Nvidia çip lisanslama nedeniyle gelir kaybı yaşayacak

0

Nvidia, H20 çip lisanslama gereksinimleri nedeniyle milyarlarca dolar gelir kaybı bekliyor. Nvidia, 28 Nisan’da kapanan 2025 mali yılının ilk çeyreğine ilişkin kazançlarını bildirirken, Trump yönetiminin son çip ihracatı kısıtlamalarının işletmeyi nasıl etkilediğine dair verileri yayınladı.

Nvidia çip lisanslama maliyetini yüklenecek

Nvidia, Çin’deki şirketlere H20 AI çipini satma yeteneğini etkileyen lisanslama gereklilikleri nedeniyle Q1’de 4,5 milyar dolarlık bir ücret ödediğini bildirdi. Çip üreticisi ayrıca kısıtlamalar nedeniyle çeyrekte ek 2,5 milyar dolarlık H20 geliri gönderemediğini bildirdi. Şirket, ABD lisanslama zorunluluğu ilk olarak Nisan ayında duyurulduğunda, 1. çeyrekte 5,5 milyar dolarlık ilgili masraf beklediğini belirtmişti.

Nvidia ayrıca yaptığı açıklamada, H20 lisanslama gereksinimlerinin şirketin 2. çeyrek gelirlerine 8 milyar dolarlık bir darbe vuracağını ve bunun yaklaşık 45 milyar dolar olması beklendiğini, bunun da önemli bir kayıp olduğunu söyledi.

Şirketin 1. çeyrek kazanç görüşmesinde konuşan CEO Jensen Huang, şirketin şu anda Çin’in yapay zeka pazarında rekabet etmenin yollarını araştırdığını ancak şimdilik H20 çipleri için bir zarar yazması gerektiğini söyledi.

Huang: “Çin, dünyanın en büyük yapay zeka pazarlarından biri ve dünyanın yapay zeka araştırmacılarının yarısının orada bulunmasıyla küresel başarıya giden bir sıçrama tahtası; Çin’i kazanan platform bugün küresel olarak liderlik edecek konumda. Ancak, 50 milyar dolarlık Çin pazarı bize etkili bir şekilde kapalı. H20 ihracat yasağı Çin’deki Hopper veri merkezi işimizi sonlandırdı. Uyum sağlamak için Hopper’ı daha fazla küçültemeyiz” dedi.

Şirket, Trump yönetiminin Çin de dahil olmak üzere ülkelere ABD yapımı AI çiplerinin ihracatını sınırlama çabalarına karşı çıktı. Huang, yönetimin yakın zamanda Joe Biden’ın çip ihracatına daha fazla kısıtlama getirecek olan Yapay Zeka Yayılım Kuralı’nı iptal etme kararını övdü. Biden’ın çip ihracatı kurallarının yürürlüğe girmemesine rağmen Nvidia’nın Trump yönetiminin Çin’in yapay zeka pazarını engelleme girişimlerine karşı bağışık olmadığı açık.

Data Center Eurasia Fuarı ve Konferansı lansmanı düzenlendi!

0

2025 yılında Türkiye’de ilk kez düzenlenecek olan Data Center Eurasia Fuarı ve Konferansı’nın tanıtım etkinliği İstanbul’da gerçekleştirildi. Sektörün önde gelen firmalarının temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen lansmanda, fuarın içeriği, kapsamı ve hedefleri hakkında kapsamlı bilgiler paylaşıldı. Türkiye’nin dijital dönüşüm yolculuğunda büyük önem taşıyan veri merkezleri alanında düzenlenecek bu önemli etkinliğin, ülkenin stratejik dijital hedeflerine katkı sağlaması bekleniyor.

Data Center Eurasia Fuarı ve Konferansı lansmanı gerçekleşti

Data Center Eurasia, Avrasya bölgesinde veri merkezleri üzerine odaklanan ilk ve tek fuar olma özelliğiyle dikkat çekiyor. Bu prestijli organizasyonun tanıtımı, İstanbul’da özel bir davetle gerçekleştirildi. Lansmana, Açık Holding, Alkazar Teknoloji, Akted, AWS, Altay Grup, Boreas, Chillcore, Daikin, EAE, Huawei, HyperDC, Lande, Legrand, Nokia, Otomatica, Siemens, Systemair, Turkcell ve TSE gibi önemli kurumların üst düzey yöneticileri katıldı. Etkinlik boyunca Türkiye’nin dijitalleşme vizyonu, veri merkezlerinin bu vizyon içindeki yeri ve ülkenin bu alanda bölgesel bir merkez olma hedefi vurgulandı.

Marmara Fuarcılık Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Ferhat Bayram, lansmanda yaptığı açıklamada, Data Center Eurasia’nın Türkiye’nin dijitalleşme sürecinde önemli bir dönüm noktası olduğunu belirtti. Bayram, fuarın hem yerel hem de küresel ölçekte veri trafiğinin güvenli, sürdürülebilir ve erişilebilir biçimde yönetilmesine katkı sağlayacak bir platform sunacağını ifade etti. Ayrıca, bu organizasyonun kamu ve özel sektör iş birliğini güçlendireceğini, sanayi, finans, e-ticaret ve kamu hizmetleri gibi birçok alanda dijitalleşmenin temel yapı taşlarından biri olan veri merkezlerine odaklanarak Türkiye’yi bu alanda cazip bir yatırım ve hizmet üssüne dönüştürmeyi amaçladıklarını vurguladı.

Data Center Eurasia, 8-11 Ekim 2025 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde kapılarını açacak. Etkinlik, Orta Doğu, Avrupa, Türki Cumhuriyetler, Uzak Doğu ve Afrika’dan gelecek çok sayıda katılımcıyı bir araya getirerek veri merkezleri alanında bölgenin en önemli uluslararası buluşma noktası olmayı hedefliyor. Fuar kapsamında; veri merkezi altyapıları, bulut teknolojileri, enerji yönetimi, siber güvenlik, yapay zekâ destekli veri işleme sistemleri gibi pek çok başlık ele alınacak. Ayrıca, etkinlik boyunca canlı teknoloji gösterimleri, yatırım fırsatları ve iş ağı kurma olanakları da katılımcılara sunulacak.

Fuarla birlikte düzenlenecek konferans programı ise dijital dönüşüm sürecine dair geniş bir perspektif sunmayı amaçlıyor. Türkiye’nin dijital geleceği, kamu ve özel sektör politikaları, enerji ve soğutma çözümleri, veri gizliliği ve regülasyonlara uyum, yapay zekâ destekli yönetim sistemleri gibi konular, dört gün boyunca düzenlenecek oturum ve panellerde ele alınacak. 8 Ekim Çarşamba günü başlayacak olan konferanslar, 11 Ekim Cumartesi gününe kadar devam edecek ve alanında uzman konuşmacılar eşliğinde katılımcılara bilgi dolu ve ilham verici bir deneyim yaşatacak.

Netflix kurucusu Reed Hastings, Anthropic yönetim kuruluna katılıyor

Şirketin yaptığı açıklamaya göre, Netflix yöneticisinin küresel ölçekte teknoloji şirketi kurma ve yönetme konusundaki kapsamlı deneyimi, Anthropic’in uzun vadeli hedeflerine değer katacak.

Anthropic tarafından yayımlanan duyuruda, Hastings’in yalnızca Netflix’i bir eğlence devine dönüştürmesiyle değil; aynı zamanda Facebook, Microsoft ve Bloomberg gibi büyük teknoloji firmalarının yönetim kurullarında üstlendiği rollerle de bu pozisyona güçlü bir birikimle geldiği vurgulandı.

Hastings yaptığı açıklamada, “Anthropic’in yapay zekâ geliştirme yaklaşımına inanıyorum. Hem insanlık için faydalı bir teknoloji üretme kararlılıklarını hem de karşı karşıya olduğumuz ekonomik, toplumsal ve güvenlik risklerine olan bilinçlerini önemsiyorum.” ifadelerini kullandı.

Toplumsal fayda vurgulandı

Anthropic, sadece ileri düzey yapay zekâ modelleri geliştirmekle kalmayıp, bu teknolojilerin toplumsal etkilerini de göz önünde bulunduran bir yaklaşımla hareket ediyor. Şirketin açıklamasında, Hastings’in eğitim reformları ve gelişmekte olan ülkelerde dijital altyapıya yaptığı yatırımlar sayesinde teknolojinin topluma hizmet eden bir araç haline gelmesi konusundaki tecrübesine dikkat çekildi.

Anthropicin yönetim kurulunda Hastings dışında CEO Dario Amodei, şirket başkanı Daniela Amodei, yatırımcı Yasmin Razavi ve teknoloji girişimcisi Jay Kreps yer alıyor. Şirket, kısa süre önce Claude 4 adlı yeni nesil yapay zekâ modelini piyasaya sürerek dikkatleri üzerine çekmişti.

Reed Hastings’in katılımı, yalnızca Anthropic için değil, yapay zekâ sektörünün genel geleceği açısından da önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Netflix’i sıfırdan alıp küresel bir teknoloji ve içerik devi haline getiren Hastings’in stratejik bakış açısı, yapay zekâ teknolojilerinin sorumlu ve faydalı biçimde şekillendirilmesine katkı sağlayabilir.

Bu gelişme, teknolojinin yalnızca teknik değil; etik, sosyal ve ekonomik boyutlarıyla da yönetilmesi gerektiğini hatırlatan güçlü bir adım niteliğinde. Anthropic, Hastings’in katılımıyla birlikte yalnızca bir yapay zekâ geliştiricisi değil, aynı zamanda teknolojinin toplumla barışık şekilde gelişimini savunan bir aktör olarak konumunu pekiştiriyor.

Nissan, yeni nesil hibrit atılımı yapıyor!

Nissan, üçüncü nesil e-Power hibrit sistemini tanıtarak dikkatleri üzerine çekti. Ancak Japon otomotiv devinin bu teknolojiden büyük beklentileri olmasına rağmen, sistemin beklenenden yüksek maliyeti, planların önünde ciddi bir engel oluşturuyor.

Nissan, yeni e-Power teknolojisini ABD pazarı odağında geliştirdi. Şirketin en çok satan modeli olan Rogue’un 2027 yılında piyasaya sürülecek dördüncü neslinde bu sistemin yer alması planlanıyor. Hibrit sistem, geleneksel benzinli araçlara göre daha sessiz, daha verimli ve daha düşük maliyetli olmasıyla öne çıkıyor. Şirket, şehir içi yakıt verimliliğinde %9, otoyol kullanımında ise %15’e kadar iyileşme vaat ediyor.

Yeni sistem, motor, invertör, jeneratör, redüktör ve artırıcıdan oluşan 5’i 1 arada bir yapıya sahip. Bu entegrasyonun üretim maliyetlerini azaltması bekleniyor. Ancak şirketin elektrikli aktarma organları sorumlusu Shunichi Inamijima, bu beklentilerin tam olarak karşılanamadığını açıkladı. Nissan, sistemin maliyetini içten yanmalı motorlu araçlarla eşitlemeyi hedefliyordu ancak bu hedefin gerçekleşmesi yakın vadede mümkün görünmüyor. Inamijima, yeni sistemin hâlâ benzinli modellere kıyasla fiyat dezavantajı taşıdığını belirterek, maliyet eşitliği için net bir tarih veremedi.

Nissan, büyük bir yeniden yapılanma sürecinde

Nissan, sadece teknolojik bir dönüşüm değil, aynı zamanda yapısal bir yeniden yapılanma sürecinde. Şirket, Re:Nissan adını verdiği toparlanma planı kapsamında 2027’ye kadar küresel iş gücünün %15’ine denk gelen 20.000 kişiyi işten çıkaracak. Japonya’da planlanan yeni batarya fabrikası da iptal edildi. Bu kararlar, maliyetleri düşürüp yatırımları daha verimli alanlara yönlendirme stratejisinin bir parçası.

Yeni e-Power sisteminin ilk olarak Avrupa’da Qashqai modeliyle, ardından 2026’da Japonya’da piyasaya çıkması bekleniyor. Nissan, aynı dönemde Avrupa pazarına yeni LEAF, Micra EV, elektrikli Qashqai ve 2026’da yeni Juke EV ile girmeyi planlıyor.

Tüm bu adımlar, Nissan’ın EV yarışında tekrar söz sahibi olma çabasının göstergesi. Ancak şirketin önünde çözülmesi gereken en büyük sorun, bu iddialı teknolojiyi rekabetçi bir fiyatla sunabilmek. Eğer Nissan bu engeli aşabilirse, e-Power sistemi markanın yeniden doğuşunun kilit unsuru olabilir. Aksi halde, teknoloji ne kadar güçlü olursa olsun, rekabet karşısında ayakta kalmak zor olacak.

Lityum sodyum hibrit istasyon yeşil enerji sağlıyor

0

Çin’in ilk lityum-sodyum hibrit istasyonu 270.000 eve yeşil enerji sağlıyor. Çin’in hibrit enerji santrali -20°C ile 45°C arasında çalışıyor ve lityum ve sodyum teknolojisiyle şebeke kararlılığını artırıyor. Çin, son enerji hamlesinde lityum ve sodyumu harmanlayan yeni nesil bir pil merkezini devreye soktu.

Lityum sodyum hibrit istasyon

İlk lityum-sodyum hibrit enerji depolama istasyonu faaliyete geçti ve bu, büyük ölçekte hibrit pil depolamaya doğru önemli bir adım oldu. Çin’in güneybatısındaki Yunnan eyaletinde bulunan Baochi Enerji Depolama İstasyonu (BESS), lityum ve sodyum iyon pillerin güçlü yönlerini birleştiriyor.

Science and Technology Daily’ye göre hibrit sistem, -20°C ile 45°C arasındaki sıcaklıklarda daha uzun çevrim ömrü, daha hızlı tepki ve istikrarlı performans sunuyor. Global Times’ın haberine göre, Çin’in bol miktarda sodyum kaynağına sahip olması sayesinde, kurulum aynı zamanda büyük ölçekli enerji depolama için daha uygun maliyetli bir çözüm sunuyor.

Yaklaşık 50 mu (3,3 hektar) alana yayılmış, kabaca beş futbol sahası büyüklüğündeki tesisin kurulu kapasitesi 400 megavat-saattir. Günlük iki tam şarj-deşarj döngüsünü tamamlayabilir ve yılda 580 milyon kilovat-saat elektrik sağlayabilir. Bu miktar her yıl yaklaşık 270.000 haneye güç sağlamak için yeterlidir. Enerjinin yaklaşık yüzde 98’i yenilenebilir kaynaklardan geliyor.

BESS’in merkezinde, geleneksel modellerden altı kat daha hızlı yanıt veren Çin’in ilk büyük kapasiteli sodyum iyon pil sistemi yer alıyor. Bu gelişmiş sodyum pilleri olgun lityum teknolojisiyle birleştirerek, istasyon şebeke düzenlemesini iyileştiriyor ve rüzgar ve güneş enerjisinin daha sorunsuz bir şekilde entegre edilmesini sağlıyor.

Hibrit sistem, temiz enerjinin güç kaynağının yaklaşık %70’ini oluşturduğu Yunnan eyaletinde 30’dan fazla yenilenebilir enerji santraline hizmet veriyor. Yenilenebilir enerjinin bu kadar yüksek bir payıyla, şebeke istikrarı büyük bir endişe haline geliyor ve bu da BESS gibi yenilikleri arz ve talebi dengelemek için olmazsa olmaz kılıyor.

Neuralink, 600 milyon dolar yatırım aldı

Son olarak Kasım 2023’te 43 milyon dolar yatırım toplayan Neuralink’in Haziran 2023’teki değerlemesi yaklaşık 5 milyar dolar olarak açıklanmıştı. Yeni yatırım turunda hangi yatırımcıların yer aldığı ise henüz paylaşılmadı.

Nisan ayında Bloomberg, şirketin 8,5 milyar dolarlık bir değerlemeyle 500 milyon dolar toplamayı hedeflediğini yazmıştı. Son gelişmeler, bu hedefin üzerine çıkıldığını gösteriyor. Neuralink’ten konuyla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmış değil.

İnsanlı testler büyük bir potansiyeli işaret ediyor

Neuralink, geçtiğimiz yıl ABD Gıda ve İlaç Dairesi’nden (FDA) Çığır Açan Cihaz (breakthrough device) onayı alarak klinik deneyler için önemli bir eşiği geçmişti. Şirket bugüne kadar üç kişiye beyin implantı yerleştirdi. Bu kişilerin arasında yer alan konuşamayan bir hasta, bu ayın başlarında yayımladığı bir videoda, sadece beyin sinyalleriyle YouTube videoları düzenleyip anlatım ekleyebildiğini gösterdi.

Bu gelişmeler, Neuralink’in teknolojisinin yalnızca teorik değil, pratik düzeyde de işe yaradığını kanıtlaması açısından büyük önem taşıyor. Şirket, beyin-bilgisayar arayüzü (BCI) teknolojisiyle felçli bireylerin dijital dünyaya erişimini kolaylaştırmayı, gelecekte ise beyin aktivitelerini doğrudan bilgisayarlara bağlamayı hedefliyor.

Elon Musk’ın liderliğindeki Neuralink, hem potansiyeli hem de etik tartışmalarıyla sık sık gündeme geliyor. Beyin dokusuna doğrudan yerleştirilen çipler aracılığıyla sinirsel faaliyetleri yorumlayan sistem, birçok bilim insanı tarafından geleceğin en büyük teknoloji sıçramalarından biri olarak görülüyor. Ancak hayvan deneyleri, veri güvenliği ve insan beynine yapılan müdahalelerin uzun vadeli etkileri konusunda ciddi eleştiriler de bulunuyor.

Yine de son yatırım turu, yatırımcıların bu teknolojiye olan ilgisinin ve güveninin arttığını ortaya koyuyor. Neuralink’in önümüzdeki dönemde daha fazla kullanıcıya ulaşması ve klinik deneylerini genişletmesi bekleniyor. Şirketin bu devasa fonla birlikte beyin teknolojileri alanında lider konumunu güçlendirmesi muhtemel.

Telegram ve xAI, 300 milyon dolarlık bir işbirliğine imza atıyor!

Telegram CEO’su Pavel Durov, bu ortaklığın yıl boyunca süreceğini ve şirketin finansal gücünü önemli ölçüde artıracağını açıkladı. Ortaklık kapsamında xAI’nın yapay zekâ sohbet robotu Grok, bu yaz itibarıyla Telegram kullanıcılarının erişimine açılacak.

Durov’un açıklamasına göre, anlaşmanın finansal boyutu sadece xAI’dan alınan 300 milyon dolarla sınırlı değil. Telegram, ayrıca platform üzerinden satılacak xAI aboneliklerinden elde edilecek gelirlerin %50’sini de alacak. Ancak Elon Musk, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda “Henüz hiçbir anlaşma imzalanmadı.” diyerek kafa karıştıran bir açıklamada bulundu. Taraflardan resmi ve net bir yanıt henüz gelmiş değil.

Bir milyar kullanıcıya yapay zekâ entegrasyonu sağlanacak

Telegram, 2025 yılı itibarıyla aylık bir milyar kullanıcı sınırını aşmış durumda. Platform, özellikle Rusya ve Ukrayna gibi bölgelerde devlet yetkilileri ve ordu tarafından da aktif şekilde kullanılıyor. Bu bağlamda Grok’un entegrasyonu, yapay zekâ tabanlı mesajlaşma ve bilgi erişiminde yeni bir dönemin habercisi olabilir.

Wall Street Journal’ın haberine göre Telegram aynı gün 1.5 milyar dolarlık tahvil satışıyla da sermaye artırımı gerçekleştirmeyi hedefliyor. Bu da şirketin büyüme ve teknolojik dönüşüm planlarına hız verdiğini gösteriyor.

Şirketin CEO’su Fransa’da adli bir soruşturmayla karşı karşıya

Bu stratejik gelişmelerin ortasında, Telegram CEO’su Pavel Durov’un Fransa’da adli bir soruşturmayla karşı karşıya olması da oldukça dikkat çekiyor. Fransız makamları, Durov’un kontrolündeki Telegram uygulamasının uyuşturucu ticareti, dolandırıcılık ve çocuk istismarı gibi yasa dışı faaliyetlere göz yumması ihtimali üzerine bir soruşturma başlattı.

Durov, geçtiğimiz Ağustos ayında Fransa’da gözaltına alındı ve yasal izin olmadan ülkeyi terk etmesi yasaklandı. Telegram ise Avrupa Birliği yasalarına uyduklarını ve Durov’un gizleyecek bir şeyi olmadığını belirten bir açıklama yaptı.

Telegram CEO'su Pavel

Öte yandan xAI tarafından geliştirilen Grok da yakın geçmişte eleştirilerin hedefi olmuştu. Güney Afrika’da “beyaz soykırımı” gibi tartışmalı bir konuya dair uygunsuz yanıtlar vermesi nedeniyle sistemin dış müdahalelere açık olduğu gündeme geldi. xAI, bu yanıtların yetkisiz bir müdahale sonucu oluştuğunu ve şirket politikalarını ihlal ettiğini açıklayarak sistemin güvenilirliğini artıracak önlemler alındığını duyurdu.

Telegram ve xAI arasındaki bu iş birliği, özellikle yapay zekânın sosyal platformlara entegrasyonunda yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Ancak Musk’ın anlaşmanın resmiyet kazanmadığına dair açıklaması, taraflar arasında henüz bazı detayların netleşmemiş olabileceğine işaret ediyor. Grok’un Telegram üzerindeki performansı ve kullanıcı tepkileri ise bu ortaklığın uzun vadeli sürdürülebilirliğini belirleyecek kritik faktörler arasında yer alacak.

Artık tüm polisler ASELSAN’ın yüz tanıyan kamerasını takacak!

0

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya CNN Türk canlı yayınında ASELSAN tarafından geliştirilen ve yüz tanıma özelliğine sahip yaka kamerasını kamuoyuna tanıttı. ABD’de görevli polislerde bulunan vücut kameralarına benzer şekilde kıyafete takılarak kullanılan bu sistem gelişmiş yapay zeka algoritmaları sayesinde kimlik tespiti ve kayıt imkanı sunuyor.

Polisler, ASELSAN üretimi yapay zeka destekli yüz tanıyabilen kamera sistemlerini takacak

ASELSAN’ın yüz tanıma sistemli giyilebilir kamerası polis ve jandarma personelinin yakasında ve devriye araçlarında kullanılacak şekilde tasarlandı. 2025 yılı sonuna kadar 40 ila 45 bin kameranın sahada aktif olarak görevdeki personelde yer alması planlanıyor.

Bakan Yerlikaya daha önce Edirne’de yaptığı açıklamada bu sistemin trafik denetimleri ve güvenlik uygulamaları sırasında kullanılacağını ve elde edilen görüntülerin 30 gün boyunca kaydedileceğini duyurmuştu.

Kameralar denetim sırasında yüz tanıma teknolojisi ile kimlik tespiti yapabiliyor. Aynı zamanda anlık konum bilgisini merkezi sisteme iletebilen bu cihazlar GAMER birimi (Güvenlik ve Acil Durumlar Koordinasyon Merkezi) tarafından 24 saat izlenebiliyor. Her kameranın kullanıcı bilgisi kayıt altına alınıyor ve kayıtlar İçişleri Bakanlığı arşivinde saklanıyor. Sistem acil durumlarda merkezden müdahaleye de olanak tanıyor.

Tek batarya ile 5.5 saate kadar kesintisiz kayıt yapabilen kameralar, IP67 koruma standardı sayesinde darbelere ve sıvı temasına karşı dayanıklılık sağlıyor. ASELSAN, bu kameraları ilk etapta 2025 yılı sonunda teslim etmeyi planlıyor.

Kameraların tasarımı, koşu ya da hareket halinde düşmeyecek şekilde hazırlanmış durumda. Harici batarya desteği ile uzun süreli kullanım mümkün hale gelirken, batarya değişimi sırasında da kayıt işlemi kesintiye uğramıyor.

Cihazlar sadece yüz tanıma ile sınırlı değil. ASELSAN tarafından üretilen daha basit modeller de bulunuyor. Bu modellerde yüz tanıma özelliği yer almıyor ancak kullanıcıya 1296p çözünürlükte 8 saate kadar HD video kaydı imkanı sunuluyor. Ancak son tanıtımı yapılan sistem, daha yüksek teknolojik özellikleri ile sahada görevli personele çok daha fazla yetenek kazandırıyor.

Yaka kamerası ayrıca suçluların veya suça karışmış araç plakalarının anlık olarak tespit edilmesini sağlıyor. Dokunmatik ekranı, gece görüş LED aydınlatmaları ve geniş açı çekim yeteneği ile sahada tüm operasyonlar anbean kaydediliyor.

Kamera aynı anda canlı yayın yapabiliyor ve görüntüyü hafızasında saklayabiliyor. Kayıt öncesi kısa bir süreye ait görüntünün de tutulabildiği sistemde tüm veriler merkezdeki kayıt birimlerine aktarılıyor. Konum paylaşımı özelliği sayesinde görevdeki personelin anlık yeri ilgili kurumlarla paylaşılabiliyor.

Bu da olaylara hızlı müdahale açısından önemli avantaj sağlıyor. ASELSAN, bu sistemde yerli ve milli yapay zeka algoritmaları kullanıyor ve sistem ihtiyaçlara göre güncellenebiliyor. Gelecek dönemde yüz ve plaka tespiti gibi ileri düzey özelliklerin daha yaygın şekilde kullanılması bekleniyor.

Türkiye’de veri merkezi dönemi başlıyor

0

2025 Data Center Eurasia Fuarı ve Konferansı’nın lansmanı İstanbul’da gerçekleştirildi. Türkiye’de bu kapsamda ilk kez düzenlenecek olan etkinliğin tanıtım toplantısına veri merkezleri sektörünün önde gelen şirketlerinden üst düzey yöneticiler katıldı.

Lansmanda fuarın kapsamı ve hedefleri hakkında detaylı bilgiler paylaşıldı. Avrasya bölgesinin ilk ve tek veri merkezi fuarı olma özelliğine sahip Data Center Eurasia, Türkiye’nin dijitalleşme hedefleri açısından önemli bir adımı temsil ediyor.

Lansman toplantısına Açık Holding, Alkazar Teknoloji, Akted, Amazon Web Services, Altay Grup, Boreas, Chillcore, Daikin, EAE, Huawei, HyperDC, Lande, Legrand, Nokia, Otomatica, Siemens, Systemair, Turkcell, TSE gibi sektörün öncü şirketlerinden temsilciler katıldı.

2025 Data Center Eurasia Fuarı ve Konferansı'nın lansmanı İstanbul'da gerçekleştirildi.

Yapılan açıklamalarda fuarın, Türkiye’nin dijital dönüşümünde veri merkezlerinin artan rolüne dikkat çektiği belirtildi. Etkinliğin, ülkeyi bu alanda bölgesel bir merkez haline getirme vizyonuna katkı sunması bekleniyor.

Marmara Fuarcılık Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Ferhat Bayram, lansmanda yaptığı açıklamada Data Center Eurasia’nın Türkiye için stratejik bir eşik olduğuna dikkat çekti. Bayram, fuarın global ve yerel ölçekte veri trafiğinin güvenli, sürdürülebilir ve erişilebilir biçimde yönetilmesine katkı sağlayacağını, aynı zamanda kamu ve özel sektör arasında iş birliğini güçlendireceğini ifade etti.

Veri merkezlerinin sanayi, finans, e-ticaret ve kamu hizmetleri gibi pek çok alanda kritik rol oynadığını belirten Bayram, bu organizasyonla Türkiye’nin veri altyapısında bölgesel bir çekim merkezi haline geleceğini söyledi.

Data Center Eurasia, 8-11 Ekim 2025 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Etkinlik, Orta Doğu, Avrupa, Türki Cumhuriyetler, Uzak Doğu ve Afrika’dan katılımcılarla, veri merkezleri alanında bölgenin önde gelen uluslararası buluşma noktası olmayı hedefliyor.

Fuar boyunca veri merkezi altyapıları, bulut teknolojileri, siber güvenlik çözümleri, enerji yönetimi ve yapay zeka destekli veri işleme gibi başlıklar ele alınacak. Canlı teknoloji gösterimleri ve yatırım fırsatlarıyla desteklenecek organizasyon, dijital dönüşüm stratejilerinde veri merkezlerinin önemini ön plana çıkaracak.

Etkinlik kapsamında düzenlenecek konferans programı ise Türkiye’nin dijital geleceği, kamu-özel sektör yaklaşımları, veri güvenliği ve regülasyonlar, enerji ve soğutma çözümleri ile yapay zeka destekli yönetim sistemleri gibi çeşitli başlıklarda oturumlara ev sahipliği yapacak.

Uygulama mağazalarına yaş doğrulama zorunluluğu geliyor!

Teksas eyaletinde çalışmaları sürdürülen Senato Tasarısı 2420, uygulama mağazalarının kullanıcıların yaşını doğrulamasını ve 18 yaş altı kişiler için ebeveyn onayı almasını zorunlu kılıyor. Bu yasa, özellikle Apple ve Google gibi teknoloji devlerini yakından ilgilendiriyor.

Tasarıya göre, bir kullanıcı 18 yaşın altındaysa, hem uygulama indirmeleri hem de uygulama içi satın alımlar için ebeveyn izni gerekecek. Teksas, bu düzenlemeyi hayata geçiren ilk eyalet değil; benzer bir yasa bu yılın başlarında Utah’ta da kabul edilmişti. Ancak Teksas yasası, hem uygulama mağazalarına hem de sosyal medya platformlarına yönelik ek kısıtlamalar içermesi bakımından dikkat çekici.

Tasarı, eyalet meclisinden büyük çoğunlukla geçti ve şimdi Vali Greg Abbott’ın imzasını bekliyor. Vali, çocukların dijital ortamda güvenliğini öncelik olarak gördüğünü belirtmiş olsa da, teknoloji şirketlerinden gelen baskılar karar sürecini etkileyebilir.

Tasarının yasalaşmasına en sert tepki Apple’dan geldi. Şirketin CEO’su, bizzat Vali Abbott’ı arayarak tasarının ya veto edilmesini ya da içeriğinin değiştirilmesini istedi. Apple yaptığı açıklamada, “Bu yasa yürürlüğe girerse, sıradan hava durumu veya spor uygulamaları dahi kullanıcıdan hassas kimlik bilgileri talep etmek zorunda kalacak. Bu hem mahremiyet açısından büyük bir risk yaratıyor hem de kullanıcı deneyimini baltalıyor.” dedi.

Google ise daha dengeli bir tutum sergileyerek, yaş doğrulamanın gerekli olduğunu ancak bunun kapsamının sınırlı ve hedefli olması gerektiğini vurguladı. Google Kamu Politikaları Direktörü Kareem Ghanem, “Yasa tasarısının temel kaygısı doğru. Ancak hedef sosyal medya platformları olmalı, tüm uygulama mağazaları değil.” diye konuştu.

Apple ve Google, kullanıcıların yalnızca yaş aralığına dair bilgilerin, gerçekten ihtiyaç duyan uygulamalarla paylaşılması gerektiğini savunuyor.

Teksas eyaletindeki reşit olmayan bireylerin sosyal medya kullanımı da yasaklanabilir

Teksas’ta görüşülen başka bir yasa tasarısı ise sosyal medya kullanımına doğrudan yasak getiriyor. Eğer kabul edilirse, 18 yaş altındaki bireylerin sosyal medya hesabı kullanması yasaklanacak. Ayrıca, ebeveynler çocuklarının hesaplarını silmeleri için doğrudan platformlara başvurabilecek ve şirketler 10 gün içinde bu talebi yerine getirmek zorunda olacak.

Yasa tasarısına göre, bu kurallara uymayan platformlar “hileli ticari uygulama” kapsamında değerlendirilecek ve hem para cezaları hem de sivil davalarla karşı karşıya kalabilecek.

Google Gemini AI kullanımı

Bu düzenlemeler, yalnızca Teksas’ta değil, ABD genelinde büyük destek görüyor. Pew Research tarafından yapılan 2023 anketine göre, Amerikalıların %81’i çocukların sosyal medya hesapları açabilmesi için ebeveyn onayının zorunlu olmasını destekliyor.

Dünyada da benzer adımlar atılıyor. Avustralya, sosyal medya kullanımını 16 yaş altına yasakladı. Norveç gibi ülkeler ise daha sıkı düzenlemeler getirmeyi tartışıyor.

Eğer Teksas valisi bu yasaları onaylarsa, eyalet, dijital çocuk güvenliği alanında ABD’deki en katı düzenlemelere sahip bölge haline gelecek. Ancak bu adımlar, teknoloji devlerinin direnişiyle karşı karşıya ve hem yasal hem de etik boyutlarıyla tartışılmaya devam edecek gibi görünüyor.

Sateliot, Avrupalı ordulara uydu üzerinden 5G hizmeti sunacak!

Uydu teknolojileri alanında faaliyet gösteren ve kısa süre önce 70 milyon euroluk yatırım alan Sateliot, cep telefonu kapsama alanının bulunmadığı bölgelerde küçük cihazlara dar bant 5G bağlantısı sunmayı hedefliyor.

Şirket CEO’su Jaume Sanpera, Sateliot’un Avrupa ülkeleri tarafından ilgi gördüğünü belirterek, bu ülkelerin Starlink gibi Avrupalı olmayan firmalara bağımlılığı azaltma amacında olduğunu vurguladı. CTO Marco Guadalupi ise teknolojilerinin özellikle savaş alanı lojistiği gibi uygulamalara uygun olduğunu ve bu kapsamda bazı devletlerle iletişime geçtiklerini söyledi. Ancak, hangi ülkelerle görüşüldüğü konusunda bilgi verilmedi.

Sateliot’un hizmetlerinden sadece savunma sektörü değil, lojistik firmaları, çiftçiler, petrol platformları ve çevresel uygulamalar gibi birçok farklı sektör de yararlanabilecek. Şirketin planları arasında önümüzdeki iki ay içerisinde ticari hizmete başlaması ve dünya genelindeki yerel mobil operatörlere uydu bağlantısı sağlaması yer alıyor. Nihai kullanıcılar, günde sadece birkaç dakika bağlantı kurmak için ayda yaklaşık 2,50 euro ödeyecek.

2028 yılına kadar yaklaşık 100 uydu fırlatmayı ve 2030 itibarıyla 1 milyar euroluk gelir elde etmeyi hedefleyen Sateliot, uydu sayısını artırdıkça bağlantı kalitesini de geliştirerek sesli mesaj iletimini mümkün kılmak istiyor. Şirketin şu anda alçak yörüngede çalışan beş nano uydusu bulunuyor. Bu uydular mikrodalga fırın boyutunda ve halihazırda 12 test müşterisine hizmet veriyor.

Son yatırım turunun ardından, İspanyol devletinin şirketteki payı yüzde 20’ye ulaşmış durumda. Bu da Sateliot’un Avrupa merkezli bir çözüm olarak konumunu güçlendirirken, stratejik öneme sahip savunma ve iletişim teknolojileri alanında kıtanın dışa bağımlılığını azaltma hedeflerine katkı sunuyor.

Kolektif House 10 yaşında!

10 yıl önce esnek ve ilham verici çalışma alanları yaratma hayaliyle yola çıkan Kolektif House, bugün ekosistemiyle büyümeyi sürdürüyor. Lokasyon sayısını 30’un üzerine taşıyan Kolektif House, şu anda yüzde 30 seviyesinde bulunan pazar payını önümüzdeki dönemde yüzde 50’ye taşımayı hedefliyor.

Ofisin ötesinde bir dünya

Kolektif House Kurucu Ortağı ve CEO’su Ahmet Onur, 2015’te Sanayi Mahallesi’nde çıktıkları yolculukla ofis kavramını yeniden tanımladıklarını vurgulayarak, şunları söyledi: “Ofisleri yalnızca bir mekân olmaktan çıkararak paylaşım merkezlerine dönüştürdük. 10 yıldır da birlikte üretmenin gücünü yaşatıyoruz. Geleceğe uzanan bu yolculukta; birlikte üretmeye, ilham olmaya ve daha da önemlisi birlikte hayal kurmaya devam edeceğiz.”

Kolektif House Kurucu Ortağı ve CEO’su Ahmet Onur
Kolektif House Kurucu Ortağı ve CEO’su Ahmet Onur

İşin geleceğine yön veriyor

Kolektif House olarak bugün yalnızca fiziksel mekânları değil, iş yapma biçimlerini de dönüştürdüklerine işaret eden Ahmet Onur “Hibrit çalışma modeliyle birlikte esnek ofisler artık yalnızca bir konfor unsuru değil, aynı zamanda stratejik bir ihtiyaç haline geldi. Bizler de bugün girişimcilerden global markalara kadar farklı ölçeklerden ekipleri; esnekliğin, ilhamın ve iş birliğinin merkezinde buluşturuyoruz. İnsanların daha özgür, üretken ve yaratıcı hissedeceği bu alanlarda kurumları da daha çevik, ölçeklenebilir ve sürdürülebilir yapılara kavuşturuyoruz” dedi.

Kolektif House yeni nesil çözümler getiriyor

Hazır ofis pazarındaki liderliklerinin yalnızca sayılara değil, yarattıkları etkiye dayandığına vurgu yapan Ahmet Onur, sözlerini şöyle tamamladı: “Bugün 30’u aşkın lokasyonda etkinliklerimiz, içeriklerimiz ve iş birliklerimizle yarattığımız değeri kalıcı ve sürdürülebilir hale getiriyoruz. Türkiye’de büyümeye devam ederken, global açılım için yakın pazarlara yöneliyor, teknolojiyle desteklenmiş yeni nesil çözümler geliştiriyoruz. Amacımız, yalnızca sektörde yer almak değil, ona yön veren küresel bir marka olmak.”

AMD, yapay zeka hedefleri doğrultusunda yeni bir şirket satın aldı!

Satın almanın mali detayları açıklanmazken, AMD bu adımın AI sistemleri için birlikte paketlenmiş optik çözümleri hızlandırmak amacıyla atıldığını vurguladı.

Silisyum fotonik, veriyi elektrik yerine ışık aracılığıyla ileten ve böylece daha hızlı ve verimli veri akışı sağlayan bir teknoloji olarak öne çıkıyor. Bu teknolojinin, özellikle büyük ölçekli yapay zekâ modellerinin gerektirdiği yüksek veri iletim kapasiteleri karşısında kritik rol oynaması bekleniyor. AMD’nin Teknoloji ve Mühendislik Kıdemli Başkan Yardımcısı Brian Armick, konu ile ilgili yaptığı açıklamada “Yapay zekâ modelleri büyüdükçe ve karmaşıklaştıkça, daha hızlı ve verimli veri aktarımına olan ihtiyaç da artıyor. Enosemi ile daha önce dış geliştirici olarak yürüttüğümüz başarılı iş birliğini, artık şirket bünyesinde daha ileriye taşıyoruz.” ifadelerini kullandı.

2023 yılında Ari Novack ve Matthew Streshinsky tarafından kurulan Enosemi, fotonik bileşenler içeren entegre devreler tasarlıyor. Girişim, veri merkezlerinde bilgi işlem ve ağ bileşenlerini optik bağlantılarla entegre eden çözümler sunuyor. AMD ile daha önce Ar-Ge düzeyinde iş birliği yürüten Enosemi, satın almayla birlikte artık AMD’nin fotonik sistemlerdeki kapasitesini doğrudan büyütecek bir iç kaynak haline geliyor.

Satın alma sonrası Enosemi’nin kurucularından Ari Novack, LinkedIn profilinde artık “AMD Silikon Tasarımı Mühendisliği Üyesi” olarak yer alıyor. Şirketin Mayıs ayı itibarıyla sadece 16 çalışanı vardı ve kuruluşundan bu yana 150.000 dolarlık girişim sermayesi toplamıştı.

Rapt AI ve AMD’den Yapay Zeka Altyapısında Güç Birliği

AI yatırımlarında stratejik bir derinleşme yaşanıyor

Bu hamle, AMD’nin kısa süre önce yaklaşık 4.9 milyar dolara satın aldığı ZT Systems anlaşmasının ardından gerçekleştirdiği ilk şirket alımı oldu. AMD, bu büyük satın almanın ardından sunucu üretim birimini bu ay başında 3 milyar dolara elden çıkardığını açıklamıştı. Şirketin dikkatini yeniden yapay zekâ alanındaki teknolojilere çevirmesi, stratejik önceliklerinin değiştiğini gösteriyor.

CEO Lisa Su’nun Şubat ayındaki açıklamasına göre, AMD’nin 2024 yılı AI çip gelirleri 5 milyar dolara ulaştı. Enosemi yatırımı ise bu büyümeyi sürdürülebilir hale getirecek altyapının bir parçası olarak değerlendiriliyor.

AMD’nin bu satın alması, sadece teknolojik gelişim değil, aynı zamanda veri merkezlerinin geleceği ve yüksek kapasiteli yapay zekâ altyapılarının verimliliği açısından da kritik bir dönüm noktası olabilir.

Yerli ve küresel finans dünyasını ortak platformda buluşturuyor!

90’ların sonunda “yazılım” yeni konuşulmaya başlamışken, iki genç mühendis Orkun Barın ve Mehmet Erdinç Özel tarafından kurulan Rasyonet, o günden bu yana ”veri”nin, geleceğin dili olacağı vizyonuyla çalışmalarını sürdürüyor. 25 yıl boyunca Türkiye’nin ekonomik dönüşümü ve sermaye piyasalarının gelişiminin yanı sıra, küresel finans sektöründeki benzersiz değişimlere de tanıklık eden Rasyonet, geçen süre zarfında teknoloji üretmenin yanı sıra kullanıcılarının hayatını kolaylaştıran, onların kararlarına değer katan, onları daha güçlü kılan çözümler geliştirmeyi de başardı.

Rasyonet’in Çözüm ve Gelişim Direktörü İhsan Dehmen, Türkiye’nin ekonomik dönüşümü ve sermaye piyasalarının gelişimini değerlendirdi.

25 yıla yayılan keyifli yolculuk

Kuruldukları günden bu yana attıkları her adımda, değişen ihtiyaçlara kulak vererek çözüm üreten, yerli ve küresel finans dünyasını ortak platformda buluşturan bir vizyonla ilerlediklerine değinen Rasyonet Kurucusu ve Genel Müdürü Orkun Barın, “Kuruluşumuzun hemen ardından ülkemizde yaşanan 2001 büyük ekonomik krizi, Türkiye finans sisteminde derin yaralar açtı. Ancak aynı zamanda bir yeniden yapılanma sürecini de beraberinde getirdi. Bu dönemin tartışmasız en önemli gelişmelerinden biri olan internetin yaygınlaşması ile 2000’lerin başında yalnızca yüz binlerle ifade edilen Türkiye’deki internet kullanıcı sayısı 2005’e gelindiğinde 10 milyon barajını aştı. Bu dijital devrim, Rasyonet’in “verinin geleceğin dili” olduğu öngörüsünü doğrular nitelikteydi. Biz de Rasyonet olarak ilk adımımızı, veri analitiğini demokratikleştirme inancıyla attık. Türkiye’nin ilk yerli hisse analiz yazılımlarından biri olan Traders’ Focus uygulamasını geliştirerek, öncelikle piyasa profesyonellerine güvenilir, erişilebilir ve görsel destekli analiz araçları sunmaya başladık” dedi.

Rasyonet Kurucusu ve Genel Müdürü Orkun Barın

Teknoloji ve Rasyonet hızla gelişiyor

Rasyonet’in teknolojik altyapısını da köklü biçimde yenilediği, İTÜ ARI Teknokent’e taşınarak, Ar-Ge odaklı büyüme stratejisini hayata geçirdiği yılların ardından yeni uygulamalara yöneldiklerine vurgu yapan Barın, “2008 krizine rağmen vizyonumuzu bir adım öteye taşıyarak StockGround Finansal Analiz Uygulaması’nı 2008’de, tam da krizin tepe noktasında piyasaya sunduk. 2010 yılında tamamladığımız PRP Fon Analiz Uygulaması ise Türkiye’de fon analizi konusunda dönüm noktası oldu. PRP sayesinde fon performansları, risk-getiri profilleri ve karşılaştırmalı raporlar sistematik bir biçimde sunulmaya başlandı. Böylece yatırım fonlarının şeffaflık ilkesiyle değerlendirilmesine ciddi şekilde katkıda bulunduk” şeklinde görüş belirtti.

Türkiye’den dünyaya açılan bir teknoloji

2010’lu yıllarla birlikte finansal teknolojiler açısından büyük gelişmelerin yaşandığını belirten Orkun Barın o dönem hakkında şunları söyledi:

“2010’larla birlikte mobil bankacılık ana akım haline geldi, ödeme sistemleri dijitalleşti ve finansal hizmetlere erişim kolaylaştı. Apple Pay ve Google Wallet gibi mobil ödeme sistemleri ile bu dönemde tanıştık. API ve dijital müşteri kimlik doğrulama sistemleri bu dönemin öne çıkan temalarıydı. Biz de 2013 yılında Odifin Stratejik Danışmanlık Hizmetleri AŞ iş birliği ile geliştirdiğimiz BondGround uygulamamızla bu noktada kurumların operasyonel yüklerini azaltmayı hedefledik. Yine Odifin iş birliği ile geliştirdiğimiz ve 2014 yılında piyasaya sunduğumuz Risk Yönetim Sistemi, kurumların risk yönetim süreçlerini dijitalleştiren ilk yerli platformlardan biri oldu. Rasyonet’in sermaye piyasalarındaki tüm araçlara ilişkin tarihsel olarak tam ve kapsamlı veri kurulumunun üzerine inşa edilen bu sistem sayesinde, kurumlar manuel iş yükü ve bunun getirdiği hata risklerinden korunarak verimliliklerini artırdılar. Bu hamlelerin ardından dünyaya açılmaya karar verdik ve ilk adım olarak StockGround Finansal Analiz Uygulamasını Güney Afrika, Polonya, Romanya gibi ülkelere ihraç etmeye başladık.”

Bulutla birlikte Rasyonet de güçleniyor

2015-2020 döneminde dijitalleşme ile birlikte kurumların uçtan uca dönüşüm beklentilerinin öne çıktığı bir zaman dilimi yaşandığının altını çizen Barın, “Türkiye’de yatırım fonları ve emeklilik fonlarının sayıları artar ve buna paralel olarak portföy yönetimi şirketleri büyürken; Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Takasbank ve Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) gibi düzenleyici kurumların teknolojik altyapılara verdiği önem de gözle görülür biçimde arttı. Dijital bankacılık hızla yaygınlaştı, mobil ödeme sistemleri gelişti. Blokzincir teknolojisi finans sektöründe çeşitli uygulamalarda kullanılmaya başlandı. Dijital bankalar ve fintek şirketleri geleneksel bankacılığa meydan okumaya başladı. Bu dönemde biz de altyapı güncellemelerini önceliğimiz haline getirdik. 2017 yılında piyasaya sunduğumuz, EquityRT Finansal Analiz Uygulaması bulut altyapısına taşınarak, yerli ve küresel hisse senedi piyasalarıyla +200 ülkeye ait makroekonomik göstergeleri aynı çatı altında toplayan kapsamlı bir analiz platformuna dönüştü. Hemen ardından PortfolioBase Entegre Portföy Yönetim Sistemi hız, kullanım kolaylığı ve mevzuat uyumunu merkezine alacak şekilde tasarlanarak yine bulut tabanlı olarak piyasaya sunuldu. Yatırım ve emeklilik fonları için uçtan uca portföy yönetimi sağlayan; emir yönetimi, performans raporlaması, regülasyon uyumluluğu, iç kontrol ve risk analizi gibi tüm süreçleri kapsayan bu sistem, kurumların operasyonel verimliliğini artırırken stratejik içgörü üretmelerine de katkı sağlamakta” şeklinde konuştu.

Yapay zekâ çağı hoşgeldi

Tüm dünyada pandemi sonrası dengelerin yeniden kurulduğu, dijitalleşmenin kaçınılmaz hâle geldiği ve yapay zekanın etkisinin yoğun şekilde hissedildiği günler yaşıyoruz. Uzaktan erişim, mobilite, güvenlik ve hız tüm kurumlar için tercih değil zorunluluk haline geldi. Son yıllarda yapay zekâ gibi yenilikçi kavramların da hayatımıza girmesiyle fintek süreçlerinin de değerinin arttığını belirten Orkun Barın, sözlerini şu şekilde noktaladı:

“Gelinen noktada dijitalleşen dünyada kurumların iç ve dış müşterilerine yönelik olarak gerçekleştirdikleri projelerde yoğun olarak rol alıyoruz. Web tabanlı ve/veya mobil uygulamaları anahtar teslim geliştirdiğimiz gibi birçok projenin arka planında yer alan finansal verileri API ve Web Servis çözümlerimizle beslemekteyiz. Hemen Rapor uygulamamız finansal raporların ve yatırım bültenlerinin hazırlık süreçlerini otomatikleştirerek büyük ölçüde zaman tasarrufu sağlamak amaçlı kurgulandı. Veri entegrasyonu, görselleştirme ve formatlama gibi adımları, insan müdahalesi olmadan yürüten bu yenilikçi uygulama, özellikle araştırma ve raporlama ekiplerinin operasyonel verimliliğini arttırmayı hedefliyor. Yüz binlerce veriden oluşan “Büyük Veritabanı”mız sayesinde sektöre rakipsiz ve güvenilir bir veri kaynağı sağlamaktan gurur duyuyoruz. Bugün Türkiye’de profesyonel portföy yöneticileri tarafından yönetilen fonların toplam büyüklüğünün yüzde 95’i Rasyonet’in risk altyapısına güveniyor. Platformlarımız 120 borsada 130 binden fazla hisse, binlerce hisse endeksi, binlerce ETF ve fona ilişkin kapsamlı veri sağlıyor. 8 ülkede 200’e yakın kurum ve 2000’den fazla kullanıcı finansal analiz, karar alma, risk ve portföy yönetim süreçlerinde Rasyonet çözümlerinden faydalanıyor. Bu başarı; yalnızca mühendislik değil, iş birliği, vizyon, inanç ve tutku ile birlikte inşa edilen değerlerle mümkün oldu. 25 yıl boyunca yanımızda olan, bize güvenen müşterilerimize, iş ortaklarımıza ve ekip arkadaşlarımıza birlikte ürettiklerimiz ve başardıklarımız için teşekkür ediyoruz.”

Microsoft, oyunculara özel bir AI aracını kullanıma sunmaya hazırlanıyor!

Microsoft tarafından sınırlı sayıda ülkede ve yalnızca 18 yaş üstü kullanıcılar için İngilizce olarak sunulan bu deneyim, oyunseverlere oyun geçmişleri, başarıları ve tercihleri doğrultusunda kişiselleştirilmiş destek sağlamayı hedefliyor.

Xbox Baş Program Yöneticisi Taylor O’Malley’nin açıklamasına göre, Copilot for Gaming bu erken sürümde ikinci bir ekran üzerinden çalışıyor ve ana oyun deneyimini bölmeden bilgi sağlıyor. Kullanıcılar, “Korku filmlerini seviyorum, hangi oyunu oynamalıyım?” ya da “Starfield’da son başarım neydi?” gibi sorular sorarak asistanla etkileşime geçebiliyor. Copilot, bu sorulara hem kullanıcının oyun geçmişinden hem de Bing’in açık kaynaklı verilerinden yararlanarak yanıt veriyor.

Gelecek Vaat Eden Özellikler ve Yaygınlaşma Planları

Copilot, ilk etapta temel sorulara yanıt verebilen bir yapı sunarken, Microsoft gelecekte bu sistemi daha gelişmiş özelliklerle donatmayı planlıyor. Planlanan yenilikler arasında, oyuncunun performansına göre öneriler sunan proaktif koçluk sistemleri ve daha gelişmiş kişiselleştirme araçları yer alıyor. Bu sayede yapay zekâ, yalnızca soruları yanıtlayan bir yardımcı olmaktan çıkıp, oyun becerilerini geliştirmeye yönelik bir mentora dönüşecek.

Beta sürüm şu anda Türkiye dâhil olmak üzere 60’tan fazla ülkede test ediliyor. Microsoft, bu deneyimi zamanla daha fazla bölgeye açmayı ve farklı dil desteği sunmayı planlıyor. Bu gelişme, şirketin yalnızca oyun platformlarını değil, oyun deneyiminin tüm boyutlarını kapsayan bir yapay zekâ stratejisine yöneldiğini gösteriyor.

Oyun Dünyasında Yeni Bir Dönemin Kapısı mı Açılıyor?

Copilot for Gaming, oyun oynama biçimimizi dönüştürebilecek potansiyele sahip. Oyun içi rehberlik, kişisel başarı takibi ve tercih odaklı öneriler gibi özelliklerle, oyun deneyimini daha erişilebilir ve tatmin edici hale getirmesi bekleniyor. Microsoft’un bu adımı, oyuncularla etkileşimi artırırken aynı zamanda yapay zekânın eğlence dünyasındaki rolünü de genişletiyor.

Yapay zekâ destekli oyun asistanları, önümüzdeki yıllarda oyun sektörünün standart bir parçası haline gelebilir. Copilot for Gaming, bu dönüşümün öncülerinden biri olma yolunda ilerliyor.

OLED ekranlar çok kanallı sese olanak tanıyor

0

Ekran teknolojileri çözünürlük, yüksek dinamik aralık ve renk doğruluğu açısından önemli ilerlemelerle evrim geçirirken (özellikle OLED’ler ve QD destekli ekranlarla), sektör artık yalnızca görüntü kalitesini değil aynı zamanda kullanıcı deneyiminin gerçekçiliğini ve sürükleyiciliğini de artıran çığır açıcı yeniliklere ihtiyaç duyuyor.

OLED ekranlar çok kanallı sesle bir araya geliyor

Görsel teknolojiler olgunluğa yaklaşırken, görme, duyma ve dokunma gibi çok duyulu girdileri ekranlara entegre etmek yeni bir sınır haline geldi. Bu nedenle, artık ekranlar yalnızca görüntüleri gösteren pasif paneller değil; birden fazla insan duyusunu harekete geçiren sürükleyici arayüzlere dönüşüyorlar. Bunlar arasında ses kritik bir rol oynuyor: Araştırmalar, işitsel-görsel senkronizasyonun algılanan daldırmanın yaklaşık %90’ını oluşturduğunu gösteriyor.

Günümüz ekranlarının çoğu halen harici ses çubuklarına veya çok kanallı hoparlörlere ihtiyaç duyuyor; bu da hacim katıyor ve özellikle birden fazla hoparlörün entegre edilmesinin zor olduğu araç içi gibi kompakt ortamlarda tasarım zorlukları yaratıyor. Bunu ele almak için araştırmacılar, ince ve esnek form faktörleriyle bilinen OLED panellere doğrudan gelişmiş ses yeteneklerini entegre etmeye odaklandılar. Şirketler, uyarıcıları televizyonların arkasına takmayı veya OLED’leri hoparlörlerin etrafına bükmeyi araştırırken (MWC 2024’te Samsung ve OLED panel hoparlörü LG tarafından görüldüğü gibi), bu yöntemler hala hantal donanımlara dayanıyor ve doğru ses yerelleştirmesinde zorluklarla karşı karşıya kalıyor.

Yüksek kaliteli OLED ekranlar artık entegre ince ve çok kanallı sese olanak sağlıyor. Bir araştırma ekibi dünyanın ilk Piksel Tabanlı Yerel Ses OLED teknolojisini geliştirdi. Bu çığır açan gelişme, bir OLED ekranın her pikselinin aynı anda farklı sesler çıkarmasını sağlayarak ekranın esasen çok kanallı bir hoparlör dizisi olarak işlev görmesini sağlıyor. Ekip, teknolojiyi dizüstü bilgisayarlarda ve tabletlerde kullanılanlara eşdeğer 13 inçlik bir OLED panelde başarıyla gösterdi.

Sonuç olarak, her piksel bağımsız bir ses kaynağı olarak hareket edebilir ve Piksel Tabanlı Yerel Ses teknolojisini etkinleştirebilir. Araştırmacılar ayrıca, ses çapraz konuşmasını tamamen ortadan kaldıran bir yöntem geliştirdiler ve ekranın farklı bölgelerinden gelen birden fazla sesin birbirleriyle karışmamasını sağladılar; bu, daha önce çok kanallı kurulumlarda elde edilemeyen bir şeydi. Bu yenilik, gerçekten yerelleştirilmiş ses deneyimlerine olanak tanır. Örneğin, bir arabada, sürücü navigasyon talimatlarını duyabilirken yolcu müzik dinleyebilir — hepsi aynı ekrandan. Sanal gerçeklikte veya akıllı telefonlarda, mekansal ses kullanıcının baş veya el hareketlerine dinamik olarak uyum sağlayarak gerçekçiliği ve daldırmayı artırabilir.

Elon Musk DOGE departmanından istifa etti

0

Elon Musk, ABD hükümetindeki görevinden ayrıldığını sosyal medya üzerinden duyurdu. Tesla CEO’su Musk, özel hükümet çalışanı olarak görev süresinin sona erdiğini belirterek, eski Başkan Donald Trump’a, “gereksiz harcamaları azaltma fırsatı verdiği için teşekkür ediyorum” ifadesini kullandı.

Musk, Trump yönetiminde üstlendiği “hükümet verimliliği departmanı” görevini DOGE misyonu olarak adlandırarak, bunun hükümet çapında bir yaşam biçimine dönüşerek güçleneceğini söyledi.

Musk, Trump hükümetinde geldiği DOGE departmanını bıraktı!

Musk’ın görevden ayrılması Beyaz Saray tarafından da doğrulandı. Bir Beyaz Saray yetkilisi verdiği demeçte Musk’ın ayrılığının gerçek olduğunu ve ayrılık sürecinin başladığını belirtti. Bu süreç herhangi bir resmi görüşme yapılmadan gerçekleşti ve kaynaklara göre karar üst düzey personel seviyesinde alındı.

Tesla’nın milyarder CEO’su Musk, Trump yönetiminde geçirdiği yaklaşık 130 günlük özel görev süresi boyunca, federal hükümetin bazı bölümlerini küçültme ve yeniden yapılandırma konusunda geniş yetkilere sahipti. Görev süresi 30 Mayıs civarında sona erecek olan Musk, özellikle DOGE olarak bilinen “hükümet verimliliği departmanı”nın çalışmalarına ilişkin memnuniyetsizliğini sıkça dile getirdi.

Geçtiğimiz günlerde Musk, Trump’ın bütçe harcama planını eleştirerek, bu planın aşırı maliyetli olduğunu ve hükümeti daha verimli hale getirme çabalarını baltaladığını savundu. Washington Post’a verdiği röportajda federal bürokrasinin durumunun beklediğinden çok daha kötü olduğunu belirten Musk, Washington’daki koşulların düzeltilmesinin zorluğunu vurguladı. Ayrıca DOGE’nin Beyaz Saray’daki sorunların sebebi olarak sık sık hedef gösterildiğini de söyledi.

Musk’ın hükümetteki dönemi boyunca bazı kabine yetkilileri ile özel görüş ayrılıkları yaşadığı ve Beyaz Saray Ticaret Danışmanı Peter Navarro’yu, ABD ile Avrupa arasında sıfır tarife uygulaması önerisini küçümsemesi nedeniyle “aptal” olarak nitelendirdiği kamuoyuna yansımıştı.

Son dönemde Musk’ın hayal kırıklıklarından biri de, sahibi olduğu AI şirketinin rakibi olan Sam Altman liderliğindeki OpenAI’nin Abu Dabi ile yaptığı anlaşmaydı. Wall Street Journal’a göre Musk, bu anlaşmaya kendi şirketinin dahil edilmesini talep etmiş ancak bu gerçekleşmemişti.

Öte yandan Musk’ın siyasetle ilgili yaşadığı hayal kırıklığının sebepleri arasında, desteklediği Wisconsin yargı adayı seçimlerini kaybetmesi de bulunuyor. Musk, adayın kampanyasına yaklaşık 25 milyon dolar harcamıştı.

Trump yönetimi, DOGE girişimleri ile federal sivil işgücünün yaklaşık yüzde 12’sini, yani 2.3 milyon çalışan içinden 260 bin kişiyi çeşitli teşvik ve emeklilik planlarıyla azalttı.

Musk’ın siyasi faaliyetleri yatırımcılar ve kamuoyu tarafından eleştirilere maruz kalmış, bazı yatırımcılar Musk’ın Tesla’ya daha fazla odaklanmasını istemişti. Musk daha önce Trump’ın başkanlık kampanyasına ve Cumhuriyetçilere yaklaşık 300 milyon dolar bağış yapmıştı. Katar’da düzenlenen ekonomik bir forumda artık siyasi harcamalarını önemli ölçüde azaltacağını açıklayan Musk, bu konuda yeterince katkı yaptığını düşündüğünü ifade etmişti.

Outset derin teknoloji yatırımları destek alıyor

Rocket Lab destekçisi Outset, Yeni Zelanda’nın derin teknolojiye yönelik çalışmalarını finanse etmek için 25 milyon dolar topladı. Yeni Zelanda’nın derin teknoloji hedeflerine 25 milyon dolarlık destek sağlandı.

Outset derin teknoloji için finansman topluyor

Rocket Lab ve LanzaTech gibi unicorn’ları piyasaya süren Auckland merkezli girişim şirketi ve kuluçka merkezi Outset Ventures, ikinci fonunu 41.5 milyon Yeni Zelanda Doları tutarında aşırı taleple kapattı.

Fonun misyonu, ortaklarının Yeni Zelanda’nın liderlik etmeye benzersiz bir şekilde uygun olduğuna inandığı teknolojiler olan zorlu bilim ve mühendislik atılımları üzerinde çalışan girişimleri desteklemektir. Buna havacılıktan tıbbi teknolojiye kadar her şey dahildir, ancak Outset özellikle enerji üretimi ve depolamaya odaklanmıştır. Şirket, Yeni Zelanda’nın yapay zekanın ön saflarında oynamak için çok küçük olmasına rağmen, yapay zekanın halihazırda zorlamaya başladığı alt akış enerji ve altyapı sorunlarıyla başa çıkabileceğine bahse girmektedir.

Outset ortağı Angus Blair yaptığı açıklamada: “Yapay zekanın büyümesinin önündeki en büyük engelin, en fazla kurulu enerjiyi en hızlı şekilde kimin elde edebileceği olduğunu biliyoruz. Bu nedenle dikkatimizi daha çok bu konuya yoğunlaştırdık” dedi.  Blair’e göre Outset’in grubundaki girişimlerin çoğu, enerji üretmenin ve depolamanın daha ucuz ve daha temiz yollarını sunmaya, ısı atıklarını geri dönüştürmeye ve yapay zekanın zaten zorladığı altyapı darboğazlarını ele almaya odaklanıyor.

Yükselen bir Kiwi lideri, havada asılı dipol reaktörler üzerinde çalışan bir nükleer füzyon girişimi olan OpenStar oldu ve Outset’in Fon I kohortundan Fon II’den de fon alan birkaç kişiden biri. Şirket geçen Kasım ayında yaklaşık 540.000 derece Fahrenheit sıcaklıkta aşırı ısıtılmış plazma ürettiğinde önemli bir dönüm noktasına ulaştı.

OpenStar ve EnergyBank, Outset’in küresel ölçekte ölçeklendirmeyi hedeflediği türden büyük hedeflere yönelik bahislerin sadece iki örneği. Fund I, derin teknolojiyi Kiwi girişimleri için uygulanabilir bir yol olarak doğrularken, Fund II, Outset’i özünde sert bilim ve muazzam uluslararası hırs bulunan şirketler için bir fırlatma rampası olarak konumlandırıyor.

Ay yüzeyinden helyum hasadı prototip haline ulaştı

0

Ay yüzeyinden helyum-3 hasadı planı prototipleme aşamasına ulaştı. ABD’li bir girişim, Dünya’daki kaynak açığını kapatmak için en yakın uydumuza bakıyor. Helyum-3 karada nadir bulunur, ancak Ay’ın regolitinde bol miktarda olduğu düşünülüyor. Interlune şimdi, Ay Harvester’ının önemli bir bileşenini oluşturan tam ölçekli bir ekskavatör prototipini ortaya çıkardı.

Enerji üretiminden tıbbi araştırmalara kadar uzanan uygulamalar için önemli olan kararlı bir helyum izotopu olan helyum-3 kıtlığı ilk olarak ABD’de 2008’in ortalarına doğru tespit edildi. ABD hükümeti sorunu 2009’un başlarında resmen kabul etti ve hafifletme çabaları başlatıldı.

Ay yüzeyinden helyum hasadı

2014’te Ulusal İzotop Geliştirme Merkezi bülteninin girişinde: “ABD’nin 3He arzı, nükleer silah kompleksimiz nedeniyle büyük miktarlarda sahip olduğumuz trityumun (3H) bozunmasından kaynaklanmaktadır; ancak, trityum stokları son yıllarda radyoaktif bozunma yoluyla azalmıştır ve trityum talebinin azalması nedeniyle gelecekte de azalması beklenmektedir” ifadeleri yer aldı.

Dünya’daki helyum-3 miktarı yetersiz olsa da Ay’ın “Güneş rüzgarları tarafından büyük miktarda helyum-3 ile bombalandığı” düşünülüyor. Interlune, bu keşfedilmemiş kaynağı çıkarmayı ve Dünya’ya taşımayı hedefliyor ve çıkarma ve ayırma teknolojilerini geliştirmek için ABD Enerji Bakanlığı ve NASA’nın yanı sıra Ulusal Bilim Vakfı’ndan da destek aldı.

Interlune hasat süreci dört ana aşamadan oluşur: kazı, ayıklama, çıkarma ve ayırma. Şirket ilk aşama için ağır sanayi makineleri üreticisi Vermeer ile ortaklık kurdu ve geçen yılın ortalarında alt ölçekli bir prototip geliştirildi ve test edildi. Şimdi iş birliği, “geleneksel hendek kazma tekniklerine kıyasla çekme kuvvetini, güç tüketimini ve tozu” azaltmak için tasarlanmış tam ölçekli bir prototipi ortaya çıkardı.

Prototipin gerçek detayları biraz eksik, ancak elektrikli ekskavatörün regolitin içine kazma ve her saat 100 metrik tona kadar çıkarma kapasitesine sahip olması ve sürekli çalışması bekleniyor. Son tasarım Interlune Harvester’a dahil edilecek ve kaynağın çıkarılması ve ayrılmasından önce regolit sıralama bileşenine yönlendirilecek. Soyulmuş regolit daha sonra ay yüzeyine geri döndürülecek.

Interlune, bu diğer bileşenleri simüle edilmiş ay yerçekiminde ve şirketin Seattle merkezinde bulunan kriyojenik laboratuvarında aktif olarak geliştirdiğini ve test ettiğini söylüyor. Geliştirme takvimi, 2027’de helyum-3 konsantrasyonlarını doğrulamak için bir ay görevinin ardından 2029’a kadar Ay’da bir pilot hasat tesisi olmasını öngörüyor. Tam operasyon ve müşterilere satışların 2030’ların başından itibaren başlaması bekleniyor.