Samsung, kamera stratejisinde yenilikten çok istikrarı ön planda tutmaya devam ediyor. Galaxy S25 Ultra’nın tanıtılmasının ardından, modelin kamera alanındaki büyük bir yeniliği barındırmaması eleştirilse de, bu durum şirketin genel stratejisinin bir parçası olarak değerlendirilebiliyor. Özellikle Vivo ve Oppo gibi rakiplerin daha cesur ve gelişmiş kamera sistemleri sunmalarına karşın, Samsung’un yeni modelinde çok büyük bir değişiklik yapmaması, markanın rekabetçi yeniliklere kaçındığına dair yorumlara yol açıyor.
Samsung, eleştirilen kamera stratejisini devam ettiriyor
Galaxy S25 Ultra, bir önceki modelle benzer bir kamera donanımına sahip ve bu durum, Samsung’un yenilikçi özellikler yerine stabiliteye ve güvenilirliğe dayalı bir yaklaşım benimsediğini gösteriyor. Şirket, kendi geliştirdiği 200MP ISOCELL HP9 sensörünü rakiplerine satmayı tercih ederken, bunu kendi amiral gemisinde kullanmamış olması dikkat çekiyor. Bu kararın arkasında, Vivo X200 Pro ve Oppo Find X8 Pro gibi cihazların kamera konusunda öne çıkmasına rağmen, satış rakamları açısından Samsung’a ciddi bir tehdit oluşturmamaları yatıyor. Bu cihazlar genellikle, markaların teknik kapasitelerini sergileyen vitrinde olan ürünler olarak görülüyor.
Öte yandan, Galaxy S24 Ultra’nın büyük bir ticari başarı elde etmiş olması, Samsung’un mevcut stratejisini sürdürmesine neden olmuş gibi görünüyor. Model, 16.82 milyon adet satışa ulaşarak önceki tüm Ultra serisi cihazlarının toplam satışlarını geride bırakmış durumda. Bu durum, şirketin büyük yeniliklere gitmek yerine, kamera donanımında istikrarı sağlamayı ve tasarım ile yazılım tarafında küçük iyileştirmeler yapmayı tercih etmesine yol açıyor.
Tasarım açısından da Samsung, minimalist bir yaklaşım benimseyerek, büyük kamera adalarından kaçınıyor. ALOP lens teknolojisiyle kamera çıkıntısını azaltarak daha şık ve estetik bir görünüm sunmayı hedefliyor. Bu durum, tasarım ve kullanıcı deneyimi açısından önemli bir fark yaratıyor.
Anduril Industries’in Microsoft’un 22 milyar dolarlık artırılmış gerçeklik başlığı programını devralması, savunma sanayisinde büyük bir dönüşümün habercisi olarak görülüyor. ABD Ordusu’nun Entegre Görsel Artırma Sistemi (IVAS) olarak bilinen artırılmış gerçeklik başlığı programı, Microsoft’un uzun yıllardır üzerinde çalıştığı bir projeydi. Ancak donanım tarafında yaşanan zorluklar ve sahadaki askerlerden gelen olumsuz geri bildirimler nedeniyle, Microsoft bu projeden çekilme kararı aldı. Pentagon’un onayıyla resmileşecek olan devir sürecinde Anduril, IVAS sisteminin üretimi, donanım ve yazılım geliştirmesi, teslimat süreçleri ve test aşamalarını yönetecek. Microsoft ise projeye tamamen veda etmek yerine, bulut bilişim ve yapay zeka çözümleriyle destek vermeye devam edecek.
Anduril, Microsoft’un askeri AR başlık işini devralmaya hazırlanıyor
Microsoft, 2021 yılında ABD Ordusu ile 10 yıllık bir sözleşme imzalayarak, IVAS başlıklarının üretimi için 22 milyar dolarlık bir anlaşma yapmıştı. Bu anlaşma kapsamında, 120.000’den fazla özel tasarım HoloLens başlığı üretilecekti. Ancak, ilk testlerde başlıkların ağır olması, askerlerin uzun süre kullanmakta zorlanması ve batarya ömrü gibi teknik aksaklıklar nedeniyle proje sekteye uğradı. 2023 yılı itibarıyla Microsoft, IVAS için donanım üretimini durdurduğunu ve odak noktasını yazılım ile yapay zeka sistemlerine kaydıracağını duyurdu. Şirketin karma gerçeklik bölümünün yöneticisi Robin Seiler, Microsoft’un donanım geliştirme süreçlerinden uzaklaştığını ancak IVAS programına bulut ve yapay zeka çözümleriyle destek vermeye devam edeceğini belirtti. HoloLens 2’ye ise 2027 yılına kadar yazılım güncellemeleri sunulacak.
Bu noktada devreye giren Anduril Industries, son yıllarda savunma sanayisinde hızla yükselen bir teknoloji şirketi olarak dikkat çekiyor. CNBC’nin haberine göre şirket, 28 milyar dolarlık değerlemeye ulaşmış durumda ve 2,5 milyar dolarlık yeni bir yatırım turu için görüşmeler yürütüyor. Anduril, Ocak ayında Ohio’da yaklaşık 1 milyar dolarlık bir üretim tesisi kuracağını duyurdu. Bu gelişmeler, şirketi Lockheed Martin ve Northrop Grumman gibi köklü savunma sanayisi devleriyle doğrudan rekabet edebilir bir konuma getirdi.
Anduril’in kurucusu Palmer Luckey, teknoloji dünyasında tanınan bir isim. Daha önce Oculus VR şirketini 2 milyar dolara Facebook’a satan Luckey, 2017 yılında Facebook’tan ayrıldıktan sonra savunma sanayisine odaklanarak Anduril’i kurdu. Artırılmış gerçeklik ve savunma teknolojilerinin birleşimine dair uzun süredir iddialı bir vizyon ortaya koyan Luckey, IVAS projesine liderlik etmeyi kişisel bir mesele olarak gördüğünü ve kariyerindeki her şeyin bu noktaya ulaştığını ifade etti.
IVAS projesinin önemi, modern savaş sahasının giderek daha fazla dijitalleşmesiyle bağlantılı. ABD Ordusu, bu artırılmış gerçeklik başlıklarını kullanarak askerlerine savaş alanında daha iyi durumsal farkındalık kazandırmayı amaçlıyor. IVAS, gece görüşü, termal görüntüleme, hedef takibi ve artırılmış gerçeklik destekli harita sistemleriyle donatılmış durumda. Bunun yanı sıra, yapay zeka destekli analiz sistemleriyle, askerlerin savaş alanındaki tehditleri daha hızlı ve doğru bir şekilde tespit edebilmesi sağlanıyor.
Anduril’in bu projeye getireceği en büyük yeniliklerden biri ise, IVAS başlıklarını insansız hava araçları (İHA) ve kara araçlarıyla entegre etme planı. Şirketin geliştirdiği yapay zeka destekli yazılım sayesinde, bir asker bu başlıkları kullanarak onlarca dronu aynı anda kontrol edebilecek. Bununla birlikte, başlık takılıyken çevresel tehditleri izlemeye ve artırılmış gerçeklik üzerinden taktik verileri görmeye devam edebilecek. Bu entegrasyon, özellikle robotik savaş teknolojilerinin giderek daha fazla önem kazandığı günümüzde, kara birliklerine büyük bir avantaj sağlayabilir.
Anduril’in IVAS programına dahil olması, sadece ABD Ordusu için değil, küresel savunma sanayisi için de önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Geleneksel savunma sanayisi devleri genellikle büyük ölçekli askeri donanım üretimine odaklanırken, Anduril gibi yeni nesil şirketler yazılım, yapay zeka ve robotik teknolojileriyle daha çevik çözümler üretiyor. Bu nedenle, IVAS gibi projelerin gelecekte nasıl bir dönüşüm geçireceği merak konusu.
Sonuç olarak, Microsoft’un donanım üretiminden çekilmesi ve Anduril’in IVAS programını devralması, savunma teknolojileri açısından büyük bir paradigma değişikliğine işaret ediyor. Anduril, IVAS başlıklarını daha hafif, daha dayanıklı ve yapay zeka ile daha entegre hale getirmeyi hedefliyor. Eğer şirket bu projede başarılı olursa, ABD Ordusu’nun gelecekteki savunma sistemlerinde çok daha büyük bir rol oynayabilir. Özellikle savaş alanında artırılmış gerçeklik tabanlı sistemlerin ve yapay zeka destekli taktik operasyonların giderek yaygınlaşacağı düşünüldüğünde, Anduril’in bu hamlesi, modern askeri teknolojilerin geleceğini belirleyen adımlardan biri olabilir.
Apple, artırılmış gerçeklik (AR) gözlük projesine yönelik çalışmaları devam ettiriyor. Geçtiğimiz dönemde bazı haberlerde Apple’ın AR gözlüklerinin iptal edildiği iddia edilmişti, ancak bu söylentiler yanlış çıktı. Teknoloji dünyasında güvenilir kaynaklardan biri olan Mark Gurman, bu konuda açıklama yaptı ve iptal edilen projenin bağımsız AR gözlüklerinden farklı olduğunu belirtti.
Apple’ın AR gözlük projesi iptal edilmedi
Gurman, iptal edilen projenin aslında Mac cihazlarına bağlanarak ek bir ekran işlevi görecek bir gözlük olduğunu ifade etti. Bu proje, geçtiğimiz haftalarda iptal edilmiş olsa da, Apple’ın bağımsız AR gözlük projesi hâlâ yolunda ilerliyor.
Apple, geçtiğimiz yıl piyasaya sürdüğü Vision Pro ile karma gerçeklik (AR/VR) alanına adım atmıştı ve bu alandaki yatırımlarına devam ediyor. Ancak bağımsız AR gözlüklerinin piyasaya sürülmesi için şirketin daha uzun bir süre beklemesi gerekecek. Mark Gurman, Apple’ın Vision Ürünleri Grubu’nun yeni başkanı John Ternus’un, başarısız bir ürün geliştirmekten çekindiğini ve bu nedenle bağımsız AR gözlüklerini satışa sunmak için ekran ve yarı iletken teknolojisinin olgunlaşmasını beklediklerini belirtti. Bu nedenle, Apple’ın bağımsız AR gözlüklerini piyasaya sürmesi için en az 3 ila 5 yıl daha geçmesi gerekebilir.
Apple’ın AR gözlükleri ile ilgili projeleri, gelecekte teknoloji dünyasında büyük bir etki yaratabilir. Ancak şu anda, şirketin bu alandaki çalışmalarını daha dikkatli ve tedbirli bir şekilde yürüttüğü görülüyor. Bu süreçte, teknolojinin olgunlaşması ve ekran ile yarı iletken teknolojilerindeki gelişmeler, Apple’ın bu ürünü piyasaya sürmesinin önündeki engelleri kaldıracak gibi görünüyor.
Qualcomm, Snapdragon 6 Gen 4 işlemcisini tanıtarak orta seviye mobil işlemci pazarında önemli bir adım attı. Yeni çipset, selefine göre birçok alanda önemli iyileştirmeler sunuyor ve özellikle performans, verimlilik, oyun performansı, yapay zeka ve kamera tarafında gözle görülür gelişmeler sağlıyor. Snapdragon 6 Gen 4, TSMC’nin 4nm üretim teknolojisiyle üretiliyor, bu da önceki nesil Snapdragon 6 Gen 3’e göre daha yüksek enerji verimliliği ve daha iyi performans vaat ediyor.
Snapdragon 6 Gen 4 resmen görücüye çıktı
İşlemci, ARMv9 tabanlı yeni CPU çekirdekleriyle donatılmış. Bu çekirdekler, performans açısından %11’lik bir artış sunuyor. Dört adet yüksek performanslı Cortex-A720 çekirdeği, 2,3 GHz hızında çalışırken, üç çekirdek ise 2,2 GHz hızında çalışıyor. Ayrıca, daha verimli çalışan dört adet Cortex-A520 verimlilik çekirdeği bulunuyor ve bu çekirdekler 1,8 GHz hızında çalışıyor. Bu yeni mimari, selefine göre %12 daha verimli bir performans sergiliyor.
Grafik tarafında ise, Snapdragon 6 Gen 4, Adreno GPU’suyla birlikte geliyor ve bu GPU, selefine göre %29’luk bir performans artışı sağlıyor. Ancak, Qualcomm GPU’nun detaylarını açıklamış değil. Yeni GPU, Snapdragon Game Super Resolution teknolojisiyle 4K’ya kadar oyunlar için yükseltme yapabiliyor ve Adreno Frame Motion Engine ile güç tüketimini düşük tutarak kare hızını iki katına çıkarabiliyor.
Depolama tarafında, Snapdragon 6 Gen 4, 16 GB’a kadar LPDDR5 RAM desteği sunuyor ve 3.200 MHz’e kadar hızlara ulaşabiliyor. UFS 3.1 depolama teknolojisini destekleyen işlemci, 4K 60 Hz dış ekran desteği, USB-C 3.1, 10 bit renk ve HDR10+ özelliklerini de barındırıyor. İç ekran desteği ise Full HD+ çözünürlük ve 144 Hz yenileme hızına kadar çıkabiliyor.
Kamera tarafında ise, Snapdragon 6 Gen 4, 200 MP’ye kadar sensör desteği sunan üçlü 12 bit ISP (Görüntü Sinyali İşlemcisi) ile geliyor. Bu ISP, 30 fps’de 4K HDR video kaydı yapabiliyor. HDR10 ve HLG video formatlarını destekleyen işlemci, fotoğraf tarafında ise 10 bit HEIF formatını destekliyor. Video oynatımında ise H.265 ve VP9 kodekleri destekleniyor, ancak AV1 desteği bulunmuyor.
Yapay zeka tarafında, Snapdragon 6 Gen 4, INT4 desteği sunarak daha optimize edilmiş yapay zeka modellerinin daha düşük RAM kullanımıyla çalışmasını sağlıyor. Bu özellik, mobil cihazlarda yapay zeka uygulamalarının daha verimli çalışmasını mümkün kılıyor.
Bağlantı özelliklerinde ise, 5G modem desteği ile 6GHz altı (4×4 MIMO) ve mmWave (2×2 MIMO) frekanslarını destekliyor. Ayrıca, 2,9 Gbps’ye kadar indirme hızları, Wi-Fi 6E, aptX Adaptive Bluetooth 5.4 desteği gibi özelliklere de sahip. GPS tarafında ise üçlü frekans konumlandırmayı (L1/L5/L2) destekliyor.
Snapdragon 6 Gen 4, Realme, Oppo ve Honor gibi markalar tarafından kullanılacak ve ilk olarak Hindistan gibi pazarlarda satışa sunulacak. Bu işlemcinin, özellikle bütçe dostu cihazlarda kullanılacağı ve fiyat/performans oranı açısından dikkat çekici olacağı tahmin ediliyor.
BuzzFeed, kendi sosyal medya platformunu geliştirdiğini duyurdu. Yeni platformun adı BFisland olarak belirlendi ve internetin olumsuzluklarına karşı koymayı amaçlayan bir proje olarak tanıtıldı. BFisland, etkileşimli hikaye anlatımı ve yeni içerik formatları üzerine odaklanacak. Şirket, platformda yapay zekanın önemli bir rolü olacağını belirtti; yapay zeka araçları, kullanıcıların kendilerini ifade etmelerini ve bağlantı kurmalarını teşvik etmek için kullanılacak. BFisland, mevcut büyük dil modelleri (LLM) üzerine inşa edilecek ve insan küratörlere sahip olacak.
BuzzFeed, kendi sosyal medya platformunu geliştiriyor
BuzzFeed, OpenAI’ın teknolojisini platformunda kullanmayı planlıyor ve şu anda platformun bekleme listesine katılabilen kullanıcılarla testler yaparak geri bildirimlere dayalı bir geliştirme süreci yürütecek. Şirketin CEO’su Jonah Peretti, bu platformun amacı hakkında bir manifestoda, internetin nasıl düzeltileceği konusunda başkalarına tavsiyelerde bulunmaktan bıktıklarını ve bu süreci kendilerinin başlatacaklarını söyledi.
Peretti, sosyal medya devleri TikTok ve Meta’yı, yapay zeka destekli algoritmaların bağımlılık yaratmayı teşvik etmesine ve kullanıcıların refahını göz ardı etmesine karşı eleştirdi. Bu platformun, kullanıcıların güçlerini kaybetmek yerine onlara güç verecek şekilde tasarlandığını ifade etti. Ancak, bu gücün nasıl verileceğine dair bir açıklama yapmadı.
BFisland, kullanıcılarının zamanlarını boşa harcamadan, ruh sağlıklarını riske atmadan, “doomscrolling”i onlara yerine yaparak, öfke ve korkuyu mizah anlayışıyla dengelemeyi vaat ediyor. Ayrıca, gaslighting ve yanlış bilgilendirme gibi sorunlarla mücadele etmek için farklı ve özgün yöntemlerle kitleyle iletişim kuracaklarını belirtiyorlar.
BuzzFeed, eğlenceli içerikler, ünlü hikayeleri, viral videolar ve testlerle geniş bir kitle oluşturmuştu ve bu içerikleri şimdi sosyal medya platformu formatında sunmayı planlıyor. BFisland, şirketin daha özgür ve olumlu bir sosyal medya deneyimi sunma çabalarının bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor.
Anthropic, geliştirdiği Claude isimli yapay zeka modeliyle OpenAI’ın ChatGPT’sine doğrudan rakip olurken, The Information tarafından ortaya atılan iddialara göre 2027 yılına kadar gelirini 34.5 milyar dolara çıkarmayı hedefliyor. Eski OpenAI çalışanları tarafından kurulan şirket, büyük dil modellerini çalıştırmak için geçen yıl toplamda 5.6 milyar dolar harcamıştı.
Anthropic, 2027 yılında gelirini 34.5 milyar dolara çıkarmayı planlıyor
Ancak maliyetlerini azaltma stratejisi doğrultusunda 2025 yılına kadar bu miktarı 3 milyar dolara düşürmeyi planlıyor. Geçtiğimiz yıl 895 milyon dolar gelir elde eden Anthropic, 2027 yılı itibarıyla hem kârlı bir noktaya gelmeyi hem de gelirlerini büyük ölçüde artırmayı amaçlıyor.
Ancak bu hedefin gerçekleşmemesi durumunda en güvenli senaryoda, 2025 yılında 2.2 milyar dolar, 2027 yılında ise 12 milyar dolar gelir elde etmeyi öngörüyor. Şirketin en büyük destekçilerinden biri olan Amazon, geçtiğimiz yıl Anthropic’e 4 milyar dolarlık bir yatırım yapacağını duyurmuştu. Ocak ayında ise girişimin değerlemesini 60 milyar dolara çıkaracak yeni bir yatırım turuna hazırlandığı iddia edildi.
Lightspeed Venture Partners’ın liderliğinde gerçekleştirilecek yeni yatırım turunda 2 milyar dolar fon toplaması beklenen Anthropic, yapay zeka sektöründe yatırımlarını artırmak isteyen girişim sermayesi (VC) firmalarının büyük ilgisini çekiyor. Kaynaklara göre, 2 milyar doları aşması beklenen bu yatırım turuna MGX ve General Catalyst gibi önemli yatırım firmaları da katılmayı planlıyor.
Elon Musk’ın sahibi olduğu xAI, yapay zeka dünyasındaki rekabeti daha da kızıştırmaya hazırlanıyor. X platformu üzerinden kullanıcılara sunulan yapay zeka programı Grok, önemli bir güncellemeyle karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Daha önce yaptığı açıklamalarda yapay zeka konusunda büyük hedefleri olduğunu belirten Musk, son paylaşımlarında Grok 3’ün çok yakında çıkacağını duyurmuştu. Bugün yaptığı yeni bir açıklamayla bu yeni versiyonun kesin çıkış tarihini de duyurdu.
Elon Musk, Grok 3 sürümünün çıkış tarihini açıkladı
Musk’ın verdiği bilgilere göre Grok 3, pazartesi akşamı gerçekleştirilecek özel bir canlı demo etkinliğiyle tanıtılacak ve aynı anda kullanıma sunulacak. Türkiye saatiyle salı sabahı 06:00’da erişime açılacak olan Grok 3, yapay zeka alanında önemli yenilikler barındıran bir güncelleme olarak öne çıkıyor. Musk, bu yeni sürümün şimdiye kadar geliştirilmiş “dünyadaki en zeki yapay zeka” olduğunu iddia ederek büyük bir beklenti yaratmış durumda. Ancak bu iddianın ne kadar doğru olduğunu görmek için kullanıcıların yeni sürümü test etmesi gerekecek.
Grok’un gelişimi, xAI’nin bu alandaki iddiasını kanıtlamak adına oldukça önemli bir adım olarak görülüyor. Grok-2, geçtiğimiz ağustos ayında yayınlanmış ve xAI ekibi o zamandan bu yana yapay zeka sistemlerini geliştirmeye devam etmişti. Yapılan açıklamalara göre Grok 3, önceki sürüme kıyasla üç kat daha hızlı çalışacak ve çok daha doğru sonuçlar sunacak. Ayrıca, yeni modelin daha kapsamlı bağlam analizi yapabildiği ve daha doğal bir dil işleme yeteneğine sahip olduğu da gelen bilgiler arasında.
Grok 3’ün ne gibi teknik yenilikler sunduğu henüz tam olarak açıklanmasa da, önceki versiyonlarla kıyaslandığında hem hız hem de doğruluk açısından önemli bir sıçrama yapması bekleniyor. Özellikle Musk’ın, yapay zekanın geleceği konusundaki yüksek beklentileri göz önüne alındığında, Grok 3’ün sektörde nasıl bir etki yaratacağı büyük merak konusu. Salı sabahı erişime açılacak olan bu yeni sürüm, xAI’nin gerçekten yapay zeka alanında lider bir konuma gelip gelemeyeceğini belirleyecek en önemli aşamalardan biri olacak.
Apple’ın insansı robotlar üzerinde çalıştığına dair yeni iddialar gündeme gelirken, ünlü Apple analisti Ming-Chi Kuo, şirketin hem insansı hem de insansı olmayan robotik sistemler üzerine araştırmalar yaptığını öne sürdü. Kuo, X hesabından yaptığı paylaşımda Apple’ın bu projeleri akıllı ev sisteminin bir parçası olarak değerlendirdiğini ve şu anda kavram kanıtı (POC) aşamasında olduğunu belirtti.
Mevcut ilerleme ve Apple’ın tipik geliştirme döngüleri göz önüne alındığında, bu robotların seri üretime geçmesinin 2028’den önce gerçekleşmesinin pek mümkün olmadığını ifade etti.
Apple’ın robotik araştırmalarını nispeten daha açık bir şekilde yürüttüğünü belirten Kuo, bunun en büyük nedeninin yetenekli mühendisleri ve uzmanları kendine çekmek olduğunu düşünüyor. Apple’ın genellikle yeni ürün kategorileri konusunda ketum bir strateji izlediği göz önüne alındığında, bu açıklık dikkat çekici bulunuyor. Ancak şirketin Apple Car gibi erken aşamada kalıp ticari ürüne dönüşmeyen projeleri de düşünüldüğünde, bu robotların nihai olarak piyasaya sürülüp sürülmeyeceği konusunda kesin bir şey söylemek zor.
Öte yandan, Apple’ın katlanabilir bir iPhone üzerinde konsept çalışmalarına devam ettiği de iddialar arasında yer alıyor. Apple, bu tür yeni ürün kategorilerine yatırım yaparken uzun vadeli bir plan izliyor ve yalnızca belirli bir olgunluğa ulaştığında tüketicilere sunuyor. Robot teknolojisinin evrim süreci ve pazarın olgunlaşma hızı göz önüne alındığında, Apple’ın nasıl bir yol izleyeceği ve bu projelerin nihai olarak hangi noktaya evrileceği büyük merak konusu.
ABD merkezli yapay zeka girişimi fal, Notable Capital ve Andreessen Horowitz’in (a16z) liderlik ettiği Seri B yatırım turunda 49 milyon dolar yatırım alarak toplam yatırım miktarını 72 milyon dolara çıkardı. Yatırım turuna ayrıca Bessemer Venture Partners, Kindred Ventures ve First Round da katıldı. Bu yeni yatırımla birlikte, a16z’den Jennifer Li ve Notable Capital’dan Glenn Solomon, girişimin yönetim kuruluna dahil oldu.
Yapay zeka girişimi Fal, 49 milyon dolar yatırım alacak
2021 yılında Burkay Gür ve Görkem Yurtseven tarafından kurulan fal, geliştiriciler için üretken medya platformu sunarak, açık kaynaklı yapay zeka modellerinin çalıştırılmasını sağlayan API’lar geliştiriyor. Girişimin en dikkat çekici özelliği, tescilli çıkarım motoru sayesinde yapay zeka modellerinin maliyetlerini ve gecikmelerini 10 kata kadar azaltabilmesi. Ayrıca, %99.9 çalışma süresi sunan altyapısıyla günlük 100 milyondan fazla çıkarım isteğini karşılayabiliyor.
Kurumsal müşterilere özel model dağıtımları ve özelleştirilmiş iş akışları sunan fal, bir yıl içinde milyondan fazla geliştiriciyi ve 50’den fazla kurumsal müşteriyi bünyesine kattı. Canva, Quora ve Perplexity AI gibi büyük isimlerle çalışan girişim, aylık milyarlarca görüntü, ses ve video dosyası üretimi gerçekleştiriyor.
Fal, aldığı yeni yatırımla birlikte özellikle video üretimi alanındaki kurumsal talebi karşılamak için küresel bulut altyapısını güçlendirmeyi, topluluk odaklı yeni özellikler ve model uç noktaları eklemeyi, ayrıca mühendislik, araştırma ve satış ekiplerini genişletmeyi hedefliyor. Girişim, paylaştığı bir blog yazısında “Vizyonumuza inanan müşterilerimize, ortaklarımıza ve yatırımcılarımıza teşekkür ederiz; bu sadece bir başlangıç. Hep birlikte, üretken videoyu bir sonraki büyük şey yapalım.” ifadelerine yer verdi.
Meta’nın yapay zeka donanım altyapısını güçlendirmek amacıyla Güney Kore merkezli çip girişimi FuriosaAI’ı satın almak için görüşmelere başladığı iddia ediliyor. Özellikle Nvidia’ya olan bağımlılığını azaltmayı hedefleyen Meta, yapay zeka modellerini daha verimli çalıştırmak için kendi özel çip çözümlerine yatırım yapmayı planlıyor.
Meta, yapay zeka girişimi FuriosaAI’ı satın almayı hedefliyor
FuriosaAI, eski Samsung ve AMD çalışanları tarafından bu ay içinde kurulan bir girişim olarak dikkat çekiyor. Şirket, Meta’nın Llama 2 ve Llama 3 gibi metin tabanlı yapay zeka modellerinin daha yüksek performansla çalıştırılmasını sağlayan yarı iletken çözümleri geliştiriyor. Girişim, mevcut yapay zeka çiplerinin hiper ölçekleyiciler ve büyük işletmelerin hızla değişen ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz olduğunu savunarak, kendi ürünlerini sağlam bir çekirdek yapı üzerine inşa ettiğini belirtiyor.
Crunchbase verilerine göre FuriosaAI, Güney Koreli teknoloji şirketi Naver’ın da aralarında bulunduğu yatırımcılardan yaklaşık 61,94 milyon dolar yatırım aldı. ABD, Japonya ve Hindistan’da müşterileri bulunan girişim, küresel çapta yapay zeka donanımı alanında önemli bir oyuncu olmayı hedefliyor.
Meta, geçtiğimiz günlerde yapay zeka operasyonları için bu yıl 65 milyar dolarlık bir bütçe ayırdığını duyurmuştu. Bu bütçenin bir kısmını yapay zeka çipleri satın almak, bir kısmını ise yapay zeka ekibini büyütmek için kullanacağını açıklayan şirket, FuriosaAI gibi stratejik satın almalarla donanım alanında daha bağımsız hale gelmeyi planlıyor.
2016 yılında eski Google mühendisleri Jonathan Ross ve Douglas Wightman tarafından kurulan ABD merkezli yapay zeka çip girişimi Groq, Suudi Arabistan’dan 1.5 milyar dolarlık yatırım alacağını açıkladı. Yapay zeka donanım çözümleri geliştiren girişim, aldığı bu dev yatırım ile Suudi Arabistan’daki veri merkezini genişletmeyi ve bölgedeki yapay zeka çipi teslimatlarını artırmayı hedefliyor. Özellikle yüksek performanslı yapay zeka modelleri için optimize edilmiş çipler üreten Groq, geleneksel GPU ve TPU çözümlerine alternatif olarak sunduğu Dil İşleme Birimi (Language Processing Unit – LPU) adını verdiği uygulamaya özel entegre devrelerle dikkat çekiyor.
Yapay zekalı çip girişimi Groq, 1.5 milyar dolar yatırım alacak
Groq’un teknolojisi, önceden eğitilmiş büyük dil modellerini çalıştırma süreçlerini hızlandırarak veri merkezlerinin daha verimli hale gelmesini sağlıyor. Şirketin geliştirdiği LPU donanımları, büyük ölçekli yapay zeka iş yüklerinde performansı artırırken enerji tüketimini optimize ederek maliyetleri düşürmeye yardımcı oluyor. Yapay zeka alanında yaşanan donanım darboğazlarını aşmak isteyen birçok şirket gibi Groq da, mevcut GPU ve TPU alternatiflerine kıyasla daha özel ve yüksek performanslı çözümler sunarak sektörde kendine sağlam bir yer edinmeyi amaçlıyor.
Şirket bugüne kadar Tiger Global Management, D1 Capital Partners ve BlackRock Private Equity Partners gibi önemli yatırımcıların desteğini aldı. Suudi Aramco’nun dijital teknoloji yatırımlarını yöneten yan kuruluşu Aramco Digital ile de iş birliği içinde olan Groq, Suudi Arabistan’ın Dammam kentinde bulunan mevcut veri merkezini genişletecek. Bu yatırımın, Suudi Arabistan’ın yapay zeka altyapısını geliştirme planlarının önemli bir parçası olduğu belirtiliyor.
ABD ihracat kontrollerine tabi olan Groq, yatırım duyurusunu Suudi Arabistan’ın küresel teknoloji etkinliği LEAP 2025’te yaptı. Dammam’daki genişletilecek olan veri merkezi, Suudi hükümeti tarafından geliştirilen ve hem Arapça hem de İngilizce dillerinde çalışabilen Allam adlı yapay zeka dil modeline de ev sahipliği yapacak. Bu adım, Suudi Arabistan’ın bölgede yapay zeka alanında daha bağımsız bir ekosistem oluşturma hedefiyle uyumlu bir strateji izlediğini gösteriyor. Özellikle veri işleme kapasitelerini artırmak ve yerel yapay zeka uygulamalarının gelişimini desteklemek isteyen Suudi hükümeti, bu yatırım aracılığıyla Groq’un yenilikçi donanım teknolojilerinden faydalanmayı amaçlıyor.
Bu gelişme, küresel yapay zeka donanım pazarındaki dengeleri değiştirebilecek önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Nvidia gibi devlerin hâkimiyetinde olan yapay zeka çipi sektöründe, Groq’un sunduğu yüksek hızlı ve verimli çözümler, hem büyük ölçekli şirketler hem de devletler için stratejik bir avantaj sağlayabilir. Suudi Arabistan’ın yapay zeka alanına yaptığı yatırımların giderek hız kazanması, ülkenin teknolojiye dayalı yeni bir ekonomik model oluşturma hedefini pekiştirirken, Groq’un da küresel pazardaki konumunu güçlendirmesine olanak tanıyacak gibi görünüyor.
Allison Transmission, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterine girmesi planlanan Yeni Nesil FIRTINA (FIRTINA-II) Kundağı Motorlu Obüsleri için kritik bir anlaşma yaptı. ABD merkezli savunma tahrik sistemleri üreticisi olan Allison, Türk otomotiv firması HST Otomotiv ile gerçekleştirdiği işbirliği çerçevesinde, X1100-5A4 çapraz tahrik şanzımanlarının üretimine devam edeceğini duyurdu. Yeni yapılan sözleşme, bu tahrik sistemlerinin tedarikini kapsıyor ve Türk savunma sanayii için önemli bir adım teşkil ediyor.
Yeni nesil FIRTINA obüsü için şanzıman anlaşması resmen imzalandı
X1100-5A4 şanzıman, özellikle ağır paletli muharebe araçları için tasarlanmış bir tahrik sistemi olup, 45 ila 63 ton arasında değişen ağırlıktaki araçlar için uygundur. Şanzıman, dört ileri ve iki geri vites seçeneklerine sahip olup, oldukça dayanıklı ve sağlam bir yapıya sahip olmasıyla dikkat çekiyor. Ayrıca, direksiyon ve frenleme sistemlerinin entegre edilmesi, bu şanzımanın operasyonel verimliliğini artıran bir özellik olarak öne çıkıyor. Şanzımanın en dikkat çekici özelliklerinden biri, düşük motor hızlarında bile yüksek verimlilikle çalışabilmesidir. Bu özellik, özellikle savunma operasyonları gibi zorlu koşullarda kritik bir avantaj sağlıyor.
Allison Transmission, bu projede HST Otomotiv ile birlikte çalışarak, 2024 yılında ilk fazda 10 adet X1100-5A4 şanzımanı teslim etti. İkinci fazda ise toplamda 32 ek şanzıman teslim edilecek ve bu teslimatlar 2026’nın ilk çeyreğinde başlayacak. Proje kapsamında, Türk Silahlı Kuvvetleri için toplamda 140 ila 160 adet Yeni Nesil FIRTINA Obüsü’nün üretileceği öngörülüyor. Bu anlaşma, Allison için de büyük bir finansal fırsat sunuyor; şirket, sözleşme çerçevesinde yıllık 100 milyon dolarlık bir ek gelir hedefliyor.
X1100 serisi, Allison Transmission’ın uzun yıllardır üretmekte olduğu çapraz tahrik şanzımanlarının bir parçasıdır. İlk olarak 1979 yılında ABD Ordusu için geliştirilen bu şanzımanlar, 75 ton ağırlığındaki ağır paletli savaş araçları için tasarlanmış ve 1.500 beygir gücüne kadar olan dizel veya türbin motorlarıyla uyumlu çalışacak şekilde optimize edilmiştir. Bu şanzımanlar, direksiyon ve fren sistemlerini tek bir ünite altında toplayan çapraz tahrik tasarımı sayesinde operasyonel verimliliği artırırken, aynı zamanda mekanik dayanıklılık ve uzun ömür sunuyor. Bu özellik, ağır hizmet döngülerinde, örneğin yoğun savaş koşullarında, araçların daha verimli ve güvenilir bir şekilde çalışmasını sağlıyor.
Hindistan merkezli bankacılık yazılım sağlayıcısı Zeta, Amerikan sağlık hizmetleri devi Optum’dan 50 milyon dolar yatırım alarak değerlemesini 2 milyar dolara çıkardı. 2015 yılında Bhavin Turakhia ve Ramki Gaddipati tarafından kurulan Zeta, geleneksel bankacılık sistemlerini modern bulut altyapılarına taşıyarak kredi kartı, çek hesabı ve kredi yönetimi gibi temel finansal hizmetleri daha verimli hale getirmeyi amaçlıyor. Özellikle finans sektöründe hâlâ eski sistemlerle çalışan bankaların dijital dönüşüm süreçlerini hızlandıran şirket, sağladığı modern API tabanlı platformlarla bankalara operasyonel maliyetleri düşürme ve kullanıcı deneyimini iyileştirme imkanı sunuyor.
Fintech girişimi Zeta, 2 milyar dolar değerlemeyle yatırım alıyor
Zeta, 2021 yılında SoftBank Vision Fund 2 liderliğinde gerçekleşen yatırım turunda 1.15 milyar dolar değerlemeye ulaşmıştı. Yeni yatırım turu, şirketin büyüme ivmesini koruduğunu ve bankacılık sektöründeki modernleşme ihtiyacının giderek arttığını gösteriyor. Zeta’nın sunduğu çözümler, özellikle geleneksel bankaların hâlâ 60-70 yıl öncesine dayanan eski altyapılarla çalışması nedeniyle büyük ilgi görüyor. Şirketin platformu, finans kuruluşlarına eski sistemlerini terk ederek daha güvenli, hızlı ve ölçeklenebilir bir dijital altyapıya geçiş yapma olanağı tanıyor.
Şu anda 25 milyon hesabın işlemlerini yöneten Zeta, yeni yatırımla birlikte 25 milyon hesabı daha sistemine taşımaya hazırlanıyor. Hindistan’ın en büyük kredi kurumlarından biri olan HDFC Bank ile ortaklık yapan girişim, bu tür iş birliklerini genişleterek daha fazla bankanın dijital dönüşümünü desteklemeyi hedefliyor. Finans sektöründe giderek artan regülasyonlara uyum sağlamak, müşteri deneyimini iyileştirmek ve maliyetleri optimize etmek isteyen bankalar için Zeta’nın sunduğu modernizasyon çözümleri büyük önem taşıyor.
Yeni yatırımla birlikte Zeta, bankacılık sektöründe daha fazla kuruluşla anlaşmalar yaparak pazar payını artırmayı ve finansal hizmetlerin daha güvenli ve verimli hale gelmesine katkıda bulunmayı amaçlıyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki bankaların eski sistemlerden modern bulut tabanlı altyapılara geçişini hızlandırmak isteyen şirket, operasyonlarını genişletmeyi ve hizmet verdiği bölgelerdeki bankacılık ekosistemlerini yeniden şekillendirmeyi planlıyor.
Şikayetvar, 2024 yılına ait verilerini açıkladı ve Türkiye’deki en çok şikayet edilen sektörleri ve kategorileri duyurdu. E-ticaret sektörü, 400 binin üzerinde şikayetle 2024’te en çok şikayet alan sektör oldu. E-ticaretle ilgili şikayetlerin başında, ürünlerin gerekçe göstermeksizin iptal edilmesi ve ardından yüksek fiyatlarla satışa sunulması yer aldı. Ayrıca, gönderilen ürünlerin görsellerle uyuşmaması, kalitesiz ürünlerin teslim edilmesi, geç teslimatlar, yanıltıcı indirimler ve faturasız ürün teslimatı da sıkça dile getirilen sorunlar arasında yer aldı.
Şikayetvar, 2024 yılı verilerini resmen paylaştı
Diğer popüler sektörler arasında dijital içerik platformları, finans sektörü ve iletişim sektörü yer aldı. Kargo sektörü ise 156 bin 449 şikayetle en çok şikayet edilen kategori olarak öne çıktı. Ardından özel bankalar ve GSM operatörleri geldi.
Şikayetvar, 2024 yılı verilerini paylaştı.
2024’te dolandırıcılık şikayetlerinde de önemli bir artış yaşandı. Özellikle evde paketleme dolandırıcılığı, burs vaadiyle dolandırıcılık gibi yöntemlerle yapılan dolandırıcılık şikayetleri öne çıktı. Bu tür şikayetlerde yüzde 44 oranında bir artış gözlendi. Ayrıca, dava/icra SMS dolandırıcılığı, sahte bahis siteleri ve sahte web sitesi dolandırıcılığı da dikkat çeken diğer yöntemler arasında yer aldı. Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyoruz.
Apple, Elon Musk’ın sahibi olduğu X platformunda reklamlarını yeniden yayınlamaya başladı. 2023 yılında Musk’ın tartışmalı paylaşımlarının ardından marka güvenliği endişesiyle X’ten çekilen Apple, uzun bir aradan sonra platformdaki reklam faaliyetlerine geri döndü. Şirketin Apple ve Apple TV hesapları üzerinden Safari’nin gizlilik özelliklerini ve Apple TV Plus yapımlarını tanıtan kampanyalar yürüttüğü görülüyor.
Apple, X platformunda yeniden reklam verme kararı kaldı
Apple, 2023 Kasım ayında Amazon, Disney, Comcast, Warner Bros. Discovery ve IBM gibi büyük markalarla birlikte X’ten çekilme kararı almıştı. Musk’ın antisemitik komplo teorileri ve beyaz ırkın üstünlüğünü çağrıştıran açıklamaları, birçok büyük şirketin X’ten reklamlarını çekmesine yol açmıştı. Ancak zaman içinde bu markalar, platforma geri dönmeye başladı. Özellikle Amazon’un X’e yönelik reklam harcamalarını önemli ölçüde artırmayı planladığı bildiriliyor.
Bu gelişme, X’in 2024 yılının Ağustos ayında büyük reklamverenlere karşı açtığı antitröst davasının ardından geldi. Musk’ın şirketi, bazı büyük reklamcıların yasa dışı şekilde toplu boykot düzenlediğini ve X’in reklam gelirlerini bilinçli olarak düşürmeye çalıştıklarını iddia ediyordu. Öte yandan X, Musk’ın 2022’deki satın alımından bu yana içerik denetimi konusunda ciddi eleştirilerle karşı karşıya.
Platformun dezenformasyon, antisemitizm, İslamofobi ve nefret söylemleri konusunda yeterli denetimi sağlamadığına yönelik eleştiriler sürerken, Avrupa Birliği X’in reklam şeffaflığı kurallarını ihlal ettiğini belirten bir soruşturma yürütüyor. Apple’ın bu tartışmalara rağmen X’e geri dönmesi, şirketin platformla olan ilişkisini yeniden şekillendirdiğini ve sosyal medya reklam stratejisini değiştirdiğini gösteriyor.
Çinli otomobil devi BYD, akıllı sürüş teknolojisini daha geniş kitlelere ulaştırmak amacıyla dikkat çeken bir adım attı. Şirket, en ucuz elektrikli araç modeli Seagull da dahil olmak üzere, 21 modelini ücretsiz bir şekilde akıllı otonom sürüş teknolojisiyle donatmayı duyurdu. Bu yenilik, BYD’nin daha önce yalnızca yüksek fiyatlı araçlarda sunduğu “God Eye” akıllı sürüş sistemini, daha uygun fiyatlı modellere de taşıyor. Seagull, Çin’de yaklaşık 9500 dolar gibi düşük bir fiyatla satılmasına rağmen, bu yeni teknolojiye sahip olabiliyor.
BYD, en ucuz modeli için otonom sürüş özelliği sunuyor
BYD’nin CEO’su Wang Chuanfu, canlı yayınlanan bir etkinlikte, iyi teknolojinin herkes için erişilebilir olması gerektiğini belirtti ve bu teknolojinin tüm kullanıcılar için sunulmasının amacını vurguladı. Etkinlik sırasında, Seagull, Dolphin ve Seal gibi en çok satan elektrikli araçların yanı sıra, Han, Song, Yuan ve Seal 05 DM-i gibi şarj edilebilir hibrit modelleri de bu akıllı sürüş sistemiyle güncellenecek. Bu, BYD’nin müşterilerine büyük bir değer sunmasının yanı sıra, otonom sürüşün daha geniş bir pazara yayılmasını da sağlayacak.
BYD, akıllı sürüş sistemine farklı teknoloji seviyeleri sunmayı da hedefliyor. Seagull gibi daha uygun fiyatlı araçlarda, “God Eye C” adı verilen DiPilot 100 sistemi kullanılacak. Bu sistem, 12 kamera, 5 dalga radarı ve 12 ultrasonik radar içeriyor. Lüks markası Yangwang ise, daha güçlü DiPilot 600 sistemi ve 3 LiDAR sensörüyle donatılan “God Eye A” paketine sahip olacak. Bu sayede, BYD’nin farklı kullanıcı segmentlerine hitap etmesi sağlanacak.
Daha önce yalnızca 28 bin doları aşan araçlarda sunulan bu otonom sürüş teknolojisi, BYD’nin bu hamlesiyle daha erişilebilir hale geliyor. Örneğin, Tesla Model 3 gibi rakip modellerin fiyatları, Çin’de 32 bin dolardan başlarken, BYD’nin en ucuz modellerinde bile bu teknoloji ücretsiz olarak sunuluyor.
Bu hamle, BYD’nin hızla büyüyen pazar payını daha da artıracağına işaret ediyor. Geçtiğimiz yıl, 4,25 milyon araç satarak Honda ve Nissan gibi büyük otomotiv markalarını geride bırakan BYD, 2025 yılında da büyümeye devam etmeyi hedefliyor. Bu yeni strateji, elektrikli araç pazarında rekabetçi kalabilmek için teknolojiyi daha geniş kitlelere sunma amacı güdüyor.
Apple’ın uzun süredir üzerinde çalıştığı katlanabilir iPhone modeli hakkında yeni sızıntılar, cihazın sektörde rekor kırabilecek bir ekran boyutuna sahip olacağını gösteriyor. Son bilgilere göre Apple, Samsung’un Galaxy Z Fold serisi gibi yatay katlanabilen bir tasarım üzerinde çalışıyor. Ancak bu cihaz, açıldığında 12 inçlik dev bir ekrana ulaşarak mevcut katlanabilir telefonlardan çok daha büyük bir görüntüleme alanı sunacak. Bu ekran boyutu, kullanıcılara neredeyse iPad düzeyinde bir deneyim sağlamayı hedefliyor ve Apple’ın katlanabilir iPad konsepti üzerinde de çalışmalar yaptığı iddialarını güçlendiriyor.
Katlanabilir iPhone modeli, ekran boyutuyla gündem olacak
Apple’ın, cihazın büyük ekranına uygun olarak oldukça dayanıklı ve karmaşık bir menteşe mekanizması geliştirdiği belirtiliyor. Tayvanlı tedarikçiler tarafından üretilen bu menteşenin yaklaşık 110 dolarlık bir maliyeti olduğu ifade ediliyor. Katlanabilir ekranın ise Samsung tarafından sağlandığı söyleniyor.
Cihazın arka tarafında çift kameralı bir sistem yer alacakken, ön tarafta Dinamik Ada tasarımının mevcut iPhone modellerine kıyasla biraz daha daraltıldığı bildiriliyor. Batarya kapasitesinin ise çift hücreli bir yapı ile 5000 mAh seviyesine ulaşması bekleniyor, bu da katlanabilir telefonlar arasında oldukça yüksek bir değer olarak öne çıkıyor.
Apple’ın bu modeli 2026’nın sonlarında veya 2027’nin başlarında piyasaya sürmeyi planladığı tahmin ediliyor. Şirketin ilk yıl içinde yaklaşık 30 milyon adet satış hedeflediği belirtilirken, bu modelin Apple’ın ürün gamında önemli bir dönüm noktası olacağı düşünülüyor. Katlanabilir iPhone, hem büyük ekranlı taşınabilir cihazlar hem de premium segmentte Apple’ın rekabet gücünü artıracak bir yenilik olarak değerlendiriliyor.
ABD hükümetinin Intel ve TSMC’yi ortak bir çip fabrikası kurmaya teşvik ettiği yönündeki iddialar gündeme oturdu. Wall Street Journal’a dayandırılan habere göre, ABD yönetimi, Intel’in işlem teknolojilerini TSMC’nin EUV litografi ve yüksek hacimli üretim konusundaki deneyimiyle birleştirmek istiyor. Bu doğrultuda, TSMC’nin Intel’in 3nm ve 2nm üretim tesislerine mühendisler göndereceği ve süreç optimizasyonuna yardımcı olacağı öne sürülüyor. Ayrıca, TSMC’nin yönetiminde olacak şekilde Intel ile ortak bir girişim kurulabileceği ve bu girişimin ABD’nin Çip Yasası fonlarından destek alacağı belirtiliyor.
Intel ve TSMC, ABD’de ortak çip fabrikası kurmaya hazırlanıyor
Bu potansiyel ortaklık, Intel için mali baskıları azaltabilir ve şirketin çip mimarisi ile platform çözümlerine odaklanmasına olanak tanıyabilir. Ayrıca, Intel’in eski CEO’su Pat Gelsinger’ın belirlediği üretim stratejisiyle uyumlu bir hamle olabilir. Öte yandan, operasyonel ve rekabetçi bir çip üretim tesisi oluşturulması, büyük çip tasarımcıları için ABD’de güvenli bir üretim alternatifi sağlayabilir.
Ancak, sürecin önünde çeşitli teknik ve operasyonel zorluklar bulunuyor. TSMC mühendislerinin Intel’in EUV tabanlı üretim süreçlerine tam olarak adapte olması zaman alabilir. Üstelik Intel’in 3nm süreci halihazırda seri üretimdeyken, 18A üretim teknolojisinin de birkaç ay içinde yüksek hacimli üretime girmesi bekleniyor. Bu noktada, Intel’in 18A sürecinin harici mühendisler tarafından fazla müdahale gerektirmediği ifade ediliyor.
Bir diğer teknik engel ise Intel ve TSMC’nin üretim süreçlerindeki temel farklılıklar. Her iki şirket de EUV litografi kullanıyor olsa da, her biri kendine özgü fabrika konfigürasyonlarına, aşındırma tariflerine, biriktirme dizilerine ve adım kontrollerine sahip. ASML’nin litografi makineleri bile her üreticinin sürecine özel kalibrasyon ve modüller içerdiğinden, Intel’in üretim hatlarını TSMC’nin standartlarına uyarlamak karmaşık bir süreç olabilir.
Bu iddiaların doğruluğu henüz netlik kazanmış değil. Yatırım bankası Baird’in analisti Tristan Gerra, projenin uzun vadeli olabileceğini ve söylentilerin kesinleşmediğini vurguluyor. Ancak, Intel ve TSMC arasında böyle bir iş birliğinin gerçekleşmesi, küresel çip üretiminde ABD’nin konumunu güçlendirebilir ve Asya merkezli üretime bağımlılığı azaltabilir.
TUSAŞ tarafından geliştirilen T625 Gökbey helikopteri, İsveç’in Kiruna bölgesinde gerçekleştirilen zorlu kış testini başarıyla tamamladı. Bu test, Gökbey’in sivil ve askeri sertifikasyon süreci için kritik bir aşama olup, helikopterin soğuk hava koşullarında gösterdiği performans, helikopterin güvenilirliğini ve operasyonel yeteneklerini gözler önüne serdi. Gökbey, özellikle kutup dairesindeki aşırı soğuk hava koşullarında dahi uçuşa uygun olduğunu kanıtlamış oldu.
T625 GÖKBEY helikopteri, kış testini tamamlamayı başardı
İsveç’te yapılan soğuk hava testleri, helikopterin alçak irtifa performansını değerlendiren bir dizi testten oluştu. Testler sırasında, helikopterin iklimlendirme sistemlerinin yanı sıra, itki, döner kanat ve hidrolik sistemlerinin performansları da değerlendirildi. Bu testlerle, helikopterin -30 dereceye varan sıcaklıklarda bile verimli çalıştığı ve kritik bileşenlerinin soğuk havaya dayanıklı olduğu doğrulandı. Ayrıca, bu testler sırasında, helikopterin tüm sistemlerinin güvenli ve verimli çalıştığından emin olunarak, uçuşa uygunlukları tescillendi.
Test sürecinde, Gökbey helikopterinin kontrol edilebilirliği, performansı ve uçuş limitleri gibi faktörler üzerinde titiz testler gerçekleştirildi. Özellikle, helikopterin soğuk hava koşullarında iniş-kalkış yetenekleri ve uçuş limitleri zorlayıcı manevralarla test edildi. Helikopterin limit hızları, yaklaşım açıları gibi faktörler de bu testler kapsamında değerlendirildi. Gökbey, zorlu manevralarda ve uçuş koşullarında kontrolünü kaybetmeden güvenli bir şekilde uçtuğunu kanıtladı. Ayrıca, arıza senaryolarında bile güvenli uçuş kabiliyeti başarıyla test edildi.
Toplamda 600’ün üzerinde test noktası ve 60 sorti gerçekleştirilerek, helikopterin dayanıklılığı ve güvenliği en ince ayrıntısına kadar test edildi. 60 saatlik uçuş süresi boyunca, TUSAŞ’ın deneyimli yer personeli, pilotlar, uçuş test mühendisleri ve tasarım ekibi birlikte çalışarak, testlerin başarıyla tamamlanmasını sağladı. Testlerde, Gökbey’in 176 knot hızında kontrol edilebilirliği de başarılı bir şekilde değerlendirildi.
Bu başarı, TUSAŞ’ın Gökbey helikopterinin dünya çapında rekabet edebilecek ve zorlu hava koşullarında görev yapabilecek bir hava aracı olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Ayrıca, Gökbey’in sertifikasyon süreci için önemli bir adım atılmış oldu. Gökbey helikopterinin bu testle elde ettiği başarı, helikopterin operasyonel yeteneklerini daha geniş bir kullanıcı kitlesine tanıtacak ve özellikle askeri ve sivil alanda kullanımını kolaylaştıracaktır.