Huawei ve SAIC, otomobil markası kurmaya hazırlanıyor!

Huawei ve SAIC Motor, 2025’in son çeyreğinde satışa sunulması planlanan yeni bir otomobil markası kurma kararını açıkladı. Shangjie adı verilen bu marka, özellikle genç müşteri kitlesine hitap edecek şekilde konumlandırılacak. Huawei’nin bu girişimi, Çinli otomotiv pazarındaki yerini sağlamlaştırmak ve şirketin teknoloji alanındaki yetkinliklerini otomotiv sektörüne de taşımak adına önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Huawei’nin otomotiv sektöründeki rolü giderek artıyor ve bu, şirketin beşinci ortaklık markasını oluşturmasıyla somut bir hal alacak. Markanın ismi Shangjie, ancak tam olarak nasıl bir tasarım ve pazarlama stratejisi benimseyeceği hakkında detaylar henüz netleşmedi.

Huawei ve SAIC, resmen otomobil markası kuracak

Yeni markanın üretim hedeflediği araçlar, 170.000 ile 250.000 yuan (yaklaşık 23.000 – 34.000 dolar) arasında bir fiyat aralığına sahip olacak. Bu fiyat aralığı, genellikle genç kullanıcılar hedeflense de, sektörün diğer markalarına kıyasla oldukça yüksek bir seviyede. Genç kullanıcı kitlesine yönelik olsa da, bu fiyat seviyeleri, özellikle alım gücü yüksek olan bireyleri hedefleyen stratejik bir tercihin göstergesi olabilir. Yeni marka, daha çok genç ve teknolojiye ilgi duyan müşterilere hitap edecek, ancak fiyat seviyesi göz önüne alındığında, özellikle orta sınıf müşterilere ulaşmayı hedefleyen bir strateji izlenmiş gibi görünüyor.

Markanın ilk modeli, SAIC’in alt markası olan Rising Auto’nun mevcut bir modeline dayalı olacak. Bu araç, önemli iç ve dış tasarım değişiklikleri ile güncellenecek ve bu güncellemelerde Huawei’nin teknolojik çözümleri önemli bir rol oynayacak. Huawei’nin elektrikli araçlar için geliştirdiği elektrik ve elektronik mimarisi, bu araçlarda kullanılacak. Ayrıca Huawei’nin akıllı teknolojileri, sürücüsüz sürüş ve gelişmiş bağlantı özellikleriyle araçlara entegre edilecek. Böylece, Shangjie markası, hem tasarım hem de teknoloji açısından Huawei’nin son gelişmelerini otomobil sektörüne yansıtmış olacak.

Shangjie’nin ilk modelinin 2025 yılının son çeyreğinde piyasaya sürülmesi bekleniyor. Bu tarihlerde, piyasada daha fazla Huawei teknolojisiyle entegre edilmiş araçların varlığı da dikkat çekici olabilir. Huawei’nin otomotiv sektörüyle ilgili bir başka önemli girişimi de, GAC Grubu ile kurduğu yeni elektrikli araç markası. Bu, Huawei’nin otomobil sektöründeki etkisini artıran önemli bir hamle olarak değerlendirilirken, Shangjie markası da bu sürecin bir parçası olarak Huawei’nin otomotiv dünyasındaki yükselişini destekleyecek.

Bu gelişme, Huawei’nin yalnızca akıllı telefon ve diğer elektronik cihazlarda değil, otomotiv sektörü gibi yeni alanlarda da güçlü bir oyuncu olarak konumlanmaya başladığını gösteriyor. Hem donanım hem de yazılım çözümleriyle sektördeki varlığını artırmayı amaçlayan Huawei, teknolojik altyapısını mobilite alanında da kullanarak sektöre farklı bir bakış açısı sunmayı hedefliyor.

Google, yapay zekayla kullanıcıların yaşını tespit ediyor!

Google, kullanıcılarının yaşını tahmin etmek amacıyla yapay zeka destekli bir sistem geliştirdi. Bu sistem, çevrim içi davranışları analiz ederek bir kullanıcının yaşını tahmin etmeyi amaçlıyor. Kullanıcıların ziyaret ettiği web siteleri, izledikleri YouTube videoları ve takip ettikleri hesaplar gibi veriler, yaş tahmininde kullanılacak. Bu yeni teknoloji, başlangıçta ABD’de test edilecek ve 18 yaş altındaki kullanıcıları tespit ederek onlara uygun içerikler ve güvenlik önlemleri sunacak. Örneğin, 18 yaş altı kullanıcılar için güvenlik önlemleri devreye girecek ve YouTube’da uygun olmayan içerikler kısıtlanacak.

Google, yapay zekayla kullanıcıların yaşını tespit edecek

Google, bu yaş tahmini sistemini daha fazla ülkeye yaymayı planlıyor. Ayrıca, 18 yaşından küçük kullanıcıların yaşlarını doğrulamaları için selfie, kredi kartı veya resmi kimlik gibi seçenekler sunarak şeffaflık sağlamayı amaçlıyor. Şirket, güvenlik önlemleriyle birlikte, kullanıcıların daha uygun deneyimler yaşamasını hedefliyor. Bu sistemle, Google, çevrimiçi güvenliği arttırmaya yönelik düzenleyici baskılara da bir yanıt vermiş oluyor.

Google, yapay zekayla kullanıcıların yaşını tespit edecek.

Ayrıca, Türkiye’nin sosyal medya platformlarından benzer bir yaş tespiti talep ettiği biliniyor. Ülkede, 16 yaş altındaki kullanıcıları sosyal medyadan uzak tutmak amacıyla yapay zeka tabanlı çözümler kullanılmasına yönelik çalışmalar yürütülüyor. Google’ın bu adımı, bu tür düzenleyici taleplerin bir yansıması olarak değerlendirilebilir.

Ancak, bu tür yapay zeka sistemlerinin doğruluğu ve kullanıcıların gizliliği üzerindeki etkileri hala tartışmalı. Meta gibi diğer teknoloji firmaları da benzer sistemleri test etmekte ve bu tür teknolojilerin etkinliği konusunda bazı endişeler bulunuyor.

Fintech girişimi Tabby, 160 milyon dolar yatırım aldı!

Orta Doğu merkezli fintech girişimi Tabby, şimdi al sonra öde (BNPL) modelini benimseyerek kullanıcılarının harcamalarını daha esnek bir şekilde yönetmelerine olanak tanıyor. Tabby, kullanıcıların hem çevrimiçi hem de fiziksel mağazalarda alışveriş yaparken, ödemelerini erteleme imkânı sunduğu bu modelle hızla büyüdü. Şirket, son olarak Blue Pool Capital ile Hassana Investment Company’nin ortak liderliğinde gerçekleştirilen Seri E turunda 160 milyon dolar yatırım aldı. Bu yatırım, Tabby’nin değerlemesini 3.3 milyar dolara çıkarırken, yatırımcılar arasında STV ve Wellington Management gibi büyük isimler de yer aldı.

Fintech girişimi Tabby, 160 milyon dolar yatırım alıyor

Tabby, 2023 Kasım ayında gerçekleştirdiği Seri D turunda 200 milyon dolar yatırım almıştı ve o zamandan bu yana portföyüne Mubadala Investment Capital, PayPal Ventures, Arbor Ventures ve Saudi Venture Capital gibi önemli yatırımcıları da eklemişti. Girişim, 15 milyon kullanıcıya sahip ve bu sayıyı Ekim 2023’ten itibaren yüzde 50 oranında artırmış durumda. Tabby’nin sunduğu platform, Amazon, Adidas, IKEA, Samsung ve Noon gibi büyük markaların da aralarında bulunduğu 40 binden fazla mağaza ve satıcıyı destekliyor.

Başlangıçta yalnızca çevrimiçi işlemlerle sınırlı olan hizmeti, zaman içinde fiziksel mağazalarla da entegre olmuş ve ödeme seçeneklerini çeşitlendirmiştir. Tabby, kullanıcılarına Tabby Card aracılığıyla esnek ödeme seçenekleri sunmakta ve aynı zamanda Tabby Plus adlı bir abonelik programı ile ödüller sağlamakta. Daha uzun vadeli ödeme planları ise Tabby Shop adı altında bir başka programla destekleniyor.

Tabby’nin kurucu ortağı ve CEO’su Hosam Arab, girişimin başlangıçta yalnızca e-ticaret harcamalarıyla sınırlıyken, artık BAE gibi bölgelerde kullanıcıların günlük harcamalarından, bir fincan kahve alımına ya da Uber yolculuklarına kadar tüm harcamalarını yönetebilecekleri bir araç olarak görüldüğünü belirtti. Ayrıca, şirket büyümesini satın almalarla da destekliyor; 2023’te Suudi Arabistan merkezli dijital cüzdan sağlayıcısı Tweeq’i bünyesine katarak hizmet yelpazesinde genişlemeye gitmiştir.

Medya şirketi Aposto, Paribu tarafından satın alınıyor!

Yeni nesil dijital medya şirketi Aposto, kripto para borsası Paribu tarafından satın alınıyor. Şu anda Rekabet Kurumu’na yapılan başvuru süreci devam ederken, satın alımın içeriği ve kapsamıyla ilgili detaylar netleşmeye başladı. Rekabet Kurumu tarafından yapılan açıklamada, Aposto Teknoloji ve Medya A.Ş.’nin Orhun Canca ve Umutcan Savcı’nın ortak kontrolünden çıkıp tamamen Paribu Holding A.Ş.’nin kontrolüne geçeceği belirtiliyor.

Medya şirketi Aposto, Paribu tarafından satın alınacak

Aposto, İstanbul ve New York merkezli, bağımsız bir dijital medya ve teknoloji şirketi olarak faaliyet gösteriyor. Platformun temel amacı, okurlarına bilgiye ulaşmayı daha kolay ve keyifli hale getiren, özenle hazırlanmış ve derinlemesine incelenmiş içerikler sunmak. Kendisini yalnızca bir haber platformu olarak konumlandırmaktan öteye geçen Aposto, iş dünyası, teknoloji, kültür-sanat ve spor gibi birçok farklı alanda bültenler yayımlayarak geniş bir içerik yelpazesi sunuyor. Özellikle sabah 06:30’da yayımlanan “Aposto Altı Otuz” podcast serisi, Türkiye ve dünyadaki en önemli gelişmeleri 10 dakikalık bir özet halinde sunarak kullanıcıların gündemi hızla takip etmesine olanak tanıyor.

Aposto’nun farklı alanlardaki medya projeleri ve sivil toplum kuruluşlarına yönelik desteği de dikkat çekiyor. Platform, STK’ların görünürlüğünü artırmak amacıyla podcast ve bülten projeleri geliştirerek toplumsal fayda sağlamaya odaklanıyor.

Paribu’nun bu satın alımıyla birlikte dijital medya alanındaki varlığını güçlendirmeyi hedeflediği görülüyor. Kripto para borsası olarak faaliyet gösteren Paribu’nun medya sektörüne adım atması, finansal teknolojiler ve içerik üretimi arasındaki etkileşimi artırabilir. Bu gelişme, kripto ekosistemi ile medya arasındaki stratejik ilişkilerin de güçlenmesine zemin hazırlayabilir.

Satın alımın finansal detayları henüz paylaşılmadı ve sürecin tamamlanması için Rekabet Kurumu’nun onay sürecinin sonuçlanması bekleniyor. Ancak bu hamle, Türkiye’de bağımsız dijital medyanın geleceği açısından önemli bir dönüm noktası olabilir. Paribu’nun Aposto’nun içerik üretim sürecine nasıl bir katkı sağlayacağı ve medya sektöründe nasıl bir strateji izleyeceği önümüzdeki dönemde netleşecek.

ABD Dışişleri Bakanlığı, Zırhlı Tesla satın alacak!

ABD Dışişleri Bakanlığı, 2025 bütçe planında dikkat çeken bir harcama kalemi olarak 400 milyon dolar değerinde bir “Zırhlı Tesla” alımı için bütçe ayırdı. Bu alım, oldukça ilginç bir şekilde “Diğer Çeşitli Gıda Üretimi” kategorisinde yer alıyor. Benzer şekilde, diğer zırhlı araçların da alışılmadık kategoriler altında listelenmesi dikkat çekiyor. Örneğin, “Zırhlı Sedan” içecek üretimi kategorisinde, “Zırhlı BMW X5/X7” şişelenmiş su üretimi altında, ve “Zırhlı Elektrikli Araç (Sedan Değil)” ise buz üretimi başlığı altında yer alıyor. Ancak bu araçlara ayrılan bütçeler Tesla’nın oldukça gerisinde kalıyor: sırasıyla 50, 40 ve 40 milyon dolar.

ABD Dışişleri Bakanlığı, Zırhlı Tesla satın almaya hazırlanıyor

Bu harcamalarla ilgili detaylı bir açıklama yapılmamış olsa da, Aralık ayında Biden yönetimi döneminde son güncellemenin yapıldığı belirtiliyor. Trump yönetiminin göreve gelmesiyle birlikte bu tür harcamaların denetime tabi tutulabileceği konuşuluyor. Elon Musk’ın hükümet harcamalarını sorgulama girişimlerinin, bu tarz bütçe kalemlerinin gözden geçirilmesini hızlandırabileceği de ifade ediliyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı, Zırhlı Tesla satın almaya hazırlanıyor

Tesla Cybertruck’ın belirli bir zırh korumasına sahip olduğu bilinse de tamamen kurşun geçirmez olmadığı belirtiliyor, bu da ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bu alımı hangi amaçla yaptığına dair soru işaretlerine yol açıyor.

Genel olarak, 530 milyon dolarlık zırhlı araç bütçesi ve araçların alakasız kategorilerde listelenmesi, harcamaların ne kadar şeffaf olduğuna dair tartışmaları artırmış durumda. Dışişleri Bakanlığı’ndan henüz resmi bir açıklama gelmemiş olsa da, bu bütçe kaleminin detaylarının netleşmesiyle birlikte daha fazla tartışma yaratması bekleniyor.

ABD merkezli Tyba, 13.9 milyon dolar yatırım aldı!

Enerji depolama teknolojileri üzerine çalışan ABD merkezli Tyba, Borusan Ventures’ın da aralarında bulunduğu yatırımcıların katılımıyla gerçekleştirilen Seri A yatırım turunda 13.9 milyon dolar fon sağladı. Energize Capital’in liderliğinde yürütülen bu turla birlikte girişimin bugüne kadar aldığı toplam yatırım miktarı 18.5 milyon dolara ulaştı. Pear VC, Mobilize Climate Capital, Powerhouse, Wireframe, Virta ve Lorimer gibi yatırımcıların da destek verdiği bu süreç, şirketin büyüme hedefleri doğrultusunda önemli bir adım oldu.

ABD merkezli Tyba, 13.9 milyon dolar yatırım almayı başardı

Tyba, enerji üreticilerine yönelik yapay zeka destekli bir enerji depolama optimizasyon platformu sunarak üreticilerin gelirlerini artırmalarına, şebeke güvenilirliğini güçlendirmelerine ve temiz enerjiye geçiş sürecinde daha hızlı büyümelerine yardımcı oluyor. Yeni yatırımla birlikte, şirket enerji tahminleme, ticaret ve optimizasyon çözümlerini daha geniş ölçekte uygulamayı planlıyor.

Tyba’nın Kurucu Ortağı ve CEO’su Michael Baker, platformlarının bataryalar için bir otopilot sistemi gibi çalıştığını belirterek, sistemin fırsatları öngörüp otomatik talimatlar ve teklif stratejileri oluşturduğunu, böylece işletmecilere tesislerini daha kârlı ve ölçeklenebilir bir şekilde yönetme imkânı sunduğunu ifade etti.

Silikon Vadisi merkezli Borusan Ventures, ABD ve Avrupa’da enerji, mobilite, lojistik, tedarik zinciri ve endüstriyel teknolojiler gibi alanlarda faaliyet gösteren erken aşama girişimlere yatırım yapıyor. Borusan Ventures’ın Kurucusu ve Başkanı Defne Kocabıyık Narter, şebeke ölçekli bataryaların temiz enerji dönüşümünde kritik bir rol oynadığını vurgulayarak, Tyba’nın yapay zeka kullanarak enerji depolama varlıklarının geliştirme ve operasyon süreçlerini optimize ettiğini, bunun da kârlılığı artırdığını belirtti. ABD’de büyük enerji şirketleriyle elde edilen başarının girişimin etkisini net bir şekilde ortaya koyduğunu dile getiren Narter, Tyba’nın büyüme yolculuğuna destek vermekten heyecan duyduklarını ifade etti.

OpenAI, kendi yapay zeka çipini neredeyse tamamladı!

OpenAI, yapay zeka dünyasında devrim niteliğinde bir adım atarak, kendi geliştirdiği özel yapay zeka çipinin tasarımını tamamlamak üzere. Şirketin, bu çipi önümüzdeki birkaç ay içinde test üretimi için Tayvanlı çip üreticisi TSMC’ye göndermeyi planladığı belirtiliyor. Çipin seri üretimine ise 2026 yılında geçilmesi hedefleniyor. Bu gelişme, OpenAI’nin yapay zeka modellerini eğitmek ve çalıştırmak için şu an piyasada hakim durumda olan Nvidia çiplerine olan bağımlılığını azaltması adına büyük bir adım olarak görülüyor.

OpenAI, kendi yapay zeka çipini yakında tamamlayacak

Yeni çip, yüksek bant genişliğine sahip bellek (HBM) ve gelişmiş ağ bağlantı yeteneklerine sahip olacak. Bu sayede yapay zeka modelleri daha verimli bir şekilde eğitilebilecek ve çalıştırılabilecek. TSMC’nin 3nm üretim teknolojisiyle üretilecek olan çip, hem daha hızlı veri işlemeye olanak tanıyacak hem de daha düşük enerji tüketimi sağlayacak. 3nm teknolojisi, çiplerin daha küçük, daha hızlı ve daha verimli olmasını sağlıyor, bu da OpenAI’nin altyapısının çok daha güçlü hale gelmesini sağlayacak.

OpenAI yapay zeka çipini

OpenAI’nin çip geliştirme yolculuğu, geçen yıl yaptığı bir açıklama ile daha da somutlaşmıştı. Şirket, Broadcom ile iş birliği yaparak özel bir çip geliştirmeyi planladığını duyurmuştu. Bu çipin tasarımını üstlenmek üzere eski Google TPU mühendisi Richard Ho’yu da ekibine katmıştı. Richard Ho, bu projede çip tasarım ekibinin başına getirilmişti. Ekibin büyüklüğü son aylarda 20 kişiden 40 kişiye çıkarak hızla gelişmiş ve bu da projeye verilen önemin büyüklüğünü gözler önüne seriyor.

İlk etapta sınırlı sayıda üretilecek olan çipler, çoğunlukla OpenAI’nin yapay zeka modellerini çalıştırmak amacıyla kullanılacak. Ancak, şirketin gelecekte bu çipleri daha geniş bir üretim kapasitesine ulaştırmayı ve daha gelişmiş versiyonlar üretmeyi planladığı da gelen bilgiler arasında. OpenAI’nin bu hamlesi, sektördeki bağımsızlık arayışını pekiştiriyor ve aynı zamanda Nvidia gibi büyük rakiplere karşı daha fazla rekabet gücü kazanma amacını taşıyor.

Bundan önce OpenAI, mevcut yapay zeka uygulamaları için genellikle Nvidia’nın ürettiği güçlü grafik işleme birimleri (GPU) ve donanım altyapılarına dayanıyordu. Ancak şirket, özellikle maliyetleri kontrol altında tutma ve daha özelleştirilmiş bir yapay zeka altyapısı oluşturma amacını güderek kendi çipini geliştirme kararı aldı. Bu çiplerin, OpenAI’nin doğal dil işleme ve büyük dil modelleri gibi yapay zeka uygulamalarını daha verimli ve ölçeklenebilir bir şekilde işlemesine olanak tanıyacağı öngörülüyor.

Bununla birlikte, OpenAI’nin bu çipleri kullanmaya başlaması, yapay zeka teknolojilerinin daha hızlı gelişmesini ve yenilikçi uygulamaların hayata geçmesini hızlandırabilir. Seri üretime geçildikten sonra, OpenAI’nin bu çipleri yalnızca kendi ihtiyaçları için değil, potansiyel olarak diğer yapay zeka araştırma kurumları ve teknoloji şirketleri için de sunabileceği düşünülüyor. Bu, hem OpenAI’nin gelir kaynaklarını çeşitlendirmesine olanak tanıyacak hem de yapay zeka ekosisteminin genel gelişimine katkı sağlayacak.

Fransa, yapay zekaya 110 milyar euro yatırım yapıyor!

Fransa, yapay zeka alanında küresel rekabette geri kalmamak için büyük bir adım atarak önümüzdeki yıllarda 109 milyar euro değerinde yatırım yapacağını duyurdu. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Paris’te düzenlenen yapay zeka zirvesinde yaptığı açıklamaya göre, bu dev finansman paketi, hem kamu hem de özel sektör yatırımlarını kapsıyor. ABD ve Çin’in yapay zeka yarışında hızla ilerlediğini göz önünde bulunduran Fransa, Avrupa’nın bu alandaki varlığını güçlendirmek için stratejik yatırımlar yapmaya hazırlanıyor.

Fransa, yapay zekaya 110 milyar euro yatırım yapmaya hazırlanıyor

Yatırımların en büyük bileşenlerinden biri Birleşik Arap Emirlikleri’nden gelen 50 milyar euro’luk fon olurken, Kanadalı yatırım firması Brookfield de Fransa’daki yapay zeka projelerine 20 milyar euro yatırım yapmayı planlıyor. Amazon, Fransa’daki bulut altyapısını güçlendirmek için 6 milyar euro’luk yatırım yaparken, Apollo Global Management yapay zeka ile ilgili enerji projeleri için 5 milyar dolar ayırdı. Digital Realty, Paris ve Marsilya’daki veri merkezlerini genişletmek için 6 milyar euro’ya ulaşabilecek bir yatırım yapmayı hedeflerken, Equinix ise Paris ve Bordeaux’daki yeni veri merkezleri için 750 milyon euro yatırım yapacak.

Yapay zeka destekli siber güvenlik

Ayrıca, yapay zeka bulut platformu Fluidstack, Fransız hükümetiyle iş birliği yaparak nükleer enerjiyle çalışan dünyanın en büyük yapay zeka süper bilgisayarlarından birini inşa etmeyi planlıyor. Projenin ilk aşamasında 10 milyar euro yatırım yapılması ve 2026’ya kadar tamamlanması hedefleniyor. Fransız yapay zeka girişimi Mistral AI da bu yatırımlardan faydalanarak Avrupa’nın en büyük süper bilgisayarını inşa etmeyi planlıyor ve Dassault Systèmes ile Veolia gibi şirketlerle ortaklıklarını derinleştiriyor.

Bu büyük çaplı yatırımlar, Fransa’nın yapay zeka alanında Avrupa’nın lider ülkelerinden biri olma hedefini yansıtıyor. Fransa, süper bilgisayarlar, veri merkezleri, yapay zeka altyapısı ve enerji verimliliğine yönelik projelere yaptığı bu yatırımlarla, teknoloji ekosistemini güçlendirmeyi ve küresel ölçekte daha rekabetçi hale gelmeyi amaçlıyor.

Ramjet motorlu GÖKHAN füzesi görücüye çıktı!

2021 yılında TÜBİTAK SAGE tarafından geliştirilmesine başlanan GÖKHAN, Türkiye’nin yerli ramjet motorlu hava-hava füzesi olarak savunma sanayinde önemli bir kilometre taşı olma yolunda ilerliyor. Millî Ramjet Motorlu Hava-Hava Füzesi (GÖKHAN) Geliştirilmesi Projesi, Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ile yapılan sözleşme ile hayata geçirildi. Bu proje, Türkiye’nin savunma kapasitesini daha da güçlendirmek amacıyla, özellikle görüş ötesi menzil (BVR) angajman kabiliyeti sunacak modern bir hava-hava füzesi ihtiyacını karşılamak için tasarlanıyor. GÖKHAN, bu yönüyle, yüksek hızlarda ve uzun menzillerde etkili olabilecek bir füzeyi ifade ediyor.

Ramjet motorlu GÖKHAN füzesi ilk defa paylaşıldı

Füzenin ramjet motorlu itki sistemi, geleneksel roket motorları ile karşılaştırıldığında önemli avantajlar sunuyor. Ramjet motorları, havadaki oksijeni oksitleyici olarak kullanarak, füzenin yakıt taşıma ihtiyacını azaltıyor ve bu sayede füze daha fazla harp başlığı veya gelişmiş arayıcı başlık entegrasyonu sağlayabiliyor. Ramjet motorlu GÖKHAN, hız ve menzil konusunda yüksek potansiyel taşıyor, çünkü bu motorlar, atmosferdeki oksijeni kullanarak sürekli itki üretebiliyor ve bu da füzenin çok yüksek hızlara ulaşmasını sağlıyor.

Proje, şu an itibariyle kavramsal tasarım ve ön tasarım aşamalarını tamamlamış durumda. Artık yer testleri ve uçuş testleri aşamasına geçilmiş bulunuyor. Füzenin alt sistemleri, aerodinamik yapısı ve itki sisteminin performansını doğrulamak amacıyla çeşitli testlerden geçirileceği bildiriliyor. Testler başarıyla tamamlanırsa, GÖKHAN füzesinin Türk Hava Kuvvetleri envanterine dahil edilmesi bekleniyor. Bu aşama tamamlandığında, Türkiye, NATO’da ramjet motorlu hava-hava füzesi üretebilen sayılı ülkelerden biri olacak.

GÖKHAN, Avrupa menşeili MBDA Meteor ve ABD üretimi AIM-120D AMRAAM füzeleriyle rekabet edecek. Meteor, 200 km’lik bir menzil sunarken, AIM-120D AMRAAM 180 km menzile sahip ve her iki füze de Mach 4 ve üzeri hızlara çıkabiliyor. GÖKHAN’ın menzili şu an için kesin olarak bilinmiyor, ancak 100 km’yi aşması bekleniyor. Füzenin ne zaman envantere gireceği konusunda ise net bir bilgi yok, ancak 2030’lu yıllarda bu füzenin operasyonel olması tahmin ediliyor.

Ramjet motorları nasıl çalışıyor? GÖKHAN gibi ramjet motorlu füzeler, uçaktan ayrıldıktan sonra başlangıç hızı kazanmak için katı yakıtlı bir roket motoru devreye girer. Bu roket motoru, füzenin Mach 1+ hızına ulaşmasını sağlar ve bu hızla ramjet motorunun çalışabilmesi için gerekli olan koşullar oluşur. Bu noktada roket motoru devreden çıkar ve füze, havadaki oksijeni alarak itki üretmeye devam eder. Ramjet motoru, hava soluma işleminde oksijen kullanarak sürekli bir itki sağlar ve bu da füzenin uzun menzillere ve yüksek hızlara ulaşmasını mümkün kılar. Bu motorlar, yüksek hızları nedeniyle kaçmak oldukça zor olan füzeler yaratır, bu da GÖKHAN’ı oldukça güçlü bir tehdit haline getirir.

YouTube TV uygulaması, izleyici sayısında lider!

0

YouTube, 20. yılını kutlarken, platformun CEO’su Neal Mohan ABD’de YouTube’un artık mobil cihazlardan daha fazla televizyonlarda izlendiğini duyurdu. Her gün televizyonlardan 1 milyar saatten fazla YouTube içeriği tüketildiğini belirten Mohan, bu eğilimin son yıllarda hızla arttığını ve YouTube’un artık tam teşekküllü bir yayın platformuna dönüştüğünü vurguladı. Nielsen verilerine göre, YouTube son iki yıldır ABD’de en çok izlenen yayın hizmeti konumunda bulunuyor.

YouTube TV uygulaması, izleyici sayısında rekor kırıyor

YouTube’un televizyon ekranındaki popülaritesinin artmasının en büyük nedenlerinden biri, platformun TV uygulamasına yönelik yaptığı iyileştirmeler oldu. Geçtiğimiz yıl, YouTube’un TV arayüzü yenilenerek kullanıcıların videoyu izlerken sağ tarafta yorumları ve açıklamaları açabilmesi sağlandı. Ayrıca, uzaktan kumanda ile dizilerin bölümleri ve sezonları arasında kolayca geçiş yapmaya imkan veren yeni arayüz öğeleri eklendi. Şirket, kullanıcı deneyimini daha da ileri taşımak adına içerik üreticilerinin oyunlar ve canlı etkinlikler sırasında gerçek zamanlı yorum ekleyebileceği “Watch With” özelliği üzerinde çalıştığını açıkladı.

YouTube, izleme geçmişi kapalı kullanıcılar için video önerilerini devre dışı bıraktı

Neal Mohan, günümüzde televizyon izleme alışkanlıklarının değiştiğini ve artık birçok kişi için TV izlemenin YouTube izlemek anlamına geldiğini belirtti. Ancak bu yeni izleme deneyimi, geleneksel televizyon anlayışından farklı olarak daha etkileşimli ve çeşitli içerik türlerinden oluşuyor. Podcastler, canlı yayınlar, diziler ve kısa videolar artık televizyon ekranında izleyicilerle buluşuyor.

Şirket ayrıca YouTube TV’nin 8 milyon aboneyi geçtiğini ve YouTube Premium ile YouTube Müzik’in toplamda 100 milyon aboneye ulaştığını duyurdu. Mohan, önümüzdeki dönemde YouTube TV’ye yeni özellikler ekleneceğini ve YouTube Premium abonelerine özel avantajlar sunulacağını belirtti. Bu gelişmeler, YouTube’un yalnızca bireysel içerik tüketimine dayalı bir platform olmaktan çıkıp, Netflix ve Disney+ gibi devlerle rekabet eden bir yayın hizmetine dönüşme sürecinin hızlandığını gösteriyor.

İlk hibrit kuantum süper bilgisayar faaliyete geçti

0

Dünyanın ilk hibrit kuantum süper bilgisayarı Reimei Japonya’da faaliyete geçti. Reimei, daha fazla kübit bağlantısı ve daha uzun tutarlılık süreleri sağlayan, onu süperiletken kübitlerden ayıran temel bir özellik olan sıkışmış iyon kübitlerini kullanıyor. Japonya’daki mühendisler, dünyanın ilk hibrit kuantum süper bilgisayarı Reimei’yi etkinleştirdi. 20 kübitlik kuantum makinesi, dünyanın altıncı en hızlı süper bilgisayarı olan Fugaku’ya entegre edildi.

İlk hibrit kuantum süper bilgisayar

Hibrit sistem, klasik süper bilgisayarların işlemesinin çok daha uzun sürdüğü sorunları çözmek için tasarlanmıştır. Makine, Tokyo yakınlarındaki Saitama’daki Riken bilimsel enstitüsünde yer almaktadır ve öncelikli olarak fizik ve kimya alanındaki araştırmaları destekleyecektir.

Reimei’nin yapımcıları olan Quantinuum ve Riken’den temsilciler, kuantum hesaplamanın Fugaku ile entegre edilmesinin yüksek performanslı hesaplamada önemli bir adım olduğunu belirtti. Kuantum bilgisayarlar, klasik bilgisayarların milyonlarca yılını alacak hesaplamaları dakikalar veya saniyeler içinde tamamlama potansiyeline sahiptir. Ancak kuantum bilgisayarlar daha güvenilir ve ölçeklenebilir hale gelene kadar bilim insanları, Reimei-Fugaku gibi hibrit sistemlerin etkili bir çözüm olarak hizmet edebileceğine inanıyor.

Reimei, süperiletken kübitlere dayanan çoğu kuantum bilgisayarından farklıdır. Bunun yerine, kararlılık ve kontrolde çeşitli avantajlar sunan bir teknoloji olan sıkışmış iyon kübitlerini kullanır. Bu yöntem, yüklü atomları veya iyonları elektromanyetik bir alan içinde izole etmeyi ve iyon tuzağı olarak bilinen şeyi yaratmayı içerir. Tuzaklanan iyonlar daha sonra, hesaplamalar yapmak için kuantum durumlarını ayarlayan hassas bir şekilde kalibre edilmiş lazerler kullanılarak manipüle edilir.

Bu teknoloji bilim insanlarının iyonları manipüle ederek kuantum bilgilerini depolayıp işleyerek kübitler gibi davranmalarını sağlar. Tuzaklanmış iyon kübitleri daha uzun tutarlılık süreleri sağlar ve kübitler arasında daha fazla bağlantı teşvik eder. Buna karşılık, süperiletken kübitler daha hızlı kapı bağlantıları sunar ve çiplerde üretilmesi daha kolaydır. Riken temsilcileri, Quantinuum’un benzersiz mimarisinin kuantum sistemini seçmelerinin temel nedeni olduğunu açıkladı. Reimei, ihtiyaç duyulduğunda kübitleri bir devre etrafında fiziksel olarak hareket ettiren “iyon mekiği” adı verilen bir işlem kullanıyor. Bu, daha karmaşık algoritmalara ve iyileştirilmiş kuantum işlemeye olanak sağlıyor.

Japonya nükleer gücünü artırmak istiyor

0

On yıldan fazla bir süre önce korkunç bir nükleer felaketle karşı karşıya kalmasına rağmen, Japonya nükleer gücünü maksimize etmeyi hedefliyor. Hükümet, henüz kabine tarafından onaylanmamış stratejik bir enerji planı hazırladı. Belge, nükleer gücün maksimize edilmesini talep ediyor. Plan, 2040 yılına kadar 30 nükleer reaktörü tam olarak işletmek. O zamana kadar, nükleer gücün ülkenin toplam enerji üretiminin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturması bekleniyor.

Japonya nükleer için hedef belirledi

Sanayi Bakanlığı’nın hazırladığı planda, kömürle çalışan elektrik enerjisinin yüzde 70’ten yüzde 30-40’lara düşürülmesi de hedefleniyor. Japonya, 2011 yılında Fukuşima Daiichi santralindeki erime krizi sonrasında nükleer enerjiyi aşamalı olarak sonlandırmayı benimsemişti. Ancak son planda, önceki üç planda yer alan nükleer enerjiye olan “bağımlılığı azaltma” ifadesi kaldırıldı. Yeni planın ülkenin net sıfır emisyon hedeflerine ulaşmasına yardımcı olması bekleniyor. Kyoto merkezli Green Action grubunun yöneticisi Aileen Smith, nükleer santrallerin Japon hükümetinin parasını yatırması gereken yerler olmadığını belirtti.

Smith ayrıca birçok nükleer santralin eski olduğunu ve kullandıkları teknolojinin daha da eski olduğunu açıkladı. Yenileme maliyetleri yüksek olduğundan, mevcut santralleri işletmek bile artık ticari olarak uygulanabilir değil.

Yomiuri Shimbun’un yakın tarihli bir araştırmasına göre, yaşlanan reaktörler (en az 40 yaşında olanlar) dünya genelinde faaliyette olanların yüzde 40’ını oluştururken, Japonya’da bu oran yalnızca yüzde 20’dir. The Guardian’ın bildirdiğine göre, ABD’de ise ülkenin 94 reaktöründen 64’ü (toplamın yüzde 68’i) yıl sonuna kadar en az 40 yıldır faaliyette olacak.

Nükleer santrallerine güç sağlamak için Japonya’nın Avustralya’dan veya diğer ülkelerden uranyum ithal etmesi gerekecek. Ayrıca, bulut bilişim ve yapay zeka gibi büyüme endüstrilerinin işletilmesi için gerekli olan veri merkezleri ve güç açısından aç tesislerin yükselişte olmasıyla Japonya’nın daha fazla elektriğe olan ihtiyacında büyük bir artış görmesi bekleniyor.

Şifre yöneticileri bilgisayar korsanlarının hedefi oldu

Şifre yöneticileri, internet kullanıcılarının çevrimiçi hayatlarını düzene sokmalarının en etkili yollarından biridir. Birçok popüler hizmet arasında, şifreleri depolamak ve oluşturmak ve oturum açma kimlik bilgilerini geri çağırmak için kullanılabilen 1Password , LastPass ve NordPass bulunur. Ancak siz bu platformlarla parolalarınızın güvende olduğunu düşünürken, siber suçlular parola yöneticilerini hacklemek ve dijital bilgilerinize erişmek için giderek daha karmaşık yöntemler kullanıyorlar.

Şifre yöneticileri bilgisayar korsanları ana hedef

Siber güvenlik firması Picus Security’nin yakın zamanda yayınladığı bir rapora göre, 2024 yılında parola yöneticilerine yönelik siber saldırıların gerçekleşme olasılığı bir önceki yıla göre üç kat daha fazla. Şirketin Kırmızı Rapor 2025’te ayrıntıları verilen araştırmada ayrıca incelenen bir milyon kötü amaçlı yazılım çeşidinin yüzde 25’inin parola yöneticilerini veya oturum açma kimlik bilgilerini kaydetmeye olanak tanıyan web tarayıcıları gibi başka parola depolama yöntemlerini hedef aldığı belirtildi.

Picus Security bir basın bülteninde: “İlk kez, parola depolarından kimlik bilgilerini çalmak MITRE ATT&CK Çerçevesinde listelenen ilk 10 teknik arasında yer alıyor. Rapor, bu ilk 10 tekniğin 2024’teki tüm kötü amaçlı eylemlerin %93’ünü oluşturduğunu ortaya koyuyor” dedi.

Şirket, siber saldırıları sınıflandırmak için MITRE ATT&CK Framework’ünü kullanıyor. Picus, bilgisayar korsanlarının “SneakThief” adını verdiği çok aşamalı bir siber saldırı yöntemi geliştirdiğini tespit etti. Bu yöntem “artırılmış gizlilik, kalıcılık ve otomasyon” içeriyor. Bilgisayar korsanları, tespit edilmeden veri toplamak için “bir düzineden fazla kötü amaçlı eylem” gerçekleştiriyor. Picus bu yöntemi “mükemmel soygun” olarak adlandırıyor.

Picus Security’nin kurucu ortağı ve Picus Labs Başkan Yardımcısı Dr. Süleyman Özarslan yaptığı açıklamada, “Tehdit aktörleri, saldırganlara krallığın anahtarlarını verecek kimlik bilgilerini elde etmek için bellek kazıma, kayıt defteri toplama ve yerel ve bulut tabanlı parola depolarını tehlikeye atma gibi karmaşık çıkarma yöntemlerinden yararlanıyor.” ifadeleri yer aldı.

NASA’nın Artemis projesi, başarısız mı olacak?

NASA’nın Artemis projesi, özellikle son dönemde ciddi bir belirsizlik ve zorlukla karşı karşıya. Proje, NASA’nın Ay’a yeniden insanlı bir görev düzenlemesi için büyük bir öneme sahipti ve bu amaçla uzun yıllar süren çalışmalar yapıldı. Artemis’in önemli bileşenlerinden biri olan Space Launch Systems (SLS) roketi, astronotları Ay’a taşımak için tasarlandı ve bu roketin geliştirilmesi için Boeing’e büyük yatırımlar yapıldı. Ancak, son gelen haberler bu projeye yönelik kaygıları artırdı.

NASA’nın Artemis projesi, başarısızlıkla sonuçlanabilir!

Boeing, Artemis projesinde görev alan ve SLS roketi üzerinde çalışan yaklaşık 400 kişinin işten çıkarılacağını duyurdu. Bu durum, projeye olan güveni sarstığı gibi, SLS’nin geleceği hakkındaki endişeleri de beraberinde getiriyor. Boeing, bu işten çıkarmaların Nisan ayı itibarıyla gerçekleşeceğini belirtti ve projede yapılan revizyonlar nedeniyle bu adımın atılmak zorunda kaldığını açıkladı. Bu açıklama, yalnızca bir ihtimal olarak değil, neredeyse kesin bir işten çıkarma duyurusu olarak değerlendirilmekte.

Elon Musk’ın Artemis Projesi hakkındaki görüşleri de bu durumu etkileyen önemli bir faktör. Musk, Artemis’in büyük bir zaman kaybı olduğunu ve ABD’nin tüm odaklanmasını Mars’a yapması gerektiğini sıkça ifade etti. Musk’ın bu söylemleri, NASA’nın bütçesinin ve kaynaklarının, Mars projelerine yönlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Şimdi, Trump döneminde NASA’daki önemli pozisyonlarda etkin olan Musk, projede büyük bir rol oynamaya başladığı için Artemis’in geleceği belirsizleşmiş durumda.

Musk’ın etkisi, sadece görüşleriyle sınırlı kalmıyor; son dönemde kulislerde Artemis Projesi’nin tamamen durdurulması ve SLS roketinin rafa kaldırılması fikri güçlü bir şekilde konuşuluyor. Eğer Musk’ın düşünceleri doğrultusunda NASA’nın politikaları yeniden şekillendirilirse, Artemis için yapılan yüz milyonlarca dolarlık yatırımlar bir şekilde rafa kaldırılabilir. SLS roketi, bu kadar büyük bir yatırım ve emekle geliştirilmesine rağmen, Elon Musk’ın Mars’a olan tutkulu bakış açısı, Ay’a olan ilgiyi gölgede bırakabilir.

Sonuç olarak, Artemis Projesi’nin geleceği büyük bir belirsizlik içinde. Boeing’in işten çıkarmaları ve Elon Musk’ın Mars’a yönelme isteği, projeyi tehlikeye atıyor. Eğer NASA, SLS gibi büyük projelere kaynak ayırmaya devam ederse, bu kaynaklar başka yerlerde verimsiz kullanılabilir. Diğer yandan, Musk’ın Mars’a odaklanması ve Ay’a yönelik projeleri küçümsemesi, Artemis’in zamanla tamamen rafa kalkmasına yol açabilir. Bu durum, NASA’nın ve ABD’nin uzay araştırmalarındaki stratejik hedeflerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.

Hacettepe Kariyer Fuarı 27-28 Şubat’ta sizlerle!

0

Türkiye’nin en büyük üniversite kariyer fuarı ünvanına sahip Hacettepe Kariyer Fuarı, 27-28 Şubat 2025 tarihlerinde Hacettepe Üniversitesi Beytepe Yerleşkesi’nde yer alan Tunçalp Özgen Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. 

Hacettepe Üniversitesi Kariyer Merkezi ve okulun 7 öğrenci topluluğunun iş birliğiyle düzenlenen fuar, farklı sektörlerden firmalar ile üniversite öğrencilerini bir araya getirme amacı taşıyor. Staj ve iş imkanlarından yararlanabilmek için şirketlerle bire bir temas fırsatını yakalayabileceğiniz fuarda, birçok sektörden sayısı 200’e yakın firma konuk edilecek.

Katılımcı firma sayısı ve her geçen yıl artan ziyaretçi kitlesiyle dikkat çeken etkinliğin bu yılki konsepti ise “Teknoloji ve İnovasyon” olarak belirlendi. 150’den fazla firmanın standının yanı sıra fuarın temasına uygun konuşmacıların sahne alacağı ana salon oturumları ile iki gün boyunca birçok firmanın düzenleyeceği workshop, mülakat simülasyonu, vaka analizi vb. içerikteki interaktif oturumlar, tamamen ücretsiz bir şekilde öğrencilerle buluşturulacak. 

İlham veren oturumları, interaktif salon etkinlikleri ve onlarca sektörden yüzlerce başarılı firmaya ev sahipliği yapacak Hacettepe Kariyer Fuarı’nın tüm ayrıntılarına ulaşmak ve kayıt oluşturabilmek için Play Store / iOS aracılığıyla HU Kariyer Fuarı mobil uygulamasını indirebilir ya da @huksf sosyal medya hesaplarını takip edebilirsiniz. 

(Fuar, Hacettepe Üniversitesi dışından katılımcılara açık ve ücretsizdir.)

Yapay zekanın maliyeti, her yıl 10 kat düşecek!

OpenAI CEO’su Sam Altman, kişisel blogunda yapay zekanın geleceği hakkında paylaştığı yazıda, yapay zeka kullanım maliyetinin her yıl 10 kat azalacağını ve bunun teknolojiye olan ilgiyi daha da artıracağını belirtti. Altman, 2023’te GPT-4’ün token maliyeti ile 2024’te GPT-4o’nun token maliyetinin karşılaştırıldığında, bu süreçte maliyetlerin 150 kat düştüğünü vurgulayarak, her yıl benzer bir trendin devam edeceğini öngörüyor. Ona göre yapay zeka sistemlerinin geliştirilmesi için ayrılan kaynaklar arttıkça, performans da sürekli olarak iyileşmeye devam edecek.

Yapay zekanın maliyeti, her yıl 10 kat azalıyor

Altman, yapay zeka gelişiminin belirli bir noktada yavaşlayacağına dair iddialara karşı çıkarak, ölçeklendirme yasasının büyük ölçeklerde bile geçerli olduğunu savunuyor. Yani, ne kadar fazla yatırım yapılırsa o kadar yüksek performans elde edileceğini ve bu yatırım-getiri ilişkisinin belirli bir noktadan sonra durmayacağını belirtiyor. Ancak bu açıklamaların zamanlaması dikkat çekici.

Zira bir yanda Çin merkezli Deepseek gibi şirketlerin OpenAI’ın en güçlü yapay zekalarıyla rekabet edebilir hale gelmesi, diğer yanda eğitilebilecek veri miktarının sınırına yaklaşıldığına dair tartışmalar sürerken, yapay zekanın büyüme potansiyeli hakkında bazı soru işaretleri ortaya çıkmış durumda.

Bu gelişmelere rağmen, ABD, Avrupa ve Çin yapay zeka alanına dev yatırımlar yapmaya devam ediyor. Sadece bu hafta içinde 400 milyar doların üzerinde yeni yapay zeka yatırımı açıklandı. ABD hükümeti Donald Trump’ın desteklediği 500 milyar dolarlık Stargate Projesi’ne fon ayırırken, Fransa 110 milyar dolarlık bir yapay zeka yatırımını duyurdu. Devletlerin giderek daha fazla bu alana yatırım yapması, özel sektör yatırımlarının yanında kamusal fonların da yapay zekanın geleceğini şekillendirdiğini gösteriyor. Bu bağlamda, Sam Altman gibi sektör liderlerinin, yapay zekanın sürdürülebilir bir büyüme potansiyeline sahip olduğunu vurgulayarak yatırımcıları ikna etmesi büyük önem taşıyor.

Galli yazılımcı, Bitcoin serveti için çöplüğü satın alacak!

Bitcoin dünyasının en ilginç kayıp hikayelerinden biri olan James Howells’in çöplüğe atılan servetiyle ilgili yeni bir gelişme yaşandı. 2013 yılında yanlışlıkla çöpe attığı ve içinde şu anda 750 milyon dolardan fazla Bitcoin bulunan sabit diskinin peşini bırakmayan Galli yazılımcı, kazı izni alamayınca şimdi çöplüğü tamamen satın almayı düşünüyor.

Galli yazılımcı, Bitcoin serveti için çöplüğü satın almak istiyor

Daha önce Newport Belediyesi’ne karşı açtığı davada, ya kazı yapmasına izin verilmesini ya da 607 milyon dolarlık tazminat ödenmesini talep eden Howells’in davası, mahkeme tarafından reddedilmişti. Yargıç, davanın başarı şansı olmadığını belirterek, Howells’in iddialarını makul gerekçelere dayandıramadığını ifade etmişti.

Galli yazılımcı, Bitcoin serveti için çöplüğü satın almak istiyor.

Ancak bu karar Howells’in umudunu kırmadı. Newport Belediyesi’nin 2025-2026 mali yılında çöplüğü kapatmayı ve bir kısmını güneş enerjisi çiftliğine dönüştürmeyi planladığını öğrenen mühendis, yeni bir strateji geliştirdi. Kapanma sürecine giren alanı belediyeden satın almak için yatırım ortaklarıyla birlikte teklif sunmayı düşündüğünü açıkladı. Howells, çöp sahasının zaten kapatılması planlanırken kendisine kazı izni verilmemesine şaşırdığını belirtirken, yıllardır kayıp servetini geri almak için mücadele ettiğini söyledi.

Çöp sahası 1.4 milyon tondan fazla atık barındırsa da Howells, sürücünün bulunduğu alanı 100.000 tonluk bir bölgeye kadar daralttığını iddia ediyor. Ancak bu bile büyük bir lojistik operasyon gerektiriyor. Bitcoin’in değerinin 2026’ya kadar 1.2 milyar dolara ulaşabileceğini öngören Howells, çöplüğü satın alma planının gerçekleşmesi halinde eşi benzeri görülmemiş bir kurtarma operasyonuna imza atacağını düşünüyor. Kazı izni almaktan vazgeçip tüm alanı satın alma girişimi, yıllardır süren bu hikayeyi tamamen farklı bir noktaya taşıyabilir.

DeepSeek iOS uygulamasında güvenlik açığı bulundu!

DeepSeek, Çin merkezli bir yapay zeka uygulaması olup, son zamanlarda iOS sürümünde ciddi güvenlik sorunlarıyla gündeme geldi. DeepSeek’in güvenlik açığı, kullanıcı verilerinin uygun şifreleme olmadan, ByteDance tarafından kontrol edilen sunuculara gönderilmesiyle ilgilidir. Siber güvenlik uzmanları, uygulamanın kişisel verileri güvenli bir şekilde iletmeyerek, kullanıcıların bilgilerini riske attığını tespit etti. Uzmanlara göre, bu durum, verilerin potansiyel olarak üçüncü şahıslar tarafından ele geçirilmesine yol açabilecek bir güvenlik açığı oluşturuyor.

DeepSeek iOS uygulamasında güvenlik açığı tespit edildi

DeepSeek, eski ve güvenilmez bir şifreleme protokolü olan 3DES’yi kullanıyor. Bu şifreleme yöntemi 2016 yılında artık güvenli kabul edilmediği için kırılabilir olarak değerlendirilmektedir. Uygulama, şifreleme konusunda bu zayıf yöntemi kullanarak, kullanıcıların hassas verilerini, internet üzerinden şifrelenmeden ve güvensiz bir şekilde iletmektedir. Uzmanlar, bu güvenlik açığının, kişisel bilgilerin çevrimiçi saldırılara ve kötü niyetli üçüncü şahıslara karşı savunmasız hale gelmesine neden olduğunu belirtiyor.

Bunun yanı sıra, DeepSeek’in kullanıcı verilerini nasıl sakladığına dair endişeler de ortaya çıkmış durumda. Uygulamanın, cihazlardan ve kullanıcılardan topladığı bilgileri güvensiz bir şekilde sakladığı, bunları şifrelemeden depoladığı ve bu verileri, TikTok’un sahibi olan Çinli teknoloji devi ByteDance tarafından kontrol edilen sunuculara gönderdiği tespit edilmiştir. ByteDance, kullanıcı verilerine dair dünya çapında şüphelerle karşılaşan bir şirket olduğu için, bu durum, özellikle veri güvenliği ve gizlilik endişelerini artırmıştır.

Uygulama ayrıca, yalnızca verilerin şifrelenmeden gönderilmesiyle değil, aynı zamanda çok geniş bir kullanıcı verisi toplama yöntemiyle de eleştirilmektedir. DeepSeek, kullanıcıların konum bilgileri, cihaz bilgileri ve diğer kişisel verilerini topluyor ve bu verileri ByteDance’ın sunucularına iletmekte kullanıyor. Bu da, kullanıcıların mahremiyetinin ihlal edilmesine yol açabilecek bir durumdur.

Bu güvenlik açıkları, sadece siber güvenlik uzmanlarını değil, dünya çapında pek çok hükümet kurumunu da alarma geçirmiştir. Özellikle ABD Donanması ve NASA gibi önemli kurumlar, çalışanlarını DeepSeek uygulamasını kullanmamaları konusunda uyarırken, Avrupa ve Asya’dan bazı ülkeler, uygulamanın yasaklanması kararını almıştır. İtalya, Tayvan gibi ülkeler, DeepSeek’in veri güvenliği endişeleri nedeniyle uygulamanın kullanımını yasaklama yoluna gitmiştir. Bu durum, uygulamanın küresel çapta güvenlik açısından büyük bir tehdit oluşturduğunu ve kullanıcıların, kişisel verilerini korumak için çok dikkatli olmaları gerektiğini ortaya koyuyor.

Sonuç olarak, DeepSeek iOS uygulamasındaki güvenlik açıkları, kişisel verilerin korunmasında ciddi riskler oluşturuyor ve bu uygulamanın kullanıcıları, potansiyel veri ihlallerine karşı savunmasız durumda. Uzmanlar, bu tür uygulamaları kullanırken dikkatli olunması ve kişisel verilerin güvenliği için gerekli önlemlerin alınması gerektiği konusunda kullanıcıları uyarıyor.

Tesla’nın Avrupa pazarındaki satışları çakıldı! Peki neden?

Tesla’nın Avrupa’daki satışları 2025 yılının Ocak ayında büyük bir düşüş yaşayarak dikkat çekici bir gerileme kaydetti. Satışların geçen yılın aynı dönemine kıyasla yaklaşık %50 oranında azalması, otomobil sektöründe büyük yankı uyandırırken, bu durumun arkasındaki nedenler üzerine çeşitli spekülasyonlar ortaya atıldı. Özellikle Elon Musk’ın son dönemde Avrupa siyasetiyle olan yakın temasları ve aşırı sağ partilere verdiği destek, Tesla’nın imajına zarar verdiği düşünülen faktörlerden biri olarak öne çıkıyor. Ancak satışlardaki gerilemenin tek nedeni bu değil.

Tesla’nın Avrupa pazarındaki satışları dibe vurdu

Avrupa pazarına bakıldığında, Tesla’nın birçok ülkede ciddi kayıplar yaşadığı görülüyor. Özellikle İspanya’da satışlar %75 gibi rekor bir düşüş yaşarken, Fransa’da %63, Almanya’da ise %59 oranında bir gerileme gözlemlendi. Birleşik Krallık gibi daha küçük düşüşlerin yaşandığı ülkelerde bile Tesla’nın eski performansına ulaşamadığı dikkat çekiyor. Avrupa genelinde Ocak 2024’te 13.706 adet satış yapan Tesla, Ocak 2025’te ise yalnızca 6.794 araç satabildi. Bu da markanın kıtadaki varlığında ciddi bir zayıflama olduğuna işaret ediyor.

Elon Musk’ın Avrupa’daki siyasi açıklamalarının Tesla algısını olumsuz yönde etkilediğine dair birçok anket yapıldı. Örneğin İsveç’te gerçekleştirilen bir çalışmada, halkın yalnızca %11’inin Tesla hakkında olumlu görüşe sahip olduğu ortaya çıktı. Bu oran, önceki anketlerde %19 seviyesindeyken ciddi bir düşüş göstermiş durumda. Aynı zamanda, Tesla hakkında olumsuz görüş belirtenlerin oranı %47’den %63’e yükselmiş durumda. Bu da markanın kamuoyundaki imajının ciddi anlamda sarsıldığını gösteriyor.

Ancak düşüşün ardında yalnızca Musk’ın açıklamaları değil, şirketin ticari dinamikleri de rol oynuyor. Tesla için yılın ilk çeyreği genellikle daha zorlu geçerken, şirketin finansal performansını artırmak adına yıl sonunda stoklarını hızla eritmesi, Ocak ayındaki satışların düşmesine sebep olabiliyor. Ancak bu durum, önceki yılın aynı dönemine göre yaşanan dramatik düşüşü tek başına açıklamaya yetmiyor. Bunun yanı sıra, tüketicilerin Tesla’nın yenilenmiş Model Y versiyonunu beklemesi de mevcut Model Y stoklarının tükenmesine ve satışların azalmasına yol açan unsurlar arasında yer alıyor.

Tüm bu faktörler bir araya geldiğinde, Tesla’nın Avrupa pazarında büyük bir darbe aldığı açıkça görülüyor. Şirketin yılın geri kalanında nasıl bir strateji izleyeceği ve bu düşüşü nasıl tersine çevireceği ise merak konusu. Ancak şu an için Avrupa’daki satışların Tesla açısından pek de iç açıcı olmadığı kesin.