Apple Intelligence’ın depolama alanı gereksinimi artıyor! Peki neden?

Apple Intelligence, Apple cihazlarındaki yapay zeka modellerinin performansını artırmak amacıyla depolama alanı gereksinimlerini arttırmış durumda. Daha önce, bu yapay zeka özelliklerinin çalışabilmesi için cihazda en az 4 GB boş alan gerekliydi.

Apple Intelligence’ın depolama alanı gereksinimi arttı

Ancak, yapay zekanın sahip olduğu yeteneklerin ilerlemesiyle bu gereksinim 7 GB’a çıkarıldı. Apple, cihazlarında çalışan bazı yapay zeka modellerinin yerel olarak işlediği için belirli bir depolama alanı kullanmak zorunda olduğunu belirtiyor. Bu sayede işlemler, veri merkezine bağımlı olmadan daha hızlı bir şekilde gerçekleştirilebiliyor.

Apple Intelligence'ın depolama alanı gereksinimi arttı.

Apple’ın yaptığı bu güncelleme, özellikle Apple Intelligence’ın genişleyen yetenekleriyle paralel bir gelişim gösteriyor. Bu artışın temel nedeni, daha karmaşık yapay zeka işlemlerinin yapılabilmesi ve uygulamalarda daha hızlı sonuç alınabilmesi için cihazda işlenmesi gereken daha büyük veri miktarıdır. Apple, bu yeni depolama gereksinimini resmi Apple Intelligence destek sayfasında da açıkladı.

Gelecek iOS güncellemeleriyle birlikte bu gereksinimlerin daha da artması bekleniyor. iOS 18.2’nin Image Playground, Genmoji, ChatGPT desteği ve Image Wand gibi yeni özelliklerle genişleyen yapay zeka kapasitesi, depolama alanı talebinin artmasını zorunlu kılıyor. Bu da demek oluyor ki, iPhone kullanıcılarının daha büyük depolama alanına sahip modellere yönelmesi ihtiyacı artacak. iOS 18.3 ile daha büyük veri işleme ve yeni yapay zeka özelliklerinin tanıtılması, bu depolama gereksinimlerinin daha da yükselmesine yol açabilir. Bu gelişmeler, gelecekteki Apple cihazları için yeni donanım ihtiyaçlarını da beraberinde getirecek gibi görünüyor.

Apple ve Samsung, silikon karbon pillere geçiş yapacak!

Silikon karbon pil teknolojisi, akıllı telefon endüstrisinde devrim yaratma potansiyeline sahip olan bir yenilik olarak karşımıza çıkıyor. Çinli telefon üreticilerinin son dönemde hızla benimsemesi, bu teknolojinin gelecekteki kullanımının ne kadar önemli olacağını gösteriyor. Bu yeni pil teknolojisinin temel farkı, geleneksel lityum iyon pillere göre anotta daha fazla silikon içeriğine sahip olması. Silikon, bilindiği üzere, enerji depolama kapasitesi bakımından oldukça yüksek bir potansiyele sahip. Ancak, silikonun kullanımında daha önce büyük bir sorun vardı: Genleşme problemi. Silikonun bu genleşmesi, batarya ömrünü olumsuz etkileyebilir ve pillere zarar verebilirdi. Fakat son yıllarda silikonun genleşmesini kontrol altına alabilen yeni malzeme ve teknolojiler geliştirilmiş durumda.

Apple ve Samsung, resmen silikon karbon pillere geçiş yapabilir

Bu gelişmeler sayesinde silikon karbon piller artık daha fazla rağbet görmekte ve pek çok üretici bu teknolojiye yöneliyor. Çinli üreticiler bu teknolojiyi kullanarak, artık 6000 mAh ve daha yüksek kapasitelere sahip telefon pilleri sunabiliyorlar. Bu piller, özellikle açık hava etkinliklerinde uzun süreli kullanım için büyük avantaj sağlamakta. Ayrıca, kullanıcılar için daha az şarj ihtiyacı anlamına geldiği için, telefonları daha verimli bir şekilde kullanabilme imkânı da sunuyor.

Apple ve Samsung, resmen silikon karbon pillere geçiş yapabilir.

Samsung ve Apple gibi büyük telefon üreticileri, uzun süredir 5000 mAh civarında bataryalar kullanıyorlar, bu da rekabetin gerisinde kalmalarına neden olabilir. Ancak, silikon karbon piller sayesinde bu iki dev şirketin, cihazlarının batarya kapasitelerini artırması bekleniyor. Gelen raporlara göre, Samsung şu anda bu teknolojinin malzeme geliştirme sürecine dahil olmuş durumda. Bunun yanı sıra, Apple da silikon karbon piller üzerinde kendi çalışmalarını sürdürüyor. Ancak Apple’ın teknolojiyi benimseme noktasında daha temkinli davrandığı biliniyor, bu yüzden Samsung’un bu teknolojiye geçiş yapmasının daha olası olduğu düşünülüyor.

Yeni silikon karbon pillerin piyasada kullanılmaya başlanmasının ise 2026 yılına kadar gerçekleşmesi bekleniyor. Bu, hem daha yüksek batarya kapasiteleri hem de daha uzun kullanım süreleri anlamına geliyor. Üreticilerin teknolojiye daha fazla yatırım yapması, pil ömrü ve kapasitesini önemli ölçüde iyileştirecek. Şu ana kadar batarya teknolojileri çoğunlukla lityum iyon tabanlıydı, ancak silikon karbonun enerji yoğunluğu sayesinde gelecekte çok daha verimli piller kullanılabilecek.

Silikon karbon pillerin en büyük avantajı, silikondaki yüksek enerji yoğunluğunun batarya kapasitesine doğrudan katkı sağlaması. Bununla birlikte, teknoloji geçtiğimiz yıllarda güvenlik riskleri yaratabilecek genleşme problemleriyle karşı karşıya kalmıştı. Ancak şu anda silikon karbon pillerin genleşme sorununu çözmek için daha güçlü ve daha dayanıklı malzemeler geliştirildi. Sonuç olarak, bu yeni teknoloji, akıllı telefonlar için uzun vadeli enerji depolama çözümleri sunma konusunda oldukça umut verici bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor.

Mahkemede sanal gerçeklik teknolojisi kullanıldı!

0

ABD‘de bir mahkeme, sanal gerçeklik (VR) teknolojisini bir ceza davasında ilk kez delil olarak kabul etti ve hakim, olayın sanığın gözünden nasıl gerçekleştiğini VR gözlüğü aracılığıyla deneyimleme şansı buldu.

Mahkemede resmen sanal gerçeklik teknolojisi kullanıldı

Florida eyaletindeki bir düğün salonunun sahibi Miguel Albisu’nun, sarhoş davetlilerle yaşadığı tartışma sırasında tabanca çekmekle suçlandığı davada, sanık avukatı Ken Padowitz, müvekkilinin bu eylemi nefsi müdafaa hakkını kullanarak gerçekleştirdiğini savundu. Avukat, bu iddiayı desteklemek için tanık ifadeleri ve amatör video kayıtlarından yararlanarak bir VR simülasyonu hazırlattı. Hazırlanan sanal gerçeklik deneyimi, olay anını sanığın bakış açısıyla interaktif şekilde sundu.

Bölge Yargıcı Andrew Siegel, VR simülasyonunun duruşmaya delil olarak sunulmasına onay vererek bu simülasyonun hakim, savcı ve tanıklar tarafından izlenmesini sağladı. Oculus Quest 2 gözlüğü kullanılarak izlenen bu simülasyon, Albisu’nun alkol etkisindeyken ve çevresinde saldırgan bir kalabalık varken tabancayı çektiğini açıkça gösterdi. Savunma, bu durumu Florida’nın nefsi müdafaa yasası kapsamında savunarak Albisu’nun kendini, ailesini ve mülkünü koruma hakkını kullandığını iddia etti.

Bu karar, hukuk dünyasında sanal gerçekliğin yargı sisteminde nasıl kullanılabileceği konusunda önemli bir kilometre taşı olarak değerlendiriliyor. VR teknolojisi, olayları daha şeffaf ve adil bir şekilde yansıtmak için potansiyel sunarken, doğru ve etik bir şekilde kullanılması durumunda adaletin daha hızlı ve eşit bir şekilde dağıtılmasını sağlayabilir. Şimdi hakim Siegel, dava hakkındaki kararını verecek, bu da sanal gerçekliğin hukuk süreçlerine dahil edilmesinin daha geniş bir kabul görüp görmeyeceği açısından önemli bir aşama olacak.

Xiaomi, 5 bin km menzilli walkie-talkie cihazını piyasaya sürdü!

0

Xiaomi, açık hava etkinlikleri ve zorlu doğa şartlarında iletişim ihtiyaçlarına yönelik yeni ürünü Xiaomi Sports Walkie-Talkie cihazını kullanıcılarla buluşturdu. Çin pazarında satışa sunulan bu gelişmiş bas konuş telsiz modeli, uzun menzilli iletişim ve dayanıklılık özellikleriyle açık hava tutkunları, dağcılar, bisikletçiler ve macera arayanlar için özel olarak tasarlanmış durumda. Özellikle 5 bin kilometreye kadar menzil sağlayan TD-LTE kablosuz veri teknolojisiyle donatılmış olan cihaz, kesintisiz iletişim sağlama konusundaki iddiasını ortaya koyuyor.

Xiaomi, 5 bin km menzilli walkie-talkie cihazını satışa çıkarıyor

Xiaomi Sports Walkie-Talkie, China Mobile, China Unicom ve China Telecom gibi Çin’in büyük operatörlerinden 4G ağ desteği alarak geniş bir iletişim yelpazesi sunuyor. 67 gram ağırlığıyla oldukça hafif ve kompakt olan cihaz, taşınabilirliğiyle outdoor etkinlikler için ideal. Güçlü 1030mAh lityum iyon polimer pil, kullanıcılara 24 saate kadar aktif kullanım veya 36 saat bekleme süresi sunarak uzun süreli performans sağlıyor. Cihazın -30°C’ye kadar düşük sıcaklıklara dayanabilmesi, onu zorlu kış şartlarında bile güvenilir bir iletişim aracı haline getiriyor.

Cihazın donanım özellikleri de dikkat çekiyor. Rüzgar gürültüsünü engelleyen bağımsız bir gürültü önleme çipi, 60 km/s rüzgar hızında bile net bir iletişim sağlıyor. Eldivenle kullanımda bile kolaylık sağlayan titreşimli özel takım düğmesi, hızlı grup düzenlemeleri yapmayı mümkün kılıyor. IP65 sertifikalı yapısıyla suya ve toza karşı dirençli olan cihaz, outdoor maceralarda güvenilir bir performans sunuyor. Manyetik hızlı çıkarma sistemine sahip olan cihaz, kullanıcıya farklı montaj seçenekleri sunuyor. Manyetik gözlük klipsleri, kol bantları ve kordonlar gibi aksesuarlarla hem taşınabilirliği hem de fonksiyonelliği artırıyor.

Xiaomi Sports Walkie-Talkie, yazılım entegrasyonuyla da kullanıcı deneyimini bir üst seviyeye taşıyor. Xiaomi Walkie-Talkie uygulamasıyla uyumlu çalışan cihaz, ekip yönetimi, konum paylaşımı ve kablosuz yazılım güncellemesi gibi ileri özellikler sunuyor. Ayrıca Bluetooth desteği sayesinde hoparlör olarak kullanılabiliyor veya bir düğmeye iki kez basarak akıllı telefonun sesli asistanını etkinleştirebiliyor. Kayıp Modu sayesinde ise cihazın yanlış yerleştirildiği durumlarda alarmı tetikleyerek bulunmasını kolaylaştırıyor.

Cihazın tasarımı da pratiklik ve dayanıklılık düşünülerek geliştirilmiş. USB-C portuyla hızlı şarj desteği sunan cihaz, sağlam manyetik klipsler ve kar kilidi klipsleriyle birlikte geliyor. 54 dolar gibi uygun bir fiyat etiketiyle satışa sunulan Xiaomi Sports Walkie-Talkie, ileri düzey teknolojik özellikleriyle hem bireysel kullanıcılar hem de ekip çalışmaları için güçlü bir alternatif sunuyor.

Tesla’nın Cybertruck satışları hayal kırıklığı yarattı

Tesla, 2024 yılının son çeyrek sonuçlarını açıkladı. Şirket, toplam yıllık satışlarda düşüş yaşarken, fütüristik tasarımıyla dikkat çeken Cybertruck modelinin satışlarının istenen seviyelerin çok gerisinde kaldığını doğruladı. Tesla’nın Cybertruck üretiminin bir yılı aşmasına rağmen, satışlar hâlâ duraklama dönemini aşamadı.

Beklentiler ve gerçekler arasında fark var

Cybertruck, Tesla tarafından duyurulduğunda büyük bir heyecan yaratmış ve 1 milyonun üzerinde rezervasyon almıştı.Ancak, düşük rezervasyon ücreti olan 100 dolar, bu taahhütlerin gerçek bir satın alma niyetine dayanıp dayanmadığı konusunda soru işaretleri oluşturmuştu. 2024 yılı itibarıyla Cybertruck satışlarının, Tesla’nın toplam satışlarına sadece 50.000 birimden az katkı sağladığı belirtildi.

Aracın üretim versiyonunun, ilk duyurulan fiyattan daha pahalı olması ve menzilinin beklentilerin altında kalması,satış performansını etkileyen önemli faktörler arasında yer alıyor.

Model bazında şeffaflık eksikliği

Tesla, satış rakamlarını model bazında detaylı bir şekilde açıklamıyor. Şirket, Model 3 ve Model Y’nin satışlarını birleştirirken, diğer tüm araçlar (Model S, Model X, ve Tesla Semi) “diğer modeller” kategorisinde raporlanıyor. 2024’ün son çeyreğinde bu kategoride toplam 23.640 araç teslim edildiği açıklandı.

Model S ve Model X’in satış trendleri dikkate alındığında, 2024 yılının son çeyreğinde Cybertruck teslimatlarının 9.000 ila 12.000 adet arasında olduğu tahmin ediliyor. Cybertruck teslimatları ilk olarak Aralık 2023’te başlamış, o çeyrekte “diğer modeller” kategorisindeki teslimat sayısı 22.929 olarak açıklanmıştı.

Cybertruck’ın geleceği belirsiz

Bazı yorumcular, Cybertruck’ın başarısının netleşmesi için zamana ihtiyaç olduğunu savunurken, mevcut satış performansı aracın Tesla’nın beklentilerini karşılayamayabileceğine işaret ediyor. Cybertruck’ın geleceği, Tesla’nın fiyat ve üretim stratejilerinde yapacağı olası değişikliklere bağlı olacak gibi görünüyor.

Tesla’nın önündeki en büyük soru, Cybertruck’ın kendisinden beklenen potansiyeli gerçekleştirebilecek bir model olup olmadığı. Bu süreçte, şirketin satış performansına dair daha fazla şeffaflık sağlaması yatırımcıların güvenini artırabilir.

Android 15, işitme cihazını telefona bağlamayı kolaylaştırıyor!

0

Google, Android kullanıcılarına yönelik büyük bir yenilik üzerinde çalışıyor ve özellikle işitme cihazı kullanan bireylerin hayatını kolaylaştırmayı hedefliyor. Android 15 ile tanıtılacak olan yeni özellikler arasında, işitme cihazlarının Hızlı Eşleştirme teknolojisiyle sorunsuz bir şekilde telefonlara bağlanması yer alıyor. Hızlı Eşleştirme (Fast Pair), daha önce kablosuz kulaklık ve hoparlör gibi cihazlarda kullanılan bir teknoloji olarak biliniyor ve bu cihazların saniyeler içinde Android telefonlarla uyumlu hale gelmesini sağlıyor. Şimdi ise Google, bu hızlı bağlantı yöntemini işitme cihazlarına entegre ederek manuel eşleştirme süreçlerini tarihe karıştırmayı amaçlıyor.

Android 15, işitme cihazını telefona bağlamayı kolaylaştırdı!

Android 15, bu yenilikle birlikte Bluetooth üzerinden çalışan işitme cihazlarına büyük bir avantaj sunuyor. İşitme cihazları, yalnızca birkaç adımla telefonla eşleştirilebilecek ve bağlantı işlemi son derece hızlı ve basit bir şekilde tamamlanacak. Bunun arkasında, Bluetooth LE Ses teknolojisi ile birlikte ASHA (Audio Streaming for Hearing Aids) desteğinin Android cihazlarda yer alması yatıyor. Hızlı Eşleştirme, bu temel teknolojilere dayanarak işitme cihazlarını bir tür Bluetooth cihazı olarak tanıyacak ve doğrudan telefonla bağlantı kurma özelliği sağlayacak. Kullanıcılar artık, işitme cihazlarını manuel olarak eşleştirme gerekliliğinden kurtularak, daha kolay ve erişilebilir bir deneyime kavuşacak. Bu da özellikle teknolojiyle sınırlı düzeyde etkileşime sahip kullanıcılar için büyük bir rahatlık sağlayacak.

Hangi işitme cihazlarının Hızlı Eşleştirme ile çalışabileceği konusu ise şu an için netleşmiş değil. Ancak bu özelliğin geniş bir cihaz yelpazesi tarafından desteklenmesi bekleniyor. Bu sayede işitme cihazı kullanıcılarının, telefonlarıyla etkileşim kurma süreçlerinin çok daha rahat ve sezgisel bir hale gelmesi planlanıyor. Ayrıca Hızlı Eşleştirme, yalnızca bağlantıyı kolaylaştırmakla kalmayıp, ses kalitesinde de iyileştirmeler sağlayarak işitme cihazı kullanıcılarının telefon görüşmeleri ve medya içeriklerinden daha fazla verim almasını mümkün kılacak.

Google’ın bu hamlesi, işitme cihazlarını Android ekosistemine daha organik bir şekilde dahil etmeye yönelik önemli bir adım olarak değerlendiriliyor ve işitme engelli bireyler için teknolojinin sunduğu olanakları genişletmeyi hedefliyor. Bu özelliklerin, Android 15 ile geniş kitlelere sunulması, mobil teknolojilerin erişilebilirliğini artırma yolunda atılan stratejik bir adım olarak dikkat çekiyor.

ATARI, yeni cihazıyla el konsolu pazarına giriyor!

0

Efsanevi oyun konsolu üreticisi ATARI, taşınabilir konsol piyasasına yepyeni bir soluk getirmeye hazırlanıyor. Geçtiğimiz yıl düzenlenen CES 2024 etkinliğinde prototip olarak tanıtılan taşınabilir konsol, şimdi Gamestation Go ismiyle resmen duyuruldu.

ATARI, yeni cihazıyla el konsolu pazarına girdi

Bu yeni ürün, ATARI’nin bir başka tanınmış firma olan MyArcade ile gerçekleştirdiği ortaklığın bir ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Yakın geçmişte sosyal medyada yapılan paylaşımlar, cihazın ilk görüntülerini ve bazı detaylarını ortaya koyarak teknoloji ve oyun dünyasında büyük bir heyecan yarattı.

https://twitter.com/atari/status/1874833151580618839

Gamestation Go’nun tasarımı, taşınabilir konsollara farklı bir boyut kazandıracak gibi görünüyor. Özellikle ikonik Track-Ball girişi, retro oyun severler için nostaljik bir dokunuş sunarken, modern oyuncular için de yenilikçi bir alternatif oluşturuyor. Cihazın iki adet USB-C portu ve bir microSD kart yuvası içermesi, kullanıcıların çeşitli çevresel cihazları bağlama ve depolama kapasitesini artırma konusunda geniş olanaklar sunuyor. Ayrıca cihazın, 7 inçlik bir ekran ile donatılacağı ve lisanslı ATARI oyunlarını destekleyeceği belirtiliyor. Bu özellikler, Gamestation Go’nun hem eski hem de yeni nesil oyunları sevenler için güçlü bir alternatif olmasını sağlıyor.

CES 2025 etkinliğinde, cihazla ilgili daha fazla detayın paylaşılacağı ve özellikle teknik özellikler ile performans tarafında net bilgilerin açıklanacağı öngörülüyor. ATARI’nin, Gamestation Go ile taşınabilir konsol pazarında kendine sağlam bir yer edinmeyi hedeflediği ve geçmişteki başarısını taşınabilir oyun sektörüne de taşımak istediği anlaşılıyor. Bu ürünün piyasaya çıkışı, taşınabilir konsol dünyasında rekabeti kızıştıracak gibi görünüyor. Retro oyun geleneğini yenilikçi bir anlayışla harmanlayan ATARI Gamestation Go, oyun severler için heyecan verici bir deneyim sunmaya aday.

BYD’den Türkiye’de güçlü başlangıç: 32 günde 6.591 araç satıldı

Çin merkezli elektrikli araç üreticisi BYD, Türkiye pazarına hızlı bir giriş yaptı. 15 Kasım 2024’te gerçekleştirilen lansman sonrasında, yalnızca 32 gün içinde 6.591 araç satışı gerçekleştirdiğini açıkladı. Şirketin Türkiye Genel Müdürü İsmail Ergun, “Bu başarı, BYD markasına duyulan güvenin pazarda güçlü bir şekilde karşılık bulduğunun göstergesi” dedi. BYD’den Türkiye’de üst düzey ilgi görüldü.

Altı modelle büyük ilgi gördü

Lansmanda tanıtılan HAN, SEAL AWD, DOLPHIN, SEAL U EV, SEAL U DM-i ve ATTO 3 modelleri, büyük beğeni topladı. İsmail Ergun, “Araçlarımızın tasarımı, teknolojisi ve donanım özellikleri müşterilerimiz tarafından büyük ilgi gördü. Fiyatlarımızın cazip bulunması da başarımızda önemli bir rol oynadı” ifadelerini kullandı. Bu modeller, BYD’den Türkiye’de en çok talep edilen araçlar arasında yer aldı.

Lansman sonrasında BYD showroomlarına 30 binin üzerinde talep gelirken, yoğun ziyaretçi trafiğiyle Kasım ve Aralık aylarında hareketli günler yaşandı. Ergun, markanın teslimat sürecini hızlandırmak için yoğun bir şekilde çalışmaya devam ettiğini belirtti. BYD’den Türkiye’de böyle bir başarı bekleniyordu.

SEAL U DM-i, segmentinde liderliği hedefliyor

BYD’nin SEAL U DM-i modeli, 2024 yılı içinde 4.525 adetlik satış hedefiyle şarj edilebilir hibrit segmentinde liderliği ele geçirmeyi planlıyor. Şirket, önümüzdeki dönemde hem ürün hem de müşteri yelpazesini genişleterek 2025 yılına güçlü bir başlangıç yapmayı hedefliyor.

Sportif SUV Sealion 7 geliyor

BYD Türkiye’nin 2024 yılı planları arasında Sealion 7 modeli de yer alıyor. Üçüncü çeyrekte piyasaya sürülmesi beklenen bu sportif SUVçift motorlu güç aktarma sistemiyle 390 kW güç ve 690 Nm tork sunacak. 0-100 km/s hızlanmasını 4,5 saniyede tamamlayan Sealion 7502 km’ye kadar sürüş menzili sunabilen iki farklı Blade batarya seçeneğiyle dikkat çekiyor.

Türkiye’de üretim yatırımı ve gelecek planları

Türkiye’ye yönelik 1 milyar dolarlık üretim odaklı yatırım kararı sonrasında gerçekleşen bu lansman, BYD’nin Türkiye pazarındaki iddialı duruşunu perçinledi. BYD’den Türkiye’de beklenen bu yatırım, şirketin ileriye dönük planlarını da şekillendiriyor. Şirket, yalnızca mevcut modelleriyle değil, gelecekte sunacağı yeni teknolojilerle de sektörde fark yaratmayı hedefliyor.

Tacora Capital, 268.7 milyon dolarlık yeni fon oluşturuyor!

Tacora Capital, 2021 yılında kurulan ve venture debt modeline odaklanan bir ABD merkezli finans kuruluşu olarak, girişimcilik dünyasında hızlıca tanınan bir oyuncu haline geldi. Şirket, toplamda 268.7 milyon dolarlık ikinci fonunu oluşturduğunu duyurdu. Tacora, geleneksel risk sermayesi şirketlerinden farklı olarak, girişimlerden hisse senedi yerine nakit borç verme prensibiyle çalışıyor. Bu yöntem, genellikle hisselerini sulandırmak istemeyen veya sermayelerini başka yollarla teminat altına almayı tercih eden girişimciler tarafından cazip bir seçenek olarak değerlendiriliyor.

Tacora Capital, 268.7 milyon dolarlık yeni fon oluşturdu

Tacora’nın önceki dönemde oluşturduğu 350 milyon dolarlık ilk fon, Peter Thiel’in 250 milyon dolarlık sıra dışı yatırımıyla dikkat çekmişti. Ancak SEC dosyalarına göre, 28 yatırımcıdan oluşan bu yeni fonun destekçileri hakkında bilgi verilmezken Thiel’in katkı sağlayıp sağlamadığı da netlik kazanmış değil.

Şirketin CEO’su Keri Findley, ilk fon sürecinde Tacora’nın yatırım stratejisini, varlık performans riskini ayırarak sermaye yoğun ve potansiyel olarak yüksek getirili işletmelere alternatif finansman çözümleri sunmak şeklinde ifade etmişti.

Tacora Capital, özellikle fintech, sigorta teknolojisi, ödeme sistemleri, emlak teknolojisi, tedarik zinciri ve lojistik gibi sektörlere odaklanarak erken ve orta aşamadaki girişimlerin ihtiyaçlarını karşılamayı hedefliyor. Bu yeni fon, Tacora’nın genişleme planları ve risk sermayesi alanındaki benzersiz yaklaşımını sürdürebilmesi için önemli bir kilometre taşı niteliğinde. Venture debt modelinin, hem yenilikçi finansman çözümleri sağlama hem de girişimcilere alternatifler sunma bağlamında sektör üzerindeki etkisi, Tacora’nın başarılı yatırımlarıyla daha da belirgin hale geliyor.

Çin, 3. nesil nükleer reaktörünü şebekeye bağladı!

0

Çin, enerji dönüşümündeki kararlılığını bir kez daha kanıtlayarak ilk yerli 3. nesil nükleer reaktörünü şebekeye bağladı. Zhangzhou Nükleer Enerji Santrali’nde devreye alınan Hualong One reaktörü, 168 saatlik başarılı bir operasyon sürecinin ardından hizmete girdi. Fujian eyaletinde bulunan bu tesis, tamamen Çin’in kendi teknolojisiyle geliştirildiği için büyük bir başarı olarak kabul ediliyor. Tam kapasiteyle çalışmaya başladığında bu reaktör, 6 milyon kişinin elektrik ihtiyacını karşılayabilecek enerji üretim kapasitesine sahip.

Çin, 3. nesil nükleer reaktörünü resmen şebekeye bağladı

Günümüzde dünya genelindeki nükleer santrallerin çoğunluğu 2. nesil reaktörlerden oluşsa da, 3. nesil reaktörler daha güvenli, daha çevreci ve daha verimli olmalarıyla öne çıkıyor. Bu bağlamda Çin, bu alandaki yatırımlarıyla dünya liderliğini hedefliyor. Çin Ulusal Nükleer Kurumu’nun açıklamasına göre, halihazırda 33 Hualong One ünitesi ya faaliyette ya da inşaat aşamasında. Bu sayı, Çin’in 3. nesil nükleer teknoloji alanında dünya genelinde en fazla üniteye sahip ülke olmasını sağlıyor. Projenin, Çin’in 2060 yılına kadar karbon nötrlüğüne ulaşma hedefinde de kritik bir rol oynadığı belirtiliyor. Nükleer enerji yatırımlarıyla birlikte ülke, güneş, rüzgar ve hidroelektrik gibi temiz enerji kaynaklarına olan ilgisini de artırarak kömür bazlı enerji bağımlılığını azaltmayı amaçlıyor.

Hualong One reaktörleri, çevresel etkiler bakımından da büyük bir değişim vadediyor. Her bir reaktör, yıllık 8,16 milyon ton karbondioksit salınımını ve 3,12 milyon ton kömür tüketimini önleyerek Çin’in çevreci hedeflerine katkıda bulunuyor. Zhangzhou Nükleer Enerji Santrali’nde inşa edilmekte olan altı reaktörden ilki devreye alınmış durumda, ikinci reaktörün ise 2025 yılı itibarıyla faaliyete geçmesi bekleniyor. Toplamda 14 milyar dolarlık devasa bir yatırımı kapsayan bu tesis, tam kapasiteyle çalıştığında dünyanın en büyük Hualong One enerji merkezi olma yolunda ilerliyor.

Küresel ölçekte, nükleer enerji üretimi yeniden bir yükseliş trendine girdi. Dünya Nükleer Birliği’ne göre, elektrik üretiminin yaklaşık %9’u nükleer enerji santrallerinden sağlanıyor. Bu alanda ABD lider konumunu korurken, 2023 itibarıyla yıllık 779.000 gigavat saatlik üretim gerçekleştirdiği kaydedildi. Çin ise bu dönemde 406.484 gigavat saatlik üretimiyle ikinci sırada bulunuyor. Ancak, ABD’deki reaktörlerin çoğu eski teknolojiye dayanıyor ve 1970-1990 yıllarında inşa edilen 2. nesil reaktörlerden oluşuyor. Çin, daha modern ve ileri teknolojilere yaptığı yatırımlarla bu alanda hızla liderlik yarışına katılıyor ve önümüzdeki yıllarda nükleer enerji kapasitesini üç katına çıkarma hedefi doğrultusunda büyük adımlar atıyor.

Aetherflux, yeni teknolojisiyle uzaydan güneş enerjisi toplayacak!

Uzayda, dünya yüzeyine kıyasla çok daha yoğun ve kesintisiz bir güneş enerjisi potansiyeli bulunmaktadır. İnsanlık bu devasa enerji kaynağından faydalanmak için yıllardır çeşitli çözümler arayışındayken, ABD merkezli Aetherflux girişimi bu hayali gerçeğe dönüştürmek adına somut bir adım atıyor. Şirket, 2026 yılı gibi erken bir tarihte ilk test uydusunu fırlatarak uzaydan dünyaya enerji iletme teknolojisini test etmeyi hedefliyor. Girişimin önerdiği sistem, önceki yöntemlerden oldukça farklı ve yenilikçi bir yaklaşım sergiliyor.

Aetherflux, yeni teknolojisiyle uzaydan güneş enerjisi topluyor

Daha önceki planlarda, milyarlarca dolarlık devasa bir uzay güneş tarlası inşa edilip mikro dalga enerjisi aracılığıyla enerjinin yeryüzündeki büyük radyo antenlerine iletilmesi öngörülüyordu. Ancak Aetherflux, büyük uzay inşaat projelerinden kaçınarak SpaceX’in yeniden kullanılabilir Starship roketleriyle taşınabilecek, binlerce küçük uydu sisteminden oluşan bir takım yıldızı çözümünü öneriyor. Bu uydular, Starlink benzeri bir şekilde dünya yüzeyine daha yakın olan alçak yörüngede yer alacak ve gezici bir yapıda olacaklar. Bu sayede bir uydu menzilden çıktığında diğeri devreye girecek ve sürekli enerji aktarımı sağlanacak.

Aetherflux, yeni teknolojisiyle uzaydan güneş enerjisi topluyor.

Yeni sistem, enerji iletiminde mikro dalgalar yerine infrared lazer ışınlarını kullanmayı planlıyor. Bu teknoloji, yeryüzünde enerji alımı için sadece 10 metrekarelik alanların yeterli olmasını sağlayarak, önceki yöntemlerde öngörülen devasa antenlere olan ihtiyacı ortadan kaldırıyor. Ayrıca küçük ve taşınabilir istasyonların hızlıca kurulabilmesi, verimliliği artırırken mobiliteyi de mümkün kılıyor. Uyduların alçak yörüngede yer almaları nedeniyle gece-gündüz döngülerine maruz kalacak olmaları, enerji kesintilerini önlemek için batarya sistemlerinin kullanılmasını gerektiriyor.

Aetherflux’un bu projede ilk etapta enerji iletmek istediği yerler arasında erişimin zor olduğu kırsal bölgeler, felaket alanları, askeri üsler ve arazi sıkıntısı yaşayan adalar bulunuyor. İlerleyen dönemlerde ise hareketli deniz araçları, yatlar, tekneler ve hatta karavanlar için enerji sağlama potansiyeli oldukça heyecan verici bir fikir olarak değerlendiriliyor. Kullanıcıların alıcı ekipmana sahip olmaları durumunda, ihtiyaçlarına göre enerji talep etmeleri mümkün olacak. Bu sistemin ticari açıdan modüler, ölçeklenebilir ve oldukça esnek bir çözüm sunduğu düşünülüyor.

Bu yenilikçi girişimin arkasındaki isim, Robinhood’un kurucularından ve finansal teknolojinin önde gelen isimlerinden Baiju Bhatt. Uzay sevdalısı olarak bilinen Bhatt, Robinhood’daki aktif görevinden ayrıldıktan sonra tüm enerjisini Aetherflux projesine yönlendirdi. Ayrıca, 10 milyon dolar maliyetli ilk prototip uydunun tüm masraflarını kendi servetinden finanse ederek bu projeye olan inancını bir kez daha gösteriyor. Aetherflux’un bu cesur girişimi, enerji sektörü ve uzay teknolojilerinde yeni bir dönemin habercisi olabilir.

Intel’in performans sözü boşa çıktı

Intel’in yeni nesil Arrow Lake işlemcileri, performans sorunları nedeniyle teknoloji dünyasında hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyor. Core Ultra serisi işlemciler, sadece AMD‘nin en yeni modellerine karşı geride kalmakla kalmadı, aynı zamanda Intel’in önceki nesil işlemcilerine kıyasla da daha düşük performans sergiliyor. Intel, süregelen sorunları Ocak 2025‘e kadar çözeceğine dair söz vermişti. Ancak son yayınlanan mikrokod güncellemesi, performansı artırmak yerine daha da kötüleştirdi.

Performans güncellemesindeki sorunlar

Intel, Arrow Lake serisindeki beş ana performans sorununu çözmek amacıyla MC sürüm 0x114 tabanlı bir mikrokod güncellemesi yayımladı. Fakat bu güncelleme, beklentileri karşılamaktan uzak kaldı. Özellikle oyun performansında yaşanan düşüş, kullanıcıların tepkisine neden oldu.

Bağımsız bir analiz platformu olan CapFrameXCore Ultra 9 285K işlemcisiyle Cyberpunk 2077 gibi oyunlarda yaptığı testlerde kare hızında yüzde 20 oranında bir düşüş tespit etti. Ayrıca bellek gecikmesi değerleri de 69ns’den 80ns’ye yükseldi. Bu durum, Intel’in kullanıcılarına vaat ettiği mütevazı performans artışını sağlamaktan çok uzak olduğunu gösteriyor.

Intel’den CES 2025’e yönelik açıklama bekleniyor

Intel’in, CES 2025 etkinliğinde Arrow Lake serisini etkileyen sorunları ayrıntılı şekilde açıklaması bekleniyor. Bu açıklamada, sorunların kaynağı ve çözüm önerileriyle ilgili detayların paylaşılacağı öngörülüyor. Eğer CapFrameXtarafından yapılan testler ve bulgular diğer analizlerle doğrulanırsa, Intel için bir başka zorlu süreç başlayabilir.

Kullanıcıların tepkileri artarken, Intel’in bu durumu nasıl yöneteceği merakla bekleniyor. CES 2025, şirket için kritik bir dönemeç olabilir.

Yeni Tesla Model Y, İspanya’da ortaya çıktı!

2023 yılında Avrupa’nın en çok satan otomobili olma başarısını elde eden Tesla Model Y, yenilik sinyalleriyle bir kez daha dikkat çekiyor. 2020’den bu yana yollarda olan mevcut model, artık modernize edilmiş bir versiyonuyla karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Şirketin, güncellenmiş Model Y’yi yakın zamanda tanıtması beklenirken, bu yeni modelin İspanya yollarında test edilirken kameralara yakalanan kamuflajlı görüntüleri, heyecan uyandıran yeniliklere işaret ediyor.

Yeni Tesla Model Y, İspanya’da görüntülendi

Görsellerde dikkat çeken en önemli değişiklikler, aracın ön ve arka tasarımında yoğunlaşıyor. Ön bölümde ilk kez bir Tesla modelinde kullanılan bölünmüş far tasarımı öne çıkarken, arka tarafta boydan boya uzanan bir stop grubuyla karşılaşıyoruz. Ayrıca arkadaki kameranın yeni tasarım diline uygun şekilde daha yukarı konumlandırıldığı görülüyor. Kamuflaj sebebiyle tam olarak anlaşılmasa da ön tamponun, tıpkı Model 3’te olduğu gibi daha aerodinamik bir yapıya kavuşturulması bekleniyor. Bu değişim, Model 3’te hava sürtünme katsayısını düşürerek menzil verimliliği artırmış ve rüzgar sesini azaltmıştı; benzer bir avantajın Model Y için de sağlanacağı tahmin ediliyor.

Tesla’nın önceki modellerde uyguladığı aerodinamik güncellemelerin ardından elde edilen menzil artışları, Model Y için de iyileştirilmiş bir performansı beraberinde getirebilir. Halihazırda uzun menzilli versiyonuyla 533 kilometrelik bir menzil sunan araç, yeni düzenlemeler sayesinde bu değeri 560 kilometrenin üzerine çıkarabilir.

İç mekan yenilikleri de aracın dikkat çeken yönlerinden biri. Tesla, Model Y’nin kabininde kalite algısını artırmak için daha yüksek kaliteli malzemeler, yeni bir direksiyon simidi, ambiyans aydınlatma, 8 inç boyutunda bir arka ekran, ön koltuk soğutma sistemi ve yeniden tasarlanmış bir orta konsol gibi özelliklere yer verecek. Model 3’te tartışma yaratan sinyal kontrolünün direksiyon üzerine taşınması ise Model Y’de yeniden değerlendirilebilecek bir unsur olarak öne çıkıyor.

Geçtiğimiz ay Çin’de Model Y üretimine küçük ölçekli olarak başlandığı, bu ay ise seri üretime geçileceği biliniyor. Türkiye pazarı için üretim adresinin Berlin olması önemli, zira Çin’den ithal edilen modeller ek gümrük vergilerine tabi tutuluyor. Avrupa’daki üretim başlangıcına dair kesin tarih henüz açıklanmasa da yeniliklerle dolu bu model, şimdiden büyük bir merak uyandırıyor.

DLSS 4, GeForce RTX 50 serisiyle duyurulacak!

0

Nvidia’nın GeForce RTX 50 serisi ekran kartlarının duyurusu yaklaştıkça, yeni nesil kartlara dair spekülasyonlar ve sızıntılar da artmaya devam ediyor. Son bilgilere göre, RTX 50 serisi ile birlikte DLSS 4 (Deep Learning Super Sampling) teknolojisinin de tanıtılması bekleniyor. Bu iddia, Avrupa’da bir perakendecinin DLSS 4 destekli ASUS imzalı GeForce RTX 5080 modelini 1699 euro fiyat etiketiyle listelemesiyle güç kazandı. Belirtilen fiyatın, Avrupa’da uygulanan yüzde 20 KDV’yi içerdiği belirtiliyor.

DLSS 4, GeForce RTX 50 serisiyle duyurulabilir

DLSS 3.5’in bir sonraki evrimi olan DLSS 4’ün, oyunlarda daha üstün ölçeklendirme yetenekleri ve performans artışı sunacağı tahmin ediliyor. Güvenilir bir kaynak olan Kopite7Kimi de bu yeni teknolojinin varlığını doğrulamış durumda. Bunun yanı sıra AMD’nin de rakip olarak RDNA 4 GPU’larıyla birlikte FSR 4 teknolojisini piyasaya sürmeye hazırlandığı ifade ediliyor. Nvidia ve AMD arasındaki bu yeni rekabet, oyuncular ve teknoloji meraklıları için heyecan verici bir dönem yaratıyor.

Şu an için DLSS 4’ün detayları hakkında net bir bilgi bulunmasa da bu teknolojinin yalnızca RTX 50 serisiyle sınırlı kalıp kalmayacağı da belirsizliğini koruyor. Özellikle RTX 5080 modeli için 10752 CUDA çekirdeği, 16 GB GDDR7 VRAM ve 360W TDP değerleri öne çıkıyor. Ayrıca kartta kullanılan GDDR7 belleğin 30 Gbps hızında çalışacağı iddia ediliyor. Bu modelin, RTX 50 serisinin temsilcisi olarak 21 Ocak tarihinde piyasaya sürülmesi bekleniyor.

Nvidia’nın DLSS 4 ile yeni nesil grafik teknolojilerini daha ileri taşırken, RTX 5080 gibi kartların yüksek performansıyla dikkat çekeceği kesin. Bu gelişmeler ışığında, oyuncular ve grafik teknolojisi meraklıları için 2025 yılının heyecan verici yeniliklerle dolu bir dönem olması muhtemel görünüyor.

Savunma ve havacılık sanayii, 2024’te ihracat rekoru kırdı!

2024 yılı, Türk savunma ve havacılık sanayisi açısından önemli bir dönüm noktası oldu ve sektörde tarihî bir ihracat rekoru kırıldı. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün’ün açıklamasına göre, 2024 yılında savunma ve havacılık ihracatı yüzde 29 oranında artış göstererek 7,154 milyar dolara ulaştı. Bu başarıda Türk savunma sanayisinin tüm paydaşlarının, firmalardan KOBİ’lere kadar herkesin büyük bir katkısı olduğu vurgulandı. Görgün, yaptığı açıklamada emeği geçen tüm kişi ve kurumlara teşekkür ederek, elde edilen başarının Türkiye’nin savunma teknolojileri alanındaki yerini güçlendirdiğini belirtti.

Savunma ve havacılık sanayii, 2024’te ihracat rekoru kırmayı başardı

Türkiye İhracatçılar Meclisi raporuna göre ise sektör 2024 yılında yüzde 22 oranında büyüme kaydederek 6,734 milyar dolarlık ihracata imza attı. Bu iki farklı rakam arasındaki fark, NATO iş birliği ve hizmet ihracatlarının da dahil edilip edilmemesiyle açıklanıyor. Ancak her iki sonuç da, belirlenen 6,5 milyar dolarlık hedefin üzerine çıkarak Türkiye’nin bu alandaki küresel etkisini bir kez daha gözler önüne serdi. 2023 yılında 5,545 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren sektörün, bu artış oranlarıyla uluslararası arenada hızla ilerlemeye devam ettiği görülüyor.

Haluk Görgün, bu başarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği ve savunma sanayisinin ortaya koyduğu yenilikçi teknolojiler sayesinde mümkün olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin 180’den fazla ülkeye ihracat yapar hale geldiğini ve uluslararası iş birliği faaliyetleriyle sınırlarını genişlettiğini ifade eden Görgün, Türk savunma sanayisinin teknolojik üstünlüğüyle dünya pazarlarında oyunun kurallarını yeniden yazdığını belirtti.

Ayrıca, 2025 yılı için yüksek katma değerli ürünlerin ihracatında sürdürülebilir bir artış hedeflendiği vurgulandı. Türkiye, savunma sanayisindeki bu istikrarlı büyümesiyle hem teknolojisini geleceğe taşımayı hem de küresel pazarda etkili bir aktör olarak yerini sağlamlaştırmayı sürdürecek.

Çin, akıllı telefon satışlarını artırmak için maddi destek verecek!

0

Çin hükümeti, ekonomik büyümeyi desteklemek ve iç talebi canlandırmak amacıyla tüketici harcamalarını artırmaya yönelik kapsamlı bir sübvansiyon programını genişletme kararı aldı. Daha önce otomobil ve ev aletlerini kapsayan bu program, artık akıllı telefon, tablet ve akıllı saat gibi kişisel teknolojik cihazları da içerecek. Çin’in 41.1 milyar dolarlık tüketici harcama planı, ekonomik büyümeyi sürdürülebilir kılmak ve pandemi sonrası dönemde tüketici harcamalarının düşüş eğilimini dengelemek için oluşturulan stratejik bir girişim.

Çin, akıllı telefon satışlarını artırmak için maddi destek yapıyor

Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu yetkililerinden Yuan Da, bu genişletilmiş harcama planının finansmanında özel devlet tahvillerinden sağlanan gelirlerin kullanılacağını ve bu süreçte hem bireylerin hem de şirketlerin teknoloji ekipmanlarını yenileyerek daha fazla katkı sağlamasının teşvik edileceğini belirtti.

Çin, akıllı telefon satışlarını artırmak için maddi destek yapıyor.
Çin, akıllı telefon satışlarını artırmak için maddi destek yapıyor.

Temmuz ayında başlatılan ve otomobil ile ev aletleri satışlarında büyük bir artış sağlayan bu sübvansiyonların, kişisel elektronik cihazları da kapsayacak şekilde genişletilmesi, tüketimi daha da artırmayı hedefliyor.

Çin’in bu tür teşvik programlarını geçmişte de başarıyla uyguladığı biliniyor. Örneğin, 2007 küresel finansal krizinin etkilerini hafifletmek için hayata geçirilen teşvik planı, kırsal bölgelerde cep telefonu alımlarını sübvanse ederek ekonomik hareketliliği artırmıştı. Yeni sübvansiyon programının detaylarının ve genişleme planının yakında açıklanması beklenirken, bu girişimin özellikle teknoloji sektörü için önemli bir talep artışına yol açacağı öngörülüyor. Çin hükümeti, bu politikalarla yalnızca tüketimi artırmayı değil, aynı zamanda iç pazarını güçlendirerek uzun vadeli ekonomik büyüme hedeflerini desteklemeyi amaçlıyor.

Türkiye’de canlı yayın platformu Tango’ya erişim engeli

Türkiye’de popüler canlı yayın ve sosyal içerik platformu Tango’ya erişim engeli getirildi. Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği11 Aralık 2024 tarihli ve 2024/15041 sayılı kararıyla Tango mobil uygulamasını ve tango.me alan adını yasakladı. Karar, platformun içerik politikalarıyla ilgili tartışmaların ardından alındı.

Tango, kullanıcıların canlı yayın yapmasına ve izleyicilerle etkileşim kurmasına olanak sağlayan bir platform olarak biliniyordu. Ancak özellikle müstehcen içerikler ve çıplaklık içeren yayınların yaygınlaşması, bu platforma yönelik şikayetlerin artmasına yol açtı. Uzmanlar, erişim yasağının, Türkiye’deki dijital içerik düzenlemeleri ve toplum ahlakına uygunluk çerçevesinde değerlendirildiğini belirtiyor.

Tango daha önce, Google Play ve App Store’un politikalarını ihlal ettiği gerekçesiyle her iki platformdan da kaldırılmıştı. Ancak geçtiğimiz aylarda yalnızca Google Play’e yeniden eklenen uygulama, Türkiye’deki kullanıcılar tarafından bir süre daha kullanılmaya devam etti. Mahkeme kararı sonrası, Türkiye’deki kullanıcılar artık Tango’ya erişim sağlayamıyor.

Tango, Kasım 2024’te erişime kapatılan bir diğer canlı yayın platformu olan Bigo Live ile benzer içeriklere sahip. Bigo da müstehcenlik ve zararlı içerik barındırdığı gerekçesiyle yasaklanmıştı. Böylece, Türkiye’de iki popüler canlı yayın platformu, yasal düzenlemeler çerçevesinde erişim engeline maruz kaldı.

Uzmanlar, bu tür platformların, hem bireysel gizlilik ihlalleri hem de toplumsal değerlerle çelişen içerikler nedeniyle sıkça tartışıldığını vurguluyor. Bu süreçte, yetkililerin diğer benzer platformlar için de incelemelerini sürdürebileceğibelirtiliyor. Ayrıca, bu tür yasaklamaların kullanıcı alışkanlıklarını nasıl değiştireceği ve yeni alternatif platformların önünü açıp açmayacağı merak konusu.

Kullanıcılar, mahkeme kararına tepkilerini sosyal medyada dile getirirken, bazıları yasaklamanın toplumsal değerleri korumak için gerekli olduğunu, bazıları ise internet özgürlüğünü kısıtladığını savunuyor. Erişim engelleriyle ilgili tartışmalar, Türkiye’nin dijital platformlarla ilişkisini yeniden şekillendiren bir dönüm noktasına işaret ediyor.

TikTok istismar ile suçlanıyor

Utah Başsavcısı Sean Reyes tarafından açılan yeni bir davaya göre, TikTok Live’daki yayınlar çocukları istismar etmek için kullanılıyordu. Davada, TikTok’un yalnızca TikTok Live’ların küçükleri yetişkinlerden gelen endişe verici mesajlara maruz bıraktığının farkında olmadığı, aynı zamanda şirketin TikTok Live’ın sanal hediye sistemi aracılığıyla bazı alışverişlerden doğrudan kar elde ettiği belirtiliyor.

Forbes’in TikTok Live’a yönelik soruşturmasının ardından, davaya göre TikTok “Project Meramec” adlı kendi incelemesini gerçekleştirdi. Şirket, “yüz binlerce çocuğun” TikTok’un yaş kısıtlamalarını aştığını, canlı yayınlara ev sahipliği yaptığını ve yetişkinlerle etkileşime girdiğini buldu.

TikTok istismar iddiasıyla yargılanıyor

TikTok, canlı yayınlarda dijital hediyelerin satışının bir kısmını cebine indirdiği için, şirket teknik olarak yayınlar sırasında gerçekleşen “çıplaklık ve cinsel aktivite” üzerinden “işlemsel hediye” vererek para kazanıyordu. TikTok’un algoritması sanal hediyelerin değiş tokuş edildiği canlı yayınları desteklediğinden, davada bu cinsel açıdan sömürücü yayınların bazılarının normalde olacağından daha geniş bir şekilde dağıtıldığı belirtiliyor.

Dava, TikTok Live’ın hediye özelliğinin para aklamak için kullanılıp kullanılmadığını araştıran bir diğer TikTok soruşturması olan “Project Jupiter”i ayrıntılarıyla anlatıyor. Görünen o ki, kullanılmış. Davaya göre şirket, canlı yayınlar sırasında “suçluların uyuşturucu sattığını ve dolandırıcılık operasyonları yürüttüğünü” tespit etti.

Davayla ilgili bir yorum için ulaşıldığında, TikTok: “Bu dava, TikTok’un toplum güvenliğini ve refahını desteklemek için gönüllü olarak uyguladığı proaktif önlemlerin sayısını görmezden geliyor. Bunun yerine, şikayet yanıltıcı alıntılar ve güncel olmayan belgeleri seçip sunuyor ve bunları bağlam dışında sunuyor, bu da toplumumuzun güvenliğine olan bağlılığımızı çarpıtıyor.

Çabalarımızın arkasındayız; bunlar arasında şunlar yer alıyor: varsayılan olarak etkinleştirilen genç hesapları için sağlam güvenlik korumaları ve ekran süresi sınırları, ebeveynlerin gençlerini denetlemeleri için Aile Eşleştirme araçları, sıkı canlı yayın gereksinimleri ve Topluluk Kurallarımızın sürekli olarak agresif bir şekilde uygulanması” ifadeleri kullanıldı.

Utah Başsavcısı, TikTok uygulamasının bağımlılık yaratan tasarımıyla ilgili 2023’ten farklı bir davayı takiben, Haziran 2024’te bu davanın sansürlenmiş versiyonunu açtı. Utah davası, şirketin çocuk güvenliğini ele alış şekli nedeniyle ilk kez incelemeye alınması değil. FTC, TikTok’un çocuk gizliliğini ele alış şeklini araştırdı ve uygulamanın yasaklanması kısmen sosyal video uygulamasının çocukları etkilemek için nasıl kullanılabileceği konusundaki endişeler nedeniyle ertelendi.

Ev güvenlik sistemleri kurulumunda nelere dikkat etmek gerekiyor?

İster yeni bir kamera monte etmek, ister mevcut bir kamerayı taşımak isteyin, ev güvenlik sistemleri performansı artırmak ve sorunlardan kaçınmak için bu ipuçlarını izleyin.

Ev güvenlik sistemleri için ipuçları

Engellerden (gelecekteki engellerden bile) kaçının

Elbette, güvenlik sistemleri için görüşünü engelleyen hiçbir şeyin arkasına bir lens koymayacaksınız. Ancak bazen, ağaçlar ve çalılar gibi zamanla boyutu veya şekli değişen nesneler buna dahil olabilir. Kış aylarında, baharda dallar yeni yapraklarla çiçek açtığında bahçenizin net bir görüntüsü farklı bir hikaye haline gelebilir. Aynısı, en azından gelip giden nesneler söz konusu olduğunda iç mekan görünümleri için de geçerli olabilir.

Pencereler de bir engel olabilir

Sadece iç mekan kameraları dış mekan kameralarından daha ucuzdur, bu yüzden biraz daha ucuza yatırım yapıp körfez manzaralı pencerenizin camına doğrudan bakan bir kamera yerleştirmek isteyebilirsiniz. Güvenlik sistemleri açısından lens bir pencereye sıkıca bastırılmış olsa bile, kaçınılmaz olarak bir parlama sorunuyla karşılaşırsınız.

Gizlilik ve güvenlik

Büyük mavi ötesini gözetlemeyin

Bu incelikli bir konu ve her şey açılar ve gölgeyle ilgili. Gökyüzünün kendisi neredeyse her dış mekanda görülebilir. Ancak minimum ayarlamalarla ev güvenlik sistemleri kameranızın görüşünü iyileştirebilir ve onu UV hasarından koruyabilirsiniz.

Havalandırma delikleri veya ısıtıcıların yakınındaki kameralar risk altındadır

Havalandırma delikleri, lensinizi hızla kapatan ve ayrıca ev güvenlik sistemleri kameralarının hassas elektronik aksamını tehlikeye atan partikül maddeler taşır. Bunlara, tiftik dolu kurutma makinesi havalandırma delikleri, gazlı ısıtma delikleri veya iç mekan alanınızı istenmeyen pislik ve dumanlardan arındırmak için tasarlanmış diğer mekanik sistemler dahildir.

Kör noktalar en savunmasız alanlar değildir

Eviniz ile komşunuzun evi arasındaki dar sokak, normalde o anayoldan kimin veya neyin yaklaştığını göremediğiniz için şüpheli bir alandır. Ancak bu, 7/24 gözetleme için en iyi yer olduğu anlamına gelmez. Güvenlik şirketi ADT’ye göre, ev güvenlik sistemleri için izinsiz girişlerin çoğu bir konutun ön kapısından gerçekleşiyor. Bu istatistiğin hemen arkasında hırsızlar için iki başka zemin kat favorisi daha var: kilitsiz bir pencere ve/veya arka kapı. Bunlar en çok izlemek isteyeceğiniz alanlardır.

Gizlilik ve gözetim zor olabilir

Ev güvenlik sistemleri açısından yapılan araştırmalar, potansiyel holiganların mülkünüze yaklaştığında görebileceği yerlere güvenlik kameraları yerleştirmenin ideal olduğunu gösteriyor.