WhatsApp Web uygulaması, kullanıcı deneyimini daha da geliştirmek ve sohbetleri daha yönetilebilir hale getirmek için heyecan verici yeni özelliklerle dönüşüyor. İşte bu gelecek yenilikler hakkında bilmeniz gerekenler.
WhatsApp, web uygulamasına eklenen yeni grup sohbet filtresi özelliği ile kullanıcıların sohbetleri kolayca kategorilere ayırmasına olanak tanıyor. Artık, okunmamış mesajlar, kişisel konuşmalar ve grup sohbetleri gibi sohbetleri yönetmek daha kolay olacak. Bu sayede, yoğun bir sohbet listesini daha iyi düzenlemek mümkün hale geliyor.
Yeni kenar çubuğu ile iyileştirilmiş gezinme deneyimi
WhatsApp Web’in yeni kenar çubuğu, Android için WhatsApp uygulamasındaki arayüzle benzerlik gösteriyor. Sekmeli kenar çubuğu, sohbetlerin yanı sıra durum güncellemeleri, kanallar, topluluklar, arşivlenen sohbetler ve yıldızlı mesajlar gibi önemli bölümlere hızlı erişim sağlıyor. Bu, kullanıcıların WhatsApp Web üzerinde daha hızlı ve verimli bir şekilde gezinmelerini sağlayacak.
Bu yeni kenar çubuğu ve sohbet filtresi özellikleri şu anda geliştirme aşamasında ve gelecekteki bir WhatsApp Web güncellemesi ile kullanıcılar için kullanılabilir olacak. bu güncellemelerle kullanıcı deneyimini daha da zenginleştirmeye devam ediyor.
WhatsApp Web’in bu yeniliklerle nasıl değişeceğini görmek için sabırsızlanıyoruz. Güncellemeleri kaçırmamak için WhatsApp Web’i düzenli olarak kontrol etmeyi unutmayın!
Breton’un bu yorumları Brüksel’de Apple CEO’su Cook ile görüştükten sonra geldi. Breton Reuters‘e verdiği demeçte, “DMA (Dijital Piyasalar Yasası) kapsamında Apple ve diğer Büyük Teknoloji için bir sonraki iş, kapılarını rakiplere açmaktır.” dedi.
“Elektronik cüzdan, tarayıcılar veya uygulama mağazaları olsun, iPhone kullanan tüketiciler bir dizi sağlayıcının rekabetçi hizmetlerinden yararlanabilmelidir.” dedi. Yeni kabul edilen DMA, Apple ve diğer teknoloji şirketlerinin rekabeti artırmak için uyması gerekenler ve yapılmaması gerekenler listesini ortaya koyuyor.
Breton, şirketin güvenlik ve gizlilik sorunlarının kapalı bir ekosisteme sahip olmasının nedenleri olduğu argümanlarını da hedef aldı. “AB düzenlemeleri, güvenlik ve gizlilikten ödün vermeden yeniliği teşvik ediyor.” dedi.
Ancak bu çağrı gerçekleşmesi ihtimali oldukça düşük. Geçmişte her ne kadar başına buyruk davranabilmiş ve tüm uyarılara rağmen yıllarca Lightning kablosu konusundaki tutumunu sürdürebilmiş olsa da yeni çıkan iPhone 15 modeli ile, sert bir kayaya çarptığında Apple’ın da nasıl geri adım attığını görmüş olduk.
Her ne kadar istediğini yaptırmış olmak AB’ye daha ileriye gitmek için cesaret verse de sonrası için Apple’ın ne kadar esneyebileceği şaibeli. Bu da Apple hakkında “yapar” ya da “yapmaz” türünde bir şey söylemeyi imkansız kılıyor.
Ama söylenebilecek bir şey varsa o da Apple‘a benzersiz yapan ve daha düşük donanımlarla mevcut performansını almasını sağlayan yazılım başkalarıyla paylaşması her ne kadar iyi bir reklam olsa da şirketin pazar performansını olumsuz yönde etkileyebilir.
Hükümet, Big Tech’i internetin en kazançlı kısımlarını tekelleştirmekle suçladığı için mahkemeden “Amazon’u varlıkları satmaya zorlamayı” düşünmesini istedi.
FTC, 1994 yılında bir garajda başlayan ve bugün 1,3 trilyon dolar değerindeki bir şirket olan Amazon’u, çevrimiçi pazarındaki satıcıların diğer platformlarda daha ucuza ürünler sunmak için çabalarıyla mücadele etmekle suçladı. FTC, Amazon’un satıcıları depolarını ve teslimat hizmetlerini kullanmaya zorladığını ve tüketiciler ve satıcılar için maliyetleri şişirdiğini söyledi.
Amazon bir tekel ve bir satıcının “Gitecek başka yerimiz yok ve Amazon bunu biliyor.” dediğini aktaran FTC’ye göre güçlerini kötüye kullanıyor.
Dava, Amazon.com ve diğer teknoloji devlerinin arama, sosyal medya ve çevrimiçi perakendecilik hakimiyetlerini internetin en karlı yönlerinde kapı bekçisi olmak için kötüye kullandığına dair yıllarca süren şikayetlerden sonra bekleniyordu.
Big Tech’e karşı harekete geçme ihtiyacı, Demokratların ve Cumhuriyetçilerin üzerinde anlaştığı birkaç fikirden biriydi ve FTC başkanı özellikle Amazon’un gücü konusunda endişeliydi.
17 eyalet başsavcısının katıldığı dava, dört yıllık bir soruşturmayı ve Alphabet’in Google ve Meta’nın Facebook’una karşı açılan federal davaları takip ediyor.
FTC, mahkemeden Amazon’un yasa dışı davranışlarını durdurmasını emreden kalıcı bir ihtiyati tedbir çıkarmasını istediğini söyledi. Dava, Amazon’un bulunduğu Seattle’daki federal mahkemede açıldı.
FTC, mahkemeden “Amazon’un yasadışı davranış tarzına son vermesini, Amazon’un tekelci kontrolünü gevşetmesini, Amazon’u yasadışı uygulamalarının meyvelerini reddetmesini ve kaybedilen rekabet vaadini geri getirmesini” isteyen şikayetinde, “Kontrolsüz olarak, Amazon tekel gücünü korumak için yasadışı davranış tarzını sürdürecek.” dedi.
FTC şikayeti, mahkemeden “adil rekabeti yeniden sağlamak için gerekli olan yapısal rahatlama da dahil ancak bunlarla sınırlı olmamak üzere herhangi bir ön veya kalıcı adil yardımı” düşünmesini istedi.
Antitröst jargonundaki yapısal rahatlama, genellikle bir şirketin işinin bir parçası gibi bir varlık sattığı anlamına geliyor. Bir basın brifinginde, FTC Başkanı Lina Khan’a Amazon’u ayırma fikri soruldu, ancak tartışmayı reddetti. “Bu aşamada, odak noktası gerçekten sorumluluktur.” dedi.
Diğer antitröst davalarında, mahkeme önce şirketin yasayı çiğnediğini tespit eder ve ardından gerekirse bunu nasıl düzelteceğini tartışır. Amazon, FTC davasının yanlış olduğunu ve daha yüksek fiyatlara ve daha yavaş teslimatlara yol açarak tüketicilere zarar vereceğini söyledi.
Amazon’un genel danışmanı David Zapolsky, “FTC’nin zor olduğu uygulamalar, perakende sektöründe rekabeti ve yeniliği teşvik etmeye yardımcı oldu ve Amazon müşterileri için daha fazla seçim, daha düşük fiyatlar ve daha yüksek teslimat hızları ve Amazon’un mağazasında satış yapan birçok işletme için daha fazla fırsat üretti” dedi. Bir blog gönderisinde şirket, platformda 500.000 bağımsız satıcıya sahip olduğunu belirtti.
Dava açıklanmadan önce %3.2 düşüş gösteren Amazon hisseleri, öğleden sonra geç ticarette %4 düşüşle işlem gördü. Bazı yatırımcılar davadan ters gitti.
FTC, Amazon’un, tüketicilerin Amazon’un platformunda satıcı bulmasını zorlaştırarak Amazon’unkinden daha düşük fiyatlar sunmaya çalışan satıcıları cezalandırdığını söyledi.
Diğer iddialar arasında Amazon’un platformlarında rakiplerine göre kendi ürünlerini tercih etmesi yer alıyor.
ABD’de açılan dava Columbia Bölgesi Bölge Mahkemesi, 1981’de Cumhuriyetçi Başkan Ronald Reagan tarafından göreve aday gösterilen John Coughenour’a atandı.
Khan, Amazon’un tekeline meydan okumak için yükselecek şirketleri savuşturmak için yasadışı taktikler kullandığını söyledi.
“Amazon şu anda müşterilerine, hem Amazon’un platformunda alışveriş yapan on milyonlarca aileye hem de onlara ulaşmak için Amazon’u kullanan yüz binlerce satıcıya zarar vermek için bu tekel gücünü kullanıyor.” dedi.
Khan, bir hukuk öğrencisiyken, Amazon’un “The Yale Law Journal” için çevrimiçi perakendecilikteki hakimiyeti hakkında yazdı ve 2020’de yayınlanan ve dört teknoloji devini dizginlemeyi savunan bir rapor yazan Meclis komitesinin kadrosundaydı: Amazon, Apple Google ve Facebook.
“Hiçbir şirket bu kadar gücü bu kadar çok önemli sektörde merkezileştiremez. Hükümetin Amazon’a karşı harekete geçmesi için baskı yapan Yerel Öz Güven Enstitüsü’nden Stacy Mitchell, “Kontrolsüz bırakıldığında, Amazon’un dikte etme ve kontrol etme gücü hukukun üstünlüğünü ve açık, demokratik olarak yönetilen pazarları sürdürme yeteneğimizi tehdit ediyor.” dedi.
2021’de sona eren Trump yönetimi sırasında Adalet Bakanlığı ve FTC, Google, Facebook, Apple ve Amazon’a soruşturmalar açtı.
1996’da ABD Standford Üniversitesi’nde 2 doktora öğrencisinin araştırma projesi olarak başlayıp 1998’de küçük bir arama motoru olarak piyasaya giriş yapan Google bugün bir teknoloji devine dönüşmüş durumda. Online reklamcılıktan mobil işletim sistemine, arama motoru işinden bulut bilişime bugün internet teknolojisinin hemen her alanına yönelik ürün ve hizmetler geliştiren firma, altyapı tesisi konusunda da önemli adımlar atmaya devam ediyor. Firma son olarak altyapısını güçlendirmek ve daha fazla insanın bulut tabanlı hizmetlerini kullanmasını sağlamak için yeni bir denizaltı kablo sistemi kuracağını duyurdu.
“Nuvem” olarak adlandırılan ve Portekiz’i Bermuda Adaları üzerinden ABD’ye bağlayacak olan yeni kablo 2026 yılında faaliyete geçecek. Bu yeni girişim, Google’ın 2010 yılında faaliyete geçen ve Pasifik boyunca Japonya’dan Kaliforniya’ya 9.000 kilometreden fazla uzanan Unity’den başlayarak Google’ın yıllar içinde yatırım yaptığı bir düzineden fazla deniz altı kablo projesinden birini temsil ediyor. Bu kabloların çoğu diğer şirketlerle ortaklaşa oluşturulmuş olsa da, Google 2019 yılında Curie ile Kaliforniya’dan Şili’ye uzanan ilk tamamen özel denizaltı kablo projesini tamamlamıştı. Firma ayrıca 2021 yılında Virginia ile Fransa’yı birleştiren Dunant adlı başka bir transatlantik kablo projesi başlatırken, geçen Eylül ayında resmen başlatılan ve Portekiz ile Afrika’yı birbirine bağlayan Equiano adlı başka bir kablo projesine de sahip.
Konuyla ilgili açıklamada bulunan Bermuda Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Walter Roban, “Bermuda uzun zamandır denizaltı kablo pazarına kendisini adamış durumda ve Nuvem kablosunun hızla büyüyen dijital Atlantik merkezimize katılımını heyecanla bekliyoruz” diyor ve ekliyor: “Bermuda, kablo projesinde Google ile birlikte çalışmayı ve dijital altyapıya yapılan yatırımın faydalarından yararlanmak için daha geniş bir ortaklık kurmayı dört gözle bekliyor.”
Portekiz Altyapı Bakanı Joao Galamba ise “Google’ın yatırımı, telekom ve veri sektörlerinde Portekiz’e yönelik vizyonumuzu yansıtıyor: ülkemizi Avrupa için gelişen bir bağlantı kapısı haline getirmek ve diğer kıtalarla sağlam bağlantılar kurmak. Portekiz Hükümeti bu yatırımın çok önemli olduğunu düşünüyor ve bu yatırım ancak bakanlık, Portekizli kuruluşlar ve Google arasındaki mükemmel işbirliği ve diyalog sayesinde mümkün olmuştur” diyor.
Denizaltı kabloları bulut firmalarından soruluyor
Google, Portekizce “bulut” anlamına gelen Nuvem kablosunun Güney Carolina, Bermuda ve Portekiz’de temas noktalarına sahip olacağını açıklıyor. Son dönemde diğer teknoloji şirketlerinin de çeşitli internet altyapı programlarına yatırım yapması dikkat çekici. Google, Meta, Microsoft ve Amazon’un tüm denizaltı bant genişliğinin neredeyse yarısına sahip olduğu veya kiraladığı tahmin ediliyor.
Meta, bugün yıllık Connect geliştirici konferansında bir dizi yenilik sundu. Şirket; Facebook, Instagram ve Messenger dahil olmak üzere çeşitli mesajlaşma hizmeti için yapay zeka sohbet robotları oluşturmaya imkan tanıyan AI Studio’yu tanıttı. İşte detaylar!
AI Studio, fotoğrafın arka planını isteğinize göre değiştiriyor!
Çatı şirketi Meta, Connect 2023 etkinliğinden pek çok yenilik ile karşımıza çıktı. Bu yeniliklerden biri de AI Studio oldu. Şirket yapay zekayı Facebook, Instagram ve Messenger hizmetlerine dahil etti. Bu yenilik yapay zeka sohbet robotları oluşturmaya imkan tanıyor.
AI Studio, birbirinden farklı özelliklere ev sahipliği yapıyor. Bunlardan biri görsellerinizi düzenlemenize izin vermesi oluyor. Seçmiş olduğunuz görsele görsel stillerini uygulayarak görsellerinizi yeniden tasarlayabilirsiniz.
Ayrıca oluşturmak istediğiniz görüntünün yeni görünümünü tanımlamak için de suluboya, dergi ve gazetelerden kolaj ve yırtık kenarlar gibi farklı seçenekler yer alıyor. Bu seçenekler arasından da istediğiniz tercihi yapabilirsiniz.
AI Studio’nun sunduğu bir başka özellik ise görseldeki arka planı değiştirme. Bunun için yapmanız gereken tek şey fotoğrafta hangi arka planın olmasını istediğinizi belirtmek olacak. Bu sayede aracın tanımladığı arka plan görüntüsü anında karşınızda belirecek.
Öte yandan Meta AI Studio, kendi yapay zeka temelli arkadaşınızı üretmenize de izin veriyor. Üreteceğiniz bu karakterler ise isteğe bağlı olarak metaverse odaklı kullanılabilecek. Şirket, AI Studio’nun gelecek yıldan itibaren daha fazla araca sahip olacağını da belirtiyor.
Meta, bugün Meta Connect 2023 etkinliğini gerçekleştirdi. Etkinlik kapsamında ise birçok yeniliği paylaştı. Bu yeniliklerden biri de yapay zeka alanında oldu. Meta, yapay zekayı WhatsApp içerisine getiriyor. Böylelikle WhatsApp, yapay zeka sayesinde kullanıcıların ünlülerle mesajlaşmasını sağlayacak.
Yapay zeka merkezli karakterler arasında Kendall Jenner ve Snoop Dogg gibi isimler yer alıyor!
Çatı şirketi Meta, bugün Meta Connect 2023 etkinliğini gerçekleştirdi. Şirket, etkinlik içerisinde birçok yeniliği kullanıcılarla paylaştı. Yeniliklerden biri de yapay zeka teknolojisi oldu. Meta, etkinlik kapsamında yapay zeka teknolojisini WhatsApp’a getirdiğini duyurdu.
Şirket, bunun için de Meta AI adlı bir asistan hazırladı. Bu asistan yapay zeka üzerinden DALL-E gibi görsel üretebilecek ve sorulan sorulara ChatGPT gibi cevap verebilecek. Bunun yanı sıra dikkat çeken bir diğer nokta ise yapay zeka merkezli karakter oluyor.
Yapay zeka merkezli karakter kısmındaki Kişiler bölümünde 28 farklı karakter olacak. Bu kişiler arasında ise Charli D’Amelio, Dwyane Wade, Kendall Jenner, MrBeast, Snoop Dogg ve Paris Hilton gibi isimler yer alıyor.
Belirli bir seviyeye kadar hareket eden ve kendi tarzı olan bu karakterlerle ayrıca yazılı bir şekilde etkileşime girmek mümkün olacak. Öte yandan burada sporcu karakterden spor hakkında bilgi alınabilecek, aşçı karakterden ise yemek tarifleri elde edilebilecek.
Bunun yanı sıra WhatsApp’a gelen bir diğer yenilik ise yapay zeka tarafından oluşturulan çıkartmalar oluyor. Böylece yalnızca yazarak kendi özel çıkartmanızı oluşturmanız mümkün olacak. Bu özellik ayrıca Facebook, Instagram ve Messenger tarafında da olacak.
Meta, bugün düzenlediği etkinlikte yeni teknolojilerini tanıttı. Burada özellikle Meta Quest 3 mixed realty gözlüğü öne çıktı. Fakat tanıtımın dikkatleri çeken ürünü, şirketin yeni akıllı gözlüğü Ray-Ban Meta Smart Glasses oldu.
Ray-Ban Meta Smart Glasses neler sunuyor?
Yeni Ray-Ban Meta gözlüğünün en önemli özelliği, 12 megapiksel geniş açılı kamerası ve 32 GB depolama alanı. Bu sayede kullanıcılar, 1080p/60fps çözünürlükte videolar kaydedebiliyor ve Facebook veya Instagram’da doğrudan canlı yayın yapabiliyor.
Ayrıca gözlükte beş adet dahili mikrofon bulunuyor. Bu mikrofonlar, özellikle görüşmeler sırasında ses kalitesini artırmak için burun kısmında gizlenmiş bir alıcı da dahil olmak üzere, mekansal ses kaydedebiliyor. Ek olarak, yeni hoparlörler yüzde 50 daha yüksek ses veriyor. Üstelik çevredeki kişilerin ne dinlediğinizi duymasını engellemek için daha az gürültü yapıyor.
Gözlüğü kontrol etmek için sesli komutlar da kullanabiliyorsunuz. Örneğin, bir canlı yayını başlatmak veya kişilere içerik göndermek için sesli komut verebiliyorsunuz. Meta, gözlüğün bu özelliğinin (AI yardımıyla) paylaşım yapmayı daha da kolaylaştırıp hızlandırabileceğini söylüyor.
Gözlüğün tasarımı da güncellendi ve daha ince saplarıyla daha şık bir tasarım sunuyor. Ayrıca büyüyen bir dokunmatik yüzeyle birlikte geliyor. Bu sayede müziği kontrol etmek, sesi ayarlamak ve fotoğraf veya video kaydetmek de kolaylaşıyor.
Ray-Ban Meta Smart Glasses, bugün itibariyle ABD’de ön siparişe açıldı. Gözlüğün fiyatı, 299 dolardan başlıyor ve polarize lensler için 329 dolara, geçiş lensler için ise 379 dolara çıkıyor. Resmi satışlar ise 17 Ekim’de başlayacak.
Meta, sanal ve artırılmış gerçeklik endüstrisine dikkat çeken bir giriş yapıyor. Daha öncesinde hakkında pek çok söylenti çıkan Meta Quest 3 bugün dikkat çeken haberle gündemde yer almayı başardı. Meraklı bekleyişin ardından bugün, Apple Vision Pro rakibi Meta Quest 3 satışa çıktı. İşte özellikleri ve fiyatı!
Meta Quest 3 özellikleri ve fiyatı!
Meta, haziran ayında yaptığı bir duyuruda Meta Quest 3 üzerinde çalıştığını paylaştı. Bunun üzerine cihazla ilgili bazı bilgiler verdi. Bununla birlikte Meta’nın yeni bağımsız VR başlığı hakkında pek çok söylenti ortaya çıktı.
Tüm bu söylentilerin ve iddiaların üzerine Meta Quest 3 resmen satışa çıktı. Apple Vision Pro rakibi Quest 3, Qualcomm ile geliştirilen bir Snapdragon XR2 işlemciden gücünü alıyor. Bununla birlikte yeni yonga setinin bir önceki Quest 2 modelinin performansının iki katından daha fazlasını sunması bekleniyor.
Öte yandan Meta, uzun süreli kullanım için ekranda da bazı değişiklikler yaptı. Böylelikle Quest 3, önceki modele göre yüzde 40 daha ince optiğe sahip olarak geliyor. Bu da daha hafif ve daha rahat bir gözlük kullanımı sağlayacak anlamına geliyor.
Bunun yanı sıra şirket, Touch Plus adlı kontrolcüleri de yeniden tasarladı. El takibi teknolojisindeki bu ilerleme, dış halkaların kaldırılmasına izin veriyor. Bu sayede kontrolcüler kullanıcıların elinde daha az yer kaplayacak.
Quest 2’nin göz başına 1832×1920 pikseline kıyasla Quest 3, göz başına 2064×2208 piksel ekrana sahip. Bu da iki kat daha hızlı grafik performansı anlamını taşıyor. Ayrıca Meta, başlığa bir ayarlanabilirlik özelliği ekledi. Artık Quest 2’nin manuel lens ayarlaması yerine, başlığı takarken lensler arasındaki mesafeyi ayarlamanızı sağlayan bir odaklama tekerleği var.
Cihaz fiyat kısmında ise oldukça şaşırtıyor. Meta Quest 3’ün 128 GB’lık temel modeli 499 dolardan satışa çıkıyor. Cihazın 512 GB’lık modeli ise 649 dolar olarak karşımıza çıkıyor.
Peki, siz Meta Quest 3 hakkında ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi yorumlar kısmından bizlerle paylaşmayı unutmayın!
Türkiye ağır ticari araç endüstrisinin öncüsü olarak faaliyet gösteren Mercedes-Benz Türk, daha konforlu, daha güvenli ve daha lüks araçlar için çalışmalar yapmaya ve yeni projeler geliştirmeye devam ediyor. Şimdi de Actros L serisinin Edition 3 modelini Türkiye’de kullanıcılarının beğenisine sunuyor. “Dahası yok” mottosuyla Daimler Truck bünyesinde yalnızca 400 adet ile sınırlı sayıda üretilen bu özel model, araç portföyünün en güçlü motoru OM 473 ile sunulması ile dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor. Edition 1 ve 2 modellerinin en iyi özelliklerinin de uygulandığı ve yeni özelliklerle zenginleştirildiği Edition 3, hem daha aydınlık, samimi ve sıcak hem de şık, lüks ve sportif.
Edition 3, benzersiz özellikleriyle adından söz ettirecek
Mercedes-Benz Türk Kamyon Pazarlama ve Satış Direktörü Alper Kurt Actros L Edition 3 için şu açıklamalarda bulundu: “Actros L aracımızda, yaklaşık 30 özel dış ve iç mekân özelliği ve standart donanımıyla yeni bir model piyasaya sunuyoruz. ‘Dahası yok’ diyerek satışa sunduğumuz sınırlı sayıdaki Edition 3 aracımız benzersiz özellikleriyle adından söz ettirecek.”
Türkiye’de sınırlı sayıda Actros L Edition 3 satışa sunulacak
Türkiye’de sınırlı sayıda satışa sunulacak olan Actros L Edition 3, yeni lüks konfor ve tasarım özelliklerini bu modelden önce üretilen en başarılı versiyonlarıyla birleştiriyor. Mercedes-Benz kamyon portföyünün en güçlü motoruyla piyasaya sunulan Actros L Edition 3, 625 HP’lık motor gücüyle fark yaratıyor. Deri konsol kaplamaları, deri kaplamalı geniş SoloStar oturma alanı, ekstra geniş yatağı, entegre LED farlarıyla donatılmış dış güneşliği ve göz alıcı “Edition 3” yazı detayıyla lüks ve konforu bir araya getiriyor. Araç, daha düşük yakıt tüketimi ve PowerShift Advanced şanzımanı sayesinde tüm sürücülere etkileyici performans ve sürüş keyfi sunuyor. 3000 Nm azami torka sahip Edition 3, güvenlik açısından da Aktif Fren Asistanı 5 (ABA5), Şerit Takip Asistanı (LDWS), Stabilite Kontrol Asistanı (ESP), Yorgunluk Algılama Asistanı ve Aktif Sürüş Asistanı 2 ve Aktif Yan Görüş Asistanı gibi özelliklere de sahip durumda.
ABD Federal Ticaret Komisyonu ve 17 eyalet başsavcısı Amazon.com şirketine antitröst davası açarak online perakende ve teknoloji şirketini tekel oluşturmakla suçladı. Davada Amazon’un pazardaki hakim konumunu yasadışı bir şekilde sürdürmek için bir dizi rekabeti engelleyici ve adil olmayan stratejiler kullandığını iddia ediliyor. Amazon’un uyguladığı politikalar vasıtasıyla rakiplerinin ve online pazarın genel olarak indirim yapmasını engellediği, alışveriş yapanlar için kaliteyi düşürdüğü, satıcıları aşırı ücretlendirdiği ve pazardaki inovasyonu engellediği belirtiliyor.
FTC Başkanı Lina M. Khan, “Bu dava, Amazon’un kendisini zenginleştirmek için şu anda tekel gücünü nasıl kullandığını, aynı zamanda platformundan alışveriş yapan on milyonlarca Amerikalı aile ve onlara ulaşmak için Amazon’a güvenen yüz binlerce işletme için fiyatları nasıl yükselttiğini ve hizmeti düşürdüğünü belirten ayrıntılı iddialar ortaya koyuyor” diyor ve ekliyor: “Bugünkü dava Amazon’u bu tekelci uygulamalardan sorumlu tutmayı ve kaybedilen serbest ve adil rekabeti geri getirmeyi amaçlıyor.”
FTC ve ABD’deki 17 eyalet, Amazon‘un antitröst yasasını iki farklı alanda ihlal ettiğini iddia ediyor: alışveriş yapanlar için çevrimiçi vitrini ve satıcı tarafındaki pazaryeri. Amazon’un daha düşük fiyatlar sunan satıcıları cezalandırma uygulaması ve satıcıları agresif bir şekilde malları için Prime statüsü elde etmeye yönlendirme stratejisi, FTC’nin davada belirttiği rekabet karşıtı taktikler arasında yer alıyor. FTC Rekabet Bürosu Müdür Yardımcısı John Newman açılan davaya ilişkin “Amazon, gücünü Amerikalı müşterilerin fiyatlarını yükseltmek ve yüz binlerce çevrimiçi satıcıdan çok yüksek ücretler almak için kullanan bir tekel konumundadır. ABD antitröst hukuku tarihinde nadiren bir dava bu kadar çok insan için fayda sağlama potansiyeline sahip olmuştur” diyor.
Dava açılan Amazon FTC’yi suçluyor
Amazon Baş Hukuk Müşaviri David Zapolsky ise FTC ve 17 eyalet savcısı tarafından açılan davayla ilgili olarak yaptığı açıklamada FTC’nin rekabeti koruma ve teşvik etme görevinden hızla uzaklaştığı iddiasında bulunuyor.
Zapolsky açıklamasında “Bugünkü dava, FTC’nin odak noktasını tüketicileri ve rekabeti koruma misyonundan radikal bir şekilde uzaklaştırdığını açıkça ortaya koymaktadır. FTC’nin karşı çıktığı uygulamalar, perakende sektöründe rekabetin ve inovasyonun teşvik edilmesine yardımcı olmuş ve Amazon müşterileri için daha fazla seçenek, daha düşük fiyatlar ve daha yüksek teslimat hızları sağlamıştır. Ayrıca Amazon’un mağazasında satış yapan birçok işletme için daha fazla fırsat yaratmıştır. FTC’nin istediği olursa, sonuç, antitröst yasasının yapmak için tasarlandığının tam tersi olarak, daha az ürün seçeneği, daha yüksek fiyatlar, tüketiciler için daha yavaş teslimat ve küçük işletmeler için daha az seçenek olacaktır. FTC tarafından bugün açılan dava gerçekler ve hukuk açısından yanlıştır. Mahkemede savunma yapmayı dört gözle bekliyoruz,” diyor.
macOS Sonoma ile masaüstü widget’ları, Mac’i kişiselleştirmek ve daha fazlasını yapmak için yeni bir yol açarken, çarpıcı yeni ekran koruyucular, video konferans ve Safari’deki büyük güncellemeler ve optimize edilmiş oyun Mac deneyimini her zamankinden daha iyi hale getiriyor.
Yeni güncellemeler ile widget’lar doğrudan masaüstüne yerleştirilebiliyor ve daha pürüzsüz bir kullanım mümkün oluyor. Ayrıca, macOS Sonoma; kullanıcıların çalışmalarını herhangi bir video konferans uygulamasında daha etkili bir şekilde sunmalarını ve paylaşmalarını sağlayan gelişmiş video konferans özellikleri sunuyor.
Gelişmeler Safari’yi de kapsıyor
Safari‘de profiller, kullanıcıların aralarında hızlı bir şekilde geçiş yapabilmeleri için iş, okul ve daha fazlası gibi konular arasında gezinmeyi ayrı tutuyor. Özel Tarama, kullanıcıları izlemek için kullanılan en gelişmiş tekniklerden bazılarına karşı ek koruma ile daha da iyi hale geliyor.
Özel Tarama pencereleri kullanılmadığında kilitlenir ve bilinen izleyicilerin yüklenmesi engellenir. Safari kullanıcıları artık, uygulama benzeri bir deneyim için basitleştirilmiş bir araç çubuğu ve bildirimlerle birlikte bir uygulamada olduğu gibi Dock’a herhangi bir web sitesi ekleyebilir.
macOS Sonoma, Oyun Modu ile oyun deneyimini daha da geliştiriyor, daha tutarlı kare hızları sağlıyor ve kablosuz oyun denetleyicileri ve AirPod’lar ile giriş ve ses gecikmesini önemli ölçüde azaltıyor.
Ayrıca, güncelleme; Notlar, Parolalar, Mesajlar, Hatırlatıcılar, Klavye ve Ekran Paylaşımı gibi özellikler için de kullanıcılara pek çok geliştirme sunuyor.
Avrupa Komisyonu tarafından yaptırılan bir araştırmaya göre, X (eski adıyla Twitter) altı büyük sosyal ağ arasında en büyük dezenformasyon oranına sahip. Araştırmada Facebook, Instagram, LinkedIn, TikTok, X ve YouTube’daki 6,000’den fazla tekil sosyal medya gönderisi incelendi. Çalışmaya göre, dezenformasyon oranının en yüksek olduğu sosyal ağ %8,7 ile X, en düşük olduğu sosyal ağ ise %0,8 ile Youtube. Çalışmada dezenformasyon açısından özellikle risk altında olduğu düşünülen üç ülkedeki (İspanya, Polonya ve Slovakya) içerikler analiz edildi.
Araştırma, AB’nin dezenformasyonla ilgili uygulama kurallarını destekleme çalışmalarının bir parçası olarak, bir dezenformasyon izleme start-up’ı olan TrustLab tarafından yürütüldü. Konuyla ilgili açıklama yapan Avrupa Komisyonu Değerler ve Şeffaflık’tan sorumlu Başkan Yardımcısı Vera Jourova “Dezenformasyon yeni değil ve yalnızca çevrim içi platformlarda da yapılmıyor ancak dijitalleşmenin artmasıyla birlikte kötü niyetli aktörler demokrasilerimizin altını oymak için yeni yollar buluyorlar,” diyor ve ekliyor: “Bu konuda Dezenformasyona ilişkin uygulama kuralları bildirgemize imza atan paydaşlarımıza vereceğim ana mesajlardan biri de bağlamın farkında olmalarıdır. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaş ve önümüzdeki yıl yapılacak AB seçimleri, dezenformasyon riskinin ciddi olması nedeniyle özellikle önemli alanlar.”
Dezenformasyon hızla yaygınlaşıyor
Avrupa Birliği, son yıllarda dezenformasyonun hızla yaygınlaşmasından endişe ediyor. Dezenformasyonun hem ekonomik hem de sosyal anlamda ciddi negatif etkilere sahip olduğunu düşünen kurum 2018 yılında online platform temsilcileri, önde gelen teknoloji şirketleri ve reklamcılık sektöründeki oyuncuları bir araya getirmiş ve bir bildirge yayınlamıştı. Twitter da bu bildirgeye imza atan paydaşlar arasındaydı ancak Musk’ın şirketi satın almasının ardından Twitter (yeni adıyla X), bildirgeden çekilme kararı aldı.
Bununla birlikte gönüllülük temeline dayanan bu bildirge dışında bir de AB’nin büyük teknoloji platformlarının davranışlarını düzenleyen Dijital Hizmetler Yasası (DSA) mevcut. X bu yasaya tabi olan firmalardan birisi ve Jourova açıklamasında buna da dikkat çekiyor. X’in sahibi Elon Musk’a seslenen Joruova “Bay Musk, dezenformasyona ilişkin uygulama kuralları bildirgemizi terk ederek paçayı kurtaramayacağını biliyor, çünkü artık Dijital Hizmetler Yasası tamamen uygulanıyor. Twitter’a mesajım, katı yasalara uymanız gerektiği çünkü ne yaptığınızı izliyor olacağız,” diyor. Yasaya uymayan şirketler küresel cirosunun yüzde altısına varan para cezalarıyla karşı karşıya kalabilir.
Enerjisa Enerji ile Afyon’da devreye aldığı güneş enerjisi santralinin ardından yine Enerjisa Enerji iş birliğinde 54 ay süre ile imzalanan Enerji Performans Sözleşmesi sayesinde Eskişehir Fabrikası’nda da Atık Isı Geri Kazanımı (Waste Heat Recovery-WHR) yatırımı için düğmeye basıyor.
Enerjisa Enerji’nin yapacağı yatırımla hayata geçecek projenin 2024 yılı sonunda tamamlanması ve yıllık yaklaşık 40.000 MWh enerji üretmesi hedeflenirken, Çimsa Çimento ise Eskişehir Fabrikası’nın yıllık elektrik tüketiminin yüzde 25’ini Atık Isı Geri Kazanımı yatırımı ile karşılamış olacak. Bu sistemde üretilecek elektrik enerjisi 13 bin hanenin yıllık tükettiği elektriğe eş değer olacak.
Çevresel performansını geliştirerek sürdürülebilir bir yaşama katkı sağlamak amacıyla düşük karbonlu ürünlerle, yenilenebilir enerji kullanımını artırmaya yönelik çözümler geliştirmeye devam eden Çimsa, ‘Herkes için daha iyi bir gelecek’ vizyonuyla Türkiye’nin enerji dönüşümüne öncülük eden lider dağıtım, perakende satış ve müşteri çözümleri şirketi Enerjisa Enerji iş birliğiyle ‘İşimin Enerjisi’ kapsamında enerji yatırımlarına devam ediyor. 13 Eylül’de Enerjisa Enerji iş birliğiyle Afyon Fabrikası’ndaki güneş enerjisi santralini hizmete alan Çimsa, bu kez de Eskişehir Fabrikası’nda Atık Isı Geri Kazanımı sistemi kurmaya hazırlanıyor. 54 ay süre ile imzalanan Enerji Performans Sözleşmesi’nin (EPS) çıktısı olan projenin, Enerjisa Enerji ve Çimsa’nın uzman ekipleri çalışmaları sayesinde 2024 yılı sonunda tamamlanması hedefleniyor.
Yeni nesil atık ısı geri kazanımı teknolojisi kullanılarak su kullanımı olmadan elektrik enerjisi üretecek olan bu özel sistem, Eskişehir Fabrikası’nın elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 25’ini karşılarken operasyonel verimlilik artışı da sağlayacak.
“13 bin hanenin yıllık elektrik kullanımına eş değer’’
Eskişehir yatırımının tamamlanması ile yılda 19 bin ton karbon emisyonu azaltılarak iklim krizi ile mücadelede önemli bir katkı verilmiş olacak. Çimsa Eskişehir Fabrikası’nda kurulacak bu sistemde üretilecek elektrik enerjisi 13 bin hanenin yıllık tükettiği elektrik ihtiyacına eş değer olacak.
Çimsa CEO’su Umut Zenar
Karbon emisyonları yoğun olan bir sektör olarak emisyonların azaltılması konusunun önemli gündem maddelerinden biri olduğunu vurgulayan Çimsa CEO’su Umut Zenar konuya ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
“Çimsa olarak, döngüsel ekonominin bir parçası olmaya devam etme ve yeşil dönüşümün gerekliliklerini yerine getirme hedefiyle ilerliyoruz. Sürdürülebilir bir yaşam için özellikle fosil yakıtları ikame eden alternatif yakıtlar ve düşük karbon emisyonunu destekleyen yeni teknolojik değişimler üzerinde çalışıyoruz. Mevcut teknolojilerin optimizasyonunun yanında yenilenebilir kaynaklardan elde ettiğimiz enerjiyi de artırmayı hedefliyoruz. Yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen elektrik enerjisi kullanım oranımız 2022’de %58,2 olarak gerçekleşirken, 2030 yılında bu oranı %80’in üzerine çıkarmayı hedefliyoruz. Çimsa olarak, sürdürülebilir bir yaşam için özellikle fosil yakıtları ikame eden alternatif yakıtlar ve düşük karbon emisyonunu destekleyen yeni teknolojik değişimler üzerinde çalışıyoruz. Bu kapsamda hayata geçirdiğimiz Afyon GES projesi ve Afyon Atıktan Türetilmiş Yakıt Besleme Tesisi ile sürdürülebilirlik ajandamızda çok önemli adımlar atmıştık. Bu sürece Eskişehir Atık Isı Geri Kazanımı yatırımımız ile devam ediyor, emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarımıza ve Enerjisa Enerji ekibine teşekkürlerimizi sunuyoruz”.
“Daha iyi bir gelecek için iklim değişikliği ile mücadelede çözümün bir parçasıyız.’’
İşimin Enerjisi çatısı altında sunduğu doğa dostu ürünlerle yenilenebilir enerji kullanımını artırarak yenilikçi çözümler sunan Enerjisa Enerji CEO’su Murat Pınar, “İklim değişikliğine karşı verdiğimiz mücadeleyi yenilenebilir enerji teknolojisi yatırımlarıyla güçlendiriyoruz. Bugün karbon salımının %70’inden enerji sektörü sorumlu iken enerjinin en yoğun tüketildiği sektörlerin başında ise çimento sektörü geliyor. Tam bu noktada Enerjisa ve Çimsa olarak ‘İşimin Enerjisi’ çatısı altında daha iyi bir gelecek için iklim değişikliği ile mücadelede elimizi taşın altına koyarak, sorunun bir parçası olduğumuz gibi çözümün de bir parçası olduğumuzu göstermek üzere adımlar atıyoruz. Çimsa ile bir GES projesini kısa süre önce Afyon’da devreye almıştık. Bu kez Çimsa’nın Eskişehir fabrikasındaki atık ısı geri kazanım projesinin hayata geçirmek üzere adım attık. Eskişehir Fabrikası’nda kendi kendini çok kısa bir sürede amorti edecek bir atık ısı geri kazanımı yatırımına imza atmak bizi hem sürdürülebilirlik hedeflerimize beraber koşmak hem de ortaya bir başarı hikayesi koymak anlamında heyecanlandırıyor. Üstelik projenin enerji üretim testlerini yerinde yaparak ve performans garantisi vererek Çimsa için de konforlu bir süreç yarattığımızı düşünüyorum. Hep altını çizdiğim üzere ‘Herkes için daha iyi bir gelecek’ demek, yarının problemlerine bugün çözüm yaratmak demek. Bu vizyona değer katan katkılardan dolayı emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarımıza ve Çimsa ekibine teşekkürlerimizi sunuyoruz”.
Eski Tinder CEO’sunun Norveç ve Hollanda’da büyüyen babası, Nyborg ve erkek kardeşiyle anadili Norveççe, annesi ise çocuklarla Hollandaca konuşuyordu. Dil daldırma çocuklar için harikaydı, ancak Nyborg, zaman zaman hayatının biraz Babil Kulesi’nde yaşamak gibi hissettiğini hatırlıyor.
“Birbirlerini yanlış anladığı için sürekli küçük tartışmalara giriyorlardı ve görünüşe göre ‘Hayır, hayır, onu yanlış anladın.’ demek için sürekli onları bölüyordum. Farklı kültürlerde sık sık seyahat eden Nyborg, iletişim ve ilişki bilimlerine takıntılı hale geldi.
Gençliğinde, mobil teknolojiyle ilgilenmeye başladı. İki alan (bağlantı ve kişisel teknoloji) kariyerinde sürekli olarak bir rol oynadı. Apple ve Headspace’te çalıştıktan sonra Nyborg, Tinder’da önce Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’nın genel müdürü ve ardından CEO olarak yaklaşık iki yıl geçirdi. Nyborg, Match Group CEO’su Bernard Kim’in devralıp bir dizi yönetim değişikliğini uygulamasından kısa bir süre sonra Ağustos 2022’de Tinder’dan ayrıldı.
Tüm bunlar Nyborg’un son girişimiyle sonuçlandı: Meeno, kapalı beta sürümünde çalışan ve Apple App Store’da ön sipariş için mevcut olan yapay zeka-powered ilişki mentorluğu uygulaması. Önümüzdeki aylarda piyasaya sürülmesi bekleniyor, esasen kısmen arkadaş, kısmen koç olarak hizmet ediyor. Şirket, sohbet robotunu “kişisel bir akıl hocası” olarak tanımlıyor.
Sohbet robotunu açın ve “Erkek arkadaşımdan ayrılmak istiyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum.” yazın. Meeno, dürüst, empatik ve net olma çizgisinde bir ipucu ile cevap verecek.
Bunu ortadan kaldırıp açık olduğundan emin olmak için Meeno, insan arkadaşlarını kopyalayan ve erotik tartışmalara izin veren hizmetler olan Replika veya Blush gibi bir ilişki arkadaşı değil. Meeno’da herhangi bir cinsel veya müstehcen konuşma başlatırsanız, AI size bu konuda yardımcı olmaz.
Meeno, gelir elde etmek için uygulama içi reklamlara güvenmek yerine bir abonelik modeli üzerinde çalışacak. Hala ne kadar ücret alınacağını test eden şirket, Şubat ayından önce kaydolan kullanıcılara ücretsiz bir prim yılı sunuyor.
Meeno, ilk lansmanında Z kuşağını ve genç Y kuşağını hedefliyor, aynı zamanda teknolojik açıdan da bilgili, herkesin bildiği gibi yalnız bir kohort. Amaç, uygulamanın bir kişinin rehberliğe ihtiyaç duyabileceği anlarda destek sunması. Nyborg, ”Gördüğüm ihtiyaç gerçekten bir şeyin yanınızda olması ve pratik çözümler hakkında düşünmenize yardımcı olması için.” diyor.
Cigna’nın 2018 tarihli bir raporuna göre, pandemiden önce bile, Z kuşağının yalnızlık sorunu “salgın seviyelerine” ulaştı. Yalnızlık uzun zamandır kaynayan bir ateş ve COVID-19 ile ilgili küresel karantinalar sadece alevleri körüklemek için harekete geçti.
“Bu, LLM’nin uygun kullanım durumlarına gerçekten harika bir örnektir. Akıl sağlığı değil. Klinik değil. Bu. Headspace’te Nyborg ile birlikte çalışan Bell, “Bu durumda birine bir durum için davranmıyorsunuz” diye ekliyor. “Onların bir şeyler öğrenmelerine ve pratik yapmalarına yardımcı oluyorsunuz. . . bu uygulamaya sahip olma yeteneği, yeni bir beceri öğrenmek için çok önemlidir.”
Meeno, Nyborg’un yaklaşık bir yıl önce Tinder’dan ayrıldıktan kısa bir süre sonra yedi yıllık partnerinden ayrılmayı düşündüğünde aradığı uygulama.
Bir süredir oldukça halka açık bir ilişkiydi, çünkü onunla Tinder’da tanışmıştı. Çift ilişkilerini bitirdi ve Nyborg yeni bir başlangıç için hazırlandı. İşten bir yıl izin alacağına söz vermişti, zamanının çoğunu ilişkiler hakkında okuyarak, TikTok’ta ilişki içeriğini izleyerek ve Coursera’da yapay zeka ve makine öğrenimi hakkında bilgi edinerek geçirmişti.
İzin süresinin ilk aylarında, AI Fund adlı bir yatırım fonunun kurucusu Andrew Ng, bir toplantı ayarlamak için LinkedIn’de Nyborg’a ulaştı. Çift, geçen Ekim ayında Ng’nin Nyborg’u hala ilişkiler ve akıl sağlığı ile ilgilenip ilgilenmediği konusunda araştırarak konuştu. Evet, dedi, esasen bu konularda okula geri dönüyordu.
Nyborg, yapay zekanın büyük bir şekilde havalan çıkmak üzere olduğunu ve Nyborg’a bir tür ilişki yapay zekası teklifinde yardım etmek istediğini tahmin etti. Nyborg, bir yıl süren aranın artacağı 2023 yazına kadar herhangi bir fikri ertelemeye çalıştı, ancak Ng bunların prime time’da olduğu konusunda ısrarcıydı. O zamandı ya da asla.
Meeno, çok yeni başlayan, birçok farklı Airbnb ve ofisten çalışıyor. Şirketin şu anda dokuz çalışanı var ve daha fazlasını işe alıyor. Ve Nyborg devasa yapay zeka girişiminin patlamak üzere olduğu konusunda haklıydı: Pitchbook verilerine atıfta bulunan bir Reuters raporuna göre, yatırımcılar 2023’ün ilk yarısında yapay zeka girişimlerine 40 milyar dolardan fazla para yatırdı.
Meeno o zamandan beri Sequoia Capital liderliğindeki AI Fund’ın katılımıyla 3,9 milyon dolarlık tohum turunu yükseltti ve bu da toplam fonunu yaklaşık 5 milyon dolara çıkardı. Nyborgg, Meeno’nun yönetim kurulunda ve o ve uzun süredir Sequoia ortağı Roelof Botha, düzenli olarak Nyborg’a danışmanlık yapıyor. Botha, planlarını Nyborg’un bazı yatırımcılarına sunarken, şirketin varlığına günler kala Nyborg ile bağlantılıydı.
Botha, ”Bu sorunu çözmek ve öğrendiklerini daha birçok insanla paylaşmak istiyor.” diyor. “Yani, bu özgünlük benim için kesinlikle çok önemli.”
Apple bünyesindeki hizmetlerden sorumlu kıdemli başkan yardımcısı ve CEO Tim Cook’un yakın bir sırdaşı olan Cue, Google’ın temerrüt durumunu güvence altına almak için en yüksek dolarlık ödemeleri üzerinde yoğun bir incelemeye maruz kaldığı duruşmada tartışmasız bugüne kadarki en yüksek profilli tanıktı.
Varlık yönetimi firması Bernstein’ın CNBC tarafından alıntılandığı tahminlere göre, Google Apple cihazlarında varsayılan durumu güvence altına almak için yılda 19 milyar dolar kadar ödeme yapabilir.
Cue mahkemeye, Apple’ın Google’ı varsayılan arama motoru olarak seçtiğini, çünkü cihazları için mevcut en iyi seçenek olduğunu söyledi.
Bloomberg’e göre Cue; “O zamanlar gideceğimiz geçerli bir alternatif kesinlikle yoktu.”.
Apple’ın Google’ın ürününün kalitesi nedeniyle kendi şirket içi arama motorunu geliştirmeye gerek olmadığını da sözlerine ekledi. Cue’nun ifadesi, tüketicilerin yüksek kaliteli bir hizmet olduğu için şirketin arama motorunu tercih ettiğini söyleyen Google’ın avukatlarının savunmasını destekledi.
Adalet Bakanlığı avukatları, Google’ın çevrimiçi arama üzerinde hakimiyet kazanmak için Apple ve AT&T ve Verizon gibi mobil operatörler de dahil olmak üzere çeşitli ortaklara yıllık ödemelere 10 milyar dolardan fazla harcadığını söyledi.
Apple ayrıca, Google ile yaptığı anlaşmadaki bir maddenin, Büyük Teknoloji firmalarının anlaşmayı yasal tehditlere karşı “destekleyip savunacağını” belirttiğini ifade etti. Cue, Google’ın hukuk ekibinin 2016’daki sözleşme yeniden müzakereleri sırasında maddenin dahil edilmesi için bastırdığını itiraf etti.
Google, 2002’de Apple’ın Safari tarayıcısında varsayılan arama motoru oldu ve o zamandan beri bu durumu korudu. Bloomberg’e göre Cue, anlaşmanın en son 2021’de yenilendiğini söyledi.
Cue’nun ifadesinin çoğu, şirketlerin operasyonlarıyla ilgili hassas bilgilerle ilgili olduğu için kapalı bir mahkeme oturumunda gerçekleştirildi.
Google, diğer tüm rakipleri gölgede bırakarak kabaca %90’lık bir pazar payını elinde tutuyor.
Üçüncü haftasına başlayan antitröst davası, kamu şeffaflığı eksikliği nedeniyle eleştirilere maruz kaldı. Geçen hafta, DOJ, Google’ın duruşmaya başkanlık eden Yargıç Amit Mehta’ya şikayette bulunmasının ardından halka açık bir web sitesinde yayınladığı sergileri çekti.
Bu proje ile Nissan, otonom sürüş teknolojisini ve kabiliyetini test ederek daha da geliştirecek. Teknoloji, Nissan’ın 2030 yılı için daha temiz daha güvenli ve daha kapsayıcı bir dünya yaratma çabasını yansıtan Nissan Ambition 2030 vizyonunun da temelini oluşturuyor.
Nissan Otonom Sürüş Projesi evolvAD ile 2030 hedeflerine yaklaşıyor
FutureFlow.life haberine göre, İngiltere Hükümetinin finanse ettiği Otonom Sürüş Araştırma Projesi evolvAD İngiltere’de başlatıldı. Nissan tarafından desteklenen proje, şirketin 2030 hedeflerinin de temeli.
İngiltere’de otonom sürüş kabiliyetini geliştirmek ve tedarik zincirinin kitlesel olarak benimsenmesini teknik olarak desteklemek amacıyla geliştirilen evolvAD, Bağlantılı ve Otonom Araçları (CAV), kentsel yerleşim alanlarında ve kırsal bölgelerdeki yollarda test edilecek.
Bu tür yollar, AD teknolojisi için kendine özgü zorluklar ortaya koyuyor. Örnek vermek gerekirse, yerleşim alanlarında sürücüler, her iki tarafta park etmiş araçların bulunduğu tek şeritli genellikle dar yollarla ve düşük sürüş hızlarıyla karşı karşıya kalıyor. Benzer koşullar içermesine rağmen kırsal yollarda daha yüksek sürüş hızları ve yol işaretlerinin çok az olduğu veya hiç olmadığı virajlı yollar bulunuyor.
Araştırma projesi, 5 sektör ortağından oluşan bir konsorsiyum tarafından yönetiliyor. Ekibin teknik lideri ise Nissan. Proje, İngiltere’nin 100 milyon sterlinlik Akıllı Mobilite Fonu, Bağlantılı ve Otonom Araçlar Merkezi (CCAV) tarafından yönetiliyor ve inovasyon ajansı Innovate UK tarafından yürütülüyor.
Türkiye’de yenilenmiş tüketici elektroniği pazarının öncüsü EasyCep, Azerbaycan iletişim devi Azerconnect ile güçlerini birleştirdi. Katar’la başlayan global büyümesine hızla devam eden EasyCep, şimdi de Azerbaycan’ı yenilenmiş telefonların avantajları ile tanıştıracak.
Türkiye’de yenilenmiş telefon pazarının öncüsü EasyCep, bölgesel oyuncu olma hedefiyle yurt dışı açılımına Azerbaycan ile devam ediyor. Ülkenin lider iletişim markalarından olan Azerconnect ortaklığında bölgeye giriş yapan EasyCep, faaliyetine tüketicilerin eski telefonlarını satın alarak ve onları yenilenmiş telefon kategorisiyle tanıştırarak başladı. EasyCep ilk yurt dışı açılımını bu ay başında Katar’da faaliyete başlayarak yapmıştı.
İlk etapta Azerbaycan’ın başkenti Bakü ve ülkenin diğer en büyük şehirlerinden olan Sumgayıt ve Khyrdalan’da bulunan telekom operatörü Nar’ın 19 seçkin mağazasında hizmet vermeye başlayan EasyCep, geliştirdiği teknolojik uygulama sayesinde müşterilerden satın alacağı cihaz değerlemelerini doğru, hızlı ve şeffaf bir şekilde yaparak telefon satma sürecini profesyonel ve güven odaklı bir zemine taşıyor. Aynı zamanda Azerbaycan tüketicisini yenilenmiş telefonun avantajlı dünyasıyla da tanıştıracak olan EasyCep, tüketici tercihlerini sürdürülebilirlik temelinde yeniden şekillendirmeyi hedefliyor.
Azerbaycan’daki varlığını yeni iş birliklerine imza atarak kısa sürede genişletmeyi planlayan markanın hedefleri arasında kendi online platformunu kurmak da yer alıyor.
Hedef küresel oyuncu olmak
EasyCep Kurucu Ortağı ve CEO’su Mehmet Akif Özdemir
Yakın coğrafyadaki fırsatları değerlendirmeye devam edeceklerini vurgulayan EasyCep Kurucu Ortağı ve CEO’su Mehmet Akif Özdemir, “Giriş yaptığımız pazarlarda görüyoruz ki tüketiciler yenilenmiş telefonun avantajlarını ve EasyCep’in şeffaf, güvenilir ve kapsamlı hizmetlerini beğeniyle karşılıyor. Küresel oyuncu olma hedefiyle yurt dışı operasyonlarımıza Katar’ın ardından Azerbaycan ile devam ederken, yakın zamanda başka ülkeleri de EasyCep’in yenilenmiş cihaz uzmanlığı ile tanıştırmayı ve pazarımızı genişletmeyi hedefliyoruz” dedi.
EasyCep, yenilenmiş elektronik ürünler sunarak mevcut ürünleri kullanımda tutuyor ve tüketici tercihlerini sürdürülebilirlik temelinde yeniden şekillendirmeyi hedefliyor. Yenilenmiş elektronik cihaz kullanımı sayesinde yeni üretimden kaynaklı karbon salımı engellenirken, ekonomik olarak da kazanım elde ediliyor.
Ajans yetkililerine göre, Merkezi İstihbarat Teşkilatı, OpenAI‘in analistlere açık kaynaklı istihbarata daha iyi erişim sağlamak için yapay zekayı kullanacak olan ve şimdi ünlü olan programına benzer bir özellik sunmaya hazırlanıyor. CIA bünyesindeki Open-Source Enterprise bölümü, istihbarat ajanslarına yakında AI aracını sağlamayı planlıyor.
Bölümün direktörü Randy Nixon bir röportajda, ”Gazetelerden ve radyodan gazetelere ve televizyona, gazetelere ve kablolu televizyona, temel internete, büyük verilere gittik ve bu devam ediyor.” dedi. “İğneler alanında iğneleri bulmalıyız.” Bu, yapay zekanın gücünden yararlanmak ve 2030 yılına kadar bu alanda küresel lider olmak isteyen Çin ile rekabet etmek için daha geniş bir hükümet kampanyasının bir parçası.
ABD’nin bu zorlaması, bu kaynaktan yararlanmanın yavaş olduğu yönündeki eleştirilerin ortasında, istihbarat topluluğunun şu anda halka açık olan büyük miktarda veriyi işleme mücadelesiyle örtüşüyor.
Nixon, CIA için üretilen yapay zeka aracının, kullanıcıların görüntüledikleri bilgilerin orijinal kaynağını görmelerine izin vereceğini söyledi. Bir sohbet özelliğinin zekanın daha hızlı dağıtılmasının mantıklı bir parçası olduğunu söyledi.
Bölümü, kamuya açık ve ticari olarak mevcut kaynaklardan alınan istihbaratı denetleyen Nixon, ”O zaman bir sonraki seviyeye taşıyabilir ve size cevaplar vermek için makineler hakkında sohbet etmeye ve sorular sormaya başlayabilirsiniz.” dedi.
Yapay zeka, uçsuz bucaksız bir teknoloji olarak gelişiyor ve bunun nerede sonlanacağı hakkında kimsenin bir fikri yok. CIA görünüşe göre bunu kendi sistemlerine entegre eden ilk istihbarat örgütü olma yolunda. Bu ve benzeri teknolojik atılımlarda ilk hamleyi yapan her zaman en avantajlı konumun sahibi oluyor. Umarız en yakın zamanda ülkemizde de böyle bir hamleyi duyar, duyururuz.
Doğuş Teknoloji, GenRPA iş birliğiyle dijitalleşme süreçlerinde RPA teknolojisinin öneminin anlatıldığı ve son teknoloji RPA çözümlerinin tanıtıldığı “Dijital Dönüşümde RPA” etkinliğini düzenledi. Sektörel örnekler üzerinden RPA teknolojisinin geldiği son noktanın anlatıldığı etkinlik, verimliliklerini artırmak ve rekabet avantajı kazanmak isteyen çeşitli sektörlerden pek çok yöneticinin katılımına sahne oldu.
RPA (Robotic Process Automation – Robotik Süreç Otomasyonu) uygulamaları tüm sektörlerde hızla yaygınlaşıyor. Doğuş Teknoloji Teknoloji Operasyonları ve Siber Güvenlik Genel Müdür Yardımcısı Eray Gözener ve GenRPA Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Fırat Gedikli ile Doğuş Teknoloji – GenRPA işbirliğini konuştuk.
RPA uygulamaları tüm sektörlerde hızla yaygınlaşıyor.@DogusTeknoloji Teknoloji Operasyonları ve Siber Güvenlik Genel Müdür Yardımcısı Eray Gözener ve GenRPA Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Fırat Gedikli ile Doğuş Teknoloji – GenRPA işbirliğini konuştuk. pic.twitter.com/mqzJ2ljJwS
Dijital dönüşüm deyince ilk akla gelen uygulamalardan birisi olan RPA (Robotic Process Automation – Robotik Süreç Otomasyonu) uygulamaları tüm sektörlerde hızla yaygınlaşıyor. Telekomünikasyondan bankacılığa, lojistikten kamu hizmetlerine, sağlıktan e-ticarete pek çok sektördeki işletmeler maliyeti azaltma, verimliliği artırma ve rekabet avantajı kazanabilme amacıyla RPA teknolojisini kullanıyor. Genellikle işgücünden tasarruf sağladığı yönünde bir anlayışın hâkim olduğu RPA, gerçekte işletmeleri rutin & operasyonel işlerden kurtararak, daha yaratıcı ve yenilikçi hizmetlere yönelmelerini kolaylaştırıyor.
Dijital dönüşüm, yapay zeka, veri yönetimi, siber güvenlik alanlarındaki lider uygulamaları ve çözümleriyle öne çıkan Doğuş Teknoloji, teknolojinin sunduğu olanakları anlatma amacıyla GenRPA ile birlikte “Dijital Dönüşümde RPA” etkinliğini düzenledi. Etkinlikte dijital dönüşüm süreçlerinde önemi ve kapsamı giderek yaygınlaşan RPA teknolojisinde en son gelinen aşama, teknolojinin sunduğu kolaylıklar, uygulama sırasında nelere dikkat edilmesi gerektiği ve çeşitli sektörlerden RPA uygulama örnekleri konunun uzmanları tarafından anlatıldı. Doğuş Teknoloji 100’ün üzerinde süreç ile hizmet veren GenRPA, ürün ve hizmetlerini ve bu alandaki öne çıkan farklılıklarını ve üstünlüklerini katılımcılarla paylaştı.
İşletmeler RPA’in artan önemini gözden kaçırmamalı
Doğuş Teknoloji Teknoloji Operasyonları ve Siber Güvenlikten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Eray Gözener
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Doğuş Teknoloji Teknoloji Operasyonları ve Siber Güvenlikten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Eray Gözener, “Günümüzde otomasyon denince akla ilk işgücü maliyetlerinden tasarruf etmek geliyor. Oysa RPA’in amacı rutin, tekdüze ve manuel olarak yapılmak zorunda olan işleri dijitalleştirmek. Dijital dönüşüm stratejisinde iyi konumlandırılmış bir RPA uygulaması, işletmenin arka ofislerini verimli kılma ve rekabet avantajı kazandırma konusunda oldukça başarılı sonuçlara ulaştırır. “Dijital Dönüşümde RPA” etkinliğimizde de bu tür örnek başarı hikayelerini paylaştık, RPA’in önemini gerçek hikayelerle anlattık.” dedi.
GenRPA CEO’su Fırat Gedikli ise, “Misyonumuz, herkesin ulaşabileceği bir hale getirdiğimiz yaratıcı teknolojilerle yüksek otomasyon çözümleri sunmak. Önceliğimiz ise müşterilerimiz için zaman, efor ve maliyet tasarrufu sağlamak. RPA teknolojisi ile iş süreçlerini optimize ederek müşteri memnuniyetini maksimize etmek için çalışıyoruz. Stratejik iş ortağımız Doğuş Teknoloji ile önemli markalara hizmet veriyoruz ve 100’ün üzerinde sürecimiz var.” dedi.