AB’den devrim niteliğindeki dijital kimlik cüzdanı kararı

Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi, devrim niteliğinde bir hareketle 2030 Dijital On Yılı hedeflerine ulaşma yolunda önemli bir adım olarak görülen Avrupa Dijital Kimlik Cüzdanı uygulamasını tanıtan Yönetmelik üzerinde nihai anlaşmaya vardı. Anlaşma, tüm AB vatandaşları için kamu ve özel çevrimiçi hizmetlere güvenli erişim vaat ediyor.

AB üyesi ülkeler tarafından sunulan kamu hizmetlerine ek olarak, Dijital Hizmetler Yasası kapsamında belirlenen Çok Büyük Çevrimiçi Platformlar (Amazon, Booking.com veya Facebook gibi hizmetler dahil) ve yasal olarak kullanıcılarının kimliğini doğrulaması gereken özel hizmetler, çevrimiçi hizmetlerinde oturum açmak için AB Dijital Kimlik Cüzdanını kabul etmek zorunda kalacak. Buna ek olarak, cüzdanların özellikleri tüm özel hizmet sağlayıcılarının hizmetleri için bunları kabul etmelerini cazip hale getirecek ve böylece yeni iş fırsatları yaratacak. Cüzdan ayrıca hizmet sağlayıcıların çeşitli düzenleyici gerekliliklere uyumunu da kolaylaştıracak.

AB vatandaşlarının dijital kimliklerini güvenli bir şekilde saklamanın yanı sıra Cüzdan, kullanıcıların banka hesabı açmalarına, ödeme yapmalarına ve mobil ehliyet, tıbbi reçete, mesleki sertifika veya seyahat bileti gibi dijital belgeleri saklamalarına olanak tanıyacak. Cüzdan, AB yasaları tarafından garanti altına alınan çevrimiçi kimlik tespitine kullanıcı dostu ve pratik bir alternatif sunacak. Cüzdan, kullanıcının kişisel verilerini paylaşıp paylaşmama tercihine tamamen saygı gösterecek, aynı standartlara göre bağımsız olarak onaylanmış en yüksek güvenlik derecesini sunacak ve kodunun ilgili kısımları, herhangi bir kötüye kullanım, yasadışı izleme, takip veya devlet müdahalesi olasılığını dışlamak için açık kaynak olarak yayınlanacak.

Anlaşma, tüm AB vatandaşları için kamu ve özel çevrimiçi hizmetlere güvenli erişim vaat ederek Dijital On Yıl 2030 hedeflerine ulaşma yolunda önemli bir adım anlamına geliyor. AB Dijital Hizmetler Yasası (DSA) tarafından Çok Büyük Çevrimiçi Platformlar olarak tanımlanan Alibaba AliExpress, Amazon Store, Apple AppStore, Booking.com, Facebook, Google Play, Instagram, LinkedIn, Twitter ve YouTube gibi platformlar AB Dijital Kimlik Cüzdanını geçerli bir giriş yöntemi olarak kabul etmek zorunda olacaklar.

AB Dijital Kimlik Cüzdanı Çevrimiçi Hizmetleri Dönüştürmeye Hazırlanıyor

Anlaşmaya göre AB genelinde geçerli olacak dijital kimlik cüzdanı, dijital kimlik depolamanın ötesine geçerek kullanıcıların banka hesabı açma, ödeme yapma ve ehliyet ve tıbbi reçeteler gibi dijital belgeleri güvenli bir şekilde tutma gibi çeşitli görevleri yerine getirmelerini sağlayacak. Ayrıca bu cüzdan en üst düzeyde güvenliği garanti ederek kullanıcıların kişisel verilerin paylaşımını kontrol etmelerine (neleri paylaşıp neleri paylaşmayacakları) olanak tanıyacak. Dijital kimlik cüzdanı ayrıca açık kaynak yapısı ile şeffaflık sağlayacak ve kötüye kullanıma veya devlet müdahalesine karşı koruma sunacak. Geliştirilmiş özellikler arasında bir işlem panosu, veri koruma ihlallerini bildirme ve cüzdanlar arasında etkileşim yer alacak. Vatandaşlar ayrıca mevcut ulusal eID programlarını bu cüzdana entegre edebililecek ve profesyonel olmayan kullanım için ücretsiz eİmzalardan yararlanabilecek

Çok yönlülük serbest bırakılırken gizlilik ön planda

Anlaşma Avrupa Parlamentosu ve Konsey tarafından resmi olarak onaylanmasının ardından Avrupa Dijital Kimlik çerçevesi yayınlanacak ve yayını takip eden 20 gün içinde faaliyete geçecek. AB üyesi tüm devletler ise, teknik özellikleri ve sertifikasyon kriterlerini belirleyen Uygulama Yasalarının kabul edilmesinden sonraki 24 ay içinde vatandaşlarına AB Dijital Kimlik Cüzdanları sağlamakla yükümlü olacak.

Güvenlik ve veri analizi firması Sumo Logic hacklendi!

Aralarında Samsung, Okta, SAP, F5, Airbnb, SEGA, 23andme, SAP ve Toyota gibi yüksek profilli pek çok şirketin de yer aldığı yüzlerce kurumsal müşteriye hizmet sağlayan Sumo Logic geçen hafta AWS (Amazon Web Services) hesabının ele geçirildiğini keşfettikten sonra bir güvenlik ihlali olduğunu açıkladı. Bulut bilişim güvenlik ve veri analizi hizmetleri sunan şirket, bir saldırganın Sumo Logic AWS hesabına erişim sağlamak için çalıntı kimlik bilgilerini kullandığını tespit ettiklerini söylüyor.

Sumo Logic, sistemlerinin ve ağlarının ihlal sırasında etkilendiğine dair “herhangi bir kanıt bulamadıklarını” ve “müşteri verilerinin şifrelendiğini ve şifrelenmeye devam ettiğini” bildiriyor. Şirketten yapılan açıklamada, “Tespitin hemen ardından maruz kalan altyapıyı kilitledik ve ihtiyatlı davranarak altyapımız için potansiyel olarak maruz kalan tüm kimlik bilgilerini rotasyona tabi tuttuk. Bu olayın kaynağını ve kapsamını derinlemesine araştırmaya devam ediyoruz. Potansiyel olarak açığa çıkmış olma ihtimali bulunan kimlik bilgilerini tespit ettik ve sistemlerimizi daha fazla korumak için ekstra güvenlik önlemleri aldık” deniliyor.

Firmaya göre alınan ek önlemler, gelecekte benzer olayları önlemek için gelişmiş izleme ve potansiyel güvenlik açıklarının ele alınmasını içeriyor. Şirket ayrıca ek kötü niyetli faaliyet belirtilerini tespit etmek için ağ ve sistem günlüklerini izlemeye devam ettiğini açıklarken müşterilere ise API anahtarlarını rotasyona tabi tutmalarını tavsiye ediyor. Firma ayrıca müşterilerinin Sumo Logic yüklü toplayıcı kimlik bilgileri, barındırılan toplayıcı tarafından veri toplama amacıyla Sumo’da depolanan üçüncü taraf kimlik bilgileri (ör. S3 erişimi için kimlik bilgileri), Web kancası bağlantı yapılandırmasının bir parçası olarak Sumo’da depolanan üçüncü taraf kimlik bilgileri ve Sumo Logic hesaplarına ait kullanıcı parolaları gibi bir takım hassas bilgileri de gözden geçirmeleri ve sıfırlamaları önerisinde bulunuyor.

Şirket, “Bu olayla ilgili soruşturma devam ederken, güvenli ve emniyetli bir dijital deneyimi teşvik etmek için elimizden gelen her şeyi yapmaya kararlıyız” diyor ve ekliyor: “Sumo Logic hesaplarına kötü niyetli erişimin kanıtı bulunursa müşterileri doğrudan bilgilendireceğiz. Müşterilerimiz güncellemeleri Güvenlik Yanıt Merkezimizde bulabilirler.”

Sumo Logic, müşterilerine log analitiği, altyapı izleme, bulut altyapısı güvenlik hizmetleri ve daha fazlasını sağlayan bulut tabanlı bir SaaS analitik platformu işletiyor. Mayıs ayında, özel sermaye şirketi Francisco Partners şirketi 1,7 milyar dolara satın aldı. Firmanın müşteri listesi Samsung, Okta, SAP, F5, Airbnb, SEGA, 23andme, Toyota gibi birçok teknoloji şirketini içeriyor.

Girişimler fikirlerine sahip çıkmalı!

Startup’lar artık yalnızca ülkemizin değil globalde de ekonominin önemli yapı taşlarından birisi haline geldi. Türkiye’de birçok farklı sektörde faaliyet gösteren startup’ların, iş kurarken ve sonrasında dikkat etmesi gereken hukuki boyutlar ise en az girişim fikri kadar önemli. Şirketleşme süreçlerinde sundukları ürün veya hizmete uygun doğru adımı atmak oldukça kritik bir rol oynuyor.

Türkiye ile Avrupa Birliği Arasında ICT Sektöründeki İş Birliğinin Geliştirilmesi Raporu’na göre Türkiye’nin startup ekosistemi, özellikle oyun, yapay zeka, finans ve sağlık sektörlerinde öne çıkmaya başladı. Türkiye’nin startup ekosistemi, artan deneyimi ile gelişmekte olan pazarlar arasında üst sıralarda yer almak için çaba gösteriyor. Bu çabaların sonucu olarak Türkiye, Avrupa’da 2022 yılında en çok yatırım alan 10. ülke, İstanbul en çok yatırım alan 8. Avrupa şehri konumuna geldi. Hızlı değişen ve dönüşen dünyada önemli bir yer edinen ve geleceğe değer katan startuplar’ın ilk adımı, inovatif bir ürün ya da tasarımsal bir ürün olduğunda patentinin alınması gerekiyor. Marka başvurusu yapılarak, satılan ürün veya verilen hizmet her ne ise tabi olunan yasaların kontrol edilmesi, sonrasında ise ilgili lisans ve ruhsatları kontrol ederek ilerlenmesi gerekiyor. Hizmet veya ürünlerini ortaya koyduktan sonra startup’ların en önemli gündemini ise satış yapmak oluşturuyor. Satış yapılabilmesi için de fatura kesebiliyor olmaları gerekiyor. Bu noktada ise doğru bir şekilde şirketleşmeye ihtiyaç duyuluyor.

Girişimler kanuna uygun hareket etmediğinde riskli bir ortam oluşuyor

KYO Legal Ortağı Avukat Gamze Müge Kan
KYO Legal Ortağı Avukat Gamze Müge Kan

Girişim fikri harika gözükse de kanuna uygun olarak sistem işletilmediğinde pek çok riski beraberinde getiriyor. Startup Hukuku hakkında açıklamalarda bulunan KYO Legal Ortağı Avukat Gamze Müge Kan, “Girişimciler, patent, marka başvurusunu yapmadıklarında, gizlilik sözleşmelerini aksattığında iş fikirlerini kaybedebilirler. Yanlış şirket kurgusu yapılırsa da maddi ya da vergisel olarak zarara uğrayabilirler. Kuracakları işin her aşamasında mutlaka hukuki danışmanlık ve bir hukukçudan destek almaları gerekiyor. Günümüzde girişimcileri en çok hukuki danışmanlığa yönelten nokta elbette ki yatırım alma süreçleri oluyor. Yatırımcılarla yapılacak sözleşmeler çoğunlukla çok teknik sözleşmeler oluyor, aynı zamanda pek çok farklı yatırım aracı da mevcut. Girişimciler için, şirket ve şirket operasyonları büyüdükçe günlük hukuki ihtiyaçlar da artıyor. Müşteri sayısı, yatırımcı sayısı, çalışan sayısı arttıkça hukukçuya olan ihtiyaç da aynı oranda büyüyor. Ancak burada kritik olan sürecin en başından itibaren adımları sağlam atmak” dedi.

Tüm sözleşmelerde iyi çalışmak hukuki bir açık bırakmamak gerekiyor

Girişimciler bazen tek başlarına bazen de ortaklı şekilde ilerleyebiliyor, yatırım turları sonrasında ise birçok partner ile iş ortaklığına gidebiliyorlar. Tam bu noktada kritik bir diğer konu ise sözleşme ihlalleri ile baş etmenin en iyi yolunu bulmak oluyor. Bu süreci en sağlıklı şekilde yürütebilmek için temel adım sözleşmelerin yazımında gerekli tüm önlemlerin alınması gerekiyor. Olası anlaşmazlıkların girişimcilere zarar vermemesi adına yapılması gerekenlerden bahseden Avukat Kan, “Taraflar arasında mutlaka anlaşmazlık ve uyuşmazlık olacaktır. Bu durum, işçi işveren, müşteri şirket, yatırımcı girişimci arasında yaşanabilir. Ortaklı şirketlerde ise uyuşmazlıklar sıklıkla ortaya çıkabilir. Bu durumdan kaçınmak imkansız ancak gerekli tüm önlemleri öncesinde alarak, sözleşmelere dikkatli çalışmak, açık konu bırakmamak, hükümleri detaylıca incelemek yazmak oldukça önemli. Sözleşmelerde yer alan hükümlerin geçerliliklerini tekrar tekrar kontrol etmek gerekiyor. Girişimcilerin kendilerini tüm durumlarda koruyacağını düşündüğü bir madde geçersiz de olabiliyor. Bütün bu olasılıkların bir hukukçu tarafından kontrol edilmesi çok daha güvenli oluyor. Sözleşme sürecinde tek başlarına ilerlediyseler ve anlaşmazlık olduysa da o noktada süreci mutlaka anlaşabilecekleri bir avukata vermeleri gerekiyor. Müzakere ve dava süreçleri oldukça teknik olduğu için tek başlarına yürütülebilecekleri süreçler değil. Bu noktada girişimcilere en önemli tavsiyemiz iş, dava ya da arabuluculuk aşamasına geldiyse bir avukatla çalışmaya başlamalarıdır” dedi.

Apple Vision Pro ilk 3D filmlerini yakında App Strore’da gösterecek!

Uyumlu bir filmin meta veri bölümünde Dolby Vision, 4K, yaş sınırı ve benzeri simgelerin yanında yeni bir ‘3D‘ simgesi görünüyor. 3D simgesi kulaklık şeklinde olup, 3D oynatma deneyimine yalnızca Vision Pro aracılığıyla erişilebileceğini gösteriyor.

Elbette uyumlu başlıklar listesinin zamanla büyüyeceğini varsayabiliriz. FlatpanelsHD şu anda 3D simgesinin Jurassic World Dominion, Pacific Rim Uprising ve Shrek dahil olmak üzere yaklaşık 20 oyunda göründüğünü tespit etti. Hangi 3D kare hızının ve çözünürlüğün kullanıma sunulduğu henüz tam olarak belli değil.

Her ne kadar evlerde 3D TV’ler yaklaşık on yıl önce geçici bir moda olsa da Vision Pro gibi AR/VR kulaklıklarının bu ortama olan ilgiyi yeniden canlandırması mümkün.

Ürünün WWDC’deki tanıtımında Apple, Vision Pro’nun kullanıcıyı nasıl zengin bir 3D film deneyimine nasıl sürükleyebileceğini vurgulamak için Avatar: The Way of Water‘dan bir klip gösterdi. Cihazla ilgilenen basın mensuplarına aynı Avatar klibi oynatıldı ve birçok kişi bunu sinema salonundan daha iyi bir 3D deneyimi olarak tanımladı.

Apple Vision Pro 100Hz'e kadar ekran yenileme hızını destekleyebilir!

Apple, 3D’nin standart Apple TV uygulama mağazası film satın alma fiyatına dahil edilip edilmeyeceğini veya premium olarak gelip gelmeyeceğini henüz doğrulamadı. Ücretsiz olarak dahil edilmesiyle ilgili bazı emsaller var. Apple, 2017 yılında Apple TV 4K’yı piyasaya sürdüğünde müşterilerin satın aldığı HD filmleri hiçbir ek ücret ödemeden 4K kalitesine yükseltmek için film stüdyolarıyla ortaklık kurdu.

Vision Pro, ABD’de “gelecek yılın başlarında” 3499 dolardan başlayan fiyatlarla satışa sunulacak. 2024 yılı sonuna kadar başka ülkelerde de satışa sunulacak. Apple’ın ilk yılında yalnızca yaklaşık 500.000 adet satması bekleniyor.

Yenilikçi girişimlere yatırım yapmak isteyenlere yeni fırsat

Geniş bir yatırım fonu dünyasına sahip olan Yapı Kredi Portföy, geleceğin teknolojileri konusunda faaliyet gösteren girişimlere yatırım yapmak isteyen yatırımcılar için FRWRD Birinci Girişim Sermayesi Yatırım Fonu’nu hayata geçirdi. Bu kapsamda FRWRD Birinci Girişim Sermayesi Yatırım Fonu; büyüme potansiyeli yüksek ancak büyüme için kaynağa ihtiyacı olan bilişim, blockchain, enerji, finans teknolojileri, ileri analitik çözümler, metaverse, oyun, sağlık teknolojileri, siber güvenlik, yapay zekâ ve web 3.0 gibi alanlarda orta-ileri seviyedeki yenilikçi girişimlere yatırım yapıyor. Yatırımcılar, satın alacağı FRWRD Birinci Girişim Sermayesi Yatırım Fonu ile hem yapmış olduğu yatırımdan getiri potansiyeli elde edebiliyor hem de vergi indirimi avantajından faydalanabiliyor. Fonun alım satım işlemleri ise nitelikli yatırımcılara Yapı Kredi şubeleri üzerinden kolayca gerçekleştirilebiliyor. 

Yenilikçi fikirlere yatırım yapma olanağı sağlıyor

 Yapı Kredi Portföy Genel Müdürü Müge Peker
Yapı Kredi Portföy Genel Müdürü Müge Peker

Fonların finansal enstrümanlar arasında yatırımcıların öncelikli tercihi olduğuna ve bilinirliklerinin her geçen gün arttığına dikkat çeken Yapı Kredi Portföy Genel Müdürü Müge Peker, şu değerlendirmede bulundu: ‘‘Sektörde pek çok ilke imza atan bir kurum olarak odağımıza daima müşterilerimizi alıyoruz. En büyük önceliğimiz, yatırımcılarımıza hem getiri hem de sunulan hizmet olarak en yüksek faydayı sağlamak. Bu doğrultuda, müşterilerimizi farklı ve güvenilir finansal enstrümanlarla buluşturarak en kaliteli hizmeti sunmak üzere çalışıyoruz. Son olarak hayata geçirdiğimiz FRWRD Birinci Girişim Sermayesi Yatırım Fonu ile bireysel ve kurumsal yatırımcılar için büyüme potansiyeli yüksek şirketlere uzun vadeli yatırım yapma imkânı sağlıyoruz. Fon’un yatırım yapacağı şirketlerin seçiminde; şirketin katma değer yaratma potansiyeline sahip olması, ölçeklenme olanağı taşıması, yenilikçi fikirlerinin bulunmasının yanı sıra rekabetçi ve sürdürülebilir hizmetler üretmesini esas alıyoruz. Bu noktada Türkiye’nin lider girişimcilik programlarını gerçekleştiren Yapı Kredi FRWRD’ı, hedef girişimlere erişim noktasında kritik bir araç olarak kullanıyoruz. FRWRD üzerinden hızlandırma programına katılan girişimleri olgunlaşma aşamasında izliyor ve yatırım yapılabilir seviyeye geldiklerinde hedef girişim olarak değerlendiriyoruz. Önümüzdeki dönemde de yaratıcı çözümler sunarak sektörde fark yaratmaya ve yatırımlarını değerlendirmeleri için müşterilerimize geniş bir ürün yelpazesi sunmaya devam edeceğiz.’’

Fon hakkında bilgiler: https://www.kap.org.tr/tr/fon-bilgileri/ozet/yhg-yapi-kredi-portfoy-yonetimi-a-s-frwrd-birinci-girisim-sermayesi-yatirim-fonu

Kanadalı şirket dalga enerjisiyle tatlı su üretti!

Kanada merkezli Oneka Technologies şirketi, dalga enerjisini kullanarak deniz suyunu tuzdan arındırma teknolojisi üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. Geliştirdikleri çevreci çözüm, su kıtlığına çözüm olabilecek nitelikte ve özellikle su kaynaklarının azalmasıyla mücadele eden ülkeler için umut vaat ediyor.

Dünya genelinde sadece %3’ü tatlı su olarak kullanılabilir durumda olan su kaynakları, küresel ısınma, su kullanımının artması ve tatlı su kaynaklarının kirlenmesi gibi faktörlerle karşı karşıya. Bu sebeple tuzlu su arındırma teknolojileri, giderek daha fazla önem kazanıyor.

dalga  kanada

Su arıtma işlemi genellikle yoğun enerji gerektiren bir süreçtir ve bu enerjinin genellikle yenilenebilir kaynaklardan gelmemesi çevresel sorunlara neden olabilir. Oneka’nın geliştirdiği membran yöntemi, deniz suyunu tuzdan arındırmak için daha düşük enerji tüketimi sağlıyor.

Oneka’nın yaklaşımı, deniz tabanına sabitlenmiş yüzen makineler aracılığıyla dalga enerjisini kullanarak membran sistemini çalıştırıyor. Sistem, tamamen mekanik olarak işliyor ve elektriğe ihtiyaç duymuyor. Makineler, farklı boyutlarda inşa edilerek çeşitli su arıtma kapasitelerine sahip olabiliyor.

Geleneksel membran sistemlerinde ortaya çıkan yüksek tuzluluktaki atık suların denize boşaltılmadan önce işlenmesi gerekiyor. Oneka’nın makinesi ise denizden çekilen suyun dörtte üçünü biriken tuzla karıştırarak denize boşalttığı için tuzluluğu fazla arttırmıyor, bu da çevresel etkileri azaltıyor.

Oneka Technologies’in yenilikçi çözümü, su kıtlığına karşı etkili bir mücadele aracı olabilir ve çevre dostu teknolojisiyle dikkat çekiyor. Gelecekte daha fazla ülkenin su sorunlarına çözüm olması beklenen bu teknoloji, su kaynaklarını sürdürülebilir bir şekilde kullanma yolunda önemli bir adım niteliği taşıyor.

Google, Apple’ın iMessage’ını herkese açması için AB’ye başvurdu

Google, Avrupa Birliği’nin yeni Dijital Piyasalar Yasası’na dayanarak, Apple’ın popüler mesajlaşma uygulaması iMessage’ı herkes için erişilebilir kılması için düzenleyici kurumlara başvuruda bulundu. Bu talep, Google’ın ismi açıklanmayan bir kıdemli başkan yardımcısı ve Avrupa’nın önde gelen telekomünikasyon şirketlerinden Vodafone, Deutsche Telekom, Orange ve Telefónica’nın CEO’ları tarafından imzalanan bir mektupla destekleniyor.

Mektupta vurgulanan ana konu, iMessage’ın işletmelerle müşteriler arasında önemli bir iletişim aracı olarak işlev görmesi ve bu nedenle temel bir platform hizmeti olarak kabul edilmesi gerekliliği. Eğer iMessage bu statüyü kazanırsa, Apple’ın diğer mesajlaşma hizmetleriyle uyumlu hale gelmesi zorunlu hale gelecek.

Google, Apple’ı platformlar arası mesajlaşma standardı RCS’yi benimsemeye teşvik ediyor. Geçtiğimiz yıl #GetTheMessage hashtag’iyle başlattığı kampanya ile Google, Apple’ın iMessage’ı kendi ekosistemine kilitlenmiş tutmasını eleştirmiş ve daha geniş bir kullanıcı kitlesi için standartlara uymaya çağırmıştı.

Hiroshi Lockheimer, Google’ın kıdemli başkan yardımcısı, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, “Apple’ın iMessage’a kilitlenmesi belgelenmiş bir stratejidir” dedi. Lockheimer, bu tür bir stratejinin samimiyetsiz olduğunu ve şirketin eşitlik ve insanlık değerleriyle çeliştiğini vurguladı.

iMessage’ın şu anda platformlar arası mesajları SMS yoluyla göndermeye izin verdiğini, ancak Apple’a özgü şifreleme ve yüksek kaliteli medya paylaşımı gibi özelliklere sahip olduğunu belirtmek önemli. Apple kullanıcıları, mavi baloncuklarla zengin özelliklere sahip mesajlar gönderebilirken, diğer kullanıcılar daha sınırlı yeşil baloncuklarla yetinmek zorunda kalıyor.

Apple ise iMessage’ı kişisel tüketici iletişimi odaklı bir uygulama olarak tasarlandığını ve bu nedenle Dijital Piyasalar Yasası’nın doğrudan bellek erişimi (DMA) kapsamı dışında olduğunu savunuyor. Ancak Avrupa Komisyonu, daha önce iMessage’ın çekirdek platform hizmeti olarak tanımlanacak kadar popüler olmadığını ve iş odaklı özellikler için yeterli destek sunmadığını iddia etmişti.

Avrupa Komisyonu’nun bu konudaki araştırması devam ederken, 2024 Şubat’ında bir karar bekleniyor. Bu süreç, Apple’ın iMessage’ını açık bir platform hizmeti olarak sunma konusunda önemli bir dönemeç olabilir.

TUS teknolojisi ile rüyaları kontrol etmek mümkün olabilecek mi?

0

Prophetic adlı girişim, giyilebilir bir kafa bandının kullanıcılarına istedikleri zaman berrak rüyalar yaşatma hedefiyle yola çıktı. Eric Wollberg ve Wesley Louis Berry III tarafından kurulan şirket, ultrason ve makine öğrenimi modellerini birleştirerek “rüya görenlerin ne zaman REM uykusunda olduklarını tespit etmek ve berrak rüyaları başlatmak ve stabilize etmek” amacıyla geliştirilen bir teknoloji üzerinde çalışıyor.

Lüsid rüyalar, hayatları boyunca en az bir kez rüya gören yetişkinlerin yaklaşık yarısı için anlam dolu ve dönüştürücü deneyimler sunan anlardır. Prophetic, bu deneyimi daha geniş bir kitleye ulaştırmayı amaçlayarak giyilebilir teknolojiyi lüsid rüya deneyimini tetiklemek için kullanmayı planlıyor. Şirket, bu yılın başlarında kurulan ve Halo adını taşıyan giyilebilir kafa bandı prototipini geliştirdi.

Prophetic, Radboud Üniversitesi’ndeki Donders Enstitüsü ile işbirliği yaparak lüsid rüya görenlerin EEG ve fMRI verilerinden oluşan büyük bir veri seti oluşturmayı planlıyor. Bu veri seti, makine öğrenimi modellerini eğitmek ve kullanıcılarda hedeflenen nöral aktiviteyi ultrason dönüştürücülerle uyarabilmek için kullanılacak.

Halo’nun gelecekteki iterasyonlarıyla, kullanıcıların rüya deneyimlerini daha etkili bir şekilde kontrol etmelerini sağlayacak yeni özellikler eklenmesi bekleniyor. Prophetic ekibi, lüsid rüyaların sadece eğlence amaçlı olmanın ötesinde, ruh halini iyileştirmek, motor becerilerini artırmak ve yaratıcılığı teşvik etmek gibi bir dizi fayda sağlayabileceğine inanıyor.

Ancak, bu yeni teknolojinin beraberinde getirebileceği güvenlik ve gizlilik endişelerinin farkında olarak, Prophetic ekibi titizlikle çalışıyor. Bu teknolojinin gelecekte rüyaları ve bilinci anlamada önemli bir rol oynayabileceğine inanan ekip, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve güvenlik önlemlerini artırmak için sürekli olarak çaba sarf ediyor. Prophetic’in hedefi, insanlara lüsid rüya deneyimini daha geniş bir şekilde sunarak, hayatlarına büyü, gizem ve derinlik katmak.

SpaceX ve ABD ordusu el sıkıştı!

0

ABD ve SpaceX birlikte önemli bir çalışmaya imza atacak. Yetkililer çarşamba günü ABD ordusunun yeniden kullanılabilir X-37B uzay uçağının, SpaceX’in Falcon Heavy roketiyle fırlatılacağını açıkladı. Tarih ise belirlendi. Uçak 7 aralıkta fırlatılacak. İşte detaylar…

ABD’nin ordu uzay uçağı Falcon Heavy ile fırlatılacak!

ABD ordusu ve Musk el sıkıştı. ABD’nin yeniden kullanılabilir X-37B uçağı SpaceX’in Heavy roketiyle fırlatılacak. Aslında bu durum herkes için sürpriz bir gelişmeydi. Çünkü ABD uzay uçağının önceki altı görevi orta kapasiteli roketler kullandı. Bu uçuşlarda Atlas V veya Falcon 9 roketleri görev aldı. Ancak bu sefer durum biraz farklı. Bir X-37B uzay uçağının gerçekleştirdiği yedinci görev olan bu sonraki görev, ilk kez ağır yük fırlatıcısıyla uçacak.

X-37B Falcon Heavy ile uçacak

Bir sonraki Falcon Heavy roketinin taşıyacağı yeni yükü, ordunun açıklamasından önce tamamen bir sırdı. Yalnızca görevin ismi biliniyordu. USSF-52 olarak bilinen görev, herhangi bir ipucu vermiyordu. Ordunun açıklamasından sonra bazı detaylar netleşti. Ancak yetkililer görevin askeri yanı olduğu için kamuyla yine çok fazla bilgi paylaşmadı. Roket NASA’nın Florida’daki Kennedy Uzay Merkezi’nden kalkacak.

Uzay Kuvvetleri yaptığı açıklamada, yedinci X-37B misyonunun çok çeşitli test ve deney hedeflerine sahip olacağını söyledi. Pentagon herkesin X-37B uzay uçağının var olduğunu bilmesini istiyor. Ancak askeri yetkililer aracın görevlerinin ayrıntıları konusunda sessizliğini koruyor.

Uzay Kuvvetleri, “Bu testler, yeniden kullanılabilir uzay uçağının yeni yörünge rejimlerinde çalıştırılmasını, gelecekteki uzay alanı farkındalık teknolojilerinin denenmesini ve NASA tarafından sağlanan malzemeler üzerindeki radyasyon etkilerinin araştırılmasını içeriyor” dedi.

Peki sır gibi saklanan bu uçak neler yapabilir? Gizlilikle örtülen otomatik X-37B uzay uçağı, küçük uyduları konuşlandırabilir. Deneylere ev sahipliği yapabilir ve diğer gizli hedefleri takip edebilir. İçinde astronot olmadan uçan araç, güneş enerjisi sistemiyle elektrik üretiyor. Ayrıca her görevin sonunda piste inişe kadar otonom olarak kendini yönlendiriyor.

Elektrikli zeplin Pathfinder 1, silikon vadisi’nde uçuş testlerine başladı

Silikon Vadisi’nde faaliyet gösteren LTA Research firması, çevreci havacılık çözümleriyle dikkat çeken bir projeye imza attı. Elektrikli uçak teknolojilerine yeni bir boyut getirecek olan Pathfinder 1 zeplini, bugün itibariyle uçuş testlerine başladı, bu devrim niteliğindeki adım, havacılık dünyasında önemli bir dönemeç olabilir.

Silikon Vadisi’nin gizemli atmosferinde geliştirilen ve beyaz rengiyle dikkat çeken Pathfinder 1, sadece görüntüsüyle değil, üzerinde barındırdığı teknolojik özelliklerle de ön plana çıkıyor. Tamamen elektrikli bir zeplin olan Pathfinder 1, dev bir balonu andıran yapısıyla dikkat çekerken, 101. otoyol sürücülerinin bile merakını cezbetti. Toplamda 3 adet Boeing 737 büyüklüğündeki bu zeplin, sadece büyüklüğüyle değil, çevreci yaklaşımıyla da önemli bir aday olarak öne çıkıyor.

Elektrikli zeplin Pathfinder

Pathfinder 1, 12 adet elektrik motoruyla donatılmış olup, ivme ve yönlendirme gibi işlevleri en üst seviyede yerine getiriyor. Ayrıca, gaz hücrelerdeki helyumun hacmini ölçen bir LiDAR sensörüne sahip olması, pilotlara yüksek hassasiyetle zeplini kullanma imkanı tanıyor. Bu özellik, sadece yolcu konforunu değil, aynı zamanda güvenliği de artırarak elektrikli zeplin teknolojisinin gelecekteki potansiyelini gösteriyor.

LTA Research yetkilileri, Pathfinder 1 için “10 yıllık kan, ter ve gözyaşı” ifadesini kullanarak, projenin ne kadar büyük bir çaba ve özveri gerektirdiğini vurguluyor. Bu zeplin aynı zamanda, gelecek modeller için birer prototip olma özelliği taşıyor. LTA Research, Pathfinder 3 adını verdikleri daha büyük bir zeplin modeli için de testlere hızlı bir başlangıç yapmış durumda. Bu, elektrikli zeplin teknolojisinin gelişimi adına umut verici bir adım olarak karşımıza çıkıyor.

Elektrikli zeplin Pathfinder

Eğer elektrikli zeplin fikri başarılı olursa, sıfır karbon atılımıyla havacılık sektöründe önemli bir dönemeç yaşanabilir. Pathfinder 1, bu hedefe giden yolda kritik bir rol oynayarak, çevreci ve sürdürülebilir havacılığın kapılarını aralayabilir.

Amazon, yapay zekası Olympus”u eğitmeye başladı!

Dünyanın lider e-ticaret devlerinden biri olan Amazon, yeni bir yapay zeka projesi olan “Olympus” ile büyük bir adım atmaya hazırlanıyor. Amazon ekibi tarafından geliştirilen bu yeni yapay zeka modeli, muazzam 2 trilyon parametreye sahip olmasıyla dikkat çekiyor ve şu anda eğitim aşamasında bulunan en büyük yapay zeka modellerinden biri olarak öne çıkıyor. Bu önemli adım, mevcut en gelişmiş yapay zeka modellerinden biri olan OpenAI’nin GPT-4 modelinin 1 trilyon parametreye sahip olmasını geride bırakıyor.

Amazon’ın yapay zeka çalışmalarını yöneten ekip, deneyimli isimlerden oluşuyor. Ekip, şu anda sirketin eski Alexa başkanı olan Rohit Prasad tarafından liderlik ediliyor ve Prasad, doğrudan CEO Andy Jassy’ye rapor veriyor. Bu stratejik hamle, şirket içindeki yapay zeka çabalarını daha da güçlendirmeyi amaçlıyor. Prasad, Alexa AI ve Amazon bilim ekibi üzerinde çalışan araştırmacıları bir araya getirerek şirketin yeni projelerini daha etkili hale getiriyor.

Amazon, daha önce Titan gibi daha küçük modelleri başarıyla eğitmiş ve ayrıca Anthropic ve AI21 Labs gibi yapay zeka modeli girişimleriyle iş birliği yaparak bunları Amazon Web Hizmetleri (AWS) kullanıcılarına sunmuştu.

Bu büyük yapay zeka modelinin geliştirilmesindeki temel hedeflerden biri, evde yetiştirilen modellere sahip olmanın, kurumsal müşterilere en üst düzey performansı sunarak AWS’deki teklifleri daha çekici hale getirebileceği düşünülüyor. Ancak, yeni modelin piyasaya sürülmesi için henüz net bir zaman çizelgesi belirlenmiş değil.

Şirketin “Olympus” projesi, yapay zeka alanında şirketin giderek artan etkisini ve yenilikçiliğini gösteriyor. Bu önemli adımın sektöre nasıl yansıyacağı ise merak konusu.

Google, önümüzdeki ay kullanılmayan hesapları silmeye başlıyor!

Google, dünya genelinde milyonlarca kullanıcısıyla en büyük arama motoru olarak öne çıkıyor. Şimdi ise güvenlik ve veri koruma önlemlerini artırmak amacıyla önemli bir adım atıyor. Amerika Birleşik Devletleri merkezli bu dev şirket, iki yıl veya daha uzun süredir aktif olmayan hesapları temizleme kararını resmen duyurdu.

Mayıs ayında yapılan ilk duyurudan sonra, Google kullanıcılarına hesaplarını güncellemeleri ve aktif tutmaları için bir ay süre tanıdı. Ancak silme işlemleri Aralık ayında başlayacak. Google, bu konudaki politika güncellemesini gerçekleştirmek adına kullanıcılarına bildirim e-postaları gönderiyor.

Aktif olmayan hesapların silinmesini istemeyen kullanıcıların, belirtilen tarihe kadar Google oturum açma bilgilerini kullanarak Gmail, Drive, YouTube, Arama gibi hizmetlere giriş yapmaları gerekiyor. Bu adım, verilerin korunmasını ve hesapların temizlenmesini engellemek adına önemli bir rol oynuyor.

Google’ın bu politika değişikliği, kullanıcılarına daha güvenli bir dijital deneyim sunma amacını taşıyor. Bu nedenle, hesap sahiplerinin duyurulan tarihe kadar gerekli adımları atmaları ve hesaplarını güncel tutmaları önem arz ediyor. Silinme riskiyle karşı karşıya olan hesaplarınızı korumak için harekete geçmeyi unutmayın!

Hollanda, Ay’da üs kuracak!

0

Hollanda, ABD liderliğinde yürütülen ve Ay’da kalıcı bir üs kurma projesini içeren Artemis Anlaşması’nı imzalayarak tarihi bir adım attı. Hollanda Uzay Ajansı (NSO) Direktörü Harm van de Wetering, Washington Büyükelçisi Birgitta Tazelaar’ın ev sahipliğinde gerçekleşen törende anlaşmayı imzalayarak, uzay keşfi ve işbirliği konusundaki küresel çabaya katkıda bulundu.

Artemis Anlaşması, 1967 Dış Uzay Anlaşması’na dayanarak, “uzayın sorumlu keşfinin yönetimini geliştirmek için çok taraflı, bağlayıcı olmayan bir ilke ve kurallar bildirgesi” olarak öne çıkıyor. Anlaşmanın kapsamlı ilkeleri arasında uzay nesnelerinin kaydı, faaliyetlerin çakışmasının önlenmesi, bilimsel verilerin paylaşımı ve acil yardım sağlanması gibi maddeler bulunuyor.

Artemis

ABD’nin liderliğindeki Artemis Anlaşması, Ay’da kalıcı bir üs kurma vizyonunu ve güclenmeyi içeriyor. Bu proje, Ay’ın hem Mars yolculukları için bir durak olarak kullanılmasını hem de değerli madenlerin çıkarılmasını öngörüyor. Anlaşma, ilk kez resmi olarak 5 Mayıs 2020’de gündeme gelmiş ve NASA, 16 Mayıs 2020’de birçok ülke ile Artemis projesi için ikili anlaşma imzaladığını duyurmuştu.

ABD Dışişleri Bakanlığı’na göre, Artemis Anlaşması’nı imzalayan ülkeler arasında ABD ve Fransa’nın yanı sıra Avustralya, Bahreyn, Brezilya, Kanada, Kolombiya, İsrail, İtalya, Japonya, Güney Kore, Lüksemburg, Meksika, Yeni Zelanda, Polonya, Romanya, Singapur, Ukrayna, Birleşik Arap Emirlikleri ve İngiltere bulunuyor. Bu tarihi anlaşma, insanlığın uzay keşfi ve işbirliği alanında daha da ileri gitmesine yönelik umutları arttırıyor.

ESTÜ akademisyenleri, yerli esnek güneş hücresinde çığır açtı!

Eskişehir Teknik Üniversitesi (ESTÜ) Fen Fakültesi’nde görevli akademisyenler, uydu ve uzay araçları için enerji sağlayan esnek ince güneş hücrelerinin verimliliğini artırmak amacıyla yeni bir projeyi başarıyla tamamladı. Öğretim üyeleri Prof. Dr. Uğur Serincan, Doç. Dr. Mustafa Kulakcı ve Dr. Öğr. Üyesi Burcu Arpapay liderliğinde yürütülen projede, daha önce silisyum alttaş üzerine üretilen galyum arsenik (GaAs) kaplı güneş hücresine, galyum indiyum fosfat (GaInP) ile ek bir katman eklenerek verimlilik yüzde 25’e çıkarıldı. Bu çığır açan proje, Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) tarafından tescillendi.

Üniversitenin İleri Teknolojiler Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü olan Prof. Dr. Serincan, projenin önemine dikkat çekerek, “Uydu ve uzay uygulamalarında hafiflik ve verimlilik çok önemli. Geliştirdiğimiz esnek ince güneş hücresi, ülkemiz için önemli bir kazançtır” şeklinde konuştu.

GaAs tabanlı güneş hücresinin devamı niteliğindeki yeni katmanın eklenmesiyle elde edilen bu başarı, Türkiye’de milli yatırımlara önemli bir katkı sunmayı hedefliyor. Ayrıca, projenin maliyetinin düşük olması ve üretime geçiş için yapılabilecek yatırımlar, yerli güneş hücrelerinin daha geniş çapta kullanılmasını mümkün kılabilir.

Prof. Dr. Serincan, projenin geleceğine dair de bilgi vererek, “Şu an için çift katmanlı güneş hücreleri üzerine çalıştık. Ancak, önümüzdeki süreçte katman sayısını artırarak güneş ışınlarından elde edilen enerji verimliliğini daha da artırmayı planlıyoruz. Bu, hem ulusal hem de uluslararası alanda önemli bir adım olacak” dedi.

ESTÜ Nanoboyut Araştırma Laboratuvarı’nda gerçekleştirilen bu projenin, Türkiye’nin bilimsel ve teknolojik alanlardaki yerlileştirme çabalarına büyük bir ivme kazandırması bekleniyor.

Telefonica Almanya’daki biriminin tamamına sahip olmak istiyor!

Telefonica, Almanya’daki birimi olan Telefonica Deutschland’ın yüzde 28,2’lik hissesi için hissedarlara açık bir ihale teklifi sunmayı planladığını duyurdu. İspanya merkezli mobil iletişim devi bu hamleyle birlikte Almanya’daki biriminin tamamına sahip olmayı ve ana pazarlarına odaklanmaya devam etmeyi istiyor.

Telefonica’dan yapılan açıklamada hisse başına 2,35 euro nakit teklifinde bulunulacağı duyurulmakta. Bu haberle birlikte borsada son 1 aydır 1,6 – 1,7 euro aralığında işlem gören şirket hisseleri bir anda %40’a yakın değer kazandı. Telefonica, teklifinin asgari bir kabul eşiğine tabi olmadığını ve teklif döneminin Aralık ayında başlayıp 2024 Ocak ayı ortasına kadar süreceğini açıkladı. Telefonica, mevcut durumda Telefonica Deutschland hisselerinin yaklaşık yüzde 71,8’ini elinde bulunduruyor ve toplam değeri yaklaşık 5 milyar euro olarak hesaplanmakta. Teklifin kabul edilmesi halinde Telefonica, Almanya birimi için mevcut temettü politikasını bu yıl için onayladığı hisse başına 0,18 euronun ötesinde revize etmek için harekete geçeceğini söyledi.

İspanya’da ve Latin Amerika ülkelerinde Movistar, İngiltere’de Virgin Media O2, Brezilya’da Vivo, ABD’de Telefonica US markalarıyla faaliyet gösteren grup, İspanya’da 1924 yılında kuruladu. 1997 yılındaki özelleştirmeye dek devlet şirketi olan Telefonica dünyanın en büyük mobil operatör gruplarından birisi olarak biliniyor. Şirketin son dönemde yaptığı yatırımlar ise büyümekte olan pazarlara yönelik. Almanya’yı “Avrupa’nın en cazip ve istikrarlı telekom pazarlarından biri” olarak niteleyen firma, bir yandan da ortaklık sayılarını azaltarak grubun yapısını sadeleştirmeye çalışıyor.

Telefonica Deutschland Ağustos ayında Vodafone Group Plc ile anlaşma sağlayan rakibi 1&1 AG’ye bir kontrat kaptırdı. Serbest nakit akışının önemli bir bölümü 1&1’e bağımlı olan şirket bu anlaşma nedeniyle 2025 yılına kadar yaklaşık 340 milyon euro serbest nakit akışı kaybedecek. Yatırımcıların 1&1 kararının etkisini ve Telefonica’nın Almanya birimi anlaşması için nasıl ödeme yapmayı planladığı konusunda yönetimi terletebileceği söyleniyor.

Almanya’da mobil telekom pazarı Vodafone, Deutsche Telekom ve Telefonica Deutschland arasında paylaşılmış durumda. Her üç operatörün de Almanya’da birbirine yakın abone sayılarına ve gelire sahip olduğu, 5G yarışının ön plana çıktığı raporlanıyor.  

Nvidia RTX 4070 Ti SUPER’in kutu tasarımı ortaya çıktı

0

Nvidia’nın RTX 40 serisi ekran kartları, piyasaya sürüldükten kısa bir süre sonra büyük ilgi gördü. Özellikle RTX 4070 Ti, RTX 3070 Ti’a göre önemli bir performans artışı sağlamasıyla dikkat çekti. Nvidia, bu başarıyı daha da ileriye taşımak için RTX 4070 Ti SUPER modelini geliştiriyor. Bu modelin kutu tasarımı da ortaya çıktı.

Yeni ekran kartınınkutu tasarımı, temel modele oldukça benzer. Ancak bazı küçük değişiklikler dikkat çekiyor. Örneğin, “SUPER” logosu, “Ti” ibaresinin yanına yerleştirilmiş. Ayrıca, kutunun ön yüzündeki tasarım daha sadeleştirilmiş.

Nvidia, merakla beklenen RTX 40 SUPER ekran kartlarını tanıtmak için CES 2024 etkinliğine hazırlanıyor,

RTX 4070 Ti SUPER’in teknik özellikleri hakkında henüz net bilgiler yok. Ancak, temel modele kıyasla daha yüksek performans sunması bekleniyor. RTX 4070 Ti’ın 8448 CUDA çekirdeği, 192-bit bellek veriyolu ve 285W güç tüketimi bulunuyor. RTX 4070 Ti SUPER’de bu değerlerin artması muhtemel.

RTX 4070 Ti SUPER’in CES 2024’te tanıtılması bekleniyor. Ancak, kartın ne zaman piyasaya çıkacağı henüz belli değil.kartın kutu tasarımı, temel modele oldukça benzer. Ancak, bazı küçük değişiklikler dikkat çekiyor. Örneğin, “SUPER” logosu, “Ti” ibaresinin yanına yerleştirilmiş. Bu, kartın daha üst düzey bir model olduğunu daha net bir şekilde gösteriyor.

Kutunun ön yüzündeki tasarım da daha sadeleştirilmiş. Bu, kartın daha modern ve şık bir görünüme sahip olmasını sağlıyor.Genel olarak bakıldığında, Kartın kutu tasarımı, oldukça başarılı. Kartın üst düzey bir model olduğunu net bir şekilde gösteriyor ve modern bir görünüme sahip.

ekran kartının kutusunun ön yüzü, siyah bir arka plan üzerine yerleştirilmiş beyaz bir tasarıma sahip. Sol üst köşede, Nvidia’nın logosu ve “GeForce RTX” yazısı yer alıyor. Sağ üst köşede ise, “4070 Ti SUPER” yazısı bulunuyor. Orta kısımda, kartın bir resmi yer alıyor. Resmin altında ise, kartın teknik özellikleri yer alıyor. Bu özellikler arasında, CUDA çekirdek sayısı, bellek kapasitesi, bellek veriyolu ve güç tüketimi yer alıyor.Alt kısımda ise, “SUPER” logosu yer alıyor. Bu logo, “Ti” ibaresinin yanına yerleştirilmiş. Bu, kartın daha üst düzey bir model olduğunu gösteriyor.

Genel olarak bakıldığında, RTX 4070 Ti SUPER’in kutu tasarımı, Nvidia’nın diğer ekran kartlarının kutu tasarımlarıyla uyumlu.

Türkiye, güç elektroniği üssüne dönüşecek!

Dünya genelinde teknoloji ve enerji sektörlerindeki öncü markalar, temiz enerji kaynaklarını geliştirmek ve enerjinin dijitalleşmesine katkı sağlamak amacıyla iş birliklerini geliştirmeye devam ediyor. Huawei Türkiye ve Partner EGS de bu kapsamda, Türkiye’de Inverter üretimine yönelik stratejik bir işbirliği için ilk adımı attı. İki şirket bu önemli iş birliğini, 9 Kasım’da İstanbul’da gerçekleştirilen bir imza töreni ile duyurdu.

Huawei Türkiye, temiz enerji kaynaklarına ve enerjinin dijitalleştirilmesi yönündeki çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Huawei Türkiye, Partner EGS ile gerçekleştirdiği iş birliği kapsamında, şirketin Türkiye’de Partner EGS markasıyla Inverter üretimine destek verme taahhüdünde bulundu. Partner EGS de bu işbirliği çerçevesinde, Inverter üretimi için yeni bir fabrika ve üretim hattı kurmaya hazırlanıyor. Anlaşmaya göre Huawei Türkiye, sağlayacağı teknik destekle, Partner EGS’nin Inverter üretim süreçlerine destek olacak.

Partner EGS CEO’su Alper Terciyanlı ile bugün duyurulan Huawei ve Partner EGS ortaklığının Türkiye’nin güç elektroniği teknolojisi üretimindeki rolünü nasıl değiştireceğini konuştuk.

Huawei Türkiye Dijital Güç Genel Müdürü Gavin Zhao konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, “Huawei Türkiye olarak yerel iş birliklerini son derece önemli görüyoruz. Bugün, yenilenebilir enerjinin gelişimi tüm toplumlar için bir trend haline geldi. Inverter ekipmanının yerel üretimi ise yerelleşme ve yeşil enerji stratejimizin önemli bir örneğini teşkil ediyor. Yerel iş ortaklarımızla birlikte, daha yeşil bir Türkiye’nin inşasına katkıda bulunmayı umut ediyoruz” dedi.

İthalata bağımlı olmaktan kurtulmak için üretim hamlesi

İş birliğini değerlendiren Partner EGS CEO’su Dr. Alper Terciyanlı, “Huawei ile birlikte endüstriyel bir iş birliği protokolü imzaladık. Bu, bizim için çok önemli bir gelişme. Çünkü şirket ile birlikte Türkiye’de güneş sektöründe kullanılan eviricilerin imalatını yapıyor olacağız. Şu an yaklaşık yıllık 300 milyon dolara yakın ithalatla ülke olarak bu alanda açık veriyoruz. Burada öncelikle şebeke ölçeğinde ürünlerle başlayarak ithal edilen ürünlerin, yerli ürünlerle ikamesini sağlamış olacağız. Buradaki iş birliğimizle de şirketin teknolojisini ve bu alandaki bilgi birikimini de içselleştireceğiz ve ülkemize bir teknoloji transferi gerçekleştiriyor olacağız. Ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum” şeklinde konuştu.

Terciyanlı sözlerini şöyle sonlandırdı: “Ülkemizin yenilenebilir enerji sektöründe ve enerji dönüşümünde yapmış olduğu atılımlar hepimiz için mutluluk verici. Gerek kural koyucuların gerekse bürokrasinin teşvikleri ve destekleriyle birlikte ülkemizde güneş enerjisi başta olmak üzere yenilenebilir enerjide ciddi bir yatırım ve atılım var. 2030 yılına geldiğimizde ülkemizde önemli ölçüde ihtiyacımız olan enerjiyi, yenilenebilir enerji kaynaklarından tedarik edeceğini öngörüyoruz. Bakanlığımızın da stratejisi bu yönde. Bu alanda aslında global akımı da takip ettiğimizi söyleyebiliriz. Ama ülke olarak çok zengin kaynaklarımız var ve bu anlamda da avantajlı olduğumuzu düşünüyorum. Burada ülke içerisinde geliştireceğimiz teknolojilerle birlikte bu atılımı hızlandıracağımızı ve çok daha etkin bir şekilde bu tesisleri ülkemize kazandıracağımızı düşünüyorum.”

Huawei Türkiye, çevre odaklı ve sürdürülebilir bir geleceği desteklemek için, güç elektroniği teknolojilerini entegre etme konusunda çalışmaya devam ediyor. Şirket, yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirmek ve enerji sistemlerini dijitalleştirmek amacıyla yenilikçi projelere yatırım yapmayı ve iş birliklerini artırmayı da sürdürüyor.

Partner EGS, 20 yıldan uzun süredir Türkiye’de faaliyet gösteren Huawei Türkiye’nin, yenilenebilir enerji sektöründeki önemli iş ortaklarından biri olarak konumlanıyor. Partner EGS, Türkiye’de Inverter üretimine yönelik yatırımlarını ve bu alandaki insan kaynağı özelindeki büyümesini de sürdürüyor.

İki şirket, bu güçlü iş birliği ile Türkiye’nin yenilenebilir enerji sektörüne katkı sağlarken, Türkiye’nin temiz enerji alanındaki rekabet gücünü de artırmayı hedefliyor. Bu iş birliği aynı zamanda, Türkiye’nin enerji sektöründeki dönüşümünün hızlanmasına yardımcı olacak çevre dostu enerji çözümlerinin artırılması noktasında da önemli bir adım olarak öne çıkıyor.

Yüksek potansiyelli startuplara ortak olma imkanı!

Türkiye’nin en büyük özel sermayeli yatırım bankası Aktif Bank’ın fon yönetimi alanındaki iştiraki Aktif Portföy, teknoloji alanında erken aşama girişimlere yatırım yapan bağımsız girişim sermayesi yönetim şirketi Startupfon ile iş birliği yaparak yepyeni bir girişim sermayesi yatırım fonunu (GSYF) hayata geçiriyor. Potansiyeli devam eden ileri aşamadaki teknoloji girişimlerine avantajlı pay fiyatlarıyla ortak olma fırsatı sunacak yeni fonun Sermaye Piyasası Kuruluna başvurusu başarılı bir şekilde tamamlandı.

Bu iş birliğinin dünyada birçok başarılı örneği olan “secondary fund” kategorisinin Türkiye’deki ilk örneği olarak girişimcilik ekosistemine derinlik getirmesi hedefleniyor. Yeni fon ile girişimlerin mevcut hissedarlarından pay alımı yapılırken, şirketlere de yeni fon akışı sağlayarak büyümelerine destek olunacak. Türkiye girişim ekosisteminin desteklenmesine de katkı sağlayacak olan fon, ayrıca yatırımcılarına hızlı geri dönüş ve yüksek getiri potansiyeli sunacak.

Büyüklüğünün 600 milyon TL’ye ulaşması beklenen fon ile önümüzdeki beş yıl içerisinde yaklaşık 15 girişime yatırım yapılması hedefleniyor. Aktif Portföy ile Startupfon’un güçlerini birleştirdikleri bu fon ile bir yandan alternatif kazanç arayan yatırımcılar için getiri sağlanırken diğer taraftan da girişimler, yollarına daha sağlıklı bir şekilde devam edecekler. Ortaklık yapısının sadeleşmesine katkı sağlayan fon, yurt dışından yatırım almayı hedefleyen girişimlerin önündeki engelleri de kaldıracak.

Girişim ekosistemine katkı sürecek

Konuyla ilgili bilgi veren Aktif Portföy Genel Müdürü Yasin Atikler, “Yeni nesil yatırım fonları ile hızla büyüyen portföy yönetim şirketi Aktif Portföy olarak; start-up’lar ile çok yakın çalışıyor, girişimcilik ekosisteminde aktif rol oynuyoruz. Erken aşama girişimlere yatırım yapmanın yanı sıra büyüme yolculuklarında onları desteklemeye devam ederken, sektörün değerli paydaşları ile de iş birlikleri kuruyoruz. Ekosistemimizin önemli oyuncuları arasında yer alan Startupfon ile iş ortaklığımız da bunun en güzel örneklerinden… Birlikte hayata geçirdiğimiz Türkiye’de bir ilk olan yeni GSYF’miz ile potansiyeli devam eden teknoloji şirketlerine avantajlı koşullarda yatırım yapma imkânı sunacağız. Fonun, yatırımcılardan teveccüh göreceğine, başarılı olacağına inancımız tam ve bir ilki Türkiye girişimcilik ekosistemine kazandırdığımız için çok mutluyuz. Türkiye girişim ekosisteminin olgunlaşmasına ve derinleşmesine katkı sunacağına inandığımız bu tip iş birliklerine önümüzdeki dönemde de devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

Türkiye yatırım dünyasına hareket getirecek

İş birliği ile ilgili heyecanını dile getiren Startupfon kurucu ortağı Gülsüm Çıracı, “Girişim okur-yazarlığı ülkemizde her geçen gün artıyor. Aktif Portföy ile olan iş birliğimiz Türkiye girişim ekosistemine yeni bir soluk katacak. Türkiye’de ortalama exit süreleri 8-9 yıl civarında. Bu nedenle girişimlere erken aşamada katılan yatırımcılar için bu süreyi kısaltmayı ve exit imkânı sunmayı hedefliyoruz. Amaçlarımızdan biri de exit eden yatırımcıların ekosistemde yatırım yapmaya devam ederek hareket kazandırması. Yatırımcılarımızın başarısı kanıtlanmış girişimlerin artan potansiyeline ve büyümelerine yatırım yapmasını hedefliyoruz” diyerek düşüncelerini paylaştı.

2023 Fortinet Security Day gerçekleştirildi!

Uygulama, bulut veya mobil ortamlardaki güvenlik sorunlarına çözüm arayan BT yöneticileri, BT direktörleri, CIO’lar, CISO’lar, güvenlik yöneticileri ve ağ yöneticileri 2023 Fortinet Security Day’de bir araya geldi

Bu yıl onuncusu düzenlenen Fortinet Security Day 31 Ekim 2023’te Swissotel The Bosphorus-İstanbul’da gerçekleşti. Zirve; uygulama, bulut veya mobil ortamlardaki güvenlik sorunlarına çözüm arayan BT yöneticileri, BT direktörleri, CIO’lar, CISO’lar, güvenlik yöneticileri ve ağ yöneticilerini bir araya getirdi.

En son Fortinet Security Day, en son #sibergüvenlik trendleri, siber tehditler ve bunlarla nasıl başa çıkılacağı hakkında bilgi edinmek için mükemmel bir fırsat olarak gerçekleşti. Sektör profesyonellerinin yoğun ilgi gösterdiği etkinlikte Fortinet’in Siber Güvenlik Pazarındaki yeri, Yeni Teknolojilerle Entegrasyon (AI vb.), Fortinet’in pazardaki konumu ve stratejisi ile Türkiye’ye yaklaşımı gibi konulara odaklanıldı.

Zirvede Fortinet’in teknolojisinin siber güvenlik ve ağın yakınsamasını nasıl sağladığını, kurumların tüm güvenlik ekosistemine kapsamlı ve otomatikleştirilmiş bir yanıtla saldırıları proaktif olarak nasıl önleyebileceği ve büyük ölçüde otomatikleştirilmiş bir SOC’ye nasıl ulaşabileceğine dair detaylar veriliyor.

Fortinet Türkiye, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan ve Türkmenistan Bölge Direktörü Arzu Derbent Akkaya’nın açılış konuşmasını yaptığı etkinliğe FortiGuard Labs Orta Doğu, Türkiye ve BDT Başkan Yardımcısı Alain Penel, FortiGuard Labs Tehdit İstihbaratı Direktörü Jonas Walker ve Çözüm Mimarileri Direktörü Melih Kırkgöz de katıldı.

Bölge Direktörü Arzu Derbent Akkaya, “Siber suçları engellemek, kamu ve özel sektörler arasında güçlü, güvenilir ilişkiler ve işbirliği gerektirir. Bu aynı zamanda küresel bir çabadır, yani güvenlik ekiplerinin gerçek zamanlı eyleme geçirilebilir tehdit istihbaratını koordine etmelerine yardımcı olabilecek yapay zeka destekli güvenlik hizmetlerine yatırımı içerir.

Fortinet, güvenlik ekosisteminde yerel sinerji ve otomasyon sağlayan tam entegre Security Fabric’in bir parçası olarak, geniş bir teknoloji ve insan tabanlı as-a-service portföyü sunuyor. Bu hizmetlerimiz, deneyimli siber güvenlik uzmanlarından oluşan küresel FortiGuard Labs ekibi tarafından destekleniyor.

Hızla genişleyen saldırı yüzeyini hızlanan siber tehditlere karşı güvence altına almak için kurumlar, entegre bir siber güvenlik platformunun merkezinde yapay zekadan [AI] yararlanan siber güvenlik çözümleri kullanmalıdır. ESG’nin, Fortinet’in güvenlik operasyonlarına [SecOps] yaklaşımının çarpıcı faydalarını ölçmesinden ve işletmelerin otomatik olay tespiti ve kontrol altına almanın yanı sıra daha geniş araştırma ve müdahalenin avantajı hakkında bilinçli kararlar vermelerine yardımcı olmasından memnuniyet duyuyoruz. Ayrıca, Fortinet’in Evrensel SASE çözümü, ağ ve güvenliği benzersiz bir şekilde birleştirerek hibrit işgücünü destekliyor uygulamalara güvenli erişimin yanısıra sağlıyor konsolidasyon ve gelişmiş dijital kullanıcı deneyimi ile yüksek yatırım getirisi sağlıyor.”

Etkinlik programda ayrıca Türkiye’nin ilk etik Hacker’ı Tamer Şahin ile “Derin Internet’te Hackerların İletişimi ve Veri Ticareti” konulu bir sohbet gerçekleştirildi. Zirve, Sunay Akın & Nihat Sırdar’ın sunduğu “Sivrisinek Dedin de Aklıma Geldi!” şovu ile kapandı.