Samsung Galaxy S25 serisi, Türkiye’de satışa sunuldu!

0

Samsung Galaxy S25 serisi, bugün Türkiye’de satışa sunularak kullanıcılarla buluştu. Galaxy S25, S25 Plus ve S25 Ultra modellerinden oluşan bu seri, donanım ve yazılımda yapılan yeniliklerle dikkat çekiyor. Fiyatlarıyla üst segmenti hedefleyen cihazların sunduğu özellikler, her bir modeli farklı kullanıcı kitlesine hitap eder hale getiriyor.

Samsung Galaxy S25 serisi, Türkiye’de resmen satışta

Galaxy S25, 6.2 inç boyutunda AMOLED 2X LTPO ekranı ve Snapdragon 8 Elite işlemcisiyle performans odaklı bir giriş seviyesi amiral gemisi sunuyor. Cihaz, 50 MP ana kamera ve yapay zeka destekli kamera özellikleriyle kaliteli fotoğraf ve video çekimi imkanı sağlarken, 4000 mAh bataryası günlük kullanım için yeterli bir deneyim sunuyor. Türkiye’de 51.499 TL’den başlayan fiyatlarla satışa çıkan Galaxy S25, kompakt ve performanslı bir cihaz arayanlar için cazip bir seçenek olabilir.

Galaxy S25 Plus, 6.7 inç QHD+ çözünürlüğe sahip AMOLED 2X LTPO ekranıyla ekran deneyimini üst seviyeye taşıyor. Aynı işlemci ve kamera kurulumuna sahip olmasına rağmen 4900 mAh bataryası ve 45W hızlı şarj desteğiyle daha uzun kullanım süreleri vadediyor. İnce çerçeveli modern tasarımı ve LPDDR5X RAM ile desteklenen performansıyla, üst seviye bir kullanıcı deneyimi sunan bu model, 63.499 TL’den satışa sunuldu.

Galaxy S25 Ultra, serinin en üst modeli olarak farkını ortaya koyuyor. 6.9 inç QHD+ ekrana sahip cihaz, entegre S Pen desteğiyle üretkenlik ve eğlence amaçlı kullanımlar için ideal. Yeni nesil Snapdragon 8 Elite işlemci ve yapay zeka destekli kamera teknolojileriyle dikkat çeken cihaz, 200 MP ana kameranın yanı sıra iki telefoto lens ve ultra geniş açılı lens seçenekleriyle profesyonel düzeyde fotoğraf çekimi imkanı sunuyor. 5000 mAh’lik bataryası, uzun süreli kullanım için yeterli kapasiteye sahip. 83.499 TL’den başlayan fiyatıyla satışa sunulan Ultra model, özellikle fotoğraf, video ve çoklu görev performansı arayanlara hitap ediyor.

Tüm Galaxy S25 serisi, Android 15 tabanlı One UI 7 arayüzü, Wi-Fi 7 ve IP68 su-toz dayanıklılık sertifikası gibi modern teknolojilerle donatılmış durumda. Serinin sunduğu bu yenilikler, her kullanıcının ihtiyaçlarına uygun farklı alternatifler sunmayı başarıyor.

AMD Radeon RX 9000 serisi, bu tarihte satışa çıkıyor!

0

AMD, bir süredir merakla beklenen Radeon RX 9000 serisi ekran kartlarının çıkış tarihini nihayet açıkladı. 2025’in Mart ayında satışa sunulacağı duyurulan bu serinin, özellikle Radeon RX 9070 XT ve RX 9070 modellerinin ilgi görmesi bekleniyor. Ekran kartları hakkında CES 2025’te bazı bilgiler paylaşılmıştı ancak detaylar o dönemde çok sınırlıydı. Şimdi ise AMD, RDNA 4 mimarisiyle donatılmış olan Radeon RX 9000 serisinin, Mart 2025’te piyasaya sürülmesine kesinlik kazandırmış oldu. Ancak, firma henüz hangi modellerin satışa çıkacağına dair tam bir liste sunmadı. İlk etapta satışa sunulacak modeller arasında Radeon RX 9070 XT ve RX 9070 ön plana çıkıyor. Bu açıklamaları yaparken AMD yetkilisi David McAfee, donanım ve yazılım tarafındaki çalışmaların yolunda olduğunu ve hazırlıkların büyük ölçüde tamamlandığını belirtti.

AMD Radeon RX 9000 serisi, bu tarihte piyasaya sürülecek

Geçtiğimiz dönemde, AMD’nin bu ekran kartlarını aslında daha önce piyasaya sürmesi bekleniyordu; ancak firma, bu tarihlerle ilgili kesin bir açıklama yapmamıştı. Önceki söylentiler, Radeon RX 9000 serisinin tanıtımının bu ay içinde yapılacağını öngörmüştü, ancak AMD bu iddiaları doğrulamadı. Yine de, firmanın 1. çeyrekte ekran kartlarını satışa sunma planı zaten biliniyordu.

Bu nedenle Mart ayında gerçekleşecek çıkış, bu stratejiye sadık kalındığını gösteriyor. Ancak, bu tarihin bir gecikmeyi de işaret edebileceği düşünülüyor. Geçikmenin, AMD’nin ürün konumlandırma ve fiyatlandırma stratejilerindeki değişikliklerle bağlantılı olabileceği öne sürülüyor. Radeon RX 9070 XT için yapılan bazı yorumlar ise oldukça karışık. Performans değerlendirmelerine göre, bu modelin RTX 4070 Ti veya RTX 4080 ile karşılaştırılacak kadar güçlü olduğu belirtiliyor. Diğer bazı görüşler ise, bu kartın RTX 5070 veya RTX 5070 Ti seviyesinde bir performans sunacağını söylüyor.

Nvidia tarafında ise ekran kartlarının satışları Şubat ayında başlayacak, bu da AMD’nin pazardaki rekabet avantajını nasıl koruyacağına dair soruları gündeme getiriyor. Bu rekabeti lehine çevirmek isteyen AMD, Radeon RX 9070 XT’yi cazip bir fiyatla sunmayı hedefliyor ve yüksek performanslı Ryzen 9 9000X3D işlemcileriyle bu kartları paket haline getirerek satışa sunmayı planlıyor olabilir. AMD’nin, FidelityFX Super Resolution 4 (FSR 4) teknolojisini tanıtarak bu alanda DLSS 4 ile rekabet etmeyi hedeflediği de biliniyor. Bu yeni teknoloji, RDNA 4 tabanlı ekran kartlarıyla optimize edilmiş bir şekilde çalışacak, bu da AMD’nin görsel iyileştirmeler ve performans açısından Nvidia’ya karşı ciddi bir rekabet unsuru yaratacak.

Samsung’un üçe katlanabilir telefonu, beklenenden erken gelecek!

0

Akıllı telefon sektörünün lider isimlerinden biri olan Samsung, şimdiye kadar sunmadığı üçe katlanır formdaki ilk cihazı üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. Gelen bilgilere göre bu cihazın, 2025 yılının üçüncü çeyreğinde tanıtılması planlanıyor. Samsung’un genellikle katlanabilir telefonlarını yılın ikinci yarısında duyurmasıyla uyumlu olan bu tarih, cihazın inovatif yönleri hakkında beklentileri artırıyor. Özellikle ekran açıldığında yaklaşık 9,9 ila 10 inç büyüklüğünde bir yüzey sunacağı belirtilen cihaz, kullanıcılarına taşınabilirlik ile tablet deneyimini bir arada sunmayı hedefliyor. Böylelikle günlük hayatta cebe sığabilen, ihtiyaç duyulduğunda ise daha geniş bir ekran alanı sağlayan bir model ortaya çıkabilir.

Samsung’un üçe katlanan telefonu, daha beklenenden erken geliyor

Bu yenilikçi cihazın en dikkat çeken noktalarından biri, katlanma mekanizmasında kullanılacak teknoloji olacak gibi görünüyor. Samsung’un ekran kapandığında cam yüzeyin korunmasını sağlayacak bir tasarıma öncelik verdiği ve dayanıklılık sorunlarını minimuma indirmeyi hedeflediği söyleniyor. Ayrıca cihazın üç bölümlü yapısının ağırlık konusunda nasıl bir denge sağlayacağı merak edilirken, büyük ekranın ve bataryanın cihazın kütlesini artırabileceği tartışılıyor. Her yeni nesilde incelme eğiliminde olan Samsung’un katlanabilir serisi, bu kez ekranın boyutu nedeniyle farklı bir tasarım dengesi sunabilir.

Samsung’un 2025 yılı için katlanabilir cihaz portföyü yalnızca bu modelle sınırlı kalmayacak. Daha uygun fiyatlı olduğu öne sürülen Galaxy Z Flip FE modeliyle birlikte toplamda dört farklı katlanabilir cihazın piyasaya sürülmesi planlanıyor. Öte yandan Galaxy Z Fold 7’nin, önceki modellerde yer alan dijital kalem destekli katmanından feragat ederek daha ince bir tasarımla geleceği belirtiliyor.

Sızdırılan bilgilere göre bu yenilikçi cihazlarda kullanılacak işlemciler de dikkat çekiyor. Bazı modellerin, Samsung tarafından geliştirilen Exynos 2500 işlemciden güç alması planlanırken, Galaxy S25 serisindeki üretim sıkıntıları nedeniyle Snapdragon 8 Elite işlemcinin tercih edilmesi olası görünüyor. Galaxy Z Flip FE modelindeyse daha uygun maliyetli bir seçenek olarak Exynos 2400e işlemcinin kullanılması bekleniyor.

Samsung’un üçe katlanır modeli için üretime 2025’in ikinci çeyreğinde başlayacağı ve ilk olarak 200.000 adetlik bir üretim planladığı söyleniyor. Oldukça sınırlı bir başlangıç sayısı olan bu miktarın, firmanın yeni model için piyasadaki talebi değerlendirmesine yönelik olduğu düşünülüyor.

Çinli CATL, Avrupa’da yeni fabrika projeleri yapacak!

Dünyanın önde gelen batarya üreticilerinden biri olan CATL, Avrupa’da yeni fabrika projelerine yönelik planlarını duyurdu. Çin merkezli şirket, Avrupa pazarında büyüme stratejisinin bir parçası olarak, yerel bir otomotiv üreticisiyle ortak bir batarya fabrikası kurmayı hedefliyor. Konuyla ilgili açıklama yapan şirketin başkan yardımcısı Pan Jian, 2025 yılı içerisinde yeni ortak girişim projelerinin duyurulacağını belirtti ancak detaylara dair bilgi vermekten kaçındı.

Çinli CATL, Avrupa’da yeni fabrika projeleri planlıyor

CATL, Avrupa’daki genişleme planlarını güçlendirmek için daha önce de önemli adımlar atmıştı. Şirket, 2024 yılı sonunda Stellantis ile birlikte İspanya’da bir batarya fabrikası kuracağını açıklamıştı. 4.1 milyar euro yatırımla hayata geçirilecek olan bu tesisin, yıllık 50 GWh üretim kapasitesiyle lityum demir fosfat (LFP) bataryalar üretmesi planlanıyor. Bu bataryalar Stellantis’in farklı marka araçlarında kullanılacak. Bu yeni fabrika, CATL’in Avrupa’daki üçüncü üretim merkezi olarak dikkat çekiyor.

C

Şirketin daha önce inşa ettiği diğer tesislere bakıldığında, Macaristan’daki fabrika ile Almanya’daki üretim tesislerinin aktif bir şekilde faaliyet gösterdiği görülüyor. Özellikle Almanya’daki tesis, CATL için bir dönüm noktası olmuş ve şirketin Çin dışındaki ilk üretim merkezi olarak 2021 yılında üretime başlamıştı.

Avrupa’da toplam üç ortak girişim fabrikasına sahip olan CATL, bölgedeki konumunu güçlendirmek ve batarya üretimindeki liderliğini pekiştirmek adına bu yeni projelere yatırım yapmayı sürdürüyor. Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

ABD, ”Ulusal Enerji Acil Durumu” ilan ediyor!

ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’a dönüş yaptığı ilk gün imzaladığı başkanlık kararnameleriyle ülkenin enerji politikasında köklü bir değişikliğe gitti ve “ulusal enerji acil durumu” ilan etti. Görevine hızlı bir başlangıç yapan Trump, bu hamlesiyle Biden döneminde uygulamaya konulan çevre dostu politikaları büyük ölçüde geri çevirmeyi hedeflediğini açıkladı. Yeni kararlar, fosil yakıt üretiminin artırılmasını, çevresel düzenlemelerin gevşetilmesini ve Amerikan enerji sektörünün yeniden yapılandırılmasını kapsıyor. Trump, enerji üretim ve taşımacılığını hızlandırmayı amaçlayan düzenlemeleri vurgulayarak, ABD’nin stratejik rezervlerini doldurmayı ve ülkeyi küresel enerji ihracatında öncü bir konuma taşımayı hedeflediğini belirtti.

ABD, resmen ”ulusal enerji acil durumu” kararı aldı

Yemin töreninde yaptığı konuşmada, ABD’nin sahip olduğu büyük petrol ve doğalgaz rezervlerini kullanacağını söyleyen Trump, elektrikli araçlara yönelik önceki yönetimin teşviklerini tersine çevireceğini duyurdu. “Amerika, bir kez daha üretim ülkesi olacak” ifadeleriyle bu değişikliklerin sadece enerji fiyatlarını düşürmekle kalmayacağını, aynı zamanda ABD’nin ulusal güvenliğini de artıracağını savundu. Bu kapsamda imzalanan kararlar, 2015 Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmeyi, Alaska’da petrol ve doğalgaz üretimini desteklemeyi, açık deniz rüzgar enerjisi projelerini durdurmayı ve sıvılaştırılmış doğal gaz ihracatındaki kısıtlamaları kaldırmayı içeriyor.

ABD, resmen ''ulusal enerji acil durumu'' kararı aldı.

Trump’ın açıklamalarında, Biden yönetimince temiz enerji teknolojilerine yönelik vergi indirimleri ve emisyon düzenlemeleriyle desteklenen politikaların eleştirilmesi dikkat çekti. Biden, yenilenebilir enerji yatırımlarını teşvik ederken Trump, daha çok fosil yakıta dayalı üretim modelini merkeze alacağını ifade etti. Yeni yönetim, enerji fiyatlarındaki artışı ve yüksek enflasyonu, önceki hükümetin “aşırı harcama politikalarına” bağlayarak radikal değişikliklerin gerekliliğini savunuyor.

Enerji talebinin hızla arttığına işaret eden Trump, enerji santrallerinin inşasının hızlandırılacağını ve enerji iletim projelerinin onay süreçlerinin kolaylaştırılacağını duyurdu. ABD Enerji Bakanlığı verilerine göre yapay zeka ve veri merkezlerinin elektrik tüketiminin önümüzdeki üç yıl içinde üç kat artarak ülkenin toplam elektrik tüketiminin %12’sini oluşturması bekleniyor. Bu projeksiyonlar, Trump yönetiminin enerjiye dayalı yatırımları önceliklendirme gerekçelerinden biri olarak öne çıkıyor.

Donald Trump, yapay zeka düzenlemelerini gevşetiyor!

0

Donald Trump, Beyaz Saray’a dönüş yaptığı ilk gün, Biden döneminde yapay zeka güvenliğiyle ilgili getirilen düzenlemeyi iptal ederek bu alanda yeni bir tartışma başlattı. Biden’ın ekim ayında yürürlüğe koyduğu düzenleme, yapay zeka teknolojisinin gelişiminde daha şeffaf bir çerçeve sunmayı, kullanıcı verilerinin güvenliğini artırmayı ve potansiyel tehditleri önceden tahmin ederek önlem almayı amaçlıyordu. Bu düzenlemenin iptali, yapay zeka alanında faaliyet gösteren şirketlerin kontrol mekanizmalarının gevşetilmesine yol açtı ve özellikle teknoloji sektörünün bu karar üzerindeki etkisi tartışılmaya başlandı.

Donald Trump, yapay zeka düzenlemelerini hafifletecek

Eleştirilerin odak noktası, Trump’ın teknoloji dünyasının önde gelen milyarderleriyle yakın ilişkileri oldu. Yemin töreninde Elon Musk, Mark Zuckerberg ve Jeff Bezos gibi isimlerin ön sıralarda yer alması, Trump’ın kararlarının Silikon Vadisi’nin çıkarlarına hizmet ettiği yönündeki şüpheleri artırdı. Meta, X ve Amazon gibi büyük teknoloji şirketlerinin, bu karar sayesinde daha az düzenlemeye tabi olması, sektörde yeni fırsatlar yaratırken denetim eksikliğiyle ilgili endişelere de neden oldu.

Trump’ın bu düzenlemeyi iptal etmesinin ardında, Biden yönetiminde uygulanan sivil hakları korumaya yönelik kısıtlamaları hedef alması olası görülüyor. Biden’ın politikaları, yapay zekanın neden olabileceği ayrımcılık veya kötüye kullanımları engellemeyi amaçlayan düzenlemeler içeriyordu. Ancak Trump, bu tür düzenlemelerden ziyade, daha geniş bir hareket alanı sağlayan, ekonomik büyümeyi teşvik eden ve teknoloji sektörünü daha özgür bırakan bir yaklaşımı benimsemeyi tercih ediyor gibi görünüyor. Trump’ın kendi yönetimi altında, sosyopolitik kısıtlamalar yerine piyasa odaklı yapay zeka politikaları geliştirmeyi hedeflemesi bekleniyor.

Bu kararın, ABD’nin AI çiplerinin yurt dışına ihracatını sınırlayan mevcut düzenlemeleri etkilemediği belirtildi. Ancak Trump’ın teknoloji sektörüne yönelik daha serbest bir yaklaşım benimsemesinin, yapay zeka güvenliği ve etik alanında önemli tartışmaları da beraberinde getireceği açıkça görülüyor.

Tesla, marka değerindeki düşüşlerle 2024’te 15 milyar dolar kaybetti!

Danışmanlık firması Brand Finance tarafından yapılan araştırmaya göre, bu düşüşte şirketin yaşlanan araç portföyü ve Tesla CEO’su Elon Musk’ın tartışmalı tutumları önemli rol oynadı.

Şirketin marka değeri, 2024 başındaki 58,3 milyar dolardan 43 milyar dolara gerilerken, bu rakam 2023 başında 66,2 milyar dolar seviyesindeydi. Toyota, 64,7 milyar dolarla dünyanın en değerli otomotiv markası olmaya devam ederken, Mercedes-Benz 53 milyar dolarla ikinci sırada yer aldı.

Tüketicilerin Tesla’ya bakışı değişiyor

Brand Finance’ın yaklaşık 175.000 kişiyle gerçekleştirdiği küresel anketlere göre, Tesla hakkındaki tüketici algısı, yatırımcıların şirketi değerlendirme biçiminden farklılık gösteriyor.

Şirketin hisse fiyatı 2024’te %63 oranında artarak rekor seviyelere ulaşırken, tüketiciler arasında marka algısında düşüşler gözlemlendi. Araştırmaya göre, şirketin tercih edilirlik itibar ve tavsiye gibi temel ölçütlerdeki skorları ABD, Avrupa ve Asya genelinde geriledi. Örneğin, Avrupa’da Tesla’nın tercih edilirlik skoru 2024’te %21’den %16’ya düştü. Mercedes ve Çin merkezli BYD, ABD dışındaki pazarlarda Tesla’yı bu ölçütlerde geride bıraktı.

ABD’de Tesla müşterileri arasında %90 gibi yüksek bir marka sadakati görülse de, tavsiye skoru 10 üzerinden 8,2’den 4,3’e geriledi. Brand Finance CEO’su David Haigh, bu düşüşün Tesla’nın ürünlerini eskisi kadar yüksek fiyatlarla satmasını zorlaştırabileceği konusunda uyardı.

Düşen teslimatlar ve EV pazarındaki pay kaybı

Tesla’nın 2024’teki teslimatları %1 düşerek 1,79 milyona gerilerken, küresel elektrikli araç talebinde artış yaşandı. ABD’de Tesla’nın elektrikli araç pazar payı ise bir önceki yıl %55 iken %49’a düştü.

Elektrikli araç satışları

Araştırmaya göre, şirketin marka değeri, CEO Elon Musk’ın siyasi söylemleri ve halk arasındaki algısıyla doğrudan ilişkili. Musk’ın siyasi bağlantıları ve tartışmalı açıklamaları, bazı tüketicilerin şirketten uzaklaşmasına neden oluyor. Öte yandan, Musk liderliğindeki diğer markalar da benzer şekilde etkileniyor:

  • X (eski adıyla Twitter): Marka değeri %26 düşerek 498 milyon dolara geriledi. X’in uluslararası tanınırlığı 2022’de %94 iken 2024’te %78’e düştü.
  • SpaceX: %11 artışla marka değeri 3,8 milyar dolara ulaştı.
  • Starlink: İlk kez değerlendirilen Starlink, 2,4 milyar dolarlık marka değeriyle dikkat çekti.

Tesla’nın geleceği

Brand Finance, Tesla’nın yeni ve heyecan verici ürünler geliştirememesi ve Elon Musk’ın tartışmalı tavırlarını kontrol altına alamaması durumunda markanın “zirveyi geçmiş bir şirket” olarak algılanabileceğini belirtiyor.

Şirketin bir zamanlar öncüsü olduğu elektrikli araç pazarındaki liderliğini koruyabilmesi için yenilikçi ürünlere ve daha güçlü bir tüketici algısına ihtiyaç duyduğu açık.

Hyundai, tek parça şasiye geçiş yapıyor!

Hyundai, 2026 yılında piyasaya sürmeyi planladığı yeni nesil elektrikli araçlarında tek parça şasi kullanımına geçeceğini duyurdu. Bu yenilik, şirketin Güney Kore’nin Ulsan şehrinde inşa etmekte olduğu ve yıllık 200 bin araç üretim kapasitesine sahip yeni elektrikli araç fabrikasında gerçekleştirilecek.

Hyundai, tek parça şasiye geçiş yapma kararı aldı!

Hyundai, bu proje kapsamında modern HyperCasting yöntemini kullanacağını açıkladı. Bu teknoloji, dev alüminyum döküm makineleriyle birçok parçanın birleştirilmesi yerine, araç şasisini yekpare olarak tek seferde üretme olanağı tanıyor.

Hyundai, elektrikli araçların tek parça şasiye geçiş yapma kararı aldı.

Tesla’nın bu alandaki öncülüğünün ardından, Hyundai de bu yöntemi benimseyerek üretim süreçlerini hızlandırmayı ve maliyetleri düşürmeyi hedefliyor. Tek parça şasi üretimi, araçların daha hafif olmasının yanı sıra sağlamlıklarını artırarak güvenlik standartlarını da yükseltecek. Bunun yanında, bu teknoloji sayesinde otomobil üretim süreci daha verimli hale gelecek ve seri üretimde önemli ölçüde zaman tasarrufu sağlanacak.

Hyundai’nin elektrikli araç üretimi için ayrıntılı bir stratejisi de bulunuyor. Şirket, bu yıl sadece Güney Kore’de 11,3 milyar dolar yatırım yaparak elektrikli araç üretim kapasitesini artırmayı ve yenilikçi üretim yöntemlerine ağırlık vermeyi planlıyor. HyperCasting yöntemi, Hyundai’nin teknolojik ve çevresel hedeflerini bir arada destekleyecek bir adım olarak değerlendiriliyor. Bu değişiklikle Hyundai, hem daha rekabetçi hem de daha çevre dostu araçlar üretmeyi amaçlıyor. Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Yanıtlarınızı aşağıdaki yorumlar kısmından paylaşabilirsiniz.

Çin, 2030 için belirlediği yenilenebilir enerji hedeflerine şimdiden ulaştı!

Çin Ulusal Enerji İdaresi’nin (NEA) bugün yayımladığı verilere göre, ülkenin toplam kurulu enerji kapasitesi %14,6 artarak 3.348 gigavat (GW) seviyesini aştı.

Güneş enerjisi, %45,2’lik (277 GW) bir büyüme ile aslan payını alarak toplamda 887 GW kapasiteye ulaştı. Rüzgâr enerjisi ise %18’lik (80 GW) bir artışla yaklaşık 521 GW seviyesine çıktı.

Çin, 2020 yılında Cumhurbaşkanı Şi Cinping tarafından belirlenen 2030 yılına kadar en az 1.200 GW’lık güneş ve rüzgâr kapasitesine ulaşma hedefini altı yıl erken tamamladı. NEA verilerine göre, bu başarı Çin’in enerji dönüşümündeki lider pozisyonunu güçlendiriyor.

Diğer enerji kaynaklarındaki büyüme

  • Hidroelektrik: %3,2 artışla yaklaşık 436 GW.
  • Nükleer Enerji: %6,9 büyüyerek 61 GW’a yaklaştı.
  • Termal Enerji: %3,8 artışla 1.444 GW’ı aştı. (Termal kapasitenin büyük kısmının fosil yakıtlarla sağlandığı tahmin ediliyor.)

Elektrik üretimi gibi tüketimde de artış yaşandı

Dünyanın en büyük elektrik üreticisi olan Çin, 2024’te elektrik üretimini %4,6 artırarak 9.418 teravatsaat (TWh) seviyesine çıkardı. Elektrik üretiminde en dikkat çekici artışlar şu başlıklar altında gerçekleştri:

  • Güneş Enerjisi: %28’lik büyüme ile lider.
  • Hidroelektrik ve Rüzgâr Enerjisi: Her ikisi de %11 artış gösterdi.
  • Termal Enerji: %1,5 büyüdü.

Elektrik üretimi gibi, tüketimde de %6,8’lık bir artış yaşandı ve tüketim 9.852 TWh’a ulaştı.

Yeşil enerji çözümleri

Fosil Yakıt Kullanımında Azalma Sinyalleri

Çin yenilenebilir enerjide lider konumunu güçlendirirken, kömür kullanımını azaltma yönünde de adımlar atıyor. 2024’ün ilk yarısında yeni kömür santrali izinleri, 2023’ün aynı dönemine göre %83 oranında düştü. Ayrıca, bu dönemde yeni kömür bazlı çelik üretim projelerine onay verilmedi.

Çin, yenilenebilir enerji alanında açık ara lider olmayı sürdürürken, enerji karışımında kömürün hâlâ önemli bir yer tuttuğu göz ardı edilemez. Ancak, kömür izinlerindeki düşüş, Çin’in bu bağımlılığı azaltmaya yönelik güçlü bir niyet taşıdığını gösteriyor.

Çin’in bu hızlı dönüşümüne karşılık ABD’nin Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesi ve fosil yakıtları destekleyen politikalarla yenilenebilir enerjiye olan yatırımları engellemesi, Çin’in yenilenebilir enerji yarışında açık ara öne geçmesini sağlıyor.

Türkiye-Yunanistan Hackathonu resmen start alıyor!

0

Türkiye ile Yunanistan arasındaki iş birliğini güçlendirmek, girişimcilik ekosistemine katkıda bulunmak ve iki ülke arasında kültürel ve teknolojik bağları derinleştirmek amacıyla düzenlenen Türkiye-Yunanistan Hackathonu’nun çevrim içi aşaması başladı. İlk kez hayata geçirilen bu etkinlikte, iki ülkeden toplamda 40 takım seçildi ve bu ekipler yenilikçi projeler geliştirmek amacıyla birleştirilerek 20 takım halinde çalışmalara başladı.

Türkiye-Yunanistan Hackathonu resmen start aldı

Katılımcılar, çevrim içi süreç boyunca, fikir geliştirme, iş modeli oluşturma ve etkili bir asansör konuşması yapma gibi temel konularda eğitim alarak projelerini geliştirme şansı buluyor. Her iki ülkeden toplam 20 deneyimli mentör, takımlara rehberlik ederek teknik ve stratejik destek sunuyor. Bu eğitim ve mentorluk süreci, katılımcıların hem becerilerini artırmalarına hem de projelerini ileri bir seviyeye taşımalarına yardımcı oluyor.

Çevrim içi aşamada başarılı olan ekipler, 20-21 Şubat 2025 tarihlerinde Bilişim Vadisi Kocaeli Kampüsü’nde düzenlenecek olan yarı finalde bir araya gelecek. Yarı finalde üstün başarı gösteren altı takım ise 26-27 Şubat 2025’te Atina’da gerçekleştirilecek büyük finalde ödüller için yarışacak. Bu süreç, katılımcı ekiplerin yeteneklerini sergileyip yenilikçi fikirlerini hayata geçirebilmeleri adına kademeli ve titizlikle yapılandırılmış bir ortam sunuyor.

Finalde ödül kazanan ekipler sadece para ödülleriyle değil, aynı zamanda girişimlerini geliştirmek için önemli fırsatlarla da ödüllendirilecek. İlk üç takım sırasıyla 20.000, 10.000 ve 5.000 Euro’luk para ödülleri kazanacak. Ayrıca, bu ekipler Bilişim Vadisi veya THE Athens Startup Business Incubator’da altı ay süreyle kuluçka desteğinden yararlanma şansına sahip olacak. Bu ödüller, katılımcılara sadece maddi bir kazanç sağlamakla kalmayıp projelerini uluslararası düzeye taşıyabilecekleri bir platform sunuyor.

Hackathon’un vizyonunu değerlendiren Bilişim Vadisi Genel Müdürü Erkam Tüzgen, bu etkinlik ile akıllı şehirler, çevre dostu çözümler ve sürdürülebilir teknolojiler geliştirilmesinin hedeflendiğini belirtti. Tüzgen, şehirlerin daha yaşanabilir ve akıllı sistemlerle donatılmış bir hale getirilmesi için teknolojik projelerin önemli bir rol oynadığını ifade ederek, bu girişimin aynı zamanda uluslararası teknoloji transferi ve iş birliği için büyük bir fırsat olduğunu vurguladı.

Türkiye-Yunanistan Hackathonu, bir yarışma olmanın ötesinde, girişimcilik, inovasyon ve kültürel iş birliği adına önemli bir platform sunuyor. Genç girişimcilerin uluslararası fırsatları keşfetmelerini sağlayan bu etkinlik, iki ülke arasındaki bağları güçlendirerek yenilikçi projelerin hayata geçirilmesi için bir köprü görevi görüyor.

IMDb, yeni dönemine yeni CEO’suyla merhaba diyecek!

Amazon’un sahip olduğu şirketin Salı günü yaptığı açıklamaya göre, IMDb kurucu CEO’su Needham bundan sonra yönetim kurulu başkanı (executive chair) olarak görev alacak. Şirketin operasyon direktörü (COO) Nikki Santoro ise yeni CEO olarak görevi devralacak.

IMDb’nin 35 yıllık yolculuğu

Col Needham, 1990 yılında bugün IMDb olarak bilinen veritabanını oluşturmaya başladı. 1998 yılında platformu Amazon’a sattıktan sonra da CEO olarak görevine devam etti.

IMDb’nin bugünkü başarısında önemli kilometre taşlarından biri olan IMDbPro abonelik hizmeti ve film profesyonellerinin yaş gibi bilgilerini gizleyebilme özelliği, Needham’ın liderliği döneminde hayata geçirildi.

Nikki Santoro ile başlayan yeni dönem

2016 yılında IMDb’ye katılan Nikki Santoro, 2021 yılında operasyon direktörü (COO) pozisyonuna yükseldi. Santoro, IMDb’nin veritabanını genişletme ve IMDbPro platformunu güçlendirme konularında önemli katkılarda bulundu.

Yeni görevinde, IMDb’yi büyütmek ve eğlence dünyasıyla ilgili bilgi sağlayan bir kaynak olarak konumunu güçlendirmek için çalışacak. Needham, yeni rolünde şirketin stratejik yönlendirmesine katkı sağlamaya, temel girişimlerde danışmanlık yapmaya ve IMDb’nin küresel elçisi olmaya devam edecek.

Needham, yaptığı açıklamada Santoro’nun IMDb’nin geleceği için ideal bir lider olduğunu vurguladı:
“(Santoro’nun) büyüme sağlama ve ürünlerimizi geliştirme konusundaki başarıları, onu IMDb’yi yeni bir döneme taşımak için ideal bir lider yapıyor. IMDb’nin mirasını güçlendirmek ve eğlence dünyasının geleceğini şekillendirmek için onunla ve yetenekli IMDb ekibiyle çalışmaya devam etmeyi dört gözle bekliyorum.”

1980’lerin sonunda bir film meraklısının kişisel projesi olarak başlayan IMDb, bugün dünya çapında eğlence sektörü hakkında en kapsamlı bilgi kaynaklarından biri haline geldi. Nikki Santoro liderliğinde, IMDb’nin hem kullanıcı kitlesini genişletmesi hem de eğlence endüstrisine yönelik yeni ürünler ve hizmetler geliştirmesi bekleniyor.

OpenAI, yeni aracıyla bilgisayarınızı kontrol edebilir!

OpenAI, “Operator” adını verdiği yeni bir yapay zeka aracını piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Bu araç, bilgisayar üzerinde sizin adınıza görevleri yerine getirebilecek ve iş yükünü hafifletmeyi hedefleyen bağımsız bir yapay zeka sistemi olacak. Sektörde “agentic” olarak adlandırılan, yani bağımsız karar alıp uygulayabilen yapay zeka türüne giren Operator, kullanıcıların günlük işlerini otomatikleştirmek için seyahat rezervasyonları yapmak, kod yazmak, web sitelerinde gezinmek ve hatta sanal makineler kurmak gibi görevlerde kullanılabilecek.

OpenAI, yeni aracıyla bilgisayarınızı resmen kontrol edecek

Sızan raporlara göre, Operator hâlihazırda test ediliyor ve bazı görevlerde insan performansına yaklaşabilmiş durumda. Özellikle web üzerinde gezinme ve etkileşimde bulunma gibi görevlerde WebVoyager adı verilen bir test sisteminde insan performansını aşmayı başardı.

OpenAI, yeni aracıyla bilgisayarınızı resmen kontrol edecek.

Ancak, daha karmaşık işlemlerde aynı başarıyı sergileyemiyor. Örneğin, Bitcoin cüzdanı oluşturma gibi teknik bir görevde yalnızca %10 başarı oranına ulaşabildi. Bunun yanı sıra OSWorld test platformunda insan performansına oldukça uzak bir puan olan %38,1 ile sınırlı kaldı, ancak rakibi Anthropic’in benzer modelinden daha iyi sonuç elde ettiği de kaydedildi.

Görünüşe göre Operator, her ne kadar bazı görevlerde oldukça umut verici sonuçlar sunsa da, karmaşık görevlerde insan müdahalesine halen ihtiyaç duyuyor. Bu, aracın gelişmeye açık olduğunu ve kullanıcıların ihtiyaçlarına tam anlamıyla yanıt verebilmesi için önünde bir yol bulunduğunu gösteriyor. OpenAI’ın bu teknolojiyle kullanıcıların dijital işlerini kolaylaştırmayı amaçladığı, ancak Operator’ün potansiyel olarak kişisel veriler ve siber güvenlik konularında tartışmalara neden olabileceği düşünülüyor. Markets and Markets araştırmasına göre, yapay zeka aracıları pazarı 2030 yılına kadar 47,1 milyar dolarlık bir değere ulaşabilir, bu da bu alanda rekabetin oldukça yoğunlaşacağını gösteriyor.

Apple’ı geride bırakmayı başaran Nvidia, dünyanın en değerli şirketi oldu!

Nvidia hisseleri Salı günü %1’in üzerinde yükseldi ve 2025’te şu ana kadar %4 artış gösterdi. Şirketin 2024’te %171, 2023’te ise %239 gibi muazzam oranlarda değer kazanması, yapay zekâ çiplerine olan yoğun talebin devam ettiğini kanıtlıyor.

Apple hisseleri ise aynı gün %4 düşüşle yılbaşından bu yana %12’lik bir kayıp yaşadı. 2024’te %30 değer kazanan Apple, özellikle yapay zekâ alanında Nvidia kadar güçlü bir varlık gösteremiyor. Şirketin telefon ve bilgisayarlarına entegre ettiği Apple Intelligence yapay zekâ özellikleri dikkat çekse de, donanım devinin AI devrimindeki öncülüğü karşısında geride kalıyor.

Yapay zekâ ve Nvidia’nın yükselişi

Nvidia, grafik işlemcisi (GPU) pazarında büyük bir hakimiyete sahip ve bu işlemciler, OpenAI’ın ChatGPT’si gibi yapay zekâ yazılımlarının geliştirilmesi ve çalıştırılması için vazgeçilmez durumda. Şirketin geliri son çeyrekte %100’e yakın artış göstererek 35,08 milyar dolara ulaştı.

Nvidia’nın başarısının ardındaki en büyük faktör, yapay zekâ veri merkezlerine olan yoğun talep. Örneğin, Microsoft, 2025 mali yılında AI veri merkezleri için 80 milyar dolar harcamayı planladığını açıkladı.

Rekabet devam ediyor

Apple, tarih boyunca 1 trilyon, 2 trilyon ve 3 trilyon dolar piyasa değerine ulaşan ilk şirket olarak kayıtlara geçti. Ancak Nvidia, 2023’te Haziran ve Kasım aylarında Apple’ı kısa süreliğine geçmişti.

Salı günü itibarıyla Nvidia’nın piyasa değeri yaklaşık 3,4 trilyon dolar, Apple’ın ise 3,3 trilyon dolar seviyesindeydi. Microsoft ise bu iki şirketin hemen arkasından 3,2 trilyon dolar piyasa değeriyle geliyor.

Kasım ayında Nvidia, Dow Jones Sanayi Endeksi’ne dahil edilerek Intel’in yerini aldı. Böylece Apple ve Microsoft gibi önemli teknoloji devleriyle birlikte bu prestijli endekste yer almayı başardı.

Nvidia, yapay zekâ çağına yön veren bir şirket olarak yatırımcıların gözdesi olmaya devam ediyor. Apple’ın teknoloji dünyasındaki güçlü konumu devam etse de, AI sektöründeki fırsatları kaçırmamak için daha büyük hamleler yapması gerektiği açıkça görülüyor.

Trump’tan müjde! OpenAI’dan 500 milyar dolarlık yapay zeka merkezi

OpenAI, yapay zeka altyapısını güçlendirmek ve ABD’nin bu alandaki liderliğini pekiştirmek amacıyla Stargate projesini başlattığını duyurdu. Proje kapsamında önümüzdeki dört yıl içinde toplam 500 milyar dolarlık yatırım yapılacak.

OpenAI’dan 500 milyar dolarlık yatırım: Stargate projesi

İlk aşamada 100 milyar dolarlık bir bütçe ayrılan proje Texas’ta başlatılacak ve bu yatırım hem ABD ekonomisine hem de küresel ekonomiye büyük katkı sağlayacak. Stargate aynı zamanda ABD’nin yeniden sanayileşmesini destekleyecek ve ulusal güvenlik açısından stratejik bir altyapı oluşturacak.

Stargate projesi OpenAI, SoftBank, Oracle ve MGX’in ortaklığıyla hayata geçiriliyor. SoftBank projenin finansal sorumluluğunu üstlenirken OpenAI operasyonel liderlik yapacak. SoftBank CEO’su Masayoshi Son da projenin yönetim kurulu başkanı olarak görev alacak.

Teknoloji devleri Microsoft, NVIDIA, Oracle ve Arm ise bu projeye önemli katkılar sağlayacak. NVIDIA ve OpenAI’ın 2016’ya dayanan köklü iş birliği de Stargate ile derinleşecek. Ayrıca OpenAI, Microsoft ile ortaklığını sürdürerek Azure platformunu kullanmaya devam edecek.

Projenin temel amacı ise yapay zeka alanında dünya çapında yeni bir dönemin başlangıcını yapmak. Bu kapsamda inşa edilecek yeni altyapı hem teknolojik hem de ekonomik açıdan büyük bir sıçrama yaratacak.

Proje sayesinde doğrudan ve dolaylı olarak binlerce, belki de yüz binlerce yeni iş imkanı yaratılacağı ve yapay zeka uygulamalarının daha geniş bir alanda kullanılabilir hale geleceği belirtiliyor. Ayrıca belirttiğimiz gibi bu yatırım küresel ekonomiye de büyük katkı sağlayacak.

Stargate Projesi’nin Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için de önemli fırsatlar sunabileceğini belirtelim. Yapay zeka alanında küresel gelişmelere entegre olmak, teknolojik ve ekonomik kalkınma açısından büyük bir önem taşıyor.

Türkiye’nin bu dönemi iyi değerlendirmesi ve yatırım yapması, küresel teknoloji yarışında daha güçlü bir konuma ulaşmasına olanak sağlayabilir. Bu projeden elde edilecek kazanımlar ise sadece ABD ile sınırlı kalmayarak dünya genelinde yeni işbirliklerine ve inovasyonlara ilham verebilir.

Evren, sandığımızdan çok daha hızlı genişliyor!

Son yapılan gözlemler, evrenin genişleme hızının, bilim dünyasının yıllardır kabul ettiği hızdan çok daha yüksek olduğunu gösteriyor. Hubble ve James Webb teleskoplarıyla yapılan çalışmalar, Einstein ve diğer bilim insanlarının ortaya koyduğu teorilerin büyük ölçüde doğru olduğunu kanıtladı. Ancak bir yandan bazı gözlemler, bilim dünyasının temel varsayımlarının hatalı olabileceğini de ortaya koyuyor. Özellikle son araştırmalar, evrenin genişleme hızının, beklenenden çok daha hızlı olduğunu gösteriyor.

Evren, sandığımızdan daha hızlı genişliyormuş

James Webb Uzay Teleskobu ve DESI (Karanlık Enerji Spektroskopik Enstrümanı) ile yapılan gözlemler, bu farkı açıkça ortaya koydu ve bu durum bilim insanlarının daha önce benimsenmiş teorik modellerinin yanlış olduğunu gözler önüne serdi. Bu da, mevcut fizik kurallarıyla açıklanamayacak yeni bir denklemi ortaya çıkarıyor. Böylece, bilim dünyası şimdi bu konuda temel varsayımlar üzerine kurduğu kozmolojik modelleri tamamen yeniden gözden geçirmek zorunda kalacak gibi görünüyor.

Bir süredir tartışılan ve Hubble sabitinin tutarsız olabileceğine dair olan görüşler, son araştırmalarla çok daha somut hale geldi. Daha önce Hubble gerilimi (Hubble Tension) adıyla bilinen bu tutarsızlık, şimdi büyük bir krize dönüşmüş durumda. Yapılan son araştırmalar, bu konuda oldukça güçlü ve somut veriler sunuyor. Dan Scolnic gibi bilim insanları, bu gerilim konusundaki durumun artık bir krize yol açtığını belirtiyorlar. Duke Üniversitesi’nde yürütülen araştırmalar, kozmolojik modelimizin bozuk olabileceğini gösteriyor ve bu keşfin bilim dünyasında büyük değişimlere yol açması bekleniyor.

Bu yeni gözlemler, evrenin genişleme hızını belirlemek için kullanılan kozmik merdivenin daha önce hiç bu kadar net şekilde yapılandırılmasını sağladı. Saç Kümesi’ni baz alarak ilk basamağı oluşturan araştırmacılar, daha önceki ölçümlerle uyuşan verilerle oldukça güvenilir bir sonuç elde etti. Ardından, 100 binin üzerinde galaksiyi gözlemleyerek DESI’nin sağladığı verilerle bu merdivenin diğer adımlarını netleştirdiler. Bu sürecin sonunda elde edilen Hubble sabiti, megaparsek başına saniyede 76,5 kilometre olarak belirlendi. Bu, evrenin her 3.26 milyon ışık yılında saniyede 76,5 kilometre daha hızlı genişlediği anlamına geliyor. Bu yeni değer, önceki çalışmalarla hemen hemen örtüşüyor ve Hubble sabitinin yanlış olduğunu savunan görüşlerle birebir çakışıyor. Dan Scolnic, bilim dünyasının bu yeni gerçeğe artık yüzleşmesi gerektiğini ifade ediyor. Ancak bu konuda tüm bilim insanları aynı görüşte değil; birçok araştırmacı Hubble sabitinin yanlış olduğunu kabul etmiş olsa da, bu konuda tam bir uzlaşıya varılmış değil.

Dünyanın en büyük teleskopları, ışık kirliliğiyle mücadele ediyor!

Dünyanın en büyük astronomik teleskopları, hızla artan ışık kirliliği nedeniyle ciddi tehditlerle karşı karşıya kalıyor. Şili’deki Atacama Çölü’nde bulunan Avrupa Güney Gözlemevi’ne (ESO) ait Very Large Telescope (VLT), bölgede inşa edilmesi planlanan 10 milyar dolarlık devasa yenilenebilir enerji kompleksinin yaratacağı ışık kirliliği sebebiyle kritik gözlemler yapma kapasitesini kaybetme riski taşıyor. ESO Genel Müdürü Xavier Barcons’a göre, tesisin inşasıyla gökyüzünün parlaklığı yüzde 10 oranında artacak. Bu değişim, teleskopun yüksek hassasiyetini ve üstün bilimsel yeteneklerini ciddi şekilde sınırlayarak, VLT’yi sıradan bir gözlemevi haline getirebilir. Mevcut koşulların değişmesi durumunda, sönük galaksilerin yaklaşık yüzde 30’unun gözlemlenemeyeceği öngörülüyor. Bu da teleskopun ötegezegenlerin doğrudan görüntülenmesi gibi çığır açan keşifler yapma kabiliyetini tehlikeye sokacak.

Dünyanın en büyük teleskopları, ışık kirliliğiyle karşı karşıya kaldı

Söz konusu proje, ABD merkezli enerji şirketi AES tarafından geliştirilen INNA Yenilenebilir Enerji Parkı’dır. Güneş enerjisi panelleri, rüzgar türbinleri ve hidrojen üretim tesislerini barındıran kompleks, ESO’nun hesaplamalarına göre gece gökyüzüne 20 bin kişilik bir şehrin yaydığı kadar ışık yansıtabilir. Atacama’nın izole ve karanlık alanlarında stratejik bir şekilde yerleştirilen 840 milyon dolarlık VLT’nin yanı sıra, yapımı devam eden 1,5 milyar dolarlık Extremely Large Telescope’un (ELT) da bu durumdan etkilenmesi bekleniyor.

ESO’nun yaptığı açıklamaya göre, sorun tesisin varlığından ziyade, gözlemevine bu kadar yakın bir mesafede inşa edilmesinden kaynaklanıyor. Barcons, tesisin gözlemevinden en az 50 kilometre uzağa taşınması durumunda, ışık kirliliğinin yaratacağı tehlikenin ortadan kalkacağını vurguluyor. Ancak proje henüz erken aşamada ve onay sürecinde olduğundan bu yönde değişiklik yapılması mümkün olabilir.

Işık kirliliği yalnızca yeryüzündeki aydınlatmalardan kaynaklanmıyor. SpaceX’in Starlink uyduları gibi parlak yapay cisimlerin artışı da astronomi üzerinde büyüyen bir tehdit oluşturuyor. Starlink ve benzeri uydu takımyıldızları, gökyüzündeki gözlemleri ciddi şekilde etkileyerek VLT gibi birçok yer tabanlı teleskop için bir diğer büyük engel haline geliyor. Bu sorun, modern astronomi için hem bilimsel hem de çevresel bir mücadele olarak karşımızda duruyor.

BYD Han L, dondurucu soğukta bile rekor şarj süresiyle geliyor!

Çinli otomotiv devi BYD’nin kısa süre önce tanıttığı yeni modeli Han L, sahip olduğu ileri teknolojiler ve yüksek performansıyla adından söz ettiriyor. 810 kW (1085 hp) güce sahip olan araç, yalnızca motor performansıyla değil, zorlu hava koşullarında bile sunduğu etkileyici şarj özellikleriyle de öne çıkıyor. Bu özellikler, BYD Han L’nin tercih edilmesinde büyük rol oynuyor.

-30°C’de şarj devrimi

Yeni BYD Han L’nin öne çıkan özelliklerinden biri, çift şarj teknolojisi sayesinde iki ayrı şarj ünitesinden aynı anda enerji alabilmesi. Sızdırılan verilere göre araç, -30°C gibi dondurucu hava koşullarında bile 120 kW’lık bir şarj cihazıyla %16’dan %100’e sadece 24 dakikada şarj olabiliyor. Bu süre, %16-80 arası 10 dakika%80-100 arası ise 14 dakika şeklinde gerçekleşiyor. BYD Han L bu özelliğiyle de dikkat çekiyor.

Yüksek performanslı motor seçenekleri

BYD Han L’nin motor seçenekleri de dikkat çekici. Tek motorlu versiyonda 500 kW’lık bir motor kullanılırken, dört tekerlekten çekişli modelde arka akstaki 580 kW’lık motora ek olarak ön aksta 230 kW’lık bir motor bulunuyor. Böylece araç toplamda 810 kW maksimum güç sunarak 0-100 km/s hızlanmasını yalnızca 2,7 saniyede tamamlıyor.

Han L’nin 580 kW’lık motoru, maksimum 30.500 devir çevirme kapasitesine sahip. Karşılaştırma açısından, Xiaomi’nin HyperEngine V8s motoru maksimum 27.200 devir çevirebiliyor. Motorun nominal değerleri ise 300 kW güç ve 225 Nm tork olarak belirtilmiş. Yüksek devir kapasitesi, BYD Han L’nin üstün performansını ortaya koyuyor.

Uzun menzil ve yeni batarya teknolojisi

BYD Han LBlade Batarya teknolojisi sayesinde CLTC verilerine göre 1000 km’nin üzerinde menzil sunmayı hedefliyor. Bu batarya, hem güvenlik hem de enerji yoğunluğu açısından dikkat çeken bir yenilik olarak öne çıkıyor. Ayrıca BYD Han L’nin yenilikçi batarya teknolojisi, kullanıcı deneyimini bir üst seviyeye taşıyor.

Fiyat ve çıkış tarihi

Yeni BYD Han L’nin tüm detaylarının Mart 2025’te açıklanması bekleniyor. Aracın başlangıç fiyatının 300 bin Yuan (yaklaşık 41 bin dolar) olması öngörülüyor.

BYD, çift şarj teknolojisini daha önce Denza ve Yangwang gibi alt markalarının modellerinde de kullanmıştı. Ancak Han L, bu teknolojiyi yüksek performanslı motorları ve uzun menzil avantajlarıyla birleştirerek sınıfında fark yaratacak gibi görünüyor. Genel olarak, BYD Han L kullanıcılar için birçok yenilik ve yüksek performans sunuyor.

OpenAI CEO’su, ABD yetkililerine Süper Ajanlar’ı anlatacak!

OpenAI CEO’su, 30 Ocak’ta ABD federal yetkilileriyle yapılacak kapalı bir toplantıda, PhD seviyesi olarak tanımlanan yeni nesil yapay zekâ ajanlarını tanıtacak. Bu ajanlar, sıradan bir görevi tamamlamaktan çok daha fazlasını yapabilecek kapasiteye sahip.

Süper Ajanlar olarak adlandırılan bu yapay zekâ modelleri, devasa veri setlerini işleyerek karmaşık sorunlara çözüm üretebiliyor. Bu ajanların başlıca yetenekleri arasında şunlar bulunuyor:

  • Sıfırdan yeni yazılımlar tasarlayıp geliştirmek ve tüm süreci bağımsız olarak tamamlamak.
  • Küresel lojistik zincirlerini optimize ederek taşımacılığı sorunsuz hale getirmek.
  • Derinlemesine araştırmalar ve analizler yaparak karmaşık sorunlara inanılmaz hızda çözüm sağlamak.

Bu yapay zekâ sistemlerinin, yalnızca teknoloji geliştirme değil, sağlık araştırmaları ve genetik gibi kritik alanlarda da çığır açabileceği belirtiliyor. Ancak, bu ilerlemeler aynı zamanda iş gücü piyasasında büyük bir dönüşüme yol açabilir.

Yapay zeka, istihdam için bir tehdit mi yoksa bir fırsat mı?

Meta CEO’su Mark Zuckerberg ve Salesforce’un lideri Marc Benioff, yapay zeka ile çalışan süreçlerin insan gücünün yerini alabileceğini belirtti.

OpenAI gerçek zamanlı ses

Bu durum, iş gücü piyasasında önemli bir daralma yaratabilir. ABD Kongresi, otomasyonun potansiyel etkilerini düzenlemek için büyük bir yapay zekâ altyapı yasası üzerinde çalışıyor. Ancak bu tür teknolojik gelişmeler, Kongre’nin teknik anlayışının çok ötesinde bir noktada.

OpenAI CEO’su Sam Altman, bu teknolojinin beklentilerini azaltmaya yönelik açıklamalarda bulunsa da, Süper Ajanlar’ın toplum üzerindeki etkisi şimdiden tartışma konusu. Yapay zekânın sağladığı olanaklar, insanlığın geleceğini şekillendirecek gibi görünüyor, ancak bu sürecin distopik bir senaryoya dönüşmemesi için dikkatli bir düzenleme gerekiyor.

Çin, yeniden kullanılabilir roketini test etti!

Çin, yeniden kullanılabilir uzay roketi teknolojisine yönelik test çalışmalarına bir yenisini ekledi. Devlete bağlı bir şirket tarafından geliştirilen Longxing-2 isimli roket, SpaceX’in benzer teknolojilerle rekabet edebilmesi amacıyla fırlatıldı. Şandong eyaletinde yer alan Haiyang’daki fırlatma platformundan başarıyla havalanan roketin kalkışı, hem stabil bir şekilde hem de herhangi bir anormallik gözlemlenmeden gerçekleşti. Ancak, roketin iniş aşamasına ve testin sonucuna dair resmi bir açıklama yapılmadı. Bu durum, roketin yeniden giriş ve iniş sürecinde olası teknik sorunların yaşandığına dair şüpheleri artırıyor.

Çin, yeniden kullanılabilir roketini teste soktu

Roket, yeniden kullanılabilir Long March 12A serisinin temel tasarım aşamalarını test etmek üzere geliştirildi. Longxing-2’nin, 75 kilometre irtifaya ulaşarak Sarı Deniz’e kontrollü bir şekilde inmesi planlanıyordu. Shanghai Academy of Spaceflight Technology (SAST) tarafından yürütülen bu test, daha önce 12 kilometre yükseklikte gerçekleştirilen dikey kalkış-dikey iniş denemelerinin bir adım ötesine geçmeyi hedefliyordu. SAST, Çin’in devlet destekli uzay projelerinde kilit rol oynayan China Aerospace Science and Technology Corporation (CASC) çatısı altında faaliyet gösteriyor.

Yeniden kullanılabilir roket teknolojisi, Çin’in Ay görevleri, mega uydu konstelasyon projeleri ve uzay tabanlı güneş enerjisi gibi devasa projeleri açısından stratejik bir öneme sahip. Bununla birlikte, test sürecine dair bilgi paylaşılmaması, bu yenilikçi teknolojinin girişim ve iniş aşamalarında beklenmeyen sorunlar yaşandığı ihtimalini gündeme getiriyor.

Çin, geçen yıl 68 fırlatma girişiminde bulunarak kayda değer bir başarı sergiledi. Ancak bu fırlatmaların çoğu, çevresel etkileri yüksek olan ve hipergolik yakıtlarla çalışan eski teknolojili Long March serisi roketlerle gerçekleştirildi. Buna karşın Longxing-2’de daha çevreci bir çözüm olarak metan-sıvı oksijen motorları kullanıldı. Devlet projelerinin yanı sıra ticari girişimler de hızla büyüyor. Bu yıl Çinli firmalar, Zhuque-3, Tianlong-3, Pallas-1 ve Kinetica-2 gibi farklı yeniden kullanılabilir roket modellerini ilk kez test etmeye hazırlanıyor. CASC da Long March 9 ve Long March 10 serisiyle insanlı uzay görevleri için yeniden kullanılabilir platformlar geliştirme çalışmalarına devam ediyor. Bu denemeler, Çin’in uzay teknolojilerindeki rekabet gücünü artırmayı hedefleyen adımlar olarak dikkat çekiyor.