Senkrondata, ilk yatırım turunu tamamladı

 Startup Wise Guys’dan 3.4 milyon Euro değerleme ile aldığı yatırımla, ilk yatırım turunu tamamlayan Senkrondata sahip olduğu tüm verileri öde-al gibi farklı hizmetler ile genişleterek farklı ülkelerde yer alan marka yöneticilerinin de kullanımına açmak istiyor. 

 2020 yılında Okan Bircan tarafından faaliyetlerine başlayan Senkrondata girişimi marka ve ürün yöneticilerinin rakip takibi için harcadığı tüm zamanı neredeyse sıfıra indirerek, süreçleri kolaylaştırıyor. Senkrondata’nın yakın zamanda patent başvurusu ile desteklediği ürün eşleştirme algoritmaları, on binlerce ürünü farklı rakip web siteleri üzerindeki ürünler ile eşleştiriyor ve mail uyarıları kullanıcılarını bilgilendiriyor. 

Senkrondata geliştirdiği algoritmalarla hiçbir ürünü göz ardı etmeden markaların rekabetçi fiyatlar sunmasına olanak tanıyarak gelirlerini arttırabilmelerine ve daha da ötesi tüm rekabet analizlerini gerçek-zamanlı olarak kullanıcılarına sunuyor. 

Senkrondata’nın hedefinde rekabetin yoğun olduğu sektörler var. Sunduğu gerçek-zamanlı rekabet verileri ile tüm markaların pazarlama stratejisi, optimizasyon ve performanslarını iyileştirmelerine olanak sağlıyor. Senkrondata’nın müşteri portföyünde modadan teknolojiye, gıdadan otomotive farklı sektörlerden global markalar bulunuyor.  

Anlamlandırdıkları veriler ile Türkiye’de moda sektörüne yön verdiklerini ifade eden Senkrondata CEO’su Okan Bircan, lider markalara 15’den fazla ülkeden topladıkları eşleştirilmiş veriler ile fiyat stratejileri ve detaylı rekabet analizleri ile gelecek yıllardaki ürün planlamasına katkı sağladıklarını da belirtiyor. Senkrondata ekibi şu anda çalışmalarına 8 kişilik ekibiyle devam ediyor.

Yakın zamanda globalde yeni müşterilerle çalışmaya başlayacaklar

Senkrondata girişiminin kurucusu Okan Bircan

Mevcut gelirlerinin %20’sinin yurtdışından geldiğini belirten Sekrondata ekibi, özellikle globaldeki büyümelerini önceliklendirdiklerini ve yakın zamanda globalde yeni müşterilerle çalışmaya başlayacaklarının da bilgisini veriyor. Yakın zamanda Estonya’da şirketleşme sürecini tamamlayan girişim Avrupa bölgesinden bir marka ile de partnerlik anlaşması imzaladı. 

Startup Wise Guys’dan 3.4 milyon Euro değerleme ile aldığı yatırımla, ilk yatırım turunu tamamlayan Senkrondata girişiminin kurucusu Okan Bircan, yatırımla ilgili olarak şunları aktardı: “Startup Wise Guys bizimle bir yatırımcıdan daha çok bir partner gibi hareket ediyor. Startup Wise Guys yatırımıyla birlikte global ölçeklenme üzerine yoğun bir mentörlük ve eğitim sürecinden geçiyoruz. Senkrondata’nın büyümesini stratejik açıdan destekleyen bu yatırımı aldığımız için gayet memnunuz.”

Startup Wise Guys partnerlerinden Günce Önür, Senkrondata girişimine gerçekleştirdikleri yatırım ilgili olarak, teknolojinin ve yapay zekanın bu kadar hızlandığı ve önem kazandığı bir dönemde, rekabet de hiç olmadığı kadar çetin ve zorlu hale geldi. Senkrondata gibi girişimlerin özellikle online dünyada satış yapan markaları rekabet konusunda birkaç adım öne geçireceğine inanıyoruz şeklinde konuştu. 

Senkrondata ekibi aldıkları yeni yatırımı bu yıl hizmete sundukları sektörel panellerini daha fazla müşteriye ulaştırmak ve hizmet verdikleri ülke sayısını artırmak için kullanacaklarını belirtti.  

Ayrıca, bugüne kadar binlerce web sitesi üzerinden rekabeti takip eden Senkrondata farklı ülkelere ait geçmiş verilerin olduğu bir veri tabanına da sahip. Senkrondata, sahip olduğu tüm verileri öde-al gibi farklı hizmetler ile genişleterek farklı ülkelerde yer alan marka yöneticilerinin de kullanımına açmak istiyor. 

Sahte USB sürücülerini tespit eden yazılım!

Kıdemli ABD’li yazılım mühendisi ve güvenlik araştırmacısı Steve Gibson, Gibson Research Corporation’ın (GRC) yeni bir sürücü aracını duyurdu. ValiDrive v1.0’ın temel amacı, çevrimiçi perakendecilere akın eden sahte sürücüler göz önüne alındığında, her zamankinden daha önemli hale gelen, herhangi bir USB yığın depolama sürücüsünü sahtekarlıkla eksik depolama açısından yerinde kontrol etmek. Bu ücretsiz araç ayrıca USB bağlantılı herhangi bir sürücüyü okuma / yazma hatalarına karşı kontrol ediyor. Sahte USB sürücüleri için yeni ücretsiz yazılım koruma sağlıyor.

Sahte USB sürücüleri için yeni önlem

İndirimli USB sürücüleri satın alma konusundaki kendi deneyiminizden bunun neden yararlı olacağı açık değilse Gibson, geçen ay Amazon’dan 12 sürücü satın aldığını ve ValiDrive’ın “bunların her birinin sahte bir sahtekar olduğunu” kanıtladığını açıklıyor. Dünyanın en büyük çevrimiçi pazar yerlerinden birinden alınabilecek aldatıcı dürtülerden oluşan rengarenk koleksiyon için yukarıdaki resme bakıyor.

Gibson’ın Amazon’daki alışveriş savurganlığı, SpinRite v6.1’i (GRC’nin önde gelen toplu depolama bakım ve veri kurtarma sistemi) test edenlerin piyasadaki sahte USB sürücülerin “şeytani” çoğalmasından rahatsız olmasıyla ortaya çıktı. Bu sahte sürücüler, reklamı yapılan kapasiteleri sunmuyor ve aldatmacalarını sürdürmek için rutin olarak veri kaybediyor.

Yukarıda, tarama sonucunu gösteren örnek bir ValiDrive kullanıcı arayüzü ekran görüntüsünü görebilirsiniz. GRC, bu USB sürücünün 2 TB kapasiteli bir cihaz olarak satıldığını ancak yalnızca 62 GB kapasitenin mevcut olduğunu ve araç tarafından doğrulandığını söylüyor.

ValiDrive oldukça kapsamlı bir test aracı gibi görünüyor. Windows ve daha düşük sistem bilgisi araçlarının sahtekarlıkla tanımlanmış sürücü kapasitelerine uymaktan ve yanlış bildirmekten memnuniyet duyduğu durumlarda, ValiDrive’ın depolamayı “herhangi bir diskin okunabilirliğini, yazılabilirliğini ve gerçek depolama varlığını test etmek için” 576 bölgeli bir nokta kontrolüne tabi tuttuğu iddia ediliyor.

ValiDrive 1.0, GRC’den beklediğimiz gibi yalnızca 95 KB ağırlığıyla oldukça kompakt ve taşınabilir bir uygulama. Bazıları Windows 3.1’in estetiğini eleştirebilir, ancak diğerleri onu gösterişten uzak ve işlevsel, hatta retro-sevimli bulacaktır. Gibson’ın kirli bir düzine Amazon sürücü testine ek olarak, geliştiricinin Twitter gönderisine yanıt verenler şu ana kadar ValiDrive’dan oldukça memnun görünüyor. Kullanıcıların sahte olduğundan şüphelendiği birçok test sürücüsünün sahte olduğu ortaya çıktı. Bu arada, saygın satıcıların büyük marka disklerini test eden diğerleri, kapasite doğrulamada başarılı olduklarını bildirdi.

Tüpraş Ventures AISField girişimine yatırım yaptı

Tüpraş’ın girişim sermayesi şirketi Tüpraş Ventures, Tüpraş’ın sürdürülebilir rafinaj iş alanını emniyet ve operasyonel mükemmeliyet odağında destekleyecek yenilikçi adımlar atıyor. Bu kapsamda robotik teknolojiler alanında faaliyet gösteren AISField girişimine yatırım yapan Tüpraş Ventures, dijitalleşme alanındaki yenilikçi robotik ürün portföyünün genişletilmesi, ürün ve hizmetlerin yurt içi ve yurt dışı müşteri ve yatırımcılara tanıtımı faaliyetlerinde girişime katkı sağlayacak.

AISField’in robotik çözümlerinden olan, içinde ürün varken de tank taban bakımı yapabilen ATEX sertifikalı robot Tüpraş rafineri sahalarında kullanılmaya başlandı. Tüpraş, Stratejik Dönüşüm Planı kapsamındaki dört iş kolundan sürdürülebilir rafinaj alanına yönelik dijitalleşme ve robotik uygulamalarını devreye almaya devam ediyor. Tüpraş’ın girişim sermayesi şirketi Tüpraş Ventures, enerji sektöründeki dijital dönüşümü hızlandıracak teknolojilerle ana şirketi Tüpraş’ı destekliyor.

Enerji sektöründe stratejik iş birlikleri oluşturma ve dijitalleşmeye destek olma amacıyla gelecek vaat eden başarılı girişimleri destekleyen Tüpraş Ventures, robotik teknolojiler alanındaki ilk yatırımını robotik muayene ve veri yönetimi alanında faaliyet gösteren, Ankara’da yerleşik girişim şirketi AISField ile gerçekleştirdi. Tüpraş’ın yenilikçi robotik ürün portföyünün genişletilmesi amacıyla yatırım yapan Tüpraş Ventures, önümüzdeki dönemde bu alanda yeni yatırımlar yapacağı iş ortaklıklarına odaklanmayı sürdürecek. AISField; tahribatsız muayene alanında robotik teknolojiler, otomasyon ve ileri yazılım çözümlerine odaklanıyor. Şirket, geliştirdiği robotik teknolojiler ve yazılımlar ile enerji üretim tesisleri ve santralleri, depolama tesisleri, petrol, akaryakıt, doğalgaz, savunma gibi çeşitli endüstriyel sektörlerde tahribatsız muayene çözümleri ve sistemleri ile hizmet veriyor. Rafinaj sahasında depolama tanklarında içi doluyken de taban muayenesi yapabiliyor.

Çalışma ortamında yüksek emniyet

Tüpraş’ın müşteri kuruluş olarak yer aldığı TÜBİTAK Siparişe Dayalı Ar-Ge Projeleri için KOBİ Destekleme programı altında yürütülen Ar-Ge projesiyle geliştirilen RUVI OilDiver robotu, akaryakıt tanklarının içi doluyken de taban kontrolünü ve bakımını sağlıyor. RUVI Diver sualtı dronu, rafineri ve yakıt depolama başta olmak üzere endüstriyel tesislerin su tanklarına görsel ve ultrasonik muayene yapabiliyor. I-Cleaner robotu, su tanklarında kirlilik olması durumunda tank temizleme operasyonunu başarıyla yerine getiriyor. ATEX sertifikalı ilk robot Tüpraş rafineri sahalarında Çalışma ortamında yüksek emniyetin yanı sıra yüzde 95 oranında zaman tasarrufu gerçekleştiren robot, aynı zamanda Avrupa Birliği çatısı altında oluşturulmuş, öncelikle insan sağlığını ve güvenliğini koruma amacı taşıyan, uluslararası ATEX sertifikasına sahip dünyadaki sayılı uygulamalardan biri olma özelliği taşıyor.

Tüpraş sahalarında ilk uygulamaları gerçekleştirilen RUVI OilDiver robotu, tank devre dışı edilmeden kontrol ettiği için yarattığı zaman ve maliyet tasarrufunun yanında; çalışanların tankın içerisine girmesine gerek bırakmadığı için de iş sağlığı ve güvenliği anlamında katkı sunuyor. Geleneksel yöntemlerde olduğu gibi hidrokarbon temizliği yapılmadığı için, atık oluşturma ve atıkların bertaraf edilmesi de ortadan kaldırılıyor, böylece çevresel şartlar da korunmuş oluyor. Ürünün saha testleri ve ilk hizmetleri Tüpraş sahasında başarıyla gerçekleştirildi.

Girişimcilik ekosistemi için de önemli bir örnek olacak

Tüpraş Ventures

Tüpraş İnovasyon, Yatırımlar ve Planlamadan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Levent Zağra şunları ifade etti: “Tüpraş olarak emniyet yaklaşımımızı destekleyen teknolojilerden en üst düzeyde faydalanarak çalışma arkadaşlarımızın riskli ortamlara girmelerine gerek kalmadan, güvenli bir iş ortamı hazırlamak en temel iş hedefimiz. Bu doğrultuda; rafinerilerimizde tehlikeli, zorlu muayene ve bakım çalışmalarını robotik teknolojiler sayesinde daha emniyetli, hızlı ve detaylı şekilde gerçekleştiriyoruz. Rafinerilerde depolama tanklarının periyodik kontrolleri; tahliye, temizlik, muayene, tamir, boya gibi adımlar sebebiyle zaman ve emek gerektiren bir süreç.

Tüpraş OilDiver projesi kapsamında Tüpraş ekiplerinin de yer aldığı multidisipliner çalışma grubunun desteğiyle Türkiye’de ilk kez uzaktan pilot kontrollü olarak depolama tankları operasyondayken taban muayenesi yapabilen robotik teknoloji geliştirildi. Türkiye’de ilk niteliği taşıyan bu robotik sistemin kullanılması ile dolu tanklara muayene yapılabiliyor ve problemler erkenden tespit edilebiliyor.”

Tüpraş OilDiver projesi sayesinde tahliye ve temizlik aşamalarına gerek kalmadığını, böylece muayene süresinde ve maliyetinde önemli avantajlar sağlandığını belirten Zağra: Bu teknoloji depolama tankı devredeyken insansız kapalı alan çalışmasına imkan veriyor. Çevre ve insan sağlığı riskini minimuma indirmesiyle de ayrı bir öneme sahip. Ayrıca, gerçekleştirilen iş birliği ve yatırımın girişimcilik ekosistemi için de önemli bir örnek olacağına inanıyoruz. Girişim-kurum iş birliği projesi olarak başlayan süreçte ortaya çıkan ürün ile operasyonel süreçlerimizi iyileştirme ve stratejik dönüşüm hedeflerimizi desteklemenin yanında, robotik alandaki gelişmeleri yakından takip etme fırsatı yakalayacağız” dedi.

Parkinson çalışmalarıyla parlayan Interrupt, yatırıma çıkıyor!

Parkinson hastaları için geliştirdiği inovatif MoveMate ürünü ile dikkat çeken Interrupt, bu yatırım turuyla ürününü daha güçlü bir konuma getirip medikal sertifikasyon süreçlerini tamamlamayı hedefliyor. İşte detaylar…

Interrupt Biyomedikal ve Mühendislik, Fonbulucu üzerinden yatırıma çıkıyor!

Ülkemizin giyilebilir sağlık teknolojisi üreten biyomedikal startup’larından biri olan Interrupt, paya dayalı kitle fonlama platformu Fonbulucu üzerinden 10 Ekim Salı günü saat 10.00’da yatırıma çıkacağını duyurdu.

Parkinson hastalarının “Freezing of Gait” (Donma Fenomeni) problemine yenilikçi bir çözüm getiren MoveMate, hastaların yürüme esnasında yaşadığı donma problemini çözüyor. Ürün gerçek zamanlı olarak hastanın donduğu anı ayak bileğine takılan sensörü ile tespit ediyor.

Ardından kemik iletimli kulaklık ile hastaya özelleştirilebilir işitsel destek sunarak donmadan yürüyebilmelerini sağlıyor. Böylece hastaların günlük yaşamını daha konforlu ve bağımsız hale getiriyor. Girişim, bu yatırımı, klinik araştırmalarını genişletmek ve Medikal Cihaz Regülasyonu (MDR) sürecini tamamlamak için kullanmayı planlıyor.

ınterrupt’ın Fonbulucu üzerindeki yatırım kampanyası, yatırımcılara girişim hisselerinin yüzde 16 payını sunuyor. Ayrıca, ilk 20 iş günü içinde yatırım hedefine ulaşılırsa, yatırımcılara aldıkları hisse miktarının yüzde 30 fazlasını bedelsiz olarak verecek. Girişim, 33.6 milyon TL değerleme ile yatırıma çıkacak.

9 Ekim 21.00’da ise Fonbulucu YouTube kanalında yatırımcılarla canlı yayın buluşması gerçekleştirilecek. Bu canlı yayında yatırımcılar, Interrupt’ın vizyonu, hedefleri ve yatırım planları hakkında detaylı bilgi edinebilecek.

Interrupt, MoveMate’in ötesinde biyomedikal alanında yeni ve inovatif çözümler üretmeye devam etmeyi, medikal sertifikasını alarak değerlemesini artırmayı ve uluslararası arenada daha etkin bir oyuncu haline gelmeyi hedefliyor.

Girişimin kısa vadede klinik araştırmaları başlatma ve MDR sürecini tamamlama, orta vadede ürün versiyonlarını ve pazarlamasını genişletme, uzun vadede ise yeni teknolojilerle hastalar için daha fazla çözüm geliştirmeye odaklanma planları bulunuyor.

10 Ekim Salı günü saat 10.00’da başlayacak olan Interrupt Engineering girişimi yatırım kampanyası hakkında daha fazla bilgi için burayı tıklayarak Fonbulucu platformunu ziyaret edebilirsiniz.

ABD, şirketlerin RISC-V teknolojisi kullanmasını istemiyor

ABD ve Çin teknoloji savaşında, Başkan Joe Biden’ın yönetimi bazı milletvekillerinin Amerikan şirketlerinin Çin’de yaygın olarak kullanılan ücretsiz çip teknolojisi üzerinde çalışmasını kısıtlama yönündeki baskısıyla karşı karşıya.

Söz konusu durum, İngiliz yarı iletken ve yazılım tasarım şirketi Arm Holdings’in (O9Ty.F) pahalı özel teknolojisiyle rekabet eden açık kaynaklı bir teknoloji olan “beşinci risk” olarak telaffuz edilen RISC-V. RISC-V, akıllı telefon çipinden yapay zekaya yönelik gelişmiş işlemcilere kadar her şeyin temel bileşeni olarak kullanılabiliyor.

RISC-V teknolojisi ile yeni dönem

Aralarında iki Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi komite başkanı, Cumhuriyetçi Senatör Marco Rubio ve Demokrat Senatör Mark Warner’ın da bulunduğu bazı milletvekilleri, ulusal güvenlik gerekçelerini öne sürerek Biden yönetimini RISC-V konusunda harekete geçmeye çağırıyor. Yasa düzenleyiciler, Pekin’in kendi yarı iletken endüstrisini geliştirmek için Amerikan şirketleri arasındaki açık işbirliği kültüründen yararlandığına ve bunun çip alanında ABD’nin mevcut liderliğini aşındırabileceğine ve Çin’in ordusunu modernleştirmesine yardımcı olabileceğine dair endişelerini dile getirdi. Onların yorumları, ABD şirketlerinin RISC-V’deki çalışmalarına kısıtlama getirmeye yönelik ilk büyük çabayı temsil ediyor.

Temsilciler Meclisi’nin Çin seçim komitesi başkanı Temsilci Mike Gallagher yaptığı açıklamada Ticaret Bakanlığı’nın “herhangi bir Amerikalı kişi veya şirketin PRC (Çin Halk Cumhuriyeti) kuruluşlarıyla ilişkiye geçmeden önce bir ihracat lisansı almasını talep etmesi gerektiğini” söyledi.

RISC-V’yi düzenlemeye yönelik bu tür çağrılar, Biden yönetiminin Çin’e bu ay güncelleyeceğini söylediği kapsamlı ihracat kısıtlamalarıyla geçen yıl tırmanan çip teknolojisi üzerine ABD-Çin savaşının sonuncusu niteliğinde.

RISC-V teknolojisi, Berkeley’deki Kaliforniya Üniversitesi’ndeki laboratuvarlardan geliştirildi. Daha sonra Pentagon’un Savunma İleri Araştırma Projeleri Ajansı (DARPA) tarafından sağlanan finansmandan yararlandı. Yaratıcıları bunu Ethernet, USB ve hatta ücretsiz olarak kullanılabilen ve inovasyonu daha hızlı ve daha ucuz hale getirmek için dünyanın dört bir yanından gelen katkılardan yararlanan internetle karşılaştırdı. Çin’in Huawei Technologies yöneticileri, RISC-V’yi ülkenin kendi çiplerini geliştirmedeki ilerlemesinin bir dayanağı olarak benimsedi. Ancak ABD ve müttefikleri de bu teknolojiye atladı. Çip devi Qualcomm, bir grup Avrupalı ​​otomotiv firmasıyla RISC-V çipleri üzerinde çalışıyor.

Yüksek yoğunluklu gama ışınları keşfedildi!

Namibya’daki HESS gözlemevini kullanan bilim insanları, pulsar adı verilen ölü bir yıldızdan gelen en yüksek enerjili gama ışınlarını tespit etti. Bu gama ışınlarının enerjisi 20 tera-elektronvolt veya görünür ışığın enerjisinin yaklaşık 10 trilyon katı düzeyindeydi. Uluslararası ekibin Nature Astronomy dergisinde bildirdiği gibi, bu gözlemi bu tür atımlı gama ışınlarının üretim teorisiyle bağdaştırmak zor.

Pulsarlar için bir süpernovada olağanüstü bir şekilde patlayan yıldızların arta kalan cesetler diyebiliriz. Patlamalar, geride sadece 20 kilometre çapında, son derece hızlı dönen ve muazzam bir manyetik alanla donatılmış küçük, ölü bir yıldız bırakıyor. HESS bilim insanı Emma: “Bu ölü yıldızlar neredeyse tamamen nötronlardan oluşuyor ve inanılmaz derecede yoğunlar: içlerindeki maddelerin bir çay kaşığının kütlesi beş milyar tondan fazla, yani Büyük Giza Piramidi’nin kütlesinin yaklaşık 900 katı kadar” dedi.

Pulsardan gelen gama ışınları için yeni keşif

Pulsarlar, kozmik deniz fenerlerine benzeyen, dönen elektromanyetik radyasyon ışınları yayıyor. Eğer ışınları güneş sistemimizin üzerinden geçerse, düzenli zaman aralıklarında radyasyon parlamaları görürüz. Radyasyon darbeleri olarak da adlandırılan bu flaşlar, elektromanyetik spektrumun farklı enerji bantlarında aranabilir. Bilim insanları, bu radyasyonun kaynağının, pulsarın manyetosferinde, çevresine doğru giderken üretilen ve hızlanan hızlı elektronlar olduğunu düşünüyor. Manyetosfer , yıldızı çevreleyen ve onunla birlikte dönen plazma ve elektromanyetik alanlardan oluşuyor.

Polonya’daki Nicolaus Copernicus Astronomi Merkezi’nden (CAMK PAN) ortak yazarlardan Bronek Rudak: “Dışarıya doğru yolculuklarında elektronlar enerji kazanıyor ve bunu gözlemlenen radyasyon ışınları şeklinde serbest bırakıyor” diyor.

Güney gökyüzünde Vela (geminin yelkeni) takımyıldızında bulunan Vela pulsarı, elektromanyetik spektrumun radyo bandındaki en parlak pulsardır ve giga-elektronvolt (GeV) aralığında kozmik gama ışınlarının en parlak kalıcı kaynağı. Saniyede yaklaşık on bir kez dönüyor. Bununla birlikte, birkaç GeV’nin üzerinde radyasyon aniden sona eriyor. Bunun nedeni muhtemelen elektronların pulsarın manyetosferinin sonuna ulaşması ve oradan kaçması.

Ancak hikayenin sonu bu değil: HESS ile derin gözlemler kullanılarak, onlarca tera-elektronvolta (TeV) kadar enerjiye sahip, daha da yüksek enerjilerde yeni bir radyasyon bileşeni keşfedildi. Güney Afrika’daki North-West Üniversitesi’nden ortak yazar Christo Venter, “Bu, bu nesneden şimdiye kadar tespit edilen tüm radyasyondan yaklaşık 200 kat daha enerjik” diyor. Bu çok yüksek enerjili bileşen, GeV aralığında gözlemlenenle aynı faz aralıklarında ortaya çıkıyor. Ancak bu enerjilere ulaşmak için elektronların manyetosferden daha uzağa gitmesi gerekebilir. Ancak dönme emisyon modelinin bozulmadan kalması gerekiyor.

Araştırmayı yöneten Fransa’daki Astropartikül ve Kozmoloji (APC) laboratuvarından Arache Djannati-Atai: “Bu sonuç, pulsarlara ilişkin önceki bilgilerimizi sorguluyor ve bu doğal hızlandırıcıların nasıl çalıştığına dair yeniden düşünmeyi gerektiriyor” diyor.

Enjeksiyonsuz diyabet kontrolü için yeni teknoloji

İmplante edilebilir bir cihaz, diyabetin enjeksiyonsuz kontrolünü sağlayabilir. Cihaz, insülin üreten kapsüllenmiş hücrelerin yanı sıra hücreleri sağlıklı tutan küçük bir oksijen üreten fabrika içeriyor.

Tip 1 diyabetin tedavisinde umut verici bir yaklaşım, ihtiyaç duyulduğunda insülin üretebilen ve hastaları kendilerine sık sık insülin enjeksiyonu yapmaktan kurtarabilecek pankreatik adacık hücrelerinin implante edilmesi. Ancak bu yaklaşımın önündeki en büyük engel, hücrelerin implante edildikten sonra sonunda oksijeninin bitmesi ve insülin üretiminin durması.

Enjeksiyonsuz diyabet kontrolü için ıöıt

Bu engeli aşmak için MIT mühendisleri, yalnızca yüzbinlerce insülin üreten adacık hücresini taşımakla kalmayıp, aynı zamanda vücutta bulunan su buharını bölerek oksijen üreten kendi yerleşik oksijen fabrikasına da sahip olan, vücuda yerleştirilebilir yeni bir cihaz tasarladı. Araştırmacılar, bu cihazın diyabetik farelere nakledildiğinde, farelerin kan şekeri seviyelerini en az bir ay boyunca sabit tutabildiğini gösterdi. Araştırmacılar şimdi cihazın daha büyük bir oluşturmayı umuyorlar ve bu versiyon sonunda Tip 1 diyabetli kişilerde test edilebilecek.

MIT’nin Koch Bütünleyici Kanser Araştırma ve Enstitüsü üyesi olan MIT Kimya Mühendisliği Bölümü profesörü Daniel Anderson: “Bunu, insülin salgılayan insan hücrelerinden ve elektronik yaşam destek sisteminden yapılmış, yaşayan bir tıbbi cihaz olarak düşünebilirsiniz. Şu ana kadar kaydedilen ilerlemeden heyecan duyuyoruz ve bu teknolojinin hastalara yardımcı olabileceği konusunda gerçekten iyimseriz” diyor. Araştırmacıların asıl odak noktası diyabet tedavisi olsa da, bu tür bir cihazın aynı zamanda terapötik proteinlerin tekrar tekrar verilmesini gerektiren diğer hastalıkları tedavi etmek için de uyarlanabileceğini söylüyor.

İmplante edilebilir cihaz ile diyabetin kontrolü, rutin kontrol ihtiyacı olan kişiler için tam donanımlı koruma sağlıyor. Anderson, “İnsüline bağımlı olan şeker hastalarının büyük çoğunluğu kendilerine insülin enjekte ediyor ve ellerinden geleni yapıyorlar, ancak sağlıklı kan şekeri düzeylerine sahip değiller. Kan şekeri seviyelerine bakarsanız, dikkatli olmaya kendini adamış insanlar için bile, canlı bir pankreasın yapabilecekleriyle karşılaştırılamaz” dedi. Daha iyi bir alternatif, hastanın kan şekeri seviyelerinde dalgalanmalar tespit ettiğinde insülin üreten hücreleri nakletmek olabilir.

Antarktika üzerindeki ozon deliği büyüyor!

Antarktika çevresindeki deniz buzunun her yıl büyüyüp gerilemesi gibi, kıtanın üzerindeki ozon deliği de aynı şekilde büyüyor.  Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) Copernicus Sentinel-5P uydusundan yapılan gözlemler, ozon deliğinin 16 Eylül 2023’te yaklaşık 26 milyon kilometre kareye ulaştığını gösteriyor. Bu da onu şimdiye kadar gözlemlenen en büyük mevsimsel deliklerden biri haline getiriyor. Gerçek en büyük ozon deliği maksimumu, uçurumun yaklaşık 28.4 milyon kilometre kareye ulaştığı 2000 yılında meydana geldi.

Antarktika’nın üzerindeki ozon deliği için yeni gözlem

Ozon doğal olarak oluşan bir gazdır ve stratosferde bizi güneşin ultraviyole veya UV ışınlarından koruyan bir tabakası var. 1985 yılında Antarktika’nın üzerindeki ozon tabakasında bir delik keşfedildi ve bu delik daha sonra insanların karbon tüketen maddeleri kullanmasıyla ilişkilendirildi. O zamandan beri bu maddelerin kullanımını yasakladık ve deliğin boyutunu izliyoruz.

Ozon deliği mevsimsel olarak büyümeye ve daralmaya devam ediyor, ancak sıcaklık değişimleri ve stratosferdeki rüzgar koşulları nedeniyle eylül ortası ile ekim ortası arasında maksimuma ulaşıyor. Copernicus Atmosfer İzleme Servisi kıdemli bilim insanı Antje Inness, yaptığı açıklamada: “Operasyonel ozon izleme ve tahmin hizmetimiz, 2023 ozon deliğinin erken başladığını ve Ağustos ortasından bu yana hızla büyüdüğünü gösteriyor” dedi.

Normalden yüksek büyümenin olası bir nedeni, Ocak 2022’de havaya büyük miktarlarda su buharı salan Hunga Tonga volkanik patlaması. Inness: “Su buharı, kloroflorokarbonların (CFC’ler) reaksiyona girip ozon tabakasının incelmesini hızlandırabileceği kutupsal stratosferik bulutların oluşumunun artmasına neden olmuş olabilir” dedi.

Bu yıl mevsimsel olarak büyük bir büyüme yaşanmasına rağmen, ozon deliğinin genel olarak boyutu halen küçülüyor. ESA’nın Copernicus Sentinel-5P görev yöneticisi Claus Zehner: “Montreal Protokolü ve antropojenik ozon tabakasını incelten maddelerin azalmasına dayanarak, bilim adamları şu anda küresel ozon tabakasının 2050 civarında tekrar normal durumuna ulaşacağını tahmin ediyor” dedi.

Özetle Antarktika’nın üzerindeki ozon deliği Brezilya’nın üç katı büyüklüğüne ulaştı diyebiliriz. Bu, kayıtlardaki en büyük ozon deliklerinden biri; ancak bu mutlaka alarma neden olacak bir durum değil. Yine de araştırmacılar gözlemlerine devam ederek, ozon deliğindeki büyümeyi kontrol etmeye devam edecek.

Age of Empires karınca simülasyonunda kullanılıyor

0

Bir zamanlar çocuklara mısır gevreği kutularında dağıtılan bir bilgisayar oyunu, Avustralya’nın istilacı karınca türlerini yok etmesine yardımcı oluyor.

Avustralya’nın ulusal bilim ajansı CSIRO ve Batı Avustralya Üniversitesi, yerli karınca türlerinin istilacı meslektaşlarıyla savaşmasına nasıl yardımcı olabileceklerini bulmak amacıyla karınca savaşını simüle etmek için Age of Empires’ı kullandı. Araştırmacı Samuel Lymbery, “Karıncalar, savaşların ölçek ve ölüm oranı açısından insan savaşlarına benzediği az sayıdaki hayvan türünden biri” dedi.

Araştırma ekibi, oyunu kullanarak farklı boyut ve şekillerde ordular ve savaş alanları inşa etti, onların savaşmasını izledi ve ardından sonuçları haritalandırdı. Dr Lymbery: “Güçlü askerlerden oluşan küçük gruplar oluşturduk ve onları giderek daha büyük, daha zayıf askerlerden oluşan gruplara karşı koyduk” dedi.

Age of Empires karınca istilasını önleyebilir

İş için bilgisayar oyunu oynamak eğlenceli görünse de Dr. Lymbery bunun düşündüğünüz kadar eğlenceli olmadığını söyledi. Lymbery: “Yapmak istediğiniz şey, tamamen aynı senaryoyu tekrar tekrar oluşturmak, onu çok tekrarlı bir şekilde yürütmek ve çok fazla müdahale etmemek. Bu muhtemelen bir video oyunu oynamanın en sıkıcı yolu” dedi.

Ekip, araştırma için özellikle büyük, yerli Avustralya et karıncalarını ve küçük, yerli olmayan Arjantinli karıncaları inceledi. Oyunda oluşturulan ordular basit, öngörülebilir ve ölçülebilir bir şekilde davranarak savaşın matematiksel modellerinin ortaya çıkmasına olanak sağladı.

Araştırmacılar daha sonra karıncalarla laboratuvar deneyleri gerçekleştirdiler ve öngörülemeyen davranışlar sergileyen gerçek hayvanları kullanarak modelleri gerçek dünyadaki “dağınık” örneklerle karşılaştırdı. Dr Lymbery: “Basit ve daha karmaşık sistemler arasındaki ortak noktaları ve farklılıkları belirlemenize olanak tanıyor” dedi.

Güçlü askerlerden oluşan küçük orduların karmaşık arazi bazlı savaş alanlarında daha başarılı olduğunu ve daha zayıf askerlerden oluşan büyük orduların basit açık savaş alanlarında daha iyi performans gösterdiği tespit edildi.

Bunu gerçek dünya bağlamına koyarsak, karıncalar için basit bir savaş alanı bir patika veya şehir parkı olabilir; karmaşık bir savaş alanı ise çalılıklar, küçük çalılar ve odunsu döküntülerden oluşan bir çalılık şeridi olabilir.  Dr Lymbery, çalışmasının, rekabet dengesini yerli karıncalar lehine yeniden değiştirmek için, kentsel ortamlara çalılıkların veya daha fazla çevresel karmaşıklığın yeniden eklenmesi gibi habitat yönetimine yönelik yeni yaklaşımların geliştirilmesine yardımcı olabileceğini söyledi.

Euclid uzay teleskobu navigasyon sorunları çözüldü

Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından kısa bir süre önce fırlatılan Euclid uzay teleskobu, yaşadığı navigasyon sorunlarını yeni yazılım yüklemesiyle başarıyla çözdü. Teleskop, güneşin yörüngesinde bulunan Lagrange noktası L2’de bulunuyor ve karanlık evrenin sırlarını aydınlatmak amacıyla tasarlandı.

İnce Yönlendirme Sensörü ile ilgili sorunlar, Euclid’in rehber yıldızlara kilitlenmesini ve doğru yönü takip etmesini engelliyordu. Bu nedenle uzay mühendisleri, yeni bir yazılım sürümünü geliştirmek zorunda kaldılar. ESA’nın açıklamasına göre, yeni yazılım başarıyla teleskoba yüklendi ve navigasyon sistemi artık amaçlandığı gibi çalışıyor.

Yeni yazılımın yüklenmesinin ardından, Euclid teleskobu 10 gün boyunca test edildi ve rehber yıldızlarını bulma görevini başarıyla yerine getirdi. Bu, teleskobun karanlık madde ve karanlık enerjiyi incelemek üzere tasarlandığı ana amacına ulaşmasını sağladı.

Euclid uzay aracı operasyon müdürü Micha Schmidt, konuyla ilgili şunları söyledi: “Endüstriyel ortaklarımız – Thales Alenia Space ve Leonardo – İnce Yönlendirme Sensörünün yıldızları tanıma yöntemini revize etmek için büyük bir çaba harcadılar. Bu çabaların sonucunda, uzay aracına yüklenmek üzere yeni bir yerleşik yazılım başarıyla hazırlandı.”

Şimdi Euclid uzay aracı, bilim operasyonlarına başlamadan önce devreye alma işleminin son aşamasına geçecek. Euclid, karanlık evrenin gizemlerini çözmek ve galaksilerin yapılarını incelemek için önemli bir görevi üstleniyor ve yeni yazılım sayesinde bu görevine daha iyi hazır durumda.

Sonuç olarak, Euclid uzay teleskobu navigasyon sorunlarını aşarak bilimsel keşiflerine devam edebilecek ve evrenin derinliklerindeki sırları aydınlatmaya devam edecektir.

Sürüş sırasında telefon kullanan yakalanacak!

ABD ve Avustralya’da trafik güvenliğini artırmak amacıyla yürütülen bir projede, araç kullanırken telefon kullanımını tespit eden yenilikçi bir teknoloji geliştiriliyor. Bu teknoloji, yapay zeka tabanlı bir yazılım ve kameraların entegrasyonuyla sürücülerin telefon kullanma alışkanlıklarını yakından izliyor.

Cep telefonu kullanımı, dünya genelinde trafik kazalarının sıkça karşılaşılan nedenlerinden biri olarak öne çıkıyor. Sürücülerin dikkatinin dağılması, hızlı tepki verme yeteneklerini azaltabilir ve tehlikeli durumlara yol açabilir. Bu sorunun üstesinden gelmek için geliştirilen teknoloji, sürücülerin bu tür tehlikeli davranışlarını tespit etmeyi amaçlıyor.

Bu yenilikçi sistem, hız kameraları ve yol üzerindeki sabit kameralar gibi mevcut trafik izleme altyapısını kullanıyor. Yapay zeka sayesinde, sürücülerin telefonlarını kullanırken yaptıkları eylemleri tanımlayabilen yazılım, bu bilgileri analiz ediyor ve potansiyel ihlalleri belirliyor.

ABD’deki Karayolu Güvenliği Ajansı (IIHS) tarafından yapılan testler, bu teknolojinin şu anki aşamasının oldukça umut verici. Kontrollü koşullar altında gerçekleştirilen denemelerde, sistem, araç kullanırken telefon kullanımı, yemek yeme ve içme gibi davranışların %72’sini tespit etti. Bir insan gözlemcisine dayalı tespit oranı ise %78 olarak belirlendi. Özellikle mesaj yazma veya sohbet etme gibi yasaklanmış eylemleri algılamada yazılım, %86’lık bir başarı oranı yakalarken, insan gözlemcisi %90 başarı elde etti.

Ancak, bu teknolojinin uygulanmasında dikkate alınması gereken bazı etik ve gizlilik sorunları bulunuyor. Sürücülerin gizlilik haklarının korunması ve rızalarının alınması önemli bir mesele. Bu nedenle, sistemin kullanılmasına ilişkin düzenlemeler ve politikalar titizlikle oluşturulmalıdır.

Uzmanlar, bu yeni teknolojinin trafik güvenliğini artırmak için önemli bir adım olduğunu ve ilerleyen yıllarda daha da geliştirilerek kullanılabileceğini vurguluyorlar. Araç kullanırken telefon kullanımını saptama konusundaki bu çığır açan gelişme, trafik kazalarını azaltmaya ve sürücülerin bu tehlikeli alışkanlıklarını kontrol etmeye yardımcı olabilir.

SAS’ın sektörel çözümlerine yapay zeka desteği geliyor

0

Tüm dünya üretken yapay zekanın vadettiği sonsuz olasılıklar konusunda heyecanlı. Teknoloji tarihi kitabının bir sonraki bölümü adeta herkesin gözü önünde hikayesini kendi kendine yazıyor. McKinsey & Company, üretken yapay zekanın bankacılık, yüksek teknoloji, yaşam bilimleri ve perakende gibi sektörlerde milyarlarca dolarlık gelir artışı sağlayacağını öngörüyor. Bu kritik sektörlerin tam merkezinde yer alan SAS, sektörel çözümlerine yaptığı 1 milyar dolarlık yatırımın bir parçası olarak, üretken yapay zeka (generative AI) teknolojisinin en son yetkinliklerini müşterilerine sunacak.

Sektörel çözümler müşterilerle birlikte geliştiriliyor

Pazar araştırmaları firması IDC’nin Analitik ve Bilgi Yönetimi Grup Başkan Yardımcısı Dan Vesset, “SAS, üretken yapay zeka, sentetik veri, dijital ikiz simülasyonu ve büyük dil modellerine (large language model – LLM) yaklaşımında haklı olarak çok bilinçli bir tavır sergiliyor. Sözü edilen teknolojiler, en yeni yapay zeka, analitik ve veri yönetimi girişimlerine yatırım yapan yöneticilerin hedefinde olan, yönetirken daha yüksek karar alma hızı sağlayan kritik yetenekler. SAS’ın etik yapay zekayı savunma konusunda sergilediği tutarlılık ve bu sayede kazandığı itibar, müşterilerine dönüştürücü teknolojiler konusunda güvenilir bir rehber olacağı anlamına geliyor. Bu da özellikle karşılaşabileceği riskler yüksek olan bankacılık ve sağlık hizmetleri gibi hassas verileri işleyen sektörlerdeki müşteriler için önemli” dedi.

SAS, dijital ikiz simülasyonları oluştururken üretim ve lojistik, sentetik veri üretimi için ise bankacılık ve sağlık sektörlerindeki müşterileriyle birlikte çalışıyor. Müşterilerine güvenilir ve güvenli sonuçlar sunmaya odaklanarak büyük dil modellerinin (LLM) sektörel sorunlara uygulanmasını da kapsamlı bir şekilde araştırıyor. SAS’ın Genel Müdür Yardımcısı ve Teknolojiden Sorumlu Yöneticisi Bryan Harris, “Üretken yapay zekadan değer elde edebilmek için derinlemesine sektörel uzmanlık, son teknoloji yapay zeka becerileri ve uçtan uca yönetişim gerekir. Portföyümüzde tüm bunları benzersiz bir şekilde sunuyoruz. Sektör çözümlerine yaptığımız 1 milyar dolarlık yatırım, geçerli, açıklanabilir ve savunulabilir üretken yapay zeka yeteneklerinin entegrasyonunu da içeriyor. SAS yazılımları müşterilerimizin işleri için kritik önemde olduğu için ‘bazen’ haklı çıkma lüksümüz yok.”

3 Önemli Teknolojiye Yatırım

SAS Explore etkinliğinde SAS yöneticileri, güvenilir üretken yapay zeka alanında şirketin gerçekleştirdiği yenilikleri katılımcılara anlattılar. Bu yenilikler şu 3 teknolojik başlıkta toplanıyor: 

·         Sentetik veri üretimi: SAS, gerçek dünya ortamlarının karmaşıklığını yansıtan, istatistiksel olarak uyumlu tablo verileri oluşturmak için üretken çekişmeli ağlar (generative adversarial networks – GAN) için patentli bir özellik çıkararak bu alanda öncülüğünü sergiledi. Bu yetenek, gizliliğin korunmasını, önyargıların azaltılmasını ve nadir olayların artırılmasını sağlıyor ve dijital ikizlerin temelini oluşturuyor. SAS’ın inovasyonu, sağlık hizmetleri, yaşam bilimleri, bankacılık, sigorta, perakende ve üretim gibi sektörlerde içgörü maliyetini azaltırken tahmin modellerini geliştiriyor. 

·         Dijital ikizler: İşletmelerin kesintileri planlamak ve esnekliği artırmak için tedarik zincirleri ve üretim katları gibi karmaşık sistemleri simüle ve optimize etmesi gerekir. Fiziksel bir sistemin dijital ikizini oluşturmak işletmeye “Ya olursa?” diye sorma ve geleceği daha hızlı görme imkanı sunar. Bu özellik daha stratejik kararlar alınmasını, değerin artmasını, risk ve kayıpların azalmasını sağlar. Örnek olarak SAS, operasyonları optimize etmek, sorunları daha iyi teşhis etmek ve öngörülebilir bakım önlemlerini iyileştirmek için Federal Kamu Hizmeti Finansmanı (Federal Public Service Finance) ve Wienerberger gibi kuruluşlarla çalışıyor. 

·         Büyük dil modelleri (LLM): Büyük dil modelleri, üretken yapay zekanın temel unsurlarından biri. İşletmelere gerçek değer sunabilmek için bu temel modellerin, veri gizliliğini korurken sektörel kullanımlarına göre ince ayarlarının yapılması gerekir. SAS’ın nöral ağlar, derin öğrenme, pekiştirmeli öğrenme ve doğal dil işleme alanlarındaki uzmanlığı, üretken yapay zekanın müşteriler için değer yaratmasını hızlandırıyor. Örneğin SAS müşterileri halihazırda SAS Customer Intelligence 360 entegrasyonu ile üretken yapay zeka modellerinin gücünü kullanabiliyor. Bu entegrasyon, pazarlamacıların planlama, içerik oluşturma ve yolculuk tasarımı faaliyetlerini kolaylaştırmasına yardımcı oluyor.

SAS ve Stratejik İş Ortağı Microsoft, Üretken Yapay Zekaya Odaklanıyor

SAS ve Microsoft, yapay zekanın geliştirilmesinde güvenilir ve güvenli kalkanlar sağlamanın yanı sıra müşterilerinin verimliliğini artıran çözümler sunmaya da kararlılar. Microsoft’un Küresel İş Ortağı Geliştirme Direktörü Brad Carlstedt, “SAS’ın çok çeşitli alanlarda uzman olduğunu ve sektörel çözümlerde üstün olduğunu biliyor ve gelişmekte olan bu teknoloji alanında ortaklığımızın kapsamının genişlemesinden heyecan duyuyoruz. Azure OpenAI teknolojisinden yararlanarak, küresel işletmelerin verimliliğini ve geliştirme ekiplerinin güvenini artırmalarına yardımcı olabileceğiz” dedi. 

LLM’lerin gücü devasa veri kümelerinden konuşma deneyimleri yaratma yeteneklerinden kaynaklanıyor. Ancak bu uygulamalar kurumsal sistemlerdeki nicel hesaplamaları entegre etmek için tasarlanmış değiller. İşte bu, SAS ve Microsoft’un çözmek için ortaklık yaptığı kritik bir konu. Teknoloji öncüsü iki firma, Microsoft Azure OpenAI’in becerileri ile SAS’ın kurumsal görevlerle mevcut analitiği orkestra gibi yönetebilme becerilerini kombine ederek işletmelerin operasyonel karar alma süreçlerinde kullanılmasını sağlayacak bir üretken yapay zekayı birlikte geliştiriyor. Entegrasyon 2023’ün son çeyreğinde özel bir önizlemeyle sunulacak. 

Google, Almanya’dan dersini aldı!

Almanya Federal Kartel Ofisi (FCO) yaptığı açıklamada, Google veri şartlarına ilişkin Almanya’nın antitröst gözlemcisi tarafından Ocak ayında belirlenen ön itirazların ardından teknoloji devinin kullanıcılara bilgilerini kullanma konusunda daha iyi bir seçim sunacak değişiklikler yapmayı kabul ettiğini söyledi.

Taahhütler, Google’ın bir Google hizmetindeki kişisel verileri diğer Google veya Google dışı kaynaklardan alınan kişisel verilerle birleştirmek veya bu verileri yetkili makamlara göre ayrı olarak sağlanan Google hizmetlerinde çapraz kullanmak istediği durumları kapsıyor.

Rekabet düzenleyicisini asıl endişelendiren konu, Google’ın sahip olduğu ve işlettiği birden fazla hizmetteki kullanıcı verilerini nasıl toplayıp birbirine bağladığı ve reklam hedefleme için kullanıcılara profil oluşturma konusunda yeterli seçenek verip vermediği.

Ocak ayında FCO’nun Google’ın veri şartlarına ilişkin ön kararı, kullanıcılara “verilerinin hizmetler genelinde bu geniş kapsamlı işlenmesini kabul edip etmeyecekleri ve ne ölçüde kabul edecekleri konusunda yeterli seçeneğin sunulmadığı” yönündeydi; Google’ın sağladığı seçenekler ise yetersiz bulundu.

FCO karar belgesine göre, Google’ın taahhütlerinin uygulama tarihi (prensip olarak) 30 Eylül 2024; Google Asistan ve Kişiler’i kapsayan taahhütler için ise daha erken bir tarih 6 Mart 2024. Ancak FCO, “gerekçeli sebep” üzerine Google’a bir uzatma sağlayabileceğini belirtiyor. Taahhütler uygulamaya konulduktan sonra başlangıç ​​tarihinden itibaren beş yıllık bir süreye sahip olacak.

Google

Belgede ayrıca, gelecekte bir Google hizmetinin temel platform hizmeti olarak DMA tanımından çıkması ve FCO kullanım eşiğini karşılaması durumunda bu yerel taahhütlerin ona uygulanacağı da belirtiliyor. Bunun tersi de geçerli olacak; yani Avrupa Komisyonu, bu taahhütlerin kapsamına giren Google hizmetlerinden birini DMA’nın temel platform hizmetleri listesine dahil ederse, bu hizmet artık bu düzenleme kapsamına girmeyecek.

AB yakın zamanda Google’ın web posta hizmetini DMA’nın temel platform hizmetleri listesinden hariç tutma yönündeki argümanlarını kabul ettiğinden, Gmail burada ilginç bir örnek olacak; ancak teknoloji devi, FCO taahhütleri kapsamında Gmail kullanıcılarının verilerini nasıl kullanabileceği konusunda da gelecekte kısıtlamalarla karşı karşıya kalacak.

Android cihazlar tehdit altında!

Ocak ayında güvenlik araştırmacısı Daniel Milisic, T95 adı verilen ucuz bir Android TV yayın kutusunda, kutudan çıktığı anda kötü amaçlı yazılım bulaştığını keşfetti. Çok sayıda araştırmacı da bulguları doğruladı. Ancak bu buzdağının sadece görünen kısmıydı. Ekim ayında, siber güvenlik firması Human Security, virüslü cihazların kapsamı ve yayın kutularına bağlı gizli, birbirine bağlı dolandırıcılık planları ağı hakkında yeni ayrıntılar ortaya koyuyor.

İnsani Güvenlik araştırmacıları, WIRED ile özel olarak paylaşılan bir rapora göre, arka kapıları takılı yedi Android TV kutusu ve bir tablet buldu ve etkilenebilecek 200 farklı Android cihaz modelinin işaretlerini gördü. Cihazlar ABD genelinde evlerde, işyerlerinde ve okullarda bulunuyor. Bu arada İnsani Güvenlik aynı zamanda programla bağlantılı reklam dolandırıcılığını da ortadan kaldırdığını ve bunun muhtemelen operasyon için ödeme yapılmasına yardımcı olduğunu söyledi.

Triada yazılımı Android cihazların güvenliğini etkiliyor

Şirketin Satori Tehdit İstihbaratı ve Araştırma ekibine liderlik eden İnsani Güvenlik CISO’su Gavin Reid: “İnternette kötü şeyler yapma konusunda İsviçre çakısı gibiler. Bu, dolandırıcılığın gerçek anlamda dağıtılmış bir yolu” dedi. Reid, şirketin, cihazların üretilmiş olabileceği tesislerin ayrıntılarını kolluk kuvvetleriyle paylaştığını söyledi.

Human Security’nin araştırması iki alana ayrılmış: Güvenliği ihlal edilmiş Android cihazları ve bu cihazların dolandırıcılık ve siber suçlara karışma yollarını kapsayan Badbox. Peachpit adı verilen ikincisi ise en az 39 Android ve iOS uygulamasını içeren ilgili bir reklam dolandırıcılığı operasyonu niteliğinde. Google, Human Security’nin araştırmasının ardından uygulamaları kaldırdığını söylerken, Apple kendisine bildirilen birçok uygulamada sorun bulduğunu belirtiyor.

Araştırmacılar toplamda sekiz cihazın arka kapısının aktif olduğunu doğruladı: yedi TV kutusu, T95, T95Z, T95MAX, X88, Q9, X12PLUS ve MXQ Pro 5G ve bir tablet J5-W. Bunlardan bazıları , son aylarda konuyu inceleyen diğer güvenlik araştırmacıları tarafından da tespit edildi. Veri bilimci Marion Habiby’nin başyazarı olduğu şirketin raporu, Human Security’nin dünya çapında Badbox enfeksiyonu belirtileri gösteren en az 74.000 Android cihazı tespit ettiğini söylüyor. Buna bazıları ABD’deki okullarda da dahil. İlk kez 2016 yılında güvenlik firması Kaspersky tarafından tespit edilen Triada kötü amaçlı yazılımını temel alan bu arka kapı, Android işletim sisteminin bir öğesini değiştirerek, cihazlara yüklenen uygulamalara erişmesine izin veriyor

Haftalarca yere inmeden uçabilen dronlar geliyor

Avustralyalı bir pil teknolojisi şirketi olan Li-S Energy, dron geliştiricisi V-TOL Aerospace ve güneş paneli üreticisi Halocell, yeni bir dron geliştirmek için işbirliği yapıyor. Bu dron, yüksek irtifa ve alçak irtifa (HALE) dron sınıfına ait olup 70.000 feet yükseklikte haftalarca sürecek savaşlar gibi uzun süreli uçuş görevleri için planlanıyor.

İşbirliği sonucu geliştirilecek prototip dronlar, Li-S Energy’nin lityum sülfür pilleri, Halocell’in perovskit güneş pilleri ve V-TOL’un Pegasis sabit kanatlı uçak tasarımlarıyla donatılacak. Bu kombinasyon, dronların uzun süreli uçuş yeteneklerini önemli ölçüde artırabilir.

Drone

Li-S Energy CEO’su Lee Finniear, bu işbirliğini önemli bir uluslararası girişim olarak nitelendirdi ve “Geniş kapsamlı yeteneklere sahip otonom insansız hava araçları üretmek üzere üç yenilikçi Avustralyalı şirketi bir araya getiriyoruz” dedi. Ayrıca, bu girişimin Avustralya havacılık endüstrisi için yeni kabiliyetler sunabileceğini vurguladı.

V-TOL Aerospace Genel Müdürü Mark Xavier, işbirliğinin yüksek teknolojili insansız hava araçları, sensörler ve robotlar gibi çeşitli uygulamalara yönelik yeni fırsatlar yaratabileceğini belirtti.

Halocell CEO’su Paul Moonie ise bu işbirliğinin dronların uçuş süresi ve verimliliği konusunda yeni bir boyut kazandıracağını söyledi. Havacılık ve uzayın şirketleri için kilit odak alanları olduğunu belirtti ve Li-S Energy ve V-TOL ile işbirliği yapmanın önemli bir adım olduğunu ifade etti.

Bu yeni drone’ların çeşitli ticari uygulamalarda kullanılması bekleniyor. Bunlar, uzaktan gözetleme ve güvenlik, çevresel izleme, dijital tarım, afet müdahale ve yardım, altyapı denetimleri, uzaktan teslimat ve lojistik, araştırma ve keşif gibi alanları kapsayabilir.

Bu işbirliği, Avustralya’nın yüksek teknolojiye sahip insansız hava araçları ve savunma endüstrisindeki potansiyelini artırabilir ve uluslararası arenada önemli bir rol oynayabilir.

Elon Musk Twitter nedeniyle yine davalık oldu!

Elon Musk, ABD ajansı tarafından Twitter’ın 44 milyar dolara satın alınması nedeniyle soruşturma altında. Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu, Musk’un 2022’de platformdan hisse satın alırken federal yasayı çiğneyip çiğnemediğini araştırıyor.

Elon Musk’un sosyal medya devi Twitter’ı 44 milyar dolara satın alması nedeniyle ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu tarafından soruşturma altında olduğu Perşembe günü ortaya çıktı.

Elon Musk Twitter nedeniyle ifade veriyor

Soruşturma, Musk’ın 2022’de Twitter’da hisse satın alırken federal menkul kıymetler yasalarını çiğneyip çiğnemediği ve anlaşmayla ilgili yaptığı açıklamalar ve SEC başvurularıyla ilgili. Mart 2022’de Musk, Twitter’ın yüzde 9,2 hissesini satın alarak şirketin çoğunluk hissedarı oldu. Satın alma işlemi önümüzdeki aya kadar bir SEC dosyasında açıklanmadı . Twitter hissedarları geç başvuru nedeniyle kısa bir süre sonra dava açtı ancak davaları reddedildi. Kendisini anlaşmayı tamamlamaya zorlayan bir davayla karşı karşıya kalan Musk, Twitter’ın kalan hisselerini 44 milyar dolarlık bir anlaşmayla satın aldı ve Ekim 2022’de şirketi devraldı.

SEC’in soruşturması, ABD kurumunun Musk’u soruşturmada ifade vermeye zorlamak için dava açmasıyla ortaya çıktı. Musk daha önce bunu yapmayı kabul etti ve sonra vazgeçti. SEC, Musk’a Mayıs 2023’te mahkeme celbi gönderildiğini, ondan ajansın San Francisco’daki ofisinde ifade vermesini istediğini ve Musk’un geçen ay mahkemeye çıkmayı kabul ettiğini söyledi.

Ancak SEC, ifade vermesine iki gün kala Musk’un “birkaç sahte itirazda” bulunduğunu ve SEC’e gelmeyeceğini söylediğini söyledi. Musk ayrıca SEC’in ifade verme işleminin yasal olarak ikamet ettiği Teksas’ta Ekim veya Kasım aylarında gerçekleştirilmesine yönelik tekliflerini de reddetti.

SEC, itirazları arasında SEC’in kendisini “taciz etmeye” çalıştığı ve avukatının Musk’un geçen ay yayınlanan biyografisinde yer alan potansiyel olarak ilgili materyali incelemek için zamana ihtiyaç duyduğunun da yer aldığını söyledi. Musk’ın avukatı Alex Spiro: “SEC, bu yanlış yönlendirilmiş soruşturmada Bay Musk’ın ifadesini zaten birçok kez aldı. Bu kadar yeter” dedi. Twitter’daki payının ortaya çıkmasından günler sonra Musk bunu kabul etti ve ardından Twitter’da yönetim kurulu üyeliğini geri çevirdi; bu onun daha fazla hisse almasını yasaklayacak bir pozisyondu. Nisan ayı sonlarında şirketi satın alma planlarını açıkladıktan sonra, Twitter’ın platformundaki bot aktivitesinin tamamını açıklamadığını iddia ederek anlaşmadan çekilmeye çalıştı.

SEC yaptığı açıklamada: “Meşru ve hukuka uygun soruşturmayla ilgili, halihazırda SEC’in elinde olmayan bilgileri elde etmek için Musk’un ifadesini” istediğini söyledi. Musk ile SEC arasında, Musk’ın 2018’de Tesla’yı özelleştirmeyi planladığı ve finansmanı güvence altına aldığı yönündeki tweet’ine kadar uzanan uzun süredir devam eden bir kavgayı tırmandırıyor. SEC, yatırımcıları yanılttığı için ona 20 milyon dolar para cezası verdi ve onu şirketin başkanlığından istifaya zorladı; daha sonraki tweetlerinde bu cezanın “buna değdiğini” söyledi. O zamandan bu yana Musk, yıllar boyunca Musk hakkında çok sayıda soruşturma açan SEC’i defalarca karaladı.

Steve Jobs’un eşyaları açık artırmada!

Steve Jobs, teknoloji ve girişimcilik tutkunları için her zaman önemli bir figür. Öyle ki her marka gibi Apple’ın da pahalı ürünlerine rağmen büyük ölçüde onun etkisiyle sadık müşterileri var. Steve Jobs, Apple’ı ebeveynlerinin garajından küresel bir imparatorluğa dönüştürerek teknolojinin modern yaşamlarımızda oynadığı rolü yeniden tanımladı.

Bu nedenle 2011 yılında vefat etmiş olmasına rağmen Jobs’un birçok eşyası, imzalı hatıra eşyaları veya teknoloji girişimcisinin kullandığı eşyalar koleksiyoncular tarafından büyük rakamlara satın alındı. Steve Jobs’un eşyaları teknoloji hayranları tarafından büyük ilgi görüyor.

Steve Jobs’un eşyaları 1.5 milyon dolara ulaştı

İş adamı, Pixar’ın haklarını aldı ve imzası, Buzz Lightyear ve Woody’nin yer aldığı ve müzayede evi Nate D. Sanders tarafından 25.000 dolar değerinde olan ‘Oyuncak Hikayesi’ posterinde yer alıyor. Pixar filminin tamamen özel efektlerle oluşturulmasından girişimcinin sorumlu olduğunu unutmamak gerekiyor.

Jobs’un meraklarından bir diğeri de nadiren imza atması. Hiçbir yere imza atmayı sevmiyordu ve bunu yalnızca sözleşmeler ve önemli belgeler için yapıyordu. Ancak şirkette 10 yıl çalışmış bir çalışan, Apple’da geçirdiği zamanın hatıra plaketini kurucu ortak tarafından imzalatacak kadar şanslıydı. Moments In Time web sitesinde değeri 95.000 dolar olarak belirtiliyor.

Açık artırmada satışa çıkan eşyalardan bir diğeri de tam olarak 218.750 dolara satılan, kullanılmış ve yıpranmış Birkenstock sandaletleri. Takipçilerinin hayran olduğu şeylerden biri de üniversiteyi bitirmeden bıraktığı girişimcilik becerileriydi.

Sonuç olarak ilk özgeçmişini doldurdu ve “elektronik teknolojisi veya tasarım mühendisi – dijital” konusunda yetenekli olduğunu söyledi. onraki iki öğenin değeri büyük rakamlarda. Bunlardan ilki Jobs’un bizzat imzaladığı Apple II kılavuzu . İmza sayısının az olması nedeniyle kılavuz 787.484 dolara satıldı. Ancak satılan en pahalı ürün, kendisinin ve ortaklarının 1976’da Apple’ı kurduğu sözleşmeydi. Sözleşmenin getirisi 1.594.500 dolardı.

Özetle Jobs’un piyasada bulunan en değerli eşyaları arasında kuruluş sözleşmesini ilk sırada sayabiliriz. 1978 işletme belgesi bu konuda dikkat çekiyor. Ayrıca diğer eşyalar arasında kartvizitler, lise yıllığı, atari notu, imzalı dergi kapağı ve Apple-1 bilgisayarını sayabiliriz.

Akıllı “elma toplama makinesi”

0

Anadolu Etap, üretim süreçlerinin her aşamasında akıllı ve yenilikçi tarım uygulamalarının yanı sıra modern teknolojiler kullanarak; kaliteli, sürdürülebilir ve güvenli gıda üretmeye devam ediyor. Yatırımlarının büyük bölümünü akıllı tarım ve üretim teknolojilerine yapan Anadolu Etap, “elma hasat makinesi” ile iş süreçlerinde verimliliği ve ürün kalitesini artırmayı amaçlıyor. Karapınar ve Tahirova’daki çiftliklerde kullanılacak olan makineler, hasat verimliliğini dünya standartlarına taşırken, meyve toplama sürelerini kısaltarak daha fazla ürünün kısa sürede toplanmasını sağlıyor. 

Türkiye’de bu teknolojide elma hasat makinesi ilk kez Anadolu Etap’ta kullanılıyor. Kısa vadede elma hasadının çoğunluğunu, Türkiye tarım sektöründeki en yeni ve en teknolojik donanıma sahip olan elma hasat makineleri ile gerçekleştirmek hedefleniyor. Düşük salınımlı yakıt kullanan makineler, çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine de katkıda bulunuyor. 

Anadolu Etap Plantasyon ve Taze Ürünler Genel Müdürü Handan Eren

Anadolu Etap Plantasyon ve Taze Ürünler Genel Müdürü Handan Eren yeni makine yatırımları ile ilgili; “Sürdürülebilirlik ilkesiyle tarım sektöründe liderlik yapma yolunda ilerliyoruz. Elma hasat makineleri ile dünya standartlarında verimlilik sunuyor, çiftlikten sofraya kaliteli, sürdürülebilir ve güvenli gıda üretimine katkı sağlıyoruz. Aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik hedeflerimize uygun, düşük salınımlı yakıt kullanan makinelerimizle doğayı koruyarak üretim yapıyoruz. Teknolojinin gücünü en iyi şekilde kullanarak sektörde öncülük etmek ve ülkemize değer katmak için çalışıyoruz” dedi.

Türkiye’de mobil aksesuar patlaması yaşanıyor!

Mcdodo, mobil aksesuarlar pazarında Türkiye’nin “hızlı büyüyen Pazar” olduğunu açıkladı. Bu yıl 4 kat büyüyerek yıllık 450 bin adetlik ürün satışı gerçekleştireceğini belirten firmanın öngörüsüne göre Türkiye, bu rakamla global ülkeler arasında ilk 3’e girecek.

Mcdodo Türkiye Yönetim Başkanı Mehmet Uçurum, ‘En Hızlı Büyüyen Ülke’ plaketini Mcdodo Dünya Başkanı He Jinhong’un elinden aldı. Türkiye ziyaretinde açıklamalarda bulunan He Jinhong, 2013 yılında Çin’de kurulan ve kısa sürede global başarılarıyla adından söz ettiren Mcdodo’nun hedeflerini şöyle anlattı: “Mcdodo olarak rakiplerimizden tasarım, fonksiyonellik ve güvenilirlik ile ayrılıyoruz. Tüketiciler için heyecan verici ve kullanışlı ürünler geliştirmek özel alanımız. Teknoloji ve kaliteyi tasarımla birleştiriyor ve ‘ileri teknoloji, özgün tasarım’ sloganıyla yolumuza devam ediyoruz. Bu felsefe ışığında, yılda ortalama 50 milyon adet aksesuar üretimi yapıyoruz. Her yıl %50 büyüme oranıyla bu sayıyı artırmayı planlıyoruz. 2024 yılında Orta Asya ve Avrupa pazarlarında daha da büyüme arzusundayız.”

Mcdodo Türkiye Yönetim Başkanı Mehmet Uçurum ve Mcdodo Dünya Başkanı He Jinhong

Tasarım inovasyonu öne çıkıyor

Mcdodo olarak kendilerini diğer markalardan ayıran en büyük özelliklerinin tasarım ve inovasyonu doğru oranlarda birleştirmek olduğunu anlatan Jingong, bunu şöyle açıkladı: “Teknoloji inovasyonu ve tasarım inovasyonu bizim için eşit derecede önemli. Teknoloji inovasyonu, tasarıma daha iyi malzemeler, üretim ve üretim teknikleri sunabilirken, tasarım inovasyonu bu teknoloji olanaklarını kullanabilir, ürünün kullanışlılığını, estetiğini ve kullanıcı deneyimini artırır. Sadece teknoloji inovasyonu varsa ve tasarım inovasyonu yoksa, ürünler fazla işlevsel veya kullanışsız hale gelebilir. Sadece tasarım inovasyonu varsa da ürünler kullanışlılık, maliyet ve üretim verimliliği açısından sorunlar yaşayabilir ve pazarda başarılı olamaz. Bu noktada bizim üretim felsefemizdeki “Farklı” tasarım inovasyonunu, “Verimli ve Kullanışlı” ise teknoloji inovasyonunu ifade ediyor.”

Mcdodo Türkiye’nin Metro İletişim güvencesiyle 2018 yılından itibaren sektörde bulunduğunu hatırlatan Jinhong, tahminlerinin çok ötesinde bir performansla son 3 yıldır hızlı bir büyüme yakaladığını ve iş modeliyle diğer pazarlara örnek olduğunu vurguladı.

Dünyada en büyük pazarların Çin, ABD ve Japonya olduğunu anlatan Jinhong, “Türkiye geçen yıldan bu yana ilk 3 ülke arasında bulunuyor. Bu yılı ise “en hızlı büyüyen ülke” olarak tamamlayacak. Yeni yıldan itibaren Türkiye pazarına özel ürünler de üreteceğiz” dedi.

Mcdodo 2024’te lider olmayı hedefliyor

Mcdodo Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Uçurum da 2023 yılının GaN şarjlar, MagSafe ürünleri ve özel kablo serileriyle hızlı geçtiğini anlattı.  2023 son çeyrek ve 2024 yılında pudra renkli seriler, minimal adaptörler ve MagSafe ürünlerin yine favori olacağını belirterek, “Son yıllarda Type-C pazarı hızla büyürken iPhone 15 ile bu alanda büyümenin de devam edeceğini söyleyebiliriz” diye konuştu.

Yeni ürünlerle birlikte Mcdodo Türkiye, 2024 yılını 400 milyon TL’lik ciro ile tamamlamayı planlıyor. Söz konusu büyümeyle 2023 yılına göre yüzde 150 büyüme anlamına geliyor. Mcdodo, iç pazarda 2024 yılında pazar lideri olmayı hedefliyor.

Mcdodo geçtiğimiz aylarda Türkiye’de ilk olan iki uygulamayı başlatmıştı. 100, 120 ve 140W’lık GaN teknolojisine sahip hızlı şarj adaptörleri, 5 yıl sınırsız garantiyle sunulmaya başlandı. Ayrıca Türkiye’de ilk kez, adaptörlerin yaratacağı olumsuz durumlar için tüketiciler sigortalanarak güvence altına alındı.

Mobil aksesuar pazarı 20 milyar TL’ye ulaşacak

Mcdodo’ya göre Türkiye’de aksesuar pazarı, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yaşanan ekonomik durgunluğa rağmen 2023 yılında ilk 6 ayda önceki yıla göre % 35 büyüdü. Teknolojik gelişmeler ve hayatın mobil hale gelmesiyle birlikte her geçen gün büyüyen ‘mobil aksesuar pazarı’ Türkiye’de 40 milyon adet ve 20 milyar TL’lik bir büyüklüğe ulaşacak.