas ile zor zamanlardan geçiyor

Bir ay önce, birkaç çalışanı ücretsiz izne çıkarmış ve birçoğunu da “zorunlu ücretsiz izne” çıkarmıştı. Şirketin kendi raporları, 2017’deki kuruluşundan bu yana 595 milyon ABD doları toplamasına ve 2 milyar ABD doları tutarında sipariş almasına rağmen toplamda yalnızca 19 araç ürettiğini gösteriyordu.

Canoo’yu yakından takip eden TechCrunch’tan Sean O’Kane, bu dosyaya göre Aquila’nın şirketin neredeyse tüm varlıklarını sadece 4 milyon dolar nakit karşılığında satın almak için bir teklifte bulunduğunu belirtti . Canoo’nun 145 milyon dolar varlığı ve 12 milyon dolar nakiti var, bu da Aquila’nın gerçek bir pazarlık yapabileceği izlenimi veriyor.

Bu üzücü, çünkü Canoo gerçekten de elinde harika bir şey tutuyordu. Modüler araç platformu, bir insan taşıyıcı, bir pikap, kargo vanları ve hatta NASA için özel bir sürüş için belirgin bir tasarım diliyle bir dizi gövde stiline olanak sağladı. Anlaşılan o ki, elektrikli araçlarını verimli bir şekilde üretmedeki zorluklar ve yatırımcıları etkilemedeki zorluklar Canoo’nun sonunu getirdi.

Trump yönetiminin ülkedeki EV altyapısını desteklemeye pek de istekli görünmemesi de yardımcı olmuyor. Bir ay önce, eyaletlere şarj istasyonları kurmaları için fon sağlamak üzere 5 milyar dolarlık bir programı askıya aldı. Ayrıca, Genel Hizmetler İdaresi iki hafta önce ülke çapındaki federal binalardaki 8.000 elektrikli araç şarj istasyonunu kapatacağını ve kendi yetki alanındaki hükümet filolarından yeni satın alınan elektrikli araçları elden çıkaracağını duyurdu.

Canoo 2025’e kadar varlığını sürdürseydi, muhtemelen bu EV odaklı kesintilerin hedefi olacaktı: NASA, ABD Posta Servisi ve Savunma Bakanlığı’na araç tedarik etmek için sözleşmeler imzalamıştı. O’Kane’in belirttiği gibi, CEO’sunun devreye girip varlıklarını satın almasına rağmen, şirket için işler kesinlikle kötü görünüyor. Aquila bunlar için kesin niyetlerini belirtmemiş olsa da O’Kane, EV dünyasında bu tür işlemlerin genellikle şirketlerin günün sonunda parçalar için satılmasıyla sonuçlandığını belirtiyor.

Dünyanın ilk paslanmaz çelik SD kartı geliştirildi!

0

Lexar, yeni ARMOR serisi ile dünyanın ilk paslanmaz çelik SD kartlarını tanıttı. Lexar ARMOR GOLD ve ARMOR SILVER PRO olarak adlandırılan bu kartlar, dayanıklılık ve yüksek performansı bir araya getiriyor. Plastik SD kartların zamanla aşındığı ve kırılabildiği göz önünde bulundurulduğunda, Lexar’ın bu yeni serisi, paslanmaz çelik gövdesi ile bu soruna etkili bir çözüm sunuyor. Yeni kartlar, IP68 sertifikası ile su ve toz geçirmezlik sağlıyor ve 5 metreye kadar düşmelere karşı direnç gösteriyor. Ayrıca, eğilmeye, kırılmaya ve günlük aşınmalara karşı 37 kat daha güçlü olma özelliğine sahip.

Dünyanın ilk paslanmaz çelik SD kartları görücüye çıktı

ARMOR GOLD ve SILVER PRO kartları, SD Association (SDA) tarafından belirlenen kalınlık standartlarını tam olarak karşılıyor, bu da cihaz yuvalarına zarar vermeden güvenle kullanılabilmesini sağlıyor. Ayrıca, aşırı ısınma ve statik elektrik gibi sorunlara karşı da dayanıklı oldukları belirtiliyor.

Performans açısından, ARMOR GOLD modeli 210 MB/s’ye kadar yazma hızına ulaşırken, ARMOR SILVER PRO modeli ise maksimum 160 MB/s yazma hızına sahip. Her iki model de V60 Video Hız Sınıfı desteği sunuyor, bu sayede 6K video çekimlerinde kesintisiz kayıt yapılabiliyor. Ayrıca, USB 3.2 kart okuyucu kullanıldığında, veri aktarım hızı 280 MB/s’ye kadar çıkabiliyor.

Lexar, ARMOR serisi kartlar için sadece dayanıklılık ve hız değil, aynı zamanda veri güvenliğine de önem veriyor. Kullanıcılar, yanlışlıkla silinen dosyaları veya biçimlendirilmiş kartları kurtarmak için Lexar Recovery Tool yazılımına ömür boyu erişim hakkına sahip oluyor. Ayrıca, bu kartlar ömür boyu garanti ile sunuluyor.

ARMOR serisi, şimdilik 128 GB ve 256 GB kapasitelerde satışa sunulacak. 568 GB ve 1 TB seçeneklerinin ise yakında piyasaya sürülmesi bekleniyor. 128 GB kapasiteli Lexar ARMOR GOLD kartı 54.99 dolar, 256 GB’lık sürümü ise 114.99 dolardan satışa sunulacak. Silver modelinin fiyatları ise henüz açıklanmadı. Bu yenilikçi kartlar, yüksek dayanıklılık ve hızlı veri aktarımı arayan kullanıcılar için büyük bir avantaj sunuyor.

Samsung, 5.000 nit parlaklık sunan OLED panelini tanıttı!

0

Samsung, MWC 2025 fuarında tanıttığı yeni OLED paneli ile dikkatleri üzerine çekti. Bu panel, 5.000 nit gibi yüksek bir tepe parlaklık seviyesine ulaşabiliyor. Bu, özellikle dış mekanlarda ekranın okunabilirliğini önemli ölçüde artıran bir özellik. Ancak, bu yeni panelin sadece parlaklığı değil, aynı zamanda enerji verimliliği de önemli bir gelişim gösteriyor. Samsung, bu panelde geleneksel OLED ekranlarda kullanılan polarizörü kaldırarak, hem parlaklığı artırmayı hem de enerji verimliliğini iyileştirmeyi başarmış. Polarizörler, geleneksel OLED panellerde ekranın parlaklık seviyesini %50 oranında düşürüyordu, ancak yeni On-Cell Film (OCF) teknolojisi sayesinde bu engel ortadan kalktı.

Samsung, 5.000 nit parlaklık sunan OLED panelini duyurdu

Yeni OCF II paneli, ekran alanının %10’unda 5.000 nit parlaklık sunabiliyor. Önceki nesil panellerde bu parlaklık seviyesine sadece ekran alanının %1 ila %5’lik kısmında ulaşılabiliyordu.

Ancak bu yenilik sadece parlaklıkla sınırlı değil. Samsung, yeni panelin önceki nesillere kıyasla 1,5 kat daha yüksek verimlilikle çalıştığını belirtiyor. Bu sayede aynı parlaklık seviyesini yalnızca %63 güç tüketimiyle korumak mümkün oluyor. Sonuç olarak, kullanıcılar daha uzun pil ömrü, daha az ısı üretimi ve daha uzun ekran ömrü gibi avantajlar elde edebilecek.

Polarizörün kaldırılması ayrıca, Samsung’un OLED panellerini geleneksel tasarımlara göre %20 daha ince hale getirmesini sağladı. Bu teknoloji, ilk kez Galaxy Z Fold 3’te tanıtıldı ve artık akıllı telefonlardan katlanabilir dizüstü bilgisayarlara kadar daha ince ve uzun pil ömrü sunan cihazlarda kullanılacak. Samsung, bu yeni OLED panel teknolojisinin, gelecekteki akıllı telefonlarda ve diğer mobil cihazlarda daha verimli ve dayanıklı ekranlara yol açacağını belirtiyor.

Xiaomi, telefona bağlanabilen modüler lensini tanıttı!

0

Xiaomi, MWC 2025 fuarında, telefonlara manyetik olarak bağlanan modüler 35 mm lensini ve bu lensle uyumlu özel bir Xiaomi 15 versiyonunu tanıttı. Bu yenilikçi sistem, DSLR seviyesinde fotoğraf kalitesini akıllı telefonlara entegre ederek, mobil fotoğrafçılığa yeni bir soluk getiriyor. Modüler optik sistem, kullanıcıların lensi telefonlarına manyetik olarak takmasını sağlıyor. Geleneksel lens sistemlerinden farklı olarak, Xiaomi’nin tasarımı doğrudan telefonun donanımıyla entegre oluyor, bu sayede sorunsuz bir kullanıcı deneyimi sunuluyor.

Xiaomi, telefona bağlanan modüler lensini görücüye çıkardı

Sistem, Xiaomi’nin tescilli LaserLink teknolojisini kullanarak yüksek çözünürlüklü görüntüler çekerken anında veri aktarımı sağlıyor ve gecikmeyi ortadan kaldırıyor. Modüler lens, standart akıllı telefon sensörlerine kıyasla çok daha büyük olan 100 MP Micro Four Thirds (M4/3) sensörüne sahip.

Bu sensör, geniş dinamik aralık ve yüksek görüntü kalitesi sunarken, tamamen asferik camdan yapılmış 35 mm’lik lensle birlikte geliyor. Lens, düşük ışık koşullarında mükemmel performans gösteriyor ve hassas alan derinliği kontrolü sağlıyor. Ayrıca, yerleşik otomatik odaklama motoru ve manuel odak halkası, kullanıcıların odaklamayı daha rahat yapmalarını mümkün kılıyor.

Apple’ın MagSafe sistemine benzeyen bu manyetik lens, Xiaomi 15’in arkasına kolayca takılabiliyor. Bağlantı sonrası kullanıcılar, kamera uygulamasında standart ve modüler kamera modları arasında geçiş yapabiliyorlar. Profesyonel fotoğrafçılar için önemli bir özellik olan RAW görüntü yakalama desteği, sistemin post-prodüksiyon esnekliği sunmasını sağlıyor. Xiaomi, etkinlikte ayrıca DSLR tarzı kontroller sunan Xiaomi 15 Ultra Photography Kit Legend Edition’ı tanıttı. Bu kit, çıkarılabilir bir deklanşör düğmesi, pozlama, ISO ve beyaz dengesi için ayar düğmeleri, bir zoom kolu ve uzun süreli kullanım için 2.000 mAh batarya gibi özellikler sunuyor. Kit, 199 euro fiyatla satışa sunuldu.

Elon Musk, ABD’nin NATO ve Birleşmiş Milletler’den çıkmasını istedi!

0

Elon Musk, ABD’nin dış politikasına ilişkin önemli ve tartışma yaratacak bir açıklamada bulunarak, ülkesinin NATO ve Birleşmiş Milletler’den ayrılması gerektiğini savundu. Bu açıklama, Musk’ın Donald Trump yönetimindeki önemli rolüyle birlikte şekillenen bir bakış açısının yansıması olarak dikkat çekiyor. Musk, ABD’deki hükümet harcamalarını denetlemek için kurulan DOGE (Hükümet Verimliliği Bakanlığı) başkanı olarak göreve başladıktan sonra, ülkesinin yararına olmayan dış harcamaların kesilmesi gerektiğini sürekli olarak dile getiriyor. Özellikle Ukrayna’ya yapılan yardımların, İsrail dışında, önemli ölçüde azaltılması gerektiğini savunmuştu. Ancak son açıklamaları, bu tutumunu çok daha geniş bir kapsamda, ABD’nin uluslararası kuruluşlardan çekilmesine kadar taşıyor.

Elon Musk, ABD’nin NATO ve Birleşmiş Milletler’den çıkmasını istiyor

Musk’ın bu görüşü, Trump destekçisi bir politik analist olan Gunther Eagleman’ın, “NATO’dan ve Birleşmiş Milletler’den ayrılmanın vakti geldi” şeklindeki bir tweet’ini alıntılayarak desteklemesiyle geniş bir yankı uyandırdı. Musk, bu öneriye “Katılıyorum” diyerek, NATO ve Birleşmiş Milletler ile olan ilişkinin sona erdirilmesi gerektiği konusunda fikir birliği oluşturdu. Sonrasında Musk, aynı görüşü paylaşan Senatör Thomas Massie’nin tweet’ini de alıntılayarak, NATO’nun bir “Soğuk Savaş kalıntısı” olarak tarihe karışması gerektiğini belirtti. Bu paylaşımlar, Musk’ın bu konuda giderek daha kararlı bir duruş sergilediğini gösteriyor.

Elon Musk’ın ABD’nin NATO ve Birleşmiş Milletler’den ayrılması gerektiği fikri, özellikle Avrupa ülkelerinde büyük bir endişe yaratmış durumda. Avrupa’nın son yıllarda, özellikle askeri alanlarda, ABD’ye büyük bir bağımlılık geliştirmesi, Musk’ın önerisinin hayata geçirilmesi durumunda büyük bir kriz yaratma potansiyeli taşıyor. Avrupa, ABD’nin güvenlik şemsiyesi altında NATO aracılığıyla savunma güvencesi sağlarken, bu yapının çökmesi, kıta genelinde önemli bir belirsizlik ve istikrarsızlık yaratabilir. ABD’nin NATO’dan çıkması, sadece askeri anlamda değil, aynı zamanda ekonomik ve politik anlamda da derin etkiler yaratabilir. Avrupa ülkeleri, böyle bir değişimin ardından güvenlik açıkları ve ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kalabilir.

Musk’ın ve Trump’ın bu görüşlerini savunmaları, bazı analistler tarafından Avrupa’yı hizaya getirme amacı taşıyan bir strateji olarak yorumlanıyor. Avrupa, ABD’nin güvenlik yardımlarına oldukça bağımlı olduğundan, Musk ve Trump’ın bu tehditlerini kullanarak Avrupa’yı daha fazla stratejik ödün vermeye zorlamak istedikleri düşünülüyor. Ancak Trump’ın bilinen öngörülemez politikaları, bu açıklamaların ciddi bir tehditten öte bir taktik olabileceğini düşündürüyor. ABD’nin NATO’dan çıkması gibi radikal bir kararın, küresel güvenlik dengeleri üzerinde yıkıcı sonuçlar doğurabileceği gerçeği de, bu düşüncenin sadece bir tehdit olmaktan daha fazla olduğunu gösteriyor.

Elbette, bu meselenin gelişimi ve ne yönde evrileceği zamanla daha net bir şekilde anlaşılacak. Musk’ın açıklamaları, ABD’nin dış politikasında büyük bir değişim isteğini ortaya koyarken, bu değişimin küresel çapta nasıl yankı bulacağı ve Avrupa’nın bu duruma nasıl tepki vereceği, önümüzdeki dönemde dikkatle izlenecek.

Türk Telekom ve Ericsson, 6G alanında işbirliğine gidiyor!

0

Türk Telekom ve Ericsson, 2025 GSMA Mobil Dünya Kongresi’nde önemli bir iş birliği anlaşmasına imza attı. Bu anlaşma, 6G teknolojisine yönelik ortak bir proje yürütmek için atılan ilk adım olarak dikkat çekiyor. Türk Telekom, Türkiye’deki 5.5G teknolojisinin kullanıma sunulmasına hazırlanırken, bu iş birliği ile 6G teknolojilerinin geliştirilmesinde de önemli bir rol oynamayı hedefliyor.

Türk Telekom ve Ericsson, 6G alanında işbirliği yapacak

Anlaşma kapsamında, Türk Telekom’un 6G Ar-Ge ve İnovasyon Laboratuvarları ile Ericsson Araştırma Türkiye arasında stratejik bir ortaklık kurulacak. Bu ortaklık, Avrupa’daki sanayi ve araştırma kuruluşlarıyla birlikte, dünya pazarlarındaki rekabet gücünü artıracak ileri teknolojilerin araştırılmasını ve yeni ürünler ile hizmetlerin geliştirilmesini teşvik etmeyi amaçlıyor. Ayrıca, iki şirket, Avrupa’daki uluslararası EUREKA – CELTIC-NEXT platformunun onayladığı ve 6G ile güvenli ulaşım odaklı bir proje olan ‘SafeRoute-6G’ projesine de paydaş olarak katılacak.

Türk Telekom ve Ericsson, 6G alanında işbirliği yapacak

Türk Telekom CEO’su Ümit Önal, imza törenindeki konuşmasında, Türkiye’nin akıllı şehircilik, akıllı tarım ve nesnelerin interneti gibi alanlarda yaptığı çalışmalarla, ülkesini geleceğe taşımayı amaçladıklarını belirtti. Ayrıca, Ericsson ile birlikte yürütülecek inovatif projelerle 6G’nin güvenli ulaşım alanında kullanılmasına katkı sağlayacaklarını vurguladı. Ericsson Kuzey Orta Doğu ve Afrika Başkanı Kevin Murphy ise, şirketlerinin küresel uzmanlıklarını Türk Telekom’un yenilikçi vizyonuyla birleştirerek, güvenli ulaşımın yeni sınırlarını keşfedeceklerini ve gelecekteki bağlantı çözümlerine öncülük edeceklerini ifade etti.

Bu iş birliği, 6G teknolojisinin gelecekteki gelişimi için önemli bir adım olarak öne çıkarken, Türk Telekom ve Ericsson’un birlikte yapacağı çalışmalar, her iki şirketin de küresel teknoloji trendlerine yön verme konusundaki kararlılığını pekiştiriyor.

Maserati MC20 Coupe, otonom sürüş hızında rekor kırdı!

Maserati MC20 Coupe, sürücüsüz olarak 318 km/s hıza ulaşarak otonom araçlar için tarihi bir hız rekoru kırdı. Bu olağanüstü başarı, geçtiğimiz hafta Kennedy Uzay Merkezi’nde düzenlenen bir otomotiv etkinliğinde elde edildi. Etkinlik, otonom sürüş teknolojilerinin sınırlarını zorlamak ve bu alandaki yeni gelişmeleri sergilemek amacıyla önemli bir platform sağladı.

Maserati MC20 Coupe, otonom sürüş hızında rekor elde etti

Maserati’nin sürücüsüz araç versiyonu, bu yüksek hıza ulaşmak için İtalya’nın prestijli teknik üniversitelerinden Politecnico di Milano tarafından geliştirilen otonom sürüş yazılımını kullanarak yol aldı. Ayrıca, bu sistemin doğruluğunu ve güvenliğini daha da artırabilmek için ekip, CES 2025’te Las Vegas Motor Speedway’de gerçekleştirilen Indy Autonomous Challenge gibi büyük organizasyonlarla da işbirliği yaptı.

Önceki rekor, 2022 yılının Nisan ayında Indy Autonomous Challenge ve PoliMOVE tarafından kullanılan IAC AV-21 adlı yarış aracına aitti ve bu araç 309 km/s hıza ulaşmıştı. Ancak Maserati MC20’nin kırdığı 318 km/s’lik yeni rekor, otonom araçların hız sınırlarını bir kez daha yukarı çekerek, teknolojiye olan güveni pekiştiren bir adım oldu. Bu rekor sadece hız açısından değil, aynı zamanda otonom sürüş algoritmalarının güvenilirliğini test etmek adına da kritik bir başarıydı. Elde edilen veriler, otonom araçların güvenliğini artırmak ve bu araçların daha etkin şekilde yollarda kullanılabilmesini sağlamak için önemli bir kaynak teşkil edecek.

Maserati MC20, güçlü Nettuno motoruyla dikkat çekiyor. Araç, 3.0 litrelik çift turbolu V6 motoru sayesinde 621 beygir gücü üretiyor ve bu motor 8 ileri çift kavramalı şanzımanla birleşerek müthiş bir performans sunuyor. MC20, sadece sürüş deneyimiyle değil, aynı zamanda şıklığıyla da göz dolduruyor. Aracın fiyatı ise 293 bin dolar olarak belirlenmiş, bu da onu oldukça lüks bir seçenek haline getiriyor. Bu rekor denemesi, Maserati’nin ve genel olarak otonom araç teknolojisinin gelişiminde önemli bir kilometre taşı olma niteliği taşıyor. Elde edilen sonuçlar, sadece otomotiv endüstrisinde değil, gelecekteki sürücüsüz araç teknolojileri için de büyük bir adım olarak değerlendiriliyor.

Lenovo, katlanabilir ekranlı konsept bilgisayarını tanıttı!

0

Lenovo’nun Mobil Dünya Kongresi 2025’te tanıttığı ThinkBook Flip konsept dizüstü bilgisayarı oldukça dikkat çekici. Şirket, iş odaklı dizüstü bilgisayarlarında ekran teknolojilerini sürekli olarak yeniliklerle entegre etmeye devam ederken, Flip modeliyle dikey ekran kullanımına bambaşka bir boyut kazandırıyor. Bu cihazın en öne çıkan özelliklerinden biri, esnek OLED ekranı sayesinde farklı kullanım modları sunabilmesi. Cihaz, geleneksel 13.1 inç boyutunda bir dizüstü olarak kullanılabileceği gibi, tamamen katlandığında 12.9 inçlik bir tablete dönüşüyor. Ayrıca ekran dikey konumda kullanıldığında ise 18.1 inç boyutunda büyük bir ekran sunuyor. Lenovo, ThinkBook Plus Gen 6 modelindeki OLED paneli tercih etmiş ve Flip’te bu panel cihazın ana ekranına entegre şekilde geriye katlanabiliyor. Bu tasarım, mekanik motorlardan kaçınılarak maliyetlerin düşürülmesini sağlıyor ve ekranın kullanılmayan bölümleri içeride kalarak tasarruf sağlıyor.

Lenovo, katlanabilir ekranlı konsept bilgisayarını görücüye çıkardı

ThinkBook Flip’in bir diğer ilginç yönü ise ekranın arka yüzünün de aktif olarak kullanılabilmesi. Bu sayede, örneğin bir sunumda ekranın arka kısmı ikinci bir ekran gibi kullanılabiliyor ve harici bir monitör ya da projektör ihtiyacı olmadan içerik paylaşılabiliyor. Cihazın ekranı tamamen açıldığında ise 18.1 inç boyutunda, 2000 x 2664 piksel çözünürlüğünde bir OLED panel kullanıcıya sunuluyor. Bu dikey ekran, özellikle kodlama yapmak, uzun belgeleri incelemek veya web sayfalarında gezinmek için oldukça kullanışlı.

Lenovo, Flip modelinde geleneksel touchpad’in yerine Smart ForcePad dokunmatik alanını yerleştirmiş. Bu yenilikçi trackpad, üç farklı dokunmatik katman sunarak kullanıcıların bu alanı sayısal tuş takımı, ekran görüntüsü alma veya mikrofonu kapatma gibi işlevlere yönlendirmelerine olanak tanıyor. Şirket, başlangıçta touchpad’in yerine tamamen bir akıllı telefon ekranı yerleştirmeyi düşünmüş olsa da, maliyetleri artıracağı için daha uygun bir çözüm olarak Smart ForcePad’ı geliştirmiş.

Donanım açısından ise Lenovo, ThinkBook Flip’in güçlü bileşenlerle donatılmasını planlıyor. Cihaz, Intel Ultra 7 işlemci, 32GB LPDDR5X RAM, PCIe SSD depolama, Thunderbolt 4 bağlantı noktaları ve parmak izi okuyucu gibi özelliklerle gelebilir. Şu anda yalnızca bir konsept olsa da, ThinkBook Flip, potansiyel bir ürün haline gelmek için gereken her şeye sahip gibi görünüyor.

Kayseri’ye savunma sanayisi için 1,6 milyar dolar yatırım yapılacak!

Kayseri, uzay ve savunma sanayisinde Türkiye’nin en önemli merkezlerinden biri olma yolunda büyük bir yatırım alıyor. Yaklaşık 1,6 milyar dolarlık bütçeyle kurulacak olan Uzay, Havacılık ve Savunma İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (OSB), yüksek teknolojili üretimi artırarak savunma sanayisinde yerlilik oranını yükseltmeyi hedefliyor. Kayseri Sanayi Odası Başkanı Mehmet Büyüksimitci, projenin 3 milyon 400 bin metrekarelik bir alan üzerine inşa edileceğini ve şehrin savunma sanayiindeki rolünü güçlendireceğini belirtti. Savunma Sanayi Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün ise Kayseri’deki sektörün büyümesine dikkat çekerek, 2019 yılında 34 firmanın 22,5 milyon dolar ciro elde ettiğini, 2024 yılı itibarıyla ise 55 firmanın bu rakamı 72 milyon dolara çıkardığını ifade etti.

Kayseri’ye savunma sanayisi için 1,6 milyar dolar yatırım yapılıyor

Kayseri’nin savunma sanayisindeki geçmişi, 1926 yılında kurulan TOMTAŞ Uçak Fabrikası’na kadar uzanıyor. Şehir, yıllar içinde havacılık ve savunma alanındaki birikimini geliştirerek A400M nakliye uçaklarının bakımı, tank modernizasyonu ve yerli pil üretimi gibi kritik projelere ev sahipliği yaptı. Bugün 2’nci Hava Bakım Fabrika Müdürlüğü ve 2’nci Ana Bakım Fabrika Müdürlüğü gibi önemli tesisler, Kayseri’yi savunma sanayii açısından stratejik bir konuma taşıyor.

Kayseri’ye savunma sanayisi için 1,6 milyar dolar yatırım yapılıyor.

Şehirde faaliyet gösteren ASPİLSAN Enerji, KİM Teknoloji ve TOMTAŞ Havacılık, sektörün öne çıkan kuruluşları arasında yer alıyor. ASPİLSAN Enerji, 1984 yılında Kayserili iş insanlarının katkılarıyla kurulmuş ve Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı’na devredilmiş olup, bugün Türkiye’nin ilk yerli ve milli pil üreticisi konumunda bulunuyor. Kayseri Sanayi Odası ve Kayseri Ticaret Odası’nın öncülüğünde hayata geçirilen KİM Teknoloji, ileri malzeme teknolojileri alanında çalışmalar yürütüyor. Yeniden canlandırılan TOMTAŞ Havacılık ise, Kayseri’yi havacılık üretiminde güçlü bir merkez haline getirme yolunda önemli bir örnek teşkil ediyor.

Savunma Sanayi Başkanı Görgün, Kayseri’nin sektörde daha fazla sorumluluk üstlenebileceğini vurgulayarak, devletin destek ve teşvik programlarının yakından takip edilmesinin önemine dikkat çekti. Kayseri’nin savunma sanayindeki rolünü daha da güçlendirecek bu yatırım, Türkiye’nin milli teknoloji hamlesine büyük katkı sağlamaya hazırlanıyor.

Blue Ghost resmen Ay’a indi! İşte tarihi fotoğraf

Firefly Aerospace’in geliştirdiği Blue Ghost, Ay yüzeyine başarılı bir şekilde iniş yaptı ve bu tarihi an, ticari uzay araştırmalarında önemli bir kilometre taşı olarak kaydedildi. 2 Mart 2025’te gerçekleşen iniş, Blue Ghost’un Ay’daki Mare Crisium (Kriz Denizi) bölgesine yüksek hassasiyetle konumlanarak güvenli bir iniş yapmasını sağladı. İniş sırasında, aracı yönlendiren gelişmiş tehlike önleme sistemi, yüzeydeki büyük kayalardan kaçınarak başarıyla yüzeye oturdu. Bu, Blue Ghost’un Ay yüzeyine iniş yapan ikinci özel uzay aracı olduğu anlamına geliyor.

Blue Ghost resmen Ay’a iniş yaptı

Blue Ghost, iniş yaptıktan sonra, Dünya’yı gösteren ilk görüntüleri gönderdi ve bu fotoğraf, “Hepimiz bu resmin içindeyiz” şeklinde yorumlandı. Görseller, aracın S-band anteni tarafından iletilirken, X-band anteni de başarıyla kullanıma alındı, bu da daha yüksek çözünürlüklü görüntülerin hızlıca Dünya’ya iletilmesini sağladı. Ayrıca, Blue Ghost, Ay yüzeyinde 14 Dünya günü sürecek bilimsel çalışmalarına başladı. Bu süreçte, Ay’daki gündüz periyodunda (yaklaşık 14 Dünya günü) güneş ışığının olduğu süre zarfında önemli veriler toplanacak. Araç, Ay’daki radyasyon, regolit (Ay toprağı) ve güneş rüzgarı gibi kritik verileri inceleyecek.

Misyonun en heyecan verici anlarından biri 14 Mart’ta gerçekleşecek; Blue Ghost, Ay’dan Dünya’ya bakarak bir tam Güneş tutulmasını kaydedecek. Aynı dönemde, Dünya’dan bakıldığında ise Ay, kızıl bir renge bürünecek. Ayrıca 16 Mart’ta Ay’daki gün batımı kaydedilecek ve Ay tozlarının güneş aktivitesine bağlı olarak yükselmesi incelenecek. Bu fenomen, Apollo 17 misyonu sırasında gözlemlenmişti ve hala bilim insanları için büyük bir gizem teşkil ediyor.

Blue Ghost’un yolculuğu, inişle sınırlı kalmadı; 45 günlük seyahati sırasında yaklaşık 4,5 milyon kilometre yol kat etti, 27 GB veri aktardı ve Van Allen Kuşakları’ndan geçerken önemli radyasyon ölçümleri yaptı. Şimdi, Firefly Aerospace, yüzey operasyonlarını tamamlayarak ticari Ay görevleri için değerli veriler toplama sürecine odaklanacak.

XB-1 prototip uçağı ses bariyerini aştı!

NASA, Boom Supersonic’in XB-1 prototip uçağının ses bariyerini aştığına dair fotoğrafik kanıt sağlayan yeni bir görüntü yayınladı. İkinci süpersonik uçuşta çekilen görüntüde, olayı kaydetmek için özel bir görüntüleme tekniği kullanıldı. Birçok teknolojik başarının can sıkıcı bir yönü, bunun gerçekleştiğine dair başka birinin sözüne güvenmek zorunda olmanızdır.

XB-1 prototip uçağı için ses bariyeri görüntüsü nasıl alındı?

Sir Edmund Hillary ve Tensing Norgay 1953’te Everest Dağı’nın zirvesine ulaştılar mı? Ulaştıklarını söylediler. Jacques Piccard 1960’ta gerçekten Mariana Çukuru’nun dibini ziyaret etti mi? Bize öyle söylendi. Neil Armstrong ve Buzz Aldrin 1969’da Ay’a ayak bastılar mı?

Bu, bunların hiçbirinin gerçekleşmediği anlamına gelmez. Yine de, sadece telemetri verisi makaraları yerine bir şeyin çekildiğine dair doğrudan kanıta sahip olmak güzel. Boom’un ilk ticari süpersonik uçuşları gerçekleştirmesi durumunda, şirket NASA ile işbirliği yaparak Schlieren optiği adı verilen bir teknik kullanarak uçağın Mach 1’i geçmesinin görüntülerini yakaladı.

İlk olarak 1864’te icat edilen bu tekniğin örneklerini okul bilim ders kitaplarında uçuş halindeki mermileri veya mum alevinden yükselen havadaki türbülansı göstermek için görmüş olabilirsiniz. Ancak bu, zilin çalmasını bekleyen sıkılmış öğrencileri eğlendirmek için havalı resimler yapmanın bir yolundan daha fazlasıdır. Ayrıca bilim insanlarına ve mühendislere değerli bilgiler sağlar.

Schlieren görüntüleri elde etmenin birçok yolu vardır, ancak temelleri bir görüntüyü aydınlatmak için özel ışıklar, mercekler, optik bıçak uçları ve diğer ıvır zıvırlar kullanmak ve bu görüntüyü bir ekrana veya bir kamera merceğine yansıtarak çok kararlı bir görüntü oluşturmaktır.

Hepsi çok dramatik ve harika bir bilim belgeseli görüntüsü oluşturuyor. Ancak yakın zamana kadar, doruk noktasına ulaşan ışık huzmesi ve gerekli arka plan gibi şeyleri yaratmak için gereken karmaşık kurulum nedeniyle laboratuvar tezgahıyla sınırlıydı.

Daha sonra 2000 yılı civarında DLR Göttingen, özel aydınlatmaya veya karmaşık optik tezgah kurulumlarına ihtiyaç duymadan Schlieren görüntüleri üretmek için doğal dokulu bir arka plan ve dijital görüntüleme kullanan Arka Plan Yönelimli Schlieren (BOS) adı verilen bir varyant geliştirdi.

Melek yatırım platformu Angel Effect, Netsafe tarafından satın alındı!

0

Türkiye’nin önde gelen girişim sermayesi şirketlerinden ICU Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı’na bağlı NetSafe Teknolojik Yatırımlar AŞ, melek yatırım platformu Angel Effect’i satın almak için anlaşma sağladı. Bu anlaşmanın, şimdiden sektörde oldukça ses getirmesi bekleniyor.

Melek yatırım platformu Angel Effect, Netsafe tarafından satın alınıyor

Bu anlaşmanın değeri 3 milyon dolar civarında ve anlaşmanın Mart ayında tamamlanması bekleniyor. NetSafe, Angel Effect’in hisselerini kısmi nakit ve hisse senedi karşılığında satın alacak.

Melek yatırım platformu Angel Effect, Netsafe tarafından satın alınıyor.
Melek yatırım platformu Angel Effect, Netsafe tarafından resmen satın alınıyor.

Bu satın alma, Türkiye’de kurulmuş bir şirketin tüm dünyada yatırım yapan bir melek yatırım platformunu ilk defa satın alması açısından dikkat çekici. Angel Effect, Türkiye’nin önde gelen işadamları tarafından kurulmuş ve hali hazırda 19 start-up aşamasındaki girişime yatırım yapmış bir platform. Bu girişimler, yapay zeka ve sağlık gibi çeşitli alanlarda faaliyet gösteriyor.

ICU Yönetim Kurulu Başkanı Bayram Başaran, bu satın almanın NetSafe’in dijital platformlardaki etkinliğini artıracağını belirtti. NetSafe, özellikle teknoloji sektöründeki büyüme fırsatlarını değerlendirmek amacıyla bu stratejik adımı attığını açıkladı. Angel Effect’in güçlü portföyü ve yenilikçi yapısının, NetSafe’in teknolojik yatırımlarına önemli katkılar sağlaması bekleniyor. Bu satın alma, NetSafe’in büyüme stratejisini destekleyen önemli bir hamle olarak değerlendiriliyor. Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce yapılan anlaşma olumlu sonuç verecek mi? Görüşlerinizi yorumlar kısmından bizimle paylaşabilirsiniz.