Elon Musk’ın yapay zeka şirketi xAI, 6 milyar dolar yatırım aldı!

Elon Musk’in xAI şirketi, AI süper bilgisayarları geliştirmek için gerçekleştirdiği son yatırım turunda 6 milyar dolar topladı. Bu, şirketin toplamda 12 milyar dolarlık bir sermaye birikimine ulaşmasını sağladı ve 50 milyar dolarlık bir değerleme ile sektördeki büyüyen rakiplerinden biri olarak konumunu pekiştirdi. Bu yatırım turuna Nvidia, AMD, Andreessen Horowitz, Blackrock, Fidelity, Kingdom Holdings ve Sequoia Capital gibi büyük yatırımcılar katıldı. Yalnızca Musk’ın önceki girişimlerine yatırım yapan kişiler katılabildi ve her yatırımcıdan en az 77,593 dolar yatırım yapması bekleniyordu, ancak çoğu yatırımcının kimliği gizli tutuldu.

Elon Musk’ın yapay zeka şirketi xAI, yeni yatırım turunda 6 milyar dolar topladı

xAI, Colossus adındaki süper bilgisayarını inşa etmiş durumda. Bu süper bilgisayar, şu anda 100.000 Nvidia H100 GPU’suyla çalışıyor ve önümüzdeki aylarda bu sayıyı 200.000’e çıkararak bir milyon GPU’luk dev bir süper bilgisayar inşa etmeyi planlıyor. Bu yatırım turunda toplanan 6 milyar dolar, Nvidia GPU’larından oluşan bir süper bilgisayar almak için yeterli, çünkü her bir işlemci yaklaşık 30.000 dolar fiyatla satılıyor ve GPU’lar, süper bilgisayar kümesinin maliyetinin yaklaşık yarısını oluşturuyor. Daha güçlü süper bilgisayarlarla xAI, OpenAI’nın ChatGPT’si ve Google’ın Gemini’sına karşı üstünlük elde etmek için daha karmaşık dil modelleri eğitebilecek.

Musk, xAI’yi doğrudan OpenAI gibi sektörün liderleriyle rekabet etmeye konumlandırmış durumda. OpenAI ve Microsoft’u, alternatif şirketlerin finansmanını engelleyen rekabeti engelleyici uygulamalarla suçladı. Ayrıca, xAI’nin verileri X platformundan çektiği iddialarına dikkat çekti ve X’in gizlilik politikasındaki son değişiklik sayesinde xAI, kullanıcı tarafından oluşturulan içerikleri kullanarak modellerini eğitebiliyor. xAI, Tesla ve SpaceX gibi Musk’a ait diğer şirketlerin verilerini de AI modellerini geliştirmek için kullanıyor.

xAI, şu anda Grok adını verdiği amiral gemisi AI modeline sahip ve bu model, X Premium kullanıcıları için bir sohbet botu ve görüntü üreteci Flux gibi araçlara güç veriyor. Politik olarak düzgün davranan OpenAI’nin aksine, Grok daha provokatif soruları yanıtlayabiliyor fakat duyarlı konularda bazı sınırlamalara da sahip. Grok şu anda SpaceX’in Starlink internet hizmetinde müşteri hizmetlerine destek veriyor ve xAI, Tesla ile araştırma ve geliştirme için olası iş birliklerini değerlendiriyor. Ancak bazı Tesla hissedarları, Musk’ın kaynakları Tesla’dan xAI’ye yönlendirdiğini ve iki şirketi rakip olarak gördüklerini dile getiriyor.

xAI, yılda yaklaşık 100 milyon dolar gelir elde ediyor ve bu gelir, Anthropic ve OpenAI gibi rakiplerinin milyarlarca dolarlık gelirlerinin oldukça gerisinde kalıyor. Her iki rakip de önemli miktarda finansman sağladı. AI girişim sermayesi faaliyetinin 2024’ün 3. çeyreğinde 31 milyar dolara ulaştığı bildiriliyor ve xAI, gelişimini hızlandırarak bu büyüyen pazardan daha büyük bir pay almak için çalışıyor.

Ay arazi araçları test turu bitti

0

NASA’nın Artemis atılımıyla astronotlar ay yüzeyine inecek ve ayın güney kutbu bölgesinde yaşarken, çalışırken ve bilim yaparken yeni nesil uzay kıyafetleri ve gezginleri kullanacak. Böylelikle Ay yüzeyini her zamankinden daha fazlasını keşfedecek. Yakın zamanda, kurum Houston’daki NASA Johnson Uzay Merkezi’nde Intuitive Machines, Lunar Outpost ve Venturi Astrolab’dan ticari olarak sahip olunan ve geliştirilen üç LTV (Ay Arazi Aracı) üzerinde ilk test turunu tamamladı.

Ay arazi araçları için testler tamamlandı

Devam eden bir yıllık fizibilite çalışmasının parçası olarak, her şirket Eylül ayı sonunda Johnson’a araçlarının statik bir maketini teslim etti, Ekim ayında gezici testlerini başlattı. Aralık ayında Aktif Tepki Yerçekimi Boşaltma Sistemi (ARGOS) test tesisinde ilk test turunu tamamladı. Ay yüzeyinin yerçekimi, Dünya’da deneyimlediğimiz yerçekiminin altıda biri kadardır, bu nedenle bunu taklit etmek için ARGOS, çeşitli azaltılmış yerçekimi simülasyonları için basınçlı uygun nesneleri boşaltabilen analog bir ortam sunar.

NASA’nın mühendislik ekipleri, NASA astronotlarının ve mühendislerinin her bir gezici üzerinde görevler, manevralar ve acil durum tatbikatları gerçekleştirdiği testler gerçekleştirdi. Astronotların test denekleri olarak hareket ettiği bu döngüdeki insan testleri, mürettebat üyelerinin her bir gezicinin tasarım işlevselliği hakkında kritik geri bildirim sağlaması, ekran arayüzlerini ve kontrollerini değerlendirmesi ve olası güvenlik endişelerini veya tasarım sorunlarını belirlemeye yardımcı olması nedeniyle paha biçilmezdir.

LTV proje yöneticisi Steve Munday: “Johnson Uzay Merkezi’nde üç LTV ticari sağlayıcısından da maketler bulundurmaktan heyecan duyuyoruz. Bu, Lunar Terrain Vehicle Services sözleşmesi kapsamındaki ilk büyük test kilometre taşı ve bu şirketlere ihale verildikten sadece dört ay sonra gerçek keşif araçlarının teslim edilmesi dikkate değer” dedi.

Test, NASA astronotları ve mühendislerinin hem NASA’nın Exploration Extravehicular Mobility Unit gezegen prototip uzay giysisini hem de Axiom Space’in Axiom Extravehicular Mobility Unit ay uzay giysisini sırayla giymelerinden oluşuyordu. Test ekipleri, mürettebat, uzay giysileri ve LTV maketleri arasındaki etkileşimleri anlamak için değerlendirmeler gerçekleştirdi.

Güneş’e ilk kez bu kadar yaklaşıldı!

NASA‘nın Parker Solar Probe aracı, Güneş’e şimdiye dek en yakın geçişi gerçekleştirerek bilim ve uzay tarihinde bir dönüm noktasına ulaştı. Araç, yıldızımızın dış atmosferi olan koronaya yalnızca 6,1 milyon kilometre kadar yaklaşarak, adeta Güneş’e dokundu. Ağustos 2018’de fırlatılan bu sonda, Güneş’in ve uzay hava olaylarının detaylı incelemesi amacıyla tasarlandı. Görev kapsamında Parker Solar Probe, 7 yıllık görev süresi boyunca insanlık için bilinmeyenleri aydınlatmak üzere Güneş’in sıcak ve tehlikeli ortamında kritik gözlemler gerçekleştiriyor.

Güneş’e hiç olmadığı kadar yaklaşıldı

Bu tarihi geçiş sırasında Parker’ın ısı kalkanları 930 dereceye kadar çıkan olağanüstü sıcaklıklara dayanarak, sondanın içindeki bilimsel ekipmanların yaklaşık oda sıcaklığında (29°C) korunmasını sağladı. İletişim, aracın aşırı yakınlığı nedeniyle kesilmiş durumda ve sondanın bu kritik süreci hayatta atlatıp atlatmadığı 27 Aralık tarihinde netleşecek.

Güneş'e hiç olmadığı kadar yaklaşıldı.
Güneş’e hiç olmadığı kadar yaklaşıldı.

Sondanın geçiş sırasında saniyede 192 kilometre hıza ulaştığı belirtiliyor ve bu hız, Parker Solar Probe’u bugüne kadar insan eliyle inşa edilen en hızlı nesne haline getirdi. Daha önceki rekorunu 635 bin kilometre/saat hızla kıran araç, bu inanılmaz hızlara Venüs’ün yerçekimini bir sapan gibi kullanarak ulaştı.

Parker Solar Probe, bu tarihi geçişiyle bilim insanlarına Güneş rüzgarlarının nasıl oluştuğu, koronal kütle atımlarının mekanizması ve koronanın yüzeye kıyasla neden daha sıcak olduğu gibi önemli sorulara yanıt bulma fırsatı sunuyor. Bu görev, planlanan üç yakın geçişin ilkiydi ve sıradaki geçişler 22 Mart 2025 ve 19 Haziran 2025 tarihlerinde yapılacak. Araştırmanın sonuçları, Dünya’daki yaşamı etkileyen uzay hava olaylarının daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir ve evrenin bu büyük sırrını aydınlatmak adına önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

NASA, Ay’daki toz sorununa çözüm arıyor!

NASA, Ay’a yönelik uzun vadeli hedeflerine ulaşma yolunda en büyük zorluklardan biri olan Ay regolitine, yani Ay tozuna çözüm bulmaya çalışıyor. Artemis programı kapsamında, Apollo görevlerinden bu yana Ay’a ilk kez insan göndermeye hazırlanan ajans, bu süreçte Güney Kutbu-Aitken Havzası’nda kalıcı yerleşim alanları ve altyapı inşa etmeyi hedefliyor. Ancak Ay tozu, astronot sağlığından teknolojik ekipmanlara kadar geniş bir yelpazede ciddi tehditler oluşturuyor.

NASA, Ay’daki toz sorununa çözüm bulmaya çalışıyor

Ay tozu, keskin ve pürüzlü yapısıyla oldukça aşındırıcı bir malzeme olmasının yanı sıra, elektrostatik yüklenme nedeniyle yüzeylere yapışıyor ve yerçekiminin zayıf olmasıyla kolayca yayılabiliyor. Bu durum, astronotların uzay giysilerini ve uzay araçlarını etkilerken güneş panellerini kaplayarak enerji üretimini azaltıyor, hassas ekipmanların verimini düşürüyor ve termal radyatörleri bloke ederek ekipmanların aşırı ısınmasına yol açıyor. Daha da önemlisi, Ay tozu insan sağlığı için de risk taşıyor; gözlere ve akciğerlere zarar verebilecek potansiyele sahip bu ince partiküller, uzun süreli görevler için ciddi bir engel teşkil ediyor.

Bu sorunlarla başa çıkabilmek adına NASA, Uzay Teknolojisi Misyon Direktörlüğü’ne bağlı Game Changing Development programı kapsamında yenilikçi teknolojiler üzerinde çalışıyor. “Yörünge Altı Roket ile Ay Yerçekimi Simülasyonu” test uçuşu, Ay yerçekimi koşullarını simüle ederek Ay regolitinin davranışını incelemeyi amaçlıyor. Denemeler arasında, Ay tozunun mekanik ve elektrostatik özelliklerini gözlemlemek üzere geliştirilen cihazlar yer alıyor. Örneğin, ClothBot adlı kompakt bir robot, Ay tozunun astronotlar üzerindeki etkilerini analiz etmek için basınçlı bir ortamda çalışacak ve uzay giysisindeki hareketleri simüle edecek. Elektrostatik Toz Fırlatma (EDL) cihazı ise toz parçacıklarının yüklenme ve hareketini ultraviyole ışık ve lazer teknolojileriyle inceleyecek. Ayrıca, daha önce Uluslararası Uzay İstasyonu’nda kullanılan Hermes donanımının yenilenmiş versiyonu Hermes Lunar-G, Ay simülasyon ortamında regolit davranışını detaylı şekilde analiz edecek.

Bu araştırmalardan elde edilen veriler, yalnızca Ay’daki görevler için değil, aynı zamanda gelecekteki Mars misyonları için de kritik öneme sahip. Regolit probleminin aşılması, Ay’da uzun vadeli ve sürdürülebilir bir varlık kurmanın anahtarını oluşturuyor. NASA’nın bu kapsamda yaptığı çalışmalar, insanlığın uzay keşfinde yeni bir dönemi şekillendirebilir.

Tamamen çerçevesiz iPhone modeli ne zaman çıkacak?

0

Apple’ın tamamen çerçevesiz bir iPhone modeli çıkarma hedefi, teknoloji dünyasında uzun süredir konuşulan bir konu olsa da bu hedefin hayata geçmesi için daha zamana ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Güney Kore menşeli The Elec’in haberine göre, Apple uzun yıllardır Samsung Display ve LG Display ile birlikte sıfır çerçeveli bir ekran üzerinde çalışmalar yürütüyor. Ancak, bu projenin henüz üretim aşamasına gelemediği belirtiliyor. İlk planlamalar, böyle bir iPhone’un 2025 veya 2026 yıllarında piyasaya sürülmesini öngörüyordu, fakat mevcut teknolojik engeller nedeniyle bu sürecin en erken 2027’ye kadar uzayabileceği ifade ediliyor.

Tamamen çerçevesiz iPhone modeli ne zaman geliyor?

Apple’ın vizyonunda, çerçevesiz bir iPhone elde etmek için ekranın Apple Watch’ta olduğu gibi kenar kısımlarında eğimli bir tasarıma sahip olması ve bu sayede bir çakıl taşı estetiği oluşturması hedefleniyor. Bununla birlikte, kavisli ekranlar konusunda zorlu kararlar alınması gerekiyor. Apple, görüntünün bozulmaması için ekranı tamamen kavisli hale getirmeyi istemezken, mevcut ekran teknolojilerinin bu kadar hassas bir tasarımı destekleyecek düzeyde olmadığı görülüyor.

Daha önce Samsung, ekranın sağ ve sol kenarlarına kavisli tasarım getirmiş, Çinli üreticiler ise dört tarafında mikro kavisli paneller kullanmayı denemişti. Ancak bu tür tasarımlar, görüntü kalitesinde olumsuz etkiler yaratabiliyor.

Çerçevesiz ekran teknolojisinin karşılaştığı zorluklar da oldukça fazla. OLED panelin devrelerinin ekran altına bükülmesi, anten alanı sağlanırken parazitlerin önlenmesi, ekranın düşmelere karşı dayanıklılığının artırılması ve özellikle yan kısımlardaki görüntü bozulmalarının giderilmesi, üzerinde çalışılması gereken başlıca sorunlar arasında yer alıyor. Tüm bu karmaşık teknik problemler, Apple’ın hayalini kurduğu tamamen çerçevesiz bir iPhone’un gerçekleşmesini bir süre daha erteleyeceğe benziyor.

Dünyanın en büyük basınçlı hava enerji depolama tesisi kurulacak!

0

Çin, enerji sektöründeki yenilikçi hamlelerine bir yenisini ekleyerek dünyanın en büyük basınçlı hava enerji depolama (CAES) tesisini inşa etmeye hazırlanıyor. Jiangsu eyaletindeki Changzhou şehrinde hayata geçirilecek Jintan Tuz Mağarası Basınçlı Hava Enerji Depolama Projesi’nin ikinci aşaması, toplamda 700 MW kapasiteye sahip olacak ve enerji depolama alanında yeni bir dünya rekoru kıracak. Huaneng Enerji Grubu tarafından yönetilen bu proje, hem teknolojik verimlilik hem de çevresel sürdürülebilirlik açısından önemli yenilikler sunacak.

Dünyanın en büyük basınçlı hava enerji depolama tesisi inşa ediliyor

Projenin ikinci aşaması tamamlandığında, 1.2 milyon metreküp depolama hacmine ve iki adet 350 MW gücünde yeni enerji ünitesine ev sahipliği yapacak. Bu yapılar, tesisin toplam enerji depolama kapasitesini tam şarjla 2.8 GWh’ye yükseltecek. Yılda yaklaşık 330 şarj-deşarj döngüsü gerçekleştirilecek olan tesis, enerji ihtiyacının yoğun olduğu anlarda hızlı yanıt vererek hem enerji arzını dengeleyecek hem de çevreye duyarlı bir çözüm sunacak.

İlk aşamada 60 MW gücünde bir CAES ünitesi inşa edilerek elde edilen operasyonel deneyim, ikinci aşama için sağlam bir temel oluşturmuş durumda. Yeni eklenen teknolojilerden biri olan yakıtsız destekleme sistemi, sıkıştırma sırasında ortaya çıkan ısıyı depolayıp yeniden kullanarak enerji dönüşüm verimliliğini yüzde 60’ın üzerine çıkarıyor ve karbon salınımını sıfıra indiriyor. Bu teknoloji, tesisi yalnızca çevresel açıdan değil, ekonomik açıdan da sürdürülebilir kılıyor. Ayrıca, “tek tıkla başlat” kontrol sistemi sayesinde jeneratör başlatma süreleri 20 dakikadan sadece 5 dakikaya düşürülmüş durumda. Bu yenilikler, enerji kullanımının zirveye çıktığı anlarda hızlı yanıt verilmesini sağlayarak şebeke esnekliğini artırıyor.

Basınçlı hava enerji depolama sistemi, fazla elektrik enerjisini basınçlı hava olarak depolayıp ihtiyaç duyulduğunda geri kazandırmayı amaçlayan bir teknoloji. Hava, yerin derinliklerindeki eski tuz mağaralarında veya özel tanklarda depolanarak enerji üretiminde tekrar kullanılabiliyor. Bu sistem, yalnızca enerji güvenliği sağlamıyor, aynı zamanda yenilenebilir enerji kaynaklarının entegre edilmesinde kilit bir rol oynuyor. Çin’in bu dev tesisi, hem küresel enerji sektörüne yön verecek hem de yenilikçi enerji çözümleriyle çevresel etkileri en aza indirecek örnek bir model oluşturacak.

Bilgisayar korsanları kripto hırsızlığı saldırılarını artırdı

0

Kuzey Koreli bilgisayar korsanları bu yıl 1.3 milyar dolar değerinde kripto para çaldı .Blockchain analiz şirketi Chainalysis’in yeni raporuna göre, Kuzey Koreli bilgisayar korsanları 2024 yılında gerçekleşen 47 siber saldırıda 1.34 milyar dolar değerinde kripto para çaldı.

Bilgisayar korsanları kripto para için saldırılarını artırdı

Bu miktar, yıl genelinde çalınan toplam paranın %61’ini temsil ediyor ve bir önceki yıla göre %21’lik bir artışı temsil ediyor. Chainalysis, bu yılki olayların çoğunun Ocak-Temmuz ayları arasında gerçekleştiğini ve bu dönemde 2024 yılı toplam miktarının %72’sinin çalındığını söylüyor.

Raporda, Mayıs ayında gerçekleşen ve 305 milyon doların üzerinde kaybın yaşandığı DMM Bitcoin saldırısı ve Temmuz ayında gerçekleşen ve 235 milyon dolar kayba neden olan WazirX siber saldırısı vurgulanıyor. En çok zarar gören platform türlerine bakıldığında, DeFi platformlarını merkezi hizmetler takip etti.

Analistler, kayıplara bakıldığında özel anahtar ihlallerinin toplam kayıpların %44’ünü oluşturduğunu, güvenlik açıklarından kaynaklanan zararların ise çalınan kripto paraların yalnızca %6,3’ünü oluşturduğunu bildiriyor.

2024 yılında toplam olay sayısı 303’e ulaşarak rekor kırsa da toplam kayıp rakamı ilk kez görülmüyor. Zira 2022, 3,7 milyar dolarla en fazla hasarın yaşandığı yıl olmaya devam ediyor.Bu, güvenlik denetimlerinin platformlardaki istismar edilebilir kusurları azaltmada önemli bir etkiye sahip olduğunun bir işaretidir. Ancak, özel anahtarların işlenmesinde daha sıkı güvenlik uygulamalarının uygulanması gerekir.

Devlet destekli Kuzey Koreli bilgisayar korsanları, ülkelerinin silah geliştirme programını bulmak için gelir elde etmenin bir yolu olarak sistematik olarak kripto para sahiplerini, platformlarını ve yatırımcılarını hedef alıyor.Bu yıl elde ettikleri gelir, 2022’de 1.1 milyar dolar olan önceki rekoru kırarak 1.3 milyar dolara ulaştı.

Chainalysis’in raporunda, “2023 yılında Kuzey Kore bağlantılı bilgisayar korsanları 20 olayda yaklaşık 660,50 milyon dolar çaldı; 2024 yılında bu rakam 47 olayda çalınan 1,34 milyar dolara çıktı; bu da çalınan değerde %102,88’lik bir artış anlamına geliyor” ifadeleri yer alıyor. Analistler ayrıca, Kuzey Koreli bilgisayar korsanlarının 2024 yılında daha sık saldırılar gerçekleştirdiğini, bunun da büyük ölçekli saldırılar gerçekleştirme kapasitesinin daha yüksek olduğunu gösterdiğini belirtiyor.

DMM Bitcoin soygununun, blockchain kanıtlarının analizi ve Japon borsasından coin karıştırma servislerine giden para akışına dayanarak Kuzey Koreli bilgisayar korsanlarına atfedildiği belirtiliyor.

Güncel olmayan sistemler saldırılara davet çıkarıyor

0

Gen, yakın zamanda yayınladığı 2024 Üçüncü Çeyrek Tehdit Raporu’nda siber tehditlerin artan karmaşıklığını ortaya koyan endişe verici eğilimlere dikkat çekiyor. Siber suçlular yöntemlerini geliştirdikçe yapay zekanın ikili rolünün belirginleştiğini vurguluyor.

Güncel olmayan sistemler kullanıcıları zor durumda bırakıyor

Yapay zeka, gerçekçi deepfake’leri ve son derece ikna edici kimlik avı kampanyalarını yaygınlaştırarak saldırıları güçlendirmek için silah olarak kullanılabilirken, yapay zeka araçları aynı zamanda önemli bir savunma mekanizması olarak da hizmet ediyor. Siber tehditlerin giderek daha karmaşık hale gelmesi ve tespit edilmesinin zorlaşmasıyla birlikte hassas bilgilerin korunması için farkındalık ve proaktif önlemlerin alınması önem kazanıyor.

Siber suçlular, milyonlarca kişiyi güvenliklerini tehlikeye atmaya kandırmak için giderek daha fazla sosyal mühendislik taktikleri kullanıyor. Çeyrek üzerinden çeyrek, bireyleri kendi cihazlarına istemeden kötü amaçlı yazılım yüklemeye kandırmak için psikolojik manipülasyon kullanan “Kendini Dolandırma Saldırıları”nda %614’lük bir artış oldu .

Saldırganlar, ücretli yazılımlara ücretsiz erişim sağladığını iddia eden YouTube gibi popüler platformlarda paylaşılan sahte öğreticiler kullanarak kullanıcıları talimatları takip etmeye teşvik edecektir. Ancak, kurbanlar istemeden bunun yerine kötü amaçlı programlar indirir.

ClickFix Dolandırıcılığı olarak bilinen bir diğer taktik ise sahte teknik çözümler sunarak ve ardından kullanıcılara kötü amaçlı kodları komut istemlerine kopyalayıp yapıştırmaları talimatını vererek, farkında olmadan saldırganların sistemlerinin kontrolünü ele geçirmesini sağlamak suretiyle kurbanları kandırmak. Benzer şekilde, sahte CAPTCHA istemleri, kullanıcıları zararlı kodları sistemlerine yapıştırmaya yönlendiren standart doğrulama adımları olarak gizlenmiş şekilde ortaya çıkmıştır. Kendilerini temel yazılım güncellemeleri olarak sunan sahte güncellemeler, yüklendikten sonra yönetici ayrıcalıkları elde etmek için gizlenmiş kötü amaçlı yazılımlarla yüklü olarak kullanıcılara gönderilmektedir.

Veri çalan kötü amaçlı yazılımlar ve fidye yazılımları, bilgi hırsızlarının %39 oranında artmasıyla artış gösterdi. Örneğin Lumma Stealer etkinliğini %1154 oranında artırdı.

Apple varsayılan uygulama davasında haksız mı çıkacak?

0

Apple şu anda Google’ın değerinin 1.5 katı değerinde olabilir, ancak dünyanın en değerli şirketinin tıklamaya devam etmek için dünyanın en büyük arama motoruyla ilişkisine ihtiyacı var. Bu, Apple varsayılan uygulama politikasının bir parçasıdır. Apple’ın Adalet Bakanlığı’nın Google’a karşı açtığı antitröst davasının ceza aşamasına katılmak için belgeler sunduğunda açıkça görüldü. Arama devi, Ağustos ayında bu davayı kaybetti ve şimdi hükümetle hangi çözümlerin uygun olduğu konusunda mücadele ediyor. Adalet Bakanlığı’nın, şirketi parçalamak, Google’ın potansiyel rakiplerine önemli arama ve kullanıcı verilerini sunmaya zorlamak ve Google’ın Apple gibi ortaklarına yaptığı ödemeleri durdurmak gibi uzun bir istek listesi var.

Apple varsayılan uygulama davasında Google’la ilişkileri bozmak istemiyor

Sadece Apple’a yapılan ödemelerin artık yıllık yaklaşık 20 milyar dolara eşit olduğu ve Google’ı iPhone gibi cihazlarda varsayılan arama motoru haline getirdiği bildiriliyor. Apple, dosyasında belirli bir miktarı doğrulamadı, ancak şirketin “ticari çıkarlarını korumak” zorunda hissettiğini söyledi. Analistler, Google’dan yapılan ödemelerin, bu geliri elde etmek için nispeten düşük bir artımlı maliyet göz önüne alındığında, Apple için neredeyse saf kâr olduğunu tahmin ediyor. Apple için 20 milyar dolar, şirketin Eylül ayında sona eren mali yılı için bildirilen faaliyet gelirinin yaklaşık %16’sına denk geliyor.

Ancak Apple’ın iddiası kendi net gelirinin ötesine geçiyor. ŞirketBu nedenle, Apple varsayılan uygulama davasında, Google’ı cihazlarında bir arama seçeneği olarak hariç tutmanın, “Google’ın ürününü ezici bir şekilde tercih eden” tüketicilere zarar vereceğini belirtti. Ancak Google’ı ayrıcalık için ödeme yapmadan dahil etmek, arama pazarının baskın oyuncusuna büyük bir kazanç sağlayarak “pazarda ters bir sonuç” yaratacaktır.

Yaklaşık 3.9 trilyon dolarlık piyasa değeri, Google’ın ana şirketi Alphabet’in şu anda sahip olduğu 2.4 trilyon doları gölgede bırakan Apple, Google’ın işine girmenin de ağır bir yük olacağını açıkça belirtti. Bu noktada, Apple varsayılan uygulama stratejisi önemlidir. Dosyada: “Apple diğer büyüme alanlarına kendini adamıştır ve önemli riskli bir alanda önemli maliyetler üstlenmek istememektedir. Apple’ın şu anda genel aramaya yatırım yapması beklenemez, çünkü yapay zeka gelişmeleri, uygulanabilir bir [genel arama motoru] geliştirilmeden önce herhangi bir çabayı ortadan kaldırabilir” yazıyor.

Çin, çip üretiminde geri mi kaldı?

0

Hollandalı litografi ekipman üreticisi ASML‘nin CEO’su Christophe Fouquet, Çin’in yarı iletken endüstrisinde kaydettiği ilerlemelerden övgüyle bahsederken, bu alandaki teknoloji açığının Batı’ya göre hala 10-15 yıl geride olduğunu ifade etti. SMIC ve Huawei gibi Çinli şirketler, son yıllarda büyük adımlar atmış olmalarına rağmen, gelişmiş EUV litografi araçlarına sahip olmadıkları için en ileri teknoloji çipleri üretemiyorlar. Mevcut durumda, SMIC sınıfının en iyisi olarak kabul edilen DUV araçlarını kullanarak üretim yapabiliyor, ancak bu ekipmanlar, Intel, TSMC ve Samsung gibi küresel devlerin kullandığı teknolojilere ulaşmada yetersiz kalıyor.

Çin, çip üretiminde geri kalmış olabilir

Fouquet, NRC’ye verdiği röportajda ABD’nin, ASML’nin EUV araçlarının Çin’e ihracatını yasaklamasının bu teknoloji açığını daha da genişlettiğini belirtti. Wassenaar Düzenlemesi kapsamında, ASML’nin EUV makineleri Çin’e göndermesi yasaklanmış durumda ve bu araçların Çin’de kullanılabilmesi kısa vadede mümkün görünmüyor. Yine de şirket, SMIC ve Huawei gibi müşterilerine gelişmiş DUV ekipmanlarını tedarik ederek bu süreçte önemli bir gelir elde etmeye devam ediyor. SMIC’in bu makinelerle 7nm sınıfı çipler üretmesi, Çin’in bazı teknolojik engelleri aşmasına yardımcı olsa da EUV eksikliği, küresel rekabeti büyük ölçüde etkiliyor.

Çin, çip üretiminde geri kalmış olabilir.
Çin, çip üretiminde geri kalmış olabilir.

Huawei ve Çinli ortakları, kendi EUV litografi makinelerini geliştirmek amacıyla bağımsız çalışmalar yürütüyor. Ancak, bu teknoloji ekosisteminin sıfırdan oluşturulmasının en az 10-15 yıl süreceği tahmin ediliyor. ASML’nin kendi EUV araçlarını ticari olarak kullanılabilir hale getirmek için 20 yıldan fazla bir süre harcadığı düşünüldüğünde, Çin’in bu süreçte karşılaşacağı zorluklar oldukça karmaşık görünüyor. Batılı şirketler, bu sırada daha gelişmiş olan High-NA EUV ve Hiper-NA EUV teknolojilerine geçiş yapmaya hazırlanıyor.

Bunun yanı sıra, ABD’nin ASML üzerindeki baskısı yalnızca EUV ile sınırlı kalmayıp, gelişmiş DUV sistemlerinin bakım ve onarımına da uzanıyor. ABD hükümeti, bu sistemlerin Çin’de faaliyetlerine devam etmesinin engellenmesini talep ederken, Hollanda bu konuda şimdilik bir kısıtlama getirmeyi reddediyor. ASML, makinelerinin kontrolünü Çin’de elinde tutmaya çalışarak hem teknolojisini korumayı hem de hassas bilgilerin sızdırılmasını önlemeyi hedefliyor. Ancak, Çinli şirketlerin ana akım DUV makinelerini kopyalama ihtimali, gelecekte ASML’nin karşılaşabileceği en büyük risklerden biri olarak öne çıkıyor.

Türkiye, yenilenebilir enerji yatırımlarıyla büyük tasarruf sağladı!

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Zafer Demircan, Geleceğin Enerjisi ve Depolama Kongresi’nde yaptığı konuşmada, Türkiye’de yenilenebilir enerji yatırımlarının doğal gaz ithalatının azaltılmasında büyük bir etkisi olduğunu vurguladı. Demircan, yenilenebilir enerji kurulu gücünün hidroelektrik santrallerle birlikte 67 GW’ı aştığını belirtti ve bu yatırımlar sayesinde şimdiye kadar 132 milyar dolarlık doğal gaz ithalatının engellendiğini açıkladı. Bunun yanı sıra, Türkiye’nin 20 yıllık reformları sayesinde enerji sektöründe 890 milyon ton karbon emisyonunun azaltıldığına dikkat çekti.

Türkiye, yenilenebilir enerji yatırımlarıyla önemli bir tasarruf sağladı

Demircan, Türkiye’nin enerji ithalatında hala yüksek maliyetlerle karşı karşıya olduğunu ifade ederek, geçen yıl 60 milyar dolar, bu yıl ise 50 milyar dolarlık enerji ithalatı gerçekleştirildiğini belirtti. Türkiye’nin enerji stratejisinde kaynak çeşitliliğine önem verildiğini dile getiren Demircan, yenilenebilir enerjideki yerli kaynak ağırlığının artırılması gerektiğinin altını çizdi. Ayrıca nükleer enerjiyi karbon sıfır hedefine ulaşmak için en temiz enerji kaynaklarından biri olarak gördüklerini ve bu kapsamda Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin ilk ünitesinin devreye alınması için çalışmaların sürdüğünü belirtti. Sinop ve Kıyıköy’deki nükleer projelerin de ilerleyen dönemde enerji stratejisine katkı sağlayacağını ifade etti.

Türkiye, yenilenebilir enerji yatırımlarıyla önemli bir tasarruf sağladı.
Türkiye, yenilenebilir enerji yatırımlarıyla önemli bir tasarruf sağladı.

Demircan, güneş ve rüzgar enerjisi projelerinde özel sektör yatırımları ile önemli mesafeler katedildiğini, bu yatırımların kapasitesinin 31 GW’a ulaştığını söyledi. Halihazırda 70 GW’a yakın bir kapasitenin ön lisans ya da lisans aşamasında olduğunu ve bunun 34 GW’lık kısmının depolamalı rüzgar ve güneş enerjisi projelerinden oluştuğunu belirtti. Ocak ve şubat aylarında gerçekleştirilecek güneş ve rüzgar YEKA ihaleleri ile sektöre ivme kazandırılacağını açıkladı. Ayrıca izin süreçlerini hızlandırmaya yönelik bir kanun değişikliği hazırlığının tamamlanmak üzere olduğunu, mevcutta yaklaşık 48 ay süren izin süreçlerini 24 aya indirmeyi hedeflediklerini ekledi.

Türkiye’nin mevcut enerji iletim altyapısını güçlendirme çalışmalarına da değinen Demircan, mevcutta 75 bin kilometrelik bir iletim hattı bulunduğunu ve bunu 90 bin kilometreye çıkarmayı planladıklarını dile getirdi. Bu doğrultuda önümüzdeki 10 yıl boyunca 28 milyar dolarlık bir yatırımın iletim hatları için kullanılacağını söyledi. Bu yatırımlarla sistemi desteklemeyi, enterkonneksiyon kapasitesini artırmayı ve komşu ülkelerle iş birliğini güçlendirmeyi planladıklarını belirtti. Ayrıca, enerji sistemine yönelik depolama yeteneklerini geliştirerek daha sürdürülebilir bir yapı oluşturmayı hedeflediklerini ifade etti.

Karbon dengelemeleri enerji verimliliği sağlayacak mı?

0

Müşterilerin ve yatırımcıların baskısı altında, birçok ABD şirketi iklim üzerindeki etkilerini gönüllü olarak azaltma sözü verdi. Ancak bu her zaman kendi sera gazı emisyonlarını azalttıkları anlamına gelmiyor.

Bunun yerine çok sayıda şirket, karbon dengelemesi üreten projeler aracılığıyla karbon emisyonlarını kendileri adına azaltmaları için başkalarına ödeme yapıyor.

Karbon dengelemeleri enerji verimliliği ile daha cazip hale geliyor

Bu uygulama hakkında şüpheci olmak için nedenler var. Bunların başında, karbon dengelemeleri için geliştirilen projelerin daha fakir ülkelerdeki toprakları işgal etme , küçük ölçekli çiftçileri yerinden etme ve bu süreçte geçim kaynaklarını tehdit etme geçmişinin olması geliyor. Küresel olarak ticareti yapılan bazı gönüllü dengelemelerin kalitesinin doğrulanması da zor oldu. Örneğin, orman dengeleme projelerinin incelenmesi, birçoğunun iddia ettikleri kadar karbon tutmada etkili olmadığını gösterdi.

Daha iyi bir çözüm olduğunu düşünüyoruz: Şirketler karbon dengeleme paralarının bir kısmını yalnızca emisyonları azaltmakla kalmayıp aynı zamanda bu şirketlerin faaliyet gösterdiği ABD topluluklarındaki insanların hayatlarını iyileştiren iklim dostu projelere harcayabilirler.

Vanderbilt Üniversitesi İklim, Sağlık ve Enerji Eşitliği Laboratuvarı’ndaki ekibimiz, düşük gelirli konutlarda enerji verimliliğini artırmak için kurumsal telafi dolarlarının ödeme yapma olasılığını araştırıyor ve memleketimiz Nashville’de bir pilot çalışmayla başlıyor. Verimlilik yükseltmeleri enerji ve paradan tasarruf sağlayabilir ve karbon emisyonlarını azaltabilir. Aynı zamanda, düzgün bir şekilde ısıtılması ve soğutulması zor bir evde yaşamanın yarattığı veya yükselttiği birçok sağlık riskinden bazılarını azaltır.

Bu tür yükseltmeler, gönüllü karbon piyasasının ” sosyal karbon” segmentinde karbon dengelemeleri satarak finanse edilebilir . Düşük gelirli enerji yükseltmelerinin birleşik ekonomik, sağlık ve iklim faydaları, bu projeleri iklim taahhütlerini yerine getirmek ve yerel toplulukta olumlu ilgi kazanmak isteyen şirketler için çekici hale getirebilir.

Ortalama olarak, ABD’deki düşük gelirli haneler gelirlerinin %6 ila %10’unu enerji maliyetlerine harcıyorlar. Genellikle, bu kiracılar ve ev sahipleri eski, kötü yalıtımlı evleri sağlıklı sıcaklıklarda tutmak için mücadele ediyorlar. Bazı insanlar için bir evi ısıtmanın maliyeti o kadar yüksek olabilir ki, “ısıtmak mı yoksa yemek yemek mi ” seçeneği haline gelebilir ve bu da fiziksel ve ruhsal sağlık açısından olumsuz sonuçlar doğurabilir .

Musk Hükümet Verimliliği Bakanlığı’na eş başkan oldu

0

Tesla’nın milyarder CEO’su Elon Musk, ‘kripto başkan’ Donald Trump’ın yeni yönetimi altında Vivek Ramaswamy ile birlikte yeni kurulan Hükümet Verimliliği Bakanlığı’na (DOGE) eş başkanlık ediyor. Amaç, federal harcamalardan 2 trilyon dolar azaltmaya gitmek.

Musk Hükümet Verimliliği Bakanlığı için çalışacak

Bu tutar, ABD hükümetinin 2024’teki tahmini açığının büyüklüğüne yakın. Ancak bu proje sadece başarısızlığa uğramakla kalmayıp, tüm ABD ekonomisini çökertebilir. Aslında DOGE gerçek bir hükümet departmanı bile değil, bir danışma grubu diyebiliriz. Kongre veya Trump’ın onayı olmadan hiçbir şeyi uygulayamaz. Ancak Elon’ın adı önem taşıyor. Sadece onun katılımı bile bunu teorik bir egzersizden daha fazlasına dönüştürdü.

Planlar, kitlesel işten çıkarmalar, ajansların feshedilmesi ve düzenlemelerin ortadan kaldırılmasını içeriyor. Trump ve müttefikleri bunu alkışlarken, şüpheciler olası sonuçlar konusunda alarm veriyor. Elon ve Vivek, %75’e kadar bir hükümet iş gücü azaltımına göz diktiler. DOGE’nin vizyonu gerçekleşirse federal çalışanların dörtte üçü kapıya konabilir.

Peki bu ne kadar gerçekçi? Uzmanlar pek de gerçekçi değil diyor. İşte nedeni: federal bütçenin yaklaşık %75’i zorunlu harcamadır. Sosyal Güvenlik ve Medicare gibi programlar, büyük bir siyasi tepkiye neden olmadan dokunulmazdır. Bu, kesintiler için yalnızca takdirî harcamaları (yaklaşık 1.7 trilyon dolar) bırakıyor. Bunun yarısı, Trump ve müttefiklerinin dokunması pek olası olmayan savunmaya gidiyor. Verimsizlikleri azaltmanın önerdiği tasarruflar bile (150 milyar ila 200 milyar dolar arasında bir yerde) açığa kıyasla okyanusta bir damla.

Elektrikli araç girişimi Canoo iflasın eşiğinde

0

Onlarca çalışanını ücretsiz izne çıkardıktan günler sonra elektrikli araç girişimi Canoo, geri kalan çalışanlarına en azından yıl sonuna kadar “zorunlu ücretsiz tatilde” olacaklarını söyledi. Kuruluş tarafından görülen bir şirket e-postasında, çalışanların Canoo sistemlerinden kilitleneceği ve faydalarının bu ayın sonuna kadar devam edeceği söylendi.

Elektrikli araç girişimi Canoo için iflas uyarısı yapılmıştı

Rapor, Canoo’nun geçen hafta Oklahoma fabrikalarını kapatacağını ve çalışanlarını ücretsiz izne çıkaracağını duyurmasının ardından geldi. Şirket geçen ay bankada yalnızca yaklaşık 700.000 dolar kaldığını bildirmişti.

Ayrıca şirket, 24 Aralık’ta yürürlüğe girecek 1’e 20 ters hisse senedi bölünmesini duyurdu. Canoo, konsolidasyonun hisse senedinin Nasdaq borsasında listelenmeye devam etmesini ve “daha geniş bir kurumsal ve perakende yatırımcı grubunu” çekmeyi amaçladığını söylüyor.

E-posta, şirketin yaklaşık 100 çalışanını ücretsiz izne çıkaracağını ve Oklahoma’daki bir montaj tesisini fon eksikliği nedeniyle boşta bırakacağını duyurmasından sadece birkaç gün sonra geldi. Bu kesintilerin ardından kaç kişinin kaldığı belirsiz.

Canoo, macera arayan müşterilere elektrikli minibüs ve kamyon satmak için 2017 yılında kuruldu ancak çoğunlukla yalnızca ABD hükümeti için araçlar üretti. The Verge’den Andrew Hawkins’in belirttiğine göre, analistler 2022’den beri nakit sıkıntısı çekmenin eşiğinde olduğu için iflas riski konusunda uyardı. Canoo o zamandan beri kurucularının tamamı ve daha yakın zamanda CFO’su ve genel danışmanı da dahil olmak üzere istikrarlı bir yönetici akışını kaybetti.

Türk Telekom, 5G teknolojisi ile tarımı dönüştürüyor!

0

Türk Telekom, geleceği şekillendiren yenilikçi teknolojiler vizyonu doğrultusunda 5G farklı sektörlerin dijital dönüşümüne katkı sağlamayı sürdürüyor. Çorum’da, ZTE iş birliği ile başlatılan 5G akıllı tarım projesi, bu alanda modernizasyon ve verimlilik için önemli bir adım olarak öne çıkıyor. Proje kapsamında, bölgeye kurulan Pilot 5G ağına drone’lar ve akıllı tarım makineleri entegre edilerek, otomatik ilaçlama, gübreleme ve hassas sulama gibi görevler yüksek hızlı ve düşük gecikmeli bağlantılar sayesinde başarıyla gerçekleştirildi.

Türk Telekom, 5G teknolojisi ile tarımı dönüştürecek

Türk Telekom Network Genel Müdür Yardımcısı Zafer Orhan, Türkiye’nin dijital dönüşümünde lider bir kurum olarak, teknolojik altyapıyı güçlendirme ve sürdürülebilirlik vizyonlarını hayata geçirme konusundaki kararlılıklarını vurguladı. Orhan, ZTE ile yapılan bu iş birliği çerçevesinde, modern tarımın gereksinimlerine uygun yenilikçi teknolojiler geliştirerek tarımı daha verimli, sürdürülebilir ve ekonomik açıdan güçlü bir sektöre dönüştürmeyi hedeflediklerini ifade etti.

ZTE Corporation Avrupa ve Amerika Bölge Başkanı ve Netaş Yönetim Kurulu Başkanı Aiguang Peng ise bu projenin, yalnızca Türkiye’nin dijital dönüşümüne değil, aynı zamanda küresel ölçekte telekomünikasyon endüstrisinin geleceğine katkıda bulunabileceğini belirtti. ZTE olarak Türk Telekom ile ortak çalışmalara verdikleri önemi dile getiren Peng, 5G’nin sunduğu yenilikçi özelliklerin tarımsal dijitalleşme ve sürdürülebilirlik alanında nasıl bir fark yaratabileceğini göstermekten gurur duyduklarını ifade etti.

Proje kapsamında, 5G’nin yüksek hızlı ve düşük gecikmeli bağlantı avantajlarından yararlanılarak tarım operasyonları otonom hale getirildi. Bu teknoloji sayesinde, drone’lar otomatik ilaçlama ve gübreleme gibi işlemleri başarıyla gerçekleştirdiği gibi, hassas sulama teknolojisi ile su kaynakları verimli bir şekilde kullanıldı. Çiftçiler ayrıca otonom sürüş teknolojisi sayesinde yoğun sezonlarda ekim ve hasat süreçlerini otomatikleştirme imkânı buldu. Türk Telekom ve ZTE, bu öncü projeyi farklı bölgelere genişletmeyi ve böylece tarımda verimlilik ve kaynak tasarrufunu artırmayı planlıyor.

Türk Telekom’un Çorum’da hayata geçirdiği bu pilot proje, enerji tüketiminde kayda değer azalma ve kullanıcı deneyiminde büyük ilerlemeler sağladı. Projede ZTE’nin enerji verimliliğini artıran ileri teknolojilerinden yararlanılarak çevre dostu bir 5G ağı oluşturuldu. Türk Telekom’un yeni nesil kablosuz teknolojilerle sağladığı bu çözüm, hem daha hızlı ve kesintisiz bir dijital deneyim sunmayı hem de operasyonel verimliliği artırarak geleceğin teknolojilerini ülkemize kazandırmayı hedefliyor.

Oksijen kontrolü lityum pillerin ömrünü uzatıyor

0

Lityum iyon pillerin ortalama ömrü 5 ila 10 yıl veya 500-1.500 şarj döngüsü arasında değişiyor. Ancak bu süre yeterli görünmüyor. Her geçen yıl pil maliyetleri önemli ölçüde düşse de bir araba satın alan birçok kişi, 10 yıl içinde pahalı bir pili değiştirmenin maliyetini üstlenmek zorunda kalabileceklerinden korktukları için bir elektrikli araç sahibi olma fikrinden vazgeçiyor.

Oksijen kontrolü lityum pillerde döngüyü uzatıyor

Li-ion pillerin kullanım ömrünün kat kat artırılması, hem benimsenmesini artırmak hem de çevresel etkilerini azaltmak, uydu ve uzay araçları gibi ileri uygulamalarda kullanılabilmesini sağlamak açısından büyük önem taşıyor. Güney Kore merkezli Pohang Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’ndeki (POSTECH) araştırmacılar, Li-ion pil ömrünü uzatmanın ilginç bir yolunu buldular.

Günümüzde çoğu lityum pil katot olarak lityum kobalt oksit (LiCoO₂) veya lityum nikel manganez kobalt oksit (LiNiMnCoO₂ veya NMC) kullanmaktadır. Ancak son zamanlarda yapılan bazı araştırma çalışmaları, potansiyel bir katot malzemesi olan lityum açısından zengin katmanlı oksitin (LLO), geleneksel malzemelere kıyasla daha iyi enerji yoğunluğu, daha yüksek kapasite ve daha uygun bir voltaj sunduğunu ortaya koymuştur.

POSTECH ekibi: “Daha ekonomik ve sürdürülebilir bir alternatif olarak LLO önemli bir ilgi topladı. Malzeme, geleneksel nikel bazlı katotlardan yüzde 20’ye kadar daha yüksek enerji yoğunluğu sunuyor” diyor. Ancak şimdiye kadar bilim insanları LLO’nun potansiyelini fark edemediler. Bunun nedeni, onu bir lityum pil katodu olarak kullanmaya çalıştıkları her seferinde, bazı kararlılık sorunlarıyla karşılaşmalarıydı. POSTECH ekibi: “Önceki çalışmalarda, çevrim sırasında katotta meydana gelen yapısal değişikliklerin bu sorunların nedeni olduğu belirlenmiş olsa da, kararsızlığın arkasındaki kesin nedenler büyük ölçüde belirsizliğini koruyor” diye ekledi.

POSTECH ekibi, şarj-deşarj süreci sırasında LLO kafes yapısından oksijenin salınması nedeniyle LLO katodunun dengesizleştiğini keşfetti. Oksijen emisyonunun, katot ile elektrolit (anot ve katot arasında köprü görevi görerek ikisi arasındaki iyon hareketini kolaylaştıran bir madde veya çözelti) arasındaki etkileşim nedeniyle meydana geldiğini ileri sürmektedirler. Oksijenin dışarı akmasını önlemek için elektrolit bileşiminde bazı değişiklikler yaptılar. Örneğin, Li-ion pillerde yaygın olarak kullanılan bir çözücü olan polar etilen karbonat içermeyen bir elektrolit kullandılar. 

E-ticarete yeni düzenleme geldi!

Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre e-ticaret kapsamında gerçekleştirilen mal satışı ve hizmet sunumlarında yapılan ödemelerde tevkifat oranı yüzde 1 olarak belirlendi. 1 Ocak 2025’ten itibaren elektronik ticaret işlemlerine aracılık edenler, bu işlemlerden elde ettikleri KDV hariç tutarı ürün sahibine öderken yüzde 1 stopaj uygulayacak ve bu tutarı kendi gelir beyanından mahsup edecek.

Yeni düzenlemeyi değerlendiren IdeaSoft CEO’su ve TOBB E-ticaret Meclis Üyesi Seyhun Özkara, “Gelir vergisi ödeyen işletmeler için yüzde 25, diğer kurumlar için yüzde 15 oranları gündemi çok meşgul etti. Bu oranların çok yüksek olduğuna dair birçok tartışma yaşandı ve medyada konuyla ilgili çok sayıda haber yer aldı. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesi bu oranları zaten standart olarak belirliyor.” dedi. Özkara, bu kararın e-ticaret tarafında bir fiyat artışı sıkıntısına sebep olmayacağını ve e-ticaret hacmini netleştireceğini belirtti.

Satışı yapan gelir idaresine bildirimde bulunacak

IdeaSoft CEO'su ve TOBB E-ticaret Meclis Üyesi Seyhun Özkara
IdeaSoft CEO’su ve TOBB E-ticaret Meclis Üyesi Seyhun Özkara

“Bu stopaj, tevkifat ya da kesinti yüzde 1’lik bir oranla 1 Ocak 2025 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek. Bu şu anlama geliyor: Pazar yerleri veya platformlar üzerinden satış yapan her işletmenin gerçekleştirdiği satışlardan bu kesinti yapılarak gelir idaresine bildirimde bulunulacak. Kar marjının çok yüksek olmadığı, rekabetin fazla olduğu e-ticaret pazarında bu kesintinin olmaması bekleniyordu, ancak oran yüzde 1 olarak belirlendi. 2024 yılı 3,2-3,4 trilyon TL’lik e-ticaret hacmiyle kapanırken, 2025 yılında e-ticaret hacminin, enflasyonun da etkisiyle yaklaşık 5,5-6 trilyon TL’ye ulaşmasını öngörüyoruz.

Yüzde 10-15 kar marjı ile çalışan işletmeler var. Bu yeni düzenlemenin enflasyonist bir etkisinin olabileceğini ve işletmelerin bu rakamı ürün fiyatlarına yansıtma riskini değerlendirmiştik, ancak geldiğimiz noktada yüzde 1 gibi bir orandan bahsediyoruz. İşletmelerin bu oranı ürün fiyatlarına yansıtacağını düşünmüyorum. Yansıtılsa bile e-ticaret tarafında önemli bir fiyat artışına neden olmayacaktır. Devletin asıl amacı vergi geliri oluşturmak değil, çünkü bir milyar TL’lik bir vergi kapsamı çok büyük bir rakam ifade etmeyecektir. Amaç; e-ticaret yapan pazar yerlerinde ve diğer platformlarda satış yapan işletmelerin gerçek matrahını, toplam hacmini, gerçek e-ticaret hacmini ve kayıt dışı olabilecek e-ticaret hacmini daha net bir şekilde görebilmektir.”

Pokemon Go verileri navigasyon sistemine dönüşüyor

0

Niantic, Pokemon Go verilerini Google Haritalar’a rakip olacak yapay zeka navigasyon sistemine dönüştürüyor. Niantic, oyuncularını “insan kameralar” olarak kullanarak fiziksel mekanları haritalamak için sağlam bir altyapı geliştirdi.

Pokemon Go verileri navigasyon görevi görüyor

Son derece popüler Pokemon Go’nun arkasındaki şirket olan Niantic, Temmuz 2016’da artırılmış gerçeklik uygulamasını piyasaya sürdüğünde oyun dünyasında devrim yarattı. Uygulama 2019 yılına gelindiğinde dünya çapında bir milyardan fazla akıllı telefona ulaşarak, fiziksel keşif ve sanal avcılığın benzersiz birleşimiyle oyuncuları büyüledi.

Bilmeyenler için Pokemon Go oyuncuların Pokemon yakalamak, diğer oyuncularla savaşmak ve topluluklarına yerleştirilmiş sanal mekanlarla etkileşime girmek için gerçek dünyaya adım atmasını gerektirir.Şirket, PokeStop’ları ve Spor Salonlarını stratejik olarak konumlandırarak oyun deneyimini geliştirdi ve çok sayıda coğrafi veri topladı; bunların çoğu Google’ın sokak görünümünde sunduğu verilerden bile daha ayrıntılı.

Niantic, oyuncularını “insan kameralar” olarak kullanarak fiziksel mekanları haritalamak için sağlam bir altyapı geliştirdi. Şirket, son beş yıldır kullanıcıların akıllı telefonları tarafından çekilen görüntüleri kullanarak konumları ve yönelimleri tam olarak belirleyen Görsel Konumlandırma Sistemi’ne (VPS) odaklanıyor.

Niantic, oyuncuların katkılarıyla, dünya çapında 10 milyondan fazla konumun derinlemesine taramalarını toplayan ilginç sitelerin 3B haritasını oluşturdu. Etkileyici bir şekilde, kullanıcılar her hafta yaklaşık bir milyon yeni tarama katkıda bulunuyor. Teknoloji, taranan lokasyonlardaki görsel örüntülerin analiz edilmesiyle çalışıyor. Örneğin, yerel model yalnızca kullanıcı bir kilisenin arkasında duruyorsa ön girişi tanıyabilir.

Ancak, benzer binaların kapsamlı bir küresel veritabanından yararlanarak, Niantic kullanıcıya çevresi hakkında daha geniş bir anlayış sağlayabilir. Bu, kafa karışıklığını ortadan kaldırır ve oyunculara daha sürükleyici ve doğru bir deneyim sunar. Niantic’i farklı kılan şey, gelişmiş sinir ağlarını iddialı bir şekilde kullanmasıdır. Şirket, her biri belirli bir alanı veya bakış açısını temsil etmek üzere tasarlanmış 50 milyondan fazla sinir ağını eğittiğini iddia ediyor.Bu ağlar binlerce görüntüyü işleyerek gerçek mekanların ayrıntılı dijital yeniden canlandırmalarına dönüştürüyor.

OpenAI insansı robot üretecek mi?

0

OpenAI yeni bir meydan okumaya hazırlanıyor olabilir: insansı robotlar. The Information’ın yakın zamanda yayınladığı bir rapora göre, OpenAI kendi bünyesinde insansı robot serisini geliştirmeyi görüşüyor. TechCrunch’a göre bu rapor, tartışmalar hakkında “doğrudan bilgi sahibi” iki kişinin sağladığı bilgilere dayanıyor.

OpenAI insansı robot ile meydan okuyabilir

OpenAI’ın potansiyel insansı robot projesi hakkında sınırlı bilgi mevcuttur. Özellikle robotun tanıtımı ve amaçlanan uygulamaları için zaman çizelgesi belirsizliğini korumaktadır.İnsansı robotlar, depo operasyonlarını kolaylaştırmaktan ev içi destek sağlamaya ve endüstriyel süreçleri ilerletmeye kadar çeşitli sektörlerde muazzam bir potansiyele sahiptir.

2021’de OpenAI, bu alandaki hırslarını durduran robotik bölümünü kapattı. Ancak şirket yakın zamanda üç yıllık bir aradan sonra robotik araştırma grubunun yeniden kurulduğunu duyurdu. OpenAI robotik alanına yeniden girerse, mevcut oyuncuların sert rekabetiyle karşı karşıya kalacaktır. Bu iddialı hamle, OpenAI’yi bu gelişen alana halihazırda büyük yatırımlar yapan Nvidia ve Tesla gibi endüstri devlerinin yanına taşıyacak. Örneğin Nvidia, gelişmiş GPU teknolojisi ve yapay zeka yeteneklerinden yararlanarak robotik şirketi Figure AI’ya yatırım yapıyor.  İnsansı robot pazarının 2032 yılına kadar önemli ölçüde büyüyerek 66 milyar dolarlık bir değere ulaşması bekleniyor.

Bu arada ChatGPT geliştiricisi, Figure AI ve 1X gibi önemli oyunculara stratejik yatırımlar yaparak alana olan ilgisini ortaya koydu. Ancak kaynaklar, OpenAI’nin şu anda insansı robotlar üretmeye, gelişmiş yapay zeka modelleri geliştirmeye yönelik devam eden çalışmalarına kıyasla daha az odaklandığını da ortaya koydu. Son zamanlarda OpenAI, o3 ve o3-mini olarak adlandırılan en son “sınır modelleri”ni tanıttı. Bunlar, karmaşık muhakeme görevlerinde mükemmellik sağlamak için tasarlanmış gelişmiş AI modelleridir.

Her iki model de şu anda sınırlı test için mevcut olup, araştırmacıların ve geliştiricilerin modellerin yeteneklerini keşfetmelerine ve OpenAI’ya değerli geri bildirimler sağlamalarına olanak tanıyor.

OpenAI, bu yılın Şubat ayında Figure AI Inc. için 625 milyon dolarlık bir finansman turuna katıldı.Figure AI’nın son yaratımı olan Figure 02 insansı robot, OpenAI’nin yardımıyla geliştirilen AI modellerinden yararlanır. Bu modeller robotun depo çalışanlarından gelen sesli komutları etkili bir şekilde işlemesini sağlar.