Elon Musk ve Tesla yine protesto edildi!

Elon Musk ve Tesla, son günlerde Kuzey Amerika’da artan protestolarla karşı karşıya kalıyor. Tesla mağazalarının önünde toplanan kalabalıklar, Musk’ın politikadaki etkisini ve şirket yönetimindeki tutumunu eleştirirken, protestoların özellikle Minneapolis ve Manhattan’da yoğunlaştığı görülüyor. Manhattan’daki Tesla mağazası önünde saatler süren geniş çaplı bir gösteri düzenlenirken, bazı mağazaların duvarlarına anti-faşist sloganlar içeren grafitiler yapıldığı gözlemlendi. Aktivist gruplar, bu protestoların sadece bir başlangıç olduğunu ve Tesla yönetimine baskıyı artırmayı planladıklarını belirtiyor.

Elon Musk ve Tesla’ya karşı protesto düzenlendi

Tesla’nın Avrupa pazarında yaşadığı satış düşüşü bilinirken, ABD’deki satış verileri henüz netleşmiş değil. Ancak şirketin imajındaki olumsuz algının tüketicilerin satın alma kararlarını etkileyebileceği konuşuluyor. Öte yandan, şirket içinde de ciddi bir rahatsızlık yaşanıyor. Washington Post’un elde ettiği bir toplantı kaydına göre, birçok Tesla çalışanı Musk’ın şirketin itibarına zarar verdiğini düşünüyor.

Elon Musk ve Tesla'ya karşı protesto düzenlendi.

Üst düzey yöneticilerin bir kısmının da Musk olmadan Tesla’nın daha iyi bir geleceğe sahip olacağına inandıkları iddia ediliyor. Ancak bu rahatsızlık, daha çok özel sohbetlerde ve gizli mesajlaşmalarda dile getiriliyor. Çalışanlar, şirket içi iletişimlerinin takip edildiğinden endişe duydukları için açıkça eleştiride bulunmaktan kaçınıyor.

Son dönemde Tesla’nın sık sık işten çıkarmalarla gündeme gelmesi, Musk’ın yalnızca kendisine sadık yöneticilerle yola devam etmek için bu süreci kullandığı yönündeki iddiaları da güçlendiriyor. Hem şirket içinde büyüyen huzursuzluk hem de dışarıdan gelen tepkiler, Tesla’nın geleceğine dair soru işaretlerini artırıyor. Yönetim kurulunun bu süreçte nasıl bir yol izleyeceği ve Musk’ın şirket üzerindeki kontrolünü nasıl sürdüreceği merak konusu olmaya devam ediyor.

BYD, katı hal bataryalarına geçmeyi planlıyor!

Çinli otomotiv devi BYD, 2027 yılında tamamen katı hal bataryalara sahip ilk elektrikli araçlarını piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Şirketin batarya birimi CTO’su Sun Huajun’un yaptığı açıklamalara göre, bu yeni bataryalar öncelikle iki yıllık bir test sürecinden geçecek ve 2027 ile 2029 yılları arasında sınırlı sayıda üretilecek. Bu süreç, teknolojiye dair son değerlendirmelerin yapıldığı bir hazırlık aşaması olacak ve her şey yolunda giderse, 2030 itibarıyla büyük ölçekli üretime geçilecek.

BYD, katı hal bataryalarına geçmeyi hedefliyor

BYD’nin geliştirdiği sülfür bazlı katı hal bataryalar, geleneksel lityum bazlı bataryalara kıyasla daha uzun ömürlü, daha hızlı şarj edilebilen ve daha güvenli olacak şekilde tasarlandı. İlk etapta premium segmentte yer alan Denza ve Yangwang markalarına ait araçlarda kullanılacak olan bu bataryalar, yüksek performans sunmayı hedefliyor.

BYD lityum

Elektrikli araç sektörünün en büyük batarya üreticilerinden biri olan CATL de benzer bir takvimle katı hal batarya çalışmalarını sürdürüyor. 2027 yılında düşük hacimli üretime başlaması beklenen CATL, BYD ile birlikte bu yeni nesil bataryaların elektrikli araç piyasasında yaygınlaşmasını sağlayacak en önemli oyunculardan biri olacak. BYD, 2013 yılından bu yana katı hal batarya teknolojisi üzerinde çalışıyor ve 2023 yılında 20 Ah ve 60 Ah kapasiteli batarya hücrelerini test etmeye başladı. Şirketin gerçekleştirdiği testler, seri üretime geçişin önündeki teknik engellerin büyük ölçüde aşıldığını gösteriyor. Elektrikli araç batarya sektöründe %17,2’lik pazar payıyla dünyanın en büyük ikinci üreticisi konumunda bulunan BYD, katı hal batarya teknolojisiyle rekabette daha güçlü bir konuma ulaşmayı amaçlıyor.

Buna rağmen, şirketin LFP (lityum demir fosfat) bataryaların üretimine en az 15 ila 20 yıl daha devam etmeyi planladığı belirtiliyor. Katı hal bataryaların üretim maliyetleri ve tedarik zorlukları, kısa vadede tüm modellere yaygınlaştırılmasını engelliyor. Ancak uzun vadede BYD’nin bu yeni teknolojiyi daha geniş kitlelere ulaştırarak elektrikli araç sektöründe yeni bir dönemin kapısını aralaması bekleniyor.

Google Play Store, uygulamaların kalitesini kontrol edecek!

0

Google, Play Store’da kullanıcıların uygulama seçimlerini daha bilinçli yapmalarını sağlamak amacıyla yeni bir uyarı sistemi üzerinde çalışıyor. Google Play Store, milyonlarca uygulamaya ev sahipliği yaparken, kullanıcıların en kaliteli ve güvenilir uygulamaları seçmesini kolaylaştırmak her zaman mümkün olmuyor. Şu ana kadar indirme sayıları ve kullanıcı değerlendirmeleri temel kriterler olarak kullanılıyordu. Ancak bu kriterler, her zaman doğru bir gösterge olmayabiliyor. Örneğin, bazı uygulamalar kısa sürede yüksek indirme sayılarına ulaşsa da, uzun vadede kullanıcı beklentilerini karşılamadığı için sıkça kaldırılabiliyor. Google, bu tür sorunların önüne geçmek ve kullanıcı deneyimini iyileştirmek amacıyla uygulama kalitesine dair ek bilgiler sağlayan yeni bir uyarı sistemini devreye sokmaya hazırlanıyor.

Google Play Store, uygulamaların kalitesini kontrol etmeye başlıyor

Bu yeni sistem, belirli kriterlere bağlı olarak Play Store’daki uygulamalar hakkında çeşitli uyarılar gösterecek. Şu an için tespit edilen üç farklı uyarı türü bulunuyor. Bunlardan ilki, bir uygulamanın benzerlerine kıyasla daha sık kaldırıldığını belirtiyor. Bu uyarı, uygulamanın kullanıcılar tarafından yeterince beğenilmediği veya beklentileri karşılamadığı anlamına gelebilir. Kullanıcılar, bu bilgi sayesinde bir uygulamayı yüklemeden önce, onun zamanla popülerliğini kaybedip kaybetmediği konusunda fikir sahibi olabilecekler. İkinci uyarı, kullanıcıların uygulamayla benzerlerine göre daha az etkileşime girdiğini gösteriyor. Yani, bir uygulama indirilmiş olsa da, kullanıcıların aktif olarak kullanmadığı tespit edilmişse, bu durum bir uyarı olarak kullanıcılara bildirilecek. Üçüncü ve son uyarı türü ise, bir uygulamanın kategorisindeki diğer uygulamalara kıyasla çok daha küçük bir kullanıcı kitlesine sahip olduğunu belirtiyor. Bu uyarı, kullanıcıların daha popüler alternatifleri değerlendirmesine yardımcı olabilir.

Ancak Google, bu uyarıların bir uygulamanın kötü, güvensiz veya kalitesiz olduğu anlamına gelmediğini özellikle vurguluyor. Örneğin, belirli bir niş kitleye hitap eden bir uygulama, az kullanıcıya sahip olduğu için uyarı alabilir. Ancak bu, uygulamanın işlevselliğinin düşük olduğu veya kötü bir deneyim sunduğu anlamına gelmez. Google’ın asıl amacı, kullanıcıların indirme işlemi yapmadan önce daha fazla bilgiye sahip olmasını sağlamak ve en iyi tercihi yapmalarına yardımcı olmaktır.

Şu an için bu uyarı sisteminin Play Store’un 44.7.24 sürümünde belirli kullanıcılar için aktif hale getirildiği görülüyor. Google’ın bu özelliği kademeli olarak geniş çapta kullanıma sunması bekleniyor. Ayrıca, ilerleyen dönemlerde farklı uyarı türlerinin eklenmesi de söz konusu olabilir. Kullanıcı deneyimini daha da geliştirmek adına Google, uygulamaların performans ve kalite kriterlerini sürekli olarak gözden geçirerek, bu uyarı sistemini daha detaylı hale getirmeyi planlıyor. Bu gelişme, özellikle bilinmeyen veya yeni çıkmış uygulamalar hakkında daha fazla şeffaflık sağlanması açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Mükellef girişimcilik maratonunda vites yükseltiyor: 2024’te gelirlerini 2 kat artırdı!

0

Amerika, İngiltere ve Türkiye’de ticaret yapmak isteyen mikro ve KOBİ ölçeğindeki işletmelerin şirket kuruluşundan vergiye kadar olan ihtiyaçlarına online uygulaması ile dijital çözümler üreten Mükellef, istikrarlı büyümesini sürdürdü.

Geçen yıl Mükellef markasıyla gelirlerini 2 kat artırırken, global pazardaki markası Workhy’de de aktif müşteri sayısını 2 kat artırdı. Mükellef yıl içinde sunacağı yeni ürün ve çözümlerle büyüme ivmesini artıracak.

30’dan fazla ülkede 10 binin üzerinde aktif müşteri

Mükellef Kurucu Ortağı ve CEO’su Kenan Açıkelli, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Bugün geldiğimiz noktada 30’dan fazla ülkede, 10 binden fazla aktif müşterimiz var. 2024 yılında da sadece Türkiye ile sınırlı kalmayıp Amerika, İngiltere ve Estonya, Almanya, Hollanda, Dubai, Malta, Karadağ, Fransa gibi birçok ülkede sunduğumuz çözümlerle global çapta büyümeye devam ettik.”

Öne çıkan sektörler e-ticaret, yazılım ve danışmanlık

Açıkelli, geçen yıl platformları üzerinden en çok e-ticaret, yazılım, startup ve danışmanlık sektörlerinde şirket kurulurken organik tarımdan arıcılığa, uzay taşımacılığından astroloji ve yat işletmeciliğine kadar onlarca farklı kategoride şirket kuruluşuna aracılık ettiklerini belirtti.

İller bazında kırılıma ilişkin de bilgi veren Açıkelli, Mükellef aracılığıyla en çok şirket kurulan illerin sırasıyla İstanbul, Ankara ve İzmir olduğunu dile getirirken, üç büyük ili Kocaeli, Antalya ve Bursa’nın takip ettiğini belirtti. Açıkelli, Mükellef verilerine göre geçen yıl şirket kuran üyelerin en yoğun olduğu yaş aralığının 25-34 yaş olduğunu açıkladı.  

Dijital muhasebe çözümü yolda

2025 yılında da Mükellef ve Workhy olarak şirket yönetim platformlarında büyümeye devam edeceklerini ifade eden Açıkelli, “Mükellef ve Workhy markalarımızla, şirket kurma ve yönetmenin yanı sıra dijital muhasebe ve finans çözümleri sunan bir teknoloji grubu olma yolunda kararlılıkla ilerliyoruz.

Bu yıl, tamamen kendi teknolojimizle geliştireceğimiz dijital muhasebe çözümüyle sektöre yön vermeyi hedefliyoruz. Böylece on binlerce yeni müşteriye ulaşmakla kalmayıp mikro ve KOBİ’lerin ihtiyaçlarına yönelik güçlü bir yapı da inşa edeceğiz” dedi.

X Premium+ fiyatları Grok 3 sonrası arttı

0

XAI, Grok 3’ü yayınladıktan sonra X Premium+ plan fiyatlarını iki katına çıkardı. Elon Musk’ın yapay zeka şirketi xAI, yapay zeka modeli Grok 3’ün son sürümünü yayınladıktan birkaç saat sonra , X, kullanıcılara en son modele erişim sağlayan en üst düzey Premium+ abonelik planının fiyatını ayda neredeyse 50 dolara önemli ölçüde artırdı.

X Premium+ fiyatları

X’in premium planlarını listeleyen destek sayfasında, ABD’de Premium+ için aylık abonelik fiyatı 50 dolara, yıllık fiyat ise 350 dolara güncellendi. Bu, X’in son birkaç ayda Premium+ planının fiyatını ikinci kez artırması. Şirket Aralık ayında abonelik tutarını ayda 16 dolardan ayda 22 dolara çıkardı . Listelenen fiyatlardan herhangi birine göre gidersek, yeni plan Premium+ abonelerine şu anda ödediklerinin iki katından fazlasına mal olacak.

xAI, Grok 3’ün bazı özelliklerini Grok uygulaması üzerinden erişilebilen ayrı bir SuperGrok planının arkasına koyuyor . Bu nedenle yalnızca “derin arama” ve “akıl yürütme” gibi bazı özellikler Premium+ plan kullanıcılarına sunulacak. X’te fiyatlandırmanın tutarlı olmadığını belirtmekte fayda var: Bu muhabir Premium+ planına kaydolmaya çalıştığında, X bunun aylık 39,83 dolara (yıllık 477,95 dolar) mal olacağını gösterdi, ancak son ödeme sayfasında bir yıllık 395 dolara mal olacağı yazıyordu. Ayrıca X’in destek sayfasında aylık abonelik ücretinin 50 dolar olduğu belirtilirken, kayıt sayfasında aylık 48,40 dolar, ödeme sayfasında ise aylık 40 dolar ücret talep ediliyor.

xAI’nin OpenAI’nin  GPT-4o  ve Google’ın  Gemini gibi modellere cevabı olan Grok , görüntüleri analiz edebiliyor, sorulara yanıt verebiliyor ve Musk’ın sosyal ağı X’teki bir dizi özelliği destekliyor.  xAI, Grok 3’ü eğitmek için Memphis’te yaklaşık 200.000 GPU içeren devasa bir veri merkezini kullanıyor. Daha önce Musk, X’teki bir gönderide, Grok 3’ün, görünüşte mahkeme davalarından alınan dosyaları  içeren genişletilmiş bir eğitim veri kümesi kullanılarak selefi Grok 2’den “10 kat” daha fazla bilgi işlem gücüyle geliştirildiğini iddia etti.

Bilişim Zirvesi 2025, yapay zekanın geleceğini masaya yatırdı!

Bilişim Zirvesi’nin bu yıl “TRILOGY” temasıyla üç bölüme ayrılan etkinliklerinin ilki olan “Bilişim Zirvesi Yapay Zekâ – The First Of A Trilogy”, 18 Şubat 2025’te Dijital Deneyim Müzesi’nde, Dell Technologies ve Intel’in ana sponsorluğunda gerçekleştirildi. Yapay zekânın geleceğine ışık tutan etkinlik, bu teknolojinin iş dünyasından günlük yaşama kadar sunduğu geniş fırsatlar ile beraberinde getirdiği etik ve güvenlik konularını ele almak üzere sektör uzmanlarını bir araya getirdi. Zirve kapsamında, üstün yapay zekâ projelerinin ödüllendirildiği Yapay Zekâ Arf Ödülleri de sahiplerini buldu.

Bilişim Zirvesi 2025’te, yapay zekanın geleceği konuşuldu

Bilişim dünyasının önemli temsilcilerini “yapay zekâ”, “güvenlik” ve “bulut” temalarıyla bir araya getiren bu üçlemenin ilk etkinliği, yapay zekâ alanında faaliyet gösteren 200’den fazla yönetici ve sektör dışındaki kurumları bir araya getirdi. Zirvede, sanayi, sağlık, finans, eğitim ve güvenlik gibi alanlarda yapay zekânın sağladığı dönüşüm üzerine tartışmalar yapıldı. BThaber Başkan Yardımcısı Neslihan Aksun, etkinlikte yaptığı konuşmada, teknolojinin yalnızca bir araç olmadığını, ona yüklenen anlam ve vizyonla şekillendiğini vurguladı.

Bilişim Zirvesi 2025'te, yapay zekanın geleceği konuşuldu.

Etkinlikte büyük ilgi gören robot köpekler, LTC İnovasyon tarafından geliştirilen ileri teknolojiyle donatılmış şekilde misafirleri karşıladı. Bu robotlar, güvenlikten arama-kurtarma operasyonlarına, endüstriyel bakım-onarımdan askeri kullanıma kadar geniş bir alanda görev alabilecek özelliklere sahip olup, 200’den fazla dilde iletişim kurabilme, drone entegrasyonu ile keşif yapabilme ve otonom güvenlik devriyeleri gerçekleştirebilme yetenekleriyle dikkat çekti. LTC İnovasyon’un kurucusu Murat Bil, “Yapay Zekâ, Robotların Geleceği ve Endüstri 5.0” başlıklı konuşmasında, gelecekte fabrikalarda humanoid robotların yaygınlaşacağını ve altı yıl içinde bireysel kullanıma uygun robotların hayatın bir parçası olacağını belirtti.

Zirve kapsamında, yapay zekânın endüstride, sağlık sektöründe, finans alanında, etik boyutta ve eğitimde nasıl kullanıldığı detaylıca ele alındı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Teknoloji Grubu Başkanı Dr. Erol Özgüner, “Gen AI ile Kurumsal Modernizasyon” başlıklı konuşmasında, yapay zekâ teknolojilerinin geleceğe yön verecek yeni nesiller için uzmanlık eğitimleriyle desteklenmesi gerektiğini ifade etti. İBB Kültür A.Ş. Genel Müdürü Murat Abbas ise, yapay zekânın sanat dünyasına etkisini değerlendirerek, bu teknolojinin sanatçılara bir rakip değil, bir yol gösterici ve destekleyici olarak konumlandırılması gerektiğini belirtti. Dell Technologies CEEMETA Veri Merkezi Baş Sistem Mühendisi Feyza Başaran ise, yapay zekânın insan yeteneklerini artırma potansiyeline vurgu yaparak, bu teknolojinin başarısında verinin kritik bir rol oynadığını söyledi.

Zirve kapsamında gerçekleştirilen 2025 Yapay Zekâ Arf Ödülleri’nde, Commencis Teknoloji’nin geliştirdiği “Commence AI – Workplace” projesi Yılın Yapay Zekâ Arf Ödülü’ne layık görüldü. Verimlilik Artıran Proje kategorisinde birincilik yine Commencis Teknoloji’nin olurken, Yenilikçi Proje ödülünü Gene2Info’nun “Gene2Var Yapay Zekâ Temelli Biyoinformatik Analiz Platformu” kazandı. Ekosisteme Fayda kategorisinde Belbim’in geliştirdiği “AI Modeliyle Fotoğraf Kontrolü” projesi ödüllendirilirken, Gelişmeye Açık Proje kategorisinde Hewlett Packard Enterprise’ın “Üretken Yapay Zekâ Destekli Dijital Avatar” projesi öne çıktı. Sosyal Sorumluluk kategorisinde ise ICTerra’nın meme kanserinin erken teşhisini amaçlayan “MIDAS” projesi birinciliğe layık görüldü.

Bilişim Zirvesi’nin bu ilk etkinliği, yapay zekânın iş dünyasına ve günlük yaşama etkileri hakkında önemli fikirler sunarak, sektördeki yenilikçi projeleri ödüllendirdi. Zirvenin gelecek etkinlikleri, güvenlik ve bulut teknolojileri alanındaki gelişmelere odaklanarak devam edecek.

Yapay zeka modelleri arasında en kullanışlı hangisi?

0

Yapay zeka modelleri, Google gibi büyük teknoloji şirketlerinden OpenAI ve Anthropic gibi girişimlere kadar herkes tarafından baş döndürücü bir hızla üretiliyor. En son olanları takip etmek bunaltıcı olabilir. Kafa karışıklığına ek olarak, AI modelleri genellikle endüstri kıyaslamalarına göre tanıtılır. Ancak bu teknik ölçümler genellikle gerçek insanların ve şirketlerin bunları nasıl kullandıkları hakkında çok az şey ortaya koyar.

Bu yazıda en gelişmiş AI modellerinin bir genel bakışını derledik ve bunların nasıl kullanılacağı ve ne için en iyi oldukları hakkında ayrıntılar verdik.

Yapay zeka modelleri

OpenAI o3-mini

Bu, OpenAI’ın en son akıl yürütme modelidir ve kodlama, matematik ve fen gibi STEM ile ilgili görevler için optimize edilmiştir. OpenAI’nin en güçlü modeli değildir ancak daha küçük olduğu için şirket, önemli ölçüde daha düşük maliyetli olduğunu söylüyor . Ücretsiz olarak kullanılabilir ancak yoğun kullanıcılar için abonelik gerektirir.

Mistral Le Chat

Mistral, çok modlu bir AI kişisel asistanı olan Le Chat’in uygulama sürümlerini başlattı . Mistral , Le Chat’in diğer tüm sohbet robotlarından daha hızlı yanıt verdiğini iddia ediyor . Ayrıca AFP’den güncel gazetecilik içeren ücretli bir sürümü de var. Le Monde’un testleri, Le Chat’in performansının etkileyici olduğunu, ancak ChatGPT’den daha fazla hata yaptığını buldu.

Google Gemini 2.0 Pro

Google Gemini’nin çok beklenen amiral gemisi modeli, kodlama ve genel bilgiyi anlamada mükemmel olduğunu söylüyor. Ayrıca, 2 milyon jetonluk süper uzun bir bağlam penceresine sahip ve büyük metin parçalarını hızla işlemesi gereken kullanıcılara yardımcı oluyor. Hizmet (en azından) ayda 19,99 ABD doları tutarında bir Google One AI Premium aboneliği gerektiriyor.

Milli uçak gemisi MUGEM yakında geliyor! İşte özellikleri

Milli Uçak Gemisi MUGEM ile ilgili açıklanan yeni detaylar, Türkiye’nin savunma sanayisinde attığı büyük adımları gözler önüne seriyor. TCG Anadolu’dan daha büyük olacak olan bu uçak gemisi, 285 metre uzunluk ve 72 metre genişlik ile devasa boyutlara sahip olacak. 60 bin tonun üzerinde deplasman ağırlığına sahip gemi, 50 adet insanlı ve insansız hava aracını taşıyabilecek kapasitede olacak. Bayraktar TB3, ANKA-3, HÜRJET ve Kızılelma gibi hava araçları MUGEM’den kalkış ve iniş yapabilecek. Ancak KAAN savaş uçağının bu gemiye uyum sağlaması için özel bir deniz versiyonunun üretilmesi gerekecek.

Milli uçak gemisi MUGEM yakında karşımıza çıkacak

MUGEM’in en dikkat çeken özelliklerinden biri de tamamen özgün bir tasarıma sahip olması. BAYKAR ve TUSAŞ ile ortak çalışma yürütülerek rampalı uçuş güvertesi ve üç koşu yollu pist tasarlanmış durumda.

İki kalkış ve bir iniş pistine sahip olacak gemide STOBAR sistemi kullanılacak ve uçakların inişinde yerli olarak geliştirilen halatlı yakalama sistemi devreye girecek. Yakıt ikmali yapmadan 10 bin deniz mili menzile sahip olacak olan MUGEM, 4 adet gaz türbininden oluşan ana tahrik sistemi sayesinde 25 knots (yaklaşık 45 km/s) azami hıza ulaşabilecek. Geminin tespit edilmesini zorlaştıran özel sessiz pervane sistemi de bulunacak ve su altı akustik izini minimuma indirecek.

Yerli savaş yönetim sistemi ADVENT ile donatılacak olan gemide MIDLAS füze fırlatma sistemi ve GÖKDENİZ yakın hava savunma sistemleri yer alacak. Yüzde 85’in üzerinde yerlilik oranı hedeflenen gemi, modüler inşa tekniği ile hızlı bir şekilde üretilecek. Bloklar halinde inşa edilecek olan MUGEM’in üretim sürecinin modüler sistem sayesinde yüzde 20-30 oranında kısaltılması planlanıyor. Sadece savaş gemisi olarak değil, insani yardım ve afet operasyonlarında da kullanılabilecek. Türkiye’nin kendi uçak gemisini üreten sekiz ülke arasına girmesini sağlayacak olan bu proje, milli savunma sanayisinde önemli bir dönüm noktası olacak.

İstanbul Ticaret Odası, ”Gıdada İsrafa Dur De” projesi başlattı!

0

İstanbul Ticaret Odası (İTO), her yıl büyük miktarda gıda israfını önlemek amacıyla “Gıdada İsrafa Dur De” adlı bir kampanya başlattı. Kampanyanın amacı, gıda israfının farkındalığını artırmak ve daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için çeşitli eğitimler düzenlemek. Bu eğitimler, üreticiler, satıcılar, hizmet sektörü ve okullar olmak üzere dört grupta gerçekleştirilecek ve İstanbul’da 100 bin kişiye, dolaylı olarak ise 500 bin kişiye ulaşılması hedefleniyor.

İstanbul Ticaret Odası, ”Gıdada İsrafa Dur De” projesine start verdi

İTO Başkanı Şekib Avdagiç, gıda israfının hem tüketim aşamasında hem de üretim, işleme ve satış aşamalarında başladığını belirterek, ülkemizde yılda 19 milyon ton gıda israfı yapıldığını, bu da yaklaşık 43,3 milyar dolara tekabül ettiğini söyledi. Avdagiç, israfın önlenmesi için Birleşmiş Milletler’in 2030 hedefi doğrultusunda kampanyaların yapılması gerektiğini vurguladı.

Kampanyanın detayları, İTO Başkanı ve paydaş kurum yöneticilerinin katıldığı bir basın toplantısında duyuruldu. Eğitimler, gıda israfının önlenmesi konusunda öğrencilere, satıcılara ve üreticilere yönelik bilgi verecek. İTO, kampanyanın başarılı olabilmesi için halkın bilinçlendirilmesi gerektiğini ve gıda israfının sadece tüketimle ilgili olmadığını, üretim ve satış aşamalarında da önemli kayıplar yaşandığını belirtti. Avdagiç, “Parasını ödeyerek sahip olduğunuz hiçbir şey tamamıyla size ait değildir. Eğer biz gıda israfı yapıyorsak, bir insan gıdaya ulaşamıyorsa, bu vebalden hepimize pay düşer” diyerek, kampanyanın toplumsal sorumluluk taşıdığını vurguladı.

Bu proje, İstanbul Ticaret Odası’nın liderliğinde, İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi birçok kurumun katkılarıyla hayata geçirilecek. Eğitimler, gıda israfının hangi ürünlerde daha fazla olduğu, israfın parasal karşılığı ve bu israfın önlenmesi durumunda elde edilecek kazançlar gibi önemli konuları kapsayacak. Avdagiç, kampanyanın nihai amacının, halkın ve kurumların gıda israfını önleme konusunda aktif bir rol alması olduğunu belirterek, “Gıdada eğitim şart” mesajını verdi.

Kampanya hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayın.

Dünyanın en büyük yüzen nükleer santrali ABD’de olacak!

0

Erimiş tuz reaktörlerine sahip dünyanın en büyük yüzen nükleer santrali ABD’ye geliyor. Liberty programı olarak adlandırılan bu girişim, özellikle deniz uygulamalarına yönelik kapsamlı bir sivil nükleer çerçeve oluşturmayı amaçlıyor.

Dünyanın en büyük yüzen nükleer santrali

Deniz nükleer teknolojilerinde lider geliştiricilerden Core Power, 2030’ların ortalarına kadar ABD’de demirli yüzen nükleer santral kurmak için önemli bir girişimde bulunacağını duyurdu. Liberty programı olarak adlandırılan bu girişim, özellikle deniz uygulamalarına yönelik kapsamlı bir sivil nükleer çerçeve oluşturmayı amaçlıyor. Houston, Teksas’ta düzenlenen Core Power zirvesinde yaptığı açılış konuşmasında CEO Mikal Boe, şirketin bu yenilikçi programa yönelik hedeflerini ayrıntılı olarak anlattı.

Liberty programının, yüzer güç çözümlerine odaklı 2.6 trilyon dolarlık bir pazarın kilidini açabileceğini vurgulayan Bøe, tersanelerin nükleer inşaat için kullanılmasının zamanlama ve maliyetleri azaltabileceğini ileri sürdü. Core Power, yakın zamanda ABD’de yılda yaklaşık 175 GWh temiz elektrik sağlayacak yüzen bir nükleer santral geliştirme planını duyurdu.

Liberty programının ilk aşaması, Yüzen Nükleer Santrallerin (FNPP) seri üretimine yoğunlaşacak. Reklam 5’te bitiyor. Yüzen Nükleer Güç Santralleri’nin (FNPP) üretiminde, yerleşik gemi inşa sektörünün mevcut uzmanlık ve altyapısından yararlanılarak modüler inşaat teknikleri kullanılacak.

Bu santraller, limanlara ve kıyı bölgelerine yerleştirilebilecek veya daha büyük güç üretim üniteleri için açık denizlere konumlandırılabilecek güç mavnaları olarak işlev görecek şekilde tasarlanacak. Strateji, verimli bir seri üretime olanak tanıyarak, her bir lokasyonda karmaşık hazırlıklar gerektirmeden, bir FNPP filosunun çeşitli müşteri tesislerine çekilmesine olanak sağlıyor.

Söz konusu yüzen santrallerin işletmeye alınması, bakımı, yakıt ikmali ve atık yönetimi merkezi bir tersane tarafından gerçekleştirilecek. Liberty programının önemli bir yönü, özellikle erimiş tuz reaktörleri olmak üzere ileri nükleer teknolojiye odaklanmasıdır.

Elektrikli araç sahibi olmayı düşünenlerin sayısı neden arttı?

Elektrikli araçlara olan talebin, geçtiğimiz yıl Avrupa’da yaşanan pazar durgunluğuna rağmen arttığı görülüyor. İçten yanmalı araç sahiplerinin elektrikli araçlara olan ilgisi, 2023’te yüzde 18 iken 2024’te bu oran yüzde 31’e çıkmış durumda. Hibrit araç sahiplerinin bu konuda daha yüksek bir ilgi gösterdiği de dikkat çekiyor; bu grubun elektrikli araç almayı düşündüğünü belirtenlerin oranı ise yüzde 38’den yüzde 54’e yükselmiş. Bu veriler, elektrikli araçlara olan ilginin arttığını ve gelecekte talebin daha da artacağına işaret ediyor.

Elektrikli araç sahibi olmayı düşünenlerin sayısı yükseliyor

CDK Global’in yaptığı ankete göre, elektrikli araçlar hakkında doğru bilgi sahibi olan kişilerin oranı da artmış. Örneğin, içten yanmalı araç sahiplerinin yüzde 60’ı elektrikli araçların daha düşük maliyetle şarj edilebileceğini biliyor.

Elektrikli araç sahibi olmayı düşünenlerin sayısı yükseliyor.

Ayrıca, yüzde 48’lik bir kesim, elektrikli araçların 30 dakikada hızlı şarj edilebileceğini fark etmiş. Yerel şarj istasyonlarının varlığını bilenlerin oranı ise yüzde 49. Bu oranlar, 2023’e göre önemli bir artışı gösteriyor ve insanların elektrikli araçlar hakkında daha doğru bilgi edinmeye başladığını ortaya koyuyor.

Bununla birlikte, bazı tüketicilerin elektrikli araçların daha yüksek bakım maliyetlerine sahip olduğunu düşündüğü de dikkat çekiyor. Ancak gerçekte, elektrikli araçlar çok daha az hareketli parça içerdiği için daha düşük bakım maliyetlerine sahip. Bu yanlış anlamalar, elektrikli araç alımını engelleyen unsurlar arasında yer alıyor. İnsanlar daha doğru bilgi edindikçe, elektrikli araçlara olan talebin artması bekleniyor.

Türkiye, güneş enerjisinde 20 GW seviyesini aştı!

Türkiye, güneş enerjisi alanında kayda değer bir eşiği geride bırakarak 20 GW seviyesini aşmayı başardı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın verilerine göre, 16 Şubat itibarıyla ülkenin güneş enerjisi kurulu gücü bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 39,3 oranında artarak 20 bin 398 megavata (20,4 GW) ulaştı. Bu gelişmeyle birlikte güneş enerjisinin toplam elektrik üretim kapasitesindeki payı yüzde 17,5’e yükseldi. Son yıllarda Türkiye’de çatı tipi, saha ve hibrit güneş enerjisi santrallerinin hızla yaygınlaşması, bu büyümenin en önemli faktörlerinden biri olarak gösteriliyor.

Türkiye, güneş enerjisinde 20 GW seviyesini geride bırakıyor

EPİAŞ tarafından 17 Şubat’ta yayımlanan raporda ise Türkiye’nin güneş enerjisi kurulu gücünün 20 bin 423 megavata ulaştığı belirtiliyor. Ancak burada önemli bir nokta bulunuyor: Kurulu güç ile fiili üretim arasındaki fark. Güneş enerjisinin toplam kurulu güç içindeki payı yüzde 17’yi aşmış olsa da, elektrik üretimindeki payı henüz yüzde 5 seviyesinin altında kalıyor. Türkiye’nin toplam elektrik üretiminin yüzde 63’ü hâlâ fosil yakıtlara dayanıyor. Bu nedenle, yenilenebilir enerji yatırımları ne kadar artarsa artsın, depolama sistemleri ve şebeke yönetimi gibi unsurların da güçlendirilmesi gerekiyor.

Türkiye, yenilenebilir enerji kapasitesini artırmaya yönelik planlarını hız kesmeden sürdürüyor. 2035 yılına kadar güneş ve rüzgar enerjisi kurulu gücünün toplamda 120 bin megavat seviyesine çıkarılması hedefleniyor. Bu kapsamda, her yıl 4 ila 5 bin megavat yeni güneş enerjisi santralinin devreye alınması öngörülüyor. Rüzgar enerjisi tarafında da kurulu güç 13 GW seviyesini aşmış durumda. Öte yandan, güneş enerjisinin ekonomik avantajları da bu alandaki yatırımları teşvik ediyor. Şu an itibarıyla güneş enerjisinden elektrik üretmek, kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıtlarla kıyaslandığında yaklaşık yüzde 50 daha düşük maliyetle sağlanabiliyor.

Bununla birlikte, Türkiye yalnızca güneş enerjisi santralleriyle değil, güneş paneli üretimiyle de küresel çapta dikkat çeken ülkeler arasında yer alıyor. Ülkede faaliyet gösteren 75 farklı fotovoltaik panel üreticisinin toplam yıllık üretim kapasitesi 44,5 GW seviyesinde bulunuyor. Bunlardan üçü, yıllık 6,1 GW’lık güneş hücresi üretimini yurt içinde gerçekleştirerek yerli üretimin güçlenmesine katkıda bulunuyor. Ayrıca, güneş enerjisinin tarıma entegrasyonu konusunda da önemli adımlar atılmış durumda. Türkiye’de tarımsal sulama ve üretim süreçlerine destek olması için üç farklı tarım GES uygulaması pilot proje olarak başlatıldı.

Önümüzdeki süreçte, 2026’dan itibaren devreye alınması planlanan depolamalı güneş enerjisi santralleri ile yenilenebilir enerji üretiminde sürekliliğin sağlanması hedefleniyor. Bu sistemler, özellikle güneş ışığının olmadığı saatlerde de enerji arz güvenliğini destekleyerek yenilenebilir kaynakların daha verimli kullanımını mümkün kılacak. Türkiye’nin bu alandaki yatırımları, enerji ithalat bağımlılığını azaltma yolunda kritik bir adım olarak değerlendiriliyor.

GÖKSUR, ilk atış testini başarıyla tamamladı!

GÖKSUR Nokta Hava Savunma Sistemi, Türkiye’nin savunma sanayisindeki en yeni ve stratejik hava savunma çözümlerinden biri olarak öne çıkıyor. ASELSAN ve TÜBİTAK SAGE tarafından geliştirilen bu yerli ve milli sistem, su üstü platformlarından gerçekleştirilen ilk başarılı test atışıyla gücünü kanıtladı. Sinop açıklarında TCG BEYKOZ gemisinden ateşlenen BOZDOĞAN füzesiyle yapılan test, sistemin çift yönlü veri bağı haberleşmesi gibi modern savaş ortamında kritik öneme sahip teknolojileri başarıyla doğruladığını gösterdi. Türkiye’nin katmanlı hava savunma konsepti doğrultusunda geliştirilen GÖKSUR, gemisavar füzeler, seyir füzeleri, insansız hava araçları, savaş uçakları ve helikopterler gibi çok çeşitli tehditlere karşı etkin koruma sağlayacak. Özellikle fırkateyn ve korvet sınıfı gemiler için tasarlanan bu sistem, modüler yapısı sayesinde farklı platformlara entegre edilebilecek ve yüksek ihracat potansiyeliyle uluslararası alanda dikkat çekecek.

GÖKSUR, ilk atış testini başarıyla geçti

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, GÖKSUR’un ilk atışıyla ilgili yaptığı açıklamada, bu sistemin Türkiye’nin “Çelikkubbe” stratejisinin kritik bir parçası olduğunu belirterek, milli gemilerin güvenliğini sağlamada önemli bir rol oynayacağını vurguladı. Açılı veya dikey atım yeteneğine sahip olan sistem, çoklu hedef önleme kabiliyeti ve parçacık tesirli harp başlığıyla özellikle düşük irtifada uçan tehditlere karşı güçlü bir savunma sağlayacak. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii (SSB) Başkanı Haluk Görgün ise GÖKSUR’un 15 kilometre menzile sahip IIR (Infrared Imaging Seeker) güdümlü füzeleriyle satha yakın uçan tehditlere karşı yüksek etkinlik sunduğunu belirtti.

ASELSAN tarafından yapılan açıklamaya göre, GÖKSUR sistemi üç farklı konfigürasyon ile hizmete sunulacak. Bunlar; GÖKSUR 100-N VLS Dikey Atım Sistemi (Modular Vertical Launch System), bağımsız olarak görev yapabilen GÖKSUR 100-N/StA (All in One System) ve savaş yönetim sistemine entegre şekilde çalışabilen GÖKSUR 100-N (Combat Management Integrated System) olarak sıralanıyor. Sistem, 360 derece tehdit imha kabiliyeti, yeni nesil kızılötesi arayıcı başlık, satha yakın uçan hedeflere karşı yüksek etkinlik, çoklu angajman kabiliyeti ve yapay zeka destekli gelişmiş atış kontrol sistemi gibi kritik özelliklerle donatılmış durumda. Ayrıca, modüler mimarisi sayesinde farklı boyutlardaki gemilere kolaylıkla entegre edilebilecek.

GÖKSUR’un veri bağı ile uplink/downlink ara safha güdüm yetenekleri sayesinde atış esnasında gerçek zamanlı yönlendirme yapılabiliyor. 15 kilometre menzile sahip olan bu sistem, savaş uçaklarından helikopterlere, insansız hava araçlarından seyir füzelerine kadar geniş bir tehdit yelpazesine karşı etkili koruma sağlıyor. Yüksek tek atım önleme olasılığı ve yapay zeka destekli atış kontrol mekanizması sayesinde aynı anda birden fazla hedefe karşı angajman gerçekleştirebiliyor. GÖKSUR’un ilk testinin başarılı olması, Türk savunma sanayisinin deniz platformları için geliştirdiği modern hava savunma çözümlerinin operasyonel kabiliyetini kanıtlamış oldu. Bu gelişme, Türkiye’nin yerli ve milli sistemlere dayalı savunma kapasitesini artırarak donanmanın caydırıcılığını daha da güçlendirecek.

Çinli Xpeng, kendi yapay zeka çipini üretecek!

Çinli elektrikli araç üreticisi Xpeng, 2025 yılı itibariyle kendi yapay zeka çipinin üretimine başlamayı hedefliyor. Şirket, bu yıl için toplam 9.5 milyar yuan (yaklaşık 1.3 milyar dolar) tutarında bir Ar-Ge bütçesi ayırdı ve bu bütçenin yaklaşık 600 milyon doları, yapay zeka çalışmalarına odaklanacak. Xpeng, şimdiye kadar Ar-Ge ve üretim çalışmalarına 6.8 milyar dolar yatırım yaptı ve bu yatırımların büyük bir kısmı, şirketin genel merkezinin bulunduğu Guangdong şehrinde gerçekleştirildi.

Çinli Xpeng, kendi yapay zeka çipini üretmeyi planlıyor

Xpeng’in CEO’su He Xiaopeng, otonom sürüş teknolojisinin önümüzdeki beş yıl içerisinde Çin’in otomotiv endüstrisini dönüştüreceğini belirtti. Şirket, elektrikli araçların son beş yılda Çin otomotiv pazarındaki dönüşümde önemli bir rol oynadığını ve bu dönüşümün hızlanacağına inandığını ifade etti. Ayrıca, Xpeng’e göre yeni enerjili araç (NEV) satın alacak müşterilerin tercihlerini şekillendiren üç ana faktörden biri, otonom sürüş özellikleri olacak.

Çinli Xpeng, kendi yapay zeka çipini üretmeyi planlıyor.

Xpeng, otonom sürüş alanındaki avantajlarını artırmak için büyük yatırımlar yapmaya devam ediyor. Şirketin ürün gamındaki tüm araçlar, XPILOT adı verilen seviye 2 otonom sürüş sistemine sahip. 2025 yılının ikinci yarısında ise Xpeng, küresel çapta seviye 3 otonom sürüş özelliklerini sunmayı hedefliyor.

Xpeng’in en büyük hedeflerinden biri, kendi yapay zeka çiplerini üretmek. Şirketin geliştirdiği Turing çipi, özellikle yapay zeka uygulamaları için tasarlanmış ve 40 çekirdekli bir işlemci ile iki Nöral İşlem Birimi’ne (NPU) sahip. Xpeng, yaptığı açıklamada, bir Turing çipinin üç adet Nvidia Orin X çipine eşdeğer olduğunu duyurdu. Bu çip, otomobillerin yanı sıra uçan araçlar ve robotlar gibi farklı alanlarda da kullanılacak.

2024 yılında 200 bine yakın araç satışı gerçekleştiren Xpeng, Finlandiya gibi yeni pazarlara giriş yaptı. 2025 yılı için ise daha fazla pazarda faaliyet göstermeyi ve denizaşırı ülkelerdeki satışlarını artırmayı hedefliyor. Şirketin 10 yıllık hedefi ise, toplam satışlarının %50’sinin denizaşırı pazarlardan gelmesi. Bu stratejiyle Xpeng, küresel çapta daha güçlü bir oyuncu olmayı amaçlıyor.

iPhone 17 Air’ın tasarımı ortaya çıktı!

0

Apple’ın iPhone 17 serisiyle birlikte tasarım anlayışında önemli değişikliklere gideceğine dair iddialar giderek güçlenirken, bu serinin en dikkat çekici modellerinden biri olması beklenen iPhone 17 Air, en net görüntüleriyle sızdırıldı. Ünlü teknoloji analisti Jon Prosser tarafından paylaşılan görseller, iPhone 17 Air’in Apple’ın bugüne kadar ürettiği en ince iPhone modeli olacağını gösteriyor. Daha önce Apple’ın en ince iPhone modeli, 5.9 mm kalınlığa sahip olan iPhone 6 olarak biliniyordu. Ancak iPhone 17 Air’in yalnızca 5.5 mm kalınlığında olacağı iddia ediliyor. Bu, cihazın piyasadaki en ince telefonlardan biri olacağını gösterirken, Apple’ın daha kompakt ve hafif bir telefon deneyimi sunma hedefini destekliyor. Şirketin şimdiye kadar ürettiği en ince cihaz olan 13 inç OLED iPad Pro’nun 5.1 mm kalınlığında olduğu düşünüldüğünde, iPhone 17 Air’in tasarım açısından Apple’ın minimalist ve şık çizgisini sürdüreceği anlaşılıyor.

iPhone 17 Air’ın tasarımı kesinleşmiş olabilir

Cihazın tasarımıyla ilgili dikkat çeken bir diğer unsur ise arka paneldeki yeni kamera dizilimi. Apple’ın, iPhone 17 serisinde Pro ve Pro Max modellerinde kullanacağı yeni kamera çubuğu tasarımını iPhone 17 Air’e de entegre ettiği görülüyor. Ancak burada önemli bir fark bulunuyor: iPhone 17 Air’de tek bir kamera sensörü, LED flaş ve mikrofon içeren daha sade bir yapı tercih edilmiş.

Pro modellerde ise üçlü kamera sistemi, LiDAR tarayıcı, LED flaş ve mikrofon gibi ek bileşenler yer aldığı için daha büyük bir kamera çıkıntısı bulunacak. Apple’ın, iPhone 17 Air’de minimalist bir kamera tasarımına yönelmesi, cihazın ultra ince yapısını koruma stratejisinin bir parçası olarak değerlendiriliyor.

Teknik özellikler açısından bakıldığında, iPhone 17 Air’in yaklaşık 6.6 inç büyüklüğünde bir ekranla geleceği belirtiliyor. Apple tedarik zinciri analisti Ming-Chi Kuo’ya göre, cihazda Apple’ın standart A19 çipi yer alacak ve Apple’ın kendi geliştirdiği 5G modem kullanılacak. Bu modem, Qualcomm yerine Apple tarafından tasarlandığı için daha iyi güç verimliliği sunabilir ve iPhone 17 Air’in ince form faktörüne uygun olarak optimize edilebilir. RAM kapasitesi tarafında ise Apple Intelligence destekli yapay zeka işlemleri için 8 GB RAM’in tercih edilmesi bekleniyor. Kamera özellikleri açısından cihazın 48 MP çözünürlüğünde bir arka kameraya sahip olacağı, ön kameranın ise 24 MP olacağı öne sürülüyor. Ayrıca, iPhone 17 Air’in alüminyum çerçeveye sahip olacağı ve Face ID teknolojisini desteklemeye devam edeceği de gelen bilgiler arasında yer alıyor.

Apple’ın iPhone 17 serisinde büyük tasarım değişikliklerine gideceği uzun süredir konuşuluyordu. Sızdırılan bu yeni görüntüler, şirketin gerçekten de ultra ince ve minimalist bir telefon üzerinde çalıştığını gösteriyor. iPhone 17 Air, yalnızca inceliğiyle değil, aynı zamanda sadeleşmiş tasarımıyla da Apple’ın gelecekteki tasarım anlayışına dair ipuçları veriyor. Cihazın batarya kapasitesi, dayanıklılığı ve termal yönetimi gibi konular henüz netleşmiş olmasa da, Apple’ın bu modelde daha kompakt ve şık bir telefon deneyimi sunmayı hedeflediği açıkça görülüyor. Önümüzdeki aylarda cihazın diğer donanım detayları ve resmi tanıtım tarihiyle ilgili daha fazla bilginin ortaya çıkması bekleniyor.

Milli Muharip Uçak KAAN, BAE ve Suudi Arabistan’dan ilgi görüyor!

Türkiye’nin savunma sanayi alanındaki en büyük projelerinden biri olan Milli Muharip Uçak KAAN, giderek daha fazla uluslararası ilgi görmeye başladı. Bu projeye Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan’ın ilgisi, Türk savunma sanayisinin global pazarda güçlü bir yer edinmeye başladığını gösteriyor. TUSAŞ Genel Müdürü Mehmet Demiroğlu, KAAN’ın bu iki ülkenin radarında olduğunu ve bu ülkelerle iş birliği için görüşmelerin sürdüğünü açıkladı. Bu gelişmeler, Türkiye’nin savunma sanayisinde bağımsız bir güç olarak konumlanmasını pekiştiren önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Milli Muharip Uçak KAAN, BAE ve Suudi Arabistan’dan yoğun ilgi gördü

KAAN projesinin yanı sıra, TUSAŞ ve BAE arasında Hürkuş uçağının üretimi konusunda bir sözleşme imzalandığı da duyuruldu. Bu sözleşme, sadece uçak üretiminden ibaret olmayıp, aynı zamanda teknoloji transferi, üretim kabiliyetleri ve iş birliği olanaklarını artırarak iki ülkenin savunma sanayisinde daha derin bir entegrasyon sağlamak adına önemli bir adım. Demiroğlu, BAE ile Hürkuş uçağını birlikte geliştirme ve karşılıklı fayda sağlama konusunda mutabakata varıldığını belirtti. Bu anlaşma, havacılık ve savunma sanayisi için yeni bir ivme kazandıracak.

Birleşik Arap Emirlikleri’nin diğer bir ilgisi ise Türkiye’nin ATAK helikopteriyle ilgili. TUSAŞ Genel Müdürü, BAE’nin ATAK 1 helikopterini test ettiklerini ve oldukça beğendiklerini belirterek, Türk helikopterinin kabiliyetlerinin BAE için cazip olduğunu vurguladı. BAE, ATAK helikopterinin özelliklerine hayran kalmış ve ardından Türkiye’ye üst düzey bir heyet göndererek helikopteri bizzat deneyimlemişti. Bu süreçte hız kesen görüşmeler şimdi yeniden hızlandırılmaya çalışılıyor.

Bunun dışında, BAE’nin ANKA-3 insansız hava aracı konusunda da ciddi bir ilgisi olduğu ifade ediliyor. TUSAŞ Genel Müdürü Demiroğlu, sadece ANKA-3 üzerinden değil, daha farklı hava platformları geliştirme konusunda da BAE ile iş birliği yapmak istediklerini açıkladı. BAE tarafının da bu projeye sıcak baktığı ve ilerleyen dönemde daha fazla iş birliği yapılması yönünde beklentilerin olduğu belirtildi. TUSAŞ’ın bu tür platformlar konusunda gösterdiği başarılar, bölgedeki diğer ülkelerin de ilgisini çekiyor.

Ayrıca, Türkiye’nin hava platformlarına yönelik önemli bir proje olan ANKA-3’ün teslimatları konusunda da önemli ilerlemeler kaydedildiği belirtiliyor. Demiroğlu, Türk Hava Kuvvetleri ile koordineli bir şekilde yapılan çalışmalarda, ANKA-3’ün çeşitli testlerinin yapıldığını ve mühimmat atışlarının dahili yuvalardan gerçekleştirildiğini söyledi. Bu denemeler, platformun operasyonel kabiliyetlerini daha da güçlendirmeyi amaçlıyor. ANKA-3’ün teslimatlarının yakın olduğunu belirten Demiroğlu, ancak kesin bir tarih vermek için çok erken olduğunu vurguladı. Yine de teslimatın çok uzak olmadığını ifade etti.

KAAN projesi ise Türk savunma sanayisinin en prestijli projelerinden biri olarak öne çıkıyor. Birçok yerli savunma sanayi firmasının bu projede görev alması, Türk mühendisliğinin ne kadar geliştiğini ve dünya çapında rekabet edebilecek düzeyde olduğunu gösteriyor. KAAN’ın ikinci ve üçüncü prototiplerinin 2025 sonunda ve 2026 başlarında havalanması bekleniyor. Bu süreçte, prototiplerin üzerinde yapılan testler, uçakların operasyonel kabiliyetlerini belirleyecek. KAAN için ilk teslimatın ise 2028 yılında yapılması planlanıyor. KAAN’ın hem yerli savunma sanayisi için hem de Türkiye’nin uluslararası savunma ilişkileri için çok önemli bir adım olacağı açık.

Sonuç olarak, Türkiye’nin savunma sanayisi, BAE ve Suudi Arabistan gibi stratejik ortaklarla güçlü iş birlikleri kurarak, savunma sanayisinde küresel bir oyuncu olma yolunda ilerliyor. KAAN, Hürkuş ve ANKA-3 gibi projeler, Türk savunma sanayisinin teknolojik ve üretim kabiliyetlerinin artmasını sağlarken, aynı zamanda Türkiye’nin bölgedeki jeopolitik gücünü de pekiştiriyor. Bu projeler, sadece askeri alanda değil, aynı zamanda ekonomik ve stratejik anlamda da Türkiye’ye büyük kazançlar sağlayacak.

Araştırma için hangi yapay zeka kullanılmalı?

0

Yeni ve görünüşte daha etkileyici bir yapay zeka (YZ) aracı neredeyse her hafta yayınlanıyor ve araştırmacılar bunları denemek için akın ediyor. İster el yazmalarını düzenlemek, ister kod yazmak veya hipotezler üretmek istesinler, araştırmacılar her zamankinden daha fazla üretken YZ aracı arasından seçim yapabiliyor.

Her büyük dil modeli (LLM) farklı görevlere uygundur. Bazıları ücretsiz sohbet robotları aracılığıyla kullanılabilirken, diğerleri ücretli bir uygulama programlama arayüzü (API) kullanır. Bu da diğer yazılımlarla entegre edilebileceği anlamına gelir. Birkaçı da indirilebilir ve araştırmacıların kendi özel modellerini oluşturmalarına olanak tanır.

Araştırma için hangi yapay zeka seçilmeli?

o3-mini

San Francisco, Kaliforniya merkezli OpenAI, 2022 yılında ücretsiz kullanıma açık ChatGPT botuyla dünyayı LLM’lerle tanıştırdı . Bilim insanları botu çoğunlukla bilgi aramak veya özet taslağı hazırlamak gibi bir yazma asistanı olarak kullandılar ancak daha yeni modeller teknolojinin potansiyel kullanım alanlarını genişletiyor. Geçtiğimiz Eylül ayında, firmanın o zamandan bu yana gerçekleştirdiği en önemli ilerlemede OpenAI, bilim insanlarını o1 ‘akıl yürütme modeli’ ile büyüledi ve bunu Aralık ayında daha gelişmiş o3 modeli izledi. Her iki akıl yürütme modeli de tek başına bir LLM’den daha yavaş çalışır çünkü soruları adım adım yanıtlamak üzere eğitilmişlerdir. İnsan akıl yürütmesini simüle etmeyi amaçlayan bu ‘düşünce zinciri’ süreci, bilim ve matematikte zorlu kıstasları aşmalarına yardımcı oldu . Ayrıca, kodlama sorunlarını çözme ve verileri yeniden biçimlendirme gibi teknik görevlerde de onları iyi hale getirdi.

DeepSeek

DeepSeek-R1, o1’inkiyle aynı yeteneklere sahip ancak maliyetinin çok daha azına bir API aracılığıyla edinilebiliyor. Ayrıca OpenAI’nin modellerinden farklı çünkü açık ağırlıkta, yani eğitim verileri henüz yayınlanmamış olsa da herkes temel modeli indirip kendi özel araştırma projelerine uyarlayabilir. White, R1’in “yeni bir paradigmanın kilidini açtığını” ve özellikle nispeten az kaynağa sahip olan toplulukların uzmanlaşmış akıl yürütme modelleri inşa edebileceğini söylüyor.

Llama

Llama, araştırma topluluğu için uzun zamandır başvurulan bir LLM olmuştur. 2023’te Kaliforniya, Menlo Park’ta Meta AI tarafından ilk kez yayınlanan açık ağırlık modelleri ailesi olan Llama’nın sürümleri, yalnızca açık bilim platformu Hugging Face aracılığıyla 600 milyondan fazla kez indirildi. Fred Hutchinson Kanser Merkezi’nde veri bilimcisi olan Elizabeth Humphries, indirilebilmesi ve üzerine inşa edilebilmesinin “muhtemelen Llama’nın araştırma topluluğu tarafından benimsenmesinin nedeni” olduğunu söylüyor.

İngiltere yarı iletken sektörü için hedef belirliyor

0

İngiltere yarı iletken sektörü kritik bir kavşakta bulunuyor ve techUK, hükümeti küresel rekabet gücünü korumak için harekete geçmeye çağırıyor. techUK Teknoloji ve İnovasyon Ortak Direktörü Laura Foster: “İngiltere, küresel yarı iletken alanında liderlik yapma konusunda eşsiz bir fırsata sahip, ancak başarı cesur eylemler ve sürdürülebilir bağlılık gerektirecek. Ulusal Yarı İletken Stratejisi’nin uygulanmasını hızlandırarak yatırımların önünü açabilir, inovasyonu teşvik edebilir ve bu kritik sektördeki konumumuzu güçlendirebiliriz” dedi.

Yarı iletken sektörü için gelecek öngörüleri

Yarı iletkenler, tüketici elektroniğinden yapay zeka veri merkezlerine kadar her şeye güç veren modern teknolojinin omurgasıdır. Küresel yarı iletken pazarının 2030 yılına kadar 1 trilyon dolara ulaşmasının tahmin edilmesiyle, Birleşik Krallık bu kazançlı ve stratejik olarak hayati önem taşıyan sektörde tarihi liderliğini güvence altına almak için harekete geçmelidir.

Foster: “İngiltere’nin yarı iletken geleceğini ve dolayısıyla teknolojik ve ekonomik dayanıklılığımızı güvence altına almak için hızlı hareket etmeliyiz” şeklinde açıklıyor. Birleşik Krallık, uzun zamandır yarı iletken tasarımı ve fikri mülkiyet (FM) alanında lider konumdadır ve özellikle Cambridge, küresel bir inovasyon merkezi olarak hizmet vermektedir.

Dünyadaki akıllı telefonların yüzde 99’unda kullanılan çipleri tasarlayan Arm gibi şirketler, Birleşik Krallık’ın bu alandaki güçlü yönlerine örnek teşkil ediyor. Ancak, techUK raporu, bu güçlü yönlerin yetersiz yatırım, beceri eksikliği ve sektöre yönelik özel desteğin eksikliği nedeniyle tehdit altında olduğu konusunda uyarıyor.

Raporda: “Birleşik Krallık sıfırdan başlamıyor. Tasarım ve fikri mülkiyette küresel olarak rekabetçi yeteneklerimiz var, ancak uluslararası alanda rekabet edebilmek için bu güçlü yönlerimizi ikiye katlamalıyız” ifadeleri yer aldı.

İngiltere’nin yarı iletken endüstrisi 2021’de 12 milyar sterlin ciroya katkıda bulundu ve şirketlerin yüzde 90’ı önümüzdeki yıllarda büyüme bekliyor. Ancak sektör, yüksek maliyetler, özel sermayeye sınırlı erişim ve uluslararası yeteneklere bağımlılık gibi önemli zorluklarla karşı karşıya. Raporda, İngiltere’deki yarı iletken girişimlerine sağlanan fonların yalnızca yüzde 5’inin yurt içinden sağlandığı ve birçok şirketin nitelikli yatırımcı bulmakta zorlandığı vurgulanıyor.

Apple’ın Siri güncellemesi, beklenenden geç gelebilir!

Apple, Siri’nin yeni güncellemesini iOS 18.4 sürümüyle birlikte sunmayı planlıyordu, ancak yazılım geliştirme sürecinde karşılaşılan bazı zorluklar nedeniyle bu güncellemenin ertelenebileceği belirtiliyor. Apple’ın WWDC’de duyurduğu yapay zeka destekli özellikler arasında kişisel bağlam anlayışı, ekran farkındalığı ve gelişmiş uygulama içi eylemler gibi önemli yenilikler bulunuyor. Bu özellikler, Siri’yi daha kişisel ve etkileşimli hale getirmeyi vaat ediyor. Ancak, şirket içinden gelen bilgilere göre, test aşamasındaki özelliklerin bazıları henüz tutarlı bir şekilde çalışmadığı için bu güncellemelerin iOS 18.4 sürümüne yetişmesi zor görünüyor.

Apple’ın Siri güncellemesi, beklenenden daha geç yayınlanabilir

Kişisel bağlam anlayışı, Siri’nin kullanıcıların e-postalarını, mesajlarını ve fotoğraflarını daha iyi anlayarak onlara daha kişiselleştirilmiş yanıtlar sunmasını sağlıyor. Ekran farkındalığı ise, Siri’nin ekranda görüntülenen içeriği analiz ederek daha doğru yanıtlar vermesine olanak tanıyor. Ayrıca, yeni uygulama içi eylemler özelliği ile Siri, Apple’ın ve üçüncü taraf uygulamalarında birçok yeni işlevi yerine getirebilecek. Ancak, bu yenilikler hâlâ bazı testlerde tutarsızlıklar gösteriyor, bu da özelliklerin hazır olmadan kullanıcılarla buluşmasını engelliyor.

Apple'ın Siri güncellemesi, beklenenden daha geç yayınlanabilir.

Apple, bu Siri güncellemelerinin kesin yayın tarihini açıklamamış olsa da, yazılımın tamamlanması için kritik bir dönemeçte. iOS 18.4’ün beta sürümünün önümüzdeki hafta geliştiricilerle paylaşılması bekleniyor, ancak yeni özelliklerin en erken iOS 18.5 ile kullanıcılarla buluşması muhtemel.

Bununla birlikte, iOS 19’un Haziran ayında beta aşamasına geçmesiyle, Siri’nin yeni özelliklerinin 2025’in Mayıs ayında yayınlanması ve iOS 18.5 sürümüne dahil edilmesi bekleniyor. Bu, kullanıcılar için birkaç ay daha beklemek anlamına gelse de, Apple’ın Siri’yi daha işlevsel ve kullanıcı dostu hale getirmek için üzerinde daha fazla çalıştığı söylenebilir.