Dünyanın ilk sentetik kas ve iskelet sistemli robotu tanıtıldı!

0

Dünyanın ilk gerçek kas ve iskelet sistemine sahip insansı robotu, Clone Robotics tarafından tanıtıldı. Protoclone V1 olarak adlandırılan bu robot, geleneksel insansı robotlardan büyük bir farkla, insan anatomisini daha doğru bir şekilde taklit edebilen bir yapıya sahip. Protoclone V1, 200’den fazla serbestlik derecesi, 1.000 miyofiber ve 500 sensörle donatılmış olup, mevcut robotlardan çok daha gerçekçi bir hareket kabiliyeti sunuyor. Bu robot, Clone Robotics’in geliştirdiği Myofiber teknolojisi sayesinde, insanlardaki gibi kas ve iskelet sistemine benzer bir yapıyı taklit ederek, anatomik noktalara bağlanan yapay kaslarla iskeleti hareket ettiriyor.

Dünyanın ilk sentetik kas ve iskelet sistemli robotu görücüye çıktı

Protoclone V1’in geliştirilmesindeki en büyük yenilik, Myofiber teknolojisinin kullanılması. Bu teknoloji, suyla çalışan yapay kaslar sayesinde doğal hareketler elde edilmesini sağlıyor. Myofiber, kas-tendon ünitelerini anatomik olarak doğru noktalara bağlayarak tendon arızalarını ortadan kaldırmayı başarırken, robotun gerçek insan hareketlerine benzer şekilde yürümesini ve çeşitli pozisyonlar almasını mümkün kılıyor. Ayrıca, bu teknoloji 50 milisaniyenin altında tepki süresi, %30’dan fazla boşta kasılma oranı ve her bir kas lifi başına 1 kilogram kasılma gücü sağlıyor.

Dünyanın ilk sentetik kas ve iskelet sistemli robotu görücüye çıktı.

Protoclone V1’in sinir sistemi, kasları gerçek zamanlı olarak kontrol etmek için propriyoseptif ve görsel geri bildirim sistemlerini kullanıyor. Bu sayede robot, çevresindeki dünyayı daha iyi algılayarak, karmaşık hareketleri gerçekleştirebiliyor. Ayrıca robot, 70 eylemsizlik sensörü, 320 basınç sensörü ve 4 derinlik kamerası ile donatılmış ve bu sensörler, robotun hareketlerini mükemmel bir hassasiyetle yönlendiriyor.

Clone Robotics’in tasarımı, yalnızca hareket kabiliyeti değil, aynı zamanda estetik açıdan da dikkat çekici. Videolarda görülen Protoclone, yüzü siyah, yansıtıcı bir maske ile kapalı olup, atölyede çeşitli kol ve bacak hareketleri yapabiliyor. Şu an için pnömatik sistemler kullanan robotun, ilerleyen zamanlarda hidrolik sistemlere geçmesi planlanıyor. Bu gelişme, robotun daha verimli çalışmasını ve daha gerçekçi hareketler yapmasını sağlayacak.

Protoclone V1, sadece teknolojik açıdan değil, aynı zamanda tasarımıyla da insan anatomisini taklit eden yapısıyla dikkat çekiyor. Clone Robotics, biyomimetik robotik alanında geliştirdiği bu insansı robotla, insan elinin işlevselliğini ve doğal hareketlerini taklit etme konusunda büyük bir adım atmış oldu. Şirket, bu tür robotların gelecekte daha da geliştirileceğini ve insansı robotların gerçek dünya uygulamalarına daha yakın hale geleceğini öngörüyor.

Kompresörsüz katı hal ısı pompasında yüksek verime ulaşıldı!

0

Almanya‘daki Fraunhofer Fiziksel Ölçüm Teknikleri Enstitüsü (Fraunhofer IPM), kompresörsüz katı hal ısı pompaları geliştirme konusunda önemli bir başarıya imza attı. Geleneksel ısı pompalarında, kompresörler, soğutucu gazı hareket ettirerek ısı transferi sağlarken, Fraunhofer’ın geliştirdiği yeni sistemde elektrokalorik malzemeler kullanılıyor. Bu malzemeler, elektrik uygulandığında ısı transferini sağlayarak kompresör ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Bu yeni teknolojinin temel avantajı, verimliliği önemli ölçüde artırarak daha az enerji ile daha fazla ısı transferi yapılmasını mümkün kılması.

Kompresörsüz katı hal ısı pompasında yüksek verime erişildi

Fraunhofer’daki araştırmacılar, elektrokalorik ısı pompalarında verimliliği artırmak için aktif elastokalorik ısı boruları (AEH) kullanıyor. Bu ısı boruları, sıvıların elektrokalorik malzemenin yüzeyinde buharlaşmasını ve yoğunlaşmasını sağlayarak gizli ısı transferini elde ediyor. Bu sayede, sıvı saniyede on defaya kadar buharlaşıp yoğunlaşabiliyor, böylece çok daha hızlı çevrim yapılabiliyor ve daha az malzeme ile daha fazla ısı taşınabiliyor. Bu yenilik, düşük maliyetli sistemlerin geliştirilmesinin önünü açıyor.

Kompresörsüz katı hal ısı pompasında yüksek verim seviyesine erişildi.

Fraunhofer araştırma ekibi, bu sistemin verimliliğini artırmak için süper hidrofilik yüzey kaplamaları ve elektrokalorik segmentlerin elektrotlarını özel bir epoksi reçineye yerleştirerek elektriksel arızaların önüne geçiyor. Ayrıca, sistemin elektriksel verimliliğini %99,74’e çıkaran galyum nitrür (GaN) bazlı bir DC/DC dönüştürücü tasarlandı. Bu, daha önce %90 civarlarında olan dönüşüm verimliliğini ciddi şekilde artırdı.

Yapılan simülasyonlar, elektrokalorik ısı pompalarının verimliliğinin, kompresörlü sistemlerle karşılaştırıldığında eşit düzeylere ulaşabileceğini gösteriyor. Ancak, ticari kullanım için daha fazla geliştirme yapılması gerektiği belirtiliyor. Fraunhofer, bu yeniliklerin, gelecekte enerji verimli, düşük maliyetli ısı pompalarının piyasaya sürülmesine olanak tanıyabileceğini umuyor.

Samsung, Galaxy S25 serisinde kendi bellek yongalarını kullanmadı!

0

Samsung‘un Galaxy S25 serisinde Micron’un LPDDR5X DRAM ve UFS 4.0 depolama yongalarını kullanması, şirketin kendi bellek yongalarını kullanmama kararı, teknoloji dünyasında merak uyandırdı. Bunun arkasındaki temel sebep, Micron’un sunduğu yüksek enerji verimliliği olabilir. Böylece kullanıcı deneyimi de önemli ölçüde iyileştiriliyor.

Samsung, Galaxy S25 serisinde kendi bellek yongalarını kullanmıyor

Micron’un LPDDR5X DRAM yongaları, gelişmiş 1β (1-beta) işlem teknolojisi ile üretildi ve düşük voltaj seviyelerinde çalışacak şekilde optimize edildi. Bu tasarım, cihazların daha uzun pil ömrü sunmasına olanak tanıyan önemli bir avantaj sağlıyor.

Samsung, Galaxy S25 serisinde kendi bellek yongalarını kullanmıyor.
Samsung, Galaxy S25 serisinde kendi bellek yongalarını kullanmama kararı aldı.

Samsung, genellikle amiral gemisi telefonlarında kendi ürettiği RAM ve depolama yongalarını kullanıyordu, ancak Galaxy S25 serisi ile Micron’a yönelmesinin ardında, daha küçük batarya kapasitesine sahip olmasına rağmen Çinli rakipleri ile benzer pil ömrüne sahip olabilmesi de yatıyor. Micron’un bellek çiplerinin, özellikle enerji verimliliği açısından sağladığı katkı, Galaxy S25 serisinin batarya ömrünü önemli ölçüde uzatmış olabilir.

Ancak, dünyanın en büyük bellek üreticilerinden biri olan Samsung’un kendi yongalarını tercih etmeyip, rakip bir markanın ürünlerini kullanması, özellikle şirketin ürün stratejisinde ne gibi değişiklikler olduğu ve bu tercihin gelecekteki Samsung cihazları üzerindeki olası etkileri hakkında bazı soruları gündeme getiriyor.

Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi aşağıdaki yorumlar kısmından bizimle paylaşabilirsiniz.

Almanya negatif fiyatlar nedeniyle PV fiyatlandırmasını değiştiriyor

Almanya, negatif fiyatlar döneminde güneş enerjisi ücretlendirmesi için yeni kurallar getiriyor. Yeni düzenlemeler, spot piyasada faaliyet gösteren 2 kW’ın üzerindeki tüm PV sistemlerine uygulanacak. Alman Parlamentosu, geçen hafta, elektrik fiyatları negatif olduğunda spot piyasada faaliyet gösteren yeni PV sistemlerinin ücretlendirilmesini askıya alan Solarspitzen (Güneş Zirvesi) adlı planı onayladı.

Almanya negatif fiyatlar için endişeli

Yeni düzenlemeler, spot piyasada faaliyet gösteren 2 kW’ı aşan büyüklükteki tüm PV sistemlerine uygulanacak. Başlangıçta 2027 yılında yürürlüğe girmesi planlanan yeni düzenlemeler, yasanın Federal Kanun Gazetesi’nde yayımlanmasının ertesi günü, yani önümüzdeki günlerde veya haftalarda yürürlüğe girecek.

Yasada ayrıca, akıllı sayaç bulunmayan yeni fotovoltaik sistemlerin besleme gücünün yüzde 60 ile sınırlandırılması öngörülüyor. Düzenleme başlangıçta akıllı sayaçlarla donatılmamış 100 kW’den düşük yeni sistemler için geçerli olmayacak. Ancak, akıllı sayaçların zorunlu kurulumu için maliyet oranları artırılacak ve bu da yaygınlaştırmayı hızlandırmalı. Akıllı sayaç kuran PV sistem sahipleri, yeni kurallar kapsamında bir tazminat planından faydalanacak.

Alman PV derneği BSW, yeni önlemlerin yeni fotovoltaik sistemlerin karlılığını önemli ölçüde etkilemeyeceğini söyledi. BSW: “Bu, telafi mekanizmasından kaynaklanıyor. Dezavantaj, spot piyasada negatif elektrik fiyatlarının olduğu zamanlarda güneş enerjisinin akıllı kullanımı ve ara depolanması yoluyla ekonomik bir avantaja bile dönüştürülebilir” dedi.

Ayrıca mevcut fotovoltaik sistemlerin operatörlerinin gönüllü olarak yeni düzenlemeye geçebilecekleri belirtildi. Geçiş teşviki olarak, besleme tarifesinde 0,006 € (0,003 $)/kWh artış alacaklar.

Siber saldırılara karşı yapay zeka destekli savunma

0

Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Siber Güvenlik Görünümü’nde, 2025’teki siber tehdit manzarası yayınlandı. Fidye yazılımı, sosyal mühendislik ve yapay zeka destekli siber suçların en büyük endişeler olmaya devam ediyor.

Kimlik Hırsızlığı Kaynak Merkezi’nin izlediği 3.158 veri ihlaliyle 2024’te veri ihlalleri tarihi seviyelerde devam etti. Önceki rekor kıran yılla aynı seviyede. Ancak, kurban bildirimleri %211 artarak 1,3 milyara çıktı. Ancak bu büyük ölçüde her biri 100 milyondan fazla bildirimi tetikleyen beş mega ihlal etki oldu.

Siber saldırılara karşı yapay zeka

Rapor, kuruluşların %66’sının bu yıl yapay zekayı siber güvenlikte en büyük oyun değiştirici olarak görmesine rağmen, yalnızca %37’sinin kullanımdan önce yapay zeka araçlarını değerlendirmek için güvenlik önlemlerine sahip olduğunu buldu. Bu, yapay zeka riskleri konusundaki farkındalık ile denetimsiz benimsenmesi arasındaki boşluğu vurguluyor. Ayrıca ortaya çıkan teknolojilerin, yeni zorluklar yarattığı siber uzayın artan karmaşıklığına katkı sağlıyor.

Tedarik zinciri endişeleri: Büyük kuruluşların %54’ü, karmaşıklık ve tedarikçilerin güvenliğine ilişkin görünürlük eksikliği nedeniyle siber dayanıklılığa yönelik en büyük engel olarak tedarik zinciri zorluklarını gösteriyor.

Jeopolitik gerginlikler: Kuruluşların yaklaşık %60’ı jeopolitik sorunların siber güvenlik stratejilerini etkilediğini söylüyor. CEO’lar siber casusluk ve fikri mülkiyet hırsızlığı konusunda endişeli ve siber liderler operasyonların aksamasına odaklanıyor.

Yapay zeka benimseme riskleri: Birçok kuruluşta yapay zeka araçlarının güvenliğini değerlendirmek için süreçler bulunmuyor. Bu da ilişkili riskleri yönetmede bir boşluk yaratıyor.

Üretken yapay zeka ve siber suç: Kuruluşların neredeyse dörtte üçü artan siber riskler bildiriyor. Üretken yapay zeka daha karmaşık sosyal mühendislik ve fidye yazılımı saldırılarını körüklüyor. Ayrıca %42’si kimlik avı olaylarında artış gördü.

Düzenleyici zorluklar: Siber güvenlik düzenlemelerinin yargı bölgeleri arasında parçalanması da etkili oldu. Düzenlemelerin siber dayanıklılığı iyileştirmedeki rolüne rağmen CISO’ların %76’sı için uyumluluk zorlukları yaratıyor.

Siber yetenek kıtlığı: Siber beceri açığı 2024’te %8 arttı. Kuruluşların üçte ikisi orta ila kritik yetenek kıtlığıyla karşı karşıya kaldı. Yalnızca %14’ü mevcut ekibinin yeteneklerine güveniyor.

Bazı One UI 7 özellikleri eski telefonlarda çalışmıyor!

0

Samsung‘un yazılım şefi Sally, şirketin en yeni Android arayüzü One UI 7.0 ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Samsung’un bu güncellemeyi iki üç yıldır geliştirdiğini belirten yönetici, yapay zeka özelliklerinin büyük bir kısmının modern donanımlar gerektirdiğini ve bu nedenle eski Galaxy telefonlarda bazı işlevlerin desteklenmeyeceğini ifade etti. Özellikle NPU (Neural Processing Unit) gücü ve işlem kapasitesi yetersiz olan cihazların, yeni AI özelliklerinden tam anlamıyla yararlanamayacağı açıklandı.

Bazı One UI 7 özellikleri eski telefonlarda çalışmayacak

One UI 7 ile gelen en dikkat çekici yapay zeka yeniliklerinden biri Now Brief. Bu özellik, kullanıcıya gün boyunca kişiselleştirilmiş bilgiler ve öneriler sunarak günlük kullanım deneyimini daha akıllı hale getirmeyi amaçlıyor.

Bazı One UI 7 özellikleri eski telefonlarda çalışmayacak.

Ancak, bu özelliğin etkin şekilde çalışabilmesi için yüksek işlem gücü ve gelişmiş NPU desteği gerekiyor. Bu nedenle, daha eski donanımlara sahip Galaxy telefonlar ve bazı orta segment cihazlar Now Brief’ten mahrum kalacak. Samsung’un üst düzey amiral gemisi modellerine öncelik vereceği ve bu cihazların yapay zeka özelliklerinden tam kapasiteyle faydalanacağı belirtiliyor.

Buna karşın, Google’ın sunduğu Circle to Search özelliği büyük ölçüde bulut tabanlı çalıştığı için, güçlü donanım gerektirmeyen eski cihazlarda da kullanılabilir olacak. Kullanıcılar, ekran üzerinde herhangi bir nesneyi daire içine alarak hızlıca bilgi edinebilecek ve internet üzerinden ilgili aramaları yapabilecekler. Samsung’un hangi yapay zeka özelliklerini eski ve orta segment cihazlara getireceği ise henüz netlik kazanmış değil. Ancak şirketin mümkün olduğunca fazla cihazın bu yeni teknolojilerden faydalanmasını sağlamak için çalışmalarını sürdürdüğü ifade ediliyor. Gelecek güncellemelerde hangi AI özelliklerinin yalnızca amiral gemisi modellere özel olacağını görmek için beklemek gerekecek.

Çinli şirket, kritik öneme sahip lityum ihracatını durduracak!

Çin merkezli Jiangsu Jiuwu Hi-Tech şirketi, elektrikli araç bataryalarında kullanılan lityumu işlemek için kritik öneme sahip filtreleme ekipmanının ihracatını durdurma kararı aldı. Bu adım, Pekin’in lityum ve batarya teknolojilerine yönelik ihracat kısıtlamaları getirme planlarının daha resmileşmeden bile sektörü etkilemeye başladığını gösteriyor. Çin, küresel lityum işleme süreçlerinde en büyük oyunculardan biri olduğu için bu kararın batarya üretim zinciri üzerinde ciddi etkiler yaratabileceği belirtiliyor.

Çinli şirket, kritik öneme sahip lityum ihracatına son veriyor

Şirketin 1 Şubat itibarıyla sorbent adı verilen ve lityumun tuzlu su ya da diğer çözeltilerden ayrıştırılmasında kullanılan ekipmanların ihracatını durdurduğunu müşterilerine bildirdiği aktarılıyor. Çin’in bu alandaki küresel pazar payı tam olarak bilinmese de dünya çapında en büyük sorbent üreticisi konumunda olduğu için kararın tedarik zincirinde önemli değişikliklere yol açabileceği öngörülüyor. Ocak ayında Pekin yönetimi, lityum ve batarya teknolojilerinin ihracatına yönelik lisans gereklilikleri getiren bir düzenleme teklifini kamuoyuna sunmuştu. Henüz yürürlüğe girmemiş olmasına rağmen bu teklif, Çinli şirketlerin ihracat stratejilerini şimdiden etkilemeye başlamış durumda. Uzmanlar, Pekin’in bu hamlesinin ABD ve Avrupa ile olan ticaret gerilimlerinde bir baskı unsuru olarak kullanılabileceğini değerlendiriyor.

Çinli şirket, kritik öneme sahip lityum ihracatına son veriyor
Çinli şirket, kritik öneme sahip lityum ihracatına son veriyor

Sektör kaynaklarına göre, Jiangsu Jiuwu Hi-Tech ve sektörün önde gelen diğer firmalarından Sunresin New Materials, Çin hükümetiyle ihracat düzenlemeleri konusunda müzakereler yürütüyor. Sunresin’in başkanı, geçtiğimiz ay yaptığı açıklamada yurt dışı genişleme planları kapsamında teknoloji transferini de içeren stratejiler düşündüklerini belirtmişti. Ancak yeni düzenlemeler, bu planları ciddi şekilde değiştirebilir. Çin Ticaret Bakanlığı, konuyla ilgili resmi bir açıklama yapmazken, bakanlık yetkililerinin lityum sektöründeki şirketlerle birebir görüşmeler yaparak yeni düzenlemeleri değerlendirdiği belirtiliyor. Hatta 1 milyar dolarlık büyük bir ihracat anlaşmasının iptal edilmesi konusunda şirketlere uyarıda bulunulduğu iddia ediliyor.

Çin’in kritik mineraller üzerindeki kontrolü yalnızca lityum ile sınırlı değil. Aralık ayında açıklanan antimuan ihracat yasağı, Batı’daki otomotiv sektörünü şimdiden etkileyerek bazı üreticileri alternatif kaynaklar aramaya itmişti. Şimdi ise lityum teknolojilerine getirilecek yeni kısıtlamalar, elektrikli araç üreticileri ve batarya üreticileri için yeni bir belirsizlik yaratıyor. Batı dünyasının bu süreçte Çin’e bağımlılığı azaltmak için alternatif tedarik zincirleri kurmaya çalıştığı ifade edilse de bunun kısa vadede zor olabileceği vurgulanıyor. Özellikle ABD’de planlanan bazı lityum üretim projelerinin, sorbent tedarikinin durması nedeniyle olumsuz etkilenebileceği öngörülüyor.

Dünyanın en kuzeyine yüzer güneş enerjisi santrali kurulacak!

Norveç, yenilenebilir enerji alanındaki önemli bir adım atarak, dünyanın en kuzeyindeki yüzer güneş enerjisi santralini kurmak üzere çalışmalarına başladı. Norveçli Alotta enerji şirketi, balık çiftliği sahibi Emilsen Fisk ile yaptığı anlaşma çerçevesinde, Bafjordstranda bölgesinde yer alacak Alotta Solar Hybrid 120 adlı yüzen güneş enerjisi sistemini inşa edecek. Bu santral, 160 kW gücünde olup, balık çiftliğinde kullanılan dizel yakıt ve CO2 emisyonlarını azaltmayı amaçlıyor.

Dünyanın en kuzeyine yüzer güneş enerjisi santrali inşa edilecek

Alotta Solar Hybrid 120, deniz şartlarına dayanıklı özel bir teknolojiye sahip olup, yıllık 80.000 kWh ile 90.000 kWh arasında enerji üretmesi bekleniyor. Bu enerji üretimi, Emilsen Fisk’in dizel tüketimini önemli ölçüde azaltarak çevre üzerindeki olumsuz etkileri minimize etmeyi hedefliyor.

Dünyanın en kuzeyine yüzer güneş enerjisi santrali inşa edilecek.
Dünyanın en kuzeyine yüzer güneş enerjisi santrali inşa edilecek.

Sistemin en verimli çalıştığı dönemler, uzun yaz gündüzleri ve yüksek güneş ışınımı nedeniyle yaz ayları olacak, ancak kışın da enerji üretimi düşse de dizel bağımlılığına katkı sağlamaya devam edecek.

Bu projeyle birlikte, yüzen güneş enerjisi sistemi balık çiftliği kafesinin üzerine kurulacak ve dizel jeneratörlerin yarattığı gürültüyü azaltarak daha sakin bir çalışma ortamı sunacak. Ayrıca, yakıt taşıma teknelerinin trafiğini azaltarak çevresel etkileri minimuma indirmeyi amaçlıyor. Projenin, özellikle balıkçılık sektöründe enerji verimliliği ve çevre dostu çözümler sunma açısından önemli bir kilometre taşı olduğu belirtiliyor.

Çin, dünyanın en uzun menzilli casus kamerasını geliştirdi!

0

Çinli bilim insanları, optik görüntüleme alanında devrim niteliğinde bir ilerleme kaydederek, çok uzak mesafelerden olağanüstü yüksek çözünürlüklü görüntüler yakalayabilen lazer tabanlı yeni bir teknoloji geliştirdi. Bu sistemin, 100 kilometre gibi büyük bir mesafeden milimetre seviyesinde detayları net bir şekilde algılayabildiği belirtiliyor. Geliştirilen teknoloji, Pekin’in yabancı askeri uyduları daha önce görülmemiş ayrıntılarla izleyebilmesine ve hatta alçak Dünya yörüngesindeki nesneleri, hatta insan yüzlerini dahi tespit edebilmesine olanak sağlayabilir.

Çin, dünyanın en uzun menzilli casus kamerasını görücüye çıkardı

Araştırmacılar, bu sistemin etkinliğini Çin’in kuzeybatısında yer alan Qinghai Gölü’nde gerçekleştirdikleri bir testle kanıtladı. Deney sırasında, gölün kuzey kıyısından 101.8 kilometre uzaklıktaki reflektör prizmalara lazer tabanlı sentetik açıklıklı lidar sistemi (SAL) ile odaklanarak son derece yüksek netlikte görüntüler elde edildi. Test sürecinde hava koşullarının son derece elverişli olduğu, gökyüzünün açık ve rüzgarın stabil olduğu belirtilirken, sistemin yalnızca 1.7 milimetrelik detayları algılayabildiği ve mesafe ölçümlerinde 15.6 milimetrelik bir doğruluk seviyesine ulaştığı ifade ediliyor. Bu performans, günümüzde kullanılan casus kameraların ve teleskopların sunduğu çözünürlüğün yaklaşık 100 kat üzerine çıkıyor.

Çin, dünyanın en uzun menzilli casus kamerasını görücüye çıkardı.

Bu büyük başarının arkasında, bir dizi kritik teknolojik yenilik bulunuyor. Lazer ışını, 4×4 mikro-lens dizisiyle bölünerek sistemin optik açıklığı 17.2 mm’den 68.8 mm’ye yükseltildi. Aynı zamanda, 10 GHz’in üzerinde frekansta sinyaller gönderebilen özel bir lazer modülü kullanıldı. Lazer ışınının dalga boyunun dar bir spektrumda tutulması sayesinde yatay detay algılama kapasitesi de önemli ölçüde artırıldı.

Bu yeni görüntüleme sisteminin hem askeri gözetleme hem de uzay gözlemi alanlarında çığır açabilecek bir potansiyele sahip olduğu belirtiliyor. Projenin başında bulunan Fan Zhongwei ve ekibi, lazer mühendisliği, fotonik diziler ve sinyal işleme gibi farklı disiplinlerdeki uzmanlıklarını bir araya getirerek bu üstün teknolojiyi ortaya çıkardı. Konuyla ilgili görüş belirten Pekin merkezli bir görüntüleme bilimcisi, bu gelişmenin yalnızca bir uyduyu izlemekle kalmayıp üzerindeki seri numarasını bile okuyabilecek kadar hassas bir teknoloji sunduğunu dile getirdi.

Sistemin kullandığı 103 watt gücündeki lazer, geleneksel lidar sistemlerinden çok daha güçlü olup, büyük miktarda veriyi gerçek zamanlı olarak işleyebilen gelişmiş bir dijital platformla destekleniyor. Mikrodalga bazlı sentetik açıklıklı radar sistemlerinin aksine, optik dalga boylarında çalışan bu teknoloji, görüntülerin çok daha keskin ve ayrıntılı olmasını sağlıyor.

Ancak bu büyük atılıma rağmen, bazı teknik zorlukların hala aşılması gerekiyor. Lazer görüntüleme, atmosferik koşullardan ciddi şekilde etkilenebilirken, bulut örtüsü, nem ve hava türbülansı görüntü kalitesini doğrudan etkileyen faktörler arasında yer alıyor. Ayrıca, sistemin 100 kilometre mesafeden hareketli nesneleri takip edebilmesi için olağanüstü hassas bir mekanik stabilizasyona ihtiyaç duyduğu belirtiliyor.

Intel, son 5 yıldaki en başarılı gününü yaşadı! Peki nasıl?

0

ABD merkezli yarı iletken devi Intel, tarihinin en zorlu dönemlerinden birini yaşarken borsada son beş yılın en büyük yükselişini kaydetti. Wall Street Journal’ın ortaya attığı olası bölünme senaryosu, şirketin hisselerinde yüzde 16,1’lik bir artışa yol açarak 27,39 dolardan kapanmasını sağladı. Bu sıçrama, Mart 2020’den bu yana Intel için en iyi günlük performans olarak kayıtlara geçti.

Intel, son 5 yıldaki en başarılı gününü geçirdi

Habere göre Broadcom ve TSMC, Intel’in bazı bölümlerini hedef alıyor. Broadcom’un özellikle çip tasarım ve pazarlama birimlerine ilgisi olduğu belirtilirken, TSMC’nin Intel’in fabrikalarında hisse almak veya bu tesislerin kontrolünü tamamen ele geçirmekle ilgilendiği öne sürüldü. Ancak bu görüşmelerin henüz resmi bir teklif aşamasına gelmediği, yalnızca gayriresmi temaslar olduğu ifade ediliyor. Yine de bu iddialar bile Intel’in hisselerinin hızla değer kazanmasına neden oldu. Şirket, yılın başından bu yana yüzde 31’lik bir yükseliş kaydetmesine rağmen, 2024’te yaşadığı yüzde 60’lık değer kaybını telafi etmeye çalışıyor.

Intel, son 5 yıldaki en başarılı gününü geçirdi.
Intel, son 5 yıldaki en başarılı gününü geçirdi.

Bir zamanların lider çip üreticisi olan Intel, yapay zeka çağında rakiplerinin gerisinde kalarak büyük bir değer kaybı yaşadı. 2024 yılı, şirket açısından oldukça zorlayıcı geçti; Ağustos ayında son 50 yılın en kötü piyasa günlerinden birini yaşamış, hisseleri 2013’ten bu yana en düşük seviyeye inmişti. Beklentilerin altında kalan finansal sonuçlar nedeniyle, şirket çalışanlarının yüzde 15’ini işten çıkaracağını açıklamıştı. Aynı dönemde Qualcomm’un Intel’i satın alma ihtimali gündeme gelmiş, ancak bu konuda somut bir adım atılmamıştı. Süregelen olumsuz gelişmelerin bir sonucu olarak Aralık ayında CEO Pat Gelsinger görevden alınmıştı.

Geçtiğimiz hafta ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, yapay zeka teknolojilerini korumak ve çip üretimini ülke içinde artırmak adına yeni adımlar atacaklarını duyurdu. En gelişmiş çiplerin ABD’de üretilmesini amaçlayan bu açıklama, Intel hisselerine yüzde 6’lık bir artış getirdi. Bu gelişmenin ardından Broadcom ve TSMC’nin Intel’e yönelik ilgisinin daha fazla gündeme gelmesi, şirketin borsa performansını olumlu yönde etkileyen faktörlerden biri oldu.

Mercedes, 1.000 km menzilli elektrikli araçlarını test ediyor!

Mercedes-Benz, katı hal batarya teknolojisine sahip elektrikli araçlarını test etmeye başlayarak menzil konusunda yeni bir döneme adım atıyor. Şirket, ABD merkezli Factorial Energy ile geliştirdiği bu batarya teknolojisi sayesinde menzili yaklaşık 1.000 km seviyesine çıkarmayı hedefliyor. Katı hal bataryalar, geleneksel lityum-iyon bataryalara kıyasla daha yüksek enerji yoğunluğu, daha hızlı şarj süresi ve daha uzun ömür sunuyor. Factorial Energy’nin geliştirdiği FEST (Factorial Electrolyte System Technology) tabanlı bataryalar, sülfür bazlı katı elektrolit kullanarak güvenliği ve verimliliği artırıyor. Eylül ayında tanıtılan Solstice bataryaları, 450 Wh/kg gibi oldukça yüksek bir enerji yoğunluğuna sahip olup, mevcut lityum-iyon bataryalara kıyasla yüzde 80 daha fazla menzil sağlayabiliyor.

Mercedes, 1.000 km menzilli elektrikli araçlarını test etmeye başladı

Mercedes’in katı hal bataryalı ilk test araçları İngiltere’de yollara çıkmış durumda. Mevcut EQS 450+ modelinin yaklaşık 820 km menzil sunduğu göz önüne alındığında, yeni batarya teknolojisi ile bu değerin 1.000 km seviyesini aşması bekleniyor. Testlerde, Brixworth’teki Formula 1 mühendisleri tarafından geliştirilen pnömatik aktüatörlere sahip yüzer hücre taşıyıcısı kullanılıyor.

Mercedes elektrikli araçlarda

Bu sistem, şarj ve deşarj sırasında batarya hücrelerinin genleşme ve büzülmesini yöneterek daha iyi stabilite ve uzun ömür sağlıyor. Mercedes’in geliştirdiği 12 modüllü batarya yapısı, farklı araç modellerine uyum sağlayabilecek esneklikte tasarlanırken, Factorial’ın verilerine göre bu yeni nesil bataryalar mevcut 90 kWh kapasiteli lityum-iyon bataryalara kıyasla yüzde 40 daha hafif olacak ve boyutları yüzde 33 oranında küçülecek.

Factorial, Aralık ayında Solstice bataryalarının 40 Ah kapasiteye ulaştığını açıklayarak önemli bir ilerleme kaydetti. Şirket, Mercedes’in yanı sıra Hyundai ve Stellantis ile de iş birliği yaparak bu teknolojiyi geniş çapta ticarileştirmeyi amaçlıyor. Mercedes’in baş teknoloji sorumlusu Markus Schäfer, Solstice bataryalarının menzil, maliyet ve performans açısından yeni standartlar belirleyeceğini ifade ederken, şirketin katı hal bataryalarının seri üretimine bu on yılın sonunda başlamayı planladığını belirtti. Yeni bataryaları kullanan Mercedes modellerinin de benzer dönemde piyasaya sürülmesi hedefleniyor. Bu gelişmeler, elektrikli araç piyasasında batarya teknolojisinin gelecekte nasıl şekilleneceğine dair önemli ipuçları sunuyor.

Stellantis, ilk otonom sürüş sistemini duyurdu!

Hollanda merkezli otomobil devi Stellantis, ilk “eller serbest, gözler kapalı” otonom sürüş sistemini tanıttı. Bu sistem, sürücülerin 65 km/sa hıza kadar yola konsantre olmadan araçlarını kullanabilmesini sağlıyor. STLA AutoDrive olarak adlandırılan bu teknoloji, 60 km/s hıza kadar Seviye 3 otonom sürüş özellikleri sunuyor. Bu da, sürücülerin araçlarını kontrol etmeleri gerekmeksizin, sistemin devreye girmesini sağlayarak yolda geçirdikleri zamanı farklı aktivitelerle değerlendirmelerine olanak tanıyor.

Stellantis, ilk otonom sürüş sistemini görücüye çıkardı

Sürücüler, araçlarıyla seyahat ederken başka işlerle meşgul olabilir ya da film izleyerek keyifli vakit geçirebilir. Ancak, sistemin tasarımı gereği sürücünün her an araç üzerindeki kontrolü yeniden ele almaya hazır olması bekleniyor.

Seviye 3 otonom sürüş, ilk olarak Mercedes tarafından tanıtılmıştı ve Stellantis de bu alandaki yerini alıyor. Ancak, Stellantis henüz bu özelliği ticari olarak piyasaya sürmüyor ve sistemin hangi modellerde kullanılacağına dair bir açıklama yapmış değil. Şirket, STLA AutoDrive sisteminin, sahip olduğu birçok marka için uygulanabilir ve ölçeklenebilir bir teknoloji olduğunu belirtiyor. Diğer otonom sürüş sistemlerinde olduğu gibi, yol verileri ve sistemin optimizasyonu için Stellantis’e geri gönderilen verilerle işlevsellik artırılacak.

STLA AutoDrive, gelişmiş bir sensör takımıyla destekleniyor. Bu sensörler, kameralar, radarlar ve ultrasonik sensörler gibi çeşitli teknolojileri içeriyor ve bu sayede kör nokta tespiti, şerit takip yardımı, park yardımı gibi işlevler sunuyor. Ancak, LiDAR sensörünün kullanımı hakkında bir bilgi verilmiş değil. Stellantis, bu sistemin gece ve kötü hava koşullarında da etkin bir şekilde çalıştığını, ilerleyen zamanlarda ise 95 km/s hızlarla ve arazi sürüşlerinde de kullanılabileceğini belirtiyor.

Girişimciler için hukuki ve mali düzenlemeler

0

Yeni bir iş girişimine başlarken, girişimciler küçük işletme başlatmak için gereken tüm yasal gerekliliklere uymalıdır. Girişimciler için hukuki yükümlülükler arasında yeni işletmelerin finansal düzenlemeler gibi çeşitli yasal yükümlülükleri vardır. Yeni şirketinizin tüm yasal sorumluluklarına uyduğundan emin olun, böylece işinizi büyütmeye odaklanabilirsiniz.

Girişimciler için hukuki gereklilikler

İşletme operasyonlarınızı yasal olarak yürütmek için kayıt şarttır ve girişimciler için hukuki önceliklerdendir.

Açık ve akılda kalıcı bir işletme adı seçin ve faaliyete başlamadan önce IRS aracılığıyla kaydedin. Böylece işletmenizi kişisel adınızdan ayırabilirsiniz.

Kayıtlarınızın ve işlemlerinizin ayrıntılı hesaplarını tutmak, vergi yasalarına uymanızı kolay hale getiriyor. Ayrıca işletmenizi kaydetmede hangi aşamada olduğunuzu takip etmenize ve yönetmenize yardımcı olur. Girişimciler için hukuki düzenlemeler bu anlamda çok önemlidir.

Şirketiniz için hangi tür iş kurulumunun doğru olduğunu araştırın. Ayrıca kendinizi yükümlülüklerden korumak için yerel iş ve çalışma yasalarınızı öğrenin.

Harika bir iş fikriniz olabilir, ancak girişiminizi başlatmak için öncelikle bir işletme sahibi olarak ilgili tüm yasal gerekliliklere uyduğunuzdan emin olmalısınız

Yeni bir işletme sahibi olarak karşılamanız gereken ilk yasal gereklilik, şirketinizin iş yapısını seçmektir. Aşağıdaki dört işletme yapısı en yaygın olanlardır ve şirketinizin büyüklüğüne ve hedeflerine bağlı olarak farklı avantajlar sunacak.

Şahıs Şirketi: Şahıs şirketi, vergilerden ve yükümlülüklerden sorumlu yalnızca bir kişinin sahip olduğu en basit yapıdır. Bu genellikle kurulması en uygun maliyetli yapıdır; ancak, sizin ve şirketinizin yasal ve vergisel açıdan tek bir işletme varlığı olduğu anlamına gelir. Girişimciler için hukuki riskler açısından, kişisel varlıklarınız üzerinde daha fazla sorumluluk riski oluşturur.

Ortaklık: Bir ortaklık yapısı, mülkiyeti sizinle bir veya daha fazla iş ortağı arasında paylaşır, bu da sorumluluğun, iş yükünün ve kârların genellikle paylaşıldığı anlamına gelir. Sınırlı Sorumluluk Ortaklıkları gibi alt yapılar, iş ortağınızın eylemleri için sorumluluğa karşı ek güvenlik sağlar.

Amazon’un gelirleri, ilk kez Walmart’ı geride bıraktı!

0

Amazon, dördüncü çeyrekte 187,8 milyar dolarlık gelir elde ederek perakende sektöründe tarihi bir başarıya imza attı ve ilk kez Walmart’ın çeyreklik gelirini geride bıraktı. Walmart’ın aynı dönemde açıklanan geliri 180,5 milyar dolar seviyesinde kalırken, bu durum perakende dünyasında uzun süredir devam eden liderlik dengelerinin değişmeye başladığını gösteriyor. 2012 yılından bu yana her çeyrek en yüksek gelire sahip şirket olma unvanını taşıyan Walmart, o dönemde Exxon Mobil’i geçerek bu rekoru kırmıştı. Ancak son finansal veriler, Amazon’un giderek artan gelir çeşitliliği ve büyüme hızıyla perakende sektöründe daha güçlü bir konuma yükseldiğini ortaya koyuyor.

Amazon’un gelirleri, ilk kez Walmart’ı geride bırakmayı başardı

Yıllık bazda ise Walmart, hala Amazon’un önünde yer alıyor. 2025 mali yılında Walmart’ın toplam gelirinin 708,7 milyar dolara ulaşması beklenirken, Amazon’un yıllık gelirinin 700,8 milyar dolar seviyesine ulaşacağı tahmin ediliyor. Aradaki fark her geçen yıl daha da kapanırken, Amazon’un agresif büyüme stratejisi ve farklı iş kollarındaki genişleme çabaları, yakın gelecekte yıllık bazda da Walmart’ı geçebileceğine işaret ediyor. Şirketin geleneksel perakende satışları halen en büyük gelir kaynağını oluşturuyor, ancak Amazon’un finansal başarısında e-ticaretin ötesinde büyüyen çeşitli iş alanlarının büyük payı bulunuyor.

Amazon FTC

Özellikle Amazon Web Services (AWS), şirketin en değerli iş birimlerinden biri haline gelirken, toplam gelirin yaklaşık yüzde 17’sini oluşturuyor. AWS’nin yüksek kârlılık oranı, Amazon’un finansal esnekliğini artırıyor ve şirkete yeni yatırımlar için büyük bir bütçe sağlıyor. Bunun yanı sıra Amazon’un platformunda satış yapan üçüncü taraf satıcılardan aldığı komisyonlar, lojistik hizmet ücretleri ve müşteri desteği gelirleri de şirketin toplam gelir pastasında önemli bir yer kaplıyor. 2024 yılı itibarıyla Amazon’un toplam gelirinin yüzde 24,5’i üçüncü taraf satıcı hizmetlerinden elde edildi ve bu oran her geçen yıl artmaya devam ediyor. Ayrıca şirket, reklamcılık alanında da büyük bir büyüme kaydederek, satıcıların ve markaların Amazon platformunda daha görünür hale gelmelerini sağlıyor.

Walmart ise Amazon’un gerisinde kalmamak için benzer stratejiler geliştirmeye devam ediyor. Şirket, üçüncü taraf satıcılara yönelik bir pazar yeri oluştururken, lojistik ve teslimat hizmetlerini genişletmek için yeni yatırımlara yöneliyor. Ancak Amazon’un ekosistemine kıyasla bu girişimler henüz oldukça küçük ölçekli kalıyor. Walmart ayrıca Amazon Prime’a rakip olarak Walmart+ abonelik hizmetini devreye sokarak müşteri sadakatini artırmayı hedefliyor. Bununla birlikte, reklamcılık alanında da daha büyük bir pay elde etmek için dijital pazarlama stratejilerini güçlendiriyor. Ancak tüm bu hamlelere rağmen, Amazon’un güçlü teknolojik altyapısı, geniş küresel ağı ve inovasyona yaptığı büyük yatırımlar, şirketin perakende sektöründe giderek daha fazla öne çıkmasını sağlıyor.

Bu gelişmeler, geleneksel perakende sektöründe yaşanan büyük değişimin bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Uzun yıllardır en yüksek gelire sahip perakende şirketi olarak kabul edilen Walmart’ın karşısında, e-ticaret devi Amazon’un büyümesi, perakendenin geleceğinin dijitalleşmeye ve yeni gelir modellerine yöneldiğini gösteriyor. Amazon’un mevcut büyüme hızı göz önüne alındığında, önümüzdeki yıllarda şirketin yıllık bazda da Walmart’ı geçmesi muhtemel görünüyor.

Hardware startupları için üretim ve tedarik rehberi

0

2010’larda yazılım trendi vardı. Teknoloji girişimleri bulut tabanlı çözümlerle endüstrileri altüst etmeyi vaat ediyordu. Risk sermayedarları ve borsa, yazılım hizmeti (SaaS) şirketlerine milyarlarca dolar akıtıyordu. Günümüzün şirketleri ve girişimcileri üretim, robotik, savunma ve uzay araştırmalarındaki gerçek dünya sorunlarıyla mücadele ediyor. Ayrıca risk sermayesi ve borsa da donanım trendini takip ediyor. Hardware startupları bu dönemde öne çıkıyor.

Hardware startupları tedarikte zorlanıyor

Bu değişim sadece endüstrileri dönüştürmüyor. Tüketim mallarının maliyetlerini düşürmekten gelişmiş üretimde yeni iş fırsatlarına kadar cüzdanınızı etkiliyor. Donanım rönesansı kişisel finansı yeniden şekillendirmeye hazırlanıyor. Özellikle hardware startupları, bu ekonomik etkilerin merkezinde yer alıyor.

Brooklyn merkezli Nanotronics bu hareketin ön saflarında yer alıyor. Bu hardware startupları arasındaki şirket, fabrika zeminlerini yeniden icat etmek için AI entegre ediyor. CEO Matthew Putman, ilhamının bilim kurgudan geldiği belirtiyor. Özellikle de havadan her şeyi yaratabilen bir cihaz olan Star Trek “Replicator”dan geldiğini söylüyor.

Nanotronics, verimli, atıksız üretim sistemleri için en son teknoloji ve AI kullanarak yarı iletkenlerle başlıyor. Amiral gemisi ürünleri olan Cubefab, ilaçlardan bilgisayar çiplerine kadar üreten AI destekli modüler bir fabrikadır.

Üretimi basitleştirerek ve maliyetleri düşürerek Nanotronics, yüksek teknolojili malları sağlıyor. Ayrıca tüketiciler için daha uygun fiyatlı hale getirmeye yardımcı olabiliyor. Ayrıca bu hardware startupları, işleri eve geri getirebilecek ve denizaşırı tedarik zincirlerine olan bağımlılığı azaltabilecek ABD imalatını canlandırmaya kararlıdır; bu, son küresel tedarik zinciri kesintilerinin altını çizdiği kritik bir konudur.

Startup ekip yönetiminde başarı faktörleri

0

Team Schedule’ın hikayesi, SAP SuccessFactors entegrasyonu ve danışmanlığında uzun yıllara dayanan deneyime sahip ekipten oluyor. Deneyimli SAP uzmanlarından oluşan bir startup ekip ile başladı. Müşteri geri bildirimlerini dinleyerek ortaya çıkan bir eğilimi belirlediler. Farklı sektörlerdeki işletmeler zaman planlaması ve vardiya yönetimiyle boğuşuyordu. SuccessFactors sağlam yetenekler sağlıyor. Ancak kullanıcılar genellikle karmaşık sektörlerin nüanslı ihtiyaçlarını karşılamak için ek esneklik arıyor.

Startup ekip yönetiminde başarı örneği: Team Schedule

Üretim, perakende, konaklama, lojistik ve enerji gibi sektörler için planlama basit değildir. 1000’den fazla çalışanı olan çok uluslu işletmeler, çeşitli konumlarda birden fazla vardiyayı yönetmeli. Ayrıca çalışanların müsaitliğini ve son dakika değişikliklerini ele almalı. Talep dalgalanmaları, hava durumu ve düzenleyici uyumluluk gibi dış faktörlere yanıt vermelidir. Mevcut araçlar genellikle yetersiz kalıyor, verimsizlikler, daha yüksek maliyetler ve önemli yönetim zorlukları yaratıyordu.

Bu boşluğu fark eden startup ekip, SAP SuccessFactors için esnek uzantı olan Team Schedule’ı geliştirdi.

CTO Radoslav Asparuhov ve eski SAP Başkan Yardımcısı ve son zamanlarda Wiser Technology’yi oluşturan 50 milyon avroluk M&A anlaşmasının bir parçası olarak bilinen Dimitar Dimitrov tarafından tasarlanan mimari, Team Schedule’ın başarısının temel taşı haline geldi. Bu startup ekip ile projeyi birlikte başlatan ve daha sonra yatırımcı rolüne geçen Dimitrov, teknik uzmanlığını iş ihtiyaçlarına göre uyarlanmış bir çözüm oluşturmak için kullandı. Genellikle gereksiz özelliklerle şişirilmiş (ve ayrıca onları hantal ve pahalı hale getiren) mevcut araçların aksine, Team Schedule, süreçleri çoğaltmadan belirli planlama zorluklarını ele alarak SuccessFactors’ı tam olarak tamamlamak için müşterilerle birlikte oluşturuldu.

Bootstrapping ile startup büyütme taktikleri

0

Her girişim, önyüklemeye farklı şekilde yaklaşabiliyor ve farklı sürelerde önyükleme yapabiliyor. Bootstrapping ile startup dünyasında, Crunchbase analizi, 2015’ten önce kurulan 1.000’den fazla girişimin 2021’de ön tohum veya tohum turu topladığını buldu. Bu, herhangi bir dış fon toplamadan önce yıllarca önyükleme yaptıkları anlamına gelir. İşte önyüklemenin girişimler için genel olarak nasıl çalıştığına dair bir genel bakış:

Bootstrapping ile startup büyütme stratejisi

Kişisel tasarruflar ve gelir yeniden yatırımı

Bootstrapping ile startup sürecinde birçok girişim, kurucunun kişisel tasarruflarıyla başlar. İşletme gelir elde etmeye başladığında, bu kazançları şirkete yeniden yatırır. Bu yöntem yavaş olabiliyor ancak iş kararları üzerinde tam kontrol sağlıyor.

Yalın operasyonlar

Önyüklemeli girişimler genellikle minimum genel giderle çalışır. Bu, evden çalışmayı, küçük bir ekibe sahip olmayı veya uygun maliyetli araçlar ve teknolojiler kullanmayı içerebiliyor. Amaç, uygulanabilir bir ürün veya hizmet oluşturmaya odaklanırken giderleri düşük tutmaktır.

Stratejik büyüme ve ölçekleme

Startup süreçlerinde büyüme genellikle kademeli ve stratejiktir. Kurucular genellikle genişlemeden önce karlılık veya istikrarlı bir gelir akışı elde etmeye odaklanırlar. Bu metodik yaklaşım finansal istikrarı koruyabiliyor ve çok hızlı büyümeyi önleyebiliyor.

Yaratıcı finansman alternatifleri

Bazı girişimler operasyonlarını finanse etmek için ön satış, kitle fonlaması veya diğer işletmelerle takas hizmetleri gibi yaratıcı yöntemler kullanabiliyor. Bootstrapping ile startup girişiminde bu yöntemler, bir girişimin sermayesinden vazgeçmesini veya borçlanmasını gerektirmeden gerekli kaynakları sağlayabiliyor.

Müşteri odaklı geliştirme

Yatırımcıların baskısı olmadan, kendi kendine yeten girişimler ürün geliştirmelerini müşteri ihtiyaçlarıyla yakından uyumlu hale getirebiliyor. Bu, sadık bir müşteri tabanı oluşturabiliyor ve pazar sorunlarını gerçekten çözen ürün veya hizmetlerle sonuçlanabiliyor.

Güçlü ağlar kurma

Ağ kurma, değerli destek, tavsiye ve iş fırsatları sağlayabilir. Bootstrapping ile startup sürecinde bir girişim, ortaklıklar kurarak, akıl hocalığı arayarak veya potansiyel müşteriler ve sektör uzmanlarıyla etkileşime girerek bu ilişkileri kurabilir.

Yapay zeka odaklı girişimler için yatırım rehberi

0

Günümüzün teknolojik çağında, “Yapay Zeka’ya yatırım yapmak” ifadesi benzersiz bir potansiyele sahiptir. Girişim girişimcileri için, yapay zeka alanı zorluklarla dolu olsa da bir fırsat hazinesi olarak ortaya çıkmaktadır. Bu rehber, yatırımcılara yapay zeka girişimlerinin nüanslarına ışık tutmaya çalışıyor.

Yapay zeka odaklı girişimler

Moda sözcüklerin ve karmaşık terminolojilerin ötesinde, yapay zeka sektörü bir inovasyon çekirdeği olarak gelişmektedir. Sağlık hizmetlerinden finansa kadar uzanan alanlarda faaliyet gösteren yapay zeka girişimleri yalnızca çığır açan çözümler sunmakla kalmıyor. Aynı zamanda tüm endüstrileri kökten değiştiriyor. Yapay zekanın çekiciliği yalnızca teknolojik becerisinde değil, aynı zamanda işleyiş biçimimizi dönüştürme potansiyelinde yatmaktadır. Makine öğrenimi, derin öğrenme ve sinir ağları gibi yönler olgunlaşıyor. Ayrıca daha önce bilim kurgu tarihine çözümlere giden yolları açıyor.

Yapay zeka girişim arenasında bir yatırım yolculuğuna çıkmak, salt finansal bilgelikten daha fazlasını gerektirir. Teknolojinin ve daha geniş kapsamlı sonuçlarının derinlemesine kavranmasını gerektirir. Öncü bir çözüm, somut bir teknolojik yenilik, genellikle bir girişimin muazzam bir vaatle işaretlenmesini sağlar. Ancak, somut ürün veya çözümün ötesinde, ekibin kalibresi ve uzmanlığı kritik belirleyiciler olarak ortaya çıkar. Teknolojik ustalığın ve iş zekasının uyumlu bir şekilde bir araya getirilmesi, bir girişimin embriyonik evrelerinde ustaca yol almasını sağlayabiliyor.

Pazar dinamikleri de büyük önem taşır. Çözüme yönelik elle tutulur bir talep, pazar büyüklüğünün, büyüme yörüngesinin ve rekabetçi ortamın net bir şekilde anlaşılmasıyla birleştiğinde, akıllıca bir yatırım ile geçici bir fırsat arasındaki fark yaratabiliyor.

Yapay zeka girişim ekosistemi Silikon Vadisi ile sınırlı değil. Asya’dan Avrupa’ya, yapay zeka odaklı çözümler ivme kazanıyor. Örneğin Çin’de yapay zeka girişimleri sağlık ve şehir planlama gibi sektörlerde çalışıyor. Bu arada Avrupa’da otomotiv sektörüne özel yapay zeka çözümlerinde bir artış var. Bu küresel dinamikleri anlamak, girişim sermayedarlarına daha geniş bir yatırım yelpazesi sunabiliyor.

Web3 startup ekosisteminde öne çıkan fırsatlar

0

Vietnam’daki girişim ekosistemi, Web3 alanına giren genç girişimcilerin sayısındaki artışa tanıklık ediyor. Bir Web3 startup kurmak isteyenler için fırsatlar hızla artıyor. Bu yeni teknoloji, uluslararası yatırımcıların dikkatini çekerek yerel pazara dinamizm kattı. Bu makalede, Web3 kavramını ve Vietnam’daki girişim ortamı üzerindeki potansiyel etkisini inceleyeceğiz.

Web3 startup ekosisteminde yaşananlar

Web3: Verilerin birbirine bağlanma biçiminde devrim yaratıyor. Merkezi olmayan bir yaklaşım sunarak kullanıcılara daha hızlı deneyimler ve gelişmiş kişiselleştirme sağlıyor. Web3, yapay zeka, semantik web, makine öğrenimi üzerine kurulu. Ayrıca güvenli bilgi alışverişi için blok zinciri teknolojisini kullanıyor.

Web3, yatırımcıların, geliştiricilerin ve dijital sınırları keşfetmeye hevesli genç girişimcilerin dikkatini çeken yenilik dalgası başlattı. Ayrıca Web3’ün potansiyelini fark eden Gate Group, Vietnam’da projeleri, kurucuları ve girişimcilik ekosisteminden kilit kanaat önderlerini (KOL’ler) bir araya getiren Empowering Web3 Innovators etkinliğini düzenledi.

Etkinlik sırasında, Gate Group’un Güneydoğu Asya Direktörü Mai Ngô, şirketin inşa ettiği ekosistem içgörülerini paylaştı. Bu teknolojiye iş birliği ve yatırım yapmanın önemini vurgulayarak, küresel benimsenmesini sağlamayı amaçladı. Ngô, sermaye, kaynak ve pazarlama yardımına dikkat çekti. Blockchain alanındaki gelecek vaat eden projeleri desteklemek için bir program olan Gate İnovasyon Fonu’nu tanıttı.

Vietnam’daki Web3 Potansiyeli: Gate Overseas Başkanı Rae, Web3 alanında yeni kurulan şirketler için bol miktarda fırsat olduğunu vurguladı. Bir Web3 startup, özellikle finans, sağlık, bankacılık ve daha fazlası gibi çeşitli sektörlerde önemli olabilir. Genç girişimcilere müşterilere en iyi çözümleri sunmaya odaklanmalarını belirtiyor. Web3 topluluğuyla etkileşim kurmalarını içeriyor. Kullanıcı anlayışını geliştirmelerini ve dijital çağda uyarlanabilirliği benimsemelerini tavsiye etti.

Gate Connect-Empowering Web3 Innovators konferansında, blockchain teknolojisi alanında önde gelen uzmanlar yer aldı. Böylelikle Web3’ün mevcut uygulamaları ve gelecekteki potansiyeli hakkında tartıştılar. Ayrıca Web3 startup yeni kurulan şirketlere ışık tuttular.