Paylaşımlı mobilite girişimi Tripy, FarkLabs’ten yatırım aldı!

Yerli paylaşımlı mobilite girişimi Tripy, sürdürülebilir ulaşım çözümleri geliştirmeye odaklanarak, FarkLabs’ten önemli bir yatırım aldı. 2022 yılında kurulan Tripy, özellikle şehir içi ulaşımda çevresel etkileri azaltmayı ve akıllı altyapı sistemleri oluşturarak daha verimli bir mobilite ağı inşa etmeyi amaçlıyor. Girişim, paylaşımlı elektrikli bisiklet filosu ile ulaşımı daha çevre dostu hale getirmenin yanı sıra, elektrikli araçlar için geliştirdiği şarj ağı lisanslarıyla da ulaşımın geleceğine dair büyük adımlar atmayı planlıyor.

Paylaşımlı mobilite girişimi Tripy, FarkLabs’ten yatırım alıyor

Bugün Sakarya, İzmir ve Eskişehir gibi büyük şehirlerde faaliyet gösteren Tripy, kullanıcılarına dakika bazlı ücretlendirme yöntemiyle elektrikli bisiklet kiralama imkânı sunuyor. Bu sistem, hem kullanıcılar için uygun fiyatlı bir ulaşım seçeneği oluştururken, hem de çevreye duyarlı ulaşım seçeneklerinin yaygınlaşmasını sağlıyor. Tripy, yeni aldığı yatırımla birlikte mevcut bisiklet filosunu genişletmeyi, şarj istasyonu ağını artırmayı ve uluslararası pazarlara açılmayı hedefliyor. Aynı zamanda, akıllı şehir projelerinde yer alarak, şehirlerdeki ulaşım altyapısını daha sürdürülebilir ve verimli bir hale getirmek istiyor.

Tripy’nin CEO’su Dr. Ali Onuralp Ünal, şirketin büyüme yolculuğunda önemli bir dönüm noktasına geldiklerini belirterek, “Türkiye’nin lider elektrikli bisiklet paylaşım sistemi Tripy, büyüme yolculuğunda önemli bir adım daha atarak yeni yatırım turunu da stratejik ortaklıklarla başarıyla tamamladı. İlk yatırımcılarımızdan MİA Teknoloji’nin desteğiyle güçlenmiş bir şirket olarak, yeni yatırımla birlikte operasyonlarımızı genişletmeye ve global bir marka olma yolunda ilerlemeye devam edeceğiz” dedi.

FarkLabs’ın kurucusu ve CEO’su Ahu Serter ise, kentsel hareketlilik ve mobilite alanındaki yatırımlarının amacının daha sürdürülebilir ve yaşanabilir bir gelecek inşa etmek olduğunu ifade etti. Serter, Tripy’nin geliştirdiği akıllı ulaşım çözümlerinin, şehirlerin daha yeşil, verimli ve bağlantılı hale gelmesine katkıda bulunarak, ulaşımın geleceğini şekillendirdiğini vurguladı. Bu yatırım, Tripy’nin stratejik hedeflerine ulaşmasında önemli bir itici güç olacak ve girişimin, şehirlerdeki ulaşım sistemlerinin geleceğini daha çevre dostu ve verimli bir şekilde dönüştürme vizyonuna katkı sağlayacak.

Yeni aşındırma tekniği, SSD üretimini hızlandırabilir!

0

Bilim insanları, SSD üretiminde kullanılan 3D NAND flash belleklerin üretim sürecinde devrim yaratabilecek bir aşındırma (etching) tekniği geliştirdi. Bu yeni teknik, hidrojen florür plazması kullanılarak aşındırma hızını önemli ölçüde artırmayı vaat ediyor. Aşındırma, yarı iletken üretiminde, belirli katmanlardan istenmeyen malzemelerin kontrollü bir şekilde kaldırılması ve devre desenlerinin oluşturulması işlemidir. Bu işlem, fotolitografi ile belirlenen alanlar dışındaki malzemeyi seçici olarak aşındırarak mikroçiplerin hassas yapısını oluşturur. Genellikle ıslak (kimyasal çözeltilerle) ya da kuru (plazma bazlı) aşındırma yöntemleri kullanılır. Kuru aşındırma, özellikle yüksek hassasiyet ve dikey profiller gerektiren modern yarı iletken üretiminde yaygın olarak tercih edilmektedir.

Yeni nesil aşındırma tekniği, SSD üretimini hızlandıracak

Bu yeni plazma tabanlı aşındırma tekniği, özellikle 3D NAND belleklerde veri depolama yoğunluğunu artırmak ve üretim sürecini hızlandırmak amacıyla önemli bir adım olarak görülüyor. Şu anda, NAND flash bellekler, daha fazla depolama kapasitesine ulaşabilmek için 3D NAND adı verilen dikey yığınlama yöntemine geçiş yapmış durumda. Bu yöntemle bellek hücreleri üst üste katmanlar halinde yerleştirilir ve her katman ek bir depolama kapasitesi ekler. Ancak, bu artan katman sayısı üretim sürecini daha karmaşık ve zorlu hale getiriyor. Üreticiler, daha fazla katman eklemek için aşındırma sürecinde hassasiyet ve hız sağlamak zorunda kalıyor.

Yeni geliştirilen hidrojen florür plazması tabanlı teknik, bu zorlukları aşmayı hedefliyor. Araştırma ekibi, bu yöntemi kullanarak aşındırma hızını dakikada 310 nanometreden 640 nanometreye çıkarmayı başardı. Bu hız artışı, SSD üretiminde önemli bir avantaj sağlar çünkü daha hızlı aşındırma işlemleri, daha fazla bellek katmanının daha kısa sürede işlenmesine olanak tanır. Ayrıca, açılan deliklerin daha temiz olduğu gözlemlendi, bu da daha hassas ve verimli bir üretim süreci anlamına geliyor. Bu, özellikle SSD ve diğer yarı iletken cihazlar için kritik öneme sahip olan mikroçiplerin hassas yapısını etkileyebilir ve üretimdeki hata oranlarını düşürebilir.

Araştırmacılar, bu yöntemi daha da geliştirmek için hidrojen florür plazmasına yeni bileşenler eklemeyi de denediler. Özellikle fosfor triflorür eklemesi, silikon dioksit aşındırma hızını dört katına çıkardı. Bu gibi gelişmeler, SSD üretiminde daha fazla yoğunluk ve depolama kapasitesi sunan bellekler üretmenin kapısını aralayabilir.

Ancak, bu yeni tekniğin ticari üretime entegrasyonu ve seri üretime geçirilmesi henüz kesinlik kazanmış değil. Princeton Plazma Fiziği Laboratuvarı’ndan Igor Kaganovich, özellikle yapay zeka ve büyük veri çağında, daha yoğun bellek teknolojilerine olan ihtiyacın arttığını vurguladı. Bu yeni aşındırma tekniği, bellek üretiminde önemli bir engeli aşabilir. Yine de, bu yöntemin tüketicilere daha ucuz veya daha yoğun NAND yongaları sağlayıp sağlamayacağını söylemek için erken. Şu anda, tekniğin ticari olarak uygulanabilirliğinin kanıtlanması ve geniş ölçekte üretim için ölçeklendirilmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak, bu yeni aşındırma tekniği, SSD üretim süreçlerini hızlandırabilir ve daha yoğun bellek teknolojilerinin önünü açabilir. Ancak bu tekniğin seri üretime geçmeden önce daha fazla geliştirilmesi ve test edilmesi gerekiyor.

Türk Anneden Dünya Çapında İnovasyon!

0

Nörogelişimsel bir bozukluk olan disleksi, dünya nüfusunun yüzde 10’nunu etkileyen yaygın bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Bu sağlık problemi çocukların eğitim başarısını olumsuz etkilerken sosyal ilişkilerde de zorluklar yaşamasına neden olabiliyor. Bu kapsamda kendi oğlunun da benzer bir sorunu yaşamasıyla yola koyulan Dr. Günet Eroğlu, Dünyada ilk defa nöro geribildirim ile çoklu duyu öğrenmeyi mobil platformlarda birleştiren mobil yazılım geliştirdi. Eroğlu, bu uygulaması ile sadece Türkiye’de değil Almanya’dan ABD’ye kadar 15 farklı ülkedeki çocukların rahat öğrenmesini sağlıyor.

Özgül öğrenme güçlüğünün alt grubu olan okumada güçlük /disleksi, çocukların eğitim hayatını olumsuz etkileyen ve erken teşhisin büyük önem taşıdığı bir nörogelişimsel farklılık olarak kendini gösteriyor. Okuma, yazma ve bazı harfleri tanımada güçlük gibi belirtilerle kendini gösteren bu durum, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 10’unu etkiliyor.

Hem çocuklar için hem de aileler için zorlu bir süreci içinde barındıran disleksiyle mücadeleye bir annenin “Beyin kendini iyileştirebiliyorsa, neden bu gücü çocuklar için erişilebilir hâle getirmeyelim?” sorusu Türkiye’den tüm dünyaya umut ışığı oldu.

“Amacımız Çocukların Potansiyelini Ortaya Çıkarmak”

Bir anne olarak, üstün zekalı, özel bir çocuğa sahip olmanın zorluklarını ve bu zorlukların çözüm yollarını ararken beynin nöroplastisite özelliğini keşfettiğini dile getiren Auto Brain Train CEO’su Dr. Günet Eroğlu, “Amacımız, çocukların potansiyellerini ortaya çıkarmak ve öğrenme güçlüklerinin üstesinden gelmelerine yardımcı olmak. Bir anne olarak bu yola çıktım ve bugün geldiğimiz noktada, birçok çocuğun hayatına dokunduğumuzu görmekten mutluluk duyuyorum. İlk etapta; nörologlar, yazılım geliştiriciler, psikologlar ve psikiyatristlerden oluşan 10 kişilik bir ekip kurduk. Fikri hayata geçirmek için öncelikle klinik verileri topladık, ardından algoritmalar geliştirdik. Çocuklar üzerinde etkili ve güvenilir bir ürün hizmeti verebilmek için sürekli geri bildirimler aldık ve denemeler yaptık. Bu süreçte yüzlerce saatlik Ar-Ge çalışması ve 2 klinik çalışma yaptık.“dedi.

“15 Ülkede 5.000’den Fazla Çocuğun Hayatına Dokunan Başarı Hikayesi”

Auto Train Brain uygulamasının ilk versiyonu 2020 yılında piyasaya sürüldüğünü belirten Eroğlu, sözlerine şu sözlerle devam etti: “Teknolojimizi sürekli geliştirdik. Örneğin, daha hassas EEG ölçümleri yapılabilmesi için sensörlerimizi optimize ettik. Kullanıcı arayüzünü aileler ve çocuklar için daha kolay hale getirdik. Ayrıca, kullanıcılarımızın bireysel ihtiyaçlarına daha iyi cevap verebilmek için kişiselleştirilmiş eğitim modülleri geliştirdik. Bugüne kadar İngiltere’den ABD’ye kadar 15 farklı ülkede 5.000’den fazla kullanıcıya ulaştık ve geri bildirimlerimizle ürünümüzü sürekli güncelliyoruz.”

“İstediğiniz Zaman İstediğiniz Yerde Kullanabilirsiniz”

Uygulamayı istediğiniz yerde kolaylıkla kullanabildiğini belirten Eroğlu, “30 dakika beyin eğitiminden sonra yapılan alfabe ve öğrenme çalışmaları daha büyük fayda sağlıyor ve uygulamaya entegre olarak, şu anda alfabeyi öğreten uygulama bulunuyor. Ürün 21 kez ve daha fazla kullanımda, bilişsel kapasitenin artırılmasında pozitif gelişme sağlanıyor. Üründen maksimum fayda sağlanabilmesi için 6 ile 9 ay süresince düzenli olarak haftada en az 3 gün 15 ile 20 dakika olarak evde kullanımı gerekiyor” ifadelerini kullandı. Etki seviyesi 0.88 ile tüm dünyadaki diğer çözümlerin üstünde bir başarı sağlıyor.

Grok 3 “Dünyanın en akıllı yapay zekâsı” iddiasıyla tanıtıldı!

0

Elon Musk’ın yenilikçi girişimi xAI, yapay zekâ dünyasında çığır açacak bir adım atarak Grok 3’ü tanıttı. ‘Dünyanın en akıllı yapay zekâsı’ olarak lanse edilen Grok 3’ün tanıtım etkinliği, 100.000’den fazla izleyiciyi ekran başına topladı.

Grok 3’ün Özellikleri ve Performansı

xAI, Grok 3’ün GPT-4o gibi mevcut yapay zekâ modellerini geride bıraktığını iddia ediyor. Özellikle AIME ve GPQA gibi testlerde üstün performans sergilediği belirtiliyor. AIME, matematik sorularında modeli değerlendirirken, GPQA ise doktora seviyesindeki fizik, biyoloji ve kimya sorularını kapsıyor. xAI’ye göre, Grok 3’ün erken sürümü, Chatbot Arena gibi platformlarda da yüksek puanlar aldı. Bu platformda, farklı yapay zekâ modelleri karşılaştırılıyor ve kullanıcılar en iyi yanıtları oyluyor.

Grok 3’e Erişim ve Abonelik Seçenekleri

Musk, “Bugün, Grok 3’ü başlatıyoruz. İlk olarak X platformundaki Premium Plus aboneleri erişim sağlayacak. Ayrıca, en son özelliklere ve yeniliklere erken erişim isteyen sadık hayranlar için Super Grok adlı ayrı bir abonelik sunuyoruz. Bu abonelik, Grok uygulaması ve yeni web sitemiz grok.com üzerinden erişilebilir.” dedi.

Aylık 30 dolar veya yıllık 300 dolar olan Super Grok aboneliği, yeni DeepSearch arama motorunda ek sorgular ve sınırsız görüntü oluşturma gibi avantajlar sunuyor.

Grok 3’ün iki farklı versiyonu bulunuyor: Grok 3 Reasoning ve Grok 3 mini Reasoning. Bu modeller, OpenAI’nin o3-mini ve Çinli şirket DeepSeek’in R1 modellerine benzer şekilde, sorunları dikkatlice analiz edebiliyor. Özellikle Grok 3 Reasoning’in, AIME 2025 matematik testinde o3-mini high modelini geride bıraktığı belirtiliyor.

Grok 3’ün Gelişim Süreci

‘Grok’ terimi, Robert Heinlein’ın “Stranger in a Strange Land” romanından geliyor. Mars’ta büyüyen bir karakter tarafından kullanılan bu terim, bir şeyi derinlemesine ve tam anlamıyla kavramayı ifade ediyor. ‘Grok’ kelimesi, derin bir anlayışı ve empatiyi içeriyor.

Musk, en akıllı yapay zekâyı oluşturma fikrinin geçen yılın Nisan ayında ortaya çıktığını belirtti. Başarıya ulaşmanın ve en iyi yapay zekâyı geliştirmenin tek yolunun kendi veri merkezini kurmak olduğunu düşündü. Ekip, 12 gün içinde bir veri merkezi inşa etti ve ilk 100.000 GPU’yu devreye aldı. Kısa sürede, 92 gün içinde, kapasite iki katına çıkarıldı. Bu, Grok 3 xAI’nin, Memphis’te bulunan ve yaklaşık 200.000 GPU içeren devasa bir veri merkezi kullandığı anlamına geliyor.

Chatbot, xAI’nin Colossus süper bilgisayarında çalışacak. Bu sistemin, yapay zekâ modellerini eğitmek için 100.000’den fazla Nvidia GPU saati kullandığı bildiriliyor. Sistem, sekiz ay gibi kısa bir sürede inşa edildi.

Ayrıca, xAI’nin, Grok 3 ve diğer yapay zekâ uygulamalarının artan hesaplama ihtiyaçlarını karşılamak için Dell ile 5 milyar dolarlık bir anlaşma yapmayı planladığı belirtiliyor. Bu anlaşma kapsamında, NVIDIA GB200 çipleriyle donatılmış AI sunucuları tedarik edilecek.

Grok 3’ün Karşılaştığı Zorluklar ve Gelecek Planları

Grok 3, tek bir model değil, bir model ailesi olarak tanımlanıyor. Grok 3 mini gibi daha küçük versiyonlar, daha hızlı yanıtlar sunarken, bu hız bazı doğruluk kayıplarına neden olabiliyor. Tüm modeller henüz kullanıma sunulmadı, ancak dağıtımın Pazartesi günü başlayacağı açıklandı. Musk, “Bu, şimdiye kadarki en gerçekçi yapay zekâ. Bazen bu gerçek, politik olarak doğru olanla çelişse bile.” ifadelerini kullandı.

Grok 3’ün tanıtımı, yapay zekâ alanında önemli bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor. Kullanıcıların bu yeni yapay zekâ asistanıyla nasıl etkileşime gireceği ve Grok 3’ün sektörde nasıl bir etki yaratacağı merakla bekleniyor.

Android deprem uyarı sistemi yine hata yaptı!

0

Google’ın deprem uyarı sistemi, Brezilya’nın São Paulo ve Rio de Janeiro şehirlerinde yaşayan Android telefon kullanıcılarına, 5.5 büyüklüğünde bir deprem meydana geleceği yönünde bildirim gönderdi. Ancak, bu bildirimde bahsedilen depremin hiç gerçekleşmediği ortaya çıktı. Kullanıcılar, 14 Şubat 2025 tarihinde, sabah saat 2 civarında telefonlarına gelen uyarı ile alarm durumuna geçtiler. Deprem uyarısı, Google’ın Android Deprem Uyarı Sistemi aracılığıyla gönderildi ve sistem, kullanıcıları Richter ölçeğine göre 5.5 büyüklüğüne kadar bir deprem olabileceği konusunda uyardı. Ancak, deprem sonrasında herhangi bir sismik hareket kaydedilmedi. Bu durum, Google’ın sisteminde ciddi bir hata olduğunu gösterdi.

Android deprem uyarı sistemi yine başarısız oldu

Google, yanlış alarmın nedenini henüz net olarak açıklamasa da, sistemin cep telefonu sinyallerini tespit etme prensibine dayanarak yanlış bir uyarı gönderdiğini belirtti. Google’dan yapılan açıklamada, Android Deprem Uyarı Sistemi’nin, telefonları kullanarak deprem titreşimlerini tahmin etmek ve insanlara uyarılar sağlamak için tasarlanmış bir sistem olduğu ifade edildi. Bu sistemin, herhangi bir resmi uyarı sisteminin yerini alacak şekilde geliştirilmediği vurgulandı. Ancak, Brezilya’da sistemin yanlış alarm verdiği belirtilerek, uyarı sisteminin derhal devre dışı bırakıldığı duyuruldu. Google, yanlış alarm nedeniyle kullanıcılar tarafından yaşanan rahatsızlık için özür diledi ve olayın araştırıldığını belirtti. Ayrıca, şirket, sistemin geliştirilmesi için çalışmalarına devam edeceğini ifade etti.

Brezilya’daki yanlış alarm, Google’ın deprem uyarı sistemi için ilk başarısızlık örneği değil. 2023 yılında, Türkiye’de meydana gelen Kahramanmaraş depreminin ardından da aynı sistem devreye girmemişti. Bu durum, Google’ın deprem uyarı sisteminin güvenilirliği ve doğruluğu konusunda ciddi bir soru işareti oluşturmuş durumda. Deprem gibi doğal afetlerde, erken uyarı sistemlerinin doğru ve zamanında çalışması hayati önem taşıyor. Bu tür yanlış alarm ve sistem hataları, halk arasında paniğe yol açabiliyor ve güvenlik kaygılarını artırabiliyor.

Google, uyarı sistemini daha güvenilir hale getirebilmek için çalışmalarına devam edeceklerini söylese de, sistemin gelecekteki başarısızlıklarının önüne geçebilmek için daha kapsamlı bir inceleme ve iyileştirme süreci geçirmesi gerektiği aşikâr. Bu sistemin özellikle depremler gibi büyük felaketlerde daha doğru bir şekilde çalışması, hem kullanıcı güvenliği hem de genel halk sağlığı açısından kritik öneme sahip. Bu sebeple, Google’ın sistemin doğruluğunu artırmaya yönelik atacağı adımlar büyük bir dikkatle takip edilecektir.

Yapay zeka girişimi Finsmart AI, ENA Venture Capital’den yatırım aldı!

Yapay zeka destekli finansal yönetim platformu Finsmart AI, ENA Venture Capital’in katıldığı yatırım turunda, finansal detayları açıklanmayan bir anlaşmayla yatırım aldı. 2019 yılında finansal danışmanlık hizmeti vererek faaliyetlerine başlayan şirket, geçtiğimiz yıl yaptığı pivotla daha kullanıcı dostu ve uygun maliyetli bir finansal yönetim platformu sunma amacını güderek operasyonlarını yeniden şekillendirdi. Suat Görgülü ve Erhan Ahtagil tarafından kurulan Finsmart AI, her ölçekten işletmeye yönelik yapay zeka destekli kapsamlı finansal yönetim çözümleri sunuyor.

Yapay zeka girişimi Finsmart AI, ENA Venture Capital’den yatırım alıyor

Finsmart AI, zaman alıcı manuel işlemleri ve karmaşık veri analizlerini ortadan kaldırarak işletmelere özel içgörüler sunuyor. Platformun sunduğu hizmetler arasında gerçek zamanlı finansal raporlama, akıllı CFO asistanı, risk ve fırsat analizi ve ERP ile muhasebe sistemleriyle entegre çalışan çözümler yer alıyor.

Yapay zeka girişimi Finsmart AI, ENA Venture Capital’den yatırım alıyor.

Bu özellikler, işletmelerin karar alma süreçlerini güçlendiriyor. Finsmart AI, fintech ekosisteminde önemli bir dönüm noktası yaratmayı hedefliyor ve yatırımın ardından şirketin CEO’su Suat Görgülü, ENA Venture Capital’in desteğiyle daha fazla işletmeye ulaşmayı, finansal içgörüleri demokratikleştirerek şirketlerin geleceğini şekillendirmelerini sağlamayı amaçladıklarını belirtti.

ENA Venture Capital Yönetici Ortağı Şefik Serdar ise, finansal yönetimin geleceğini yapay zeka ve otomasyon çözümleriyle desteklenen akıllı analizlerde gördüklerini ifade etti. Yapay zekanın, finansal verileri anlamlandırarak işletmelere kritik kararlar alma konusunda yardımcı olduğunu vurgulayan Serdar, dönüştürücü gücü yüksek girişimlere yatırım yapmaya devam ettiklerini söyledi. Bu yatırım, Finsmart AI’ın finansal karar alma süreçlerinde devrim yaratma misyonunu daha da ileriye taşıyacak.

Okyanusun altında radyoaktif anomali belirlendi!

0

Pasifik Okyanusu’nun derinliklerinde bilim insanlarını şaşırtan bir radyoaktif izotop birikimi keşfedildi. Nature Communications dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, okyanus tabanından alınan örneklerde beklenenden çok daha fazla berilyum-10 tespit edildi. Bu izotop, atmosferde yüksek enerjili kozmik ışınların oksijen ve azot atomlarıyla çarpışması sonucu oluşuyor ve 1,4 milyon yıllık yarı ömre sahip. Uzmanlar, bu olağandışı birikimin okyanus akıntılarındaki büyük değişimler veya kozmik olaylarla bağlantılı olabileceğini düşünüyor.

Okyanusun altında radyoaktif anomali tespit edildi

Özellikle, yaklaşık 10 milyon yıl önce Dünya’nın daha güçlü bir kozmik ışın bombardımanına maruz kalmış olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor. Yapılan keşfin, deniz tabanındaki jeolojik kayıtları daha iyi tarihlendirme konusunda önemli bir katkı sağlayabileceği belirtiliyor.

Okyanusun altında radyoaktif anomali tespit edildi.
Okyanusun altında radyoaktif anomali tespit edildi.

Radyoaktif izotoplar genellikle arkeolojik ve jeolojik yaş belirleme çalışmalarında kullanılıyor. Ancak, yaygın olarak bilinen radyokarbon tarihleme yöntemi en fazla 50.000 yıl öncesine kadar doğru sonuç verebilirken, berilyum-10’un uzun yarı ömrü sayesinde bilim insanları zaman çizelgesini milyonlarca yıl geriye götürebiliyor. Bu izotop, zamanla bozunarak bor-10’a dönüşüyor ve bu süreç takip edilerek Dünya’nın jeolojik evrimi hakkında önemli veriler elde edilebiliyor.

Araştırmacılar, elde edilen sonuçlar doğrultusunda anomalinin kaynağına dair iki olasılık üzerinde yoğunlaşıyor. İlk teori, yaklaşık 10 milyon yıl önce okyanus akıntılarında yaşanan köklü değişimlerin, derin denizlerde normalden çok daha fazla berilyum-10 birikmesine yol açmış olabileceğini öne sürüyor. İkinci teori ise, Dünya’nın geçmişte kozmik bir olaydan etkilenmiş olabileceğine işaret ediyor. Yakın bir süpernova patlaması ya da yoğun kozmik ışın dalgalarının, o dönemde atmosferde daha fazla berilyum-10 üretimini tetiklemiş olabileceği düşünülüyor. Eğer benzer radyoaktif izotop anomalileri diğer okyanus bölgelerinde de tespit edilirse, bu durum olayın küresel ölçekte bir fenomene işaret ettiğini gösterebilir. Bilim insanları, bu olağanüstü keşfin detaylarını daha iyi anlayabilmek için ek araştırmalar yapılması gerektiğini vurguluyor.

OnePlus 13 Mini yakında geliyor! İşte özellikleri

0

OnePlus, kompakt amiral gemisi segmentinde önemli bir adım atarak OnePlus 13 Mini’yi piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Özellikle küçük boyutlu telefonları tercih eden kullanıcılar için geliştirilen bu model, güçlü teknik özellikleri ve devasa batarya kapasitesiyle dikkat çekiyor. Son sızıntılara göre Nisan 2025’te tanıtılması beklenen cihaz, kompakt form faktörüne rağmen üst düzey performans sunmayı amaçlıyor.

OnePlus 13 Mini yakında karşımıza çıkacak

OnePlus 13 Mini, 6,3 inç büyüklüğünde 1,5K çözünürlüklü OLED LTPO bir ekran ile gelecek. LTPO teknolojisi sayesinde ekran yenileme hızı 1Hz ile 120Hz arasında dinamik olarak değişebilecek, bu da hem akıcı bir görüntüleme deneyimi hem de güç verimliliği sağlayacak. Ayrıca, ekranın ince çerçevelere sahip olması cihazın daha modern ve premium bir tasarım sunmasını mümkün kılıyor.

Kamera konusunda da iddialı bir donanımla geleceği belirtilen OnePlus 13 Mini, üçlü bir arka kamera sistemine sahip olacak. Ana kamera olarak 50 megapiksel çözünürlükte Sony IMX906 sensör kullanılırken, ultra geniş açılı lens 8 megapiksel çözünürlüğe sahip olacak. Bununla birlikte, 3x optik zoom yapabilen 50 megapiksel periskop telefoto kamera sayesinde cihaz, uzun mesafeli çekimlerde de yüksek kalite sunacak. OnePlus’ın, kamera yazılımında da gelişmiş algoritmalar kullanarak düşük ışık performansını artırmayı hedeflediği belirtiliyor.

Performans tarafında, OnePlus 13 Mini’nin en yeni nesil Snapdragon 8 Elite yonga setiyle donatılacağı söyleniyor. Qualcomm’un bu güçlü işlemcisi, hem enerji verimliliği hem de yüksek performansıyla dikkat çekiyor. Oyun performansı, çoklu görev yönetimi ve yapay zeka destekli işlemler konusunda cihazın üst seviye bir deneyim sunması bekleniyor. Ayrıca, LPDDR5X RAM ve UFS 4.0 depolama teknolojisi sayesinde veri aktarım hızlarının da oldukça yüksek olacağı tahmin ediliyor.

OnePlus 13 Mini’nin en dikkat çekici yönlerinden biri de batarya kapasitesi. Cihaz, 6.000mAh gibi büyük bir bataryayı kompakt gövdesine sığdırarak uzun kullanım ömrü sunmayı hedefliyor. Günlük kullanımda tek şarjla iki güne kadar dayanabileceği belirtilen bu batarya, OnePlus’ın geliştirdiği hızlı şarj teknolojisi ile desteklenecek. Henüz şarj hızı konusunda kesin bilgiler bulunmasa da, en az 80W kablolu ve 50W kablosuz şarj desteği sunması bekleniyor.

Ek olarak, OnePlus 13 Mini’nin kablosuz şarj desteğine sahip olacağı ve ekrana entegre optik parmak izi sensörü ile geleceği ifade ediliyor. Stereo hoparlörler, IP68 suya ve toza dayanıklılık sertifikası ve OxygenOS 15 işletim sistemi gibi ek özelliklerin de bu modelde yer alması bekleniyor. Eğer sızıntılar doğru çıkarsa, OnePlus 13 Mini, kompakt akıllı telefonlar arasında en güçlü modellerden biri olarak dikkat çekecek.

Çin, yapay mağarada hava enerji depolama tesisi kuracak!

0

Çin, enerji depolama teknolojilerinde yeni bir dönemi başlatacak önemli bir projeye imza atıyor. Henan eyaletinin Xinyang kentinde, tamamen yapay bir yeraltı mağarası kullanılarak 300 MW gücünde basınçlı hava enerji depolama (CAES) tesisi inşa ediliyor. Bu tür projelerde genellikle doğal yeraltı mağaraları veya tuz madenleri kullanılırken, Xinyang’daki tesis, özel olarak kazılan bir mağarada yer alacak olmasıyla dikkat çekiyor. Projenin toplam maliyetinin 2,15 milyar yuan (yaklaşık 300 milyon dolar) olduğu belirtilirken, inşaatın 2026 yılı sonuna kadar tamamlanması hedefleniyor.

Çin, yapay mağarada hava enerji depolama tesisi inşa ediyor

Yapılan açıklamalara göre, projenin en önemli mühendislik aşamalarından biri, yaklaşık 1.800 metre uzunluğunda ve 15 metre çapında büyük bir hava deposu odasının kazılması olacak. Bu mağaranın 318.000 metreküp hava depolama kapasitesine sahip olması ve 14 MPa (megapaskal) seviyesinde bir işletme basıncına dayanacak şekilde inşa edilmesi planlanıyor. Yapının dayanıklılığını artırmak için hassas patlatma teknikleri, beton kaplama, sızdırmaz çelik kaplama ve çeşitli yapısal güçlendirme yöntemleri kullanılacak.

Xinyang CAES tesisini Çin’in enerji depolama alanındaki öncü şirketlerinden China Energy Storage geliştiriyor. Şirket, daha önce 100 MW, 150 MW ve 300 MW kapasiteli benzer projeler hayata geçirmişti. Yeni tesisin ise yüzde 72,1 dönüşüm verimliliğine sahip olacağı ve yıllık 420 milyon kWh elektrik üreteceği öngörülüyor. Bu miktar, yaklaşık 350.000 hanenin yıllık enerji ihtiyacını karşılamaya yetecek.

Sistemin temel çalışma prensibi, fazla üretilen enerjinin kullanılarak havanın sıkıştırılması ve bu basınçlı havanın gerektiğinde türbinler aracılığıyla tekrar enerjiye dönüştürülmesi üzerine kurulu. Geleneksel CAES sistemlerinde basınçlı havanın genişlemesi sırasında enerji üretimini artırmak için fosil yakıtlarla çalışan yanma odaları kullanılırken, Xinyang’daki tesiste süperkritik ısı değiştiricileri devreye sokuluyor. Bu teknoloji sayesinde fosil yakıt bağımlılığı tamamen ortadan kaldırılıyor ve karbon salınımı sıfıra indiriliyor. Ek olarak, China Energy Storage’ın geliştirdiği yeni nesil çok kademeli kompresörler, yüksek verimli türbinler ve süperkritik ısı eşanjörleri sayesinde sistemin önceki 100 MW’lık tesise kıyasla verimliliğinin yüzde 2 artırıldığı, maliyetlerin ise yüzde 30 düşürüldüğü belirtiliyor.

Çin’in bu alandaki yatırımları, enerji depolama teknolojilerinin geleceği açısından büyük önem taşıyor. Küresel ölçekte yenilenebilir enerji üretimi arttıkça, bu enerjinin verimli şekilde depolanması ihtiyacı da giderek artıyor. Türkiye açısından değerlendirildiğinde ise CAES sistemleri, uzun vadeli ve büyük ölçekli enerji depolama konusunda önemli bir alternatif sunabilir. Türkiye’nin özellikle Tuz Gölü çevresindeki tuz blokları, doğal gaz depolama amacıyla kullanılan yeraltı mağaralarına sahip. Hali hazırda Rusya ve İran’dan alınan doğalgazın depolanmasında kullanılan bu mağaralar, benzer bir modelle CAES sistemlerine dönüştürülebilir. Bu sayede, Türkiye’nin yenilenebilir enerji üretimi arttıkça ortaya çıkan dengesizliklerin önüne geçilebilir ve uzun süreli enerji depolama çözümleri sağlanabilir. Çin’in öncülük ettiği bu modelin, ilerleyen yıllarda küresel çapta daha fazla benimsenmesi bekleniyor.

Perplexity Deep Research aracını duyurdu

0

Bir sorusu sorduğunuzda, Perplexity onlarca arama yapıyor, yüzlerce kaynağı okuyor ve kapsamlı bir rapor sunmak için materyali gerekçelendiriyor. Finans ve pazarlamadan ürün araştırmasına kadar çeşitli uzman seviyesindeki görevlerde mükemmeldir ve Humanity’s Last Exam’da yüksek ölçütlere ulaşıyor.

Perplexity Deep Research nasıl çalışıyor?

Derin Araştırma, bir insan uzmanının saatlerce yapacağı işi 2-4 dakikada yaparak soru yanıtlamayı bir üst seviyeye taşır. İşte nasıl çalıştığı:

  • Mantıkla araştırma – Arama ve kodlama yetenekleriyle donatılmış Perplexity’nin Derin Araştırma modu, yinelemeli olarak arama yapar, belgeleri okur ve daha sonra ne yapılacağına dair mantık yürütür, konu alanları hakkında daha fazla şey öğrendikçe araştırma planını iyileştirir. Bu, bir insanın yeni bir konuyu araştırmasına ve süreç boyunca anlayışını iyileştirmesine benzer.
  • Rapor yazma – Kaynak materyaller tam olarak değerlendirildikten sonra, temsilci tüm araştırmaları açık ve kapsamlı bir rapora dönüştürür.
  • Dışa Aktar ve Paylaş – Daha sonra nihai raporu bir PDF veya belgeye aktarabilir veya Perplexity Page’e dönüştürüp meslektaşlarınız veya arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.

Deep Research; finans, pazarlama ve teknoloji gibi alanlarda iş eserleri yaratmada mükemmeldir ve sağlık, ürün araştırması ve seyahat planlaması gibi alanlarda kişisel danışman olarak da aynı derecede faydalıdır. Deep Research on Perplexity, Humanity’s Last Exam’da Gemini Thinking, o3-mini, o1, DeepSeek-R1 ve diğer birçok önde gelen modelden önemli ölçüde daha yüksek olan yüzde 21,1’lik bir doğruluk puanı elde ediyor. Humanity’s Last Exam⁠, matematik ve fen bilimlerinden tarih ve edebiyata kadar 100’den fazla konuda 3.000’den fazla sorudan oluşan AI sistemleri için kapsamlı bir ölçüttür. SimpleQA kıyaslamasında yüzde 93,9 doğruluk oranına sahip olan Perplexity Deep Research, önde gelen modellerin performansını çok aşıyor.

ChatGPT artık erotik içerikler üretebilecek!

OpenAI, ChatGPT’nin içerik politikalarında önemli bir değişiklik yaparak belirli koşullar altında erotik ve şiddet içeren içeriklerin üretimine izin verdiğini duyurdu. Yapılan güncelleme ile birlikte yapay zeka artık yetişkinlere yönelik romanlar, suç analizleri, tarihsel savaş sahneleri ve tıbbi metinler gibi konularda daha geniş bir içerik yelpazesinde üretim yapabilecek.

ChatGPT artık erotik içerikler üretebiliyor

Ancak yasa dışı, rıza dışı cinsel içerikler ve aşırı şiddet unsurları kesin bir şekilde yasaklanmaya devam ediyor. OpenAI, bu değişikliklerin bilimsel, tarihi, haber veya yaratıcı içerik bağlamında değerlendirildiğini ve reşit olmayan bireylerin dahil olduğu herhangi bir içeriğin kesin olarak engellendiğini vurguluyor.

ChatGPT artık erotik içerikler üretebiliyor.

Güncellenen “Model Spec” belgesine göre, içerik politikaları üç ana kategoriye ayrılıyor: yasaklanmış, kısıtlanmış ve hassas içerikler. Yasaklı içerikler arasında reşit olmayanların dahil olduğu cinsel içerikler, kişisel veri ihlalleri ve yasa dışı faaliyetlerin detaylandırılması yer alıyor. Kısıtlanmış içerikler, seçim manipülasyonu, yasa dışı uyuşturucu üretimi veya silah yapımı gibi tehlikeli bilgileri kapsıyor. Hassas içerik kategorisinde ise uygun bağlamlarda şiddet ve yetişkin içeriklerine belirli bir esneklik tanınıyor.

Bu değişiklik, yapay zeka sansürü ve “AI paternalizmi” tartışmalarını yeniden alevlendirmiş durumda. Daha önce ChatGPT, haber makaleleri, tıbbi analizler veya suç raporları gibi bazı konularda katı filtreler uyguluyordu. Ancak OpenAI, kullanıcıların ne okuyup okuyamayacağı konusunda daha özgür bir yaklaşım benimseyerek yapay zekanın yaratıcı ve bilgi odaklı kullanımını genişletmeye çalışıyor. Reddit gibi platformlarda bazı kullanıcılar, yeni güncelleme ile ChatGPT’nin daha önce engellediği bazı içerikleri üretebildiğini bildirse de OpenAI, yapay zekanın etik ve yasal sorumluluklarını gözetmeye devam edeceğini ifade ediyor.

ARM, kendi çiplerini piyasaya sürmeye hazırlanıyor!

0

ARM, çip tasarım ve teknolojisi sağlama alanındaki uzun geçmişinde ilk kez kendi çiplerini üretmeye karar verdi. Bu hamle, şirketin piyasadaki en büyük müşterilerinden biri olan Nvidia ile doğrudan rekabet etmesine yol açacak. ARM’ın çipleri, Nvidia’nın pazarın büyük bir bölümünü elinde bulundurmasına rağmen, ARM’ın mimarisi üzerine inşa ediliyordu. ARM’ın yeni çiplerinin, veri merkezleri için özel olarak tasarlanmış bir CPU olacak ve özelleştirilebilir bir temel üzerinde geliştirilecek.

ARM, kendi çiplerini piyasaya sürmeyi hedefliyor

Bu çiplerin, ARM’ın mevcut iş modeliyle önemli bir çelişki yaratacağı ve şirketin uzun yıllardır sağladığı tarafsız tasarım hizmeti ile müşterileri arasında bir rekabet ortamı oluşturabileceği belirtiliyor.

ARM, kendi çiplerini piyasaya sürmeyi hedefliyor.
ARM, kendi çiplerini piyasaya sürecek.

ARM’ın kendi çiplerini üretme kararı, SoftBank’ın kurucusu Masayoshi Son’un yapay zeka altyapısını genişletme çabalarıyla da bağlantılı olabilir. SoftBank, ARM’ın çoğunluk hissesine sahip ve ARM’ın bu yeni yönelimi, özellikle yapay zeka teknolojilerine yönelik daha büyük bir stratejinin parçası olabilir. Bu yıl içinde piyasaya sürülmesi beklenen ARM çiplerinin, özellikle büyük veri merkezlerindeki sunuculara yönelik geliştirilmesi planlanıyor. Şirket, çiplerini piyasaya sürmeden önce ilk müşterisini garanti altına aldı: Meta. ARM, üretim sürecine başlamadan önce çipleri için Meta’yla anlaşma sağladı. Bu gelişme, ARM’ın hisselerinde %5’lik bir artışa neden oldu.

Ancak ARM’ın bu adımı, sektörde tarafsız bir yer edinmişken, kendi çiplerini üretmeye başlaması ve bu süreçte müşterilerinin yeteneklerini bünyesine katmaya çalışması, gelecekte çeşitli çıkar çatışmalarına yol açabilir. ARM’ın yapacağı bu hamle, hem şirketin mevcut müşterileriyle ilişkilerini hem de pazarın dinamiklerini değiştirebilir. ARM’ın, Nvidia ve benzeri büyük müşterileriyle rekabet etmesi, şirketin pazardaki yerini yeniden şekillendirebilir.

Dünyanın en hızlı internetine sahip ülkeler belli oldu! Türkiye kaçıncı sırada?

0

2025 yılında dünyanın en hızlı internetine sahip ülkeleri açıklandı. Güncellenmiş hız testi verilerine göre sabit geniş bantta küresel ortalama indirme hızı 97,61 Mbps, yükleme hızı ise 52,84 Mbps olarak ölçüldü. Gecikme süresi ise 9 ms.

Türkiye’nin internet hızı dünyada nerede?

Singapur 336,45 Mbps ortalama indirme hızı ve 275,30 Mbps yükleme hızıyla en hızlı internet bağlantısına sahip ülke olarak listenin zirvesinde yer aldı. Birleşik Arap Emirlikleri 310,05 Mbps, Hong Kong 305,71 Mbps, Fransa 287,44 Mbps ve İzlanda 281,95 Mbps hızlarıyla ilk beş sırada yer aldı. ABD, 274,16 Mbps indirme hızıyla yedinci sırada bulunuyor.

internet hızı

Türkiye, sabit geniş bant hızında 2 sıra yükselerek 49,11 Mbps ile 101. sırada yer aldı. Küresel internet hızlarının artış göstermesine rağmen Türkiye’nin sıralamadaki yeri dikkat çekiyor.

Tarihsel verilere göre, küresel ortalama indirme hızı Ocak 2024’te 91,93 Mbps olarak ölçülmüştü. Bir yıl içinde yaklaşık 5,7 Mbps’lik bir artış yaşandı. Singapur ise geçen yılın aynı dönemine kıyasla hızını yaklaşık 60 Mbps artırarak önemli bir yükseliş gösterdi.

Mobil internet tarafında, 2025 yılının başında küresel mobil veri hızı ortalaması bir önceki yıl 50 Mbps seviyesindeyken 91,24 Mbps’ye yükseldi. Bu gelişme, mobil hızların sabit geniş bant bağlantılarıyla rekabet edebilecek seviyeye ulaştığını gösteriyor.

Birleşik Arap Emirlikleri, geçen yılın Ocak ayındaki 302,38 Mbps hızına kıyasla 545,94 Mbps ortalama indirme hızıyla mobil internet alanında liderliğe yükseldi. Katar, Kuveyt, Çin ve Danimarka da mobil internet hızında en üst sıralarda yer aldı.

Ulu Ventures, 208 milyon dolarlık fon oluşturuyor!

0

Silikon Vadisi merkezli risk sermayesi (VC) şirketi Ulu Ventures, 208 milyon dolarlık yeni fonu ile tohum aşamasındaki girişimlere yatırım yapmaya devam etmeyi planlıyor. Bu yeni fon, şirketin üçüncü fonuna göre önemli bir büyüme gösteriyor; 2021 yılında tamamlanan 138 milyon dolarlık üçüncü fondan %50 oranında daha büyük bir büyüklüğe sahip. Bu stratejik hamleyle birlikte, Ulu Ventures’ın toplam yönetimindeki varlık miktarı 400 milyon doları aşmış oldu.

Ulu Ventures, 208 milyon dolarlık fon oluşturdu

Ulu Ventures, özellikle yüksek büyüme potansiyeli taşıyan teknoloji odaklı girişimlere yatırım yapmayı hedefliyor. Şirketin yeni fonu, özellikle bilgi teknolojileri sektöründe faaliyet gösteren girişimlere odaklanacak. Ancak, Ulu Ventures’in bir diğer önceliği ise yatırım yaptığı şirketlerin ekiplerinin çeşitliliği. Yatırımlarında ırk, etnik köken, cinsiyet gibi farklılıkları göz önünde bulunduruyor ve tüm insanlara eşit fırsatlar sunmayı amaçlıyor. Ulu Ventures, bu yaklaşımını “disiplinli veri odaklı yatırım stratejisi” olarak tanımlıyor ve bu stratejiyle bilişsel önyargıların ortadan kaldırılmasını sağlamayı hedefliyor.

VC’nin portföyünde, sektördeki en büyük başarı hikayelerinden bazıları bulunuyor. Ulu Ventures’ın yatırım yaptığı ve şu an unicorn statüsüne ulaşan şirketler arasında, alanlarında lider olan isimler bulunuyor. Örneğin, eğitim teknolojileri alanında öne çıkan Guild Education, profesyonel gelişim alanında BetterUp, blokzincir teknolojisi ile faaliyet gösteren Figure, sürdürülebilirlik ve tedarik zinciri çözümleri sunan Provenance, konut sektöründe önemli bir oyuncu olan Homelight, yasal teknoloji alanında Everlaw gibi büyük şirketler bu portföyde yer alıyor. Ayrıca, SoFi, Krux ve Palantir gibi halka açık büyük teknoloji şirketleri de Ulu Ventures’ın portföyünde.

Ulu Ventures, kurumsal yatırımcıları arasında yer alan isimlerle, fonun büyüklüğünü ve etki alanını daha da genişletmeyi hedefliyor. Şirketin kurucusu ve CEO’su Miriam Rivera, fon IV’ün büyüklüğünün ve başarısının, kurumsal yatırımcılarının kalitesinin bir göstergesi olduğunu belirtiyor. Rivera, fonlarının yatırım stratejisinin sadece yüksek büyüme potansiyeli olan girişimlere odaklanmakla kalmayıp, aynı zamanda ekiplerin çeşitliliğini ve kapsayıcılığını da göz önünde bulundurmasının, sektördeki önemli bir fark yarattığını vurguluyor. Ayrıca, Ulu Ventures’ın 15 yılı aşkın süredir uyguladığı disiplinli yatırım yaklaşımının, başarılı girişimciler ve girişimci ekipler arasında büyük bir etki yarattığını söylüyor. Bu sayede şirket, farklı geçmişlerden gelen ve farklı uzmanlıklara sahip girişimcilerin oluşturduğu ekiplerin başarı şansını artırmış oldu.

Ulu Ventures’ın stratejisi, sadece yatırım yapmanın ötesinde, yatırım yaptığı girişimcilerin büyümesine katkı sağlamak ve tüm potansiyellerini ortaya çıkarmak üzerine kurulu. Rivera, şirketin risk değerlendirme yöntemlerinin tarafsız olduğunu, dolayısıyla her türden girişimcinin fırsat eşitliğinden faydalandığını ifade ediyor. Bu da, yatırım yaptıkları ekiplerin çeşitliliğini artırarak daha zengin ve güçlü bir iş gücü yaratılmasına olanak tanıyor.

Özetle, Ulu Ventures, yüksek büyüme potansiyeline sahip girişimlere yatırım yapmayı sürdürüyor ve bu süreçte çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık ilkelerine büyük önem veriyor. Şirketin yatırım stratejisi ve başarıları, teknoloji girişimcilik ekosisteminde önemli bir yer ediniyor ve Ulu Ventures, fonlarının sunduğu imkanlarla birçok girişimin daha da büyümesine katkıda bulunmayı hedefliyor.

Robotik girişimi Apptronik, 350 milyon dolar yatırım alıyor!

Teksas Üniversitesi’nden türeyen robotik girişim Apptronik, 350 milyon dolarlık bir yatırım aldı. Seri A turunda, B Capital ve Capital Factory’nin liderliğinde gerçekleştirilen bu yatırıma Google DeepMind da katıldı. Yatırımın yanı sıra, Apptronik, Google DeepMind ile iki ayaklı robotlar için embodi edilmiş yapay zeka (AI) geliştirecek bir ortaklık da duyurdu.

Robotik girişimi Apptronik, 350 milyon dolar yatırım aldı

Apptronik’in kökeni, Teksas Üniversitesi Austin İnsan Merkezli Robotik Laboratuvarı’na dayanıyor. 2013 yılında, NASA-DARPA Robotics Challenge yarışmasına katılarak Valkyrie adlı insansı robotu tanıtmış olan laboratuvar üyeleri, bu deneyimle girişimin temellerini atmış oldu. 2016 yılında ise operasyonlarına resmi olarak başlayan Apptronik, endüstriyel ve ticari kullanıma uygun robotlar geliştirmeye başladı. Bu süreçte, NASA ile güçlü bir bağ kuran girişim, uzay keşiflerinde kullanılabilecek robot teknolojileri üzerine çalışmalarını da sürdürüyor.

Apptronik, özellikle lojistik, üretim ve hizmet sektörlerinde insanlarla iş birliği yapabilecek robotlar tasarlayarak dikkatleri üzerine çekiyor. Şirketin Apollo adını verdiği yeni nesil robotları, bu alanlarda daha etkin ve verimli kullanım amaçlıyor. Bugüne kadar yalnızca 28 milyon dolar yatırım alan Apptronik, bu tura kadar elde ettiği gelirin çok üzerinde bir başarıya imza attığını belirtiyor. Mercedes ve GXO Logistics ile yapılan pilot anlaşmaların yanı sıra doğrudan robot satışı yaparak kazançlarını artırmış durumda.

Apptronik CEO’su Jeff Cardenas, 2025 yılının insansı robot endüstrisi için önemli bir dönüm noktası olacağını belirterek, “2025 yılı, ticarileşme ve ölçeklenme sürecinin başladığı yıl olacak. Bu yatırım turu, bu hedeflere ulaşmak için gerekli olan kaynakları sağlayacak” dedi. Şirketin gelecekteki vizyonu, robotik teknolojilerinin gerçek dünyada uygulanabilir ve verimli çözümler sunduğunu müşterilerine göstermek üzerine kurulu.

Blue Origin, toplu işten çıkarmalara başladı!

Jeff Bezos’un uzay şirketi Blue Origin, maliyetleri düşürme ve roket üretim süreçlerini hızlandırma amacıyla büyük bir işten çıkarma dalgası başlattı. Şirketin CEO’su Dave Limp, Blue Origin’in iş gücünün yaklaşık yüzde 10’unu işten çıkaracağını açıkladı. Bu karar, şirketin toplamda yaklaşık 14.000 çalışanı olduğu göz önüne alındığında, yaklaşık 1.400 kişinin işine son verilmesi anlamına geliyor. Limp, işten çıkarmaların özellikle Florida, Texas ve Washington’daki çalışanları etkileyeceğini belirtti.

Blue Origin, toplu işten çıkarma yapacak

Bu işten çıkarmalar, Blue Origin’in devasa New Glenn roketinin üretim sürecinin hızlandırılması ve daha fazla roket fırlatma gerçekleştirilmesi amacıyla yapılan bir stratejik hamle olarak görülüyor. Blue Origin, uzay endüstrisinde rekabetin giderek arttığı bir dönemde, SpaceX gibi rakiplerinin gerisinde kalmamak için daha çevik bir yapı oluşturmayı hedefliyor. SpaceX’in Falcon 9 roketleri sektördeki lider konumunu sürdürürken, Blue Origin, New Glenn roketiyle daha fazla fırlatma yaparak bu üstünlüğü kırmayı amaçlıyor. Bu nedenle, şirket organizasyon yapısında ciddi değişiklikler yaparak daha hızlı karar alabilen ve daha verimli bir hale gelmeyi planlıyor.

CEO Dave Limp, işten çıkarmalarla ilgili yaptığı açıklamada, mevcut organizasyon yapısının şirketin uzun vadeli hedeflerine ulaşmak için yeterli olmadığını vurguladı. Limp, şirketin başarıya ulaşabilmesi için gerekli değişikliklerin yapılmadığını kabul etti ve bu nedenle bu zor kararı almak zorunda kaldıklarını söyledi. Şirketin daha çevik ve müşteri odaklı bir yapıya kavuşturulması gerektiğini belirterek, operasyonların daha hızlı ve verimli bir şekilde yürütülmesi gerektiğini ifade etti.

Ancak, Blue Origin’deki bu dönüşüm süreci, şirketin çalışanları arasında büyük bir endişe yaratmış durumda. Bazı çalışanlar, şirketin hız kazanma çabalarının iş ortamını olumsuz etkilediğini, moral kaybına yol açtığını ve hatta bazı çalışanların, işten çıkarılmasalar bile işten ayrılmayı düşündüklerini belirtiyor. Bu durum, şirketin yeni stratejisiyle uyum sağlamakta zorluk çeken ve belirsizlik içinde kalan çalışanlar arasında kaygılara yol açmış görünüyor.

Blue Origin’in bu hamlesi, aynı zamanda şirketin maliyetleri düşürme amacını taşıyor. SpaceX ile olan rekabette daha güçlü bir konum elde etmek isteyen Blue Origin, New Glenn roketinin üretim sürecini hızlandırarak daha fazla fırlatma yapmayı planlıyor. Bu amaç doğrultusunda, şirketin operasyonel verimliliği artırmak ve organizasyon yapısını daha çevik bir hale getirmek için radikal değişikliklere gitmesi gerektiği düşünüldü. Ancak bu süreç, çalışanlar arasında kaygıları artırırken, uzun vadede Blue Origin’in başarısına nasıl yansıyacağı belirsizliğini koruyor.

May Mobility ticari sürücüsüz araç hizmetini başlattı

Otonom sürüş teknolojisi şirketi May Mobility, Georgia’daki Peachtree Corners’ta ilk ticari sürücüsüz hizmetini başlattı. Şirketin Toyota Sienna Autono-MaaS minivanları, geçen yıldan bu yana Atlanta banliyölerindeki akıllı şehrin Curiosity Lab bölgesinde faaliyet gösteriyor. Ancak başlangıçta otonom araçlarda (AV’ler) insan güvenlik sürücüleri yer alıyordu ancak artık bunlara ihtiyaç duyulmuyor ve hizmet tamamen sürücüsüz hale geliyor.

May Mobility ticari sürücüsüz araç hizmetiyle ilki başardı

May Mobility’nin Arizona eyaletindeki Sun City ve Michigan eyaletindeki Ann Arbor şehrindeki benzer girişimlerinin ardından, bu uygulama ABD’de yalnızca yolculara yönelik üçüncü uygulama olarak dikkat çekiyor. Bu hizmetler ücretsizken, Georgia’daki dağıtımda ilk kez ücretlendirme yapılacak.

Geçtiğimiz Eylül ayından bu yana olduğu gibi seferler, oteller, restoranlar, mağazalar ve ofislerin yanı sıra Peachtree Corners’ İnovasyon Merkezi ve Belediye Binası’nı da kapsayan sekiz önceden belirlenmiş duraktan oluşan belirli bir güzergahı izleyecek. Yolculuklar May Mobility uygulaması üzerinden rezerve edilebilir.

Sienna Autono-MaaS AV’leri, şirketin “daha güvenli ve daha konforlu bir sürüş yaratmak için sürekli olarak yeni, karmaşık ve hatta öngörülemeyen sürüş koşullarını öğrenmek ve bunlara uyum sağlamak amacıyla yerinde yapay zeka akıl yürütme modellerinden yararlanan” May Mobility’nin Çoklu Politika Karar Verme teknolojisine dayanıyor.

Bunun, geleneksel olarak otonom araçlar için sorun teşkil eden, insan sürücünün kendiliğinden tepki vermesini gerektiren beklenmeyen sürüş senaryoları olan “uç durumlar” ile başa çıkabilmesini sağladığı iddia ediliyor. Peachtree Corners şehir yöneticisi Brian Johnson: “Curiosity Lab’ın gerçek dünya akıllı şehir ekosistemi, May Mobility’ye son altı ayda operasyonlarını geliştirmeye ve iyileştirmeye devam etmeleri için benzersiz bir ortam sağladı ve bu da May Mobility ekibini ABD’deki üçüncü şoförlü operasyon ve ilk ticari operasyon için daha da hazırladı” dedi. Johnson, Peachtree Corners’ın da güzergahı genişletme yönünde çalışmalar yapacağını sözlerine ekledi.

May Mobility CEO’su ve kurucusu Edwin Olson, “Bu lansman, gerçek ulaşım zorluklarını çözmek için her yerdeki şehirler ve topluluklarla birlikte çalışmanın önemini vurguluyor” dedi.

Şimdiye kadarki en yüksek enerjili nötrino bulundu!

0

Bilim insanları, şimdiye kadar gözlemlenen en yüksek enerjili nötrinoyu tespit ettiklerini açıkladı. Bu nötrino, 220 PeV (220 milyon milyar elektron volt) enerjiye sahip ve 2023 Şubat ayında Akdeniz’in derinliklerindeki bir dedektör tarafından kaydedildi. Olay, “KM3-230213A” olarak adlandırıldı ve evrenin en şiddetli süreçlerinden birinin doğrudan kanıtı olarak kabul ediliyor. Tespit, Sicilya kıyılarından yaklaşık 80 kilometre açıkta, Akdeniz’in 3450 metre derinliğinde bulunan Cubic Kilometreküp Nötrino Teleskobu (KM3NeT) bünyesindeki ARCA dedektörü tarafından yapıldı.

Şimdiye kadarki en yüksek enerjili nötrino ortaya çıktı

Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nden Paschal Coyle, bu keşfin nötrino astronomisinde önemli bir dönüm noktası olduğunu ve evreni gözlemlemek için yeni bir pencere açtığını belirtti. Nötrinolar, elektrik yükü taşımayan ve neredeyse kütlesiz olan, maddeyle çok zayıf etkileşen temel parçacıklardır. Bu özellikleri sayesinde, evrenin en enerjik ve şiddetli olaylarına dair eşsiz birer haberci olarak kabul edilirler. Süpernovalar, kara delikler ve gama ışını patlamaları gibi kozmik olaylar, kozmik ışınları hızlandırarak bu tür nötrinoların oluşmasına neden olabilir.

KM3NeT, derin denizlerde inşa edilen devasa bir nötrino teleskopu olup tamamlandığında bir kilometreküp hacme ulaşacak. Bu büyüklük, nötrinoların zayıf etkileşimleri nedeniyle dedektörün etkinliğini artırıyor. Teleskop, nötrinoların suyla etkileşime girerek oluşturduğu Çerenkov ışımasını (mavi bir parlama) kullanarak bu parçacıkları tespit ediyor.

Bu ultra yüksek enerjili nötrino, ya doğrudan güçlü bir kozmik kaynaktan geliyor ya da kozmik mikrodalga arka planıyla etkileşime giren kozmik ışınlar sonucu oluşmuş olabilir. Ancak, tek bir olaydan kesin bir sonuca varmak henüz mümkün değil. Bilim insanları, bu tür nötrinoları daha fazla tespit ederek kaynağını belirlemeyi amaçlıyor.

Kolombiya, Bayraktar TB3 için Türkiye’ye gelecek!

Kolombiya, Bayraktar TB3’ü incelemek amacıyla Türkiye’ye bir heyet gönderecek. Kolombiya Hava Kuvvetleri, mevcut envanterindeki İHA’ları, otonom sürüş kabiliyetine sahip modern İHA’larla değiştirmeyi hedefliyor. Bu bağlamda, Baykar’ın geliştirdiği ve kısa pistlerden kalkış ve iniş yapabilme yeteneği ile dikkat çeken Bayraktar TB3, Kolombiya’nın ilgisini çekmiş durumda. Kolombiya Hava Kuvvetleri, mevcut İsrail yapımı Elbit Hermes 450 ve Elbit Hermes 900 modellerini daha gelişmiş özelliklere sahip İHA’larla güncellemeyi planlıyor. Bayraktar TB3’ün otonom uçuş kabiliyeti ve uzun uçuş süresi, Kolombiya’nın kararını etkileyen başlıca faktörler arasında yer alıyor.

Kolombiya, Bayraktar TB3 için Türkiye’ye heyet gönderiyor

Bayraktar TB3, kısa pistli gemilerden de otonom olarak kalkış ve iniş yapabilme kapasitesine sahip olmasıyla öne çıkıyor. TCG Anadolu üzerinde gerçekleştirilen uçuş testlerinde, Bayraktar TB3’ün defalarca otonom şekilde iniş ve kalkış yapabilmesi, aracın güvenilirliğini ve yeteneklerini gözler önüne serdi. Ayrıca, bu İHA, görüş hattı ötesi (BLOS) haberleşme kabiliyetiyle de dikkat çekiyor.

Kolombiya, Bayraktar TB3 için Türkiye’ye heyet gönderecek.

Bu özellik, Bayraktar TB3’ün çok uzun mesafelerden kumanda edilmesini sağlıyor. Keşif, gözetleme, istihbarat toplama ve taşıdığı akıllı mühimmatlarla taarruz görevlerini yerine getirebilmesi, özellikle deniz aşırı hedefler üzerinde caydırıcı bir etki yaratıyor.

Geçtiğimiz hafta, Endonezya ile 60 adet Bayraktar TB3 satışına yönelik bir anlaşma imzalanmıştı. Bu anlaşma kapsamında, Endonezya’da ortak üretim de yapılacak. Bayraktar TB3’ün özellikleri arasında 25.000 feet servis tavanı, 21 saatten fazla havada kalış süresi, 170 hp turbo dizel motor ve 280 kg faydalı yük kapasitesi bulunuyor. Ayrıca, Bayraktar TB3’ün 110-130 knot hızla seyir yapabilmesi ve lazer, GPS/INS güdümlü, IR güdümlü ve havadan havaya mühimmat taşıma kapasitesine sahip olması, onu pek çok askeri operasyon için ideal bir seçenek haline getiriyor. Bu özellikler, Bayraktar TB3’ü yalnızca Türkiye için değil, uluslararası pazarda da dikkat çekici bir seçenek haline getiriyor.