Samsung çiplerden daha yüksek performans almayı hedefliyor!

0

Yeni nesil çipler için arka taraf güç dağıtım ağı (BSPDN), gelecekteki proses teknolojisinin iyi bilinen ve yaygın olarak tartışılan bir avantajı. Intel ve TSMC bir süredir BSPDN hakkında konuşurken, Samsung yakın zamanda arka taraf güç dağıtımı deneyleri hakkındaki ayrıntıları paylaştı. Görünüşe göre şirket bu yenilikten ciddi kazanımlar elde etmeyi hedefliyor.

Samsung Electronics, Haziran ayı sonlarında VLSI Sempozyumu’nda sunulan bir makalede, bir arka taraf güç dağıtım ağı uygulamasının, geleneksel ön taraf PDN’ye kıyasla açıklanmayan bir işlemci alanında %14,8’lik bir azalmaya neden olduğunu bildirdi. Bu arada, makale özellikle sırasıyla %10,6 ve %19’luk alan düşüşleri gözlemledikleri iki Kol devresini vurguladı. %10 ila %19 kalıp alanı azaltma, birinin %10 ila %19 daha fazla transistör paketlemesini ve performans kazanmasını veya belirli bir çipin maliyetlerini azaltmasını sağladığı için büyük bir avantaj.

Samsung’un makalesinde bahsettiği bir diğer şey de kablolama uzunluğunda %9,2’lik bir azalma. Arka taraf güç rayı tipik olarak daha düşük dirence sahip daha kalın tellere izin veriyor ve bu nedenle daha yüksek performans için daha yüksek akımları çalıştırabilir. Kablolama uzunluğunun daha da azaltılması, ek performans avantajları da getirebilir.

Samsung’un ortaya çıkardığı arka taraf güç dağıtımının kolaylaştırdığı ek avantajlar, %3,6 Fmax iyileştirmesi, standart blok alanında %2,4 azalma ve %1,6 standart blok performansı iyileştirmesi sağlayan tasarım teknolojisi co-optimizasyon düğmeleri.

Bu yılın başlarında Intel, 20A (2nm sınıfı) üretim teknolojisi ve sonrasında kullanılacak PowerVia arka taraf güç dağıtım ağını detaylandırdı. Arka taraf güç rayı kullanmanın faydaları yaygın olarak kabul ediliyor ve Samsung’un bulguları da teoriyi kanıtlıyor. Güç kabloları, güç raylarını arkaya kaydırarak ve G/Ç kablolarından izole ederek daha önemli hale getirilebilir. Bu kalınlaşma, son üretim aşamalarındaki dirençleri azaltarak performansı artırıyor ve enerji kullanımını azaltıyor. Ek olarak, bu ayrım, maliyet tasarrufu sağlayan azaltılmış bir mantık alanına yol açıyor.

Samsung, BS PDN’sini ne zaman ve hangi düğümle uygulamayı planladığını açıklamadı. Şirket şu anda 2. Nesil 3nm sınıfı kapı çok yönlü transistör tabanlı SF3 imalat teknolojisini parlatıyor ve 2024’te seri üretim için kullanmayı hedefliyor. Şirketin ayrıca 2025’te SF3P ve 2nm sınıfı SF2’si var. Samsung’un gelecek yıl SF3 için bir arka güç rayı kullanması pek olası olmasa da, şirket BS PDN’sini 2025’te SF3P veya SF2’de uygulamayı düşünebilir.

NASA, lazer iletişimini test etmeye hazırlanıyor!

0

ABD uzay ajansı NASA, yakında uzaya; mevcut son teknoloji radyo sistemlerinin hızının 10 ila 100 katı olan potansiyel veri iletim hızlarını göstermesi beklenen yeni, deneysel bir lazer iletişim teknolojisi gönderecek. Cihaz, 5 Ekim 2023’ten önce fırlatılması planlanan Psyche uzay aracına kuruldu.

Psyche aynı adı taşıyan metal bakımından zengin asteroitlere doğru ilerlerken, NASA uzayda lazer tabanlı dijital iletişimin fizibilitesini inceleyecek. Ajans, Derin Uzay Optik İletişimi (DSOC) projesinin, mevcut radyo frekansı sistemlerinin kapasitesinin “çok ötesinde” aktarım hızlarına ulaşan veri iletimini büyük ölçüde hızlandırmak için lazerlerin nasıl kullanılabileceğini test etmek için tasarlandığını söylüyor.

DSOC, radyo dalgası cihazlarından daha fazla bilgi gönderip alabilen yakın kızılötesi lazer alıcı-verici kullanıyor. DSOC’nin NASA’nın Jet Tahrik Laboratuvarı’ndaki proje teknoloji uzmanı Abi Biswas’a göre, yeni alıcı-vericibugün uzay iletişimleri için kullanılan son teknoloji radyo sistemlerinin “veri dönüş kapasitesinin” 10 ila 100 katı iletim hızlarını göstermek için tasarlandı. Biswas, Dünya’ya yakın yörünge ve Ay yörüngesindeki uydular için yüksek bant genişlikli lazer iletişiminin zaten kanıtlandığını, ancak uzayın tamamen farklı bir konu olduğunu söylüyor.

DSOC deneyi, 22 cm’lik bir diyafram teleskopuna bağlı bir “foton sayma” kamerası da dahil olmak üzere çeşitli bileşenlerle donatıldı. Alıcı-verici, Kaliforniya’daki JPL’nin Table Mountain Tesisindeki Optik İletişim Teleskop Laboratuvarı tarafından gönderilen yüksek güçlü, yakın kızılötesi bir lazer yukarı bağlantıya özerk bir şekilde “kilitlenmiştir”. Bu lazer sinyali DSOC’ye komut göndermek için kullanılacak.

Komutlarını aldıktan sonra, Psyche’deki alıcı-verici, “yüksek hızlı verileri” Dünya’ya geri iletmek için yakın kızılötesi lazerini kullanarak Caltech’in Palomar Gözlemevi’ndeki 5.1 m’lik Hale Teleskobu’nu bulacak. Son teknoloji ürünü bir titreşim sönümleyici, veri iletim aşamasında alıcı-vericinin bozulmayacağından emin olacak.

JPL’de DSOC proje yöneticisi olan Bill Klipstein’a göre, proje birçok yeni, özel yapım teknoloji gerektiren karmaşık bir çaba oldu. Ekip, uzaydaki devasa mesafelerde iletilen zayıf elektromanyetik sinyallerden yapabildikleri her bir biti sıkmak için kendi sinyal işleme tekniklerini geliştirmek zorunda kaldı.

Yine de, NASA ve diğer uzay ajansları tarafından yönetilen giderek yaygınlaşan derin uzay keşif misyonları, geçmiş radyo tabanlı görevlerden “katlanarak daha fazla veri” üretmeyi vaadediyor. DSOC gibi deneyler, gelecekte komut göndermek ve bilimsel verileri, görüntüleri ve hatta kozmosun videolarını almak için “rutin olarak” kullanılabilecek yeni, gelişmiş iletişim sistemlerinin geliştirilmesinde çok önemli bir rol oynayacak.

Google kendine yasal zemin arıyor!

0

Google yapay zeka eğitimi için yapacağı kazımalarda sınırsız bir özgürlük elde etmeye çalışıyor. Yaptığı hamlelerle adeta veri sahibi aksini belirtene kadar her türlü kazımanın meşru olduğu bir yasal ortam yaratmaya ve kendisine destek sağlamaya çalışıyor.

Google ve önde gelen yapay zeka üreticisi OpenAI sürecin başından beri birçok davayla karşı karşıya kaldı. Bunlardan birçoğu kazımaların nasıl yapıldığı, veri gizliliği ve telif hakları başlıkları altında toplanıyordu.

Bu hafta, arama devi, internetten istediği herhangi bir içeriği alabilmek, AI ürünleri için eğitim verileri olarak kullanabilmek ve Google’ın pişirmesine intihal güvecine itiraz eden varsa “adil kullanım” savunabilmek için telif hakkı yasalarını değiştirmek istediğini söyledi. Google’ın telif hakkı sahiplerine incir yaprağı: devre dışı bırakmanıza izin vermenin bir yolunu bulacaklar.

Yapay zeka kullanım alanları

Yeni yapay zeka yasalarını düşünen Avustralya hükümetine yakın zamanda yapılan bir açıklamada Google, “Avustralya’daki AI modellerinin geniş ve çeşitli bir veri yelpazesi üzerinde eğitilmesini sağlarken, verilerinin AI sistemlerini kullanma konusunda eğitilmemesini tercih eden kuruluşlar için uygulanabilir devre dışı bırakmaları desteklemek için telif hakkıyla korunan içeriğin uygun ve adil kullanımını sağlayan telif hakkı sistemleri” istediğini yazdı.

Google açıkça ABD, İngiltere ve Avrupa’da Avustralya’da yaptığının aynısını istiyor: telif hakkıyla korunan içeriği cezasız olarak kazıma ve alma hakkı. Ancak şirketin yeni bir mevzuatın geçmesine gerek olmayabilir. Bazıları, mevcut “adil kullanım” doktrinlerinin zaten bu tür makine öğrenimine izin verdiğini ve AI sağlayıcılarını şu anda telif hakkı ihlali iddialarına karşı bağışık hale getirdiğini savunuyor. Bununla birlikte, milyarlarca dolar ve yüz binlerce iş söz konusu olduğunda, bu soru hala havada.

ABD’de düzenlenecek olan ‘AI Cyber Challenge’ 20 milyon dolar ödül verecek!

ABD’de Biden yönetimi, ulusal siber güvenliği desteklemek için yapay zekanın (AI) kullanımını araştırmayı amaçlayan hükümet destekli büyük bir yarışma başlatma planlarını açıkladı.

‘AI Cyber Challenge’ 20 milyon dolara kadar ödül sunacak ve “bilgisayar kodunun güvenliğini hızla artırmak için yeni teknolojilerin oluşturulmasına” yardımcı olacak. Buna ek olarak, program Google, Microsoft, OpenAI ve Anthropic dahil olmak üzere AI alanında faaliyet gösteren bir dizi en iyi şirketle yakın işbirliğini içerecek.

Beyaz Saray yaptığı açıklamada, ”Biden-Harris Yönetimi bugün, interneti ve kritik altyapımızı çalıştırmaya yardımcı olan kod gibi Amerika Birleşik Devletleri’nin en önemli yazılımlarını korumak için yapay zekayı kullanacak iki yıllık büyük bir yarışma başlattı ” dedi.

“Bu, Biden-Harris Yönetiminin gelişmekte olan teknolojilerin sorumlu bir şekilde ilerlemesini sağlamak ve Amerikalıları korumak için attığı en son adımı işaret ediyor.”

Hükümetten gelen hareket, daha geniş Ulusal Siber Güvenlik Stratejisinin bir parçası olarak özel sektör, açık kaynak topluluğu ve büyük endüstri oyuncularıyla daha yakın bağları teşvik etme niyetini temel alıyor gibi görünüyor.

.

Geçen ay Beyaz Saray, kritik altyapıda savunmasız yazılım riskini azaltmayı amaçlayan kapsamlı bir çerçevenin oluşturulmasını içeren strateji aracılığıyla ilk eylemlerinin bir taslağını yayınladı. Hükümet, çerçeve altında, hem kamu hem de özel sektördeki “en büyük, en yetenekli ve en iyi konumlandırılmış” kuruluşların “siber riski azaltma yükünün daha büyük bir kısmını” üstlenmeleri gerektiğini söyledi.

Özel sektörle daha yakın bir ilişki kurmak, bu konuda hükümetin yararına çalışarak ülkenin önemli uzmanlığından ve geniş teknoloji ekosisteminden yararlanmasını sağlıyor. Yapay zeka meydan okuma yarışması için de durum farklı değil ve yönetimin artan tehditler döneminde ulusal güvenliği desteklemek için yapay zeka sistemlerinin kullanımını hızlandırmasına yardımcı olabilir.

Bu haftaki duyurudaki en önemli nokta, katılımcı kuruluşların materyallerini ve çözümlerini açık kaynak haline getirmeleri şartıydı. Beyaz Saray yaptığı açıklamada,”AI şirketleri, dünyanın en güçlü AI sistemlerinden bazıları olan en son teknolojilerini rakiplerin yeni siber güvenlik çözümleri tasarlarken kullanmaları için kullanılabilir hale getirecek.” dedi.

Linux Vakfı‘nın bir parçası olan Açık Kaynak Güvenliği Vakfı (OpenSSF) da bu zorlukta bir danışma figürü olarak hizmet edecek. Programa katılımının bir parçası olarak vakıf, “kazanan yazılım kodunun Amerika’nın en hayati yazılımını koruyarak hemen kullanılmasını sağlamaya” yardımcı olacaktır.

Watsonx, kurumlara kendi verilerini kullanarak yapay zeka modelleri oluşturmalarına veya mevcut yapay zeka modellerini kendi verilerine uyarlayarak ihtiyaç duydukları çözüme güvenilir bir şekilde ulaşmalarına imkan sunarken, kurumları yapay zeka kullanıcısı olmaktan öteye taşıyor.

Açık kaynak topluluğunu programa dahil etme arzusu, hükümetin son zamanlarda ekosistem konusundaki genel konumuyla yakından uyumlu.

Geçen ayki duyuru, Siber Güvenlik ve Altyapı Güvenliği Ajansı’nın (CISA), ileriye dönük güvenli tasarım yazılımının geliştirilmesini hızlandırmak için hem özel sektör hem de açık kaynak topluluğuyla birlikte çalışacağını doğruladı.

Açık kaynak ekosistemi için sıcak bir ortam yaratmak, ABD’nin son aylarda selamlanan mevcut stratejisinin bir yönü. Bu yılın Mart ayında siber stratejinin başlatılmasında, Biden yönetimi, aynı dönemde Avrupa Birliği’nde (AB) görülenlerin tam aksine gelen açık kaynak inovasyonu konusundaki konumu için övgü aldı.

Sendika, açık kaynak ekosistemini hem yapay zeka geliştirme hem de güvenlik konusunda sağlam bir duvarla ele geçirdiği için defalarca eleştirildi ve eleştirmenler yaklaşımı son derece engelleyici ve topluluk genelinde “ürpertici” bir etki yarattığını nitelendirdi.

Elon Musk geri adım attı! Dövüşü kaybetmekten mi korkuyor?

0

Tesla ve X‘in CEO’su Elon Musk, kısa süre önce Meta’nın CEO’su Mark Zuckerberg’e sosyal medyada bir kafes kavgası için meydan okudu. Fiziksel yüzleşme fikri, ilgili sosyal medya platformlarında yayınlanan bir dizi viral mesajda ortaya çıktı.

Değişim, Musk’ın Meta’nın Threads adlı yeni bir Twitter rakibini yayınlamaya hazırlanmasıyla ilgili tweet’i tarafından teşvik edildi. Ancak Musk şimdi Zuckerberg ile kafes kavgası yerine “asil” bir tartışma yapma önerisini düşünüyor.

Elon Musk’ın fikir değişikliği, TED küratörü Chris Anderson’ın kafes kavgası yerine Mark ile bir tartışma yapmayı önermesinden sonra geldi. Musk, Anderson’ın önerisine “kulağa iyi bir fikir gibi geldiğini” söyleyerek yanıt verdi.

İki inovatif iş adamının, dövüşmek yerine konuşarak kendilerine de dünyaya da çok daha fazla şey kazandırması mümkün. Fakat kısa bir süre öncesine kadar hararetli bir şekilde kavga isteyen, tehditler savuran ve son derece dalı olan Elon Musk’ın nasıl birden bire bu kadar sıcakkanlı ve uzlaşmacı oldu hala bir soru işareti.

Mark Zuckerberg, aktif dövüş sporları yapan ve sağlığına dikkat etmeye çalışan genç bir adam. Elon Musk ise, sağlıksız yaşamını gözler önüne seren ve oldukça hareketsiz bir yaşam tarzı benimseyen orta yaş üstü bir adam. Musk’ın bu dövüşü kaybetmesi başından beri en kuvvetli senaryoydu fakat Musk’ın bu kadar iddialı konuşup geri adım sinyali vermesini kimse beklemiyordu.

Android 14, reklamları engelleme özelliği getiriyor!

0

Google’ın popüler mobil işletim sistemi Android, kullanıcı deneyimini daha iyi hale getirmek ve reklam ve spam görüntülerde daha iyi kontrol sağlamak amacıyla sürekli olarak güncelleniyor. Android 14 ile birlikte, kullanıcılar tam ekran reklamlarla daha iyi başa çıkabilecek ve istenmeyen reklamların engellenmesine yönelik yeni bir özellik sunuluyor.

Reklamlar, çeşitli hizmet sağlayıcıların, web sitelerinin ve uygulamaların gelir elde etmesi için önemli bir kaynaktır. Ancak, bazı reklamlar kullanıcı deneyimini olumsuz ektiliyor ve rahatsızlık yaratabiliyor. Özellikle tam ekran reklamlar, kullanıcıların telefon ekranını ele geçiriyor ve kapatmak nerdeyse imkansız.

Android 14, kullanıcılara uygulamalardan gelen tam ekran bildirim izinlerini manuel olarak yönetme özgürlüğü sunarak bu sorunu çözmeye odaklanıyor. Bu yeni özellik sayesinde, kullanıcılar artık tam ekran bildirim izinlerini istedikleri zaman açabilir veya kapatabilirler. Bu, kullanıcıların daha fazla kontrol sahibi olmalarını sağlayarak istenmeyen reklamlara karşı daha etkili bir şekilde mücadele etmelerini sağlayacak.

Yeni izin yönetimi özelliği olan USE_FULL_SCREEN_INTENT, uygulamaların tam ekran bildirimlerini sağlamak için kullandığı bir izin. Kullanıcılar bu izni devre dışı bıraktığında, uygulamaların tam ekran reklamları göstermesi daha zor hale gelecek. Bu adım, reklam sağlayıcılarının bu izni kötüye kullanma olasılığını azaltacak ve kullanıcıların daha iyi bir deneyim yaşamalarını sağlayacak.

Android 14’ün bu yeni özelliğiyle birlikte, Google ayrıca Play Store’dan indirilen uygulamalara varsayılan olarak USE_FULL_SCREEN_INTENT izni vermeme politikası getiriyor. Bu politika, çevirici ve çalar saat uygulamaları gibi bazı özel durumlar haricinde, uygulamaların kullanıcılara tam ekran bildirimlerini göstermeden önce izin almalarını gerektirecek. Böylece, kullanıcılar istedikleri uygulamalarda bu tür reklamların görünüp görünmediğini daha fazla kontrol edebilecekler.

Android 14’ün bu özelliği, kullanıcıların reklam deneyimini daha iyi yönetmelerine ve istenmeyen tam ekran reklamlarla daha etkili bir şekilde mücadele etmelerine yardımcı olacak gibi görünüyor.

Apple Music, Android uygulamasına yeni özellikler getiriyor!

Apple Music, iOS 17 ile yeni bir Now Playing arayüzü ve şarkı jeneriğine ayrılmış bir bölüm de dahil olmak üzere bazı yeni özellikler alıyor. Ve Android kullanıcılarının bu özellikleri kullanamadıkları için üzülmelerine gerek yok çünkü aynı yeni özellikler yakında Apple Music Android uygulamasına da geliyor.

Bu ayın başlarında piyasaya sürülen Android için Apple Music’in 4.3.0 beta sürümü, iOS 17 ile platforma eklenen aynı özelliklerle birlikte geliyor. Belki de en dikkate değer değişiklik, animasyonlu albüm resmini tam ekranda gösterecek şekilde güncellenen yeni Now Playing arayüzü. Bu güncelleme bulanık arka planla birlikte güzel bir efekt oluşturuyor.

Ama hepsi bu kadar değil. iOS 17 beta 3 ile Apple, platforma yeni bir şarkı jeneriği bölümü de ekledi. Bölüm, Classical’da zaten var olana benzer ve kullanıcıların bir şarkının arkasındaki sanatçılar, söz yazarları ve yapımcılar hakkındaki ayrıntıları kontrol etmelerini sağlıyor. Bu bölüm beta güncellemesiyle Android uygulamasına da geliyor.

Apple, ayrıca; bu yıl içinde piyasaya sürülecek olan Collaborative Playlists gibi gelen diğer bazı yeni özellikleri de duyurdu. Kullanılabilir olduğunda, kullanıcılar arkadaşlarını bir çalma listesine katılmaya davet edebilecekler. Oradan, herkes o çalma listesine bir şarkı ekleyebilir, şarkıları yeniden sıralayabilir veya kaldırabilir ve Şimdi Çalınan arayüzünde gösterilen parçalara tepki vermek için emoji kullanabilir.

Platformun Android uygulamasının resmi güncellemesinin ne zaman halka açık olacağına dair bir haber yok. Ancak beklemek istemiyorsanız Google Play Store üzerinden Android için Apple Music beta programına katılabilirsiniz. Bununla birlikte, Android uygulamasının güncellemesinin iPhone kullanıcıları için iOS 17’nin piyasaya sürülmesiyle birlikte önümüzdeki ay yayınlanması muhtemel görünüyor.

Instagram’a yeni özellikler geliyor

0

Instagram, sosyal medya platformlarının en öncüsü olmanın ötesine geçerek, fotoğraf odaklı deneyimi geliştiriyor. Meta’nın sahip olduğu bu platform, kullanıcıların etkileşimini artırmak için sürekli olarak yenilikler getiriyor,

Instagram geçtiğimiz yıllarda Collabs özelliğini tanıtmıştı yeni gelen özellikler sayesinde Collab’da iş birliği özelliğini kulanabileceğiz.Instagram yeni özellik ile kullanıcıların arkadaşlarıyla birlikte paylaşılan içerikler oluşturmalarını sağlayarak platformda işbirliğini teşvik ediyor. hikaye, Reels veya Gönderi paylaşımlarında, en fazla dört kullanıcı bir araya gelerek ortak projeler üretebiliyor. Özel hesap sahipleri bile, davet edilen kişiyle arkadaş oldukları sürece paylaşımları üzerinde işbirliği yapabiliyor.

Instagram, kullanıcıların paylaşımlarına müzik ekleme deneyimini geliştiriyor. Daha önce yalnızca hikayelerde kullanılabilen fotoğraflara müzik ekleme özelliği artık gönderilerde de kullanılabilecek. Ancak, birden fazla fotoğrafın bulunduğu “Carousel” paylaşımlarında bu özellik kullanılamıyordu. Instagram, bu kısıtlamayı kaldırarak, birden fazla fotoğraf içeren gönderilere de müzik ekleme olanağı sağlıyor.

Bu yeni özelliklerin kullanıcılara kademeli olarak sunulacağı belirtilirken, yakın bir zamanda tüm kullanıcılar için erişilebilir olacağı kaydedildi. Bu güncelleme ile birlikte Instagram kullanıcıları, paylaşımlarına müzik ekleyerek içeriklerini daha da çekici ve etkileyici hale getirebilecekler.

Ayrıca, “senin videonu ekle” etiketi reelsda kullanıldığında, orijinal yaratıcı veya sanatçı tarafından gönderi seçilirse, bu gönderi öne çıkarılma şansı elde edecek. Bu sayede daha fazla kullanıcının dikkatini çekme ve içeriklerini geniş bir kitleyle paylaşma imkanı doğacak.

Instagram’ın yeni özelikleri hakkında siz ne düşüyorsunuz? yorumlar kısmında belirtebilirsiniz.

Yeni elektrikli Escalade tanıtıldı! Dev Amerikan, “Eller Serbest” teknolojisiyle geliyor!

Cadillac’ın klasikleşmiş Amerikan otomobili kültünün tüm özelliklerini taşıyan sembol otomobili Escalade artık elektrikli. Escalade, sahip olduğu; dev hatları, bir o kadar büyük jantları, inanılmaz konforu, motoru ve gangsta’lıkla özleştirilmesi ile meşhur bir otomobil.

Aynı zamanda yakıt tüketimi bakımından da petrol delisi bir Amerikan. Yeni tanıtılan elektrikli Escalade tüm özellikleri koruyarak sıfır emisyon değerini yakalamayı başardı. Ayrıca elektrikli motorla çok daha agresif kalkış ve performans özellikleri sağlayabiliyor. Tüm bunlara ek olarak elektrikli Escalade “eller serbest” ve benzeri özelliklerle kullanacağını sürüş deneyimi arttırıyor.

Yeni Escalade 750 beygirlik gücüyle beş saniyenin altında 0-100, devasa bir 200 kWh pil ve 450 mil olduğu iddia edilen bir menzil ile elektrikli otomobil gerçekten iddiasını belli ediyor.

Araçla standart olarak sunulan bir dizi özellikten biri olarak General Motors‘un Super Cruise sürücü-assistance teknolojisine üç yıllık abonelik de bulunuyor.

Super Cruise devreye girdiğinde, Escalade IQ’nun lidar harita verileri, gerçek zamanlı kameralar, radarlar ve GPS, sürücü koltuğundaki insanın ellerini direksiyondan çekmesine izin vermek için devreye giriyor, ancak her zaman dikkatli kalmaları ve gerektiğinde müdahale etmeye hazır olmaları gerekiyor. Sensörler, sürekli meşgul olduklarından emin olmak için baş konumlarını ve gözlerini izliyor.

GM‘in açıkladığı gibi: “Sistemler, aracın etrafında şeritte merkezlenmesine yardımcı olan bir duyusal alan oluşturmak için ‘sensör füzyonu’ yoluyla birlikte çalışır.” Super Cruise ayrıca Escalade IQ’yu hızlandırma veya frenleme yeteneğine sahip ve daha yavaş araçların geçilmesine izin vermek için şerit değişikliklerini başlatabiliyor.

GM kısa süre önce, insanların Super Cruise ve diğer üreticilerin sürücü destek sistemlerinin nasıl çalıştığını tam olarak anlamalarına yardımcı olmayı amaçlayan bir eğitim programı başlattığını duyurdu. Super Cruise’un ötesinde, Escalade IQ, GM’nin daha da gelişmiş sürücü destek sistemi Ultra Cruise’u barındırmak için tüm donanımla donatılıyor.

Escalade IQ ayrıca, SUV’un girdiği şeritte hareketli bir araçla potansiyel bir çarpışma algılandığında direksiyonu döndüren Kör Bölge Direksiyon Yardımı; Bir çarpışmanın etkisini önlemek veya azaltmak için çapraz trafik aracını algılayan Kavşak Otomatik Acil Durum Freni; kameraların SUV çevresinde görüş sağladığı HD Surround Görüş; Gelişmiş Otomatik Park Yardımı; ve arabanın önündeki yayaları ve bisikletçileri algılayan ve çarpışmaları önlemeye yardımcı olan Ön Yaya ve Bisikletçi Frenleme dahil olmak üzere bir dizi aktif güvenlik özelliği ile birlikte geliyor.

Ama tabii ki tüm bu güzel özelliklerin bir o kadar da güzel olmayan bedeli oluyor; Escalade IQ 130.000 dolar gibi dudak uçuklatan fiyatlarla geliyor. Ayrıca aracın sınıfı ve özellikleri göz önünde bulundurulduğunda gireceği vergi dilimi ile birlikte ülkemizde uçuk bir fiyat etiketine sahip olacağı bir gerçek.

Bankacılık uygulaması üzerinden IoT cihaz kontrolü!

Akbank, Siemens Ev Aletleri iş birliği ile yine bir ilki gerçekleştiriyor. Akbanklılar, Akbank Mobil üzerinden Asistan ile konuşarak Home Connect özellikli kahve makinelerini uzaktan yönetebiliyor. Türkiye’de ilk kez bir banka, Nesnelerin İnterneti (IoT) teknolojisi sayesinde sesli mesajlaşma ile kahve hazırlama özelliğini müşterilerine sunmuş oldu.  

Müşterilerine en iyi deneyimi sunmayı amaçlayan Akbank, bankacılık sektöründe yine bir ilke imza atıyor. Siemens Ev Aletleri ile yaptığı iş birliği sonucunda, Akbank Mobil üzerinden Akbank Asistan’ı kullanarak sesli mesaj ile kahve hazırlama özelliğini sunuyor. Yazılım ve entegrasyon sürecini Akbank’ın yürüttüğü bu yenilikçi deneyim, Nesnelerin İnterneti (IoT) teknolojisi ile hayat buldu. 

Akbank Mobil’de yeni nesil bankacılık anlayışının bir yansıması

Akbank Bireysel Bankacılık ve Dijital Çözümler Genel Müdür Yardımcısı Burcu Civelek Yüce,

Bu hizmetin Akbank’ın yeni nesil bankacılık anlayışının bir yansıması olduğunu vurgulayan Akbank Bireysel Bankacılık ve Dijital Çözümler Genel Müdür Yardımcısı Burcu Civelek Yüce, “75 yıldır Türkiye’nin gelişimi için çalışan Akbank olarak iki temel önceliğimiz bulunuyor: Müşteri odaklılık ve teknoloji ile değer üretme. Bu doğrultuda teknoloji ve dijitalleşme gücümüzle hayatın kalbinde yer alan yenilikleri müşterilerimizle buluşturuyor, onların deneyimini sürekli olarak zenginleştiriyoruz. Yeni nesil teknolojilerle bankacılığın sınırlarının ortadan kalktığı bu dönemde, Akbank olarak biz de bu alana liderlik eden ilkleri hayata geçiriyoruz. Dijital platformlarımızdan sunduğumuz yenilikçi bankacılık uygulamalarının yanında müşterilerimizin günlük alışkanlıklarına kolaylıkla erişim sağlayabilecekleri inovatif servisleri de konumlandırıyoruz. Bunun en yeni örneği olarak, Nesnelerin İnterneti teknolojisi sayesinde, Akbank Asistan ile konuşarak Siemens kahve makinelerinden kahve hazırlama deneyimini hayata geçirdik. Siemens Ev Aletleri iş birliğinde sunduğumuz bu özellik müşterilerimizin hayatına kolaylık, verimlilik ve keyif katıyor. Bu doğrultuda yenilikleri hayata geçirmeye devam edeceğiz” dedi.

Geliştirilen yenilikçi özellik sayesinde Siemens Ev Aletleri’nin Home Connect özellikli tam otomatik kahve makineleri Akbank Mobil üzerinden Asistan ile kolayca kontrol edilebiliyor. Akbank Asistan’a verilen sesli komutla akıllı kahve makineleri istenilen ölçü, sıcaklık ve yoğunlukta kahve demliyor. 

CK Enerji dinamik hızlandırma programı tanıtıldı

0

Enerji sektörüne yeni girişimcileri kazandırmayı hedefleyen CK Enerji’nin “Dinamik Hızlandırma Programı”, 10 Ağustos Perşembe günü Ankara’da girişimcilerin karşısına çıktı. 23 Ağustos’a kadar başvuruların kabul edileceği Dinamik Hızlandırma Programı’nda ilk 10 projeye toplam 1 milyon TL destek sağlanacak. Projenin paydaşları arasında yer alan BEDAŞ, AEDAŞ ve ÇEDAŞ da “satın alma, ortak üretim ve ilk yatırım” gibi alanlarda söz konusu girişimlerin yanında yer alacak.

Enerji sektörü büyük bir dönüşüm süreci yaşarken genç girişimleri, start-up’ları, yenilikçi projeleri desteklemek üzere harekete geçen CK Enerji, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılında, “enerji sektörünün 2023 yılı projesi” olmaya aday “Dinamik Hızlandırma Programı”nı Ankara’da girişimcilere tanıttı. 

Türkiye’nin üç bölgesindeki 7 ilde, 8,4 milyondan fazla aboneye elektrik dağıtım hizmeti sunan Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş (BEDAŞ), Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş (AEDAŞ) ve Çamlıbel Elektrik Dağıtım A.Ş (ÇEDAŞ) ile Viveka İnkübasyon Merkezi’nin işbirliğiyle düzenlenen Dinamik Hızlandırma Programı; “elektrik dağıtım sektörü ve dağıtım teknolojileri” konularında yenilikçi, teknolojik, ekonomik ve çevresel açıdan çözümler üreten akademisyen, öğrenci ve start-up’ların prototip seviyesindeki Ar-Ge projelerini hayata geçirmeyi hedefliyor. 

Teknoloji ve yenilikçilik sektörün başarısı için vazgeçilmez

CK Enerji Dinamik Hızlandırma Programı’nın tanıtım toplantısının açılışında konuşan BEDAŞ Genel Müdürü Murat Yiğit, “Geleceği şekillendirmek için girişimcilik ruhunu ve teknolojiye olan ilgiyi sektörümüze taşımamız gerekiyor. Teknoloji ve yenilikçiliğin, elektrik dağıtım sektörünün başarısı için vazgeçilmez unsurlar olduğu tartışma götürmez bir gerçek. O nedenle bu konuda çok daha fazla çalışmalı, araştırmalı ve iş birlikleri geliştirmeliyiz. Biz de elektrik dağıtım sektöründe teknoloji ihtiyacının farkındayız. Sadece 2021 yılında, ülkemizdeki 21 dağıtım şirketi toplamda 14,7 milyar TL’lik yatırım gerçekleştirdi. Bu yatırımların büyük çoğunluğu, artan enerji taleplerine yanıt vermek ve ömrünü doldurmuş eski şebekeyi yenilemek amacıyla gerçekleştirilen şebeke yatırımları. Ama unutulmaması gereken bir detay var. Yaklaşık 1,3 milyar TL’lik bir bütçe, 2021 yılında şebeke işletim sistemi yatırımlarına ayrıldı. Bu yatırımlar, SCADA (Supervisory Control and Data Acquisition) ve OSOS (Otomatik Sayaç Okuma Sistemi) gibi teknoloji içeren çözümleri içermekte. Yani, aslında teknolojik altyapıyı oluşturma konusunda ciddi adımlar atıyoruz” değerlendirmesinde bulundu. 

“Bu teknolojileri daha da geliştirmek ve elektrik dağıtım sektöründe müşteri memnuniyetini artırmak için çok daha fazla çalışmamız gerekiyor. İşte burada, siz değerli girişimcilerin rolü büyük önem taşıyor” diyen Yiğit sözlerine şöyle devam etti: “Birlikte çalışarak, teknoloji ve yenilikçilik alanında öncü bir sektör yaratabiliriz. Bizlerin sektör ve saha bilgisinden faydalanın, yaratıcı çözümlerinizi ortaya koyun, iş birlikleri geliştirin ve gelin hep birlikte sektörümüzü dönüştürelim.”

Dağıtım sektörünün ihtiyaçlarına yönelik uçtan uca bir program

BEDAŞ Genel Müdürü Yiğit’in konuşmasının ardından BEDAŞ Ar-GE Müdürü Seyit Cem Yılmaz ve Viveka Kurucu Ortağı Barış Okur da Dinamik Hızlandırma Programı hakkında konuklara detaylı bilgi verdi. Tanıtım toplantısında “Dinamik Hızlandırma Programı İnovasyon Alanları” başlığı ile düzenlenen panelde ise BEDAŞ Sistem İşletme Direktörü Emrah Kalkan, AEDAŞ Müşteri Operasyonları Direktörü Pervin Acar, ÇEDAŞ Yatırım Direktörü Özgür Çelik konuşmacı olarak yer aldı. Türkiye adına gurur duyulacak ve elektrik dağıtım sektörünün ihtiyaçlarına yönelik uçtan uca bir program tasarlama amacı ile Dinamik Hızlandırma Programı’nın başladığına işaret edilen panelde operasyonel verimliliği artırmanın, Ar-Ge ve Ür-Ge stratejilerine girdi sağlamanın, bilişim teknolojileri alanında değişim yaratmanın, sürekli gelişime ve şirketin bilgi birikimini ileriye taşımaya hizmet vermenin, kurum içi girişimcilik kapasitesini artırmanın ve start-up’lar aracılığı ile yatırım fırsatı yaratmanın hedeflendiği belirtildi.   

İstanbul’a kesintisiz iletişim üssü!

0

İBB, bağlı tüm birim ve şirketlerinin bilişim güvenliğini dijital çağın değişken dinamiğine karşı güvende tutmak, kesintisiz iletişim sağlamak için merkez açtı. Kurulan İBB Bilişim Kontrol Merkezi ile bağlı kurumların dijital altyapıları güvenlik, verimlilik ve sürdürülebilirlik alanlarında geliştirilecek. Afet gibi acil durumlarda bilgi paylaşımı ve iletişim alanındaki faaliyetlerin kesintisiz sürmesini sağlayacak.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) birim ve iştiraklerine ait bilişim altyapılarının daha güvenli, verimli ve sürdürülebilir olması için İBB Bilişim Kontrol Merkezi açtı. İBB Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı ve İBB telekomünikasyon altyapı iştiraki İSTTELKOM AŞ’nin projesiyle kurumların dijital altyapılarının ve güvenlik olgunluklarının artırılarak 365 gün, 7/24 tek noktadan izlenmesi mümkün olacak. Uluslararası standartlarda 3 bin 500 metrekare alana sahip İBB Veri Merkezi içerisinde kurulan Bilişim Kontrol Merkezi ile tüm sistem ağ ve güvenlik operasyonlarına ait izleme, analiz ve müdahaleler uzman personel tarafından yapılacak.

Acil durumlarda üs olacak

İBB Bilişim Kontrol Merkezi’nde Network Operasyon Merkezi(NOC), Siber Güvenlik Operasyon Merkezi(SOC) ile birer yönetim ve toplantı odası bulunuyor. Oluşturulan merkez aynı zamanda afet ve diğer acil durumlarda bilgi ve iletişim alanındaki kamu düzenine ait faaliyetlerin merkezi olarak yürütülmesine önemli katkılar sunacak.

İBB Bilgi İşlem Daire Başkanı Erol Özgüner

“Önceden tedbir alıyoruz”

İBB ve iştiraklerinin artık birlikte sistemlerini yönettikleri bir merkez açtıklarını kaydeden İBB Bilgi İşlem Daire Başkanı Erol Özgüner, “Burada oluşturduğumuz sistemleri kullanarak 7/24 network takibinin yanı sıra saldırıları engelliyor ve önceden tedbir alıyoruz. Siber savunmada yapay zeka ve makine öğrenmesi teknikleri giderek önem kazanıyor, çalışmalarımızı bu çerçevede artırmayı hedefliyoruz’’ dedi.

“Önemli bir rol alacak’’

İBB İştirakler Teknoloji Grup Başkanı Nihat Narin de ‘’Bilişim Kontrol Merkezi ile kritik kamu kurumlarına ait bilişim altyapılarının daha güvenli ve sürdürülebilir olması için çok önemli bir altyapıyı hayata geçirdik. Merkez kamusal veri ve sistemlerin takip ve analizi noktasında alanında büyük bir boşluğu doldurmakla birlikte mukavemet ve farkındalığı artırmada önemli bir rol alacak’’ ifadelerini kullandı. 

Veri yükleme hızında rekor kırıldı!

0

Ericsson ve yonga seti ortağı MediaTek, 565 Mbps’lik veri yükleme hızıyla rekor kırarak endüstrinin çıtasını bir kez daha yükseltti. Bu rekor gelişme, çok daha yüksek yükleme hızı ve kapasiteden yararlanmayı bekleyen sabit kablosuz erişim (FWA) kullanıcıları için müjde niteliğinde bir haber oldu.

565 Mbps’lik rekor yükleme hızı, Ericsson’un iki yazılımı, Tek Kullanıcılı Yükleme-Çoklu Giriş Çoklu Çıkış (SU-MIMO) ile Yüklemede Taşıyıcı Birleştirme’nin (Uplink CA) MediaTek T830 CPE platformunda üç verici (3Tx) antenle birlikte kullanılmasıyla elde edildi.  

Bu demo için, 2,1GHz FDD (frekans bölmeli dubleks) bant, 3,5GHz TDD (zaman bölmeli dubleks) bantla birleştirildi.

İki şirketin veri yükleme yönündeki performans denemelerinde ulaştığı başarı bununla sınırlı kalmıyor. Bu test, diğerlerinden farklı olarak sabit kablosuz erişime odaklanıyor. FR1 spektrumunda Tek Kullanıcılı Yükleme-Çoklu Giriş Çoklu Çıkış (SU-MIMO) ile Yüklemede Taşıyıcı Birleştirme’nin (Uplink CA)   birlikte kullanılması büyük fayda sağlıyor. Söz konusu FR1 spektrumu, dünya çapında en yaygın kullanılan 5G spektrumu olan Frekans Aralığı 1 anlamına geliyor.
 Sabit kablosuz erişim cihazları, halihazırda akıllı telefonlara göre daha büyük boyutlarda oldukları için bahsi geçen özelliklerin sığdırılması daha kolay olabiliyor. Bu nedenle, özellikle FWA sağlayıcıları için mükemmel bir seçenek haline geliyor.

Konuyla ilgili konuşan Ericsson 5G Radyo Erişim Şebekleri Ürün Grubu Başkanı Dr. Sibel Tombaz, şunları söyledi: “MediaTek ile elde ettiğimiz bu önemli başarı, Ericsson olarak mümkün olan en iyi 5G kullanıcı deneyimini sunmak adına kesintisiz inovasyondan ve yeni teknolojilerden yararlandığımızı gözler önüne seriyor. Sunduğumuz yeni çözümle, sabit kablosuz erişim aboneleri, tüketiciler ve benzer şekilde işletmeler, bulut tabanlı oyunlar ve genişletilmiş gerçeklik gibi veri yoğun uygulamalar özelinde daha yüksek yükleme hızına erişebilecek. Bu teknolojik adım ile birlikte, sürekli gelişen sabit kablosuz erişim piyasası için yüksek performanslı çözümler sunuyoruz.”

MediaTek’in Kablosuz İletişim Sistemi ve Ortaklıktan Sorumlu Genel Müdürü HC Hwang ise şunları söyledi: “Veri yükleme performansının artırılması, işletmelerin kullandığı 5G sabit kablosuz erişim cihazları için önemli bir fırsat yaratıyor. Bu iş birliği, kablolu geniş bant servislerine göre 5G CPE’nin sağladığı avantajın etki alanını daha da genişletecek. Ericsson ortaklığında teknolojilerimizi birleştirdiğimizde, önceden var olan sınırları aştık ve ağ performansını ve verimliliğini artırdık. Bu sayede servis sağlayıcılar ve tüketiciler daha hızlı ve güvenilir 5G veri hizmetlerinden yararlanabilecekleri yeni imkanlar elde etti.’’

Veri indirme geleneksel uygulamalarda daha çok karşımıza çıksa da, aslında veri yükleme  performansı çok önemli bir faktör. Çünkü, veri yükleme bağlantısı, içeriğe ulaşma süresi bakımından ciddi bir fark yaratıyor. Sınırlı bir veri yükleme hızı popüler web sitelerinde içeriğe ulaşma hızını yavaşlatabilir ve bu da sabit kablosuz erişim abonelerinin deneyimini olumsuz yönde etkileyebilir.

Yüksek  veri yükleme hızlarına ulaşabilmek için entegre radyo ve anten, temel bant işlemcisi ve yüksek performanslı yazılım algoritmaları ile uyum içinde çalışan donanım ve yazılım sistemlerinin bir arada bulunduğu özelleştirilmiş bir çözüm gerekiyor. Bu çözüm, radyo sinyallerinin gönderilip alınmasını optimize ederek yüksek düzeyde verimli çalışmasını sağlıyor. Bu yüzden, ekosistem ortaklarıyla yapılan birlikte çalışabilirlik testleri, mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sağlama konusunda önemli bir rol oynuyor.

Sabit kablosuz erişime baktığımızda, hızla artan kullanım oranıyla 5G öncülüğünde bir başarı öyküsü olduğunu görüyoruz. 2028 yılına gelindiğinde, sabit kablosuz erişim bağlantılarının 2022 verisi olan 107 milyondan 300 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. Son yayımlanan Ericsson Mobilite Raporu’na göre, 2028 yılıa kadar tüm sabit kablosuz erişim bağlantılarının neredeyse yüzde 80’inin 5G olacağı ön görülüyor. Günümüzde, 100’ü aşkın iletişim hizmeti sağlayıcısı (sabit kablosuz erişim hizmet sağlayıcıların yaklaşık yüzde 40’ı) 5G üzerinden sabit kablosuz erişim sunuyor.

Kurumsal ağlarda WiFi 7 gücünü kullanmak artık mümkün

0

TP-Link, WiFi 7 teknolojili EAP770 model erişim noktasını (access point) satışa sundu. WiFi 7 teknolojisi sayesinde daha yüksek WiFi hızı, daha geniş bant ve daha düşük gecikme ile ağ performansını ciddi oranda artıran EAP770, işletmeleri yeni nesil WiFi teknolojisine geçiriyor.

WiFi 7 teknolojili modellerini Türkiye’de satışa sunmaya başladı. Şirket, kurumsal ağ çözümlerinde ilk WiFi 7’li model olan EAP770 erişim noktasını (access point) satışa sundu.  Kurumsal ağlara çağ atlatacak olan WiFi 7’li EAP770, sadece yüksek WiFi hızı değil ağ performansını artıran özelliklerle donatılmış durumda.

TP-Link’in Omada serisi erişim noktalarından olan EAP770, üç bantlı ve toplamda 11 bin Mbps kablosuz hızlara ulaşabiliyor. WiFi 7 ile gelen 6 Ghz bandında 5760 Mbps, 5 Ghz bandında 4320 Mbps, 2.4 Ghz bandında ise 574 Mbps kablosuz hıza sahip olan ürün, yüksek WiFi hızı gereken işletmeler için uygun bir çözüm. Gelişmiş 6 GHz bandı ile kurumlara daha güvenli ve daha geniş bant sağlayan erişim noktası, 320 MHz’e kadar bant genişliğine sahip. Aynı anda çok sayıda cihaza mümkün olan en yüksek hızlarda bağlantı olanağı sunan EAP770, Omada Mesh teknolojisine sahip. Bu sayede kesintisiz bir Mesh WiFi ağı oluşturuyor.

10G PoE++ bağlantı desteği olan cihaz, WiFi 7’nin tüm potansiyelini ortaya çıkarabiliyor. Çoklu bağlantı noktası ve çoklu RU ağ performansını artıran özellikler arasında.

Tavana ya da duvara monte edilebilen erişim noktası, merkezi yönetim özelliğine sahip. Omada SDN bulut tabanlı yönetim desteği sayesinde ağa bağlı tüm erişim noktaları ve TP-Link marka diğer kurumsal ağ ürünleri tek bir yerden yönetilebiliyor.

Haziran ayında Türkiye’de satışa sunulacak olan EAP770 erişim noktası, WiFi 7, Omada Mesh ve Omada SDN gibi gelişmiş teknoloji ve kolay yönetim özellikleriyle kurumsal ağlarda yepyeni bir dönemi başlatıyor.

Nothing Phone (2) artık Türkiye’de!

0

Nothing Phone (2), Evofone garantisiyle Türkiye’de satışa çıktı. Oldukça beğeni toplayan ilk modelinin ardından orijinal tasarımını koruyarak geliştirilen Phone (2)’nin satış fiyatı 36.999 TL. 512 GB hafıza ve 12 GB RAM’e sahip cihaza tüketiciler Evofone.com internet sitesi üzerinden ulaşabiliyor.

Tüm dünyada ürünlerinin tasarımlarıyla dikkat çeken Londra merkezli global teknoloji markası Nothing’in yeni akıllı telefon modeli Nothing Phone (2), Evofone distribütörlüğünde Türkiye’de satışa çıktı. İlk modeli olan Phone (1) ile oldukça dikkat çeken markanın son amiral gemisi Phone (2), Evofone.com internet sitesi üzerinden satın alınabilecek.

Yeni Glyph Arayüzü ile Phone (2) çok daha farklı

Türkiye’de şu an sadece siyah renk seçeneğiyle satışa sunulan Nothing Phone (2), orijinal tasarımını koruyan yeniliklerle geliyor. Arka yüzünde benzersiz ışık tasarımlarıyla piyasaya sunulan Phone (2), Yeni Glyph Arayüzü sayesinde her iletişim ve bildirim türü için farklı ışık ve ses dizileri atanmasına imkan tanıyor. Bu özelliği ile kullanıcısına “kiminle iletişim halinde olduğu” bilgisini farklı bir dokunuşla veren Phone (2), aynı zamanda sıradanlaşan akıllı telefon dünyasına sıra dışı tasarımıyla da imzasını atıyor.

Glyph Arayüzü sayesinde 33 ayrı ayarlanabilir bölgeye sahip olan Phone (2) ile tüketiciler, farklı ışık ve ses kombinasyonları yaparak kendi ritimlerini oluşturabileceği kayıtlar da düzenleyebiliyor. Ayrıca bu uygulama ile bildirimlerin yanı sıra telefonun şarj durumu ve daha birçok özellik hem eğlenceli bir şekilde hem de kolayca takip edilebiliyor.

Akıcı bir ekran deneyimi 

Arka yüzündeki benzersiz tasarımının yanı sıra Phone (2)’nin ön yüzü 6,7 inç esnek OLED ekran ve Gorilla Glass korumasıyla geliyor. 120Hz adaptif ekran yenileme hızı ve 240Hz dokunsal dokunmatik motorlar ile akıcı bir ekran deneyimi sunuluyor. Ekran parlaklığı konusunda da Phone (2), dış mekan parlaklığı olarak 1000 nits ve HDR en yüksek piksel parlaklığı olarak da 1600 nits’e sahip.

Hem arka hem de ön kamerada iyi bir çekim ve video performansı

Kamera diziliminde de sade ama kaliteli sonuçlara önem veren Nothing, Phone (2)’nin ön yüzünde bir, arka yüzünde ise çift kamera dizilimi kullandı. 50 MP çözünürlüğü bulunan ve Sony IMX980 sensörünü kullanan telefonun ana kamerası, “Gece Modu”nun yanı sıra ƒ/1.88 diyafram açıklığı ile karanlık ortamlarda dahi ayrıntıları yakalamaya olanak tanıyor. 1/1.56 inç sensör boyutu, OIS ve EIS görüntü sabitleme, 24 mm odaklanma özellikleriyle gelen Phone (2)’nin kamera özelliklerinde ise şunlar bulunuyor: Portre Modu, Gece Modu, Hareketli Fotoğraf, Süper Çözünürlüklü Yakınlaştırma, Merceksi (filtre), AI Sahne Algılama, Panorama, Panorama Gece modu ve Belge modu.

Phone (2)’nin geniş açı kamerasında ise Samsung’un JN1 sensörü kullanırken bu lens, 4 cm’ye kadar makro, 114 derecelik görüş açısı ile de geniş çekimler yapmanıza olanak sağlıyor. EIS görüntü sabitleme, Gelişmiş HDR, Gece Modu, Hareketli Fotoğraf, Merceksi (filtre) ve AI Sahne Algılama özellikleri de Phone (2)’nin Geniş Açı kamerasında bulunan özelliklerden. 

Phone (2)’nin HDR destekli 1080p ve 30 fps videolar çekilmesini sağlayan ön kamerasında ise 32 MP çözünürlük, Sony OMX615 sensör ve ƒ/2,45 diyafram açıklığı bulunuyor.

4K video performansı

Video konusunda da kullanıcısına iyi bir performans sunan Phone (2)’nin 4K’lık kayıt özelliği var. 30 veya 60 fps’de canlı HDR özelliği bulunan cihaz; Ağır Çekim (480 fps), Gece modu (1080pat30fps), Eylem Modu, OIS ve EIS Görüntü Sabitleme ve Zaman Atlama (4K) uygulamaları sunuyor.

Phone (2) ile Nothing OS 2.0 karşınızda!

Akıllı telefon kullanımında dikkat dağıtan unsurları azaltma ve daha bilinçli kullanımı teşvik etme arzusuyla hayata geçirilen Nothing OS, bir yandan Nothing’in tasarım estetiğini bünyesinde barındırırken bir yandan da yardımcı programa dayanan hızlı ve sorunsuz bir kullanıcı deneyimi sunuyor. Ana ekran ve kilit ekranı yardımcı programı widgetlarla yeniden tasarlanan Nothing OS 2.0 ile kullanıcılar, uygulamalarını açmak zorunda kalmadan telefonun temel işlevlerine erişebilecekler. Nothing OS 2.0, kullanıcılara yeni klasör düzenleri ve resimli kapaklar sunarken ızgara tasarımını, widget boyutunu ve renk temalarını özelleştirme yetkisi de veriyor. 

Uzun süreli batarya kullanımı ve hızlı şarj özelliği

Batarya olarak 4700 mAh pil boyutu bulunan Phone (2), 45W PPS kablolu şarj ile 55 dakikada tam dolum sağlıyor. Aynı şekilde çift şarjlı 15W Qi kablosuz şarj ile Phone (2)’nin şarjını 130 dakikada doldurmak da mümkün. Cihazda tüm bunlara ek 5W ters şarj desteği de bulunuyor. Bu sayede kullanıcılar, kulaklık veya çeşitli aksesuarlarına da güç sağlayabiliyor.

Öne çıkan diğer detay da sürdürülebilirliğe verilen önem

Tüm performans ve diğer özelliklerinin yanı sıra tasarımıyla dikkat çeken Phone (2)’nin öne çıkan diğer bir unsuru da markanın üretimden paketlemeye kadar tüm aşamalarda sürdürülebilirliğe verdiği önem oldu. Geri dönüştürülmüş malzemelere, yenilenebilir enerjiye, ambalaja ve uzun ömre odaklanarak tasarlanan Phone (2) piyasada en sürdürülebilir akıllı telefonlardan biri olarak öne çıkıyor. 

Örneğin atık depolama sahası olmadan gerçekleştirilen üretim – montaj sürecinde hiçbir atık çöp depolama sahasına gönderilmiyor. Tüm üretim aşamaları yenilenebilir enerji kaynaklarıyla destekleniyorken hem son montaj tesisi hem de geri dönüştürülmüş alüminyum üretim tesisleri yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanarak çevreye dost bir yaklaşım sergiliyor. 5 KG’lık bir CO2 azaltımı elde eden Phone (2)’de yüzde 100 geri dönüştürülmüş alüminyum orta çerçeve, düğmeler ve SIM tepsisi ucu bulunuyor. Ayrıca:

·         Plastik parçaların yüzde 80’i geri dönüştürülmüş ve biyolojik bazlı malzemelerden yapıldı.

·         9 devre kartında yüzde 100 geri dönüştürülmüş kalay,

·         Ana kartta yüzde 100 geri dönüştürülmüş bakır folyolar,

·         28 çelik damgalama parçasının tamamında yüzde 90’ın üzerinde geri dönüştürülmüş çelik kullanıldı.

·         FSC MIX sertifikalı (The Forest Stewardship Council) yüzde 60’ın üzerinde geri dönüştürülmüş elyaf içeren plastik içermeyen ambalaja sahip.

512 GB’lık modelinin satış fiyatı 36.999 TL

Siyah renk seçeneğiyle ve Evofone garantisiyle Türkiye’ye gelen Nothing Phone (2), şimdi 512 GB’lık modeli ile 36.999 TL etiket fiyatı ile Evofone.com sitesinden ve tüm yetkili teknoloji marketlerinin web sitelerinden satışa çıkt

AB, Çin’e teknoloji yatırımı konusunda şimdilik geri adım atmayacak

ABD Başkanı Biden’ın, Çin’e yönelik teknoloji yatırımını kısıtlayan kararı, hem politika yapıcılar hem de iş dünyası tarafından tartışma konusu oldu. Kararın açıklanmasının ardından, Birleşik Krallık hükümeti net bir yaklaşım sergileyerek kararı desteklediğini ifade etti. Ulusal güvenlik kaygılarına vurgu yaparak, yeni tedbirlerin etkilerini dikkatlice değerlendireceklerini belirtti. Avrupa Birliği ise, karara daha dikkatli bir şekilde yaklaştı. AB Komisyonu, Beyaz Saray ile yakın iletişim halinde olduklarını ve kararı yakından analiz edeceklerini açıkladı. Bununla birlikte, AB’nin benzer tedbirleri alıp almayacağına dair henüz net bir sinyal verilmedi.

AB, Haziran ayında kendi ekonomik güvenlik kontrollerini güçlendirmek amacıyla daha sıkı ihracat denetimlerini kabul etmişti. Ancak, Çin’in AB’nin en büyük ticaret ortağı olması nedeniyle bu tür adımların uygulanması zorluğu da beraberinde getiriyor.

Son yıllarda yaşanan teknoloji alanındaki gelişmeler, özellikle yarı iletken teknolojisi konusundaki deneyimler, Çin’in teknolojik alanda misilleme yapmaya hazır olduğunu gösteriyor. Özellikle Çin’in nadir toprak ihracatını kısıtlaması, AB’nin çip üretim endüstrisinden yeşil dönüşümüne kadar pek çok alanda etkiler yaratabilir.

Kararın, gelişmiş yarı iletkenler, mikroelektronik, kuantum teknolojisi ve belirli yapay zeka sistemlerine yönelik özel sermaye, girişim sermayesi ve ortak girişim yatırımlarını yasaklayan bir yürütme kararı içerdiği belirtiliyor. Piyasalar şu an için bu duruma büyük bir tepki vermiş gibi görünmüyor. Ancak, ABD’li yatırımcılar, Çin’in olası geri tepkisinden ve ticaret ilişkilerindeki karmaşıklıklardan endişe duyuyor.

AB, ABD’nin Çin politikasının sonuçlarını gözlemlemeyi tercih edebilir ve somut adımlar atmadan önce durumu daha iyi anlamayı amaçlayabilir. Gelecekte AB’nin, ABD ile ilişkilerine ve Çin ile ticaretine nasıl yaklaşacağı merakla bekleniyor.

Avrupa Birliği’nin yaklaşımı hakkında siz ne düşüyorsunuz? yorumlar kısmında bizimle paylaşabilirsiniz.

İstanbul boğazında yeni ve çevreci bir alternatif ulaşım aracı

Galataport İstanbul’un Şehir Hatları ile yaptığı iş birliği çerçevesinde mart ayından bu yana Avrupa ve Anadolu Yakası’ndaki farklı iskelelerden hareket eden Galataport İstanbul Deniz Dolmuş ile Galataport İstanbul’a direkt ulaşım sağlanabiliyor.

İSTANBUL’un favori buluşma noktalarından biri olan Galataport İstanbul’a ulaşım alternatiflerine bir yenisi eklendi. Misafirler, Şehir Hatları iş birliği ile hayata geçen Galataport İstanbul Deniz Dolmuş ile trafiğe girmeden Avrupa ve Anadolu yakasındaki iskelelerden Boğaz’ın tadını çıkartarak Galataport İstanbul’a ulaşabiliyorlar.

Deniz ulaşımına yeni konsept

Yoğun ilgi gören Galataport İstanbul Deniz Dolmuş seferleri ile misafirler, Kabataş ve Karaköy’e ek olarak deniz yoluyla direkt Galataport İstanbul İskele alanına ulaşabiliyorlar. Kadıköy-Üsküdar ve Bebek-Arnavutköy-Ortaköy-Beşiktaş Şehir Hatları iskelelerinden kalkan ve 15 Ağustos 2023’ten itibaren tarife ücreti 50 TL olacak seferlerle Galataport İstanbul’a ulaşan misafirler, burada zaman geçirdikten sonra yine aynı Şehir Hatları iskelelerine, Galataport İstanbul İskele alanından dönüş imkanı buluyorlar. 

Şehir Hatları bünyesinde dünyanın yaşayan ve üreten en eski tersanesi konumundaki Haliç Tersanesi’nde özel sektör ve kamu iş birliği ile üretilen Galataport İstanbul Deniz Dolmuşları, 11,7 metre uzunluğunda. Yeni nesil ve çevreci alternatif ulaşım araçları olan Deniz Dolmuşlar, hareketli rampası ve engelsiz tekne tasarımı sayesinde engellilerin ve bebek arabalı ailelerin de rahatlıkla kullanımına olanak sağlıyor. Deniz Dolmuş, düşük yakıt tüketimi ile yüksek hıza ulaşabilme özelliği ile karbon salımını da azaltıyor.

Her biri 28 kişilik kapasiteyle hizmet veren iki adet Galataport İstanbul Deniz Dolmuş; haftanın yedi günü iki saatte bir Galataport İstanbul İskele alanından ve Şehir Hatları iskelelerinden günde toplam 24 sefer gerçekleştiriyor. 

Erdem Tavas: “Galataport İstanbul Deniz Dolmuş, erişim kolaylığı sağlamanın yanı sıra İstanbul’un deniz yolu ulaşımına da bir katkı sağlıyor”

Şehir Hatları iş birliği ile hayata geçirdikleri seferlerin Galataport İstanbul ziyaretçileri için büyük kolaylık sunduğunu belirten Galataport İstanbul İcradan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Erdem Tavas; “Galataport İstanbul’a sadece kruvaziyer gemileri ile gelen ziyaretçilerimiz değil, şehir içinden gelen misafirlerimizin de deniz yolundan direkt olarak ulaşacakları bir alternatif sunmayı arzu ettik. Şehir Hatları ile yaptığımız bu değerli iş birliği sonucunda, iki adet Galataport İstanbul Deniz Dolmuş ile misafirlerimiz, denizden de Galataport İstanbul’a gelebiliyorlar ve buradan yine Avrupa ve Anadolu yakasındaki iskelelere direkt olarak ulaşabiliyorlar. Yaklaşık dört aydan bu yana gerçekleşen Galataport İstanbul Deniz Dolmuş seferleri, erişim kolaylığı sağlamanın yanı sıra İstanbul’un deniz yolu ulaşımına da önemli ölçüde katkı sağlıyor. Bu iş birliği için Şehir Hatları’na teşekkür ediyoruz” dedi.

Şehir Hatları Genel Müdürü Sinem Dedetaş ise yapılan iş birliği ile ilgili şunları söyledi: “Galataport İstanbul ile yapmış olduğumuz iş birliği, hem kamu ve özel sektör arasındaki ilişkiyi kuvvetlendirmesi hem de Deniz Dolmuş konseptinin ilk kez denenmesi anlamında bizler için çok kıymetli. Galataport İstanbul için Haliç Tersanesi’nde inşa ettiğimiz Deniz Dolmuşlar, tasarımı ve üretimi tarafımızca yapılan İBB Deniz Taksi teknelerinin 28 kişi kapasiteli geliştirilmiş modeli. Bu iş birliği ile İstanbulluların çok severek ziyaret ettiği bir nokta haline gelen Galataport İstanbul’a, deniz yolu ile ulaşım alternatifi sağlamış olduk.”

15 Ağustos 2023’ten itibaren geçerli olacak 50 TL tarife ücretinden Mastercard sahiplerinin %50 indirimli faydalanabildiği Galataport İstanbul Deniz Dolmuş seferlerinin saat bilgileri, Galataport İstanbul web sitesinden (galataport.com/denizdolmus) ve sosyal medya hesaplarından takip edilebilir.

İleri düzeyde veri yönetimi için yeni çözüm

0

Kafein Teknoloji’nin kurumların veri yönetimini güçlendiren yeni çözümü Data Touch OpenText’in global satış kataloğunda yerini aldı.

Türkiye’nin lider teknoloji şirketlerinden Kafein Teknoloji, ileri düzeyde veri yönetimi çözümlerine olan talebi karşılamak amacıyla geliştirdiği son yazılım ürünü Data Touch’ı duyurdu. Türk mühendislik ekibiyle Data Touch’ı geliştiren şirket, hassas verilerini etkili bir şekilde yönetmek isteyen kurumlara global çapta yardımcı olacak bir veri koruma seviyesine ulaşmayı hedefliyor.

Dijitalleşmenin hız kazanmasıyla birlikte işletmeler, veri yönetimi alanında artan yeni nesil ihtiyaçlarla karşı karşıya kalıyor. Özellikle büyük kurumlar, farklı veri tabanlarında tuttukları binlerce verinin ne olduğunu ve bu verilere hangi uygulamaların nasıl ve ne zaman eriştiklerini bilmiyor ve takip edemiyorlar. Yenilikçi ürünleriyle Türkiye’nin kendi alanında öncü konumunda olan teknoloji şirketi Kafein Teknoloji, yazılım çözümleri ve veri koruma ve uyumluluk (KVKK) alanındaki liderliğiyle, kurumlar içinde hassas verilerin güvenliğini sağlamayı amaçlıyor. Yenilikçi şirket, bu vizyonla sektör bağımsız olarak tüm orta ve büyük işletmelerin kullanabileceği bir yazılım ürünü olan Data Touch’ı sundu.

Data Touch, kurumların veri tabanlarında tuttukları tüm verilerin hangi veri tabanında ve nerede olduğunu takip ederek ve hangi uygulamalar tarafından kullandığını belirleyerek veri envanterini sağlıyor. Kurumların sistemlerine tam entegre ve otomatik bir şekilde erişerek kurumların işleyişlerini kolaylaştırmayı hedefliyor. Bu sayede kurumlar, veri tabanlarındaki verileri daha iyi yönetebiliyor, veri erişimi ve kullanımını optimize edebiliyor, iş verimliliğini artırabiliyor ve gereksiz maliyetlerin önüne geçebiliyor. Ayrıca Data Touch, kişisel verilerin korunması konusunda da çözümler sunuyor. Kurumlar, hassas verileri kullanan uygulamalara özel güvenlik önlemleri alabiliyor ve veri güvenliğini sağlayabiliyorlar. İş verimliliğini artırmak için, Data Touch kurumların değişiklik analizi ve veri keşfi süreçlerini otomatize ediyor.

Kurumlara %20’ler seviyesinde maliyet ve zaman kazanımı sağlıyor

Kafein Teknoloji Ürün Geliştirme Direktörü Mehmet Ersin Bitirgen, “Kafein Teknoloji olarak, teknolojik gelişmeleri yakından takip ediyoruz ve bu gelişmeleri ürün geliştirme sürecimize entegre ediyoruz. Amacımız, müşterilerimize en son teknolojileri kullanarak daha iyi çözümler sunmak. Bu bağlamda hayata geçirdiğimiz ürünlerden Data Touch, kurumlara iş verimliliği ve maliyet konusunda ciddi avantajlar sağlıyor. Rakamlarla ifade etmek gerekirse, Data Touch, kurumlara değişlik analizinde ve veri keşfinde %20’ler seviyesinde maliyet ve zaman kazanımı sağlıyor. Kurumlar, bir değişiklik yaparken hangi verilerin etkileneceğini, bu verilere hangi uygulamaların eriştiğini ve değişikliklerin nasıl bir etki yaratacağını daha iyi anlayabiliyorlar. Bu sayede, hatalı değişikliklerin önüne geçebiliyor, veri uyumluluğunu sağlayabiliyor ve iş süreçlerini daha hızlı ve verimli bir şekilde yönetilebiliyorlar” şeklinde bilgi verdi. 

OpenText iş birliği, Data Touch’un kullanıcı dostu bir hale gelmesini sağladı

Kafein Teknoloji bu yeni ürün özelinde OpenText  ile gerçekleştirdiği iş birliği kapsamında Data Touch ürününü, OpenText  ürünleri ile entegre olacak şekilde geliştirdi. Bu sayede Kafein Teknoloji, OpenText’in güçlü teknolojik altyapısını, veri yönetimi ve güvenlik çözümleri ile bir araya getirerek müşterilerine daha kapsamlı bir çözüm sunuyor. Bu iş birliğinin sonucu olarak Data Touch, müşterilere daha kolay ve etkili bir kullanım deneyimi sunarak daha kullanıcı dostu bir ürün haline geldi. 

Tamamen yenilenen Hyundai Santa Fe tanıtıldı!

0

Hyundai, baştan sona yenilediği Yeni SANTA FE modeliyle SUV segmentinde tüm dengeleri değiştirmeye hazırlanıyor. Markanın karakteristik tasarım çizgisinden çok farklı bir şekilde hazırlanan yeni otomobil, SUV kardeşlerinden daha farklı bir hissiyat sunuyor.

SANTA FE modelinin tarihi gelişimini paylaşmak ve etkili bir tanıtım yapmak için New Mexico’daki Santa Fe bölgesini tercih eden Hyundai, aynı zamanda araca adını veren coğrafyayı da yaad etmiş oldu. Dünya Prömiyeri filminde radikal bagaj kapağı, iç mekan ferahlığı ve cesur tasarım vurgulanırken tüketicilerin günlük deneyimlerini de farklı bir şekilde işlemiş oluyor. 

Hyundai Motor Company Başkanı ve CEO’su Jaehoon Chang, “Birinci nesil SANTA FE’nin 23 yıl önceki tanıtımından bu yana, ikonik SUV modelimiz dünya çapında milyonlarca müşterinin gönlünü fethetti. Yeni SANTA FE’nin şık tasarımı ve güçlü SUV kimliği, segmentinde sınırları zorlayacak” dedi.

Estetik tasarımıyla yaşam tarzı trendini yansıtıyor.

Yeni modelin köşeli şekli ve uzun dingil mesafesi, SANTA FE’nin daha güçlü bir duruş sergilemesine yardımcı oluyor. Büyüyen boyutlara ek olarak daha cesur ve radikal bir şekilde karşımıza çıkan dış tasarım, hem şehir hem de doğa odaklı ortamlar için son derece uyumlu bir duruş sergiliyor.

Hyundai Global Tasarım Merkezi Başkanı SangYup Lee, “Yeni SANTA FE, şehir hayatı ile doğal ortamlar arasında mükemmel bir denge oluşturan modelimiz. Ayrıca, ailece yaptığımız seyahatlerden özgürlüğün tadını çıkardığımız kamp maceralarına kadar her şeyin üstesinden gelen bir SUV. Daha uzun dingil mesafesi, geniş iç mekanı ve diklemesine açılan bagaj kapağıyla Yeni SANTA FE, günlük kullanımda çok yönlü kullanım özellikleriyle öne çıkıyor” dedi.

Yeni SANTA FE’nin ön kısmı, H şeklindeki farları, keskin hatlı çamurlukları ve yukarıda konumlandırılmış motor kapağı sayesinde oldukça güçlü bir ilk izlenim bırakıyor. H şeklindeki farlar, alçak konumlu ızgara tasarımı birlikte, cesur ve ayırt edici bir görüntü oluşturmak için Hyundai ambleminden ilham alıyor.

Daha uzun dingil mesafesi SANTA FE’ye ihtişam duygusu veriyor. Sportif tavan çizgisi, geniş çamurluk eklentileri, daha kısa ön çıkıntı ve etkileyici tasarımlı 21 inç jantlarla merak uyandıran SANTA FE, bir başka deyişle segmentine farklı bir bakış açısı getiriyor. Global pazarlarda 10 farklı gövde rengiyle satışa sunulacak olan yeni model, dış tasarımındaki ihtişamını renkli görselliğiyle de pekiştirmiş olacak.

Yatay ve dikey tasarım öğeleriyle hazırlanmış kusuruz bir iç mekan

SANTA FE’nin tamamen yeni iç mekanı, yatay ve dikey tasarım öğelerini vurguluyor. Dış tasarımın cesur hatlarına uyum sağlayan iç mekanda genişlik hissini artırmak ve benzersiz bir tasarım dengesi oluşturmak için ön panele ve hava menfezlerine H şeklinde bir tasarım uygulanmış.

Yeni iç mekan, SUV modelin doğasına uygun olarak konfor ve güvenlik özellikleriyle de destekleniyor. SANTA FE’nin 12,3 inçlik dijital panelini ve bilgi-eğlence sistemini kapsayan sınıfının birincisi Panoramik Kavisli Ekranı, görünürlüğü artırırken aynı zamanda lüks vurgusunu perçinliyor.

Daha uzun dingil mesafesi ile gelen Yeni SANTA FE, sınıfında lider bir iç mekan sunuyor. Tamamen katlanabilir ikinci ve üçüncü sıra koltuklar, bagaj kapağı açıkken iç mekana teras benzeri bir alan yaratarak kullanıcıların açık havada daha rahat bir şekilde eğlenmelerini sağlıyor. 

SANTA FE’nin iç tasarımındaki tavan döşemesi, paspasları, koltukları, koltuk arkalıkları, hava yastığı, kapı çıtası ve panel kaplamaları için çevre dostu malzemeler kullanılmış. Özellikle suni deri koltuklar, insan sağlığını koruyan güvenilir malzemelerden yapılırken Avrupa’da 1. sınıf olarak sertifikalandırılmış. 

Daha fazla SANTA FE için XRT Concept.

Hyundai, doğa tutkunlarının farklı ihtiyaçlarını karşılamak için SANTA FE ile eş zamanlı olarak özel tasarlanmış bir konsept model de tanıttı. XRT Concept adı verilen bu model, zorlu arazi şartlarında yol alabilmek için tasarlanmış. XRT Concept, doğada daha fazla zaman geçirmek isteyenler için geliştirilirken aynı zamanda yükseltilmiş süspansiyonları, arazi tipi lastikleri ve kamp yapmaya elverişli donanımlarıyla görenleri heyecanlandırıyor.

Şehir içi ulaşım ve açık hava maceraları için yakıt tasarruflu maksimum güç.

Yeni SANTA FE, Kore ve Kuzey Amerika’da iki farklı aktarma organı seçeneğiyle satışa sunulacak. Benzinli 2,5 litrelik turbo ünite (Theta III 2,5T GDI – 8DCT), maksimum 281 PS motor gücüne ve maksimum 265 Nm torka sahip. Benzinli 1,6 litrelik Turbo Hibrit seçenek ise (Gamma III 1.6T GDI HEV – 6AT), maksimum 180 PS güç ve yine 265 Nm tork üretiyor.

Avrupalı SANTA FE ise 1,6 litrelik Turbo Hibrit (Gamma III 1,6T GDI HEV – 6AT) ve benzinli 1,6 litrelik Turbo Plug-in Hibrit (Gamma III) motorlarla satışa sunulacak.