Eski Kıta, her yıl yüz binlerce ton karbondioksiti taşımak üzere inşa edilen ilk açık deniz CO₂ taşıyıcısını denize indirerek iklim değişikliğiyle mücadelede büyük bir atılıma hazırlanıyor. Devasa geminin Hollanda’nın kuzeyindeki Royal Niestern Saner tersanesinde vaftiz edilip denize indirileceği ve bu sayede kıta genelinde karbon yakalama ve depolama (CCS) çalışmalarında yeni bir dönemin başlayacağı bildirildi.
Avrupa denizaltına karbondioksit gömmek için çalışmalar yapıyor
Küresel kimya, üretim ve enerji şirketi INEOS Energy ile Hollandalı gemi sahibi ve operatörü Wagenborg Offshore arasındaki devrim niteliğindeki ortaklığın sonucu olan bu devasa gemi, her yıl 400.000 ton sıvılaştırılmış karbondioksiti karadaki yakalama tesislerinden Danimarka Kuzey Denizi’nin derinliklerindeki depolama rezervuarlarına taşıyacak.
Tamamen Hollanda’da inşa edilen gemi, gelişmiş gemi içi soğutma ve basınç kontrolleri de dahil olmak üzere CO₂ taşımacılığı için özel sistemlerle en yüksek güvenlik ve çevre standartlarını karşılayacak şekilde tasarlanmıştır. AB’nin ilk tam ölçekli karbon yakalama ve depolama değer zincirini oluşturmayı amaçlayan Danimarka liderliğindeki bir girişim olan Project Greensand’in önemli bir parçasını oluşturur.
INEOS Energy Europe CEO’su Mads Gade, geminin inşasını Avrupa inovasyonu ve mühendisliği için bir kazanım olarak övdü ve ekibin AB’nin ilk tam ölçekli CO₂ depolama tesisini kurma hedefindeki hayati rolünü vurguladı. Gade: “Taşıyıcı artık bir sonraki inşaat aşamasına girerken, Greensand Avrupa’nın ilk tam CCS değer zincirini tamamlamaya yaklaşıyor” diye ekledi.
Dünyanın en büyük kimyasal üreticilerinden biri ve petrol ve gaz pazarının önemli oyuncularından biri olan INEOS, taşıyıcının sıvılaştırılmış CO₂ taşımacılığının benzersiz zorluklarıyla başa çıkmak üzere tasarlandığını açıkladı. Geminin son durağı Danimarka açıklarındaki Nini West platformu olacak . Burada CO₂, deniz tabanının 1.800 metre altındaki, milyonlarca yıldır hidrokarbonları güvenli bir şekilde tutan jeolojik oluşumlara enjekte edilecek.
OpenAI tarafından atılan bu adım, şirketin özellikle son dönemlerde şeffaflık konusunda yoğun eleştirilere maruz kalmasının ardından geldi.
Şirket, yeni oluşturulan Safety Evaluations Hub adlı internet sayfası üzerinden modellerinin zararlı içerik üretimi, jailbreak girişimleri ve halüsinasyon üretimi gibi testlerdeki performansını yayımlayacak. Şirket, bu merkezi düzenli olarak güncelleyerek özellikle büyük model güncellemeleri sonrası güvenlik performanslarını paylaşmayı planlıyor.
OpenAI blogunda yer alan açıklamada, “Yapay zekâ değerlendirme bilimi geliştikçe, model yetenekleri ve güvenliğini ölçmede daha ölçeklenebilir yöntemler geliştirme konusundaki ilerlememizi paylaşmayı hedefliyoruz. Güvenlik değerlendirme sonuçlarımızın bir kısmını buradan paylaşarak hem OpenAI sistemlerinin güvenlik performansını zaman içinde daha anlaşılır kılmayı hem de alandaki topluluk çabalarına katkı sağlamayı amaçlıyoruz.” denildi.
OpenAI’nın bu kararı, son aylarda şirketin güvenlik testleri konusunda yeterince titiz davranmadığına dair yapılan eleştirilerin ardından geldi. Özellikle bazı modellerin teknik raporlarının yayımlanmaması ve güvenlik testlerinin aceleye getirilmesi etik uzmanlar tarafından sıkça eleştirilmişti. OpenAI CEO’su Sam Altman da, Kasım 2023’te yaşanan kısa süreli görevden alınma sürecinde, model güvenliği konularında yönetim kurulunu yanıltmakla suçlanmıştı.
Geçtiğimiz ay ise GPT-4o modelinin güncellenen sürümünde kullanıcılar, modelin sorgusuz sualsiz onaylayıcı ve aşırı olumlu tepkiler verdiğini bildirdi. Sosyal medya platformu X, ChatGPT’nin problemli ve tehlikeli fikirleri alkışladığını gösteren ekran görüntüleriyle doldu. Bu gelişmeler üzerine OpenAI, modeli geri çekmek zorunda kaldı.
Bu tip sorunların tekrar yaşanmaması adına OpenAI, bir dizi düzeltme ve önlem alacağını açıkladı. Bu önlemler arasında, bazı modellerin lansman öncesinde sınırlı kullanıcılarla test edilmesini sağlayacak “alpha aşaması” adlı yeni bir opt-in sistem de bulunuyor. Böylece, kullanıcı geri bildirimleriyle modellerin piyasaya sürülmeden önce daha güvenli hale getirilmesi hedefleniyor.
Şirketin bu yeni adımı, yapay zekâ sektöründe güvenliğin ön planda tutulduğu bir yaklaşımın habercisi olarak değerlendiriliyor. OpenAI yönetiminin, gelecekte daha kapsamlı testleri de merkezi platforma dahil etmesi bekleniyor.
SpaceX tarafından yapılan açıklama, FCC’nin GPS dışında yeni sistemlerin araştırılmasına yönelik başlattığı kamuoyu araştırması sürecine yanıt olarak geldi.
FCC’nin temel hedefi, yalnızca ABD Savunma Bakanlığı’nın kontrolünde olan GPS’e bağımlılığı azaltmak ve yeni nesil PNT sistemlerini hayata geçirmek. SpaceX’in mektubunda, alçak yörüngede (LEO) çalışan uydu takımyıldızlarının PNT hizmetlerini geniş bant internet ve mobil bağlantı ile entegre şekilde sunabileceği vurgulandı. Şirket, Starlink’in cep telefonu entegrasyonlu versiyonunda zaten PNT sistemleri üzerinde çalıştığını ve bu hizmetin T-Mobile işbirliğiyle Temmuz ayında beta olarak başlayacağını açıkladı.
SpaceX, doğrudan cihaza hizmet sunan bu sistem sayesinde hem Amerika’da hem de dünya genelinde (130’dan fazla ülkede) yeni nesil konum hizmetlerinde liderlik rolü üstlenebileceğini iddia ediyor. Mektupta, Starlink uydularının GPS’e bağımlı olmadan çalışabildiği, bu özelliğin de güvenli ve dayanıklı bir PNT altyapısının temelini oluşturduğu belirtildi.
SpaceX, FCC’yi eleştirirken rakiplerine de serzenişte bulundu
SpaceX, mektubunda sadece kendi teknolojisini tanıtmakla kalmadı; rakip şirket EchoStar’ı da eleştirdi. EchoStar’ın mobil uydu hizmetleri için ayrılan 2GHz frekans bandını etkin kullanmadığını savunan şirket, FCC’nin bu bandın kullanım koşullarını denetlemesi gerektiğini vurguladı. FCC de EchoStar’ın bu bandı mevcut yetkilendirme şartlarına uygun kullanıp kullanmadığını kamuoyundan gelen görüşlerle değerlendirmeye başladı.
Öte yandan yalnızca SpaceX değil, Apple’ın uydu sağlayıcısı Globalstar da FCC’ye yazı göndererek kendi uydularının GPS’e alternatif ya da tamamlayıcı olabileceğini belirtti. Globalstar, uydularının GPS’ten farklı bir bantta yayın yaparak sinyal karıştırma ve sahtecilik saldırılarına karşı daha dayanıklı olduğunu, ayrıca 2.4GHz’deki güçlü sinyallerle performans ve güvenilirlik sunduğunu öne sürdü.
FCC’nin önümüzdeki aylarda GPS alternatifi sistemlerle ilgili kamuoyundan gelen veriler doğrultusunda nasıl bir strateji izleyeceği merak konusu. Ancak görünen o ki uzaydan sağlanan konum ve zamanlama hizmetleri, önümüzdeki yıllarda büyük bir dönüşümün eşiğinde.
Yapay zekâ destekli influencer pazarlama platformu Winfluencer, İTÜ ARI Teknokent’ten aldığı yeni yatırımla küresel büyüme yolunda önemli bir adım attı. İlk temelleri İTÜ Çekirdek Kuluçka Merkezi’nde atılan Winfluencer, Big Bang Startup Challenge sahnesinde öne çıkarak dikkatleri üzerine çekmişti.
Yapay zeka girişimi Winfluencer, İTÜ ARI Teknokent’ten yatırım alıyor
Bugün ise İTÜ Magnet çatısı altında büyümesini sürdüren girişim, aldığı yatırımla global pazarlarda daha iddialı bir konuma gelmeyi hedefliyor. Son olarak Almanya’da Innogate keşif haftasına katılan Winfluencer, markalar ile içerik üreticileri arasında veri temelli ve ölçülebilir iş birlikleri sunan teknolojisiyle fark yaratıyor.
Yapay zeka girişimi Winfluencer, İTÜ ARI Teknokent’ten yatırım alıyor
Platform, markaların influencer seçiminden kampanya yönetimine, performans izleme ve başarı tahminine kadar tüm süreci yapay zekâ ile otomatikleştiriyor. Bu sayede hem markalar hem de içerik üreticileri için şeffaf, hızlı ve sonuç odaklı bir deneyim sunuluyor. Halihazırda 50’den fazla büyük markayla çalışan ve 80’i aşkın müşteriye hizmet veren Winfluencer, aynı zamanda dört stratejik ajans ile iş birliği içerisinde.
Platformda aktif olarak kampanyalara katılan binlerce influencer yer alıyor. Yapay zekâ sayesinde içeriklerin kalitesi analiz ediliyor, etkileşim potansiyeli önceden tahmin ediliyor, böylece pazarlama süreçleri daha verimli hâle geliyor.
İTÜ ARI Teknokent Genel Müdürü Prof. Dr. Attila Dikbaş, teknoloji tabanlı girişimlerin global sahnede değer yaratması gerektiğine dikkat çekerek, Winfluencer’ın bu vizyonun başarılı bir örneği olduğunu vurguladı. Girişim, yakın zamanda Innogate’in İngiltere programı kapsamında Londra’ya açılmayı hedefliyor.
Kurucu ortak ve Genel Müdür Funda Yener ise İTÜ ekosistemi sayesinde geldikleri bu noktada, uluslararası pazarlarda daha da büyümeyi planladıklarını ifade etti. Türkiye’nin teknoloji ihraç eden bir ülke olma vizyonuna katkı sunan Winfluencer, Ar-Ge’ye dayalı çözümleriyle bu hedef doğrultusunda emin adımlarla ilerliyor.
Hindistan Hükümeti, Foxconn ve HCL Group ortaklığında kurulacak yarı iletken fabrikasına onay verdi. Yatırımın toplam büyüklüğü 37.06 milyar rupi, yani yaklaşık 433 milyon dolar.
Bu yeni tesis, Hindistan’ın kuzeyindeki Uttar Pradesh eyaletinde inşa edilecek ve 2027 yılında faaliyete geçmesi planlanıyor. Hindistan Enformasyon Bakanı Ashwini Vaishnaw, projeyi çarşamba günü yapılan bir kabine toplantısında kamuoyuna duyurdu.
Foxconn’un bu yatırımı, sadece firmanın büyüme hedeflerine değil, aynı zamanda Apple’ın Çin’den uzaklaşma stratejisine de hizmet ediyor. Uzun süredir Çin’de üretim yapan Apple ve tedarikçileri, ABD ile Çin arasında süregelen ticaret savaşlarının etkisiyle alternatif üretim üsleri arıyor. Özellikle ABD’nin Çin’e uyguladığı yüksek gümrük tarifeleri, teknoloji devlerini Hindistan gibi ülkelere yöneltti.
Yeni kurulacak fabrika, özellikle akıllı telefonlar, dizüstü bilgisayarlar, otomobiller ve diğer tüketici elektroniği ürünlerinde kullanılan ekran sürücü çiplerinin üretimini gerçekleştirecek. Aylık 20.000 yarı iletken plakası ve 36 milyon çip üretim kapasitesine sahip olması planlanan tesis, Hindistan’ın yarı iletken üretiminde ciddi bir oyuncu haline gelmesini hedefliyor.
Hindistan, gelecekte Apple’ın ana üretim merkezi olabilir
Bernstein analizine göre, Apple’ın 2025 yılı sonuna kadar iPhone üretiminin %15-20’sini Hindistan’da gerçekleştirmesi bekleniyor. Şu anda bu oran %10-15 civarında. Foxconn’un Hindistan’da iPhone üretimine ilk olarak 2019 yılında başladığı ve özellikle Çin’de yaşanan pandemi kaynaklı gecikmeler sonrası üretim kapasitesini hızla artırdığı biliniyor.
Hindistan hükümeti ise bu tür yatırımları Yarı İletken Misyonu adı verilen programla destekliyor. Bu program kapsamında onaylanan projelere maliyetin %50’sine kadar devlet desteği veriliyor. Foxconn’un yeni fabrikası, bu program kapsamında kurulacak altıncı yarı iletken tesisi olacak.
Öte yandan, Hindistan’da çip üretimi halen zorlu bir süreç. Foxconn, daha önce Vedanta ile 19.5 milyar dolarlık bir yatırım planlamış ancak bu projeden 2023 yılında çekilmişti.
Bu son yatırım kararı, hem Apple’ın Çin’e olan bağımlılığını azaltma planlarının hem de Hindistan’ın küresel yarı iletken üretiminde söz sahibi olma hedeflerinin somut bir adımı olarak görülüyor.
KoçDigital ev sahipliğinde MEXT Teknoloji Merkezi’nde gerçekleştirilen KoçDigital Summit 2025, yapay zekâ, tedarik zinciri ve Endüstri 4.0 teknolojileri odağında iş dünyasına değer katan önemli içgörüler ve sektörel başarı hikayelerine ev sahipliği yaptı. Türkiye’nin en büyük yapay zekâ zirvesine, 13 farklı sektörden 200’ü aşkın şirket temsilcisi katıldı.
500’ün üzerinde proje, 350 milyon dolar ek karlılık
Zirvenin açılış konuşmasını yapan KoçDigital Managing Director Evren Dereci, yapay zekânın küresel ekonomiye olan etkisine dikkat çekerek, 2030 yılına kadar bu etkinin 15,7 trilyon doları bulmasının beklendiğini vurguladı. KoçDigital’in bu alandaki öncü rolünü vurgulayan Evren Dereci,“KoçDigital olarak son 3 yılda 14 ülkede 150’den fazla müşterimizle hayata geçirdiğimiz 500’ün üzerinde projeyle 350 milyon dolar tekrar eden karlılık ve 85 milyar dolarlık bir ekonomiyi destekliyoruz” dedi. Ayrıca yapay zekâ uygulamaları sayesinde müşterilerinin üretim kapasitelerinde yüzde 5 ila 25 artış, planlanmamış bakım oranlarında yüzde 50 azalma ve üretim maliyetlerinde yüzde 10-25 düşüş sağladıklarını kaydetti.
Dereci, sunumunda günümüz dünyasını şekillendiren demografik değişimler, teknolojik gelişmeler, güç dengesinin yayılması ve jeopolitik değişimler gibi önemli megatrendlere de değindi. KoçDigital’in bu karmaşık yapıyı fırsata çevirme ve bölgesel bir ekosistem oluşturma vizyonunu paylaştı.
KoçDigital, yapay zekayı sahada konuşur hale getirdi
Evren Dereci, KoçDigital’in yapay zekâyı dört ana alanda Üretkenlik, (Generative AI), Üretim (Manufacturing AI), Müşteri Analitikleri (Customer AI) ve Kurumsal AI (Enterprise AI) alanlarında dönüşüm programları uyguladığını ve bu sayede müşteri memnuniyetini artırdıklarını, operasyonel verimlilik sağladıklarını ve iş değerine katkıda bulunduklarını belirtti. Dereci,“Yalnızca teknoloji üretmiyoruz; ürün ve servislerimizi kendimiz geliştiriyor, gerçek hayat örnekleriyle canlı demolar sunuyoruz. Üretim tesisleri içindijital ikizlerle başladığımız yolculukta bugün ‘konuşan fabrikalara’ ulaştık. Platform360 ürünümüz ile Endüstri 4.0 dönüşümü ve Supply Dynamics ürünümüz ile tedarik zinciri planlama projelerinde yapay zekâyı artık sahada, karar destek sistemlerinde, üretim hatlarında sonuç alır hale getirdik” şeklinde konuştu. Dereci, şirketin Gentio çözümüyle yapay zekâ uygulamalarında yüzde 30’a varan maliyet tasarrufu ve projeleri devreye alma süreçlerinde 4 kata kadar hızlanma sağladığına dikkat çekti.
Hedef, yapay zekada ve endüstriyel dönüşümde bölgesel liderlik!
KoçDigital’in başarıları sadece Türkiye ile sınırlı kalmıyor. Şirketin Paris’te Orman Bakanlığı iş birliğiyle yürüttüğü orman yangınları risk tahminleme projesi, uluslararası alanda büyük takdir topladı. Sürdürülebilirlik alanındaki su kaynaklarının etkin kullanımını hedefleyen projesi de 2024 yılında Davos’da akredite edildi. Ayrıca 2025 itibarıyla KoçDigital insansı robotların Türkiye’deki tesislerde yerini alacağı duyuruldu. Evren Dereci, KoçDigital’in yapay zekâ alanındaki hedefini net bir şekilde ortaya koyarak, “Hedefimiz sadece Türkiye’de değil, bölgede de yapay zekâ alanında liderlik” dedi.
Zirvede, ‘Yapay Zekâ Tabanlı Yeni Nesil İş Modelleri’, ‘Sektörel Başarı Hikayeleri ve Panel Oturumları’, ‘Geleceğin Fabrikaları ve Dijital Üretim Çözümleri’, ‘Yapay Zekâ ile Güçlenen Dayanıklı ve Rekabetçi Tedarik Zinciri Dönüşümü’ ve ‘Veri Yönetişimi ve Modernizasyon Yaklaşımları’ gibi konular ele alındı.
Bankalararası Kart Merkezi (BKM), 2025 yılının Nisan ayına ait kartlı ödeme verilerini açıkladı. Rakamlar, dijital ödemelerdeki hızlı büyümenin devam ettiğini gösteriyor. Nisan ayında toplam 1,78 trilyon TL tutarında 1,60 milyar adet kartlı ödeme işlemi gerçekleşirken, mağaza içi yapılan her 5 kartlı ödemeden 4’ü temassız olarak yapıldı. İnternetten kartlı ödemeler ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 78’lik büyüme ile 545,4 milyar TL’ye ulaştı.
Dijital ödemelerde güçlü büyüme devam ediyor
BKM verilerine göre Nisan 2025 itibarıyla Türkiye’deki toplam kart sayısı 446,3 milyon adede ulaşarak, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10’luk bir artış gösterdi. Bu kartların 133,2 milyonu kredi kartı, 212,0 milyonu banka kartı ve 101,1 milyonu ise ön ödemeli kart olarak raporlandı.
Kart sayılarındaki büyüme oranları incelendiğinde, banka kartlarının yüzde 11 ile en hızlı büyüyen kategori olduğu görülüyor. Bunu yüzde 9’luk artışla kredi kartları ve yüzde 8’lik artışla ön ödemeli kartlar takip ediyor.
Nisan ayında kredi kartları, banka kartları ve ön ödemeli kartlar ile yapılan toplam ödeme tutarı, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 58 artarak 1,78 trilyon TL’ye ulaştı. Bu tutarın büyük bir kısmını, 1,52 trilyon TL ile kredi kartları oluştururken, banka kartları ile 247,9 milyar TL, ön ödemeli kartlar ile ise 19,2 milyar TL tutarında ödeme gerçekleştirildi.
Özellikle kredi kartı ile yapılan ödemelerdeki yüzde 63’lük büyüme dikkat çekiyor. Banka kartları ile yapılan ödemelerde de yüzde 41’lik güçlü bir artış yaşanırken, ön ödemeli kartların kullanımında ise yüzde 11’lik bir düşüş gözlemlendi.
Kartlarla yapılan toplam işlem adedi de 1,60 milyar olarak gerçekleşti ve geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10’luk bir artış kaydetti. Bu işlemlerin 911,3 milyon adedi kredi kartları ile yapılırken, 617,9 milyon adedi banka kartları, 74,8 milyon adedi ise ön ödemeli kartlar ile gerçekleştirildi.
İşlem adedi açısından incelendiğinde, banka kartlarının yüzde 15 ile en yüksek büyüme oranına sahip olduğu görülüyor. Bu veriler, tüketicilerin günlük alışverişlerinde banka kartlarını daha fazla tercih etmeye başladığını gösteriyor.
İnternetten yapılan kartlı ödemeler, Nisan 2025’te geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 78 gibi etkileyici bir oranda artarak 545,4 milyar TL’ye ulaştı. İnternetten yapılan kartlı ödemelerin toplam kartlı ödemeler içindeki payı da yüzde 30’a yükseldi.
Bu oran, geçen yılın aynı döneminde yüzde 27 seviyesindeydi. İşlem adedi açısından bakıldığında, internetten yapılan kartlı ödeme adedi yüzde 11 artarak 225,2 milyon adede ulaştı. İnternetten yapılan kartlı ödemelerin toplam işlemler içindeki payı ise yüzde 15 olarak gerçekleşti. Bu veriler, Türkiye’de e-ticaretin ve dijital ödemelerin hızla büyümeye devam ettiğini gösteriyor.
BKM verilerine göre, Nisan 2025’te mağaza içi yapılan her 5 kartlı ödemeden 4’ü temassız olarak gerçekleşti. Temassız ödemelerin mağaza içi ödemeler içindeki payı yüzde 81’e ulaştı. Bu oran, geçen yılın aynı döneminde yüzde 78 seviyesindeydi.
Temassız ödeme adedi, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13 artarak 1,07 milyar adede ulaşırken, temassız ödeme tutarı ise yüzde 59 artarak 567,2 milyar TL olarak gerçekleşti. Bu veriler, temassız ödeme teknolojisinin tüketiciler tarafından benimsendiğini ve standart bir ödeme yöntemi haline geldiğini gösteriyor.
BKM’nin açıkladığı veriler, Türkiye’de ödeme sistemlerinin hızla dijitalleştiğini gösteriyor. İnternetten yapılan kartlı ödemelerin toplam içindeki payının artması, temassız ödemelerin yaygınlaşması ve banka kartlarının kullanımının artması, bu dijitalleşme sürecinin önemli göstergeleri olarak öne çıkıyor.
BKM’nin açıklamasında, bir üyenin bildirimlerindeki düzenleme sonucunda bazı ön ödemeli kartların kategorisinin banka kartı olarak değiştirildiği ve bu kartlarla yapılan işlemlerin Nisan 2025 itibarıyla banka kartı altında raporlanacağı bilgisi de paylaşıldı.
1990 yılında 13 kamu ve özel Türk bankasının ortaklığıyla kurulan ve 2020 yılında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası A.Ş.’nin hâkim hissedarı olduğu BKM, ödeme sistemleri ekosistemine güvenli ve hızlı çözümler üreten teknoloji odaklı bir kurum olarak bu dijitalleşme sürecine önemli katkılar sağlıyor.
BKM, yerli ve milli kart şeması TROY, çevrimiçi ödeme doğrulama sistemleri GO ve 3D-Secure, Kamu Ödeme Geçidi, TR Karekod Yönlendirme Sistemi, Kolay Adresleme ve dijital cüzdan BKM Express gibi çeşitli hizmetleriyle, Türkiye’de dijital ödemelerin gelişimine katkıda bulunmaya devam ediyor.
BKM’nin 2025 Nisan ayı verileri, Türkiye’de kartlı ödemelerin ekonomi içindeki payının giderek arttığını gösteriyor. Toplam 1,78 trilyon TL’lik kartlı ödeme hacmi, ekonominin önemli bir kısmının artık kartlar üzerinden döndüğünü ortaya koyuyor.
Özellikle internetten yapılan kartlı ödemelerde görülen yüzde 78’lik artış ve temassız ödemelerin mağaza içi ödemelerin yüzde 81’ini oluşturması, Türkiye’nin dijital ödeme sistemlerinde hızla ilerleyen bir ülke olduğunu gösteriyor.
Sony, Trump’ın tarifelerini karşılamak için PS5 fiyatlarında artış düşünüyor. Şirket ayrıca PlayStation üretimini ABD’ye taşıma fikrine de sıcak bakıyor.
Sony PS5 fiyatı için tarife değişikliği gündemde
Sony, gelecek yıl için mali tahminini duyurdu ve 100 milyar yen (yaklaşık 680 milyon $) tutarındaki tarifelerden etkilenmeyi bekliyor. Şirket, telafi etmek için üretimi ABD’ye taşıma ve tüketiciler için fiyatları artırma gibi seçenekleri değerlendirdiğini söylüyor.
Şirketin kazanç görüşmesi sırasında yatırımcılarla konuşan Sony CFO’su Lin Tao, şirketin kârlılığı üzerindeki etkiyi azaltmak için tarifelerin fiyatını tüketicilere “aktarmayı” düşündüğünü doğruladı. Ancak Tao, PS5’ten isim vermeden bahsetti ve Sony’nin elektronik işindeki diğer yerlerdeki artışlar yoluyla konsolunun fiyatını korumaya çalışması mümkün. Sony bu yıl PS5’in fiyatını yalnızca Birleşik Krallık, Avrupa, Avustralya ve Yeni Zelanda’da artırdı.
PS5, Donald Trump’ın gümrük vergilerinin yükünü hafifletmek için üretimi ABD’ye taşıma olasılığını tartışırken CEO Hiroki Totoki’den bir çağrı aldı. Konsolun “yerel olarak üretilebileceğini” ve bunun “ileride düşünülmesi gereken” “etkili bir strateji” olacağını kabul etti.
Mart ayında sona eren 12 aylık dönemde Sony, bir önceki yıla göre hafif bir düşüşle 18.5 milyon PS5 konsolu sevkiyatı gerçekleştirdi ve şirketin toplam sevkiyat sayısı 77.7 milyona ulaştı.
Sony hala PS5 donanımının çoğunu Çin’de üretiyor ve bu nedenle oyun işi şu anda özellikle risk altında. Bu hafta duyurulan 90 günlük duraklama ve oranlardaki düşüşten sonra bile, Çin’den ABD’ye yapılan ithalatlara uygulanan %30’luk gümrük vergisi, diğer ülkelere uygulanan %10’luk orandan önemli ölçüde daha yüksek ve oyun konsolları, belirli diğer elektronik cihazlar için muafiyetlere dahil edilmedi. Microsoft, Xbox konsollarının fiyatını zaten 100 dolara kadar artırdı, ancak Nintendo, önümüzdeki ay piyasaya sürülmeden önce Switch 2 fiyatını aynı tutmayı seçti.
Tencent, Microsoft’un tuhaf bir geçmişi olan yapay zeka grubu WizardLM ekibini işe aldı. Pekin merkezli Microsoft yapay zeka araştırma grubu WizardLM’nin , WeChat ve PUBG Mobile gibi gişe rekorları kıran oyunların sahibi olan Çinli şirket Tencent’e katıldığı görülüyor.
Tencent yapay zeka tarafında güçleniyor
X’te yayınlanan bir gönderide, WizardLM içinde bir dizi projeye liderlik eden kıdemli bir AI araştırmacısı olan Can Xu, kendisinin ve ekibinin Tencent’in AI geliştirme organizasyonlarından biri olan Hunyuan’a katılmak için Microsoft’tan ayrıldığını söyledi. Hunyuan, son birkaç ayda video ve 3B nesne oluşturucuları da dahil olmak üzere AI modelleri yayınladı.
WizardLM aslında Hunyuan markalı bir model yayınladı: Hunyuan-TurboS 0416. Kendisini WizardLM’nin “kurucu ortağı” olarak tanıtan Qingfeng Sun, X’teki bir gönderide Hunyuan-TurboS 0416’nın Google’ın Gemma 3 serisi gibi “açık” AI modellerinden daha iyi performans gösterdiğini söylüyor.
Geçtiğimiz Nisan ayında, o zamanlar Microsoft’a bağlı olan ekip, OpenAI’nin GPT-4’üyle rekabet edebileceğini söylediği WizardLM-2 adlı bir AI modeli ailesi yayınladı . Ancak Microsoft, yalnızca bir gün sonra, modellerin “toksisite testinden” geçmediğini söyleyerek WizardLM-2’yi web’den çekti.
WizardLM ekibi 16 Nisan 2024’te X’te yayınladığı bir gönderide, “Model yayınlama sürecinde gerekli olan bir öğeyi yanlışlıkla atladık – toksisite testi,” diye yazdı. Açıklamada: “Şu anda bu testi hızla tamamlıyoruz ve ardından modelimizi mümkün olan en kısa sürede yeniden yayınlayacağız” ifadeleri yer aldı.
Bu arada, yapay zeka geliştirme platformu Hugging Face’te bir paylaşım yapan Hugging Face CEO’su Clément Delangue, Microsoft’un diğer WizardLM modellerini de ortadan kaldıran bu hamlesinin, bir dizi açık kaynaklı projeyi bozarak Hugging Face topluluğuna zarar verdiğini söyledi.
MediaMarkt Türkiye, 2024 yılına dair faaliyet sonuçlarını ve gelecek vizyonunu kamuoyuyla paylaştı. Şirket, 2024’te Türkiye’nin en çok tercih edilen elektronik perakendecisi konumunu korurken, MediaMarktSaturn grubunun Avrupa’daki satış performansı açısından Almanya’dan sonra ikinci büyük pazar oldu. MediaMarkt Türkiye CEO’su Hulusi Acar, Türkiye’nin bu başarıdaki katkısının kritik önemde olduğunu açıkladı.
Türkiye genelinde 102 mağaza, 4.000 çalışan ve 8 milyon MediaMarkt Club üyesiyle faaliyet gösteren şirket, Avrupa’daki 11 ülkedeki 1016 mağazasıyla toplamda 22,4 milyar euro ciro elde eden MediaMarktSaturn grubunun lokomotif pazarlarından biri oldu. Şirketin perakende medya alanında da global ölçekte 48 milyon euro ek gelir sağladığı belirtildi.
Türkiye’nin satış ve müşteri bağlılığı açısından grup içinde öne çıktığını belirten Acar, 2021’den bu yana pazarda lider olduklarını ve bu liderliği koruduklarını ifade etti. Türkiye’nin MediaMarktSaturn için stratejik bir ülke olarak konumlandığını söyleyen Acar, grup genelindeki MMSGH ülkelerinden dokuzunu geride bıraktıklarını belirtti.
Acar, 2025 yılında Türkiye tüketici elektroniği pazarının 1 trilyon TL’yi aşmasının beklendiğini açıkladı. Şirket, bu doğrultuda yatırımlarına hem dijital kanallar hem de fiziksel mağazalar üzerinden devam ediyor. MediaMarkt, omnichannel alışveriş deneyimini stratejisinin merkezine alarak müşterilerin yüzde 43’ünün bu modeli kullandığını, harcamaların yüzde 61’inin bu kanaldan geldiğini paylaştı.
Mobil uygulama üzerinden yapılan dijital satışlarda ciddi bir artış kaydedildi. 2025 mali yılının ilk çeyreğinde mobil uygulama gelirlerinin toplam dijital satışlar içindeki payı yüzde 26’dan yüzde 41’e yükseldi. Uygulamanın indirilme oranı 3,5 kat artarken, satışlarda yüzde 208’lik bir büyüme yaşandı. MediaMarkt Club programı da bu büyümeye eşlik etti. Son bir yılda 2 milyondan fazla yeni üye katıldı ve tüm satışların yaklaşık yüzde 50’si Club üyeleri üzerinden gerçekleşti.
Şirket, müşteri deneyimini geliştirmek amacıyla yapay zekâ teknolojilerinden de faydalanıyor. AI destekli chatbot ile kullanıcı soruları yanıtlanırken, “AI Hediye Bulucu” özelliği kişiye ve bütçesine göre öneriler sunuyor. Ayrıca, satış sonrası hizmetler kapsamında ürün bakım hizmetleri doğrudan müşterilerin evlerinde sağlanıyor.
MediaMarkt, PEAQ, KOENIC ve ISY gibi kendi markalarını tüm kanallar üzerinden tüketiciyle buluştururken, yerli üretimi desteklemeye devam ediyor. Şirket, yenilenmiş cihaz kategorisinde 200.000 eski cihazı geri kazanıma kazandırdı, 27.000 cihazı ise yenileyerek yeniden satışa sundu.
Görme engelli bireyler için BlindLook iş birliğiyle geliştirilen sesli yönlendirme sistemi, tüm mağazalarda aktif olarak kullanılıyor. Bu sistem aracılığıyla 46.000 kişiye erişildiği açıklandı. Teknolojiyi erişilebilir kılmayı müşteri deneyiminin bir parçası olarak tanımlayan şirket, bu uygulamaları sosyal sorumluluk değil, hizmet politikası olarak konumlandırıyor.
Kadın istihdamı da şirketin öncelikleri arasında yer alıyor. Türkiye genelindeki mağazalarda kadın çalışan oranının yüzde 50’ye çıkarılması hedefleniyor. Şirket, bu hedef doğrultusunda istihdam politikalarını şekillendiriyor.
Eğitim alanında ise Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) ile yürütülen “Eğitimle Daha İyiye” projesi kapsamında deprem bölgelerinde dört mobil öğrenim birimi kuruldu. Bu birimlerle yaklaşık 8 bin çocuğa ulaşıldı. Projede dört yıl içinde 24 bin çocuğa erişilmesi planlanıyor.
MediaMarkt Türkiye, perakende dönüşümünün merkezinde yer alarak sadece ticari başarılarla değil, toplumsal fayda üreten uygulamalarıyla da sektördeki liderliğini sürdürüyor. Şirketin 2027 yılı için belirlediği hedef, ana kategorilerde ve tüm kanallarda tüketicilerin ilk tercihi olmak.
Son on yılda, casus yazılım araçları gazetecilerin, aktivistlerin ve politikacıların telefonlarında tekrar tekrar bulundu. Bu, casus yazılım teknolojilerinin benzeri görülmemiş yaygınlaşması ve teknoloji sektöründeki koruma eksikliği konusunda endişelere yol açtı.
Sıfır tıklama saldırıları için önlemler
Meta’nın WhatsApp’ı yakın zamanda yaklaşık 90 kullanıcıyı (çoğunlukla iki düzine ülkedeki gazeteciler ve sivil toplum üyeleri) hedef alan bir bilgisayar korsanlığı kampanyası keşfettiğini açıkladı. Bir WhatsApp sözcüsüne göre, saldırının arkasında şu anda Florida merkezli özel sermaye şirketi AE Industrial Partners tarafından satın alınan İsrail casus yazılım şirketi Paragon Solutions vardı.
Paragon’un casus yazılımı Graphite’in, kullanıcılara kötü amaçlı bir PDF eki göndererek WhatsApp gruplarına sızdığı bulundu. Kullanıcıların bilgisi olmadan, WhatsApp ve Signal gibi şifreli uygulamalardaki mesajlara erişebilir ve okuyabilir.
WhatsApp’a olan şey sıfır tıklama saldırısıydı. Yani hedeflerin cihazlarının tehlikeye girmesi için herhangi bir işlem yapması gerekmiyor. Buna karşılık, kimlik avı veya tek tıklama saldırıları kullanıcının kötü amaçlı bir bağlantı veya ek ile etkileşimini gerektirir. Bir telefon sıfır tıklama yeteneğiyle enfekte olduğunda, saldırgan bir güvenlik açığından yararlanarak sessizce tam erişim elde edebilir.
Mobil tehdit koruma şirketi iVerify’ın kurucu ortağı Rocky Cole verdiği bir röportajda: “Grafit örneğinde, WhatsApp üzerinden PDF veya resim gibi bir tür yük gönderiliyor ve bu paketleri alan ve işleyen temel süreçlerde, saldırganların telefonu enfekte etmek için kullandığı güvenlik açıkları bulunuyor.” dedi.
Cole, “Her ne kadar kamuya açık raporlamada Grafit’in ayrıcalık yükseltme güvenlik açığı içinde yer alıp alamayacağı ve WhatsApp dışında çalışıp çalışmayacağı veya hatta iOS çekirdeğinin kendisine geçip geçemeyeceği” belirtilmese de, kendi tespitlerimizden ve müşterilerle yaptığımız diğer çalışmalardan, çekirdek erişimi elde etmek için WhatsApp üzerinden ayrıcalık yükseltmenin gerçekten mümkün olduğunu biliyoruz” dedi.
Kaliforniyalı bir yargıç, “çok sayıda yanlış, hatalı ve yanıltıcı hukuki alıntı ve alıntı” içeren ek bir brifing aldıktan sonra, yapay zekanın gizli kullanımı nedeniyle bir çift hukuk firmasını sert bir şekilde eleştirdi. Yargıç Michael Wilner, Bluesky’de hukuk profesörleri Eric Goldman ve Blake Reid’in de belirttiği gibi, “makul derecede yetkin hiçbir avukatın araştırma ve yazmayı yapay zekaya dış kaynak olarak vermemesi gerektiğini” söyleyerek, söz konusu hukuk firmalarına 31.000 dolarlık yaptırım uyguladı.
Yapay zeka sahte araştırma yaptı
Yargıç Milner: “Onların özetini okudum, atıfta bulundukları yetkililer tarafından ikna edildim ve daha fazla bilgi edinmek için kararları araştırdım. Neredeyse bu sahte materyallerin bir yargı emrine dahil edilmesi gibi daha korkutucu bir sonuca yol açıyordu” diyor.
Dosyada belirtildiği gibi, State Farm’a karşı açılan bir hukuk davasında davacının yasal temsilcisi, ek bir brifing için bir taslak oluşturmak amacıyla AI’ı kullandı. Ancak, bu taslak, bilgileri bir brife ekleyen ayrı bir hukuk firması olan K&L Gates’e gönderildiğinde “sahte AI tarafından oluşturulmuş araştırma” içeriyordu. Yargıç Milner: “Görünüşe göre her iki firmadaki hiçbir avukat veya personel, brifingi sunmadan önce bu araştırmayı alıntılamamış veya başka bir şekilde incelememiş” diye yazıyor.
Yargıç Milner özeti incelediğinde, “atıfta bulunulan yetkililerden en az ikisinin hiç var olmadığını” buldu. K&L Gates’ten açıklama istedikten sonra firma özeti yeniden sundu ve Yargıç Milner, özetin “ilk iki hatanın ötesinde çok daha fazla uydurma alıntı ve alıntı” içerdiğini söyledi. Daha sonra, avukatların AI kullanımını doğrulayan yeminli ifadeler vermesiyle sonuçlanan bir Neden Gösterme Emri yayınladı. Taslağı oluşturan avukat, Google Gemini’yi ve CoCounsel ile Westlaw Precision’daki AI yasal araştırma araçlarını kullandığını kabul etti.
Boston, kuzeydoğuda Waymo otonom sürüş hizmetine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Waymo haritalama süreci burada önemli bir rol oynayabilir. Otonom taksi şirketi, bu yılın ilerleyen dönemlerinde düzenleyeceği “karayolu gezilerinden” birinin New England’ın en büyük şehrinde gerçekleşeceğini duyurarak pek çok spekülasyona yol açtı.
Waymo haritalama sürecini ilerletiyor
Haber, Waymo’nun Dallas’ı da ziyaret edeceğine dair onayın yanı sıra X’teki bir gönderiyle doğrulandı. Gönderide: “2025 yolculuğumuz bizi Boston ve Dallas’a götürürken vatanseverlerin ve kovboyların topraklarında yolculuk yapmaktan heyecan duyuyoruz. Tarihte ve gökdelenlerin arasında keşfedilecek çok şey olan iki muhteşem şehir” ifadeleri yer aldı.
Waymo daha önce 2025 yılında ABD genelinde 10 yeni şehirde test yapma sözü vermişti. Waymo “yol gezisi”, şirketin zıt ortamlarda kendi kendine sürüş teknolojisini değerlendirmek için kullandığı cihazdır. Farklı yol düzenleri ve sürüş kültürlerine sahip şehirlerde Waymo haritalama süreçleri nasıl performans gösterdiğini değerlendirerek, Waymo Sürücü çözümü performansını geliştirmek ve iyileştirmek için sürekli olarak ince ayar yapılabilir.
Boston’da ve yakınlardaki Cambridge’de de aynı şey olacak. Şirketin Jaguar I-Pace SUV’larından oluşan küçük bir filo, otonom olarak değil, insanlar tarafından sürülerek Waymo haritalama süreçlerini tamamlamak ve veri toplamak amacıyla şehrin sokaklarını haritalayacak.
Programın Mayıs ve Haziran ayları boyunca sürmesi bekleniyor. Ancak asıl ilgi çekici olan, Boston’un Waymo için farklı bir meydan okumayı temsil ediyor olması. Şirketin ilk ticari operasyonları coğrafi olarak dört çok farklı yerde gerçekleşiyor: San Francisco, Phoenix, Los Angeles ve Austin.
Ulusal Karayolu Trafik Güvenliği İdaresi, Tesla’ya bu yaz Austin’de otonom taksi hizmeti başlatma planları hakkında açıklama talep eden bir mektup gönderdi. E-posta yoluyla gönderilen ve şu anda sosyal medyada yaygın olarak okunabilen bir mektupta, Ulusal Karayolu Trafik Güvenliği İdaresi, otomobil üreticisine niyetiyle ilgili birkaç soru yöneltiyor.
Tesla otonom taksi planı
Pek çok otonom araç şirketi, özellikle General Motors’un yan kuruluşu Cruise’un dramatik çöküşünün ardından, operasyonları hakkında mümkün olduğunca şeffaf olmaya çalışırken, NHTSA’nın Tesla’nın ne planladığı konusunda garip bir şekilde karanlıkta olduğu görülüyor.
Şirketin Tam Otonom Sürüş teknolojisi geçen yılın Ekim ayından bu yana NHTSA tarafından, düşük görüş mesafesinde meydana gelen ve biri ölümle sonuçlanan dört kazanın ardından araştırılıyor olması göz önüne alındığında, bu durum özellikle endişe verici görünüyor.
Tesla’nın sosyal medya paylaşımlarına ve firmanın Austin’de “tamamen otonom” olarak çalışan Model Y’leri konuşlandırma planlarına ilişkin son kamuoyu açıklamalarına atıfta bulunan kurum, neler olup bittiğini ve özellikle “Tesla’nın sisteminin azalan yol görüş koşullarına uygun şekilde tepki verme yeteneğini” anlamak için bir dizi talepte bulundu.
Bu talepleri derinlemesine incelediğimizde, NHTSA’nın lansmana sadece birkaç hafta kala hayata geçirilmesi beklenen robotaksi programı hakkında çok az şey bildiği ortaya çıkıyor. Aslında bu, NHTSA’nın uzun istek listesinin en başında açıkça görülüyor. Bu listede temel olarak teknolojinin ne olduğu, ne ölçüde FSD Denetimine dayandığı ve Tesla’nın bunu Otomotiv Mühendisleri Derneği tarafından tanımlanan genel kabul görmüş otomasyon seviyelerinde nerede gördüğü soruluyor.
NHTSA ayrıca teknolojinin hangi sensörleri kullanacağını, Tesla’nın Operasyonel Tasarım Alanları için planlarını, insan müdahalelerini nasıl izleyeceğini, acil durum senaryoları için neler planladığını ve araçlarının ilk müdahale ekipleriyle nasıl etkileşime gireceğini de bilmek istiyor.
Avrupa Birliği ve Japonya, Tokyo’da kuantum teknolojisi ortaklığını resmileştirdi. AB İcra Başkan Yardımcısı Henna Virkkunen ve Japonya Bakanı Minoru Kiuchi, kuantum bilimi iş birliğine ilişkin niyet mektubunu imzaladı. Anlaşma, ortak araştırma fonlama girişimleri, iş birlikli proje geliştirme, senkronize teklif değerlendirmeleri, paylaşılan fikri mülkiyet koruması ve sınır ötesi veri güvenliği protokolleri için mekanizmalar kuruyor.
AB ve Japonya kuantum için bir araya geliyor
Ortaklık kapsamında, 16 Avrupa ve Japon ortağın yer aldığı bir proje olan Q-Neko, AB’den 4 milyon dolar fon alacak. Proje, kuantum donanım geliştirme, yazılım sistemleri geliştirme, kuantum hesaplamanın yüksek performanslı hesaplamayla bütünleştirilmesi ve yapay zeka destekli kuantum uygulamalarına odaklanıyor.
Q-Neko araştırmacıları biyomedikal araştırma, malzeme bilimi, sismik ve tsunami modelleme, iklim tahmin sistemleri ve kuantum destekli makine öğrenimi alanlarında pratik uygulamalara odaklanmayı planlıyor.
Kuantum anlaşması, yarı iletken araştırmaları ve tedarik zinciri dayanıklılığı, Mirai-Harmony projesi aracılığıyla 6G şebeke geliştirme, dijital kimlik sistemleri, veri yönetimi çerçeveleri ve siber güvenlik protokollerini içeren kapsamlı bir teknoloji iş birliğinin parçasıdır.
Bu ortaklık, siber güvenlik, iklim değişikliği ve enerji sürdürülebilirliği alanlarındaki küresel zorlukları ele almak için Avrupa ve Japonya’nın uzmanlığını bir araya getirerek kuantum teknolojisinin geliştirilmesinde önemli bir adımı temsil ediyor. Virkkunen yaptığı açıklamada: “Bugün Tokyo’da, halihazırda güçlü olan AB-Japonya dijital ortaklığını daha da güçlendirdik. Karşılıklı rekabeti sağlamak için temel teknolojiler üzerindeki çalışmalarımızı derinleştirmek artık her zamankinden daha önemli. Bu stratejik ortaklık hem AB hem de Japonya için gerçek bir ekonomik ağırlığa sahip ve bunu ilerletmeyi dört gözle bekliyorum” dedi.
Spor profesyonellerinin eğitimine odaklanan bir robotik firması, her seviyedeki oyuncunun eğitimini dönüştürmek üzere tasarlanmış, yapay zeka destekli bir robotik tenis koçunu tanıttı. T-Apex’in Tenniix modülü, hareketli taban ve gimbal sistemiyle insan benzeri kort hareketi ve gelişmiş hibrit izleme sağlayan dünyanın ilk yapay zeka destekli robot tenis antrenörü olarak tanıtılıyor.
Robot tenis antrenörü
Şirkete göre, 1.000’e kadar tatbikat, 75 mil/saat (120 km/saat) servis, ses kontrolü, gerçek zamanlı geri bildirim ve yerleşik izleme özellikleriyle akıllı ve yüksek yoğunluklu bir uygulama deneyimi sunuyor. Robot tenis antrenörü, oyunculara kapsamlı bir eğitim sunarak becerilerini geliştiriyor.
Kickstarter’daki ürün açıklamasında: “Bir top fırlatıcıdan daha fazlası, 8.000+ saatlik sporcu testli robotik üzerine inşa edilmiş bir koç. Yarının şampiyonları bugün böyle antrenman yapıyor” ifadeleri yer alıyor. Benzer şekilde MIT araştırmacıları, saatte 67 km atış hızına ve yüzde 88 isabet oranına sahip bir masa tenisi robotunu tanıtmıştı. Robot tenis antrenörü de benzer şekilde yenilikçi özellikler taşır.
Tenniix, solo antrenmanları dinamik, maç benzeri bir deneyime dönüştürmek için tasarlanmış hareketli bir tabana ve gelişmiş hibrit izleme özelliğine sahiptir. Sadece 7 kilogram ağırlığında olan tenis, geleneksel makinelerin yarısından daha az ağırlıkla, performanstan ödün vermeden gelişmiş taşınabilirlik sunar. 360° hareketli tabanı ve 46° yatay gimbal’ı, sahanın her yerini kapsamak için birlikte çalışırken, 50° dikey fırlatıcı, sert vuruşlardan yükselen loblara kadar çeşitli vuruşlar yapar.
T-Apex, 100 top kapasitesi ve 4 saatte 4.000’den fazla servis atabilen bataryasıyla Tenniix’in kesintisiz, yüksek yoğunluklu seanslar sağladığını iddia ediyor. Robot tenis antrenörü, gerçek bir rakibi simüle etmek, oyuncu hareketlerini gerçek zamanlı olarak okumak ve tepkilerini buna göre uyarlamak için tasarlanmıştır. Görme ve UWB sensörlerini birleştiren hibrit izleme sistemi santimetre düzeyinde doğruluk sağlarken, güçlü RK3588S AI çipi anında karar alma için altı TOP işlem gücü sunar.
Sonuç, sadece top atmayan, aynı zamanda bir koç gibi strateji geliştiren bir robottur. Akıllı Eşleşme Modu, her seansta kullanıcının güçlü ve zayıf yönlerine uyum sağlayarak Ulusal Tenis Derecelendirme Programı beceri seviyelerine göre uyarlanmış 1.000’den fazla tatbikat sunuyor.
Suudi Arabistan’ın yeni yapay zeka girişimi Humain, yapay zeka teknolojisini ülkede konuşlandırmak için Nvidia ile çok yönlü bir anlaşma imzaladı. Ayrıca eski Rakuten Symphony patronu Tareq Amin’i yeni CEO olarak atadı.
Humain Nvidia ile ortak çalışacak
Forbes, 2023’te Suudi petrol devi Aramco’nun dijital biriminin başına geçmek için Rakuten Symphony’den ayrılan Amin’in, Humain’in başına geçmek için tekrar gemiyi terk ettiğini çeşitli kaynaklara dayanarak ilk kez duyurmuştu. Şirket 12 Mayıs’ta Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Kamu Yatırım Fonu (PIF) tarafından kuruldu ancak resmi lansman açıklamasında Amin’in adı geçmedi. Ancak Amin’in 13 Mayıs’ta yayınladığı açıklamada Nvidia ile yapılan anlaşmayı yorumlamasının ardından atama konusunda herhangi bir şüphe kalmadı. Söz konusu işbirliğini, Suudi Arabistan’ın yapay zeka ve ileri dijital altyapı alanında liderlik yolunda attığı cesur bir adım olarak niteledi.
Nvidia ortaklığı, bugün Riyad’da düzenlenen ve Başkan Donald Trump’ın da katıldığı Suudi Arabistan-ABD Yatırım Forumu’nun en önemli vurgularından biriydi. Nvidia, duyuruda, önümüzdeki beş yıl içinde 500 MW’a kadar kapasiteye sahip veri merkezleri inşa etmek için Humain’e en gelişmiş GPU’larından “birkaç yüz bin” tanesini sağlayacağını belirtti.
Dağıtımın ilk aşaması, Humain’in söylediğine göre Nvidia’nın Blackwell AI süper bilgisayarlarından biri olacak. Humain, bu bilgisayarın eğitim için temel altyapı sağlayacağını ve egemen AI modellerini büyük ölçekte dağıtacağını söyledi.
Humain, ayrıca fiziksel yapay zeka ve robotik alanında yeni bir dönemi hızlandırmak ve fiziksel ortamların yeni insan-yapay zeka öncülüğündeki çözümlerle işletilmesine yol açmak için tasarlanan Nvidia Omniverse platformunu da devreye alacağını sözlerine ekledi. İkili ayrıca binlerce vatandaşa ve geliştiriciye uygulamalı yapay zeka deneyimi sağlamak için büyük beceri geliştirme ve eğitim girişimleri üzerinde iş birliği yapacak.
Nvidia CEO’su Jensen Huang, yapay zekanın elektrik ve internet gibi her ülke için olmazsa olmaz bir altyapı olduğunu ve bu alanda yapılacak çalışmaların ülkenin cesur vizyonunu gerçeğe dönüştüreceğini söyledi.
Bu yeni stereo ses üretim modeli, yalnızca bulut altyapısında değil, doğrudan akıllı telefonlar üzerinde de çalışabilecek kadar hafif olmasıyla dikkat çekiyor. Stability AI, modelin piyasadaki en hızlı ses üretim aracı olduğunu ve mobil cihazlarda sorunsuz çalışabileceğini iddia ediyor.
Modelin geliştirilmesinde, mobil cihazların işlemcilerini üreten Arm ile birlikte çalışıldı. Günümüzde Suno ve Udio gibi ses üreten uygulamalar genellikle internet bağlantısına ve bulut tabanlı işlemeye ihtiyaç duyuyor. Ancak Stable Audio Open Small, çevrimdışı çalışabilmesiyle bu anlamda rakiplerinden ayrılıyor.
Modelin eğitimi, yalnızca Free Music Archive ve Freesound gibi telifsiz müzik arşivlerinden alınan seslerle gerçekleştirildi. Bu yönüyle, eğitim sürecinde telifli içerik kullandığı iddia edilen bazı rakip modellerin aksine, fikri mülkiyet sorunlarını en aza indiriyor.
Stability AI, aracını mobil için optimize etti fakat sınırları var
Stable Audio Open Small, 341 milyon parametreye sahip ve Arm tabanlı işlemciler için optimize edildi. Model, kısa ses örnekleri ve efektler (örneğin enstrüman rifleri veya davul geçişleri) üretmek üzere tasarlandı. Stability AI, bir akıllı telefonda 11 saniyelik bir sesin 8 saniyeden kısa sürede üretilebildiğini belirtiyor.
Ancak modelin bazı sınırlamaları da bulunuyor. Şimdilik yalnızca İngilizce yazılmış komutları anlayabiliyor ve gerçekçi vokaller ya da yüksek kalitede şarkılar üretemiyor. Ayrıca eğitim verisinin Batı müzik kültürüne dayalı olması nedeniyle, farklı müzik türlerinde eşit performans gösteremiyor.
Kullanım koşulları açısından da bazı kısıtlamalar var. Model; araştırmacılar, amatör kullanıcılar ve yıllık geliri 1 milyon doların altında olan küçük işletmeler tarafından ücretsiz kullanılabiliyor. Ancak bu eşiği aşan geliştiricilerin ve kurumların, Stability AI’nın kurumsal lisansına geçmeleri gerekiyor.
Stability AI, daha önce büyük ilgi gören görsel üretim modeli Stable Diffusion ile adından söz ettirmişti. Ancak şirketin kurucu ortağı ve eski CEO’su Emad Mostaque’ın yanlış yönetimi nedeniyle hem personel kaybı yaşanmış hem de Canva ile yapılan ortaklık iptal olmuştu. Bu durum yatırımcılar arasında ciddi endişelere yol açtı.
Yeniden toparlanma sürecine giren şirket, son dönemde yeni CEO’sunu atadı, yönetim kuruluna ünlü yönetmen James Cameron’ı dahil etti ve yeni görsel üretim modelleri yayınladı. Stable Audio Open Small, bu yeniden yapılanmanın somut adımlarından biri olarak görülüyor.
Stability AI, mobil cihazlarda çalışan bu model ile hem amatör içerik üreticilerine hem de bağımsız geliştiricilere ses tasarımı konusunda daha özgür ve erişilebilir bir araç sunmayı hedefliyor.
2024 Mayıs’ında açıklanan 200 milyonluk rakamdan sonra, Android Auto’nun ulaştığı bu yeni kilometre taşı platformun küresel ölçekte ne kadar hızlı yayıldığını gözler önüne seriyor. Bu rakam, yalnızca bir yıl içerisinde yaklaşık 50 milyonluk bir artış anlamına geliyor.
Google’ın duyurusunda ayrıca, 50’den fazla araç modelinin Android Auto işletim sistemiyle entegre Google hizmetlerine sahip olduğu bilgisi de paylaşıldı. Böylece sürücülere yalnızca telefon yansıtmasıyla değil, doğrudan araç sistemine entegre edilmiş bir Android deneyimi sunuluyor.
Google, açıklamasında “Günümüzde Android Auto’yu destekleyen 250 milyondan fazla araç ve yolda Google’ın yerleşik olduğu 50’den fazla araç modeli bulunuyor. Hangi deneyimi seçerseniz seçin, sürüşünüzü daha eğlenceli ve üretken hale getirmek için her zaman en son teknolojiyi getiriyoruz. Ve sürüşün geleceği, Google’ın yapay zeka asistanı Gemini’nin yakında aracınıza gelmesiyle çok daha akıllı hale geliyor.” ifadelerine yer verdi.
Google’ın duyurusundaki en dikkat çekici gelişmelerden biri de, yapay zekâ destekli asistanı Gemini’nin yakında Android Auto’ya entegre edileceği haberi oldu. Bu entegrasyon, sürüş deneyiminin yalnızca navigasyon ve medya kontrolünden ibaret olmadığı, kişiselleştirilmiş ve zeki bir yardımcıyla destekleneceği yeni bir döneme işaret ediyor.
Gemini sayesinde sürücüler, mesajları dikte ettirme, trafik güncellemeleri alma, randevuları kontrol etme ve kişisel öneriler gibi işlevleri doğal bir diyalogla gerçekleştirebilecek. Bu da hem güvenliği artırmayı hem de sürüş esnasında dikkat dağınıklığını azaltmayı hedefliyor.
Elbette bu 250 milyon araç rakamı, sistemin desteklendiği araçları ifade ediyor; yani tüm kullanıcılar Android Auto’yu aktif olarak kullanıyor anlamına gelmiyor. Ayrıca, bu araçların büyük bir bölümünün Apple CarPlay ile de uyumlu olduğu biliniyor. Bu nedenle, kullanıcı tercihleri sürüş deneyiminde hangi platformun daha yaygın olarak kullanıldığını belirlemede önemli rol oynuyor.
Android Auto’nun bu etkileyici büyümesi, Google’ın otomotiv teknolojilerine olan yatırımının karşılık bulduğunu gösteriyor. Özellikle yapay zekâ destekli yeni nesil özelliklerle birlikte, yakın gelecekte sürüş deneyimlerinin çok daha akıllı, bağlantılı ve kullanıcı dostu hale geleceği açıkça görülüyor.
Google, ‘Kendimi Şanslı Hissediyorum’u Google kendimi şansı hissediyorum düğmesini ‘Yapay Zeka Modu’ ile değiştirmeyi test ediyor. Google, şirketin Mayıs ayının başlarında kullanıma sunduğu deneysel yapay zeka destekli arama özelliği olan “Yapay Zeka Modu” nun, Arama çubuğunun altında uzun süredir kullanılan “Kendimi Şanslı Hissediyorum” düğmesinin yerini aldığı Arama ana sayfasının yeniden tasarımını test ediyor.
Google kendimi şansı hissediyorum AI Mode’la değişiyor
Google kendimi şansı hissediyorum değişikliği bildiren bir şirket sözcüsü, özelliğin Google’ın deneysel Labs ortamında bazı kullanıcılara sunulmaya başlandığını doğruladı. Ancak, herkese açık olarak başlatılamayabilir. Test, şirketin yapay zeka destekli arama tekliflerinde bazı önemli güncellemeleri duyurmasının beklendiği Google I/O’dan sadece bir hafta önce gerçekleştirilecek.
Google, Arama ana sayfasında nadiren değişiklik yapar, ancak artık bunu yapmak için baskı hissediyor olabilir. Bir Apple yöneticisi geçen hafta mahkemede Safari’deki Google Aramalarının geçen ay ilk kez azaldığını ve bu değişikliği ChatGPT gibi yapay zeka araçlarının yükselişine bağladığını ifade etti. Google kendimi şansı hissediyorum düğmesi, yapay zeka moduyla değişimi düşündürüyor.
Google , kullanıcıların karmaşık, çok parçalı sorular sormalarına ve bir konu hakkında doğrudan Arama içinde daha derinlemesine bilgi edinmelerine olanak tanıyan deneysel özelliği AI Mode’a erişimi genişletiyor. Teknoloji devi ayrıca özelliğe daha fazla işlevsellik ekliyor; bunlar arasında bir aramada kaldığınız yerden devam etme yeteneği de bulunuyor. Google, Mart ayında Perplexity AI ve OpenAI’nin ChatGPT Search gibi popüler hizmetlerle rekabet etmenin bir yolu olarak AI Mode’u piyasaya sürdü. Bugün duyurulan güncellemeler, AI Mode’un bu hizmetlerle daha iyi rekabet etmesini sağlamak için tasarlandı.