Uzaydan güneş enerjisi gönderimi gerçek oluyor

0

Japonya’nın çığır açan denemesinin ardından uzaydan güneş enerjisi ışınlamak gerçeğe daha da yakın. Son testler, düşük yörüngeli uydulardan Dünya’ya güneş enerjisi göndermenin mevcut teknolojiyle teorik olarak mümkün olduğunu kanıtladı. Uygulanırsa, yöntem geleneksel güneş panellerinin birkaç kusurunu çözebilir ve minimum yer kaplarken sürekli bir yenilenebilir enerji kaynağı sağlayabilir.

Uzaydan güneş enerjisi gönderimi

Japan Space Systems (JSS) araştırmacıları yakın zamanda hızla giden bir jetten kablosuz olarak yerdeki antenlere enerji gönderdi. Başarılı deney, uzaydan Dünya’ya güneş enerjisi iletebilecek çok sayıda aracın uygulanabilirliğini doğruluyor.

Enerjiyi yüzeye ışınlayan düşük yörüngeli güneş panellerinin, yer tabanlı güneş çiftliklerine kıyasla birçok avantajı var. Dünya atmosferinden gelen bir müdahale olmadan, birkaç kat daha fazla enerji toplayabilirler. Diziler, atmosferden geçerken enerjilerinin yalnızca yüzde beşini kaybeden mikrodalgalar biçiminde Dünya’ya güç gönderecektir.

Ayrıca, uygun yörüngenin korunması, gece boyunca güneş enerjisinin iletilmesini sağlayarak kesintisiz, 7/24 bir tedarik sağlar. Bilim insanları, uzaydan gelen güneş enerjisinin çeşitli kara ve hava araçlarına güç sağlamak için gereken enerjiyi destekleyebileceğini ve karbon emisyonlarını daha da azaltabileceğini teorik olarak gösteriyor. Kara tabanlı alıcılar ayrıca tipik güneş veya rüzgar çiftliklerinden çok daha küçük alanları kapsayacaktır.

Ancak bazı engeller devam ediyor. Mikrodalga emisyonuna dönüşüm ve mikrodalga emisyonundan dönüşüm sırasında önemli miktarda enerji kayboluyor. Dahası, tüm yapay uydular mikrometeoritler ve uzay çöpü yaratma olasılığıyla başa çıkmak zorunda. Bazıları ayrıca yörüngesel mikrodalga yayıcılarının kitle imha silahlarına dönüşebileceğini teorikleştiriyor.

İlk JSS deneyleri 30 ila 100 metre mesafelerde kablosuz güç iletimini doğrularken, son test 5 km (3,1 mil) mesafedeki hızlı hareket eden bir nesneden tam başarı elde etti. Bilim insanları bir anten dizisinin üzerinden küçük bir jet uçurdu ve enerji alımını birden fazla açıdan ölçerek mikrodalga iletimlerini hızlı ve doğru bir şekilde yeniden yönlendirme yeteneğini gösterdi.

TikTok’ta bedava program vaadiyle kimlik hırsızlığı!

0

TikTok’ta yapay zeka destekli yeni bir dolandırıcılık yöntemi ortaya çıktı. Platformda yayılan kısa videolar, Microsoft Office, Windows, Spotify ve CapCut gibi popüler yazılımların ücretli özelliklerini ücretsiz kullanmayı vaat ediyor. Ancak bu videolarda gösterilen PowerShell komutları, kullanıcıları “Vidar” ve “StealC” isimli zararlı yazılımlarla hedef alıyor.

TikTok’ta gerçek gibi görünen bu videolara sakın kanmayın

Techedt platformunun aktardığı bilgilere göre, söz konusu videolar yapay zeka ile üretiliyor. İçerikler, sahte anlatım ve görsellerle desteklenerek kullanıcıya güven veriyor. Videolarda doğrudan kullanıcıya belirli komutları kendi bilgisayarında çalıştırması söyleniyor.

Bu yöntemle zararlı yazılımlar, doğrudan kullanıcı eliyle sisteme yükleniyor. Trend Micro araştırmacıları, aynı içeriğin küçük değişikliklerle defalarca yüklendiğini ve TikTok algoritmasıyla hızla yayıldığını belirtiyor. Bu videolardan birinin 500 binden fazla izlendiği ve 20 binden fazla beğeni aldığı tespit edildi.

https://shiftdelete.net/instagram-pil-tuketen-sorunu-cozdu

Yüklenen kötü amaçlı yazılımlar, yalnızca cihazlara değil, dijital kimliğe de erişim sağlıyor. Şifreler, oturum bilgileri, kredi kartı verileri, tarayıcı çerezleri, ekran görüntüleri ve gezinme geçmişi gibi kişisel veriler hedefleniyor. Özellikle kripto para yatırımcıları için risk daha büyük. Zararlı yazılımlar, kripto cüzdan bilgileri ve iki faktörlü kimlik doğrulama kodlarına da ulaşabiliyor.

Siber güvenlik uzmanları, TikTok gibi platformlarda karşılaşılan bedava yazılım vaatlerine karşı dikkatli olunması gerektiğini vurguluyor. Özellikle bilinmeyen kaynaklardan gelen PowerShell komutlarının çalıştırılmaması gerektiği belirtiliyor.

Kullanıcıların yalnızca resmi yazılım kaynaklarını ve güvenilir destek kanallarını tercih etmesi öneriliyor. Ayrıca, bir içerik fazlasıyla iyi görünüyorsa, bunun gerçek olamayabileceği ihtimali göz önünde bulundurulmalı.

Siber güvenlik uzmanı Cody Barrow, kullanıcıların özellikle yapay zeka destekli içeriklerin doğruluğunu sorgulama alışkanlığı geliştirmesi gerektiğini ifade ediyor. TikTok’ta birkaç tıklamayla dijital kimliğinizi kaybetmemeniz için, izlediğiniz içeriklere karşı bilinçli ve dikkatli olmanız gerekiyor.

Qubitler ile kuantum bilgisayarlar daha erişilebilir olacak

0

Qubit atılımı kuantum bilgisayarlarının inşasını kolaylaştırabilir. Kendi hatalarını düzelten kuantum bilgisayarlar genellikle yüz binlerce kübit gerektirir. Başlangıç ​​şirketi Nord Quantique, bu sayıyı önemli ölçüde azaltabileceğini iddia ediyor. Ancak birçok zorluk devam ediyor.

Kanadalı bir kuantum hesaplama girişimi, yeni kübitinin çok daha küçük ve daha ucuz hatasız kuantum bilgisayarlarına olanak sağlayacağını iddia ediyor. Ancak oraya ulaşmak zorlu bir mücadele olacak.

Qubitler ile kuantum bilgisayarlar

Kendi hatalarını düzeltmek için, geleneksel bir bilgisayar bilgilerin kopyalarını birden fazla yere kaydeder, bu uygulamaya yedeklilik denir. Kuantum bilgisayarların kendi yedeklilik versiyonlarını elde etmeleri için, genellikle çok sayıda ek kuantum biti veya kübite ihtiyaç duyarlar.

Şimdi, Nord Quantique’deki Julien Camirand Lemyre ve meslektaşları, bu sayıyı yalnızca yüzlere düşürmelerine izin vereceğini söyledikleri bir kübit yarattılar. Araştırmacılar: “Donanımımızın arkasındaki temel fikir… içsel yedekliliğe sahip kübitlere sahip olmaktır” diyor.

Kübitlerin, minik süperiletken devreler ve aşırı soğuk atomlar gibi birkaç rekabet eden versiyonu var. Nord Quantique’in kübiti, mikrodalga radyasyonuyla dolu bir süperiletken boşluktur: Bu radyasyonu taşıyan parçacıklar, fotonlar, ileri geri sıçradıkları boşluğun içinde hapsolurlar ve bilgi, kuantum durumlarına kodlanabilir.

Benzer kübit tasarımları daha önce de yapılmıştı, ancak yenisi “çok modlu kodlama” ile ilk olanıdır. Bu, araştırmacıların fotonun birkaç özelliğini aynı anda kullanarak bilgi depoladığı anlamına gelir. Bu, söz konusu verileri yaygın kuantum bilgisayar hatalarına karşı daha dayanıklı hale getiren bir kodlama yöntemidir.

Maryland Üniversitesi’nden Victor Albert, kuantum hata düzeltmesinin ya daha fazla kübit gerektirdiğini, böylece bilginin tek bir kübit yerine birbirine bağlı kübitlerden oluşan bir grupta depolanabileceğini ve sistemin herhangi bir kübitin arızasından korunabileceğini ya da her kübitin, bilginin içinde depolanma biçimi anlamında “daha büyük” olmasını gerektirdiğini söylüyor. Yeni kübit, ikinci tekniği kullanıyor, yani bilgiyi etkili bir şekilde dört boyutlu olan matematiksel bir alanda depoluyor diyor.

Bu nedenle Nord Quantique projelerihata toleranslı kuantum bilgisayarlarının, bugüne kadar yapılmış en gelişmiş olanlar gibi süperiletken devrelerden yapılmış kübitler kullananlardan 50 kata kadar daha küçük olacağı. Ayrıca şirket, kübitleriyle yapılmış makinelerin bu diğer makinelerin yalnızca onda biri kadar güç tüketeceğini tahmin ediyor.

Güvenlik girişimi Horizon3.ai finansman turuna çıktı

Güvenlik girişimi Horizon3.ai yeni turda 100 milyon dolar toplayacak. Otonom sızma testi gibi araçlar sağlayan bir siber güvenlik girişimi olan Horizon3.ai, yeni bir finansman turunda 100 milyon dolar toplamayı hedefliyor. Şirket SEC’e yaptığı başvuruda en az 73 milyon dolar ayırdığını açıkladı.

Güvenlik girişimi Horizon3.ai

Anlaşmaya aşina iki kişiye göre NEA turu yönetti. Bir kişi, TechCrunch bu değerlemenin para öncesi mi yoksa sonrası mı olduğunu doğrulayamasa da girişimin 750 milyon doların üzerinde bir değere sahip olduğuna inanıldığını söyledi. Başka bir kişi, şirketin 100 milyon doların tamamını sattığını (veya satacağını) düşünüyor ve şirketin yıllık yaklaşık 30 milyon dolar tekrarlayan gelir elde ettiğini ekledi.

Bu anlaşmayla Horizon3.ai, Veza’nın Nisan ayında duyurduğu 800 milyon dolar değerlemeyle 108 milyon dolarlık finansman turunun ardından, NEA’nın bir aydan kısa sürede yaptığı ikinci büyük siber güvenlik girişimi yatırımı oldu.

Ağustos 2023’te Horizon3.ai, SignalFire’ın katılımıyla Craft Ventures liderliğinde düzenlenen bir Seri C turunda 40 milyon dolar topladı. Bu tur, girişimin toplam fon toplamasını 78,5 milyon dolara çıkardı ve kurucu ortak CEO Snehal Antani o zamanlar TechCrunch’a Ar-Ge, kanal varlığı ve mühendis ekibini genişletmeyi amaçlıyordu.

2019 yılında kurulan Horizon3.ai, eski ABD Özel Harekat siber operatörleri, girişimciler ve siber güvenlik uzmanlarından oluşan bir ekipten oluşuyor. Girişimi başlatmadan önce Antani, Splunk’ta CTO olarak görev yaptı ve ABD Ordusunun Ortak Özel Harekat Komutanlığı’ndaki ekiplere liderlik etti.

DNA tabanlı süper bilgisayar geliştirildi

0

Biyoloji teknolojiyle birleştikçe, bilişimin sınırları değişiyor. Bu yeni sınırın merkezinde, ortaya çıkan bir kavram var: DNA ile çalışan sıvı bir bilgisayar. 100 milyardan fazla benzersiz devreyi destekleme yeteneğiyle, bu sistem yakında hastalıkları nasıl tespit edip teşhis ettiğimizi değiştirebilir.

DNA tabanlı süper bilgisayar

DNA, yaşamı kodlamasıyla bilinse de, araştırmacılar artık bir hesaplama aracı olarak potansiyelini araştırıyorlar. Şanghay Jiao Tong Üniversitesi’nden Dr. Fei Wang liderliğindeki bir ekip, DNA’nın genetik talimatları taşımaktan çok daha fazlasını yapabileceğine inanıyor.

Yakın zamanda Nature dergisinde yayınlanan çalışmaları, DNA moleküllerinin yeni hesaplama sistemlerinin temel bileşenleri haline gelebileceğini ortaya koyuyor. DNA, yalnızca genetik verileri tutmaktan ziyade, biyolojik devrelerin içinde teller, talimatlar veya hatta elektronlar gibi davranabilir.

Geçtiğimiz on yıllar, uygulamaya özgü olandan programlanabilir olana kadar elektronik ve fotonik entegre devrelerin evrimine tanık oldu. Sıvı fazlı DNA devreleri, algoritmaların kodlanması ve yürütülmesinde büyük paralellik potansiyeline sahip olsa da genel amaçlı DNA entegre devrelerinin (DIC’ler) geliştirilmesi henüz araştırılmamıştır. Burada, çok katmanlı DNA tabanlı programlanabilir kapı dizilerinin (DPGA’ler) entegrasyonu yoluyla bir DIC sistemi gösteriyor.

Genel amaçlı bilgi işlem için jenerik tek sarmallı oligonükleotidlerin tekdüze bir iletim sinyali olarak kullanılmasının, büyük ölçekli DIC’leri minimum sızıntı ve yüksek doğrulukla güvenilir bir şekilde entegre edebileceğini gösteriyor. Çift raylı kapıya sahip tek bir DPGA’nın yeniden yapılandırılması, 100 milyardan fazla farklı devreyi uygulamak için kablolama talimatlarıyla programlanabilir. Dahası, moleküllerin içsel olarak rastgele çarpışmasını kontrol etmek için, kademeli DPGA’lerin asenkron yürütülmesi için yönlülük sağlamak üzere DNA origami kayıtları tasarlandı. Bunu, yaklaşık 500 DNA ipliğine sahip 30 mantık kapısından oluşan üç katmanlı kaskad DPGA’larla bir araya getirilmiş ikinci dereceden denklem çözücü bir DIC ile örneklendirdi.

Güvenlik riski olan bilgisayar aksesuarları neler?

Dijital güvenliğiniz söz konusu olduğunda endişelenmeniz gereken tek şey bilgisayarınız değil; bilgisayarınızdaki çevre birimlerinin neredeyse tamamı da hacklenebilir. Bu aksesuarlar, güvenlik riski olan bilgisayar aksesuarları arasında yer alır. Tamamen ele geçirilmeye müsait olmasalar bile en azından kötü amaçlı yazılım iletmek için kullanılabilirler. Güvenlik şirketleri, bilgisayar korsanlarının bunlara nasıl erişeceğini simüle eden kavram kanıtı saldırıları düzenleyerek, çevre birimlerinin güvenlik açıklarını sürekli olarak vurguluyor.

Bu cihazlar bir işletim sistemi çalıştırmasa da çoğu imzasız kod ve kötü amaçlı yazılımla güncellenebilen bir aygıt yazılımına sahiptir. Bu kötü amaçlı yazılım bu cihazlarda saklanabilir ve güvenlik yazılımınız tarafından tespit edilemeyebilir, bu da orada olduğunu asla bilemeyeceğiniz anlamına gelir. Güvenlik riski olan bilgisayar aksesuarlarını dikkate almak önemlidir.

Güvenlik riski olan bilgisayar aksesuarları

Web kameraları

Web kamerası saldırıları, daha çok duyurulan cihaz ihlallerinden bazılarıdır. Bilgisayar korsanları, kurbanların web kameralarını uzaktan kontrol altına almak için Uzaktan Erişim Truva Atları (RAT’ler) ve sosyal mühendislik (veya çoğu zaman olduğu gibi, her ikisinin bir kombinasyonu) kullanırlar. Buna camfecting deniyor. Kötü amaçlı yazılımlar, web kamerası korsanlarının başlıca araçlarından biri olsa da araştırmacılar, siber suçluların erişim sağlaması için kötü amaçlı yazılımlarla düzgün bir şekilde hacklenmeye bile gerek olmayan binlerce web kamerasının da bulunduğunu ortaya koydu. Bu durum güvenlik riski olan bilgisayar aksesuarlarına önemli bir örnek teşkil eder.

Kulaklıklar

İsrail’deki Ben-Gurion Üniversitesi’ndeki bir ekip, bir kulaklığı mikrofona dönüştürerek bir kavram kanıtı saldırısı oluşturdu . Bu, cihazda bir mikrofon bile olmamasına rağmen gerçekleşti. SPEAK(a)R olarak bilinen casusluk sınıfı bir kötü amaçlı yazılım kullanarak kulaklığın ses portlarını değiştirdiler ve çıkış portunu giriş portuna dönüştürdüler. Bu yapıldıktan sonra araştırmacılar kullanıcı konuşmalarını kaydettiler ve başarılarının kanıtı olarak internete yüklediler.

USB’ler

Bu cihazlar genellikle herhangi bir güvenlik duvarı veya güvenlik korumasıyla gelmez. Aslında çoğu, cihazlarınıza ücretsiz ve açık bir doğrudan erişim hattı sağlar, böylece bilgisayar korsanları bunları kötü amaçlı yazılım yaymak için kanal olarak başarıyla kullanabilir. Bu da onları güvenlik riski olan bilgisayar aksesuarlarından biri yapar.

Yazıcılar

Yazıcılar çeşitli şekillerde hacklenebilir: siber suçlular açık bir internet bağlantısı veya güvenlik portu üzerinden yazıcılara bağlandığında, Bluetooth üzerinden veya kötü amaçlı yazılım bulaştırarak. Yazıcılar genellikle kullanıcı yanlışlıkla kötü amaçlı yazılım yüklediğinde veya kötü amaçlı yazılım barındıran belgeleri yazdırmaya çalıştığında kötü amaçlı yazılım bulaşır.

Apple yazılım adlandırmasını değiştirecek

0

Apple, şirketin yazılım güncellemelerini adlandırma biçiminde büyük bir değişikliğin eşiğinde olabilir ve bu, Windows 95 veya ’57 Chevy’ye aşina olan herkese tanıdık gelebilecek bir yaklaşımdır. Bloomberg günü Apple’ın işletim sistemlerini, yaklaşan yılın son iki hanesini kullanarak yeniden markaladığını bildirdi. Dolayısıyla, mevcut iOS 18, 2025 sonbaharında geldiğinde iOS 19 değil, iOS 26 ile değiştirilecek. Apple’ın bir temsilcisi yorum talebine hemen yanıt vermedi.

Apple yazılım adlandırmasını değiştiriyor

Bloomberg, ek güncellemelerin iPadOS 26, MacOS 26, WatchOS 26, TVOS 26 ve VisionOS 26 adlarını alacağını söyleyen kimliği belirsiz kaynaklara atıfta bulundu. Kaynaklara göre, amaç Apple’ın markalaşmasında tutarlılık sağlamak ve kafa karışıklığını gidermek. Bloomberg, iOS 18, WatchOS 12, MacOS 15 ve VisionOS 2 gibi mevcut işletim sistemlerinin aynı anda piyasaya sürülmedikleri için farklı numaralar kullandığını belirtiyor.

Şirketin, isim değişikliğini ve cihazlar genelinde daha tutarlı kullanıcı arayüzlerini 9 Haziran’da düzenleyeceği Dünya Geliştiriciler Konferansı’nda duyurması bekleniyor.

Bloomberg haberinin iPhone’ların yeniden adlandırılmasından hiç bahsetmemesi dikkat çekici. Mevcut iPhone modeli Şubat ayında çıkan iPhone 16. iPhone 17 serisinin Eylül ayında duyurulması bekleniyor ancak iPhone 17 yerine iPhone 26 olarak yeniden adlandırılacağına dair bir bilgi yok.

Yeni numaralandırma sistemi, yeni otomobillerde olduğu gibi, mevcut 2025 yılı yerine yaklaşan 2026 yılının son iki hanesini yansıtacak. Samsung ve Microsoft, her ikisi de yıl tabanlı adlandırma sistemleri kullandı.

Üreticiler sürdürülebilirlik odaklı strateji benimsiyor

Günümüzün endüstriyel ortamında sürdürülebilirlik, üretim stratejisi ve performansının temel itici gücü haline geliyor. Emisyonlar, atıklar ve malzemeler etrafındaki artan düzenleyici baskı; sorumlu bir şekilde üretilen mallara yönelik müşteri talebi; ve yatırımcıların sürdürülebilirlik risklerine yönelik incelemesi, sürdürülebilirliğin artan önemini vurguluyor. Aslında, Mart ayında yapılan bir PwC araştırması, ankete katılan şirketlerin %84’ünün karbonsuzlaştırma girişimlerini sürdürmeyi veya hızlandırmayı planladığını buldu.

Üreticiler sürdürülebilirlik ile ayakta kalıyor

Büyük küresel üreticiler daha sürdürülebilir bir yolda ilerlemeye devam ettikçe, giderek artan bir şekilde 1. Kademe tedarikçilerinden kendi sürdürülebilirlik risklerini ve performanslarını ele almalarını istiyorlar. Bu da küçük ve orta ölçekli üreticiler üzerinde bir sızma etkisi yaratıyor. Sürdürülebilirlik endüstriyel operasyonların temel bir unsuru haline geldikçe, üreticiler hem pazar avantajı yaratan saldırgan stratejiler hem de riski azaltan ve uyumluluğu garantileyen savunma stratejileri benimsemelidir.

Üreticiler, rekabet avantajları yaratırken düzenleyici gereklilikleri karşılayan sürdürülebilirlik girişimlerini aktif olarak yönlendiriyor. Yeşil teknolojilere ve ulaşım seçeneklerine yatırım yaparak, enerji verimliliğini artırarak ve malzeme ve ambalaj atıklarını azaltarak üreticiler, sürdürülebilirlikte lider olarak konumlanırken maliyetleri düşürebilirler. Tüketiciler ve işletmeler daha çevre dostu ürünler talep ettikçe, sürdürülebilirliğe öncelik veren üreticiler bu büyüyen pazarı ele geçirmek için daha donanımlı olacaklar. Örneğin BMW, elektrikli araç üretimini ve sürdürülebilir üretim uygulamalarını artırma taahhüdüyle otomotiv sektöründe hücum oynuyor. 2030 yılına kadar BMW Group’un küresel teslimatlarının yaklaşık yarısı tamamen elektrikli araçlar olacak. BMW, araç serileri aracılığıyla geri dönüştürülmüş plastikler ve sürdürülebilir kaynaklı deri gibi çevre dostu malzemeleri entegre ederken yüksek performanslı elektrikli otomobiller tanıttı.

Şirket ayrıca üretim tesislerine yenilenebilir enerji sağlıyor ve karbon nötr üretim için çabalıyor. Aynı şekilde, çeşitli sektörlerdeki şirketler düzenleyici standartları karşılamak ve çevre dostu ürünlere yönelik artan tüketici talebini karşılamak için yenilenebilir enerji , etik kaynak ve atık azaltma stratejileri uygulayabilir.

IKEA gibi markalar, ürünlerinin yaşam döngülerinin sonunda minimum çevresel etkiye sahip olmasını sağlayarak, ürünlerini kolayca söküp geri dönüştürebilecek şekilde tasarlayarak daireselliği iş modellerine entegre ettiler. Bu yaklaşım yalnızca atığı azaltmakla kalmaz, aynı zamanda malzemelerde ve üretimde tasarruf sağlayarak uzun vadeli iş avantajları sağlar.

GameStop Bitcoin satın aldı

GameStop 500 milyon dolarlık Bitcoin satın aldı. GameStop, 4.710 Bitcoin satın aldığını duyurdu. Satın alma işlemi sırasında değeri 500 milyon doların üzerindeydi.

Dijital oyun satın alımlarının giderek daha popüler hale geldiği bir dönemde, video oyunu perakende zincirinin ilgi odağı olmakta zorluk çektiği görülüyor. Ayrıca şirket, 2021’de farkında olmadan kısa vadeli bir sıkışmanın merkezi haline geldiğinde yeni bir tür kötü şöhrete kavuştu.

GameStop Bitcoin yatırımı yapıyor

GameStop, finansallarını desteklemek için Mart ayında yatırımcılara yatırım politikasını güncelleyerek bitcoin’i hazine rezerv varlığı olarak ekleyeceğini duyurdu ve bu haber GameStop’un bu vaadini yerine getirdiğini gösteriyor. GameStop hissesi, muhtemelen yatırımcıların kripto paraların tarihi oynaklığı konusundaki endişeleri nedeniyle, kripto ile ilgili her duyurudan sonra tökezledi. GameStop’un son dönemde Bitcoin’e olan ilgisi göründüğü kadar rastgele değil.

O zamanki Başkan Joe Biden döneminde, ABD hükümeti dolandırıcılık ve yolsuzlukla bağlantısı nedeniyle kripto endüstrisine baskı yapıyordu. Şimdi, Trump yönetimi senaryoyu tersine çevirdi ve Stratejik Bitcoin Rezervi kuruyor. Trump’ın medya şirketinin de bitcoin satın almak için 2,5 milyar dolar toplama planları var.

Trump, memecoin’inin (değeri gerçek bir belirleyiciye bağlı olmayan, bunun yerine bazı çevrimiçi toplulukların trol kaprislerine bağlı olan değişken bir kripto para birimi) en önemli sahiplerini Beyaz Saray’da özel bir akşam yemeğine davet etti. Trump ve ailesi kripto paralarla daha fazla iç içe geçtikçe, muhalifleri Trump’ın kendi mali çıkarları için kripto para piyasasını manipüle etme yeteneği konusunda endişelerini dile getirmeye başladı. 17 Demokrat senatörün ortak sponsorluğunda Chuck Schumer (D-NY) ve Jeff Merkley (D-OR), Trump’ın kriptoya yaptığı artan yatırımlara “Kripto Yolsuzluğuna Son Verme Yasası” ile yanıt verdi.

Senatör Merkley bir basın açıklamasında: “Şu anda, başkanla nüfuzunu artırmak isteyen kişiler, kendisinin sahip olduğu veya kontrol ettiği kripto paraları satın alarak onu kişisel olarak zenginleştirebilirler. Bu, son derece yozlaşmış bir plan. Ulusal güvenliğimizi tehlikeye atıyor ve halkın hükümete olan güvenini aşındırıyor” dedi.

Her 10 kurumdan 7’si siber saldırı altında!

Siber tehditlerin ve fidye yazılımı saldırılarının her geçen gün daha da arttığı ve daha karmaşık hale geldiği günümüzde, verilerin her durumda, her zaman ve her yerde erişilebilir olmasını sağlayan veri dayanıklılığı kurumlar için artık stratejik bir zorunluluk. Veri dayanıklılığı alanında dünya çapında pazar lideri Veeam® Software’in, Veeam 2025 Fidye Yazılımı Trendleri ve Proaktif Stratejiler Raporu”; kurumlar siber saldırılara karşı güvenlik ve kurtarma çabalarına her ne kadar geçmişe göre daha fazla kaynak ayırıyorsa da, fidye yazılımı tehdidinin 2025 yılı ve sonrasında da kurumları zorlamaya devam edeceğini ortaya koyuyor. Veeam, fidye yazılımı çağının değişen dinamiklerini, dünyanın dört bir yanında kurumların veri dayanıklılığı konusunda yaşadığı sıkıntıları ve siber güvenlik alanındaki güncel gelişmeleri ve yeni teknolojileri VeeamON Tour İstanbul 2025 etkinliğinde sektörle paylaştı.

2025 Fidye Yazılımı Trendleri ve Proaktif Stratejiler Raporu’nun açıklandığı VeeamON Tour İstanbul 2025 etkinliğinde Veeam Türkiye Ülke Müdürü Kürşad Sezgin, yeni çağda veri güvenliğinin önemini değerlendirdi.

Siber saldırıya uğrayan şirketlerin yarısından fazlası verilerinin çoğunu kaybetti

Etkinlikte detayları paylaşılan Veeam 2025 Fidye Yazılım Trendleri ve Proaktif Stratejiler Raporu’na göre 10 kurumdan 7’si son bir yıl içinde bir saldırı yaşadı. Saldırıya uğrayan her 10 şirketten sadece 1’i verilerinin yüzde 90’ından fazlasını kurtarırken, yarıdan fazlası (%57) verilerinin yarıdan fazlasını kaybetti. Ankete Bilgi Güvenliği Yöneticileri (CISO’lar) veya benzer sorumluluklara sahip yöneticilerin yanı sıra Amerika, Avrupa ve Avustralya’dan güvenlik uzmanları ve BT liderleri katıldı. Araştırmaya katılanların yüzde 69’u saldırıya uğramadan önce hazırlıklı olduklarına inanırken, saldırı sonrası planlamalarında önemli boşluklar olduğunu gördüklerini veri güvenlerinin yüzde 20’nin üzerinde düştüğünü belirtti. Katılımcıların yüzde 98’i bir fidye yazılımı el kitabına sahip olsa da kurumların yarıdan fazlası yedekleme doğrulamaları ve sıklıkları (%44) ve önceden tanımlanmış bir “emir komuta zinciri” (%30) gibi temel teknik unsurlara sahip olmadıklarını ifade etti. Saldırı sonrası CIO’lar hazırlık derecelerinde %30’luk, kuruluşlarının güvenlik duruşunu daha net bir şekilde kavrayan CISO’lar ise %15’lik düşüş yaşadı. 2024 yılında fidye yazılımı saldırılarından etkilenen her 3 kuruluştan 1’i (%36) fidye ödememeyi tercih etti. Ödeme yapanların yüzde 82’sinin ilk fidyeden daha azını, yüzde 60’ının da bu tutarın yarısından daha azını ödemesi, sağlam kurtarma stratejilerinin önemini ortaya koydu.

 VeeamON Tour İstanbul 2025
VeeamON Tour İstanbul 2025

Veeam Türkiye Ülke Müdürü Kürşad Sezgin, raporun artan tehditler karşısında riskleri azaltmak, saldırılardan daha hızlı ve etkili şekilde kurtulmak için kurumların reaktif güvenlik önlemlerinden proaktif siber dayanıklılık stratejilerine geçmelerinin büyük önem taşıdığını net biçimde gösterdiğini söyledi. Sezgin, “Proaktif bir güvenlik yaklaşımı benimsemek, güçlü kurtarma çözümlerine yatırım yapmak ve departmanlar arasında iş birliğini teşvik etmek, kurumların fidye yazılımı saldırılarının etkisini önemli ölçüde azaltmasına yardımcı oluyor. Veri dayanıklılığına öncelik veren kuruluşlar, saldırılardan 7 kata kadar daha hızlı kurtulabiliyor ve veri kayıplarını çok ciddi oranlarda düşürüyor” ifadelerini kullandı.

Veri dayanıklılığı önlemlerine harcadıkları her 1 dolar, şirketlere 10 dolara kadar kazanç sağlıyor

Veeam ve McKinsey & Company tarafından gerçekleştirilen Veri Dayanıklılığı Olgunluk Modeli (DRMM) adlı global araştırma da BT kesintilerinin Global 2000 şirketlerine yılda 400 milyar doların üzerinde maddi zarara mal olduğunu ortaya koydu. Bu da şirket başına ortalama 200 milyon dolara denk geliyor. Kesintiler, yalnızca maddi değil; verimlilik kaybı ve müşteri güveninin zedelenmesi gibi stratejik zararları da beraberinde getiriyor. Her ne kadar CIO’ların yüzde 30’u kurumların veri dayanıklılığı açısından ortalamanın üzerinde olduğuna inansa da rapora göre aslında yüzde 10’u bu seviyeye ulaşıyor. Araştırmaya göre her 3 CIO’dan 1’i (yüzde 30’undan fazlası) veri dayanıklılığı yeteneklerinin gerçekte olduğundan daha iyi olduğuna inanıyor. Bu yanılsama da kurumlarını başarısızlık riskiyle karşı karşıya bırakıyor.

DRMM araştırması, veri dayanıklılığına yatırım yapmanın getirilerini de somut verilerle ortaya koyuyor. Şirketler veri dayanıklılığı önlemlerine harcadıkları her 1 ABD Doları karşılığında, iyileştirilmiş çalışma süresi, azaltılmış olay maliyetleri ve gelişmiş çeviklik gibi getiriler sayesinde 3 ila 5 ABD Doları, hatta bazen 10 ABD Doları’na kadar kazanıyor. Veeam® Software’in duyurduğu sektörün ilk “Veri Dayanıklılığı Olgunluk Modeli” (Data Resilience Maturity Model – DRMM), kuruluşların gerçek dayanıklılık düzeyini objektif olarak değerlendirmelerine yardımcı oluyor. Model, algı ile gerçeklik arasındaki farkı kapatmak ve veri kesintilerine karşı direnç geliştirmek için stratejik adımlar atmalarını sağlıyor. Veeam DRMM sektör uzmanlarından oluşan bir konsorsiyum tarafından; siber dayanıklılık, felaket kurtarma ve üç temel alanda (veri stratejisi, insanlar ve süreçler ve teknoloji) operasyonel dayanıklılık konusunda bütünsel bir bakış açısı sunan sektördeki tek sistem olarak öne çıkıyor. Kesinti başına 5 milyon ABD doları tasarruf sağlayan bir sağlık sistemi olan Veeam DRMM; liderlerin insanları, süreçleri ve teknik yetenekleri genel veri stratejileriyle uyumlu hale getirmek için değerli bilgiler sağlayarak veri dayanıklılıklarını değerlendirmelerine ve geliştirmelerine olanak tanıyor.

Bu uyum, riske maruz kalmayı en aza indirmeye yardımcı olurken, kuruluşların görev açısından kritik hedeflere odaklanmasına ve rekabet avantajını sürdürmesine de olanak tanıyor. Kurumlar, Veeam’in risklere maruz kalmayı azaltmayı ve yeni inovasyonları ortaya çıkarmayı amaçlayan özel yönetici atölyelerine katılarak veri dayanıklılığı olgunluk yolculuklarına başlayabiliyorlar.

Veri dayanıklılığının yalnızca verileri korumakla ilgili değil, tüm kurumu korumada hayati bir önem taşıdığını vurgulayan Veeam Genel Müdürü ve EMEA Kıdemli Başkan Yardımcısı Tim Pfaelzer, “Rekabet avantajı da dahil olmak üzere yapay zekâ inovasyonu, uyumluluk, güven ve uzun vadeli performans için temel sağlıyor. Veri Dayanıklılığı Olgunluk Modeli (DRMM), kurumlara bugünün zorluklarıyla başa çıkmak ve yarının fırsatlarına hazır olmak için kendilerini nasıl donatabileceklerini gösteriyor” diye konuştu.

Veeam 2025 Fidye Yazılımı Trendleri ve Proaktif Stratejiler Raporunın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Bilişim sektöründe 1,2 trilyon TL’lik rekor

0

TÜBİSAD, 2024 yılına ait Bilgi ve İletişim Teknolojileri Sektörü Pazar Verileri raporunu İstanbul Teknik Üniversitesi Gümüşsuyu Kampüsü’nde düzenlenen toplantıyla açıkladı. Rapora göre sektör, 2024 yılında TL bazında yüzde 53 büyüyerek 1 trilyon 203,5 milyar TL’lik hacme ulaştı. Aynı dönemde sektör ihracatı 108 milyar TL’ye yükselirken, istihdam edilen kişi sayısı 246 bine çıktı.

Teknoloji geliştirme bölgeleri rekor kırdı

Rapor, 11 bin 798 şirketin verilerine dayanıyor. TL bazlı nominal büyüme yüzde 53 olarak kaydedilirken, enflasyondan arındırılmış verilere göre sektörde yüzde 3’lük bir daralma yaşandı. Dolar bazında ise sektör yüzde 11 büyüyerek 36,7 milyar dolar seviyesine ulaştı. Ancak reel büyümede, dolar bazında yüzde 8’lik artış tespit edildi.

Bilgi Teknolojileri pazarı, 2024 yılında 683,7 milyar TL’ye ulaşarak İletişim Teknolojileri pazarını geride bıraktı. İletişim Teknolojileri yüzde 36 büyüme ile 520 milyar TL’ye çıktı. Dolar bazında bakıldığında Bilgi Teknolojileri yüzde 23 artışla 20,8 milyar dolar olurken, İletişim Teknolojileri yüzde 1,2’lik düşüşle 15,9 milyar dolara geriledi. Bu fark, TL’nin değer kaybının iletişim teknolojileri üzerindeki etkisini ortaya koyuyor.

Alt kategorilere bakıldığında Bilgi Teknolojileri Donanım yüzde 74 büyüme ile 230,8 milyar TL’ye, Yazılım yüzde 64 artışla 339,4 milyar TL’ye ve Hizmet kategorisi yüzde 82 artışla 113,4 milyar TL’ye ulaştı. İletişim Teknolojileri tarafında ise Elektronik Haberleşme 293 milyar TL’ye, Donanım kategorisi ise 227 milyar TL’ye çıktı.

BT pazarında yazılım, yüzde 50 pazar payı ile liderliğini korudu. Donanımın payı yüzde 34’e gerilerken, hizmet kategorisi yüzde 15 ila 20 bandında sabit kaldı. Türkiye’nin yazılım odaklı yapısı, dijital dönüşümdeki eğilimi gösteriyor. Ancak hizmetlerin düşük payı, hizmetleşme potansiyelinin yeterince kullanılmadığını ortaya koyuyor.

Türkiye’nin küresel BİT pazarı içindeki payı 2024 itibarıyla yüzde 0,72 oldu. GSYH içindeki pay yüzde 2,77’ye gerilerken, sektör ihracatının toplam ihracat içindeki payı yüzde 1,26’ya yükseldi. Bu tablo, iç pazarda sınırlı büyümeye karşın sektörün dışa açılma kapasitesini artırdığını gösteriyor.

Global ölçekte ise bilgi teknolojileri yüzde 28’lik büyüme ile BİT pazarını sürüklerken, iletişim teknolojileri yüzde 4,6 oranında daraldı. Küresel BİT pazarı büyüklüğü 5,07 trilyon dolara ulaştı. Türkiye, 36,7 milyar dolarlık hacmiyle bu pazarın yüzde 0,72’sini oluşturdu.

Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde teknokent sayısı yüzde 4 artışla 105’e, şirket sayısı yüzde 12,4 artışla 11 bin 550’ye yükseldi. Bu bölgelerde çalışan kişi sayısı 118 bin 500’e, toplam ciro 371,5 milyar TL’ye ve ihracat 98,6 milyar TL’ye çıktı. Yazılım ihracatı yüzde 98 büyüyerek 103,8 milyar TL’ye ulaştı ve sektördeki ihracat artışının temelini oluşturdu.

İstihdamda kadın oranı yüzde 26, üniversite mezunu oranı yüzde 63, Ar-Ge çalışan oranı ise yüzde 70 olarak kaydedildi. Bu veriler, sektörün nitelikli iş gücü açısından güçlü bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor.

TÜBİSAD Başkanı Mehmet Ali Tombalak, sektörün stratejik önemine dikkat çekerek, içerde üret dışarda sat yaklaşımının yazılım ihracatını artırdığına işaret etti. sahibinden.com CEO’su Burak Ertaş ise yapay zekânın dijital dönüşümdeki etkisine vurgu yaptı ve dijital eşitlik ile sürdürülebilir teknolojiler odağında ilerlediklerini belirtti.

Yeni yatırım teşvik sistemi yürürlüğe girdi!

0

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yeni Yatırım Teşvik Sistemi bugün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, sistemin detaylarını sosyal medya hesabından duyurdu.

Yeni sistem kapsamında yatırımcılara finansman destekleri sağlanacak. Yatırım kredilerinde 11,5 ila 18,4 puan faiz ve kar payı desteği veriliyor. Teşvikler yatırım tutarının yüzde 20’sine ve 240 milyon TL’ye kadar çıkabiliyor. Bu desteklerle yatırımcının finansman yükü azalacak ve yatırım iştahı artacak.

Sistem daha seçici ve odaklı bir yapıya sahip. En güçlü destekler “Türkiye Yüzyılı Kalkınma Hamlesi” programında sunuluyor. Program üç ana hamleden oluşuyor: Teknolojik Hamle, Yerel Kalkınma Hamlesi ve Stratejik Hamle.

Teknolojik Hamle kapsamındaki yüksek katma değerli yatırımlar, Yerel Kalkınma Hamlesi ile her şehre özgü dört yatırım konusu ve Stratejik Hamle ile belirlenen dış ticaret dengesini iyileştirici yatırımlar ile dijital ve yeşil dönüşüm yatırımları ayrıştırıcı teşvikler alacak.

Türkiye Yüzyılı Kalkınma Hamlesi kapsamındaki yatırımlar için öz kaynakla yapılan makine alımlarına özel destek veriliyor. Bu destek makine bedelinin yüzde 25’ine, yatırım tutarının yüzde 15’ine ve 240 milyon TL’ye kadar nakdi destek şeklinde sunuluyor.

Yatırıma Katkı olarak sunulan Kurumlar Vergisi indirimi yatırım tutarının yüzde 20’si ila yüzde 50’si arasında değişiyor. Güncellenen Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Endeksi doğrultusunda istihdam teşvikleri altı bölgede kademeli olarak uygulanacak.

İstihdam teşvikleri daha yüksek limitlerde ve daha uzun sürelerde sunuluyor. Altıncı bölge illeri, depremden çok yoğun etkilenen 65 ilçe ve Cazibe Merkezleri programındaki iller en yoğun istihdam teşviklerinden yararlanacak. Bu bölgelerdeki Organize Sanayi Bölgelerinde çalışanların SGK primi işveren payları 14 yıl, çalışan payları 10 yıl boyunca hükümet tarafından karşılanacak.

İl merkezlerinden ciddi düzeyde daha az gelişmiş olan 289 ilçeye bir ileri bölge teşviki sunarak kalkınma ve refah tüm ülkeye daha hızlı yayılacak. Kapasite fazlası olan sektörlerde verimli olmayacak yatırımlar teşvik sisteminden çıkarıldı. Teşvik sisteminde desteklenecek yatırımlar “Hedef Sektörler” başlığında adreslendi. Programlarda tanımlanmamış sektörler ve ürün gruplarına yönelik yatırımlar teşvik edilmeyecek.

Genel Teşvik Sistemi sonlandırıldı. Bu kapsamda teşvik sistemine dahil edilmeyen sektörlere ve ürünlere yönelik yatırımlarda kullanılan makine ve teçhizatın gümrük vergisi muafiyeti kaldırıldı. Bu uygulama yerli makine üreticilerini koruma altına alıyor.

Türkiye Yüzyılı Kalkınma Hamlesi kapsamındaki yatırımlara OSB’lerde oluşturulan rezerv alanlarda uygun koşullarda yer tahsis ediliyor. Birinci bölgedeki makine ve teçhizatın dördüncü, beşinci ve altıncı bölgeye taşınması ile gerçekleşen yatırımlar için taşındıkları bölgedeki istihdam teşvikleri uygulanacak. Bu sayede sanayi tesislerinin özellikle Marmara Bölgesinden Anadolu şehirlerine taşınması sağlanacak.

OSB’lerde ve Endüstri Bölgelerinde gerçekleşen yatırımlara bir üst bölge illerinde uygulanan daha ileri teşvikler sunarak planlı sanayileşme desteklenecek. Yeni Yatırım Teşvik Sistemi 31 Aralık 2030 tarihine kadar sürecek.

En İyi Fintech Girişimcileri ödüllerini aldı!

Vakıf Katılım ve Teknopark İstanbul iş birliğiyle gerçekleştirilen VK Boost Girişim Hızlandırma Programı 28 Mayıs 2025 Çarşamba günü gerçekleştirilen Demoday ile tamamlandı. Fintech alanında ön kuluçka aşamasındaki girişimcilere yönelik olarak düzenlenen ve girişimcilik ekosistemine değer katan projeleri desteklemeye yönelik önemli bir adım olan VK Boost’ta, seçilen 9 girişim, 9 ay süresince Teknopark İstanbul ve Vakıf Katılım’ın bilgi, deneyim ve altyapı imkanlarından yararlandı.

Program sonunda düzenlenen Demoday etkinliğinde girişimciler bu 9 aylık çalışmalarının ürünü olan projelerini jüriye sundular. Yapılan değerlendirme sonucunda ilk üçe giren girişimciler ödüllendirildi.

Paylisher çalışması birinci oldu

Vakıf Katılım Bilgi Teknolojileri Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Bütün ve Teknopark İstanbul Genel Müdürü Prof. Dr. Abdurrahman Akyol’un katılımıyla gerçekleşen Demoday’de  Paylisher çalışmasıyla birincilik elde eden Süleyman Aydın 80.000 TL, CodeThreat girişimiyle ikinciliği göğüsleyen Serhan Öztuna 60.000 TL ve OnFlow Finance çalışmasıyla üçüncü olan Karan Kayaturan de 50.000 TL’lik ödülün sahibi oldu.

Vakıf Katılım Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Bütün törende yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Girişimciliğin öneminin her geçen gün arttığı bir dönemde finansal teknoloji alanında faaliyet gösteren inisiyatifleri desteklemek bizler için çok önemliydi. Zira Fintech girişimleri yalnızca teknoloji ve finans dünyasını bir araya getirmekle kalmıyor aynı zamanda bireylerin ve kurumların finansal sistemlere erişimlerini kolaylaştırarak adil ve tabana yaygın bir şekilde entegre olmasına olanak sağlıyor.

Teknopark İstanbul’un değerli iş birliği ile gerçekleşen “VK Boost” programımız bu yolda atılan değerli bir adım. Bugün burada birbirinden parlak fikirleri olan girişimcilerimizin uzun ve özverili çalışmaları sonucunda oluşturdukları heyecan verici projeleri dinlemek bizleri gururlandı. Bir kez daha ne kadar doğru bir adım atmış olduğumuzu bizlere gösterdi. Tüm katılımcılara içtenlikle teşekkür ediyor ve başarılarının devamını diliyorum. Vakıf Katılım olarak finansal sistemleri daha verimli ve kapsayıcı hale getirmeye yardımcı olan girişimcilik ekosistemini desteklemeyi sürdüreceğiz.”

Teknopark İstanbul Genel Müdürü Prof. Dr. Abdurrahman Akyol ise konuşmasında, “Teknopark İstanbul olarak, ülkemizin teknoloji tabanlı kalkınmasında girişimciliğin itici gücüne yürekten inanıyoruz. VK Boost Girişim Hızlandırma Programı, sadece bir hızlandırma süreci değil; aynı zamanda teknolojiye dayalı bir geleceği inşa edecek girişimcilerin güçlü bir başlangıç yapmasını sağlayan stratejik bir platformdur. Bugün burada tanık olduğumuz başarı hikâyeleri, Teknopark İstanbul’un inovasyona ve girişimcilik ekosistemine duyduğu inancın somut birer göstergesidir. Yerli çözümlerin küresel pazarda daha fazla söz sahibi olabilmesi için sağladığımız her destek, aslında ülkemizin teknolojik bağımsızlığına yapılan bir yatırımdır. Vakıf Katılım ile gerçekleştirdiğimiz bu güçlü iş birliği, sektörler arası sinerjinin ne kadar değerli sonuçlar doğurduğunu bir kez daha ortaya koydu. Programa katılan tüm girişimcileri tebrik ediyor, bu yolculuğun onlar için yalnızca bir başlangıç olduğunu vurgulamak istiyorum.” dedi.

VK Boost Girişim Hızlandırma Programı yeni dönem başvurularıyla finansal teknoloji alanındaki girişimcileri desteklemeye devam ederek, finans sektöründeki teknoloji üretimine katkı sağlamayı sürdürecek.

GitHub hesabıyla veri ihlali yapıldı

Bilgisayar korsanları, GitHub üzerinden 360.000’den fazla kişiye ait LexisNexis verilerini ele geçirdi. LexisNexis Risk Solutions (LNRS) geçen hafta etkilenen kişilere veri ihlali bildirimleri göndermeye başladı, ancak sızıntıdan Nisan ayının başında haberdar olduklarını ve gerçek ihlalin geçen yılın Aralık ayında gerçekleştiğini kabul etti.

GitHub hesabıyla veri ihlali

Şirketten yapılan açıklamada, veri aracısının kendi sistemlerinin ihlal edilmediğini, verilerin GitHub’tan “bilinmeyen bir tehdit aktörü” tarafından, tehlikeye atılmış bir şirket hesabı kullanılarak alındığı belirtildi. Şirketin yaptığı incelemede, ihlalde ” yazılım eserlerine” ve kişisel bilgilere erişildiği ortaya çıktı.

LNRS’nin etkilenen kişilere gönderdiği mektupta, kişilerin isimleri, telefon numaraları, posta ve e – posta adresleri, sosyal güvenlik numaraları, ehliyet numaraları ve doğum tarihleri ​​yer aldı. Mektupta: “Hiçbir finansal veya kredi kartı bilgisi etkilenmedi. Verilerinizin daha fazla kötüye kullanıldığına dair bir kanıtımız yok” ifadeleri yer aldı. Hükümetin yaptığı açıklamaya göre, kesintiden 364 bin 333 kişi etkilendi.

LNRS, müşterilerine gönderdiği veri ihlali bildiriminde olayla ilgili kolluk kuvvetleriyle birlikte çalıştığını belirtti. Şirket verdiği demeçte: “1 Nisan 2025 Salı günü, LexisNexis Risk Solutions (LNRS), LNRS’ye ait belirli bilgilere eriştiğini iddia eden bilinmeyen bir üçüncü taraftan bir rapor aldı. Bilgi Güvenliği ekibimiz, bir adli bilişim firmasıyla istişare ederek derhal soruşturmaya başladı ve LNRS’nin yazılım geliştirme amacıyla kullandığı üçüncü taraf bir platform olan GitHub’da tutulan bazı verilerin bilinmeyen bir üçüncü tarafça edinildiğini doğruladı” ifadeleri yer aldı.

Açıklamada: “Kendi sistemlerimiz, altyapımız veya ürünlerimizde herhangi bir tehlikeye rastlanmadı. Yaklaşık 360.000 kişiyi ve ilgili düzenleyicileri bilgilendiriyoruz. Bu olayı kolluk kuvvetlerine de bildirdik” denildi.

Nikon tarifeler nedeniyle ücret artışı yaptı

0

Nikon, tarifeler nedeniyle fiyatları artıran diğer kamera üreticilerine katıldı. Zam şimdilik sadece lens ve aksesuarları etkileyebilir ancak fotoğraf makinelerini etkilemeyebilir. Nikon, tarifeler nedeniyle ABD’deki fotoğrafçılık ürünlerinin fiyatlarını artıracağını duyurdu ve bunu yapan Canon, Blackmagic Design ve Leica gibi diğer kamera üreticilerine katıldı.

Nikon tarifeler nedeniyle değişiklik yapıyor

Hangi ürünlerin etkileneceğini henüz paylaşmadı ancak birkaç satış noktası bayilerden değişikliklerin çoğunlukla Çin’de üretilen lensleri ve aksesuarları etkileyeceği haberini aldı. Şirket geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada: “Son tarifeler nedeniyle, ürünler için gerekli fiyat ayarlaması 23 Haziran 2025’te yürürlüğe girecek. Herhangi bir tarife gelişimini dikkatle izleyeceğiz ve değişen piyasa koşullarını yansıtmak için gerektiğinde fiyatlandırmayı ayarlayabiliriz. Müşterilerimize anlayışları için teşekkür etmek istiyoruz ve topluluğumuz üzerindeki etkiyi en aza indirmek için mümkün olan her adımı attığımızı biliyoruz” dedi.

Gelişme, Trump’ın elektronik malları etkileyen son tarifelerinden kaynaklanıyor ve Nikon, artışın işletme kârını yaklaşık 68 milyon dolar azaltabileceğini belirtti. Kamera satışlarında dünya lideri olan Canon, geçen ay yayınladığı kazanç raporunda fiyatları yakında artıracağını söyledi. Fujifilm yakın zamanda X-M5 ve X100 VI dahil olmak üzere birkaç model için ABD ön siparişlerini durdurdu.

Acer ve DJI gibi diğer elektronik şirketleri de yakın zamanda yalnızca ABD’de geçerli fiyat artışlarını duyurdu. Sony, son kazanç raporunda daha az PS5 satmayı beklediğini ve gümrük vergisiyle ilgili 700 milyon dolarlık bir gelir darbesi beklediğini söyledi.

Bu artışlar sadece başlangıç ​​olabilir. Nikon, Çin, Tayland ve kendi ülkesi Japonya dahil olmak üzere ABD tarifelerinden etkilenen birçok ülkede ürünlerini üretiyor. Bu ülkeler Trump’ın 90 günlük duraklamasının sonundan önce yeni tarife koşulları üzerinde müzakere edemezlerse, Temmuz ayına kadar önemli ölçüde daha yüksek oranlara tabi tutulabilirler.

Altınay Savunma Teknolojileri istikrarlı büyümesini sürdürüyor

Kara, deniz ve hava platformlarına yönelik yerli ve milli savunma sistemleri geliştiren Altınay Savunma Teknolojileri, 2025 yılı ilk çeyrek döneme ait finansal sonuçlarını KAP’ta duyurdu. Geçen yıl mayıs ayında halka arz olan Altınay Savunma Teknolojileri, bu yılın ilk üç ayında gelirlerini yaklaşık 17 milyon 579 bin dolara ulaştırırken faaliyet kârını ise 5 milyon 771 bin dolara çıkardı. Faiz, amortisman ve vergi öncesi kar (FAVÖK) ise 7,2 milyon dolara yükseldi.

Yerli ve milli teknoloji üretme kapasitesini artırdı

Altınay Savunma Teknolojileri Genel Müdürü Z. Burak Mercan
Altınay Savunma Teknolojileri Genel Müdürü Z. Burak Mercan

2025 yılı ilk çeyrek finansal tablosuna ilişkin değerlendirmede bulunan Altınay Savunma Teknolojileri Genel Müdürü Z. Burak Mercan, “Altınay Savunma Teknolojileri olarak, 2021 yılından bu yana güçlenmeye ve büyümeye devam ediyoruz. Hisselerimizin halka arzının ardından yatırımlarımıza hız kazandırarak yerli ve milli teknoloji üretme kapasitemizi artırdık. Toplamda 236 milyon dolar değerinde 246 projeyi tamamladık, 90 projede ise çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 190 milyon dolara ulaşan backlog projeksiyonumuzun ciroya dönüşme potansiyeli oldukça yüksek. İhracat odaklı büyüme stratejimizle sürdürülebilir ve verimli bir şekilde büyümeye devam ediyoruz. Yıllık bazda baktığımızda dört yıl içinde özkaynak ve aktif kârlılığımızla birlikte verimliliğimizi de artırdık. 2025 yılına da yatırımlarımıza hız kesmeden başladık. Bir taraftan operasyonel verimliliğimizi artırırken diğer taraftan mali disiplin yürüterek finansal yapımızı güçlendirdik. Ülkemizin ulusal ve küresel savunma sanayisindeki konumuna gerek yatırımlarımız gerekse geliştirdiğimiz teknolojilerimizle katkı sağlamayı sürdüreceğiz” dedi.

Altınay Savunma Teknolojileri yeni üretim tesisi için çalışmalar başladı

Üretim Teknolojileri Merkezi’nin devreye girmesiyle işlerin daha hızlı ve verimli bir şekilde sahaya yansıdığını belirten Mercan, “Üretim kapasitemizi artırmak için yatırımlarımız yoğun bir şekilde devam edecek. 16 bin metrekare kapalı alana, özellikle havacılık ve uzay alanında çeşitli üretim teknolojilerine ve altyapılarına sahip bir tesisi devreye almayı planlıyoruz. Tüm mühendislik ekiplerimizi toplayacak olan ‘Mühendislik Mükemmeliyet Merkezi’ üzerine çalışmalarımız da sürüyor. 2025 yılını hem üretimdeki gücümüzü geliştirerek hem yeni ve mevcut projelerdeki aşamalarımızı ilerleterek verimli bir şekilde geçirmek istiyoruz” şeklinde konuştu.

“Birçok önemli projede çalışmalarımıza devam ediyoruz”

Halihazırda devam eden projelerine de vurgu yapan Mercan, “İştiraklerimiz TAAC Havacılık Teknolojileri ve DASAL Havacılık Teknolojileri ile ülkemiz için birçok kıymetli projede yer alıyoruz. Milli Muharip Uçak KAAN, jet eğitim ve hafif taarruz uçağı HÜRJET, yeni nesil temel eğitim uçağı HÜRKUŞ, genel maksat helikopteri GÖKBEY projelerindeki faaliyetlerimiz sürüyor. Bunun yanı sıra MİLGEM 9-10-11-12 i sınıf firkateynlere yönelik Kuş Kapanı, uydu haberleşmeye yönelik SATCOM, test sistemlerine yönelik Demirkuş gibi birçok önemli projelerde de çalışmalarımıza devam ediyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak ülkemizin savunma teknolojilerine hem üretim hem de kabiliyet olarak sunduğumuz katkıyı artırmayı hedefliyoruz” ifadelerini sözlerine ekledi.

Azerbaycan’a Türkiye’den 90 milyon dolarlık batarya projesi!

YEO Teknoloji, Azerbaycan’ın enerji şebeke işleticisi Azernerji CJSC ile 500 MWh kapasiteli anahtar teslim enerji depolama sistemi kurulumu için 90,5 milyon dolarlık sözleşme imzaladı. YEO Teknoloji’nin enerji depolama sistemleri iştiraki ReapG ile gerçekleştireceği proje ile Azerbaycan’ın yeşil enerji dönüşümüne önemli katkıda bulunulacak 

Yenilenebilir enerji alanında küresel bir oyuncu haline gelen YEO Teknoloji, global projeleriyle büyümeye devam ediyor. YEO Teknoloji, Azerbaycan’ın enerji şebeke işleticisi Azernerji CJSC ile ile toplam 500 MWh kapasiteli enerji depolama sisteminin anahtar teslim kurulumu için 90.497.070 USD büyüklüğünde sözleşme imzaladı.

Sözleşme kapsamında; batarya, inverter (Güç Dönüştürücü Sistemi – PCS), batarya yönetim sistemi (BMS), enerji yönetim sistemleri (EMS) temini, mühendisliği ve devreye alma işleri gerçekleştirilecek. Ayrıca enerji depolama sistemlerinin yüksek gerilim trafo merkezi ve şebekeyle entegrasyonu dahil uçtan uca kurulumu yapılacak. 1 yıl içinde tamamlanması planlanan projeyi, YEO Teknoloji’nin iştiraki olan ReapG gerçekleştirecek.

Lityum-iyon batarya ile şebekeye destek

Söz konusu proje ile Azerbaycan’ın yeşil enerji dönüşümüne ve yenilenebilir enerji entegrasyonuna katkı sağlanması hedefleniyor. Lityum-iyon batarya teknolojileri ve gelişmiş enerji yönetim sistemleriyle elektrik şebekesinin güvenilirliği ve esnekliği artırılacak. Proje kapsamında kurulacak olan 500 MWh kapasiteli tesisler, Azerbaycan’daki 2 ayrı bölgedeki trafo merkezlerine entegre edilecek.

Enerji sektörünün her alanında uçtan uca çözüm sunabilen YEO Teknoloji, global ölçekte proje geliştirme, yürütme ve operasyon kabiliyetiyle bölgedeki en büyük enerji depolama sistemini hayata geçirecek.

Dünya devi ile ortaklık kurmuştu

YEO Teknoloji, bu yıl şubat ayında enerji depolama sistemleri alanındaki atağını güçlendirmek üzere önemli bir adım atmıştı. YEO Teknoloji’nin yüzde 100 iştiraki olan Reap Battery ve dünyanın önde batarya üreticilerinden Tier 1 listesindeki Great Power ile ortaklık kurmuştu. %51’i Reap Battery ve %49’u Great Power ortaklığı ile kurulan ReapG, yılın en önemli projelerinden birine Azerbaycan’da imza atacak.

İş birliğine göre İstanbul Tuzla’daki enerji depolama sistemleri fabrikasında üretim yapılarak başta Türkiye ve Avrupa pazarı olmak üzere Türki Cumhuriyetler ve Afrika ülkelerine ihracat gerçekleştirilecek. ReapG’nin tamamlanmak üzere olan İstanbul Tuzla’daki fabrikasında 5 GWh kapasiteyle üretim hedefleniyor.

YEO Teknoloji, 3 kıtada ve 30’dan fazla ülkede 400’den fazla proje tamamladı. Gelişmiş enerji depolama çözümlerinden, elektrik şebekelerine, yüksek voltaj trafo merkezleri, yenilenebilir enerji santralleri, endüstriyel, ticari tesisler ve hanelerin enerji dönüşümünden hidrojene kadar farklı alanlarda projeler yürüten YEO Teknoloji, global bir oyuncu olma yolunda adımlarını hızlandırıyor. YEO Teknoloji, dekarbonizasyon, desantralizasyon ve dijitalizasyon odaklı çalışmalarıyla daha yaşanabilir bir dünya için ‘Bizce mümkün’ sloganıyla dünyanın daha yaşanabilir bir yer olması için çalışmaya devam ediyor.

Müşteri Deneyimi & Teknolojileri Zirvesi’nde Yeni Dönem Başladı

0

Nice Medya tarafından 12 yıldır düzenlenen Müşteri Deneyimi & Teknolojileri Zirvesi, bu yıl katılımcılarına sunduğu yeni yapısıyla dikkat çekti. 27 Mayıs’ta İstanbul Point Hotel’de gerçekleşen zirvede, özel toplantı odalarında gerçekleştirilen bire bir görüşmeler, deneyim profesyonelleri arasında daha doğrudan ve etkili bir paylaşım ortamı sağladı.

Katılımcılar 1’e 1 Görüşmelerle Daha Derin Bağlantılar Kurdu

Müşteri deneyimi alanında Türkiye’nin en prestijli etkinliklerinden biri olan zirve, bu yıl klasik konferans modelinin ötesine geçerek özel görüşme alanlarıyla formatını yeniledi. Bankacılıktan perakendeye, otomotivden kamusal hizmetlere kadar çok sayıda sektörden kurumun yer aldığı etkinlikte, katılımcılar lider markaların deneyim stratejilerini bire bir görüşmelerle ilk elden dinleme ve iş birlikleri geliştirme fırsatı buldu.

Yapay Zekâ, Omnichannel ve Proaktif Hizmet Öne Çıktı

Zirve programında bu yılın öne çıkan başlıkları arasında yapay zekâ, büyük veri analitiği, proaktif müşteri hizmetleri ve çok kanallı deneyim stratejileri yer aldı. Yapay zekânın müşteri davranışlarını analiz ederek deneyimi kişiselleştirme gücü; chatbot ve sanal asistanların sağladığı verimlilik; farklı temas noktalarının entegrasyonuyla oluşturulan tutarlı müşteri yolculukları gibi güncel konular, örnek vakalar eşliğinde ele alındı.

Veri odaklı müşteri anlayışının iş süreçlerine entegrasyonu, müşteri geri bildirimlerinden elde edilen içgörülerle deneyim stratejilerinin nasıl geliştirilebileceği detaylandırıldı. Aynı zamanda müşteri verilerinin etik kullanımı ve sürdürülebilir ilişkilerin tesisi gibi kritik başlıklar da tartışıldı.

Çalışan Deneyimi ve İçsel Kültürün Önemi Vurgulandı

Zirvede, müşteri memnuniyetinin temelinde güçlü bir çalışan deneyimi olduğuna dikkat çekildi. Katılımcılar, çalışan mutluluğunun dış müşteri memnuniyetine etkisi üzerine içgörü paylaşımında bulundu. Kurum içi kültürün müşteri deneyimi stratejileriyle nasıl entegre edildiği, ilham verici örneklerle aktarıldı.

Bu yıl ilk kez hayata geçirilen bire bir görüşme alanları, sektör profesyonelleri arasında güçlü iş bağlantılarının kurulmasına imkân tanıdı. Katılımcılar, sadece bilgi paylaşımı değil, aynı zamanda potansiyel iş birlikleri ve geleceğe yönelik stratejik planlamalar için de verimli bir zemin buldu.

Yapay zeka çağında güvenlik anlayışını yeniden tanımlamak

Siber güvenlik sektörü, 30 yılı aşkın süredir saldırganların ağlara ve bilgisayarlara girmesini, şifreleri ve kişisel bilgileri çalmasını ve fidye için dosyaların kilitlemesini savunmaya ve önlemeye odaklandı.

Önlem çok önemlidir ancak hiçbir zaman mutlak bir güvenlikten söz edemeyiz. Çünkü kararlı bir saldırgan, teknik bir güvenlik açığı olmasa dahi çalıntı bir parola, sosyal mühendislik ya da basit bir insan hatası yoluyla sistemlere sızabilir. Üstelik açık kaynak bağımlılıklarının yarattığı karmaşa, yazılım tedarik zincirlerini saldırganlar için giderek daha cazip hale getiriyor.

Bununla birlikte, büyük dil modelli yapay zeka (LLM tabanlı AI) tarafından yazılan kodların kalitesi arttıkça, siber suçlular bunu daha yaygın bir şekilde kullanıyor. Tüm bu trendler, %100 siber güvenlik koruması gibi ulaşılamaz bir hedefi daha da uzaklara itiyor.

Siber Dayanıklılık, Siber Güvenlik Değildir

Şirketinizin kaç saldırıyı engellediği değil, karşılaştığı saldırılardan ne kadar hızlı toparlandığı belirleyici hale geliyor. Çünkü bu yeni tehdit ortamında, bazı saldırıların savunma hattınızı geçmesi kaçınılmaz. Şirketinizin sahip olduğu siber esneklik miktarı, bir BT saldırısından ne kadar çabuk kurtulacağınızı belirliyor.

Siber güvenlik, kesinlikle siber dayanıklılığın bir parçasıdır ancak başarılı olmak için insan kaynakları, hukuk departmanı ve halkla ilişkiler bölümleri de dahil olmak üzere tüm şirketin çaba göstereceği bir planlama üzerinde çalışılmalıdır. Bunun için tüm ekipleri ortak iş hedefleri doğrultusunda hizalamalı, güvenlik ihlaline yol açabilecek durumlar tespit edilmeli ve siber dayanıklılık için bilinen etkili çözümler uygulanmalıdır.

Herkesin Rolü Olduğu Bir Güvenlik Kültürü Oluşturulmalı

Siber esneklik kültürüne sahip bir kuruluş, her seviyeden çalışanın ve iş ortağının siber güvenlikteki rolünü anladığı, hassas veri ve sistemlerin korunması da dahil olmak üzere bu konuda sorumluluk aldığı bir yerdir. Bu kültür, yalnızca teknik önlemlerle değil, bilinçle, farkındalıkla ve ortak sorumlulukla inşa edilir. Bu nedenle, organizasyonların kendi güvenlik duruşlarını gerçekçi biçimde değerlendirmeleri büyük önem taşıyor.

Yakın tarihte, 14 ülkede 1.500 üst düzey yönetici ile gerçekleştirilen bir ankette, katılımcıların yalnızca %29’u yapay zeka destekli saldırılara karşı hazırlıklı olduklarını söylerken, %42’si önümüzdeki yıl bazı saldırılar görmeyi beklediklerini ifade etti. Bu veriler, tehdit algısının arttığını ancak hazırlık düzeyinin yeterince gelişmediğini ortaya koyuyor.

Benzer şekilde, yalnızca %32’si deepfake saldırılarıyla başa çıkabileceklerini düşünürken, %44’ü bu saldırılarla karşılaşmayı beklediklerini söylüyor. Yani tehditleri tanıyorlar, fakat bu tehditlere karşı nasıl hareket edeceklerine dair yeterli stratejiye sahip değiller.

Tehdit Algısıyla Güven Duygusu Arasındaki Uçurum

Katılımcıların %49’u kendi yazılım tedarik zincirlerine ilişkin düşük ya da orta düzeyde görünürlüğe sahip olduklarını kabul ediyor. Ancak buna rağmen yalnızca %30’u yapay zekanın bu riskleri artırdığına inanıyor ve sadece %25’i gelecek yıl üçüncü taraf tedarikçilere güvenlikleri hakkında sorular yöneltmeyi planlıyor.

Yapay zeka ile ilgili yöneticilerin korkuları olmasına rağmen, katılımcıların kendi yetkinliklerine duyduğu yüksek güvenle bastırılıyor. Örneğin, %54’ü siber güvenliği artırmak için yapay zekayı kullanma konusunda kendini son derece yetkin görürken, %52’si yapay zeka kullanan saldırganlara karşı savunma konusunda da aynı özgüvene sahip. Ancak gerçekler, bu güvenin her zaman sağlam temellere dayanmadığını gösteriyor.

Güvenlikte Yeni Dönem: Yapay Zekaya Karşı Yapay Zeka

Anket sonuçları, tehditlere dair farkındalığın arttığını ancak stratejik yanıtların aynı hızda gelişmediğini ortaya koyuyor. Yapay zekanın sunduğu olanakları savunma amacıyla kullanmaya istekli pek çok yönetici, aynı teknolojinin saldırı amaçlı kullanıldığında yaratacağı etkileri hafife alabiliyor. Bu da tehdit algısı ile alınan önlemler arasında bir boşluk oluşmasına neden oluyor.

Siber dirençli organizasyonlar, bu boşluğu kapatmak adına proaktif davranıyor. Araştırma sonuçları gösteriyor ki bu kuruluşlar, yalnızca BT çözümlerine yatırım yapmakla kalmıyor, aynı zamanda sosyal mühendislik saldırılarına karşı üretken yapay zekadan yararlanmak da dahil olmak üzere, işletme genelinde bir direnç stratejisi geliştiriyor.

Bitdefender olarak biz de güvenlik çözümlerimizin merkezine gelişmiş yapay zeka algoritmaları ve makine öğrenimi teknolojilerini konumlandırıyoruz. Bu sayede, tehditleri ortaya çıkmadan önce tahmin edebilen ve zararlı yazılımları davranışsal analizle tespit edebilen sistemlerimizle kurumlara proaktif bir savunma sunuyoruz.

Alev Akkoyunlu
Laykon Bilişim Operasyon Direktörü

23 yıla yakın bir süre siber güvenlik sektöründe satış ve pazarlama alanında ustalaşan Alev Akkoyunlu, şu an Bitdefender Antivirüs’ün de aralarında bulunduğu birçok güvenlik ürününün Türkiye distribütörü Laykon Bilişim’in Operasyon Direktörlüğü görevini yürütmektedir. 1979 doğumlu olan Akkoyunlu, Süleyman Demirel Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı ve Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü mezunudur. Akkoyunlu, 1 çocuk sahibidir.