Siber Dayanıklılık İçin Yapılması Gerekenler!

Işıl Hasdemir
Dell Technologies Türkiye Genel Müdürü

Günümüzün dijital dünyasında kuruluşlar, siber saldırılar nedeniyle süregelen bir endişeyle karşı karşıyalar. Ne yazık ki bu saldırıların başarı oranı giderek artıyor ve liderler arasında büyük bir siber saldırının ardından kritik iş verilerini tamamen kurtarabileceklerine dair yaygın bir güven eksikliği görülüyor. Dell olarak yaptığımız son Veri Koruma Endeksimize göre, kuruluşların yüzde 67’si veri koruma önlemlerinin gelişmiş kötü amaçlı yazılım saldırılarına dayanma kabiliyetine güveniyor, yüzde 63’ü ise veri kurtarma yeteneklerinin yeterliliği konusunda şüphelerini dile getiriyor. Kuruluşlar için zorluk ise, gelişmeye ve büyümeye devam ettikçe siber suçluların da savunmaları ihlal etme yöntemlerini geliştirmeleri gerçeğinde yatıyor.

Günümüzün tehdit ortamında başarılı olmak, önleyici ve reaktif araçların bir arada kullanılmasını ve öngörülemeyen olaylar için sağlam bir felaket kurtarma planına sahip olunmasını gerektiriyor.

Peki, işletmelerin gelişen tehdit ortamında bir adım önde olmak için uygulayabilecekleri temel stratejiler neler? Şöyle özetleyebiliriz;

Sıfır Güven, tehditlerin etkisini azaltıyor

Geleneksel siber güvenlik yöntemleri genellikle ağ çevresi içindeki “güvenilir bilinen” (çalışanlar ve ortaklar) ile çevre dışındaki “güvenilmeyen bilinmeyen” (bilgisayar korsanları ve kötü niyetli aktörler) arasında ayrım yapma kavramı etrafında dönen “çevre merkezli” bir yaklaşıma odaklanıyor. Ancak, kimlik avı e-postaları ve çağrıları gibi sosyal mühendislik yöntemlerinin giderek daha da gelişmesiyle kötü niyetli aktörler “güvenilir bilinen” bir varlık gibi davranarak bir kuruluşun ağına sızabiliyor ve içeri girdiklerinde kuruluşun tüm sistemine hükmedebilir hâle gelebiliyorlar.

Sıfır Güven, geleneksel çevre tabanlı yaklaşımdan uzaklaşarak ve güvenliği korumak için ağa erişen herkes için sürekli doğrulama yöntemleri uygulayarak bu zorluğun üstesinden gelmek için tasarlanmış bir siber güvenlik çerçevesi olarak anılıyor. Örneğin, e-postalara erişmeye çalışan bir çalışanın belirli bir zaman aralığı geçtikten sonra iki faktörlü kimlik doğrulama işlemini tamamlaması gerekebiliyor. Bu yaklaşım, herhangi bir kullanıcının belirlenen sisteme erişiminin gerçek zamanlı olarak reddedilmesini veya erişim izni verilmesini sağlıyor.

Bilgisayar korsanları açısından bakıldığında, bir şirket ağına sızmayı başarsalar bile kendilerini kısıtlanmış bulmaları ve sistem içinde daha fazla yayılamamaları gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. Bu da potansiyel olarak saldırının büyük ölçüde büyümesini önleyebiliyor.

Saldırıya karşı tepki verme

Büyük ölçekli bir saldırıyla karşı karşıya kalındığında BT ekiplerinin karşılaştığı en büyük zorluklardan biri, zaman ve kaynak kısıtlaması olarak karşımıza çıkıyor. Bu ekipler, küresel olarak nitelikli BT çalışanlarının eksikliği gibi faktörlerin de etkisiyle daha az mevcut kaynakla saldırıyla mücadele etmek zorunda kalıyorlar.

İşletmelerin, BT ekiplerinin ve diğer departmanlarının siber saldırılara karşı hazırlıklı olmasını sağlamaları oldukça önemli. Bunun için yangın tatbikatlarında olduğu gibi, düzenli olarak saldırı senaryolarının simüle edilmesi ve ekiplere gerçek bir saldırı gerçekleştiğinde hızlı ve etkili bir şekilde yanıt verebilmeleri için gerekli deneyimin kazandırılması gerekiyor.

Sınırlı kaynak sorununun üstesinden gelmenin bir başka yöntemi de müdahale ekiplerini bir ortaklık yoluyla genişletmek olabilir. Yönetilen Tespit ve Müdahale (MDR – Managed Detection and Response) Hizmetleri, bir kuruluşun tüm BT ortamındaki tehditleri izleyen, tespit eden, araştıran ve bunlara yanıt veren kapsamlı, 7×24 bir çözüm sunabiliyor. Siber suçlular küresel olarak faaliyet gösterdiğinden, günün her saati koruma sağlayabilecek bir ekibe sahip olmak, BT ekiplerine siber saldırılar sırasında birinci sınıf destek sağlayabiliyor.

Saldırıdan kurtulma

Bazen tüm gayretlerimize rağmen işler ters gidebiliyor. Bir siber saldırı durumunda en kötüsüne hazırlıklı olan kuruluşlar, işletmelerindeki hasarı en aza indirmek için en iyi konumda olacaklar. Bir siber saldırı sırasında zaman oldukça önemli, bu nedenle kapsamlı bir felaket kurtarma planına sahip olmak etkiyi azaltmada kilit rol oynuyor.

Tüm önemli iş verileri ve sistemleri için izole edilmiş bir depo olan güvenilir bir siber kurtarma kasası, bir kuruluşun siber güvenlik stratejisinin çok önemli bir bileşenidir. Bu kasa, kuruluşun en kritik verilerini altyapının geri kalanından izole ediyor. Ana sisteme bir saldırı olması durumunda, saldırı kontrol altına alındıktan sonra bu kasaya ayrı olarak erişilebiliyor ve işlerin ve sistemlerin saldırı öncesi hâle getirilmesi için kullanılabiliyor.

Siber güvenlik sürekli gelişen ve her dakika değişen bir uygulama, bu nedenle kuruluşların olası tüm senaryolara hazırlıklı olmaları gerekiyor. Tehdit ortamı oldukça karmaşık olsa da bu, kaybedilecek bir mücadele olduğu anlamına gelmiyor. Kuruluşlar önleme, tepki verme ve kurtarma stratejileri uygular ve gelecekteki tehditleri tahmin etme ve bunlara hazırlanma konusunda kendilerine yardımcı olabilecek ortaklarla iş birliği yaparlarsa, siber dayanıklılıkları ve saldırılar karşısındaki güvenleri artmaya devam edecektir.

Işıl Hasdemir
Dell Technologies Türkiye Genel Müdürü
Işıl Hasdemir
Dell Technologies Türkiye Genel Müdürü

Işıl Hasdemir
Dell Technologies Türkiye Genel Müdürü

Dell Technologies Türkiye’de iş strateji ve yönlendirmeden sorumlu olan Işıl Hasdemir, Temmuz 2020’de görevine başladı.

Hasdemir; Türkiye’de satış, servis ve destek fonksiyonlarını birbirinden ayıran ve şirketin, kuruluşların dijital dönüşüm gündemlerini hızlandırmalarına yardımcı olma misyonunu başarıyla yürüten bir ekibe liderlik ediyor. Hasdemir’in liderliğindeki Dell Technologies, Türkiye’nin ICT sektöründeki güçlü konumunu korumaya devam ediyor.

Türkiye’nin öne çıkan teknoloji liderlerinden biri olan Hasdemir, aynı zamanda Dell Technologies bünyesinde “teknolojiyi dünyanın daha iyi bir yer haline getirilmesi adına kullanma” misyonuyla çeşitli projelere imza atıyor.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden Elektrik ve Elektronik Mühendisliği lisans derecesine sahip olan Hasdemir, Dell Technologies’e katılmadan önce 2005’te Cisco Ülke Lideri ve ardından 2009’da Genel Müdür Yardımcısı olarak atanmış ve kariyerinin öncesinde ise NCR Türkiye’de çeşitli liderlik görevlerinde bulunmuştur.

Sanko Enerji’den Karaman’da hibrit enerji santrali

Sanko Enerji Grubu, 2020’de işletmeye aldığı toplam 50 MW’lık kurulu güce sahip Akyel 1 ve Akyel 2 Rüzgar Enerji Santralleri sahasında kurulumunu tamamladığı 50 MW’lık güneş enerji santrali ile ilk hibrit projesini İç Anadolu Bölgesi’nde gerçekleştirmiş oldu. 

Karaman’da bulunan ve toplam 50 MW’lık kurulu güce sahip iki rüzgar enerji santralini 50 MW’lık Akyel 1 GES’le güçlendirerek ilk hibrit projesini başarıyla devreye alan Sanko Enerji Grubu, güneş enerjisindeki ilk adımını da bu projeyle atmış oldu. Kurulduğu günden bu yana yalnızca yenilenebilir enerji kaynaklarından üretim yapan ve rüzgar, hidroelektrik ve jeotermal alanlarında toplam 1.000 MW’lık kurulu gücü bulunan Sanko Enerji, bu projeyle hem güneş enerjisi alanına adım attı hem de ilk hibrit projesini başarıyla hayata geçirdi.

Sanko Enerji ilk hibrit projesini Karaman’da tamamladı

Akyel 1 ve Akyel 2 sahası kapsamında kurulan Akyel 1 GES, 12 invertör ve 75 bin 452 panel ile 48.000 hanenin enerji ihtiyacına denk gelen temiz enerji üretecek ve yıllık 27 bin 232 ton karbon salımını önleyecek. Sanko Enerji CEO’su Hakan Yıldırım, ilk günden bu yana sorumlu ve temiz enerji üretimi yapmayı ilke edinen bir şirket olarak ilk hibrit projelerini Cumhuriyetin 100. Yılı’nda hayata geçirmiş olmaktan gurur duyduklarını belirterek bundan sonraki hedeflerinin güneş ve hidroyu bir araya getirecekleri bir hibrit projesini devreye almak olduğunu belirtti.

BMW yeni modelini Fortnite’da tanıtıyor!

BMW, otomobil endüstrisindeki dijitalleşme trendini bir adım daha ileri taşıyor ve yeni SUV modeli iX2‘yi tanıtmak için sıradışı bir yol seçiyor. Bu strateji, otomobil tanıtımlarının geleneksel fiziksel etkinliklerden sanal dünyalara kaydığını ve teknolojinin otomotiv sektörünü nasıl değiştirdiğini açıkça gösteriyor.

Günümüzde, metaverse ve sanal dünyalar her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. Oyun platformları, dünya genelinde milyonlarca oyuncuyu bir araya getiriyor ve bu platformlar, markalar için büyük bir potansiyel sunuyor. BMW, bu potansiyeli en iyi şekilde değerlendirmek için Fortnite’da özel bir ada oluşturdu. Bu adada, paskalya yumurtalarının arasında BMW’nin simgesel binaları ve önemli yerleri bulunuyor. Ayrıca, oyuncular BMW iX2’yi özelleştirme şansına sahipler, aracın rengini değiştirebilir, farklı jantlar ekleyebilir ve hatta bagaja özel içerikler yerleştirebilirler.

BMW’nin bu yaklaşımı, otomobil endüstrisindeki büyük değişimleri yansıtıyor. Geleneksel otomobil fuarları ve tanıtımlar yerine markalar, geniş bir çevrimiçi izleyici kitlesi ile etkileşimde bulunmayı tercih ediyorlar. Özellikle pandemi sonrası dönemde, dijital dünya daha da önemli hale geldi ve markalar, sanal dünyalarda daha fazla varlık göstermek istiyorlar.

BMW’nin Fortnite üzerinden otomobil tanıtımı, ilerleyen dönemde diğer otomobil markalarının da benzer stratejileri benimsemelerine ilham kaynağı olabilir. Metaverse ve sanal dünyalar, otomobil endüstrisi için heyecan verici yeni bir pazarlama alanı haline geliyor ve markalar, bu fırsatları en iyi şekilde kullanmak için yaratıcı yaklaşımlar geliştirebilirler. Sonuç olarak, BMW’nin iX2 tanıtımı, otomobil sektörünün geleceğindeki dijital dönüşümün bir örneği olarak görülebilir.

Lenovo kurumsal Android PC pazarına giriş yapıyor

0

1984 yılında kurulan ve özellikle Asya pazarında hızla büyüyerek 2004 yılında IBM’in PC işini devralan Çinli donanım firması Lenovo, dün yayınladığı bir açıklamayla Android PC pazarına giriş yaptığını duyurdu. Açıklamaya göre Lenovo, Android’in isteğe özel uyarlanan versiyonları ve cihaz yönetimi uygulamaları konusunda uzmanlaşmış Esper firmasıyla iş birliği yapacak.

Android özellikle cep telefonu ve tablet pazarında kullanılan bir işletim sistemi ancak Lenovo, ThinkCentre M70a Gen 3 bilgisayarlar ile mobil işletim sistemini tamamen farklı bir yöne taşıyor: hepsi bir arada masaüstü bilgisayar pazarı. Esper ile iş birliğinin ilk meyvesi olan ThinkCentre M70a Gen3, 21 inç dokunmatik ekrana sahip ve Core i3’ten neredeyse iş istasyonu sınıfı Core i9’a kadar 12. nesil Intel çekirdekli CPU seçeneklerine sahip. ThinCentre M70 Gen3’ün farklı versiyonları 889 dolar ile 1250 dolar arasında değişen fiyatlar ile sunulacak.

16GB DDR4, 3200MHz ve 512GB PCIe SSD ile gelen Intel Core i9 destekli ThinkCentre M70a Gen 3 pazara sunulduğu spesifik kurumsal sektörler için tam bir performans canavarı gibi gözüküyor. Lenovo, Android işletim sistemli bu yeni ürünün öncelikli olarak perakende, konaklama ve sağlık sektörlerindeki müşteriler tarafından takdir edileceğini düşünüyor.

Esper genellikle ürünlerini satış noktası sistemleri, kiosklar ve dijital tabelalar gibi kullanıcıların çeşitli uygulamalara aynı anda erişmesini gerektirmeyen sektörel kullanımlı alanlara pazarlıyor. Bu alanda Microsoft’un Windows işletim sistemi ile ciddi bir pazar payı mevcut. Lenovo bu alanda ThinkCentre M70a Gen 3,  küçük form faktörlü ThinkCentre M70q ve fansız bir uç istemci olan ThinkEdge SE30 ile rekabeti ileri taşımaya hazırlanıyor. Tüm modellerde Android işletim sistemi seçeneği olacak.

Konuyla ilgili yapılan açıklamada Lenovo Global Gelişmiş Çözümler Pazarlama ve Strateji Direktörü Johanny Payero “Esper ile sağladığımız bu iş birliği, Lenovo’nun perakende, konaklama, sağlık ve diğer sektörlerdeki değişen müşteri taleplerini karşılama çabasında önemli bir adımı temsil ediyor. Özel cihazlar birçok önemli sektörde yaygınlaşıyor ve Esper ile yeni ortak çözümümüz, Lenovo’nun x86 cihazlarının tutarlılığı ve öngörülebilirliği ile Android’in en iyisini sunmamızı sağlıyor,” diyor ve ekliyor: “Müşterilerimize cihazları hızlı bir şekilde dağıtma, bu cihazları sahada uzaktan yönetme ve olağanüstü deneyimler sunmak için bu cihazlara sürekli olarak yazılım güncellemeleri yayınlama becerisi kazandırmaya odaklandık.”

Amerikan gizli servisleri istedikleri telefonları takip ediyor!

Bomba etkisi yaratan bir raporda, İç Güvenlik Bakanlığı (DHS) için bir gözetim organı, Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE), Gümrük ve Sınır Muhafaza (CBP) ve Gizli Servis’in akıllı telefonlara yüklenen uygulamalardan toplanan konum verilerini kullanırken yasayı çiğnediğini tespit etti.

Bir örnekte; bir CBP yetkilisi, herhangi bir soruşturma amacı olmadan, iş arkadaşlarının konumunu takip etmek için teknolojiyi uygunsuz bir şekilde kullandı.

Yıllardır ABD hükümet kurumları ticari satıcılar aracılığıyla konum verilerine erişim satın alıyor; eleştirmenler bu uygulamanın, tutuklama emrinin Dördüncü Değişiklik şartını göz ardı ettiğini söylüyor. Bu süre zarfında kurumlar genellikle verileri satın alma ve kullanma işlemlerinin dayandığı yasal dayanağı kamuya açıklamayı reddettiler. 

Rapor, ticari konum verilerinin ana müşterilerinden üçünün bunu yaparken kanunları çiğnediğini ve teknolojinin uygun şekilde kullanılmasını sağlamak için herhangi bir denetleyici incelemeye tabi tutulmadığını gösteriyor. Rapor ayrıca ICE’ın gerekli onayları alana kadar bu tür verilerin tüm kullanımını durdurmasını da tavsiye ediyor, ancak ICE bu talebi reddetti.

CBP, ICE ve Gizli Servis, Ticari Telemetri Verilerini Tedarik Etmeden ve Kullanmadan Önce Gizlilik Politikalarına Uymadı veya Yeterli Politikalar Geliştirmedi başlıklı rapor, 28 Eylül 2023 tarihli olup DHS Genel Müfettişi Joseph V. Cuffari’den gelmekte. Rapor başlangıçta “kolluk kuvvetlerine duyarlı” olarak işaretlenmişti, ancak Genel Müfettiş bunu kamuya açtı.

Ticari Telemetri Verileri veya CTD, DHS’nin ticari kaynaklı konum verilerini tanımlamak için kullandığı dahili terimdir. Raporun bir bölümünde, bir CBP çalışanının bu tür verileri iş arkadaşları hakkında casusluk yapmak için kullandığı belirtiliyor.

Rapor, daha geniş hukuki konularda, kurumların bu gibi araçlara erişim satın almadan önce onaylı bir Gizlilik Etki Değerlendirmesi (PIA) almasını gerektiren 2002 tarihli E-Devlet Yasası’na uymadığını belirtiyor.

Raporda, “Bunun nedeni, bileşenlerin DHS gizlilik politikalarına uyumu sağlamak için yeterli dahili kontrollere sahip olmaması ve DHS Gizlilik Ofisi’nin kendi gizlilik politikalarını ve kılavuzlarını takip etmemesi veya uygulamaması nedeniyle meydana geldi” deniyor.

Rapor ayrıca ICE’nin gerekli onayları alana kadar bu tür verileri kullanmayı bırakmasını da tavsiye ediyor. Ancak ICE’ın yanıtı, ticari kaynaklı konum verilerini dağıtmaya devam edeceği yönünde. 

Yeni rapor, Gizli Servis’in de 2021 Mali Yılında bu tür verileri kullanmayı bıraktığını ancak teknolojiyi satın almaya devam ettiğini söylüyor.

Microsoft Teams yenilendi!

Microsoft, Teams sohbet istemcisinin yeni ve geliştirilmiş bir sürümünü bugün kullanıma sundu. Daha hızlı ve kullanımı daha kolay hale getirmek için baştan aşağı yeniden inşa edilen bu sürüm Mart ayından bu yana ön izleme aşamasındaydı. Yıllar süren geliştirme çalışmalarının ardından, Windows ve Mac kullanıcıları artık Microsoft Teams’in yeni sürümünü özgürce yükleyebilirler.

%50 daha az bellek tüketimi %70 daha az disk alanı

Microsoft’a göre Teams’in yeni sürümü iki kata kadar daha hızlı ve yüzde 50 daha az bellek kullanıyor. Bu, özellikle kaynak gereksinimi yüksek olan Teams’i eski dizüstü bilgisayarlarda ve PC’lerde halihazırda kullanan herkes için iyi bir haber. Yeni Microsoft Teams uygulamasını yüklemek üç kat, toplantıları başlatmak ya da toplantılara katılmak iki kat daha hızlı olacak ve uygulama artık yüzde 70 daha az disk alanı kaplayacak.

Tüm bu performans iyileştirmeleri, Microsoft’un Electron temellerinden vazgeçmesi ve Edge WebView2 teknolojisine geçmesi sayesinde gerçekleşti. Microsoft ayrıca React JavaScript kütüphanesine geçti ve çeşitli kullanıcı arayüzü iyileştirmeleri için Fluent tasarım dili sistemiyle Microsoft Teams tasarımını geliştirmeye odaklandı.

Yeni Teams aslında aylardır ön izleme sürümündeydi, ancak bu süre zarfında Microsoft’un şimdi son sürüme eklediği bazı özellikler sunulmuyordu. Microsoft ürün lideri Anupam Pattnaik, “Yeni Teams’in genel ön izleme sürümünün lansmanından bu yana kayda değer bir ilerleme kaydettik,” diyor ve ekliyor: “Yeni Teams artık özel iş kolu uygulamaları, üçüncü taraf uygulamaları, ara odalar, 7×7 video, arama kuyrukları, PSTN araması, sohbetlerde ve kanallarda bağlamsal arama, bir kanal konuşmasını çapraz gönderme ve daha fazlası dahil olmak üzere neredeyse tüm özellikler için tam sürüm olarak yayında.”

Yükseltme güncelleme kadar hızlı ve basit

Yeni Microsoft Teams özellikleri artık yalnızca bu yeni Teams istemcisinde sunulacak, bu nedenle işletmelerin yükseltme yapması gerekecek. Ancak geçiş gerekmediğinden, yükseltme işlemi bir güncelleme kadar basit olacak. Microsoft, “klasik Teams” kullanıcılarının önümüzdeki aylarda otomatik olarak yeni Teams’e yükseltileceğini söylüyor.

Yeni Teams istemcisi bu yılın başlarında Mac kullanıcıları için önizleme aşamasında mevcut değildi, ancak macOS için son sürümle birlikte Apple’ın cihazları için de iyileştirmeler yapıldı. Microsoft, “Mac’te sohbetler ve kanallar arasında daha hızlı geçiş yapabilme ve daha hızlı kaydırma deneyimiyle ilgili bilgilere hızlı ve verimli bir şekilde erişebilme gibi önemli performans iyileştirmeleri de görüyoruz” diyor.

Bu yeni Microsoft Teams istemcisi, şirketin Teams’deki yapay zeka destekli Copilot uygulamasının da temelini oluşturuyor. Toplantıları özetlemek, eylem öğelerini okumak ve kilit noktalara ulaşmak için uzun konuşma dizilerinden kaçınmak için Teams’de Copilot’u kullanabileceksiniz.

Microsoft Teams’in kurumsal kullanıcıları artık yeni istemciye yükseltmek için bir geçiş uyarı ekranı görecekler ve Aralık ayında kurumsal kanalda varsayılan uygulama haline gelecek. Yeni istemciyi, mevcut Teams uygulamasının sol üst köşesindeki geçişi çevirerek edinebilirsiniz. Microsoft, bu sunumun farklı Microsoft 365 kullanıcılarını tam olarak nasıl etkileyeceğine dair tam bir program da yayınladı.

Microsoft, Windows Web mağazasını güncelledi

Microsoft, Windows için yeni bir web uygulama mağazası başlattı. Bu güncelleme, Microsoft Store’un web sürümünü daha kullanıcı dostu bir arayüz ve uygulamalarla yeniden tasarladı.

Yazılım devi Microsoft, önceki web sürümünde kullanılan eski React kod tabanını bıraktı ve yerine Shoelace, Lit, Vite ve C# ASP.NET gibi modern web teknolojilerini kullanan bir yapı getirdi. Microsoft mühendisi Judah Gabriel, bu güncelleme ile ilgili olarak, “Eski site, eski bir kullanıcı arayüzü çerçevesi üzerine inşa edilmiş bir React kod tabanına sahipti. Yeni bir kullanıcı deneyimi yaratmak için modern teknolojileri kullanarak, yeni uygulamaları keşfetmeyi kolaylaştıran bir arayüz tasarladık. Umarım kullanıcılar bu yenilikleri faydalı bulurlar.” dedi.

Bu güncellenmiş web mağazası, Windows kullanıcılarına Windows uygulamalarını ve Xbox PC oyunlarını daha kolay bir şekilde bulma imkanı sunuyor. Ancak, bu yeni web sürümü ana Microsoft Store uygulamasının yerini almayacak. Gabriel, “Bu, Windows’taki uygulama mağazasının web versiyonu olarak düşünülebilir. İkisi de birlikte çalışacak.” açıklamasını yaptı.

Microsoft için bu yeni web sürümü, Windows dışındaki platformlara uygulama ve oyunlarını genişletme çabalarına katkı sağlayabilir. Xbox şefi Phil Spencer, Microsoft’un mobil oyun mağazasını başlatma planları olduğunu açıklamıştı. AB’nin Dijital Piyasalar Yasası sayesinde 2024 yılında başlatılması beklenen bu mağaza için web tabanlı bir arayüz gerekebilir.

Sonuç olarak, Microsoft’un Windows için yeni web uygulama mağazası, kullanıcıların uygulamaları ve oyunları daha kolay bulmalarını sağlayacak bir güncelleme olarak karşımıza çıkıyor ve Microsoft’un platformlar arası genişleme stratejilerine katkı sağlayabilir.

Atari, 46 yıllık 2600 konsolu için yeni kartuş çıkarıyor

0

Atari, nostaljiyi canlandırmak amacıyla 2600 konsolu için yeni bir oyun kartuşu olan “Save Mary“yi piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Bu kartuş, 2600 konsolunun altın yıllarında geliştirilmiş ancak hiçbir zaman yayınlanmamış bir oyun olan Save Mary’yi içeriyor.

Atari, bu özel kartuş için ön siparişleri kabul etmeye başladı. 1982 yılını en başarılı yılı olarak kabul eden bu efsanevi oyun konsolu, 2023 yılında yeni bir kartuşla geri dönüyor. Save Mary, eski Atari çalışanı Tod Frye tarafından geliştirilmiş ve iki yıl süren bir geliştirme sürecinin ardından tamamlanmış.

Save Mary kartuşları, 60 dolarlık bir ön siparişle satın alınabilecek. Bu özel kartuşlar, oyuna ek olarak gümüş koleksiyoncu baskılı bir kutu ve tam renkli bir kılavuz içeriyor. Ancak bu özel kartuşlardan sadece 500 adet üretildiği için, Atari tutkunları için çok özel bir koleksiyon ürünü haline geliyorlar.

Oyunun kendisi, oyunculara Mary adında bir bayanı kurtarma görevini veriyor. Mary, hızla suyla dolan dik bir kanyonda mahsur kalmış durumda ve oyuncular, onu kurtarmak için vinç kullanarak platformlar inşa etmek zorundalar. Oyunun ilginç bir özelliği ise güçlendiricilerin uçurumun kenarında belirmesi, bu da Atari’nin Pac-Man’den ilham aldığını gösteriyor.

Atari’nin kurucusu Nolan Bushnell, Save Mary oyununu övgüyle anarak, “prensesi kurtarmak için yıkımdan ziyade inşaata bel bağladığınız ilk oyun” olduğunu belirtiyor.

Save Mary, yakın zamanda üretilen diğer Atari 2600 kartuşlarına katılıyor. Bu yeni kartuşlar, modern detaylarla donatılmış ve pim hasarını önlemek için altın kaplama konektörlere sahip olarak üretiliyor. Eski bir 2600 konsolu bulma zorluğu yaşamamak için Atari, şu anda “2600+” adını verdiği yükseltilmiş bir konsolun satışını yapıyor.

Atari’nin bu nostaljik kartuşu, oyunseverler için heyecan verici bir geri dönüş sunuyor ve eski günleri yeniden yaşamak isteyenler için mükemmel bir fırsat sunuyor.

PayPal, rekabeti engelleme iddiasıyla dava edildi

0

PayPal, Hagens Berman hukuk firması tarafından temsil edilen tüketiciler tarafından yeni bir antitröst dava ile karşı karşıya. Tüketiciler, PayPal’ın yönlendirme karşıtı kurallarının, daha düşük maliyetli ödeme platformları olan Stripe ve Shopify gibi alternatiflere karşı rekabeti engellediği iddiasıyla toplu bir dava açtılar.

Dava, PayPal’ın özellikle PayPal veya Venmo kabul eden çevrimiçi satıcılardan alışveriş yapan tüketicileri aşırı ücretlere tabi tuttuğunu iddia ediyor. Bu iddiaya göre, PayPal’ın tüm satıcıların imzalaması gereken satıcı sözleşmeleri, tüketicilerin daha fazla ödeme yapmasına neden oluyor çünkü PayPal ile ödeme yapmak, diğer alternatiflerle karşılaştırıldığında daha pahalı olabiliyor. Avukatlar, bu anlaşmaların daha şeffaf olması durumunda, tüketicilerin fiyat farkını daha hızlı fark edeceklerini savunuyorlar.

PayPal’ın yönlendirme karşıtı kurallarına göre, bir perakendeci PayPal veya Venmo ödemelerini kabul ederse, tüketicilere diğer ödeme seçeneklerini kullanma konusunda herhangi bir indirim veya teşvik sunma hakkı verilmiyor. Ayrıca satıcılar, diğer ödeme yöntemlerinin daha uygun maliyetli veya tercih edilir olduğunu söylemiyor ve ödeme sürecinin başlarında diğer ödeme seçeneklerini sunmalarına izin vermiyor..

Dava dilekçesine göre, PayPal’ın yönlendirme karşıtı kuralları olmadan, satıcıların tüketicilere daha düşük fiyatlar sunmak veya tüketicilere PayPal veya Venmo dışında bir ödeme yöntemi kullanmaları durumunda indirim sağlayabilirler. Her iki durumda da, tüketicilerin daha düşük fiyat ödemesi mümkün olabilir..

Avukatlar, PayPal’ın politikalarını “acımasız” ve “yasadışı rekabete aykırı” olarak nitelendirdiler ve Visa ve Mastercard’ın benzer kuralları uyguladıkları dönemle karşılaştırdılar.

Dava, tüketicilerin PayPal’ın politikaları ve yüksek ücretleri nedeniyle daha fazla ödeme yapmak zorunda kaldığı iddiasıyla açıldı. PayPal, ABD genelinde 400 milyondan fazla tüketiciye hizmet veriyor ve yaklaşık 1 milyon ABD e-ticaret sitesi PayPal’ı ödeme aracı olarak kabul ediyor. PayPal’ın günlük işlem sayısı 41 milyonu aşıyor.

Hagens Berman’ın yönetici ortağı Steve Berman, “Tüketiciler, PayPal’ın fiyatlandırma politikalarının arkasındaki gizli maliyetleri görmelerine izin verilseydi, PayPal ve Venmo ile işlem yapmanın rakiplerinden daha pahalı olduğunu hızla fark ederlerdi” dedi. “PayPal’ın tüketici dostu olmaktan uzak olduğunu söylemek yanlış olmaz.”

PayPal, bu dava hakkında inceleme yapacaklarını ve şu an için daha fazla bilgi paylaşamayacaklarını belirtti.

Çin’in ilk 28 nm litografi aracı bu yıl bitmeden teslim edilecek!

SMEE için SSA/800-10W tarayıcısı bir atılım çünkü şirketin bugün sahip olduğu en gelişmiş tarayıcı yalnızca 90 nm ve daha kalın üretim işlemlerini gerçekleştirebiliyor. 28 nm kapasiteli bir litografi aracı, zamanla Çinli çip üreticilerinin bir dizi olgun teknoloji için yerli litografi ekipmanına güvenmelerini sağlayacak.

Yapılan hamle, Çin’in yarı iletken kendi kendine yeterliliğini sağlama ve yabancı teknolojiye bağımlılığını azaltma yönündeki daha geniş hedefinin bir parçası. Ancak SMEE’nin bu tarayıcıyı büyük miktarlarda üretip üretemeyeceği ve bu tür tarayıcıları ASML, Canon ve Nikon makinelerinin yerini alacak şekilde ne zaman kullanıma sunabileceği sorusu hala devam ediyor.



ABD hükümetinin son ihracat düzenlemeleri, Çinli çip üreticilerinin 14nm/16nm boyutlarında düzlemsel olmayan transistör mantık çipleri, 127’den fazla aktif katmana sahip 3D NAND çipleri ve yarım adımlı DRAM IC’leri oluşturmak için gerekli araç ve teknolojilere erişmesini engelliyor. Bu sonbaharın başlarında Hollanda, Japonya ve Tayvan’dan gelen kısıtlamalar, SMIC ve YMTC gibi Çinli firmaları gelişmiş araçlardan daha da izole etti. Bu sınırlamalar, başta SMIC’in 14nm/12nm ve 2. nesil 7nm’sinin yanı sıra YMTC’nin 128 katmanlı ve 232 katmanlı 3D NAND’ı olmak üzere en yeni üretim süreçlerini kullanarak çip üretme yeteneklerini engelliyor.

Sonuç olarak Çin, çip üreticilerinin 14nm gibi oldukça gelişmiş proses teknolojilerinde bile çip üretebilmesini sağlamak için gelişmiş yerli litografi araçlarına ihtiyaç duyuyor. Şimdilik, Shanghai Micro Electronics Equipment, SMIC’e veya bir çip araştırma enstitüsüne göndereceği 28 nm kapasiteli SSA/800-10W tarayıcısını ortaya çıkarma yolunda ilerliyor gibi görünüyor.

Bunu yaptıktan sonra çip üreticisinin yeni tarayıcıyı üretim akışına entegre etmesi biraz zaman alacak. Ancak bunu ancak SMEE’nin bu tür araçları yeterli sayıda üretebilmesi durumunda yapabilir.

Hyundai ve Kia da Tesla EV şarj standardına geçiyor!

Şirketler, Hyundai ve Kia’nın yeni EV’lerinin 2024’ün dördüncü çeyreğinden itibaren Amerika Birleşik Devletleri’nde bir NACS bağlantı noktasıyla geleceğini söyledi.

Ancak Kanada’da, NACS bağlantı noktasıyla donatılmış Hyundai EV‘leri 2025’in ilk yarısında, Kia’nın bu teknolojiye sahip EV’leri ise 2024’ün sonunda satışa sunulacak.

Şirketler, bu hamle ile NACS bağlantı noktalarına sahip Hyundai ve Kia EV’lerin; Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Meksika’da 12.000’den fazla Tesla Süper Şarj Cihazına erişim sağladığını söyledi.

Güney Koreli otomobil üreticileri ayrıca, mevcut ve gelecekteki EV sahiplerine, 2025’in ilk çeyreğinde Tesla’nın Süper Şarj Ağına erişim sağlayacak adaptörler sunacaklarını söyledi.

Kia şarj istasyonu

Haziran ayında Hyundai Motor, araçlarını NACS şarj sistemiyle daha uyumlu hale getirmeyi düşüneceğini söyledi. Tesla’nın NACS’si yaygın olarak mevcut ve ABD Enerji Bakanlığı bunların ABD’deki hızlı şarj cihazlarının yaklaşık %60’ını oluşturduğunu söylüyor.

Rakip CCS sistemi, Volkswagen dahil olmak üzere otomobil üreticileri tarafından destekleniyor, ancak Alman şirketi, NACS’yi benimseme konusunda Tesla ile görüşmelerde bulundu.

Temmuz ayında Hyundai; Kia, Stellantis ve BMW gibi şirketlerle ABD’de bir EV şarj ağı geliştirmek üzere bir ortak girişim kurup Tesla‘ya rakip olacağını söyledi.

Bu konuyu önemli kılan bir diğer nokta da otonom sürüş ve konfora yönelik teknolojiler konusunda doyum noktasına yaklaşan EV’lerin yaygınlaşmasının önündeki en önemli engelin şarjla ilgili endişelerin oluşturması.

Bu adım sayesinde daha yaygın ve kabul gören ağlar yaratılarak endişeler bir bir azaltılmış olacak.

Lenovo cihazlar 2025 yılına kadar tamir edilebilecek!

Canalys EMEA Forum 2023’te sahnede konuşan Lenovo kıdemli asistan yardımcısı ve Akıllı Cihazlar Grubu başkanı Luca Rossi, şirketin 2050 yılına kadar net sıfır emisyon politikasına bağlı olduğunu ve donanımında kullanılan bileşenleri analiz etmenin bu politikanın bir parçası olduğunu söyledi. 

Onarılabilirlik konusunda, 2025 yılına kadar tamir parçalarının yüzde 80’inden fazlasının yeniden onarılacağı ve böylece çevreye olan etkiyi azaltmak amacıyla döngüsel ekonomiye girmelerini sağlayacak bir planımız var.

Şöyle ekledi: “Cihazlarımızın yüzde 80’den fazlası müşteride, müşteri tarafından veya kanal tarafından tamir edilebilecek ve biz bunu servis verilebilirlik için tasarım yaklaşımıyla sağlıyoruz.”

Bu, “pillerin, SSD‘nin ve birçok şeyin artık ürünün içinde kapalı kalmayacağı, müşterinin yerinde tamir edilebileceği ve daha sonra büyük harcamalardan tasarruf edilebileceği” anlamına geliyor.

Dünyanın en büyük PC üreticisi; Apple’ın aksine, cihazlarının tamir kolaylığı açısından kötü bir üne sahip değil. Örneğin ThinkPad T14 Gen 3’e Fixit tarafından 10 üzerinden 7’lik bir düzeltilebilirlik puanı verildi.

İşin arkasında Avrupa Konseyi var

Lenovo ve diğer satıcılar, kendi iyi niyetleriyle donanımın onarılmasını kolaylaştırmayacak: Geçen ay Avrupa Konseyi, tüketicilerin satın aldıkları teknolojik cihazların ömrü ve tamir edilebilirliği konusunda daha iyi bilgilendirilmelerini sağlamak için AB kurallarını güncellemeye başladı. Gereksinimlerin gelecek yılın haziran ayından önce tamamlanması gerekiyor.

Benzer onarım hakkı hareketleri Kaliforniya ve New York da dahil olmak üzere ABD’de de yaşanıyor.

Tüketiciler ve işletmeler, en azından teoride; cihazlarının daha uzun süre çalışmasını sağlayacak daha basit bir çözüme kavuştukça tamir edilebilirliğin kolaylaşması Lenovo’ya zarar ettirmeyecek mi? Canalys CEO’su Steve Brazier, bu soruyu sahnede Rossi’ye sordu.

Rossi, “Sanırım buna bu şekilde bakamazsınız.” dedi ve teknoloji şirketleri için geleceğin çok pembe göründüğünü ekledi. “O kadar çok fırsat var ki açıkçası gezegen için doğru olanı yaparak işimize zarar vereceğimiz konusunda endişelenmiyorum. Hiç de değil.”

Ünlü yazar, yapay zeka ile ilgili o detayı görünce şoke oldu!

Yazarların grevi, stüdyoların yapay zeka kullanımına bazı kısıtlamalar getirmeyi kabul etmesiyle geçen hafta sona erdi, ancak Hollywood dışındaki yazarlar ve sanatçılar da benzer korumalar elde etmek için mücadele ediyor. 

Yapay zekaya ilişkin kaygının yazarlar arasında giderek arttığı görülüyor. Geçtiğimiz hafta, Hollywood grevi sona ererken pek çok önde gelen romancı, şair ve deneme yazarı, çalışmalarının Meta, Bloomberg ve diğerlerinden AI sistemleri oluşturmak için kullanıldığı bildirilen 183.000 kitaptan oluşan “Books3” veri kümesinin bir parçası olduğunu keşfettiklerinde öfkelendiler.

Artan sayıda yazar, AI şirketlerine karşı açılan davalara imza attı, ancak bu yasal olarak gri bir alan.

2014 yılında çığır açan “Erkekler Bana Şeyleri Açıklar” makalesinin arkasındaki üretken yazar Rebecca Solnit, kitaplarının “belki de yarısının”, şirketlere ek fayda sağlamak amacıyla bağımsız bir geliştirici tarafından 2020 yılında çevrimiçi olarak yayınlanan tartışmalı veri setinde bulduğunu söyledi. 

Yapay zeka

Solnit, Bloomberg’e, hayatınızın emeğinin insan yaratıcılığını kopyalamaya çalışan makineleri eğitmek için kullanıldığını keşfetmenin nasıl bir şey olduğunu ve neden insanların kitap yazmak için yapay zekayı kullanmasını engellemenin muhtemelen bir yolu olmadığını düşündüğünü anlattı.

Solnit, maruz kaldığı yapay zeka ihlalini “Yani Google, Facebook ve diğer herkesin verilerimizin her bir parçasını toplamasıyla daha fazla kurumsal istilaya maruz kaldığımızı hissediyoruz.” sözleriyle ifade etti.

Ropörtajın devamında yazara, kendisine bir teklif götürülseydi çalışmalarının kullanımına rıza verip vermeyeceği sorulduğunda “Bana sorsalardı muhtemelen hayır derdim. Ancak benim için mesele tazminatın olup olmaması değil, bunun tamamen rıza olmadan gerçekleşmesi.” cevabını verdi.

Eserlerinin AI tarafından bu kadar rahat çalınabilmesini şaşkınlıkla karşılayan yazar, konuşmasının devamında “yapay zekanın diğer alanlardaki çalışmalarını destekleyebileceğini fakat yazarların yaratıcılık alanına girip onları sınırlandırmaması gerektiğini” belirtti.

NASA, 3D baskılı ay evleri için 2040’ı hedefliyor!

New York Times’ın yedi NASA bilim adamıyla röportaj yaptığı bir raporda; hepsi, uzay ajansının ay yapıları için iddialı 2040 zaman çizelgesinin kriterleri karşılamaya devam etmesi halinde hedefin ulaşılabilir olduğunu söyledi.

NASA’nın Teknoloji Olgunlaşması Direktörü Niki Werkheiser, “Önemli bir andayız ve bazı yönlerden bu bir rüya sahnesi gibi hissettiriyor. Diğer yönlerden ise buraya gelmemiz kaçınılmazmış gibi geliyor.” dedi.

Plan, kaya parçaları, mineral parçaları ve ay yüzeyinin üst katmanındaki tozdan elde edilen ay betonu kullanılarak yapılar inşa etmek için bir 3 boyutlu yazıcı gönderilmesini içeriyor.

NASA, projedeki evler için 3D yazıcı ile üretim yapan Teksas merkezli bir inşaat şirketi olan ICON ile ortaklık kurdu. Şirket, halihazırda Austin’deki evsizler için bu yöntemi kullanarak yüzlerce yapı ve Meksika’da kasırgaya dayanıklı evler inşa etti. Yazıcı 48 saat kadar kısa bir sürede ev inşa edebiliyor.

ICON, 2020’den beri NASA ile çalışıyor ve 2022’de uzay tabanlı inşaat sistemleri inşa etmek için 57 milyon dolar fon aldı.

Ay ve daha sonra Mars’taki evlerin 3 boyutlu basılması, açıkçası Dünya’dakinden çok daha zorlu. Vakum koşulları ve radyasyon seviyeleri sadece iki konu, ancak Fortune, ICON’un sisteminin bunları nasıl ele aldığını görmek için önümüzdeki Şubat ayında NASA’nın Marshall Uzay Uçuş Merkezi’nde test edileceğini yazıyor. Yapıların aynı zamanda mikro meteoritlere ve aşırı sıcaklığa karşı da korunması gerekecek.

NASA ayrıca Dünya’da test edilmek üzere 3.400 Fahrenheit dereceye kadar sıcaklıklara dayanabilen ay betonunun simülasyonunu mükemmelleştirmek için çalışıyor.

ICON kurucu ortağı ve CEO’su Jason Ballard, “Uzay araştırma paradigmasını ‘oraya geri dönmek’ten ‘orada kalmak’a dönüştürmek için, ayın ve diğer gezegensel cisimlerin yerel kaynaklarını kullanabilecek sağlam, esnek ve geniş kapsamlı sistemlere ihtiyacımız olacak.” dedi.

Kapı, fayans ve mobilya gibi genel ev eşyaları için NASA, üniversiteler ve özel şirketlerle çalışıyor.

NASA’nın ayrıca 3D yazıcıyı taşıyan roketler için ay yüzeyinde iniş pistleri inşa etmesi gerekecek. Bu yastıklar iniş sırasında oluşan tozun azaltılmasına yardımcı olacak.

Werkheiser, “Doğru insanları doğru zamanda ortak bir amaç için bir araya getirdik, bu yüzden oraya varacağımızı düşünüyorum.” dedi.

“Herkes bu adımı birlikte atmaya hazır, dolayısıyla temel yeteneklerimizi geliştirirsek bunun mümkün olmaması için hiçbir neden yok.” diye ekledi.

NASA, sivillere yönelik ay evlerinin maliyetinin veya mülkiyet yapısının ne kadar olacağını düşünmek için henüz çok erken olduğunu ekledi. 1967 Dış Uzay Anlaşması hiç kimsenin aya sahip olamayacağını ilan ediyor.

İlk adım, astronotları gelecek yıl ayın yörüngesine gönderecek olan Artemis 2 görevi. Artemis 3 görevi sırasında insanlar 2025 veya 2026’da ay yüzeyine dönecek. SpaceX‘in Starship’inin yardımıyla Ay’ın Güney Kutbu’na inecek.

Yeni iPad, iPad Mini ve iPad Air modelleri yakında tanıtılacak!

0

Teknoloji dünyasının öncüsü Apple, bir dizi yeni tablet üzerinde çalışmalarını hız kesmeden sürdürüyor ve bu cihazların tümü yakın gelecekte resmi olarak tanıtılacak gibi görünüyor. Bugün itibarıyla, Apple’ın yeni nesil tabletleri hakkında bazı heyecan verici ayrıntılar ve beklentiler ortaya çıktı. İşte bilmeniz gerekenler:

Öncelikle, bu yeni iPad, iPad Mini ve iPad Air modellerinin, en son işletim sistemi olan iPadOS 17 ile tanıtılması bekleniyor. Bu da, bu cihazların tanıtımının iPadOS 18 güncellemesi öncesinde gerçekleşeceğine işaret ediyor. Apple’ın bu güncellemelerle birlikte neler sunacağını merakla bekliyoruz.

Apple, yeni iPad, iPad Mini ve iPad Air

Yeni iPad Mini modeli, selefinin aynı tasarım dilini koruyacak gibi görünüyor. Ancak iç donanımların yenileneceği ve daha güçlü bir performans sunacağı söyleniyor. iPad Mini zaten kompakt boyutu ve taşınabilirliğiyle öne çıkan bir model, bu nedenle bu güncellemelerin kullanıcılar arasında büyük ilgi görmesi bekleniyor.

Öte yandan, Apple’ın iPad Air için iki farklı sürüm üzerinde çalıştığına dair söylentiler var. Birincisi, temel modelden daha büyük ve daha güçlü olabilir, böylece daha yoğun görevler için ideal bir seçenek sunabilir. Diğer sürüm ise giriş seviyesi bir model olacak, ancak 11. nesil tablet ile benzer bir tasarıma sahip olacak ve daha güçlü bir yongasetine sahip olacak.

Apple, yeni iPad, iPad Mini ve iPad Air

Ayrıca, apple M3 çipli Pro’nun da gelecekte iki farklı ekran boyutu ile sunulması bekleniyor. Bu, kullanıcıların ihtiyaçlarına daha iyi uyum sağlamak için çeşitli seçenekler sunacak.

Son olarak, Apple’ın yeni bir Magic Keyboard üzerinde çalıştığına dair söylentiler var. Bu yeni klavyenin, alüminyum gövdeye sahip olacağı ve daha büyük bir dokunmatik yüzeye sahip olacağı konuşuluyor. Ayrıca, ivmeölçer gibi yeni sensörlerle donatılmış olabileceği belirtiliyor.

Şu an için elimizdeki bilgiler bu kadar, ancak Apple’ın bu yeni nesil tablet modelleri hakkında daha fazla ayrıntıyı yakın gelecekte paylaşması bekleniyor. Bu tanıtımları ve güncellemeleri takip etmek için gözlerimizi geleceğe çevirmeye devam edeceğiz. Tablet tutkunları için heyecan verici bir dönem başlıyor gibi görünüyor!”

Leica Sofort 2 şipşak fotoğraf makinesi duyuruldu

Alman lüks fotoğraf ekipmanları üreticisi Leica, fotoğrafçılık dünyasında uzun bir geçmişe sahip olup, estetik ve teknolojiyi birleştiren ürünleriyle tanınır. Leica’nın son duyurusu ise bu geleneği sürdürerek, şipşak kamera segmentine yepyeni bir soluk getireceğini gösteriyor. “Leica Sofort 2″ adını taşıyan bu yeni ürün, kompakt boyutlardaki gövdesiyle dikkat çekiyor ve Leica’nın kalitesini taşıyan bir dizi özelliği bünyesinde barındırıyor.

Son zamanlarda anlık baskı veren şipşak kameralara olan ilgi hızla artarken, Leica da bu trende katılmış durumda. Sofort 2, birinci sınıf Leica Summar f/2 lens ile donatılmış olup, 3 inçlik bir LCD ekranı ve 86x54mm boyutundaki Sofort renkli filmlerle uyumlu bir yazıcıyı içeriyor. Bu, kullanıcılara yaratıcı özgürlük sunarken aynı zamanda anılarını fiziksel olarak yakalamalarını sağlayan bir kombinasyon sunuyor.

Ancak Sofort 2 sadece fotoğraf basma amacı taşımıyor, aynı zamanda dijital fotoğraflar çekme yeteneği sunarak çok yönlü bir kullanım sunuyor. İlk nesil Sofort sadece anlık baskı yapabilme yeteneği sunuyordu. Ancak bu yeni model, 1/5″ CMOS sensör ile 4.9MP çözünürlüğünde fotoğraflar çekebiliyor. Kameranın arka kısmında bulunan 3 inçlik LCD ekran, kullanıcı dostu bir arayüz sunuyor ve Leica kameralarının geleneksel tarzını yansıtıyor. Ayrıca, 28mm eşdeğer Leica Summar f/2 lens ile 10cm minimum odaklama mesafesi elde edebilirsiniz. Kamerada ayrıca bir flaş da bulunuyor.

Sofort 2’nin dikkat çeken özelliklerinden biri de kompakt kasasında bulunan yazıcı. 86x54mm boyutundaki Sofort renkli filmlerle uyumlu olan bu yazıcı, akıllı telefonlardan gönderilen fotoğrafları da basabilme yeteneğine sahip.

Leica Sofort 2 şipşak kamera modeli, 389 Euro fiyat etiketi ile satışa sunulacak ve fotoğraf tutkunları ile şipşak kamera meraklıları için heyecan verici bir seçenek olacak. Bu ürün, hem Leica’nın mirasını sürdürüyor hem de modern teknoloji ile özgün bir deneyim sunuyor.

T-600 ağır yük drone’u denizaltı karşıtı torpido fırlattı! Havadan denize ilk olma özelliği taşıyor!

Adını Terminatör’den alan ve BAE Systems ile Malloy Aeronautics tarafından üretilen T-600 drone, bir NATO eğitim tatbikatı sırasında konuşlandırıldı; bu tatbikat sırasında bir insan operatör, quadcopter’ı iskeleden okyanusa uçurdu ve burada torpidoyu bıraktı. 

Küçük bir araba büyüklüğündeki elektrikle çalışan drone, 200 kg yük taşıma kapasitesine sahip ve 80 km kadar menzille saatte 140 km kadar yol alabiliyor.

REPMUS (Mürettebatsız Denizcilik Sistemleriyle Robotik Deney ve Prototipleme) olarak bilinen eğitim tatbikatına İrlanda ve İsveç’in yanı sıra 15 NATO ortağı katıldı. 

NATO, yaptığı açıklamada, tatbikatın “Deniz Mürettebatsız Sistemlerine ilişkin konseptleri, gereksinimleri, yeni ve ilerleyen teknolojileri test etmek için güvenli ve kontrollü bir alan” sağladığını söyledi.

T-600’ün farklı drone teknolojilerini denemesi ve göstermesi amaçlanıyor ve bu teknolojiler sonunda yeni bir ağır yük drone’u olan T-650’ye entegre edilecek. 

NATO’ya göre T-650, otomatik lojistik ve ikmal, yaralı tahliyesi ve denizaltı karşıtı savaş alanlarındaki özel uygulamalarla askeri, ticari ve insani kullanımlara uygun “hızlı yeniden yapılandırma yetenekleri” sunacak.

BAE Systems Denizcilik Hizmetleri Sualtı Silahları Başkanı Dave Quick, “Mürettebatsız Uçak Sistemlerinin fırlatılması hızlı ve taşınması kolay olabilir.” dedi. “Yüksek maliyetli varlıkları ve mürettebatlarını zarardan uzak tutmak için başka bir fırsatı temsil ediyorlar ve mürettebatlı helikopterler ve özel ASW yüzey gemilerinin yanı sıra artan bir denizaltı karşıtı silah (ASW) rolüne sahip olacaklar.”

Malloy Aeronautics CEO’su Oriol Badia, “T-600, bu yük taşıma sınıfındaki bir araç için rekor sürede konsept aşamasından operasyonel gösterim aşamasına geçti.” dedi. “REPMUS’ta görülen işbirlikçi başarı, bu platformla test edilen gelecek vaat eden yetenekler listesine ekleniyor ve modüler, çok görevli UAS’nin lojistik yükünü azaltabildiğini ve maliyetin çok altında operasyonel tempoyu artırabildiğini kanıtlıyor.”

Otokar, ilk hidrojenli otobüsünü Avrupa’da sergiliyor

Koç Topluluğu şirketlerinden Otokar, Avrupa’nın en büyük otobüs etkinliği Busworld Europe fuarında yenilik rüzgarı estiriyor. Geniş ürün gamı, kullanıcı ve çevre odaklı çözümleriyle sürdürülebilir ulaşımın geleceğine katkı sağlayan Otokar, 12 Ekim 2023 tarihine kadar sürecek olan fuara 4’ü yeni olmak üzere 7 aracıyla katıldı. 

Dünya çapında milyonlarca yolcuya konforlu ve güvenli seyahat imkanı sunan Otokar, 6 gün sürecek olan fuara ürün gamına eklediği yeni sıfır emisyonlu araçlarıyla bir kez daha damgasını vuracak. Otokar’ın ilk hidrojen yakıt hücreli otobüsü olan KENT Hidrojen ilk kez Busworld Europe’da sergileniyor. Geçtiğimiz yıl Avrupa’da “Mükemmel Tasarım Ödülü”ne layık görülen TERRITO serisinin 13 metrelik yeni elektrikli modeli e-TERRITO da ilk kez fuarda tanıtılıyor.

Elektrikli ve alternatif yakıtlı araçlar konusunda birçok ilke imza atan Otokar, akıllı otonom otobüsü e-CENTRO ile ulaşımın geleceğini aydınlatıyor. Araç, Avrupa’nın en büyük buluşmalarından biri olan fuarda ziyaretçileri salonlar arasında taşıyarak toplu ulaşımın geleceğini deneyimleme fırsatı sunuyor. Otokar standının ziyaretçileri ayrıca, Avrupa’da birçok ülkede en çok satan orta boy otobüs olan NAVIGO’yu yenilenen tasarımıyla yakından görme fırsatı buluyor.

Avrupa pazarında istikrarlı büyümemizi sürdürüyoruz

Türkiye’nin lider otobüs markası olan Otokar’ın Avrupa’nın önde gelen otobüs üreticileri arasındaki konumunu artırdığını vurgulayan Otokar Genel Müdür Yardımcısı Kerem Erman şöyle konuştu: “Türkiye’de ve dünyanın dört bir yanında operatörlerin ihtiyaçlarını uygun maliyetli, çevre dostu ve sürdürülebilir ulaşım çözümleri ile karşılıyoruz. Müşteri odaklı yaklaşımımız, faaliyet gösterdiğimiz segmentlerde yüksek müşteri sadakati kazandırdı. Otokar’a olan güven ve araçlarımıza gösterilen ilgi sayesinde gelirinin yüzde 72’sini küresel pazarlardan elde eden bir üretici konumuna ulaştık. Hedefimiz, mevcut ve ürün ailemize eklediğimiz sıfır emisyonlu araçlarımızla Avrupa pazarında güçlü oyunculardan biri olmak.” Geçtiğimiz günlerde İtalya’daki şirket alımıyla Avrupa’daki iştirak şirket sayısını 3’e çıkardıklarını hatırlatan Erman; “Avrupa’daki büyümemizi sürdürmeyi hedefliyoruz” dedi. 

Hidrojenli kent dünya sahnesinde

Sürdürülebilir bir gelecek için yeşil ulaşım çalışmalarına hız veren Otokar, hidrojen yakıt hücresine sahip ilk otobüsü KENT Hidrojen’i ilk kez Busworld Europe’da sergiliyor. Otokar’ın sürdürülebilirlik taahhütleri doğrultusunda geliştirilen KENT Hidrojen, karbon emisyonlarının azaltılması, temiz enerji dönüşümü ve sürdürülebilir ulaşım politikalarına destek olacak.

Özellikle tarihi şehirler gibi sınırlı şarj altyapısına sahip bölgeler için çevre dostu bir çözüm olarak öne çıkan KENT Hidrojen, düşük yakıt tüketimi, düşük işletme maliyeti, yüksek teknoloji özellikleri ile dikkat çekiyor. KENT Hidrojen, sıfır emisyonlu yapısıyla sadece su buharı üreterek zararlı emisyonları büyük ölçüde azaltırken, kentlerde hava kalitesini iyileştirmeye katkı sağlıyor. 12 metre uzunluğundaki alçak tabanlı araç, yüksek yolcu kapasitesi ve geniş iç hacim sunuyor.

Ödüllü TERRITO elektriklendi

Tasarımı, yüksek yolcu kapasitesi, sahip olduğu özellikler, bagaj bölmeleriyle Avrupalı operatörlerin ilgisi çeken “Mükemmel Tasarım” ödüllü Otokar TERRITO, elektrikli versiyonuyla Busworld’de yer aldı. Geniş bir kullanım alanına cevap verecek şekilde tasarlanan 13 metre uzunluğundaki e-TERRITO, optimum menzili, yüksek performansı, sıfır emisyonu, çok yönlülüğü ve bağımsız ön süspansiyonları ile öne çıkıyor.

Sürücüsüz e-CENTRO busworld’de iş başında

Otokar, tanıtıldığı günden itibaren dikkatleri üzerinde toplayan ikonik mikrobüsü elektrikli e-CENTRO’ya yeni yetenekler kazandırmaya devam ediyor. Busworld Europe’da seviye 4 sürüş teknolojisine sahip e-CENTRO ile yer alan Otokar’ın otonom aracı, sürücüye ihtiyaç duymadan seyahat edebiliyor. Trafik kurallarına uyacak şekilde geliştirilen araç, konumunu hassas bir şekilde algılıyor. Hava koşullarından bağımsız günün her saatinde kesintisiz hizmet verebilen araç, belirlenen güzergahta duraklara yanaşarak yolcuların sorunsuz bir şekilde inip binmesini sağlıyor. Otokar’ın otonom aracı e-CENTRO fuar süresince ziyaretçileri toplu ulaşımda otonom teknolojisiyle tanıştırırken, fuar ziyaretçilerine taşıma hizmeti verecek. 

Navıgo yenilenen tasarımıyla daha iddialı

Avrupalı operatörlerin takdirini kazanan ve orta boy otobüs pazarında büyük başarı yakalayan NAVIGO, yenilenen tasarımıyla Otokar standında yer aldı. Ön yüzü tamamen yenilenen araç, dinamik ve keskin hatlarıyla Avrupa caddelerine yeni bir soluk getirmeye hazırlanıyor. Yenilenen iç mekanı ile de dikkat çeken araç, üstün konfor ve güvenlik önlemleriyle pazardaki iddiasını artırıyor.

Android, kullanıcılarının video görüşmelerini aktarmasına izin verecek!

9to5google’a göre “Cihaz Grupları” olarak adlandırılan özellik, kullanıcıların Android cihazlar arasında görüntülü görüşme aktarmasına olanak tanıyor.

Google’ın Android’e yönelik çalışmalarındaki en son özellikleri tek bir fikir etrafında dönüyor; cihazları daha entegre hale getirmek ve cihazlar arası işlevselliğini geliştirmek. Teknoloji devi, aynı Google hesabıyla birden fazla cihazın bağlanmasına olanak tanıyan bir “Cihazlarınızı bağlayın” özelliğini zaten geliştiriyor.

“Cihazlarınızı bağlayın” özelliği “Cihaz Grupları” olarak yeniden adlandırıldı. Gözlemcinin belirttiği gibi, kullanıcılar artık kendi cihazlarını bir gruba davet edebilecek ve davetleri kabul edildikten sonra çağrıları aktarabilecek veya internet bağlantılarını çevrimdışı bir cihazla paylaşabilecekler.

Cihaz Gruplarını kurmak istediğinizde Google size üç seçenek sunuyor. Birincisi, bir video görüşmesini birden fazla cihaz arasında aktarma yeteneği. Google’ın açıkladığı gibi kullanıcılar “Diğer cihazlarda devam eden video görüşmelerini görebilir ve bunları sorunsuz bir şekilde buraya taşıyabilir.”

Bu özellik, bir video görüşmesini Android telefonunuzdan tablet gibi daha büyük bir ekrana aktarmak istediğinizde oldukça kullanışlı. Elbette ikincil cihazda aynı Google hesabıyla oturum açmalısınız.

Google’ın sunduğu ikinci seçenek ise internet bağlantısını başka bir cihazla paylaşma yeteneği. Erişim noktası paylaşımı gibi çalışıyıor ancak daha basit ve anlaşılır. Ayrıca, erişim noktasına mı yoksa Bluetooth internete mi güvendiği henüz bilinmiyor.

Son olarak, uygulama geliştiricileri, uygulamalarına çoklu cihaz deneyimi eklemek için cihazlar arası SDK’yı Android’in geliştirici web sitesinde bulabilir. Google’ın Cihazlar Arası hizmetleri şu anda Chromebook’a Android uygulama desteği sağlamak için bu SDK’yı kullanıyor.

Cihaz Grupları özelliği halen çalışma aşamasında ve çıkış tarihi bilinmiyor. Ancak Android telefonunda çok sayıda görüntülü görüşme alan ve görüşmeye daha büyük ekranda devam etmek isteyenler için faydalı görünüyor. Benzer şekilde Google, sesli aramaların birden fazla cihaz arasında aktarılmasına yönelik bir özellik üzerinde çalışıyor.