Tecno, dünyanın en ince akıllı telefonunu tanıttı!

0

Tecno, akıllı telefon pazarındaki incelik yarışına katılarak, dünyanın en ince akıllı telefonu olarak tanıttığı Tecno Spark Slim modelini duyurdu. Bu model, yalnızca 5,75 mm kalınlığında ve bu özelliğiyle teknoloji dünyasında dikkatleri üzerine çekiyor. Tecno, Spark Slim’i Mobil Dünya Kongresi (MWC) 2025’te sergilemeye hazırlanırken, telefonun tasarımı ve özellikleri de merak konusu oldu.

Tecno, dünyanın en ince akıllı telefonunu görücüye çıkardı

Tasarım açısından Spark Slim, son derece ince olmasına rağmen, batarya ömrü konusunda herhangi bir taviz vermiyor. 5.200 mAh kapasiteli pil, oldukça ince bir yapıya sahip olmasına rağmen yüksek kapasite sunuyor. Pilin kalınlığı yalnızca 4,04 mm. Bu batarya, 45W hızlı şarj desteği sunarak, kullanıcıların telefonlarını hızlı bir şekilde şarj etmelerini sağlıyor. Bu sayede, kullanıcılar uzun süreli kullanımda şarj problemleri yaşamayacaklar.

Ekran tarafında ise, Spark Slim, 6,78 inç büyüklüğünde ve kavisli bir AMOLED ekranla donatılmış. Bu ekran, 1224p çözünürlük sunarak oldukça net ve canlı görüntüler sağlıyor. 144 Hz yenileme hızı sayesinde ekran, akıcı bir görsel deneyim sunarken, 4.500 nit’lik tepe parlaklık seviyesiyle dış mekanlarda da rahatça kullanılabilecek kadar parlak. Bu özellikler, özellikle video izlerken ve oyun oynarken oldukça yüksek bir görsel deneyim vaat ediyor.

Kamera tarafına geldiğimizde ise, Tecno Spark Slim, fotoğraf çekmeyi seven kullanıcıları tatmin edebilecek güçlü kameralarla donatılmış. Telefon, arka tarafta iki adet 50 MP çözünürlüğünde ana kamera sunuyor. Bu çift kamera sistemi, detaylı ve yüksek çözünürlüklü fotoğraflar çekebilmeyi sağlarken, ayrıca geniş açılı çekimler de yapabiliyor. Önde ise 13 MP çözünürlüğünde bir selfie kamerası bulunuyor, bu da kullanıcıların net ve kaliteli özçekimler yapabilmesini mümkün kılıyor.

Telefonun işlemci tarafı ise şu an için açıklanmış değil. Tecno, sadece telefonun 8 çekirdekli bir işlemciye sahip olduğunu belirtiyor, ancak bu işlemcinin markası ve modeline dair herhangi bir bilgi verilmemiş. Bu belirsizlik, telefonun performansı hakkında kesin bir değerlendirme yapılmasını zorlaştırıyor. Ancak, 8 çekirdekli işlemci, yüksek performans gerektiren uygulamalar ve oyunlar için yeterli bir işlem gücü sağlayacaktır.

Sonuç olarak, Tecno Spark Slim, sunduğu ince tasarım, güçlü batarya, hızlı şarj desteği, yüksek çözünürlüklü ekran ve güçlü kamera özellikleriyle dikkat çekiyor. Ancak, işlemci ve diğer teknik detayların açıklanmasıyla birlikte, telefonun pazarındaki rekabette nasıl bir performans sergileyeceği daha netleşecektir.

Katy Perry, Blue Origin’in uzay görevine katılıyor!

Pop yıldızı Katy Perry, Blue Origin’in New Shepard roketiyle yapılacak ve tamamı kadınlardan oluşan tarihi bir uzay görevine katılacak. Bu görev, 1963’te Sovyetler Birliği’nin Valentina Tereşkova’nın solo uzay uçuşundan sonra gerçekleştirilen ilk tamamen kadınlardan oluşan uzay yolculuğu olacak. Perry’nin yanında, Blue Origin’in sahibi Jeff Bezos’un nişanlısı Lauren Sanchez, CBS sunucusu Gayle King, eski NASA roket bilimcisi Aisha Bowe, sivil haklar aktivisti Amanda Nguyen ve film yapımcısı Kerianne Flynn de yer alacak. Uçuşun bu bahar yapılması planlanıyor, ancak kesin bir tarih henüz verilmedi.

Katy Perry, Blue Origin’in uzay görevine katılım gösterecek

Perry, açıklamasında, “Bana uzaydaki ilk tamamı kadınlardan oluşan mürettebatın bir parçası olacağımı söyleseydiniz, size inanırdım. Çocukken hiçbir şey hayal gücümün ötesinde değildi” dedi. Bu yolculuk, Perry’nin 23 Nisan’dan 11 Kasım’a kadar sürecek olan “Lifetimes” turnesinden önceki son büyük etkinliği olacak.

Katy Perry, Blue Origin'in uzay görevine katılım gösterecek.

Blue Origin’in NS-31 misyonu, New Shepard roketinin 11. insanlı uzay uçuşu olacak ve bu roketin tarihindeki 31. uçuşu olarak kaydedilecek. Şimdiye kadar bu programla uzaya 52 kişi gönderildi. New Shepard roketiyle yapılan uçuşlar genellikle yaklaşık 11 dakika sürüyor ve roket tamamen otonom bir şekilde çalışıyor, yani pilot bulunmuyor. Roket, yolcuları Karman hattı olarak bilinen uzay sınırını geçerek uzaya taşıyor. Blue Origin ile uzaya gitmek isteyenlerin ise 150 bin dolar ödeme yapmaları gerekiyor.

Bu uçuş, ünlü isimlerin uzaya çıktığı bir başka yolculuk olacak. Jeff Bezos, 2021’de Blue Origin’in ilk insanlı uzay uçuşuna katılmıştı, ayrıca Michael Strahan ve William Shatner gibi ünlü isimler de bu roketlerle uzaya gitmişti. Virgin Galactic’in kurucusu Richard Branson ise Temmuz 2021’de kendi uzay aracıyla uçmuştu. Ancak SpaceX’in kurucusu Elon Musk, henüz uzaya gitmiş değil.

KOSGEB’den girişimcilere 2 milyon TL’ye kadar destek!

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) tarafından yürütülen Girişimci Destek Programı kapsamında girişimcilere 2 milyon TL’ye kadar destek sağlanacağını duyurdu. Bakan Kacır, bu desteğin iş kurma ve geliştirme sürecindeki girişimcileri teşvik etmek amacıyla sunulduğunu belirtti.

Başvurular için son tarih 31 Mart 2025

Bakan Kacır, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, 2024 yılında güncellenen KOSGEB Girişimci Destek Programı kapsamında, geçtiğimiz yıl açılan çağrılar sonucunda 1.631 projeye toplamda 2 milyar 200 milyon TL kaynak sağlandığını ifade etti.

2025 yılı için ilk başvuru sürecinin 1 Mart 2025’te başlayacağını belirten Kacır, girişimcilerin bu destekten faydalanabilmeleri için 31 Mart 2025 tarihine kadar başvurularını tamamlamaları gerektiğini vurguladı.

KOSGEB tarafından yürütülen Girişimci Destek Programı kapsamında 2024 yılı içerisinde üç ayrı başvuru dönemi gerçekleşti. İlk dönem başvuruları 10 Mayıs – 28 Haziran 2024 tarihleri arasında alınırken, ikinci dönem başvuruları 1 – 30 Ağustos 2024 tarihlerinde, üçüncü dönem başvuruları ise 1 – 31 Aralık 2024 tarihleri arasında tamamlandı.

Girişimci Destek Programı kapsamında 2024 yılı içinde sağlanan finansman detaylarına bakıldığında,

  • İlk başvuru döneminde 521 projeye 660 milyon TL,
  • İkinci başvuru döneminde 543 projeye 725 milyon TL,
  • Üçüncü başvuru döneminde ise 567 projeye 815 milyon TL destek verildi.

Böylece, toplamda 1.631 projeye 2 milyar 200 milyon TL’lik finansman sağlandı.

KOSGEB’in sunduğu bu destek programı, yeni iş kurmak isteyen veya mevcut işini büyütmeyi hedefleyen girişimciler için büyük bir fırsat sunuyor. Özellikle teknoloji ve inovasyon odaklı projelerin desteklendiği bu program, Türkiye’de girişimciliğin gelişmesine önemli katkı sağlıyor. KOSGEB, sunduğu finansman ve danışmanlık desteği ile girişimcilerin iş fikirlerini hayata geçirmesine olanak tanıyor.

Başvurular nasıl yapılır?

Girişimci Destek Programı’na başvuruda bulunmak isteyen adaylar, KOSGEB’in resmi internet sitesi üzerinden başvuru şartlarını inceleyerek gerekli belgeleri hazırlayabilirler. Başvurular, belirlenen tarihler arasında online olarak gerçekleştirilecek.

Nvidia, Blackwell Ultra ve Vera Rubin AI mimarisiyle geliyor!

0

NVIDIA, yapay zeka donanımında büyük bir adım atmaya devam ediyor. Şirketin CEO’su Jensen Huang, Blackwell Ultra ve Vera Rubin AI mimarilerinin yolda olduğunu açıkladı ve her iki mimarinin de AI alanındaki verimlilik sorunlarından etkilenmeyeceğini belirtti. Bu iki yeni mimari, özellikle yapay zeka ve veri merkezi uygulamaları için önemli bir gelişme olarak öne çıkıyor.

Nvidia, Blackwell Ultra ve Vera Rubin AI mimarisiyle karşımıza çıkacak

Blackwell Ultra, mevcut GB200 serisinin yerine geçecek ve çok daha yüksek performans sunacak. Bu yeni mimari, 1400W TDP ile desteklenerek ciddi bir güç artışı sağlayacak. Ayrıca, FP4 performansında %40’lık bir artış vaat ediliyor. Önceki nesil Blackwell mimarisiyle karşılaştırıldığında, bellek kapasitesi de önemli bir gelişim gösteriyor. 192 GB olan önceki bellek kapasitesi, Blackwell Ultra ile 288 GB seviyesine çıkacak. HBM3E teknolojisinin 12-Hi yığınları daha verimli bir şekilde kullanılacak, bu da daha hızlı veri işleme ve daha yüksek verimlilik anlamına geliyor.

Blackwell Ultra, NVIDIA’nın Blackwell serisi ile Vera Rubin mimarisi arasında bir köprü işlevi görecek. Bu yeni mimarinin 2025 yılının ikinci yarısında piyasaya sürülmesi bekleniyor. NVIDIA CEO’su Jensen Huang, Blackwell üretiminin başarıyla hızlandırıldığını ve bu süreçte ekiplerinin büyük bir iş çıkardığını belirtti. Bu başarıda tedarik zinciri ortaklarının da büyük payı olduğunu ifade etti. Blackwell Ultra, yeni ağ teknolojileri, yeni bellek türleri ve gelişmiş işlemcilerle birlikte gelecek, böylece yapay zeka uygulamaları için çok daha güçlü bir altyapı sunulacak.

Vera Rubin mimarisi ise yapay zeka uygulamalarında yeni bir dönemin başlangıcını işaret ediyor. Bu mimari, HBM4 bellek teknolojisi ile donatılacak ve özellikle veri merkezlerine yönelik ilk versiyonu 2026 yılında sekiz HBM4E bellek yığınıyla piyasaya sürülecek. Vera Rubin’in ayrıntıları şu an için sınırlı olsa da, NVIDIA CEO’su Jensen Huang, Mart ayında düzenlenecek GPU Teknoloji Konferansı’nda (GTC) Rubin hakkında daha fazla bilgi paylaşmayı planlıyor.

Bu gelişmeler, NVIDIA’nın yapay zeka donanımındaki liderliğini pekiştirecek gibi görünüyor ve özellikle Blackwell Ultra ile birlikte, AI ve veri merkezi pazarlarında önemli bir rekabet avantajı sağlayacak.

Volkswagen, Çin pazarında BYD ile böyle yarışacak!

Volkswagen, elektrikli otomobil pazarında rekabet gücünü artırmak amacıyla agresif fiyat indirimleri yapmaya devam ediyor. Şirketin Çin’deki ortak girişimi SAIC-Volkswagen, ID.4 X modelinin fiyatını 2021’deki 26.700 dolardan 19.300 dolara düşürerek dikkatleri üzerine çekti. FAW-Volkswagen ise geçtiğimiz ay benzer bir şekilde ID.4 Crozz modelinin fiyatını indirdi. Bu fiyat düzenlemeleri, Volkswagen’in Çin’deki pazar payını artırma ve yerli rakipleri özellikle BYD ile olan rekabette öne geçme stratejisinin bir parçası olarak görülüyor.

Volkswagen, Çin pazarında BYD ile böyle yarışmayı planlıyor

Çin‘deki elektrikli araç pazarı giderek daha rekabetçi hale gelirken, Volkswagen 2023’te ID.4 modelleri ile iyi bir satış grafiği elde etti. FAW-Volkswagen 37.491 ID.4 Crozz satarken, SAIC-Volkswagen ise 34.498 ID.4 X teslim etti. Ancak, BYD gibi rakiplerin fiyat politikalarıyla hızla pazarda güç kazandığı görülüyor. BYD’nin Atto 3 modeli, 16.000 dolardan başlayan fiyatı ve 267 mil (430 km) menziliyle Volkswagen’e ciddi bir rakip oluşturuyor. Uzun menzilli versiyonu ise 19.900 dolara satılıyor ve 316 mil (510 km) menzil sunuyor. Ayrıca, BYD’nin birçok modeline sunduğu ücretsiz akıllı sürüş güncellemeleri, müşteri çekiciliğini artıran bir başka faktör.

Volkswagen, Çin pazarında BYD ile yarışmak için yeni bir strateji izliyor

Volkswagen’in yeni fiyat düzenlemesiyle ID.4 X’in baz versiyonu, 52.8 kWh kapasiteli CATL batarya ile 264 mil (425 km) menzil sunuyor. Daha uzun menzilli versiyon ise 80.2 kWh bataryasıyla 373 mil (601 km) menzil sağlayarak 24.200 dolara alıcı buluyor. Bu fiyat indirimleri, Volkswagen’in Çin’deki fiyat savaşında elini güçlendirmeyi amaçlıyor.

Ayrıca, Volkswagen, ID.4 modeliyle ABD pazarında da ilgi görmeye devam ediyor. Ocak ayında satışların yeniden başlamasıyla, Model Y ve Model 3’ün ardından en çok satan üçüncü elektrikli araç oldu. Ancak, şirketin küresel rekabet gücünü artırabilmesi için yalnızca fiyat indirimlerinin yeterli olmayacağı, aynı zamanda teknolojik yeniliklere de odaklanması gerektiği düşünülüyor.

Dünyanın ilk kollu robot süpürgesi Türkiye’ye geldi!

Geçtiğimiz ay CES 2025 fuarında tanıtılan Roborock Saros Z70, dünyanın ilk kollu robot süpürgesi olma özelliğine sahip ve artık Türkiye pazarında da satışa sunuluyor. Roborock, bu yeni ürünüyle robot süpürgeler alanında önemli bir adım atmış oldu. Saros Z70, özellikle entegre edilen robot kolu ile dikkat çekiyor. Bu kol, robotun önündeki engelleri tespit etmesine yardımcı olan sensörler ve kameralarla destekleniyor. Robot, bu engelleri – örneğin terlik veya çorap gibi – robot kolu aracılığıyla kaldırabiliyor, böylece temizlik sırasında engel teşkil etmiyor. Bu özellik, Saros Z70’i diğer robot süpürgelerden ayıran en belirgin farklardan biri.

Dünyanın ilk kollu robot süpürgesi Türkiye pazarına girdi

Saros Z70, yapay zeka desteğiyle güçlendirilen robot kolunun yanı sıra, gelişmiş sensörler ve kameralar kullanarak temizliği çok daha verimli hale getiriyor. Robot süpürge, yerindeki her türlü engeli veya düzensizliği algılayarak, temizliği kesintiye uğratmadan devam edebiliyor. Bu teknoloji, robot süpürgelerin en büyük zorluklarından biri olan engellerle karşılaşma sorununu ortadan kaldırıyor. Ayrıca robotun bu özellikleri, daha hassas temizlik gerektiren alanlarda da etkili olmasını sağlıyor.

Roborock Saros Z70, Türkiye’de 79.999 TL fiyat etiketiyle satışa sunulmuşken, diğer iki yeni model olan Roborock Saros 10 ve Saros 10R de piyasada yerini almış durumda. Saros 10 modeli, 22.000 Pa HyperForce emiş gücü ile oldukça güçlü bir temizlik performansı sunuyor. Bu model, aynı zamanda lidar sensörlerine sahip ve 4 cm’ye kadar olan yükseklikleri aşabilme yeteneği ile zeminleri etkili bir şekilde temizleyebiliyor. Saros 10, e-ticaret platformlarında şu anda satışta ve oldukça ince bir yapıya sahip. Bu modelin fiyatı 69.999 TL olarak belirlenmiş.

Saros 10R ise, lazer sensörler yerine yapay zekalı RGB kameralar kullanarak çalışıyor. Bu teknoloji sayesinde, robot süpürge hassas nesneleri tespit edebiliyor ve temizlik sırasında engelleri aşarak rotasını buna göre yeniden düzenleyebiliyor. Saros 10R, özellikle hassas temizlik gerektiren alanlarda oldukça kullanışlı bir seçenek olarak öne çıkıyor ve fiyatı 67.999 TL.

Roborock, Türkiye pazarına bu üç yeni ürünü getirerek, robot süpürge pazarındaki iddiasını güçlendiriyor. Özellikle Saros Z70 ile yapılan bu yenilikçi adım, robot süpürgelerin sınırlarını zorlayarak, kullanıcılar için daha verimli ve sorunsuz temizlik deneyimleri sunmayı vaat ediyor.

Microsoft, Copilot asistanını Mac’lere getiriyor!

Microsoft, Copilot yapay zekasını Mac bilgisayar kullanıcılarına sunarak büyük bir adım attı, ancak şu an için bu özellik yalnızca belirli bölgelerde kullanılabilir durumda ve Türkiye’de henüz erişilebilir değil. Copilot, Microsoft’un OpenAI teknolojileriyle entegre edilmiş bir yapay zeka aracı olarak, özellikle üretken yapay zeka alanında kullanıcılarına büyük kolaylıklar sağlıyor. ChatGPT’ye benzer şekilde, kullanıcılar sorular sorabilir, içerik oluşturabilir, metinleri analiz edebilir ve çok daha fazlasını yapabilirler.

Microsoft, Copilot asistanını Mac’lere getirdi

Copilot, temel olarak OpenAI’nin GPT-4 modeline dayanıyor ve bu model, doğal dil işleme ve yaratıcı içerik üretimi konusunda oldukça güçlü. Bu, kullanıcıların yazılı metin oluşturmasından tutun, kodlama yapmalarına, resimleri analiz etmelerine kadar geniş bir yelpazede yardım alabilmelerine olanak tanıyor. Microsoft, Copilot ile kullanıcılarına sadece metin tabanlı yanıtlar sunmakla kalmıyor, aynı zamanda görsel içerik oluşturma, metin özetleme ve hızlandırılmış iş akışları gibi gelişmiş özellikler de sunuyor.

Microsoft Copilot

Bu yapay zeka aracı, Mac kullanıcıları için özellikle üretkenliği artırmaya yönelik tasarlanmış bir dizi özellik içeriyor. Örneğin, kullanıcılar Copilot’a yazılı metinlerini sunarak yazılı içerik oluşturabilir veya mevcut içerikleri özetlemelerini isteyebilir. Bunun yanı sıra, Copilot, programlama konusunda da yardımcı olabiliyor; kod yazma veya hata ayıklama gibi görevlerde de kullanıcıyı destekliyor.

Microsoft Copilot, şu an yalnızca macOS 14.0 veya daha yeni sürümüne sahip Mac bilgisayarlarda kullanılabiliyor. Ayrıca, Copilot, Apple M1 işlemcili Mac’lerde çalışacak şekilde optimize edilmiş. Bu, özellikle son dönemde Apple’ın silikon işlemcilerine geçiş yapmış kullanıcılar için önemli bir gelişme. Kullanıcılar, Copilot’u Mac App Store’dan ücretsiz olarak indirebiliyorlar, ancak bu erişim Türkiye’de henüz açılmış değil. Yani, şu an için Türkiye’deki kullanıcılar bu uygulamayı edinemiyorlar.

Microsoft, Copilot için hem ücretsiz hem de ücretli sürüm sunuyor. Ücretsiz sürüm, temel işlevsellikler sunarken, daha ileri düzey yapay zeka özelliklerine ve en güncel modellere erişim sağlamak isteyen kullanıcılar için ücretli bir sürüm de mevcut. Copilot Pro olarak adlandırılan ücretli sürüm, aylık 720 TL fiyatla kullanıcılara sunuluyor. Bu sürüm, daha gelişmiş yapay zeka araçlarına ve özelliklerine erişim sağlıyor, böylece profesyonel kullanıcılar, daha verimli bir şekilde çalışabilecekleri araçlara sahip oluyorlar.

Bununla birlikte, Copilot’un macOS’ta sunduğu özelliklerin büyük bir kısmı, özellikle içerik oluşturma, yazılı metinler ve kodlama desteği, genellikle yazılım geliştiriciler, içerik üreticileri ve iş dünyasında çalışan profesyoneller için çok değerli araçlar olarak öne çıkıyor. Yani, bu yapay zeka aracı, sadece bireysel kullanım değil, aynı zamanda profesyonel iş akışları ve yaratıcı süreçlerde de kullanıcılara büyük avantajlar sağlayabiliyor.

Microsoft’un bu adımı, teknoloji dünyasında yapay zeka tabanlı üretken araçların giderek daha yaygın hale gelmesinin bir örneği. Ancak, Türkiye’deki kullanıcılar için bu yeniliğin henüz erişilebilir olmaması, bölgesel erişim sınırlamaları ve olası diğer engeller konusunda Microsoft’un nasıl bir çözüm üreteceği merak konusu.

Amazon, yeni nesil kuantum çipi Ocelot’u tanıttı!

0

Amazon Web Services (AWS), kuantum bilişim alanında önemli bir adım atarak Ocelot adlı yeni kuantum çipini tanıttı. AWS’nin, California Teknoloji Enstitüsü (Caltech) ile birlikte geliştirdiği Ocelot, kuantum hata düzeltme maliyetlerini %90’a kadar azaltmayı vaat ediyor. Bu, kuantum bilgisayarların daha ölçeklenebilir ve pratik hale gelmesi adına kritik bir gelişme. Ayrıca, Microsoft’un Majorana 1 çipiyle rekabet edebilecek güçte bir tasarım olarak dikkat çekiyor.

Amazon, yeni nesil kuantum çipi Ocelot’u görücüye çıkardı

Ocelot, kuantum hata düzeltme sürecindeki önemli zorlukları aşmayı hedefliyor. Bu çip, “kedi kübiti” adı verilen özel bir kuantum kübiti yaklaşımını kullanıyor. Bu yaklaşım, Schrödinger’in ünlü düşünce deneyine gönderme yaparak, kuantum bilgisayarlarında meydana gelen hataları tespit etme ve düzeltme sürecini iyileştiriyor. Kedi kübitleri, veri saklama işlevi görürken, diğer tür kübitler bu verilerdeki hataları düzeltmeye yardımcı oluyor. Bu yenilik, kuantum bilgisayarların hata düzeltme süreçlerini daha verimli hale getiriyor.

Amazon, yeni nesil kuantum çipi Ocelot’u görücüye çıkardı.

AWS’nin geliştirdiği bu yeni kuantum çipi, kuantum hata düzeltme sürecini daha verimli bir hale getirmeyi amaçlıyor. Diğer çözümler mevcut mimariler üzerine hata düzeltme eklemeye çalışırken, Ocelot bu süreci baştan itibaren tasarımı içine entegre ediyor. Bu da Ocelot’un daha az kaynakla çalışmasını sağlıyor ve kuantum bilgisayarların daha verimli olmasına olanak tanıyor.

Ocelot’un tasarımında, her biri yaklaşık 1 cm² büyüklüğünde olan iki entegre silikon mikroçip bulunuyor. Çipler, elektriksel olarak birbirine bağlı bir yığın halinde yerleştirilmiş. Mikroçiplerin yüzeyinde kuantum devre elemanlarını oluşturan ince süper iletken malzeme katmanları bulunuyor. Çipin 14 temel bileşeni, 5 veri kübiti ve 4 hata tespit kübiti içeriyor. Bu sayede, hata tespit süreci daha az kaynakla yapılabiliyor.

Ocelot, bugüne kadar ki kuantum bilgisayarların en büyük zorluklarından birine, yani hata düzeltme süreçlerine çözüm getirmeyi amaçlıyor. Ancak şu an sadece bir prototip aşamasında olan bu çip, AWS’nin kuantum araştırmalarına devam edeceğini ve teknolojiyi daha da geliştireceğini gösteriyor.

CATL ve Baidu, otonom araçlar için ortaklık kuruyor!

Çinli teknoloji devi Baidu ve dünyanın en büyük batarya üreticisi CATL, otonom sürüş teknolojilerini geliştirmek amacıyla önemli bir stratejik işbirliği başlattı. Bu ortaklık, Çin’de hızla büyüyen ve giderek daha rekabetçi hale gelen sürücüsüz araç pazarında büyük bir adım olarak değerlendiriliyor. Baidu, yapay zeka alanındaki güçlü yeteneklerini ve deneyimini, CATL ise batarya sistemleri ve şarj altyapısındaki liderliğini bu projeye entegre ederek sektördeki konumlarını pekiştirmeyi hedefliyor. Ortaklık, Çin’deki otonom sürüş ve batarya değişim teknolojilerine odaklanacak ve her iki şirketin de rekabetteki avantajlarını artıracak.

CATL ve Baidu, otonom araçlar için işbirliği yapacak

CATL, anlaşma kapsamında batarya sistemlerinin yanı sıra şarj altyapısı ve şasi teknolojilerini projeye entegre edecek. Şirket, otonom araçlar için enerji verimliliği sağlayacak teknolojiler sunacak. Baidu ise yapay zeka alanındaki yeteneklerini devreye sokarak, CATL’ın batarya teknolojileri ve altyapı sistemlerini optimize etmeye çalışacak. Bu sayede, araçların daha verimli bir şekilde çalışması sağlanacak, ayrıca otonom sürüş sistemlerinin geliştirilmesinde de büyük bir adım atılacak. İşbirliği, şirketlerin WeChat üzerinden yaptıkları ortak açıklamayla duyuruldu ve bu işbirliği Çin’deki otonom sürüş teknolojileri pazarındaki rekabeti daha da kızıştıracak gibi görünüyor.

Çin’de otonom sürüş teknolojileri alanındaki rekabet giderek daha şiddetli hale geliyor. Baidu, şu anda Apollo Go robotaksi servisi aracılığıyla Çin genelinde 400 otonom taksiden oluşan bir filo işletiyor. Bu hizmet, özellikle büyük şehirlerde oldukça popüler ve Baidu’nun bu alandaki liderliğini pekiştiriyor. Ancak, Baidu’nun bu alandaki en büyük rakipleri arasında Pony.ai ve WeRide gibi firmalar bulunuyor. Bu yeni işbirliği, Baidu’nun robotaksi hizmetlerini genişletmesine ve daha fazla kullanıcıya ulaşmasına olanak tanıyabilir. Yapay zeka tabanlı çözümler, Baidu’nun daha verimli araç yönetimi ve kullanıcı deneyimini iyileştirmesinde önemli rol oynayacak.

Baidu’nun geçmişteki bazı başarısız girişimleri de dikkat çekiyor. Şirket, daha önce Geely ile kurduğu Jiyue markası altında otonom sürüş özelliklerine sahip elektrikli araçlar üretmeye çalışmıştı. Ancak, bu araçların satışları düşük seviyelerde kalmış ve sonuç olarak 2024 yılında iflas etme noktasına gelmişti. Bu başarısızlık, Baidu’nun otonom sürüş teknolojilerinde sadece yazılım tarafında değil, aynı zamanda donanım tarafında da güçlü bir işbirliği ve altyapı gerektirdiğini gösteriyor. CATL ile yapılan bu ortaklık, Baidu’nun gelecekte benzer hatalar yapmaktan kaçınarak daha güçlü bir temele dayalı gelişim göstermesini sağlayabilir.

CATL, aynı zamanda batarya değişim sistemlerine büyük yatırımlar yapmayı planlıyor. Şirket, 2030 yılına kadar Çin genelinde 30.000 batarya değişim istasyonu kurmayı hedefliyor. Bu hedef, elektrikli araçların batarya değiştirme sürecini hızlandırarak, kullanıcıların araçlarını kısa sürelerde yeniden kullanabilmelerini sağlayacak. CATL, ayrıca Choco-SEB adını verdiği yeni batarya paketlerini de bu sistemde kullanmayı planlıyor. Bu değiştirilebilir batarya paketleri, sürücülerin bataryalarını yerel istasyonlarda hızlıca değiştirmelerine olanak tanıyacak, bu sayede şarj süreleri ve verimlilik sorunları ortadan kaldırılacak.

Bu işbirliği, Çin’deki otonom sürüş ve elektrikli araç pazarının geleceğini şekillendirecek önemli bir adım olarak görülüyor. Baidu’nun yapay zeka ve robotaksi alanındaki deneyimi ile CATL’nin batarya teknolojileri, otonom araçların daha verimli, güvenli ve kullanıcı dostu hale gelmesini sağlayacak. Her iki şirketin de sektör lideri olma yolundaki bu stratejik adımı, gelecekte daha fazla otonom sürüş teknolojisinin hayata geçmesine olanak tanıyacak ve sürücüsüz araçların günlük yaşantıya entegrasyonunu hızlandıracak.

Elektrikli araçlardaki ısı pompası ne işe yarar?

Elektrikli araçlarda bulunan ısı pompası, araçların verimliliğini artıran ve menzilini uzatan önemli bir teknolojidir. Temelde, ısı pompası, aracın aküsünden çıkan atık ısıyı kullanarak aracın iç mekanını ısıtan bir cihazdır. Bu sistem, bataryanın daha az enerji harcayarak daha verimli çalışmasını sağlar, böylece aracın menzilini artırır. Elektrikli araçlar, çoğunlukla lityum iyon pillerle çalıştığı için, bu pillerin verimli çalışabilmesi için optimum sıcaklık aralıklarında olması gerekir. Isı pompası, özellikle soğuk havalarda, bataryaların ısınmasını sağlarken aynı zamanda kabindeki yolcuları da ısıtarak enerji tasarrufu sağlar. Geleneksel içten yanmalı motorlu araçlarda, motor atık ısısını kabine yönlendirerek ısıtma sağlarken, elektrikli araçlarda motor bu tür bir ısıyı üretmediği için farklı bir çözüme ihtiyaç duyulur. Elektrikli araçlarda ısı pompası, dışarıdan hava çekip, sıkıştırılmış gazla ısıtarak bu havayı kabine yönlendirir. Bu yöntem, enerji verimliliği açısından daha avantajlıdır çünkü elektrikli ısıtıcılar daha fazla enerji tüketirken, ısı pompası üç kat daha verimli çalışır.

Elektrikli araçlardaki ısı pompası ne görev yapıyor?

Isı pompası, aracın bataryasından enerji çekse de, dış hava sıcaklığına göre bu enerji tüketimi değişebilir. Soğuk havalarda ısıtma için daha fazla enerji gereksinimi doğarken, ısı pompası yine de elektrikli araçların verimliliğini artırır. Çalışma prensibi olarak, bir kompresör, soğutucu gazı sıkıştırarak sıcaklık artırır ve bu sıcak gaz, kondansatöre yönlendirilir. Burada ısısı çıkarılır ve suya aktarılır, bu sıcak su da hem bataryaları hem de kabin havasını ısıtmak için kullanılır. Bu süreç, daha sonra sürekli bir döngü halinde devam eder.

Elektrikli araçlardaki ısı pompası, gözle görülür bir enerji tasarrufu sağlıyor.

Isı pompası bulunan elektrikli araçlar, soğuk hava koşullarında menzil kaybını azaltır. Geleneksel fanlı ısıtıcılarla karşılaştırıldığında, ısı pompası yaklaşık üç kat daha verimlidir. Araştırmalar, ısı pompası olan elektrikli araçların, soğuk hava koşullarında menzillerinin, fanlı ısıtıcı kullananlara kıyasla yaklaşık %10 daha az düştüğünü göstermektedir. Bu nedenle, soğuk iklimlerde yaşayan sürücüler için ısı pompası, menzil kaybını minimize etmek için önemli bir özellik olabilir. Ayrıca, bazı elektrikli araçlar, mobil uygulama ile uzaktan ısıtma imkânı sunarak, sürücülere daha sıcak bir sürüş deneyimi sağlar.

Sonuç olarak, ısı pompası, özellikle soğuk iklimlerde elektrikli araçların verimliliğini artırarak menzili uzatmaya yardımcı olan önemli bir teknolojidir. Yüksek verimlilik, kısa mesafelerle sınırlı yolculuklar yapmayan ve uzun yolculuklarda menzil kaybı yaşamamak isteyen sürücüler için ısı pompası oldukça değerli bir özellik olabilir.

İklim Kanunu Teklifi, TBMM Çevre Komisyonu’ndan geçti!

Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesine yönelik önemli bir adım olan “İklim Kanunu Teklifi”, TBMM Çevre Komisyonu’nda kabul edildi. Bu teklif, Türkiye’nin 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşmasını sağlamak amacıyla kapsamlı düzenlemeler içeriyor. Kanun, sera gazı emisyonlarının azaltılması, iklim değişikliğine uyum faaliyetleri, planlama süreçleri, finansal mekanizmalar ve idari yaptırımları kapsayan çeşitli düzenlemelerle, ilgili kurum ve kuruluşlara belirli sorumluluklar yüklüyor. TBMM Genel Kurulu’nda oylanacak olan teklifin uygulanması için belirlenen yükümlülüklerin en geç 31 Aralık 2027’ye kadar tamamlanması öngörülürken, Cumhurbaşkanı’nın bu süreyi bir yıl uzatma yetkisi bulunuyor.

İklim Kanunu Teklifi, TBMM Çevre Komisyonu’nda kabul edildi

Kanun teklifinde yer alan düzenlemeler arasında, sera gazı emisyonlarının Ulusal Katkı Beyanı ve net sıfır emisyon hedefleri doğrultusunda azaltılması öncelikli olarak ele alınıyor. İklim Değişikliği Başkanlığı tarafından belirlenen strateji ve eylem planları doğrultusunda, sektörel bazda sera gazı azaltım çalışmaları gerçekleştirilecek. Kamu ve özel sektör kuruluşları, enerji, su ve hammadde verimliliğini artırmaya yönelik önlemler almak, yenilenebilir enerji kullanımını teşvik etmek, kirliliği kaynağında önlemek ve temiz teknolojilerin yaygınlaştırılması için gerekli adımları atmakla yükümlü olacak. Ayrıca, döngüsel ekonomi anlayışıyla karbon ayak izinin azaltılması, alternatif yakıtların kullanımının teşvik edilmesi ve sıfır atık sistemlerinin uygulanması zorunlu hale getiriliyor.

İklim teknolojilerine yatırım

İklim değişikliğine uyum faaliyetleri kapsamında, su kaynaklarının korunması, ekosistem yönetimi, biyoçeşitliliğin sürdürülebilirliği ve tarım sektörünün iklim değişikliğine dirençli hale getirilmesi için çeşitli düzenlemeler getiriliyor. İlgili kurumlar, iklim değişikliğine bağlı afetlerin etkilerini azaltmak için risk değerlendirme ve erken uyarı sistemleri oluşturacak. Ayrıca, ormanlar, sulak alanlar ve meralar gibi karbon yutaklarının korunması ve artırılması hedefleniyor. Çölleşme ve erozyonla mücadele kapsamında, ağaçlandırma ve toprak muhafaza çalışmaları yürütülerek, ekosistemlerin dayanıklılığı artırılacak.

Finansal düzenlemeler açısından, karbon piyasalarının oluşturulması ve işletilmesine yönelik yasal çerçeve belirlenirken, Emisyon Ticaret Sistemi ve gönüllü karbon piyasalarına ilişkin esaslar da kanun kapsamında düzenleniyor. Bu sistem, emisyon azaltımına yönelik projeleri destekleyerek, çevresel sürdürülebilirliği teşvik edecek bir piyasa mekanizması oluşturmayı amaçlıyor. Ayrıca, kanuna aykırı hareket edenler için idari yaptırımlar ve para cezaları belirlenirken, idari ceza miktarının 50 milyon lirayı aşamayacağı ifade ediliyor. Çevre Kanunu hükümlerinin denetimi konusunda yetkili olan kurumlar, düzenlemelere uyumu sağlamak amacıyla gerekli kontrolleri gerçekleştirecek.

Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen yeni hükümlerle, enerji sektörünün de iklim değişikliği hedefleri doğrultusunda dönüşümü sağlanacak. Kamu ve özel sektör temsilcilerinin katkılarıyla şekillenen bu yasa teklifi, Türkiye’nin iklim politikalarına kurumsal bir çerçeve kazandırarak, çevresel sürdürülebilirliği güvence altına almayı amaçlıyor. İklim değişikliği ile mücadelede atılan bu adım, Türkiye’nin uluslararası taahhütlerine uyum sağlaması açısından da kritik bir önem taşıyor.

Pixel Watch 3, nabız kaybı tespiti için onay aldı!

0

Google, sağlık takibi konusunda önemli bir adım atarak Pixel Watch 3’e entegre ettiği Nabız Kaybı Tespiti özelliği için uzun süredir beklediği FDA onayını nihayet almayı başardı. Bu özellik, kullanıcının kalp atışlarının aniden durduğunu algılayarak acil durumlarda otomatik olarak uyarı veriyor. Özellikle kalp rahatsızlıkları, aşırı doz, bayılma ya da diğer tıbbi acil durumlarda kullanıcıya zamanında yardım ulaştırılmasını sağlama potansiyeline sahip olan bu sistem, Google’ın sağlık alanındaki yapay zeka destekli analizlerinin bir sonucu olarak geliştirildi.

Pixel Watch 3, nabız kaybı tespiti için onay almayı başardı

Günümüzde Apple Watch ve Pixel Watch gibi akıllı saatler, atriyal fibrilasyon (AFib) gibi düzensiz kalp ritmi sorunlarını algılayabiliyor ve kullanıcıyı potansiyel risklere karşı uyarabiliyor. Ancak Pixel Watch 3’teki Nabız Kaybı Tespiti, bu tarz özelliklerden daha ileri bir seviyeye geçerek doğrudan nabız kaybını belirleyebiliyor. Google, bu teknolojiyi ek bir donanım gerektirmeden, saatte halihazırda bulunan gelişmiş optik sensörler aracılığıyla sağlıyor. Nabız ölçümü saniyede bir kez gerçekleştiriliyor ve cihaz, kullanıcının saatini çıkardığını anlayarak ekranı otomatik olarak kilitliyor. Ancak bu yeni sistem, saatin bilekte kalmasına rağmen nabız alınamaması durumunda bir acil durum tespiti yapabiliyor. Yanlış alarmları en aza indirmek için nabız verileri, vücut sıcaklığı ve hareket sensörleriyle çapraz doğrulama yapılıyor.

Google, bu özelliği geliştirme sürecinde yüz binlerce saatlik sağlık verisini analiz ettiğini ve sistemin doğruluğunu artırmak için makine öğrenimi modellerinden yararlandığını belirtiyor. Özellikle yanlış pozitif uyarıları en aza indirmek için hareket algılama ve cilt teması sensörlerinden gelen veriler detaylı şekilde işleniyor. Bu yeniliğin güvenilirliğini kanıtlamak adına Google Research, prestijli bilimsel dergi Nature’da bir makale yayımlayarak sistemin çalışma prensiplerini ve doğruluk oranlarını kamuoyuyla paylaştı.

Nabız Kaybı Tespiti özelliği ilk olarak Avrupa’da belirli ülkelerde kullanıma sunulmuştu. Avusturya, Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, İrlanda, İtalya, Hollanda, Norveç, Portekiz, İspanya, İsveç, İsviçre ve Birleşik Krallık’ta aktif olan bu sistem, FDA onayının alınmasıyla birlikte artık ABD’deki kullanıcılar için de erişilebilir hale geldi. Böylece özellik, toplamda 15 ülkede resmen kullanılmaya başlandı. Google, bu sistemin daha fazla bölgede kullanıma sunulabilmesi için ilgili yerel düzenleyicilerle görüşmelerini sürdürüyor.

Pixel Watch 3’te sunulan bu yenilik, akıllı saatlerin sağlık alanındaki rolünü bir adım ileri taşıyarak, kalp durması gibi kritik durumlarda erken müdahale imkânı sunuyor. Her saniyenin önemli olduğu acil tıbbi durumlarda bu sistem, kullanıcıların hayatını kurtarabilecek bir potansiyele sahip. Google’ın attığı bu adım, akıllı saatlerin yalnızca bir fitness takip cihazı olmanın ötesine geçerek gelişmiş sağlık monitörleri haline geldiğini gösteriyor. FDA onayının alınması, özelliğin tamamen hatasız olduğu anlamına gelmese de yeterince güvenilir bulunduğunu ve geniş çapta kullanıma sunulmaya hazır olduğunu ortaya koyuyor.

İnsansı robotlar, kendi kopyalarını üretebilir!

Bu gelişme, robotik dünyasında devrim niteliğinde bir adım olarak değerlendiriliyor. Artık sadece insanlarla iş birliği yapan değil, kendi türlerini üretebilen robotların çağına giriyoruz. Apptronik’in Apollo robotu, bu alanda öncü bir rol oynayarak, Jabil’in üretim tesislerinde test edilecek ve başarılı olması durumunda yalnızca kendi kopyalarını değil, farklı üretim süreçlerinde de yer alacak. Robotların üretim hatlarına entegre edilmesi, sanayi alanında büyük bir dönüşümün habercisi olarak görülüyor.

İnsansı robotlar, kendi kopyalarını üretmeye hazırlanıyor

Apollo’nun, insanlarla birlikte çalışabilecek kadar gelişmiş olması ve üretim süreçlerinde yer alması, iş gücü dengelerini de değiştirebilir. Şirket, Apollo’nun sadece fabrikalarda değil, perakende sektöründe, yaşlı bakımında ve hatta ev kullanımında da görev almasını hedefliyor. Şu anda 25 kg yük taşıma kapasitesine sahip ve tek şarjla dört saat boyunca çalışabiliyor. Ancak gelecekte, görev alanının genişlemesiyle birlikte daha gelişmiş versiyonlarının da piyasaya sürülmesi bekleniyor.

UBTech insansı robotu

Robotik sektöründe maliyetin büyük bir rol oynadığı göz önünde bulundurulduğunda, Apptronik’in Apollo’yu rekabetçi bir fiyatla sunmayı amaçladığı belirtiliyor. Tesla Optimus ve Unitree G1 gibi rakiplerle yarışabilmesi için uygun bir fiyat aralığında olması gerekecek. Apollo’nun maliyeti henüz açıklanmış değil, ancak ticari olarak uygun bir fiyatlandırmayla sunulması bekleniyor.

Bu gelişmeler, geleneksel üretim tesislerinden akıllı fabrikalara geçiş sürecini hızlandırabilir. İnsan benzeri robotların montaj hatlarında aktif olarak görev alması, üretim hızını artırırken, insan iş gücünün de farklı alanlara yönlendirilmesine yol açabilir. Mercedes-Benz ile yürütülen pilot projede Apollo’nun insanlarla birlikte otomobil montajında çalışması, bu dönüşümün ne kadar ileri gidebileceğini gösteriyor.

Jabil’in kıdemli başkan yardımcısı Rafael Renno, bu teknolojinin sadece bir üretim aracı olmanın ötesine geçerek, üretimin geleceğini şekillendireceğini vurguluyor. Apptronik’in aldığı 350 milyon dolarlık yatırım da bu dönüşümün ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor. Yakın gelecekte, geleneksel üretim tesislerinden akıllı fabrikalara geçişin hızlanacağı ve insansı robotların bu dönüşümde kilit bir rol oynayacağı öngörülüyor.

İspanya, HÜRJET’i envanterine katmayı planlıyor!

Türkiye’nin ilk yerli jet eğitim uçağı HÜRJET, uluslararası alanda da dikkat çekmeye devam ediyor. İspanyol Hava Kuvvetleri, yıllardır kullandığı F-5 eğitim uçaklarını emekliye ayırma sürecine girerken, yerine TUSAŞ tarafından geliştirilen HÜRJET’i envanterine katmayı planlıyor. Bu kapsamda, 2024 yılı Aralık ayında Türkiye ve İspanya arasında Jet Eğitim Uçağı Projesi’ne yönelik bir mutabakat zaptı imzalanmıştı. Anlaşmanın tam detayları henüz açıklanmasa da İspanya’nın kaç adet HÜRJET siparişi vereceği merak konusu olmaya devam ediyor.

İspanya, HÜRJET’i envanterine katmaya hazırlanıyor

Bu gelişmelerin ardından, iş birliğinin somut bir göstergesi olarak İspanya Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Francisco Braco Carbo, Ankara’ya gelerek HÜRJET ile test uçuşu gerçekleştirdi. Ankara’daki test uçuşunda Türk Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ziya Cemal Kadıoğlu ile birlikte iki HÜRJET ile kol uçuşu yapıldı. TUSAŞ da bu uçuşun görüntülerini yayınlayarak HÜRJET’in uluslararası arenada sergilediği başarıyı gözler önüne serdi.

İspanya, HÜRJET’i envanterine katmaya hazırlanıyor.

TUSAŞ, HÜRJET’in geliştirme sürecine hız kesmeden devam ediyor. Prototip versiyonlarla yapılan çok sayıda test uçuşu, uçağın performansını ve yeteneklerini kanıtlaması açısından büyük önem taşıyor. Türk Hava Kuvvetleri için de kritik bir proje olan HÜRJET’in 2026 yılında envantere girmesi planlanıyor. İspanya’nın olası siparişleri ise Türkiye’nin savunma sanayi ihracatı açısından stratejik bir adım olabilir.

Bu gelişme, Türkiye’nin yerli savunma sanayi projelerinin uluslararası alanda nasıl ilgi gördüğünü bir kez daha ortaya koyuyor. HÜRJET’in İspanya envanterine katılması durumunda, Avrupa’da kullanımına başlanacak ilk Türk jet eğitim uçağı olma unvanını da kazanmış olacak. İlerleyen dönemde, diğer NATO üyesi ülkelerin de benzer bir adım atıp atmayacağı merakla bekleniyor.

Nvidia’nın son çeyrek gelirleri beklentileri aştı!

Nvidia, 2024 yılının son çeyreğinde ve genelinde gösterdiği olağanüstü performansla piyasalara moral verdi. Çin’in Deepseek ve Alibaba gibi rakiplerinin yapay zekâ yatırımlarını artırması nedeniyle Batı pazarında Nvidia’nın bilançoları merakla bekleniyordu. Ancak korkulan senaryo gerçekleşmedi ve şirket beklentileri fazlasıyla aşarak finansal anlamda büyük bir başarı elde etti.

Nvidia’nın son çeyrek gelirleri beklentileri aşmayı başardı

Firmanın dördüncü çeyrek gelirleri 39.33 milyar dolara ulaşarak yıllık bazda yüzde 78’lik bir artış gösterdi. Bu yükselişte en büyük pay, Blackwell tabanlı hızlandırıcıların satışıyla 11 milyar doları aşan veri merkezi bölümüne ait oldu. Veri merkezi gelirleri yüzde 93 artarak 35.6 milyar dolara ulaşırken, bu durum yapay zekâ sektöründeki güçlü talebin sürdüğünü kanıtladı. Ancak oyun bölümü, GeForce RTX 5000 serisi ekran kartlarının henüz bilançoya yansımaması nedeniyle beklentilerin altında kaldı ve 2.5 milyar dolar gelir elde etti. Otomotiv bölümü ise 570 milyon dolar ile yüzde 100’lük bir artış kaydetti.

Nvidia'nın son çeyrek gelirleri beklentileri aşmayı başardı.

Nvidia’nın son çeyrekteki net kârı 22 milyar dolar olurken, yıllık bazda yüzde 80 büyüme sağlandı. 2024 genelinde ise şirket 130 milyar dolar gelir elde ederek yüzde 114’lük rekor bir yükseliş yaşadı. 2025 yılı ilk çeyreği için 41.78 milyar dolar gelir hedefleyen Nvidia, piyasalardaki belirsizlikleri bir nebze de olsa giderdi.

Yapay zekâ yatırımlarının geri dönüşünü merakla bekleyen finans çevreleri ve kripto para piyasaları, Nvidia’nın beklentileri aşan performansı sayesinde rahat bir nefes aldı. Bu ivmenin 2025 yılı boyunca devam edip etmeyeceği ise sektör tarafından yakından takip ediliyor.

Bayraktar KIZILELMA, test uçuşunda 53 dakika havada kaldı!

Baykar’ın tamamen öz kaynaklarıyla geliştirdiği Türkiye’nin ilk insansız savaş uçağı Bayraktar KIZILELMA, başarılı uçuş testlerine devam ediyor. Son testte, Tekirdağ’daki AKINCI Uçuş Eğitim ve Test Merkezi’nden havalanan üretim prototipi PT3, 53 dakika boyunca orta irtifada uçuş gerçekleştirerek aerodinamik sistem tanımlama testlerini başarıyla tamamladı.

Bayraktar KIZILELMA, test uçuşunda 53 dakika havada kalmayı başardı

Bayraktar KIZILELMA’nın geliştirilme süreci, planlanan takvime uygun olarak ilerliyor ve bu uçuş, motor, aviyonik mimari ve yapısal iyileştirmelerin yanı sıra yeni art yakıcılı motor entegrasyonu ile gerçekleştirildi. Bu yeni motor sayesinde uçak, ses hızına yaklaşacak ve aerodinamik iyileştirmelerle yüksek hızlarda daha iyi manevra yeteneği kazanacak.

Bayraktar KIZILELMA, test uçuşunda 53 dakika havada kalmayı başardı.

Bayraktar KIZILELMA, AESA radar sistemi sayesinde yüksek durumsal farkındalık sağlıyor ve en zorlu görevleri başarıyla yerine getirebilecek kapasiteye sahip. Özellikle kısa pistli gemilerde iniş ve kalkış yapabilme yeteneği, bu insansız uçağın denizaşırı görevlerdeki rolünü önemli kılacak. Bayraktar KIZILELMA, TCG Anadolu gibi kısa pistli gemilere iniş-kalkış kabiliyetine sahip olarak geliştirildi ve bu özelliği onu muharebe sahasında kritik bir kuvvet çarpanı yapacak.

Bayraktar KIZILELMA’nın özellikleri arasında 5 saatlik havada kalış süresi, 1500 kg faydalı yük kapasitesi, 8.5 ton maksimum kalkış ağırlığı, 0.9 Mach maksimum hız, 30.000 feet operasyonel irtifa ve 500 nm görev yarıçapı bulunuyor. Ayrıca, otomatik iniş ve kalkış sistemleri, düşük görünürlük koşullarında uçabilme yeteneği ve yüksek manevra kabiliyeti gibi avantajlar da mevcut. Bu özellikler, Bayraktar KIZILELMA’nın Türk savunma sanayiindeki gücünü pekiştiriyor ve uluslararası alanda dikkat çekiyor.

Çin, dünyanın en hızlı trenini kullanıma sunacak!

Çin, yüksek hızda tren teknolojisinde çıtayı bir adım daha yükselterek CR450 adlı yeni nesil treninin test süreçlerini başarıyla tamamladı. Hızı 450 kilometreye kadar ulaşabilen bu tren, Çin’in halihazırda hizmet veren hızlı trenleri olan CR400’ün 350 km/s hızını geride bırakarak dünyanın en hızlı treni unvanını kazandı.

Çin, dünyanın en hızlı trenini kullanıma hazırlıyor

Ancak, CR450’in kullanıma sunulacak sürümü, maksimum hızında seyahat etmeyecek. Çin Demiryolları İdaresi, bu trenlerin günlük hizmette 400 km/s hızla seyahat edeceğini duyurdu. Bu hız, CR450’yi dünyanın en hızlı kullanılan treni yapacak.

Çin, dünyanın en hızlı trenini kullanıma hazırlıyor.

Geçtiğimiz yıl sonunda testlerine başlanan CR450, iki aydır devam eden kapsamlı testlerden başarıyla geçerek son aşamaya geldi. Bu süreçte, trenin daha hızlı olabilmesi için mühendisler, ağırlığı azaltmaya yönelik çeşitli çözümler geliştirdi. Ancak, bu işlem sırasında güç ve dayanıklılığın da korunması gerektiği için, yeni malzemeler ve teknolojiler kullanılmak zorunda kalındı. Bu yenilikler sadece CR450’nin güvenliğini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda hızlı tren teknolojilerinin geleceği için de bir temel oluşturacak.

Ekip ayrıca, CR450’in gürültü seviyesini minimuma indirmek için de çalışıyor. Bu yıl sonuna kadar sekiz vagonlu tam prototipi test etmeyi planlayan Çin, başarılı testlerin ardından şehirdeki ilk yolculukları başlatmayı hedefliyor. CR450, bu süreçten sonra Çin’in demir yoluyla taşımacılık alanındaki liderliğini daha da pekiştirecek gibi görünüyor.

Yeni hoparlör teknolojisi, elektrikli araçların menzilini artırıyor!

0

İngiliz şirket Warwick Acoustics, elektrikli araçların menzilini artırırken müzik deneyimini de geliştiren yenilikçi bir hoparlör teknolojisi geliştirdi. Şirket, “elektrostatik hoparlörler” adı verilen bu yeni teknolojinin, elektrikli araçların menzilini 32 km’ye kadar artırabileceğini belirtiyor. Bu hoparlörler, Polestar 2 modelinde test edilerek %90 ağırlık tasarrufu ve %90 daha düşük enerji tüketimi sağladı. Ayrıca, hoparlörlerin %100 geri dönüştürülebilir olması çevre dostu bir özellik olarak öne çıkıyor.

Yeni hoparlör teknolojisi, elektrikli araçların menzilini artıracak

Elektrostatik hoparlörler, ses üretiminde geleneksel yöntemlerden farklı bir teknoloji kullanıyor. Bu hoparlörler, iki metal plaka arasında asılı duran, elektrik yüklü süper ince bir diyafram kullanarak ses dalgaları oluşturuyor. Sinyal uygulandığında, diyaframı hareket ettiren bir elektrostatik alan meydana geliyor. Bu sayede daha net ve düşük bozulmalı sesler elde ediliyor. Geleneksel hoparlörler ise ses üretmek için bobinler ve manyetik alanlar kullanır, bu da daha fazla hareketli parça ve kütleye yol açarak sesin bozulmasına neden olabilir.

Yeni hoparlör teknolojisi, elektrikli araçların menzilini artıracak.

Warwick Acoustics, elektrostatik hoparlörlerin geleneksel hoparlörlere göre önemli avantajlar sunduğunu vurguluyor. Örneğin, elektrostatik hoparlörlerin diyaframı koltuk başlığının tüm alanına yayılacak şekilde yerleştirilebiliyor, bu da ses kalitesinin yolcunun başını hareket ettirmesiyle bile bozulmamasını sağlıyor. Bu sayede araç içindeki yolcular için “kişisel ses baloncukları” oluşturulabiliyor, yani her yolcu istediği müzik ya da ses seviyesini dinleyebiliyor. Bu yenilik, sürücünün telefonla konuşurken arkadaki yolcuların müzik dinlemeye devam edebilmesi gibi pratik çözümler sunuyor.

Ancak, bu yeni teknolojinin gerçek hayatta nasıl performans göstereceği ve ses kalitesinin geleneksel hoparlörler ile karşılaştırıldığında ne kadar iyi olacağı, hala merak konusu. Teknolojinin ne zaman seri üretime geçeceği konusunda da bilgiler var; söylentilere göre bu yıl içinde, özellikle elektrikli Range Rover gibi yeni araçlarda yer alması bekleniyor.

Amazon, Alexa’yı yapay zeka ile güçlendiriyor! Yeni iş modeli yolda!

Şirket, yenilenen hizmetin adını Alexa+ olarak belirledi ve bu gelişmiş dijital asistanın yapay zeka destekli yeni nesil bir teknolojiye sahip olduğunu duyurdu. Amazon’un Cihazlar ve Hizmetler Kıdemli Başkan Yardımcısı Panos Panay, New York’ta düzenlenen bir etkinlikte yaptığı açıklamada, Alexa+’ın büyük dil modelleriyle (LLM) güçlendirildiğini belirtti.

Amazon, Alexa+ hizmetini kullanmak isteyen müşterilerden aylık 19,99 dolar talep edecek. Ancak Amazon Prime üyeleri için hizmet ücretsiz olacak. Alexa+, önümüzdeki ay erken erişime açılacak ve ilk olarak Echo Show cihazlarında kullanılabilecek.

Panay, Alexa+’ın kullanıcıların günlük hayatına daha fazla entegre olacağını belirterek, “Alexa artık sadece sorulara yanıt veren bir asistan değil, hayatınızın ritmini öğrenerek sizinle birlikte harekete geçecek.” dedi.

Alexa+ ile neler yapılabilecek?

Yeni nesil Alexa, konser bileti satın alma, market siparişi verme, restoran rezervasyonu yapma ve kişiye özel tarif önerileri sunma gibi işlevlere sahip olacak. Ayrıca, ders notlarını okuyup kullanıcıyı sınava tabi tutma, el yazısıyla yazılmış belgeleri organize etme ve önceden aldığı bilgileri hatırlama gibi gelişmiş yetenekler de bulunuyor.

Amazon, yeni hizmetiyle Alexa’yı yalnızca bir bilgi kaynağı olmaktan çıkarıp kullanıcılar adına işlemler yapabilen bir “ajan” haline getirmeyi hedefliyor. Örneğin, Alexa+ bir fırın tamiri randevusu alabilir ve sonuçları kullanıcısına Alexa uygulaması veya kısa mesaj yoluyla iletebilir.

Şirketin Alexa’yı geliştirme baskısı, OpenAI’in ChatGPT’yi piyasaya sürmesiyle arttı. ChatGPT’nin kod yazma ve yaratıcı metinler oluşturma gibi karmaşık görevleri yerine getirme yeteneği, Alexa ve benzeri sesli asistanları gelişmiş yapay zeka karşısında yetersiz bırakmıştı.

Amazon için yeni bir gelir modeli mi doğuyor?

Amazon, Alexa+’ın ücretli hale gelmesiyle yapay zeka geliştirme maliyetlerini karşılamayı ve dijital asistanını daha kârlı bir iş modeline dönüştürmeyi planlıyor. Ancak uzmanlar, Amazon’un bu yeni abonelik sistemini dikkatli yönetmesi gerektiğini belirtiyor. Çünkü Prime üyeleri halihazırda yıllık 139 dolar ödüyor ve ek bir ücret talep edilmesi, bazı kullanıcıları rahatsız edebilir.

Pazar analizlerine göre, Amazon’un büyük bir kullanıcı tabanı bulunuyor ve bu kullanıcıların küçük bir kısmının bile ücretli hizmete geçmesi, şirket için önemli bir gelir kaynağı olabilir. OpenAI’in ChatGPT Plus ve Anthropic’in Claude yapay zeka modelleri de benzer şekilde aylık 20 dolar abonelik ücreti talep ediyor.

Alexa, 2014 yılında Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’un vizyonuyla geliştirildi ve bugüne kadar dünya genelinde 500 milyondan fazla cihazda kullanıldı. Ancak, beklenen kadar büyük bir ticari başarı elde edemedi. Kullanıcılar Alexa’yı genellikle basit görevler için (hava durumu kontrolü, müzik çalma gibi) kullandı ve çoğu insan, bu tür hizmetlere akıllı hoparlörler yerine telefonları üzerinden erişmeyi tercih etti.

Amazon, Alexa için hiçbir zaman doğrudan ücret almamıştı. Bunun yerine, Alexa’yı Echo, Fire TV ve diğer cihazlarının ekosistemine entegre ederek dolaylı yoldan gelir elde etmeyi amaçladı. Ancak, bu strateji beklenen getiriyi sağlayamadı ve Amazon’un cihaz birimi milyarlarca dolar zarar etti.

Son olarak, şirketin 2022 ve 2023 yıllarında 27.000’den fazla çalışanını işten çıkardığı ve Alexa biriminin de bu kesintilerden etkilendiği biliniyor. Şimdi ise Amazon, yenilenen Alexa+ ile güçlü bir geri dönüş yapmayı hedefliyor.