Türk malı otonom traktör geliyor!

0

Artan dünya nüfusu, iklim değişikliği, tarımdaki işgücünün yaşlanması gibi faktörler, daha az kaynakla daha fazla tarımsal üretim gerçekleştirmeyi zorunlu kılıyor. Tarla ve çiftliklerde yakın zamanda daha sık karşılaşacağımız insansız hava araçları, drone’lar, sürücüsüz traktörler gibi otonom tarım araçları, üreticinin üzerindeki yükü azaltarak tarımda daha verimli bir yaklaşım sunuyor.

Son yıllarda dünyayı etkisi altına alan dijitalleşme, tarım sektöründe de olumlu etkiler yaratıyor ve uzaktan kumandalı akıllı cihazlar, robotlar, sensörler giderek tarlalarda ve çiftliklerde kendine daha fazla yer buluyor. Tarım ve hayvancılık operasyonlarında çeşitli teknolojik cihazların kullanımı, ilgili çalışmaların daha verimli bir şekilde yürütülmesini sağlıyor.

Birçok tarım ekipman ve makine üreticisi teknolojiye yoğunlaşarak, drone operasyonları, otonom traktörler, robotik biçerdöverler, otomatik sulama ve ekim robotları geliştirmek için yazılımlar üzerinde çalışıyor. Bu teknolojiler nispeten yeni olmasına rağmen, artık tüm sektörün otonom süreçleri benimsediği görülüyor. Ümit verici bu gelişmeler doğrultusunda, tarımın yakın gelecekte büyük ölçüde insansız hale geleceği ve otonom ekipmanlar sayesinde üreticilerin yüksek verim imkanlarına kavuşacağı öngörülüyor.

Yeni tarım çağı: Tarım 5.0

Otonom araçlardan, otomatik dümenleme sistemlerine kadar farklı teknolojik gelişmeler, tarımda yeni bir çağ başlattı. Küresel sürdürülebilirlik için problem çözme sürecine dahil olan Tarım 5.0 çağı başladı. Otonom tarım makineleri üzerinde çalışan şirketlerden biri de Yanmar. Yanmar Turkey Makine A.Ş. Tarım İş Kolu ve İş Geliştirme Müdürü Murat Balkan Kanbir, “Bu yeni tarım çağını, insan emeğinin yerini teknolojiye bıraktığı, tarımın geleceğine yönelik heyecan verici bir adım olarak nitelendirebiliriz. Daha az efor ve kaynakla daha çok üretmek, tarımda yeni çağın temel hedeflerinden biri olacak” dedi.

Otonom tarım sayesinde yüzlerce dönüm tarlaya tohum ekmek, ürünü hasat etmek, çiftçi için uykularını kaçıran bir zorluk olmaktan çıkıyor. Otonom traktör ve tarım araçlarını tabletten veya bilgisayardan yöneterek bu işlemleri yapmak kolaylaşıyor. Örneğin; Yanmar, otonom traktörleri için geliştirdiği yazılım ile çiftçilere uzaktan kontrolün ötesine geçen bir hizmet sunuyor. Bu sistemde sadece birinde operatör olan iki traktör bulunuyor. Yazılım sayesinde, operatör olmayan traktör, içinde operatör olan traktörün davranışını taklit edebiliyor. Böylece tek bir operatör ile iki traktörün görevini yapmasını sağlamak mümkün oluyor. Verimlilik artarken iş gücü konusundaki sıkıntı da aşılmış oluyor.

Türk Malı otonom traktör yolda…

Ayrıca 110 yılı aşkın bilgi birikimi ve deneyimiyle dünyanın önde gelen motor üreticilerinden biri olan Yanmar, 2025 yılından itibaren İzmir Torbalı’daki fabrikasında otonom traktör üretmeye hazırlanıyor. Türkiye ve dünya pazarı için üretilecek otonom traktörler sayesinde çiftçiler, uzaktan kontrol ederek tarlasını sürebilecek. Hasadı da yine otonom araçlarla yapabilecek. Murat Balkan Kanbir, “Dünyanın dört bir yanındaki tarlalarda çok yakın zamanda Türkiye’de üretilen otonom traktörler, tarım araçları iş başında olacak” dedi.

Yanmar, teknoloji ile tarım dünyasını değiştirecek adımlar atıyor. Japonya’da bulunan Hokkaido Üniversitesi’nin iş birliğiyle geliştirdiği robot traktör ile otonom araç teknolojisinde yeni bir dönem başlatıyor. Kanbir’in verdiği bilgiye göre, sürücüsüz traktörler ve biçerdöverler gibi diğer otonom makinelerin geliştirilmesi de Yanmar’ın gelecek planları arasında yer alıyor.

Yanmar Turkey Makine A.Ş. Tarım İş Kolu ve İş Geliştirme Müdürü Murat Balkan Kanbir, “Uzaktan kumandalı sistemler ve otonom traktör teknolojisi gibi yenilikçi çözümlerle çiftçilere daha verimli ve iş gücünü azaltıcı seçenekler sunma konusunda kararlıyız. Ayrıca daha az karbon emisyonu sağlayan dizel motorlar, hidrojen gibi alternatif yakıtlı motorlar ve diğer alternatifler üzerinde de çalışmalarımız devam ediyor. Bu yatırımlarla geleceğin tarımına yönelik çeşitli seçenekler sunmayı amaçlıyoruz” diye konuştu.

Fintek sektöründen tarıma destek!

Ödüyo, tarım sektöründeki işletmelerin finansal süreçlerini daha verimli bir şekilde yönetmelerine yardımcı olurken, üretici ve çiftçilerin esnek ve rahat ödeme yapmasını sağlıyor.

Ödüyo Finansal Teknolojiler Genel Müdürü Erman Yapıcı, Tarım Kartı hakkında bilgiler vererek, “Ticarette dönemsellik ilkesi gereği, tüm işletmeler aylık olarak gelir-gider dengelerini oluştururlar. Bankalar olağan ticari hayatın içerisinde, büyük çoğunlukla ürünlerini aylık döngüler üzerine tasarlar. Fakat ticarette olağandışı döngüsü olan sektörler de var. Bankalar bu sektörler için özel çözümler üretebilirler. Tarım Kartları, bu özel çözümlerden biri. Tarım sektöründeki üretici ve çiftçilerin gelirinin aydan aya değil, hasattan hasada oluştuğu ticari döngüde, tarım kartları tarım sektöründeki üretici ve çiftçilerin borçlarını gelirlerinin oluştuğu hasat tarihlerinde planlamalarına ve ödemelerine olanak tanır.” dedi.

Tarım sektöründeki üretici ve çiftçilerin Tarım Kartlarıyla, üretim maliyetleriyle ilgili harcamalarını yapabileceklerini sözlerine ekleyen Yapıcı, “Mesela tohum, mazot, gübre, tarım ilacı, üretim ekipmanları ve yedek parça vs. gibi harcamalarını Tarım Kartı ile yapabilirler. Böylece, tarım sektöründeki üretici ve çiftçiler üretim için gerekli sermaye ihtiyacının bir kısmını bu şekilde finanse etme olanağına sahip olur. Ödüyo bu süreçlerde farklı Tarım Kartlarını bir araya getirerek tedarikçi firmaların çiftçilerden esnek ve daha rahat tahsilat almasını sağlıyor. Tarım sektöründeki üretici ve çiftçilere farklı bankaların tarım kartlarıyla ilgili fırsatları tek ekrandan sunabilen tedarikçiler, Ödüyo ile yarattıkları avantajlı satın alma koşullarından dolayı, satışlarda diğer firmaların önünde konumlanma şansını elde ediyor.diyerek sözlerini tamamladı.

Google arama sonuçları kötüleşiyor!

0

Alman araştırmacılar tarafından bir yıl süren yeni bir araştırmaya göre, Google araması gerçekten de düşük kaliteli SEO spam’ın eline geçmiş durumda.

Leipzig Üniversitesi, Bauhaus Üniversitesi Weimar ve Ölçeklenebilir Veri Analitiği ve Yapay Zeka Merkezi’nden araştırmacılar, “Google Kötüleşiyor mu?” sorusunu yanıtlamak için yola çıktı. Bir yıl boyunca Google, Bing ve DuckDuckGo’da 7.392 ürün inceleme terimi için arama sonuçlarını inceledi.

Google arama sonuçları kötü durumda

Genel olarak, “daha yüksek sıradaki sayfaların ortalama olarak daha optimize edildiğini, bağlı kuruluş pazarlamasıyla daha fazla para kazanıldığını ve daha düşük metin kalitesinin işaretlerini sergilediğini” buldu. Web’deki ürün incelemelerinin yalnızca küçük bir kısmının bağlı kuruluş pazarlamasını kullandığını tespit etti. Ancak tüm arama sonuçlarının çoğunluğu bunu yapıyor.

Ayrıca spam sitelerinin sıralamalar konusunda Google ile sürekli bir savaş içinde olduğunu ve spam sitelerinin düzenli olarak sistemle oynamanın yollarını bulacağını, Google sıralamasında en üst sıraya yükseleceğini ve ardından devrileceğini de buldu. SEO sürekli bir savaş ve arama motorları ve SEO mühendisleri sırayla parametrelerini ayarlarken, sonuçlara giren ve çıkan inceleme spam’larının tekrarlanan kalıplarını görüyoruz ifadelerini kullandı.

Google, Bing ve DuckDuckGo’nun düzenli olarak algoritmalarını değiştirdiğini ve doğrudan spam olan içeriği kaldırdığını, ancak genel olarak bunun yalnızca “geçici bir olumlu etkiye” yol açtığını belirtiyor. Araştırmacılar, bu sıralama savaşının yapay zeka tarafından üretilen spam’ın ortaya çıkmasıyla muhtemelen çok daha kötüleşeceği ve arama motorlarının gelecekteki faydalarını gerçekten tehdit edeceği konusunda uyarıyor. İyi huylu içerik ile içerik ve bağlantı çiftlikleri biçimindeki spam arasındaki çizgi giderek bulanıklaşıyor ve üretken yapay zekanın ardından bu durum kesinlikle daha da kötüleşecek. Düşük kaliteli, seri üretilen ticari içerik biçimindeki dinamik rakip spam’ın daha fazla ilgiyi hak ettiği sonucuna ulaşıldı.

Arama motoru optimizasyonunun web’in ve aramanın genel olarak yok edilmesinde oynadığı rol, son birkaç ayda pek çok tartışmanın konusu oldu. Aralık ayının sonunda Search Engine Land, Google’ın günlerce süren “büyük bir spam saldırısı karşısında şaşkına döndüğünü” tespit etti. Bu arada, daha geniş SEO endüstrisi artık insanlar tarafından yazıldığında bile kalıplaşmış gibi görünen içerik türlerini daha da optimize etmek için üretken yapay zekayı kullanan veya kullanmayı düşünen şirketlerle dolu. Bing ve Google artık yapay zeka tarafından oluşturulan arama sonuçlarını kendileri kullanıma sunuyor. Tüm bunların olası sonucu, robotların diğer robotları memnun etmek için çok sayıda makale yazmaya devam etmesi ve aramanın halihazırda olduğundan daha az kullanışlı hale gelmesi.

Türkiye’de girişimcilik ekosistemi ne durumda?

Rapor, 2023 yılının zorluklarını ve fırsatlarını ortaya koyarken, Türkiye’nin girişimcilik alanında nasıl bir pozisyon aldığını gösteriyor.

Raporun başlıca bulgularından bazıları şöyle:

  • 2023 yılı, dünya genelinde girişimlere yapılan yatırımların son 5 yılda en düşük seviyesine ulaştığı bir yıl oldu.
  • Avrupa’da girişimlere yapılan yatırımlar, bir önceki yıla göre %39 oranında azalma gösterdi.
  • Global ölçekte birleşme ve satın almalar da son 10 yılın en düşük seviyesine indi.
  • Pandemi döneminin zirvesini yaşayan Amerika’daki halka arz ve SPAC işlemleri, 2023’te büyük bir düşüşle onda bir seviyesine geriledi.
  • 2021’de 622 olan yeni unicorn sayısı, 2022’de 348’e ve 2023’te 100’e düştü.
  • Türkiye’de 2023 yılında 325 yatırım turunda toplam 722 milyon dolarlık yatırım yapıldı. Getir’in yatırımı hariç tutulduğunda bu rakam 222 milyon dolara ulaşıyor.
  • Türkiye, tohum yatırım adedi bakımından Avrupa’da 4., MENA bölgesinde ise 1. sırada.
  • Türkiye Kalkınma Fonu tarafından yönetilen TÜBİTAK BiGG FONU, 2024’ün ilk çeyreğinde 143 ön tohum yatırımı yaparak rekor kırdı.
  • Yapay zeka ve oyun sektörlerinde yatırım miktarları azalırken, yatırım adedi önemli ölçüde artış gösterdi.
  • GSYF’ler (Gayrimenkul Yatırım Fonları), yatırımların neredeyse yarısında yer alarak ekosistemin önemli bir parçası haline geldi.
  • Kitle fonlama platformları, 2023’te 59 kampanyada toplam 20.6 milyon dolarlık yatırım topladı.
  • Türkiye’deki yabancı yatırımcı oranı son 5 yılın en düşük seviyesine gerilerken, adet olarak pandemi öncesini geçti.
  • Kurumlar ve kurumsal girişim sermayesi fonları, 2023 yatırımlarının %38’inde yer aldı.
  • Oyun sektöründe, 2023 yılında Avrupa’da yatırım adedi olarak 1., miktar olarak ise 5. sırada Türkiye yer aldı.
  • Türkiye’de son 3 yılda 1.3 milyar dolarlık 276 adet VC ve GSYF kuruldu.
  • 2023 yılında Mackolik, ebebek, Bin Holding (Binbin) gibi şirketlerin halka arzları ve Martı’nın SPAC ile ABD’de halka arzı dikkat çekti.
  • Türkiye’de 2023 yılında yapılan 325 yatırım turunun 70’i kadın girişimcilere aitti.
  • VC’ler, exit seçeneklerinin kötüleştiğini ve bir önceki yıla göre daha da zorlandıklarını belirtti.

Bu rapor, Türkiye’nin girişim ekosistemindeki mevcut durumunu ve geleceğe dair potansiyelini ortaya koymaktadır. Global ve yerel trendlerin yanı sıra, Türkiye özelindeki gelişmeler, ülkenin girişimcilik ekosistemindeki dinamikleri ve gelecek yatırım fırsatlarını gözler önüne seriyor.

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Sağlık hizmetleri buluttan verilecek!

Bulutistan, tele sağlık alanında öncü ve yenilikçi şirketlerden Swedish Care Turkiye ile gücünü birleştirerek ülkemizde sağlık hizmetlerinin yüksek teknolojiyle bütünleştiği yeni bir dönem başlatıyor. İş birliği ile hastalara ve sağlık kuruluşlarına güvenilir, hızlı ve etkin tele sağlık hizmeti sunarak, yeni nesil bulut teknolojilerinin gücüyle Türkiye’de sağlık ve teknoloji alanlarında da yeni standartlar oluşturacak.

Gelişen teknoloji, sağlık ekosistemini dönüştürdü. Nesnelerin interneti (IoT) teknolojisinin gelişimi ve akıllı telefon kullanımının yaygınlaşmasıyla tele sağlık hizmetleri giderek yaygınlaştı. Yarattığı maliyet ve zaman tasarrufu ve sunduğu yüksek hizmet kalitesiyle giderek daha fazla insanın hayatına dokunan tele sağlık hizmetleri, yeni nesil teknolojilerin desteğiyle erişilebilirliğini artırıyor. Yeni nesil bulut teknolojileri, bu alanda faaliyet gösteren şirketlere rekabet avantajı, hız ve verimlilik kazandırıyor. Şirketler bu sayede sağlık hizmetlerini farklı kitlelerle de tanıştırarak hedef kitlesini genişletebiliyor.

Yeni nesil ürün ve hizmetleriyle çok sayıda sektörün dönüşümüne yön verirken unicorn olma vizyonuna adım adım yaklaşan Bulutistan, bu yönde geliştirdiği yeni iş birliği ile sağlık eko sisteminin gelişimine yönelik büyük bir adım attı. Swedish Care Turkiye ile gücünü birleştirerek, şirketin tele sağlık platformu DoktorNow’un sunduğu sağlık hizmetlerinin erişilebilirliğini artırarak, tele sağlık hizmetlerinin sağlık ekosistemindeki konumunu güçlendirecek.

Sağlık ve teknoloji alanlarında yeni standartlar oluşacak

Sağlık hizmeti sağlayıcılarının daha fazla insanın hayatına dokunarak rekabette bir adım öne çıkabilmek için başta bulut teknolojileri olmak üzere çok sayıda teknoloji yatırımına ihtiyacı olduğuna dikkat çeken Bulutistan İcra Kurulu Üyesi Altuğ Eker, iş birliğine ilişkin şu değerlendirmede bulundu: “Swedish Care Türkiye’nin tele sağlık platformu DoktorNow ile sunduğu tele sağlık hizmetini yeni nesil bulut teknolojileriyle buluşturacağız. Sağlık ve bulut teknolojilerini bütünleştirerek iş dünyasına özgü, stratejik bir değer yaratma kapasitesine sahip olan iş birliği sayesinde, tele sağlık hizmetlerine güvenli bir şekilde erişilebilmesini sağlayacağız. Bu kapsamda ilk etapta B2B müşterilerimize ve çalışanlarımıza sunacağımız özelleştirilmiş indirimlerle erişimi artırıp, karşılıklı müşteri portföyümüzü genişleteceğiz. İş birliği ile sadece iki şirketin gücünü birleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda ülkemizin sağlık ve teknoloji alanlarında yeni standartlar oluşturma hedefiyle öncü bir girişim başlatıyoruz.”

Swedish Care Türkiye CEO’su Dr. Cenk Tezcan, “Swedish Care Türkiye olarak, yenilikçi tele sağlık platformumuz DoktorNow ve Bulutistan ile güçlerimizi birleştiriyoruz. Bu iş birliği, sağlık hizmetlerinin kalitesini ve erişilebilirliğini artırarak Türkiye’de bir dönüm noktası yaratacaktır. Teknoloji ve sağlık alanlarında yeni standartlar belirleyerek, herkes için daha iyi bir sağlık deneyimi sunmayı hedefliyoruz,” dedi.

Veri işleyen dronelar yeni plan öneriyor

0

RUDN Üniversitesi’nden araştırmacılar, Nesnelerin İnterneti ağı için yeni bir plan önerdi. Ağı hızlandıran bulut veri merkezleri yerine verileri işleyen drone’ları kullanıyor. Sonuçlar Drones’da yayınlandı.

Veri işleyen dronelar IoT’de kullanılıyor

Nesnelerin İnterneti (IoT), kullanıcı cihazlarını günlük ev ve profesyonel cihazlara bağlayacak. Şimdiki zorluk, işlevsellik ile enerji verimliliği arasındaki dengenin bulunamaması. Bu sorunu çözmek için araştırmacılar yeni bir ağ mimarisi türü olan sis bilişimi kullanmayı önerdi. RUDN Üniversitesi Kablosuz 5G Ağlarını Modelleme Bilimsel Merkezi Direktörü Ammar Muthanna: “IoT umut verici fırsatlar sunuyor. Ancak böyle bir ağı dağıtmak ve yönetmek için çeşitli sorunların ele alınması gerekiyor. Ana görevlerden biri 5G/6G kapsama alanını ve ağ kullanılabilirliğini sağlamak. IoT cihazlarının kaynakları genellikle sınırlıdır, özellikle de güç açısından. Bu nedenle, işlevsellik ve enerji verimliliği arasındaki denge hassas bir uzlaşma olmalı” diyor.

Araştırmacılar tarafından önerilen uçan sis hesaplaması, dronları uyguluyor. Verilerin işlenmesi gereken yere taşınırlar. Sonuç olarak ağ gecikmesi azalır ve ağ güvenilirliği ve hızı artıyor. Ekip, dronlardaki sis bilişiminin çalışmasını geleneksel bir IoT ağıyla karşılaştırdı. Her iki durumda da ortalama gecikme, ağ düğümlerinin sayısına bağlıydı ancak drone ağında her zaman daha düşüktü. Örneğin 500 düğümde gecikme neredeyse yarı yarıya azaldı. 100 düğümde fark neredeyse hiç fark edilmiyor, ancak yine de uçan sis bilişiminin lehine tartışılıyor.

Ammar Muthanna: “Uçan sis bilişimi umut verici bir çözüm. Geleneksel planlara kıyasla avantajlarını gösterdik. Yeni veri alışverişi modeli, böyle bir ağın potansiyelinden tam anlamıyla yararlanıyor; geleneksel statik uç bilişimi geride bıraktı; ortalama gecikmeyi azaltıyor” diyor. Önerilen algoritma, drone’ların hareketlilik modellerini, sis düğümlerinin hesaplama kapasitesini, IoT cihazlarının iletişim kısıtlamalarını ve gecikme gereksinimlerini dikkate alarak en uygun görev atama stratejisini akıllıca belirlemeyi amaçlıyor. Sonuçlar gecikme, kullanılabilirlik ve kaynak maliyetinde önemli iyileşmeler olduğunu ortaya çıkardı.

MAN Türkiye’ye yeni CEO!

0

Otobüs üretiminin en önemli tesislerinden MAN Türkiye A.Ş. üst yönetiminde görev değişimi gerçekleşti. MAN Truck & Bus SE çatısı altında uzun yıllar görev alan Münür Yavuz, şirkete yaptığı başarılı ve değerli katkıların ardından kariyerine yeni bir yön vermek üzere MAN Türkiye A.Ş.’deki görevinden ayrıldı. Münür Yavuz, görevi uzun yıllar birlikte çalıştığı Mehmet Şermet’e devretmekten gurur duyduğunu belirtti.

MAN Truck & Bus SE’nin Almanya dışındaki ilk üretim tesisi olarak 1966 yılında Türkiye’de faaliyete başlayan MAN Türkiye A.Ş.’nin üst yönetiminde atama gerçekleştirildi. Bugün 4.600 kişiye istihdam sağlayan, günlük 16 araçlık kapasitesi ve üretim kalitesi ile MAN’ın en büyük otobüs üretim tesisi olan MAN Türkiye A.Ş.’de CEO’luk görevine Mehmet Şermet atandı.

MAN Türkiye A.Ş. bünyesinde Ocak 2003 tarihinde kariyerine başlayan Mehmet Şermet, aradan geçen 20 yılda şirketin Türkiye ve farklı ülkelerdeki merkezlerinde yöneticilik görevlerinde bulundu. Son olarak, MAN Truck & Bus SE’nin Polonya Starachowice’deki fabrikasında Genel Müdürlük görevini yürüten Şermet, yeni görevi ile birlikte MAN Truck & Bus SE’nin Polonya ve Güney Afrika otobüs fabrikalarının sorumluluğunu da üstlendi.
Barbaros Oktay yeni atama için Yavuz’a teşekkür, Şermet’e de başarılar diledi.
MAN çatısı altında üstlendiği görevlerde başarılı çalışmalarda bulunan Mehmet Şermet yeni görevini, MAN’ın bir başka deneyimli ismi Münür Yavuz’dan devraldı. MAN Truck & Bus SE bünyesinde uzun yıllar boyunca önemli görevlerde bulunan Münür Yavuz, değerli çalışmaları ile şirketin gelişimine önemli katkılarda bulundu. Kariyerine yeni bir yön vermek istediğini belirten Yavuz, koltuğunu uzun yıllar birlikte başarıyla çalıştığı ve desteklediği Mehmet Şermet’e bırakmaktan gurur duyduğunu belirtti.

Bitkilerin savunma mekanizması çözüldü!

0

Bizim için algılanamayan bitkiler, iletişim kurmak ve kendilerini korumak için kullandıkları havadaki bileşiklerden oluşan ince bir sisle çevrelenmiş durumda. Bir nevi kokuya benzeyen bu bileşikler aç otçulları uzaklaştırıyor ve komşu bitkileri gelen saldırganlara karşı uyarıyor.

Bilim insanları bu bitki savunma mekanizmalarını 1980’lerden beri biliyor ve o zamandan bu yana 80’den fazla bitki türünde bunları tespit ediyor. Şimdi Japon araştırmacılardan oluşan bir ekip, bitkilerin bu hava alarmlarını nasıl aldığını ve bunlara nasıl tepki verdiğini ortaya çıkarmak için gerçek zamanlı görüntüleme tekniklerini kullandı. Bu, bitkilerin gevezeliğine dair anlayışımızda büyük bir boşluktu: Bitkilerin nasıl mesaj gönderdiğini biliyorduk ama onları nasıl aldıklarını bilmiyorduk.

Bitki savunma mekanizması için yeni araştırma yapıldı

Bu çalışmada, Japonya’daki Saitama Üniversitesi’nden moleküler biyologlar Yuri Aratani ve Takuya Uemura ve meslektaşları, yaralı ve böceklerle dolu bitkilerin yaydığı bileşikleri hasarsız komşularına aktarmak için bir pompa ve ne olduğunu izlemek için bir floresans mikroskobu kurdu.

Tırtıllar ( Spodoptera litura ), domates bitkilerinden ve hardal ailesinde yaygın bir yabani ot olan Arabidopsis thaliana’dan kesilmiş yapraklar üzerine yerleştirildi ve araştırmacılar, ikinci, sağlam, böcek içermeyen bir Arabidopsis bitkisinin bu tehlike ipuçlarına verdiği tepkileri görüntüledi. Bu bitkiler sıradan yabani otlar değildi: genetik olarak değiştirilmişlerdi, böylece hücreleri, kalsiyum iyonlarının akışı tespit edildiğinde yeşil renkte floresan veren bir biyosensör içeriyordu. Kalsiyum sinyali , insan hücrelerinin de iletişim kurmak için kullandığı bir şey.

Ekip, yırtıcı hayvanlardan kaçınmak için dokunmaya yanıt olarak yapraklarını hızla hareket ettiren floresan Mimosa pudica bitkileri üzerinde geçen yıl yapılan bir çalışmada kalsiyum sinyallerini ölçmek için benzer bir teknik kullanmıştı. Bu kez ekip, bitkilerin yaralanmadan birkaç saniye sonra salgıladığı uçucu bileşiklerle yıkanmaya bitkilerin nasıl tepki verdiğini görselleştirdi.

Bu doğal bir oluşum değildi; Bileşikler plastik bir şişede konsantre edildi ve alıcı bitkiye sabit bir hızda pompalandı. Ancak bu, araştırmacıların keskin karışımda hangi bileşiklerin bulunduğunu analiz etmesine olanak sağladı. Aşağıdaki videoda görebileceğiniz gibi, hasar görmemiş bitkiler, yaralı komşularının mesajlarını yüksek sesle ve net bir şekilde aldılar ve uzanmış yaprakları boyunca dalgalanan kalsiyum sinyal patlamalarıyla yanıt verdi.

Apple Vision Pro 3D filmlerle gelecek

Apple ve Disney, Vision Pro’nun lansman sırasında Disney Plus’tan 3D içeriğe sahip olacağını belirtti. Disney Plus abonelerinin ise kendilerine eşlik edecek özel animasyonlu gösterim ortamlarına sahip olacağını duyurdu.

Vision Pro desteğiyle duyurulan diğer uygulamalar arasında ESPN, MLB, PGA Tour, Max, Discovery Plus, Amazon Prime Video, Paramount Plus, Peacock, Pluto TV, Tubi, Fubo, Crunchyroll, Red Bull TV, IMAX, TikTok ve MUBI yer alıyor. Listede dikkate değer bir eksiklik Netflix’tir; ancak yöneticiler daha önce mevcut uygulamanın Apple’ın yeni kulaklığında değiştirilmeden çalışacağını söylemişti.

Apple Vision Pro 3D film sunacak

Duyuruda 3D olacak filmlerden bazıları listeleniyor ve doğal olarak Avatar: Suyun Yolu da bunların arasında yer alıyor. Ancak Vision Pro sahipleri ayrıca Avengers: Endgame, Star Wars: The Force Awakens ve Encanto gibi filmlerin 3D versiyonlarına da sahip olacak. Filmler Apple TV uygulaması aracılığıyla kiralanabilecek ve şirket, filmleri zaten satın alan herkesin artık fazladan ödeme yapmadan 3D versiyonlarını alacağını söylüyor. Aksi takdirde, sadece Disney Plus abonelerine sunulanlar da dahil olmak üzere daha fazla oyun daha sonraki bir tarihte duyurulacak.

Disney Plus abonelerine yönelik dört gösterim ortamından biri, şirketin Hollywood’un El Capitan Tiyatrosu’ndan ilham aldığını söylediği Disney Plus Tiyatrosu, diğerleri ise Marvel Avengers filmlerindeki kurgusal Yenilmezler Kulesi olan Pixar’s Monsters, Inc.’e dayanıyor. ve bir tanesi Star Wars’un Tatooine çölünde oturan bir kara sürat teknesinin kokpitinde yer alıyor. Apple, Disney içeriğinin yanı sıra, Apple TV uygulamasının Alicia Keys: Prova Odası ve Planet Earth yapımcılarının Prehistoric Planet Immersive adlı bir filmini içeren bazı ücretsiz “sürükleyici eğlenceye” sahip olacağını belirtti.

Hollywood stüdyoları uzun süredir 3D’yi gerçekleştirmeye çalışıyor. TV yapımcılarının denemelerine rağmen teknoloji, sinema salonlarının dışında hiçbir zaman tam anlamıyla başarılı olamadı. Vision Pro, onu şu ana kadar sahip olduğumuz hantal 3D gözlüklerden veya stereoskopik ekranlardan daha ilgi çekici hale getirebilse de, şirketin ne kadar az sayıda donanıma sahip olduğu göz önüne alındığında, genel olarak format için iğneyi hareket ettirmenin fazla bir şey yapması pek mümkün değil.

Google Haritalar tüneller için yeniliğe gitti

Android’deki Google Haritalar artık yeraltındayken daha iyi konum takibi elde etmek için Bluetooth işaretçilerini etkinleştirmenize olanak tanıyor. GPS aracılığıyla yönlere güvenerek tünelden geçmenin en kötü yanı, tünelden çıkmaya hazırlanırken yaşanan kaos. Bazen GPS, bir tünelden geçen bir yolda olduğunuzu hatırlayacak ve içeri girdiğinizde size verdiği talimatları sürdürecek, bazen de arabanızın mutlu bir şekilde oradan geçtiğini göstererek tamamen aptalca davranıp rotaya ilerlemenizi hatırlatacak. Ancak Google Haritalar tünellerin içindeki yönleri gösterme konusunda daha iyi hale gelmek üzere.

Google Haritalar tüneller için Bluetooth işaretçileri kullanacak

SmartDroid tarafından tespit edilen yeni bir özellik, uygulamanın Android sürümünün, GPS sinyallerinin genellikle ulaşamadığı alanlarda konumunuzu takip etmek için Bluetooth işaretlerini kullanmasına olanak tanıyor. Bu işaretler , özelliği zaten destekleyen Google’ın sahibi olduğu Waze’e göre, telefonunuza konum verileri sağlayan Bluetooth sinyallerini iletiyor. Uygulama daha sonra bu bilgiyi cihazın mobil bağlantısıyla birlikte kullanarak tipik bir GPS bağlantısında olduğu gibi gerçek zamanlı trafik verileri sağlıyor.

Tek uyarı, bu özelliğin yalnızca içinden geçmekte olduğunuz tünelde Bluetooth işaretçilerinin kurulu olması durumunda çalışacağı. Waze’in hâlihazırda New York City, Chicago, Boston, Paris, Rio de Janeiro, Brüksel ve işaretçilerin kurulduğu diğerleri de dahil olmak üzere dünya çapında birçok şehirde ortaklıkları bulunmakta. Her iki uygulama da Google’a ait olduğundan Google Haritalar’ın aynı işaretçileri kullanıp kullanmayacağı belli değil. Bu özelliği Google Haritalar’da etkinleştirmek için uygulamanın sağ üst köşesinden profilinizi seçin ve ardından Ayarlar > Gezinme Ayarları’nı seçin . Ardından sayfanın en altına gidin, Bluetooth tünel işaretçilerini açın ve Google Haritalar etkinleştirmek için izin istediğinde İzin Ver’i seçin.

Bazı kullanıcılar bu özelliği ilk olarak Ekim 2023’te gördüklerini bildirdi. Ancak şimdi geniş çapta kullanıma sunuluyor gibi görünüyor. iOS’ta Google Haritalar’a gelip gelmeyeceğini veya ne zaman gelip gelmeyeceğini halen bilmiyoruz. Dolayısıyla bir iPhone kullanıcısıysanız tünellerin içinde yol tarifi almak için Waze’i kullanmaya devam etmeniz gerekecek.

Siro, ICBC Turkey ile yatırım kredisi anlaşması imzaladı!

Togg ve Farasis Energy ortaklığında temiz enerji depolama çözümleri geliştirmek üzere kurulan Siro Silk Road Temiz Enerji Depolama Teknolojileri, Çin Endüstri ve Ticaret Bankası ICBC Turkey ile 400 milyon Yuan’lık kredi anlaşmasına imza attı.

Dünyanın sürdürülebilirliği için net-sıfır hedeflerine hizmet eden Siro bu finansmanı batarya hücresi dahil Ar-Ge ve üretim yapacağı yeni kampüsündeki inşaat, makina ve ekipman yatırımları kapsamında kullanacak.

Siro, ICBC Turkey ile anlaştı!

Türkiye ve çevresindeki ülkelerde otomotiv ve otomotiv dışı uygulamalar için enerji depolama çözümleri geliştirmek üzere Togg ve Farasis Energy’nin %50-50 ortak girişimle kurduğu Siro, Çin Endüstri ve Ticaret Bankası ICBC Turkey ile yatırımlarına hız katacak önemli bir kredi anlaşmasına imza attı.

Gebze Bilişim Vadisi’ndeki Siro yönetim merkezinde gerçekleşen imza törenine, Siro ve ICBC yöneticileri ile Çin’in İstanbul Başkonsolosu Wei Xiaodong katıldı. Anlaşmaya göre Siro, ICBC Turkey’nin sağlayacağı 400 milyon Yuan (yaklaşık 50 milyon Euro) tutarındaki krediyi, iki yıl geri ödemesiz, toplam beş yıl vadeli olarak kullanacak.

Temiz enerji dönüşümünde önemli bir oyuncu olacak Siro bu “yeşil” finansmanı, batarya hücresi dahil Ar-Ge ve üretim yapacağı yeni kampüsündeki inşaat, makina ve ekipman yatırımları kapsamında değerlendirecek.

“Bölgenin öncü enerji depolama oyuncularından biri olma hedefiyle çalışıyoruz”

İmza töreninde konuşan Siro Ticari Genel Müdürü Naci Özgür Özel, Çin Endüstri ve Ticaret Bankası ICBC Turkey ile temiz enerji depolama teknolojileri geliştirme ve üretimi yatırımının finansmanına katkı sağlayacak uzun vadeli bir kredi anlaşmasına imza atmaktan mutluluk duyduklarını belirterek, şunları söyledi:

“Ocak 2023’ten bu yana Togg Teknoloji Kampüsü’ndeki Siro Batarya Teknoloji Merkezi’nde batarya modül ve paketlerinin üretimini gerçekleştiriyoruz. 24 Nisan’da inşaat başlangıç töreni yaptığımız Gemlik’teki Batarya Geliştirme ve Üretim Kampüsümüzün inşaatı ise tüm hızıyla sürüyor.

Kampüsümüze 2024 yılı sonunda geçmeyi, 2026 yılında başlayacak hücre üretimi ile Türkiye’yi çevreleyen, Avrupa’yı da kapsayan geniş bölgede öncü enerji depolama oyuncularından biri haline gelmeyi hedefliyoruz. ICBC Turkey ile yaptığımız bu anlaşma, bizi hedeflerimize bir adım daha yaklaştırması açısından çok değerli.

Bu ‘yeşil finansmanı’ Siro Batarya Geliştirme ve Üretim Kampüsü’ndeki inşaat, makina ve ekipman yatırımlarımız için kullanarak, e-mobilitenin yanı sıra mikro-mobilite, endüstriyel uygulamalar, deniz taşıtları, yenilenebilir enerji için sabit enerji depolama gibi uygulamalarımızı Türkiye’nin yanında çevremizdeki 120 ülkeye yaymayı hedefliyoruz. Bölgenin öncü enerji depolama oyuncularından biri olma hedefimize güçlü iş birlikleriyle adım adım ilerliyoruz.”

“Uzun vadeli, katma değeri yüksek, istihdamı artıran projeler için yenilikçi bir örnek”

ICBC Turkey Yönetim Kurulu Başkanı Qian Hou da Siro ile finansal iş birliğine imza atmaktan memnuniyet duyduklarını belirterek, şöyle konuştu:

“Global sürdürülebilirlik vizyonumuz ve Türkiye ile Çin arasındaki ekonomik ilişkileri güçlendirme misyonumuz kapsamında önemli bir iş birliği gerçekleştirmekten mutluluk duyuyoruz.

Siro’nun enerji dönüşümünü önemli ölçüde hızlandıracak bu yatırım, aynı zamanda Türkiye’nin teknolojik alandaki uluslararası başarısının, küresel rekabette kendini konumlandırmasının ve yerli otomotiv yatırımının ayrılmaz bir parçası olarak marka değerini artırmasının da bir parçasıdır.

Bu çok değerli iş birliğini uzun vadeli, katma değeri yüksek ve istihdamı artıran projelere sağladığımız finansman modelinin yenilikçi bir örneği olarak görüyoruz.

Yapay zeka el yazısı taklidi yapabiliyor

Araştırmacılar, yapay zekanın bir kişinin el yazısı stilini ikna edici bir şekilde taklit edebileceğini söylüyor. Yapay zeka araçları halihazırda insanların ürkütücü derecede ikna edici ses klonları ve derin sahte videolar oluşturmasına olanak tanıyor. Yakında yapay zeka, bir kişinin el yazısı stilini taklit etmek için de kullanılabilir. Abu Dabi’nin Mohamed bin Zayed Yapay Zeka Üniversitesi’ndeki (MBZUAI) araştırmacılar, yalnızca birkaç paragraflık yazılı materyale dayanarak birinin el yazısını taklit edebilen bir teknoloji geliştirdiklerini söylüyor. Bunu başarmak için araştırmacılar, sıralı verilerdeki bağlamı ve anlamı öğrenmek için tasarlanmış bir tür sinir ağı olan bir transformatör modeli kullandı. Kendisini dünyanın ilk yapay zeka üniversitesi olarak adlandıran MBZUAI ekibine, yapay zeka sistemi için ABD Patent ve Ticari Marka Ofisi tarafından patent verildi.

Yapay zeka el yazısı taklidi konusunda başarılı sonuçlar elde ediyor

Araştırmacılar bu özelliği henüz yayınlamadı ancak bu, akademisyenlerin yıllardır ilgisini çeken bir alanda ileriye doğru atılmış bir adımı temsil ediyor. El yazısı oluşturabilen uygulamalar ve hatta robotlar mevcut ancak yapay zekadaki son gelişmeler, karakter tanıma tekniklerini önemli ölçüde hızlandırdı. Ancak diğer yapay zeka araçlarında olduğu gibi, faydaların zararlardan daha ağır basıp basmayacağı belli değil. Teknoloji, yaralıların kalemi eline almadan yazmasına yardımcı olabilir ancak aynı zamanda kitlesel sahtecilik ve kötüye kullanıma da kapı açma riski taşıyor. Araştırmacılardan ikisi bir röportajda aracın dikkatli bir şekilde kullanılması gerektiğini söyledi. MBZUAI’de bilgisayarla görme konusunda yardımcı doçent olan Hisham Cholakkal: “Kamuoyunun farkındalığını yaratmamız ve sahtecilikle mücadele için araçlar geliştirmemiz gerekecek. Bu, bir virüse karşı antivirüs geliştirmek gibi bir şey” dedi.

Endişelere rağmen mucitler, araştırmalarını aylar içinde gerçek dünyadaki uygulamalara uygulamayı planladıklarını ve ticari işbirlikçileri aradıklarını söyledi. Aynı zamanda MBZUAI’de bilgisayarla görme alanında yardımcı doçent olan Rao Muhammad Anwer: “Doktorların el yazılarının kodunu çözmekten kişiselleştirilmiş reklamlar oluşturmaya kadar, bu gelişmenin potansiyeli çok büyük” dedi. Teknoloji aynı zamanda diğer yapay zeka modellerinin el yazısını işleme biçimini iyileştirmek için büyük miktarda sentetik veri oluşturmak için de kullanılabilir. Ancak halen yapılacak daha çok iş var. Araştırmacıların halka açık el yazısıyla yazılmış metinlerden eğitilen dönüştürücü modeli, İngilizce ve kısmen de olsa Fransızca öğrenip yazabiliyor. Ancak ekip hala Arapça el yazısıyla yazılmış metni çözmeye çalıştıklarını söyledi.

Çamaşır makinesi veri trafiği akıllı donanım seviyesinde!

LG çamaşır makinesi sahibi ve bir fintech meraklısı, Twitterverse’e akıllı ev cihazının neden günde ortalama 3.66 GB veri tükettiğini belirtti. Çamaşır makinesinin internet bağımlılığından endişe duyan Johnie, cihazı hemen kullanmaya zorladı ve yönlendirici kullanıcı arayüzünü kullanarak cihazı engelledi. LG çamaşır makinesi hacklendi mi, ele geçirildi mi ya da internet üzerinden başka bir şekilde kurcalandı mı? yoksa bu, modern bir akıllı cihazın ortalama veri tüketimi mi?

Çamaşır makinesi veri trafiği artıyor

Sosyal medyada kullanıcılar, LG çamaşır makinesinin neden veriye susamış olabileceğini ortaya çıkararak çalışmalarına katkıda bulunmaya istekliydi. Johnie’nin ilk ekran görüntüsü, seçilen günde cihazın 3.57 GB yükleme yaptığını ve yaklaşık 100 MB indirdiğini ve veri trafiğinin neredeyse sabit olduğunu gösterdi. Bu arada Asus yönlendirici arayüzünün ekran görüntüsüne göre çamaşır makinesi Johnie’nin günlük internet trafiğinin sadece yüzde 5’ini oluşturuyordu.

LG çamaşır makinesi sahibi, içinde bulunduğu zor durumun eğlencesini gördü ve cihazın “DLC’ler (İndirilebilir Çamaşır Yıkama Programları)” için Wi-Fi kullanabileceğini söyledi. Makine çeşitli giysi türleri için ön ayarları indiriyor.

Konuyu incelerken Johnie’nin ayrıca birisinin çamaşır makinesini kripto madenciliği için kullanma olasılığını da düşündüğünü görüyoruz. Johnie: “LPU’muzu (Çamaşır İşleme Ünitesi) saatlik olarak memnuniyetle kiralarım” diyor. Bu şakanın arkasında gerçeğin olabileceği ihtimali bir kez daha ortaya çıktı. Başka bir sosyal medya kullanıcısı, bilgisayar korsanlarının LG’nin akıllı bağlantılı cihazlarını ele geçirdiği geçmişini vurguladı. SmartThinQ ev aletleri HomeHack güvenlik açığı, halka açıklandıktan birkaç hafta sonra yamalandı. Benzer bir modern hack, çamaşır makinesinin bilgisayar kaynaklarını bir botnet’in parçası olarak kullanabilir. Kripto para madenciliği veya hain ağ oluşturma amaçları için büyük bir botnet’in parçası olarak bir LG çamaşır makinesinin kontrolünü ele geçirmek, göründüğü kadar zor olmayacak.

Johnie’nin Tweetleri nispeten şaka olsa da akıllı bağlantılı cihazların hacklenmesi ciddi sonuçlar doğurabilir. Örneğin tıbbi veya endüstriyel IoT cihazlarının saldırganlar tarafından ele geçirilmesi durumunda neler olabileceğini düşünün. Dünyanın dört bir yanındaki fabrikalarda kullanılan Bosch ağa bağlı anahtarların güvenlik açıklarıyla dolu olduğunun tespit edildiği bu haftanın başlarındaki bir hikaye buna bir örnek teşkil ediyor.

Açık deniz rüzgar santrali devre dışı kalacak

Dünyanın ilk yüzen açık deniz rüzgar santrali 4 ay devre dışı bırakılacak. Rüzgar santrali Hywind Scotland, “ağır bakım” nedeniyle üç ila dört ay süreyle devre dışı kalacak.

Hywind İskoçya’nın operatörü Norveçli enerji devi Equinor, operasyonel verilerin rüzgar türbinlerinin çalışmaya ihtiyacı olduğunu gösterdiğini söylüyor. Pilot proje 2017 yılından bu yana faaliyettedi. Beş Siemens Gamesa türbini bu yaz Norveç’e çekilecek. Bir Equinor sözcüsü: “Bu, yüzen bir çiftlik için bu türden ilk operasyon ve bunu yapmanın en güvenli yöntemi, türbinleri kıyıya çekmek ve operasyonları korunaklı koşullarda yürütmek.” dedi.

Açık deniz rüzgar santrali devre dışı kalarak bakıma girecek

Norveçli yüklenici Wergeland Group bu işi üstlenecek. Sözcü: “Wergeland, açık deniz rüzgar deneyimine ve bu türbinlere hizmet verebilecek yeterli su derinliğine sahip en yakın liman” ifadelerini kullandı.

Dünyanın ilk yüzen açık deniz rüzgar santrali olan Hywind Scotland, şu anda yapım aşamasında olan çok daha büyük yüzer rüzgar santrallerinin öncülüğünü yaptı. Beş yüzer rüzgar türbininin toplam kapasitesi 30 MW. Birleşik Krallık’ta 34.000 haneye yetecek kadar elektrik üretiyor. Her türbinin tabandan türbine maksimum yüksekliği 253 metre. Aberdeenshire’da, İskoçya anakarasının en doğu noktası olan Peterhead sahilinin açıklarında bulunan Hywind İskoçya, 95-120 metre su derinliğinde. Spar tipi bir alt yapıya sahip.

Equinor , Aralık 2022’de Hywind Scotland beş yaşına geldiğinde, dünyanın en iyi performansa sahip açık deniz rüzgar santrali olduğunu ve beş yıllık operasyonları boyunca yüzde 54’lük bir kapasite faktörüne ulaştığını söyledi.

Equinor ve ortağı Masdar, Hywind Scotland’ı hayata geçirmek için 2 milyar NOK yatırım yaptı ve Norveç’teki Hywind Demo projesiyle karşılaştırıldığında yüzde 60-70 maliyet tasarrufu sağladı. Hywind İskoçya Ekim 2017’de elektrik üretmeye başladı. Hywind Scotland üretime başladığından bu yana her yıl, yüzen rüzgar santrali, Birleşik Krallık’taki tüm offshore rüzgar santralleri arasında en yüksek ortalama kapasite faktörüne ulaşarak, yüzer offshore rüzgar santrallerinin potansiyelini kanıtlıyor. Zorlu koşullara uygun, basit üç hatlı bağlama sistemi, patentli hareket kontrolü yorgunluğu azaltıyor, üretimi artırıyor.

Patronus, üretken yapay zekanın hatalarını bulacak!

ChatGPT,  Dall-E2 ve  AlphaCode gibi üretken yapay zeka (genAI) platformları büyük bir hızla ilerlerken, araçların halüsinasyon görmesini ve hatalı ya da saldırgan tepkiler yaymasını önlemek neredeyse imkansız.

Bugüne kadar, genAI’nin temelini oluşturan büyük dil modellerinden (LLM’ler) doğru bilgilerin çıkmasını sağlayacak çok az yöntem vardı. Yapay zeka araçları geliştikçe ve doğal dili taklit etme konusunda daha iyi hale geldikçe, yakında sahte sonuçları gerçek olanlardan ayırt etmek imkansız hale gelecek ve bu da şirketleri, ister kazara ister kötü aktörlerin kasıtlı çabaları olsun, en kötü sonuçlara karşı “korkuluklar” kurmaya sevk edecek. Patronus genAI konusunda daha ileri seviyeye ulaşacak.

Patronus genAI hatalarına odaklanıyor

GenAI araçları aslında bir sonraki kelime tahmin motorları şeklinde çalışıyor. ChatGPT, Microsoft’un Copilot’u ve Google’ın Bard’ı gibi yeni kelime oluşturucular  kontrolden çıkabilir ve yanlış veya yanıltıcı bilgiler yaymaya başlayabilir. Eylül ayında, iki eski Meta AI araştırmacısı tarafından kurulan bir girişim, modellerin tutarsızlıklar, yanlışlıklar, halüsinasyonlar ve önyargılar açısından izlenmesi için çekişmeli testler kullanarak şirketlerin LLM’leri güvenli bir şekilde kullanmalarına yardımcı olan otomatik bir değerlendirme ve güvenlik platformunu yayınladı.

Patronus AI, araçlarının yanlış bilgileri ve bir LLM’nin istemeden özel veya hassas verileri ifşa ettiğini tespit edebildiğini söyledi. Patronus’un kurucusu ve CEO’su Anand Kannappan: “Bütün bu büyük şirketler LLM’lere dalıyor ama bunu körü körüne yapıyor. Modeller için üçüncü taraf değerlendirici olmaya çalışıyor. İnsanlar yapay zekaya güvenmiyor çünkü halüsinasyon olup olmadığından emin değil. Bu ürün bir doğrulama kontrolü” dedi.

Patronus’un SimpleSafetyTests teşhis aracı paketi, yapay zeka sistemlerini kritik güvenlik riskleri açısından araştırmak için tasarlanmış 100 test istemini kullanıyor. Şirket, yazılımını, örneğin SEC dosyalarını anlayıp anlayamadıklarını görmek için OpenAI’nin ChatGPT’si ve diğer yapay zeka sohbet robotları da dahil olmak üzere en popüler genAI platformlarından bazılarını test etmek için kullandı. Patronus, sohbet robotlarının yüzde 70 oranında başarısız olduğunu ve yalnızca ilgili bilgiyi tam olarak nerede arayacakları söylendiğinde başarılı olduklarını söyledi. Araştırma firması Gartner’ın başkan yardımcısı ve seçkin analistlerinden Avivah Litan, yapay zeka halüsinasyon oranlarının yüzde 3 ila yüzde 30 arasında “her yerde” olduğunu söyledi. Ancak Gartner, 2025 yılına kadar genAI’nın güvence altına alınması için daha fazla siber güvenlik kaynağına ihtiyaç duyacağını ve bunun da harcamalarda yüzde 15’lik bir artışa neden olacağını öngördü.

Uzay çöpleri lazer ile vurulacak!

Osaka merkezli girişim EX-Fusion, bir zamanlar imkansız görünen şeyi başarmaya çalışıyor. Yerden ateşlenen lazer ışınlarıyla uzay çöpünün minik parçalarını ortadan kaldırıyor.

Uzay enkazı eski uydulardan ve roket gövdelerinden kaynaklanıyor. Bu nesneler yörüngede yüksek hızlarda çarpıştığında daha küçük parçalar ortaya çıkıyor. Birkaç milimetre kadar küçük parçacıkların, uzay gemilerine ve çalışan uydulara çarptığında sorunlara neden olduğu biliniyor. ABD ordusu, boyutu 10 santimetre veya daha fazla olan uzay çöplerini tespit ediyor ve takip ediyor. Ancak uzayla ilgili faaliyetlerin dünya çapında yayılmasıyla birlikte, daha küçük parçaları takip etme ve kaldırma ihtiyacı da artıyor.

Uzay çöpleri lazer ile parçalanabilir mi?

Bazıları sorunu uyduları kullanarak çözmeye çalışıyor. Tokyo merkezli girişim Astroscale Holdings, özel bir uyduyla nispeten büyük uzay enkazlarını ortadan kaldıran bir hizmet sunmayı planlıyor. Japonya’nın başka yerlerinde Sky Perfect JSAT, enkazı yanacağı Dünya atmosferine yönlendirecek uyduya monte bir lazer geliştirmek için devlet destekli araştırma enstitüsü Riken ve diğer ortaklarla birlikte çalışıyor.

EX-Fusion, başlangıçta füzyon gücü peşinde geliştirilen lazer teknolojisi cephaneliğinden yararlanan startup ile yer tabanlı yaklaşımı benimsemesiyle öne çıkıyor. Ekim ayında EX-Fusion, uzay enkazını tespit etmek için kullanılan teknolojiye sahip Avustralyalı yüklenici EOS Space Systems ile bir mutabakat imzaladı. EX-Fusion, Canberra’nın dışında EOS Space tarafından işletilen bir gözlemevinin içine yüksek güçlü bir lazer yerleştirmeyi planlıyor. İlk aşama, 10 cm’den küçük enkazları takip edecek lazer teknolojisinin kurulması olacak. Bu boyuttaki parçaların lazer kullanılarak yerden hedeflenmesi genellikle zor oldu. İkinci aşamada EX-Fusion ve EOS Space, yüzeyden ateşlenen lazer ışınlarının gücünü artırarak uzaydaki enkazı kaldırmaya çalışacak. Buradaki fikir, lazeri, onu yavaşlatmak için, ilerlemesinin ters yönünden aralıklı olarak enkaza doğru ateşlemek. Yörünge hızının azalmasıyla birlikte enkaz, yanmak için Dünya atmosferine girecek. Yüksek güçlü lazerler genellikle nesneleri paramparça eden silahlarla ilişkilendirilir. Gerçekten de EOS Space grubu, dronları yok etmek için kullanılan lazer silah sistemlerini sağlıyor.

Ancak EOS Space’in başkan yardımcısı James Bennett, Kasım ayında Japonya’ya yaptığı ziyarette, uzay enkazlarını ortadan kaldırmak için tasarlanan lazerlerin silah düzeyindeki lazerlerden tamamen farklı olduğunu söyledi. Mevcut lazer silahları sıklıkla, metali kesip kaynaklayabilen ve sürekli ateşlemeden kaynaklanan ısı yoluyla dronlar gibi hedefleri yok edebilen fiber lazerleri kullanıyor. Uzay çöpünün yakalanması ve kaldırılması, bunun yerine, hızlı hareket eden enkaza kuvvet uygulamak ve onu bir fren gibi durdurmak için darbeli diyot pompalı katı hal (DPSS) lazerleri içeriyor. EX-Fusion’ın imza niteliğindeki lazer füzyon süreci aynı zamanda çapı sadece milimetre olan bir hidrojen yakıt peletinin yüzeyine çarpan ve onu bir füzyon reaksiyonunu tetiklemek üzere sıkıştıran DPSS lazerlerini de içeriyor.

Rüzgar türbinleri dijital görüntülemeyle takip ediliyor

Teknoloji şirketi rüzgar türbinlerini denetlemek için beklenmedik yardımcılar görevlendirerek teknisyenleri tehlikeden kurtarıyor.

İki Hollandalı şirket, insanların devasa makineleri ölçeklendirme ihtiyacını ortadan kaldıracak  yüksek uçan rüzgar türbini ihaleleri geliştirmek için uzmanlıklarından yararlanıyor. TNO, yapay zeka ve dijital görüntüleme teknolojisini SpectX’in drone inceleme üniteleriyle birleştirerek etkileyici sonuçlar elde ediyor.

Rüzgar türbinleri dijital görüntülemeyle izlenebilyor

TNO yetkilileri , Euronews Green tarafından aktarılan teknolojiyle ilgili bir açıklamada: “Bu, insan inovasyonu ve yapay zeka odaklı teknolojinin performansı ve sürdürülebilirliği en üst düzeye çıkarmak için nasıl birlikte çalışabileceğinin önemli bir örneği” dedi. Drone’lar çiftler halinde uçarak, radyografi ve Lidar ile türbin kanatlarının “her santimini” tarayarak çalışıyor. Euronews’e göre görüntüler daha sonra yapay zeka kodlamasından geçirilerek şirketin kanatların ” dijital ikizi ” olarak adlandırdığı şey yaratılıyor. Günümüzün çoğu dijital teknolojisi gibi, verileri işlemek için bulutu ve dronları kontrol etmek için bir uygulamayı kullanıyor. Rüzgar türbinleri dijital olarak takip edilerek teknisyenlerin bakım süreçlerinde önemli bir kolaylık sağlanıyor.

SpectX tarafından paylaşılan bir video klip, bir türbin kanadının her iki yanında bir “ilgi bölgesini” analiz eden bir drone gösteriyor; bu, bir çatlak veya arıza olabilir. Türbinleri izlemek için halihazırda drone’lar kullanılıyor olsa da, bu sistem türbinlere bir üst düzeyde bakış olanağı sağlıyor. Aynı zamanda açık deniz rüzgar santralleri ve bazıları 70 kat yüksekliğinde olan  aşırı yüksek türbinler için de daha güvenli bir seçenek.

TNO tarafından sağlanan bir drone muayene raporu örneği, yakalanabilecek bir arıza türünü gösteriyor: çatlak ve hava boşluğu. Raporda sorunun üretim hatası olabileceği belirtiliyor. Bu düzeyde bir analiz, insan ayaklarının yere güvenli bir şekilde basmasıyla tamamlanıyor.

Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi’ne göre rüzgar enerjisi, dünya çapında 341.000’den fazla türbinle gelişen bir endüstridir . Veri toplayıcı Statista’nın çubuk grafiği bir merdivene benziyor. Dünya çapında rüzgar enerjisi tarafından üretilen elektriğin payı 2010’dan bu yana her yıl artıyor. Aslında rüzgar, 2022’de gezegenin elektriğinin yüzde 7,3’ünü üretti. Bu, Statista’ya göre önceki yılki yüzde 6,6’dan daha yüksek. Evlerimize, işyerlerimize ve topluluklarımıza enerji sağlamak için  daha temiz bir yol sağlayan yenilenebilir enerji karışımının giderek daha önemli bir parçası haline geliyor.

Microsoft bulut veri depolaması stratejisini değiştiriyor!

0

Microsoft’un bulut müşteri verilerini AB’de saklama teklifi yıllardır üzerinde çalışılıyor. Düzenleyici gereklilikleri karşılamaya yönelik önemli çabalara dayanıyor. Microsoft, tüm AB merkezli bulut müşterilerinin, veri egemenliği gerekliliklerine uyum teklifi kapsamında kişisel verilerini bölgede depolayabileceklerini duyurdu.

Planlar, teknoloji devinin düzenleyici baskılara yanıt olarak AB’de veri egemenliği uyumluluğunu iyileştirmeye yönelik önceki çabalarına dayanıyor ve Ocak 2023’te veri sınırının başlatılmasını takip ediyor. Microsoft’un AB veri sınırı başlangıçta bölgedeki verilerin işlenmesine olanak tanıyordu. Ancak son hamle artık sistem tarafından oluşturulan günlüklerde bulunan ve hizmetleri kullanırken otomatik olarak üretilen verilerin işlenmesini de içerecek.

Microsoft’un kurumsal başkan yardımcısı ve gizlilik sorumlusu Julie Brill, geçen hafta yaptığı açıklamada, kararın şirketi “Avrupalı ​​müşterilere bu düzeyde veri yerleşimi sağlayan ilk büyük ölçekli bulut sağlayıcısı” haline getirdiğini söyledi.

Julie Brill: “Microsoft, Microsoft Bulut için AB Veri Sınırına önemli geliştirmeler ve yeni özellikler getirerek müşterilerini güçlendiriyor. Bugünkü güncellemeyle Microsoft, Avrupa değerlerine saygı duyan ve Avrupa’daki ticari ve kamu sektörü müşterilerimizin özel gereksinimlerini karşılayan güvenilir bulut hizmetleri paketini genişletme konusunda kararlı bir adım daha atıyor” dedi.

Microsoft’un bu hareketi, sektör analistleri tarafından Avrupa merkezli tüketiciler için veri gizliliğini iyileştirmeye yönelik olumlu bir adım olarak memnuniyetle karşılandı. Gartner Başkan Yardımcısı analisti Nader Henein, Schrems gizlilik davasının ardından birkaç yıldır üzerinde çalışılan planların Microsoft ve müşterileri için daha sağlam, güvenli ve uyumlu bir çerçeve oluşturacağını söyledi.

Microsoft, AB’de veri egemenliğini geliştirme çabalarında yalnız değil. Aralarında Oracle, IBM ve AWS’nin de bulunduğu diğer büyük bulut sağlayıcıları, mevzuat gerekliliklerini karşılamak amacıyla son aylarda benzer planları açıklamışlardı. Haziran 2023’te Oracle, AB müşterileri için uzun zamandır beklenen bağımsız bulut bölgesini duyurdu. Şirketin AB Egemen Bulutu tamamen birlik içinde bulunuyor ve birlik genelindeki özel ve kamu sektörü kuruluşlarının ” veri gizliliği ve egemenlik gereksinimleri üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmasına” olanak tanıyor. Bulut bölgesi ayrıca AB merkezli personel tarafından destekleniyor ve birlik içindeki ayrı tüzel kişilikler tarafından işletiliyor.

RS Otomotiv Grubu yönetiminde iki yeni isim!

0

Otomotiv sektörü satış sonrası hizmetlerinin gelişimine öncülük eden RS Otomotiv Grubu’na iki tecrübeli isim dahil oldu. 2024 yılı itibarıyla grubun Yönetim Kurulu’na dahil olan Turgut Yüksekdağ ve Esra Hepileri, şirketin istikrarlı büyüme stratejisine katkıda bulunacak. Yeni dönemde grup şirketleri, güncel ihtiyaçlara cevap veren yeni nesil hizmetleriyle hem otomotiv hem de sigortacılık sektörüne katma değer sağlamaya devam edecek.

Kurulduğu 2009 yılından bu yana satış sonrası hizmetlerine öncülük eden RS Otomotiv Grubu, yeni döneme güçlü bir giriş yaptı. Yönetim Kurulu Başkanlığını Ünal Ünaldı’nın üstlendiği, Tur Assist Genel Müdürü Timur Turan Selçuk ve RS Assurance Genel Müdürü Nihal Asker’in de Yönetim Kurulu üyesi olarak görev aldığı RS Otomotiv Grubu’nun Yönetim Kurulu’na 2024 itibariyle; 35 yılı aşkın otomotiv sektörü deneyimine sahip, sektörün tecrübeli isimlerinden Turgut Yüksekdağ, ve 30 yılı aşkın uluslararası şirket ve finans sektörü deneyimi bulunan Esra Hepileri dahil oldu.
2024 yılının ocak ayında gerçekleşen yeni dönem Yönetim Kurulu’nda Turgut Yüksekdağ Yönetim Kurulu Üyesi, Esra Hepileri ise Yönetim Kurulu Danışmanı olarak görevlerine başladı.

Yenilikçi hizmetlerle güncel ihtiyaçlara cevap vererek hem otomotiv hem de sigortacılık sektöründe değişime ve gelişime katma değer sağlayacak RS Otomotiv Grubu, güçlendirilmiş yeni Yönetim Kurulu kadrosu ile dengeli büyüme stratejisine istikrar kazandıracak.

Esra Hepileri Hakkında
1993 yılında Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olan Hepileri, 2011 yılında Insead bünyesinde Liderlik Geliştirme Programı’nı, 2013 yılında Bilgi Üniversitesinde Finans ve Bankacılık Yüksek Lisansını tamamladı.
Finans sektöründe ve çok uluslu şirketlerde yaklaşık 30 yıl farklı disiplinler arası yöneticilik ve Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. RS Otomotiv Grubu ile 2023 yılından itibaren danışmanlık faaliyetleri devam etmekte olup, 2024 yılında Yönetim Kurulu Danışmanı olarak destek olmaktadır.

Turgut Yüksekdağ Hakkında
1972 yılında İstanbul’da doğan Yüksekdağ, Şişli Endüstri Meslek Lisesi Motor Bölümü’nün ardından Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirdi. 1987 yılında Mercedes-Benz’de başladığı otomotiv sektöründe, Hyundai ve Lamborghini’ de servis ve satış sonrası hizmetler bölümlerinde müdür görevi üstlendi.
2002 yılında Arexons ile geçiş yaptığı araç bakımı alanında, 10 yıl Sonax’ da üst düzey yöneticilik yaptı.
2013 yılında Kurucu Ortak ve Genel Müdür olarak Auto Club’ı kurdu. 2018 yılından itibaren YouTube’da Auto Club isimli programı ve 2021 yılından itibaren radyoda otomobil üzerine programlar yapmaktadır.