İstanbul’a kesintisiz iletişim üssü!

0

İBB, bağlı tüm birim ve şirketlerinin bilişim güvenliğini dijital çağın değişken dinamiğine karşı güvende tutmak, kesintisiz iletişim sağlamak için merkez açtı. Kurulan İBB Bilişim Kontrol Merkezi ile bağlı kurumların dijital altyapıları güvenlik, verimlilik ve sürdürülebilirlik alanlarında geliştirilecek. Afet gibi acil durumlarda bilgi paylaşımı ve iletişim alanındaki faaliyetlerin kesintisiz sürmesini sağlayacak.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) birim ve iştiraklerine ait bilişim altyapılarının daha güvenli, verimli ve sürdürülebilir olması için İBB Bilişim Kontrol Merkezi açtı. İBB Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı ve İBB telekomünikasyon altyapı iştiraki İSTTELKOM AŞ’nin projesiyle kurumların dijital altyapılarının ve güvenlik olgunluklarının artırılarak 365 gün, 7/24 tek noktadan izlenmesi mümkün olacak. Uluslararası standartlarda 3 bin 500 metrekare alana sahip İBB Veri Merkezi içerisinde kurulan Bilişim Kontrol Merkezi ile tüm sistem ağ ve güvenlik operasyonlarına ait izleme, analiz ve müdahaleler uzman personel tarafından yapılacak.

Acil durumlarda üs olacak

İBB Bilişim Kontrol Merkezi’nde Network Operasyon Merkezi(NOC), Siber Güvenlik Operasyon Merkezi(SOC) ile birer yönetim ve toplantı odası bulunuyor. Oluşturulan merkez aynı zamanda afet ve diğer acil durumlarda bilgi ve iletişim alanındaki kamu düzenine ait faaliyetlerin merkezi olarak yürütülmesine önemli katkılar sunacak.

İBB Bilgi İşlem Daire Başkanı Erol Özgüner

“Önceden tedbir alıyoruz”

İBB ve iştiraklerinin artık birlikte sistemlerini yönettikleri bir merkez açtıklarını kaydeden İBB Bilgi İşlem Daire Başkanı Erol Özgüner, “Burada oluşturduğumuz sistemleri kullanarak 7/24 network takibinin yanı sıra saldırıları engelliyor ve önceden tedbir alıyoruz. Siber savunmada yapay zeka ve makine öğrenmesi teknikleri giderek önem kazanıyor, çalışmalarımızı bu çerçevede artırmayı hedefliyoruz’’ dedi.

“Önemli bir rol alacak’’

İBB İştirakler Teknoloji Grup Başkanı Nihat Narin de ‘’Bilişim Kontrol Merkezi ile kritik kamu kurumlarına ait bilişim altyapılarının daha güvenli ve sürdürülebilir olması için çok önemli bir altyapıyı hayata geçirdik. Merkez kamusal veri ve sistemlerin takip ve analizi noktasında alanında büyük bir boşluğu doldurmakla birlikte mukavemet ve farkındalığı artırmada önemli bir rol alacak’’ ifadelerini kullandı. 

Veri yükleme hızında rekor kırıldı!

0

Ericsson ve yonga seti ortağı MediaTek, 565 Mbps’lik veri yükleme hızıyla rekor kırarak endüstrinin çıtasını bir kez daha yükseltti. Bu rekor gelişme, çok daha yüksek yükleme hızı ve kapasiteden yararlanmayı bekleyen sabit kablosuz erişim (FWA) kullanıcıları için müjde niteliğinde bir haber oldu.

565 Mbps’lik rekor yükleme hızı, Ericsson’un iki yazılımı, Tek Kullanıcılı Yükleme-Çoklu Giriş Çoklu Çıkış (SU-MIMO) ile Yüklemede Taşıyıcı Birleştirme’nin (Uplink CA) MediaTek T830 CPE platformunda üç verici (3Tx) antenle birlikte kullanılmasıyla elde edildi.  

Bu demo için, 2,1GHz FDD (frekans bölmeli dubleks) bant, 3,5GHz TDD (zaman bölmeli dubleks) bantla birleştirildi.

İki şirketin veri yükleme yönündeki performans denemelerinde ulaştığı başarı bununla sınırlı kalmıyor. Bu test, diğerlerinden farklı olarak sabit kablosuz erişime odaklanıyor. FR1 spektrumunda Tek Kullanıcılı Yükleme-Çoklu Giriş Çoklu Çıkış (SU-MIMO) ile Yüklemede Taşıyıcı Birleştirme’nin (Uplink CA)   birlikte kullanılması büyük fayda sağlıyor. Söz konusu FR1 spektrumu, dünya çapında en yaygın kullanılan 5G spektrumu olan Frekans Aralığı 1 anlamına geliyor.
 Sabit kablosuz erişim cihazları, halihazırda akıllı telefonlara göre daha büyük boyutlarda oldukları için bahsi geçen özelliklerin sığdırılması daha kolay olabiliyor. Bu nedenle, özellikle FWA sağlayıcıları için mükemmel bir seçenek haline geliyor.

Konuyla ilgili konuşan Ericsson 5G Radyo Erişim Şebekleri Ürün Grubu Başkanı Dr. Sibel Tombaz, şunları söyledi: “MediaTek ile elde ettiğimiz bu önemli başarı, Ericsson olarak mümkün olan en iyi 5G kullanıcı deneyimini sunmak adına kesintisiz inovasyondan ve yeni teknolojilerden yararlandığımızı gözler önüne seriyor. Sunduğumuz yeni çözümle, sabit kablosuz erişim aboneleri, tüketiciler ve benzer şekilde işletmeler, bulut tabanlı oyunlar ve genişletilmiş gerçeklik gibi veri yoğun uygulamalar özelinde daha yüksek yükleme hızına erişebilecek. Bu teknolojik adım ile birlikte, sürekli gelişen sabit kablosuz erişim piyasası için yüksek performanslı çözümler sunuyoruz.”

MediaTek’in Kablosuz İletişim Sistemi ve Ortaklıktan Sorumlu Genel Müdürü HC Hwang ise şunları söyledi: “Veri yükleme performansının artırılması, işletmelerin kullandığı 5G sabit kablosuz erişim cihazları için önemli bir fırsat yaratıyor. Bu iş birliği, kablolu geniş bant servislerine göre 5G CPE’nin sağladığı avantajın etki alanını daha da genişletecek. Ericsson ortaklığında teknolojilerimizi birleştirdiğimizde, önceden var olan sınırları aştık ve ağ performansını ve verimliliğini artırdık. Bu sayede servis sağlayıcılar ve tüketiciler daha hızlı ve güvenilir 5G veri hizmetlerinden yararlanabilecekleri yeni imkanlar elde etti.’’

Veri indirme geleneksel uygulamalarda daha çok karşımıza çıksa da, aslında veri yükleme  performansı çok önemli bir faktör. Çünkü, veri yükleme bağlantısı, içeriğe ulaşma süresi bakımından ciddi bir fark yaratıyor. Sınırlı bir veri yükleme hızı popüler web sitelerinde içeriğe ulaşma hızını yavaşlatabilir ve bu da sabit kablosuz erişim abonelerinin deneyimini olumsuz yönde etkileyebilir.

Yüksek  veri yükleme hızlarına ulaşabilmek için entegre radyo ve anten, temel bant işlemcisi ve yüksek performanslı yazılım algoritmaları ile uyum içinde çalışan donanım ve yazılım sistemlerinin bir arada bulunduğu özelleştirilmiş bir çözüm gerekiyor. Bu çözüm, radyo sinyallerinin gönderilip alınmasını optimize ederek yüksek düzeyde verimli çalışmasını sağlıyor. Bu yüzden, ekosistem ortaklarıyla yapılan birlikte çalışabilirlik testleri, mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sağlama konusunda önemli bir rol oynuyor.

Sabit kablosuz erişime baktığımızda, hızla artan kullanım oranıyla 5G öncülüğünde bir başarı öyküsü olduğunu görüyoruz. 2028 yılına gelindiğinde, sabit kablosuz erişim bağlantılarının 2022 verisi olan 107 milyondan 300 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. Son yayımlanan Ericsson Mobilite Raporu’na göre, 2028 yılıa kadar tüm sabit kablosuz erişim bağlantılarının neredeyse yüzde 80’inin 5G olacağı ön görülüyor. Günümüzde, 100’ü aşkın iletişim hizmeti sağlayıcısı (sabit kablosuz erişim hizmet sağlayıcıların yaklaşık yüzde 40’ı) 5G üzerinden sabit kablosuz erişim sunuyor.

Kurumsal ağlarda WiFi 7 gücünü kullanmak artık mümkün

0

TP-Link, WiFi 7 teknolojili EAP770 model erişim noktasını (access point) satışa sundu. WiFi 7 teknolojisi sayesinde daha yüksek WiFi hızı, daha geniş bant ve daha düşük gecikme ile ağ performansını ciddi oranda artıran EAP770, işletmeleri yeni nesil WiFi teknolojisine geçiriyor.

WiFi 7 teknolojili modellerini Türkiye’de satışa sunmaya başladı. Şirket, kurumsal ağ çözümlerinde ilk WiFi 7’li model olan EAP770 erişim noktasını (access point) satışa sundu.  Kurumsal ağlara çağ atlatacak olan WiFi 7’li EAP770, sadece yüksek WiFi hızı değil ağ performansını artıran özelliklerle donatılmış durumda.

TP-Link’in Omada serisi erişim noktalarından olan EAP770, üç bantlı ve toplamda 11 bin Mbps kablosuz hızlara ulaşabiliyor. WiFi 7 ile gelen 6 Ghz bandında 5760 Mbps, 5 Ghz bandında 4320 Mbps, 2.4 Ghz bandında ise 574 Mbps kablosuz hıza sahip olan ürün, yüksek WiFi hızı gereken işletmeler için uygun bir çözüm. Gelişmiş 6 GHz bandı ile kurumlara daha güvenli ve daha geniş bant sağlayan erişim noktası, 320 MHz’e kadar bant genişliğine sahip. Aynı anda çok sayıda cihaza mümkün olan en yüksek hızlarda bağlantı olanağı sunan EAP770, Omada Mesh teknolojisine sahip. Bu sayede kesintisiz bir Mesh WiFi ağı oluşturuyor.

10G PoE++ bağlantı desteği olan cihaz, WiFi 7’nin tüm potansiyelini ortaya çıkarabiliyor. Çoklu bağlantı noktası ve çoklu RU ağ performansını artıran özellikler arasında.

Tavana ya da duvara monte edilebilen erişim noktası, merkezi yönetim özelliğine sahip. Omada SDN bulut tabanlı yönetim desteği sayesinde ağa bağlı tüm erişim noktaları ve TP-Link marka diğer kurumsal ağ ürünleri tek bir yerden yönetilebiliyor.

Haziran ayında Türkiye’de satışa sunulacak olan EAP770 erişim noktası, WiFi 7, Omada Mesh ve Omada SDN gibi gelişmiş teknoloji ve kolay yönetim özellikleriyle kurumsal ağlarda yepyeni bir dönemi başlatıyor.

Nothing Phone (2) artık Türkiye’de!

0

Nothing Phone (2), Evofone garantisiyle Türkiye’de satışa çıktı. Oldukça beğeni toplayan ilk modelinin ardından orijinal tasarımını koruyarak geliştirilen Phone (2)’nin satış fiyatı 36.999 TL. 512 GB hafıza ve 12 GB RAM’e sahip cihaza tüketiciler Evofone.com internet sitesi üzerinden ulaşabiliyor.

Tüm dünyada ürünlerinin tasarımlarıyla dikkat çeken Londra merkezli global teknoloji markası Nothing’in yeni akıllı telefon modeli Nothing Phone (2), Evofone distribütörlüğünde Türkiye’de satışa çıktı. İlk modeli olan Phone (1) ile oldukça dikkat çeken markanın son amiral gemisi Phone (2), Evofone.com internet sitesi üzerinden satın alınabilecek.

Yeni Glyph Arayüzü ile Phone (2) çok daha farklı

Türkiye’de şu an sadece siyah renk seçeneğiyle satışa sunulan Nothing Phone (2), orijinal tasarımını koruyan yeniliklerle geliyor. Arka yüzünde benzersiz ışık tasarımlarıyla piyasaya sunulan Phone (2), Yeni Glyph Arayüzü sayesinde her iletişim ve bildirim türü için farklı ışık ve ses dizileri atanmasına imkan tanıyor. Bu özelliği ile kullanıcısına “kiminle iletişim halinde olduğu” bilgisini farklı bir dokunuşla veren Phone (2), aynı zamanda sıradanlaşan akıllı telefon dünyasına sıra dışı tasarımıyla da imzasını atıyor.

Glyph Arayüzü sayesinde 33 ayrı ayarlanabilir bölgeye sahip olan Phone (2) ile tüketiciler, farklı ışık ve ses kombinasyonları yaparak kendi ritimlerini oluşturabileceği kayıtlar da düzenleyebiliyor. Ayrıca bu uygulama ile bildirimlerin yanı sıra telefonun şarj durumu ve daha birçok özellik hem eğlenceli bir şekilde hem de kolayca takip edilebiliyor.

Akıcı bir ekran deneyimi 

Arka yüzündeki benzersiz tasarımının yanı sıra Phone (2)’nin ön yüzü 6,7 inç esnek OLED ekran ve Gorilla Glass korumasıyla geliyor. 120Hz adaptif ekran yenileme hızı ve 240Hz dokunsal dokunmatik motorlar ile akıcı bir ekran deneyimi sunuluyor. Ekran parlaklığı konusunda da Phone (2), dış mekan parlaklığı olarak 1000 nits ve HDR en yüksek piksel parlaklığı olarak da 1600 nits’e sahip.

Hem arka hem de ön kamerada iyi bir çekim ve video performansı

Kamera diziliminde de sade ama kaliteli sonuçlara önem veren Nothing, Phone (2)’nin ön yüzünde bir, arka yüzünde ise çift kamera dizilimi kullandı. 50 MP çözünürlüğü bulunan ve Sony IMX980 sensörünü kullanan telefonun ana kamerası, “Gece Modu”nun yanı sıra ƒ/1.88 diyafram açıklığı ile karanlık ortamlarda dahi ayrıntıları yakalamaya olanak tanıyor. 1/1.56 inç sensör boyutu, OIS ve EIS görüntü sabitleme, 24 mm odaklanma özellikleriyle gelen Phone (2)’nin kamera özelliklerinde ise şunlar bulunuyor: Portre Modu, Gece Modu, Hareketli Fotoğraf, Süper Çözünürlüklü Yakınlaştırma, Merceksi (filtre), AI Sahne Algılama, Panorama, Panorama Gece modu ve Belge modu.

Phone (2)’nin geniş açı kamerasında ise Samsung’un JN1 sensörü kullanırken bu lens, 4 cm’ye kadar makro, 114 derecelik görüş açısı ile de geniş çekimler yapmanıza olanak sağlıyor. EIS görüntü sabitleme, Gelişmiş HDR, Gece Modu, Hareketli Fotoğraf, Merceksi (filtre) ve AI Sahne Algılama özellikleri de Phone (2)’nin Geniş Açı kamerasında bulunan özelliklerden. 

Phone (2)’nin HDR destekli 1080p ve 30 fps videolar çekilmesini sağlayan ön kamerasında ise 32 MP çözünürlük, Sony OMX615 sensör ve ƒ/2,45 diyafram açıklığı bulunuyor.

4K video performansı

Video konusunda da kullanıcısına iyi bir performans sunan Phone (2)’nin 4K’lık kayıt özelliği var. 30 veya 60 fps’de canlı HDR özelliği bulunan cihaz; Ağır Çekim (480 fps), Gece modu (1080pat30fps), Eylem Modu, OIS ve EIS Görüntü Sabitleme ve Zaman Atlama (4K) uygulamaları sunuyor.

Phone (2) ile Nothing OS 2.0 karşınızda!

Akıllı telefon kullanımında dikkat dağıtan unsurları azaltma ve daha bilinçli kullanımı teşvik etme arzusuyla hayata geçirilen Nothing OS, bir yandan Nothing’in tasarım estetiğini bünyesinde barındırırken bir yandan da yardımcı programa dayanan hızlı ve sorunsuz bir kullanıcı deneyimi sunuyor. Ana ekran ve kilit ekranı yardımcı programı widgetlarla yeniden tasarlanan Nothing OS 2.0 ile kullanıcılar, uygulamalarını açmak zorunda kalmadan telefonun temel işlevlerine erişebilecekler. Nothing OS 2.0, kullanıcılara yeni klasör düzenleri ve resimli kapaklar sunarken ızgara tasarımını, widget boyutunu ve renk temalarını özelleştirme yetkisi de veriyor. 

Uzun süreli batarya kullanımı ve hızlı şarj özelliği

Batarya olarak 4700 mAh pil boyutu bulunan Phone (2), 45W PPS kablolu şarj ile 55 dakikada tam dolum sağlıyor. Aynı şekilde çift şarjlı 15W Qi kablosuz şarj ile Phone (2)’nin şarjını 130 dakikada doldurmak da mümkün. Cihazda tüm bunlara ek 5W ters şarj desteği de bulunuyor. Bu sayede kullanıcılar, kulaklık veya çeşitli aksesuarlarına da güç sağlayabiliyor.

Öne çıkan diğer detay da sürdürülebilirliğe verilen önem

Tüm performans ve diğer özelliklerinin yanı sıra tasarımıyla dikkat çeken Phone (2)’nin öne çıkan diğer bir unsuru da markanın üretimden paketlemeye kadar tüm aşamalarda sürdürülebilirliğe verdiği önem oldu. Geri dönüştürülmüş malzemelere, yenilenebilir enerjiye, ambalaja ve uzun ömre odaklanarak tasarlanan Phone (2) piyasada en sürdürülebilir akıllı telefonlardan biri olarak öne çıkıyor. 

Örneğin atık depolama sahası olmadan gerçekleştirilen üretim – montaj sürecinde hiçbir atık çöp depolama sahasına gönderilmiyor. Tüm üretim aşamaları yenilenebilir enerji kaynaklarıyla destekleniyorken hem son montaj tesisi hem de geri dönüştürülmüş alüminyum üretim tesisleri yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanarak çevreye dost bir yaklaşım sergiliyor. 5 KG’lık bir CO2 azaltımı elde eden Phone (2)’de yüzde 100 geri dönüştürülmüş alüminyum orta çerçeve, düğmeler ve SIM tepsisi ucu bulunuyor. Ayrıca:

·         Plastik parçaların yüzde 80’i geri dönüştürülmüş ve biyolojik bazlı malzemelerden yapıldı.

·         9 devre kartında yüzde 100 geri dönüştürülmüş kalay,

·         Ana kartta yüzde 100 geri dönüştürülmüş bakır folyolar,

·         28 çelik damgalama parçasının tamamında yüzde 90’ın üzerinde geri dönüştürülmüş çelik kullanıldı.

·         FSC MIX sertifikalı (The Forest Stewardship Council) yüzde 60’ın üzerinde geri dönüştürülmüş elyaf içeren plastik içermeyen ambalaja sahip.

512 GB’lık modelinin satış fiyatı 36.999 TL

Siyah renk seçeneğiyle ve Evofone garantisiyle Türkiye’ye gelen Nothing Phone (2), şimdi 512 GB’lık modeli ile 36.999 TL etiket fiyatı ile Evofone.com sitesinden ve tüm yetkili teknoloji marketlerinin web sitelerinden satışa çıkt

AB, Çin’e teknoloji yatırımı konusunda şimdilik geri adım atmayacak

ABD Başkanı Biden’ın, Çin’e yönelik teknoloji yatırımını kısıtlayan kararı, hem politika yapıcılar hem de iş dünyası tarafından tartışma konusu oldu. Kararın açıklanmasının ardından, Birleşik Krallık hükümeti net bir yaklaşım sergileyerek kararı desteklediğini ifade etti. Ulusal güvenlik kaygılarına vurgu yaparak, yeni tedbirlerin etkilerini dikkatlice değerlendireceklerini belirtti. Avrupa Birliği ise, karara daha dikkatli bir şekilde yaklaştı. AB Komisyonu, Beyaz Saray ile yakın iletişim halinde olduklarını ve kararı yakından analiz edeceklerini açıkladı. Bununla birlikte, AB’nin benzer tedbirleri alıp almayacağına dair henüz net bir sinyal verilmedi.

AB, Haziran ayında kendi ekonomik güvenlik kontrollerini güçlendirmek amacıyla daha sıkı ihracat denetimlerini kabul etmişti. Ancak, Çin’in AB’nin en büyük ticaret ortağı olması nedeniyle bu tür adımların uygulanması zorluğu da beraberinde getiriyor.

Son yıllarda yaşanan teknoloji alanındaki gelişmeler, özellikle yarı iletken teknolojisi konusundaki deneyimler, Çin’in teknolojik alanda misilleme yapmaya hazır olduğunu gösteriyor. Özellikle Çin’in nadir toprak ihracatını kısıtlaması, AB’nin çip üretim endüstrisinden yeşil dönüşümüne kadar pek çok alanda etkiler yaratabilir.

Kararın, gelişmiş yarı iletkenler, mikroelektronik, kuantum teknolojisi ve belirli yapay zeka sistemlerine yönelik özel sermaye, girişim sermayesi ve ortak girişim yatırımlarını yasaklayan bir yürütme kararı içerdiği belirtiliyor. Piyasalar şu an için bu duruma büyük bir tepki vermiş gibi görünmüyor. Ancak, ABD’li yatırımcılar, Çin’in olası geri tepkisinden ve ticaret ilişkilerindeki karmaşıklıklardan endişe duyuyor.

AB, ABD’nin Çin politikasının sonuçlarını gözlemlemeyi tercih edebilir ve somut adımlar atmadan önce durumu daha iyi anlamayı amaçlayabilir. Gelecekte AB’nin, ABD ile ilişkilerine ve Çin ile ticaretine nasıl yaklaşacağı merakla bekleniyor.

Avrupa Birliği’nin yaklaşımı hakkında siz ne düşüyorsunuz? yorumlar kısmında bizimle paylaşabilirsiniz.

İstanbul boğazında yeni ve çevreci bir alternatif ulaşım aracı

Galataport İstanbul’un Şehir Hatları ile yaptığı iş birliği çerçevesinde mart ayından bu yana Avrupa ve Anadolu Yakası’ndaki farklı iskelelerden hareket eden Galataport İstanbul Deniz Dolmuş ile Galataport İstanbul’a direkt ulaşım sağlanabiliyor.

İSTANBUL’un favori buluşma noktalarından biri olan Galataport İstanbul’a ulaşım alternatiflerine bir yenisi eklendi. Misafirler, Şehir Hatları iş birliği ile hayata geçen Galataport İstanbul Deniz Dolmuş ile trafiğe girmeden Avrupa ve Anadolu yakasındaki iskelelerden Boğaz’ın tadını çıkartarak Galataport İstanbul’a ulaşabiliyorlar.

Deniz ulaşımına yeni konsept

Yoğun ilgi gören Galataport İstanbul Deniz Dolmuş seferleri ile misafirler, Kabataş ve Karaköy’e ek olarak deniz yoluyla direkt Galataport İstanbul İskele alanına ulaşabiliyorlar. Kadıköy-Üsküdar ve Bebek-Arnavutköy-Ortaköy-Beşiktaş Şehir Hatları iskelelerinden kalkan ve 15 Ağustos 2023’ten itibaren tarife ücreti 50 TL olacak seferlerle Galataport İstanbul’a ulaşan misafirler, burada zaman geçirdikten sonra yine aynı Şehir Hatları iskelelerine, Galataport İstanbul İskele alanından dönüş imkanı buluyorlar. 

Şehir Hatları bünyesinde dünyanın yaşayan ve üreten en eski tersanesi konumundaki Haliç Tersanesi’nde özel sektör ve kamu iş birliği ile üretilen Galataport İstanbul Deniz Dolmuşları, 11,7 metre uzunluğunda. Yeni nesil ve çevreci alternatif ulaşım araçları olan Deniz Dolmuşlar, hareketli rampası ve engelsiz tekne tasarımı sayesinde engellilerin ve bebek arabalı ailelerin de rahatlıkla kullanımına olanak sağlıyor. Deniz Dolmuş, düşük yakıt tüketimi ile yüksek hıza ulaşabilme özelliği ile karbon salımını da azaltıyor.

Her biri 28 kişilik kapasiteyle hizmet veren iki adet Galataport İstanbul Deniz Dolmuş; haftanın yedi günü iki saatte bir Galataport İstanbul İskele alanından ve Şehir Hatları iskelelerinden günde toplam 24 sefer gerçekleştiriyor. 

Erdem Tavas: “Galataport İstanbul Deniz Dolmuş, erişim kolaylığı sağlamanın yanı sıra İstanbul’un deniz yolu ulaşımına da bir katkı sağlıyor”

Şehir Hatları iş birliği ile hayata geçirdikleri seferlerin Galataport İstanbul ziyaretçileri için büyük kolaylık sunduğunu belirten Galataport İstanbul İcradan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Erdem Tavas; “Galataport İstanbul’a sadece kruvaziyer gemileri ile gelen ziyaretçilerimiz değil, şehir içinden gelen misafirlerimizin de deniz yolundan direkt olarak ulaşacakları bir alternatif sunmayı arzu ettik. Şehir Hatları ile yaptığımız bu değerli iş birliği sonucunda, iki adet Galataport İstanbul Deniz Dolmuş ile misafirlerimiz, denizden de Galataport İstanbul’a gelebiliyorlar ve buradan yine Avrupa ve Anadolu yakasındaki iskelelere direkt olarak ulaşabiliyorlar. Yaklaşık dört aydan bu yana gerçekleşen Galataport İstanbul Deniz Dolmuş seferleri, erişim kolaylığı sağlamanın yanı sıra İstanbul’un deniz yolu ulaşımına da önemli ölçüde katkı sağlıyor. Bu iş birliği için Şehir Hatları’na teşekkür ediyoruz” dedi.

Şehir Hatları Genel Müdürü Sinem Dedetaş ise yapılan iş birliği ile ilgili şunları söyledi: “Galataport İstanbul ile yapmış olduğumuz iş birliği, hem kamu ve özel sektör arasındaki ilişkiyi kuvvetlendirmesi hem de Deniz Dolmuş konseptinin ilk kez denenmesi anlamında bizler için çok kıymetli. Galataport İstanbul için Haliç Tersanesi’nde inşa ettiğimiz Deniz Dolmuşlar, tasarımı ve üretimi tarafımızca yapılan İBB Deniz Taksi teknelerinin 28 kişi kapasiteli geliştirilmiş modeli. Bu iş birliği ile İstanbulluların çok severek ziyaret ettiği bir nokta haline gelen Galataport İstanbul’a, deniz yolu ile ulaşım alternatifi sağlamış olduk.”

15 Ağustos 2023’ten itibaren geçerli olacak 50 TL tarife ücretinden Mastercard sahiplerinin %50 indirimli faydalanabildiği Galataport İstanbul Deniz Dolmuş seferlerinin saat bilgileri, Galataport İstanbul web sitesinden (galataport.com/denizdolmus) ve sosyal medya hesaplarından takip edilebilir.

İleri düzeyde veri yönetimi için yeni çözüm

0

Kafein Teknoloji’nin kurumların veri yönetimini güçlendiren yeni çözümü Data Touch OpenText’in global satış kataloğunda yerini aldı.

Türkiye’nin lider teknoloji şirketlerinden Kafein Teknoloji, ileri düzeyde veri yönetimi çözümlerine olan talebi karşılamak amacıyla geliştirdiği son yazılım ürünü Data Touch’ı duyurdu. Türk mühendislik ekibiyle Data Touch’ı geliştiren şirket, hassas verilerini etkili bir şekilde yönetmek isteyen kurumlara global çapta yardımcı olacak bir veri koruma seviyesine ulaşmayı hedefliyor.

Dijitalleşmenin hız kazanmasıyla birlikte işletmeler, veri yönetimi alanında artan yeni nesil ihtiyaçlarla karşı karşıya kalıyor. Özellikle büyük kurumlar, farklı veri tabanlarında tuttukları binlerce verinin ne olduğunu ve bu verilere hangi uygulamaların nasıl ve ne zaman eriştiklerini bilmiyor ve takip edemiyorlar. Yenilikçi ürünleriyle Türkiye’nin kendi alanında öncü konumunda olan teknoloji şirketi Kafein Teknoloji, yazılım çözümleri ve veri koruma ve uyumluluk (KVKK) alanındaki liderliğiyle, kurumlar içinde hassas verilerin güvenliğini sağlamayı amaçlıyor. Yenilikçi şirket, bu vizyonla sektör bağımsız olarak tüm orta ve büyük işletmelerin kullanabileceği bir yazılım ürünü olan Data Touch’ı sundu.

Data Touch, kurumların veri tabanlarında tuttukları tüm verilerin hangi veri tabanında ve nerede olduğunu takip ederek ve hangi uygulamalar tarafından kullandığını belirleyerek veri envanterini sağlıyor. Kurumların sistemlerine tam entegre ve otomatik bir şekilde erişerek kurumların işleyişlerini kolaylaştırmayı hedefliyor. Bu sayede kurumlar, veri tabanlarındaki verileri daha iyi yönetebiliyor, veri erişimi ve kullanımını optimize edebiliyor, iş verimliliğini artırabiliyor ve gereksiz maliyetlerin önüne geçebiliyor. Ayrıca Data Touch, kişisel verilerin korunması konusunda da çözümler sunuyor. Kurumlar, hassas verileri kullanan uygulamalara özel güvenlik önlemleri alabiliyor ve veri güvenliğini sağlayabiliyorlar. İş verimliliğini artırmak için, Data Touch kurumların değişiklik analizi ve veri keşfi süreçlerini otomatize ediyor.

Kurumlara %20’ler seviyesinde maliyet ve zaman kazanımı sağlıyor

Kafein Teknoloji Ürün Geliştirme Direktörü Mehmet Ersin Bitirgen, “Kafein Teknoloji olarak, teknolojik gelişmeleri yakından takip ediyoruz ve bu gelişmeleri ürün geliştirme sürecimize entegre ediyoruz. Amacımız, müşterilerimize en son teknolojileri kullanarak daha iyi çözümler sunmak. Bu bağlamda hayata geçirdiğimiz ürünlerden Data Touch, kurumlara iş verimliliği ve maliyet konusunda ciddi avantajlar sağlıyor. Rakamlarla ifade etmek gerekirse, Data Touch, kurumlara değişlik analizinde ve veri keşfinde %20’ler seviyesinde maliyet ve zaman kazanımı sağlıyor. Kurumlar, bir değişiklik yaparken hangi verilerin etkileneceğini, bu verilere hangi uygulamaların eriştiğini ve değişikliklerin nasıl bir etki yaratacağını daha iyi anlayabiliyorlar. Bu sayede, hatalı değişikliklerin önüne geçebiliyor, veri uyumluluğunu sağlayabiliyor ve iş süreçlerini daha hızlı ve verimli bir şekilde yönetilebiliyorlar” şeklinde bilgi verdi. 

OpenText iş birliği, Data Touch’un kullanıcı dostu bir hale gelmesini sağladı

Kafein Teknoloji bu yeni ürün özelinde OpenText  ile gerçekleştirdiği iş birliği kapsamında Data Touch ürününü, OpenText  ürünleri ile entegre olacak şekilde geliştirdi. Bu sayede Kafein Teknoloji, OpenText’in güçlü teknolojik altyapısını, veri yönetimi ve güvenlik çözümleri ile bir araya getirerek müşterilerine daha kapsamlı bir çözüm sunuyor. Bu iş birliğinin sonucu olarak Data Touch, müşterilere daha kolay ve etkili bir kullanım deneyimi sunarak daha kullanıcı dostu bir ürün haline geldi. 

Tamamen yenilenen Hyundai Santa Fe tanıtıldı!

0

Hyundai, baştan sona yenilediği Yeni SANTA FE modeliyle SUV segmentinde tüm dengeleri değiştirmeye hazırlanıyor. Markanın karakteristik tasarım çizgisinden çok farklı bir şekilde hazırlanan yeni otomobil, SUV kardeşlerinden daha farklı bir hissiyat sunuyor.

SANTA FE modelinin tarihi gelişimini paylaşmak ve etkili bir tanıtım yapmak için New Mexico’daki Santa Fe bölgesini tercih eden Hyundai, aynı zamanda araca adını veren coğrafyayı da yaad etmiş oldu. Dünya Prömiyeri filminde radikal bagaj kapağı, iç mekan ferahlığı ve cesur tasarım vurgulanırken tüketicilerin günlük deneyimlerini de farklı bir şekilde işlemiş oluyor. 

Hyundai Motor Company Başkanı ve CEO’su Jaehoon Chang, “Birinci nesil SANTA FE’nin 23 yıl önceki tanıtımından bu yana, ikonik SUV modelimiz dünya çapında milyonlarca müşterinin gönlünü fethetti. Yeni SANTA FE’nin şık tasarımı ve güçlü SUV kimliği, segmentinde sınırları zorlayacak” dedi.

Estetik tasarımıyla yaşam tarzı trendini yansıtıyor.

Yeni modelin köşeli şekli ve uzun dingil mesafesi, SANTA FE’nin daha güçlü bir duruş sergilemesine yardımcı oluyor. Büyüyen boyutlara ek olarak daha cesur ve radikal bir şekilde karşımıza çıkan dış tasarım, hem şehir hem de doğa odaklı ortamlar için son derece uyumlu bir duruş sergiliyor.

Hyundai Global Tasarım Merkezi Başkanı SangYup Lee, “Yeni SANTA FE, şehir hayatı ile doğal ortamlar arasında mükemmel bir denge oluşturan modelimiz. Ayrıca, ailece yaptığımız seyahatlerden özgürlüğün tadını çıkardığımız kamp maceralarına kadar her şeyin üstesinden gelen bir SUV. Daha uzun dingil mesafesi, geniş iç mekanı ve diklemesine açılan bagaj kapağıyla Yeni SANTA FE, günlük kullanımda çok yönlü kullanım özellikleriyle öne çıkıyor” dedi.

Yeni SANTA FE’nin ön kısmı, H şeklindeki farları, keskin hatlı çamurlukları ve yukarıda konumlandırılmış motor kapağı sayesinde oldukça güçlü bir ilk izlenim bırakıyor. H şeklindeki farlar, alçak konumlu ızgara tasarımı birlikte, cesur ve ayırt edici bir görüntü oluşturmak için Hyundai ambleminden ilham alıyor.

Daha uzun dingil mesafesi SANTA FE’ye ihtişam duygusu veriyor. Sportif tavan çizgisi, geniş çamurluk eklentileri, daha kısa ön çıkıntı ve etkileyici tasarımlı 21 inç jantlarla merak uyandıran SANTA FE, bir başka deyişle segmentine farklı bir bakış açısı getiriyor. Global pazarlarda 10 farklı gövde rengiyle satışa sunulacak olan yeni model, dış tasarımındaki ihtişamını renkli görselliğiyle de pekiştirmiş olacak.

Yatay ve dikey tasarım öğeleriyle hazırlanmış kusuruz bir iç mekan

SANTA FE’nin tamamen yeni iç mekanı, yatay ve dikey tasarım öğelerini vurguluyor. Dış tasarımın cesur hatlarına uyum sağlayan iç mekanda genişlik hissini artırmak ve benzersiz bir tasarım dengesi oluşturmak için ön panele ve hava menfezlerine H şeklinde bir tasarım uygulanmış.

Yeni iç mekan, SUV modelin doğasına uygun olarak konfor ve güvenlik özellikleriyle de destekleniyor. SANTA FE’nin 12,3 inçlik dijital panelini ve bilgi-eğlence sistemini kapsayan sınıfının birincisi Panoramik Kavisli Ekranı, görünürlüğü artırırken aynı zamanda lüks vurgusunu perçinliyor.

Daha uzun dingil mesafesi ile gelen Yeni SANTA FE, sınıfında lider bir iç mekan sunuyor. Tamamen katlanabilir ikinci ve üçüncü sıra koltuklar, bagaj kapağı açıkken iç mekana teras benzeri bir alan yaratarak kullanıcıların açık havada daha rahat bir şekilde eğlenmelerini sağlıyor. 

SANTA FE’nin iç tasarımındaki tavan döşemesi, paspasları, koltukları, koltuk arkalıkları, hava yastığı, kapı çıtası ve panel kaplamaları için çevre dostu malzemeler kullanılmış. Özellikle suni deri koltuklar, insan sağlığını koruyan güvenilir malzemelerden yapılırken Avrupa’da 1. sınıf olarak sertifikalandırılmış. 

Daha fazla SANTA FE için XRT Concept.

Hyundai, doğa tutkunlarının farklı ihtiyaçlarını karşılamak için SANTA FE ile eş zamanlı olarak özel tasarlanmış bir konsept model de tanıttı. XRT Concept adı verilen bu model, zorlu arazi şartlarında yol alabilmek için tasarlanmış. XRT Concept, doğada daha fazla zaman geçirmek isteyenler için geliştirilirken aynı zamanda yükseltilmiş süspansiyonları, arazi tipi lastikleri ve kamp yapmaya elverişli donanımlarıyla görenleri heyecanlandırıyor.

Şehir içi ulaşım ve açık hava maceraları için yakıt tasarruflu maksimum güç.

Yeni SANTA FE, Kore ve Kuzey Amerika’da iki farklı aktarma organı seçeneğiyle satışa sunulacak. Benzinli 2,5 litrelik turbo ünite (Theta III 2,5T GDI – 8DCT), maksimum 281 PS motor gücüne ve maksimum 265 Nm torka sahip. Benzinli 1,6 litrelik Turbo Hibrit seçenek ise (Gamma III 1.6T GDI HEV – 6AT), maksimum 180 PS güç ve yine 265 Nm tork üretiyor.

Avrupalı SANTA FE ise 1,6 litrelik Turbo Hibrit (Gamma III 1,6T GDI HEV – 6AT) ve benzinli 1,6 litrelik Turbo Plug-in Hibrit (Gamma III) motorlarla satışa sunulacak. 

Intel’in satışları AMD’yi geçti!

0

Son dönemdeki işlemci pazarındaki hareketlilik, özellikle Intel’in büyük bir geri dönüş yapması ve bu durumun AMD için olumsuz sonuçlar doğurmasıyla dikkat çekiyor. Jon Peddie Research’ün son sonuçlarına göre, Intel’in payı son çeyrekte önemli bir artış kaydederek, AMD’nin ise kayıp yaşadığı görülüyor. Bu gelişmelerin, donanım pazarının pandemi sırasında elde ettiği yüksek satışlardan sonra pek de olumlu değil Küresel ekonominin durumu, işlemci ve GPU satışlarını olumsuz etkiliyor.

Intel için son dönemde işler pek parlak olmasa da, en azından satışlar açısından olumlu bir ivmede. 2023’ün ilk ve ikinci çeyrekleri arasında satılan işlemci sayısı %17’lik bir artışla 46 milyondan 53.6 milyona yükseldi. Bu artışın büyük bir kısmı dizüstü bilgisayarlarla gerçekleşirken, toplam satışın %72’si mobil işlemcilere, %28’i ise masaüstü işlemcilere ayrıldı. Entegre işlemcilerin satışındaki %14’lük artış da, pek çok işlemcinin iGPU ile birlikte gelmesinin sonucu olarak görülüyor.

AMD ile karşılaştırıldığında, Intel’in işlemci pazar payı çeyrekten çeyreğe %23 artarken, AMD’nin payı %5.3 düşüş yaşadı. Bu durum, Intel’in güçlü bir çıkış yapmakta olduğunu gösteriyor. Ancak, bu olumlu tablo, bir önceki yılın aynı dönemiyle karşılaştırıldığında hala kasvetli bir resim çiziyor. Tüm istemci tabanlı işlemcilerde, masaüstü çiplerde %25 ve dizüstü bilgisayar işlemcilerinde %22’lik bir düşüş yaşandı.

Bu değerlendirmelerin işlemci sevkiyatlarına dayandığını belirtmek önemlidir. Satışlar açısından bakıldığında ise, AMD’nin özellikle Almanya pazarında Ryzen masaüstü işlemcileriyle büyük bir başarı elde ettiği ve Intel’i geride bıraktığı görülüyor. Ancak küresel düzeyde iki üreticinin tam olarak nasıl bir rekabet içerisinde olduğunu belirlemek zor, çünkü kesin satış rakamları genellikle sınırlı ve dağınık şekilde sunuluyor.

Önümüzdeki dönemde, Intel’ yeni ürünleriyle pazardaki konumunu güçlendirmesi beklenirken, AMD’nin Phoenix APU’ları ve Dragon Range işlemcileri gibi yeniliklerle mobil segmentteki varlığını genişletmeye devam etmesi öngörülüyor. Şu anki durum itibariyle Intel lider konumda görünse de, 2024’ün başlarındaki rakamların nasıl şekilleneceği, pazar dinamikleri açısından oldukça merak uyandırıcı bir gelişme olabilir.

Sıvı metal bataryalar geliyor

0

Massachusetts Institute of Technology’nin (MIT) öncü yan kuruluşu Ambri, sıvı metal batarya teknolojisinin ticarileştirme sürecinde önemli bir adım daha attı. Geleceğin enerji depolama çözümü olarak görülen bu devrimsel teknoloji, Ambri’nin açıklamalarına göre, önümüzdeki yılın başlarında ilk ticari faaliyetlere başlayacak.

Ambri, uzun yıllardır üzerinde çalıştığı sıvı metal batarya teknolojisiyle enerji depolama alanında çığır açmayı hedefliyor. Şirket, geçtiğimiz günlerde UL Solutions tarafından verilen kritik güvenlik sertifikasını alarak bu hedefine bir adım daha yaklaştı. 2010 yılında Massachusetts Institute of Technology’den (MIT) araştırmacılar tarafından kurulan Ambri, eski adıyla Liquid Metal Battery Corporation olarak biliniyordu.

Sıvı metal batarya nasıl çalışıyor?

Sıvı metal batarya, lityum-iyon bataryalara kıyasla daha uzun ömürlü ve daha düşük maliyetli bir enerji depolama çözümü sunma potansiyeli taşıyor. Teknolojinin temel işleyişi, üç ayrı sıvı katmandan oluşan bir tasarıma dayanıyor. Katot görevi gören erimiş antimon, anot işlevi gören kalsiyum ve elektrolit olarak kullanılan kalsiyum klorür tuzu çözeltisi, bu katmanlardan meydana geliyor. Bu benzersiz tasarımın kimyasal özellikleri sayesinde batarya performansında zamanla düşüş yaşanmıyor ve böylece uzun vadeli verimlilik sağlanıyor.

Güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının daha etkin kullanılması için enerji depolama sistemlerine olan ihtiyaç giderek artıyor. Ambri’nin sıvı metal batarya teknolojisi, kesintili enerji üretiminin düzenlenmesi ve enerjinin ihtiyaç anında kullanılabilmesi için önemli bir adım olarak görülüyor.

Sıvı metal bataryanın avantajları sadece uzun ömürlülükle sınırlı değil. Ambri’nin bu teknolojisi, gaz üretimi yapmadığı ve yaymadığı için çevre dostu olarak öne çıkıyor. Ayrıca, termal sorunlar ve aşırı şarj/deşarja karşı son derece dayanıklı olduğu belirtiliyor. Bu özellikler, geleneksel lityum-iyon pillere kıyasla önemli güvenlik avantajları sunuyor.

Ambri’nin öngörülen enerji depolama maliyeti, kWh başına 200 dolar civarında seyrediyor. Bu rakam, mevcut lityum-iyon depolama maliyetlerinin neredeyse yüzde elli altında bir değere işaret ediyor. Ancak, uzmanlar bu maliyetin daha da düşmesi gerektiğini vurguluyor. MIT araştırmacılarına göre, gerçek anlamda çevresel etki yaratmak için kWh başına 20 dolara kadar düşük maliyetlere ulaşılması gerekiyor.

Sıvı metal batarya enerji depolama alanında yeni dönemi başlatıyor

Ambri, sıvı metal batarya teknolojisinin gerçek dünyada nasıl performans göstereceğini değerlendirmek amacıyla Xcel Energy kamu hizmeti şirketiyle iş birliği yapıyor. Colorado eyaletinde inşa edilecek 300 kWh’lik bir enerji depolama sistemi, bu teknolojinin gerçek dünya uygulamasını gözler önüne serecek. Sistem, 2024 yılının başlarında kurulacak ve bir yıl boyunca sürecek testlerle performansı değerlendirilecek.

Ambri’nin sıvı metal batarya teknolojisi, enerji depolama alanında umut vaat eden bir geleceğe işaret ediyor. Eğer başarılı bir şekilde ticarileştirilebilirse, yenilenebilir enerji kaynaklarının daha etkin ve güvenli bir şekilde kullanılmasına katkı sağlayabilir.

Hackerlar Ukrayna ordusuna destek veriyor!

0

Son zamanlarda, bilgisayar güvenliği alanında çalışan beyaz hackerlar, kritik bir güvenlik açığı bulan ve bunun için büyük bir ödül kazanan Blazezaria takma adlı bir hackerın Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’ni desteklemek amacıyla yürüttüğü inisiyatifi desteklemeye başladılar.

Blazezaria, HackenProof adlı özel bir platform aracılığıyla keşfettiği kritik bir güvenlik açığı nedeniyle tam 1 milyon dolarlık bir ödül kazandı. HackenProof, güvenlik alanında uzmanlaşmış “beyaz” hackerlardan oluşan bir topluluğa ev sahipliği yaparak, hataları tespit etmek ve düzeltmek için özel bir platform sunuyor. Bu başarıyı sosyal medyada duyuran da yine HackenProof oldu.

Kazanılan ödül miktarı, Blazezaria’ya bir yıl boyunca parçalara bölünerek ödenecek. Ancak bu ödemenin tamamı hemen yapılmayacak; belirli aralıklarla gerçekleştirilecek. Blazezaria, elde edeceği ödülün %10’unu, Afetzedeleri İyileştirme ve Yaşatma Vakfı’na (AFU) bağışlama kararı aldı.

HackenProof, bu bağışın ilk kısmının Blazezaria tarafından yapıldığını ve AFU’ya 8290 dolarlık bir yardımda bulunulduğunu doğruladı. Ayrıca, HackenProof ve Turn Alive gibi diğer bilgisayar korsanları da bu olumlu girişimi destekleyerek, Ukrayna ordusuna yardım etmek isteyen diğer hackerları teşvik ediyorlar.

Bu örnek, siber güvenlik alanındaki uzmanların sadece açıkları tespit edip kapatmakla kalmayıp, aynı zamanda toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket ederek yardım amaçlı projelere de destek sağlayabileceğini gösteriyor. Blazezaria’nın inisiyatifi, siber dünyanın gerçek dünya ile nasıl etkileşimde bulunabileceğine dair ilham verici bir örnek sunuyor.

Amazon, evden çalışanların ofiste daha sık olmalarını istiyor

Amazon, uzaktan çalışanları takip etme ve performanslarını değerlendirme konusundaki uygulamalarıyla gündeme geliyor. Financial Times tarafından ele geçirilen bir e-posta, şirketin uzaktan çalışanlara yönelik yeni bir yaklaşım benimsediğini ortaya koyuyor. Amazon, ofiste yeterince sık çalışmayan uzaktan çalışanları tehdit etmeye başladıktan sonra, uzaktan çalışanlara karşı daha sıkı bir tutum sergilemeye başlamış gibi görünüyor.

E-postada, bazı Amazon çalışanlarına “şu anda haftada en az üç gün ofiste olma beklentimizi karşılamıyorsunuz” denildiği söyleniyor. Bu ifade, şirketin uzaktan çalışanlara ofise daha sık gelmeleri için baskı yapmaya başladığını gösteriyor. Amazon’un, uzaktan çalışanların ofiste ne sıklıkla bulunmaları gerektiğine dair net bir politika benimsemiş gibi görünüyor.

E-postada belirtilen kriterlere göre, son sekiz haftanın beşinde veya daha fazlasında haftada üç günden az çalışanlar veya son dört haftanın üçünde veya daha fazlasında haftada üç gün ofiste olmayanlar için uyarılar yapıldığı ifade ediliyor. Ancak, bu uygulamanın bazı çalışanlar tarafından hoş karşılanmadığı ve şikayetlere neden olduğu da kaydediliyor.

Amazon’un, bu tür uygulamalarıyla çalışanlarının performansını izlediği ve değerlendirdiği biliniyor. Rozet girişleri gibi yöntemlerle çalışanların katılımının izlendiği ve bu verilerin performans değerlendirmelerine yansıtılabileceği belirtiliyor. Google gibi diğer teknoloji şirketlerinin de benzer yöntemleri kullanarak çalışanlarını izlediği biliniyor.

Bu gelişmeler, teknoloji şirketlerinin uzaktan çalışma politikaları ve çalışan ilişkileri konularında karşılaştığı zorlukları yansıtıyor. Özellikle pandeminin etkisiyle birçok şirket uzaktan çalışma modeline geçerken, çalışanların performansını değerlendirme ve motivasyonlarını sürdürme konuları önem kazanmıştı . Amazon’un bu yeni yaklaşımının çalışanlar arasında nasıl bir etki yaratacağı ve uzaktan çalışma modelinin geleceği konusundaki tartışmalar ise devam ediyor.

Amazon’un bu politikası hakkında sizin düşünceniz nedir?” yorumlar kısmında belirtebilirsiniz.

Modern veri bilimi platformu Practicus AI Türkiye’de!

0

Redington Türkiye, ABD merkezli Yapay Zeka platformu Practicus AI’ın tüm ürün ve hizmetlerinin Türkiye’deki yetkili dağıtıcısı oldu.

Türkiye’nin katma değerli teknoloji distribütörü olup, bilişim sektöründeki global deneyimini uzun yıllardır ülkemize aktaran yeni nesil teknoloji danışmanı Redington Türkiye, yapay zeka, makine öğrenmesi, büyük veri ve iş analitiği gibi alanlarda yenilikçi teknolojiler geliştiren ABD merkezli Practicus AI şirketinin tüm ürün ve hizmetlerinin dağıtımı için stratejik bir iş birliği yaptı. Redington Türkiye, bu ortaklık kapsamında Ağustos ayından itibaren Practicus AI’ın tüm yazılım çözümlerinin Türkiye’deki yetkili tek distribütörü oldu.

Practicus AI: Modern bir veri bilimi platformu

Bu iş birliği, Practicus AI ürünlerinin Redington partnerleri tarafından satış, satış sonrası destek ve profesyonel hizmetler konusunda Practicus AI ve Redington tarafından geliştirilmesi gibi birçok iş başlığını kapsıyor.  Ayrıca Redington ve Practicus AI, veri bilimi ve yapay zeka üzerine sektörel etkinlikler düzenleyerek bölgede farkındalığı artırmayı ve Redington Akademi sayesinde gençlerin hızla gelişmekte olan bu alanda kendini geliştimesini  hedefliyor. 

Genel merkezi Seattle, ABD’de yer alan Practicus AI, kullanım kolaylığını güçlü özelliklerle birleştiren modern bir veri bilimi platformu olarak 2020 yılında  uzun zamandır ABD’de bulunan Hakan Eren tarafından kuruldu. 20 yıldan fazla süredir büyük veri, yapay zeka, veri bilimi gibi alanlarda edindiği global deneyim ile Hakan Eren, şuan şirketin aktif CEO’su olarak devam ediyor. Platform, kullanıcı dostu arayüz altında ölçeklenebilir, esnek ve açık kaynaklı bir veri alt yapısı sunarak en karmaşık veri sorunlarınızı çözmenize yardımcı oluyor. Practicus AI, yapay zekadan makine öğrenmesine veri teknolojileri alanında sunduğu yenilikçi çözümlerle dünyaca ünlü şirketlere uygun çözüm desteği sağlıyor

Verinin gücü ile kurumların büyümelerine ve karar almalarına katkı sağlamak istiyoruz

Redington Türkiye Genel Müdürü Cem Borhan, “Yapay zeka, makine öğrenmesi ve veri analitiği gibi teknolojiler günümüz iş dünyası için büyük potansiyele sahip. Çünkü bu teknolojilerle karmaşık veri setlerinin analiz edilmesi, kalıpların tanımlanması ve tahminlerin yapılması gibi işlemleri otomatize etme ve optimize etme yeteneğine sahip oluyorsunuz. Ayrıca, geniş ölçekte verilerin toplanması ve işlenmesi yeni iş fırsatlarının ve gelir kaynaklarının keşfedilmesine olanak tanıyor. Bu bağlamda yapay zeka, makine öğrenmesi, büyük veri ve iş analitiği gibi alanlarda sunduğu teknolojilerle öne çıkan Practicus AI ile bir işbirliğine imza atmaktan mutluluk duyuyoruz. Practicus AI ile kurumların ellerindeki farklı departmanlarda farklı ölçeklerdeki verilerin katma değer yaratacak şekilde işlenmesini, analiz edilmesini ve öngörü yapılabilir hale getirilmesini sağlayarak bu kurumların büyümelerine ve karar almalarına katkı sağlamak istiyoruz. Bu iş birliği sayesinde Practicus AI ile tüm kullanıcılarımıza geniş bir yazılım çözüm yelpazesi sağlamayı hedefliyoruz” dedi.

Türkiye’yi veri bilimi konusunda söz sahibi haline getirmek istiyoruz

Practicus AI platformunun veri bilimcileri ve veri odağı ile çalışan iş birimleri tarafından daha geniş ölçekte kullanılmasını hedeflediklerini ifade eden Practicus AI CEO’su Hakan Eren, “Redington’un geniş ve güçlü partner ağı sayesinde, pazarda daha geniş bir müşteri kitlesine erişebileceğimizi düşünüyoruz. Ayrıca bu sayede pazarın ve veri bilimcilerinin bu konuda eğitilmesini sağlayarak bu alanda yetişmiş kişi sayısını arttırmak ve Türkiye’yi veri bilimi konusunda söz sahibi haline getirmek istiyoruz. Bu iş birliğinin, iş ortakları, aracı kurumlar, son kullanıcılar ve iş dünyası için önemli faydalar sağlayacağına inanıyoruz” dedi.

Akıllı saat ile temassız ödeme mümkün olacak

0

Akbank ve HUAWEI yaygınlaşan temassız ödeme yöntemleri özelinde eşsiz bir alternatif sunuyor. Akbank müşterileri artık, temassız ödemelerini HUAWEI Watch 3 akıllı saatleriyle hızlı ve pratik bir şekilde yapabiliyorlar.

Bu uygulamanın Akbank’ın dijital teknolojilerle hayata değer katma hedefinin bir yansıması olduğunu belirten Akbank Bireysel Bankacılık ve Dijital Çözümler Genel Müdür Yardımcısı Burcu Civelek Yüce, “HUAWEI iş birliğinde giyilebilir teknolojiler ile bankacılık hizmetlerini buluşturuyor ve böylece Türkiye’de yeni bir ilke imza atıyoruz. Artık Akbank Mobil kullanıcıları, HUAWEI akıllı saatlerini POS cihazına dokundurarak ödemelerini gerçekleştirebilecekler. Ayrıca geliştirdiğimiz bu uygulama navigasyon hizmeti, Akbank lokasyonları için rehber gibi farklı özellikleri de beraberinde getiriyor. Böylece kart veya telefon ile temassız ödeme yapmanın yeni ve çok kolay bir alternatifini sunmuş oluyoruz. Hayata hız, verimlilik ve keyif katan yeni bir inovasyonu Akbanklılarla buluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Önümüzdeki dönemde de teknoloji kabiliyetimiz, yetkin ekiplerimiz ve güçlü iş birliklerimizle Geleceğin Bankacılığını inşa etmeye devam edeceğiz” dedi.

HUAWEI Türkiye Tüketici Elektroniği Grubu Ülke Müdürü Allen Yao, Akbank ile yaptıkları iş birliğini değerlendirirken, “Akbank ile çalışmaktan ve bu yeni teknolojiyi Akbank kullanıcılarına sunmaktan çok memnunum, akıllı saat ile temassız ödemenin yeni trend olacağına inanıyorum, gelecekte giderek daha fazla akıllı saat bu işlevi destekleyecek. HUAWEI, pazara sürekli olarak daha fazla inovasyon teknolojisi sunmak için ortaklarımızla birlikte çalışacaktır” dedi.

HUAWEI Watch 3 akıllı saatlere yüklenebilen Akbank uygulaması, birden fazla özelliği de beraberinde getiriyor. Watch 3 kullanıcıları ödeme işlevinin yanı sıra, uygulama üzerinden en yakın Akbank ATM ve şubelerini görebiliyor, yol tarifi alabiliyor ve güncel kurları akıllı saatleri üzerinden tek dokunuşla görüntüleyebiliyor. Sektörde eşi olmayan bu özelliklerle akıllı saat ile ödeme devrini başlatan Akbank, müşterilerine kolaylık ve verimlilik sunuyor.

HUAWEI akıllı saat kullanıcısı olmayan Akbank müşterileri ise HUAWEI Online Mağaza’da yeni nesil ödeme platformu Juzdan’ı kullanarak alışverişlerini tek tıkla tamamlayabiliyor. Akbanklılar alışverişlerini tamamlarken, “Juzdan ile Öde” hizmetini kullanarak dilerlerse hesaplarındaki para ile dilerlerse de kredi kullanarak ödemelerini tamamlayabiliyorlar.

Akbank uygulamasının HUAWEI’nin diğer akıllı saatlerine de entegre edilmesi için çalışmalar sürüyor.

Alternatif ödeme sistemlerinin yükselişi!

0

Fintech dünyası hızla büyüyor, gelişiyor ve değişiyor. İlk başlarda bankalara rakip olacağı düşünülen elektronik para kuruluşları aslında çeviklikleri, getirdikleri yenilikler ve hızları ile hem kullanıcıların hayatlarını kolaylaştırıyor, hem de bankalarla yaptıkları iş ortaklıkları çerçevesinde daha geniş kapsamlı hizmetler vermelerini sağlıyor.

Fintech sektörüne 2018 yılında giriş yapan Sipay, geçtiğimiz ay Açık Bankacılık Sertifikası alarak sektörde bir ilke imza atmıştı. Açık Bankacılık’ı hizmetleri arasına ekleyen Sipay artık dijital cüzdanı üzerinden, kullanıcıların farklı banka hesap hareketlerini görüntülemelerine ve para transferi yapabilmelerine imkân sunuyor. Kullanıcılar artık Sipay Mobil Uygulaması’nda hesapları arasında para transferi yapabiliyor, bankalardaki bakiyelerini anlık olarak görüntüleyebiliyor.

Sipay, yerinde Ar-Ge Merkezi olan ilk e-para kuruluşu

Sipay’in Fintech sektöründeki macerasını, kullanıcılara sunduğu alternatif bankacılık hizmetlerini ve getirdiği yenilikleri, firmanın CTO’su Onur Akçınar ile değerlendirdik. Bankalarla rekabet etmediklerini, beraber çalışarak hizmetleri genişlettiklerini belirten Akçınar, bankalarla hem rekabet ettiklerini hem de birlikte çalıştıklarını söylüyor ve bu sistemi “rekaber çalışma” olarak özetliyor.

Sipay kısa bir sürede hızlı bir büyüme ivmesi yakaladı ve sektörün ilk 3 firması arasında yer alıyor. Hızlı büyümenin altında yatan ateşleyici güç, inovasyon. Sipay, aynı zamanda yerinde Ar-Ge Merkezi olan ilk e-para kuruluşu. Ar-Ge merkezindeki geliştirmeler hem firmaya hem sektöre, hem de firmanın çalışanlarına fayda sağlıyor. Sipay Mobil Uygulaması ile finansal süreçleri takip etmek, pek çok bankacılık işlemini tek yerden yapmak mümkün oluyor. Sanal POS hizmeti ile işletmelere kolay ödeme alma imkânı sağlıyor ve en son geliştirilen WalletGate ürünü ile müşterilerine whitelabel servisler sunuyor.

Sanal POS hizmeti öne çıkıyor

Sipay, sunduğu Sanal POS hizmeti ile firmaların ödeme almasını ve ödeme süreçlerini yönetmesini kolaylaştırıyor. Sanal POS hizmeti verebilmek için, belli kriterlere ulaşmak ve belli denetimlerden geçmek gerekli. Merkez bankası tarafından düzenli olarak denetlenen firma, verdiği hizmetlerde hem kullanıcı hem de müşterilerin veri güvenliğini en üst düzeyde koruyor. Tüm kullanıcı verileri Türkiye sınırları içinde, Türkiye’deki veri merkezlerinde tutuluyor.

Söyleşimizde, Sipay CTO’su Onur Akçınar ile Finans sektörünün konumundan geleceğine, finansal verilerin güvenliğinden ön ödemeli kartlar ve sadakat programlarının faydalarına kadar geniş bir perspektifte her konuyu mercek altına aldık.

Google Drive ve Dökümanlar’da E-imza dönemi başlıyor!

Google, ilk etapta Google Drive ve Google Dokümanlar’a özel olacak şekilde E-imza özelliğini getiriyor. E-imza, dijitalleşen ve uzaktan çalışma ortamına adapte iş gruplarının ve kamudaki işlemlerin süreçlerini teknolojiye adapte ederek hızlandırmayı hedefliyor.

Google, Workspace’in E-imza özelliğinin şimdilik açık beta sürümünü duyurdu. E-imza Google Drive ve Google Dokümanlar’dan kullanılabilecek.

E-imza desteğini aslında uzun süredir sunan uygulamalar da var. Örneğin, Dropbox ve Adobe Acrobat gibi programlarda bulunuyordu. Google’ın bu hamlesi inovatif olmaktan ziyade Google Drive gibi farklı sektörlerden çok daha geniş kitlelerin kullandığı uygulamalara sokarak var olan teknolojinin yaygınlaşmasını sağlamak oldu.

Google’ın paylaştığı bazı görüntüler kullanıcıların imza ve paraf istemi yapabileceğini de göstermiş oldu. Ayrıca verilen imzanın takibi de yapılabilecek ve imzalanan dosya PDF şeklinde kilitli bir şekilde kaydedilerek hem alıcıya hem göndereciye e-posta eki olarak gönderilecek.

Ayrıca, 200 adete kadar bir belge sürükleyip bırakarak imza talep etmeye hasta buna isim, baş harfler ve imza tarihi dahil etmeye de imkan sağlıyor.

Uzaktan eğitim, uzaktan çalışma gibi uygulamalar her geçen gün arttıkça bunların barındırdığı süreçlerde kullanılacak olan doğrulama şekilleri de aynı hızda artmak zorunda. Bugün, E-imza inovatif bir hamle gibi gözükse de aslında geçmişten beri kullanılabilen bir özellik. Ayrıca imzanın taklidi ve teyit etmesi oldukça güç.

Günümüz teknoloji göz önünde bulundurulduğunda gelecekte uzaktan dijital etkileşimlerde de yerinden kullanımda da biyometrik doğrulama tekniklerinin yaygınlaşmasını beklemek kaçınılmaz.

X’e yepyeni bir özellik geliyor!

Twitter’ın X adını aldığı gerçeğini insanlar yavaş yavaş kabulleniyor. Elon Musk da gelen kabullenişle birlikte suyun altını yavaş yavaş açıyor ve planlarını bir bir uygulamaya koyuyor.

X, kendisini eski Twitter’dan tamamen soyutlayacak olan yepyeni bir özelliğe kavuşuyor. X CEO’su Linda Yaccarino’ya göre, telefon numaralarını paylaşmadan hizmetteki arkadaşlarınızla görüntülü sohbet edebileceksiniz.

Yaccarino, bu hafta katıldığı bir CNBC röportajında bu platformu eski Twitter’a göre daha güvenli bulduğunu söyledi ve Elon Musk‘ın tweetlerini savunurken gelecek olan yeni özelliğin haberini de paylaştı.

Görüntülü sohbetin nasıl olacağı ile ilgili henüz net bir ayrıntı paylaşılmasa da, Yaccarino görünüşe göre eski Twitter izlerinden sıyrılmanın yolunu yeni özellikler geliştirmekte bulacak.

CNBC‘ye verdiği demeçte, “Burada ifade özgürlüğüne ulaşmamak adlı bir politika oluşturduk.” dedi. “Yasadışı veya yasalara aykırı bir şey yayınlarsanız gidersiniz, sıfır tolerans. Ama daha da önemlisi, yasal ama korkunç bir şey yayınlayacaksanız, etiketlenir ve güçlendirilemezsiniz, bu da paylaşılamayacağı ve kesinlikle şeytanlaştırıldığı anlamına gelir.” dedi.

X yönetiminin Elon Musk‘ın uçuk emirlerini ne kadar törpüleyebildiği ve platformda Twitter döneminde yapılan hataları yapıp yapmayacağı platformun kaderini belirleyecek. Kullanıcılar tepki olarak Meta’nın çıkardığı Threads ve Bluesky gibi platformlara kaymıştı. Fakat o platformlar çıkışları gibi hızlı bir şekilde düşüşe geçtiği için X’in hala bir şansı var.

Elon Musk, Twitter Hatıralarını Açık Artırmayla Satıyor

Çalışmalar tamamlandı: Türkiye, kendi uzay aracıyla Ay’a gidiyor!

0

Antalya’da TÜBİTAK Ulusal Gözlem Evi’nde (TUG) düzenlenen Gökyüzü Gözlem Etkinliği’ne Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal katıldı. Etkinlikte konuşma yapan Kacır, Türkiye’nin Ay ve uzay projeleri için önemli açıklamalarda bulundu.

Türkiye, uzay çalışmalarını hızlandırdı

Türkiye Uzay Ajansının kuruluşu ve Milli Uzay Programı’nın ilanı ile ülkemizin uzaya dair gelecek planlarını aktaran Mehmet Faih Kacır, bu konuda çalışmalarının sürdüğünü ifade etti. Milli Uzay Programı kapsamında, uluslararası uzay istasyonuna gidecek olan ilk Türk astronotun eğitim sürecinin devam ettiğini aktaran Kacır, birkaç ay sonra astronotumuzu uzaya yollayacağımızı kaydetti.

Bunun yanı sıra Türkiye’nin Ay planları hakkında da konuşan Bakan, Ay’a kendi geliştirdiğimiz ve ürettiğimiz uzay aracıyla gideceğimizin altını çizdi. Bu kapsamda kullanılması planlanan uzay aracının görev tasarım ve ön tasarım çalışmalarının da tamamlandığı ifade ediliyor.

Muhteşem gökyüzü şöleni: Perseid meteor yağmuru Türkiye’de izlenebilecek

Ayrıca sadece uzay aracı değil, bu aracı uzaya gönderecek roket motorlarının da yerli ve mili olacağının altı çizildi. Fırlatma yapılabilecek bir uzay limanı için de çalışmaların sürdüğünü aktaran Kacır, böylece uzaya bağımsız erişim yeteneği kazanacağımızı ifade etti. Bakan ayrıca, kendi mikro uydularımızı üreterek, nesnelerin interneti gibi gelişen uygulamalarda ülkenin yetkinliğinin artacağını belirtti.

Konu hakkında Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın yaptığı açıklama ise şu şekilde:

Türkiye Uzay Ajansının kuruluşu ve Milli Uzay Programı’nın ilanı ile uzaya dair gelecek vizyonumuzu ortaya koyduk ve bu vizyonu hayata geçirecek kurumsal yapıyı oluşturduk. Milli Uzay Programı’mız kapsamında, uluslararası uzay istasyonuna gidecek olan ilk Türk uzay yolcumuzun eğitim süreci devam ediyor, inşallah birkaç ay sonra uzaya uğurlayacağız. Programın bir diğer önemli hedefi ise Ay Misyonu. Ay’a kendi geliştirdiğimiz ve ürettiğimiz uzay aracıyla erişeceğiz. Bu kapsamda kullanılması planlanan uzay aracımızın görev tasarım ve ön tasarım çalışmalarını tamamladık, kritik tasarım aşamasına devam ediyoruz. Bu uzay aracının en kritik bileşeni olan roket motorlarını da yerli ve milli olarak üretiyoruz. Öte yandan, fırlatma yapılabilecek bir uzay limanına sahip olma hedefiyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Böylece uzaya bağımsız erişim yeteneğimiz için önemli bir adım atmış olacağız. Kendi mikro uydularımızı üretecek, nesnelerin interneti gibi gelişen uygulamalarda yetkinliğimizi artıracağız.”

Peki siz Türkiye’nin kendi üreteceği uzay aracı ve ilk Türk astronot hakkında ne düşünüyorsunuz? Görüşerinizi yorumlar kısmında bizimle paylaşabilirsiniz.

Netflix iPhone’ları oyun kumandasına çeviriyor

0

Popüler yayın platformu Netflix, “Şifre Paylaşımına Son” girişimiyle dikkatleri üzerine çekmişken, şimdi de abonelerine TV’lerinde oyun oynama deneyimi sunan yeni bir adım attı. Yayın devi, Game Controller adını verdiği uygulamasıyla akıllı telefonları oyun kumandasına dönüştürerek, kullanıcıların TV’lerinde keyifli oyun anları yaşamalarını sağlamayı hedefliyor. Şu an için sadece iPhone kullanıcılarına sunulan bu yenilikçi uygulama, Netflix’in oyun sektörüne dair kararlılığını bir kez daha ortaya koyuyor.

Netflix sessiz sedasız Netfilix Game Controller adını taşıyan bir uygulamayı Apple App Store’a ekledi. Bu uygulama Şu an sadece iOS cihazlarında kullanılabiliyor ve akıllı telefonları oyun kumandasına dönüştürerek televizyonlarda oyun oynama deneyimini desteklemeyi amaçlıyor.

Netflix, oyun sektörüne olan ilgisini Kasım 2021’de başlattığı oyun hizmetiyle bir adım öteye taşıdı. Bu süreçte, çeşitli oyun geliştirme stüdyolarını satın alarak ve oyun alanında uzmanlaşmış personel sayısını artırarak önemli yatırımlar gerçekleştirdi. Abonelerine ücretsiz olarak sunulan çok sayıda mobil oyuna ev sahipliği yaparak adım atan platform, Stranger Things: 1984 ve Shooting Hoops gibi oyunlarla kullanıcılarını eğlendirmişti. Bu başlangıcın ardından, Netflix’in mobil oyun kütüphanesi hızla büyüyerek şu an itibarıyla 63’ten fazla oyunu içeriyor.

Bu yenilikçi uygulama, akıllı telefonları adeta oyun kumandasına dönüştürerek kullanıcıların televizyonlarında oyun oynamalarını sağlayacak. Uygulama şu an sadece iPhone cihazlarında kullanılabiliyor olup, kullanıcıların akıllı telefonları veya tabletleri üzerinden televizyonlarına bağlanmalarını ve oyun deneyimlerini geliştirmelerini amaçlıyor.

Netflix’in bu yeni oyun kumandası uygulaması, platformun genişleyen oyun kütüphanesiyle birleşerek abonelere daha zengin ve çeşitli bir eğlence deneyimi sunma hedefinde. Ancak, bu girişimin tam anlamıyla ne kadar başarılı olacağı ve hangi özellikleriyle öne çıkacağı henüz netlik kazanmış değil. Beta aşamasında olması, kullanıcı geri bildirimlerine dayalı iyileştirmelerin ve geliştirmelerin geleceğin gösteriyor.

Netflix Game Controller hakkında siz ne düşüyorsunuz? yorumlar kısmında bizimle paylaşabilirsiniz.