Twitch’te para kazanmak daha kolay hale geliyor!

0

Twitch, yeni yayıncıların platformda para kazanmasını kolaylaştırmak amacıyla katı şartlarını kaldırarak daha kapsayıcı bir sisteme geçiş yapıyor. Şu ana kadar yayıncıların para kazanabilmesi için 50 takipçiye ulaşma, yedi farklı günde en az sekiz saat yayın yapma ve ortalama üç izleyiciye sahip olma gibi belirli gereklilikleri yerine getirmesi gerekiyordu.

Twitch’te para kazanmak daha kolay hale gelecek

Ancak 2025 itibarıyla bu şartlar ortadan kalkacak ve yayıncılar, platforma katıldıkları ilk günden itibaren Bits ve abonelikler gibi gelir araçlarına erişebilecekler. Bu değişiklik, içerik üreticilerine daha hızlı kazanç elde etme fırsatı sunarak platformun daha fazla yayıncıyı çekmesini sağlayacak. Twitch CEO’su, bu adımın içerik üreticilerini teşvik etmeyi ve topluluklarını büyütmelerine yardımcı olmayı hedeflediğini belirtiyor.

Twitch’te para kazanmak daha kolay hale gelecek.

Platform, yayıncılar için sadece para kazanmayı kolaylaştırmakla kalmayıp, kazançlarını doğrudan “Twitch içinde satın alımlar” yapmak için kullanmalarına olanak tanıyacak yeni bir özellik de sunacak. Ayrıca, iş birliklerini teşvik etmek amacıyla geliştirilen “Paylaşımlı Hype Train” ve “Paylaşımlı Abonelik Hedefleri” gibi özellikler, birden fazla yayıncının ortak yayın yaparak gelirlerini artırmasına yardımcı olacak. Mobil yayıncılık tarafında da önemli yenilikler planlanıyor. Yayıncılar, iş birliklerini yönetmek ve topluluklarıyla daha rahat iletişimde kalmak için Paylaşımlı Sohbet’i doğrudan mobil uygulamadan yönetebilecekler.

Twitch, izleyici deneyimini de geliştirmek için büyük değişikliklere hazırlanıyor. Yeni “Gelişmiş Yayıncılık” özelliği sayesinde kullanıcılar, hem yatay hem de dikey video akışı desteğinden faydalanabilecek. Ayrıca, platformda içerik keşfini kolaylaştırmak için Keşif ve Klipler akışları güncellenecek. Twitch CEO’su, izleyicilerin ilgilerini çeken içerikleri daha hızlı bulmalarını sağlamayı ve yayıncıların topluluklarını daha kolay büyütmelerine yardımcı olmayı amaçladıklarını belirtiyor. Tüm bu yenilikler, Twitch’in içerik üreticilerine daha fazla destek vermeyi ve platformda daha geniş bir kitleye hitap etmeyi hedeflediğini gösteriyor.

Uzayda 3D baskıyla üretilen ilk metal nesne Dünya’ya döndü!

Uzay araştırmalarında yeni bir kilometre taşı daha geride bırakıldı. Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından yürütülen proje kapsamında, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (ISS) 3D yazıcı kullanılarak üretilen ilk metal nesne, bilimsel analizler yapılmak üzere Dünya’ya geri getirildi. Avrupa Uzay Araştırma ve Teknoloji Merkezi’nde (ESTEC) bulunan bu özel nesne, uzayda üretim teknolojilerinin geleceğini şekillendirebilecek potansiyele sahip. Uzayda 3D baskı teknolojisi kullanılarak metal nesnelerin üretilebilmesi, uzun süreli uzay görevleri açısından büyük bir önem taşıyor.

Uzayda 3D baskıyla üretilen ilk metal nesne Dünya’ya dönüş yaptı

Mikro yerçekimi ortamında metalin şekillendirilmesi ve işlenmesi, Dünya’daki üretim süreçlerinden oldukça farklı zorluklar içeriyor. Bu nedenle ESA mühendisleri ve bilim insanları, geri getirilen bu nesne üzerinde kapsamlı kalite testleri ve malzeme analizleri gerçekleştirecek. Bu çalışmaların temel amacı, sıfır yerçekimi ortamında üretilen metal nesnelerin, Dünya’da üretilen benzer nesnelerle hangi açılardan farklılık gösterdiğini anlamak. Yapılan ilk testlerin ardından benzer özelliklere sahip ikinci bir metal nesnenin de Dünya’ya getirilerek Danimarka Teknik Üniversitesi’ndeki bilim insanlarına teslim edilmesi planlanıyor.

ESA’nın uzayda üretim teknolojilerine yönelik bu projesi, yaklaşık bir yıl önce Airbus tarafından geliştirilen özel bir metal 3D yazıcının ISS’nin Columbus modülüne kurulmasıyla başladı. ESA astronotu Andreas Mogensen tarafından gerçekleştirilen kurulum sürecinin ardından ilk test baskıları kısa sürede başarıyla tamamlandı. İlk aşamada düz bir metal yüzey üzerine kıvrımlı bir “S” şekli basılarak yazıcının işlevselliği test edildi. Daha sonra tam boyutlu iki adet metal nesne üretildi ve bunlardan biri Dünya’ya geri getirilerek analiz edilmek üzere ESA bilim insanlarına teslim edildi. Metal 3D baskı süreci, plastik bazlı 3D baskıya kıyasla çok daha karmaşık bir teknik altyapıya sahip. Bu süreç yüksek sıcaklık gereksinimi, hassas soğutma koşulları ve özel atmosferik ortamlar gerektirdiği için uzayda uygulanabilirliği uzun yıllardır araştırılan bir konuydu. Mikro yerçekimi ortamında metal baskının başarılı bir şekilde tamamlanması, uzay mühendisliği açısından kritik bir gelişme olarak kabul ediliyor.

Bu teknolojinin önemi sadece bilimsel deneylerle sınırlı değil; aynı zamanda gelecekteki uzun süreli uzay görevleri için de büyük bir devrim niteliğinde. Uzay istasyonları ve gelecekte Ay ya da Mars’ta kurulması planlanan üslerde, gerekli yedek parçaların ve araçların yerinde üretilmesi büyük bir avantaj sağlayabilir. Uzaya taşınan her ekipman, maliyet ve lojistik açısından büyük bir yük oluşturduğundan, ihtiyaç duyulan bileşenlerin doğrudan üretilebilmesi, görevlerin sürdürülebilirliğini artırabilir. ESA’nın yürüttüğü bu proje, uzayda üretim tekniklerinin geliştirilmesi açısından önemli bir adım olmanın yanı sıra, gelecekte bu tür teknolojilerin daha da ileriye taşınmasının önünü açıyor. Önümüzdeki dönemde yapılacak analizler, uzayda metal üretiminin potansiyel kullanım alanlarını belirlemeye ve bu teknolojinin geliştirilmesine yönelik yeni stratejiler oluşturulmasına yardımcı olacak.

Meta, deneysel Aria Gen 2 akıllı gözlüklerini tanıttı!

0

Meta, yapay zeka, robotik ve makine algısı gibi ileri teknoloji alanlarında araştırmaları desteklemek amacıyla geliştirdiği deneysel akıllı gözlüklerinin en yeni versiyonu olan Aria Gen 2’yi resmi olarak duyurdu. Şirket, bu gözlükleri özellikle akademik ve ticari araştırma laboratuvarlarına sunarak geleceğin bilgi işlem platformlarının şekillenmesine katkıda bulunmayı hedefliyor. Aria Gen 2, önceki nesil Aria Gen 1 modeline kıyasla çok daha gelişmiş sensörler ve daha yüksek işlem kapasitesi sunarak, artırılmış gerçeklik ve yapay zeka destekli veri toplama alanlarında büyük bir ilerleme kaydediyor.

Meta, deneysel Aria Gen 2 akıllı gözlüklerini görücüye çıkardı

Meta’nın açıklamalarına göre, Aria Gen 2’nin en dikkat çekici özellikleri arasında geliştirilmiş sensör donanımı yer alıyor. Bu yeni nesil gözlükler, çevresel verileri daha hassas bir şekilde toplayarak, karmaşık hesaplamaları doğrudan cihaz üzerinde yapabilen özel çiplerle donatılmış durumda. Ayrıca, Aria Gen 2, kalp atış hızını ölçebilen bir sensöre sahip olmasıyla dikkat çekiyor ve kullanıcıların biyometrik verilerini analiz etmeye yardımcı oluyor. Cihazın en büyük avantajlarından biri de, uzun süreli kullanım için optimize edilmiş batarya kapasitesi sayesinde tek şarjla tüm gün boyunca çalışabilmesi. Böylece, araştırmacılar ve geliştiriciler, kesintisiz veri toplama ve analiz yapabilme imkanına sahip oluyorlar.

Meta, Aria Gen 2 ile yalnızca akademik çevrelere yönelik bir platform oluşturmakla kalmayıp, aynı zamanda gelecekteki akıllı gözlük teknolojilerinin temellerini de atmayı planlıyor. Şirket, tüketici pazarına yönelik olarak halihazırda Ray-Ban Meta akıllı gözlüklerini satışa sunmuş ve bu ürün yapay zeka destekli sesli asistan, fotoğraf çekme ve video kaydetme gibi özellikleriyle dikkat çekmişti. Bunun yanı sıra, Meta geçtiğimiz yıl Orion adlı artırılmış gerçeklik gözlüğü prototipini de tanıtarak, tam teşekküllü bir AR deneyimi sunacak gelecek nesil gözlükleri için çalışmalarına devam ettiğini göstermişti.

Aria Gen 2, Meta’nın uzun vadeli Project Aria girişiminin bir parçası olarak geliştiriliyor. Bu girişim, yapay zeka ve artırılmış gerçeklik teknolojilerinin ilerletilmesini teşvik etmeyi amaçlıyor. Meta, yeni gözlüklerin akademik kurumlar ve ticari araştırma laboratuvarları aracılığıyla dağıtılacağını belirtiyor. Şirket, bu sayede araştırmacıların, özellikle makine öğrenimi, çevresel algılama ve insan-bilgisayar etkileşimi gibi konular üzerinde daha ileri çalışmalar yapabilmesini sağlamayı hedefliyor. Ayrıca, Aria Gen 2 gözlükleri görme ve işitme engellilere yönelik çözümler geliştiren Envision gibi girişimlerle de entegre edilerek, sosyal fayda sağlayan projelerde kullanılabilecek.

Meta’nın yeni nesil akıllı gözlükleri, gelecekte daha gelişmiş yapay zeka uygulamalarına ve artırılmış gerçeklik tabanlı deneyimlere zemin hazırlıyor. Aria Gen 2, hem araştırma toplulukları için önemli bir araç hem de gelecekte tüketici odaklı akıllı gözlüklerin nasıl şekilleneceğine dair ipuçları veren bir prototip olarak değerlendiriliyor. Meta’nın uzun vadeli vizyonu doğrultusunda, bu tür giyilebilir teknolojilerin, günlük yaşamda dijital asistanların daha etkin bir şekilde kullanılmasını sağlama potansiyeli taşıdığı düşünülüyor.

WhatsApp, durum güncellemesine çıkartma ekleme imkanı tanıyor!

WhatsApp, Beta 2.25.5.20 güncellemesiyle birlikte kullanıcı deneyimini daha interaktif hale getirecek yeni bir özellik sunuyor. Son güncelleme kapsamında, durum güncellemelerine çıkartma fotoğrafları ekleme imkanı tanınarak, paylaşılan içeriklerin daha renkli ve kişiselleştirilmiş hale getirilmesi hedefleniyor. Bu özellikle birlikte kullanıcılar, durum güncellemeleri için yalnızca standart fotoğraf ve video paylaşımı yapmakla sınırlı kalmayacak, aynı zamanda bu içeriklerin üzerine ekleyebilecekleri çıkartmalar sayesinde daha yaratıcı paylaşımlar oluşturabilecekler.

WhatsApp, durum güncellemesine çıkartma eklemenize imkan verecek

Geleneksel yöntemde kullanıcılar, fotoğraflarını veya videolarını doğrudan durum güncellemesi olarak paylaşmak zorundayken, yeni özellikle birlikte bunların üzerine çeşitli çıkartmalar yerleştirmek mümkün hale geliyor. Böylece, durum güncellemeleri sadece bir görsel paylaşım aracı olmaktan çıkarak, kullanıcıların kendilerini daha iyi ifade edebileceği bir platforma dönüşüyor. Çıkartma fotoğrafları özelliği, hem bireysel hem de işletme hesapları için içeriklerin daha dikkat çekici olmasını sağlayarak, kullanıcıların etkileşimini artırmayı amaçlıyor.

Google Play Store’da yayınlanan en yeni WhatsApp Beta 2.25.5.20 sürümü, bu özelliği ilk aşamada belirli beta test kullanıcılarına sunmuş durumda. Kullanıcılar, durum güncellemelerine ekleyebilecekleri çıkartmaları doğrudan WhatsApp’ın sunduğu düzenleme araçlarıyla özelleştirebilecekler. Çıkartmalar, durum güncellemelerinin üzerine serbestçe yerleştirilebilir ve konumlandırılabilir olacak. Bu sayede, kullanıcılar sadece görseller paylaşmak yerine, hikaye anlatımına katkıda bulunabilecek yaratıcı düzenlemeler yapabilecekler.

WhatsApp, bu özellik için kullanıcılarına geniş bir tasarım esnekliği sunmayı amaçlıyor. Mevcut bilgilere göre çıkartma olarak eklenebilecek öğeler, çeşitli şekil seçenekleriyle birlikte gelecek. Kullanıcılar, eklemek istedikleri görselleri dikdörtgen (yatay veya dikey), kare, daire, kalp ve yıldız gibi farklı formlarda düzenleyerek daha özgün paylaşımlar oluşturabilecekler. Bu farklı şekil seçenekleri, durum güncellemelerinde belirli temalara veya anlatım tarzlarına uygun düzenlemeler yapılmasına imkan tanıyacak. Örneğin, kullanıcılar romantik bir mesaj vermek istediklerinde kalp şeklindeki çıkartmaları kullanabilecek, belirli anlara vurgu yapmak için ise yıldız veya daire şekillerinden faydalanabilecekler.

Bu özellik, özellikle genç kullanıcılar ve içerik üreticileri için büyük bir avantaj sağlayabilir. Kendi benzersiz tarzlarını yaratmak isteyenler, durum güncellemelerini sadece metin ve görsel paylaşımlarının ötesine taşıyarak, WhatsApp üzerinden daha ilgi çekici hikayeler anlatabilecekler. Aynı zamanda, işletmeler de promosyon ve duyurularını daha etkili bir şekilde yapabilecekleri yeni bir görsel anlatım aracına sahip olacaklar.

WhatsApp’ın beta sürümünde test edilen bu özelliğin, ne zaman genel kullanıma açılacağı henüz netleşmiş değil. Ancak, test sürecinin başarılı olması durumunda, önümüzdeki haftalarda daha geniş bir kullanıcı kitlesine sunulması bekleniyor. Özellikle sosyal medya platformlarının sürekli olarak daha fazla etkileşim odaklı içerikler geliştirdiği göz önüne alındığında, WhatsApp’ın bu yeni adımı, platformu daha dinamik hale getirme yolunda önemli bir yenilik olarak değerlendirilebilir.

Video düzenleme uygulaması Instagram Edits yakında geliyor!

Instagram’ın yeni video düzenleme uygulaması Edits’in lansmanı, orijinal planın yaklaşık iki hafta gerisine düşerek 31 Mart 2025 tarihine ertelendi. ByteDance’in popüler video düzenleme uygulaması CapCut’a rakip olması beklenen Edits, özellikle mobil cihazlarıyla video çekmeyi seven kullanıcıları hedefliyor. Uygulama, gelişmiş video düzenleme araçları sunarak içerik üreticilerinin daha profesyonel görünümlü videolar oluşturmasına olanak tanıyacak.

Video düzenleme uygulaması Instagram Edits yakında karşımıza çıkacak

Instagram CEO’su Adam Mosseri tarafından tanıtılan Edits, kullanıcılarına ilham vermeyi amaçlayan özel bir sekmeyle birlikte gelecek. Bu bölüm, içerik üreticilerinin yaratıcı süreçlerinde tıkandıklarında yeni fikirler keşfetmelerine yardımcı olacak. Ayrıca, videolar için projeleri organize edebilecekleri ve takip edebilecekleri ayrı bir sekme de sunulacak. Uygulama, yüksek kaliteli bir kamera ile donatılarak içerik üreticilerine daha iyi video çekim olanakları sağlayacak.

Video düzenleme uygulaması Instagram Edits yakında karşımıza çıkacak.

Sızdırılan ekran görüntülerine göre Instagram Edits, kullanıcılarına kapsamlı bir video düzenleme araç seti sunacak. Videoları kolayca kırpma, birden fazla klibi sorunsuz bir şekilde birleştirme, ses ve seslendirme ekleme, otomatik altyazılar oluşturma gibi özellikler uygulamada yer alacak.

Ayrıca, videolar doğrudan cihaza kaydedilebilecek ve çözünürlük, kare hızı, renk profili gibi gelişmiş ayarlarla özelleştirilebilecek. Üstelik uygulama, CapCut’tan farklı olarak filigransız video düzenleme imkânı sunacak. Tüm bu özelliklerle Instagram Edits, içerik üreticilerine daha fazla esneklik ve profesyonellik kazandırmayı hedefliyor. Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ay’a ilk 4G/LTE ağı kurulacak! Peki nasıl?

Intuitive Machines şirketine ait Athena aracı, 52 yıl aradan sonra ABD’yi tekrar Ay’a taşıyan önemli bir misyon kapsamında uzaya fırlatıldı. SpaceX’in Falcon 9 roketiyle 26 Şubat’ta Florida’daki Space Coast’tan başarıyla havalanan Athena, yolculuğuna sorunsuz bir şekilde devam ediyor. Görev sonunda, Ay’a ilk 4G/LTE ağı kurulması hedefleniyor. Uzayın derinliklerinde ilerlerken çektiği etkileyici görüntülerle dikkat çeken araç, Falcon 9’un üst kademesini ve muhtemelen diğer yükleri de karelerine dahil etti. NASA’nın Commercial Lunar Payload Services (CLPS) programı kapsamında yürütülen IM-2 misyonunun bir parçası olan bu görev, Ay yüzeyine dair bilimsel ve teknolojik verilerin toplanmasını hedefliyor.

Ay’a ilk 4G/LTE ağı kurulması planlanıyor

Athena, fırlatmanın hemen ardından Güneş panellerini açarak enerji toplamaya başladı ve Houston’daki kontrol merkeziyle istikrarlı bir bağlantı kurdu. Şu anda ana motor ateşlemeleri için hazırlık aşamasında bulunan aracın, 3 Mart’ta Ay yörüngesine girmesi ve 6 Mart’ta yüzeye iniş yapması planlanıyor. Athena’nın taşıdığı en önemli yüklerden biri, NASA’nın su buzu keşif aracı PRIME-1. Bu sistem, özel bir sondaj cihazı ve kütle spektrometresinden oluşuyor. Araştırmacılar, Athena’nın iniş yapacağı Ay’ın güney kutbu yakınlarında su buzu olup olmadığını belirlemeye çalışacak ve eğer varsa, bunun nasıl değerlendirilebileceğini araştıracak.

Görevin en dikkat çekici yönlerinden biri ise Ay’a ilk 4G/LTE ağının kurulacak olması. Nokia tarafından geliştirilen Lunar Surface Communication System (LSCS) sayesinde, Athena ile birlikte Ay’a iniş yapacak üç keşif aracı sürekli iletişim halinde olacak. Bu sistem sayesinde yüksek çözünürlüklü video, komuta ve kontrol mesajları ile sensör verileri güvenilir bir şekilde iletilebilecek. Colorado merkezli Lunar Outpost şirketinin geliştirdiği MAPP keşif robotu ve Intuitive Machines’in sıçrayarak hareket eden keşif aracı Grace, Ay yüzeyindeki araştırmalarını LSCS’nin sunduğu bağlantı imkânıyla sürdürecek. Artemis programı kapsamında astronotların ilerleyen yıllarda ziyaret etmeyi planladığı bu bölge, sürekli gün ışığı aldığı için gelecekteki keşifler için büyük bir avantaj sunuyor.

Intuitive Machines, geçtiğimiz yıl Odysseus adlı özel iniş aracıyla ABD’yi 1972’den sonra ilk kez Ay yüzeyine döndürmeyi başarmıştı. Ancak Odysseus, iniş sonrası yan yatarak belirli bir süre sonra işlevini yitirmiş ve görev süresi planlanandan kısa sürmüştü. Yine de bu görev, özel sektör tarafından gerçekleştirilen ilk başarılı Ay inişi olarak kabul edildi. Athena misyonu, Intuitive Machines’in bu alandaki çalışmalarını bir adım öteye taşıyarak, Ay yüzeyinde sürdürülebilir iletişim altyapısının kurulması yönünde önemli bir adım olacak.

Perplexity AI, 50 milyon dolarlık fon oluşturuyor!

Yapay zeka destekli arama motoru Perplexity AI, ABD merkezli tohum öncesi ve tohum aşamasındaki yapay zeka girişimlerini desteklemek amacıyla 50 milyon dolarlık bir fon oluşturdu. CNBC’ye konuşan kaynaklara göre, Perplexity AI bu fonun ana yatırımcısı olacak, ancak sermayenin büyük bir kısmı farklı ortaklardan sağlanacak. Fonun genel ortakları olarak erken aşama yatırımlarıyla tanınan f7 Ventures’ın yöneticileri Kelly Graziadei ve Joanna Lee Shevelenko görev alacak.

Perplexity AI, 50 milyon dolarlık yeni bir fon oluşturdu

Perplexity AI’ın yaklaşık 80 bin geliştiriciden oluşan bir ağa sahip olduğu belirtilirken, şirketin bu sayede API ve uygulama arayüzünü kimlerin kullandığını takip edebildiği vurgulanıyor. Ayrıca girişimin kurucu ortakları ve yatırımcılarının da bu fona yatırım yaptığı, yatırımların bir kısmının hisse senedi şeklinde gerçekleştirildiği ifade ediliyor.

Perplexity AI, 50 milyon dolarlık yeni bir fon oluşturdu.
Perplexity AI, 50 milyon dolarlık yeni bir fon oluşturdu.

Perplexity AI, en son Aralık 2024’te 9 milyar dolar değerleme üzerinden 500 milyon dolar yatırım almıştı. Institutional Venture Partners liderliğinde gerçekleşen bu yatırım turu, şirketin sadece altı ay içinde değerlemesini üç katına çıkarmasını sağlamıştı.

Google gibi geleneksel arama motorlarına alternatif oluşturan Kaliforniya merkezli girişim, büyük dil modellerini kullanarak web’deki bilgileri kaynak göstererek sunuyor. 2024 yılı boyunca güçlü bir finansal büyüme kaydeden şirket, Ağustos ayında yıllık gelirini 35 milyon dolar olarak açıklamıştı. Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Chegg, yapay zekalı arama özetleri nedeniyle Google’a dava açıyor!

ABD merkezli eğitim teknolojileri girişimi Chegg, Google’a, yapay zeka destekli arama özetlerinin trafiğini olumsuz yönde etkilediği ve şirketin gelir kaybına yol açtığı iddialarıyla dava açtı. Chegg, Google’ın arama sonuçlarına entegre ettiği yapay zeka özetlerinin, özellikle çevrimiçi eğitim içeriklerinin izlenme oranlarını ve dolayısıyla gelirlerini ciddi şekilde azalttığını savunuyor. Dava, Columbia Bölgesi ABD Bölgesi Mahkemesi’nde başlatıldı ve Google’ın arama sektöründeki tekel gücünü kötüye kullanarak üçüncü parti fikri mülkiyetini izinsiz şekilde kullandığına dair ciddi suçlamalar içeriyor.

Chegg, yapay zekalı arama özetleri nedeniyle Google’ı dava etti

Chegg, Google’ın yapay zeka modeli için eğitim veri seti oluştururken, çeşitli konu başlıklarında 135 milyon soru ve cevap içeren içerikleri kullanarak eğitim materyallerinden faydalandığını belirtiyor. Şirketin iddialarına göre, bu tür içerikler, Google’ın arama sonuçları özetlerine entegre edilerek, kullanıcıların doğrudan Chegg’in web sitesine yönelmesini engellemiş ve bu da şirketin çevrimiçi eğitim materyalleri için gelen trafiği olumsuz şekilde etkilemiş. Bu durum, Chegg’in gelir kaybına yol açmış ve şirketin çevrimiçi eğitim hizmetlerini pazarlama stratejilerini büyük ölçüde zora sokmuş.

Chegg, yapay zekalı arama özetleri nedeniyle Google’ı dava etti.
Chegg, yapay zekalı arama özetleri nedeniyle Google’ı dava ediyor.

Chegg CEO’su Nathan Schultz, konuya dair yaptığı açıklamada, Google’ın arama fonksiyonlarını kullanmak için kendi tescilli içeriklerini sağlamaya zorladığını vurguladı. Schultz, Google’ın Chegg’in içeriklerinden hiçbir ödeme yapmadan faydalandığını ve bu durumun şirketine ciddi zararlar verdiğini belirtti. Şirket, mahkemeden bu zararlarının karşılanması için tazminat talep ediyor ve Google’ın bu uygulamasının durdurulması amacıyla ihtiyati tedbir talebinde bulunuyor.

Chegg, Google’ın arama motorunun, çevrimiçi eğitim materyalleri gibi içeriklerin üzerine özetler ekleyerek, orijinal içerik sahiplerinin trafiğini düşürdüğünü ve bu şekilde bu içeriklerin daha az kullanıcı tarafından görülmesine neden olduğunu savunuyor. Şirket, Google’ın bu davranışının, piyasadaki tekel gücünü kötüye kullanarak, üçüncü parti içerik sahiplerinden fayda sağlamaya dayandığını ileri sürüyor. Bu davada, Chegg’in Google’a yönelik suçlamaları, 1890 tarihli Sherman Antitröst Yasası’nın birinci ve ikinci bölümlerine aykırılık teşkil ettiği yönünde.

Google sözcüsü, davaya ilişkin yaptığı açıklamada, şirketin savunmasını yapmaya hazır olduğunu belirtti. Sözcü, Google’ın söz konusu davada kendini savunacak ve Sherman Antitröst Yasası’na aykırı bir hareket etmediğini ileri süreceğini açıkladı. Bu dava, hem arama motoru devi Google’ı hem de çevrimiçi eğitim hizmetleri sağlayıcıları gibi sektör oyuncularını etkileyebilecek önemli bir hukuki mücadeleye dönüşebilir.

Kuantum girişimi Quantum Machines, 170 milyon dolar yatırım aldı!

Kuantum kontrol çözümleri sunan Quantum Machines, PSG Equity liderliğinde gerçekleştirilen Seri C yatırım turunda 170 milyon dolar yatırım aldı. Intel Capital ve Red Dot Capital Partners’ın da katıldığı bu tur, şirketin daha önce aldığı 93 milyon dolarlık yatırımı önemli ölçüde artırarak büyümesini hızlandıracak. Quantum Machines’in mevcut yatırımcıları arasında Samsung NEXT, Qualcomm Ventures, Alumni Ventures, Valor Equity Partners ve Battery Ventures gibi büyük isimler bulunuyor.

Kuantum girişimi Quantum Machines, 170 milyon dolar yatırım alıyor

Quantum Machines, kuantum hesaplama alanında faaliyet gösteren şirketler ve araştırma laboratuvarlarına kuantum kontrol çözümleri sunuyor. Şirketin verdiği bilgilere göre, dünya genelindeki kuantum hesaplama şirketlerinin yarısı Quantum Machines’in çözümlerini kullanıyor. Girişim, kuantum teknolojileri geliştirmek için gerekli ortam sıcaklığını ayarlayan sistemlerden kriyojenik kontrol mekanizmalarına kadar geniş bir çözüm yelpazesi sunuyor.

Kuantum girişimi Quantum Machines, 170 milyon dolar yatırım alıyor.

Ayrıca, farklı kübit teknolojilerine uygun oda sıcaklığı sistemleri, her QPU boyutuna uygun kontrol yazılımları, kullanıma hazır iş akışı kütüphaneleri ve güçlü darbe düzeyinde programlama teknolojileri de şirketin sunduğu hizmetler arasında yer alıyor.

Quantum Machines CEO’su Dr. Itamar Sivan, yaptığı açıklamada, şirketin kuantum alanında her ölçekten şirkete hizmet sunduğunu belirterek, “Büyük teknoloji firmalarından yeni kurulan kuantum bilgisayar girişimlerine, uluslararası laboratuvarlardan üniversitelere kadar geniş bir müşteri portföyüne sahibiz” dedi. Bu yeni yatırım, şirketin kuantum bilişim sektöründeki liderliğini güçlendirmesini ve yenilikçi çözümler geliştirmesini sağlayacak.

DeepSeek, kod depolarını açık kaynaklı hale getirecek!

Çinli yapay zeka girişimi DeepSeek, beş kod deposunu tüm geliştiriciler ve araştırmacılar için açık kaynaklı hale getirmeyi planlıyor. Girişim, şeffaflık vaadi doğrultusunda, bu kod depolarını önümüzdeki hafta itibariyle tüm kamuya sunmayı hedefliyor. DeepSeek, açık kaynak teknolojisine daha fazla odaklanarak, yapay genel zekayı araştıran küçük ekibinin çalışmalarını tam şeffaflıkla paylaşacak. Bu bağlamda, DeepSeek, X platformunda yaptığı paylaşımda, gelecek haftadan itibaren beş depoyu açık kaynak olarak yayınlayacağını ve küçük ancak samimi ilerlemelerini herkese sunacaklarını belirtti.

DeepSeek, kod depolarını açık kaynaklı hale getirmeyi planlıyor

Kod depoları, geliştiricilerin yapay zeka modellerini eğitmek için kullanılan yazılım geliştirme sürecini incelemelerine ve bu sürece katkı sağlamalarına olanak tanıyacak dijital alanlar olarak tasarlanıyor. DeepSeek, özellikle V3 ve R1 modellerini açık kaynaklı ve değiştirilebilir şekilde sunarak, herkesin bu modellere ücretsiz erişimini sağlıyor. Bu hamle, şirketin son aylarda hızlı ve kritik bir yükseliş elde etmesine yardımcı oldu.

DeepSeek yapay zeka

DeepSeek, modellerin altındaki kodu, bu kodu oluşturmak için kullanılan verileri ve kodu geliştirme ile yönetme biçimini kamuoyuna duyurarak, şeffaflık vaadini bir adım daha ileriye taşıyor.

Şirket, yaptığı açıklamada, “Açık kaynak topluluğunun bir parçası olarak, paylaşılan her satırın yolculuğunu hızlandıran kolektif bir ivmeye dönüştüğüne inanıyoruz” dedi. DeepSeek, Fildişi kulelerine dayanmadan, sadece topluluk odaklı yenilikle ilerleyeceğini ve çok yakında daha fazla kilit açmanın geleceğini duyurdu. Bu yaklaşım, sektörün devleri olan OpenAI ve Anthropic gibi büyük şirketlerin, yapay zeka modellerini, depolarını ve verilerini özel tutmaya devam etmeleriyle tezat oluşturuyor. DeepSeek’in bu hamlesi, sektördeki diğer oyunculara da açık kaynak teknolojisinin gücünü gösterecek nitelikte.

Akbank, 2025 yılı için teknoloji yatırımı bütçesini artırdı!

Akbank, dijitalleşme ve inovasyon alanındaki yatırımlarını genişleterek 2025 yılı için teknoloji bütçesini 315 milyon dolara çıkardı. Önceki yıla kıyasla %50 artış gösteren bu bütçeyle, son beş yılda gerçekleştirilen toplam teknoloji harcamalarının 1 milyar doları aşması bekleniyor. Banka, yapay zeka, servis bankacılığı ve bulut tabanlı dönüşüm gibi alanlara öncelik vererek, büyük dil modeli ve “Agentic AI” çözümleriyle bankacılık hizmetlerinde yeni bir dönemin kapılarını aralamayı hedefliyor.

Akbank, 2025 yılı için teknoloji yatırımı bütçesini 315 milyon dolara çıkarıyor

Akbank Teknoloji Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Gökçay, basın toplantısında yaptığı açıklamada, bankanın çevik, inovatif ve üretken bir yaklaşımla bankacılığın geleceğini şekillendirmeye odaklandığını belirtti. Bu kapsamda, müşteri deneyimini iyileştiren ve operasyonel süreçleri hızlandıran teknolojilere yatırım yaptıklarını vurguladı.

Akbank, 2025 yılı için teknoloji yatırımı bütçesini 315 milyon dolara çıkarıyor.
Akbank, 2025 yılı için teknoloji yatırımı bütçesini 315 milyon dolara çıkarıyor.

Dijital müşteri sayısını son dört yılda %89 artırarak 12.5 milyona ulaştıran Akbank, mobil bankacılık alanındaki büyümesini de sürdürüyor. Akbank Mobil uygulamasındaki etkileşim sayısı, ayda 700 milyonu aşmış durumda.

2025 itibarıyla devreye alınması planlanan “Agentic AI” teknolojisinin, otonom müşteri hizmetleri ve proaktif bankacılık çözümleri sunarak sektörde fark yaratması amaçlanıyor. Bununla birlikte, Akbank’ın duyurduğu teknoloji bütçesinin bir kısmı veri merkezi yatırımlarına ayrılacak. Ankara’da inşa edilen yeni veri merkezi ile bankanın dijital altyapısının çok daha güçlü ve güvenilir hale getirilmesi hedefleniyor.

Intel, 100 milyar dolarlık tesisinin açılışını erteledi!

0

Intel, Ohio’daki büyük çip üretim tesisinin açılışını ertelediğini duyurdu. Başlangıçta 2025’te tamamlanması planlanan ilk aşamanın tamamlanma tarihi, 2030’a kadar ertelendi. Bu yeni takvime göre, üretim 2030 ile 2031 arasında başlayacak ve ikinci aşama ise 2031’de tamamlanarak operasyonlar 2032’de başlayacak. Şirket, yatırımlarını piyasa koşullarıyla uyumlu hale getirmek adına inşaat sürecini yavaşlatırken, gerektiğinde hızlandırabileceğini belirtti. Intel, bu erteleme ile ilgili olarak belirsiz talep ortamını ve büyük yatırımların gerekliliğini gerekçe gösterdi. Başlangıçta 2025’te tamamlanması beklenen tesisin ilk modülünün tamamlanması, artık 2027-2028 yıllarına ertelenmişti, ancak şu an bu tarih bir kez daha ileriye atıldı.

Intel, 100 milyar dolarlık tesisinin açılışını resmen erteliyor

Ohio’daki tesisin toplam maliyetinin 100 milyar doları bulması bekleniyor. Bu tesis, yaklaşık 4 kilometrekarelik bir alanda inşa edilecek ve 8 yarı iletken üretim tesisiyle destek operasyonları için alanlar sağlayacak. İlk yatırım turu için 28 milyar dolar ayrıldığı belirtiliyor. Intel, bu tesisin gelişmiş üretim süreçlerini kullanmayı planlıyor ve ASML’nin son nesil High-NA EUV araçlarını kullanarak çip üretimi yapacak.

Intel, 100 milyar dolarlık tesisinin açılışını resmen erteliyor.

Tesisin tamamlanmasıyla, Intel, üretim süreçlerinde 14A ve 14A-E sonrası teknolojileri kullanmayı hedefliyor. Intel, bu yatırımın üretim kapasitesini artırmayı ve küresel çip üretimi pazarındaki rekabet gücünü artırmayı amaçlıyor.

Intel, son yıllarda büyük zorluklar yaşasa da, Ohio’daki bu tesisle gelecekteki üretim kapasitesini arttırmayı ve uzun vadede kârlılığa dönmeyi hedefliyor. Şirket, 2025-2028 yılları arasında sermaye harcamalarını azaltarak maliyetlerini kontrol etmeye çalışacak. Tesisin inşaatı şu anda önemli bir aşamaya gelmiş durumda. Yer altı temel inşaatı tamamlandı ve yer üstü inşaatı başladı. Ayrıca, 36 süper yük teslimatı ve büyük altyapı çalışmaları tamamlanmış durumda. Bu tesis, Intel’in çip üretimindeki geleceği açısından önemli bir rol oynayacak.

Meta, sohbet robotu için bağımsız bir uygulama çıkarabilir!

Meta, yapay zeka alanındaki varlığını güçlendirmek amacıyla Meta AI için bağımsız bir uygulama çıkarmayı planlıyor. Şu anda yalnızca Facebook, Instagram ve WhatsApp gibi Meta’nın mevcut uygulamaları üzerinden erişilebilen Meta AI, iddialara göre 2025’in ikinci çeyreğinde kendi başına bir uygulama olarak kullanıcılara sunulacak. Şirketin, bu hamleyle yapay zeka destekli dijital asistanını daha geniş bir kullanıcı kitlesine ulaştırmayı ve sektördeki rekabet gücünü artırmayı hedeflediği belirtiliyor.

Meta, sohbet robotu için bağımsız bir uygulama çıkarmaya hazırlanıyor

Eylül 2023’te piyasaya sürülen Meta AI, aylık 700 milyondan fazla kullanıcıya hizmet veriyor ve metin tabanlı istemleri anlayıp yanıtlayabilmenin yanı sıra görsel içerik üretme yeteneğine de sahip. Yapay zeka sektöründeki yükselişle birlikte Meta AI, şirketin öncelikli projelerinden biri haline gelmiş durumda. Ocak ayında Meta, yapay zeka altyapısına 65 milyar dolarlık yatırım yapacağını açıklamış, aynı dönemde Threads’te Meta AI’ın bağımsız bir uygulama olarak sunulması gerektiğini belirten bir kullanıcıya 💯 emojisiyle yanıt vererek bu fikri desteklediğini ima etmişti. Şirketin finans şefi Susan Li de ocak ayında yaptığı açıklamada, Meta’nın yapay zeka çalışmalarını “harika bir tüketici deneyimi” yaratmaya odakladığını ve zaman içinde ücretli abonelikler ile premium hizmetler sunarak gelir elde etmeyi planladığını belirtmişti.

Meta, sohbet robotu için bağımsız bir uygulama çıkarmaya hazırlanıyor.

Meta AI için bağımsız bir uygulama planı, yapay zeka sektöründe büyük ses getirdi. OpenAI CEO’su Sam Altman, CNBC’nin Meta’nın ChatGPT ile rekabet etmek için bağımsız bir Meta AI uygulaması çıkaracağını duyurduğu haberi alıntılayarak “Tamam, belki biz de sosyal medya çıkarırız” şeklinde esprili bir yanıt verdi. Bu açıklama, OpenAI ve Meta arasındaki rekabetin yeni bir boyuta taşınabileceğini gösteriyor.

Öte yandan Meta, şirket içi bilgilerinin basına sızdırılmasıyla ilgili yürüttüğü soruşturmanın ardından yaklaşık 20 çalışanını işten çıkardı. Şirket, çalışanlarına gizli bilgilerin paylaşılmasının politikalarına aykırı olduğunu hatırlattıklarını belirterek, “Yakın zamanda yaklaşık 20 çalışanın şirket dışına gizli bilgi sızdırdığı tespit edildiği için işine son verildi. Benzer vakaların ortaya çıkmasını bekliyoruz ve bu tür ihlallere karşı kararlılıkla hareket etmeye devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.

TikTok, Tayland’daki veri merkezine 8.8 milyar dolar yatırım yapıyor!

Çin merkezli sosyal medya platformu TikTok, önümüzdeki beş yıl boyunca Tayland’da büyük çaplı bir yapay zeka veri merkezi kurmak amacıyla 8.8 milyar dolarlık dev bir yatırım gerçekleştirecek. Bangkok’ta düzenlenen bir etkinlikte, TikTok’un Kamu Politikaları Başkan Yardımcısı Helena Lersch tarafından duyurulan bu yatırım planı, Tayland’ın dijital altyapısını güçlendirme ve ülkeyi bölgesel bir teknoloji merkezi haline getirme hedefi taşıyor. Proje kapsamında, daha önce Tayland Yatırım Kurulu tarafından onaylanan ve 3.8 milyar dolarlık veri barındırma hizmetleri projesini de içeren geniş kapsamlı bir çalışma yürütülecek.

TikTok, Tayland’daki veri merkezine 8.8 milyar dolar yatırım yapmaya hazırlanıyor

Yatırımın yönetimi TikTok’un Singapur merkezli birimi tarafından gerçekleştirilecek olup, veri merkezinin 2026 yılı itibarıyla tam kapasiteyle faaliyete geçmesi planlanıyor. Bu proje, Tayland’ın yapay zeka alanındaki yetkinliklerini artırmasının yanı sıra içerik üretimi ve insan kaynakları alanlarında da önemli gelişmelere kapı aralayacak. TikTok’un, özellikle Tayland’ın stratejik konumunu kullanarak Güneydoğu Asya’da daha güçlü bir dijital ekosistem oluşturmayı amaçladığı belirtiliyor.

Meta veri merkezi

Tayland, son yıllarda uluslararası teknoloji şirketleri için giderek daha cazip bir yatırım noktası haline gelirken, Nvidia, Microsoft ve Apple gibi dev şirketler de bölgede veri merkezi yatırımları yaparak dijital ekonominin gelişimine katkıda bulunuyor. TikTok’un yeni yatırımı, bu süreci hızlandırarak ülkenin dijital dönüşümünü daha da ileriye taşıyacak önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Tayland Başbakanı Paetongtarn Şinavatra da konuyla ilgili olarak X hesabından yaptığı açıklamada, yatırımın Tayland’ın yapay zeka, içerik üretimi ve insan kaynakları yeteneklerini önemli ölçüde geliştireceğini vurguladı. Bu yatırımın, ülkenin bölgesel bir teknoloji merkezi olarak konumunu güçlendirmesi ve uluslararası teknoloji devleriyle rekabet edebilir hale gelmesi açısından kritik bir dönüm noktası olacağı öngörülüyor.

Tencent, yepyeni bir yapay zeka modeli tasarladı!

Çin’in önde gelen teknoloji şirketlerinden Tencent, yapay zeka alanında büyük bir atılım yaparak, açık kaynaklı modelleriyle dikkat çeken DeepSeek’in popüler R1 modelinden daha hızlı yanıt verebilen yeni bir yapay zeka modeli geliştirdi. Hunyuan Turbo S adını taşıyan bu model, kullanıcılardan gelen istemlere bir saniyeden daha kısa sürede yanıt vererek, DeepSeek’in R1 modeline kıyasla çok daha hızlı bir performans sergiliyor.

Tencent, yepyeni bir yapay zeka modeli geliştiriyor

DeepSeek’in R1 modeli, yanıt vermeden önce belirli bir süre işlem yapması gerektiğinden, hız açısından Tencent’in yeni modeliyle rekabet etmekte zorlanıyor. Ancak, matematiksel hesaplamalar ve muhakeme yeteneği açısından bakıldığında, Hunyuan Turbo S’in DeepSeek’in en güncel modeli olan V3 ile başa baş bir performans sergilediği belirtiliyor.

DeepSeek’in kısa sürede elde ettiği büyük başarı, Silikon Vadisi başta olmak üzere küresel teknoloji ekosisteminin dikkatini Çin pazarına çevirmesine neden oldu. Özellikle açık kaynaklı yapay zeka sistemlerinin yükselişi, sektördeki normları yeniden şekillendirirken, Çinli şirketlerin rekabetçi hamleleri büyük bir ilgiyle takip edilmeye başlandı. DeepSeek’in R1 modeli, piyasaya sürüldükten sonra hızla popülerlik kazanarak, App Store’da en çok indirilen yapay zeka uygulamalarından biri haline geldi ve kısa sürede ChatGPT’yi geride bırakarak zirveye yerleşti. Ocak ayının sonunda ABD App Store’un en çok indirilen uygulaması olan DeepSeek, hem Çin içinde hem de küresel ölçekte yapay zeka ekosisteminde dönüştürücü bir rol oynamaya başladı.

Tencent’in yeni modelini duyurmasından önce, Çin’in bir diğer teknoloji devi Alibaba da yapay zeka alanındaki iddiasını güçlendirmek adına DeepSeek’in V3 modelini her açıdan geride bıraktığını öne sürdüğü Owen 2.5-Max isimli modelini tanıtmıştı. Alibaba’nın bu hamlesi, Çinli şirketler arasında yapay zeka alanında giderek artan rekabeti gözler önüne sererken, Tencent’in Hunyuan Turbo S modeliyle piyasaya giriş yapması, bu yarışın daha da kızışacağını gösteriyor. Çinli teknoloji devlerinin geliştirdiği yüksek performanslı yapay zeka modelleri, sektörün mevcut dinamiklerini değiştirirken, ABD ve diğer ülkelerdeki teknoloji şirketlerinin de bu gelişmelere nasıl yanıt vereceği merak konusu olmaya devam ediyor.

MrBeast, medya şirketi için 5 milyar dolar değerlemeyle yatırım arıyor!

YouTube’un en büyük ve en etkili içerik üreticilerinden biri olan MrBeast, 367 milyon aboneye ulaşan kanalının yanı sıra medya ve gıda sektöründeki girişimlerini genişletmek için 5 milyar dolar değerleme üzerinden yatırım arayışına girdi. Gerçek adı Jimmy Donaldson olan fenomen, özellikle yüksek bütçeli yarışma videoları, geniş çaplı bağış kampanyaları ve izleyicilerin ilgisini çeken konsept içerikleriyle YouTube’un zirvesindeki isimlerden biri haline geldi. Yalnızca dijital platformlarda içerik üretmekle kalmayarak iş dünyasına da adım atan Donaldson, MrBeast Burger adlı restoran zinciri ve Feastables markasıyla çikolata sektörüne de giriş yaptı.

MrBeast, medya şirketi için 5 milyar dolar değerlemeyle yatırım arayışında

Donaldson, sahip olduğu medya ve gıda şirketlerini büyütmek için MrBeast LLC adı altında bir holding şirketi kurarak finansman arayışına başladı. Bu kapsamda çeşitli finans kuruluşları ve iş insanlarıyla yatırım görüşmeleri yürüttüğü belirtilirken, sürecin henüz erken aşamada olduğu ve hangi yatırımcıların dahil olacağının netleşmediği ifade ediliyor. MrBeast’in daha önce New York merkezli alternatif varlık yönetim şirketi Alpha Wave Global’den yatırım aldığı biliniyor. Şimdi ise yıllık yaklaşık 400 milyon dolar gelir elde eden holding yapısını daha da güçlendirmek için birkaç yüz milyon dolarlık yeni bir yatırım sağlamayı hedefliyor.

Kariyerine YouTube’da içerik üreterek başlayan Donaldson, zaman içinde dijital platformların çok ötesine geçerek farklı sektörlerde faaliyet göstermeye başladı. MrBeast Burger, başlangıçta hayalet mutfak modeliyle faaliyet gösteren ve dünya çapında binlerce noktaya ulaşan bir restoran zinciri haline gelirken, Feastables markası ise çikolata ve atıştırmalık ürünleriyle geniş bir müşteri kitlesine hitap etmeye başladı. Bu girişimleriyle geleneksel iş dünyasında da etkili bir isim haline gelen Donaldson, medya ve gıda sektöründeki projelerini bir adım öteye taşımak için sermaye artırımı yapmayı amaçlıyor.

Kendi servetinin 550 milyon dolar seviyesinde olduğu tahmin edilen MrBeast, YouTube’daki başarısını iş dünyasına da taşıyarak küresel çapta bir marka yaratma yolunda ilerliyor. Genişleyen iş hacmi ve sürekli büyüyen takipçi kitlesiyle, yeni yatırım turunun hem medya hem de gıda sektöründe büyük ölçekli genişlemelere zemin hazırlaması bekleniyor.

Windows 11’in pazar payı tüm zamanların en yüksek seviyesinde!

0

Microsoft’un Windows 11 işletim sistemi, kullanıcı sayısını artırmaya devam ediyor ve Şubat 2025 itibariyle pazar payı, tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmış durumda. Statcounter gibi üçüncü taraf hizmetlerin sağladığı verilere göre, Windows 11’in dünya çapındaki pazar payı %38’e ulaşmış. Bu oran, işletim sisteminin Ekim 2021’de piyasaya sürülmesinin ardından dört yıldan fazla bir sürede elde edildi. Windows 10 ise, aynı oranı yalnızca iki yıl içinde aşmayı başarmıştı. Ancak, Windows 11’in pazar payındaki artış, özellikle Windows 10’un desteğinin sonlandırılacak olmasıyla paralel bir şekilde ivme kazanmış durumda.

Windows 11’in pazar payı tüm zamanların en yüksek seviyesine çıktı

Windows 10’un destek süresi 14 Ekim 2025’te sona erecek ve ardından kullanıcılar, yalnızca ücretli güncellemeler alabilecekler. Bu durum, özellikle işletim sistemi kullanıcılarını Windows 11’e geçiş yapmaya teşvik ediyor. 14 Ekim 2025’ten sonra, Windows 10 kullanıcıları için güvenlik güncellemeleri ve teknik destek sağlanmayacak. Bunun yerine, kullanıcılar ücretli güncellemeler almak için Windows 11’e geçmek zorunda kalacaklar.

Windows 11'in pazar payı tüm zamanların en yüksek seviyesine çıktı.

Windows 11’in dünya çapındaki popülaritesi, özellikle bazı bölgelerde daha belirgin hale geldi. Örneğin, İngiltere gibi bazı ülkelerde Windows 11, Windows 10’u geride bırakarak daha popüler bir hale geldi. Bu, kullanıcıların yeni işletim sistemine daha hızlı adapte olduklarını ve Microsoft’un sunduğu yenilikleri benimsediklerini gösteriyor.

Bir diğer önemli etken, oyun sektörü. Steam gibi oyun platformlarında, Ocak 2025 istatistiklerine göre, Windows 11’in pazar payı %55,38’e yükseldi. Bu, oyun severlerin de büyük bir kısmının Windows 11’i tercih ettiğini ve daha yeni işletim sistemine geçişi hızlandırdığını gösteriyor. Özellikle, oyunlarda daha iyi performans ve yenilikçi özellikler sunan Windows 11, oyuncular için cazip bir seçenek haline geldi.

Windows 11’in pazar payındaki artışın, Microsoft’un işletim sistemi politikalarıyla doğrudan bir bağlantısı var. Windows 11, kullanıcıların daha verimli çalışabilmesi için tasarlanmış bir dizi yeni özellik ve kullanıcı dostu yenilik sunuyor. Ancak, bu artış aynı zamanda Windows 10’un resmi desteğinin sona ermesinden kaynaklanan bir zorunluluk da oluşturuyor. 14 Ekim 2025’te Windows 10 desteğinin sona ermesiyle birlikte, Microsoft kullanıcılarının çoğunun Windows 11’e geçmesi bekleniyor.

Sonuç olarak, Windows 11’in pazar payı her geçen gün artarken, işletim sisteminin geleceği oldukça parlak görünüyor. Kullanıcılar, Microsoft’un yeni özellikleri ve desteğiyle daha hızlı ve verimli bir deneyim elde ederken, eski sürümlere bağlı kalanlar ise gelecekte ücretli güncellemelerle karşılaşacaklar. Bu nedenle, Windows 10 kullanıcılarının geçiş yapması, 2025 sonrasında sorun yaşamamaları için önem arz ediyor.

Almanya, “stellaratör” füzyon reaktörünün tasarımını paylaştı!

0

Almanya, nükleer füzyon enerjisinde rakiplerine meydan okuyarak temiz ve sınırsız enerji üretimi için önemli bir adım atmış durumda. Almanya merkezli Proxima Fusion, geliştirdiği “Stellaris” isimli füzyon reaktör tasarımını bilim dünyasıyla paylaştı. Bu tasarım, nükleer füzyon teknolojisinde önemli bir yenilik olarak öne çıkıyor. Proxima Fusion, Stellaris tasarımını açık kaynak olarak yayımlayarak Batı’daki, Çin ve Rusya gibi ülkelerdeki bilim insanlarının da bu teknolojiyi incelemesine olanak tanıdı.

Almanya, yeni nesil “stellaratör” füzyon reaktörünün tasarımını paylaştı

Füzyon reaktörleri, geleneksel nükleer enerji santrallerinden farklı olarak hafif atom çekirdeklerini birleştirerek enerji açığa çıkarıyor. Bu süreçte karbon emisyonu ya da radyoaktif atık üretimi söz konusu olmuyor. Ancak füzyon reaktörlerinin stabil bir şekilde uzun süre çalıştırılması, bilim insanları için en büyük zorluklardan biri oldu.

Almanya, “stellaratör” füzyon reaktörünün tasarımını paylaştı.

Bu bağlamda füzyon reaktörlerine yönelik farklı tasarımlar geliştirilse de, en yaygın olarak tokamak ve stellaratör tasarımları öne çıkıyor. Tokamaklar elektromıknatıslar ve iç akımlar kullanırken, stellaratörler yalnızca güçlü mıknatıslarla çalışıyor. Stellaratör tasarımı, mühendislik açısından daha karmaşık olsa da daha uzun süreli çalışmayı ve daha az bakım gereksinimini beraberinde getiriyor.

Proxima Fusion, bu alandaki en gelişmiş stellaratör prototipini geliştiren Max Planck Plazma Fiziği Enstitüsü’nün bir yan kuruluşu olarak faaliyet gösteriyor. Stellaris tasarımında, enerji çıktısından ödün vermeden daha küçük yıldızlaştırıcılar inşa edebilmek için yüksek sıcaklıkta süper iletken (HTS) teknolojisi kullanılarak daha güçlü manyetik alanlar elde ediliyor. Bu sayede daha verimli enerji üretimi sağlanabiliyor. Proxima Fusion, bu tasarımın 2031 yılına kadar Alpha adlı demo santraliyle gerçeğe dönüşmesini hedefliyor ve başarılı olursa, nükleer füzyon enerjisinin 2040’lı yıllarda ticari elektrik şebekelerine güç sağlamaya başlayabileceği öngörülüyor.

Galaxy S25 Ultra Viper, sadece 1 adet üretilecek!

0

Caviar markası, lüks akıllı telefon tasarımlarıyla tanınan bir isim olarak, Samsung Galaxy S25 Ultra’yı özel bir versiyonla tasarlayarak teknoloji dünyasında dikkatleri üzerine çekiyor. Bu özel sürüm, Galaxy S25 Ultra Viper adıyla piyasaya çıkacak ve yalnızca bir adet üretileceği için büyük bir koleksiyon değeri taşıyacak. Tasarım, popüler aksiyon filmi serisi John Wick’e göndermede bulunan unsurlarla süslenmiş, bu da telefonu sadece teknoloji tutkunları için değil, aynı zamanda film severler için de cazip kılıyor.

Samsung Galaxy S25 Ultra Viper, yalnızca 1 adet üretiliyor

Telefon, havacılık sektöründe kullanılan titanyum alaşım ile kaplanmış ve bu da hem dayanıklılığını artıran hem de ona lüks bir görünüm kazandıran bir malzeme tercihi. Ayrıca, 24 ayar altın kaplama detaylarla zarif bir tasarıma sahip. Ancak telefonun en dikkat çekici öğesi, John Wick serisindeki efsane tabanca motifi. Tabanca, telefonun arka kısmına ustaca işlenmiş. Bu motif, hem filmin ikonik silahına duyulan saygıyı hem de teknolojiyi birleştiren bir tasarım anlayışını yansıtıyor.

Telefonun arkasında yer alan tabanca motifinin kabzasında ise, John Wick karakterinin filmlerindeki geri sayımı simgeleyen bir altın kum saati motifi bulunuyor. Bu detay, filmdeki kritik anlara atıfta bulunarak, sadece bir telefon değil, aynı zamanda bir sanat eseri olarak tasarlanmış.

Galaxy S25 Ultra Viper’ın donanımında herhangi bir değişiklik bulunmuyor. Caviar, telefonun temel donanımını koruyarak, yalnızca tasarımına odaklanmış. Bu modelde, MediaTek Dimensity 9300 işlemci, 12 GB RAM, 5000 mAh batarya ve 6,8 inç QHD+ Dynamic AMOLED ekran gibi özellikler yer alacak. Yani telefonun performansı, Galaxy S25 Ultra’nın orijinal özellikleriyle birebir aynı olacak. Ancak, lüks tasarım ve sınırlı üretim nedeniyle fiyatı oldukça yüksek tutulmuş. Galaxy S25 Ultra Viper, 9000$’lık bir fiyat etiketine sahip olacak.

Caviar, bu benzersiz model için kişisel başvurular aracılığıyla sipariş alacak. Bu, sadece gerçekten bu özel tasarımı isteyen bir kişinin bu telefona sahip olabileceği anlamına geliyor. Bir adet üretilecek olan bu model, yalnızca şanslı bir koleksiyoncuya veya teknoloji meraklısına ulaşacak. Bu, Galaxy S25 Ultra Viper’ı daha da değerli ve eşsiz kılıyor, çünkü sadece bir adet olacak ve kimse aynı telefona sahip olamayacak.

Sonuç olarak, Caviar’ın Galaxy S25 Ultra Viper modeli, Samsung’un amiral gemisi telefonunun yüksek kaliteli malzemelerle donatılmış, sinema dünyasına selam gönderen lüks bir versiyonu olarak öne çıkıyor. Film dünyasına olan bu ilginç bağ ve sadece bir tane üretilmesi, bu telefonu gerçek bir koleksiyon parçası haline getiriyor. 9000$’lık fiyatı ve benzersiz tasarımıyla, bu telefon teknolojiyi ve sanatı bir araya getirerek telefon koleksiyoncuları ve John Wick hayranları için unutulmaz bir fırsat sunuyor.