Android 15, işitme cihazını telefona bağlamayı kolaylaştırıyor!

0

Google, Android kullanıcılarına yönelik büyük bir yenilik üzerinde çalışıyor ve özellikle işitme cihazı kullanan bireylerin hayatını kolaylaştırmayı hedefliyor. Android 15 ile tanıtılacak olan yeni özellikler arasında, işitme cihazlarının Hızlı Eşleştirme teknolojisiyle sorunsuz bir şekilde telefonlara bağlanması yer alıyor. Hızlı Eşleştirme (Fast Pair), daha önce kablosuz kulaklık ve hoparlör gibi cihazlarda kullanılan bir teknoloji olarak biliniyor ve bu cihazların saniyeler içinde Android telefonlarla uyumlu hale gelmesini sağlıyor. Şimdi ise Google, bu hızlı bağlantı yöntemini işitme cihazlarına entegre ederek manuel eşleştirme süreçlerini tarihe karıştırmayı amaçlıyor.

Android 15, işitme cihazını telefona bağlamayı kolaylaştırdı!

Android 15, bu yenilikle birlikte Bluetooth üzerinden çalışan işitme cihazlarına büyük bir avantaj sunuyor. İşitme cihazları, yalnızca birkaç adımla telefonla eşleştirilebilecek ve bağlantı işlemi son derece hızlı ve basit bir şekilde tamamlanacak. Bunun arkasında, Bluetooth LE Ses teknolojisi ile birlikte ASHA (Audio Streaming for Hearing Aids) desteğinin Android cihazlarda yer alması yatıyor. Hızlı Eşleştirme, bu temel teknolojilere dayanarak işitme cihazlarını bir tür Bluetooth cihazı olarak tanıyacak ve doğrudan telefonla bağlantı kurma özelliği sağlayacak. Kullanıcılar artık, işitme cihazlarını manuel olarak eşleştirme gerekliliğinden kurtularak, daha kolay ve erişilebilir bir deneyime kavuşacak. Bu da özellikle teknolojiyle sınırlı düzeyde etkileşime sahip kullanıcılar için büyük bir rahatlık sağlayacak.

Hangi işitme cihazlarının Hızlı Eşleştirme ile çalışabileceği konusu ise şu an için netleşmiş değil. Ancak bu özelliğin geniş bir cihaz yelpazesi tarafından desteklenmesi bekleniyor. Bu sayede işitme cihazı kullanıcılarının, telefonlarıyla etkileşim kurma süreçlerinin çok daha rahat ve sezgisel bir hale gelmesi planlanıyor. Ayrıca Hızlı Eşleştirme, yalnızca bağlantıyı kolaylaştırmakla kalmayıp, ses kalitesinde de iyileştirmeler sağlayarak işitme cihazı kullanıcılarının telefon görüşmeleri ve medya içeriklerinden daha fazla verim almasını mümkün kılacak.

Google’ın bu hamlesi, işitme cihazlarını Android ekosistemine daha organik bir şekilde dahil etmeye yönelik önemli bir adım olarak değerlendiriliyor ve işitme engelli bireyler için teknolojinin sunduğu olanakları genişletmeyi hedefliyor. Bu özelliklerin, Android 15 ile geniş kitlelere sunulması, mobil teknolojilerin erişilebilirliğini artırma yolunda atılan stratejik bir adım olarak dikkat çekiyor.

ATARI, yeni cihazıyla el konsolu pazarına giriyor!

0

Efsanevi oyun konsolu üreticisi ATARI, taşınabilir konsol piyasasına yepyeni bir soluk getirmeye hazırlanıyor. Geçtiğimiz yıl düzenlenen CES 2024 etkinliğinde prototip olarak tanıtılan taşınabilir konsol, şimdi Gamestation Go ismiyle resmen duyuruldu.

ATARI, yeni cihazıyla el konsolu pazarına girdi

Bu yeni ürün, ATARI’nin bir başka tanınmış firma olan MyArcade ile gerçekleştirdiği ortaklığın bir ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Yakın geçmişte sosyal medyada yapılan paylaşımlar, cihazın ilk görüntülerini ve bazı detaylarını ortaya koyarak teknoloji ve oyun dünyasında büyük bir heyecan yarattı.

https://twitter.com/atari/status/1874833151580618839

Gamestation Go’nun tasarımı, taşınabilir konsollara farklı bir boyut kazandıracak gibi görünüyor. Özellikle ikonik Track-Ball girişi, retro oyun severler için nostaljik bir dokunuş sunarken, modern oyuncular için de yenilikçi bir alternatif oluşturuyor. Cihazın iki adet USB-C portu ve bir microSD kart yuvası içermesi, kullanıcıların çeşitli çevresel cihazları bağlama ve depolama kapasitesini artırma konusunda geniş olanaklar sunuyor. Ayrıca cihazın, 7 inçlik bir ekran ile donatılacağı ve lisanslı ATARI oyunlarını destekleyeceği belirtiliyor. Bu özellikler, Gamestation Go’nun hem eski hem de yeni nesil oyunları sevenler için güçlü bir alternatif olmasını sağlıyor.

CES 2025 etkinliğinde, cihazla ilgili daha fazla detayın paylaşılacağı ve özellikle teknik özellikler ile performans tarafında net bilgilerin açıklanacağı öngörülüyor. ATARI’nin, Gamestation Go ile taşınabilir konsol pazarında kendine sağlam bir yer edinmeyi hedeflediği ve geçmişteki başarısını taşınabilir oyun sektörüne de taşımak istediği anlaşılıyor. Bu ürünün piyasaya çıkışı, taşınabilir konsol dünyasında rekabeti kızıştıracak gibi görünüyor. Retro oyun geleneğini yenilikçi bir anlayışla harmanlayan ATARI Gamestation Go, oyun severler için heyecan verici bir deneyim sunmaya aday.

BYD’den Türkiye’de güçlü başlangıç: 32 günde 6.591 araç satıldı

Çin merkezli elektrikli araç üreticisi BYD, Türkiye pazarına hızlı bir giriş yaptı. 15 Kasım 2024’te gerçekleştirilen lansman sonrasında, yalnızca 32 gün içinde 6.591 araç satışı gerçekleştirdiğini açıkladı. Şirketin Türkiye Genel Müdürü İsmail Ergun, “Bu başarı, BYD markasına duyulan güvenin pazarda güçlü bir şekilde karşılık bulduğunun göstergesi” dedi. BYD’den Türkiye’de üst düzey ilgi görüldü.

Altı modelle büyük ilgi gördü

Lansmanda tanıtılan HAN, SEAL AWD, DOLPHIN, SEAL U EV, SEAL U DM-i ve ATTO 3 modelleri, büyük beğeni topladı. İsmail Ergun, “Araçlarımızın tasarımı, teknolojisi ve donanım özellikleri müşterilerimiz tarafından büyük ilgi gördü. Fiyatlarımızın cazip bulunması da başarımızda önemli bir rol oynadı” ifadelerini kullandı. Bu modeller, BYD’den Türkiye’de en çok talep edilen araçlar arasında yer aldı.

Lansman sonrasında BYD showroomlarına 30 binin üzerinde talep gelirken, yoğun ziyaretçi trafiğiyle Kasım ve Aralık aylarında hareketli günler yaşandı. Ergun, markanın teslimat sürecini hızlandırmak için yoğun bir şekilde çalışmaya devam ettiğini belirtti. BYD’den Türkiye’de böyle bir başarı bekleniyordu.

SEAL U DM-i, segmentinde liderliği hedefliyor

BYD’nin SEAL U DM-i modeli, 2024 yılı içinde 4.525 adetlik satış hedefiyle şarj edilebilir hibrit segmentinde liderliği ele geçirmeyi planlıyor. Şirket, önümüzdeki dönemde hem ürün hem de müşteri yelpazesini genişleterek 2025 yılına güçlü bir başlangıç yapmayı hedefliyor.

Sportif SUV Sealion 7 geliyor

BYD Türkiye’nin 2024 yılı planları arasında Sealion 7 modeli de yer alıyor. Üçüncü çeyrekte piyasaya sürülmesi beklenen bu sportif SUVçift motorlu güç aktarma sistemiyle 390 kW güç ve 690 Nm tork sunacak. 0-100 km/s hızlanmasını 4,5 saniyede tamamlayan Sealion 7502 km’ye kadar sürüş menzili sunabilen iki farklı Blade batarya seçeneğiyle dikkat çekiyor.

Türkiye’de üretim yatırımı ve gelecek planları

Türkiye’ye yönelik 1 milyar dolarlık üretim odaklı yatırım kararı sonrasında gerçekleşen bu lansman, BYD’nin Türkiye pazarındaki iddialı duruşunu perçinledi. BYD’den Türkiye’de beklenen bu yatırım, şirketin ileriye dönük planlarını da şekillendiriyor. Şirket, yalnızca mevcut modelleriyle değil, gelecekte sunacağı yeni teknolojilerle de sektörde fark yaratmayı hedefliyor.

Tacora Capital, 268.7 milyon dolarlık yeni fon oluşturuyor!

Tacora Capital, 2021 yılında kurulan ve venture debt modeline odaklanan bir ABD merkezli finans kuruluşu olarak, girişimcilik dünyasında hızlıca tanınan bir oyuncu haline geldi. Şirket, toplamda 268.7 milyon dolarlık ikinci fonunu oluşturduğunu duyurdu. Tacora, geleneksel risk sermayesi şirketlerinden farklı olarak, girişimlerden hisse senedi yerine nakit borç verme prensibiyle çalışıyor. Bu yöntem, genellikle hisselerini sulandırmak istemeyen veya sermayelerini başka yollarla teminat altına almayı tercih eden girişimciler tarafından cazip bir seçenek olarak değerlendiriliyor.

Tacora Capital, 268.7 milyon dolarlık yeni fon oluşturdu

Tacora’nın önceki dönemde oluşturduğu 350 milyon dolarlık ilk fon, Peter Thiel’in 250 milyon dolarlık sıra dışı yatırımıyla dikkat çekmişti. Ancak SEC dosyalarına göre, 28 yatırımcıdan oluşan bu yeni fonun destekçileri hakkında bilgi verilmezken Thiel’in katkı sağlayıp sağlamadığı da netlik kazanmış değil.

Şirketin CEO’su Keri Findley, ilk fon sürecinde Tacora’nın yatırım stratejisini, varlık performans riskini ayırarak sermaye yoğun ve potansiyel olarak yüksek getirili işletmelere alternatif finansman çözümleri sunmak şeklinde ifade etmişti.

Tacora Capital, özellikle fintech, sigorta teknolojisi, ödeme sistemleri, emlak teknolojisi, tedarik zinciri ve lojistik gibi sektörlere odaklanarak erken ve orta aşamadaki girişimlerin ihtiyaçlarını karşılamayı hedefliyor. Bu yeni fon, Tacora’nın genişleme planları ve risk sermayesi alanındaki benzersiz yaklaşımını sürdürebilmesi için önemli bir kilometre taşı niteliğinde. Venture debt modelinin, hem yenilikçi finansman çözümleri sağlama hem de girişimcilere alternatifler sunma bağlamında sektör üzerindeki etkisi, Tacora’nın başarılı yatırımlarıyla daha da belirgin hale geliyor.

Çin, 3. nesil nükleer reaktörünü şebekeye bağladı!

0

Çin, enerji dönüşümündeki kararlılığını bir kez daha kanıtlayarak ilk yerli 3. nesil nükleer reaktörünü şebekeye bağladı. Zhangzhou Nükleer Enerji Santrali’nde devreye alınan Hualong One reaktörü, 168 saatlik başarılı bir operasyon sürecinin ardından hizmete girdi. Fujian eyaletinde bulunan bu tesis, tamamen Çin’in kendi teknolojisiyle geliştirildiği için büyük bir başarı olarak kabul ediliyor. Tam kapasiteyle çalışmaya başladığında bu reaktör, 6 milyon kişinin elektrik ihtiyacını karşılayabilecek enerji üretim kapasitesine sahip.

Çin, 3. nesil nükleer reaktörünü resmen şebekeye bağladı

Günümüzde dünya genelindeki nükleer santrallerin çoğunluğu 2. nesil reaktörlerden oluşsa da, 3. nesil reaktörler daha güvenli, daha çevreci ve daha verimli olmalarıyla öne çıkıyor. Bu bağlamda Çin, bu alandaki yatırımlarıyla dünya liderliğini hedefliyor. Çin Ulusal Nükleer Kurumu’nun açıklamasına göre, halihazırda 33 Hualong One ünitesi ya faaliyette ya da inşaat aşamasında. Bu sayı, Çin’in 3. nesil nükleer teknoloji alanında dünya genelinde en fazla üniteye sahip ülke olmasını sağlıyor. Projenin, Çin’in 2060 yılına kadar karbon nötrlüğüne ulaşma hedefinde de kritik bir rol oynadığı belirtiliyor. Nükleer enerji yatırımlarıyla birlikte ülke, güneş, rüzgar ve hidroelektrik gibi temiz enerji kaynaklarına olan ilgisini de artırarak kömür bazlı enerji bağımlılığını azaltmayı amaçlıyor.

Hualong One reaktörleri, çevresel etkiler bakımından da büyük bir değişim vadediyor. Her bir reaktör, yıllık 8,16 milyon ton karbondioksit salınımını ve 3,12 milyon ton kömür tüketimini önleyerek Çin’in çevreci hedeflerine katkıda bulunuyor. Zhangzhou Nükleer Enerji Santrali’nde inşa edilmekte olan altı reaktörden ilki devreye alınmış durumda, ikinci reaktörün ise 2025 yılı itibarıyla faaliyete geçmesi bekleniyor. Toplamda 14 milyar dolarlık devasa bir yatırımı kapsayan bu tesis, tam kapasiteyle çalıştığında dünyanın en büyük Hualong One enerji merkezi olma yolunda ilerliyor.

Küresel ölçekte, nükleer enerji üretimi yeniden bir yükseliş trendine girdi. Dünya Nükleer Birliği’ne göre, elektrik üretiminin yaklaşık %9’u nükleer enerji santrallerinden sağlanıyor. Bu alanda ABD lider konumunu korurken, 2023 itibarıyla yıllık 779.000 gigavat saatlik üretim gerçekleştirdiği kaydedildi. Çin ise bu dönemde 406.484 gigavat saatlik üretimiyle ikinci sırada bulunuyor. Ancak, ABD’deki reaktörlerin çoğu eski teknolojiye dayanıyor ve 1970-1990 yıllarında inşa edilen 2. nesil reaktörlerden oluşuyor. Çin, daha modern ve ileri teknolojilere yaptığı yatırımlarla bu alanda hızla liderlik yarışına katılıyor ve önümüzdeki yıllarda nükleer enerji kapasitesini üç katına çıkarma hedefi doğrultusunda büyük adımlar atıyor.

Aetherflux, yeni teknolojisiyle uzaydan güneş enerjisi toplayacak!

Uzayda, dünya yüzeyine kıyasla çok daha yoğun ve kesintisiz bir güneş enerjisi potansiyeli bulunmaktadır. İnsanlık bu devasa enerji kaynağından faydalanmak için yıllardır çeşitli çözümler arayışındayken, ABD merkezli Aetherflux girişimi bu hayali gerçeğe dönüştürmek adına somut bir adım atıyor. Şirket, 2026 yılı gibi erken bir tarihte ilk test uydusunu fırlatarak uzaydan dünyaya enerji iletme teknolojisini test etmeyi hedefliyor. Girişimin önerdiği sistem, önceki yöntemlerden oldukça farklı ve yenilikçi bir yaklaşım sergiliyor.

Aetherflux, yeni teknolojisiyle uzaydan güneş enerjisi topluyor

Daha önceki planlarda, milyarlarca dolarlık devasa bir uzay güneş tarlası inşa edilip mikro dalga enerjisi aracılığıyla enerjinin yeryüzündeki büyük radyo antenlerine iletilmesi öngörülüyordu. Ancak Aetherflux, büyük uzay inşaat projelerinden kaçınarak SpaceX’in yeniden kullanılabilir Starship roketleriyle taşınabilecek, binlerce küçük uydu sisteminden oluşan bir takım yıldızı çözümünü öneriyor. Bu uydular, Starlink benzeri bir şekilde dünya yüzeyine daha yakın olan alçak yörüngede yer alacak ve gezici bir yapıda olacaklar. Bu sayede bir uydu menzilden çıktığında diğeri devreye girecek ve sürekli enerji aktarımı sağlanacak.

Aetherflux, yeni teknolojisiyle uzaydan güneş enerjisi topluyor.

Yeni sistem, enerji iletiminde mikro dalgalar yerine infrared lazer ışınlarını kullanmayı planlıyor. Bu teknoloji, yeryüzünde enerji alımı için sadece 10 metrekarelik alanların yeterli olmasını sağlayarak, önceki yöntemlerde öngörülen devasa antenlere olan ihtiyacı ortadan kaldırıyor. Ayrıca küçük ve taşınabilir istasyonların hızlıca kurulabilmesi, verimliliği artırırken mobiliteyi de mümkün kılıyor. Uyduların alçak yörüngede yer almaları nedeniyle gece-gündüz döngülerine maruz kalacak olmaları, enerji kesintilerini önlemek için batarya sistemlerinin kullanılmasını gerektiriyor.

Aetherflux’un bu projede ilk etapta enerji iletmek istediği yerler arasında erişimin zor olduğu kırsal bölgeler, felaket alanları, askeri üsler ve arazi sıkıntısı yaşayan adalar bulunuyor. İlerleyen dönemlerde ise hareketli deniz araçları, yatlar, tekneler ve hatta karavanlar için enerji sağlama potansiyeli oldukça heyecan verici bir fikir olarak değerlendiriliyor. Kullanıcıların alıcı ekipmana sahip olmaları durumunda, ihtiyaçlarına göre enerji talep etmeleri mümkün olacak. Bu sistemin ticari açıdan modüler, ölçeklenebilir ve oldukça esnek bir çözüm sunduğu düşünülüyor.

Bu yenilikçi girişimin arkasındaki isim, Robinhood’un kurucularından ve finansal teknolojinin önde gelen isimlerinden Baiju Bhatt. Uzay sevdalısı olarak bilinen Bhatt, Robinhood’daki aktif görevinden ayrıldıktan sonra tüm enerjisini Aetherflux projesine yönlendirdi. Ayrıca, 10 milyon dolar maliyetli ilk prototip uydunun tüm masraflarını kendi servetinden finanse ederek bu projeye olan inancını bir kez daha gösteriyor. Aetherflux’un bu cesur girişimi, enerji sektörü ve uzay teknolojilerinde yeni bir dönemin habercisi olabilir.

Intel’in performans sözü boşa çıktı

Intel’in yeni nesil Arrow Lake işlemcileri, performans sorunları nedeniyle teknoloji dünyasında hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyor. Core Ultra serisi işlemciler, sadece AMD‘nin en yeni modellerine karşı geride kalmakla kalmadı, aynı zamanda Intel’in önceki nesil işlemcilerine kıyasla da daha düşük performans sergiliyor. Intel, süregelen sorunları Ocak 2025‘e kadar çözeceğine dair söz vermişti. Ancak son yayınlanan mikrokod güncellemesi, performansı artırmak yerine daha da kötüleştirdi.

Performans güncellemesindeki sorunlar

Intel, Arrow Lake serisindeki beş ana performans sorununu çözmek amacıyla MC sürüm 0x114 tabanlı bir mikrokod güncellemesi yayımladı. Fakat bu güncelleme, beklentileri karşılamaktan uzak kaldı. Özellikle oyun performansında yaşanan düşüş, kullanıcıların tepkisine neden oldu.

Bağımsız bir analiz platformu olan CapFrameXCore Ultra 9 285K işlemcisiyle Cyberpunk 2077 gibi oyunlarda yaptığı testlerde kare hızında yüzde 20 oranında bir düşüş tespit etti. Ayrıca bellek gecikmesi değerleri de 69ns’den 80ns’ye yükseldi. Bu durum, Intel’in kullanıcılarına vaat ettiği mütevazı performans artışını sağlamaktan çok uzak olduğunu gösteriyor.

Intel’den CES 2025’e yönelik açıklama bekleniyor

Intel’in, CES 2025 etkinliğinde Arrow Lake serisini etkileyen sorunları ayrıntılı şekilde açıklaması bekleniyor. Bu açıklamada, sorunların kaynağı ve çözüm önerileriyle ilgili detayların paylaşılacağı öngörülüyor. Eğer CapFrameXtarafından yapılan testler ve bulgular diğer analizlerle doğrulanırsa, Intel için bir başka zorlu süreç başlayabilir.

Kullanıcıların tepkileri artarken, Intel’in bu durumu nasıl yöneteceği merakla bekleniyor. CES 2025, şirket için kritik bir dönemeç olabilir.

Yeni Tesla Model Y, İspanya’da ortaya çıktı!

2023 yılında Avrupa’nın en çok satan otomobili olma başarısını elde eden Tesla Model Y, yenilik sinyalleriyle bir kez daha dikkat çekiyor. 2020’den bu yana yollarda olan mevcut model, artık modernize edilmiş bir versiyonuyla karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Şirketin, güncellenmiş Model Y’yi yakın zamanda tanıtması beklenirken, bu yeni modelin İspanya yollarında test edilirken kameralara yakalanan kamuflajlı görüntüleri, heyecan uyandıran yeniliklere işaret ediyor.

Yeni Tesla Model Y, İspanya’da görüntülendi

Görsellerde dikkat çeken en önemli değişiklikler, aracın ön ve arka tasarımında yoğunlaşıyor. Ön bölümde ilk kez bir Tesla modelinde kullanılan bölünmüş far tasarımı öne çıkarken, arka tarafta boydan boya uzanan bir stop grubuyla karşılaşıyoruz. Ayrıca arkadaki kameranın yeni tasarım diline uygun şekilde daha yukarı konumlandırıldığı görülüyor. Kamuflaj sebebiyle tam olarak anlaşılmasa da ön tamponun, tıpkı Model 3’te olduğu gibi daha aerodinamik bir yapıya kavuşturulması bekleniyor. Bu değişim, Model 3’te hava sürtünme katsayısını düşürerek menzil verimliliği artırmış ve rüzgar sesini azaltmıştı; benzer bir avantajın Model Y için de sağlanacağı tahmin ediliyor.

Tesla’nın önceki modellerde uyguladığı aerodinamik güncellemelerin ardından elde edilen menzil artışları, Model Y için de iyileştirilmiş bir performansı beraberinde getirebilir. Halihazırda uzun menzilli versiyonuyla 533 kilometrelik bir menzil sunan araç, yeni düzenlemeler sayesinde bu değeri 560 kilometrenin üzerine çıkarabilir.

İç mekan yenilikleri de aracın dikkat çeken yönlerinden biri. Tesla, Model Y’nin kabininde kalite algısını artırmak için daha yüksek kaliteli malzemeler, yeni bir direksiyon simidi, ambiyans aydınlatma, 8 inç boyutunda bir arka ekran, ön koltuk soğutma sistemi ve yeniden tasarlanmış bir orta konsol gibi özelliklere yer verecek. Model 3’te tartışma yaratan sinyal kontrolünün direksiyon üzerine taşınması ise Model Y’de yeniden değerlendirilebilecek bir unsur olarak öne çıkıyor.

Geçtiğimiz ay Çin’de Model Y üretimine küçük ölçekli olarak başlandığı, bu ay ise seri üretime geçileceği biliniyor. Türkiye pazarı için üretim adresinin Berlin olması önemli, zira Çin’den ithal edilen modeller ek gümrük vergilerine tabi tutuluyor. Avrupa’daki üretim başlangıcına dair kesin tarih henüz açıklanmasa da yeniliklerle dolu bu model, şimdiden büyük bir merak uyandırıyor.

DLSS 4, GeForce RTX 50 serisiyle duyurulacak!

0

Nvidia’nın GeForce RTX 50 serisi ekran kartlarının duyurusu yaklaştıkça, yeni nesil kartlara dair spekülasyonlar ve sızıntılar da artmaya devam ediyor. Son bilgilere göre, RTX 50 serisi ile birlikte DLSS 4 (Deep Learning Super Sampling) teknolojisinin de tanıtılması bekleniyor. Bu iddia, Avrupa’da bir perakendecinin DLSS 4 destekli ASUS imzalı GeForce RTX 5080 modelini 1699 euro fiyat etiketiyle listelemesiyle güç kazandı. Belirtilen fiyatın, Avrupa’da uygulanan yüzde 20 KDV’yi içerdiği belirtiliyor.

DLSS 4, GeForce RTX 50 serisiyle duyurulabilir

DLSS 3.5’in bir sonraki evrimi olan DLSS 4’ün, oyunlarda daha üstün ölçeklendirme yetenekleri ve performans artışı sunacağı tahmin ediliyor. Güvenilir bir kaynak olan Kopite7Kimi de bu yeni teknolojinin varlığını doğrulamış durumda. Bunun yanı sıra AMD’nin de rakip olarak RDNA 4 GPU’larıyla birlikte FSR 4 teknolojisini piyasaya sürmeye hazırlandığı ifade ediliyor. Nvidia ve AMD arasındaki bu yeni rekabet, oyuncular ve teknoloji meraklıları için heyecan verici bir dönem yaratıyor.

Şu an için DLSS 4’ün detayları hakkında net bir bilgi bulunmasa da bu teknolojinin yalnızca RTX 50 serisiyle sınırlı kalıp kalmayacağı da belirsizliğini koruyor. Özellikle RTX 5080 modeli için 10752 CUDA çekirdeği, 16 GB GDDR7 VRAM ve 360W TDP değerleri öne çıkıyor. Ayrıca kartta kullanılan GDDR7 belleğin 30 Gbps hızında çalışacağı iddia ediliyor. Bu modelin, RTX 50 serisinin temsilcisi olarak 21 Ocak tarihinde piyasaya sürülmesi bekleniyor.

Nvidia’nın DLSS 4 ile yeni nesil grafik teknolojilerini daha ileri taşırken, RTX 5080 gibi kartların yüksek performansıyla dikkat çekeceği kesin. Bu gelişmeler ışığında, oyuncular ve grafik teknolojisi meraklıları için 2025 yılının heyecan verici yeniliklerle dolu bir dönem olması muhtemel görünüyor.

Savunma ve havacılık sanayii, 2024’te ihracat rekoru kırdı!

2024 yılı, Türk savunma ve havacılık sanayisi açısından önemli bir dönüm noktası oldu ve sektörde tarihî bir ihracat rekoru kırıldı. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün’ün açıklamasına göre, 2024 yılında savunma ve havacılık ihracatı yüzde 29 oranında artış göstererek 7,154 milyar dolara ulaştı. Bu başarıda Türk savunma sanayisinin tüm paydaşlarının, firmalardan KOBİ’lere kadar herkesin büyük bir katkısı olduğu vurgulandı. Görgün, yaptığı açıklamada emeği geçen tüm kişi ve kurumlara teşekkür ederek, elde edilen başarının Türkiye’nin savunma teknolojileri alanındaki yerini güçlendirdiğini belirtti.

Savunma ve havacılık sanayii, 2024’te ihracat rekoru kırmayı başardı

Türkiye İhracatçılar Meclisi raporuna göre ise sektör 2024 yılında yüzde 22 oranında büyüme kaydederek 6,734 milyar dolarlık ihracata imza attı. Bu iki farklı rakam arasındaki fark, NATO iş birliği ve hizmet ihracatlarının da dahil edilip edilmemesiyle açıklanıyor. Ancak her iki sonuç da, belirlenen 6,5 milyar dolarlık hedefin üzerine çıkarak Türkiye’nin bu alandaki küresel etkisini bir kez daha gözler önüne serdi. 2023 yılında 5,545 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren sektörün, bu artış oranlarıyla uluslararası arenada hızla ilerlemeye devam ettiği görülüyor.

Haluk Görgün, bu başarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği ve savunma sanayisinin ortaya koyduğu yenilikçi teknolojiler sayesinde mümkün olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin 180’den fazla ülkeye ihracat yapar hale geldiğini ve uluslararası iş birliği faaliyetleriyle sınırlarını genişlettiğini ifade eden Görgün, Türk savunma sanayisinin teknolojik üstünlüğüyle dünya pazarlarında oyunun kurallarını yeniden yazdığını belirtti.

Ayrıca, 2025 yılı için yüksek katma değerli ürünlerin ihracatında sürdürülebilir bir artış hedeflendiği vurgulandı. Türkiye, savunma sanayisindeki bu istikrarlı büyümesiyle hem teknolojisini geleceğe taşımayı hem de küresel pazarda etkili bir aktör olarak yerini sağlamlaştırmayı sürdürecek.

Çin, akıllı telefon satışlarını artırmak için maddi destek verecek!

0

Çin hükümeti, ekonomik büyümeyi desteklemek ve iç talebi canlandırmak amacıyla tüketici harcamalarını artırmaya yönelik kapsamlı bir sübvansiyon programını genişletme kararı aldı. Daha önce otomobil ve ev aletlerini kapsayan bu program, artık akıllı telefon, tablet ve akıllı saat gibi kişisel teknolojik cihazları da içerecek. Çin’in 41.1 milyar dolarlık tüketici harcama planı, ekonomik büyümeyi sürdürülebilir kılmak ve pandemi sonrası dönemde tüketici harcamalarının düşüş eğilimini dengelemek için oluşturulan stratejik bir girişim.

Çin, akıllı telefon satışlarını artırmak için maddi destek yapıyor

Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu yetkililerinden Yuan Da, bu genişletilmiş harcama planının finansmanında özel devlet tahvillerinden sağlanan gelirlerin kullanılacağını ve bu süreçte hem bireylerin hem de şirketlerin teknoloji ekipmanlarını yenileyerek daha fazla katkı sağlamasının teşvik edileceğini belirtti.

Çin, akıllı telefon satışlarını artırmak için maddi destek yapıyor.
Çin, akıllı telefon satışlarını artırmak için maddi destek yapıyor.

Temmuz ayında başlatılan ve otomobil ile ev aletleri satışlarında büyük bir artış sağlayan bu sübvansiyonların, kişisel elektronik cihazları da kapsayacak şekilde genişletilmesi, tüketimi daha da artırmayı hedefliyor.

Çin’in bu tür teşvik programlarını geçmişte de başarıyla uyguladığı biliniyor. Örneğin, 2007 küresel finansal krizinin etkilerini hafifletmek için hayata geçirilen teşvik planı, kırsal bölgelerde cep telefonu alımlarını sübvanse ederek ekonomik hareketliliği artırmıştı. Yeni sübvansiyon programının detaylarının ve genişleme planının yakında açıklanması beklenirken, bu girişimin özellikle teknoloji sektörü için önemli bir talep artışına yol açacağı öngörülüyor. Çin hükümeti, bu politikalarla yalnızca tüketimi artırmayı değil, aynı zamanda iç pazarını güçlendirerek uzun vadeli ekonomik büyüme hedeflerini desteklemeyi amaçlıyor.

Türkiye’de canlı yayın platformu Tango’ya erişim engeli

Türkiye’de popüler canlı yayın ve sosyal içerik platformu Tango’ya erişim engeli getirildi. Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği11 Aralık 2024 tarihli ve 2024/15041 sayılı kararıyla Tango mobil uygulamasını ve tango.me alan adını yasakladı. Karar, platformun içerik politikalarıyla ilgili tartışmaların ardından alındı.

Tango, kullanıcıların canlı yayın yapmasına ve izleyicilerle etkileşim kurmasına olanak sağlayan bir platform olarak biliniyordu. Ancak özellikle müstehcen içerikler ve çıplaklık içeren yayınların yaygınlaşması, bu platforma yönelik şikayetlerin artmasına yol açtı. Uzmanlar, erişim yasağının, Türkiye’deki dijital içerik düzenlemeleri ve toplum ahlakına uygunluk çerçevesinde değerlendirildiğini belirtiyor.

Tango daha önce, Google Play ve App Store’un politikalarını ihlal ettiği gerekçesiyle her iki platformdan da kaldırılmıştı. Ancak geçtiğimiz aylarda yalnızca Google Play’e yeniden eklenen uygulama, Türkiye’deki kullanıcılar tarafından bir süre daha kullanılmaya devam etti. Mahkeme kararı sonrası, Türkiye’deki kullanıcılar artık Tango’ya erişim sağlayamıyor.

Tango, Kasım 2024’te erişime kapatılan bir diğer canlı yayın platformu olan Bigo Live ile benzer içeriklere sahip. Bigo da müstehcenlik ve zararlı içerik barındırdığı gerekçesiyle yasaklanmıştı. Böylece, Türkiye’de iki popüler canlı yayın platformu, yasal düzenlemeler çerçevesinde erişim engeline maruz kaldı.

Uzmanlar, bu tür platformların, hem bireysel gizlilik ihlalleri hem de toplumsal değerlerle çelişen içerikler nedeniyle sıkça tartışıldığını vurguluyor. Bu süreçte, yetkililerin diğer benzer platformlar için de incelemelerini sürdürebileceğibelirtiliyor. Ayrıca, bu tür yasaklamaların kullanıcı alışkanlıklarını nasıl değiştireceği ve yeni alternatif platformların önünü açıp açmayacağı merak konusu.

Kullanıcılar, mahkeme kararına tepkilerini sosyal medyada dile getirirken, bazıları yasaklamanın toplumsal değerleri korumak için gerekli olduğunu, bazıları ise internet özgürlüğünü kısıtladığını savunuyor. Erişim engelleriyle ilgili tartışmalar, Türkiye’nin dijital platformlarla ilişkisini yeniden şekillendiren bir dönüm noktasına işaret ediyor.

TikTok istismar ile suçlanıyor

Utah Başsavcısı Sean Reyes tarafından açılan yeni bir davaya göre, TikTok Live’daki yayınlar çocukları istismar etmek için kullanılıyordu. Davada, TikTok’un yalnızca TikTok Live’ların küçükleri yetişkinlerden gelen endişe verici mesajlara maruz bıraktığının farkında olmadığı, aynı zamanda şirketin TikTok Live’ın sanal hediye sistemi aracılığıyla bazı alışverişlerden doğrudan kar elde ettiği belirtiliyor.

Forbes’in TikTok Live’a yönelik soruşturmasının ardından, davaya göre TikTok “Project Meramec” adlı kendi incelemesini gerçekleştirdi. Şirket, “yüz binlerce çocuğun” TikTok’un yaş kısıtlamalarını aştığını, canlı yayınlara ev sahipliği yaptığını ve yetişkinlerle etkileşime girdiğini buldu.

TikTok istismar iddiasıyla yargılanıyor

TikTok, canlı yayınlarda dijital hediyelerin satışının bir kısmını cebine indirdiği için, şirket teknik olarak yayınlar sırasında gerçekleşen “çıplaklık ve cinsel aktivite” üzerinden “işlemsel hediye” vererek para kazanıyordu. TikTok’un algoritması sanal hediyelerin değiş tokuş edildiği canlı yayınları desteklediğinden, davada bu cinsel açıdan sömürücü yayınların bazılarının normalde olacağından daha geniş bir şekilde dağıtıldığı belirtiliyor.

Dava, TikTok Live’ın hediye özelliğinin para aklamak için kullanılıp kullanılmadığını araştıran bir diğer TikTok soruşturması olan “Project Jupiter”i ayrıntılarıyla anlatıyor. Görünen o ki, kullanılmış. Davaya göre şirket, canlı yayınlar sırasında “suçluların uyuşturucu sattığını ve dolandırıcılık operasyonları yürüttüğünü” tespit etti.

Davayla ilgili bir yorum için ulaşıldığında, TikTok: “Bu dava, TikTok’un toplum güvenliğini ve refahını desteklemek için gönüllü olarak uyguladığı proaktif önlemlerin sayısını görmezden geliyor. Bunun yerine, şikayet yanıltıcı alıntılar ve güncel olmayan belgeleri seçip sunuyor ve bunları bağlam dışında sunuyor, bu da toplumumuzun güvenliğine olan bağlılığımızı çarpıtıyor.

Çabalarımızın arkasındayız; bunlar arasında şunlar yer alıyor: varsayılan olarak etkinleştirilen genç hesapları için sağlam güvenlik korumaları ve ekran süresi sınırları, ebeveynlerin gençlerini denetlemeleri için Aile Eşleştirme araçları, sıkı canlı yayın gereksinimleri ve Topluluk Kurallarımızın sürekli olarak agresif bir şekilde uygulanması” ifadeleri kullanıldı.

Utah Başsavcısı, TikTok uygulamasının bağımlılık yaratan tasarımıyla ilgili 2023’ten farklı bir davayı takiben, Haziran 2024’te bu davanın sansürlenmiş versiyonunu açtı. Utah davası, şirketin çocuk güvenliğini ele alış şekli nedeniyle ilk kez incelemeye alınması değil. FTC, TikTok’un çocuk gizliliğini ele alış şeklini araştırdı ve uygulamanın yasaklanması kısmen sosyal video uygulamasının çocukları etkilemek için nasıl kullanılabileceği konusundaki endişeler nedeniyle ertelendi.

Ev güvenlik sistemleri kurulumunda nelere dikkat etmek gerekiyor?

İster yeni bir kamera monte etmek, ister mevcut bir kamerayı taşımak isteyin, ev güvenlik sistemleri performansı artırmak ve sorunlardan kaçınmak için bu ipuçlarını izleyin.

Ev güvenlik sistemleri için ipuçları

Engellerden (gelecekteki engellerden bile) kaçının

Elbette, güvenlik sistemleri için görüşünü engelleyen hiçbir şeyin arkasına bir lens koymayacaksınız. Ancak bazen, ağaçlar ve çalılar gibi zamanla boyutu veya şekli değişen nesneler buna dahil olabilir. Kış aylarında, baharda dallar yeni yapraklarla çiçek açtığında bahçenizin net bir görüntüsü farklı bir hikaye haline gelebilir. Aynısı, en azından gelip giden nesneler söz konusu olduğunda iç mekan görünümleri için de geçerli olabilir.

Pencereler de bir engel olabilir

Sadece iç mekan kameraları dış mekan kameralarından daha ucuzdur, bu yüzden biraz daha ucuza yatırım yapıp körfez manzaralı pencerenizin camına doğrudan bakan bir kamera yerleştirmek isteyebilirsiniz. Güvenlik sistemleri açısından lens bir pencereye sıkıca bastırılmış olsa bile, kaçınılmaz olarak bir parlama sorunuyla karşılaşırsınız.

Gizlilik ve güvenlik

Büyük mavi ötesini gözetlemeyin

Bu incelikli bir konu ve her şey açılar ve gölgeyle ilgili. Gökyüzünün kendisi neredeyse her dış mekanda görülebilir. Ancak minimum ayarlamalarla ev güvenlik sistemleri kameranızın görüşünü iyileştirebilir ve onu UV hasarından koruyabilirsiniz.

Havalandırma delikleri veya ısıtıcıların yakınındaki kameralar risk altındadır

Havalandırma delikleri, lensinizi hızla kapatan ve ayrıca ev güvenlik sistemleri kameralarının hassas elektronik aksamını tehlikeye atan partikül maddeler taşır. Bunlara, tiftik dolu kurutma makinesi havalandırma delikleri, gazlı ısıtma delikleri veya iç mekan alanınızı istenmeyen pislik ve dumanlardan arındırmak için tasarlanmış diğer mekanik sistemler dahildir.

Kör noktalar en savunmasız alanlar değildir

Eviniz ile komşunuzun evi arasındaki dar sokak, normalde o anayoldan kimin veya neyin yaklaştığını göremediğiniz için şüpheli bir alandır. Ancak bu, 7/24 gözetleme için en iyi yer olduğu anlamına gelmez. Güvenlik şirketi ADT’ye göre, ev güvenlik sistemleri için izinsiz girişlerin çoğu bir konutun ön kapısından gerçekleşiyor. Bu istatistiğin hemen arkasında hırsızlar için iki başka zemin kat favorisi daha var: kilitsiz bir pencere ve/veya arka kapı. Bunlar en çok izlemek isteyeceğiniz alanlardır.

Gizlilik ve gözetim zor olabilir

Ev güvenlik sistemleri açısından yapılan araştırmalar, potansiyel holiganların mülkünüze yaklaştığında görebileceği yerlere güvenlik kameraları yerleştirmenin ideal olduğunu gösteriyor.

IBM 5G ve yapay zekayı nasıl birleştiriyor?

IBM’de küresel endüstrilerin müşteri stratejisi ve inovasyon lideri olan Priya Kurien, IBM’in dünya çapındaki müşterileri için C-suite ve kıdemli liderlerle çalışarak, özellikle yapay zeka konusunda IBM’in teknolojisinden yararlanmalarına yardımcı olmak gibi büyüleyici bir işe sahip.

IBM 5G ve yapay zeka planını Priya Kurien aktarıyor

Priya Kurien, telekom ortaklıklarından 5G’ye, yapay zekadan NASA’ya ve hatta Dünya bilimi ve tıbbi inovasyonlara kadar uzanan geniş kapsamlı bir bilgi paylaşımında bulunuyor.  Priya Kurien: “Telekomdaki yolculuğum, operatörlerin sabit hat aramalarından ve çok sınırlı 2G cep telefonlarından internet bağlantısı sağlamaya geçişe uyum sağladığı dönüştürücü bir dönem olan e-ticaret döneminde başladı. O zamandan bu yana, sektörde geleneksel altyapıdan bakırdan fiber tabanlı iletişim ağlarına ve 2G’den 5G’ye geçiş gibi modern yeniliklere kadar birçok değişiklik oldu” diyor. Konuyla ilgili Kurien: “Endüstri gelişmeye devam ettikçe, müşteri değerinin önemi önemli bir farklılaştırıcı haline geldi. Endüstriler arası iş birliğini benimseyerek, ortak müşteri tabanımız için inovasyonu ve büyümeyi yönlendirmek üzere farklı sektörlerde ortaklıklar geliştirebiliyoruz ve telekomünikasyon endüstrisi, dönüştürücü çözümler yaratmak için bu çeşitli boşlukları kapatmaya yardımcı olma yeteneğine sahip” diyor.

Telekom ortaklıkları coğrafi bilgi ve iklim bilimi gibi alanlardaki ilerlemeleri nasıl hızlandırabilir sorusuna ise Kruien: “Dünyanın birçok ülkesinde, telekom operatörleri kritik altyapı olarak kabul edilir ve hükümetleri tarafından düzenlenir. Sonuç olarak, aşırı hava koşullarıyla ilgili koşullarda, telekom operatörleri vatandaşlar için bağlantıyı sürdürmeye odaklanır. Coğrafi bilgi ve iklim bilimi konusunda uzmanlaşmış kuruluşlarla ortaklık kurarak, dahil olan tüm kuruluşlar için daha zengin veri kümeleri oluşturabiliriz. Örneğin, bu işbirlikçi yaklaşım, doğal afetler için erken uyarı sistemlerinin veya gerçek zamanlı iklim izleme sistemlerinin geliştirilmesiyle sonuçlanabilir ve dahil olanların hem ortak ölçekte hem de bireysel kuruluşlar olarak gelişmeye devam etmesini sağlayabilir” diyor.

Ayrıca, telekom operatörlerinin kendilerinin kritik yerinde veri sağlayabilen geniş IoT ve sensör ağlarına sahip olduğunu da biliyoruz. Uydu görüntüleriyle birleştirildiğinde, bu bilgiler bu alanın ilerlemesini iyileştirecek coğrafi bilgi verilerinin kalitesini artırabilir ve toplumsal faydalar sağlama potansiyeline sahip olarak toplulukların iklim zorluklarına hazırlanmasına ve uyum sağlamasına yardımcı olabilir.

Galaxy S25 serisi, yapay zeka alanında iPhone’u geride bırakabilir!

0

Samsung’un merakla beklenen Galaxy S25 serisi, yapay zeka alanında sunduğu yeniliklerle teknoloji dünyasında büyük bir yankı uyandırmaya hazırlanıyor. Güvenilir kaynaklardan Ice Universe’in iddialarına göre, Galaxy S25 modelleri, özellikle S25 Ultra, Apple’ın Apple Intelligence platformunu geride bırakacak bir dizi gelişmiş yapay zeka özelliğiyle donatılacak. Galaxy Unpacked 2025 etkinliği yaklaşırken, Samsung’un bu alandaki iddialı çıkışı hem kullanıcılar hem de analistler arasında heyecan yaratıyor.

Galaxy S25 serisi, yapay zeka alanında iPhone’u geride bırakabilecek mi?

Samsung, yapay zeka teknolojisinde donanım ve yazılım entegrasyonuna büyük bir önem veriyor. Yeni nesil Bixby asistan, daha gelişmiş bir bağlamsal anlayışa sahip olarak, kullanıcının ihtiyaçlarını daha hızlı ve doğru bir şekilde karşılayabilecek. Bixby’nin bu evrimi, cihaz içi yapay zeka işlemlerini daha bağımsız ve etkili hale getirmekle kalmayacak, aynı zamanda kullanıcıların günlük deneyimlerini önemli ölçüde kolaylaştıracak. S25 Ultra modelinde bu yapay zeka özelliklerinin gelişmiş kamera modülleriyle entegre çalışarak, daha iyi fotoğraf ve video sonuçları sunması bekleniyor.

Apple’ın daha temkinli bir yapay zeka geliştirme stratejisi izlediği bilinirken, Samsung’un bu alandaki hızlı hamleleri dikkat çekiyor. Yazılım ekibinin yoğun çalışmaları sayesinde, sadece donanımsal yeniliklerle değil, yapay zeka destekli akıllı çözümlerle de öne çıkmayı hedefleyen şirket, Galaxy S25 serisini sadece bir akıllı telefon serisi değil, kullanıcı alışkanlıklarını yeniden şekillendirecek bir platform olarak konumlandırıyor.

Tasarım konusunda da dikkat çeken yenilikler içerecek olan Galaxy S25 serisi, özellikle S25 Ultra modelinde daha ergonomik bir form ve yuvarlatılmış kenarlarla karşımıza çıkacak. Bu tasarım değişiklikleri, cihazın elde daha rahat tutulmasını sağlarken, yenilenen kamera modülü estetik ve işlevsellik açısından kullanıcılara daha fazla kolaylık sunacak. Samsung’un Galaxy S25 ile klasik amiral gemisi modellerine ilgiyi tekrar canlandırmayı hedeflediği, katlanabilir telefonlardan sonra gelen bu büyük yeniliklerle açıkça görülüyor.

Pablo Escobar’ın özel jeti, Airbnb’den kiralanabiliyor!

Pablo Escobar’ın bir zamanlar özel jet olarak kullandığı Boeing 727, şimdi İngiltere’nin Bristol kentinde Airbnb üzerinden kiralanmaya başlanmış durumda. 1968 yılında Japan Airlines için üretilen uçak, 1981 yılında Escobar tarafından özel jet olarak kullanılmadan önce birçok kez el değiştirdi ve çeşitli figürlerin de kullanımına sunuldu.

Pablo Escobar’ın özel jeti, Airbnb’den kiralanıyor

2012 yılında hizmet dışı bırakılan jetin kabin kısmı, restore edilerek neredeyse bir otel odasına dönüştürülmüş. Johnny Palmer isimli bir iş insanının vizyonu sayesinde bu uçak, lüks bir konaklama mekanı olarak yeniden hayat bulmuş.

Pablo Escobar’ın özel jeti, Airbnb’den kiralanıyor.

Boeing 727’nin iç mekanında, her biri kendi banyosu ve tuvaleti bulunan iki çift kişilik yatak odası, ceviz ağacından oturma grupları ve deri koltuklarla döşenmiş bir oturma alanı bulunuyor. Uçağın tasarımında lüks ögeler dikkat çekerken, orijinal kokpit gibi detaylar ziyaretçilerine tarihsel bir atmosfer sunuyor. Palmer, uçakla ilgili olarak, konumunun bilinçli bir tercih olduğunu, sanayi bölgesinde yer almasının sıradışı projelere fırsat yarattığını belirtmiş.

Jetin, sanatsal etkinlikler için de kullanılabildiği belirtiliyor. Palmer, uçağın müzik klipleri veya fotoğraf çekimleri gibi etkinlikler için ücretsiz olarak sunulduğunu ifade ediyor. Ayrıca, jetin yanına başka bir uçağın da eklenmesi için ön başvuru yapılmış durumda. Uçakta konaklamanın fiyatları ise sezona göre 250 ila 850 sterlin arasında değişiyor, böylece misafirlere olağanüstü bir deneyim sunuluyor.

Meta, yeni küresel politika şefini Trump’ın partisinden seçti!

0

Meta, küresel ilişkiler ve politika sorumluluğu görevine tanınmış Cumhuriyetçi Joel Kaplan’ı getirerek, şirketin Trump ile olan ilişkilerini iyileştirmeye yönelik önemli bir adım attı. Bu hamle, eski Cumhuriyetçi Başkan Trump’ın başkanlık dönemi ile Meta arasında yaşanan gerilimlerin ardından gelmişti.

Meta, yeni küresel politika şefini Trump’ın partisinden seçiyor

2018 yılından beri Meta’da çeşitli içerik ve politika gruplarına liderlik eden Nick Clegg’in istifasının ardından yapılan bu değişiklik, Meta’nın gelecekteki politikalarını etkileyecek önemli bir gelişme olarak öne çıkıyor. Kaplan, uzun yıllar Cumhuriyetçi Parti’de çeşitli görevlerde bulunduktan sonra, 2011 yılında Meta’ya katılmıştı.

Meta, yeni küresel politika şefini Donald Trump’ın partisinden seçiyor.

Eski Başkan George W. Bush döneminde Beyaz Saray’daki görevini üstlenen Kaplan, aynı zamanda Facebook’un küresel kamu politikası başkan yardımcısı olarak da görev yaptı. Ancak, Kaplan’ın dönemi, bazı çalışanlar tarafından Facebook’un algoritmalarında sağcı grupların lehine değişiklikler yapmak ve partizan bir yaklaşım izlemekle suçlanmıştı.

Trump’a olan yakın duruşu, Meta’nın politikalarını etkileyebilir. 2024 seçimlerinden önce şirket, Trump’ın hesaplarındaki tüm kısıtlamaları kaldırarak Cumhuriyetçilerin eleştirilerine yanıt vermeye çalıştı. Meta, bu stratejiyle Trump ile arasını düzeltmeyi ve seçim dönemindeki olası eleştirileri önlemeyi hedefliyor. Trump’ın geçmişte Meta CEO’su Mark Zuckerberg’i hapse atmakla tehdit etmesine rağmen, Zuckerberg, Trump’ın kampanya fonuna önemli bir bağışta bulunarak şirketteki bu değişiklikteki etkisini gösteriyor. Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Yanıtlarınızı aşağıdaki yorumlar kısmından bizimle kolayca paylaşabilirsiniz.

Tesla, Çin pazarında satış rekoru kırdı!

Tesla, 2024 yılında Çin’deki satışlarını %8,8 oranında artırarak 657.000’i aşan araç teslimatıyla rekor kırdığını açıkladı. Bu önemli gelişme, şirketin global teslimatlarında ilk kez bir düşüş yaşadığı bir dönemde, daha büyük bir kaybı önlemeyi başardığını gösteriyor. Tesla’nın bu başarısını, Çin’in elektrikli araç pazarında yoğun fiyat rekabetinin yaşandığı bir ortamda elde etmesi dikkat çekiyor. Çin, Tesla’nın ABD’den sonra en büyük ikinci pazarı olurken, burada yapılan satışlar 2024 yılında şirketin toplam satışlarının %36,7’sini oluşturdu. Özellikle Aralık ayında satışlar bir önceki aya kıyasla %12,8 artarak 83.000 araca ulaştı. Ancak, Çin’de üretilen Tesla araçlarının Avrupa ve diğer pazarlara ihracatında %24’lük bir düşüş yaşandı, bu da Tesla’nın global teslimatlarının %1,1 oranında gerilemesine neden oldu.

Tesla, Çin pazarındaki satışlarıyla rekor kırmayı başardı

Bu düşüşün temel nedenlerinden biri, Avrupa Komisyonu’nun Çin’den ithal edilen elektrikli araçlara yönelik sübvansiyon soruşturması ve ardından Ekim ayında getirilen %7,8 oranındaki gümrük vergisi oldu.

Sonuç olarak, Tesla’nın Şangay fabrikasından Avrupa’ya yapılan teslimatlar olumsuz etkilendi. Öte yandan, Tesla’nın 2024 yılı boyunca dünya genelinde 1,79 milyon araç satarak Çinli rakibi BYD’yi az bir farkla geçtiği görülüyor. BYD, elektrikli araç satışlarını %12,1 artırarak 1,76 milyon adede ulaştı. Ayrıca, BYD’nin toplam binek araç satışları %41 oranında yükselirken yurtdışı pazarında %71,9’luk bir artışla 417.204 araca ulaştı. Ancak Avrupa’da %17 oranında uygulanan ek tarifeler BYD’nin büyümesini sınırlayan bir faktör oldu.

Dünya genelindeki elektrikli araç ve hibrit satışlarının %70’ine ev sahipliği yapan Çin, 2024 yılında küresel büyümenin %90’dan fazlasını sağladı. Tesla, Çin’deki fiyat savaşının üçüncü yılına girerken Model Y modeli için 10.000 yuanlık bir kredi indirimi ve seçili Model 3 ile Model Y araçlarına yönelik sıfır faizli beş yıllık finansman fırsatını Ocak sonuna kadar uzattı. BYD ise Dynasty ve Ocean serisi araçlarıyla rekabette güçlü bir pozisyon alarak fiyat avantajını koruyor ve Çin pazarındaki liderliğini sürdürüyor.