Bill Gates, “Yapay zeka çağı başladı” diyor

0

Microsoft’un kurucusu ve eski CEO’su Bill Gates, yapay zekanın dünyayı değiştireceğine inanıyor. Gatesnotes adlı blogunda yapay zeka hakkındaki düşüncelerini yayınlayan Gates’e göre OpenAI’ın ChatGPT sohbet botunda kullandığı yapay zeka dil modeli GPT, 1980’de Windows içeren, grafiksel kullanıcı arabirimine (GUI) sahip kişisel bilgisayarlar çıktığından beri yaşanan en büyük teknolojik gelişme. Gates’in 1980 yılına dikkat çekmesinin sebebi, 1980’den önceki bilgisayarlarda siyah zeminli ekrana komut kodları girilmesi gerekmesi ama bunun 1980’lerden sonra Windows ile değişmesi.

2022’deki biyoloji sınavı

Bill Gates, Yapay zekanın 2022’de yalnızca birkaç ay içinde ileri seviyede bir biyoloji sınavını çözme mücadelesini tamamladığını gördüğünde, yapay zekanın dünyayı değiştirme gücüne sahip olduğuna ikna olduğunu belirtiyor: “Yapay zekanın gelişimi, mikroişlemcinin, kişisel bilgisayarın, internetin ve cep telefonunun yaratılması kadar hayati önemde.”

Gates’e göre yapay zeka dünyayı kalıcı olarak değiştirecek

Gates, “İnsanların çalışma, öğrenme, seyahat etme, sağlık hizmeti alma ve birbirleriyle iletişim kurma şeklini değiştirecek” dediği yapay zekanın, tüm endüstrileri değiştireceğini vurguluyor, “Yapay zekayı kullanan işletmeler bunu ne kadar iyi kullandıklarına göre öne çıkacak.”

Yapay zekanın gelişmesine oldukça iyimser yaklaşan Gates, bunun eğitimde eşitsizliği ortadan kaldırma potansiyeli olduğunu belirtiyor.

Az gelişmiş ülkelerde yapay zekanın mesela teşhis için kullanılmasının faydalı olacağını düşünüyor. Gates Vakfı’nın, yapay zekadaki ilerlemeleri yoksul insanlara yardım etmek için kullanmayı amaçladığını vurguluyor.

Ekonomik eşitsizlikleri telafi etmek için yapay zekadan yararlanmayı önerirken, bu konuda bazı standartlar belirlenmesi gerektiğinin altını çiziyor.

“PC devrimini ve internet devrimini gördüm”

Yapay zeka konusundaki heyecanını gizlemeyen Bill Gates, bunun insanlık tarihindeki yeni bir çağın kapısını araladığına emin.

Microsoft’un GPT modelini geliştiren OpenAI ile bağları olduğu bilinen bir gerçek. Microsoft birkaç ay önce OpenAI’a 10 milyar dolar yatırım yaptı ve şirketin yapay zeka yazılımlarını Azure bulut hizmetlerine, Windows’a, Office programlarına, Bing arama motoruna ve Edge internet tarayıcısına ekledi. Microsoft Copilot uygulamasıyla ise yapay zekayı iş asistanı olarak kullanmak mümkün hale geldi.

Yapay zekalı ilk sanal karakter!

Teknoloji şirketi Cerebrum Tech, derin öğrenme temelli dil modeli kullanarak geliştirdiği yapay zekâ uygulaması sanal karakter ‘Cere’yi mobil telefon kullanıcılarının deneyimine sundu. Yazılı ve sesli sohbet edebilen Cere, ruh halinize göre müzik parçası öneriyor, gündemdeki haberleri derliyor, yemekten modaya, sağlıktan spora hemen her konuda bilgi paylaşıyor. Geniş dil modelleri baz alınarak tasarlanan ve empatik davranması için eğitilen Cere’nin türünde geliştirilmiş ilk mobil uygulama olduğunun altı çiziliyor. Cerebrum Tech Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Erdem Erkul, “Cere hem güncel trendleri yakından takip eden bir influencer, hem de kurumsal versiyonu ile iş yaşamını kolaylaştıran bir çalışma arkadaşı. Türkçe sesli dil desteği ve mobil uygulamanın erişim kolaylığı ile kullanıcılar yapay zekanın olanaklarını hem günlük hem de iş yaşantılarında kolaylıkla deneyimleyebilecek” dedi.

Sürdürülebilirlik odaklı web3 ekosistemi Cereverse’ü geliştiren yeni nesil teknoloji şirketi Cerebrum Tech, yapay zekalı sohbet robotu Cere’yi mobil uygulama üzerinden piyasaya sürdü. Cere, ChatGPT’nin geliştirilmesiyle dünyada büyük ilgi ve merak uyandıran derin öğrenme tabanlı özbağlanımlı dil modeli yapısını kullanıyor. Türkiye’de 3 boyutlu sanal karakter ile entegre edilen ilk mobil sohbet uygulaması olma özelliğini taşıyan Cere, Türkçe, İngilizce, Almanca, İspanyolca ve Korece dil desteği sunuyor. Hem yazılı hem sesli sohbet özelliğine sahip olan Cere, GooglePlay ve AppStore üzerinden ücretsiz olarak indirilebiliyor. Ücretli olan Pro ve Kurumsal planlar ile kullanıcılara gelişmiş özellikler de sunuluyor.

Cereverse’de büyüyen yapay zeka fenomeni

Yapay Zeka ve Web 3 teknolojileri üzerine faaliyet gösteren yeni nesil teknoloji şirketi Cerebrum Tech’in Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Erdem Erkul, “Cere, neredeyse her konuda bilgi paylaşabilen, yorum ve fikir beyan edebilen akıllı bir sanal karakter. Bir karaktere sahip olması Cere’nin kullanıcılarla çok daha samimi ve etkili iletişim kurmasını sağlıyor. Biz Cere’yi bir sohbet robotu olmanın ötesinde şirketimizin bir çalışanı, yapay zeka uzmanımız olarak konumlandırıyoruz. Cereverse ekosisteminde yer alan Cere, özellikle teknoloji ve moda konusunda trendleri çok yakından takip eden bir influencer olma özelliğini de taşıyor. Cere ayrıca, sosyal medya üzerinden de paylaşımlar yaparak insanlarla sürekli etkileşim halinde olmayı sürdürüyor. Sanal karakterimiz Cere birçok özelliğinin yanı sıra; sordukça daha fazla araştıran, daha hızlı öğrenen, kendini geliştiren bir yapay zeka fenomeni olarak hayatımızda önemli bir yer alacak” diye konuştu.

Her an konuşabileceğiniz bir sohbet arkadaşı

Mobil uygulama sayesinde her an her yerde kolaylıkla ulaşılabilen Cere’nin hem günlük hayata hem de iş yaşantısına yönelik birçok fayda sağlayacağını söyleyen Dr. Erkul, “Cere ‘bugün ne giysem’ diye düşünürken danışabileceğiniz ya da ruh halinize göre size farklı müzikler öneren bir sohbet arkadaşı. Her yaş grubundan kullanıcının ihtiyaçlarına çözüm üretiyor. Dileyene günün öne çıkan haber başlıklarını sıralayabilir, yemek tarifleri paylaşabilir ya da eğitim konusunda aklınıza takılan soruları hızlıca yanıtlayabilir. Bunun yanında Cere aynı zamanda bir iş arkadaşı. Kurumsal versiyonunu da sunduğumuz Cere, 3 boyutlu iletişim platformumuz Ceremeet’te yaptığınız toplantılara katılarak ihtiyaç duyulan bilgileri anında sunabilir, toplantının konuşma dökümlerini ve özetlerini e-mail adresinize postalayabilir ya da bir iş görüşmesini simüle ederek daha iyi hazırlanmanızı sağlayabilir” bilgilerini paylaştı.

Sohbet ettikçe daha da akıllanacak

Önümüzdeki dönemde Cere’nin yeni sürümleri için planladıkları geliştirmeleri de aktaran Dr. Erkul, “Cere kullanıcılarla etkileşime girdikçe kullanıcısını tanıyan, daha doğru ve etkili yanıtlar üretebilen bir uygulama. Bu süreçler ilerledikçe Cere’nin düşünce ve duygularını ifade ettiği mimik ve hareketleri de gelişecek. Öte yandan Cereverse ekosistemimizde oyunlar da geliştirme aşamasındayız. Kullanıcılar bu oyunları Cere ile beraber oynayarak eğlenceli vakit geçirebilecekler” dedi.

Elektronik geri dönüşümde yenilik

1999 yılında Almanya’da kurulan Exitcom, 2003 yılında Türkiye’nin ilk elektronik atık geri dönüşüm faaliyetlerine başladı. Yürüttüğü Ar-Ge çalışmaları ve katıldığı uluslararası konferanslarla kendini geliştiren Exitcom, zamanla Türkiye’nin ilk ve tek Lamba/ Floresan, Kartuş/ Toner ve Pil geri kazanım faaliyetlerini proseslerine dahil ederek entegre bir tesis haline geldi.

Bilgi güvenliğine önem veriliyor


Teknolojinin ilerlemesine ve tüketim artışına bağlı olarak her geçen gün artan elektronik atık miktarlarının 2019 yılında küresel olarak üretilen 53,6 milyon ton elektronik atığın yalnızca %17,4’ü resmi yollarla geri dönüştürüldü. Bu oranın ülkemizde de oldukça düşük olduğunu belirten Exitcom Genel Müdürü Murat Ilgar konuyla ilgili olarak önemli açıklamalarda bulundu. Elektronik atıkların değerli, tehlikeli ve bilgi içerikli olması sebebiyle oldukça önemli olduğunu ifade eden Ilgar, “Bu atıkların döngüsel ekonomisi açısından oldukça değerli hammaddeler barındırdığından ve aynı zamanda buzdolabı, monitör gibi çeşitli atıkların zararlı maddeler içermesi sebebiyle doğaya zarar vermeyecek şekilde uygun şartlarda geri dönüştürülmesi gerekiyor” dedi. Elektronik atıklardaki en önemli konulardan birinin de bilgi güvenliği olduğunun altına çizen Murat Ilgar, günlük hayatımızda kullandığımız cep telefonundan bilgisayara birçok elektronik eşyanın kişisel bilgilerimizi içerdiğini ifade ederek “Tesisimizde uluslararası bilgi güvenliği standartları kapsamında veri silme, fiziksel imha, evrak/arşiv imha, marka imha gibi birçok hizmeti sunmaktayız” ifadesini kullandı.


Birçok değerli ve kritik hammaddeyi ekonomiye geri kazandırıyor


Birçok değerli ve kritik hammaddeyi ekonomiye geri kazandıraan Exitcom, uluslararası pil geri dönüşüm hizmeti ile fiziksel, kimyasal (hidrometalurjik) ve termal (pirometalurjik) prosesler dahilinde primer ve sekonder pillerden hammadde kazanımı sağlıyor. Son zamanların oldukça gelişime açık ve güncel konularından olan elektrikli araç bataryalarını da proseslerinde işleyebilen Exitcom, tesisinde öncelikle ikincil ömrü olan pilleri test ederek yeniden kullanıma öncelik vermektedir. Exitcom Genel Müdürü Murat Ilgar konu ile ilgili olarak “Uluslararası politika ve direktifleri yakından takip etmekteyiz. Bu bağlamda 10 Mart 2022 tarihinde sunulan, pil ve akümülatör kullanımına ilişkin AB direktif önerisi ile 2030 yılından itibaren yeni üretilen endüstriyel, elektrikli araç ve otomotiv pillerinde belirlenen minimum miktarlarda geri dönüştürülmüş kobalt, nikel ve lityum kullanılması gerekecektir.” açıklamasında bulundu.


Küresel ısınma ve iklim değişikliği sorununa dikkat çekiyor


Son yıllarda gerçekleştirilen birçok yeni düzenleme ile sürdürülebilirlik, döngüsel ve yeşil ekonomi, yaşam döngüsü, yeniden kullanım gibi alanlarda da kendini geliştirmeye devam ettiklerini belirten Murat Ilgar, tüm dünyada ektisini gösteren aşırı hava koşullarının artmasıyla birlikte küresel ısınma ve iklim değişikliği sorununun son zamanların en güncel sorunları arasında yerini aldığını ifade etti. Exitcom, Aralık 2019’da Avrupa Komisyonu tarafından açıklanan Avrupa’yı 2050 yılına kadar iklim nötr hale getirmeyi amaçlayan “Avrupa Yeşil Mutabakatını” ve ortaya koyduğu politikaları yakından takip etmektedir.

ASUS, Chromebook CR11 ile eğitime odaklandı

0

Chromebook serisi ile eğitim dünyasına ayrıcalıklar sunan ASUS, öğrencilerin konforunu ve güvenliğini daha üst seviyeye taşıyan yeni Chromebook CR11 modellerini tanıttı. Eğitim süreçlerini çok daha verimli hale getiren yeni serinin öne çıkan özellikleri arasında; yaratıcılığı ve üretkenliği artıran çok yönlü yetenekler, tüm fiziksel zorlukların üstesinden gelebilen üstün sağlam tasarım, zararlı bakterilerin üremesini engelleyen antibakteriyel koruma ve uzun saatler gözleri mavi ışığın zararlarından koruyan ekranlar var.

Sağlam tasarımı ile ASUS sıvı ve darbelere dayanıklı

ASUS, köşeleri lastik tampon ile çevrili, akıllı koruyucu özellikleriyle donatılan yeni Chromebook CR11 modellerini evde, dışarıda veya sınıfta günlük hayatın koşuşturmacasına dayanmak için askeri sınıf standartlarda üretti. CR11 modeller, isteğe bağlı Corning Gorilla Glass ekranları sayesinde çizilmeye ve kırılmaya karşı normal cam ekranlara göre dört kat daha dayanıklı. Günlük darbelere, çarpmalara, düşmelere ve sıvı dökülmelerine zarar vermeden dayanacak şekilde üretilen modeller, masadan düşse de çalışmaya devam edebiliyor.


Cihazın dört köşesi de, her zaman güvenli ve sağlam olmasını sağlamak için fiziksel darbelerin etkisini azaltan sert bir kauçuk tamponla korunuyor. Dayanıklı klavyesi ise 405 cc’ye kadar sıvı dökülmeleriyle zarar görmeden başa çıkabiliyor. ASUS Chromebook CR11 ve CR11 Flip’in tabanında taşırken tutmayı kolaylaştıran, düşme ve kayma riskini azaltan kauçuk bir güvenlik tutamağı da bulunuyor.

Cihazın koruma özellikleri bunlarla sınırlı değil. CR11’in klavyesi, tuşların dışarı çıkmasını önlemek için tuş başlıklarının kenarları ile klavye çevresi arasında minimum boşluk olacak şekilde kurcalamaya karşı dayanıklı olacak şekilde tasarlandı. Hatta dizüstü bilgisayarlar, parmak izlerine karşı dayanıklı ve onları daha uzun süre temiz tutan sağlam, mikro çukurlu bir yüzeye sahip.

Verimli öğrenme için çok yönlü yetenekler

Dönüştürülebilir CR11, yaratıcılığı ve üretkenliği serbest bırakmak için hızlı, hassas hareketler sağlayan bir kalem de içeriyor. Böylece öğrenciler her an her yerde kolayca not alabiliyor, fikirlerini yazıya veya resme dökebiliyor. Kalem, ayrıca garaja kaldırıldığında hızlı ve otomatik olarak şarj olabiliyor.

ASUS Chromebook CR11 Flip modeli, öğrenme deneyimlerini daha da zenginleştirmek için klavyenin hemen üzerine yerleştirilmiş dışa bakan bir kamera içeriyor. Bu özellik, öğrencilerin tablet modunda fotoğraf ve video çekmelerine olanak tanıyarak tamamen yeni yollarla keşfetmelerini ve öğrenmelerine olanak tanıyor. Öğrencilere en iyi bağlantıyı sağlamak için WiFi 6 teknolojisini kullanıyor. Her iki modelde de G/Ç bağlantı noktaları bulunuyor. Bunlar arasında iki adet USB Type-C (USB-C) bağlantı noktası, iki adet USB 3.2 Type-A bağlantı noktası, bir microSD kart okuyucu, bir birleşik ses girişi ve bir Kensington Lock yuvası mevcut. Tek bir şarjla 12 saate kadar pil ömrü sunan dizüstü bilgisayarlar, tüm gün süren derslere ve daha fazlasına dayanırken; bu da öğrencilerin hem kesintisiz öğrenmenin hem de eğlencenin keyfini çıkarmasını sağlıyor.

Günlük hijyen ve güvenlik


Öğrenme odaklı dizüstü bilgisayarların yüzeyleri, 24 saatlik bir süre içinde bakteri üremesini %99’un üzerinde engellediği bilimsel olarak kanıtlanan ve yüzeylerin hijyenik kalmasına yardımcı olan ASUS Antimicrobial Guard ile korunuyor. Böylece, CR11 temas yoluyla bulaşan zararlı bakterilerin yayılmasını potansiyel olarak azaltıyor. Kullanıcısının konforunu artırmaya yönelik özellikler arasında; TÜV Rheinland onaylı, öğrencilerin uzun çalışma seansları sırasında gözlerini mavi ışığın zararlarından korumaya yardımcı olan ekranlar yer alıyor. Göz bakımını bir adım öteye taşıyan ASUS Chromebook CR11, her türlü ışıkta rahat görüntüleme sağlamak için yansımaları azaltan parlama önleyici bir ekrana da sahip.

Google for Education’ın en iyileri

ASUS Chromebook CR11 serisi dizüstü bilgisayarlar eğitimi daha da güçlendirmek için, Google Play’e tam erişim de dahil olmak üzere Google for Education‘ın en iyi özelliklerini kullanıyor. Gmail, Dokümanlar, Drive, Takvim, Meet ve daha fazlası gibi üretkenlik uygulamaları da dahil olmak üzere Google Workspace for Education’ın tüm gücüyle bir araya gelen ChromeOS, kullanıcıların hızlı bir şekilde ortak çalışmasına ve favori uygulamalarla sorunsuz bir şekilde senkronize olmasına olanak tanıyor. Ayrıca Google Yönetici konsolu, okul BT personelinin çok çeşitli politika ve ayarları uzaktan yönetmesine de imkan sunuyor.

NVIDIA L4 GPU Google Cloud’a eklendi

0

Google Cloud, NVIDIA’nın üretken yapay zeka projelerinde kullanılacak yeni ürünü Nvidia L4 GPU’yu Vertex AI sistemine dahil etti. Böylelikle Google NVIDIA’nın L4 Tensor Core GPU’sunu sunan ilk bulut hizmetleri sağlayıcısı oldu. NVIDIA L4 GPU, üretken yapay zeka modellerinin oluşturulmasını, ayarlanmasını ve devreye alınmasını destekleyen Vertex AI üzerinde optimize edilmiş destekle sunulacak.

L4 120 kat daha hızlı

NVIDIA L4 GPU, CPU’lardan 120 kat daha fazla yapay zeka destekli video performansı ve %99 daha iyi enerji verimliliği sağlayabilen gelişmiş AI video özelliklerine sahip.

Google Cloud Sistemler ve Hizmet Altyapısı Başkan Yardımcısı Amin Vahdat, “Üretken yapay zeka, Google Cloud’da sağladığımız hız, ölçeklenebilirlik ve güvenilirliği talep eden yeni bir bilgi işlem çağını temsil ediyor” açıklamasını yapıyor. İş yükü için optimize edilmiş Compute Engine portföyüne L4 GPU eklendi. Google, geliştiricilerin bu evrensel GPU ile daha hızlı iş üretmesinin mümkün olacağını belirtiyor.

Görsel üretme işlerinde dikkat çekiyor

Google Cloud, profesyonellerin işlerini daha iyi ve daha hızlı yapmalarına yardımcı olmak için tasarlanmış üretken yapay zeka uygulamaları sunan çeşitli kuruluşlar için altyapı sağlıyor. Üretken yapay zeka, insanların bağlantı kurmasına ve eğlenmesine yardımcı olan bir dizi yeni uygulamayı da yönlendiriyor.

Metinden dijital sanat üreten yapay zeka uygulaması Dream’i geliştiren Wombo, Google Cloud’daki NVIDIA L4 GPU’yu erken erişimle inceledi. Wombo CEO’su Ben-Zion Benkhin, yapay zeka aracılığıyla kullanıcıların istemlerinden sürükleyici dijital sanat eserleri yaratmalarını hedeflediklerini belirterek L4’ün arayüzünün daha iyi, daha gerçekçi ve daha verimli görsel üretme deneyimi sunduğunu söyledi.

Gerçek stüdyoya gerek kalmadan seslendirme

Yapay zeka ile ses hatalarını düzeltmek veya seslendirme parçaları oluşturmak ya da altyazı ekleme ve sosyal medya videoları oluşturmayı sağlayan Descript, NVIDIA kullanan uygulamalardan bir başkası. Descript CEO’su Andrew Mason, “Descript, AI çıkarımını hızlandırmak için modelleri optimize etmek üzere NVIDIA TensorRT’yi kullanıyor” bilgisini veriyor. Yapay zeka sayesinde kullanıcılar ses klonlama sayesinde stüdyo kalitesinde içerik üretebiliyor; sadece yazıyla seslendirme üretebiliyor.

NVIDIA’nın sanal iş istasyonlarının bir parçası olan L4’ün diğer kullanıcıları arasında Twitter ve SnapChat bulunuyor.

Özellikle video ve grafik işler, simülasyonlar ve veri analizi için önerilen NVIDIA L4 GPU’yu, Google Cloud’da özel önizleme modunda denemek mümkün.

Yüzen Güneş panelleri mi geliyor?

Yeni bir tür fotovoltaik elektrik santrali ortaya çıkıyor. Rezervuarlarda, göllerde ve göletlerde inşa edilen su yüzeyinde yüzen güneş panelleri, arazi koruma, verimlilik ve su kaybını azaltma açısından geleneksel yere monte güneş sistemlerine göre avantajlara sahip Science and Technology Daily raporuna göre, Çinli bilim adamı Zeng Zhenzhong liderliğindeki bir grup araştırmacı, dünyadaki bu tür yüzen fotovoltaik sistemlerin enerji arzı ve su tasarrufuna potansiyel katkısını tahmin ediyor.

Çevre potansiyeli

Artan küresel enerji kullanımı ve fosil yakıtlardan kaynaklanan karbon emisyonlarını sınırlamak için sürdürülebilirlik hedeflerinin benimsenmesi, temiz enerji talebini artırıyor. FPV, çok sayıda arazi kaynağından tasarruf ederek ve su buharlaşmasının soğutma etkisi yoluyla enerji üretiminin verimliliğini artırarak gelecek vaat eden bir temiz enerji sağlayıcısı haline geldi. Çin’deki Güney Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nde çevre bilimcisi olan Zeng Zhenzhong, FPV sistemlerinin enerji temini ve su tasarrufuna ne kadar katkıda bulunabileceğini değerlendirmede Çin, Amerika Birleşik Devletleri, Tayland ve diğer ülkelerden araştırmacılara öncülük ediyor.

Ekip, üç küresel rezervuar veri tabanına ve gerçekçi bir iklim odaklı fotovoltaik sistem simülasyonuna dayanarak, 114.555 küresel rezervuarın yüzde 30’unu kapsayan FPV sistemlerinin potansiyel elektrik üretiminin yılda yaklaşık 9.434 terawatt-saat (TWh) olduğunu tahmin ediyor. Uluslararası Hidroelektrik Birliği’nin son verilerine göre, 2021’de hidroelektrikle yaklaşık 4.252 TWh elektrik üretiliyor.Nature Sustainability dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, en yüksek FPV elektrik üretim potansiyeline sahip bölgeler, esas olarak Amerika Birleşik Devletleri’nin bazı bölgeleri, doğu Brezilya, Portekiz, İspanya, kuzey Güney Afrika, Zimbabwe, Hindistan ve doğu Çin’dir. Güç üretiminin yanı sıra, FPV’nin neden olduğu azaltılmış buharlaşma, her yıl 100 milyar metreküpten fazla su tasarrufu sağlayabilir, bu da 300 milyon insanın yıllık su tüketimine eşdeğerdir.

Uluslararası iş birliği

Çalışma aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerin FPV gelişimi için daha büyük potansiyele sahip olduğunu gösterdi. Gelişmekte olan 40 ülkedeki FPV potansiyeli, mevcut elektrik talebinden daha yüksektir. Örneğin, Brezilya’nın yıllık 538 TWh elektrik talebi var ve bu da FPV geliştirmesiyle tamamen karşılanabilir. Zimbabve, Laos, Etiyopya, Kamerun, Myanmar ve Sudan dahil olmak üzere bol rezervuarlara sahip altı ülkede FPV potansiyeli, mevcut elektrik talebinden üç ila 10 kat daha fazladır. Yurtiçi geliştirme sırasında kazanılan deneyimle Çin, FPV projeleri oluşturmak için diğer ülkelerle de çalışıyor.

6 Aralık 2022’de Çin ve Tayland’ın ortaklaşa inşa ettiği FPV projesi Tayland’ın şebekesine bağlandı. Yıllık 95 milyon kWh elektrik üretimi ile şu anda ülkedeki en büyük FPV projesidir. İki ülke tarafından Sirindhorn Barajı’nda inşa edilen FPV projesi, Ekim 2021’de ticari işletmeye açıldı. Projenin kurulu gücü 58,5 megavata ulaşıyor ve bu da karbondioksit emisyonunu her yıl 47.000 ton azaltabiliyor. İki enerji kaynağının bir arada kullanıldığı Sirindhorn Barajı’ndaki proje, gündüzleri güneş enerjisinden, geceleri ise hidroelektrik enerjisinden elektrik üreterek sürekli elektrik üretim süresini uzatıyor ve yenilenebilir enerji seviyelerindeki dalgalanmaları azaltıyor. Zeng, “Büyük ölçekli FPV uygulamaları, dünyanın birçok bölgesinde hala emekleme aşamasında. Maliyet ve çevresel etki göz önüne alındığında, FPV ve hidroelektrik karışımına sahip yenilenebilir enerji projelerine öncelik verilmesini öneriyoruz” dedi.

Hidrojen şarj ünitesi prototipi Tokyo’da tanıtıldı

Tokyo’da gerçekleşen hidrojen enerjisi fuarında Hong Kong yeşil mobilite Ar-Ge kuruluşu APAS (Automotive Platforms and Application Systems), Refire firmasıyla birlikte, Hong Kong’un ilk yakıt hücreli elektrikli araç şarj prototipini ve şebekeden bağımsız güç ünitesini tanıttı. Refire yakıt hücresi sistemiyle çalışan 32kW’lık cihazın ilk kez Hong Kong’da kullanılması planlanıyor. Bu ünite, aynı zamanda Hong Kong hükümetinin 2050 yılına kadar karbon nötr olma planına da uygun.

Refire Başkan Yardımcısı Audrey Ma, “Hong Kong net sıfır hedefi için hidrojen kullanmak konusunda dünya lideri olmaya aday” açıklamasını yapıyor.

Ticari araç şarjına da uygun

Hong Kong’un araştırma merkezi APAS, akıllı mobilite ve yeşil enerji için teknik çözümler yaratmayı amaçlıyor. Bunun için hidrojen enerjisinden faydalanmak üzere araştırma yapıyor. Hidrojenle çalışan elektrikli araç şarj prototipi iki yıllık bir çalışmanın sonucu.

Sıfır emisyonlu bu sistem otomobilleri, kamyonetleri ve minibüsleri şarj edebiliyor. 220 volt iki fazlı ila 380 volt üç fazlı elektrik seçeneğiyle bir kahve makinesinden bir binaya kadar her şeye güç sağlayabiliyor.

Proje henüz sadece hidrojenin elektrikli araç şarjı için kullanılabileceğini kanıtlıyor olsa da hidrojen-elektrik enerjisinin güvenli bir şekilde kentlerde yer alabileceğini de gösteriyor.

Ayrıca ticari araçların vardiyaları arasında şarj edilmesi için gerekli olan arazi ve altyapı sorununun hafifletilmesi için bir yöntem sunuyor. Hidrojen elektrik şarjlarının tümüyle şebeke dışı kullanılması mümkün.

Hong Kong’da hidrojenle çalışan otobüsler kullanılmaya başlandı

Hong Kong’da 3.700 km’lik hidrojene hazır bir boru hattı ağı bulunuyor ve kentin her noktası hidrojen dağıtımına hazır durumda.

Hidrojenle çalışan otobüsler ve kamyonlar ticari olarak kullanılmaya başlandı. 2022’de duyurulduğu üzere, 2023’te hidrojenle çalışan çift katlı araçlar ve diğer ağır hizmet araçları denenecek.

Refire Başkan Yardımcısı Audrey Ma, “Hong Kong net sıfır hedefi için hidrojen kullanmak konusunda dünya lideri olmaya aday” açıklamasını yapıyor.

Hidrojen teknolojisi alanında çok hızlı ilerleme kaydedilmesine rağmen hükümetlerin bu konuda yapması gereken yasal düzenlemeler daha uzun sürüyor. Geçen yıl Hong Kong’da hidrojenle çalışan otobüs denemeleri yapıldığı dönemde, toplu taşıma operatörleri ve enerji uzmanları yeşil teknoloji gelişimine hükümetlerin ayak uyduramadığı konusunda uyardılar.

Hubtic 1,3 milyon dolar tohum yatırım aldı

Uluslararası taşımacılık hizmetlerine geliştirdiği dijital çözümlerle değer katan Hubtic, tohum yatırım turunu tamamladı. Yatırım turuna, Avrupa’nın en büyük tedarik zinciri operasyonu ve satın alma danışmanlık şirketlerinden Kloepfel Consulting’in kurucularının aile ofisi, Bilişim Vadisi GSYF, APY Ventures ve melek yatırımcılar katıldı.

Dijital lojistik girişimi Hubtic 1,3 milyon dolar tohum yatırım aldı

Hubtic CEO’su Abdullah Cansu, “2022 yılında gelirimizi Euro bazında bir önceki seneye göre 6 kat artırmayı başardık. Bu sene ajandamızda bu büyümeyi devam ettirmek, teknolojimize yatırım yapmak ve Avrupa’da hâlihazırda yürüttüğümüz operasyonlarımızı genişletmek var. Şu anda gelirimizin yüzde 30’u yurt dışından geliyor. Yıl sonuna kadar bu oranı yüzde 50’nin üzerine çıkarmayı hedefliyoruz. Bu doğrultuda Avrupa’daki tedarikçi ağımızı genişletiyor ve Avrupa içi taşımacılıkta hizmet verdiğimiz bölgeleri artırıyoruz” dedi. Süreçlerinin merkezinde verimli bir operasyon merkezi bulunduğunu ifade eden Cansu, “Diğer bir hedefimiz ise kendi geliştirdiğimiz teknolojik altyapı ile lojistik süreçlerindeki verimsizliği minimize edip, Türkiye’de kurduğumuz operasyon ekibimiz ile tüm dünyaya hizmet vermek. Bu yolculukta bize inanan iş ortaklarımıza, müşterilerimize ve yatırımcılarımıza teşekkür ederiz” diye konuştu.

Dinamik ve merkezine inovasyonu alan yeni nesil bir lojistik girişimi olduklarını vurgulayan Cansu şöyle devam etti; “Büyük ölçüde geleneksel yöntemlerle ilerleyen lojistik sektöründe şeffaflık, hız ve güvenilirlik tarafında devreye aldığımız yazılım destekli uygulamalarımızla fark yaratıyoruz. Yazılım ekibimizin geliştirdiği anlık fiyatlama, 7/24 konum takibi, bulut tabanlı dokümantasyon hizmeti ve online raporlama gibi hizmetlerimizle müşterilerimizin lojistik süreçlerini uçtan uca tek bir platformdan yönetmelerini sağlıyoruz. Uygulamamız yardımıyla tedarik zincirlerini optimize etmelerine olanak verirken, maliyet ve zamandan tasarruf ettiriyoruz.”

10 bin başarılı taşıma

2021 yılında operasyon merkezini İstanbul’a taşıyarak faaliyetlerine başlayan Hubtic, uluslararası taşımacılık alanında bugüne kadar 50’den fazla ülkede taşıma gerçekleştirdi. 170’i aşkın müşteri portföyü ile 10 bin başarılı taşımaya imza atan dijital lojistik girişimi; 80’den fazla rotada 4 bin araçlık geniş tedarikçi ağı ile kara yolu, deniz yolu, hava yolu ve intermodal olmak üzere çeşitli taşımacılık türlerinde hizmet veriyor.

Kentsel ulaşım startup’larına 500 bin euro destek

Avrupa İnovasyon ve Teknoloji Enstitüsü’nün (EIT) 2019’da kurulan Kentsel Ulaşım (Urban Mobility) bölümü, bu alandaki startup’lara 500 bin euroya kadar destek sağlıyor. Başvuruda bulunan start-up, Avrupa Birliği üyesi devletlerden birinde veya Türkiye gibi Ufuk Avrupa’ya katılan bir ülkede kurulmuş ve 100’den az çalışanı bulunan, kar amacı güden özel bir işletme olmalı.

2023-2025 iş planı incelenecek

EIT Urban Mobility – Impact Ventures Finansman Destek Programı kapsamında toplam 3 milyon euro hibe verilecek. Startup başına maksimum destek 500 bin euroya ulaşıyor.

İlk başvurular Mayıs 2023’te incelenecek. Ön inceleme ve değerlendirme sonuçları Haziran 2023’te açıklanacak. İlk başvuru süresine yetişemeyenler 7 Temmuz veya 29 Eylül’deki ikinci ve üçüncü değerlendirme dönemine başvuru yapabilir. Bu çağrı 1 Ekim 2023’e kadar açık kalacak.

Başvuran projelerde kentsel yaşamda uzun süreli değişim yaratabilecek ve ulaşım alışkanlıklarını net sıfır hedefine yaklaştıran çözümler aranıyor.

Başvuru başlıkları; Entegre Mobilite, Sürdürülebilir Şehir Lojistiği, Akıllı Altyapı, Geleceğin Mobilitesi ile Hareketlilik ve Enerji temalarından oluşuyor.

Bu çağrıyla ilgili ayrıntılı bilgi için EIT Urban Mobility sayfasını inceleyebilirsiniz.

Bitcoin ATM’lerinden 1,5 milyon dolar çalındı!

Bitcoin ATM’leri (BATM) üreticisi General Bytes, hafta sonu sunuculardan 1,5 milyon dolar değerinde bitcoin çekildiğini açıkladı. Bu hack işleminin arabirime bir Java uygulaması yükleyerek yapıldığı tahmin ediliyor.

Bitcoin ATM’leri soygunu çeşitli lokasyonlarda meydana geldi. General Bytes adlı şirketin satışını yaptığı BATM’ler, bitcoin’i diğer para birimleriyle değiştirmeye imkan tanıyor. Bunun için müşteriler şirketin yönettiği bir kripto uygulama sunucusuna (CAS) bağlanıyor.

General Bytes Bitcoin ATM’leri (BATM) üretiyor

56 BTC çalındı, iade yapılamıyor

Hacker’lar farklı cüzdanlardan 56 BTC (1,5 milyon dolar) değerinde Bitcoin çaldı. General Bytes, güvenlik açığını öğrendikten 15 saat sonra yama yaptı, ancak kripto para birimlerinin çalışma şekli nedeniyle kayıplar kurtarılamıyor.

17-18 Mart’ta gerçekleşen soygun karşısında şirket bazı güvenlik tedbirleri alacağını duyurdu.

BATM’ler, müşterilerin ana sunucu arabirimi olarak bilinen bir mekanizmayı kullanarak terminalden CAS’a video yüklemesine izin veren bir seçenek sunuyor. Hacker’ın bu aşamada bir güvenlik açığı yakaladığı tahmin ediliyor. Ayrıca şirketin bulut sistemleri için kullandığı server firmasını ve port numarasını bildiği tahmin ediliyor.

Soygunun şu adımlarla gerçekleştirildiği anlaşıldı:

Kötü niyetli uygulama bir sunucuda çalıştırıldıktan sonra, hacker (1) veritabanına erişebildi, (2) sıcak cüzdanlar ve borsalardaki fonlara erişmek için gereken şifrelenmiş API anahtarlarını okuyup şifrelerini çözebildi, (3) sıcak cüzdanlardan başkasına para aktarabildi. Hacker tarafından kontrol edilen bir cüzdan, (4) kullanıcı adlarını ve parola karmalarını indirdi ve 2FA’yı kapattı ve (5) terminal olay günlüklerine erişip müşterilerin ATM’de özel anahtarları taradığı örneklere ulaştı. 5. adımdaki hassas veriler, ATM yazılımının eski sürümleri tarafından kaydedildi.

Dijital paraları soğuk cüzdanda tutmak daha güvenli

İnternetten erişim sağlayan sıcak cüzdanlara yönelik ilk soygun bu değil. Güvenlik uzmanları uzun zamandır, dijital paralar için internet erişimi olmayan soğuk cüzdanlar kullanmayı öneriyor. BATM’ler, değişim yapılabilmesi için internete bağlı olmak zorunda ve sıcak cüzdanlardaki dijital paranın güvenliğini sağlamak çok kolay olmuyor.

Finansal teknolojilerin yeni adı United Payment

0

FinTek alanında bugüne kadar pek çok ilki gerçekleştiren Birleşik Ödeme, 2010 yılından bu yana yazdığı başarı hikayesini farklı bir boyuta taşıyor. Bölgesel büyüme vizyonunun bir parçası ve atacağı yeni adımların habercisi olarak United Payment, yeni hikayesi ve kimliğiyle yepyeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Finansal teknolojilerin yeni adı artık United Payment olacak. 

Türkiye’de FinTek sektörüne yön veren pek çok öncü işe imza atan Birleşik Ödeme, operasyonlarını yürüttüğü Türkiye, Azerbaycan, Romanya, Gürcistan ve İngiltere’nin yanı sıra açılacağı yeni ülkelerin ve globalde atacağı önemli adımların habercisi olarak marka kimliğini yeniledi. Geleneksel sistemlerin yarattığı tıkanıklıkları ve düğümleri çözmeyi markanın varoluş amacı olarak belirleyen United Payment, buradan hareketle, ‘hayatın düğümlerini çözen görünmez güç’ olmayı vadediyor. 

‘FinTek denildiğinde akla United Payment gelecek’

Markanın yeni kurumsal kimliğine yönelik bilgi veren United Payment CEO’su İlker Sözdinler, Pazara girdiğimiz ilk günden bu yana sektörde ‘yol açan vizyoner’ yaklaşımımızla fark yarattık. Sektörle birlikte dönüştük; çoğu zaman sektörü dönüştürdük. Fatura ödemek için saatlerce bekleyenlere self servis kiosk çözümümüzü sunduk. Vatandaşların, belediyelerden alacakları sosyal destekleri şehir kartlarımızla dijitalleştirdik, daha şeffaf hale getirdik.   Nöbetçi Transfer ile para gönderimlerinde saat sınırlamasını kaldırdık. Yurt dışına para gönderme işlemlerini daha hızlı ve az masraflı hale getirdik. Naktin çok döndüğü endüstrilerde nakit yönetimini kolaylaştıran ve şirketlere yılda 120 gün kazandıran akıllı kasayı geliştirdik. Geliştirdiğimiz ürün, hizmet ve insan kaynağını ihraç etmeye başladık. Globalde yeni fırsatlara hazırlanırken, Türkiye, Azerbaycan, Romanya, Gürcistan ve İngiltere operasyonlarımız tam gaz devam ediyor. Bölgede lider FinTek gücü olma hedefimiz kapsamında yeni bir adım atıyor ve hikayemizi güçlü bir kimlikle taçlandırıyoruz. United Payment, aynı geçmişte olduğu gibi, bugün de önüne gelen her finansal soruna ‘Nasıl yapılır?’ değil ‘Neden olmasın?’ diyecek. Var olan sistemlerin yarattığı tıkanıklıkları gidermeyi misyon edinecek. Artık FinTek denildiğinde akla United Payment gelecek” diye konuştu.

United Payment Pazarlama Direktörü Seda Küçükfırat Arslan ise “Birleşik Ödeme’nin neredeyse FinTek kelimesinin Türkçede kullanıma girmesiyle başlayan yolculuğu, bugün marka gücünü de arkasına alarak bambaşka bir boyuta ulaşacak. United Payment, sunduğu çözümler arasında yaratacağı sinerjiyi adeta bir maestro gibi yöneterek, müşterinin tüm ihtiyaçlarına tek adresten cevap verebilecek benzersiz bir gücü oluşturuyor. United Payment hem teknolojik altyapı sağlayarak müşterilerin kendi markalarıyla çözüm sunabilmesini sağladığı hem de görünmez finansı yaratan önemli oyunculardan biri olduğu için adeta bir süper güçle hareket ediyor. Bu süper gücün adı görünmezlik” dedi. 

Logo, markanın ‘görünmez’ gücünü temsil ediyor 

United Payment teknolojik altyapısı ile müşterilerine kendi markalarıyla çözüm sunmasını sağlarken, aynı zamanda görünmez finansın önemli oyuncularından biri olarak öne çıkıyor. Markanın logosu United Payment’ın baş harflerinden oluşuyor; ancak harflerin belirli kısımları görünmüyor. Bu, markanın görünmez gücünü temsil ediyor. United Payment’ın logosu, açılmış bir kilide benziyor, bu da müşterileri için kaosları, düğümleri çözen, inovasyonlarıyla kilitleri açan bir markayı ifade ediyor. Logonun U harfindeki nane yeşili rengi ise markanın sunduğu çözümlerle oluşan ferahlığı anlatıyor. Tam da bu sebepten marka, varoluş amacını “Hayatın düğümlerini çözen görünmez güç” olarak sloganlaştırıyor. 

Yeşil hidrojen yatırımcılar için yeni bir fırsat

Düşük karbonlu hidrojen, altyapı yatırımcılarına alternatif yatırım fırsatları sunuyor. Boston Consulting Group ve EDHECinfra, yeşil hidrojenin önümüzdeki 30 yılda 6 trilyon ila 12 trilyon dolarlık yatırım alacağını hesapladı.

Düşük karbonlu hidrojen, emisyonları azaltması zor olan endüstrileri karbondan arındırmak için öneriliyor

Altyapı yatırımları daha hızlı büyüdü

31 Aralık 2019’dan 31 Aralık 2022’ye kadar altyapı yatırımları hem nakit getirileri hem de değerleme artışları dahil olmak üzere yıllık toplam %7,36 getiri sağladı; hatta zorlu 2022 ortamında olumlu getiriler sundu. 2021’de kaynak yaratma hacmi %50 arttı. Gayrimenkul (%-25), özel sermaye (%-21), özel borç (%-10) ve girişim sermayesi (%9) gibi diğer alternatif varlıklara yapılan yatırımlar daha yavaş bir hızda büyüdü. Bugün itibariyle, altyapı yatırımcıları enerji ve çevre, ulaşım ve lojistik, dijital altyapı ve sosyal altyapı sektörlerinde 1,1 trilyon dolarlık varlığa sahip.

Yenilenebilir enerji sektörü yatırımları artacak

Boston Consulting Group (BCG) ve EDHECinfra’nın 2022’nin üçüncü çeyreğinde yaptığı küresel altyapı fonları araştırmasına göre, yatırımcıların %67’si önümüzdeki üç ila beş yıl içinde yenilenebilir enerji sektöründeki yatırımlarını artırmayı planladıklarını söylüyor.

“Hidrojen kazançlı bir alternatif”

BCG genel müdürü ve ortağı Wilhelm Schmundt, “Hidrojen, kazançlı bir alternatif yatırım fırsatına dönüşüyor. Sürdürülebilir kaynak geliştirme yetkisi olan fonlar için mantıklı bir seçenek” diyor.

2050 yılına kadar net sıfıra ulaşmak için düşük karbonlu hidrojen, temel kimyasallar, havacılık, çelik üretimi, denizcilik ve uzun mesafeli karayolu taşımacılığı gibi emisyonları azaltması zor olan endüstrileri karbondan arındırmak için önerilen yeni bir seçenek.

Gri hidrojen, doğal gaz veya metandan üretilirken, düşük karbonlu hidrojen, rüzgar veya güneş gibi yenilenebilir enerji kaynakları veya karbon yakalama ve depolama ile eşleştirilmiş fosil yakıtlar tarafından desteklenen elektroliz yoluyla üretiliyor.

Griden yeşil hidrojene geçiş

2021’de hidrojen talebi yaklaşık 94 milyon tondu ve bunun çoğu daha az çevre dostu olan gri hidrojen formundaydı. 2050 yılına kadar düşük karbonlu hidrojen talebi yılda 350 milyon tona yaklaşacak. Dünya Bankası da net sıfır için yeşil hidrojene geçişi tavsiye ediyor.

Araştırmacılar, düşük karbonlu hidrojen üretmek ve taşımak için kamu ve özel sektörlerin 2025 ile 2050 yılları arasında 6 trilyon ila 12 trilyon dolar arasında varlığa yatırım yapması gerektiğini hesapladı. Yatırım fırsatları, hammadde geliştirme ve üretiminden hidrojen taşıma ve depolamaya kadar hidrojen değer zinciri boyunca genişleyecek ve yatırımların 2030’a kadar hız kazanacağı tahmin ediliyor.

Hidrojende ilk hamle avantajı elde etmek için dört strateji

Tarihsel olarak, erken yatırımcılar altyapı sektörlerine ilk girenler olarak daha yüksek getiri elde ediyor. Yenilenebilir enerji endüstrisinde, 2010’ların başında rüzgar enerjisi ve güneş enerjisi üretimine yatırım yapan firmalar, sonraki on yılda yatırım yapan firmalardan daha yüksek iç getiri oranları bildirdiler.

BCG ve EDHECinfra, hidrojene yatırım yapacaklara 4 aşamalı bir strateji öneriyor:

  • Sübvansiyonları takip edin ve yalnızca politika yapıcıların risklerini sınırlayacak parasal mekanizmalar geliştirdiği veya oluşturmayı planladığı ülkelere ve değer zinciri segmentlerine yatırım yapın.
  • Düşük karbonlu projelere yatırım yapmakla ilgili teknik yürütme risklerini tecrübeli ortaklara kaydırın.
  • Her birinin daha iyi performans göstermesine yardımcı olacak sinerjiler oluşturmak için hidrojenle ilgili çeşitli projelere yatırım yaparak bir portföy oluşturun.
  • Erken ivme kazanmak için risk iştahını genişletin.

Siber suçluların yeni hedefi

0

Yapılan araştırmalara göre, veri ihlallerinin %82’sinin arkasındaki nedenin insan unsuru olması, kurumsal siber güvenlik söz konusu olduğunda çalışanların en zayıf halka haline geldiğini gösteriyor. Pazarlama, C-level ve BT departmanı çalışanları siber saldırılar açısından yüksek risk barındırıyor. Bütünleşik siber güvenlik alanında dünya lideri WatchGuard, kurumsal şirketlerin departmanları için dijital güvenlik önerilerde bulunuyor. 

Yapılan araştırmalara göre, CFO’lar, CHRO’lar ve CMO’lar’ın %64’ü siber güvenlik tehdit yönetimi faaliyetlerine en az dahil olan kişiler olarak karşımıza çıkıyor. Ancak siber suçlular tarafından sıklıkla elde edilmeye çalışılan verilerin de koruyucuları konumundalar. C-level yöneticiler siber suçlular tarafından giderek daha fazla hedef alınıyor. Siber güvenlik artık BT departmanlarıyla sınırlı olmadığından ihlal ve saldırı riski kurumların her departmanına dokunuyor. Bütünleşik siber güvenlik alanında dünya lideri WatchGuard; pazarlama, C-level ve BT departmanlarına yönelik yapılan saldırıları değerlendiriyor ve önerilerde bulunuyor. 

Pazarlama, C-level ve BT Dünyası Siber Saldırıların Hedefinde

Şirketin dışa dönük sesi olan pazarlamacılar, siber suçlular için kolay bir hedef olarak algılanıyor. Genellikle pazarlamacıların e-posta adresleri ve diğer iletişim bilgileri kolay erişilebilir olduğundan bilgisayar korsanlarının kimlik avı saldırılarında yararlanabilecekleri kolay hedefler haline geliyor. Siber saldırılardaki artış, kuruluşlardaki çeşitli pozisyonlarda endişe uyandırıyor. C-level ve yönetim kurulu departmanları, siber güvenlik önlemlerini bu alanda güçlendirmeye teşvik ediyor.     

En üst düzey yöneticilere gelince, erişilmesi halinde güvenlik tehdidi oluşturabilecek en hassas şirket dosyaları için sınırsız erişime sahip olduklarından siber suçluların ana hedefinde yer alıyorlar. Bununla birlikte, erişim noktaları ve iletişim bilgileri ortalama bir çalışanla karşılaştırıldığında ek tehdit azaltma önlemleriyle korunduklarından, kötü amaçlı yazılımların ağa girmesine izin verenler genelde yöneticilerin kendileri olmuyor. Bunun yerine, genellikle benzer erişim kimlik bilgilerine sahip olan ancak aynı siber güvenlik önlemleriyle korunmayan yardımcılar risk teşkil ediyor.

BT departmanı ise önemli kimlik bilgileri ve şifreleme anahtarları da dahil olmak üzere en kritik iş verilerine diğer departmanlara kıyasla daha geniş erişime sahip. Bu da BT departmanlarını siber suçlular için son derece kazançlı bir hedef haline getiriyor. Bunun dışında, BT’de çalışan kişiler şirketin tüm dijital altyapısını idare etmekten sorumlu ve bu altyapı bilgisayar korsanlarının eline geçerse işlerin çok kısa bir süre içinde durması tehlikesini barındırıyor.

Kurumlara Yönelik Siber Saldırıları Önlemek İçin 4 Öneri

Siber güvenlik alanında dünya lideri WatchGuard, bu alanda veri ihlallerini önlemek ve siber güvenlik önlemlerini artırmak için kurumlara aşağıdaki tavsiyelerde bulunuyor:

1. Siber güvenlik eğitimini teşvik edin. Çalışanların bilgisine yatırım yapmak, bir siber saldırının gerçekleşmesini önlemenin en iyi yollarından biridir. Eğitim düzenli olarak organize edilmeli ve tüm çalışanları kapsayan bütünsel bir yaklaşım sunmalıdır.

2. Sıfır güven ağ erişimini benimseyin. “Hiçbirine güvenme, hepsini doğrula” zihniyeti sıfır güven paradigmasına dayanır ve iş ekipmanına ve kaynaklarına, ağ segmentasyonuna ve erişim kontrol yönetimine (ACM) erişmek için kimlik doğrulama yoluyla uygulanır.

3. Periyodik veri yedekleme ve geri yükleme süreçlerini hayata geçirin ve uygulayın. Şifrelenmiş bir bulut en güvenli çözüm olabilir ve siber suçluların dosyalara erişimini çok daha zor hale getirir. Ancak veriler bulutta depoladığında, sunucuları denetleyen şirketlerin güvenlik önlemlerini sürekli olarak güncellemesi gerekmektedir. 

4. Çok faktörlü kimlik doğrulamayı (MFA) etkinleştirin. MFA ekstra bir güvenlik katmanı olarak hizmet eder. Kullanıcının kimliğini doğrulamak için iki veya daha fazla mekanizma kullanan bir kimlik doğrulama yöntemidir. Bunlar ayrı uygulamalar, güvenlik anahtarları, cihazlar veya biyometrik veriler olabilir.

Exit yapacak startup’lar yapay zeka ile öngörülür mü?

0

Bir startup’ın exit yapıp yapamayacağını algoritmayla öngörmek mümkün mü? PitchBook adlı şirket bunun mümkün olduğunu iddia ediyor. Girişim sermayesi ve özel sermaye veritabanlarını barındıran firma, VC Exit Predictor adlı aracını erişime açtı.

Yeni bir yapay zeka algoritması

VC Exit Predictor, firmanın kantitatif araştırma ekibi tarafından geliştirildi.  Özel olarak anlaşma etkinliği, aktif yatırımcılar ve şirket ayrıntıları dahil olmak üzere PitchBook platformunda bulunan veriler üzerinde eğitilen bir makine öğrenimi algoritması kullanıyor. Öngörülerde doğruluk sağlamak için en az iki tur girişim finansmanı almış, girişim sermayesi destekli startup’ları değerlendirmeye alıyor.

Startup’ın satın alınma ihtimalini hesaplayan algoritma, satın alınma, halka açılma veya kendi kendine devam etme ya da satılmayı engelleyen herhangi bir olay (örneğin iflas) yaşama olasılığına göre bir puan üretiyor.

Yatırım için yapay zekadan yararlanan firmalar artıyor

Algoritmalara göre yatırım kararı vermek bir yandan yaygınlaşıyor, bir yandan da riskli. 2025 yılına kadar girişim sermayesi ve erken aşama yatırımlarının %75’inin yapay zekaya ve veri analizine göre yapılacağı tahmin ediliyor. Girişim sermayesi firmalarından SignalFire, EQT Ventures ve Nauta Capital yapay zeka kullanarak yatırım yapıyor.

2021’de bir grup araştırmacı Crunchbase’in halka açık verilerini kullanarak startup’ların halka açılması, gizli kalması veya exit yapması olasılığını hesaplayan benzer bir araç üretti.

Yapay zekanın yatırım tavsiyeleri işe yarıyor mu?

PitchBook tarihi veri örneklerini kullanarak algoritmasını test ettiğinde, exit konusunda %74 oranında doğruluk payına ulaştığını belirtiyor.

Yine de algoritmanın hesaba katamayacağı başka değişkenler var. Pandemi, global etkisi olan çatışmalar (Ukrayna Savaşı gibi) veya doğal afetler, yapay zekanın hesaba katabileceği değişkenler değil. Bu türden değişkenler konusunda yapay zekayı eğitecek kadar veri olmadığı için algoritmaların doğru sonuç vermeme olasılığı mevcut.

Bir de önyargı sorunu var: Algoritmalar kaçınılmaz olarak eğitildikleri verilerdeki önyargıları sürdürüyor.

Harvard Business Review (HBR), Kasım 2020’de yaptığı bir deneyde bir yatırım tavsiyesi algoritması oluşturdu ve performansını melek yatırımcıların getirileriyle karşılaştırdı. Algoritma, siyah girişimciler yerine beyaz girişimcileri seçme eğilimindeydi ve erkek kuruculara sahip girişimlere yatırım yapmayı tercih ediyordu. Çünkü algoritmaya göre kadınların ve dezavantajlı grupların girişim sermayesi toplama ihtimali çok daha düşüktü. Başka firmalar da benzer deneylerde yapay zekanın avantajlı olanlara öncelik verme eğiliminde olduğunu gözlemledi.

PitchBook bir öngörü algoritmasının asla yüzde yüz doğruluk sunamayacağını kabul ediyor ama bu aracı geliştirmeye devam edeceklerini belirtiyor.

Orta Doğulu turizm girişimcisi kadınlar için yarışma

0

Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Organizasyonu (UNWTO), Suudi Arabistan’ın en büyük KOBİ konferansı Biban 2023’te “Teknolojide Kadınlar Startup Yarışması: Orta Doğu” (Women in Tech Startup Competition: Middle East) başlıklı yarışmayı açtığını duyurdu. UNWTO bu yarışmayla turizm sektöründen kadınların girişimcilik ekosistemindeki konumunu desteklemeyi hedefliyor.

Her kategoriden tüm finalistler UNWTO İnovasyon Ağı’na eklenecek; bunun yanında mentorluk ve burs fırsatları yakalayacak.

Kimler katılabilir?

  • Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Katar, Umman, Bahreyn, Kuveyt, Ürdün, Lübnan, Suriye, Irak, Libya ve Yemen’de kadınların sahibi veya yöneticisi olduğu startup’lar.
  • Fikir Aşaması, Erken Aşama veya A Serisi girişimler, geliştirilmeye ve finanse edilmeye hazır, minimum geçerli ürün veya fikre sahip girişimler.
  • Tam zamanlı bir ekibe, denenmiş bir pilot uygulamaya ve iş planına sahip olan girişimler.
  • Uluslararası büyüme potansiyeli bulunanlar.

Yarışma kategorileri

Sosyal Etki: İyi yaşam, sağlık, kentsel gelişim, kırsal kalkınma, sürdürülebilirlik ve eğitimde teknolojiye odaklanan ve turizmle kesişen faydaları olan girişimler.

Turizm ve Seyahat Deneyimi: Yiyecek ve içecek, ulaşım ve konaklama, seyahat ve perakende sektörlerine odaklanan ve bunlara katkı sağlayan girişimler.

Geleceğin teknolojileri: Fintech, AI, AR/VR, kripto para birimi, nesnelerin interneti, blokzincir teknolojisi, dijital ikiz ve Metaverse’den yararlanan girişimler.

Etkinlikler ve Topluluk: Sosyal ve mesajlaşma platformlarına, e-spor ve oyun platformlarına, topluluk tabanlı uygulamalara, etkinliklerle ilgili platformlara ve eğitim teknolojisine odaklanan girişimler.

Başvurular Temmuz ayının sonuna kadar devam ediyor. Kazananlar 27 Eylül 2023’te Dünya Turizm Günü’nde, Riyad’da yapılacak Tourism Tech Adventure adlı etkinlikte açıklanacak.

2018’den bu yana UNWTO 150’den fazla ülkeyi kapsayan 21’den fazla girişim yarışması ve inovasyon mücadelesi başlattı. 214 milyon ABD dolarını aşan fonuyla UNWTO, turizm sektöründe küresel girişimcilik ekosistemi ile uyumlu olarak dijitalleşme ve inovasyonu desteklemeyi amaçlıyor.

UNWTO İnovasyon Ağı nedir?

Türkiye’nin 1975’ten beri üyesi olduğu Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Organizasyonu, inovasyon ağı ile hükümetler, üniversiteler, şirketler, KOBİ’ler ve startup’lar dahil olmak üzere önde gelen turizm paydaşlarını bir araya getirmeyi amaçlıyor. Yatırımcılar (melek yatırımcılar ve girişim yatırımcıları) ve destekleyici iş ortakları (hızlandırıcılar, inkübatörler vb.) inovasyonu ve girişimciliği desteklemek üzere bu ağa katılabiliyor. Üye devletler, inovasyon mücadelesi başlatarak bu ağdan faydalanabiliyor.

Askeri radar ve sınır güvenliği zirvesi’nde yeni ürünler görücüye çıktı

0

Milli ve yerli savunma sanayii, en yeni teknolojilerle geliştirdiği ürünleri, MÜSİAD Ankara’nın düzenlediği 4. Askeri Radar ve Sınır Güvenliği Zirvesi MRBS’de sergiledi. Robit Teknoloji, HTR, Öncü Güvenlik, Otonom Teknoloji, Verte Elektronik ve Sedsan ilk kez MRBS’de yeni ürünlerini görücüye çıkardı.

MİLLİ VE YERLİ SAVUNMA SANAYİİ ÜRÜNLERİ İLK KEZ TANITILDI

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği, MÜSİAD Ankara Şubesi tarafından düzenlenen 4. Askeri Radar ve Sınır Güvenliği Zirvesi MRBS, Hacettepe Beytepe Kongre Merkezi’nde 21 – 22 Mart 2023 tarihlerinde hayata geçirildi. Milli Savunma Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve T.C. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı’nın destekleriyle hayata geçirilen MRBS’de milli ve yerli savunma sanayii temsilcileri yeni ürünlerini görcüye çıkardı.

Türkiye’nin ilk kamikaze İHA’sı: AZAB

MÜSİAD Ankara üyesi Robit Teknoloji’nin yerli ve milli teknolojiyle geliştirdiği intihar dalışı yaparak hedefte infilak eden ‘çok maksatlı kamikaze’ insansız hava aracı olan AZAB, ilk kez MRBS’de tanıtıldı. AZAB T-200 modeli, 15 kg faydalı yük taşıma kapasitesine ve 50 kilogram maksimum kalkış ağırlığına sahip. 500 km’ye kadar mesafeye ulaşabiliyor. Servis irtifası 300 – 3000 metredir. 200 km’ye kadar line-off side’da operatör tarafından kontrol edilerek hedef iptali yapabiliyor.  Kamerasıyla da yönlendirilen AZAB’ın, üzerinde bulunan optik sensörlerle hedefine geldiğinde nasıl patlayacağı veya imha olacağı kontrol edilebilir. Dünya üzerinde T-200’ün mesafesinden üstün sadece 2 tane Kamikaze İHA bulunuyor; Türkiye’de ise tek. Yurt dışında da çok fazla ilgi gören AZAB, çok amaçlı yönüyle isterseniz at unut, isterseniz serbest dolaşım, isterseniz bir operatör yardımıyla yönlendirilebiliyor.

Taşınabilir veri merkezi: Chordata

Robit Teknoloji geliştirdiği kolay taşınabilir veri merkezi çözümü sunan Chordata ile iletişim kesildiği ortamlarda haberleşme imkanı sağlıyor. Arama kurtarma, miting, olay yeri müdahale, etkinlik gibi birçok toplumsal olayda günlük operasyonel hizmetler sunuyor.

Felaket anında hızlı müdahale sistemi: FEMİS

Felaket Müdahale İstek Sistemi, Robit Teknoloji tarafından ilk kez MRBS’de tanıtıldı. FEMİS, deprem, sel gibi felaket anlarında ortamda herhangi bir iletişim imkanı aranmaksızın belirlenen kurum veya kişi ihtiyaçlarını üzerindeki butonlara basıldığında veri olarak aktarır. Kendi haberleşme protokolü sayesinde GSM, Wi-fi veya elektrik kesintilerinden etkilenmeden veri aktarımına devam eden FEMİS, şarj edilebilir yapısı sayesinde sürekli kullanıma da uygundur. Her şarj ömrü yaklaşık 2 yıl olan FEMİS’in üzerinde çadır, gıda, giyim ve medikal ihtiyaçlara yönelik butonlar bulunuyor.

Sınırlarda 10 dakikada 15 metrelik hava kulesi kurulabiliyor

Otonom Teknoloji, Air Tower ürününü ilk kez MRBS’de sergiledi. Hava ile şişirilebilen kule, maksimum 15 m yükseklikte 10 kilograma kadar taşıma kapasitesi sunuyor. Sınırda ve sınır karakollarında özellikle gözetleme ve aydınlatma amaçlı kullanılan Air Tower’ın üzerindeki plakaya kamera, termal kamera gibi donanımlar yüklenebiliyor. 10 dakikada 15 metrelik hava kulesi elde etme imkanı sunan Air Tower, hava koşullarına da dayanıklı. Air Tower hızlı kurulum avantajının yanı sıra, hızlı bir şekilde söndürülebiliyor ve portatif bir şekilde taşınabiliyor.

Fikrini söyleyene 150.000 TL! KOSGEB girişimleri nasıl destekliyor?

Sunduğu uçtan uca hizmetlerle girişimcilerin tek bir platform üzerinden online olarak şirketlerini kurmalarına ve finansal süreçlerini yönetmelerine; kolay, güvenli ve uygun fiyatlı bir şekilde yardımcı oluyor. Üyelerin ihtiyaçlarını karşılamak için faaliyet gösterdiğimiz ülke sayısını ve hizmet çeşitliliği her geçen gün artırıyor, vizyonları ile girişimcilik ekosistemine ilham veriyor. KOSGEB girişimleri nasıl destekliyor?

KOSGEB girişimleri nasıl destekliyor?

Mükellef.co’ya ulaşmak için buraya tıklayın

Türkiye’deki ve dünyadaki girişimcilerin hayallerini istedikleri yerde gerçekleştirmelerine yardımcı olmak için basit, hızlı ve zahmetsiz çözümler sunuyor. 150’den fazla ülkeden on binlerce girişimci; şirketlerini kurmak, yönetmek ve büyütmek için mükellef.co yu tercih ediyor. Ürünlerimizi ve hizmetlerimizi, üyelerimizin sorunlarını çözerken onlara en iyi deneyimi yaşatma ilkesiyle geliştirmeyi sürdürüyor.

12 Mart 2023 tarihinde yürürlüğe giren kanun ile girişimciler ve şirket sahipleri için önemli olabilecek bazı değişiklikler yapıldı.

Bu değişiklik ile artık 29 yaş altı genç girişimciler için gelir vergisi muafiyeti sağlayan Genç Girişimci Kazanç İstisnası, her yıl güncellenmek üzere gelir vergisinin ikinci dilimine eşitlenerek 2023 yılı için 75.000 TL’den tam 150.000 TL’ye çıkarıldı.

31 Aralık 2022 tarihine kadar tahakkuk etmiş vergi borçları ve idari para cezalarının; 48 aya kadar taksitlendirilerek ödenmesi için 31 Mayıs 2023’e kadar başvurularak yapılandırma imkanı sağlandı.
Deprem bölgesindeki işletmeler muaf tutulacak şekilde, 2022 yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamelerinde geçerli olmak üzere istisna ve indirim tutarları üzerinden bir defalık %10 ek vergi getirildi.

Son 5 yıl için; mükelleflerin gelir ve kurumlar vergisi matrahlarını %25 oranından az olmamak şartı ile artırmaları halinde ve belirli koşulların sağlanması durumunda ilgili yıllar için geriye dönük herhangi bir vergi takibi ve incelemesi yapılmayacak.

Bu yapılandırmadan yararlanmak isterseniz, bir girişiminiz varsa nasıl şirket kuracağınızı bilmiyorsanız Mükellef sizlere tam olarak bu konuda yardımcı olacaktır. Mükellef ile kendi şirketinizi açabilir ve girişiminize başlayabilirsiniz.

Bu yapılandırma ile birlikte şirketlere; demirbaşlar, kasa mevcudu ve ortaklardan alacaklar gibi işletme kayıtlarının, fiiliyata uygun hale getirilmesi fırsatı verildi.

SGK borçları ve Bağkur primlerinin kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi halinde 48 aya kadar taksitlendirilerek yapılandırılması için olanak sağlandı.

Vadesi 31 Aralık 2022’den önce olan ve 1 Ocak 2023 itibariyle ödenmemiş 2.000 TL ve altındaki borçların tahsilinden vazgeçildi.

Kesintisiz güç kaynaklarında siber güvenlik önemli

0

Schneider Electric, sayıları hızla artan siber saldırılar ve fiziksel ihlallere karşı, BT altyapısındaki kesintisiz güç kaynakları gibi potansiyel olarak korunmasız erişim noktalarının göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguluyor. Şirket, bu konuda sektöre çözüm sunmak üzere APC Smart-UPS Modular Ultra serisini mevcut özellikleri destekleyici nitelikte üç yeni siber güvenlik seviyesi ile birlikte sunuyor.

Kullanıcıları kesintisiz güç kaynaklarına yönelik siber güvenlik ihlallerine karşı uyarıyor.

Sayıları hızla artan ve donanım sistemine yetkisiz erişim yoluyla oluşan bu tehditler, kurumların güvenliği, güvenilirliği ve işin sürdürülebilirliği için risk oluşturuyor. Sektör son yıllarda yazılım ve bulut güvenliğine odaklanmış olsa da siber suç aktörleri, saldırı gerçekleştirmek için donanımlardaki güvenlik açıklarından faydalanıyor.

KGK’ler, hastaneler ve üretim tesisleri gibi farklı ortamlarda çok çeşitli uygulamalara, görev açısından kritik altyapılara ve BT sistemlerine yedek güç sağlıyor. Bu noktalardaki siber güvenlik ihlalleri toplumsal ve ekonomik sürdürülebilirliği tehdit ederken ilgili şirketler için de mali yük ve itibar kaybına yol açıyor. Aynı zamanda herhangi bir güvenlik açığı söz konusu olduğunda hem KGK hem de bağlı olduğu sistem için risk oluşturuyor. Dolayısıyla tüm KGK’ler için yüksek düzeyde siber güvenlik sağlanması önem taşıyor. Yapılan araştırmalar şirketlerin %63’ünün donanımla ilgili güvenlik sorunu yaşadıklarını ortaya koyuyor.

Güvenlik ihlallerinin önlenmesi ise sahte KGK aksesuarlarının ve kötü amaçlı donanımsal yazılımların engellenmesi ve uçtan uca güvenilirlik sağlayacak bir mimari ile mümkün. Bu kapsamda KGK sistemlerinin geliştirilebilmesi için önem taşıyan güç ve akü modülleri takma aşamasında KGK sistemine yetkisiz ve sahte parça ya da aksesuar kullanımını engelleyecek bir sisteme ihtiyaç bulunuyor. Aynı zamanda böyle bir sistem siber suçluların sisteme erişim sağlamak için kullandıkları en yaygın yöntem olan donanıma kötü amaçlı yazılımların indirilmesine karşı da koruma sağlıyor. 

Bu kritik ihtiyaçlara yanıt sunmak üzere Schneider Electric, APC Smart-UPS Modular Ultra serisini mevcut özellikleri destekleyici nitelikte üç yeni siber güvenlik seviyesi ile birlikte sunuyor. Smart-UPS üniteleri, Schneider Electric’in bulut üzerinden uzaktan izleme ve bakım imkanı sağlayan EcoStruxureTM BT izleme platformuna bağlanabiliyor. Böylece APC Smart-UPS Modüler Ultra Serisi, yüksek bir finansal yük ve güven kaybı yaratan siber güvenlik ihlallerinin önlenmesinde yardımcı olabilecek birden fazla güvenlik seviyesi sağlıyor. 

Microsoft ile NVIDIA’dan metaverse için iş birliği

0

NVIDIA, kurumsal Microsoft kullanıcılarına bulut üzerinden endüstriyel meta veri deposu ve yapay zeka süper bilgi işlem kaynaklarına erişim sağlamak üzere Microsoft ile iş birliği yaptı. 365 ve Azure kullanıcısı işletmeler, bulut üzerinden Omniverse’e ve DGX Cloud’a erişebilecek.

Amazon Robotics Omniverse kullanıyor

Azure kullanan işletmelere Omniverse erişimi

NVIDIA, Microsoft Azure Cloud kullanan işletmeler için iki bulut ürününü Azure üzerinden kullanıma açıyor. Bunlardan NVIDIA Omniverse Cloud, endüstriyel metaverse uygulamalarını tasarlamak, geliştirmek, dağıtmak ve yönetmek için ortam sağlıyor. Endüstri alanında metaverse’te tasarım ve test yapmak, simülasyon sayesinde firmaların üretim ve lojistik maliyetlerini doğru hesaplamalarına yardımcı oluyor.

NVIDIA’nın metaverse çözümleri, endüstri planlamasında yoğun şekilde kullanılıyor. Örneğin Amazon Robotics, depolarında kullanacağı robotları önce metaverse’te yaratıp test ettikten sonra üretti. Otomobil üreticisi firmalar da yeni model geliştirmekten fabrika planlamaya kadar işlerinin her alanında metaverse’ten faydalanıyor.

NVIDIA’nın diğer ürünü NVIDIA DGX™ Cloud, işletmelerin üretken yapay zekayı kendi ihtiyaçlarına göre eğitmek için altyapı ve yazılımlara ulaşmalarını sağlayan bir bilgi işlem hizmeti.

Dijital ikiz üretme hızlanabilir

Omniverse, açık kaynaklı bir 3D sahne tanımlaması ve dosya formatı olan Pixar’ın Universal Scene Description (USD) (Evrensel Sahne Tanımlaması) sistemini temel alıyor ve işletmeler, kendi ürünleri ve ürün çevresini içeren alanlarla üç boyutlu simülasyonlar oluşturabiliyor.

Dijital ikiz ve nesnelerin interneti için kullanılan Azure Digital Twins’in Omniverse’e bağlanması sayesinde şirketler, sensörler aracılığıyla fiziksel dünyadaki gerçek zamanlı verilerin daha doğru, dinamik, tamamen işlevsel 3D dijital kopyalarını üretebilir. Bu dijital kopyalar, fiziksel ortamdaki değişikliklere otomatik olarak yanıt verebilir. Azure, kurumsal verilerin güvenle saklanması için bulut hizmeti sağladığından, Omniverse kullanmanın güvenliği artacak.

Yeni yapılan bu anlaşma kapsamında NVIDIA Omniverse, Microsoft’un 365 uygulamalarıyla da birleşiyor. Örneğin Omniverse Cloud üzerinde iş yapan çalışanlar, Teams üzerinden online toplantıyla birbirlerine bağlanıp görüşebilecekler ve gerçek zamanlı paylaşım yapabilecekler.

NVIDIA OVX destekli Omniverse Cloud, bu yılın ikinci yarısında Azure’da kullanıma sunulacak. Üretken yapay zekayı eğitmek için süper bilgi işlem ve yazılım kümeleri sağlayan DGX Cloud ise üç ay sonra Azure’da kullanıma sunulacak ve işletmelere aylık olarak kiralanacak.

NVIDIA CEO Jensen Huang’ın sunumunu YouTube’dan izleyebilirsiniz.