Techinside Google News
Ana Sayfa Blog Sayfa 90

Apple ve Epic Games arasındaki Fortnite krizi tırmanıyor!

Epic Games, Apple’ın hem Amerika Birleşik Devletleri’nde hem de Avrupa Birliği’nde Fortnite uygulamasının App Store’a geri dönüşünü engellediğini açıkladı. Şirket, bu durumun Fortnite’ın iOS platformunda dünya genelinde geçici olarak çevrimdışı kalmasına neden olabileceğini belirtti.

Geçtiğimiz aylarda Epic Games, Apple’a karşı açtığı davada önemli bir zafer elde etmişti. Karar sonucunda Apple, ABD App Store’unda üçüncü taraf ödeme sistemlerine izin vermek zorunda kaldı. Bu kazanımın ardından Epic, 9 Mayıs 2025 tarihinde Fortnite’ı ABD App Store’una yeniden sunmak için başvuruda bulundu. Ancak Apple, bu başvuruyu bir hafta boyunca yanıtlamadı.

Epic Games CEO’su Tim Sweeney, bu gecikmenin oyunun tüm platformlarda aynı anda güncellenmesi gerekliliğini sekteye uğrattığını belirterek, ilk başvurularını geri çektiklerini ve yeni içeriklerle 14 Mayıs’ta yeniden gönderdiklerini söyledi.

Epic Games’in açıklamaları sosyal medyada geniş yankı bulurken, Apple cephesinden gelen resmi açıklamada ise iddialar reddedildi. Apple sözcüsü, Epic Games’in son güncellemeyi AB’deki kullanıcıları etkilemeyecek şekilde yeniden sunmasını talep ettiklerini belirtti.

Buna karşın Fortnite’ın resmi X (eski adıyla Twitter) hesabından yapılan açıklamada, Apple’ın son gönderimi doğrudan engellediği ve bu nedenle iOS’ta Fortnite’ın dünya genelinde kullanılamayacağı duyuruldu.

Gelişmeler, Apple ve Epic Games arasındaki mücadelenin yalnızca mahkeme salonlarında değil, mobil uygulama ekosisteminde de sürdüğünü gösteriyor. Oyun devinin kararlı tutumu ve Apple’ın katı uygulama politikaları, bu çatışmayı önümüzdeki dönemde daha da karmaşık hale getirebilir. Özellikle AB’deki Dijital Pazarlar Yasası gibi yeni düzenlemeler, bu sürecin seyrini önemli ölçüde etkileyebilir.

Tesla yönetim kuruluna yeni bir isim katılıyor!

Hartung, aynı zamanda Tesla bünyesinde denetim komitesinde de görev alacak. Bu atama, şirketin düşen satışlar, azalan kârlılık ve CEO Elon Musk’ın farklı alanlara odaklandığına dair artan endişelerle mücadele ettiği bir döneme denk geldi.

Hartung, son 20 yılı aşkın süredir Chipotle’de üst düzey görevlerde bulunmuş ve pandemi sürecinde şirketin finansal istikrarını sağlamadaki rolüyle öne çıkmıştı. Hartung’un katılımıyla Tesla’nın yönetim kurulu üye sayısı dokuza yükselmiş olacak.

Tesla hisseleri 2025 yılı itibarıyla %14 oranında düşerken, şirketin uzun vadeli stratejisi ve liderlik yapısı kamuoyunda sorgulanmaya başlandı. Elon Musk’ın, ABD Başkanı Donald Trump’ın oluşturduğu Hükümet Verimliliği Departmanı (DOGE) adı verilen yapılanmada üstlendiği liderlik rolü, şirkete olan ilgisinin azaldığı yönünde eleştiriler doğurmuştu. Musk, geçtiğimiz ay yaptığı açıklamada, bu göreve ayırdığı zamanı Mayıs sonu itibarıyla önemli ölçüde azaltacağını belirtmişti.

Hartung’un şirketin yönetim kuruluna katılması, yalnızca finansal uzmanlığıyla değil, aynı zamanda şirketin daha disiplinli ve sürdürülebilir bir yönetime geçiş çabası açısından da önemli. İlginç bir not olarak, Hartung’un damadı Tesla’da servis teknisyeni olarak görev yapıyor. Ayrıca, Elon Musk’ın kardeşi Kimbal Musk da Tesla yönetim kurulunda yer alıyor ve 2013-2019 yılları arasında Chipotle yönetiminde görev almıştı.

Yeni Tesla projeleri yolda

Tesla, Hartung’un yönetim kurulu üyeliğini sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımla duyurdu. Hartung, halihazırda Portillo’s, The Honest Company ve Zocdoc gibi şirketlerin yönetim kurullarında da görev yapıyor.

Şirketin önümüzdeki dönemde hayata geçirmeyi planladığı projeler arasında Los Angeles’ta yedi yıldır üzerinde çalışılan retro-fütüristik temalı Tesla Diner konsepti de yer alıyor. Hartung’un bu tür yenilikçi projelerde nasıl bir katkı sunacağı ise merakla bekleniyor.

BAE merkezli şirket, İtalya’da yapay zeka üssü kuracak!

Colosseum adı verilen bu proje, önümüzdeki beş yıl içinde 1 milyar dolarlık yatırım ile hayata geçirilecek. Projede, yapay zeka donanımlarında kendini ispat etmiş olan donanım devi Nvidia’nın gelişmiş teknolojileri kullanılacak.

Anlaşma, Şubat ayında düzenlenen BAE-İtalya zirvesinde açıklanan ve BAE’nin İtalya’ya 40 milyar dolarlık yatırım yapmayı taahhüt ettiği kapsamlı ekonomik iş birliğinin bir parçası. İtalya Başbakanı Giorgia Meloninin de destekleri ile söz konusu süper bilgisayarın Avrupa’daki en büyük yapay zeka altyapısı olması hedefleniyor.

G42, projenin ilk aşamasında ana finansör olarak öne çıkarken, Abu Dabi’nin egemen varlık fonu Mubadala, BAE kraliyet ailesi ve ABD merkezli özel sermaye şirketi Silver Lake’in de şirkette hissedar olduğu biliniyor. Bu geniş yatırımcı yapısı, projenin küresel ölçekte ne denli önemsendiğinin bir göstergesi.

İtalya’nın güneyinde yeni bir yapay zeka üssü kurulacak

İtalyan Sanayi Bakanı Adolfo Urso, Milano’daki Investopia konferansında yaptığı açıklamada, Colosseum projesiyle İtalya’da önemli bir yapay zeka merkezinin kurulacağını duyurdu. Merkezin güneydoğudaki Apulia bölgesinde kurulması güçlü bir olasılık olarak değerlendiriliyor.

Yapay zeka artık stratejik bir oyuncu

Bu yatırımla, yalnızca Avrupa’nın en büyük yapay zeka süper bilgisayarı kurulmakla kalınmayacak; aynı zamanda İtalya’da teknoloji ve veri analizine dayalı yeni bir ekonomik ekosistem oluşacak. Uzmanlar, projenin İtalya’nın dijital dönüşüm sürecine büyük katkı sunacağını ve ülkenin Avrupa’daki teknoloji rekabetinde daha iddialı hale geleceğini belirtiyor.

BAE’nin teknoloji odaklı dış yatırımlarına bir yenisini ekleyen bu hamle, aynı zamanda küresel ölçekte yapay zekâ alanında jeopolitik iş birliklerinin artarak süreceğine işaret ediyor.

Nvidia, Çin’deki AR-GE merkezi hakkında önemli açıklamalarda bulundu!

Şirket, buradaki operasyonun medya raporlarında iddia edildiği gibi GPU tasarımlarının Çin’e aktarılması anlamına gelmediğini net bir şekilde ifade etti. Nvidia sözcüsü, verdiği demeçte “İhracat kontrollerine uyum sağlamak amacıyla Çin’e herhangi bir GPU tasarımı göndermiyoruz.” ifadelerini kullandı.

Söz konusu iddialar, Nvidia’nın Şanghay’da yeni bir araştırma ve geliştirme merkezi kurduğu yönündeki Financial Times haberiyle gündeme gelmişti. Haberde, Nvidia CEO’su Jensen Huang’un geçtiğimiz ay Şanghay Belediye Başkanı Gong Zheng ile olası yeni merkez hakkında görüştüğü belirtilmişti.

Ancak Nvidia’ya yakın bir kaynak, yaptığı açıklamada, yeni ofis alanının mevcut çalışanlar için kiralandığını ve buraya herhangi bir fikrî mülkiyet ya da tasarım gönderilmediğini vurguladı. Kaynağa göre bu adım, şirketin Çin’deki uzun süredir devam eden faaliyetlerinin bir devamı niteliğinde.

Nvidia, 2022’den bu yana ABD’nin ileri teknoloji çiplerinin Çin’e ihracatını sınırlayan kararlarından ciddi şekilde etkilendi. Bu düzenlemeler, yapay zekâ teknolojilerinin askeri kullanım potansiyeli taşıdığı gerekçesiyle sertleştirildi. Geçtiğimiz hafta ise Trump yönetimi, Biden döneminde uygulanan mevcut kuralları daha sade hale getirerek Amerikan inovasyonunu teşvik edecek ve yapay zekâ alanındaki küresel üstünlüğü koruyacak yeni bir düzenlemeye geçileceğini duyurdu.

Nvidia, Çin pazarındaki satışlardan kaynaklanan 5,5 milyar dolarlık bir zararı geçen ay açıklamıştı. Bu zararın büyük bölümü, H20 model çiplerin Çin ve benzeri ülkelere satışındaki sıkıntılardan kaynaklandı.

CEO Jensen Huang, Çin pazarının şirket için ne denli önemli olduğuna daha önce defalarca dikkat çekmişti. Çin’in önümüzdeki 2-3 yıl içinde 50 milyar dolarlık bir yapay zekâ pazarına dönüşebileceğini belirten Huang, bu pazardan dışlanmanın muazzam bir kayıp olacağını ifade etti. Ancak Huang, aynı röportajda, “Devlet politikalarına uyum sağlamak ve ülkemizin çıkarlarını gözetmek önceliğimizdir.” diyerek denge politikası izlemeye devam edeceklerini vurguladı.

ABD, yapay zekâ çiplerinin kaçakçılığını önlemeye çalışıyor!

Chip Security Act (Çip Güvenlik Yasası) adı verilen tasarı, Nvidia gibi üreticilere, yapay zeka çipleri ihraç edilmeden önce konumlarını doğrulayacak bir teknoloji eklemeyi zorunlu kılmayı hedefliyor.

Tasarı, özellikle ABD ihracat kontrolüne tabi yapay zekâ çiplerinin Çin’e yasa dışı şekilde ulaştığı yönündeki haberlerin ardından hazırlandı. ABD’li yetkililer, farklı başkanlık dönemlerinde bu tür teknolojilerin Çin’e ihracatını kısıtlamaya çalışsa da, Reuters ve diğer medya kuruluşları, bu çiplerin bir şekilde Çin’e ulaşmaya devam ettiğini ortaya koydu.

Tasarıya öncülük eden Cumhuriyetçi Temsilci Bill Huizenga, yaptığı açıklamada, “ABD’nin teknolojik üstünlüğünü koruyabilmesi için ihracat kontrollerinin aşılmasını engelleyecek önlemler almamız şart. Bu çiplerin kötü niyetli kişilerin eline geçmesini önlemeliyiz.” ifadelerini kullandı.

Tasarı, eski fizikçi olan Demokrat Temsilci Bill Foster tarafından destekleniyor. Foster, geçmişte kendi çiplerini tasarlamış bir bilim insanı olarak, bu tür güvenlik önlemlerinin teknik olarak mümkün olduğunu vurguladı.

Yasa teklifinin zamanlaması da dikkat çekici. Eski Başkan Donald Trump, selefi Joe Biden döneminde çıkarılan ve gelişmiş yapay zekâ çiplerinin küresel dolaşımını sınırlayan düzenlemeyi geri çekti. Ancak yeni bir düzenleme henüz açıklanmadı. Aynı hafta içinde Trump’ın Ortadoğu’ya yaptığı ziyarette, çeşitli ülkelere yapay zekâ çiplerinin gönderilmesini içeren yeni ticaret anlaşmaları duyurması ise ABD iç siyasetinde eleştirileri beraberinde getirdi.

Tasarıya destek veren isimler arasında Çin’e yönelik özel komitede yer alan Cumhuriyetçi John Moolenaar ve Demokrat Raja Krishnamoorthinin yanı sıra; Demokrat Ted Lieu, Cumhuriyetçi Rick Crawford, Demokrat Josh Gottheimer ve Cumhuriyetçi Darin LaHood gibi önemli temsilciler bulunuyor.

Yeni yasa teklifinin, ABD’nin ulusal güvenlik stratejileri kapsamında yapay zekâ teknolojilerinin nasıl denetlenmesi gerektiğine dair önemli bir tartışmayı yeniden alevlendirmesi bekleniyor.

Tarımsal güneş panelleri kurak bölgelerde avantaj sağlıyor

Yeni bir araştırma, tarımsal panellerinde kurak bölgelerde daha fazla avantaj sağladığını buldu. Fransa’da yapılan yeni bir araştırmada, İspanya ve Hollanda’daki tarımsal güneş enerjisi sistemlerinin performansı karşılaştırıldı ve yüksek güneş radyasyonu seviyelerine sahip kurak bir bölge olan İspanya’nın, bol yağış ve düşük güneş radyasyonu ile karakterize edilen ikincisine kıyasla teknik açıdan daha fazla avantaj sağladığı sonucuna varıldı.

Tarımsal güneş panelleri teknik kolaylık sağlıyor

Fransa’daki Sorbonne Üniversitesi liderliğindeki bir grup araştırmacı, İber Yarımadası ve Hollanda üzerinde üç farklı iklimde (kuru, nemli ve klimatolojik) tarımsal güneş enerjisi sistemlerinin performansını analiz etti ve İspanya gibi kurak bölgelerin, bol yağış ve düşük güneş radyasyonu ile karakterize edilen kuzey ve orta Avrupa bölgelerine kıyasla daha fazla teknik avantaj sunduğunu buldu.

Bilim insanları, Institut Pierre Simon Laplace tarafından oluşturulan Organize Carbon and Hydrology In Dynamic Ecosystems (ORCHIDEE) kara yüzeyi modelini kullanarak farklı tarımsal voltaik sistem yapılandırmalarının bir dizi simülasyonunu gerçekleştirdi. Model, karasal su, karbon ve enerji dengelerini ölçmek için süreçleri içerir ve arazi örtüsü değişiklikleri, yangın, mahsul sulama ve orman/otlak yönetimi gibi antropojenik müdahaleleri dikkate alır.

Analiz iki farklı ürün türünü ele aldı ve net birincil üretim (NPP) gibi değerleri hesaba kattı), su kullanım verimliliği (WUE)), ve PV güç verimi. İki ürün türü, buğday, pirinç ve soya fasulyesi gibi diğerlerinin yanı sıra C3 bitkileri ve mısır ve şeker kamışı gibi C4 bitkileri olarak etiketlendi. İlk tür, ılımlı sıcaklıklara ve düşük ışık yoğunluğuna sahip bölgelerde yaygınken, ikinci tür yüksek sıcaklıklar ve kuru koşullar için daha uygundur.

Yapılan analizler, İspanya’da simüle edilen tarımsal-voltaik sistemlerin daha yüksek ürün verimliliği, daha verimli bir fenolojik döngü ve daha verimli su ve arazi kullanımı sağlayabileceğini, güneş panellerinin oluşturduğu gölgelemenin özellikle kuraklık veya çok kurak yıllarda ürünler için uygun bir mikro iklim yaratabileceğini gösterdi.

Microsoft işten çıkarma yapacak

0

Teknoloji devi Microsoft, yapay zekaya ağırlık verip yönetimi basitleştirirken, iki yıldan uzun süredir gerçekleştirdiği en büyük işten çıkarma dalgasıyla küresel iş gücünün yaklaşık %3’üne denk gelen yaklaşık 6.000 kişiyi işten çıkarıyor.

Microsoft işten çıkarma için aksiyon alacak

Bu hareket, Ocak ayındaki daha küçük bir performansa dayalı işten çıkarma turunun ardından geldi ve pandemi yıllarındaki agresif işe alımlardan bir değişimi işaret ediyor. En çok etkilenenler, Microsoft’un 228.000 kişilik güçlü iş gücünün yarısından fazlasını oluşturan ABD’deki çalışanlar olacak.

Washington’da yoğun olarak yoğunlaşan kesintiler, güçlü son kazançlara rağmen geldi ve mali sıkıntıdan ziyade stratejik bir yeniden yapılanmaya işaret ediyor. Sadece Microsoft’un Redmond merkezinden 1.985 çalışan işten çıkarıldı. Bunlardan yaklaşık 1.500’ü yerinde çalışırken, 475’i uzaktan çalışıyordu, Washington eyalet yetkililerine sunulan bir bildiriye göre. Resmi olarak son istihdam günleri Temmuz olarak planlanıyor.

Teknoloji devi, işten çıkarmaların tüm seviyeleri, ekipleri ve coğrafyaları kapsayacağını, ancak öncelikle yönetim rollerini hedef alacağını ve LinkedIn ve Xbox dahil olmak üzere işletmenin tüm alanlarını etkileyeceğini söyledi.

Associated Press’in aktardığına göre, işyeri inceleme sitesi Glassdoor’un baş ekonomisti Daniel Zhao: “Sanırım birçok kişi işten çıkarmaların, zor durumda olan şirketlerin kendilerini kurtarmak için yapmak zorunda olduğu bir şey olduğu anlayışına sahip. Bu, işten çıkarmaların bir nedeni ama tek neden değil. Büyük teknoloji şirketleri, stratejilerini yeniden düzenlerken ve pandemi sonrası ilk yıllarda uyguladıkları daha agresif işe alımlardan vazgeçerken iş güçlerini azalttılar” dedi.

Microsoft’un mali işler müdürü Amy Hood, geçen ay yaptığı bir kazanç görüşmesinde, yazılım devinin “daha az yöneticiyle katmanları azaltarak yüksek performanslı ekipler kurmaya ve çevikliğimizi artırmaya” odaklandığını söyledi. Microsoft’un Mart ayındaki çalışan sayısının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2 daha fazla olduğunu, ancak geçen yılın sonuna göre biraz daha düşük olduğunu söyledi.

Valve Steam Deck doğrulama programı yaptı

0

Valve, Steam Deck olmayan şeyler için bir Steam Deck Doğrulama programı yaptı. Daha fazla SteamOS cihazının olduğu bir gelecek planlıyor. Steam bu hafta, bir oyunun şirketin işletim sisteminde desteklendiği zamanı belirten bir uyumluluk derecesi sunacağını duyurdu. SteamOS Uyumluluk değerlendirmesinin “önümüzdeki birkaç hafta içinde” yayınlanması planlanıyor.

Valve Steam Deck için adım attı

Bu ölçüm, Steam Deck Doğrulama programının bir uzantısı. Bu değerlendirme süreci içindeki bir veri alt kümesine göre oyunlara bir onay işareti verecektir. Başka bir deyişle, oyun geliştiricileri Steam Deck Doğrulama’yı zaten tamamlıyorlarsa herhangi bir ek adım atmak zorunda kalmayacaklar. Oyuncu tarafında, uyumlu oyunlar Steam Deck dışındaki bir cihazda işletim sistemini çalıştırırken Steam Store ve Steam İstemcisi’nde görüntülendiğinde mavi bir onay işareti gösterecek.

Bu duyuru çoğunlukla geleceğe yönelik bir hamle. Şu anda, Lenovo Legion Go S, Steam Deck’in yanı sıra Valve’ın işletim sistemini resmi olarak çalıştıran tek el bilgisayarıdır. Ancak Lenovo bu yıl CES’te donanımın ikinci bir yinelemesini zaten ima ediyordu ve Valve’ın SteamOS platformlarının sayısının artması için planları olduğu açık. SteamOS gerçekten bağımsız bir hizmet olarak yükselişe geçerse taşınabilir oyun için manzara oldukça farklı görünmeye başlayabilir.

Lenovo, CES 2025’te bir yeni el bilgisayarı duyurmuştu. Lenovo’nun ikinci nesil el cihazının gerçek ilk bakıştan ziyade daha çok tasarım önizlemesi olması amaçlanıyor. Lenovo’nun, önceki modelde kullanılan çapraz şekilli bileşenin aksine yeni bir dairesel D-pad ile birlikte daha yuvarlak kavrama yerleri ve konik kenarlar da dahil olmak üzere taşınabilir cihazın ergonomisine ilişkin bazı küçük ayarlamalar yapmaya odaklandığı anlaşılıyor.

Databricks, milyar dolarlık bir satın alıma imza atıyor!

Databricks tarafından duyurulan hamle, şirketin yapay zekâ destekli çözümlerini daha da güçlendirme hedefinin bir parçası olarak değerlendiriliyor.

Neon, AWS’in Aurora Postgres hizmetine açık kaynaklı bir alternatif olarak geliştirildi. Şirketin sunduğu platform; otomatik ölçeklendirme, veritabanı klonlama, zaman içinde geri dönüş (point-in-time recovery) ve izolasyonlu test ortamları gibi özelliklerle öne çıkıyor. Bu sayede geliştiriciler, üretim ortamına geçmeden önce veritabanı değişikliklerini güvenle test edebiliyor.

Databricks CEO’su Ali Ghodsi, satın almayla ilgili yaptığı açıklamada, “Yapay zekâ temelli ve ajan odaklı uygulamaların çağı, veritabanlarından beklentileri tamamen değiştiriyor. Neon bunu kanıtlıyor: Platformda oluşturulan veritabanlarının %80’i insanlar tarafından değil, doğrudan yazılımlar yani yapay zekâ ajanları tarafından oluşturuluyor. Neon’u bünyemize katarak geliştiricilere, bu yeni dönemin hızına ve esnekliğine uygun, sunucusuz bir Postgres deneyimi sunacağız.” dedi.

Databricks, yapay zeka yarışını fırsata çevirmek istiyor

2021 yılında Nikita Shamgunov, Heikki Linnakangas ve Stas Kelvich tarafından kurulan Neon, şu ana kadar Microsoft’un girişim kolu M12, General Catalyst ve Menlo Ventures gibi yatırımcılardan toplamda yaklaşık 130 milyon dolar yatırım aldı. Platformu kullanmak isteyen geliştiriciler, ücretsiz planlara ek olarak kullandıkça öde modeliyle de hizmet alabiliyor.

Databricks, özellikle yapay zekâ alanındaki büyümeyi fırsata çevirmek için son yıllarda yatırım hamlelerini hızlandırmış durumda. Şirket, 2023 yılında yapay zekâ modeli eğitimi ve dağıtımı için kullanılan açık kaynak platformu MosaicML’i 1,3 milyar dolara, geçtiğimiz yıl ise veri yönetimi şirketi Tabular’ı yaklaşık 2 milyar dolara satın almıştı.

Yapay zeka artık stratejik bir oyuncu

Bu son Neon satın alması, Databricks’in AI ajanlarıyla çalışan geliştiriciler için eksiksiz bir altyapı sunma stratejisinin önemli bir parçası olarak öne çıkıyor. Şirket, bu teknolojiyle birlikte geliştiricilere hem sunucusuz, hem de açık kaynak temelli, dinamik olarak ölçeklenebilen bir veritabanı deneyimi sağlamayı hedefliyor.

Databricks’in 62 milyar dolarlık değerlemeye ulaşmasının ardından bu alandaki liderlik iddiasını güçlendirmek istediği açık. Neon’un teknolojisinin, AI ile çalışan uygulamalara entegre edilmesi, şirketin yapay zekâ destekli veri çözümlerinde hız ve verimliliği bir üst seviyeye taşıyacak gibi görünüyor.

EA, pandemiden sonra kalıcı hale gelen uzaktan çalışmaya sınırlama getiriyor!

Şirket CEO’su Andrew Wilson ve EA Entertainment & Technology Başkanı Laura Miele tarafından çalışanlara gönderilen e-postalara göre, şirket artık hibrit çalışma modeline geçiyor. Bu modele göre çalışanlar haftada en az üç gün ofiste olacak.

IGN ve Kotaku gibi kaynaklara göre, EA’nın yeni politikası lokasyon bazlı bir sistemle destekleniyor. Şirket, ofislerine yaklaşık 48 kilometre mesafede yaşayan çalışanlarını hibrit olarak sınıflandıracak. Bu mesafeden daha uzakta yaşayanlar ise ya tamamen uzaktan çalışmaya devam edecek ya da rollerine göre hibrit veya tamamen ofiste çalışmaları gerekecek.

Laura Miele’nin e-postasında yer alan bilgilere göre, EA’nın daha önce sunduğu offsite local (ofise yakın ama sürekli uzaktan çalışan) modeli tamamen kaldırılıyor. Bu geçiş süreci ise önümüzdeki 3 ila 24 ay arasında tamamlanacak. Ayrıca, uzaktan çalışma istisnaları ve gelecekte yapılacak uzaktan çalışan işe alımları CEO onayı gerektirecek.

EA Kurumsal İletişim Başkan Yardımcısı Justin Higgs, yaptığı açıklamada yeni sistemin ekipleri daha sık bir araya getirerek karar alma süreçlerini hızlandırmayı, iş verimliliğini artırmayı ve ekip içi bağı güçlendirmeyi amaçladığını belirtti. Hibrit pozisyonlarda çalışanların ofise dönüş zorunluluğu haftada en az üç gün olarak belirlendi, diğer pozisyonlar içinse bir miktar esneklik tanınacağı aktarıldı.

EA, yakın geçmişte çok sayıda personeli ile yollarını ayırdı

Bu karar, EA’nın son yıllarda yaptığı büyük çaplı işten çıkarmaların ardından geldi. Şirket, 2023 başında çalışanlarının yaklaşık yüzde 5’ini işten çıkarmıştı. 2024’ün başında BioWare stüdyosunda da önemli küçülmeler yaşanmış ve 300 ila 400 arası çalışanla yollar ayrılmıştı.

Yeni politika, EA’nın hem iş gücünü yeniden organize etmeyi hem de daha verimli ve hızlı çalışan bir kurumsal yapı oluşturmayı hedeflediğini gösteriyor. Ancak çalışanlar arasında, özellikle uzaktan çalışmaya alışmış olanlar için bu değişikliklerin ne kadar kabul göreceği ve motivasyon üzerindeki etkisi zamanla ortaya çıkacak.

YouTube, videoların en sevilen yerlerine reklam yerleştirecek!

YouTube tarafından Peak Points olarak adlandırılan bu yeni reklam formatı, platformun New York’ta düzenlenen Upfront sunumunda tanıtıldı.

Yeni sistem, Google’ın yapay zekâ modeli Gemini ile çalışıyor. AI, videolardaki kullanıcı etkileşiminin en yoğun olduğu veya izleyicilerin duygusal açıdan en çok bağlandığı anları tespit ediyor. Ardından, bu zirve noktaların hemen sonrasında reklam yerleştirilmesini öneriyor. Örneğin, bir evlilik teklifinin gerçekleştiği an ya da büyük bir sürprizin açığa çıktığı sahnenin hemen ardından bir reklam girebilir.

YouTube, sistemin büyük kolaylık sağladığını iddia ediyor

YouTube, bu stratejinin özellikle reklamverenler için büyük fayda sağlayacağını savunuyor. Duyguların doruğa çıktığı anlarda gösterilen reklamların daha fazla hatırlandığına dair pazarlama araştırmalarına dayanan bu sistem, duygu odaklı hedefleme yaklaşımını andırıyor.

Ancak kullanıcı deneyimi açısından bu hamlenin nasıl karşılanacağı belirsiz. Duygusal yoğunluğun yaşandığı anlarda araya giren reklamlar, izleyicinin videoya olan bağlılığını sekteye uğratabilir. Özellikle hikâyenin akışı içinde gelen bu tür kesintilerin izleyicide hayal kırıklığı yaratma ihtimali yüksek.

Alışveriş odaklı yeni format da tanıtıldı

YouTube, sadece Peak Points formatını tanıtmakla kalmadı; daha kullanıcı dostu bir reklam modelini de duyurdu. Yeni alışveriş özellikli reklam formatı sayesinde izleyiciler, izledikleri reklam sırasında ürünleri doğrudan inceleyip satın alabilecekler. Bu, kullanıcıların ilgilendikleri ürünlere daha kolay ulaşmasını sağlarken, reklamverenlere de doğrudan satış imkânı sunuyor.

YouTube’un bu hamleleri, hem reklam gelirlerini artırma hem de kullanıcı davranışlarını daha iyi analiz ederek hedefli reklam sunma çabasının bir parçası. Ancak bu yeniliklerin kullanıcı tepkisi üzerindeki etkisi, önümüzdeki dönemde netleşecek. Özellikle zirve anlarında gelen reklam uygulamasının kullanıcı sadakati ve izlenme süreleri üzerindeki etkisi dikkatle izlenecek.

Google, Android ve Chrome için yeni AI destekli erişilebilirlik özellikleri sunuyor!

Google tarafından duyurulan bu güncellemelerin en dikkat çekenleri, Android ekran okuyucusu olan TalkBack özelliğine gelen geliştirmeler. Artık kullanıcılar, cihaz ekranında yer alan içerikler ya da görseller hakkında doğrudan Gemini’ye sorular yöneltebiliyor.

Geçtiğimiz yıl, görme engelli ya da görme bozukluğu yaşayan kullanıcılar için Gemini desteğiyle görüntü açıklamaları sunmaya başlayan TalkBack, artık sadece görselleri açıklamakla kalmıyor, aynı zamanda bu görseller hakkında kullanıcıların merak ettiklerini de yanıtlayabiliyor. Örneğin, bir arkadaşınız yeni gitarının fotoğrafını size gönderdiğinde, Gemini bu gitarın rengini, markasını ve varsa diğer detaylarını açıklayabiliyor. Üstelik sadece fotoğraflar değil, ekranın tamamı hakkında da bilgi almak mümkün. Örneğin, bir alışveriş uygulamasında gezerken ilgilendiğiniz bir ürünün malzemesini ya da indirim olup olmadığını sormak yeterli.

Google’ın erişilebilirlik yeniliklerinden bir diğeri de Android’in gerçek zamanlı altyazı hizmeti olan Expressive Captions (Duygusal Altyazılar) için geldi. Bu özellik artık sadece ne söylendiğini değil, nasıl söylendiğini de yansıtıyor. Yapay zekâ sayesinde, örneğin bir spikerin “harikaaaa bir atış” demesi, altyazıya da bu şekilde yansıtılıyor. Ayrıca, uzatmalı kelimeler de doğru biçimde altyazıya aktarılıyor. Bunun yanı sıra, ıslık çalma, boğaz temizleme gibi sesler için özel etiketlemeler de altyazılara eklendi.

Bu güncelleme, Android 15 ve üzeri sürümlerde ABD, İngiltere, Kanada ve Avustralya’da İngilizce olarak kullanıma sunulmaya başlandı.

Google’ın duyurduğu bir diğer yenilik ise Chrome tarayıcısı için. Artık Chrome, taratılmış PDF dosyalarını otomatik olarak tanıyıp içeriğini ekran okuyucularla erişilebilir hale getiriyor. Bu özellik, Optik Karakter Tanıma (OCR) teknolojisi sayesinde gerçekleşiyor. Kullanıcılar artık bu tür belgeler üzerinde metin seçebilir, kopyalayabilir ve arama yapabilir hale geliyor.

Ayrıca Android’deki Chrome tarayıcısında Sayfa Yakınlaştırma özelliği geliştirildi. Bu sayede yazı boyutunu büyütürken sayfa düzeni bozulmuyor. Kullanıcılar yakınlaştırma seviyesini kendileri ayarlayabiliyor ve bu tercihi ister tüm sayfalara, ister sadece belirli sitelere uygulayabiliyor. Özelliğe Chrome’un sağ üst köşesindeki üç noktalı menüden ulaşılabiliyor.

Google’ın bu adımları, yapay zekânın erişilebilirlik alanındaki potansiyelini somut uygulamalarla ortaya koyarken, dijital dünyayı herkes için daha kapsayıcı hale getirmeyi hedefliyor.

Threads, içerik üreticilerinin profillerine daha fazla bağlantı eklemesine imkan tanıyacak!

Bu yenilik, blog, haber bülteni, kişisel web sitesi ya da diğer sosyal medya hesapları gibi çevrimiçi varlıklarını tanıtmak isteyen Threads içerik üreticilerine önemli bir avantaj sağlıyor.

Özellikle Linktree, Beacons, Koji ve benzeri “link-in-bio” hizmetlerinin sunduğu çoklu bağlantı sayfaları artık Threads içinde doğrudan desteklenmiş oluyor. Hatırlanacağı üzere bu tür araçlar, sosyal medya platformlarında yalnızca tek bir bağlantı alanı sunulması nedeniyle ortaya çıkmıştı. Threads’in bu hamlesi, söz konusu hizmetlerin kullanım oranlarını azaltabilir.

Yeni özellikle birlikte içerik üreticileri, sadece profillerine ekledikleri bağlantıların değil, paylaştıkları gönderilerdeki bağlantıların da kaç kişi tarafından görüntülendiğini görebilecek. Bu sayede, kullanıcılar bağlantılarının etkileşimini takip ederek daha bilinçli stratejiler geliştirebilecek.

Meta, bu özellikle içerik üreticilerinin sadece Threads içinde değil, platform dışındaki varlıklarını da desteklemek istediklerini vurguladı. Bu yaklaşım, Meta’nın içerik üreticilerinin sadakatini kazanma çabasının bir parçası olarak değerlendiriliyor.

Ayrıca Meta, içerik üreticileri için yakında haftalık özet içgörü raporlarını da kullanıma sunacağını duyurdu. Bu yeni özellikle, içerik üreticileri son bir haftada yaptıkları paylaşımların sayısını, toplam görüntülenme sayılarını, kazandıkları yeni takipçileri ve gelen yanıtları haftalık bazda görebilecek. Haftalık özetlerde ayrıca toplulukla daha iyi etkileşim kurma konusunda kişiselleştirilmiş öneriler de yer alacak.

Threads’in 350 milyonu aşan aylık aktif kullanıcı sayısıyla büyümesini sürdürdüğü göz önüne alındığında, bu tür araçların platformu içerik üreticileri için daha cazip hale getirmesi bekleniyor. Yeni link özelliği, sadece içerik paylaşımı değil, kapsamlı bir dijital kimlik inşası için Threads’i güçlü bir alternatif haline getiriyor.

Apple, yeni nesil araç yazılımı CarPlay Ultra’yı kullanıma sundu!

Apple tarafından ilk olarak 2022 yılında tanıtılan CarPlay Ultra, yaklaşık üç yıllık bekleyişin ardından ABD ve Kanada’daki Aston Martin marka araçlarda kullanıma sunulmaya başlandı. Gecikmeli de olsa gelen bu sürüm, teknoloji devinin otomotiv dünyasındaki dijital hakimiyetini güçlendirmeyi amaçlıyor.

CarPlay Ultra, önceki sürümün ötesine geçerek artık yalnızca araçtaki ana ekranı değil, sürücü önündeki dijital gösterge panelini de tamamen devralıyor. Bu sayede iPhone, araç içindeki sistemlere daha derinlemesine entegre oluyor ve hız, yakıt tüketimi, seyahat bilgileri, motor sıcaklığı gibi veriler doğrudan CarPlay arayüzünde görüntülenebiliyor.

Yeni yazılım, iPhone 12 ve üzeri cihazlarla ve iOS 18.5 işletim sistemiyle uyumlu olacak. Bu sayede kullanıcılar bazı araç ayarlarını doğrudan CarPlay arayüzü üzerinden değiştirebilecek. Yine de geri görüş kamerası gibi bazı temel araç işlevleri, CarPlay arayüzünün önüne geçerek doğrudan görüntülenmeye devam edecek.

Apple, bazı mevcut Aston Martin modellerinin de önümüzdeki haftalarda yetkili bayiler aracılığıyla yazılım güncellemesi alarak CarPlay Ultra’ya geçiş yapabileceğini belirtti. Ayrıca Hyundai, Kia ve Genesis markaları da bu gelişmiş CarPlay sürümünü destekleyeceklerini şimdiden açıkladı.

Apple, 2022’de duyurduğu vizyondan çok uzak

Apple, CarPlay Ultra’nın yaygınlaşmasının yavaş olmasının sebeplerinden birinin, her otomobil markasının kendi görsel dili ve tasarım anlayışına özel entegrasyon süreci olduğunu belirtti. Aston Martin gibi lüks markalarla yakın iş birliği içinde geliştirilen özel temalar, Apple’ın sadece teknolojik değil, estetik uyum konusunda da ne kadar hassas davrandığını gösteriyor. Kullanıcılar, bu temaların renklerini ve duvar kâğıtlarını kendi zevklerine göre kişiselleştirebilecek.

Apple, CarPlay'i yeni nesil araçlarda daha kapsamlı hale getiriyor

CarPlay Ultra, bugüne dek otomobil üreticileri tarafından yaygın olarak benimsenen klasik CarPlay’in çok ötesinde bir deneyim sunuyor. Ancak Apple’ın 2022’de WWDC’de paylaştığı 14 markalık büyük vizyondan henüz çok uzak. Örneğin o listede yer alan Mercedes-Benz, CarPlay Ultra’yı kullanmayacağını resmen açıkladı.

Yine de Apple’ın bu hamlesi, Google’ın Android Auto ile attığı ileri adımlara karşı güçlü bir yanıt olarak görülüyor. Google, kısa süre önce Android Auto’ya kendi üretken yapay zekâ modeli Gemini’yi entegre edeceğini duyurmuştu. CarPlay Ultra ise Apple’ın araç içi teknolojilerde rekabete güçlü bir şekilde dâhil olduğunun net göstergesi.

Herkes yazılım geliştirebilecek!

Türk yazılım şirketi Bimser, Türkiye’yi yapay zeka destekli uygulamalarda ABD, Hindistan ve Avrupa gibi ülkeler ile birlikte liderliğe taşıyacak hamlelerine bir yenisini daha ekledi. Yazılım geliştirmede yeni bir dönemin kapılarını açan güçlü bir inovasyon hamlesi olarak Türk mühendisliğinin yepyeni örneği; AI (yapay zeka) destekli Synergy LowCode Platformu; bilişim dünyasında yerini aldı. Synergy LowCode Platformu sayesinde minimum kodlama bilgisiyle her kullanıcı hızlı ve etkin şekilde uygulama geliştirebilecek; işletmeler daha verimli ve esnek hale gelecek.

Synergy LowCode Platformu’nda; tek tıkla otomatik çeviri sağlayan çoklu dil desteği, otomatik analiz yapan, hatalar ve performans sorunlarını tespit eden kod kontrol asistanı, doğal dil ile sorgu asistanı, akıllı yardım asistanı, özet çıkaran, sorular soran, içerik hazırlayan doküman asistanı, anında kullanım desteği sunan help asistanı, otomatik kategori ataması yapan doküman kategori asistanı bulunuyor. 

Türkiye Low-Code pazarında yükselen oyuncu

2025 yılı sonunda 757,6 milyar dolara ulaşması beklenen yapay zeka (AI) pazarında, dünya genelinde yapay zeka teknolojisi geliştiren şirket sayısının da 70 bine ulaşması beklenirken Türkiye’de de yapay zeka pazarında önemli gelişmeler yaşanıyor. Türkiye’de iki bin şirket yapay zeka teknolojisi geliştirmek için çalışırken önümüzdeki süreçte yapay zeka ile birlikte geleceğin yazılım geliştirme süreçleri de değişecek. Buna paralel olarak; özellikle üretim, finans, enerji ve kamu gibi sektörlerde artan dijitalleşme ihtiyacı, Türkiye’yi low code (az kod) pazarında yükselen bir oyuncu haline getirirken Türk bilişim şirketleri ve profesyonelleri de bu alanda yatırımlarını hızlandırdı.

Uzun yıllardır yazılım çözümleri ile şirketlerin dijitalleşmelerine yol arkadaşlığı yapan Bimser’in CEO’su Murat Atıcı, yakın gelecekte yazılım geliştirme dünyasının yapay zeka destekli hale geleceğini vurgulayarak; bunun hem yazılımcıların hız ve verimini artıracağını hem de yazılımcı olmayan iş profesyonellerinin yapay zeka destekli low code uygulamalar aralığı ile kendi yazılım uygulamalarını geliştirmesinin kolaylaşacağını açıkladı.

Güçlü bir inovasyon hamlesi

Bugün özellikle ABD, Almanya, İngiltere ve Hindistan gibi ülkelerin, low code platformları ile yapay zeka destekli uygulamaların kullanımında öncü konumda olduğunu belirten Atıcı, “IDC’nin 2023 sonunda yayımladığı verilere göre, ABD’deki kuruluşların yüzde 65’i en az bir low code platform kullanıyor. Gartner’ın araştırmasına göre, Türkiye’de şirketlerin sadece yüzde 12’si aktif şekilde low code/no code platformlarını kullanıyor. Ancak dijital dönüşüm projelerine olan yatırım iştahı artıyor ve 2025 sonuna kadar Türkiye’de low code kullanım oranının yüzde 30’un üzerine çıkması bekleniyor. Bimser olarak bu konuda sahip olduğumuz bilgi birikimi, yetkinlik ve tecrübe ile şirketlerimizin bu alanda gelişimi için etkin bir şekilde çalışıyoruz” dedi.

Bu alanda geliştirdikleri yepyeni ürünleri AI destekli Synergy  Low Code Platformu hakkında da bilgi veren Murat Atıcı şunları söyledi: “Kullanıcıların minimum kodlama bilgisi ile hızlı ve etkin bir şekilde uygulama geliştirmelerine olanak tanıyan Synergy LowCode Platformu, iş süreçlerini dijitalleştirerek işletmelerin daha verimli ve esnek olmalarını sağlıyor. Ürünün AI ile geliştirilmiş yeni versiyonunu kullanıcıların hizmetine sunduk. Synergy AI, yalnızca bir platform değil; yazılım geliştirmede yeni bir dönemin kapılarını aralayan güçlü bir inovasyon hamlesi olarak şimdiden sektörde tüm dikkatleri üzerine çekti.”

Türk mühendisliğinin gücü dünya ile buluşacak

Bimser Synergy Low Code Platform’un sahip olduğu özellikleri ile kullanıcılarına geliştirme hızı, iş süreçlerinde akıllı otomasyon, küresel uyumluluk, kullanıcı deneyiminde mükemmellik, veri ve içerik yönetiminde akıllı çözümler gibi oldukça önemli özellikler sunduğunu da söyleyen Bimser CEO’su Murat Atıcı, “Bimser olarak, Synergy AI ile Türkiye’de yapay zekâ destekli yazılım geliştirme kültürünün öncüsü olmayı hedefliyoruz. Bu hedef doğrultusunda da yapay zekâ inovasyonlarına sürekli yatırım yapıyoruz. Sektörlere özel çözümler geliştirerek kurumların dijitalleşme yolculuklarına hız kazandırıyoruz. Kullanıcı dostu, hızlı ve esnek platformlar sunarak iş süreçlerini yeniden tasarlıyoruz. Global açılımımızı güçlendirerek Türk mühendisliğinin gücünü dünya ile buluşturuyoruz” dedi.

Workup Girişimcilik Programı’nın 13. dönemi 17 girişimle başlıyor

Workup’ın yeni döneminde; dikey bağımsız Workup, tarım teknolojileriyle ilgili Workup Agri, oyun teknolojileri alanındaki girişimleri hızlandırmayı amaçlayan Workup Gaming ve sürdürülebilirlik ile sosyal etki odaklı Workup4Future programları tek çatı altında birleşti.

Tenity ve Invexen yürütücülüğünde, Yapay Zekâ Fabrikası desteğiyle gerçekleştirilecek Workup Girişimcilik Programı’nda başvuruların ilk değerlendirmesi Entrapeer’ın yapay zekâ ajanları ve gelişmiş skorlama algoritmaları ile yapıldı. Ön değerlendirmenin ardından Workup takımı, Workup mezun ve mentorları, paydaşlar ve yatırımcılar tarafından programın 13. dönemine 17 girişim seçildi.

Girişimlerin hızlanmalarına ve ölçeklenmelerine yardımcı olan Workup, bugüne kadar 17 bine yakın başvuru aldı, programlardan 157 girişim mezun oldu. Mezun girişimlerin 70’i, farklı yatırımcılardan yaklaşık 40 milyon ABD Doları fon sağladı, 70 girişimle çeşitli iş birlikleri yapıldı.

Girişimlere ihtiyaçları doğrultusunda kişiselleştirilmiş program

Programa kabul edilmeleri sonrasında girişimlerin güncel durumları ve desteğe ihtiyaç duydukları konular birebir görüşmelerle tespit ediliyor. Uygun eşleştirmeler ve yönlendirmeler yapılarak girişimlere ihtiyaçları doğrultusunda kişiselleştirilmiş bir program hazırlanıyor.

Seçilen girişimler 6 ay boyunca,

• Alanlarında uzman kişilerden mentorluk,

• İş Bankası Grubu iştirakleri başta olmak üzere iş birliği,

• İş Bankası’nın kurucusu ve yatırımcısı olduğu fonlar başta olmak üzere yatırım imkânlarına erişim, 

• Tecrübeli girişimcilerle deneyim paylaşımı, teknik çalıştaylar ve ilham etkinliklerine katılım,

• İş Kule Workup Alanı’nda ücretsiz ofis,

• Ücretsiz bulut sunucu kullanım hakkı ve altyapı destek paketleri,

• Yurt içi ve yurt dışı fiziki ya da online etkinliklere katılım,

• Basılı ve dijital mecralarda kendilerini tanıtma olanaklarına sahip oluyor.

Girişimler ayrıca, İş Bankası Girişimcilik Şubelerinin desteğinin yanı sıra yerli ve global çok sayıda iş ortağının startup’lara yönelik sunduğu çözüm ve hizmetlerden ücretsiz ya da indirimli yararlanabiliyor.

Workup Girişimcilik Programı 13. dönemine seçilen girişimler

Biomix: Biyogaz ve atık su arıtma tesislerine yönelik enerji verimliliği odaklı yeni nesil karıştırıcı çözümleri geliştiren teknoloji girişimi. https://biomix.com.tr/ana-sayfa-tr

Bomensoft: Operasyon süreçlerini optimize etmek için yapay zekayı hali hazırda bulunan sistemlere entegre eden görüntü işleme platformu. https://bomensoft.com/

Cutehill Games: Dünya çapındaki oyuncuların hayal gücünü yakalayan, eğlenceli, keyifli ve görsel açıdan etkileyici mobil casual oyunlar geliştiren oyun stüdyosu. www.cutehillgames.com

Cyclothe: Tekstil atıklarının toplanması ve ayrıştırılmasını dijitalleştiren teknolojiler geliştirerek döngüsel ekonomiye altyapı sunan sürdürülebilirlik girişimi. http://cyclothe.com/

Deepin: Veri ve yapay zekâ ajanlarının buluştuğu, aynı zamanda bunların bir araya getirilerek özel çalışma alanları oluşturulabilen yenilikçi pazaryeri. https://deepin.market/

Fikogya: Biyolojik kirlilik sorunlarına karşı geliştirdiği su yüzeyindeki filtrasyon sistemi sayesinde zararlı makro organizmaları sudan ayırıp, su kirliliğinin temel nedenlerini ve kaynaklarını tespit eden girişim. https://www.fikogya.com/tr/home

Fire-Stopper: Yerli maden atıklarından yeşil yöntemle yeni nesil alev önleyici üreten girişim.
 https://fire-stopper.blog/

Neptune: Kullanıcıların enstrüman çalmayı oyunlaştırılmış bir deneyimle öğrenmelerini sağlayan yapay zekâ destekli mobil uygulama. https://neptuneforkids.com

Next Big App: Yapay zekâ teknolojileri odaklı mobil uygulama stüdyosu. http://nextbig.app

Novocycle: Kuru-doğrudan geri dönüşüm teknolojisiyle kimyasal kullanmadan ve parçalama yapmadan lityum-iyon pillerin %96’ya kadar hammadde geri kazanımını sağlayan derin teknoloji girişimi. https://novocycle.com

Orphex: 30’dan fazla platformdan elde edilen dijital pazarlama verilerini birleştirerek tek bir arayüzde anlamlandıran ve önerileriyle kampanya ve bütçe optimizasyonları sağlayan yapay zekâ destekli veri analiz platformu. https://www.orphex.co/

RapidMule: Oyunlaştırma metodolojilerini kullanarak firmaların kullanıcı etkileşimini, bağlılığını ve sadakatini artırmasını sağlayan SaaS tabanlı oyunlaştırma platformu. https://www.rapidmule.com

Rudiq: Kurumsal şirketlere gayrimenkul, stok, envanter, alacaklar, hisse senedi, tahvil gibi gerçek dünya varlıklarının blokzincir ile tokenize edilmesi ve kredilendirilmesi gibi finansal hizmet altyapıları sunan tokenizasyon girişimi. https://rudiq.com/

Talkie Robie: 2-10 yaş arası çocukların İngilizce konuşma becerilerini oyun tabanlı bir yaklaşımla geliştiren, yapay zekâ destekli bir dil öğrenme uygulaması. https://www.talkierobie.com/

Tekno Sürüm: Büyükbaş hayvan çiftliklerinde ineklerin davranışlarını kamera görüntülerinden analiz ederek, doğum ve topallık gibi belirtileri yapay zekâ desteğiyle gerçek zamanlı bildiren sürü izleme platformu. http://www.teknosurum.com/

Vignetim: Yurtiçi ve yurtdışı seyahat eden bireyler ve araç filo yöneticileri için dijital vinyet, otoyol geçiş ücretleri, eSIM ve sigorta hizmetlerini tek bir platformda sunan entegre bir mobilite asistanı. https://vignetim.com/

WeFarm: Boş tarlaları üretim yapan çiftliklere dönüştürüp, bu topraklarda sağlıklı gıda üreterek tarla sahiplerine düzenli gelir modeli sunan tarım teknolojisi platformu. http://www.wefarm.com.tr/

E-atıklar eğitime dönüşüyor!   

Daha sürdürülebilir bir dünya hedefiyle çalışmalarını sürdüren Vodafone, elektronik atıkların geri dönüşümünü teşvik etmek ve bu konuda farkındalık yaratmak amacıyla başlattığı projelere bir yenisini daha ekledi. “Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesiyle çalışanlarının ve iş ortaklarının katkılarıyla toplanan e-atıkları geri dönüştürerek açtığı kodlama sınıflarıyla binlerce çocuğun hayatına dokunan Vodafone, şimdi de WWF-Türkiye ve Habitat Derneği işbirliğinde “Dünya İçin Lazım” projesini hayata geçirdi. Yeni projeyle, e-atıkların geri dönüştürülerek hem doğanın korunması hem de doğa bilinci yüksek, sorumlu nesillerin yetişmesi amaçlanıyor. Önümüzdeki 1 yılda 15 ton e-atığın geri dönüştürülmesinin hedeflendiği projede, toplanan e-atıklar aynı zamanda 81 ilde 500 lokasyonda 500 gönüllü eğitmenin katkısıyla 60 bin kişi için doğa eğitimine dönüştürülecek.

Vodafone Türkiye CEO’su Engin Aksoy, e-atıkların yarattığı problemi ve geri dönüşümün getireceği faydaları anlatıyor.

7-14 yaş arası çocuklara sürdürülebilirlik eğitimi

Proje kapsamında, WWF-Türkiye tarafından sürdürülebilirlik, iklim değişikliği, doğa koruma, geri dönüşüm, e-atıklar başlıklarında eğitim içerikleri geliştirildi. Türkiye genelinde 7-14 yaş arasındaki çocuklara e-atık ve sürdürülebilirlik bilinci kazandırmak, e-atık nedir, neden geri dönüştürülmeli, e-atıklar nasıl geri dönüştürülür, geri dönüşüm nedir, neler geri dönüştürülebilir, geri dönüşüme gelene kadar neler yapılabilir (yeniden kullanım, tamir, vb.), iklim değişikliği nedir, bizi nasıl etkiliyor, sürdürülebilirlik nedir, bizler neler yapabiliriz başlıklarını kapsayan eğitimler verilecek. Böylece, çocukların doğa odaklı farkındalıklarını ve yetkinliklerini artırmak ve onları kendi çevrelerinde dönüşüm sağlayacak liderler olarak yetiştirmek amaçlanıyor.

Tüm ekosistem dahil olacak

Vodafone, WWF-Türkiye ve Habitat Derneği işbirliğiyle hayata geçirilen “Dünya İçin Lazım” projesiyle, sadece doğanın korunması değil, aynı zamanda doğayı sürekli koruyabilecek bilinçli bir topluluk yaratılması da hedefleniyor. Projeye e-atıklarını geri dönüştürmek isteyen herkes dahil olabilecek. Ülke genelinde yürütülecek projede, Vodafone bayileri veya ücretsiz kargo aracılığıyla toplanacak e-atıkların tamamı geri dönüştürülerek doğanın korunmasına katkı sağlanacak. Geri dönüşüm işlemi Ouno firması tarafından gerçekleştirilecek.

Online kanallardan ya da mağazalardan e-atıklar dönüşebilecek

Vodafone müşterileri, online kanallardan ya da mağazalardan e-atıklarını dönüştürebilecek. Online kanalı kullanmak isteyenler, Yanımda uygulaması üzerinden e-atık başvuru formunu dolduracak. Bu formda atık türü ve teslimat noktası (mağazaya veya kargo firmasına teslim) bilgilerini girecekler. Dilerlerse, mağazalardan da aynı başvuruyu gerçekleştirebilecekler. Mağazalarda bulunan QR kodunu okutarak formu doldurabilecekler. Sonrasında, e-atıklarını mağazalarda bulunan kutulara atarak kampanyaya katılabilecekler. Vodafone müşterilerine, gönderdikleri e-atıklar karşılığında bir teşekkür hediyesi olarak 5 gün geçerli 5 GB mobil internet sunulacak. Bu kampanyadan her ay 1 kez faydalanmak mümkün olacak. Vodafone müşterilerinin teslim ettikleri e-atıklar onlar adına çocuklar için doğa eğitimine dönüştürülecek. Atıklar teslim alındıktan sonraki bilgilendirmede, müşteriler adına yapılan eğitim desteğine ilişkin bağış kartı kendileriyle paylaşılacak.

E-atık miktarının 2050 yılında 120 milyon tona ulaşması bekleniyor!

Vodafone Türkiye CEO’su Engin Aksoy, şunları söyledi: “E-atıklar son yıllardaki teknolojik gelişmeler ve tüketim alışkanlıkları ile dünyada en hızlı artış gösteren atık kollarından biri. Buna ek olarak, ekonomik açıdan da yüksek değer arz eden, önemli bir atık grubu. Dünya Ekonomik Forumu verilerine göre, e-atık miktarının 2050 yılında 120 milyon tona ulaşması bekleniyor. Her ne kadar birçok ülkede mevzuata dayalı çeşitli toplama sistemleri mevcut olsa da, geri dönüştürülebilen e-atık miktarı üretilen toplamın çok altında kalıyor. E-atıkların geri dönüşümünü teşvik etmeye ve farkındalık yaratmaya devam etmemiz gerektiğine olan inancımızla WWF-Türkiye ve Habitat Derneği işbirliğiyle ‘Dünya İçin Lazım’ projesini hayata geçirdik. Amacımız; e-atıkları dönüştürerek doğamızın korunmasına katkıda bulunmak, e-atık dönüşümü sayesinde doğa bilinci gelişen bir topluluğun oluşmasını sağlamak, vereceğimiz sürdürülebilirlik eğitimleriyle bu toplulukları geliştirerek büyütmek. Bu topluluklar da kendi içinde doğa bilinci yüksek ve bu bilinci etrafa yayan elçiler yetiştirecek. Bu anlayışla, 60 bin kişiye doğa eğitimi vereceğiz ve içlerinden proje elçileri seçeceğiz. Türkiye genelinde yürüteceğimiz projede tüm mağazalarımız ve ekosistemimiz aynı zamanda gezegenimiz için birer iyilik merkezine dönüşecek. Herkesi ‘Dünya İçin Lazım’ demeye ve e-atıklarını dönüştürmeye davet ediyoruz.”

Çocuklar bugünü de dönüştürme gücüne sahip

 WWF-Türkiye Genel Müdürü Ömür Kula, şöyle konuştu: “Proje kapsamında hazırladığımız eğitim içerikleri, WWF-Türkiye’nin bilimsel uzmanlığı ve çocuklara yönelik doğa eğitimi deneyimi temel alınarak geliştirildi. Doğa Koruma, Sürdürülebilirlik, İklim Değişikliği, E-atık ve İleri Dönüşüm başlıklarındaki içerikler, online ve yüz yüze versiyonları ile ilk okul ve orta okul öğrencilerine uygun pedagojik yaklaşımlar doğrultusunda yapılandırıldı. Çocukların yaş düzeyine, algı kapasitesine ve ilgilerine uygun biçimde tasarlandı. WWF-Türkiye olarak çocukların doğayla kurduğu ilişkinin geleceğimizin yanı sıra, bugünü de dönüştürme gücüne sahip olduğunu biliyoruz. Bu nedenle yalnızca bilgi aktarmakla yetinmeyip; çocukların düşünmelerine, tartışmalarına, çözüm üretmelerine olanak tanıyor ve dönüşüme katkı sunan birer aktöre evrilmelerini amaçlıyoruz.”

Çok katmanlı ve bütüncül bir hareket

Habitat Derneği Yönetim Kurulu Başkanı H. Emre Koyuncu ise şunları söyledi:  “Dünya İçin Lazım’ projesi, sadece doğa bilincini artırmakla kalmıyor; aynı zamanda çocuklardan başlayarak öğretmenlere, ebeveynlere ve tüm topluma sürdürülebilir yaşam kültürünü yaymayı hedefleyen çok katmanlı ve bütüncül bir hareket. Vodafone ve WWF Türkiye ile güçlerimizi birleştirerek çıktığımız bu yolda, eğitimden gönüllülüğe, saha faaliyetlerinden dijital öğrenme içeriklerine kadar birçok alanda yenilikçi adımlar atıyoruz. 81 ilde yürüttüğümüz eğitim ve farkındalık çalışmalarıyla, çocuklara doğayla güçlü bir bağ kurma fırsatı sunarken; gönüllü eğitmenler ve ebeveynler aracılığıyla bu etkiyi büyütüyoruz. Çocuklara yönelik doğa eğitimlerinin yanı sıra ebeveyn ve eğitmenler için hazırladığımız seminerlerle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarını hem evde hem okulda desteklemeyi amaçlıyoruz. Ayrıca projemizde seçeceğimiz 20 proje elçisi rol model çocuk ile doğaya dair sorumluluk duygusunu güçlendirirken, bir yandan da eğitim programlarımızı yürüten gönüllü eğitmenlerimizin kapasitesini artırmayı planlıyoruz. ‘Dünya İçin Lazım’, yalnızca bir proje değil; çocukların geleceğe umutla bakmalarını sağlayan, toplumu doğayla yeniden buluşturan bir farkındalık hareketidir. Bu hareketin bir parçası olmaktan büyük bir gurur ve mutluluk duyuyoruz.”

Detaylı bilgi için; https://vftr.co/dunyaicinlazim    

Coinbase, büyük bir siber saldırının kurbanı oldu: On binlerce kullanıcının verileri çalındı!

ABD’li düzenleyici kurumlara yapılan yasal bildirime göre, bir hacker Coinbase ile iletişime geçerek müşteri verilerine eriştiğini ve yayımlamamak için fidye talep ettiğini belirtti.

Şirket, saldırının ayrıntılarını açıklarken, hacker’ın yurt dışındaki bazı destek çalışanlarına para ödeyerek iç sistemlere ait verilere ulaştığını ifade etti. Bu çalışanlar, görevleri gereği sistemlere sınırlı erişime sahipti. Coinbase, bu kişilerin artık şirkette çalışmadığını duyurdu.

Sızdırılan bilgiler arasında kullanıcıların adları, posta ve e-posta adresleri, telefon numaraları, Sosyal Güvenlik Numaralarının son dört hanesi, maskelenmiş banka hesap numaraları, banka tanımlayıcıları ve en önemlisi, resmî kimlik belgeleri (ehliyet ve pasaportlar) yer alıyor. Ayrıca, kullanıcıların hesap bakiyeleri ve işlem geçmişleri de hacker’ların eline geçti. Şirket, bazı kurumsal iç belgelerin de ele geçirildiğini açıkladı.

Coinbase CEO’su Brian Armstrong, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, hacker’ların şirketten 20 milyon dolar fidye istediğini, ancak bu talebi reddettiklerini duyurdu.

Coinbase, müşterilerinin kayıplarıbı karşılayacak

Coinbase, yaşanan ihlalin ardından ABD merkezli yeni bir müşteri destek merkezi açacağını ve güvenlik altyapısını daha da güçlendireceğini belirtti. Ayrıca, olayın etkilerini azaltmak amacıyla, bilgileri risk altında olan kullanıcıları bilgilendirdiklerini ve olası kötüye kullanımlara karşı uyarılarda bulunduklarını söyledi.

Şirket sözcüsü Natasha LaBranche, olaydan etkilenen müşteri oranının 9.7 milyon aylık aktif kullanıcının %1’inden az olduğunu ifade etti. Ancak bu oran bile on binlerce kullanıcının bilgilerinin sızdırıldığı anlamına geliyor.

Coinbase işten

Coinbase, bu siber saldırının yarattığı etkilerin 180 milyon ila 400 milyon dolar arasında bir maliyete neden olacağını ve bu miktarın olayın giderilmesi ile müşteri zararlarının telafisi için kullanılacağını duyurdu.

Bu olay, hem kripto para piyasasında hem de genel dijital güvenlik alanında büyük yankı uyandırırken, Coinbase gibi dev platformların dış kaynaklı personel politikaları ve veri güvenliği uygulamaları tekrar sorgulanmaya başlandı.

Türkiye’deki organize sanayi bölgesi sayısı 368’e yükseldi

0

Sinop’ta, Avrupa Birliği destekli Rekabetçi Sektörler Programı kapsamında Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı aracılığıyla hayata geçirilen Su Ürünleri İşleme, Şoklama ve Depolama Tesisi’nin açılış töreninde konuşan Bakan Kacır, Giresun Şebinkarahisar OSB ve Gümüşhane Kelkit OSB’nin ilan edildiğini duyurdu. Bu iki yeni bölgeyle birlikte Türkiye genelindeki OSB sayısı 368’e çıktı.

Kacır, 2002 yılında 191 olan OSB sayısının 22 yıl içinde 368’e yükseldiğini belirtirken, bu süreçte üretimde aktif tesis sayısının 11 binden 60 bine çıktığını ifade etti. OSB’lerde istihdam edilen kişi sayısı da aynı dönemde 415 binden 2 milyon 700 bine ulaştı.

Bakan Kacır, organize sanayi bölgelerinin Türkiye genelinde üretim, istihdam ve kalkınma süreçlerinde kritik rol oynadığını vurguladı. OSB’lerin Anadolu’nun dört bir yanında kalkınmanın lokomotifi haline geldiğini belirten Kacır, Türkiye’nin bölgesel kalkınma hedefleri doğrultusunda bu yapıları daha da güçlendirmeye devam edeceklerini söyledi.

Kacır, önümüzdeki dönemde yerel kalkınmanın hız kazanacağını ve Türkiye’nin tüm şehirlerinin bu sürece dahil olacağını belirterek, terörden arındırılmış bölgelerde yatırım ve üretim faaliyetlerinin artacağına dikkat çekti.

Yeni ilan edilen Giresun Şebinkarahisar ve Gümüşhane Kelkit OSB’lerinin de bu kapsamda önemli bir katkı sunacağı öngörülüyor. Açılışı yapılan su ürünleri tesisi gibi yatırımlar ise bölgesel üretim kapasitesinin artırılması açısından örnek.

Trump, Apple’ın ürünlerinin üretimini Hindistan’da yoğunlaştırmasına tepkili!

Trump, “Tim’le dün biraz problem yaşadım.” diyerek başladığı konuşmasında, Apple ürünlerinin üretimlerinin Hindistan’da yoğunlaştırılması yönündeki planlara oldukça tepkiliydi.

ABD Başkanı, konuşmanın devamında “Sana çok iyi davrandım, 500 milyar dolarlık yatırım sözü verdin ama şimdi Hindistan’da her yerde fabrikalar kuruyorsun. Hindistan’da üretmeni istemiyorum.” ifadelerini kullandı.

Trump’ın sözünü ettiği 500 milyar dolarlık yatırım, Apple’ın Şubat ayında ABD’ye yapacağını duyurduğu dev taahhütle ilgiliydi. Buna karşın şirket, Çin’e olan bağımlılığını azaltmak amacıyla Hindistan’daki üretimini hızlandırıyor. Apple, önümüzdeki birkaç yıl içinde küresel iPhone üretiminin %25’ini Hindistan’da yapmayı hedefliyor. Şirketin en büyük montaj ortağı olan Foxconn ise kısa süre önce Hindistan hükümetinden, HCL Group ile ortaklaşa yürüteceği bir yarı iletken fabrikası için onay aldı.

Apple, üretimi ABD’ye mi taşıyacak?

Trump, Apple’nin ABD’deki üretim kapasitesini artıracağını ileri sürse de, detay vermekten kaçındı. Ancak uzmanlar, iPhone’nin tamamen ABD’de üretilmesinin maliyet açısından gerçekçi olmadığını belirtiyor. Tahminlere göre, üretimin ABD’ye kaydırılması durumunda bir iPhone’nin satış fiyatı 1.500 ila 3.500 dolar arasında değişebilir.

Şu anda Apple’nin ABD’de ürettiği ürün sayısı oldukça sınırlı. Şirket yalnızca Mac Pro modelini ABD’de üretirken, Şubat ayında duyurduğu yeni bir tesis ile yapay zekâ sistemi Apple Intelligence için sunucu üretimine Teksas’ta başlamayı planlıyor.

Apple yapay zeka kodlama

Trump ayrıca Hindistan ile olan ticari ilişkilerden de söz etti. Hindistan’ın dünyadaki en yüksek gümrük tarifelerinden bazılarını uyguladığını belirten Trump, Hindistan’ın ABD’ye sıfır gümrük tarifesi teklif ettiğini açıkladı. Ancak Trump yönetimi, Nisan ayında yürürlüğe giren korumacı ticaret politikaları çerçevesinde Hindistan ürünlerine %26’lık karşılıklı bir tarife uyguladı; bu oran Temmuz ayına kadar geçici olarak düşürüldü.

Trump’ın bu açıklamaları, 2024 seçimleri yaklaşırken ulusal üretim ve istihdam politikalarını yeniden gündeme taşıyor. Apple gibi teknoloji devlerinin küresel üretim stratejileri ise bu söylemlerden doğrudan etkilenebilir.