Intel 2024 4. çeyrek finansal sonuçlarını açıkladı!

Intel, 2024’ün dördüncü çeyreğinde 14,3 milyar dolar gelirle beklentilerin üzerinde performans sergiledi. Yıllık bazda gelirde %7’lik bir düşüş yaşandı. Şirket, 2024 yılı toplamında ise 53,1 milyar dolar gelir elde etti. Bu, bir önceki yıla göre %2’lik bir azalmaya işaret ediyor.

Dördüncü çeyrekte hisse başına düşen kazanç (EPS) 0,03 dolar kayıp olarak açıklandı. Bu, analistlerin beklentilerinden daha iyi bir sonuç olarak değerlendirildi. Yıl genelinde ise hisse başına kayıp 4,38 dolar oldu. Şirket, 2025’in ilk çeyreği için 11,7 milyar dolar ile 12,7 milyar dolar arasında bir gelir öngörüyor. Ayrıca, bu dönemde hisse başına 0,27 dolar kayıp bekleniyor.

Intel’in geçici eş CEO’su ve Intel Ürünleri CEO’su Michelle Johnston Holthaus, “Dördüncü çeyrek, gelir, brüt kar marjı ve hisse başına kazanç açısından beklentilerimizin üzerinde bir adım oldu.” dedi. Holthaus, ürün portföyünü güçlendirme ve basitleştirme çabalarının müşterilerin ihtiyaçlarını daha iyi karşılamalarını sağladığını belirtti.

Geçici eş CEO ve finans direktörü David Zinsner ise maliyet azaltma planlarının şirketin gidişatını iyileştirdiğini vurguladı. Zinsner, İşletme genelinde verimlilik kültürünü teşvik ediyoruz ve yatırımlarımızdan daha yüksek getiri elde etmeyi hedefliyoruz. dedi.

Şirket, dördüncü çeyrekte 3,2 milyar dolar operasyonel nakit akışı sağladı. Yıl boyunca araştırma ve geliştirme ile pazarlama, genel ve idari giderler için toplam 22,1 milyar dolar harcama yaptı. Bu, bir önceki yıla göre %2’lik bir artışı temsil ediyor.

Intel, 2025’in ilk çeyreğinde mevsimsel zayıflık, makro belirsizlikler ve rekabet dinamiklerinin etkisiyle zorluklar bekliyor. Şirket, bu zorluklara rağmen, operasyonel verimliliği artırma ve hissedar değerini yükseltme çabalarını sürdüreceğini belirtiyor.

Google, VPN uygulamalarına onay rozeti ekliyor!

0

Google, Play Store’da VPN uygulamalarına güvenlik onay rozeti eklemeye başladı. Özellikle ücretsiz VPN uygulamalarının yoğun şekilde indirilmesi nedeniyle kullanıcıların güvenilir hizmetleri ayırt etmekte zorlanması, Google’ı yeni bir doğrulama sistemine yönlendirdi. Şirket, belirli güvenlik kriterlerini karşılayan VPN uygulamalarına doğrulama rozeti ekleyerek kullanıcıların daha güvenilir seçenekleri tercih etmesine yardımcı olmayı amaçlıyor. Bu rozeti alan uygulamalar, ayrıntılar sayfasında ve arama sonuçlarında doğrulanmış olarak gösterilecek.

Google, VPN uygulamalarına resmen onay rozeti ekleyecek

VPN uygulamalarının bu onay rozetini alabilmesi için bazı kriterleri karşılaması gerekiyor. Öncelikle, güvenlik değerlendirmesi yapan Mobil Uygulama Güvenlik Değerlendirmesi (MASA) Seviye 2 doğrulamasından geçmiş olmaları şart. Ayrıca, VPN uygulamasının en az 10.000 indirmeye sahip olması, 250’den fazla kullanıcı yorumu alması ve Google Play’de en az 90 gün boyunca yayında kalmış olması gerekiyor. Bunun yanı sıra, uygulama geliştiricisinin kullanıcı verilerinin nasıl toplandığıyla ilgili şeffaf bilgi sağlaması ve bağımsız güvenlik incelemelerine katılmayı kabul etmesi zorunlu tutuluyor.

Google, VPN uygulamalarına resmen onay rozeti ekleyecek.

Google, doğrulama rozeti için belirlenen kriterlerin bunlarla sınırlı olmadığını, başka faktörlerin de değerlendirmeye dahil edildiğini vurguluyor. Ancak bu gerekliliklerin yerine getirilmesi, VPN uygulamalarının doğrulama alma şansını büyük ölçüde artırıyor. Bu adım, güvenli olmayan ve gizlilik riski taşıyan VPN uygulamalarının kullanımını azaltarak Play Store’daki genel güvenlik standartlarını yükseltmeyi hedefliyor.

Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Yanıtlarınızı aşağıdaki yorumlar kısmından bizimle kolayca paylaşabilirsiniz.

DeepSeek, OpenAI verilerini çalmış olabilir mi?

Çin merkezli yapay zeka girişimi DeepSeek’in, OpenAI’ın verilerini usulsüz şekilde elde ettiği iddiaları teknoloji dünyasında büyük yankı uyandırdı. Bloomberg News’in haberine göre, Microsoft’un güvenlik araştırmacıları, DeepSeek ile bağlantılı olduğu düşünülen bazı kişilerin OpenAI’ın API’sini kullanarak büyük miktarda veri çektiğine dair şüpheli aktiviteler tespit etti.

DeepSeek, OpenAI verilerini mi çaldı?

OpenAI, API hizmetleri üzerinden geliştiricilere ve kurumsal müşterilere erişim sağlarken, aynı zamanda bu kanaldan gelir elde ediyor. Microsoft’un OpenAI’ın en büyük yatırımcılarından biri olması nedeniyle, ortaya çıkan bu iddiaları ciddiye aldığı ve konuyla ilgili araştırmalar yürüttüğü belirtiliyor.

Çinli DeepSeek, OpenAI verilerini mi çaldı?
Çinli DeepSeek, OpenAI verilerini mi çaldı?

DeepSeek, düşük maliyetli bir Çin yapay zeka girişimi olarak ABD merkezli rakiplerine alternatif sunmayı hedefliyor. Şirket, kısa süre önce Apple’ın App Store’unda ChatGPT’yi geride bırakarak dikkatleri üzerine çekmiş ve teknoloji hisselerinde büyük dalgalanmalara neden olmuştu. Beyaz Saray’ın yapay zeka ve kripto politikalarından sorumlu ismi David Sacks, DeepSeek’in OpenAI’ın fikri mülkiyetini çalmış olabileceğini belirterek, şirketin modellerden bilgi sızdırdığına dair ciddi kanıtlar bulunduğunu öne sürdü.

OpenAI’ın sözcüsü, genel olarak Çin merkezli bazı şirketlerin ve diğer rakiplerin ABD’li yapay zeka firmalarının modellerini taklit etmeye çalıştığını vurguladı ancak doğrudan DeepSeek’i suçlamaktan kaçındı. Microsoft, konu hakkında herhangi bir açıklama yapmayı reddederken, DeepSeek de henüz resmi bir yanıt vermedi. Bu durum, ABD-Çin arasında yapay zeka rekabetinin ne kadar sertleştiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Eğer iddialar doğrulanırsa, Microsoft ve OpenAI cephesinde DeepSeek’e karşı ciddi yaptırımlar gündeme gelebilir.

Samsung’un S Pen kararı yoğun eleştiri topladı!

0

Samsung’un Galaxy S25 Ultra modelinde S Pen’in Bluetooth bağlantısını kaldırma kararı, teknoloji dünyasında büyük yankı uyandırdı. Özellikle kalemin uzaktan kontrol ve hava hareketleriyle komut verme özelliklerini aktif olarak kullanan kullanıcılar bu değişiklikten duydukları memnuniyetsizliği dile getiriyor. Samsung, bu işlevlerin kullanıcıların yalnızca %1’i tarafından kullanıldığını belirterek, üretim maliyetlerini düşürmek ve cihazın maliyet-fayda dengesini sağlamak adına bu özelliği kaldırma kararı aldığını açıkladı. Şirket, özellikle Snapdragon 8 Elite for Galaxy işlemcisinin yüksek maliyetini dengelemek amacıyla böyle bir adım attığını savunuyor. Ancak S Pen’in Bluetooth yeteneklerinden yararlanan sadık kullanıcı kitlesi, bu değişikliği olumsuz karşılayarak Samsung’a geri adım attırmak için harekete geçti.

Samsung’un S Pen kararına tepkiler çığ gibi büyüdü!

Kullanıcıların bu karara tepkisi, Change.org platformunda başlatılan bir imza kampanyasına dönüştü. Kampanya, Samsung’un bir sonraki modeli olan Galaxy S26 Ultra’da Bluetooth özellikli S Pen’i geri getirmesi yönünde bir çağrı içeriyor. Teknoloji devleri genellikle kullanıcı verilerine dayanarak stratejilerini belirlese de, bu tür toplu taleplerin firmalar üzerinde ne kadar etkili olacağı belirsiz.

Samsung’un S Pen kararına tepkiler çığ gibi büyüdü!
Samsung’un S Pen kararına tepkiler adeta çığ gibi büyüdü!

Ancak geçmişte bazı üreticilerin benzer tepkilere karşılık verdiği örnekler bulunuyor. Kullanıcıların seslerini duyurabilmesi adına önemli bir girişim olan bu kampanya, teknoloji şirketlerinin ürün geliştirme süreçlerinde kullanıcı ihtiyaçlarını ne kadar göz önünde bulundurdukları konusunu bir kez daha gündeme getirdi.

Samsung’un bu kararı, teknolojik yenilikler ile maliyet yönetimi arasındaki hassas dengeyi gözler önüne seriyor. Şirketler, gereksiz görülen maliyetleri kısarak daha erişilebilir cihazlar sunmayı hedeflerken, sadık kullanıcılarının beklentilerini göz ardı etme riskiyle karşı karşıya kalıyor. Galaxy S25 Ultra’daki S Pen değişikliği, bu dengenin nasıl sağlanması gerektiği konusunda tartışmalara yol açarken, Samsung’un bu tepkilere nasıl yanıt vereceği merak konusu olmaya devam ediyor.

Renault ile Volvo, yeni elektrikli ticari araçlarını duyurdu!

Renault ve Volvo Trucks, Fransız lojistik firması CMA CGM ile ortaklaşa geliştirdikleri yeni elektrikli ticari araçlarını tanıttı. 2026 yılında Flexis markası altında piyasaya sürülecek bu modeller, 350 milyon euroluk yatırımla geliştirildi ve düşük maliyet avantajı sunan paylaşımlı kaykay şasi platformu üzerine inşa edildi. Platformun yüksekliği minimum seviyede tutularak sürücü kabini ve kargo alanı için en yüksek verimliliğin sağlanması hedeflendi.

Renault ile Volvo, yeni elektrikli ticari araç serisini tanıttı

Tanıtılan üç araç da 200 beygir gücünde bir elektrik motoruna sahip olup şehir içi kullanımda 450 kilometreye kadar menzil sunabiliyor. Şarj kapasitesi henüz açıklanmasa da %10’dan %80’e kadar dolum süresinin 20 dakika olduğu belirtildi.

Yayınlanan görsellerde sol tarafta yer alan model, Renault Kangoo’nun ayak izlerini takip ederken Renault Trafic’in yüksekliğine sahip olmasıyla dikkat çekiyor. Alçak zemini ve kayar kapıları sayesinde kargo dağıtım şirketleri için oldukça pratik bir seçenek sunuyor. Özellikle Avrupa ve diğer pazarlarda lojistik sektörünün bu tarz araçlara yöneldiği biliniyor. Bu nedenle Flexis’in hedef kitlesinde ticari taşımacılıkla uğraşan şirketler önemli bir yer tutuyor.

Üretim sürecine 2026 yılında Renault’nun Fransa’daki Sandouville fabrikasında başlanacak. Aynı fabrikada Renault Trafic ve Nissan Primestar gibi modeller de üretiliyor. Üretim sorumluluğunun büyük kısmını üstlenen Renault ve Volvo Trucks, markanın %90’lık hissesine eşit oranda sahipken, geri kalan %10’luk pay CMA CGM firmasına ait bulunuyor. Renault, Flexis markasının elektrikli ticari araç sektöründe büyük bir atılım gerçekleştireceğine inanıyor. Şirket yetkilileri, Flexis’in “ticari araçların Tesla’sı” olmayı hedeflediğini belirterek bu projeye duydukları güveni açıkça ifade etti.

Amerika’da ısı pompası kullanımı hızla artıyor!

0

Amerika’da ısı pompalarının kullanımı giderek yaygınlaşıyor ve alternatiflerine kıyasla çok daha çevre dostu bir ısıtma çözümü olarak öne çıkıyorlar. Devletin sağladığı teşviklerle birlikte satış rakamlarında ciddi bir artış yaşanırken, kullanıcıların bu teknolojiye olan ilgisi de giderek artıyor. Özellikle son dönemde açıklanan veriler, ısı pompalarının ABD’de geleneksel ısıtma sistemlerine kıyasla daha fazla tercih edildiğini gösteriyor. “Air Conditioning, Heating, and Refrigeration Institute” tarafından paylaşılan rapora göre, son 11 ay içinde satılan ev tipi ısıtma cihazlarının büyük bölümünü ısı pompaları oluşturuyor. Hatta bu cihazlar, en popüler ikinci seçenek olan gaz ocaklarından yüzde 37 daha fazla satılmış durumda.

Amerika’da ısı pompası kullanımı artış gösterdi

Isı pompalarına yönelik ilginin artması, yıllık bazda satışların yüzde 14 oranında yükselmesini sağladı. Uzmanlar, kullanıcıların bu teknolojiye alıştıkça satışların daha da hızlanacağını öngörüyor. Ayrıca, ısı pompalarının artık çok daha düşük sıcaklıklarda bile verimli çalışabilecek şekilde geliştirilmeleri, kullanım alanlarını genişletiyor. Önceden sert kış koşullarına sahip bölgelerde yeterince verimli olmadığı düşünülen bu cihazlar, artık bu tür iklimlerde de yaygın şekilde tercih ediliyor. Teknolojideki bu ilerlemeler, ısı pompalarının her geçen gün daha geniş bir kullanıcı kitlesine ulaşmasını sağlıyor.

Çalışma prensibi açısından klimalara oldukça benzeyen ısı pompaları, içlerindeki özel gaz ve kompresör sistemiyle dış havayı soğuturken iç mekanı ısıtıyor. Elektrik tüketiyor olsalar da harcadıkları enerjinin bir kısmını doğrudan havadan çekmeleri sayesinde, geleneksel ısıtma sistemlerine kıyasla çok daha düşük enerjiyle aynı performansı sağlayabiliyorlar. İlk yatırım maliyeti alternatiflerine göre yüksek olsa da uzun vadede çok daha az enerji tüketmeleri sayesinde birkaç yıl içinde kendilerini amorti ediyorlar. Çevre dostu olmaları da kullanıcılar için cazip bir avantaj sunuyor.

Ancak ABD’de yapılan saha araştırmaları, bu sistemlerin yaygınlaşmasının önündeki en büyük engelin yüksek maliyetler olduğunu ortaya koyuyor. Amerika’da bir eve ısı pompası kurulmasının maliyeti 17 bin ila 30 bin dolar arasında değişiyor. Yeşil enerji teşvikleri kapsamında devlet, bu maliyetin bir kısmını karşılıyor ve bazı ev sahipleri 8 bin dolara kadar destek alabiliyor. Buna rağmen birçok kişi için bu geçiş hala maliyetli bulunuyor. Bu nedenle ABD’de pek çok eyalet ve belediye, ısı pompalarının daha erişilebilir hale gelmesi için finansal teşvikleri artırmayı ve uzun vadeli tasarruf konusunda halkı bilinçlendirmeyi amaçlayan projeler geliştiriyor. Örneğin, yeni inşa edilen evlerde ısıtma sistemlerini kuran müteahhitlere, ısı pompalarını tercih etmeleri halinde çeşitli destekler sunuluyor. Bunun yanı sıra, bazı eyaletler gaz ocaklarının kullanımını kısıtlamak ya da tamamen yasaklamak için adımlar atmaya başlıyor.

XB-1 süpersonik yolcu jeti, ses hızını aşmayı başardı!

Boom, süpersonik hava yolculuğunu yeniden canlandırma hedefiyle geliştirdiği XB-1 prototip uçağıyla ilk kez ses hızını aşarak başarılı bir test uçuşu gerçekleştirdi. Bu gelişme, Concorde’un 2003 yılında emekliye ayrılmasından bu yana ticari bir yolcu uçağının ses hızını geçtiği ilk olay olarak kayda geçti. California’daki Mojave Hava ve Uzay Üssü’nden havalanan ve “Baby Boom” olarak anılan XB-1, test pilotu Tristan Brandenburg yönetiminde yaklaşık 35 dakika boyunca havada kaldı ve üç kez Mach 1 seviyesinin üzerine çıkmayı başardı.

XB-1 süpersonik yolcu jeti, resmen ses hızını geçti

Test uçuşunda XB-1, 35 bin fit irtifada Mach 1.1 seviyesine, yani yaklaşık 1.358 km/s hıza ulaştı. Ses hızının bulunduğu irtifaya bağlı olarak değişiklik göstermesi nedeniyle Mach 1 değeri sabit olmayabiliyor. Yenilikçi bir aerodinamik tasarıma ve gelişmiş malzemelere sahip olan XB-1, ticari süpersonik uçuşların önünde engel teşkil eden ses patlamalarını en aza indirmek amacıyla özel olarak geliştirildi. Ölçek olarak tam boyutlu bir uçağın üçte biri kadar olan bu prototip, gelecekte yolcu taşımacılığına yönelik tasarlanacak modellerin temelini oluşturuyor.

Bu başarılı uçuş, Boom Supersonic’in geliştirme sürecinde yeni bir aşamaya geçmesine olanak tanıyacak. Elde edilen veriler, firmanın Mach 1.7 hızında uçması hedeflenen ticari süpersonik yolcu uçağı Overture’ın tasarımına doğrudan katkı sağlayacak. 80 yolcu kapasitesine sahip olacak Overture, tamamen sürdürülebilir havacılık yakıtı (SAF) kullanarak çevresel etkileri en aza indirmeyi amaçlıyor.

Süpersonik yolculuğun geleceği hâlâ birçok teknik ve ekonomik engelle karşı karşıya olsa da, XB-1’in bu başarısı ticari süpersonik uçuşların yeniden hayata geçirilmesi adına kritik bir ilerleme olarak değerlendiriliyor.

Samsung, yüksek yoğunluklu katı hal bataryalarında yeni aşamaya geçiyor!

0

Samsung, katı hal batarya teknolojisinde önemli bir aşamaya ulaşarak seri üretime geçmeye hazırlanıyor. Güney Koreli teknoloji devi, yüksek enerji yoğunluğuna sahip oksit bazlı katı hal bataryalarının üretimine 2025 yılı içerisinde başlamayı planlıyor. Şirket, bu alandaki çalışmalarını hızlandırarak 2027 yılı itibarıyla yeni nesil bataryaları elektrikli araçlara entegre etmeyi hedefliyor. Samsung’un geliştirdiği katı hal bataryalar, sektörün en yüksek enerji yoğunluğu değerlerinden birine ulaşarak 500 Wh/kg seviyesini görebilecek.

Samsung, yüksek yoğunluklu katı hal bataryalarında seri üretime geçecek

Oksit bazlı yapısı sayesinde küçük hücrelerde kararlı bir performans sunan bu bataryalar, özellikle kompakt ve esnek tasarıma sahip cihazlarda kullanılabilecek. Bu durum, giyilebilir teknolojilerde önemli bir yeniliği beraberinde getirirken, Samsung’un Galaxy Ring gibi yeni nesil fitness takip cihazlarında katı hal bataryalarına yer verebileceği konuşuluyor. Şirket, üretim tesislerine yönelik yatırımları hızlandırarak 2026 yılında diğer bölümlerine prototipleri tedarik etmeye hazır hale gelmeyi planlıyor.

Samsung, yüksek yoğunluklu katı hal bataryalarında seri üretime geçecek.

Samsung’un üretim sürecindeki en büyük avantajlarından biri de maliyet ve zaman kaybını azaltan yenilikçi tekniklere yönelmesi. “Roll pressing” adı verilen yöntem sayesinde geleneksel “Warm Isostatic Press” (WIP) tekniğinin neden olduğu yavaş üretim süreçlerinden kaçınarak, katı hal batarya üretimini daha verimli hale getirmeyi amaçlıyor. Bu gelişmelerin, Toyota ve CATL gibi rakip firmaların dikkatini çektiği ve her iki şirketin de 2027 itibarıyla elektrikli araçlarda kendi katı hal bataryalarını kullanmayı planladığı biliniyor.

Elektrikli araçlar konusunda da büyük adımlar atan Samsung, katı hal bataryalarını bu alana uyarlayarak önemli bir performans artışı sağlamayı amaçlıyor. Şirket, geliştirdiği bataryaların yalnızca 9 dakikada tam şarj olabileceğini, 20 yıl gibi uzun bir ömre sahip olacağını ve batarya kullanan araçların 1.000 km menzil sunabileceğini belirtiyor. Eğer Samsung, planladığı üretim sürecini başarıyla tamamlarsa, katı hal bataryaların ticarileşmesi önündeki en büyük engellerden biri olan üretim hızını ve maliyetleri aşarak sektörde büyük bir dönüşüme öncülük edebilir.

Dünyanın ilk uydu yoluyla görüntülü görüşmesi gerçekleştirildi!

Mobil iletişimde çığır açacak bir gelişmeye imza atan Vodafone, dünyanın ilk uydu üzerinden yapılan görüntülü görüşmesini başarıyla gerçekleştirdi. İngiltere’nin Newbury bölgesindeki şirket merkezinde yapılan bu test görüşmesi, geleneksel baz istasyonlarına ihtiyaç duymadan doğrudan bir akıllı telefon ile gerçekleştirildi.

Uydu görüşmeleri geleceğin teknolojisi mi?

Yapılan bu tarihi görüşme, Vodafone CEO’su Margherita Della Valle tarafından, herhangi bir karasal bağlantı gerektirmeyen bir akıllı telefon kullanılarak yapıldı. Test, İngiltere’nin kırsal bölgelerinde gerçekleştirildi ve bağlantının sağlanması için Vodafone’un AST SpaceMobile iş birliğiyle geliştirdiği düşük yörüngeli uydu (LEO) sistemleri kullanıldı.

Geleneksel uydu telefonlarının aksine, Vodafone’un yeni teknolojisi sayesinde kullanıcılar herhangi bir ek donanım veya özel bir cihaz gerektirmeden standart bir akıllı telefonla arama yapabilecekler. Sistem, BlueBird adlı özel bir uydu ağı üzerinden çalışıyor ve 120 Mbps’ye kadar veri iletim hızlarına ulaşabiliyor.

Vodafone, testlerin başarılı bir şekilde tamamlanmasının ardından bu teknolojiyi 2026 yılına kadar Avrupa genelinde ticari olarak kullanıma sunmayı hedeflediğini açıkladı. Bu sistem, özellikle mobil kapsama alanının yetersiz olduğu kırsal bölgeler ve acil durumlar için büyük bir önem taşıyor.

Ayrıca şirket, bu yeni teknolojinin mevcut 4G ve 5G ağlarıyla kesintisiz bir entegrasyon sağlayacağını belirtiyor. Kullanıcılar, geleneksel ağ ile uydu ağı arasında otomatik olarak geçiş yapabilecek ve kapsama alanı dışında bile bağlantılarını sürdürebilecekler. Önümüzdeki dönemde Vodafone’un bu yeni hizmetinin, ticari kullanıma sunulmasıyla birlikte mobil iletişimde yeni bir çağ başlatması bekleniyor

Microsoft, TikTok’u resmen satın alabilir!

0

Microsoft’un TikTok‘u satın almak için görüşmeler yürüttüğü iddiası, ABD Başkanı Donald Trump tarafından dile getirildi. Trump, gazetecilere verdiği demeçte, sosyal medya platformunun geleceği hakkında bir “teklif savaşı” görmek istediğini belirtti. ABD’de yasaklanan ancak Trump’ın kararnameyle 75 günlüğüne tekrar erişime açtığı TikTok, ulusal güvenlik kaygıları nedeniyle zor bir süreçten geçerken, Microsoft’un bu platformu satın almak için yeniden harekete geçtiği söyleniyor.

Microsoft, TikTok’u resmen satın almayı hedefliyor

Microsoft, iddialar karşısında sessizliğini korurken, TikTok ve ana şirketi ByteDance da şu ana kadar resmi bir açıklama yapmadı. Çin merkezli ByteDance’a ait olan TikTok’un ABD’de 170 milyon kullanıcısı bulunuyor ve 19 Ocak’ta yürürlüğe giren yasa gereğince, ByteDance’ın TikTok’un ABD versiyonunu ya satması ya da tamamen kapatması gerekiyor. Ancak Trump, 20 Ocak’ta göreve geldikten sonra bu yasağın uygulanmasını erteleyen bir kararname imzalayarak TikTok’a yeni bir şans tanımış oldu.

Microsoft, TikTok'u resmen satın almayı hedefliyor.

Microsoft’un TikTok’u satın alma girişimi yeni bir gelişme değil. Şirket, Trump’ın başkanlık görevindeki ilk döneminde de platformu satın almak istemiş ancak anlaşma başarısızlıkla sonuçlanmıştı. O dönem Trump, TikTok’un ByteDance’tan ayrılması gerektiğini savunarak ABD’li bir şirket tarafından satın alınmasını istemişti. 2020 yılında Microsoft, potansiyel alıcılar arasında en dikkat çeken isim olmuş fakat süreç olumsuz sonuçlanmıştı. Microsoft CEO’su Satya Nadella, 2021’de bu süreci “kariyerimde yaşadığım en garip şeylerden biri” olarak nitelendirmişti.

Trump, TikTok’un yeni sahibinin kim olacağı konusunda 30 gün içinde bir karar verilmesi gerektiğini açıkladı. Daha önce Tesla CEO’su Elon Musk’ın TikTok’u satın almasını destekleyeceğini söyleyen Trump, bu konuda Musk’tan bir yanıt almış değil. Öte yandan, yapay zeka girişimi Perplexity AI, TikTok ile birleşme teklifinde bulundu. Ayrıca Oracle ve yatırımcı Frank McCourt liderliğindeki bir grubun da TikTok’u satın almak için girişimlerde bulunduğu öne sürülüyor. Üstelik popüler YouTube yıldızı Mr. Beast de platformla ilgilenen isimler arasında gösteriliyor. TikTok’un ABD’deki geleceğinin nasıl şekilleneceği merak edilirken, Trump yönetiminin bu konudaki nihai kararının büyük yankı uyandırması bekleniyor.

Meta, Donald Trump’a 25 Milyon Dolar ödeyecek!

Meta Platforms, eski ABD Başkanı Donald Trump ile Facebook yasağı nedeniyle açılan davayı 25 milyon dolar ödeyerek çözüme kavuşturdu. Bu anlaşma, teknoloji devleri ile siyasi figürler arasındaki gerilimi yeniden gündeme taşıdı.

2021 yılında, 6 Ocak Kongre Baskını sonrası Facebook, Trump’ın hesabını askıya aldı. Şirket, bu kararını şiddeti teşvik etme endişesiyle aldığını açıkladı. Ancak Trump, bu yasağın ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini savunarak Meta’ya dava açtı.

25 milyon dolarlık anlaşma, davanın daha fazla mahkeme sürecine gerek kalmadan kapanmasını sağladı. Meta, herhangi bir yanlış yaptığını kabul etmese de, eski başkanın endişelerini dikkate aldığını belirtti.

Bu gelişme, sosyal medya platformlarının içerik denetimi ve siyasi söylemler üzerindeki etkisi konularında geniş çaplı tartışmaları yeniden alevlendirdi. Meta’nın davayı çözme kararı, uzun sürecek bir yasal mücadeleden kaçınmak ve olası düzenleyici baskıları önlemek amacı taşıyor olabilir.

Meta, Trump’ın Facebook hesabını geri açtı

Anlaşma kapsamında, Meta, Trump’ın Facebook hesabını geri açtı. Ancak, şirket, yeni dönemde belirli topluluk kurallarına ve içerik politikalarına uyulması gerektiğini vurguladı.

Bu gelişme, teknoloji şirketleri ile siyasi figürler arasındaki karmaşık ilişkiyi gözler önüne serdi. Sosyal medya platformları, ifade özgürlüğü ile sorumlu içerik denetimi arasında denge kurma zorluğu yaşamaya devam ediyor.

Anlaşma aynı zamanda gelecekteki içerik düzenlemeleri hakkında soru işaretleri doğurdu. Bu süreç, siyasetçilere daha esnek kurallar getirir mi, yoksa platformlar daha sıkı denetim politikaları mı uygular?

Dijital dünya gelişmeye devam ederken, Meta gibi şirketlerin aldığı kararlar, çevrimiçi söylemin sınırlarını şekillendirmeye devam edecek. Trump ile yapılan bu anlaşma, benzer davaların gelecekte nasıl ele alınacağı konusunda önemli bir emsal oluşturabilir.

Sonuç olarak, Meta’nın Trump ile yaptığı 25 milyon dolarlık anlaşma, büyük yankı uyandıran bir davaya son verdi. Bu gelişme, teknoloji şirketlerinin özgür ifade ile içerik yönetimi arasındaki dengeyi nasıl sağladığını bir kez daha tartışmaya açtı. Bu önemli anlaşmanın sonuçları, sosyal medya platformlarının gelecekte izleyeceği politikaları doğrudan etkileyebilir.

Windows’un zorunlu güncellemeleri, büyük sorunlara yol açıyor!

0

Microsoft’un Ocak 2025 güncellemesi, Windows 10 ve 11 kullanıcıları için ciddi sorunlara yol açıyor. Özellikle USB ses aygıtları ve DAC sürücüleriyle ilgili hatalar birçok kullanıcının ses deneyimini olumsuz etkilerken, Bluetooth ve USB bağlantılarında da sorunlar ortaya çıktı. Microsoft, bu güncellemelerin rutin güvenlik yamaları olduğunu belirtiyor ancak gelen şikayetlere göre güncelleme sonrası web kameralarının ve Bluetooth kulaklıkların çalışmaması, Kesme Aracı ve Alt+Tab işlevinde hatalar gibi birçok problem yaşanıyor.

Windows’un zorunlu güncellemeleri, önemli sorunlara sebep oluyor

Bu güncelleme kapsamında Windows 10 için KB5049981, Windows 11 24H2 için KB5050009 ve önceki Windows 11 sürümleri için KB5050021 kodlu paketler dağıtıldı. Fakat bu sürümler, bazı SSD’lerde, tarayıcılarda, yazıcılarda ve modemler gibi eSCL tabanlı USB cihazlarında da büyük sıkıntılar yaratıyor. Microsoft, zorunlu olan bu güncellemelerin neden olduğu hataları kabul etti ve belirli sistemlerde güncellemeleri geri çekerken, diğerlerinde yamalar ile düzeltmeler sunmaya başladı.

Windows'un zorunlu güncellemeleri, önemli sorunlara sebep oluyor.
Windows’un zorunlu güncellemeleri, önemli sorunlara yol açıyor.

Özellikle Windows 11 24H2 güncellemesi, Ubisoft oyunlarında performans kaybı ve çökme sorunlarına neden olarak oyuncuların da tepkisini çekti. Aynı şekilde bazı kullanıcılar, Windows’un HDR ayarlarında problemler yaşadığını belirtiyor. Bazı SSD’lerde ise ani performans düşüşleri görüldüğü rapor ediliyor. Wi-Fi bağlantılarının istikrarsız hale gelmesi ve görev yöneticisinde takılmalar gibi sorunlar da kullanıcıların rapor ettiği diğer problemler arasında.

Microsoft’un sunduğu zorunlu güncellemeler her zaman tartışmalı olsa da bu seferki güncellemeler çok daha fazla kullanıcıyı etkileyen problemlere yol açmış gibi görünüyor. Şirket, hataların farkında olduğunu ve bazılarını düzelttiğini belirtse de güncellemenin kaldırılması veya düzeltilmiş yeni bir sürümün ne zaman yayınlanacağı konusunda kesin bir bilgi verilmiş değil. Eğer güncellemeyi henüz yapmadıysanız, potansiyel sorunları göz önüne alarak bir süre beklemeniz öneriliyor.

ASELSAN’dan servet değerinde gizli anlaşma!

0

Savunma sanayimizin en önde gelen şirketlerinden ASELSAN, Orta Doğu ve Afrika bölgesinde faaliyet gösteren bir müşteriyle büyük bir ihracat sözleşmesine imza attığını duyurdu. Şirket, hava platformlarına entegre edilebilen elektro-optik faydalı yüklerin satışına ilişkin toplam 78 milyon ABD doları değerinde bir anlaşma gerçekleştirdi. Bu hamle, ASELSAN’ın uluslararası pazardaki etkinliğini artıran önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. İşte detaylar!

ASELSAN, küresel pazarda gitgide daha güçleniyor!

ASELSAN tarafından yapılan Kamuoyu Aydınlatma Platformu (KAP) bildirimine göre, bu ihracat sözleşmesi kapsamında hava araçlarına entegre edilecek elektro-optik sistemlerin teslimatı yapılacak. Söz konusu sistemler, havadan keşif, gözetleme ve hedef tespit kabiliyetlerini artırmak amacıyla tasarlanmış ileri teknoloji çözümleri içeriyor. ASELSAN’ın bu segmentteki uzmanlığı, şirketi küresel pazarda stratejik bir oyuncu haline getiriyor.

Savunma sanayii uzmanları, bu anlaşmanın ASELSAN’ın küresel savunma sektöründeki rekabet gücünü artıracağına kesin gözüyle bakıyor. Türkiye’nin savunma ve teknoloji ihracatında öncü konumda bulunan ASELSAN, bu yeni sözleşmeyle birlikte Orta Doğu ve Afrika’daki varlığını daha da güçlendirmiş olacak. Özellikle bölgedeki ülkelerin savunma ihtiyaçlarına yönelik çözümler sunma noktasında ASELSAN’ın aktif rol oynadığı biliniyor.

ASELSAN, son yıllarda yaptığı uluslararası anlaşmalarla Türkiye’nin savunma sanayii ihracatındaki payını artırmaya devam ediyor. Şirket, 2023 yılında da birçok ülkeye yüksek teknoloji savunma sistemleri ihraç etmiş ve global pazardaki etkinliğini genişletmişti.

Bu büyük ihracat anlaşmasının detayları ilerleyen süreçte netleşecek olsa da, ASELSAN’ın uluslararası pazarda giderek daha fazla söz sahibi olduğu açıkça görülüyor. Şirketin, önümüzdeki dönemde farklı bölgelerde yeni iş birlikleri kurarak büyümesini sürdürmesi bekleniyor.

Chery, Türkiye’ye 2 milyar dolarlık yatırım yapabilir!

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’ye yönelik yeni bir otomotiv yatırımıyla ilgili önemli ipuçları verdi. Önümüzdeki ay açıklanacak olan 2 milyar dolarlık yatırım paketinin Chery tarafından yapılacağına dair güçlü işaretler veren Bakan Kacır, Türkiye’nin küresel otomotiv yatırımları açısından önemli bir merkez hâline gelmekte olduğunu vurguladı. Geçtiğimiz yıl Çinli otomotiv devi BYD’nin Türkiye’de 1 milyar dolarlık bir yatırım yapacağını açıklamasının ardından Chery’nin iki katı büyüklüğünde bir yatırım yapmaya hazırlandığı belirtiliyor. BYD’nin fabrika kurma süreci başlamışken Chery’nin de Türkiye’de üretim yapması, ülkenin otomotiv sektöründeki yerini daha da güçlendirecek.

Chery, Türkiye’ye tam 2 milyar dolar yatırım yapabilir

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Kacır, Türkiye’nin yatırım çekme konusundaki başarısına dikkat çekerek, şu ana kadar toplamda 7 milyar dolara yaklaşan bir yatırım sürecinin şekillendiğini belirtti. İlk aşamada 2 milyar doları aşkın bir yatırım paketinin açıklanacağını ifade eden Kacır, Chery ve diğer markalarla Türkiye’ye yatırım çekme konusunda görüşmelerin devam ettiğini dile getirdi. Bakanın açıklamalarında özellikle Chery’yi vurgulaması, bu dev yatırımın Chery tarafından yapılacağına dair beklentileri güçlendirdi. Türkiye’nin küresel otomotiv yatırımlarını çekerek sadece üretim değil, aynı zamanda AR-GE ve ihracat merkezi olmasını istediklerini belirten Kacır, bu yatırımların başka ülkelere gitmesi durumunda Türkiye’nin bu markaların ithalatına bağımlı kalacağını ifade etti.

Chery’nin Türkiye’de kuracağı fabrikanın yeri ise henüz netleşmedi. Başlangıçta Samsun Organize Sanayi Bölgesi’nde geniş bir alan ayrılmış olsa da Chery’nin stratejik nedenlerle farklı bir bölgeyi tercih edebileceği belirtiliyor. Fabrikanın konumuna ilişkin nihai kararın önümüzdeki günlerde netleşmesi beklenirken, bu gelişme Chery’nin Türkiye’deki yatırımını resmiyete dökmesinin önünü açacak.

Chery’nin Türkiye’de üretime başlamasının en önemli sonuçlarından biri, ithal edilen araçlara uygulanan yüksek gümrük vergisinin kalkması olacak. Şu an Çin’den ithal edilen fosil yakıtlı ve hibrit araçlara yüzde 50, elektrikli ve PHEV modellere ise yüzde 40 gümrük vergisi uygulanıyor. Chery’nin 2 milyar dolarlık yatırımını duyurup yatırım belgesi almasının ardından bu vergilerin sıfırlanacağı belirtiliyor. Bu da Chery marka araçların fiyatlarında önemli bir düşüş yaşanmasına olanak tanıyacak. Chery’nin Türkiye’de üretime geçmesiyle birlikte hem iç pazarın daha uygun fiyatlı otomobillere erişimi kolaylaşacak hem de Türkiye, bölgesel bir üretim ve ihracat üssü hâline gelebilecek.

Nothing’in gizemli telefon modeli ortaya çıktı!

0

Teknoloji dünyasında dikkatleri üzerine çeken Nothing, yeni bir akıllı telefonun duyurusuna hazırlanıyor. Şirket, şimdiye kadar bu yeni model hakkında herhangi bir bilgi paylaşmamış olsa da, beklenmedik bir hata sonucu cihazın muhtemel ismi gün yüzüne çıkmış olabilir. 4 Mart’ta resmi olarak tanıtılması beklenen modelle ilgili ilginç bir gelişme yaşandı. Ürüne ait bir sayfanın Flipkart platformundaki bağlantı adresinde “Nothing Phone 3a” ifadesi yer aldı. Ancak bu bağlantı kısa süre içinde güncellenerek ifadede değişiklik yapıldı ve yerine “Arcanine” kelimesi getirildi.

Nothing’in gizemli telefon modeli hakkında yeni gelişme

Bu durum, Nothing’in daha önceki tanıtımlarında Pokémon karakteri Arcanine’ı kullanmasıyla örtüştüğü için cihazın kod adının “Arcanine” olabileceği düşünülüyor. Bunun yanı sıra, aynı etkinlikte “Nothing Phone 3a Plus” adında başka bir modelin tanıtılıp tanıtılmayacağına dair net bir bilgi bulunmuyor.

Nothing’in gizemli telefon modeli hakkında yeni bir gelişme yaşandı

Cihazın teknik özellikleri konusunda bazı söylentiler ortaya çıkmış durumda. İddialara göre, Nothing Phone 3a 5.000 mAh kapasiteli bir batarya ile gelecek ve eSIM desteğine sahip olacak. Kamera tarafında ise modele bir telefoto lensin ekleneceği konuşuluyor. Performans açısından Snapdragon 7s Gen 3 işlemcisinden güç alması beklenen cihaz, böylelikle selefi Nothing Phone 2a’ya kıyasla dikkate değer bir yükseltme sunacak gibi görünüyor.

Fiyatlandırma konusunda ise henüz kesin bir bilgi mevcut değil. Ancak, geçen yıl piyasaya sürülen Nothing Phone 2a’nın 290 dolarlık çıkış fiyatı göz önüne alındığında, yeni modelin de benzer bir fiyat aralığında konumlanması muhtemel görünüyor. Tüm teknik detaylar ve fiyat bilgisi, cihazın resmi lansmanıyla birlikte kesinlik kazanacak.

Apple, AR gözlükleri için yeni VisionOS sürümü geliştirecek!

0

Apple, artırılmış gerçeklik (AR) alanındaki çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Şirket, Vision Pro modelinin satış beklentilerini karşılayamamasına rağmen, yeni nesil AR gözlükler için özel olarak optimize edilmiş bir VisionOS sürümü üzerinde çalışıyor.

Apple, AR gözlükleri için yeni VisionOS sürümü tasarlıyor

Bloomberg’den Mark Gurman’ın aktardığı bilgilere göre, bu yeni sürümün geliştirme süreci şu anda Apple’ın Santa Clara, Kaliforniya’daki gizli tesislerinde devam ediyor. Ancak, tüm hazırlıkların tamamlanmasının ve bu yeni AR gözlüklerin piyasaya sürülmesinin en erken 2027 yılını bulabileceği belirtiliyor.

Apple, AR gözlükleri için yeni VisionOS sürümü tasarlıyor.

Henüz cihazın bağımsız bir yapıya mı sahip olacağı, yoksa belirli bir Apple ekosistemine mi bağlı kalacağı netleşmiş değil. Ancak Gurman daha önce, Apple’ın hesaplama gücünü azaltmak ve güç tüketimini optimize etmek amacıyla bu akıllı gözlükleri iPhone’a bağlı bir şekilde çalıştırmayı planladığını öne sürmüştü. Bu durum, Apple’ın mevcut teknolojik sınırlamaları göz önünde bulundurarak, AR gözlükleri için daha verimli bir enerji yönetimi modeli oluşturma ihtiyacından kaynaklanıyor.

Apple’ın karşılaştığı en büyük teknik zorluklardan biri, mevcut nesil iPhone’larla aynı performansı sunabilen ancak enerji tüketimini büyük ölçüde azaltan bir çip geliştirmek. AR gözlüklerinin tasarımındaki en önemli engellerden biri de batarya kapasitesinin kısıtlı olması ve kompakt bir yapıda uzun pil ömrü sunma gerekliliği. Mevcut teknoloji bu seviyeye henüz ulaşmamış olsa da, Apple’ın gelecekte daha verimli bileşenler ve optimize edilmiş bir yazılım entegrasyonu ile bu sorunu aşmayı hedeflediği düşünülüyor.

DeepSeek’i kendi bilgisayarınızda çalıştırın!

Ortaya çıkmasıyla beraber yapay zekâ dünyasında deprem yaratan ve bir anda liderliğe oturan DeepSeek yapay zeka sohbet robotu son zamanlarda en çok merak edilen konulardan biri. Yapay zekâ modelinin Çin menşeli olması, bazı kullanıcılarda kişisel veri güvenliği açısından endişe yaratıyor ve kullanmaya çekiniyorlar. Bir taraftan da, gördüğü büyük ilgi nedeniyle DeepSeek’in kapasitesini doldurmuş olması ve sık sık erişim hatası vermesi, kullanıcıların bu yeni yapay zekâ modelini denemelerini engelliyor.

DeepSeek’i yerel olarak çalıştırın

Açık kaynak kodlu bir yapay zekâ modeli olan DeepSeek’i bilgisayarınıza kurup çalıştırmak mükkün. Bu sayede yapay zekâya gönderdiğiniz mesajlar, yazdığınız promptlar sadece bilgisayarınızda kalıyor. Yurtdışındaki sunuculara gitmiyor. Yapay zekâ modeli de yerel olarak çalıştığından dolayı erişim kesintisi yaşanması gibi bir sorun da olmuyor. Tek sınır, bilgisayarınızın bilgi işlem gücü. Bilgisayarınız ne kadar güçlüyse, yüklediğiniz yapay zekâ modeli o kadar yüksek performanslı çalışıyor.

DeepSeek’i bilgisayarınıza yükleyin

Bilgisayarınıza DeepSeek yüklemek için önce https://lmstudio.ai/ adresine gidip buradan LM Studio uygulamasını bilgisayarınıza indirmeniz gerekiyor.

Adım adım DeepSeek yüklemek

LM Studio uygulamasını indirip yükledikten sonra ilk çalıştırışta program hangi yapay zekâ modelini kullanmak istediğiniz soracak. Buradan DeepSeek, LLama veya başka yapay zekâ modellerini seçebilirsiniz. Bu yazının konusu DeepSeek yüklemek olduğu için, biz birinci seçenek olan DeepSeek R1 modelini seçiyoruz.

Adım adım DeepSeek yüklemek

Modeli seçtikten sonra dosyanın indirilmesini bekliyoruz. LM Studio ilgili modeli indirip sisteme kuracak.

Adım adım DeepSeek yüklemek

Kurulum tamamlandıktan sonra Load Model düğmesine basarak indirmiş olduğunuz yapay zekâ modelini yükleyin. Adım adım DeepSeek yüklemek

DeepSeek yüklemek

Artık LM Studio içerisinde yüklemiş olduğunuz yapay zekâ modelini kullanarak çalışmaya başlayabilirsiniz. Modelin performansı, daha önceden de belirttiğimiz gibi, bilgisayarınızın performansına bağlı olacaktır.

Adım adım DeepSeek yüklemek

Farklı yapay zekâ modellerini yükleyin

LM Studio birden fazla yapay zekâ modelini destekliyor. Bu modelleri bilgisayarınıza indirip deneyebilirsiniz. Bunun için uygulamanın sağ altın bulunan ayarlar düğmesine basın, açılacak olan pencerede Model Search üzerine tıkladığınızda yükleyebileceğiniz farklı yapay zekâ modellerinin listesini görebilirsiniz.

Adım adım DeepSeek yüklemek

Bu listeden istediğiniz modeli yükleyebilirsiniz. Yükleme tamamlandıktan sonra yüklediğiniz yapay zekâ modelini LM Studio uygulamasının üst bölümündeki model seçeneklerini kullanarak seçebilirsiniz.

Yapay Zeka modellerini yerel çalıştırmanın avantajları

  1. Gizlilik ve Veri Güvenliği AI modellerini yerel olarak çalıştırmak için en ikna edici nedenlerden biri artan gizliliktir. Bulut tabanlı bir hizmet kullandığınızda, verileriniz uzaktaki sunuculara gönderilir ve işlenir. Bu durum, veri ihlalleri ve yetkisiz erişim konusunda endişelere yol açar. Modelleri yerel olarak çalıştırarak, tüm hesaplamalar cihazınızda gerçekleşir ve hassas bilgiler hiçbir zaman kontrolünüzden çıkmaz.
  2. Azaltılmış Gecikme Süresi Bulut hizmetleri, verilerinizin bilgisayarınızdan uzak sunuculara gidip gelmesi nedeniyle gecikmeye yol açar. Sohbet botları, kod asistanları veya transkripsiyon araçları gibi gerçek zamanlı uygulamalarda bu gecikme, kullanılabilirliği olumsuz etkileyebilir. Modelleri yerel olarak çalıştırarak bu darboğazı ortadan kaldırabilir ve anında yanıt alma imkanı elde edebilirsiniz.
  3. Maliyet Etkinliği Bulut sağlayıcıları ölçeklenebilir çözümler sunsa da bunlar bir maliyetle gelir. OpenAI’nın GPT’si veya Google’ın Gemini’si gibi hizmetlere yapılan sık API çağrıları, zaman içinde önemli maliyetlere yol açabilir. Modelleri yerel olarak barındırarak, donanım ve yazılım kurulumundaki başlangıç yatırımı sonrası sürekli ücretlerden kurtulursunuz.
  4. Özelleştirme ve Esneklik Yerel dağıtım, model ortamı üzerinde tam kontrole sahip olmanızı sağlar. İstediğiniz gibi komutları değiştirebilir, belirli görevler için modeli ince ayarlayabilir veya özel iş akışlarınıza sorunsuz bir şekilde entegre edebilirsiniz. Bu düzeyde esneklik, özel çözümlere ihtiyaç duyan işletmeler ve araştırmacılar için paha biçilmezdir.
  5. Çevrimdışı Erişim İnternet bağlantısı her zaman güvenilir değildir, özellikle uzak alanlarda veya seyahat sırasında. Yerel olarak barındırılan bir AI modeli, ağ bağlantısından bağımsız olarak kesintisiz işlevsellik sağlar. Bu, AI yeteneklerine sürekli erişimin kritik olduğu senaryolar için idealdir.
  6. Bireysel Kullanıcıların Güçlendirilmesi AI modellerini yerel olarak barındırmak, teknoloji devlerine bağımlılığı azaltarak bireysel kullanıcıları güçlendirir. Geliştiriciler, araştırmacılar ve meraklılar artık güçlü AI araçlarından bağımsız olarak yararlanabilir. Bu, yenilikleri teşvik eder ve merkezi platformlara olan bağımlılığı azaltır.

Zorluklar ve Dikkat Edilmesi Gerekenler

AI modellerini yerel olarak çalıştırmak birçok avantaj sunarken, dikkate alınması gereken bazı zorluklar da var:

  • Donanım Gereksinimleri : Yüksek performanslı GPU’lar hala pahalıdır, ancak orta seviye seçenekler daha hafif iş yükleri için giderek daha uygun hale geliyor.
  • Teknik Bilgi : Yerel ortamları kurmak ve sürdürmek bir miktar teknik bilgi gerektirebilir, ancak kullanıcı dostu araçlar bu süreci basitleştiriyor.
  • Model Boyutu Sınırlamaları : Çok büyük modeller hala çoğu tüketici cihazının kapasitesini aşar, bu da model boyutu veya performans üzerinde ödün verilmesini gerektirebilir.

WhatsApp, iPhone’lardaki gizlilik hatasını düzeltti!

WhatsApp, iPhone kullanıcılarını etkileyen önemli bir gizlilik hatasını düzeltti. Normalde sadece bir kez görüntülenmesi gereken fotoğraf ve videolar, uygulamadaki bir güvenlik açığı nedeniyle tekrar tekrar izlenebiliyordu. Bu durum, WhatsApp’ın bir kez görüntüle özelliğinin iPhone’larda düzgün çalışmadığını gösteriyordu. Şirket, yayımladığı son güncellemeyle bu açığı kapattı ve kullanıcı gizliliğini yeniden güvence altına aldı.

WhatsApp, iPhone’lardaki gizlilik sorununu çözdü

Söz konusu hata, WhatsApp’ın iPhone versiyonunda medya yönetim ayarları üzerinden tek seferlik içeriklerin yeniden görüntülenmesine olanak tanıyordu. Kullanıcılar, Ayarlar – Depolama ve Veriler – Depolamayı Yönet sekmesine girerek paylaşılan medya dosyalarını en yeniye göre sıralayıp tekrar erişebiliyordu.

WhatsApp, iPhone'lardaki gizlilik sorununu çözdü.
WhatsApp, iPhone’lardaki gizlilik sorununu çözmeyi başardı.

Normal şartlarda bir kez görüldükten sonra kaybolması gereken bu fotoğraf ve videoların bu şekilde açılabilmesi, WhatsApp’ın gizlilik konusunda ciddi bir açığa sahip olduğunu ortaya koydu.

Şirket, bu hatayı herhangi bir duyuru yapmadan sessizce düzeltti. Güncelleme notlarında söz konusu değişiklikten bahsedilmese de sorunun ortadan kalktığı görülüyor. Daha önce benzer bir durum WhatsApp Web’de de yaşanmış ve yine bir güncellemeyle düzeltilmişti. Bu olay, kullanıcıların gizlilik ayarlarına dair uygulamaların nasıl çalıştığını yakından takip etmesi gerektiğini bir kez daha gösteriyor. Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce Whatsapp güvenli bir uygulama mı? Yanıtlarınızı aşağıdaki yorumlar kısmından bizimle kolayca paylaşabilirsiniz. Görüşleriniz bizim için gerçekten çok değerli. Paylaşmaktan çekinmeyin!

AMD’nin RDNA 4 mimarisi masaüstüne öncelik verecek!

0

AMD, RDNA 4 mimarisini ilk etapta masaüstü ekran kartları için geliştirerek bu alana öncelik vereceğini duyurdu. Şirket, mobil GPU’lara yönelik ürünlerin ilerleyen dönemde piyasaya sürülebileceğini belirtirken, net bir takvim paylaşmadı. CES 2025 etkinliğinde RDNA 4 mimarisini resmi olarak tanıtan AMD, bu mimariye dayalı Radeon RX 9000 serisinin Mart ayında piyasaya çıkacağını doğruladı. Yeni nesil RDNA 4, geliştirilmiş hesaplama birimleri, daha verimli yapay zeka entegrasyonu ve hızlandırılmış ışın izleme performansı gibi yenilikler sunacak. Ancak AMD, mimarinin teknik ayrıntılarını henüz tam olarak açıklamış değil.

AMD’nin RDNA 4 mimarisi masaüstü platformu hedefliyor

AMD yetkilisi Ben Conrad, RDNA 4 mimarisinin mevcut stratejileri doğrultusunda masaüstü grafik pazarına odaklandığını vurgularken, bu teknolojinin ilerleyen yıllarda mobil GPU’lara da uyarlanabileceğini belirtti. Ancak firma, şu an için önceliğini masaüstü dGPU modellerine vermiş durumda.

AMD’nin RDNA 4 mimarisi masaüstü platformu hedefliyor.

AMD’nin mobil ekran kartlarını genellikle Strix Point ve Krackan Point serisi APU’lar veya RX 7000S/7000M dizüstü dGPU modelleri üzerinden sunduğu biliniyor. Ancak RDNA 3.5 mimarisini mobil ekran kartlarında tam anlamıyla kullanamamış olması, şirketin bu alandaki rekabet gücünü Nvidia’nın RTX 50 serisi karşısında zayıflatabilir.

Öte yandan AMD’nin Strix Halo çipi, entegre Radeon 8060S grafik birimi sayesinde RTX 4070 dizüstü GPU’sunu geride bırakabilecek potansiyele sahip. Şirketin, RDNA 4 ve FSR 4 destekli yeni bir Strix Halo halefini piyasaya sürerek Nvidia’nın Blackwell mimarisiyle rekabet etmeye hazırlandığı iddia ediliyor. AMD’nin dGPU tarafına öncelik vermesinin temel nedenlerinden biri de bu olabilir. Eğer firma masaüstü GPU’larında RDNA 4 mimarisini başarılı bir şekilde konumlandırabilirse, gelecekte mobil GPU pazarında da iddialı bir konuma gelmesi mümkün olabilir.