ChatGPT, haftalık 400 milyon aktif kullanıcı sayısına ulaştı!

OpenAI, yapay zeka alanındaki liderliğini sürdürüyor ve ChatGPT, bu büyümeyi hızla devam ettiriyor. Son verilere göre, ChatGPT’nin haftalık aktif kullanıcı sayısı 400 milyonu aşmış durumda. Bu başarı, hem tüketici hem de kurumsal pazarlarda elde edilen güçlü büyüme sayesinde gerçekleşti.

ChatGPT, haftalık 400 milyon aktif kullanıcı sayısına erişti

ChatGPT, rakipleri olan Elon Musk’ın xAI’ı ve Çin’in DeepSeek’i gibi güçlü oyunculardan gelen rekabete rağmen bu önemli kilometre taşına ulaşmayı başardı. OpenAI’ın COO’su Brad Lightcap, bu başarıyı, her hafta dünya nüfusunun yüzde 5’ine hizmet verdiklerini belirterek kutladı ve bu rakamın bir yıl önceki 300 milyonluk seviyeden iki kat daha fazla olduğunu ifade etti.

ChatGPT, haftalık 400 milyon aktif kullanıcı sayısına erişti.
ChatGPT, haftalık 400 milyon aktif kullanıcı sayısına erişti.

ChatGPT’nin büyümesinin ardında, mantıksal çıkarım ve yapılandırılmış problem çözme becerilerini geliştirmek amacıyla tanıtılan o3 mini modelinin de etkisi bulunuyor. OpenAI’ın akıl yürütme modeli API’si, o3 mini’nin lansmanından sonra beş kat artan kullanım oranlarıyla dikkat çekti. Ayrıca, ChatGPT’yi kurumsal amaçlarla kullanan kullanıcı sayısı da 2 milyonu geçmiş durumda. OpenAI, büyük şirketlerle, örneğin Morgan Stanley, Uber ve T-Mobile gibi devlerle, raporlama oluşturma, müşteri hizmetlerini otomatikleştirme ve karar verme süreçlerini iyileştirme gibi alanlarda iş birliği yaparak yapay zeka modellerini iş akışlarına entegre ediyor.

Bununla birlikte, OpenAI’ın yapay zeka alanındaki yenilikleri devam ediyor. Lightcap, GPT-4.5 ve GPT-5’in yakında piyasaya sürüleceğini duyurdu. GPT-5 ile birlikte, OpenAI, GPT serisi modellerini tek bir güçlü sistem altında birleştirmeyi hedefliyor. Lightcap ayrıca, GPT-5’in ücretsiz kullanıcılar için sınırsız erişim sunacağını ve bu yeni modelin hem sohbet hem de API kullanımında önemli bir dönüm noktası oluşturacağını belirtti.

Türkiye-Yunanistan Hackathonu 2025’in yarı finali gerçekleşti!

0

Türkiye-Yunanistan Hackathonu 2025’in yarı finali, Türkiye ve Yunanistan’ın teknoloji ekosistemlerini bir araya getiren büyük bir etkinlik olarak Bilişim Vadisi’nde heyecan dolu anlara sahne oldu. Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın koordinasyonunda, Türkiye’nin Teknoloji ve İnovasyon Üssü olan Bilişim Vadisi ile Atina Startup İş Kuluçka Merkezi iş birliğiyle düzenlenen Hackathon, iki gün süren yarışla önemli bir kilometre taşına ulaştı. Yarı finalde, sürdürülebilir kentsel mobilite, akıllı şehirler, bilişim ve ulaşım sistemleri, afet yönetimi gibi kritik alanlarda projeler geliştiren 10 takım, büyük finale çıkmak için yarıştı.

Türkiye-Yunanistan Hackathonu 2025’in yarı finali düzenlendi

Etkinliğin sonunda, jüri üyeleri projeleri değerlendirerek finale kalan 6 takımı belirledi. Bu takımlar, Yunanistan’da düzenlenecek olan büyük finalde yarışacak ve ödüller için mücadele edecek. Finale kalan takımlar arasında ACCESLINK, ASTOSIT, ECOMARIS, ECOLOOP, RESQLINK ve SMARTLIGHT yer alıyor. Bu projeler, özellikle akıllı şehir teknolojileri, şehirlerin sürdürülebilirliği, afet yönetimi ve ulaşım sistemleri gibi önemli konularda somut çözümler sunmayı hedefliyor.

Türkiye-Yunanistan Hackathonu 2025'in yarı finali düzenlendi.

Finalde kazanan takımlar büyük ödüllerle ödüllendirilecek. Birinci olan takım €20.000, ikinci takım €10.000, üçüncü takım ise €5.000 ödül alacak. Ayrıca finale kalan projeler, yatırım ve ticarileşme süreçlerinde desteklenerek küresel pazarda yer bulma fırsatına sahip olacak.

Hackathon, iki ülke arasındaki teknoloji ve girişimcilik iş birliğini güçlendirerek, yenilikçi projeleri teşvik etmeyi ve ekosistemlerin gelişimini desteklemeyi amaçlıyor. Büyük final, 27 Şubat 2025 tarihinde Yunanistan’da gerçekleşecek ve uluslararası sahnede kendini kanıtlamak isteyen girişimcilere büyük bir fırsat sunacak.

Çip teknolojisini sızdıran eski Samsung yöneticisi hapis cezası aldı!

0

Samsung’un eski yöneticilerinden biri, yarı iletken teknolojisini Çin’e sızdırdığı gerekçesiyle Güney Kore mahkemesi tarafından 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu karar, son yıllarda teknoloji hırsızlığı ve sızıntılarına yönelik verilen en ağır cezalardan biri olarak değerlendiriliyor. Mahkeme, sanığın Güney Kore’nin Endüstriyel Teknoloji Koruma Yasası ve Haksız Rekabeti Önleme Yasası’nı ihlal ettiğini belirterek, Samsung Electronics’e ait 18 nanometre DRAM üretim süreciyle ilgili kritik bilgileri Çin’in tek DRAM üreticisi olan CXMT’ye yasa dışı yollarla ilettiğini tespit etti.

Çip teknolojisini sızdıran eski Samsung yöneticisine hapis cezası verildi

Söz konusu teknoloji, Samsung’un en önemli rekabet avantajlarından biri olarak görülüyor ve CXMT’nin bu bilgileri edinmesi, şirketin teknik engelleri aşmasını sağlayarak rekabet ortamını ciddi şekilde değiştirmişti.

Çip teknolojisini sızdıran eski Samsung yöneticisine hapis cezası verildi.

Mahkeme, olayın Güney Kore’nin yarı iletken sektöründeki ulusal rekabet gücünü zayıflatabileceğini ve ülkenin teknoloji endüstrisinde uzun vadeli zararlar yaratabileceğini belirtti. Kararda, bu tür sızıntıların adil rekabet ortamını bozduğuna ve sektördeki düzeni tehdit ettiğine vurgu yapılarak, suçun ciddi bir ekonomik ve stratejik güvenlik ihlali olduğu ifade edildi.

Son yıllarda Çin’in, küresel teknoloji devlerinden önemli yetkilileri yüksek maaş teklifleriyle transfer ettiği iddiaları sıkça gündeme geliyor. Çinli şirketlerin, mühendis ve yöneticilere mevcut maaşlarının iki katına varan teklifler sunduğu ve bu sayede rakiplerinden teknoloji edinmeye çalıştığı öne sürülüyor. Samsung’un kritik çip teknolojisini içeren bu olay, Güney Kore’nin endüstriyel casuslukla mücadelede daha sert önlemler almasına yol açabilir. Bu gelişme, özellikle ABD ve müttefiklerinin Çin’e çip ihracatına yönelik sıkı yaptırımlar uyguladığı bir dönemde yaşanmasıyla dikkat çekiyor.

DDR4 bellekler için resmen yolun sonu geldi!

0

DDR4 belleklerin üretimi sonlanmaya hazırlanıyor, bu da eski nesil bellek teknolojisinin yerini DDR5 ve HBM gibi daha yeni teknolojilere bırakacağı anlamına geliyor. Son yıllarda, özellikle yapay zeka ve yüksek bant genişliği gereksinimleri nedeniyle DDR5 bellek teknolojisine olan talep hızla arttı. Bunun sonucunda, büyük bellek üreticileri olan Samsung, Micron ve SK Hynix, 2025’in ikinci yarısından itibaren DDR4 belleklerin üretimini önemli ölçüde azaltmayı planlıyor. DDR4 bellekler, yaklaşık 11 yıl boyunca kullanımda olmuştu ve bu süre zarfında DDR3 belleklerin üretimi neredeyse tamamen durmuştu. Şimdi ise DDR4 belleklerin üretim süreci de sona ermek üzere.

DDR4 bellekler için resmen yolun sonu göründü

Bu gelişme, büyük üreticilerin artık yeni nesil bellek teknolojilerine yatırım yapmalarını gerektiriyor. Özellikle HBM ve DDR5 teknolojilerine olan talebin artması, üreticileri eski nesil belleklerden uzaklaştırıyor. Bu durum, daha küçük üreticilerin DDR4 ve DDR3 gibi eski bellekleri üretmeye devam etmelerine neden olacak.

DDR4 bellekler için resmen yolun sonu göründü.

Örneğin, Çin merkezli CXMT, DDR4 üretimini artırarak küresel pazarda daha büyük bir pay elde etmeyi hedefliyor. Ayrıca Tayvan merkezli Nanya Technology ve Winbond gibi firmalar da DDR3 ve DDR4 bellek arzını karşılamak için adımlar atıyor.

Ancak büyük markaların bu rekabetten çekilmesi, kısa vadede tedarik zincirinde bazı sorunlara yol açabilir. Bu geçiş süreci, DDR4 belleklerin üretiminin azalmasıyla birlikte, eski nesil belleklerin bulunabilirliğini etkileyebilir. Yine de, DDR5 ve HBM teknolojilerinin yükselişi, bellek sektöründe yeni bir dönemin başlangıcını işaret ediyor.

iOS 18.4 güncellemesi, Siri’ye çağ atlatabilir!

Apple, iPhone 16e’nin tanıtımının ardından iOS 18 için yeni güncellemeler üzerinde çalıştığını duyurdu ve iOS 18.4 sürümünün Nisan ayı başında yayınlanacağını açıkladı. Bu güncelleme, özellikle Siri’ye eklenen Apple Intelligence destekli yapay zeka özellikleriyle dikkat çekecek. Apple’ın iOS 18.4 ile birlikte iPadOS 18.4 ve macOS Sequoia 15.4 güncellemelerini de eş zamanlı olarak yayınlaması bekleniyor.

iOS 18.4 güncellemesi, Siri’yi baştan yaratacak

iOS 18.4, Siri’ye ekran farkındalığı, kişisel bağlam ve uygulama içi eylemler gibi yeni özellikler kazandırarak onu çok daha gelişmiş hale getirecek. Apple Intelligence destekli cihaz içi anlamsal dizin sayesinde Siri, e-postalar, mesajlar, fotoğraflar, takvim etkinlikleri ve dosyalar arasında bağlamı anlayarak kullanıcıya daha kişisel yanıtlar sunabilecek. Örneğin, kullanıcı Siri’ye geçen hafta arkadaşının gönderdiği bir mesajı bulmasını söylediğinde, yapay zeka doğrudan mesajları tarayarak ilgili içeriği getirebilecek veya bir fotoğraftaki bilgileri analiz ederek kullanıcıya aktarabilecek.

iOS 18.4 güncellemesi, Siri'yi baştan yaratacak.

Ekran farkındalığı özelliğiyle Siri, ekrandaki içerikleri anlayıp doğrudan aksiyon alabilecek. Örneğin, bir arkadaşınız size mesajla yeni adresini gönderdiğinde, “Bu adresi kişi kartına ekle” dediğinizde Siri bunu otomatik olarak gerçekleştirebilecek. Üçüncü taraf uygulamalarla entegrasyonun artmasıyla Siri, yalnızca Apple’ın kendi uygulamalarında değil, diğer popüler uygulamalarda da yüzlerce farklı işlemi gerçekleştirebilecek. Fotoğraflar uygulamasında bir resmin tonunu değiştirmek için “Bu fotoğrafı daha sıcak yap” komutunu verdiğinizde Siri, düzenleme işlemini kendi başına gerçekleştirebilecek. Üstelik uygulamalar arası entegrasyon sayesinde, düzenlenen fotoğrafı anında bir not dosyanıza eklemesini de isteyebileceksiniz.

Dil desteği konusunda da önemli bir gelişme yaşanıyor. Apple, iOS 18.4 ile Apple Intelligence destekli özelliklerini Çince (Basitleştirilmiş), İngilizce (Hindistan, Singapur), Fransızca, Almanca, İtalyanca, Japonca, Korece, Portekizce (Brezilya) ve İspanyolca dillerinde sunmayı planlıyor. Ancak Apple Intelligence’ın Türkiye’de Türkçe desteğinin ne zaman sunulacağı konusunda henüz bir bilgi bulunmuyor. Bu güncellemeyle birlikte Siri, artık sadece bir sesli asistan değil, cihaz içindeki verileri anlamlandıran ve bağlamsal işlemler yapabilen gelişmiş bir yapay zeka destekli yardımcı haline gelecek.

Google Play Books komisyonu tartışmaya neden oldu!

0

Google, iOS uygulaması Google Play Books aracılığıyla e-kitaplarını ve sesli kitaplarını doğrudan müşterilere satma izni aldı. Günümüzde iOS uygulamaları, bir web sitesi aracılığıyla satın alınan e-kitaplar gibi daha önce başka bir yerden satın alınan içeriklere erişim sunabilse de geliştiriciler, iOS uygulamalarının kullanıcılarını satın alma işlemleri yapmak için şirketin kendi web sitesine bağlamak için belirli bir istisna talep etmek zorunda. Google Play Books komisyonu bu süreçte etkili olmuştur.

Google Play Books komisyonu değişkenlik gösterdi

Google’ın blogunda yer alan kısa bir paylaşıma göre, kullanıcılar artık Google Play Kitaplar iOS uygulamasındaki yeni “Kitabı al” düğmesine tıklayarak e-kitap veya sesli kitap satın alımlarını tamamlamak için Google Play web sitesine gidebilecek.

Kullanıcılar buradan son açtıkları kitap listelerini görebilecek ve Google Hesapları ile kayıtlı ödeme bilgilerini kullanarak satın alma işlemini tamamlayabilecekler. Google, işlemi kendi web sitesi üzerinden gerçekleştirerek, dijital içeriklerin uygulama içi satın alımlarında Apple’a komisyon (genellikle %30) ödemekten kurtulabiliyor. Google Play Books komisyonu bu bağlamda kullanıcılara maliyet avantajı sağlıyor. Ayrıca iOS uygulamasının kullanıcıları, aile üyelerinin okuma veya dinleme cihazı olarak iOS, Android veya web’i kullanmasına bakılmaksızın, kitaplarını Google Play’in Aile Kütüphanesi’ndeki bir aile grubuyla paylaşabilecek.

Google’ın bu değişikliğe olanak sağlamak için başlangıçta Apple’ın  2022’de Japonya Adil Ticaret Komisyonu (JFTC) ile vardığı anlaşmanın bir sonucu olarak tanıtılan Harici Bağlantı Hesabı Hakkı adlı istisnaya başvurduğu anlaşılıyor. Google Play Books komisyonu konusunda bu anlaşma etkili olmuştur. Kural, “okuyucu uygulamalarına” odaklanıyor. Yani dergiler, kitaplar, ses, müzik veya video gibi bir tür dijital içeriğe erişim sağlamak için tasarlanmış olanlar. Bu hakkı kullanmak için geliştiricilerin Apple’dan ek onay talep etmesi ve ardından harici bağlantılarına tıklandığında web sitesinin nasıl görüntülendiği, bağlantının nasıl biçimlendirildiği, uygulamanın kodunda nasıl referans verildiği ve daha fazlası hakkında diğer kuralları takip etmesi gerekiyor.

Trump hidroelektrik santrallerdeki işten çıkarmaları durdurdu

0

Trump yönetimi, şebeke istikrarı endişelerini tetikleyen hidroelektrik santrallerindeki işten çıkarmaları geri aldı. Şubat ayında Trump yönetimi hidroelektrik barajlarından gelen güçten sorumlu federal kurumlarda kapsamlı kesintiler başlattı. Bu da önemli veri merkezi pazarlarında şebeke istikrarsızlıkları korkusunu artırdı. Son işten çıkarmalar, dört Power Marketing Administration’ın iş gücünün yüzde 13 – 20’sini azalttı ve hat işçilerinden dakikadan dakikaya gücü yönlendiren ekiplere kadar herkesi etkiledi. Ancak E&E News’in   haberine göre, yasa koyucular ve müşterilerden gelen eleştiriler sonrasında Trump yönetimi bu çalışanların en azından bir kısmını yeniden işe aldı.

Trump hidroelektrik santrallerdeki kararından vazgeçti

Örneğin, Pasifik Kuzeybatısı’ndaki elektrik şebekesinin çoğunu işleten ve 31 federal barajdan güç satan Bonneville Güç İdaresi’nin, 3.000’den fazla kişiden oluşan personelinin en az yüzde 13’ünü kaybetmesi bekleniyordu. Personel değişikliklerine aşina dış kaynaklara göre, buna BPA’nın gerçek zamanlı güç dağıtımcılarının yaklaşık dörtte biri de dahildi.

Dört güç pazarlama idaresi, Pasifik Kuzeybatısı’ndaki Bonneville Barajı ve Güneybatı’daki Hoover Barajı da dahil olmak üzere çeşitli federal barajlardan hidroelektrik enerji satıyor ve iletiyor. Bu barajlar ve ürettikleri enerjinin satışını ve dağıtımını denetleyen kurumlar, 34 eyalette on milyonlarca eve elektrik sağlıyor.

Ajanslar, bu elektriğin satışından elde edilen gelirle finanse ediliyor ve ABD Hazine Bakanlığı’ndan gelen paraya bağımlı değiller. Bonneville Elektrik İdaresi ve diğer kamu elektrik kurumlarındaki işten çıkarmalar, ABD’nin batısındaki elektrik kesintilerinin artmasının ardından sonlandırıldı. Böylelikle önemli bir kazanç elde edilmiş oldu.

Yapay zeka düşünme yeteneğimizi mi alıyor?

0

Teknoloji günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline geldikçe beynimizi fiziksel olarak değiştirebilir. Ancak bir işlevi her dış kaynak kullandığımızda, yeteneğimizin körelmesine izin verme riskimiz vardır. Peki bu yetenek eleştirel düşüncenin kendisi olduğunda ne olur?

Yapay zeka düşünme konusunda bizi etkiliyor mu?

Yapay zekanın benimsenme oranları inanılmaz boyutlarda; bazı tahminlere göre insanlık, internetin kendisine katılmasından çok daha hızlı bir şekilde yapay zeka akımına katılıyor. Peki küresel nüfus bilişsel işlevlerinin giderek daha fazlasını dış kaynaklı hale getirmeye devam ettikçe beyinde ne gibi etkiler bekleyebiliriz? Yapay Zeka, insanlığı Mike Judge’ın hayal edebileceğinden daha hızlı bir şekilde İdiokrasiye doğru mu hızlandırıyor?

Microsoft araştırmacılarından oluşan bir ekip , masaya bazı erken bilgiler koymaya ve bu tür soruları yanıtlamaya çalıştı. Çalışma özellikle, üretken yapay zekaların eleştirel düşünme üzerindeki etkisini değerlendirmeye çalıştı.

Uzun vadeli veriler veya nesnel ölçütler olmadan, ekip 319 “bilgi çalışanı”ndan oluşan bir grubu araştırdı ve bu kişilerden toplam 936 görev boyunca zihinsel süreçlerini kendi kendilerine değerlendirmeleri istendi. Katılımcılara bu görevler sırasında ne zaman eleştirel düşünme yaptıkları, bunu nasıl gerçekleştirdikleri, üretken yapay zekanın eleştirel düşünme çabasını etkileyip etkilemediği ve ne ölçüde etkilediği soruldu. Ayrıca bu görevleri yapma konusundaki kendi yeteneklerine olan güvenlerini ve yapay zekanın yeteneğine olan güvenlerini derecelendirmeleri istendi.

Sonuçlar şaşırtıcı değildi; katılımcılar yapay zekanın yeteneklerine ne kadar çok inanıyorlarsa, o kadar az eleştirel düşündüklerini bildirdiler. İlginç şekilde, katılımcılar kendi uzmanlıklarına ne kadar çok güvenirse, o kadar çok eleştirel düşünce bildirdiler. Ancak eleştirel düşüncenin doğası değişti. İnsanlar sorunları kendileri çözmek yerine, yapay zekanın çalışmasının doğruluğunu kontrol ediyor ve “çıktıları belirli ihtiyaçlar ve kalite standartlarıyla uyumlu hale getiriyorlardı.” Sizce bu bizi önümüzdeki on yıllarda bir tür denetçi olarak geleceğe mi yönlendiriyor?

Almanya kurulu güneş enerjisinde dönüm noktasında!

Hindistan’dan iki hafta sonra Almanya da kümülatif kurulu PV kapasitesinde 100 GW sınırını geçti.

Almanya Federal Ağ Ajansı (Bundesnetzagentur), ülkenin Ocak ayında 1,12 GW yeni PV sistemi eklediğini, bunun Ocak 2024’te yaklaşık 1,6 GW ve Aralık 2024’te 1,82 GW ile karşılaştırıldığında daha yüksek olduğunu bildirdi.

Almanya kurulu güneş enerjisiyle 100 GW’ı geçti

Ocak ayında devreye alınan yeni kapasitenin 19,3 MW’ı balkon PV sistemlerinden gelirken, 756 MW’ı da çatı kurulumlarından geliyor. 237,5 MW’ı da zemin üstü projelerden ve 13 MW’ı da diğer proje tipolojilerinden geliyor.

Aralık ayı sonu itibarıyla kümülatif kapasite 100,8 GW’a ulaştı. Güncellenen verilere göre Almanya 2024 yılında yaklaşık 16,73 GW enerji ekledi.

Son olarak Hindistan, 2030 yılına kadar fosil olmayan enerjiden elde edeceği 500 GW’lık hedefine doğru ilerlerken kritik bir eşiği aşarak toplam kurulu güneş enerjisi kapasitesini 100,33 GW’a çıkarmıştı. Hindistan’ın toplam güneş enerjisi kapasitesi 31 Ocak 2025 itibarıyla 100,33 GW’a ulaşmış olup, 84,10 GW’ı uygulama aşamasında ve ek 47,49 GW’ı ise ihale aşamasındadır. Hibrit ve 7/24 (RTC) yenilenebilir enerji projeleri de hızla ilerlemekte olup, 64,67 GW’ı uygulama ve ihale aşamasında olup, güneş ve hibrit projelerin toplamını 296,59 GW’a çıkarmıştır.

Güneş, Hindistan’ın toplam yenilenebilir enerji kapasitesinin yüzde 47’sini oluşturuyor. Ülke 2024’te rekor seviyede 24,5 GW güneş kapasitesi ekledi, bu 2023 toplamının iki katından fazla. Kamu hizmeti ölçeğindeki güneş enerjisi, 2024’te 18.5 GW kurulu güçle önemli bir artış gördü, bu da bir önceki yılın rakamının yaklaşık 2.8 katı. Rajasthan, Gujarat, Tamil Nadu, Maharashtra ve Madhya Pradesh, ülkenin toplam kamu hizmeti ölçeğindeki güneş enerjisi kapasitesine önemli ölçüde katkıda bulunarak öncülük etti.

Apple’ın kendi modemi, Qualcomm’un gerisinde kalabilir!

0

Apple, 19 Şubat’ta tanıtacağı iPhone SE 4 ile büyük bir adım atmayı planlıyor. iPhone SE 4, şirketin kendi geliştirdiği ilk 5G modemiyle donatılacak. Bu modem, Apple’ın Qualcomm’a olan bağımlılığını azaltmayı ve maliyetleri düşürmeyi hedefleyen bir adım olarak görülse de, gelen raporlara göre bu modem, Qualcomm’un modemlerine kıyasla daha düşük performans sunacak.

Apple’ın kendi modemi, Qualcomm’un gerisinde kalacak

Apple, yıllardır Qualcomm’un özelleştirdiği 5G modemleri kullanıyordu. Ancak iPhone SE 4 ile birlikte, kendi modemini geliştirmeye yönelik ilk ciddi adımını atmış olacak. Ancak, bu modem Qualcomm’un Snapdragon X75 5G modemiyle aynı seviyede performans göstermiyor. Apple’ın modeminin mmWave 5G desteğinden yoksun olduğu ve taşıyıcı birleştirme özelliklerinin daha sınırlı olacağı tahmin ediliyor. Bu, daha yavaş yükleme ve indirme hızlarına yol açabilir ve Qualcomm’un modemine kıyasla kullanıcı deneyimini olumsuz etkileyebilir.

Apple'ın kendi modemi, Qualcomm'un gerisinde kalacak

iPhone SE 4, düşük fiyatlı bir model olarak, 499 dolar civarında bir başlangıç fiyatına sahip olabilir. 6.1 inçlik OLED ekran, A18 yonga seti ve yapay zeka özellikleri gibi güçlü özelliklere sahip olması beklenen telefon, ayrıca 8 GB RAM ve FaceID gibi iyileştirmelerle donatılacak. Bu da, iPhone SE 4’ün önceki nesle göre önemli bir yükselme anlamına geliyor.

Ming-Chi Kuo gibi endüstri analistleri, iPhone SE 4’ün bu iyileştirmeler sayesinde büyük satış rakamlarına ulaşacağını öngörüyor. Özellikle, SE serisinin genellikle uygun fiyatlı segmentte geniş bir kullanıcı kitlesine hitap etmesi, iPhone SE 4’ün de büyük bir pazar payı yakalamasına yardımcı olabilir.

Veri depolamada kristal devrim başlıyor!

0

Veri depolama teknolojileri, son yıllarda önemli bir dönüm noktasına gelmiş durumda. Chicago Üniversitesi’nden bilim insanları, bir milimetre boyutundaki kristal yapılar içine terabaytlarca veriyi depolamayı başardılar. Bu yeni yöntem, veri depolamada devrim niteliğinde bir adım olarak kabul ediliyor. Araştırmacılar, kristallerdeki atomik düzeydeki kusurları kullanarak, geleneksel dijital veri depolama sistemlerini yeni bir seviyeye taşımayı başardılar. Bu sayede, veri saklama birimlerinde daha yüksek yoğunluklu ve daha kompakt çözümler ortaya çıkmış oldu.

Veri depolamada kristal çağına giriliyor

Mevcut depolama sistemlerinde, fiziksel sınırlamalar nedeniyle daha küçük ve yoğun bellek çözümleri üretmek zorluk arz ediyordu. Ancak, bilim insanları kristallerin iç yapısındaki eksik atomları, veri saklama birimi olarak kullanarak bu engeli aşmayı başardılar. Bu yenilikçi yöntem, katı hal fiziği ile radyasyon dozimetresi uygulamalarını birleştirerek geliştirilmiş. İtri yum oksit kristallerine praseodim iyonları ekleyen araştırmacılar, kristalin ultraviyole lazerle uyarılmasıyla bu iyonların elektron salmasını sağladı. Sonuç olarak, kristaldeki doğal kusurlar içinde sıkışan elektronlar, şarj durumları değiştirilerek 1’ler ve 0’lar oluşturulabiliyor.

Bu yöntem, geleneksel dijital bellek sistemlerine kıyasla çok daha küçük boyutlarda, yüksek veri yoğunluğu sağlayabiliyor. Araştırmanın başındaki yardımcı doçent Tian Zhong, bu teknolojinin optik ve kuantum tabanlı veri saklama sistemleri arasında köprü görevi görebileceğini belirtiyor. Kristallerdeki kusurlar, daha önce kuantum bilgisayarlarında kullanılabilecek kübitler olarak araştırılmıştı. Ancak bu çalışma, aynı yapıları klasik veri saklama alanına entegre ederek, veri depolama teknolojisinde devrim yaratmayı hedefliyor. Bu buluş, veri depolama alanındaki sınırları yeniden tanımlayabilir ve ultra kompakt, yüksek kapasiteli depolama çözümlerine kapı açabilir.

Superman’in hikayelerinde yer alan Kripton teknolojisine aşina olanlar, bu araştırmaların hayal gücündeki süper kahraman evrenine ne kadar yakın olduğunu fark etmişlerdir. Superman’in Yalnızlık Kalesi, Kripton teknolojisiyle üretilen beyaz kristallerle inşa edilmişti ve bu kristaller aracılığıyla bilgiler depolanıyordu. Günümüzde bilim insanlarının, bu tür kristallerin atomik kusurlarını veri saklama birimi olarak kullanması, bir bakıma Kripton teknolojisinin gerçeğe dönüşmesi gibi gözüküyor.

Olimpiyatlarda dev anlaşma! 2032’ye kadar sürecek ortaklık duyuruldu

0

Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), dünyaca ünlü teknoloji şirketi TCL ile 2032 yılına kadar sürecek bir global ortaklık anlaşmasına imza attı. Bu anlaşma kapsamında şirket Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’ın Ev Görüntüleme Sistemleri ve Ev Aletleri kategorisinde Resmi Global Ortağı olacak.

IOC ve teknoloji devi güçlerini birleştirdi

Ortaklık kapsamında Olimpiyat Oyunları süresince dijital ekranlardan Olimpiyat Köyü’ndeki ev aletlerine kadar geniş bir yelpazede teknolojik çözümler sunulacak. Uluslararası Olimpiyat Komitesi ile birlikte yürütülecek pazarlama kampanyalarıyla, oyunların heyecanı milyarlarca izleyiciye ulaştırılacak. Ayrıca, IOC tarafından geliştirilen yapay zeka projelerine destek vererek sporcu ve izleyicilerin deneyimlerinin iyileştirilecek.

Olimpiyat Oyunları’ndaki “Athlete Moments” girişimi, sporcuların yarışmaların hemen ardından dünyanın dört bir yanındaki yakınlarıyla bağlantı kurmasını sağlayacak. Bu kapsamda, Olimpiyatlar’ın sürdürülebilir kalkınma hedeflerine de katkı sağlayacak.

IOC bu ortaklık sayesinde elde edilen gelirlerle dünya genelindeki spor organizasyonlarına, ulusal Olimpiyat komitelerine ve Olimpiyat Oyunları’ı düzenleyen komitelere finansal destek sağlayacak. Sporun küresel yaygınlığını arttırmak ve sporcuların gelişimini sürdürmek için bu gelir kritik bir rol oynayacak.

2008 ve 2022 Pekin Olimpiyatları’nın ikonik mekânları olan Water Cube ve Ice Cube’de gerçekleştirilen duyuru töreninde, IOC Başkanı Thomas Bach ortaklığın spora ve teknolojiye yeni bir boyut kazandıracağını belirtti. Olimpiyat Oyunları’ın evrensel birleştirici gücüyle, bu iş birliğini dünya genelindeki sporcular için bir fırsat olarak değerlendirdi.

Oyunlar boyunca akıllı görüntüleme sistemleri, klimalar, buzdolapları, çamaşır makineleri, akıllı kapı kilitleri, ses sistemleri ve akıllı gözlükler dahil olmak üzere geniş bir ürün yelpazesi sporcular ve izleyiciler için sunulacak. Tüm bu teknolojilerle birlikte hem oyunların dijital altyapısı güçlendirilecek hem de katılımcıların konforu artırılacak.

1981 yılında kurulan teknoloji şirketi, “Gelişmiş Teknolojiyle Sürdürülebilir ve Bağlantılı Bir Gelecek İnşa Etme” misyonuyla hareket ediyor. Akıllı ve sağlıklı bir yaşam tarzını desteklemek ve yeni nesil teknolojileri yaygınlaştırmak için AR-GE ve üretim faaliyetlerine yatırım yapılıyor.

IOC Gelirler ve Ticari Ortaklıklar Komisyonu Başkanı Jiří Kejval, bu ortaklığın, Olimpiyat Oyunları’ın küresel erişimi ve değerleri üzerine kurulu bir pazarlama platformu sunduğunu belirtti. Organizasyonun büyük markalarla yaptığı bu tür iş birliklerinin, Olimpiyat hareketine daha fazla kaynak sağlamak ve sporu geniş kitlelere yaymak için büyük bir adım olduğunu vurguladı.

Uluslararası Olimpiyat Komitesi, spor aracılığıyla daha iyi bir dünya inşa etmeyi amaçlayan, kar amacı gütmeyen, bağımsız bir organizasyon olarak faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyor. IOC, elde ettiği gelirlerin %90’ını sporculara ve spor organizasyonlarına aktararak dünyanın her bölgesindeki spor faaliyetlerini destekliyor. Bu sayede her gün dünya genelinde sporculara 4,2 milyon ABD dolarlık eşdeğer bir fon sağlanıyor.

BYD, Brezilya’da batarya yatırımı yapıyor!

BYD‘nin Brezilya’daki lityum madenciliğine girişmesi, şirketin küresel batarya tedarik zincirini güçlendirme stratejisinin önemli bir parçası olarak öne çıkıyor. Özellikle “Lityum Vadisi” olarak bilinen Minas Gerais bölgesinde 852 hektarlık bir alanda madencilik hakları edinmesi, batarya üretim maliyetlerini düşürme ve hammadde tedarikini güvence altına alma açısından kritik bir hamle.

BYD, Brezilya’da kapsamlı bir batarya yatırımı yapacak

BYD’nin Brezilya’da daha önce duyurduğu sanayi kompleksiyle birlikte değerlendirildiğinde, bu yatırımın şirketin Latin Amerika’daki üretim ve tedarik kapasitesini artırma hedefinin bir uzantısı olduğu görülüyor.

BYD, Brezilya'da kapsamlı bir batarya yatırımı yapacak.
BYD, Brezilya’da kapsamlı bir batarya yatırımı yapacak.

Ancak, madencilik süreçlerinin uzun yıllar alabileceği göz önüne alındığında, bu girişimin kısa vadede BYD’ye doğrudan bir üretim avantajı sağlamayacağı belirtiliyor. Tipik olarak bir lityum madeninin tam anlamıyla üretime geçmesi 8 ila 15 yıl sürebilir. Dolayısıyla bu hamle, şirketin uzun vadeli batarya üretim stratejisinin bir parçası olarak değerlendirilmeli. Brezilya’nın, Çinli üreticiler için giderek daha önemli bir pazar haline geldiği düşünüldüğünde, BYD’nin burada yaptığı yatırımların şirketin Tesla, CATL ve LG Energy Solution gibi büyük rakipleriyle rekabetinde önemli bir avantaj sağlayabileceği söylenebilir.

Öte yandan, BYD’nin Brezilya’daki faaliyetleri zaman zaman tartışmalı hale de geliyor. Özellikle 2023’te eski bir Ford fabrikasını devralarak üretim kapasitesini artırma kararı alan şirket, geçtiğimiz Aralık ayında iş sahasındaki çalışma koşulları nedeniyle eleştirilmişti. Bu tür meseleler, BYD’nin Brezilya’daki operasyonlarının gelecekte düzenleyici engellerle karşılaşabileceğine işaret ediyor. Yine de şirketin batarya ve enerji depolama alanındaki liderlik hedefi doğrultusunda, Brezilya’daki bu yatırımı küresel batarya yarışında önemli bir stratejik hamle olarak değerlendiriliyor.

AB yapay zeka yatırımı yapacak

0

AB yapay zeka gelişimine 200 milyar Euro yatırım yapacak. Paris’te AI Action Summit, Avrupa Birliği bunu büyüyen sektöre derinlemesine dalmak için bir fırsat olarak kullanıyor. Blok, yapay zeka gelişimine 200 milyar Euro ayırdığını duyurdu. Bu rakam, büyük modelleri işleyen ve eğiten yapay zeka gigafabrikaları için 20 milyar Euro içeriyor.

AB yapay zeka yatırımı ile stratejik karar alacak

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen AI Action Summit’te InvestAI adlı planı duyurdu. Avrupa’nın Çin ve ABD’ye karşı rekabette geç kalmadığı pozisyonunu öne sürdü. Von der Leyen: “Sınır sürekli hareket ediyor, liderlik hala kapışılmaya açık ve sınırın arkasında AI benimsemesinin tüm dünyası var. AI’yı sektöre özgü uygulamalara getirmek ve üretkenlik ve insanlar için gücünden yararlanmak, işte Avrupa’nın yarışı gerçekten yönlendirebileceği yer burası” dedi ve AB yapay zeka alanındaki gücünü vurguladı.

Haber, Fransa’nın özel yatırımların yapay zeka ekosistemine 109 milyar Euro aktarıldığını duyurmasının ardından geldi. Ülke ayrıca FluidStack liderliğindeki bir yapay zeka hesaplama projesi için bir gigawatt nükleer güç taahhüt ediyor. Nvidia yapımı çipler kullanacak. Böylece AB yapay zeka projelerinde daha rekabetçi hale gelecek.

Ocak ayı ABD ve Çin’de AI büyümesi için büyük bir ay oldu. ABD’de OpenAI ve SoftBank, AI altyapısı oluşturmak için Stargate adlı 500 milyar dolarlık bir ortaklık duyurdu. Ardından Çinli AI asistanı DeepSeek küresel sahneye çıktı ve şirket, rakipleriyle aynı kaliteyi sunduğunu ancak inşa edilmesinin çok daha az maliyetli olduğunu iddia etti.

5G destekli MediaTek Dimensity 6400 tanıtıldı!

0

MediaTek, uygun fiyatlı akıllı telefon segmentine hitap etmek amacıyla yeni işlemcisi Dimensity 6400’ü duyurdu. Dimensity 6400, MediaTek’in Dimensity 6000 serisinin bir üyesi olup, geçtiğimiz yıl piyasaya sürülen Dimensity 6300 modeline kıyasla bazı küçük çaplı iyileştirmeler içeriyor. Bu yeni işlemci, özellikle 5G desteği ile dikkat çekiyor ve giriş seviyesi telefonlar için büyük bir adım teşkil ediyor.

5G destekli MediaTek Dimensity 6400 görücüye çıktı

Dimensity 6400, TSMC’nin 6nm üretim sürecinden geçiyor ve sekiz çekirdekli bir yapıya sahip. Bu çekirdekler, altı adet Cortex-A55 çekirdeği ve iki adet Cortex-A76 çekirdeğinden oluşuyor. Cortex-A55 çekirdekleri, düşük güç tüketimi ile daha verimli bir performans sağlarken, Cortex-A76 çekirdekleri ise daha güçlü işlemler için yüksek performans sunuyor. Cortex-A55 çekirdekleri 2.0GHz hızında çalışırken, Cortex-A76 çekirdekleri 2.5GHz hızına çıkabiliyor. Bu küçük ama önemli hız artışı, işlemcinin genel performansını bir miktar iyileştiriyor, ancak büyük bir devrim yaratmıyor.

MediaTek Dimensity 9400

Grafik işlemci olarak ARM Mali-G57 MC2 GPU’su tercih edilmiş. Bu GPU, 3D grafik işleme ve multimedya performansını iyileştirecek şekilde tasarlanmış. Ayrıca, işlemcinin desteklediği bellek türü LPDDR4X RAM, 2.133MHz hızında çalışabiliyor. Depolama tarafında ise UFS 2.2 desteği bulunuyor, bu da veri okuma ve yazma hızlarında iyileşmeler sağlıyor. Bu kombinasyon, bütçe dostu akıllı telefonlar için iyi bir performans sunuyor.

Ekran tarafında Dimensity 6400, 1080p+ çözünürlük desteği sunuyor ve 120Hz yenileme hızına kadar ekran performansı sağlayabiliyor. Ayrıca, 10-bit renk desteği de sağlanarak görsel deneyim zenginleştiriliyor. Bu özellik, telefonların daha canlı ve net ekranlar sunmasına olanak tanıyor. Diğer bir dikkat çeken özellik ise kamera tarafında 108 megapiksele kadar sensörleri desteklemesi. Bu, özellikle giriş seviyesindeki cihazlar için oldukça etkileyici bir özellik çünkü genellikle bu segmentte kamera özellikleri sınırlıdır.

Dimensity 6400’ün en önemli özelliklerinden biri ise 5G desteği. Bu işlemci, 3.3Gbps’ye kadar indirme hızlarına ulaşabiliyor. Bu, 5G hızlarını giriş seviyesindeki telefonlarda da deneyimleme şansı tanıyor ve daha hızlı internet bağlantıları sağlıyor. Ayrıca, Wi-Fi 5 (802.11ac) ve Bluetooth 5.2 gibi bağlantı özellikleri de mevcut. Bu bağlantı seçenekleri, kullanıcıların cihazlarını kablosuz ağlara bağlamalarını ve verilerini hızlı bir şekilde paylaşmalarını kolaylaştırıyor.

Dimensity 6400, geçmişteki modellerden pek çok özelliği miras alırken, yeni nesil cihazlarda da kullanılacak. Şu an için işlemciyi kullanacak cihazlar hakkında net bir açıklama yapılmamış olsa da, Dimensity 6400’ü ilk kullanacak telefonların başında Realme P3x 5G’nin gelmesi bekleniyor. Bu telefon, Dimensity 6400’ün gücünü kullanarak uygun fiyatlı 5G destekli cihaz arayan kullanıcılar için iyi bir seçenek olabilir. Dimensity 6400, MediaTek’in giriş seviyesi telefonlar için sunduğu 5G destekli çözüm olarak pazarda kendine sağlam bir yer edinmeyi hedefliyor.

Xiaomi telefonların gizli pil özelliği keşfedildi!

0

Xiaomi’nin HyperOS arayüzünde bulunan ve pek bilinmeyen bir özellik, telefonların pil performansını artırmaya yönelik yazılım güncellemeleri sunuyor. Kullanıcı raporlarına göre, “HyperOS Update Battery Firmware” adlı bu gizli özellik, cihazın pil yönetim mekanizmasını daha verimli hale getirmek için yeni güncellemeler almasını sağlıyor. Xiaomi, Redmi ve Poco marka telefonlarda yer alan bu özellik, HyperOS 2 ile birlikte kullanılabilir hale gelmiş olabilir ve pil ömrünü optimize etme konusunda önemli bir rol oynuyor.

Xiaomi telefonların gizli pil özelliği bulundu

Bu özellik sayesinde, Xiaomi telefonlar pilin nasıl güç yönettiğini ve enerji tüketimini nasıl optimize ettiğini yazılım güncellemeleriyle geliştirebiliyor. Böylece zaman içinde yaşanan pil performansı düşüşleri yazılım düzeyinde giderilebilir. Kullanıcılar, bu özelliğin pil şarj süresini iyileştirdiğini, daha verimli enerji kullanımı sağladığını ve cihazın genel performansını artırdığını belirtiyor. Ancak, bu seçeneğin her modelde yer almadığı ve HyperOS 2 ile birlikte gelen belirli cihazlarda aktif olduğu belirtiliyor.

Bu özelliğin cihazınızda olup olmadığını kontrol etmek için Xiaomi telefonlarda Ayarlar uygulamasına girerek Batarya sekmesine ulaşmanız gerekiyor. Buradan “Ek Özellikler” bölümüne geçtiğinizde, “Pil Yazılımını Güncelle” seçeneği yer alıyorsa, bu güncellemeyi yaparak pil performansını iyileştirebilirsiniz. Güncelleme işlemi sırasında telefonun en az %50 şarja sahip olması gerektiği de vurgulanıyor. Bu tür bir pil yazılım güncellemesi, sadece donanımsal pil sağlığını korumakla kalmayıp, şarj yönetimi, pil sıcaklığı optimizasyonu ve uzun vadeli kullanım süresinin artırılması gibi konularda da önemli avantajlar sunabilir.

Xiaomi’nin bu özelliği hakkında resmi bir açıklama yapıp yapmadığı henüz netleşmiş değil, ancak kullanıcıların geri bildirimlerine bakıldığında, HyperOS 2 ve üzeri sürümlerde bu seçeneğin bazı modellerde yer aldığı görülüyor. Xiaomi’nin, pil optimizasyonu konusundaki yazılım desteklerini artırarak batarya ömrünü uzatma stratejisi izlediği düşünüldüğünde, bu özelliğin gelecekte daha fazla cihaza sunulması mümkün olabilir. Pil yönetimi konusunda sürekli geliştirmeler yapan şirketin, özellikle HyperOS 2.1 sürümü ile bu tür güncellemeleri daha yaygın hale getirmesi bekleniyor.

ABD, 17 kömür madenini yenilenebilir enerji merkezi yapıyor!

ABD’nin Appalachia bölgesinde, fosil yakıtlara dayalı enerji üretiminin yerini yenilenebilir kaynaklara bırakması amacıyla önemli bir dönüşüm projesi hayata geçiriliyor. Uzun yıllar boyunca kömür madenciliğinin yapıldığı ve çevresel tahribatın yoğun olduğu 17 eski kömür madeni sahası, güneş enerjisi ve bataryalı enerji depolama merkezlerine dönüştürülerek bölgenin enerji altyapısında köklü bir değişim gerçekleştirilmesi hedefleniyor. The Nature Conservancy (TNC), Cumberland Forest Limited Partnership, Sun Tribe Development ve ENGIE ortaklığında yürütülen bu proje kapsamında, 14 güneş enerjisi santrali kurulacak ve toplamda 49 megavat elektrik üretilecek.

ABD, 17 kömür madenini yenilenebilir enerji merkezine dönüştürüyor

Buna ek olarak, 320 megavat kapasiteli üç batarya depolama tesisi inşa edilerek güneş enerjisinden elde edilen elektriğin verimli bir şekilde depolanması sağlanacak. Tesislerin, Virginia, Tennessee ve Kentucky eyaletlerinde kurulması planlanırken, projenin tamamlanmasıyla yaklaşık 6.638 haneye temiz enerji sağlanması öngörülüyor.

ABD, 17 kömür madenini yenilenebilir enerji merkezine dönüştürüyor.

Projeye öncülük eden The Nature Conservancy, bu dönüşümü “3C” prensibi çerçevesinde yönetiyor: İklim (Climate), Koruma (Conservation) ve Toplum (Communities). Bu yaklaşım, projelerin yalnızca çevresel sürdürülebilirliği desteklemekle kalmayıp, aynı zamanda yerel topluluklar için ekonomik fırsatlar yaratmasını da amaçlıyor. Kullanılmayan kömür madeni sahalarının yenilenebilir enerji üretimi için değerlendirilmesi, hem istihdamı artırarak bölge halkına yeni iş imkanları sunacak hem de fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltarak karbon salınımının düşürülmesine katkıda bulunacak. The Nature Conservancy ve ortakları, halihazırda sekiz farklı yenilenebilir enerji projesi yürütüyor. İlk büyük tesisin, 2026 yılında Virginia’da inşaatına başlanması planlanan bir güneş enerjisi santrali olması beklenirken, tüm güneş enerjisi ve batarya depolama tesislerinin 2029 yılına kadar tamamlanarak faaliyete geçmesi hedefleniyor.

Bu tür yenilenebilir enerji projelerinin hayata geçirilmesinde ABD hükümetinin sağladığı teşvikler büyük bir rol oynuyor. 2022’de Joe Biden yönetimi tarafından yürürlüğe konan Enflasyon Düşürme Yasası (IRA), temiz enerji projelerine yönelik finansal destek sağlıyor. Ancak bu düzenleme, mevcut siyasi atmosferde belirsizliklerle karşı karşıya. Eski ABD Başkanı Donald Trump, başkanlık döneminde IRA fonlarını dondurma girişiminde bulunmuş, ancak bu adım mahkemeler tarafından engellenmişti. Yine de birçok eyalet, fonlara erişimde sıkıntılar yaşadıklarını ve temiz enerji projelerinin finansmanında gecikmeler olduğunu belirtiyor. Bu durum, yalnızca Appalachia’daki projeleri değil, ülke genelinde yürütülen pek çok yenilenebilir enerji ve çevresel iyileştirme girişimini de etkiliyor. Örneğin, dizel yakıtlı okul otobüslerini elektrikli modellere çevirmek, eski kurşun boyalı evleri yenilemek ve iklim değişikliğine karşı altyapı yatırımları yapmak gibi projeler de finansal belirsizlikler nedeniyle risk altında bulunuyor. Appalachia bölgesindeki kömür madeni sahalarının yenilenebilir enerji merkezlerine dönüştürülmesi, yalnızca çevresel bir kazanım değil, aynı zamanda bölgenin ekonomik geleceği açısından da kritik bir adım olarak değerlendiriliyor. Ancak bu projelerin hayata geçirilmesi, uzun vadede teşviklerin devamlılığına ve temiz enerjiye yönelik politikalara bağlı olacak.

Kripto Çekme kuralları değişiyor!

0

Binance TR, Resmî Gazete’de yayımlanan yeni yönetmelik ve tebliğler doğrultusunda kullanıcılarına önemli bir güncelleme duyurdu. 25 Şubat 2025 tarihinden itibaren, platform üzerinden gerçekleştirilen tüm kripto varlık çekme ve yatırma işlemlerinde kullanıcıların ek bilgi sağlaması gerekecek.

Binance TR tarafından yapılan açıklamaya göre, yeni düzenleme kapsamında, kullanıcılar herhangi bir miktarda kripto varlık çekme veya yatırma işlemi gerçekleştirirken alıcı veya gönderici bilgilerini paylaşmak zorunda olacak. Bu bilgiler, işlem tamamlanmadan önce platform tarafından talep edilecek. Ancak, bu değişiklik yalnızca kripto varlık işlemlerini kapsayacak; itibari para çekim işlemleri ile alım-satım faaliyetleri düzenlemeden etkilenmeyecek.

Mevzuata Uyum Amaçlanıyor

Güncellemenin, 25 Aralık 2024 tarihli ve 32763 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 9305 sayılı düzenlemeye dayandığı belirtildi. Binance TR, bu adımla operasyonlarını Türkiye’deki mevcut mevzuata tam uyumlu hale getirmeyi hedeflediğini vurguladı. Şirket, kullanıcıların bu süreçten en az şekilde etkilenmesi için gerekli çalışmaları sürdürdüğünü ifade etti.

Bilgi Sağlanmazsa İşlemler Gerçekleşmeyecek

Binance TR, 25 Şubat 2025 tarihinden itibaren ek bilgi sağlanmaması durumunda kripto varlık çekme ve yatırma işlemlerinin tamamlanamayacağını duyurdu. Ayrıca, bu durumdan kaynaklanabilecek doğrudan veya dolaylı zararlardan şirketin sorumlu tutulamayacağı konusunda kullanıcıları uyardı.

Kullanıcılar, konuyla ilgili detaylı bilgi almak veya destek için 7/24 hizmet veren müşteri hizmetleriyle iletişime geçebilecek. Ayrıca, kişisel verilerin yeni düzenleme kapsamında nasıl işlendiğine dair bilgiler, platformun Gizlilik Bildirimi’nde yer alıyor.

Vision Pro, Apple Intelligence desteği alıyor!

Apple, Vision Pro için yapay zeka destekli Apple Intelligence özelliklerini sunmaya hazırlanıyor. Şirketin, geçtiğimiz yıl Vision Pro’yu piyasaya sürmesiyle birlikte karma gerçeklik alanındaki iddiasını artırdığı biliniyor. Ancak bugüne kadar yapılan yazılım güncellemelerinde Apple Intelligence desteği sunulmamış, bu da Vision Pro’nun diğer Apple cihazlarına kıyasla geride kaldığı yönünde yorumlara yol açmıştı. Mark Gurman’ın paylaştığı yeni bilgilere göre Apple, bu durumu değiştirmek üzere ve Apple Intelligence’ın Vision Pro için uyarlanmış versiyonunu yakında duyurabilir.

Vision Pro, Apple Intelligence desteğine kavuşacak

Apple Intelligence, hali hazırda iPhone 15 Pro, iPhone 16, M-serisi iPad ve Mac modellerinde kullanılabilir durumda. Ancak Vision Pro, bu yapay zeka destekli servislerden yoksun olduğu için Apple’ın cihazı ikinci plana attığına dair iddialar ortaya atılmıştı. Görünüşe göre Apple, VisionOS işletim sistemine yapay zeka entegrasyonunu getirerek Vision Pro’nun yeteneklerini artırmayı planlıyor. Bu güncellemeyle birlikte kullanıcılar, Apple Intelligence’a dahil olan metin düzenleme ve içerik üretme odaklı Yazma Araçları, kullanıcıların yüz ifadelerinden ve metin girdilerinden özel emojiler oluşturmasına olanak tanıyan Genmoji ve görsel oluşturma özelliği sunan Image Playground gibi servisleri Vision Pro’da deneyimleyebilecek.

Vision Pro, Apple Intelligence desteğine kavuşacak.
Vision Pro, Apple Intelligence desteğine kavuşacak.

Gurman, Apple Intelligence’ın VisionOS’a ne zaman entegre edileceği konusunda kesin bir tarih paylaşmasa da, bu özelliklerin yakın zamanda duyurulmasının beklendiğini belirtiyor. Vision Pro için yalnızca yapay zeka desteğiyle sınırlı kalmayan Apple, aynı zamanda yeni bir uygulama üzerinde de çalışıyor. Sızıntılara göre bu uygulama, mekânsal içeriklerin daha erişilebilir hale getirilmesini sağlayacak ve kullanıcıların Apple ile üçüncü taraf geliştiriciler tarafından oluşturulan mekânsal içeriklere daha rahat ulaşmasına imkan tanıyacak. Şu anda Vision Pro, mekânsal video ve AR/VR içeriklerine farklı kaynaklardan erişim sağlasa da, Apple’ın geliştirdiği bu yeni uygulama sayesinde tüm bu deneyimin tek bir merkezde toplanarak kullanıcıya daha düzenli ve yetkilendirilmiş bir içerik havuzu sunulacağı ifade ediliyor.

Apple’ın Vision Pro’yu daha cazip hale getirmek için yazılım desteğini artırması, cihazın piyasadaki konumunu güçlendirmeye yönelik bir hamle olarak değerlendiriliyor. Vision Pro, halihazırda karma gerçeklik dünyasında en ileri teknolojilere sahip cihazlardan biri olsa da, içerik ekosisteminin sınırlı olması nedeniyle geniş çapta benimsenmesi konusunda bazı soru işaretleri bulunuyordu. Apple Intelligence ve mekânsal içeriklerin merkezi bir uygulamada toplanması gibi adımlar, Vision Pro’yu daha işlevsel hale getirebilir ve kullanıcı deneyimini ciddi şekilde iyileştirebilir. Önümüzdeki haftalarda Apple’ın bu konuda daha fazla detay paylaşması bekleniyor.