Pinterest, görsel aramayı daha fazla yapay zeka destekli özelliklerle güncelliyor. Şirket, kullanıcıların metin yerine bir resim kullanarak arama yapmalarına olanak tanıyan özelliğini iyileştirmek için yeni bir işlevsellik yayınladığını duyurdu. Bu, aramaları daha kesin bir şekilde daraltmak ve iyileştirmek için yeni araçların yanı sıra Pinterest’in web sitesinde görsel aramayı daha erişilebilir hale getiren araçları da içeriyor.
Pinterest görsel arama için yenilik yapıyor
Şirket, yeni eklemelerin Pinterest’in kullanıcıların kelimelerle tanımlamakta zorluk çekebileceği şeyler (örneğin, bir his, stil veya estetik) için bir arama motoru olarak öne çıkmasına yardımcı olacağına inanıyor.
Yeni bir geliştirme, kullanıcıların belirli bir Pin’de neyi beğendiklerini daha iyi anlamalarına yardımcı olacak; bu özellik başlangıçta ABD, Kanada ve İngiltere’deki kadın modası kategorisinde olacak.
Burada, kullanıcılar bir Pin’e dokunduğunda hareketli bir parıltı görecekler ve Pinterest daha sonra insanların Pin’i neden ilk etapta beğendiklerini belirlemelerine yardımcı olacak kelimeler üretecek. Şirket, bu özelliğin bir tür üretken AI olan Görsel Dil Modelleri (VLM’ler) tarafından desteklendiğini söylüyor. Bu ekleme, metin ve görselleri tek bir sorguda birleştiren Google’ın çok modlu aramasına benzer. Ancak bu durumda, Pinterest kullanıcıların arama sorgularını genişletmek ve daraltmak için kullanılabilecek kelimeleri üreterek onlara yardımcı oluyor.
Başka bir güncelleme, kullanıcıların gösterilen öğeye farklı bir renk, stil veya kumaşta alternatifler arayarak moda aramalarını daraltmalarına olanak tanıyacak. Örneğin, Pinterest bunu daha çok “Y2K” estetiğine sahip benzer bir stil bulmak veya beğendiğiniz bir blazer’a benzer ancak resmi bir durum için daha uygun bir şey bulmak için kullanabileceğinizi öneriyor.
Pinterest ayrıca görsel aramayı uygulamada daha fazla alana yayacağını, kullanıcıların Ana Akış’taki herhangi bir Pin’e uzun basarak görsel aramayı başlatabileceklerini söylüyor. Güncelleme , Pinterest’in AI tarafından oluşturulan görselleri etiketlemeye başlayacağı ve çok sayıda kullanıcı şikayeti sonrasında kullanıcıların yakında gösterilecek AI görsellerinin sayısını sınırlamasına izin vereceği duyurusunun hemen ardından geldi.
Apple’ın Siri’sinin geçmişte özel konuşmalarınızı dinlediğini mi düşünüyorsunuz? Eğer öyleyse, Apple’ın toplu dava için ödediği 95 milyon dolardan bir pay kapabilirsiniz. Apple Siri tazminatı almak için başvuruda bulunmalısınız.
Apple Siri tazminatı yapılması gerekenler
Lopez v. Apple Inc. davasında yayınlanan bir uzlaşma sayfası, Apple Siri tazminatı için dava açmak isteyen kişiler için adımları ve son tarihleri açıklıyor. Uzlaşma, ABD’de Siri cihazının mevcut veya eski kullanıcılarına yönelik olup, sesli asistanla olan görüşmeleri Apple tarafından kaydedildi veya “istenmeyen Siri aktivasyonu” nedeniyle üçüncü taraflarla paylaşıldı. Bu kampanyadan yararlanabilmeniz için cihazı 17 Eylül 2014 ile 31 Aralık 2024 tarihleri arasında kullanmış olmanız gerekiyor.
İlgili gruptaysanız, sizi Apple Siri tazminatı anlaşmasına dair uyaran bir Talep Tanımlama Kodu ve Onay Kodu içeren bir e-posta veya kartpostal almalısınız. Bu durumda, talep gönderme sayfasına gidin, her iki kodu da girin ve ardından devam etmek için oturum açın. E-postayı almazsanız, yine de bir talep oluşturmayı deneyebilirsiniz. Bunu yapmak için, gönderim sayfasında yeni bir talep girin. Siri cihazı veya satın alma belgesi için bir seri numarası ve model adı ile birlikte iletişim bilgilerinizi sağlamanız istenecektir. iPhone, iPad, Mac, Apple Watch, AirPods, HomePod veya Siri kullanan herhangi bir başka aygıt dahil olmak üzere beş farklı aygıta kadar ekleyebilirsiniz.
Her iki durumda da, Apple Siri tazminatı ödemenizi doğrudan banka hesabınıza mı yoksa elektronik çekle mi almak istediğiniz sorulacaktır. Talepte bulunmak için çok uzun süre beklemeyin; son tarih 2 Temmuz 2025’tir. Hiçbir şey yapmamayı da seçebilirsiniz, bu durumda hiçbir şey toplamazsınız. Başvuru süresinin ardından, mahkemenin ödemeler başlamadan önce anlaşmayı onaylaması gerekiyor. Son onay duruşması 1 Ağustos’ta Kaliforniya, Oakland’daki federal mahkemede ABD Bölge Yargıcı Jeffrey White ile planlandı.
Windows’dan uzaklaşmanızı sağlayacak bir Linux dağıtımı arıyorsanız, birçok seçeneğiniz var. Windows 10 veya 11 gibi görünmeyen ve hissettirmeyen dağıtımlar bile Microsoft’un işletim sistemine benzeyecek şekilde ayarlanabilir. Kutudan çıktığı haliyle Windows’a benzeyen bazı Linux dağıtımları var. Bu dağıtımlar arasında sahada oldukça yeni bir oyuncu var: AnduinOS. 1.3 sürümü.
Geliştiricilere yönelik Linux dağıtımı
AnduinOS’un son sürümü Ubuntu 25.04’e dayanmaktadır. Bu nedenle Canonical’ın ünlü dağıtımıyla aynı temellere sahiptir. Bu, sağlam donanım desteği, kullanıcı dostu bir paket yöneticisi, sağlam ve kararlı bir temel ve 2026’ya kadar destek anlamına gelir. AnduinOS, GNOME 48 ile Windows 11 benzeri görünümüne kavuşuyor ve bunu olağanüstü bir şekilde başarıyor. Aynı zamanda, GNOME masaüstünde genellikle bulamayacağınız birkaç dokunuş eklemeyi tercih ediyor. Ancak AnduinOS ile ilgili bir konu var: Windows’dan göç eden geliştiricilere yönelik bir dağıtım olarak tanıtılsa da, aslında günlük kullanım için yeterince iyi.
GNOME’un piyasadaki en iyi performans gösteren (tam teşekküllü) Linux masaüstlerinden biri haline geldiği bir sır değil ve AnduinOS bunu oldukça iyi gösteriyor. Bir uygulamaya takıladığınızda hemen açılıyor, bu da Geliştiricilere yönelik bir Linux deneyiminin ne kadar akıcı olabileceğini gösteriyor. Güncellemeler ve yükseltmeler hızla gerçekleşiyor ve animasyonlar tereyağı gibi akıcı. GNOME 48, kullanıcıya her şeyin tam olarak beklendiği gibi gideceğine dair güzel bir güvenlik hissi veriyor.
Geliştiricilere göre AnduinOS geliştiricilere yöneliktir, “AnduinOS, geliştiricilerin Windows’tan Linux’a geçişini kolaylaştırmayı amaçlayan, Ubuntu tabanlı özel bir Linux dağıtımıdır, bilindik operasyonel alışkanlıkları ve iş akışlarını korur.” Geliştirici projesi önceden yüklenmiş olarak işe koyulmak için ihtiyaç duyduğunuz tüm araçları bulacağınız anlamına gelmez; AnduinOS bilindik bir iş akışı sunuyor. Bunun anlamı AnduinOS kullanıcı arayüzünün hemen tanıdık geleceği ve geliştirme iş akışlarınızın kolayca çevrilebileceğidir.
Bu girişimin temel amacı, genç izleyicilerin Google ürünlerine ve genel olarak teknolojiye dair daha olumlu hisler geliştirmesini sağlamak.
Apple’ın dizilerinde MacBook ve iPhone’ların öne çıkmasına benzer şekilde, bu yapımlarda da Android telefonlar ve Google hizmetleri doğal bir şekilde sahneye taşınacak. Google, bu yolla hem kullanıcı algısını olumlu yönde etkilemeyi hem de yaratıcı sektörleri kendi teknolojilerini kullanmaya teşvik etmeyi planlıyor.
Google’ın bu projeleri YouTube üzerinden paylaşmak gibi bir planı bulunmuyor. Şirketin hedefi, yapımları bağımsız stüdyolarla iş birliği yaparak dağıtmak. Yani Google, Apple TV+ gibi kendi platformunu oluşturmak yerine, halihazırda izleyiciye ulaşan geleneksel dağıtım kanallarını tercih edecek.
Google’dan resmi bir açıklama henüz gelmiş değil; ancak proje, teknoloji şirketlerinin halkla ilişkilerde ne denli yaratıcı yöntemlere başvurduğunu gösteriyor. Teknoloji dünyasında yaşanan güven erozyonu, veri gizliliği tartışmaları ve yapay zekâya yönelik etik kaygılar göz önünde bulundurulduğunda, bu tür duygu yönetimi odaklı yapımların arkasındaki motivasyon daha da netleşiyor.
Son yıllarda teknoloji şirketlerinin marka algısını güçlendirmek adına medya ve eğlence alanında adımlar attığı görülüyor. Apple, kendi platformu üzerinden Emmy ödüllü diziler üretirken, Amazon da Prime Video aracılığıyla içerik üretimini ciddi biçimde genişletti. Google’ın bu yeni adımı, teknoloji devlerinin yalnızca ürün değil, duygu da sattığının bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Ancak bu girişim, bazı çevrelerde endişeyle karşılanabilir. Medyada ürün yerleştirme ve algı yönetimi, özellikle genç izleyiciler söz konusu olduğunda etik açıdan tartışmalı bulunabiliyor. Google’ın yapımlarında teknoloji eleştirisine ne kadar yer verileceği ya da sadece parlak bir dünya mı sunulacağı ise şimdilik belirsiz.
Google’ın 100 Zeroes projesi, yalnızca bir medya yatırımı değil, aynı zamanda teknoloji ile toplum arasındaki güven krizine verilen yaratıcı bir yanıt olabilir.
AI for Science adı verilen bu program, özellikle biyoloji ve yaşam bilimleri alanında çalışan araştırmacılara odaklanacak. Anthropic, seçilecek araştırmacılara altı ay boyunca toplam 20 bin dolara kadar API kullanım kredisi sağlayacak.
Anthropic’ten yapılan açıklamada, desteklenecek projelerin bilime katkısı, potansiyel etkisi ve yapay zekanın bu projeleri hızlandırmadaki rolü gibi kriterlerle değerlendirileceği belirtildi. Destekten yararlanacak bilim insanları, Claude model ailesi de dahil olmak üzere şirketin tüm halka açık yapay zeka modellerine erişim hakkı kazanacak.
Anthropic, blog gönderisinde yapay zekanın gelişmiş akıl yürütme ve dil işleme yeteneklerinin bilim insanlarına veri analizi, hipotez üretme, deney tasarımı ve sonuçların etkili şekilde paylaşımı konularında yardımcı olabileceğini vurguladı. Özellikle karmaşık biyolojik sistemlerin anlaşılması, genetik verilerin analizi, küresel hastalık yüklerine yönelik ilaç keşfi ve tarımsal verimliliğin artırılması gibi alanlar öne çıkarıldı.
Google, OpenAI, FutureHouse ve Lilia Sciences gibi şirketler de benzer şekilde bilimsel süreçlerde yapay zekanın potansiyelini vurgulayan girişimlerde bulunmuştu. Google‘ın AI co-scientist adını verdiği sistem, araştırmacılara hipotez geliştirme ve deney planlama konularında yardımcı olmayı amaçlıyor. Ancak tüm bu girişimlere rağmen, birçok bilim insanı günümüzdeki yapay zekanın henüz bilimsel süreçlerde güvenilir bir ortak olmadığını düşünüyor. Özellikle yapay zekanın özgün problem çözme kapasitesinin sınırlı olduğu ve beklenen atılımları sunamadığı yönünde eleştiriler var.
Geçmiş örnekler de bu konuda temkinli olunması gerektiğini gösteriyor. 2023 yılında Google, GNoME adını verdiği yapay zeka ile 40 yeni materyal sentezlendiğini duyurmuştu. Ancak yapılan bağımsız analizler, bu materyallerin hiçbirinin gerçek anlamda yeni olmadığını ortaya koydu.
Anthropic, bu olumsuz örneklerin aksine, kendi programlarının bilimsel keşiflerde anlamlı katkılar sağlayacağını umuyor. Program başvuruları her ayın ilk Pazartesi günü değerlendirilecek. Başvurular bilimsel değer, potansiyel etki, teknik uygulanabilirlik ve biyogüvenlik kriterlerine göre uzmanlar tarafından incelenecek. İlgi duyan araştırmacılar, başvuru formuna Anthropic’in resmi internet sitesinden ulaşabiliyor.
Bu tür girişimlerin, yapay zekanın bilim dünyasında daha somut katkılar sunması adına önemli bir dönüm noktası olup olmayacağı ise zamanla netlik kazanacak.
Unitree, yangınları söndürmeyi amaçlayan B2 dört ayaklısının modifiye edilmiş bir versiyonunu piyasaya sürdü. Çeşitli kullanım-özel modüllere ev sahipliği yapabilen robodog, yüksek akışlı güçlü bir su topu taşıyor ve aşırı ortamlarda çalışabiliyor. Yangın söndürme robotları bu anlamda büyük yenilikler sunmaktadır.
Yangın söndürme robotları
Dört ayaklı robotlar teftiş, haritalama ve gözetleme görevlerini üstlenebilseler de, insanların yapmak zorunda kalmaması için tehlikeli ortamları da keşfedebilirler. Unitree’nin yangın kurtarma robotları için de durum böyledir. Yangın söndürme robotları uzaktan erişim ile tehlikeli görevlerde güvenliği artırabilir. Bu robotlar, uzaktaki itfaiyecilere canlı video akışı sağlamak için gözetleme modülleriyle donatılabilir ve içeri girmeden önce bir durumu değerlendirmelerine olanak tanır.
Sırtına monte edilen diğer modüller arasında bir robot kolu, LiDAR sensörleri, haberleşme ekipmanı ve 60 m’ye (yaklaşık 200 ft) kadar menzile ve saniyede 40 litrelik yüksek akış hızına sahip bir su topu yer alabilir. Hortum arkaya takılırken, iş ucu yangın söndürme ihtiyacına uyacak şekilde 85 dereceye kadar açılı olabilir. Yangın söndürme robotları geliştirilmiş teknolojik özellikleriyle daha verimli hale getirilmiştir. Sistem su veya köpük kullanabilir ve dört ayaklı, hortumu otomatik olarak ayırabilir ve potansiyel olarak bir an bile kaybetmeden diğer görevlere geçebilir.
Bu modül ayrıca yangınları söndürmek için tasarlanmamış, ancak etrafındaki her şey serin olmadığında robotun kendisini serin tutmak için tasarlanmış bir sprinkler sistemi içerir. Bu, dört ayaklının toz ve su geçirmez olduğu anlamına gelirken, gövde için kompozit metal malzemeler de aşırı ortam hazırlığına katkıda bulunur.
Unitree ayrıca standart bir B2’ye göre eklem performansını %170 oranında artırarak robodog’a 40 cm (15 inç) kadar yükseklikteki engelleri ve 45 derece eğimli merdivenleri aşmak için ekstra tırmanma gücü kazandırdı. Ve son olarak, yangın kurtarma botu su geçirmezlikten ödün vermeden sahada uzun süreli kullanım için sıcak değiştirilebilir bir pil sisteminden faydalanır.
Robodog’un yangınla mücadele yeteneğini kanıtlamak için bir dizi tatbikat ve gösteri gerçekleştirildi ve yakın zamanda bir çift Qingdao İtfaiye ve Kurtarma Destek Ekibi’ne resmi olarak katıldı. Yangın söndürme robotları artık satışa sunuldu, ancak fiyatlandırma hakkında bir bilgimiz yok.
Ortadoğu ve Türkiye girişimcilik ekosistemindeki son yatırım haberlerinden biri, dijital varlık sektöründen geldi. Ortadoğu ve Türkiye’nin hızlı büyüyen dijital varlık altyapısı şirketlerinden Fuze, dijital varlık ve veri merkezi altyapısı sektörünün küresel liderlerinden Galaxy ve Etisalat olarak da bilinen küresel teknoloji grubu e&’in girişim sermayesi ve yatırım kolu e& capital’ın liderlik ettiği Seri A turunda 12,2 milyon dolar yatırım aldı.
Türkiye’nin yanı sıra, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da (MENA) türünün tek örneği olarak regüle dijital varlık altyapısı sunan Fuze’un kurucu ekibinde, daha önce Checkout.com ve Visa’da önemli roller üstlenen Mo Ali Yusuf, Simpl ve Clear gibi fintek şirketlerinin liderlik ekibinde yer alan Arpit Mehta’nın yanı sıra; Goldman Sachs ve Microsoft’ta görev alan Srijan Shetty bulunuyor. Şirket, daha önce Abu Dabi Kalkınma Holdingi’nin desteklediği bir yatırım şirketi olan Further Ventures’tan da yatırım almıştı.
Hizmet olarak dijital varlıklar altyapısı sunuyor
Faaliyetlerine 2023’te başlayan Fuze, MENA ve Türkiye genelindeki finans kuruluşları ile işletmelerin müşterilerine regüle dijital varlıklar sunmasını kolaylaştıran “Hizmet olarak Dijital Varlıklar” (Digital Assets-as-a-Service) altyapısı ve yüksek montanlı alım satım platformu ile faaliyet gösteriyor. Son olarak uçtan uca bir stabil kripto varlık (stablecoin) altyapısı paketi sunan ve FuzePay aracılığıyla ödemeler dikeyinde de genişleyen Fuze’un, piyasaya sürüldüğünden bu yana hedef pazarlarda düzenleyicilerle yakın bir biçimde çalıştığı ve önde gelen finans kuruluşlarıyla ortaklık kurduğu biliniyor.
Geliştirdiği çözümlerle 2024’te toplam 2 milyar doların üzerinde dijital varlık hacmine aracılık eden Fuze, Seri A yatırımıyla birlikte, bölgesel ve uluslararası genişlemesini hızlandırmayı, ürün inovasyonu ve regülasyon uyumluluğunu derinleştirmeyi ve ekibini üst düzey işe alımlarla büyütmeyi planlıyor.
Talepte büyük artış
Yatırım turuna dair görüşlerini paylaşan Fuze CEO’su ve Kurucu Ortağı Mo Ali Yusuf, “Galaxy’nin kapsamlı dijital varlık yeteneklerinin ve e&’in eşsiz iş ağının; bankaların, finansal teknoloji şirketlerinin ve geleneksel işletmelerin dijital varlıkları sorunsuz bir şekilde entegre etmesini hızlandırma misyonumuza katkıda bulunacağına inanıyoruz. Önümüzdeki 1 yıl içinde her finans kuruluşu ve işletmenin, bir tür kripto veya stabil dijital varlık çözümünü entegre etmeye yöneleceğini tahmin ediyoruz. Talepte büyük bir artış görüyoruz. Seri A yatırım turumuzun bölgesel dijital varlık benimsemesine ivme kazandıracağına inancımız tam” dedi.
Fuze Türkiye Ülke Müdürü Ayşegül Şensoy ise, “Yeni yatırımımızla birlikte, stratejik ana pazarlarımızdan biri olan Türkiye’de hızlı bir büyüme hedefliyor, bölgedeki gücümüzü buraya taşıyarak ekosisteme katma değer sağlamayı amaçlıyoruz” ifadelerini kullandı.
SPK’nın faaliyette bulunanlar listesinde
Türkiye’yi de büyüme merkezlerinden biri olarak gören Fuze, Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) Türkiye’de kripto varlık düzenlemelerine uyum ve lisans süreci yürüten platformları sıralayan Faaliyette Bulunanlar Listesi’nde Fuze Teknoloji A.Ş. ticari unvanı ve Fuze TR işletme adıyla yer alıyor.
Dijital varlıklar ve veri merkezi altyapısındaki küresel liderlerden biri olan Galaxy’nin Fuze ile ortaklık kurmaktan ve Seri A yatırım turuna liderlik etmekten heyecan duyduğunu belirten Galaxy Europe CEO’su Leon Marshall, “Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) dijital varlıklar için kapsamlı düzenleyici çerçeveler geliştirme isteği ve Fuze’un dijital varlık altyapısındaki geliştirme hızıyla BAE, önemli bir inovasyon merkezine dönüşmeye hazır” dedi.
e& Grup Strateji Başkanı Harrison Lung, “Fuze’a yaptığımız yatırım sayesinde, geleceğe hazır, regüle bir dijital varlık ekosisteminin nasıl görünebileceğine dair ölçütleri belirleyen bir ekiple uyum içinde olmaktan heyecan duyuyoruz. Fuze ile fintek portföyümüz arasında doğal bir sinerji var. Bu yatırımla, uzun vadeli oyunu anlayan, finansal hizmetler inovasyonunun bir sonraki dalgasını güçlendirmek için dijital varlık altyapısı inşa eden cesur şirketleri desteklemekten mutluluk duyuyoruz” dedi.
Fuze’un ilk yatırımcılarından Further Ventures’ın Yönetici Ortağı Mohamed Hamdy de “Yatırım turu, Further Ventures’ın kuruluşundan bu yana desteklediği bir şirket olan Fuze için önemli bir dönüm noktası. Galaxy, e& capital ve diğer küresel yatırımcıları aramızda gördüğümüz için gururluyuz. Fuze’un işletmeler için dijital varlık entegrasyonunu kolaylaştırmada küresel anlamda hakim oyunculardan biri olacağına inanıyoruz” ifadelerini kullandı.
Teksas’ta açılan bir toplu dava, otomotiv devi Toyota ve bağlı kuruluşu Connected Analytic Services (CAS)’i suçladı. Davaya göre şirketler, sürücü verilerini izinsiz topladı ve Progressive sigorta şirketi ile paylaştı.
Davacı Philip Siefke, 2021’de aldığı Toyota RAV4 XLE aracının verilerinin rızası olmadan paylaşıldığını ileri sürüyor. Siefke, 2025 yılı Ocak ayında Progressive şirketinin Snapshot programı için başvurdu. Ancak programa katılmayı reddettiği halde, şirketin sürüş verilerine zaten sahip olduğunu öğrendi.
Progressive müşteri hizmetleri, bu verilerin aracındaki izleme teknolojisi ile elde edildiğini belirtti. Toyota ise Siefke’nin farkında olmadan veri paylaşımına katıldığını savundu. Şirkete göre, Siefke paylaşımı durdurmak için ayrıca işlem yapmalıydı.
Dava iddialarına göre Toyota ve CAS, sürücülerin konum, hız, yön, frenleme ve viraj alma verilerini izinsiz olarak topladı. Bu veriler Progressive’in Snapshot programına aktarıldı. Bu durumun gizlilik haklarını ihlal ettiği ve kişisel verilerin değer kaybettiği belirtildi.
Toyota’nın 2022 yılında CAS ile ortaklık duyurusunda, telematik verilerin yalnızca müşterilerin açık talebiyle paylaşılacağı belirtilmişti. Ancak dava, bu taahhüdün yerine getirilmediğini ve verilerin izinsiz paylaşıldığını iddia ediyor.
Progressive şirketi, müşterilerin bağlı hizmetlere kaydolmalarıyla verilerin toplandığını savundu. Şirkete göre müşteriler, bu hizmetlere kaydolduktan sonra verilerin paylaşılmasını onaylamış oluyor. Ancak Siefke böyle bir onay vermediğini ısrarla dile getiriyor.
Sürücülerin verilerinin izinsiz toplanması ve paylaşılması, dava kapsamında ciddi bir sorun olarak görülüyor. Kişisel gizlilik ihlali ve veri güvenliği açısından önemli endişeler ortaya çıkıyor. Siefke ve diğer davacılar, uygulamaların durdurulmasını ve zararlarının tazmin edilmesini talep ediyor.
Bu dava, otomotiv sektöründe veri gizliliği ve sürücülerin onayı konusunda dönüm noktası olabilir. Toyota ve otomobil üreticileri, müşterilerinin verilerini toplama konusunda daha şeffaf ve dikkatli olmalı. Bu dava sektöre ciddi bir uyarı niteliği taşıyor.
Endonezya hükümeti, Sam Altman’ın kurduğu Worldcoin projesine ani bir müdahalede bulundu. Ülkede faaliyetler resmen askıya alındı. Yetkililer, Worldcoin’in uyguladığı göz taraması teknolojisinin kişisel verileri riske attığını açıkladı. Bu karar, dijital kimlik teknolojileri konusunda küresel bir tartışmayı yeniden alevlendirdi.
Göz Taramaları Verilerinizi Çalabilir mi?
Endonezya yetkilileri, Worldcoin’in gizlilik politikalarını yeterli bulmadı. Halkın göz taramasıyla biyometrik veri toplanmasını son derece riskli gördüklerini duyurdular. Yetkililer, özellikle kullanıcı verilerinin saklanma şekli üzerinde durdu. Sam Altman ve ekibi ise Endonezya’daki bu duruma hızlıca yanıt vereceklerini söyledi.
Worldcoin, “herkes için dijital kimlik” mottosuyla ortaya çıkmıştı. Ancak projenin dayandığı Orb cihazları, insanların göz bebeklerini tarayarak kimlik doğrulaması yapıyor. Bu süreçte toplanan hassas verilerin ne şekilde depolandığı büyük tartışma yarattı. Uzmanlar, “Bu kadar hassas bir bilginin kötüye kullanılması tüm dünyada domino etkisi yaratabilir” uyarısında bulunuyor.
Endonezya yalnız değil. Daha önce Almanya, Fransa ve Kenya gibi ülkeler de benzer kaygılarla Worldcoin’e kısıtlamalar getirmişti. Ancak Endonezya’nın son hamlesi, gelişmekte olan ülkelerdeki dijital hak tartışmalarını bir üst seviyeye taşıdı.
Worldcoin yetkilileri, projelerinin tamamen şeffaf olduğunu savunuyor. “Kullanıcılarımızın verileri en üst düzeyde korunuyor” açıklamasını yaptılar. Ancak Endonezya’daki düzenleyici kurumlar ikna olmadı. Hükümet, şimdilik faaliyetlerin askıya alındığını, tüm sistemlerin kapsamlı bir incelemeye alınacağını duyurdu.
Bu karar, kripto para ve blockchain dünyasında yankı uyandırdı. Birçok analist, Worldcoin’in benzer ülkelerde de sorun yaşayabileceğini düşünüyor. Dijital kimlik pazarında, göz taraması gibi biyometrik doğrulama yöntemleri yeni soruları gündeme taşıyor.
Endonezya’daki kullanıcılar, Worldcoin’e büyük ilgi göstermişti. Ancak şimdi binlerce kişi, verdikleri biyometrik verilerin güvenliğinden endişe ediyor. Sosyal medya platformlarında “Verilerimiz güvende mi?” sorusu hızla trend oldu.
Uzmanlar, biyometrik verilerin basit şifrelerden çok daha hassas olduğunu hatırlatıyor. “Bir şifreyi değiştirebilirsiniz. Ama bir göz bebeğini değiştirmek mümkün değil” diyorlar.
Worldcoin’in Endonezya’daki askıya alma kararını nasıl aşacağı belirsizliğini koruyor. Sam Altman ve ekibi, krizi çözemezse projenin küresel güvenilirliği ciddi yara alabilir.
Dijital kimlik ve biyometrik veri tartışmaları önümüzdeki günlerde daha da alevlenecek gibi görünüyor. Gözler, Worldcoin’in Endonezya’daki krizi nasıl yöneteceğine çevrildi.
Kongo’daki bu gelişme, Afrika’da internet erişiminin genişletilmesi adına önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Kongo hükûmeti, Mart 2024’te Starlink kullanımını yasaklamıştı. Askeri yetkililer, uydu internet sisteminin özellikle doğudaki güvenlik sorunları nedeniyle tehlike arz ettiğini belirtmişti. Bu endişelerin başında, Ruanda destekli M23 isyancı grubunun Starlink aracılığıyla iletişim kurarak operasyonlarını daha etkili şekilde sürdürebileceği korkusu geliyordu.
M23 grubu, 2024 yılı boyunca doğu Kongo’da bugüne kadarki en büyük toprak kazanımlarını elde etti. Ancak geçtiğimiz hafta alınan yeni bir kararla Kongo hükûmeti, Starlink’e resmi lisans vererek yasağı kaldırdı.
Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’ne göre, 2023 itibarıyla Kongo’da internet erişimi olan nüfus oranı yalnızca yüzde 30 civarındaydı. Ülkenin altyapı eksiklikleri ve süregelen çatışmalar, dijital iletişimi büyük ölçüde kısıtlıyordu. Starlink’in sunduğu düşük maliyetli ve kırsal bölgeleri kapsayabilen uydu bağlantısı, bu sorunun çözümünde kritik bir rol oynayabilir.
Starlink, Afrika kıtasında hızla yayılmaya devam ediyor. Hizmet şu anda kıtada 12’den fazla ülkede aktif durumda. Kongo’nun da bu listeye katılmasıyla, bölgedeki dijital uçurumun kapatılması yönünde önemli bir adım atılmış oldu.
Uzmanlar, Starlink’in özellikle okul, hastane ve kırsal kesimlerdeki kamu hizmetlerine internet erişimi sağlama potansiyelinin altını çizerken, bazıları da teknolojinin denetimsiz kullanımının güvenlik riskleri taşıyabileceği uyarısında bulunuyor. Ancak mevcut koşullarda, birçok Afrikalı ülke için Starlink gibi çözümler, dijital dönüşüm sürecinin temel taşı olarak görülüyor.
Bu adımın ardından diğer Afrika ülkelerinin de benzer şekilde Starlink’e kapı açması bekleniyor.
Khazna Veri Merkezleri (Khazna), Ankara Başkent Organize Sanayi Bölgesi’nde bir arazi temin ettikten sonra, Türkiye’de 100 MW’a kadar potansiyel kapasiteye sahip yapay zekâ destekli bir veri merkezi kurmayı planladığını açıkladı. Duyuru, Türkiye’de yapay zekâya olan ilginin ve yatırımların devam ettiği bir dönemde yapıldı. Stanford Üniversitesi’nin 2025 Yapay Zekâ Endeksi’ne göre, Türkiye’de 2016 ile 2024 yılları arasında yapay zekâ alanındaki yetenek yoğunluğu yüzde 198 arttı. Açıklama aynı zamanda, 2023 yılında BAE ile Türkiye arasında 50 milyar doları aşan değerde çeşitli mutabakat ve stratejik anlaşmaların imzalanmasının ardından gelmesi açısından da önem taşıyor.
Veri merkezi Ankara Başkent Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulacak
Dünyanın en hızlı büyüyen hiper ölçekli veri merkezi ağlarından birine sahip olan Khazna, sürdürülebilir ve ölçeklenebilir dijital altyapılar sunarak geleceğin ekonomilerinin temelini atıyor. Khazna, geleceğin ekonomisine güç veren yeni nesil, yapay zekâ destekli uygulamalar için gerekli olan yüksek yoğunluklu bilgi işlem gereksinimlerini karşılayacak şekilde tasarlanmış veri merkezleriyle hükümetlerin, işletmelerin ve toplumların dijital çağda gelişmesini sağlıyor.
Ankara’da kurulacak yeni veri merkezi, yapay zekâdan bulut çözümlerine ve diğer kritik uygulamalara kadar çeşitli iş yüklerini barındırabilecek esneklikte tasarlanacak. İlk aşama bulut odaklı bir yapıya sahip olacak şekilde planlanan tesis modüler yapısıyla, farklı teknolojik ihtiyaçlara göre genişletilebilecek ve uyarlanabilecek, böylece gelecekteki yenilikleri güçlü bir şekilde destekleyecek.
Çevresel etkiyi en aza indirmek için gelişmiş özellikler
Khazna’nın diğer tesislerinde olduğu gibi Ankara’daki yeni veri merkezi de operasyonel verimliliği en üst düzeye çıkaracak şekilde inşa edilecek. Yenilikçi tasarım, enerji verimliliğini artırmak ve çevresel etkiyi en aza indirmek için gelişmiş özellikler içeriyor. Bunlar arasında, Hidroflorokarbon (HFC) içermeyen düşük Küresel Isınma Potansiyeline (GWP) sahip soğutucuların kullanımı, güneş fotovoltaik (PV) panellerinin entegrasyonu ve düşük karbonlu ve geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanımı yer alıyor. Tesis ayrıca güneş enerjili su ısıtma sistemlerinin kullanımını araştıracak ve mümkün olan yerlerde serbest soğutma kullanımını en üst düzeye çıkaracak yüksek verimli adyabatik soğutucular kullanacak. Tasarımda ayrıca atık suyun yeniden kullanımına yönelik sistemler ve tesisin karbon ayak izini daha da azaltacak şekilde hidrojenlenmiş bitkisel yağ (HVO) yakıtıyla çalışabilen jeneratörler de yer alacak.
“Türkiye’nin yapay zekâyı odağına alarak ileri düzey bir ekonomi inşa etme yolundaki çalışmalarını desteklemekten büyük gurur duyuyoruz.” – Khazna Veri Merkezleri CEO’su Hassan Alnaqbi
Khazna Veri Merkezleri CEO’su Hassan Alnaqbi konuyla ilgili açıklamasında, “Türkiye’nin yapay zekâyı odağına alarak ileri düzey bir ekonomi inşa etme yolundaki çalışmalarını desteklemekten büyük gurur duyuyoruz. Bu hedef için gerekli altyapının temelini oluşturmayı da amaçlıyoruz. Bu veri merkezinin Türkiye’nin etkileyici ekonomik büyümesine katkıda bulunacağına, inovasyonu teşvik edeceğine ve dijital dönüşümü hızlandıracağına inanıyoruz.” dedi.
BAE’nin Türkiye Büyükelçisi Sayın Saeed Thani Hareb Al Dhaheri ise şunları söyledi: “Khazna Veri Merkezleri’nin Türkiye’ye genişlemesi, ülkelerimiz arasındaki derinleşen bağların bir göstergesi. Türkiye ile ilişkiler, BAE’nin ortaklıklarını güçlendirme, ilişkilerini genişletme ve tüm alanlarda iş birliği köprülerini pekiştirme stratejisi açısından büyük önem taşımaktadır.”
2025 yılının ikinci çeyreğinde bir ana yükleniciyi görevlendirmeyi planlayan Khazna, tesisin tamamlanmasının ardından Türkiye’ye yatırım yapmaya ve veri merkezi ağını genişletmeye devam etmeyi de amaçlıyor.
Dünya çapında en hızlı genişleyen hiper ölçekli veri merkezi ağlarından birine sahip olan Khazna Veri Merkezleri, benzersiz enerji verimliliğine sahip gelişmiş altyapı sunarak yapay zekânın (AI) ve dijital ekonomilerin büyümesini sağlıyor. Khazna; inovasyon, esneklik ve sürdürülebilirliği bir araya getiren çözümlere öncülük ederek veri merkezi teknolojisinin ön saflarında yer alıyor. Khazna, geleceğin ekonomisine güç veren yeni nesil, yapay zekâ destekli uygulamalar için gerekli olan yüksek yoğunluklu bilgi işlem gereksinimlerini karşılayacak şekilde tasarlanmış veri merkezleriyle hükümetleri, işletmeleri ve toplumları dijital çağda güçlendiriyor.
Temu, bu kararı eski Başkan Donald Trump döneminde çıkarılan ve 800 dolar altındaki ürünlerin vergisiz girişine olanak tanıyan “de minimis” kuralının sona ermesiyle bağlantılı olarak aldı.
Yeni düzenlemeler kapsamında Çin’den gelen ürünlere uygulanan gümrük vergileri yüzde 100’ün üzerinde artırıldı. Bu gelişmeler, yalnızca Temu gibi Çinli şirketleri değil; Amazon gibi Amerikan devlerini de fiyatlarını gözden geçirmeye ve tedarik zinciri stratejilerini yeniden düzenlemeye zorladı.
CNBC’nin haberine göre, Temu müşterileri son dönemde alışverişlerinde yüzde 130 ila 150 oranında ek ithalat ücreti ile karşılaştı. Şirket, bu maliyet artışına çözüm olarak, Çin’den doğrudan sevkiyatı durdurma kararı aldı. Artık Temu’da yalnızca ABD’deki depolarda bulunan ürünlerin satışına izin veriliyor; Çin’den gönderilen ürünler ise “stokta yok” olarak listeleniyor.
Temu’nun yaptığı açıklamada, ABD’deki müşterilere sunulan fiyatların bu değişiklikten etkilenmediği ve platformun artık yerel tedarik modeliyle çalıştığı belirtildi. Şirket sözcüsü, “Tüm satışlar yerel satıcılar aracılığıyla gerçekleştiriliyor ve siparişler ABD içinden karşılanıyor.” ifadelerini kullandı.
Temu ayrıca, ABD pazarındaki varlığını güçlendirmek amacıyla yerli satıcıları platforma katılmaya teşvik ettiklerini de duyurdu. Bu hamlenin, küçük ve orta ölçekli Amerikan işletmelerine daha fazla müşteriye ulaşma ve işlerini büyütme fırsatı sunmayı amaçladığı ifade edildi.
Şirketin attığı bu adım, ABD-Çin arasındaki ticaret gerginliklerinin teknoloji ve perakende sektöründeki etkilerini gözler önüne sererken, aynı zamanda küresel e-ticaret devlerinin hızla değişen siyasi ve ekonomik koşullara nasıl uyum sağladığını da ortaya koyuyor.
Bu gelişmeler, önümüzdeki dönemde diğer Çinli e-ticaret platformlarının da benzer adımlar atıp atmayacağına dair merakı artırıyor.
İstanbul Silivri merkezli meydana gelen deprem, Türkiye’de yapı güvenliği konusunu yeniden gündeme taşıdı. Depremin etkisiyle oluşabilecek risklerin başında, en az binalardaki taşıyıcı sistemler kadar mekanik tesisat sistemleri de yer alıyor. Aytes Mühendislik’e göre, mekanik tesisat mühendisliğinde uygulanan çözümler, patlama, yangın ve su baskını gibi ikincil afet risklerinin önüne geçerek can ve mal kayıplarının önüne geçiyor.
Türkiye’nin deprem kuşağında yer aldığı gerçeği, Silivri açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki son depremle bir kez daha gündeme geldi. Bu durum, binalarda yalnızca taşıyıcı sistemlerin değil, yapıların iç teknik altyapısının da bütüncül bir güvenlik anlayışıyla ele alınması gerektiğini gösteriyor. Özellikle doğalgaz, yangın, havalandırma ve sıhhi tesisat gibi sistemlerin deprem anında zarar görmesi, can ve mal kayıplarına sebep olabiliyor. Aytes Mühendislik, bu sistemlerin mühendislik esaslarına uygun biçimde projelendirilmesi ve sismik risklere karşı dayanıklı hale getirilmesinin, sadece ilk darbeye karşı değil, deprem sonrası ortaya çıkabilecek ikincil tehditlere karşı da koruma sağladığını belirtiyor.
Son yıllarda, özellikle büyük ölçekli yapılar, konutlar, endüstriyel tesisler, raylı sistemler ve toplu kullanım alanlarında, mekanik tesisat mühendisliğine yönelik farkındalık artarken; bu sistemlerin hem yeni projelerde hem de mevcut yapılarda denetim, bakım ve güçlendirme çalışmalarıyla değerlendirilmesi, afetlere karşı ciddi bir koruma sağlıyor.
Sismik tedbirler yapı maliyetinin yalnızca %2’sini kapsıyor
Mekanik tesisat sistemlerinin yapılar için önemine değinen Aytes Mühendislik Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Ayrancı, “Öncelikle geçtiğimiz günlerde yaşanan Silivri depremi nedeniyle tüm ülkemize ve vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum. Can kaybı olmaması en büyük tesellimiz. Deprem, yalnızca binaların taşıyıcı sistemlerini değil, içerisinde yer alan teknik altyapıyı da ciddi biçimde etkileyen bir doğal afettir. Mekanik tesisat sistemleri bu noktada en hassas unsurların başında gelir. Özellikle doğalgaz, havalandırma ve sıhhi tesisat sistemlerinde yaşanabilecek olumsuzluklar; patlama, yangın ve su baskını gibi zincirleme riskleri tetikleyebilir. Örneğin, 6 Şubat’ta Kahramanmaraş depremi sebebiyle Hatay’da yaklaşık 1000 kişinin yaşadığı rezidanslar yıkılmış, sonrasında binalarda meydana gelen yangınlar ve patlamalar nedeniyle çok sayıda can kaybı yaşanmıştı. Bu yaşanan felaket mekanik tesisat mühendisliğinin önemini en net şekilde gösteriyor. Bu nedenle biz Aytes Mühendislik olarak, projelendirme sürecinden uygulama aşamasına kadar tüm mekanik sistemlerde güvenlik kriterlerine azami ölçüde dikkat ediyoruz.
Mekanik sistemler sismik dayanımı açısından denetlenmeli
Yalnızca yeni projelerde değil, mevcut yapılarda da mekanik sistemlerin sismik dayanımı açısından denetlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle endüstriyel tesisler, konutlar, alışveriş merkezleri ya da kesintisiz çalışması gereken alanlarda, bu sistemlerdeki en ufak bir hasarın bile ciddi sonuçlar doğurabileceğini biliyoruz. Bu risklerin başında da tabii ki can ve mal kayıpları geliyor. Bu yüzden periyodik bakım, risk analizi ve gerekiyorsa güçlendirme çözümlerini mutlaka öneriyoruz. Üstelik bu hizmetler, çok düşük maliyetlerle maksimum güvenlik sağlıyor. Yapı maliyetlerinin yalnızca yüzde 2’sini oluşturan sismik tedbirler, doğru mühendislik uygulamalarıyla birleştiğinde, büyük kayıpların önüne geçebilecek bir etki yaratıyor.
Bu uygulamalar sadece sistemin korunmasını değil, aynı zamanda binada bulunan herkesin güvenliğini sağlamayı hedefliyor. Aytes Mühendislik olarak sektör paydaşlarının ve vatandaşlarımızın dikkatini şu noktaya çekmek isteriz: Deprem güvenliğini yalnızca kolon ve kirişlerle sınırlı görmemek gerekir. Yapıların içinde yer alan mekanik tesisat sistemleri de en az taşıyıcı unsurlar kadar hayati önem taşır. Gerçekten güvenli yapılar, ancak bütüncül mühendislik çözümleriyle mümkündür” dedi.
Yandex Maps, geliştirdiği yeni özelliğiyle sürücülere yolculuklarını daha kolay ve öngörülebilir hale getiriyor. Yeni özellik sayesinde, ücretli yolların geçiş ücretleri önceden görüntülenebiliyor ve alternatif güzergâhlar ile seyahat maliyetleri daha öngörülebilir hale geliyor. Uygulamanın son güncellemesiyle birlikte kullanıcılar, rota üzerindeki ücretli yol geçişleri için ödeyecekleri ücretleri önceden görebiliyor. Bu sayede sürücüler, hem seyahat maliyetlerini önceden tahmin edebiliyor hem de alternatif, ücretsiz güzergâhları tercih etme şansına sahip oluyor.
Rota oluşturulduğunda maliyet ortaya çıkıyor
Yeni özellikle birlikte kullanıcılar bir rota oluşturduğunda, sistem ücretli yolları vurguluyor ve Sınıf 1 (binek otomobil) araçlar için geçerli olan ücretleri net şekilde görüntülüyor. İlgili ücret, yalnızca güzergaha dahil olan ücretli yol bölümleri için özel olarak belirtiliyor.
Örneğin İstanbul Avrupa Yakası’ndan Sabiha Gökçen Havalimanı’na giderken önerilen rota, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Kuzey Marmara Otoyolu’nun (O-7) bir bölümünü içerebiliyor. Yandex Maps , her bir ücretli geçiş için yol boyunca geçerli olan ücretleri kullanıcıya şeffaf şekilde sunuyor. Bu yeni özellik, Yandex Maps ve Yandex Navi’nin hem iOS hem de Android’deki en son sürümlerinde kullanılabiliyor.
Kötü ve asfaltsız yollardan kaçınma seçeneği
Bu güncellemenin ötesinde, Yandex Maps ve Yandex Navigasyon halihazırda daha güvenli ve daha verimli sürüş deneyimini teşvik etmek için tasarlanmış bir dizi faydalı özellik daha sunuyor. İlk olarak, sürücüler hız sınırlarını aştığında sesli uyarılar vererek trafik kurallarına uyulmasını teşvik ediyor. Ayrıca kullanıcılar rotalarını planlarken kötü ve asfaltsız yollardan kaçınma seçeneğini tercih edebiliyor. Ek olarak kullanıcılar, Türkiye’deki şehirlerin haritalarını indirerek internet bağlantısı olmadan da kapsama alanının sınırlı olduğu bölgelerde dahi güvenilir navigasyon hizmetine erişebiliyor. Bunun yanı sıra, yolların kapalı olduğu durumlarda ise, uygulama başlangıç ve bitiş tarihlerini ve saatlerini göstererek sürücülerin alternatif rotalar planlamasına yardımcı oluyor.
Yandex Türkiye, Yandex Maps ve Navigasyon uygulamaları ile Karayolu Trafik Haftası kapsamında, planlanan rota boyunca ücretli yolların ücretlerini tam olarak gösteren yeni özelliğiyle trafik verimliliğine olan bağlılığını bir kez daha vurguluyor. Mevcut ve yeni geliştirdiği tüm bu özelliklerle Yandex Maps ve Yandex Navigasyon Türkiye genelinde sürüş deneyimini daha güvenli, ekonomik ve konforlu hale getirmeyi hedefliyor.
Günümüz dijital çağında, web kamerası hacklenmesi—diğer adıyla camfecting—ciddi bir gizlilik endişesi haline geldi. Hackerlar, bilgisayarınızın web kamerasına izinsiz erişim sağlayarak bunu casusluk, kayıt yapma ve hatta şantaj aracı olarak kullanabilir. Web kameranızın ele geçirilip geçirilmediğini tespit etmek her zaman kolay olmasa da, birinin sizi kameranız üzerinden izleyip izlemediğini anlamanıza yardımcı olabilecek bazı işaretler vardır. İşte hackerların web kameranızı kullanarak gizliliğinizi ihlal edip etmediğini nasıl anlayacağınız ve kendinizi korumak için neler yapabileceğiniz hakkında kapsamlı bir rehber.
Web kameranızı hackerlardan koruyun!
1. Tanıdık Olmayan Video veya Fotoğraf Dosyalarını Kontrol Edin
Hacked edilmiş bir web kamerasını tespit etmenin en basit yollarından biri, oluşturmadığınızı hatırladığınız video veya fotoğraf dosyalarını aramaktır. Çoğu web kamerası, kayıtları bilgisayarınızda varsayılan bir depolama konumuna kaydeder ve hackerlar, izlerini örtmeden önce faaliyetlerinin izlerini bırakabilir.
Ne yapmalı: Web kameranızın varsayılan depolama klasörüne gidin ve tanımadığınız dosyaları kontrol edin. Ayrıca, bilgisayarınızın Geri Dönüşüm Kutusu’nu, sizin çekmediğiniz silinmiş video veya fotoğraflar için inceleyin. Bunlar, yetkisiz kayıtların kanıtı olabilir.
Neden önemli: En karmaşık kötü amaçlı yazılımlar bile dosyaları yerel olarak kaydedebilir ve bu, hackerları yakalama şansınızı artırır.
2. Web Kameranızın Gösterge Işığını İzleyin
Çoğu web kamerasında, kamera aktif olduğunda yanan bir gösterge ışığı bulunur. Web kamerasını kullanmadığınız halde bu ışığın yandığını fark ederseniz, bu bir şeylerin ters gittiğinin açık bir işaretidir.
Ne yapmalı: Gösterge ışığını, özellikle Zoom veya FaceTime gibi video konferans uygulamalarını kullanmadığınız zamanlarda dikkatle izleyin. Işık beklenmedik bir şekilde yanıyorsa, hemen araştırın. Ancak, bazı gelişmiş kötü amaçlı yazılımlar bu ışığı devre dışı bırakabilir, bu yüzden bu işaret tamamen güvenilir değildir.
Neden önemli: Web kamerasının kullanılmaması gereken bir anda aktif olan bir gösterge ışığı, genellikle bir Uzak Erişim Truva Atı (RAT) veya başka bir kötü amaçlı yazılım aracılığıyla yetkisiz erişimi işaret eder.
3. Web Kamerası ve Güvenlik Ayarlarını İnceleyin
Hackerlar, web kameranıza erişim sağlamak için genellikle web kamerasının güvenlik ayarlarını veya bilgisayarınızın genel güvenlik yapılandırmasını değiştirmek zorundadır. Bu ayarlardaki değişiklikler, bir müdahalenin güçlü bir göstergesi olabilir.
Ne yapmalı: Web kamera uygulamanızı açın ve güvenlik ayarlarını gözden geçirin. Değiştirilmiş şifreler, kameraya erişim izni olan tanımadık uygulamalar veya devre dışı bırakılmış olması gereken bildirimler olup olmadığını kontrol edin. Ayrıca, Windows ve antivirüs yazılımı ayarlarınızı, devre dışı bırakılmış güvenlik duvarları veya değiştirilmiş izinler gibi anormallikler için kontrol edin.
Neden önemli: RAT gibi kötü amaçlı yazılımlar, web kameranızı fark edilmeden kontrol etmeyi kolaylaştırmak için güvenlik özelliklerini devre dışı bırakabilir.
4. Olağandışı Ağ Etkinliklerini İzleyin
Eğer bir hacker web kameranızdan görüntü akışı yapıyor veya kayıtları gönderiyorsa, bu durum internet veri kullanımınızda gözle görülür artışlara neden olabilir. Özellikle hacker canlı yayın yapıyor veya büyük video dosyaları gönderiyorsa bu daha belirgin olur.
Ne yapmalı: Yönlendiricinizin yönetici paneline giriş yapın ve veri kullanımını izleyin. Tüm uygulamaları ve tarayıcı pencerelerini kapatın ki meşru veri kullanımı olmasın. Eğer hala önemli bir ağ etkinliği görüyorsanız, bu bir ihlalin göstergesi olabilir, ancak bu durum yalnızca web kamerasıyla sınırlı olmayabilir.
Neden önemli: Yetkisiz web kamerası etkinliği veri iletimi gerektirir ve bu, olağandışı ağ trafiği olarak ortaya çıkabilir.
5. Web Kameranızın Davranışını Test Edin
Hackerlığın olup olmadığını test etmenin pratik bir yolu, web kameranızı Windows üzerinden devre dışı bırakmak ve kendi kendine tekrar aktif olup olmadığını gözlemlemektir. Eğer aktif hale gelirse, bir hacker kontrol ediyor olabilir.
Ne yapmalı: Bilgisayarınızın Aygıt Yöneticisi’ne gidin, web kameranızı bulun ve devre dışı bırakın. Periyodik olarak tekrar aktif olup olmadığını kontrol edin. Ayrıca, web kameranızı çalıştırmayı deneyin ve “zaten kullanılıyor” gibi bir hata mesajı alırsanız, bu, bir kötü amaçlı yazılımın onu kontrol ettiği anlamına gelebilir.
Neden önemli: Kendi kendine aktif hale gelen bir web kamera, büyük olasılıkla kötü amaçlı yazılım aracılığıyla uzaktan kontrol edildiğini gösterir.
Ek Uyarı İşaretleri
Yukarıdaki beş işaretin ötesinde, hacked edilmiş bir web kamerasını işaret eden başka göstergeler de olabilir:
Pil Tükenmesi: Dizüstü bilgisayarınızın veya cihazınızın pili normalden daha hızlı tükeniyorsa, bu, web kamerasının arka planda çalışıp görüntü iletmesinden kaynaklanabilir.
Şantaj Mesajları: Birinin sizin web kameranızdan çekilmiş utanç verici görüntüleriniz olduğunu iddia eden e-postalar veya mesajlar almanız yaygın bir taktiktir. Genellikle bir blöf olsa da, diğer işaretlerle birlikte dikkat çekiciyse harekete geçmelisiniz. Asla fidye ödemeyin; bunun yerine bir siber güvenlik uzmanına veya kolluk kuvvetlerine danışın.
Web Kamerası Hataları: Meşru kullanım sırasında ekran yırtılması veya gecikme gibi olağandışı davranışlar, bazen kötü amaçlı yazılımın müdahalesini gösterebilir.
Kendinizi Koruma Adımları
Web kameranızın hack edildiğinden şüpheleniyorsanız, cihazınızı güvence altına almak için hemen harekete geçin:
Kötü Amaçlı Yazılım Taraması Yapın: Güvenilir bir antivirüs yazılımı kullanarak kötü amaçlı yazılımları tarayın ve kaldırın. Rootkit gibi zor bulunan tehditleri tespit etmek için özel kötü amaçlı yazılım temizleyiciler kullanılabilir.
Web Kameranızı Örtün: Kullanmadığınız zamanlarda kamerayı bir kapak, yapışkan bant veya sticker ile fiziksel olarak kapatın. Mark Zuckerberg ve eski FBI Direktörü James Comey gibi teknoloji devleri bile bunu ek güvenlik için yapıyor.
Yazılımı Güncelleyin: İşletim sisteminizi, web kamera sürücülerinizi ve antivirüs yazılımınızı güncel tutarak hackerların yararlanabileceği güvenlik açıklarını kapatın.
Güvenlik Duvarı ve VPN Kullanın: Bir güvenlik duvarı yetkisiz erişimi engelleyebilir, bir VPN ise internet bağlantınızı şifreleyerek hackerların verilerinizi ele geçirmesini zorlaştırır.
Şüpheli Bağlantılardan ve İndirmelerden Kaçının: Kötü amaçlı yazılımlar genellikle kimlik avı e-postaları veya zararlı bağlantılar yoluyla yayılır. Tıkladığınız veya indirdiğiniz şeylere dikkat edin.
Bilgisayarınızı Sıfırlayın: Tehdidi ortadan kaldıramazsanız, bilgisayarınızı fabrika ayarlarına sıfırlamayı düşünün; bu, kalan kötü amaçlı yazılımları kaldırabilir. Önce önemli dosyalarınızı yedekleyin, çünkü bu işlem sisteminizi tamamen siler.
Hedef Olursanız Ne Yapmalısınız?
Şantaj mesajı alırsanız veya web kameranızın hacked edildiğini doğrularsanız, sakin olun. Fidye ödemeyin, çünkü bu, hackerın duracağı anlamına gelmez. Bunun yerine:
Web kamerasını hemen örtün, daha fazla kayıt yapılmasını önlemek için.
İnternet bağlantısını kesin, veri iletimini durdurmak için.
Kötü amaçlı yazılım taraması yapın ve bir siber güvenlik uzmanına danışın.
Tehditler ciddi görünüyorsa, durumu yerel yetkililere bildirin.
Web kamerası hacklenmesi gerçek ve rahatsız edici bir tehdit, ancak bu tespit adımlarını takip ederek ve dikkatli davranarak gizliliğinizi koruyabilirsiniz. Şüpheli dosyaları düzenli olarak kontrol edin, web kameranızın gösterge ışığını izleyin, güvenlik ayarlarını gözden geçirin ve ağ etkinliğini takip edin. Web kameranızı örtmek ve güçlü bir antivirüs yazılımı kullanmak gibi basit önlemler, hackerları uzak tutmada büyük fark yaratabilir. Proaktif olun ve siber suçluların web kameranızı hayatınıza bir pencere haline getirmesine izin vermeyin.
Ticaretin geleceği, Visa’nın “Küresel Ürün Lansmanı”nda sergilendi. Yapay zekâ destekli yeni ve güçlü teknolojiler, tüketicilerin yapay zekâyı kullanarak aradıkları ürünü bulabilmesine ve satın alabilmesine imkan tanıyacak. Visa ayrıca, etkinlikte yeni ürün inovasyonlarını ve stratejik iş birliklerini de duyurdu.
Visa CEO’su Ryan McInerney, “Yeni ödeme yöntemleri ortaya çıktıkça, bu ödeme yöntemlerinin her zaman açık, güvenli, emniyetli, ölçeklenebilir ve durmaksızın inovasyonlarla yenilenen bir ağ üzerinde gerçekleşmesi gerekiyor” dedi. Devamında, “Ticareti dönüştürecek ve yapay zekâ özellikli ödemelere güvenlik getirecek yeni ürünler ve çözümler sunmak için ağımızın gücünü ve uzun yıllara dayanan uzmanlığımızı kullanıyoruz” açıklamasında bulundu.
“Visa Akıllı Ticaret” geliyor
Visa, “Küresel Ürün Lansmanı”nı yapay zekâ ve dijital ticaretin birleşiminin tüketicilerin ürün ve hizmetleri keşfetme ve satın alma biçiminde önemli bir değişime işaret edeceğini paylaşarak başlattı. Yakın gelecekte tüketiciler, yapay zekâ asistanlarının kendi yerlerine arama yapmasına, ürün seçmesine, satın almasına ve alışverişi yönetmesine yetki verebilecek. Bu uygulamanın hayata geçebilmesi için, yapay zekâ asistanlarının yalnızca tüketiciler için değil, bankalar ve işletmeler için de güvenli olması gerekiyor. Visa ise yapay zekâ platformları, teknoloji şirketleri, bankalar, fintekler, işletmeler gibi iş ortaklarına Visa ağına erişim sağlamaları için kolay bir çözüm sunarak bu güvenliği tesis ediyor. Böylelikle Visa, kesintisiz ve güvenli dijital ödemelerle daha fazla tüketici ile işletmeyi bir araya getirmek için yeni bir adım daha atıyor.
Lansmanın öne çıkan unsuru ise Visa’nın açıkladığı “Visa Akıllı Ticaret” çözümü oldu. Bu önemli girişimle birlikte Visa, ödeme ağını yapay zekâ destekli ticaretin temellerini inşa eden yazılım geliştiricilere ve mühendislere açıyor. Visa aynı zamanda daha fazla kişiye ve coğrafyaya ulaşabilmek adına, yeni stablecoin iş birliklerini de açıkladı. Son olarak, Flex Credential isimli platformunu genişlettiğini duyururken, ödeme yapmak ve almak için daha fazla yöntem sunan yeni ürün ve hizmetlerini de tanıttı.
Lansmanda duyurulan gelişmeler, para hareketlerinin ve ticaretin geleceğini mümkün kılacak.
Son 25 yılda, Visa’nın ağı üzerinde 3,3 trilyon işlem gerçekleştirildi. Visa, fiziksel ve e-ticarette mevcut olan standartları, yapay zekâ destekli ticareti de kapsayacak şekilde genişletecek. Yakın bir gelecekte tüketiciler, yapay zekâ platformları üzerinden yapay zekâ asistanlarını yetkilendirerek, an itibarıyla 150 milyonun üzerindeki, geçerli tüm işletmelerde Visa kimlik bilgilerini (an itibarıyla 4,8 milyar adet) kullanabilecek.
Inerney yaptığı açıklamada, “Visa olarak geçmişte dolandırıcılıkla mücadele etmek ve tüketicileri korumak için yapay zekâ teknolojisinden faydalandık. Şimdi ise bu teknolojiyi tüketicileri güçlendirmek için kullanacağız. E-ticaretin temellerini değiştirerek daha kişisel, daha güncel ve daha keyifli bir hale getireceğiz. Yapay zekâ destekli ticaretin herhangi bir kullanımının yerleşmesi için, ödeme başarının önemli bir unsuru. Ödeme olmadan, ticaret de olmaz. İşte Visa, bu güvenlik ve uzmanlığı getiriyor” dedi.
Yapay zekâ destekli ticareti gereken hız ve ölçekte hayata geçirmek için, Visa tüketicilerin ve işletmelerin günlük hayatlarında da kullandığı yapay zekâ platformları ve markalarla iş birlikleri gerçekleştiriyor. Bu markalar arasında Anthropic, IBM, Microsoft, Mistral AI, OpenAI, Perplexity, Stripe ve Samsung yer alıyor.
Visa Ürün ve Strateji Direktörü Jack Forestell, “Yapay zekâ asistanlarının market siparişi gibi ‘rutin’ işlemlerden, yer bulmanın zor olduğu bir restoranda rezervasyon yapmak ya da konser bileti almak gibi daha sofistike araştırma ve karar alma süreçlerine kadar ticarette büyük bir potansiyele sahip olduğunu görüyoruz. Bu tüketici deneyimine sihirli bir dokunuş katan ve işlemleri kolaylaştıran bir dönüşüm olurken, alışveriş yapma biçimimizi sonsuza dek değiştiren yeni bir dünya yaratacak” dedi.
Yeni ürünler, gelişmeler ve yetkinlikler
Visa, ağının erişimini genişletmeye, güvenli ve kesintisiz ödeme deneyimi sağlamaya yardımcı olan yeni özelliklere ve yetkinliklere yatırım yapmaya devam ediyor.
Stablecoins: Visa, on yılı aşkın bir süredir kripto işlemlerini kolaylaştırıyor. Şimdi ise stablecoin bağlantılı kartlar, ödeme ve programlanabilir para ile stablecoin uygulamalarını daha da genişletiyor. Stripe çatısı altında faaliyet gösteren Bridge, Visa iş birliği ile yeni bir kart geliştiriyor. Bu yeni çözüm fintek geliştiricilerinin tek bir API entegrasyonu ile farklı ülkelerdeki kullanıcılarına stablecoin bağlantılı Visa kartları sunmasını sağlıyor.
Flex Credential genişliyor: Geçtiğimiz yıl Visa, kredi kartı, “şimdi al sonra öde”, banka kartı gibi farklı ödeme yöntemlerini gerçekleştirebilen yeni nesil bir kartı “Flex Credential” ürünü ile hayata geçirmişti.
Bugün dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan, Flex Credential ve Visa planları ile kredi, yatırım hesapları, ödül puanlar, ticari kartlar ve çok daha fazla kullanım alanına sahip.
Visa, şimdi Klarna iş birliği ile Flex Credential’ı Amerika Birleşik Devletleri’ndeki kullanıcılara sunuyor. Ayrıca Avrupa’da bir ilki gerçekleştirerek tüketicilere daha esnek bir ödeme yöntemi sunan “şimdi al sonra öde” banka kartını hayata geçiriyor. Bu ürün ile ilgili ayrıntılı bilgilerin yılın ilerleyen dönemlerinde açıklanması bekleniyor.
Ödeme yapmak ve ödeme almak için daha fazla yöntem sunuluyor: Visa tüketicilere, işletmelere ve iş ortaklarına dünyanın dört bir yanında ödeme yapmak ve ödeme almak için daha fazla yöntem sunuyor.
ABD Başkanı Donald Trump, popüler sosyal medya uygulaması TikTok’un ABD’deki faaliyetlerine dair çarpıcı açıklamalar yaptı. NBC’nin “Meet the Press” programına katılan Trump, uygulamanın satışıyla ilgili süreçte anlaşma sağlanmazsa, 19 Haziran tarihindeki yasağı ertelemeye açık olduğunu belirtti.
Trump, konuşmasında şaşırtıcı bir ifade kullandı: “Belki bunu söylememeliyim, ama TikTok’a karşı içimde sıcak bir his var“. Bu açıklama, genç Amerikalı kullanıcılar arasında popüler olan TikTok’un yasaklanması konusundaki tartışmalara yeni bir boyut kazandırdı.
TikTok’un Amerikalı yatırımcılara satılması istenmişti
Daha önce Trump yönetimi, TikTok’un Çinli şirket ByteDance’tan Amerikalı yatırımcılara satılmasını istemişti. ABD Kongresi, 2024 yılında, TikTok’un ulusal güvenliğe tehdit oluşturduğu gerekçesiyle yasaklanmasını sağlayan yasayı onaylamıştı. Ancak Trump, daha önce iki kez erteleme kararı almıştı. Göreve başladığı ilk gün olan 20 Ocak 2025’te, yasağı 75 gün ertelemiş, ardından 4 Nisan tarihinde süreyi tekrar uzatmıştı.
TikTok’un geleceği, Trump yönetiminin aldığı kararlar nedeniyle belirsizliğini koruyor. Çin hükümetiyle yaşanan gerginlikler ve ABD’deki siyasi tartışmalar, uygulamanın geleceğini karmaşık hale getiriyor. Demokrat senatörler ise Trump’ın sürekli erteleme kararlarını eleştiriyor ve yasal açıdan sorguluyor.
Trump’ın mevcut yaklaşımı, ilk dönemindeki sert tutumundan belirgin şekilde farklılık gösteriyor. Genç seçmenler arasındaki popülerliğini korumaya çalışan Trump, TikTok’un faaliyetlerini sürdürmesini savunuyor. Bu nedenle siyasi gözlemciler, Trump’ın bu tavrını seçim stratejisi olarak yorumluyor.
Uygulamanın satışı için şimdiye kadar farklı çözümler masaya yatırıldı. Bunlar arasında ByteDance’in azınlık hissesiyle ABD merkezli yeni bir şirket kurma fikri de bulunuyor. Ancak Çin hükümeti, Trump’ın uyguladığı ekonomik tarifeler nedeniyle bu çözüme mesafeli yaklaşıyor.
Trump’ın açıklamaları, TikTok kullanıcıları ve Amerikalı yatırımcılar tarafından olumlu karşılanırken, ulusal güvenlik konusunda hassasiyet gösteren çevreler endişeli. ABD’nin TikTok yasağına ilişkin son kararın, 19 Haziran öncesinde netleşmesi bekleniyor.
Bilim insanları, hassas mühendislikli yüzeylerin yardımıyla silikon güneş hücrelerinde yüksek verimlilik elde ettiler. Tek katmanlı silikon metasurfaces’e dayanan silikon güneş hücreleri için yansıma önleyici kaplamaların yeni tasarımları, 60 dereceye kadar geliş açıları için 500 ila 1200 nm dalga boyu aralığında geniş bant yansıma bastırmasına yol açıyor.
Akıllı nanoyapısal katman güneş panelleri için avantaj sağlıyor
Araştırmacılar, geleneksel birkaç katmanlı dielektrik yansıma önleyici kaplamaların güneş ışığının iletimini önemli ölçüde artırabileceğini, ancak yalnızca dar bir dalga boyu aralığında olduğunu vurguladılar. En son araştırma, bir silikon güneş hücresine ulaşan güneş enerjisinin neredeyse yarısının silikon-hava arayüzündeki yansıma nedeniyle kaybolmasıyla gerçekleşti. Yansıma önleyici kaplamalar yansımayı bastırabilir ve fotojenlenmiş akımı artırabilirken.
SPIE – Uluslararası Optik ve Fotonik Derneği tarafından yapılan çalışma, tek bir ultra ince polikristalin silikon nanoyapılar (diğer adıyla metasurface) katmanı kullanan yeni bir yansıma önleyici kaplama türünü ortaya koyuyor. Belirli dalga boyları ve açılarda minimum yansıma elde eden metasurface, yapay zeka (AI) tarafından geliştirilen ileri ve ters tasarım tekniklerinin birleştirilmesiyle geliştirildiği bildirildi.
Advanced Photonics Nexus’ta yayınlanan çalışma, görünür ve yakın kızılötesi spektrumlar üzerinde ortalama yansımanın normal ve eğik olay için sırasıyla yaklaşık %2 ve %4,4’lük rekor düşük seviyede olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmacılar: “Elde edilen sonuçlar, makine öğrenimiyle geliştirilmiş fotonik nanoyapıların klasik yansıma önleyici kaplamalardan daha iyi performans gösterme potansiyelini gösteriyor” dedi.
Kaplamanın görünür ve yakın kızılötesi spektrumda (500 ila 1200 nanometre) çalıştığını ve güneş ışığı dik açılardan vurduğunda bile etkili olduğunu ortaya koydular. Doğrudan açılarda gelen ışığın sadece %2’sini ve eğik açılarda yaklaşık %4,4’ünü yansıtıyor; tek katmanlı bir tasarım için benzeri görülmemiş sonuçlar.
Bu atılım, akıllıca tasarlanmış bir nanoyapısal katmanın ana akım güneş panellerinin verimliliğini artırabileceğini gösteriyor. Hem yüksek performanslı hem de nispeten basit olduğu için, daha verimli güneş panellerine yol açabilir ve potansiyel olarak temiz enerjiye geçişi hızlandırabilir.
Finans dünyası bugün sarsıldı. Warren Buffett, dünyanın en tanınmış yatırımcısı, Berkshire Hathaway CEO’luğundan ayrılacağını açıkladı. Buffett, 94 yaşında hâlâ aktif olarak şirketin başında bulunuyordu. Yıllardır merakla beklenen bu karar, şirketin yıllık toplantısında resmen duyuruldu.
Warren Buffett yerine gelecek ismi açıkladı
Buffett, kararını açıklarken “Artık sahneyi gençlere bırakma zamanı geldi” dedi. Yatırımcılar, Buffett’ın yerine geçecek ismi hemen öğrenmek istedi. Şirket, Buffett sonrası CEO olarak Greg Abel’i seçti. Abel, uzun zamandır Buffett’ın ardılı olarak görülüyordu.
Berkshire Hathaway, Buffett liderliğinde muazzam bir büyüme kaydetti. Şirket, yıllar içinde Coca-Cola, Apple, American Express gibi devlere yatırım yaptı. Buffett, sade yaşam tarzı ve uzun vadeli yatırım stratejileriyle tanındı. “Omaha Kahini” lakabıyla anılan Buffett, yatırım dünyasının sembol ismi oldu.
Bugünkü açıklama, hem yatırımcıları hem finans medyasını harekete geçirdi. Hissedarlar, Buffett’ın ayrılığının şirkete etkilerini tartışmaya başladı. Berkshire Hathaway hisseleri, açıklamanın ardından küçük bir düşüş yaşadı. Piyasa uzmanları, Buffett’ın ayrılığının sembolik etkisinin ağır bastığını belirtti.
Yönetim kurulunda kalacak
Buffett, CEO’luktan ayrılmasına rağmen yönetim kurulunda kalacağını söyledi. “Berkshire Hathaway’e destek vermeye devam edeceğim” dedi. Uzmanlar, Buffett’ın varlığının hâlâ güven verici olduğunu düşünüyor.
Greg Abel, enerji bölümünden gelen bir yönetici. Buffett, Abel’in şirket kültürüne uygun olduğunu sık sık dile getirdi. Abel, Buffett’ın yatırım felsefesini sürdürme sözü verdi. Abel, “Bay Buffett’ın mirasını en iyi şekilde taşıyacağız” dedi.
Berkshire Hathaway, 1965’ten bu yana Buffett yönetiminde olağanüstü bir performans gösterdi. Şirketin piyasa değeri bugün 780 milyar doları aşıyor. Buffett, dünya genelinde hem zenginliği hem alçakgönüllülüğü ile örnek oldu.
Buffett’ın ayrılığı, yatırım dünyasında bir dönemin sonunu işaret ediyor. Finans dünyası, Buffett sonrası dönemi büyük bir merakla izleyecek. Analistler, Abel yönetimindeki Berkshire’ın yeni yatırımlarını ve stratejilerini yakından takip edecek.
Buffett, konuşmasının sonunda hissedarlara teşekkür etti. “Birlikte harika bir yolculuk geçirdik” dedi. Buffett, salondan büyük alkışlarla ayrıldı.